Fransada etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fransada etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Aralık 2018 Pazartesi

Fransa’da Demokrasinin Krizi Ne Anlama Geliyor?

Fransa’da Demokrasinin Krizi Ne Anlama Geliyor?


Leonard Faytre.,


Fransa’nın Ekonomik durgunluğundan, önceki liberal dengeyi destekleyen Fransız orta sınıfından –ABD’deki gibi– otoriter, popülist ve ırkçı bir “beyaz adamın intikamı” çıkmaktadır.

Fransa’da aşırı sağın yükselişi, İslamofobi, mültecilerin reddedilmesi ve genel olarak popülizmin yayılması halkın seçme hakkı ve milli egemenlik kavramlarıyla doğrudan çelişmiyor görünüyorsa da İkinci Dünya Savaşı sonrasında güç kazanan liberal demokratik sisteme meydan okumaktadır. Bu nedenle Fransa’da demokrasi krizi söz konusu olduğunda hem demokratik rejimin işleyişinin sıkıntılı oluşunu hem de liberal düzenin yıkılmasını kapsayan ikili bir durumla karşı karşıyayız demektir. 
Demokratik rejimin işleyişinden bahsettiğimizde halk-temsil ilişkileri, partiler sistemi, seçimlere katılım ve halkın siyasal sisteme inancı gibi toplumsal yönetim mekanizmaları kastedilirken liberal düzenden ise Fransız ulusal kimliği, çok kültürlülük, özgürlük, sosyal devlet, liberal-kapitalist değerler gibi merkezi siyasal dengeden söz edilmektedir. Bu yazıda Fransız demokratik rejimi ve liberal düzenine karşı mücadele eden hareketlerin incelenmesinin yanı sıra popülizmin yükselişinin sebepleri de tartışılmaktadır.

Demokratik Rejimin İşleyişindeki Sıkıntı

Fransa’da sadece liberal değerler değil bütün demokratik rejim ve temsil sistemi derin bir kriz yaşamaktadır. 
Son yirmi senede yapılan seçimlerde siyasal katılımın kritik bir seviyeye gerilemesi, halkın siyasetçilere kuşkuyla yaklaşması ve klasik siyasal sisteme güvensizliği hakkındaki anketlere baktığımız zaman Fransız demokratik yapısının sert eleştirilere maruz kaldığını gözlemlemekteyiz. Halkın temsil sistemine güvensizliği demokrasinin ana temeli olan millet egemenliğinin içini uzun vadede boşaltmaktadır. Çünkü diğer demokrasiler gibi halkın iradesi temelinde inşa edilen Fransız demokrasisi temsil mekanizması vasıtasıyla yönetime halkın katılımını güçlü bir şekilde sağlayamadığında giderek kendisini yok etmektedir. 

https://kriterdergi.com/dosya-bati-demokrasilerinin-olumcul-kri/fransada-demokrasinin-krizi-ne-anlama-geliyor

***


7 Nisan 2016 Perşembe

AKP, Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'ne düşman, Fransa'da Anayasa Mahkemesi kapısında!





AKP, Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'ne düşman, 
Fransa'da Anayasa Mahkemesi kapısında!




Serap Yeşiltuna



Fransa Senato Genel Kurulu Soykırım İnkar Yasası'nı kabul etmişti.
Ancak geçtiğimiz hafta yasa teklifinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapıldı. 77 senatör ve 65 milletvekilinin imzasıyla yapılan başvuru değerlendirmeye alındı.

Sonucu ne olacak, Fransız yargısı bu yasanın Anayasa'ya aykırı olup olmadığını nasıl değerlendirecek göreceğiz.
Bir yasama, yürütme, yargı mekanizmasının olduğu, hasbelkader demokrasinin olduğu her ülkede böyle bir yasanın Anayasa Mahkemesi'ne gitmesi doğaldır.
Bunun sebeblerini sonuçlarını bu yazıda tartışmayacağız.
Burada garip olan yasanın Anayasa Mahkemesi'ne gitmesi değil Türkiye'deki tepkileridir bizce.
Tayyip Erdoğan AKP gurup toplantısında yaptığı konuşmada kararı şöyle değerlendirdi:
"Anayasa Konseyi'ne her iki taraftan da bu müracaatın 60 sayısının üzerinde gerçekleşmesi tabii önemli bir adım. Gerçekten bu imzaları koyan gerek Fransız senatörlere, gerek milletvekillerine özellikle Tayyip Erdoğan olarak milletim adına kalbi şükranlarımızı ifade ediyoruz. Çünkü Fransa'daki siyasetçilere yakışan buydu, olması gerekeni yaptıklarına inanıyorum. Temennimiz odur ki Anayasa Konseyi de daha önce zaten bu konuyla ilgili biliyorsunuz, yaptıkları açıklamaları da var. Bu beklentiler istikametinde verilecek bir kararla bu hakka uygun olmayan, hakikate uygun olmayan süreç, Fransa'nın değerleriyle ters düşen süreç tekrar Fransa'nın değerleriyle uygun hale gelir diye düşünüyorum."
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise " Fransız senatörler bu adımla kendi değerlerine sahip çıktı. Türk-Fransız dostluğunun kazanmasını diliyorum." dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de " Ben Fransızların kendi ülkelerine böyle büyük bir gölge düşürülmesine müsaade edeceklerini tahmin etmiyordum. Şimdi Anayasa Mahkemesi muhakkak ki doğru kararı verecektir " diyordu.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, henüz yasa Anayasa Mahkemesi'ne gitmeden Fransız parlamenterlere çağrı yapıyordu:

"Bizim doğrudan dahil olmadığımız bir süreci takip ediyoruz. İnanıyoruz ki Fransız parlamenterler yasal imkanlarını kullanarak Anayasa Konseyi'ne müracaat etsinler ve konseyin bunu Anayasaya aykırı bulması halinde bu tasarı bir daha görüşülemeyecek duruma gelsin."

Bu açıklamalar bize oldukça garip geldi çünkü saydığımız bu isimlerin Anayasa Mahkemesi'ne ya da parlamenterlere çağrı yapmak şöyle dursun, Anayasa Mahkemesi dendiğinde tüylerinin diken diken olduğunu çok iyi biliriz.
Meclis'ten geçen herhangi bir yasanın Anayasa Mahkemesi'ne gitmesini milli iradeye vurulmuş bir darbe, bu başvuruyu yapan parlamenterleri de milli irade düşmanı, demokrasi düşmanı diktacılar olarak değerlendirirler.
Mesela Tayyip Erdoğan'ın şu sözleri bilindiktir:
"Anamuhalefet Anayasa Mahkemesine adeta yatağı sermiş, Anayasa Mahkemesi anamuhalefet mahkemesi haline gelmiştir."
Ya da "Onyıllardır biri Anayasa Mahkemesi önünde diğeri Danıştay'ın önünde iki nöbetçi kulübesi kurdular oradan yürütmenin adeta elini kolunu bağladılar." diyerek Anayasa Mahkemesi'ne muhalefetin Anayasa Mahkemesi'ne başvurularını eleştirir dururdu.
Ancak şimdi birdenbire her şey değişti ve Türkiye'de Anayasa Mahkemesi düşmanları Fransa'da Anayasa Mahkemeci kesiliverdiler.
Tabi bu durum yandaş basına da sirayet etti. Zaman gazetesi haberi "Fransa'da sağduyu kazandı"başlığıyla veriyordu.
Türkiye'de yapıldığında diktacılığın ve seçkin elitlerin halkın iradesine koyduğu ipotek olarak değerlendirilen Anayasa Mahkemesi başvurusu, Fransa'da demokrasinin ve Fransa'nın da kendi değerlerinin gereği oluyordu.
Bu gerçekten oldukça yüzsüzce gözümüzün önüne serilen bir çifte standart uygulamasıdır.
Fransa'da değil de Türkiye'de bir mahkeme kararını bekliyor olsaydık; AKP'nin hazırladığı bir yasa, AKP ile ilgili bir kapatma davası, katsayı ya da türbanla ilgili bir mesele ya da Cumhurbaşkanlığı ile ilgili bir konu olsaydı Anayasa Mahkemesi'ne giden parlamenterlerin ne faşistliği kalırdı ne diktacılığı, ne demokrasi düşmanlığı ne milli irade saygısızlığı…
Denklemi kurmuşlardır: Fransa'daki milletvekilleri antidemokrattır, Anayasa Mahkemesi ise son derece adil…
Türkiye'de ise tam tersi, milletvekilleri demokrattır, Anayasa Mahkemesi ise önyargılı…
Sadece…


İşlerine öyle geldiği için…


http://www.turksolu.com.tr/353/yesiltuna353.htm

..