HEPAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HEPAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Nisan 2016 Cuma

HEPAR= HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ “ Çözüm Sürecini Tanımıyoruz ”



HEPAR= HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ  
“ Çözüm Sürecini Tanımıyoruz ”



24 Mart 2015 Salı 11:17


HAK VE EŞİTLİK PARTİSİNDE MAKAMLAR  DEĞİL... 
HALKA HİZMET İÇİN.., 
GÖREV YERLERİ VARDIR..,

Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) İl Başkanı Mehmet Soner Özbey, hafta sonu İzmit’te gerçekleşen Nevruz kutlamalarıyla ilgili açıklama yaptı, eylemi “ Nevruz kutlamaları adı altında, terör örgütünün ve Öcalan'ın meşrulaştırılması rezaleti ” olarak yorumladı.

Özbey, “Hafta sonu terör örgütü paçavraları ile süslenen Perşembe Pazarında  eli kanlı Abdullah Öcalan haini için özgürlük mitingi düzenlenmiştir. Miting alanının  güvenliğini de bu hainlerin silahlı eylemlerinde istedikleri zaman sehit ettikleri emniyet güçleri tarafından sağlanmıştır. Eminim ki meslektaşlarını şehit eden bu hainleri korumak orada görev yapan polislerimizin vicdanlarını fazlası ile sızlatmış, canlarını çok yakmıştır. Olayı duyan ve şahit olan vatansever hemşerilerimizin ise yürekleri kan ağlamıştır. Görüldüğü gibi çözüm süreci diye ortaya atılan bu haysiyetsiz  uygulama, toplumun her kesimini derinden yaralamaya devam etmektedir. Hak ve Eşitlik partisi olarak biz bu  süreci tanımıyoruz ve hiç bir zaman da tanımayacağız.” dedi.
Hepar İl Başkanı Özbay, açıklamasında “Her şeyden önce vatanını, bayrağını ülkesini canından çok seven bizler bu görüntülerin şehrimizde bir daha yaşanmasına fırsat vermeyeceğimizi temin ediyoruz. Biliyoruz ki bizim sessiz kalışımız  vatan hainleri tarafından yanlış yorumlanmış ve onlara cesaret vermiştir. Biz istemeden verdiğimiz bu cesareti nasıl geri alacağımızı çok iyi biliyoruz ve geri de alacağız.” şeklinde görüş belirtti.


http://www.ozgurkocaeli.com.tr/politika/hepar-cozum-surecini-tanimiyoruz-h262892.html

..

22 Şubat 2016 Pazartesi

HEPAR, BU YAPISI İLE İNANDIRICI OLABİLİR Mİ?






HEPAR, BU YAPISI İLE İNANDIRICI OLABİLİR Mİ?

    



















Serdar ANT

      Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR), kamuoyunda, daha ziyade Genel Başkanı Osman Pamukoğlu ile tanınıyor. Halkımız HEPAR ile ilgili bir tek Osman Pamukoğlu'nu biliyor, denilebilir. Televizyonlara çıkılacaksa Osman Pamukoğlu çıkıyor,
demeç verilecekse Osman Pamukoğlu veriyor, sürekli Osman Pamukoğlu konuşuyor. Lider kuşkusuz önemlidir, hele ki Türk siyasetinde... Ama «tek kişilik ordu» izlenimi vermek HEPAR açısından olumsuz sonuçlar da yaratabilir.

Peki, HEPAR'ın yönetiminde başka isimler yok mu? Onlar neden hiç konuşmuyorlar?

Merak ettim, HEPAR'ın resmi web sitesinde (www.hakveesitlik.org.tr) yer alan Başkanlık Divanı üyelerine bir baktım. İki isim dikkatimi çekti.

Birincisi, «İdari ve Hesap İşlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı» olan Fikri Ecmel Seren... Google'de Fikri Ecmel Seren ile ilgili bir tarama yapıldığında karşınıza « Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Listesi » çıkıyor! Kısacası, eğer bu listedeki isimler doğruysa, Fikri Ecmel Seren bir mason! Ne var ki, İnternette bulduğunuz her bilgiye de güvenmemek gerek. O zaman ya bizzat HEPAR'ın «İdari ve Hesap İşlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı» ya da HEPAR Genel Başkanı Osman Pamukoğlu şu soruyu en kısa zamanda yanıtlamalıdır:

«HEPAR'ın kasasından sorumlu olan kişi gerçekten bir mason mu?»
HEPAR'ın Başkanlık Divanı'nda yer alan kişilerden bir diğeri de «STK ve Meslek Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı» olan Bahadır Özgün... Bahadır Özgün, www.bahadirozgun.com adresinde yer alan web sitesinde kendi özgeçmişini ve faaliyetleriyle ilgili bilgileri de vermiş. Bahadır Özgün, özgeçmişinde «Halen Bursa'da tekstil imalatı ve ticareti konusunda faaliyette bulunan EBteks Tekstil Sanayi Ticaret Ltd. Şti. firmasında görev yapmaktayım» diyor. Ama EBteks Tekstil Sanayi Ticaret Ltd. Şti.'nin web sitesine (www.ebteks.com) girdiğinizde «About Us» başlığı altında «EBteks is a family company which was established in 1997 by Elif Özgün and Bahadır Özgün», [yani «EBteks, 1997'de Elif Özgün ve Bahadır Özgün tarafından kurulan bir aile şirketidir.» (Çeviri bana ait. S.A)] bilgisiyle karşılaşıyorsunuz. Açıkçası, Bahadır Özgün, EBteks'in çalışanı değil, sahibi! Diğer bir ifadeyle, Bahadır Bey, bir işadamı, bir işveren...

İyi de Bahadır Özgün, özgeçmişinde EBteks'in kurucusu ve sahibi olduğunu neden yazmıyor da sadece bu firmada «görev yapmaktayım» diyor? Şirket sahibi olmak utanılacak bir şey mi? Yoksa Bahadır Özgün'ün işveren kimliği, HEPAR'ın «hak» ve «eşitlik» anlayışı ve söylemiyle çelişiyor mu? Eğer öyleyse, Bahadır Özgün neden HEPAR üst yönetiminde?

Bahadır Özgün, özgeçmişinde
«Bursa'ya yerleşmem sonrası üyesi olduğum Bursa GESİAD'ın (Genç Sanayici İşadamları ve Yöneticileri Derneği ) 7 yıl süre ile sırasıyla Başkan Yardımcılığı ve Genel Sekreterliği görevlerini yürüttükten sonra, 20 Ocak 2009 tarihindeki Genel Kurul seçimlerinde Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine seçildim»
dediğine göre, işadamlığında utanılacak bir şey olmasa gerek...

Görüldüğü gibi, HEPAR'ın «STK ve Meslek Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı» olan Bahadır Özgün, aynı zamanda Bursa Genç İşadamları ve Yöneticiler Derneği'nin Yönetim Kurulu Başkanı... Bahadır Bey'i yakında TÜSİAD üyesi olarak da görür müyüz acaba?

Ama Bahadır Özgün, bir işveren olmasına rağmen, «hayır» işlerinden de uzak durmamış. Siyasete atılıp vatana, millete hizmete soyunmadan önce, bir «LEO» (yani «genç LIONS» ) olarak yıllarca canla başla çalışmış, hizmet etmiş! Özgeçmişinde bu faaliyetlerini de saymış Bahadır Özgün:
«Askerlik sonrası sistemi ve çalışmalarını yakından tanımak amacı ile girdiğim LIONS derneklerinin gençlik teşkilatı olarak tanımlayabileceğim LEO kulüplerinden Ankara Keçiören LEO Kulübünün kurucu asbaşkanlığı ve ardından başkanlığı görevinde bulundum. Daha sonra 118-U bölgesi olarak tanımlanan o süreçte tüm Anadolu'da bulunan LEO Kulüplerinin üst yönetimini (District ) kurup, Kurucu Genel Başkanlığı görevine seçimle geldim. Görev sürem sonunda Lions derneklerine veda ettim.»
Merak eden LEO ve LIONS oluşumlarının ne olduğunu, ne yaptıklarını, nasıl bir geçmişe sahip olduklarını ve bu bağlamda masonlukla ilişkisini araştırır, öğrenir. Belki de LEO Kulüpleri'nin Üst Yönetimi'nde yıllarca görev yapmış olan Bahadır Özgün, kamuoyunu bu konuda aydınlatır!

Daha gençlik yıllarından sivil toplum örgütleriyle çok ilgili olduğu anlaşılan ve bugün de bir «meslek örgütü» olarak Bursa GESİAD'ın Başkanı olan Bahadır Özgün, özgeçmişinden anlaşıldığı kadarıyla çok yönlü ve özgün bir kişi... Örneğin ırkçı milliyetçiliğin tanınmış isimlerinden Hüseyin Nihal Atsız hakkında sitesinde şu yorumu yapmış:
«Bilgi birikimi, fikirleri ve yaşam görüşü hakkında birçok farklı görüş var olan Hüseyin Nihal Atsız'ın fikirleri ne olursa olsun eserleri mutlaka okunmalıdır. Çünkü eserlerinde bir milletin bayrağa, toprağa, ana-baba'ya, sevgiye ve sevgiliye, ahlak'a, kısaca tüm hayata bakışını anlatıyor Nihal Atsız. Başkalarını bilmem ama ben onu okurken zaman zaman gözyaşlarıma hâkim olamayıp hayata başka bir boyuttan bakıyorum. Acaba ben katıksız bir Türk müyüm? Mutlaka ki HAYIR... Peki, neden okuduğumda bu kadar etkilenmem? Hüseyin Nihal Atsız'ın kalem gücünden tabii ki ama bir de TÜRKLÜK olgusu var! Bence TÜRKLÜK olgusu bir RUH... Ve bence bu bir etnik kimlik değildir. TÜRKLÜK manevi bir olgudur.» (Cümle düşüklükleri ve yazım yanlışları bana ait değil. S.A)
Bu yazının konusu Nihal Atsız'ı tartışmak değil. Bahadır Özgün ya da bir başkası Nihal Atsız'ın görüşlerini de beğenebilir, benimseyebilir. Bu da anlaşılabilir bir şey... Ama Bahadır Özgün, madem «TÜRKLÜK olgusu bir RUH... Ve bence bu bir etnik kimlik değildir. TÜRKLÜK manevi bir olgudur.» diye düşünüyor, o zaman sahibi olduğu EBteks Tekstil Sanayi Ticaret Ltd.Şti.'nin resmi web sitesi neden İngilizce hazırlanmış? Denilecektir, «işte biz ihracat yapan bir şirketiz, hedef kitlemiz yabancılar, onun için tanıtım da yabancı dilde...» İyi de aynı web sitesinin bir de Türkçe ara yüzünü hazırlatmak bu kadar mı zor, bu kadar mı maliyetli bir şey!

Yazının başında HEPAR adına sürekli Osman Pamukoğlu'nun konuşmasının kamuoyunda « Tek Kişilik Ordu » izlenimi yaratarak HEPAR açısından olumsuz sonuçları olabileceğini söylemiştim. Ama Bahadır Özgün ya da Fikri Ecmel Esen gibi Genel Başkan Yardımcıları da HEPAR adına çıkıp konuşsalar, acaba daha « olumlu » sonuçlar alınabilir mi? Ya da soruyu şöyle soralım. Acaba « vitrinde » hep Osman Pamukoğlu'nun görünmesinin nedeni, HEPAR üst yönetiminde yer alan bazı isimlerin kimi niteliklerinin ve geçmişlerinin, partinin « Hak » ve « Eşitlik » söylemi ve birçok sosyoekonomik vaadi ile bir çelişki oluşturması mı?

HEPAR bu yapısı ile inandırıcı olabilir mi, ne dersiniz?


Serdar ANT


.

22 Kasım 2014 Cumartesi

HEPAR BUGÜN MECLİS’TE OLSAYDI, TÜRKİYE’NİN GÜCÜ BAŞKA OLURDU!…

HEPAR BUGÜN MECLİS’TE OLSAYDI, TÜRKİYE’NİN GÜCÜ BAŞKA OLURDU!…

ÖKKEŞ AĞAOĞLU YAZDI…

agaoglu_yazdi
HEPAR BUGÜN MECLİS’TE OLSAYDI, TÜRKİYE’NİN GÜCÜ BAŞKA OLURDU!…
SON günlerde HEPAR’ın farkı yavaş yavaş gündeme oturmaya başladı. Yavaş yavaş diyoruz çünkü, Genel Başkan Osman Pamukoğlu’nun acelecilikten yana olmadığını görüyor ve izliyoruz. Daha doğrusu attığı adımlarda mantık ve kavram karmaşası yaşamamak için, halka olan yaklaşımlarında samimiyetini görüyoruz. Daha dürüst ve daha samimi ortamları partiye kazandırmak için siyasi alanda oldukça ilerlemeler kaydeden Sayın Pamukoğlu’nun, her konuda oldukça başarılı gözüktüğünü görebiliyoruz.
HEPAR’ı CHP’den farklı kılan nedenlerden en önemli olanı ise, Kılıçdaroğlu’nun yaptığı hataya düşmemesi olmuştur. O hata da, CHP’nin her vesileyle sürekli Atatürk’ü iktidarın karşısına oturtarak güç kazanma yoluna gitmesi olmuştur. Ama HEPAR bunu yapmayarak, daha çok partisinin düşüncelerinin ve siyaset yapmasının inceliklerini ön plana çıkarması bu farkı gözler önüne sermiştir.
Çünkü Atatürk, sadece bir parti olarak anılmaya başlarsa, o zaman Gazi’nin siyasi partilerde ne resmi kalır, ne de izleri. Örneğin, herhangi bir partinin yapacağı kurultay salonunda genel başkanın resminin yanında mutlaka Atatürk de konmaktadır. Ama eğer Kılıçdaroğlu sürekli Atatürk’ü siyasi alanda mütemadiyen zikrederse, işte o zaman, kurultay salonundaki genel başkanın asılı resminin yanına Atatürk resmini dahi koymayabilirler.
Eeeee, bu da suç değil elbette. Ama o resmin oradan kaldırılmasına neden olan siyasi parti ve onun lideri, Atatürk üzerinden yaptığı politikalardan dolayı suçlu olmalıdır.
İşte tam da burada HEPAR Genel Başkanı Pamukoğlu’nun bu konuda siyasi duruşunu incelemekte yarar var. Elbette Pamukoğlu askerdi ama şimdi sivil hayatta siyasete atılmış değerli bir insan. Şu anda siyasi duruşunu her yerde sergilemekte ve farkını göstermekte. Çünkü vatana hizmeti en üstün bir şekilde bitirmiş ve sivil siyasete adımını atmıştır. Hatırlarsanız askerliğe, yeri gelince (peygamberlik mesleği) deriz, ama siyasi arenada askere olan sevgiyi herhangi bir parti liderinin sahiplenmesini kabullenemeyiz.
Nedense Türk siyasetinde böylesine tuhaf bir ilişki yumağı vardır.
İşte bu düşünceyi aşmamızın en güzel yolu, cumhuriyete ve laik parlamenter sisteme sahip çıkmakla olur. Bunun aksi olarak siyasi arenada sürekli Atatürk’ü ön plana çıkararak politika yapmayı değil… Bilakis Atatürk’ün kaldığı yerden devam ederek, O’nun siyasi ve kıvrak zekasını daha da zenginleştirerek politikada halkımıza hizmeti götürmeliyiz…
Tam da burada HEPAR’ın uyguladığı politikanın laik ve cumhuriyetçi yapısıyla öne çıkması olmuştur. Aynı zamanda da Atatürk’ü hiçbir zaman diğer partilerin karşısına çıkarmadan, politikasını yürütmekten yana olduğunu göstermektedir. Bu da HEPAR’ı CHP’den ayıran en önemli özelliklerinden biri olmaktadır.
PAMUKOĞLU, EN BÜYÜK İLGİYİ TERÖRE KARŞI TEDBİRLERDE GÖRECEK. TABİİ DİĞERLERİYLE DE…
Sayın Pamukoğlu, siyaset alanına girerek partisinin izlediği ve görev aldığında da izleyeceği yolları tek tek açıklamaktadır. Örneğin ekonomiyle ilgili yaptığı açıklamalar oldukça detaylıdır. Bakın, bu konuda yapılan bir röportajında bir soruya nasıl cevap vermiştir:
SORU: “Hepar olarak kimlerden oy alıyorsunuz?..”
CEVAP: “Bizim CHP ve DSP’den aldığımız oy sayısı MHP’den aldığımız oylardan fazla. Parti büyüyecek, her geçen gün olaylar ve koşullar bizim partinin lehine… Bölgede savaş davulları çalıyor, savaş baltaları çıktı. Hükümetin yanlış politikaları sonucu durum bu. Ekonomi iyiye gitmez. Bankaların, madenlerin sende değil, boyalı suratla geziyorlar. Yağmur yağarsa birisi suratına su dökerse boyaları dökülecek… Avrupa Birliği çökecek. Bu Napolyon’un projesiydi, O bile yürütemedi. Kaldı ki Avrupa onun avcunun içindeydi. Ülkelerde ulusçuluk olduğu sürece bu olmaz.”
Haksız da değil hani. Bugünkü Avrupa Birliği’nin durumunu hepimiz görmekteyiz. Hemen hemen bütün Avrupalı ülkeler iflas bayrağını çekmek için sıraya girmiş durumda. Tıpkı bugünkü “Arap Baharı”nı yaşayan Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi… Avrupa’da da, iflas etmek için adeta “Batı Baharı” yaşanmakta. Batı’nın bütün getirisi, birlik adına aralarında imzalanan kontratvari ekonomik anlaşmalar olmuştu. Ama bugün görüyoruz ki bu kontrat, birliğe üye olmak isteyen diğer ülkeleri de ürkütmeye başladı.
Bugün Avrupalı bu durumdayken Türkiye hem Kıbrıs için, hem sözde Ermeni meselesi için ve hem de terör için adımlarını atmalı… Terörün finans kaynaklarını kesmenin politikalarını derhal gündeme almalıdır. Yok eğer bugün bu yapıl(a)mazsa, yarın çok geç olabilir. Tabii bunun adına da “Kaçan fırsat” denir.
Avrupa nezdinde bu siyasi fırsatı kaçırmak istemeyenler arasında HEPAR’ı görmekteyiz. Çünkü HEPAR bu atılımları yapmak için sürekli projeler üretmekte ve acil önlemleri de tek tek açıklamaktadır. Zaten bir açıklamasında bu konuya açıklık getiren Pamukoğlu, bakın ne demişti:
“Avrupa Birliği sanal bir örgüttür. Geleceği yoktur. Sebebi ise ulusal çıkarlarla çelişir. Napolyon istemiş, bütün Avrupa yumruğunun altında olmasına rağmen, söylediğim nedenle gerçekleşmeyeceğini hemen anlayıp vazgeçmiştir.
Avrupa demek; Almanya, Fransa ve İngiltere’dir. Diğerleri siyasi, ekonomik ve askeri güç olarak sadece görüntüdür. Bugün İngiltere de tam olarak ve başlı başına Avrupa siyasetine yön veremez.
Kuzey Atlantik Savunma İşbirliği Antlaşması (NATO) askeri olarak anlam taşımamaktadır. Afganistan’a kadar uzanan kollarıyla, sadece bir ticari örgüttür. Çünkü NATO’nun kuruluş amacının bugün muhatabı yoktur.
Avrupa Birliği hiçbir zaman bizi birliğe almayacak. Bazı ülkelerin anayasalarına bile maddeler koydu. Hal böyleyken Türkiye’ye siyasi direktifler yağdırıyor müstemlekeymişiz gibi, heyetler gönderip denetlemeler yaptırıyor.
Örnekleri uzatmayacağım. Ve işte Avrupa Birliği’nin acıklı hali. İşte egemenliğimden taviz vermem diyen İngiltere ve her şeyin hakimi ve patronu Almanya. Onun sağlam rüzgarının altına giren Fransa. Diğerleri mi? ‘Biz ettik, sen etme’ derdine düşenler…”
Ve terör konusunda da oldukça hazırlıklı ve bir o kadar da çıkış yolunu açıklayan düşüncesi şöyle olmuştur:
SORU: “25 yıldan beri bitirilemeyen bir terör söz konusu. Siz 365 günde bitireceğinizi halka taahhüt ediyorsunuz. Nasıl olacak bu?..”
CEVAP: “25 yıldan bu yana bitirilememesinin sebepleri belli. İlk olarak gerçek anlamda bir politik irade hiçbir zaman söz konusu olmadı. Biz yüzde 100 bir irade ortaya koyacağız. İşin ikinci kısmı, teknik kısmıdır. İyi bir istihbaratınız olacak. Ne zaman gelecekler, nasıl gelecekler, bunu önceden haber verecek bir istihbarat sistemini kuracağız. Bu çok önemli. Birde bunların dış uzantıları var tabi ki. Onlara müttefik olmanın şartlarını hatırlatacağız ,tam ve baskın bir diplomasi uygulayacağız. Bu mücadele, klasik orduların yapabileceği bir mücadele tarzı değil…”
Şu açıkça görülmüştür ki HEPAR, Meclis’te olsaydı çok ses getirirdi. Çünkü açıkladığı olaylar ve düşünceler, fikirler üzerine kurulu gerçeklerden oluşmaktadır. Örneğin Avrupa’nın hali… Arap Baharı’nın çaresizliği ve bugünkü Türkiye’nin durumu…
Ortadoğu’nun çıkmaz batağı… Amerika’nın Suriye’ye müdahale etmeden kendini sınırın dışında tutmaya çalışması… Birleşmiş Milletler’in pasif duruma düşmesi… İsrail ile İran’ın düşmanlığı… Bir yerde sınır güvenliğini korumaya çalışan ve bir yerde de Suriye’den kaçan halka yaşam alanı açan Türkiye’nin terör belasıyla karşı karşıya kalması… Bunların hepsi Türkiye sınırlarında hareketlilik tehlikesi arzetmekte…
Bu konular ele alındığında çıkış yolu üreten HEPAR’ın CHP’ye oranla farkı elbette ki var. Sosyal demokrat ve laik cumhuriyeti yaşatma konusunda fikir birliği görülen partilerimizin kendine özgü farklı izlenimleri de var. Ancak terör konusunda bugünkü Türkiye’nin ekonomik derdi de var. Yapılan zamların teröre gitmesindeki en büyük neden, piyasaların halâ canlanamaması… Üretimin azalması… Tarımın dirilemeyişi…
HEPAR’ın hem siyasi ve hem de ekonomi alanda yaptığı söylemler Türkiye’nin görünmeyen… Ama bir o kadar da önemli siyasi detaylarını gözler önüne sermektedir. Dileriz, siyasi ve ekonomik alanda yapılmak istenen çıkış yolları mutlu sonla bitsin. Dileriz HEPAR da bu çıkışı halka çok iyi yansıttığı için Meclis’e girsin.
ÖKKEŞ AĞAOĞLU..