OLARAK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
OLARAK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Kasım 2016 Cuma

Örgütün “ Mayın Eşeği ” olarak kullandığı Abuzer’in Hikayesi Üzerinden PKK


Örgütün “ Mayın Eşeği ” olarak kullandığı Abuzer’in Hikayesi Üzerinden: PKK 


PKK’lı Profesyonellerin Amatör Teröristleri İstismarı


Yazar: Abdullah Ağar
15 KASIM 2016 SALI




Hakkari Dağlıca’nın zirve doruklarından biri olan 2522 rakımlı Oramar dağında görev yapan Mehmetçikler, bir kaç gün önce, dağın batısına düşen Irak çataklarından silah sesleri duydular. Hemen sonra da dinleme telsizleri şöyle bir cümle yakaladı: “ Civan’ı ve yanındaki dördünü vurduk, diğerleri de düşman tarafına kaçtı, takipteyiz.” 
Örgüt içi bir infaz bu!
Yakın zaman içerisinde, bu tür infazlar çok duyulmaya başlandı. PKK, sert baskıyla karşılaştığında, sıkıştırıldığında, çaresizlik ve başarısızlık üretmeye başladığında bu tür refleksler üretiyor. Ve bu çatışmalar genellikle örgütün kaşarlanmış profesyonenlleriyle, bir şekilde örgüte katılmış ya da katılmak zorunda kalmış olanlar arasında yaşanıyor. PKK’nın gerçek yüzünü görüp sesini yükselten, muhalefet yapmaya kalkan ya da örgüt içinde örgüte silahıyla başkaldıranlar bir şekilde örgütün üst aklı ve profesyonel baronları tarafından katlediliyor.
Bunun için de hep bir gerekçeleri var:
Örgüt içi disiplin sağlamak!
PKK her nedense, örgüt içinde iç disiplini hep istismar ettiği kişileri katlederek yapıyor. Bütün ihtirasları, hırs, hınç ve kirli hesaplarıyla “Örgütün büyük bir sopa yemesine neden olan” baronlara gelince ‘Öz Eleştiri’ ya da ‘İç Disiplin’ gündeme hiç gelmiyor. Örneğin, örgütün Hakkari-Çukurca-Dağlıca hattında ‘PKK adına’ yakın zamanın en büyük kaybına (400’den fazla) neden olan Karayılan ve ‘sözde’ Hakkari bölge sorumlusu Fehmi Atalay’dan hesap soran çıkmıyor.
Bu iç hesaplaşmalara benzer durumlar, başta meskun mahal çatışmaları olmak üzere geçmişte de yaşanmıştı. PKK’nın kadrolu profesyonelleri, yani ranta ortak olanlar çeşitli nedenlerle örgüte dahil olan zavallı teröristleri hizmet ettikleri iradeler ve şahsi menfaatleri adına ölümüne kullanıyor ve yeri geldiğinde öldürmekten hiç çekinmiyor.
Örgüt içi istismara dair, yaşananlar üzerinden örnekler vermek istiyorum:
1- Hevaller yine bir mayın eşşeğini ortalığa çıkarttılar. YPS’li bir acemi o. Sokak ortasında bir o yana bir bu yana koşturararak koşuşturarak bize ateş ettiriyorlar. Bunu öğrendik artık. Bizden bir aceminin de ateş etmek için ortaya çıkmasını, yerimizi belli etmesini, sonra da onu ve bizi orada gömmeyi planlıyorlar.
Bir adam alacağız derken, acele edip 5-6 şehit vereceğiz.
Biz meskun mahalde aklımızı duygularımızın önüne almayı, acılarla öğrendik. Duygularıyla hareket edip, acele edenler av yapmaya çalışırken av oldular. Meskun Mahalli, yani terörle mücadelenin en zor mücadele biçimi öğreninceye kadar, çok sıkıntı yaşadık. Vurulduk, yaralandık, mayına yada EYP’ye bastık, bubi-tuzaklara düştük, GEYP’leri patlattık, hayatlarımızdan olduk.
Şimdi de PKK’nın meskun mahalde devreye koyduğu mayın eşşeği acemi YPS’liler üzerinden bir başka oyunu yaşıyoruz.
2- Yüksekova’da meşhur kadın terörist Amara, telsizden YPS’lilere gaz veriyor.   “ Hepimiz şehit olacağız. Öleceğiz. Bugünün tadını çıkartın. ”
Güzel, janjanlı cümleler. “ Şehit olacaksınız. ” YPS’li erkeklerin teslim olmamasının temel sebeplerinden biri de kadın teröristlerin erkeklere gaz vermesi. Amara tam da bu işi yapan, namı yürümüş kadrolu bir dişi.
Ben de telsizin mandalına basıp; “ Peki, Neyin şehidi olacaksınız?
Amara da dedi ki; “Devrim şehidi!”
Ben de dedim ki; “Devrim din gününün sahibi midir?”
O da dedi ki; “ O nedir?
Tam bu sırada bir polisimiz çevrime girdi; “Ne şehitliğinden bahsediyorsun? Siz Zerduşt değil misiniz?”
Amara bu söze fena sinirlendi ve dedi ki; “Zerdüştlük bir gün bütün Türkiye’ye yayılacak.”
Bundan sonra ortalık karıştı. Söven söveneydi.
Herkes sövmekten yorulup, çevrime sessizlik hakim olunca Amara, kod Harun’a çağrı yaptı: ‘’Harun dikkat et ölme. Akşam seni bir kez daha göreyim.’’
Amara’yla Harun’un ilişkisi bilinirdi. Tam birileri birilerine yine sövecekken, olmayacak birşey oldu. Başka bir terörist çevrime girdi. “ Lan a.... k.duklarım biz burda geberiyoruz. Siz orda s...k’ten bahsediyorsunuz.’’
Hemen sonra ortalık gene karıştı. Gene söven sövene, laf çakan çakana’ydı. Teröristler, askerlerle polislere... Askerler polisler, teröristlere... Teröristler teröristlere.
Tam komediydi. Gırgırdı. Şamataydı. Matraktı. Güney doğu’daki mücadeleye, meskun mahallere has bir curcunaydı.
Sanırım bugün en iyi anlaşılması gereken konuların başında: PKK’nın sadece bir terörist ya da bir aparat örgüt olması değil, aynı zamanda SİLAHLI BİR MİSYONER ÖRGÜTÜ olmasıdır. PKK’nın etki ve iradesine boyun eymek zorunda kalanların pek çoğu bugün ya ZERDÜŞT olmuşlardır ya da ATEİST.
Aşağıdaki hikaye de ilk mayın eşeklerinden Abuzer’e ait:
Biz Abuzer’le, Cudi’nin ortalarındaki Nuh Peygamber dağında tanışmıştık. Sert çatışmalarla Cudi’yi ele geçirmiş, sonra sıkı tepişmeler eşliğinde Cudi’deki temizliği tamamlamıştık. Artık, artıklarla uğraşıyor, günlük görevlere çıkıyor, dağ bayır dolaşıyorduk. Kirden de leş gibiyiz, terledikçe katmerleşiyoruz. Bitlerimizi de fazlasıyla benimsedik. Görevler ise artık kanıksayacak kadar gına getiriyor. Çok yorgunuz, yaklaşık 45 gündür dağdayız. Kayalar yastık, yıldızlar yorgan yani. Buna dünden razıyız da, geceleri hiç uyumuyoruz ki.
Bir şeyler bulmak bile, artık heyecanlandırmıyor. Sonraki günlerde can-kader birliği ettiğimiz korucularımızı yolcu ediyoruz. Küçük bir uğurlama töreni yapıyoruz. “ Bir haber uçurun yeter ” diyorlar. “ Yeter ki isteyin, koşar geliriz...” Giderken hepsi helallik alıyorlar.
Onlar da gidince, dağda bizden başka kimse kalmıyor. Ve günler, daha da sıradanlaşıyor. Sonra Abuzer’e kavuşuyoruz da dünyamız biraz olsun renkleniyor.
Onu, aşağımızda bir yerlerde, bir üs bölgesinin altındaki çöplüğün içinde bulmuşlar. Askerin attığı konserve tenekelerindeki artıkları, parmağıyla sıyırmaya çalışırken yakalanmış. Ortaya çıkması işte böyle bir rastlantıyla olmuş. Hareket etmese, çöp dökmeye giden askerler belki de onu göremeyeceklermiş. Bir tek derdinin olduğu anlaşılmış... O da karnını doyurmak... Zayıf mı zayıf, zavallı mı zavallı...
Abuzer bir terör delikanlısı, örgütten kaçmış... Şaşa kalıp, açlığının, kaçmışlığının cesaretinde oralara kadar yanaşmış. Sorgusunu yapmışlar, sonra da işimize yarayabileceğini düşünüp, yanımıza, dağa göndermişler. Hoş, onun da sığınacak bir yere ihtiyacı var. Sonuçta yanlışa düşmüş de olsa, bataktan çıkmak isteyene sahip çıkmak görevimiz. Bizi buna iteleyen de; “Eline asker kanının bulaşmamış olması...” Bunu anlamak bizim için çok zor olmadı. Örgütte pisliğe bulaşmadığına dair Dağlı ve Okay Binbaşıların bize özgü sorgusundan geçti once. Sonra hakkında pisliğe bulaşmadığına dair teyit edilmiş bilgiler de geldi. Örgütten kaçması, onun masumluğunun ispatıyla birleşince, içimize katılıverdi. Artık bize de, saf mı saf Abuzer isimli bu çelimsiz delikanlıyı kanıksamak düştü.
Abuzer üstündeki giysilerle çok sırıtıyor. Yazık olmasın! Garibi sırf inadına vurmasınlar. Üzerine bir şeyler uyduruyoruz. Ayaklarındaki mekaplar paramparça... Bir gün utana sıkıla geliyor. Bir çift kara lastik istiyor. Bizim “soğuk kuyu” dediğimiz, köyünde giydiği cinsten... Hani bunlar çok ucuz ya! Belli ki bize yük olmaktan da sıkılıyor. Ondaki bu eziklik beni üzüyor. Sonuçta o, artık aman dilemiştir. Aman dileyene sahip çıkmak da, bizim harcımızdır. Mazlum ve mağdura sahip çıkmanın da, elbet bir karşılığı vardır.
Büyük telsizden, Kara maden’deki bölük baş çavuşunu arıyorum. “ Bana bir potin lazım…
Ne yapacaksın potini komutanım? ” Şaşırmış, merakla soruyor gibi ya, bu tam eli sıkı bölük başçavuşu ağzı…
“ Dağ koşullarında, potinin dayanıklılığını ve askerin ayağına etkileri test edeceğiz ” diyorum.
“ Ha, tamam o zaman komutanım…”
Abuzer’e böyle ayarladığım potin, bir gün sonra ikmalin içinde geliyor. Abuzer çocuk gibi seviniyor. Artık aramızda istediği gibi dolaşıyor. Hatta askerle nöbet tutuyor. Askerin onu tanıması önemli... Özellikle yeni tertipler için... Teröristlerin uzaylı yaratıklar olmadığına dair, aramızda dolaşan bir ispat.
Cudi’de bildiği yer de çok. Onu saf görüp, ırgat gibi kullanmış olmaları işimize çok yarıyor. Yer göstermede çok faydası oluyor. Malzeme taşıdığı her yeri bilebildiğince tek tek gösteriyor. Sayesinde çok kümes patlatıyoruz. Ele geçen mühimmatların çoğu pırıl pırıl...
Bir de kendisinin ve kendisi gibi olanların nasıl kullanıldığını anlatıyor:
“Bizi” diyor, “Üç kişi, dört kişi önden gönderirlerdi. Tepelere dağlara çıkartırlardı. Böylece asker var mı, mayın var mı, diye baktırırlardı.” Sonra, çok bacağın nasıl koptuğunu, çok safın nasıl öldüğünü anlatıyor. Ve bizi, teröre yine sövdürüyor.
O artık mayınlı ve tuzaklı yerlerde, canlı dedektör olarak kullanılmaktan, dağda da olsa insan gibi yaşamaya terfi etmiş, bir mazlumdur.
Mahkemeye gönderiyoruz. Günler sonar geri dönüp geliyor. “Beraat ettim” diyor. Bir süre daha aramızda yaşıyor. Sanki bizden kopmuyor, kopamıyor. “Evime gidemem” diyor. “Tekrar örgüte katarlar.” Onu kurtarmak için çok uğraşıyoruz. Hani yatılı bölge okulu filan... Ama çabalarımız aradığımız sonucu vermiyor. Artık yapacak başka bir şey bulamayınca, aramızda topladığımız parayı cebine koyup gönderiyoruz.
Aradan zaman geçecek... Dağlı Komutan’a Abuzer’den bir kart gelecek. Hakkâri’den, Şemdinli taraflarında bir yerden postaya verilmiş...
“ Komutanım ” diye başlayan bir bozuk yazı...
“... Yapacak başka bir şey yoktu, tekrar örgüte katıldım. Komutanlarıma, askerlerimize selam söyle... Ellerinizden öperim...”
Yazı böyle bitiyor. Ve bir Abuzer, bir insan, bir can, bir evlat böylece elimizden kayıyor.
Burası Güneydoğu…
Çatlaklarından terörün sızdığı, PKK adındaki ‘Misyoner-Aparat’ Terör Örgütünün insanları ölüme gönderdiği… dahası kendi içinde öldürüp durdurduğu…
İNSANLIĞIN MEDENİYETLERİN ÇIKIŞ NOKTASI…
Nuh Peygamber dağının doğusundaki ‘İNSANLIĞIN CEBRAİL KAPISI.’
Not:
- Cebrail Kapı: Cudi’deki Nuh Peygamber dağının hemen doğusundaki dağ geçidinin adıdır. Nuh’un gemisi Cudi dağına oturduktan sonra, dağdan çıkış bulamayan insanlığın Cebrail Meleğinin gösterdiği bu geçitten yeryüzüne dağıldığına inanılır.
- Abuzer’in hikayesi; “ Ölüm dağları Bekler-Cudi Dağı, Abdullah Ağar ” kitabından alınmıştır.



3 Mart 2016 Perşembe

BİR SİYASAL YOZLAŞMA TÜRÜ OLARAK RÜŞVET VE EKONOMİK ETKİLERİ BÖLÜM 1



BİR SİYASAL YOZLAŞMA TÜRÜ OLARAK RÜŞVET VE EKONOMİK ETKİLERİ BÖLÜM 1




BİR SİYASAL YOZLAŞMA TÜRÜ OLARAK RÜŞVET VE EKONOMİK ETKİLERİ 

Orhan ÇOBAN*
• Arş Gör. Cumhuriyet Universitesi İİBF Iktisat Bölümü. 
  Orhan ÇOBAN 

Özet: Bu çalışmada az gelişmiş ülkelerde sosyal bir sorun ve hastalık haline gelen siyasal yozlaşma ve rüşvet kavramı incelenmektedir.
Bu sorunların özellikleri ve özellikle ekonomik ilişkiler üzerindeki etkileri teorik olarak incelenmiştir. Ayrıca bu etkilerin sonuçları ile ilgili olarak yapılan ampirik çalışmalardan örnekler verilmiştir. 

Bürokrasi ve modernleşme sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkan refah devleti kavramı, hükumetler in fonksiyonlarını artırmıştır. Bundan dolayıdır ki, söz konusu gelişmeler kurumsal yapılarını oluşturmamış ülkelerde siyasal yozlaşma ilzerinde çeşitli etkiler yaratmaktadır. Yozlaşma kavramı genel olarak siyasal ve yönetsel yozlaşma olarak iki başlık altında incelenmiştir. 

Ayrıca toplumsal yapı üzerinde de yozlaşmanın farklı türleri ortaya çıkmaktadır. Siyasal yozlaşmanın en önemli türlerinden birisi olan rüşvet, toplumların 
ekonomik, politik ve sosyal bir sorundur. Bu sorunların ortadan kaldırılabilmesi için öncelikle hükumetlerin bir dizi ciddi tedbirler alması; kurumsal yapılarını 
yeniden düzenlemesi ve bu kurumlarda istihdam edilen personelin ahlaki açıdan eğitimi gereklidir. 

 I. Giriş 

Gelişmekte olan bir çok ülke, genellikle mevcut kıt kaynakları ile kendi kabuğundan çıkmaya çalışmakta ve buna bağlı olarak bir takım ekonomik, siyasi ve sosyal problemler yaşamaktadır. 
Bu problemler toplumun kendi iç dinamiğinden kaynaklanmakla birlikte, çoğu zaman mevcut yapının işleyişinden ortaya çıkmaktadır. 
Siyasi olarak kendilerine istikrarlı bir düzen kuramayan ya da kurdukları mevcut siyasi yapıyı, siyasi yapının gerektirdiği şartlara göre oluşturamayan bir çok ülke toplumsal çatışmalarla birlikte siyasi ve iktisadi zorlama ve tutarsızlıklarla karşı karşıya kalmaktadır. 

Özellikle az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkan yukarıda kısaca değindiğimiz olumsuzluklar ne yazıktır ki, önüne geçilemeyen bir hastalık şekline gelmiştir. 

Bu hastalık Türkiye de de sürekli olarak hissedilmekte ve yaşanmaktadır. Bu olumsuzluklardan birisi olarak ifade edilen yozlaşma, sadece kendi alanı ile kalmamakta, ayrıca diğer alanlara da sirayet etmektedir. 

Temellerini tanzimat dönemine bağlayabileceğimiz Türkiye deki yönetim sistemi günümüzde siyasi yapının kendi içerisindeki tutarsızlıkları sonucu bazı 
alanlarda işlerliğini kaybetmeye başlamıştır. İşlerliğini bazı alanlarda kaybetmeye başlayan siyasi yapı sonucu toplumda ve bürokraside bir takım kanuni olmayan değerler kendini kabul ettirmeye başlamıştır. 

Günümüz medyasında da sürekli olarak güncel konulardan biri haline gelen siyasal yozlaşma ve bunun bir uzantısı olan rüşvet ve bu olgunun ekonomi üzerinde ortaya çıkardığı etkiler bu çalışmada irdelenmeye çaJışılacaktır. 

• Arş Gör. Cumhuriyet Universitesi İİBF Iktisat Bölümü. 
  Orhan ÇOBAN 



II. Siyasal Yozlaşma 


A. Sİyasal Yozlaşmanın Tanımı Ve Temel Nitelikleri 

Özellikle siyaset bilimcilerin çalışma alanlarına giren İngilizcede "Corruption", Almancada " Korruption " olarak ifade edilen siyasal yozlaşma kavramı, çoğunlukla rüşvet ve yolsuzluk ile aynı anlamda kullanılmaktadır. 


İnsanların toplumsal yaşama geçmeleri ile birlikte yönetim, sağlık, eğitim gibi kavramlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu kavramların toplumlar tarafından benimsenmeye başlanması, toplum içerisinde yeni yapılanmaların gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. 

Genel görüş, toplumların oluşması ile birlikte siyasal yozlaşmanın da bu oluşum içerisinde ortaya çıkacağıdır. Çünkü ekonomideki temel varsayımlardan birisi olan rasyonel insan tiplemesinde, kendi faydasını sürekli olarak maksimize etmeye çalışacak insan tipini göz önüne aldığımız zaman, sürekli olarak kendi çıkarını ön plana çıkaran ve kendi yetkisini fırsatını bulduğu anda kendi çıkarları için kullanan bir insan ve bu insanların oluşturduğu bir toplumsal yapı ortaya çıkacaktır. Ayrıca henüz siyasi , sosyal, ekonomik ve hukuki yapılarını ve kurumlarını oluşturamayan ülkelerde bu süreç daha hızlı ve daha etkin işleyecektir. 


Bu açıklamalarımız ışığında siyasi karar alma mekanizması içerisinde görevalan insanların, (seçmen, siyasetçi, bürokrat, baskı ve çıkar grupları v.b.) kendi faydalarını ön plana çıkararak ve toplumdaki mevcut yapının (ekonomik, siyasi, hukuki, dini, kültürel) aksaklıkların dan faydalanarak gerçek durumu ihlal edici davranışlarının tamamını siyasal yozlaşma olarak tanımlayabiliriz. 


Siyasal yozlaşma, her ne kadar rüşvet ve yozlaşma ile genelde aynı anlamda kullanılan bir kavram olmasına karşın, içerik olarak bu kavramlardan daha geniş olup bu kavramları da ihtiva etmektedir. Siyasal yozlaşmanın türlerini incelemeden önce bu kavramın temel niteliklerini ortaya koymakta fayda vardır. 
Siyasal yozlaşmanın temel nitelikleri şunlardır (Aktan, 1992: 22); 

• Siyasal yozlaşma, siyasi süreçte ortaya çıkmaktadır. Siyasi süreç, devletin karar alma mekanizmasının cereyan ettiği yapıdır. 
• Siyasal yozlaşma, siyasi süreçte rol alan kimselerin (siyasetçiler, bürokratlar, baskı ve çıkar grupları, seçmenler) birbirleriyle olan ilişkilerinde, daha doğru 
bir ifadeyle " Siyasal Mübadele " içerisinde ortaya çıkmaktadır. 
• Siyasal yozlaşma ile karar verme yetkisine sahip olan kimseler sahip oldukları kamusal yetki ve gücü, mevcut norm ve ahlak kurallarına aykırı olarak 
kullanmaktadırlar. 
• Yetki ve gücü kötüye kullanan kamu görevlileri, kendilerine ve/veya yakınlarına bir ayni veya nakdi fayda sağlamaktadırlar. Siyasal yozlaşma " Kamu zararına özel çıkar sağlama" eylem ve davranışını içerir. 
• Siyasal yozlaşma genellikle gizlidir. Ancak hoşgörü ile karşılandığı ortam ve durumlarda bu gizlilik ortadan kalkmakta, gizliliğin ortaya çıkarılması riski, siyasal yozlaşmanın piyasasına ve dolayısıyla fiyatlara yansımaktadır. 
• Siyasal yozlaşma zaman içerisinde toplumun bütün kesimlerine yayılma özelliğine sahiptir. Ekonomik yozlaşma, akademik yozlaşma gibi kavramlar kuralların ve kurumların iyi oluşturulmamasından kaynaklanır. 
• Siyasal yozlaşma ile demokratik olarak ifade edilen kurumlar zaman içerisinde işlerliğini kaybeder ve bunun yerine "Baskı ve çıkar grupları demokrasisi" olarak ifade edilen " Plütokrasi " kavramı geçer. 
• Siyasal yozlaşmanın hakim olduğu devlet düzeni monarşi, oligarşi veya demokrasi olabilir. Kısaca, tüm mevcut yönetim sistemlerinde insan unsuru ön plana çıktığı için siyasal yozlaşma değişik boyutlarda ve türlerde vardır. Siyasal yozlaşmanın hakim olduğu devlet düzeni Kleptokrasi olarak adlandırılmaktadır. 

Tüm bu nitelikler siyasal yozlaşma kavramının ne kadar geniş bir çerçeve içerisinde ele alınabileceğini bize işaret etmektedir. 

Siyasal yozlaşmanın önemli bir diğer özelliği sosyo - ekonomik yapı ile yakın ilişki içerisinde bulunmasıdır. Sosyo - ekonomik yapıdaki değişme ve gelişme, başka bir ifade ile modernleşme ile siyasal yozlaşmanın toplum içerisinde artmasının temel nedenleri şu şekilde özetlenebilir (Şaylan, 1975: 85); 

-Modernleşme kavramı toplum içerisinde sürekli olarak yeni kaynakların ve imkanların ortaya çıkarılması ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. 
Toplum içerisinde bir takım çıkar çevreleri bu kaynak ve imkanları kendi güçlerine dayanarak elde etmeye çahşırlar. Bu çabalar sonucu siyasal yozlaşma 
hız kazanır. 

-Modernleşme kavramının toplumlarda benimsenmeye ve yaşanmaya başlanılması ile birlikte bürokrasi kavramı da yerleşmeye başlamıştır 
(Heper, 1973: 36-48). Bu değişimin bir sonucu olarak toplumun sınıfları arasında zıtlaşmalar hatta çatışmalar meydana gelmektedir. Bu çatışmalar doğrultusunda bazı kesimler kaynak ve fırsatları kendi çıkarları için kullanmayı meşrulaştırabilmek tedirler. 

-Modernleşme ile birlikte toplum yapısında olduğu kadar, siyasi kurumlarda da değişmelerin olması kaçınılmazdır. Bu sürece bağlı alarak siyasi kural ve kurumlar da değişmekte ve sistem içerisinde yeri doldurulamayacak boşluklar meydana gelmektedir. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkan bu boşluklar bazı kesimler için ( Özellikle de siyasi karar alma sürecindeki ler) fırsat ortamını meydana getirmektedir. 



III. Siyasal Yozlaşma Nedenleri 

A. Devletlerin Yapısından Meydana Gelen Nedenler 


1. Devletin Ekonomi ve Sosyal Düzen İçerisindeki Ağırlığının Artması ,

Günümüzde özellikle kapitalizm sisteminin hakim olduğu ekonomilerde devlet, refah devleti çerçevesinde sürekli olarak vatandaşlarının hayat seviyesine, diğer bir ifade ile yaşam standartlarını artırmak için sosyal, siyasi ve ekonomik hayata katılmaktadır. 
Bu durumun bir sonucu olarak devletin yu kanda saymış olduğumuz faal iyetler içerisindeki payı sürekii olarak artmaktadır. Çağdaş devlet düzeni olarak isimlendirilen refah devleti fikri bir taraftan siyasi iktidarın ekonomiye, buna bağlı olarak piyasa mekanizmasının işlemesine müdahalesini artırırken, diğer taraftan da devlet bütçesinin açık vermesine, devlet borçlarının artmasına ve siyasi iktidarın para basma aracına daha sıklıkla başvurmasına neden olınaktadtr (Savaş, 1994: 10). 

Ayrıca kamusal hizmetlerin miktarının ve çeşitlerinin siyasi yollardan tespit edilmesi kaynakların harekete geçirilmesinde zaman kaybına neden olmakta ve bu zaman kaybına bağlı olarak talep miktarında artış, arz edilen miktarda ise bir azalış ortaya çıkmaktadır. Ekonomide üretici rantı olarak ifade edilen bu arz-talep dengesizliğinden ortaya çıkan fark, kamu mallarını kullanıcılara aktaran kişilerin veya çevresindeki insanların eline geçmektedir (BulutoğIlı, 1981: 35). 

Özellikle denetimlerin yetersiz olduğu ülkelerde bu durumlarla çoğu kez karşılaşılmaktadır. 


2. Statükoculuk 

Kamu yönetiminde yöneticilerin icraatları genellikle yönetilenlere aksettirilme meye çalışılır. Yönetenleri yönetilenler tarafından denetleme mekanizmasının bulunduğu demokrasi ile yönetilen ülkelerde, eğer kurumlar çok iyi işletilebiliyorsa, yolsuzluk olgusunun azaltılmasının mümkün olduğu ortaya çıkmıştır. 

Özellikle Batılı gelişmiş ve kurumlaşmalarını hemen-hemen tamamlamış ülkelerde siyasal yozlaşma kavramının çok az telaffuz edilmesi bunun en çarpıcı örneğidir. 

Özellikle Türkiyeyi de içine dahil edebileceğimiz gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde sürekli olarak toplumda bir siyasal yozlaşmanın olduğu ve özellikle bu 
durumun bürokrasi kesiminde yoğunluk kazandığı iddia edilmekte ve yaşanan olaylar bu iddiaları haklı çıkarmaktadır. 

İzmit Ticaret Odası tarafından 1000 kişi üzerinde yapılan bir araştırmada bürokrasi alanında işlerini yaptırmak isteyen insanların % 66 sı işlerini yaptırmada yasa dışı uygulamalara maruz kaldıklarını ve yine % 47.1 i ise yasal bedelin dışında bedel ödediklerini ifade etmişlerdir (İTO, 1997: 10 ). 

Bazı alanlarda kamu yönetimi kararlarının gizliliği bir tarafa bırakılırsa, bürokrasinin genel olarak dışa kapalı olması ve statükocu bir yapı içerisinde çalışması siyasal yozlaşmayı ortaya çıkaran en Önem li nedenlerden birisidir. Yönetimde gizlilik ve dışa kapalılık olarak ifade edilen statükoculuk, kurumlar içindeki yolsuzlukların saklanmasına ortam hazırlamakta ve vatandaşı bürokrasi karşısında savunmasız ve güçsüz hale getirmektedir (Eryılmaz, 1994: 44). 

Gizlilik perdesi arkasındaki kamu görevlileri kendi faydalarını artırma imkanı sağlayan yetkilerinden dolayı statülerinin değişmemesi için her türlü yola başvurmaktadırlar. Dolayısıyla bu şekildeki bir düşünce şekli kamu yönetiminde ortaya çıkan bozuklukların düzeltilmesine engel olmaktadır. 


3. Merkezden Yönetim 


Bir takım yetkilerin yerel yönetimlere bırakılmadığı merkezden yönetimin hakim olduğu ülkelerde yolsuzluk olaylarının oluşması için daha kolay ortamlar meydana gelmektedir. Konuya bu açıdan yaklaşıldığı zaman merkezden yönetimin yolsuzluğun nedenlerinden birisi olduğunu söyleyebiliriz. 

Bürokrasi modelleri hem Weber hem de Weberden sonraki bilim adamları tarafından incelenmiş ve bu modellerin az gelişmiş ülkelerde yetersiz kaldıkları ileri sürülmüştür (Berkman, 1975 a: 1-23). Kamu yönetiminin bürokrasinin artmasına eğilimli bir yapısının olması ve bu alanda alınacak kararların sürekli olarak büyük sorumluluklar üstlenilmesi zorunluluğunu ortaya çıkarması, buralarda çalışan insanları alınacak kararlarda sorumluluk almamaya teşvik etmektedir. Bu durum hem yapılması gereken işlerin geç yapılmasına 
hem de insan unsurunun daha fazla ön plana çıkmasına sebebiyet vermektedir. Böyle olunca da kurumlar içerisinde bürokrasi artmakta ve Leibensteinin ortaya attığı X-etkinsizliği teorisi işlemeye başlamaktadır (1). 

B. İşlemsel Nedenler 

1. Sorumluluktan Kaçma 

Devletin yapısından kaynaklanan nedenler içerisinde göstermiş olduğumuz sorumluluktan kaçma kavramı özellikle aşırı yetkilerle donatılmış ve bu yetkilere bağlı olarak bir çok görev verilmiş olan merkezden yönetimin hakim olduğu ülkelerde, kamu kurumlarında çalışan memurlar mümkün olduğunca sorumluluk altına girebilecekleri işlerden kaçınmaktadırlar. Kurumsal yapılarını oluşturamamış ülkelerde sorumluluk sınırlarının da çok iyi belirlenememiş olması yetki karmaşasını da ortaya çıkarmaktadır. 

Bürokraside görülen karmaşıklığı açıklamak üzere bir çok çalışmalar yapılmıştır (March ve Simon, 1973: 139-149). Bürokrasinin belirli bir noktadan sonra tıkanmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi de siyasi iktidarlardır. 

Çünkü politikacılar genellikle bürokrasiyi kendi çıkarlarına göre yönlendirmeyi istemelerinden dolayı, bürokrasinin sınırları dışına çıkılmakta ve bu durum kanun ve kural dışı faaliyetlerin yapılmasına zemin hazırlamaktadır. 

2. Siyasallaşma

 Kamu yönetimi siyasi iktidarların ieraatlarını oynadığı bir sahnedir. Burada yapılan faaliyetler aynı zamanda siyasi iktidarların performansının bir gösterge sidir. Siyasi iktidarlar amaçlarını ve politikalarını yürütmek ve gerçekleştirmek amacıyla özellikle bürokrasi alanına hakim olmak için çalışırlar. 
Bu uğraşlar sonucu kamu yönetimi zaman içerisinde siyasileşme süreci içerisine girer. Kamu yönetiminin siyasileşmesi alınacak kararları da siyasi nitelikte kararlar haline getirerek siyaseti en ön plana çıkarır. 

Bu durum kamuda yapılacak çalışmaları özünden farklılaştırarak mevcut siyasi iktidarın hedefleri doğrultusunda bir politika oluşumuna neden olur. 

Siyasileşmiş bir kamu yönetimi karar alınma aşamasında da siyasi düşünceleri ön plana çıkaracağından toplumun genel menfaatlerinden ziyade kişilerin ve siyasi partinin çıkarları temel hedef olarak belirlenecektir. Bu olgu yukarıda değinmiş olduğumuz kayırmacılık kavramı dikkate alındığında, bu yozlaşma şeklinin ortaya çıkmasının temel nedeni olarak gösterilebilir. Ayrıca siyasi kayırmacılık, partizanlık ve politik yandaşlık olarak da adlandırılan siyasileşmenin bu değişik görüntülerini birbirinden ayırmak oldukça zordur (Eryılmaz, 1992: 22-27). 

3. Özel Çıkar Sağlama Çabası 

Daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi, genelde iktisat ile uğraşan bilim adamlarının insan davranışlarını tanımlamada sürekli olarak kafalarında " Homo-Economicus " kavramı vardır. 

Bu kavramdan yola çıktığımız zaman sürekli olarak hayat mücadelesinde kendi çıkarını ön plana çıkaran ve her ne şartta olursa olsun kendi faydasını maksimize etmeye çalışan bir insan tipi ortaya çıkacaktır. 


Ülke yönetimlerinde insan unsurunun ön planda tutulduğu yönetim şekilleri çoğunlukta olduğu için, yönetimlerde insan istismarlarının görülmesi kaçınılmaz 
olacaktır. Özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında yetkiyi elinde bulunduran kişi ve ya gruplar, kendi amaçlarına ulaşabilmek için her fırsatta ellerindeki yetkiyi 
kullanabileceklerdir. Ayrıca etkin bir denetim mekanizmasının olmaması bu süreci hızlandıracaktır. 


Uygulamalara baktığımızda iktidara gelen siyasi partilerin oy potansiyellerinin fazla olduğu bölgelere daha fazla yatırım yapmaları bunun en iyi göstergesidir. 
Siyasi partiler oy tarlalarının verimini düşünmemek için buralara gelir ve sermaye transferleri ve rantları artırıcı yatırımlar yapmaktadırlar. 
Siyasi karar alma ve uygulama sürecinde ortaya çıkan özel çıkar sağlama çabaları, sistemin mevcut problemleriyle birleştirildiğinde siyasal ve yönetsel yozlaşmanın önemli bir nedeni olmaktadır (TÜGİAD, 1997: 12). 

C. Özel Nedenler 


1. Toplumsal Değişim 

Sanayi devrimi ile ortaya çıkan toplumsal değişim sonucu devletin ekonomin in yanı sıra sosyal alanlarda da görevlerini artırması gerektiği tartışmaları başlamış 
ve bu tartışmaların sonucu olarak " Refah Devleti " kavramı ağırlık kazanmıştı
Bu nedenle siyasi kaygıları ön plana çıktığı az gelişmiş ülkelerde hükumetler, ekonomi içerisindeki ağırlıklarını artırma yönünde çalışmalara başlamışlardır. 

Kendi kurumsal yapılarını oluşturan ve işleten özellikle Batılı ülkeler, bu gelişmelerden fazla zarar görmemişlerdir Fakat özellikle 1940 lı yıllardan sonra bağımsızlıklarını kazanan ve kendi kurumsal yapılarını farklı toplumların kurumsal yapılarına göre oluştu onaya çalışan İslam Ülkelerinde, bu sisteme intibak süresi oldukça uzamış ve henüz başarılamamıştır. Özellikle İslam Ülkelerinde siyasal yozlaşma olaylarına çok rastlanmasının en önemli nedeni budur. Yapılan araştıonalarda görülmüştür ki, merkezden yönetimin hakim olduğu ülkelerde rüşvetin seviyesi daha yüksektir (2). 

2. Memur Maaşlarının Yetersizl iği 


Bürokrasinin en önemli özelliklerinden ikisi yasalarla belirlenmiş yetki alanının olması ve tarafsızlığıdır. Bu ilkelere uyum, bürokrasinin etkin ve verimli şekilde işleyebilmesi için kaçınılmaz zorunluluktur. Bu işlerliği sağlayabilmek için bu işlerliği sağlayacak insanın yaşam şartları içerisinde maddi olarak yetersiz kalmaması gerekir Maddi açıdan yetersiz bir insanı kendi işine konsantre etmek oldukça zordur. 

Yüksek enflasyonun hüküm sürdüğü ve buna uyum sağlayamayan memur maaşlarının sonucu olarak memurlar farklı alanlarda yaşam mücadelelerini sürdürmektedirler. 
Memurun yasal olarak başka işte çalışması mümkün değildir. Adaletsiz ücret sistemleri özellikle az gelişmiş ülkelerin temel problemlerinden birisidir 
( Van Rijckegmen and Weder, 1997: 11 I). Günümüzde kendi işi dışında farklı işlerle meşgulolana memurlara sıklıkla rastlamaktayız. 

Maaş olarak geçimini sağlayamayacak durumda olan memurlar yolsuzluk oluşumu için bir zemin oluşturmaktadırlar. Bu nedenle yetersiz memur maaşları rüşvetin oluşumu için bir neden olarak sayılabilir. 


3. Bölüşüm Adaletsizliği ve Ekonomik Krizler 

Yolsuzluk olayları genellikle denetim mekanizmalarının yetersiz kaldığı ve toplumda önemli krizlerin baş gösterdiği zamanlarda ortaya çıkmaktadır. 
Özellikle ekonomik krizler bu davranışların oluşumunu körüklemektedir. Bu görüş istatistik i olarak kanıtlanamaması na rağmen, toplum tarafından kabul edilmektedir. 
Her suç gibi sosyal bir olay olan yolsuzluk, sosyal düzenin bozulduğu zamanlara iyice su yüzüne çıkmaktadır ( Mumcu, 1985: 52). 

Ayrıca gelir ve servet dağılımındaki adaletsizlikler ve yüksek enflasyon gibi nedenler, spekülatif amaçlı davranışları artırmakta ve çeşitli türlerde siyasal 
yozlaşmalara neden olmaktadır. 


IV. Siyasal Yozlaşma Türleri ,



Yozlaşmayı veya yolsuzluğu önlemede en önemli yöntem türlerini ve yaptırımlarının tespit edilmesi ve yaptırımların yolsuzluk ih6malini azaltmaya yönelik olarak belirlenmesidir. Bu temel düşünceden hareketle hemen hemen tüm ülkelerde yozlaşma, özellikle de rüşvet ve zimmet ceza yasalarıyla düzenlenmiştir. 
Bunlardan bazıları şunlardır (Berkman, 1998: 3665); Arjantin (md. 256-259), Belçika (md. 246-262}, Almanya (md. 331-334, 359), Fiji 
(md. 410-413), Dominik Cumhuriyeti (md. 177-256), Fransa (md. 174-183), 

Hollanda (md. 84, 177-178, 328, 362, 364), 
İran (md. 141-143, 146-147, 152 153,157), 
İsviçre (md. 314-317), 
İtalya (md. 317-322) ve 
Venezuella (md. 198 203). 

Türkiye deki Düzenlemeler ise aşağıdaki gibidir. 

A. Rüşvet 

Rüşvet kavramı kamu görevlilerinin kamusal mal ve hizmetlerin arz edilmesinde görev ve yetkilerini kötüye kullanarak, ilgili kişi veya kurumlara farklı işlem yaparak para veya diğer şekillerde çıkar sağlamayı ifade etmektedir. 
Görev ve yetkinin kullanımı çeşitli şekillerde ortaya çıkabilmektedir.Bu konuda ayrıntılı bilgi ilerleyen bölümlerde verilecektir. 

B. Zimmete Para Geçirme ve İhtilas 

Siyasal yozlaşma türlerinden biri olarak sayılabilecek kavramlardan bir tanesi de zimmete para geçirme ve ihtilastır. 
Bu yozlaşma şekli de aynen rüşvette olduğu gibi karar alma yetkisini elinde bulunduran kişilerin görev ve yetkilerini kötüye kullanmaları sonucu ortaya çıkmaktadır. 
  Zimmet genel olarak Devlet İdaresi Aleyhinde İşlenen Suçlar başlığı altında TCKnun 202-208. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. 
Buna göre " Kendisine tevdi olunan veya vazifesi dolayısıyla muhafaza, murakabe veya mesüliyeti altında bulunan para veya para hükmündeki evrak ve senetleri veya sair malları zimmetine geçiren veya mal edinen memura beş seneden on seneye kadar hapis cezası verilir ve hasıl olan zarar kendisine ödettirilir. Zarar hafif ise ceza bir sene ağır hapisten başlar. 
Eğer vaki olan zarar muhakeme edilmezden evvel fail tarafından tamamıyla ödenmiş olursa ceza yarısına kadar indirilir ve eğer hüküm verilmezden evvel tamamıyla ödenirse cezanın üçte bir miktarı indirilir( Ağır ceza )". 

Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere, zimmete para geçirme ve ihtilas kamu görevlilerinin para veya mal niteliği taşıyan kamusal bir kaynağı veya evrak. yasalara aykırı bir şekilde kişisel kullanımı için harcaması veya kullanmasıdır. 

Bu genel açıklamalar doğrultusunda bakıldığında bu yozlaşma türü ile hırsızlık arasında bir çok paralelliklerin bulunduğu görülmektedir. 


C. Haraç veya İrtikap 

Bu yozlaşma türünde asıl olan elinde yetkiyi bulunduran kamu görevlisinin ilgili kişiden işini yapmak için bir bedel istemesidir. Diğer bir ifadeyle bir memurun yapması gereken bir işlemi yapmak için yasalolmayan bir ödeme talebinde bulunmasıdır. Bu yozlaşma oluşumu kamu görevlisinden kaynaklanmaktadır (Berkman, t.y.: 24). 

Bu yozlaşmanın yasal çerçevesi de yine TeKnun 209. maddesinde düzenlenmiştir. 

Genel içeriğine bakıldığında rüşvet ile haraç veya irtikap arasında çok önemli farklılıkların olmadığı görülmektedir. Örneğin elinde yetki gücünü bulunduran bir kamu görevlisinin yapması gerekli olan bir işlemden dolayı almış olduğu kanun dışı paranın rüşvet mi yoksa irtikap olduğunu tespit etmek bir hayli güçtür. Fakat bu iki kavram arasında çok kolay ayrımların yapılabileceği durumlar da vardır. 

Kısaca sonuç olarak bir memurun yapması gereken bir işlemi yapmak için fIgili kimselerden kanun dışı para istemesi irtikap olarak ifade edilmektedir. 

D. Kayırmacılık 


İngilizce karşılığı " Nepotizm " olan kayırmacılık, bizim toplumumuzda genellikle " Torpil " şeklinde kullanılmakta ve en çok görülen siyasal yozlaşma türü olarak 
karşılaşılmaktadır. 


Kayırmacılık, 
Adam kayırmacılığı, 
Siyasi kayırmacılık, 
Hizmet kayırmacılığı ve 
Gönül yapma şekillerinde ortaya çıkmaktadır (TÜGİAD, 1997: 17-19). 

Bu yozlaşma türünde özellikle kamuda görev alacak kişilerin istihdamında beceri, kabiliyet, başarı ve eğitim düzeyi gibi kriterlere fazla dikkat edilmeksizin siyasetçi veya bürokratların yakın çevresindeki insanların istihdam edilmesidir. Kayırmacılık kavramı toplumlarda yukarıda da değindiğimiz gibi farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. 
Akrabalık ilişkisiyle bağlantılı olarak ortaya çıkan yozlaşma şekline " Nepotizm" denirken, arkadaşlık dostluk şeklinde ortaya çıkanı na ise " Kronizm " denmektedir. 
Özellikle kurumsal yapıları tam olarak oluşturulamamış ülkelerin en önemli sosyal problemlerinden birisi olan kayırmacılık hem kabiliyetli insanların 
idealistlikleri ni ortadan kaldırmakta hem de kamu görevlerinin çeşitli kademelerinde daha az eğitimli veya kabiliyetli insanların İstihdam edilmesine neden olmaktadır. 


Kayırmacılığın toplumlar açısından en tehlikeli tarafı, bu faaliyeti yapan kamu görevlilerinin toplum içerisinde zamanla itibar gören, takdir edilen insanlar haline gelmesidir (Berkman, ty.: 26). Örneğin, Türkiye de TBMM de normal prosedüre bağlı olarak yapılması gereken işlerini yaptıramayan veya yapılmaması gerekli olan işlerini yaptırmak için her gün binlerce insanın 
milletvekillerinin yanına gelmeleri bu durumu açıklamak için yeterli olacağı düşüncesindeyim. 

E. Lobijilik ,

Siyasi karar alma sürecine etki eden baskı ve çıkar grupları; seçmenler, muhalefet partileri, bürokraside görev alanlar, şirket ve holdingler, işçi ve işveren sendikaları, ticaret ve sanayi odaları, v.b., lobicilik faaliyetleri sonucu kamu otoriteleri tarafından adaletli ve etkili kararlar alınmasına engel olurlar. Lobicilik genel olarak iki şekilde ortaya çıkmaktadır. 

Bunlar şunlardır; (Aktan, 1992: 33-34); 

-Seçim öncesinde bir siyasi partiye faaliyetlerini daha iyi yapabilmesi için parasal veya diğer şekillerde yardımda bulunurlar. "Seçim Kampanyası Finansmanı" 
olarak adlandırılan bu birinci yöntemde; baskı ve çıkar grupları seçim sonrası destek vermiş oldukları partinin siyasal gücü eline geçirmesi halinde karar alma süreçlerinde etkili olmakta ve belirli bir Rant elde etmektedirler. Bu konuya ileride ekonomi başlığı altında daha ayrıntılı olarak değineceğiz. 

-Baskı ve çıkar grupları seçimlerden sonra seçilen bazı milletvekillerinin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesini sağlamaya çalışırlar. 
Bu şekildeki bir Lobicilik faaliyetinde milletvekili veya bürokratların özel kişi veya kurumlar açısından bir tür " Gezgincilik " yaparak diğer milletvekilleri ve bürokratları etkilenmesi söz konusudur. Bu şekildeki faaliyetlere katılan milletvekilleri veya bürokratların genellikle temel düşünceleri diğer seçimlerde veya yönetim değişmelerinde milletvekili olamama veyahut da görev alamama endişesidir. 

F. Rant Kollama 

Asıl itibariyle rant kollamada lobicilik faaliyeti ile paralel gelişme sonuçları gösteren bir yozlaşma türüdür. Fakat rant kollama faaliyeti genellikle kamu otoriteleri tarafından ortaya çıkarılan ekonomik transferleri ( Örneğin, İhaleler gibi ) elde etmek için girişilen faaliyetlerdir. Burada rant kavramı gerçek rant ve suni rant olarak ayrılabilir. 
Gerçek rant ekonomide arz ve talep arasında ortaya çıkan dengesizlik durumlarında, sunii rant ise bizzat devlet tarafından ortaya çıkarılan bir rant kollarından dır. 

Rant kollama kavramı ilk olarak Anne Kruger tarafından kullanılmıştır. 

Rant kollama kavramı da rüşvet kavramında olduğu gibi ekonomi ile çok yakından ilgili olduğu için bu konuya da ekonomik etkiler bölümünde değineceğiz. 


V. Siyasal Yozlaşmanın Ortaya Çıkış Şekilleri 


Siyasal yozlaşma genelde kamu otoritesinin karar alma aşamasında ortaya çıkmaktadır. Siyasi karar alma ve uygulama kurumları oluşturulamayan veya etkin çalışmayan ülkelerde ve Türkiye gibi yasama, yürütme ve yargı kurumlarının zaman içerisindeki değişmelere tam olarak uyum sağlayana maması gibi nedenlerden dolayı özellikle devletin üstlendiği görevler açısından bir çok problemler ortaya çıkmaktadır. 

Birbiriyle bağlantılı olan kamu kurumları arasındaki ilişkilerin zayıf olması ve suistimallere imkan verebilecek şekilde oluşturulmaları siyasal yozlaşmanın 
ortaya çıkmasının en doğal nedenlerinden biridir. Bununla birlikte genel olarak siyasal yozlaşma karar alma süreci içerisinde şu aşamalarda ortaya çıkmaktadır (Aktan, 1992: 49); 

-Seçim aşamasında ortaya çıkan yozlaşma, 
-Yasama aşamasında ortaya çıkan yozlaşma, 
-Yürütme aşamasında ortaya çıkan yozlaşma, 
-Yargı aşamasında ortaya çıkan yozlaşma. 

Yapılan araştırma sonuçlarına göre özellikle az gelişmiş ülkelerde siyasal yozlaşmanın genellikle karar verme aşamasında ortaya çıktığı görülmüştür (3). 
Bunun en önemli nedenleri olarak, az gelişmiş ülkelerin geleneksel yapılarından kurtulamama larını, yeni kurumsal yapıya uyum sağlayamamalarını ve idareci yeteneğine sahip insanların yetersizliğini gösterebiliriz. Siyasal yozlaşmanın ortaya çıkış şekilleri 


Tablo. 1 de görülmektedir. 

Tablo. 1: Siyasal Yozlaşmanın Ortaya Çıkış Şekilleri 



Siyasal Yozlaşma Türleri Siyasi Karar Alma Sürecinin İşleyiş Aşamaları  

                    Seçim       Yasama          Yürütme                   Yargı 
                                                   Alt Düzey  Üst Düzey 
Rüşvet              X              X              X                X                 X 
Yandaşlık                                          X                X                 X 
Patronaj                                                             X 
Adam Kayırmacılık  X                          X                X 
Hizmet Kayırmacılığı           X                                X 
Oy Satın Alma   X               X 
Lobicilik                            X                                X 
Rant Kollama    X               X                                X 
Vurgunculuk                                                        X 
Gönül Alma       X                              X                X 
Siyasi Dalavere X               X                                X 

-Kaynak: Aktan, 1992: 50. 

Tabloda rüşvetin siyasi karar alma sürecinin bütün aşamalarında ortaya çıktığı görülmektedir. Özellikle hukuk ve adalet hizmetlerinde tıkanmaların ortaya çıkması üst düzey yürütme ile ilgili alanlar da siyasal yozlaşma açısından önemli bir zemin oluşmaktadır (Özdemir, 1998: 36 29). Bu durumun en önemli nedeni olarak, insan unsurunun temel tercihlerde ön plana çıkmasını gösterebiliriz. 


2 Cİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR


.....