ABD'NİN IRAK'TAN ÇIKIŞ SENARYOLARININ EKONOMİK AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ BÖLÜM 1
Yazan: Yrd.Doç.Dr. Güler ARAS
1. Giriş
Bilindiği gibi ABD’nin Irak’a müdahalesi, siyasi istikrarı sağlamak
amacını taşımaktadır. Bugüne kadarki gelişmeler, ABD’nin amacına
rejimi değiştirerek bir ölçüde ulaştığının, ancak hem siyasal hem de
sosyal açıdan istikrarın sağlanamadığının birer göstergesidir. ABD
müdahalenin sonrasında hızlı bir siyasi yapılanma ve devlet inşası
çabası içerisine girmiştir. Bazı görüşlere göre, eğer ABD Irak’ta
işleyebilir bir demokrasi yaratma ve sürdürme konusunda başarılı olursa,
bunu tarihsel eğilimlere karşı gerçekleştirmiş olacak; ancak ABD
başarısız olur ise, Irak halkını Baas şiddeti ve belirsizliğinden daha
şiddet dolu ve belirsiz bir siyasi geleceğe mahkum edecektir. (Stansfield;
2004, s. 190).
Tarihsel sürece bakıldığında, ABD geçtiğimiz on yılda uyguladığı
bölgesel politikalarla Orta Doğu’yu kendi öncelikleri doğrultusunda
yeniden düzenlemeye çalışmıştır (Özcan; 2004, s. 349). ABD’nin Irak’a
müdahaleyi tamamlaması sonrasında yeni sorularla karşı karşıya
kalınmıştır. Stratejistler, ABD’nin Irak işgali sonrası tutumunun “kendi
öncelikleri çerçevesinde” bundan sonra ne olacağını ve bunun
getireceği olası sonuçları tartışmaktadır. Bilindiği gibi, ABD’nin Irak ile
ilgili planlarında siyasi hedeflerin yanı sıra Irak’ın sahip olduğu petrol
rezervleri ve bunun getirdiği ekonomik değer de büyük önem
taşımaktadır. Hatta, ABD–Irak denkleminden petrolü çıkardığımız
zaman, sonuç neredeyse anlamsızlaşmaktadır. Zira, ABD için Irak’ın
ekonomik olarak varlığının öncelikle petrole odaklı olduğu öne
sürülmektedir. Ancak Amerikan toplumunu dahi ikiye bölen bu kadar
tartışmalı bir müdahalenin arkasında her ne kadar büyük bir ekonomik
güç olsa da, bu kadar açık ve yalın tek bir faktörün olduğunu düşünmek
de tedbirsizlik olacaktır. İşgalin sonrasında beliren yeni tablo, halkın
tutumu ve talebi, müdahalenin amaçları ile çok fazla çakışmamaktadır.
Bu nedenle, artık ABD sadece petrolü temel almadan yeni stratejiler
geliştirmek durumundadır. Öte yandan müdahalenin savaş yolu ile
gerçekleşmesi, savaşın ve sonrasının getirdiği yeni koşullar, sadece
ABD’nin değil, bölgedeki diğer ülkelerin de bu bölge ile ilgili yeni
stratejiler geliştirmelerine neden olmuştur.
Bu denklemde sorgulanması gereken şudur; işgalin tamamlanması sonrasında petrolden doğrudan yararlanamayacak bir
ABD bu durumdan ne tür bir ekonomik çıkar sağlayabilir ve bu çıkarı en
yükseğe çıkarabilmek için ne tür stratejiler uygulayabilir? Bu çalışmanın
konusunu, ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında ortaya çıkması muhtemel
yeni durumlar oluşturmaktadır. Bu ana başlık çerçevesinde çalışmanın
odak noktasını ABD’nin Irak’la ilgili olası senaryolarının ekonomik açıdan
değerlendirilmesi oluşturmaktadır. Bu amaçla çalışmada öncelikle, Irak
ekonomisinin genel görünümüne bakılarak, petrol dışındaki ekonomik
varlığı araştırılmıştır. Ardından, ABD’nin Irak’tan çıkış senaryoları ve
bunların olası sonuçları ekonomik perspektiften değerlendirilmiştir.
2. Irak Ekonomisinin Genel Görünümü
Irak, % 40’ı 0-14 yaşlarındaki çocuk ve gençlerden oluşan 25
milyonluk bir nüfusa sahiptir. Etnik dağılımına bakıldığında nüfusun;
%80’inin Arap, %15’inin Kürt ve %5’inin Türkmenlerden oluştuğu
görülmektedir (Tablo 1). Irak, Osmanlı yönetimi sonrasında İngiliz
manda yönetimi altına girmiş, 1932 yılında bağımsızlığına kavuşmuş ve
1958 yılında da cumhuriyet ilan edilmiştir. Ülke, 1979 yılından ABD
işgaline kadar geçen sürede Saddam Hüseyin’in önderliğini yaptığı Baas
Partisi tarafından yönetilmiştir. Saddam Hüseyin’in iktidarı ele
geçirmesinden sonra Irak, 1980-88 yılları arasında İran’la savaşmış,
1990 yılının Ağustos ayında ise Kuveyt’i işgal etmiştir. Bu işgal Birleşmiş
Milletler tarafından çok sert bir şekilde karşılanmış ve ABD önderliğinde
Ocak-Şubat 1991 tarihinde gerçekleştirilen müdahale ile Irak Kuveyt’ten
çekilmek zorunda bırakılmıştır. Ayrıca, bu dönemde, 661 sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla ambargo uygulanmaya başlanmıştır.
1997 yılında yürürlüğe giren bu ambargo, “Birleşmiş Milletler Petrol
Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç Maddeleri Programı (MOU)”
kapsamında uygulanmıştır (The World Factbook 2003). ABD’nin Irak’a
saldırısından sonra, Saddam Hüseyin dönemi sona ermiş ve ekonomik
durum savaş ortamının getirdiği koşullara göre şekillenmiştir. Koalisyon
güçlerinin hâlâ varlıklarını devam ettirdiği ve yeni bir rejim yerleştirilmeye
çalışılan mevcut ortamda, henüz işleyen bir ekonomiden söz etmek
olanaklı değildir.
Kaynak : The World Factbook 2003, CIA.
The Economist Intelligence Unit,December 2003 Country Report.
değerlendirdiğimiz zaman, ülkenin döviz gelirlerinin yüzde 95’inin
petrolden sağlandığı görülmektedir. 1980’li yıllarda petrolden elde edilen
gelirlerin neredeyse tamamı sekiz yıl süren savaşın finansmanı için
kullanılmıştır. Bu dönemde aynı zamanda petrol ihracat olanakları da
büyük ölçüde kısıtlanmıştır. İran ile yapılan savaşın, Irak ekonomisine
olan maliyeti yaklaşık 100 milyar dolar civarında olmuştur. 1988 yılında
savaş sona erdiği zaman, petrol gelirleri ülkenin yeniden imarı için
önemli bir kaynak oluşturmuş ve dış ticaret hacminde önemli bir artış
gözlenmiştir. Ancak bu dönemde, Kuveyt’in işgal edilmesi sonrasında
Birleşmiş Milletler müdahalesi ve ambargo kararı Irak ekonomisini ciddi
olarak etkilemiştir. Savaş ortamı Irak’ın savunma harcamalarını
arttırmıştır. Askerî harcamaların millî gelire oranı 1991 yılında yüzde
75’e kadar yükselmiştir. 2001-2002 yıllarında, global ekonomideki
yavaşlama ve petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle millî gelirde de bir
azalma söz konusu olmuştur (The World Factbook 2003). 2003 sonrası
ekonomideki göstergelerle ilgili tahminlerde önemli yanılma payı olsa da
temel göstergelerin tamamında önemli bir gerileme ve ekonomide ciddi
bir tahribat olduğu açıktır.
Savaş yılları boyunca, Irak savunma harcamalarını karşılamak için
önemli miktarlarda dış borçlanmaya gitmiştir. Ülkenin dış borç stoku
2001 yılında 62 milyar dolara, 2002’de ise 120 milyar dolara ulaşmıştır.
Irak’ın harcama kalemlerinde en önemli yeri tutan savunma
harcamaları; 2002 tahminî rakamlarına göre 1.3 milyar dolar düzeyinde
olmuştur (EIU, 2003).
Tablo 2. Irak Ekonomisinin Temel Göstergeleri
Kaynak: The Economist Intelligence Unit, December 2001-2003 Country Report. a: EIU tahmini b: Güncel.
Irak ekonomisi uygulanan ambargonun hafifletilmesi sonrasında
hızlı bir büyüme sürecine girmiştir. Sağlıklı verilere ulaşılamamakla
birlikte, GSMH’nın 1999 yılında %18, 2000 yılında % 4 büyüdüğü ve
ardından 2001 yılında %6, 2002 yılında ise %3 küçüldüğü tahmin
edilmektedir (EIU; 2003). Bu gelişmeler sonucunda, GSYİH’nın 2000
yılında 31,8 milyar dolara ulaştığı, 2001 yılında %6 oranında daralarak
28,5 milyar dolar olarak gerçekleştiği, 2002’de ise 27.6 milyar dolar
olduğu tahmin edilmektedir.
Irak ekonomisindeki büyümeye paralel olarak enflasyon oranının
da istikrarlı bir şekilde düştüğü görülmektedir. 1998 yılında % 90 olan
enflasyon oranının, 1999 yılında % 80’e, 2000 yılında % 70’e ve 2001
yılında ise % 60’a düştüğü tahmin edilmektedir. Ancak enflasyon oranı
2002 yılında tekrar %70’e çıkmıştır (EIU; 2003).
ABD saldırısı öncesi Irak ekonomisinde yaşanan diğer bir olumlu
gelişme ise, özel sektörün giderek daha aktif hâle gelmesi olmuştur.
Saddam Hüseyin 2000 yılı başlarında, özel sektör firmalarının sanayi
yatırımları yapmaları için teşvik edilmesi için önemli kararlar alınmasını
sağlamıştır. Bu gelişmeler, uzun yıllardır sosyalist ekonomik politikalar
uygulayan ve sanayi tesislerinin çok büyük bölümünün kamuya ait
olduğu Irak'ta daha liberal bir ekonomik düzene geçiş için adımlar olarak
değerlendirilmiştir. ABD işgali ile birlikte ekonomide bu tür radikal
dönüşümler de askıya alınmış durumdadır.
3. Enerji Dışında Irak Ekonomisinin Yapısı
Bilindiği gibi Irak ekonomisinin çok önemli bir ağırlığı petrol
gelirlerine dayalıdır. ABD müdahalesi öncesi ülkenin döviz gelirlerinin
yüzde 95’i petrolden sağlanmaktaydı. Öte yandan Irak’ın en büyük
giderleri savunma harcamalarından oluşmaktaydı. Uzun yıllardır savaş
ortamında olan ülkede petrolden elde edilen gelirler büyük ölçüde savaş
harcamalarının finansmanı için kullanılmıştır. ABD işgalinin de çok ciddi
bir maliyet yarattığı bilinmektedir.
Ekonominin önemli gelir kaynağının petrolden sağlanması diğer
alanların ihmal edilmesine ve son derece yavaş gelişmesine neden
olmuştur. Ekonominin petrol dışında varlığına bakıldığında, petrolden
tamamen bağımsız düşünemediğimiz sanayi ve ardından tarım kesimi
karşımıza çıkmaktadır. Savaş sonrası sağlıklı veriler elde edilemediği
için, buradaki değerlendirmeler savaşın hemen öncesini içermektedir. Bu
bölümde mevcut sektörler; sanayi, tarım, enerji, ulaşım alt gruplarında
ele alınmakta ve bu sektörlerin dış ticaret göstergeleri
değerlendirilmektedir. Burada petrol dışındaki sektörlerin varlığına
odaklanılmakla birlikte; enerji sektörü elektrik, doğalgaz ve bunların
içerisindeki payının görülmesi amacıyla da petrol alt sektörü olarak ele
alınmıştır.
a. Sanayi
Irak’ta savaş öncesinde gelişmiş sektörler olarak; petrol, kimya,
tekstil, inşaat malzemeleri ve işlenmiş gıda sanayisi varlık
göstermektedir. Irak’ta sanayi tesislerinin büyük bir kısmı kamuya ait
olmakla birlikte, savaş öncesinde özel kesim yatırım için teşvik edilmiştir.
Körfez Krizi sonrası zarar gören sanayi tesisleri, petro-kimya,
rafineri, tarım makineleri, kimya, demir-çelik, gıda, ilaç, elektrikli, makine,
inşaat malzemeleri ve tekstil başta olmak üzere, yedek parça, yarı
mamul ve hammadde sağlanamaması nedeniyle çok düşük kapasitelerle
çalıştırılabilmiş ve tesislerin bir kısmı da hammadde sıkıntısı nedeniyle
kapatılmıştır. Savaş öncesinde kapatılan tesislerin açılması ve işletilmesi
konusunda BM Petrol Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç Maddeleri
Programı (MOU) sonrası, daha çok kaynak ayrılmıştır. Irak Savaşı
sonrasında ise, sanayi tesislerinde Körfez Krizinden çok daha fazla bir
tahribatın olduğu tahmin edilmektedir. Şu anda tahrip edilen bu tesislerin
yeniden yapılması ve işler duruma getirilmesi hem çok ciddi maliyeti,
hem de oldukça uzun bir zamanı gerektirmektedir.
b. Enerji
Elektrik Enerjisi: Körfez Savaşı sırasında Irak’ın elektrik
şebekesinin yüzde 90’ı yok edilmiştir. 1992 yılı başlarında 20 adet olan
güç istasyonlarının yüzde 75’i tekrar işler hâle getirilmiştir. 2001 yılı
rakamlarına göre Irak 36.01 milyar kwh elektrik üretmiştir. Aynı yılın
tüketimi ise 26,4 milyar kwh olarak gerçekleşmiştir. Enerjinin yaklaşık
değerlerle yüzde 55’i ulaşımda, yüzde 35-40’ı sanayide, yüzde 10’u ise
konutlarda kullanılmaktadır (EIU; 2003). 2003 öncesinde Irak; Çin, İsveç,
Fransa ve Rusya orijinli şirketlerle elektrik üretim istasyonları inşa etmek
üzere anlaşmalar yapmıştır.
Petrol: Irak 113.8 milyar varil petrol rezervi ile Suudi
Arabistan’dan sonra en büyük petrol rezervine sahiptir. Kuveyt Savaşı ile
birlikte petrol üretimi önemli ölçüde düşmüştür. Üretim 1997 yılında BM
Petrol Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç Maddeleri Programının
yürürlüğe girmesiyle birlikte artmaya başlamış ve 1998 yılında günlük
2,11 milyon varile, 1999 yılında 2,52 milyon varile yükselmiştir. 2001 yılı
tahminî verilerine göre petrol üretimi 2,45 milyon varil/gün’e ulaşmış, 460
bin varil/gün petrol ise yine 2001 yılı tahminî verilerine göre iç tüketimde
kullanılmıştır. Bu dönemde yapılan hesaplara göre, petrol üretim
kapasitesinin, ülkeye uygulanan ambargonun tamamen kalkmasından
itibaren 4 ila 7 yıl arasında günlük 6 milyon varile çıkarılması
planlanmıştır. Bu dönemde, BM kararları dışında da ihracat
yapılmaktadır. Söz konusu kararlar dışında Ürdün'e karayolu üzerinden
100 bin varil/gün, Suriye'ye 30-40 bin varil/gün ve Basra Denizi’nden 50-
60 bin varil/gün Petrol ihracatı gerçekleştirildiği tahmin edilmektedir (EIU;2003).
Doğal Gaz: Irak sahip olduğu doğal gaz rezervi ile dünyada
onuncu sırada gelmektedir. Irak 2002 tahminî verilerine göre 3,15 trilyon
kübik feet doğal gaz rezervine sahiptir. Fakat aylık olarak, ancak 300
milyon kübik feet doğal gaz üretiminde bulunmaktadır. Irak’ta yine 2003
verilerine göre 1.360 km doğal gaz boru hattına sahiptir.
Kaynak:www.globalsecurıty.net
Irak yönetimi, Birleşmiş Milletler’in ambargoyu kaldırmasından
itibaren üretimi artırmayı ve ihtiyaç fazlasını ihraç etmeyi planlamıştır.
1997 yılında Irak, 4,2 milyar dolar tutarındaki doğal gaz projelerine
yatırım yapmak üzere uluslararası şirketlere davette bulunmuştur. Bu
şirketler genellikle Irak’a uygulanmakta olan yaptırımların kaldırılması
yönünde çabalarda bulunan Fransa, Çin ve Rusya Federasyonu gibi
ülkelere mensuptur. Yönetimin tavrı bu şirketlerin imtiyazlar yoluyla
ödüllendirilmesi şeklindedir. Türkiye ile Irak arasında 1997 Mayıs ayında
Mansuriye sahasının geliştirilmesi ve çıkarılacak doğal gazın bir boru
hattıyla Türkiye'ye naklini öngören bir protokol imzalanmıştır.
c. Tarım
Irak’ın topraklarının %12’si ekilebilir araziden oluşmaktadır. Orta
Doğu Ülkelerine göre önemli bir tarımsal potansiyeli olan Irak tarımsal
alanlarında; buğday, arpa, pirinç, pamuk, hurma ve çeşitli sebze üretimi
yapılmaktadır. Savaş sonrası uygulanan ambargo nedeniyle, tarım
üretiminde hayati öneme haiz gübre, tarımsal ilaçlar ve çeşitli tarım
aletleri ithalatı gerçekleştirilemediği için, üretim olumsuz etkilenmektedir.
Bu nedenle buğday, un, kuru gıdalar, yağ, çay ve pirinç gibi temel gıda
ihtiyacının büyük bir bölümü ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Ülke
topraklarının %9’u mera konumundadır. Meralarda sığır ve koyun
besiciliği de yapılmaktadır (EIU; 2003).
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun, 1 Mart ve 29 Mart 2000 tarihli
kararlarına göre; “gıda sektörü”,”eğitim malzeme ve teçhizatı”, “tarım
sektörü” ve “sağlık sektörü” başlıklı listelerde yer alan çok sayıdaki
ürünün Irak’a ihracatında uygulanan Birleşmiş Milletler’den onay alma
zorunluluğu kaldırılmıştır. Petrol Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç
Maddeleri Programı kapsamında gıda sektörünün rehabilitasyonu
amacıyla ayrılan kaynaklar da arttırılmıştır. Ancak, ABD işgali
sonrasında bu uygulamanın günümüze yansıyan etkisini tam olarak
gözlemlemek olanaklı değildir.
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,,
***