PKK’NIN BÖLGESEL TERÖR AĞI YAPILANMASI BÖLÜM 3
SURİYE VE ESED BAĞLANTISI
PKK’nın bölgede kurduğunu iddia ettiğimiz terör ağı yapılanması sisteminin bu denli etkin olmasını sağlayan Suriye’de devrim hareketleriyle birlikte ortaya çık(arıl)an siyasi boşluk, DEAŞ’ın ortaya çıkması ve ardından Batı’nın PKK’nın Suriye franchise’larına desteği iken, bu franchise sisteminin kurulabilmesini sağlayan ise en başta Suriye olmak üzere bölge ülkelerinin PKK’ya geçmiş yıllarda aktif destek vermeleri oldu.
Bu raporda Suriye örneği kadar detaylı bir şekilde incelenmeyecek olsa da, İran’ın PKK’ya verdiği destek bunlardan birisidir. Marcus’a göre, 1980’lerin
sonlarından itibaren Türkiye’den çıkan ve İran topraklarına giren PKK militanları en yakın karakola gidip İran güvenliğik birimlerini varlıklarından haberdar ederdi. “Tahran da PKK’nın İran topraklarında kamp kurmasına göz yummasının bedeli olarak PKK militanlarından Türk ve ABD askeri tesisleri hakkında bilgi alırdı. Bu bilgiyi de en başta PKK’ya katılmak üzere İran’a geçen örgüte katılacak yeni militan adaylarından alırdı. Örgüte katılmak üzere gelenler önce tecrübeli PKK militanları tarafından sorgulanır, PKK için de faydalı olan bu bilgiler ilgili İran istihbarat birimlerine ulaştırılırdı. İran ve Türkiye toprakları arasında gidip gelen tecrübeli militanların da aynı bilgileri sağladığını varsayabiliriz.”31 Bu açıdan bakılıdğında bölge ülkeleriyle kurulan bu ilişki geçmişi ve farklı ülkelerin topraklarında belirli şartlarla hareket etmesine izin verilmesi, PKK’nın terör ağı yapılanması stratejisini mümkün kılan en önemli faktörler arasındadır.
PKK’nın Suriye uzantısı olarak PYD ve onun askeri kanadı YPG’ye baktığımızda
ise, son dönemde Batı’da çıkan birçok analiz, rapor ve yorumda PYD’nin PKK ile yakın bir ilişki içerisinde olduğunu söyledikleri görülür.32
Bu rapor ve analizlerde YPG’nin çeşitli şekillerde PKK’nın güdümünde olduğu
söylenir PYD PKK’nın ve “tamamıyla elinde tuttuğu yan oluşum”33,
PKK’nın “Suriye uzantısı”, “kardeş partisi”34 ya da “Suriye kolu”35 olarak
ifade edilir. Bugüne kadar neredeyse hiç bir yazıda veya dosyada PYD’nin
Suriye’deki Kürtlerin taleplerini temsil eden bağımsız bir siyasi örgütlenme
olduğu vurgusu yapılmamıştır. Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelere terör
ağı yapılanması sistemiyle ulaşmayı hedefleyen PKK’nın örgütsel olarak
yeniden yapılanmasının bir sonucu olarak ortaya çıkan PYD, doğrudan
“PKK’nın Suriye kolu” 36 olarak tasvir edilmeye başlamıştır.
PYD 2003 yılında PKK tarafından Suriye’de kuruldu. Kendisi de eski
bir militan olan Suriyeli bir Kürt lider, “Suriye’de Kürt Bölgesi’nde iki
yeni hareket ortaya çıktı. Bunlardan birisi Abdullah Öcalan’ın 1998’de Suriye
tarafından sınırdışı edilmesinden sonra Esed rejimi ile sorun yaşayan
PKK’yla bağlantılı olan kişilerce 2003 yılında kurulan “Demokratik Birlik
Partisi-PYD” idi”.37 PKK’nın yönetici kadrosunda yer alan Cemil Bayık ve
Bese Hozat’ın eşbaşkanlığında toplanan KCK Yürütme Konseyi 2006 yılında
bir bildiri yayımlayarak PYD’nin Batı Kürdistan (Rojava) olarak adlandırılan
Kuzey Suriye’de KCK’nın bir kolu olarak kurulduğunu kabul etmiştir. 38 Her
ne kadar bugün Salih Müslim PYD’nin iki eş başkanından biri olarak görülse
de, örgütün aslında PKK’nın en üst düzey isimlerinden biri olan Cemil Bayık
tarafından yönetildiği düşünülmektedir.39
Bu organik bağ şaşırtıcı gelmemelidir çünkü militanlarının önemli bir kısmını
Esed ailesinin bilgisi ve rızası dahilinde büyük ölçüde Suriye’de kazanmış
olan PKK için Suriye, çok aşina olduğu bir alandır.40 Günümüze kadar
PKK’ya katılan Suriyelilerin 7000-10000 civarında olduğu tahmin edilmekte,
bu sayı PKK militanlarının %20’sini teşkil etmektedir.41 Bir başka kaynağa
göre 2004 yılına kadar PKK militanlarının %17’sini Suriyeliydi . 2004-2008
yılları arasında öldürülen PKK’lılar arasında Suriyelilerin oranı %10-%20
arasındadır.42 Washington merkezli Amerikan Kürt Haberleşme Ağı yöneticisi
Kani Xulam, “Geçtiğimiz 30 yıl içerisinde PKK saflarında savaşan 5.000
Suriyeli’nin öldüğünü” belirterek “yaklaşık 20 yıldır Suriye Kürtlerinin PKK
kadrolarında önemli görevler aldıklarını”43 ifade etmiştir. Suriye’nin kuzeyinin
Esed rejimin işbirliği sayesinde PKK militanları için çoğalma yeri haline
geldiğini söyleyen bir başka kaynağa göre, PKK bünyesindeyken öldürülen
veya kaybolan Suriyeli PKK militanı sayısı 7,000 ile 10,000 arasındadır.44
Suriye rejiminin ülkenin kuzeyinde PKK’ya alan açmasına başka örnekler
de verilebilir. Örneğin, Ayn al-Arab’ta Nevruz kutlaması 1960 yılından önce
görülmüş şey değilken, 1960 ile 1970 yılları arasında gizli gizli kutlanır oldu.
İlerleyen yıllarda ise ‘PKK’nın ortaya çıkmasından sonra’ örgütün organize
ettiği Nevruz kutlamaları rejimin müdahalesi olmadan yapılırken, diğer Kürt
grupların Nevruz kutlamaları Esed rejimi tarafından engelleniyordu.45 “Suriye
rejiminin PKK’ya verdiği üstü kapalı desteğin mantığını rejimin örgütü
Türkiye’ye karşı mücadelesi üzerinden değerlendirmesinde ve PKK’nın Türkiye’ye karşı mücadele ederken Suriye meselelerine müdahil olmamasında
aramak gerekir. Suriye rejimi ülkede bulunan ve birçoğu Suriye Kürdistan
Demokrasi Partisi’nden ayrılan kişilerce kurulmuş olan diğer partilere aynı
manevra alanı tanımamıştır.”46 Suriye Kürtlerinin PKK içerisindeki yerini Scheller şu şekilde ifade etmektedir:
“Suriye rejimi, PKK’nın bölgedeki etkinliğine göz yummakla kalmayıp; Suriyeli
Kürtler arasından örgüte üye temin etmiştir. Suriye’nin Kürt politikasını
uzun yıllar gözlemlemiş olan araştırmacı Ömer Şeyhmuz’a göre; “PKK’nın
Suriye’de, özellikle öğrenciler ve kadınlar arasında, ikna kabiliyeti yüksek
elemanları vardı. Gençleri örgüte kazandırma konusunda çok başarılıydılar;
örgüte kazandırılan bu gençler önce Lübnan’a, oradan da Türkiye’ye yollanırdı.
Suriye güvenlik güçleri Suriye’deki Kürt topluluk içerisine de sızmıştı…
Örgüte Suriye’den katılan militanların %30-35’i Suriye devleti eliyle örgüte
kazandırılmıştı. Özellikle devletin güvenlik teşkilatı “amn ad-dawle” (devlet
güvenlik birimi) örgütlenmenin başlamasında ve düzenlenmesinde önemli rol
oynuyordu. Afrin, Şam, Kamışlı ve Halep başta olmak üzere bir çok yerde
Kürtler ile temasları vardı. Örgüte katılacak militanlarla oldukça açık bir anlaşma yapmışlardı: “Biz seni savaşman için Türkiye’ye yollayacağız, bunun
karşılığında sen de askerlik yapmaktan kurtulacaksın, birkaç yıl sonra ülkene
geri dönebilirsin.” Bu sistem Kürt toplumunda saygın yeri olan doktorlar vb.
profesyonel kişiler vasıtasıyla yürüyordu. Örgüte alınanlar Suriye’yi terk ettiklerinde güvenlik güçleri kimliklerine el koyuyordu. Bunun ardında yatan
iki temel düşünce vardı: Güvenlik güçlerinin izni olmadan ülkeye geri dönemesinler ve Türkiye’de öldürülürler veya yakalanırlarsa bunun Suriye’ye bir
yansıması olmasın.” Bu strateji Suriye rejimi açısından ayrıca kullanışlıydı
çünkü böylece hem ülkedeki Kürt aktivistlerden kurtulmuş oluyorlardı, hem
de dolaylı yoldan Türkiye ile savaşıyorlardı. 47
Özellikle de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki dönemde olmak üzere, Suriye dış politikasının en belirgin özelliği farklı ülkelerdeki muhalifleri
desteklemek ve ülkenin geri kalmış yönlerini örtmek amacıyla diğer ülkelerin güçlenmesini engellemeyi amaçlamamasıdır. İki Amerikalı diplomat, Esed Ailesi’nin diğer muhalif gruplar gibi PKK’yı da Türkiye’ye karşı kullanılabilecek bir piyon olarak gördüğünü ve örgütün rejim tarafından nasıl desteklendiğini ifade eder. 1985-1988 yılları arasında Suriye’de maslahatgüzar olarak görev yapmış Amerikalı diplomat David Michael Ransom’a göre “Türkler, Suriye’nin PKK’yı desteklediğine inanıyordu. Bu doğruydu. Fakat Suriye bunu kendisine özgü bir yöntem ile yapıyordu. Suriye’nin sınır komşusu ülkeler içerisindeki bu tür eylemlere bakış açısı “Biz zayıfız, siz güçlüsünüz, bu yüzden hayatınızı cehenneme çevirip sonunda sizi yardım için kapımıza gelmeye zorlayacağız. O zaman kendi payımızı alacağız, fakat terörist unsurların sınırdışı edilmesi vb. isteklerinizi yerine getirmeyeceğiz”48 şeklindeydi.
Türkiye’nin eski ABD Büyükelçisi Richard Barkley (1991-1994) de Suriye’nin PKK’yı desteklediğini belirtmektedir.49 PKK da Suriye’den yardım aldığını bir çok kez itiraf etmiştir.50
Bu anlatılanlardan da anlaşılmaktadır ki PKK uzantılarının Suriye’de yeşermesi için gereken zemin Suriye’de zaten mevcuttu. PYD, 2003 yılında kurulduğunda, PKK’nın kendisine bıraktığı, demografik, sosyal ve siyasal olarak hazır zeminde hareket etti. Diğer bir deyişle, PYD bölgede ayrı bir parti veya siyasi bir örgüt olarak PKK’nın yerini almadı; Sadece PKK’nın ismini kullanmadan PKK’nın kadrolarını, militanlarını, ideolojisini ve hedeflerini benimsedi ve kullandı. Belki de bu yüzden bölge halkı genellikle PKK ve PYD kısaltmalarını birbirinin yerine kullanmaktadır. Örneğin, Türkiye’nin Suriye sınırındaki operasyonlarını değerlendiren bir Kürt muhalif, Suriye topraklarından sadece Türkiye’nin değil PKK’nın da çekilmesi gerektiğini, çünkü Türkiye’nin yaptığı operasyonların nedeni olarak PYD’nin Suriye’deki varlığı olduğunu söylemiştir.51 PKK’nın PYD/YPG varlığı açısından arzettiği hayati önemi ortaya çıkarması bakımından şunu da söylemek gerekir ki PYD, PKK tarafından ve PKK’nin Suriye’deki hareket sahasının bakiyesi üzerine kurulmuş olmasına rağmen, 2009 yılına kadar Suriye’deki Kürt siyasal arenasında etkin bir parti olamamıştır.52 PYD’nin Suriye’de güçlenmesi ve ilerleyen aşamalarda silahlı bir birlik kurabilmesi ancak PKK’nın sağladığı destek ve Suriye’de oluşan boşluk ve Batı desteğinden faydalanıp muhaliflerini sindirmesiyle gerçekleşebildi. “YPG, PKK ile olan yakın ilişkisi sayesinde mevcut konumunu güçlendirmek için gerekli olan eğitim imkanlarını, insan gücünü ve silahları elde etmiştir.”53
PKK’NIN PYD VE YPG’Sİ
PYD ve YPG’nin PKK’nın Suriye uzantıları olduğuna dair kanıtlar reddedilemeyecek noktaya gelmiş durumdadır. Daha önce de belirtildiği
gibi, PKK PYD’yi Suriye’deki kolu olarak 2003 yılında kurmuştur.54
PKK’nın PYD’nin kurulmasında oynadığı rol partinin orijinal tüzüğünde de kendini göstermektedir. Tüzüğün ikinci maddesine göre “PYD Abdullah Öcalan’ı önder; KONGRA-GEL’i Kürdistan halkının yüksek yasama organı; KCK-Rojava yapılanmasını ise Suriye’deki Kürtler için bir demokrasi sistemi olarak kabul eder.”55 PYD Abdullah Öcalan’ı hareketin önderi, onun fikirlerini ise partinin ideolojisi olarak benimsemektedir. PYD’nin PKK lideri Öcalan ile ilgili bu ideolojik düşüncesi ve bakış açısı bugüne kadar değişmemiştir. Tüzükte KONGRA-GEL’den partinin yüksek yasama organı/ karar verme mercii olarak bahsedilmesi, PKK ve PYD arasındaki örgütsel bağları gözler önüne sermesi açısından önemli bir husustur. PYD bu şekilde PKK’nın terör ağı yapılanması sistemine uygun bir şekilde kendisini KCK’nın alt kolu olarak konumlandırdı. Ancak PYD güçlenip özellikle DEAŞ’a karşı ABD ile işbirliği yapmaya başladığında, ABD ve AB’nin terör örgütleri listesinde yer alan PKK ile bağlantıları olduğuna dair suçlamaları şeklen de olsa ortadan kaldırtıp meşruiyet kazanmaya ihtiyacı vardı. Bu sebeple PYD gerçek amacını saklamak için 2015 yılında yeni bir tüzük çıkararak resmi belgelerindeki bütün KCK ve KONGRA-GEL ifadelerini çıkarmıştır.
YPG’nin, PKK ile olan bağlantısını inkar etmesi taktiksel bir manevra olarak değerlendirilmelidir. Çünkü partinin bütün bilinen kurucu üyeleri aynı zamanda PKK’nın silahlı kanadı olan HPG üyesidir ve bu durum PKK’nın, Suriye’deki silahlı kolu olarak görevlendirdiği YPG vasıtasıyla örgütsel olarak Suriye’ye kadar uzanmasına yol açmıştır. Bu isimler arasında PYD’nin kurucularından, PKK/HPG militanları Şilan Kobani (Meysa Baqi), Zekeriya (Zekeriya İbrahim), Fuat (Hikmet Tokmak), Cemil (Nebo Ali) ve Ciwan (Hacı Cuma Ali) sayılabilir ki bu kişiler 2004 yılında Musul’da öldürülmeleri neticesinde PKK/HPG tarafından şehit ilan edilmişlerdir56.
Bu isimler arasında adı geçmese de, Abdullah Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan verdiği bir röportajda kendisinin PYD’nin kurulmasına öncülük ettiğini
belirtmiş ve açıkça “PJAK’ı kurduğum gibi PYD’yi de ben kurdum…” demiştir. PYD’nin PKK ile bağlantısı vardır ve PKK’nın talimatları doğrultusunda hareket
etmektedir.57
Bir başka kaynağa göre PYD, kurucularının özgür iradesi ile değil, 2005 yılında Öcalan’ın hapishaneden gönderdiği talimat üzerine kurulmuş olan
YPG, HPG ve PJAK örneklerinde olduğu gibi PKK’nın kollarının iradesi ile kurulmuştur.58
PKK merkezde ve tepede yer almak üzere henüz bölgesel olan bu terör ağı yapılanması terör sisteminde kollar arasında birlikte hareket edebilirlik ve geçişkenlik bulunmaktadır. Kurucu kadro ve PYD içerisindeki yönetici kadronun profillerine de bakıldığında, PKK ve PYD arasında halen sürmekte olan
organik bir bağın varlığından rahatlıkla söz edilebilir. Kandil’e sığınan ve yıllarca Kandil’de örgüte hizmet eden eşbaşkan Salih Müslim, PKK’nın terör
eylemlerini Suriye topraklarından yönetmeye başlamasından beri PKK üyesi olarak bilinmektedir. Kandil’den Suriye’ye gönderilen PKK üyeleri, YPG
içinde ve YPG’nin silahlı kanadında siyasi ve askeri kararlar alma yetkisini de ellerinde bulundurmaktadır. PYD ve PKK’nın ortak kadrolarını oluşturan
isimlerden öne çıkanlar arasında Cezire bölge sorumlusu Nazir Hajji Mansur, Cezire askeri sorumlusu İranlı Kürt Jamshid Uthman ve Tall Abyad; Afrin
askeri sorumlusu Haval Kemal, Avrupa ile diplomatik ilişkiler sorumlusu Zuhat Kobani, Brüksel Avrupa temsilcisi Nawaf Khalil, bir süre PKK Avrupa
sorumlusu ve PKK Merkez Komitesi üyesi olarak görev yapmış olan ve şu an PYD’nin kontrolü altında bulunan bütün askeri birimlerin yüksek komutanlığını
yapmakta olan Şahin Cilo; Ayn al-Arab siyasi sorumlusu Umar Husayn Aluş’un isimleri vardır. Askeri makamların çoğu Türkiye kökenli PKK’lıların
elindedir.
Ayrıca, Aldar Khalil ve PKK militanı, eski KCK üyesi İlhan Ahmed de PYD örgütü içerisinde yüksek mevkilerde bulunmaktadır. O zamanlarda ayrıca YPG’nin sözcüsü olan Rhedur Khalil’in de yıllarca PKK kademelerinde savaştığı belirtilmiştir.59 YPG daha önce Karwan takma adıyla PKK içinde faaliyet gösteren Nuri Mahmud’u (2017 yılı) Mayıs ayı içerisinde sözcü olarak atamıştır. Nuri Mahmud’dan önceki YPG sözcüsü olan Polat Can’ın da
PKK üyesi olduğu bilinmektedir. PYD’nin etkin olduğu bölgelerdeki askeri ve ideolojik eğitimlerin bazı durumlarda Kürtçe veya Arapça değil Türkçe
yapılması da öğreticidir. Buradan anlaşılıyor ki, Türkiye’deki PKK sempatizanları gibi, PYD ideolojisinin oluşumu ve aktarılması da büyük ölçüde Öcalan
merkezlidir ve PYD kadrolarının ve YPG birliklerinin önemli bir kısmı Suriyeli değil Türkiye kökenlidir.60
Suriye’nin kuzeyindeki yerel haber kaynaklarının geçtiği sıradan haberlerde dahi PKK ve PYD/YPG bağlantısını açıkça görmek mümkündür. Örneğin Kamışlı’da bir sokak kavgasında ölen PYD militanının “yakın zamana kadar PKK saflarında savaşmış, Derik’li bir PYD üyesi” olduğu dile edilmiştir.61
Benzer şekilde, eski YPG üyesi bir tanık 2014 yılında İran ve Türkiye’den örgüte 400’den fazla yeni teröristin katıldığını iddia etmiştir.62 Atlantik Konseyi’nin
yayınladığı bir rapora göre YPG’nin zayiatına ilişkin veriler, Türkiye doğumlu Kürtlerin, Ocak 2015-Ocak 2016 arasında YPG tarafından bildirilen
zayiatların neredeyse %50’sini teşkil ettiğini doğrulamaktadır. 63
Türk güvenlik yetkilileri de PKK’ya üye olmak suçlamasıyla gözaltına alınan bazı örgüt mensuplarının, YPG’ye asker, militan ve lojistik destek verildiğine
dair itiraflarını dile getirmiştir.64 Yani, militanlar PYD’ye katıldıklarında aslında PKK’nın parçası olan bir gruba katıldıklarını bilmektedirler. PKK’nın Suriye kollarında savaşan Batılı ve Türk savaşçılar ve YPG ve YPJ’nin Batılı olmayan militanları PKK’nın parçası olduklarını, PKK’lı olduklarını ve PKK için savaştıklarını açıkça kabul etmişlerdir. “Bu savaşçıların çoğunlukla Kürdistan İşçi Partisi (PKK) yerine YPG’ye katılmalarının nedeni, PKK’ya katılmaları halinde ABD yasalarını ihlal edecek olmalarıdır.”65 Bazı Batılı yabancı savaşçılar bu durumu “‘terörist’ PKK ile Amerika’nın YPG’li dostlarını ayırt etmek zaman zaman çok da kolay olmuyordu” ve “PKK militanları askeri kıyafetlerini değiştirerek bir anda YPG militanı olabiliyordu” diyerek dile getirmiştir.66
PKK militanları da örgütlerinin, YPG’nin Suriye’deki kazanımları sayesinde daha da güçlendiğinin farkındadır.67 PKK militanları ve terörist kadrolar da bunun karşılığında YPG’nin bu kazanımları elde etmesine imkan tanımıştır. Ayn el-Arab’ta DEAŞ’a karşı girişilen savaşın ardından binlerce Kürt erkek ve kadın örgütün askeri birimlerine kaydını yaptırdı. Yeni üyelere eğitim veren komutanlar PKK üyesiydiler ve yıllarca Kuzey Irak’ta, örgütün ana üssü Kandil Dağı’nda Türkiye’ye karşı savaşmış tecrübeli militanlardı. Örgüte sadakatle bağlı birer ideolog da olan bu teröristler, Suriye’ye gelirken Rojava’ya güvenlik ve istikrar getirecekleri sözüyle tanıttıkları radikal düşüncelerini yanlarında getirdiler.68 PKK ve PYD arasındaki farkı ortaya koymak açısından TEV-DEM’li Aldar Xelil’in şu sözleri de önemlidir: ‘Biz [PKK’dan] askeri destek almıyoruz, ama bazılarımız PKK kadrosunda yer alır veya PKK saflarında savaşırken Rojava’da verilen mücadeleye katılmak için buraya geldik, dolayısıyla çok fazla askeri tecrübemiz var’.69 Şeyhmuz’a göre ilk aşamada “Suriye’deki PYD güçlerine katılmak ve örgütü güçlendirmek üzere Kandil Dağları’ndan 2.500 PKK militanı gelmiştir”.70 Bu PYD’nin de gizleme gereği duymadığı bir gerçektir.71 PYD Batılı başkentler nezdinde de propaganda yapabilmek için PKK’nın askeri, ekonomik ve medya altyapılarının yanısıra siyasi bağlantılarını da kullanmaktadır. Örneğin, “Rojava, PKK’nın mevcut medya kuruluşlarından faydalanmaktadır; Med TV 1995’te
yayına başlamıştır. Daha sonra ismi Roj TV olarak değişmiştir ve sonrasında kurulan farklı TV kanalları günümüzde varlığını sürdürmektedir.”72
4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***