19 Ekim 2016 Çarşamba

Hasar Tespiti “Kirmanşah Horozu”




Hasar Tespiti “Kirmanşah Horozu”



Yazar: Abdullah Ağar
19 TEMMUZ 2016 SALI


Irak’tan bir generalle konuşurken sormuştum: “ Nasıl oldu bu olay? Nasıl 6 tümen asker, Musul’da 600 IŞİD’çinin önünden kaçtı? ” Öyle ya, Musul’da merkezi Irak’a bağlı tam 6 asker ve federal polis tümeni ile IBY’ye bağlı yaklaşık 2 Peşmerge tugayı vardı. Ve hepsi IŞİD’in önünden kaçmıştı. Bu birliklerin kadrosu -bir kısmı boş olsa bile - 60 bine yakındı ve bu on binlerin bir kısmı her nasılsa kaçmış, bir kısmı da IŞİD’e katılmıştı.

General bu soruma karşılık: “Amerika bizi Kırmani horozuna çevirdi!” deyivermişti. 

Bakakalmıştım yüzüne. Kocaman bir şey diyordu, bu hissediliyordu. Bana göre bu koca balık, koca bir tecrübeydi ve yakalanmalıydı.
“Ne diyorsun paşam?” Bu Iraklı general savaşlar görmüştü. Irak-İran savaşını katılmış, 1991 Körfez Savaşı'nda Kuveyt’e girmiş, 8 yıllık ambargoyu, 2003 işgalini, işgal sırasındaki iç savaşı, bitmek bilmeyen terörü ve en son IŞİD’i yaşamıştı. Üstüne bir de kaçırılmış, aylarca tutsak kalmış, sonra da Allah’ın hikmetiyle kurtulmuştu.
Anlatmaya başladı: "Bizim Irak’ta horoz dövüşü çok yaygındır. Horozbazlar ‘Horoz dövüştürenler’ en çok da Kırmani Horozunu severler. İran’dan, Kirmanşah’tan gelir. Bu öyle bir horozdur ki, saatlerce yılmadan, bıkmadan, usanmadan, yorulmadan, pes etmeden, ölümüne dövüşür. Hiç bir horoz Kırmani’yi kaçıramaz. Bunu yenemezsin. Sonra birden, saatlerce dövüşmüş Kırmani bitiverir, serilir kalır yere, bu sefer de yerinden kaldıramazsın. Ölü gibidir artık. Horozbaz onun bu halini iyi bilir. Artık hiç bir işe yaramayacağını da... Alır bunu tavukların arasına atar. İki-üç hafta ölü gibi yatar Kırmani. Sonra kendine gelir, ayağa kalkar, ama artık ruhunu kaybetmiştir. Kümeste tavuklardan bile gaga yemeye başlar, artık tavuklardan bile kaçar. Amerika işte bunu yaptı bize. İran harbinde zaten çok hırpalanmıştık. 91’de çok fena dövdü bizi. Soktuğu Kuveyt’ten, tekmeleye tekmeleye çıkarttı. Ambargoda da çok ezildik. Milyona yakın çocuk hasta gitti, ilaç, hatta ekmek bile bulamadık. Sonrası işgal zaten, o da bildiğin gibi. Orada da fena sopaladı bizi. Dağıldı ordumuz. Kurduğu orduyla, polisimiz de, işte gördüğün gibi! İnancımızı, güvenimizi yitirdik biz. Bizim ordumuz halkına, halkımız da ordusuna inanmaz yıllardır, güvenmez. Bırak, halkı orduyu, ordu kendisine bile inanmaz!”
“Bitti artık!”
Kulaklarımda çınladı bu sözler.
Halk ordusuna inanmaz!
Güvenmez!
Ordu halkına inanmaz!
Güvenmez!
Ordunun kendine inanmaması ise!
Güvenmemesi!
O gün fena irkilmiştim.
Fetocu çetenin yaptığını yaşadıktan sonra, çok değil, şu 3-4 gündür olanları gördükten sonra daha çok irkiliyorum. Bir de üstüne çok korkuyorum.Yaşadığımız Fetocu girişimin asıl hedefi iç savaş çıkartmak olsa da, bu kumpasın her safhasında ağır kayıpların üreyeceğini, çok iyi biliyorlardı.
Uluslararası müdahaleye çanak tutan ‘altından kalkılamayacak’ bir iç savaşın asıl hedef olarak tasarlandığı bu Fetocu darbe, dost unsurlar için kayıp üstüne kayıp, düşman unsurlar için ise kazanç üstüne kazanç barındıran bekasal ve stratejik bir güç piramidiydi. “İşgal edemese, iç savaş çıkaramasa, ele geçiremese bile, bizim kayıplardan kayıp beğeneceğimiz” kalleşliğine dayanan bu darbe girişimi, nerede durursa dursun, her seviyede büyük bir tahribata neden olacaktı. 

Yaşadık 4 gün önce. Yaşayacağız da.

Bizim silahlarımızla bizi vurdular. Bizim Meclisimizi, Cumhurbaşkanlığımızı, Genelkurmayımızı ve diğer kalpgahlarımızı vurdular. Irak’ta bile olmadı bu. Bağırsaklarımızı Kızılay Meydanına, Boğaz Köprüsüne saçtılar.
2003 işgalinden 2015 sonuna kadar “Sadece Bağdat’ta” yaşanan ve tekli çoklu ölümle sonuçlanan 15.189 terör saldırısının travmasını bir gecede yaşattılar bize. Evet, tam 15.189 canlı bomba, bombalı araç, suikast vb. eyleminin biriktirebileceği travmayı bir gecede yaşadık biz. Ağız birliği etmişçesine insanımız diyor ki; “Rüya mı gördük biz, hayal mi, yoksa bir karabasan mı?” Hayır, bu bir rüya, karabasan filan değil. Acısı sonradan ortaya çıkacak ağır gerçektir. Sadece bireylere özgü de değildir. Halkta, devlette, orduda, gelecekte ve bekadadır. Bu kadar ağır bir travma, duygusal hezeyanlarla, sosyal medya kurgularıyla geçmez dostlar. Vakum artık ortadadır. Hem fiziki varlıkta, hem komuta-kontrolde, planlamada ve uygulamada, hem de ruh ve moralde. Hasar tespiti ve gereği acilen yapılmalıdır.
Nasıl Iraklı yaşaya yaşaya geliştirdiği travmalarla, şüphelerle, zanlarla, inançsızlıklarla, güvensizliklerle ve düşmanlıklarla, birbirine ordusuna ve devletine inanmayı ve güvenmeyi bir tarafa bırakmış, sonra da IŞİD’in önünden kaçmışsa; bir kısmıyla da aynı IŞİD’e katılmışsa, darmaduman dağılmışsa, kurda kuşa yem olmuşsa, bir gecede yaşadığımız bir travma üzerinden, ağır büyük ve hızlı tehlikeler dibimizde ve içimizde beklemektedir.
Ordusuna güvenmeyen ve inanmayan bir halk, halkına inanmayan ve güvenmeyen bir ordu.
Kendine inanmayan ve güvenmeyen bir Silahlı Kuvvetler. Benim bugün en büyük korkum budur. Ve bu korkumun altı boş değildir. Bugün Türk askerinin üniformasını sırtına geçirmiş silahını gasp etmiş Fetocu çeteleri dövmekle, küfretmekle, elinden silahını almakla başlayan süreç, başta terörle mücadele görevlerindeki aksaklıklar, görev konvoyunun önünü kesmek, markete giden askere ekmek vermemek, kıtasına giden askeri geciktirmek gibi örneklerle, bir başka şekilde kendini göstermiştir. Bir başka tarafıyla, ‘gerekçe, maske ve mazeretler üzerinden’ TSK ve Mehmetçik bir linç harekatıyla karşı karşıyadır. Bütün bu yaşananlar asimetrik veya doğrusal, bilinçli ya da bilinçsiz, karşılıklı bir güven ve inanç bunalımına gebedir. “Şu andaki gözaltı ve tutuklamalara göre” 650 binlik Türk ordusunun ancak % 1’ini kendine angaje ederek ortaya çıkan Fetocu darbe girişiminin asli iradesi, darbeyi başaramasa bile ürettiği etki ile zafer kazanma derdindedir.
Kamu diplomasisi, psikolojik savaş, algı operasyonları, etki ajanlığı, nüfuz casusluğu, bilgisizlik, bilinçsizlik ve şuursuzluk sosyal medya ve sokak devrededir. Bir de ekstralar var; tavanın diğer balıkları yani: PKK’sı, IŞİD’i, HBDH’sı ve daha nicesi. Milli gücü hedef alan ya da alacak içimizden, bölgeden ve küreden olası saldırılar.
Dedim, ama tekrar diyeceğim: Görevinin başında duran, dağları, taşları, sınırları, vatanı ve geleceği tutan % 99 Mehmetçik zan altında bırakılmıştır. Asker güven ve inanç bunalımının eşiğindedir. Mehmetçiklerin üreyen kırgınlığını, uyanan hislerini çok detaylandırmayacağım, ama siz sadece şunu bilin dostlar. Çok üzgünler, çok yılgınlar. Fetocu pisliğin üzerlerine yığılmasına da çok kırgınlar. Siz duydunuz sadece, yaşamadınız, etkilerini tam da anlamadınız, ama onlar canlarını vererek yaptıkları bir mücadelede, başta FTÖ olmak üzere nice saldırıya maruz kaldılar. Tek başına şu yeter: Kumpaslarla 650 bini birden koca bir hapishaneye tıkıldılar.

Yalnızlıklarını, üzüntülerini, sahipsizliklerini sineye çekip; “Ne olursa olsun ‘Vatan için, devlet için, millet için, bayrak için, inanç için, onur ve şeref için, silah arkadaşlığı için, Allah hakkı için’ mücadeleye devam” dediler. Sürekli, ama sürekli şüphelerle, zanlarla, iftiralarla, itibarsızlaştırmalarla, etkisizleştirmelerle karşı karşıya kaldılar.

Gene sineye çektiler, gene yılmadılar.

Küresel iradeler ve çeteleri sistematik saldırılarla, güçlerini, morallerini, savaşma azim ve iradelerini kaybetmelerini istedi.
En sonra yığınaklı ‘sözde’ isyan günleriydi. Türkiye’yi bölünmekten beter edecek, kırsal ve kırsala dayalı şehir terörü başladı. Polis kardeşleriyle birlikte, merminin, roketin, el bombasının, karpuzun önden mi, arkadan mı, sağdan mı, soldan mı, çaprazdan mı, alttan mı, üstten mi geleceği, bubinin mayının EYP’nin hangi adımda patlayacağını bilmeden ölüm alanlara daldılar.
Mermi yediler, havalara uçtular. Deşilmiş bedenleriyle şehit düştüler, parçalanmış kafaları kolları bacaklarıyla havalara uçuştular. Harp tarihinde görülmemiş bir meskun mahallin talimnamesini kanlarıyla yazdılar. Gidenler gitti ya, kalanlar deşilmiş bedenlerle havalara uçuşan kollarla, bacaklarla, kafalarla yaşıyorlar hala. Hala o yaşadıklarıyla, dağlardalar, taşlardalar. Mücadeleye devam ediyorlar.

Ama bu darbe yok mu ve sonrasında yaşananlar yok mu!

Feto’nun darbe girişimi üzerinden üreyen zan, şüphe, inançsızlık ve güvensizlik Mehmetçik’i artık çok kötü vurmuştur. Yıllardır türlü türlü tezgahlarla böğründen hançerlenen Mehmetçik, şimdi tam kalbinden vurulmuştur. Ve bunun Mehmetçik’te bir karşılığı vardır. Hem de çok çok çok tehlikeli bir karşılık. Kumpaslarla başlayan bu yılgınlık, bu darbenin asimetrik etkileri üzerinden bir dağ olup milletin üzerine yıkılır.      

“Fitne, katilden beterdir” der, büyükler. Bir kötü bin iyiyi bozar. Ricat bir kişiyle başlar. Mehmetçik’in kendini sahipsiz hissetmesi bizi bozar. Dirliği, birliği, varlığı, vatanı ve devleti bozar. Çil yavrusu gibi dağıtır bizi. Ağlarsın, Iraklı, Suriyeli gibi.
Ama artık geri getiremezsin. “ Bitti artık ” dersin, 
Iraklı general gibi. 
Son; “Ayağına sıkma” derim. 
Ama yetmez bu söz. 
Namluyu kafamıza dayayıp, bence tetiğe asılmayalım.

Peki ya sen Mehmetçik!

Her sahipsiz bırakmamıza, her zannımıza, her şüphemize, her inançsızlığımıza, her güvensizliğimize rağmen. 
Bizi bırakmazsın değil mi?



..

NİCE SALDIRISI


NİCE SALDIRISI

Nice Saldırısı

Yazar: Abdullah Ağar

15 TEMMUZ 2016  CUMA


En az 84 Can kaybı, 100’den fazla yaralı!

Artık dünya IŞİD'le mücadelenin yanlış yapıldığını görmek zorunda. Kavramsal doğruluk üretmeyen bu mücadele, taktik sahada IŞİD'i küçültür görünürken dünyanın dört bir yanına ve insanlığın geleceğine IŞİD kanserini yayıyor.
Artık sadece Nice değil, insanlığın geleceği, özgürlük, insanlığın üretebildiği en ideal yönetim biçimi Cumhuriyet ve Demokrasi hedef alınıyor. Musul’dan başını gösteren radikal terör, süper güçlerin nükleer silahları üzerinden rekabete giriştiği bir soğuk savaşa dönüşüyor. Ya sonra gerçek bir savaşa evrilirse?
Bu saldırı, terörün küresel ve gelecek aklıdır. Dünya’nın IŞİD üzerinden yaşadığı derin karmaşanın yeni bir versiyonu ile karşı karşıyayız. Can kaybının temel nedeni kamyon. Bu yeni bir metot. Kamyonun hızından, ağırlığından ve kütlesinden yararlanan terör, masum insanları ezerken, başka neler yapabileceğini de ispatlamak istiyor. Bugün kamyon, yarın bir başka eşya, bir başka makine. Ve aklın sınırlarını zorlayacak diğer metotlar. Şu ana kadar Avrupa’da ağırlıklı olarak silah mühimmat ve patlayıcı kullanarak eylem gerçekleştiren Radikal İslamcı Terör Örgütü’nün kullandığı bu metot, terörün inisiyatiflerinin bir ispatı.

Neden Fransa?

IŞİD’in Fransa’yı hedef olmasının, sahadan üreyen olası gerekçeleri şunlar:
- Fransa, en başından beri koalisyonun etkin bir parçası.

- Paris saldırısından hemen sonra Fransa’nın De Gaulle uçak gemisini Akdeniz’e göndermesi ve IŞİD’e karşı kullanması.

- Başta Ayn el Arap (Kobani)’de Suriye’de üs açması ve lejyonerlerini YPG safında IŞİD’e karşı kullanması.

- IŞİD’in canını fazlasıyla yakan ve zırh kabiliyetini azaltan güdümlü tanksavar füzelerin (Milan’ların) iki üreticisinden ve bölgeye gönderenlerden birinin Fransa olması.

- IŞİD’e karşı kullanılmak üzere, başta Peşmergeler olmak üzere bölgeye diğer silah, mühimmat ve askeri malzemeler transfer etmesi.
- Bir başka detay ise IŞİD’i manipüle eden bir istihbarat servisinin Fransa üzerine olası hesabı (Ve bu konu üst düzey istihbaratın ve verinin konusu.) Neden Avrupa’da ısrarla Fransa? Saldırının, IŞİD ve manyağı üzerinden gerçekleştirilen küresel rekabetin bir türevi olması söz konusu.

- IŞİD’in Fransa üzerinde terör eylemi yapma imkan ve kabiliyeti.
- IŞİD’in Fransa’da beslendiği taban ve bu tabanın IŞİD adına eylem yapma kararlılığı.

- Fransa’nın stratejik, ulusal ve küresel yaptıklarıyla-yapmadıklarıdır aslında temel neden.
Özellikle Fransa’ya yoğun göç vermiş ve genel olarak Marok olarak anılan Afrika kökenli ‘IŞİD’in istismar edebildiği’ Müslümanların Fransa’daki travmatik varlığı ve bu kitlenin hafızasında halen yaşayan Cezayir gerçeği.
“Ne yazık ki” Batı toplumunun kendisinden olmayanları ötekileştirme-marjinalleştirme-radikalleştirme ve terörize olmasına neden olan refleksi.
Sosyolojik olarak; yaşadığı toplumda ötekileşen insanların bir kısmi marjinalleşiyor. Marjinalleşenlerin bir kısmı radikalleşiyor. Radikalleşenlerin bir kısmı da eylem kararlılığı üreten teröriste dönüşüyor.
Bugün IŞİD özellikle Irak ve Suriye alanlarında taktiksel olarak küçülürken (Elindeki toprakların ve silahlı terörist varlığının yaklaşık % 25’ini kaybetmiş olmasına rağmen % 75’le varlığını devam ettiriyor.)
Buralarda küçülürken, diğer alanlarda büyüyor. Şu an Libya (Derme-Sirte), Nijerya (Boka Haram merkezli Afrika), Afganistan-Pakistan ve Mısır Sina Cebeli Halil bölgelerinde toprak kazanımlı alanları ile, adına terör üreten yüzleri aşan radikal kökenli örgütün biatı söz konusu.

Küçülürken başka yerlerde büyüyor. Hem de kavramlarıyla!

Peki neden IŞİD ile IŞİD’e destek veren taban arasındaki bağ kopmuyor?
Bu IŞİD’in, daha doğrusu IŞİD’le mücadele edenlerin kimliğinde ve mücadele edişlerinin formülünde gizli. IŞİD, dinsel bir terminolojiyi kullanarak TAGUT, RAFİZİ, PEŞŞEYTAN, ATEİST ÇETELER ve KAFİR olarak tanımladığı güçlerle mücadele ediyor. Toplumsal tabanı bu kavramlar üzerinden buluyor. Bir yandan da hedef kitlenin zafiyetlerini istismar ediyor.

Ölümler üzerinden yaşanan travmaları (Irak-İran savaşı, 91 körfez savaşı, 91 savaşı ile 2003 işgali arasında açlıktan ve hastalıktan ölen çocuklar, 2003 işgali, işgal içinde yaşanan mezhepsel kırılma ve iç savaş, Musul ve sonrası), cehaleti (başta dinsel), yokluğu, açlığı ve sefaleti, mezhepsel kırılmayı, üreyen düşmanlıkları, devletlere olan inançsızlıkları ve güvensizlikleri, üremiş öfkeleri-hırsları-nefretleri-ihtirasları-intikam duygularını, alt seviyedeki yaşam koşullarını, sefaleti, açlığı, yaşama dair ümitsizliği kullanıyor ve başta cennet olmak üzere vaatler veriyor.

IŞİD’le Mücadelede Kavramsal Zafiyet

IŞİD’le mücadele hep askeri düzeyde kaldı. Üstüne IŞİD’e karşı yapılan bu hamle Ortadoğu’daki yeni dizaynın temel bir parametresini oluşturdu. Vekalet örgütleri üzerinden bir menfaat, güç, pastadan pay kapma ve hakimiyet kavgasına dönüştü. Bugün artık insanlık (gerçekten böyle bir niyet varsa) IŞİD’le kavramsal bir doğruluk üzerinden mücadele etmek zorunda.Eğer insanlık bugün IŞİD ile taban tuttuğu/tutacağı kitle arasına bir yalıtkan yerleştiremezse IŞİD küreye ve insanlığın geleceğine sıçrayacak.

Zorunluluğun bir diğer paydası da IŞİD’in istismar ettiği o zafiyetleri ortadan kaldırmak. Kavramsal mücadele ve haklılık ile bu mücadeleyi kimlerin ve nasıl yapacağı ise temel sorundur.

..

BAHOZ



BAHOZ

Bahoz

Yazar: Abdullah Ağar
11 TEMMUZ 2016 PAZARTESİ

Teyide muhtaç olmakla birlikte, PKK’nın en önemli figürlerinden biri olan Fehman Hüseyin-kod adı Bahoz Erdal’ın, 9 Temmuz akşamı Suriye’de Himo-Kamışlı arasında bombalı araç saldırısıyla hedef alındığı ve öldürüldüğü ifade ediliyor.
Himo’dan Kamışlı havaalanına mesafe 4 km, Kamışlı merkeze ise 4,4 km. Bu denli kısa bir mesafede kıstırılmış ve öldürülmüş olması; eylemi gerçekleştiren Ahrar-u Şam’a bağlı Tel Hamis Tugaylarının yapısı, bağlantıları, eylem planı ve uygulama gücü açısından anlam ve önem taşıyor. Bununla birlikte saldırıda hedef alınan araç sayısı (1) ile öldürüldüğü iddia edilen PKK’lı sayısı (8) tenakuz üretiyor. Buna karşılık PKK’ya yakın kaynakların, “Bahoz’un yaşadığına dair” servis ettiği haberlerde kullandığı güncel olmayan fotoğraflar (2010 ve 2012 tarihli), Tel Hamis Tugaylarının iddiasının doğruluk yüzdesini güçlendiriyor.
Geçmişe bakarsak; Bahoz’un daha önce ‘2 defa’ öldürüldüğüne ve ‘bir defa da başından ağır’ yaralandığına dair ortaya atılan iddiaların asparagas çıkması, gündeme bomba gibi düşen bu bilginin “Güvenilir kaynaklardan” teyidini zorunlu hale getiriyor.
Bahoz’un öldürüldüğü iddiasının gerçek olduğu kabulüyle:
Öcalan’ın yakalanmasından sonra Bahoz, Murat Karayılan ve Cemil Bayık’la birlikte PKK içinde yükselen ve örgütü yöneten en önemli üç figürden biri oldu. Diğer ikisinin siyasi, idari ve istihbarat angajmanlarına karşılık silahlı kanattaki liderliği ve “Şahin” anlayışıyla onlardan ayrıldı.
-2014 Haziran’ında IŞİD’in Musul’u ele geçirmesiyle, bölgede konuşlu 6 Irak tümeninin ve yaklaşık 2 Peşmerge tugayının bölgeyi terk etmesi üzerine oluşan güç boşluğunu PKK’nın doldurmasında Bahoz baş roldeydi.
-Başta Kandil olmak üzere değişik alanlardan taşınan teröristler Bahoz’un yönetiminde, öncelikle Sincar (Şengal)’deki fiili duruma dahil oldu. Dünya kamuoyunun Sincar’daki Ezidi dramına odaklandığı o günlerde, Sincar’da yaptığı/yaptırılan hamleyle, Ezidi dramını PKK lehine kullanmada, liderlik görevini üstlendi.
-PKK ve PKK güdümlü YBŞ (Ezidi ağırlıklı Şengal Direniş Birlikleri)’ne Bahoz liderliğinde yaptırılan bu hamle, PKK’nın aparat bir güç-vekalet savaşçısı olarak yükselmesinin temel gerekçesi oldu. Artık PKK, Sincar üzerinden parlatılmış ve Batı Dünyası tarafından korunan, kollanan, himaye edilen, desteklenen, meşru(!) bir kimlik kazandırılmış “sözde” bir özgürlük savaşçısıydı.
-Irak Sincar’da Bahoz güdümündeki PKK’ya biçilen gömlek, hemen sonrasında sınırın öte yanında Suriye’de yaşayan Kürtlerin sırtına geçirildi. Orada da Bahoz vardı. Kürtlerin Rojava (Güneşin battığı yer) dedikleri Kuzey Suriye’nin PKK’lılaştırılması Bahoz’un liderliğinde gerçekleşti.
-Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlerin terörize edilerek organize edilmesi, silahlandırılması, örgüt ideolojisi ile formatlanması, eğitilmesi ve IŞİD ile mücadele gerekçesi/maske mazereti altında dizayn ediciler adına Suriye iç savaşına dahil edilmesi Bahoz’un ve yanında getirdiği ve Suriye’de buluştuğu PKK’lılar üzerinden olmuştur.

-Kuzey Suriye’deki Sünni Arap ve Türkmen bölgelerindeki demografik yapının silah zoruyla değiştirilmesinde de, Suriye’deki YPG ve Irak’taki HPG üzerinden gelişen PKK Terörünü, Terörist ve Sofistike silah yükünü Türkiye’ye transferinde Bahoz vardır.

-Yasadışı silahlı sol terör örgütleriyle Suriye’de ortaya çıkan ve Türkiye’ye taşınan HBDH pratiğinin arkasında da, küresel işbirliklerinin geliştirilmesinde de, dizayn ediciler tarafından kullanılırken dizayn edicileri kullanma kurnazlığının arkasında da Bahoz pratiği vardır.
-Türkiye’de yaptığı insanlık dışı terör eylemleri nedeniyle kırmızı bültenle aranan uluslararası terörist “Şahin(!)” Bahoz’un maçtan çıkması herkesin bildiği bir sırrı, herkesin bildiği bir gerçeğe dönüşmüştür. Türkiye her zaman KCK üst yapılanması üzerinden PKK ile YPG arasında çok güçlü, gerçek zamanlı terörist-patlayıcı-silah ve pratik geçişleri olduğunu ispatlarıyla ortaya koysa da, bu müttefikleri tarafından kabul görmemiştir.
-Bahoz’un ortadan kalkması YPG ile PKK arsındaki organik bağı bir kez daha ispatlamıştır. Kırmızı bültenle aranan uluslararası kanlı bir katilin uluslararası bağlantıları ortalığa saçılmıştır.
-Bu olay örgüt içinde dengeleri bozma, güç savaşı, komplo ve infazları tetikleme olasılığı barındırmaktadır. Diğer yandan Mahsun Korkmaz kadar önemli bir figüre dönüşmüş olan bu teröristin ölümü, geride kalanların moral ve motivasyonu açısından menfi etki üretecektir.
-Bu denli güçlü korunan bu figüre karşı gerçekleşen bu denli etkili bir eylem ise, başta Kandil baronları olmak üzere ‘sözde’ lider kadroların empatilerinde hak ettiği karşılığı bulacaktır. “Demek ki bazı eller, bazı yerlere uzanabilmektedir.”
Korku da dağları beklemektedir.
Bir de bombalı araç saldırısını yapan Tel Hamis Tugayları’na değinmek gerekiyor. Türkiye’de adı pek duyulmamış olan bu örgüt, Suriye iç savaşında en önemli rollerden birini oynayan, büyük çoğunluğu Sünni Arap orijinli Ahrar-u Şam’a bağlı, bir alt oluşum. Bu örgüt Suriye’nin Haseke iline bağlı, Sünni Arap Tel Hamis ilçesinde, ilçeye YPG baskısı sonrasında kuruldu. YPG’nın silah zoruyla Tel Hamis’i Kürtleştirmek istemesi, Sünni Arapları kasabadan sürmeye başlaması, yakaladığını hapsetmesi, direnenleri katletmesi tugayın ana kuruluş nedeni oldu.
Tel Hamis Tugayları, Haseke bölgesinde Ahrar-u Şam’a bağlı diğer iki tugayla birlikte faaliyet gösteriyor. Haseke’de Ahrar-u Şam’a bağlı diğer iki tugay ise: Ahrar-ul Cezire Tugayı (Re’s ul Ayn’da) ve Ali bin Ebu Talip’in Torunları Tugayı (Kamışlı’da). Bununla birlikte Ahrar-u Şam’a bağlı olarak Suriye’deki iç savaşa dahil olan 60’dan fazla tugay var. (Şam’da 6, Lazkiye’de 3, Halep’te 4, Hama’da 13, Hums ‘da 4, Dera’da 1, Deyrezzor’da 1, Haseke’de 3, Rakka’da 1 ve İdlib’te 25 tugay)
Tel Hamis Tugaylarının da dahil olduğu Ahrar-u Şam örgütü, “Ehli Sünnet vel Cemaat” mezhep ve meşreplerine bağlı, dini bir yaklaşım sergiliyor. Örgütün bu inanışı, bağlantıları, etnik yapısı ve Suriye’deki iç savaşa müdahil oluş şekli; YPG, IŞİD ve Suriye’deki iç savaşa dahil olan Şia orijinli güçlerle-milislerle (Nusayri Suriye hükümeti, İran ve başta Şii Hizbullah olmak üzere Fatimüyyun, Zeynebiyyun, Ebu-l Fazl el Abbas tugaylarıyla ve diğerleriyle) çatışmasına neden oluyor. Öte yandan Nusra ve ÖSO ile bölgesel ve dönemsel iş birlikleri söz konusu.
Bu yapı, gelişmiş patlayıcılar ve ürettiği yerel yapım füzelerle dikkat çekerken, içinde profesyonel direnişçiler barındırıyor. Yani böyle bir eylemi gerçekleştirmek, onların imkan ve kabiliyetleri içinde.
Mahsum Korkmaz (Agit) (1986-Gabar)’ın etkisiz hale getirilmesi, nasıl PKK’nın geleceğini sarsıcı bir şekilde etkilemişse, en az onun kadar önemli bir figüre ve kilit taşına dönüşmüş Bahoz’un ortadan kalkması da, PKK’nın iç dengelerini, liderlik kavgalarını, terörünü, dozajlarını, reflekslerini ve geleceğini etkileyecek. Hele ki, kırsal ve kırsala dayalı şehir terörü hüsranı ve sonrasında iddiası boşa çıkan kırsaldaki terör fiyaskolarından sonra. Bundan sonra daha da hırçınlaşan ve saldırganlaşan PKK, terörün yeni bir evresindedir.



..

18 Ekim 2016 Salı

TERORİZMİN PSİKOLOJİK BOYUTU - TUGBA ÖZEL KIZIL




TERORİZMİN PSİKOLOJİK BOYUTU



Terörizmin Psikolojik Boyutu; 
Erguvan Tuğba ÖZEL KIZIL 

    Doç. Dr. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Öğretim Üyesi, 
   Ankara Üniversitesi Politik Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı 

Özet: Modernleşme, şehirleşme ve globalleşmenin etkisiyle yaşanan sosyokültürel, ekonomik ve politik çatışmalar son on yılda terörizmi günlük yaşamın bir parçası haline getirmiştir. İletişim araçlarının yaygınlaşması sonucunda terörün neden olduğu korku ve tehdit de kitlelere yayılmaktadır. Dolayısıyla, terörizmin neden ve sonuçları daha fazla araştırılmaya başlanmıştır. Her insan davranışı gibi terörizm de karmaşık bir yapıya sahiptir ve çeşitli boyutları ile ele alınması gereken bir konudur. 

Terörün nedenleri incelendiğinde özellikle psikolojik boyutu (teröristlerin kişilik özellikleri, motivasyonları, grup dinamikleri vb.) dikkat çekmektedir. 
Bu yazıda terörizmin psikolojik boyutunun gözden geçirilmesi hedeflenmiştir. 

Anahtar Sözcükler: terörizm, psikoloji, grup dinamikleri, kişilik ,

Abstarct: Terrorism has become a part of our daily life since modernization, urbanization and globalization have bred sociocultural, economic and political conflicts in the past decade. As a result of the expansion of the means of communication, the threat and the fear due to terrorism spread to mass populations. Therefore, the reasons and the consequences of terrorism have been explored more. Terrorism has a complex structure like every human behaviour and it is an issue to be dealt with various aspects. Regarding the causes of the terrorism, especially the psychological dimension (including the personality traits, the motivations of the terrorists and the group dynamics etc.) has been of great concern. This paper aims to review the psychological dimension of the terrorism. Keywords: terrorism, psychology, group dynamics, personality 

21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Sayı: 2 / Aralık-Ocak-Şubat


Erguvan Tuğba ÖZEL KIZIL 

Giriş 

Terör, Latince kökenli Fransızca bir sözcük olup, korkudan titreme anlamına gelmektedir. Terör terimi ilk kez Fransız ihtilali sırasında uygulanan şiddet olayları için kullanılmıştır. 

Terörün tanımı için görüş birliğine varılmamakla beraber, toplumda endişe, korku, huzursuzluk, güvensizlik ve karmaşa yaratan fiziksel ve psikolojik şiddet 
içeren her türlü eylem olarak bilinmektedir. 

Bilimsel yazında terör yerine psikopolitik savaş, asimetrik psikolojik harekat, siyasal şiddet gibi tanımlamalar da yapılmıştır. 

Bununla birlikte terör yerine anarşi, gerilla savaşı gibi terimler de kullanılmak tadır. Ancak bu kavramlar çeşitli yönleriyle terörizmden ayrılmaktadır. 
Terörizmde gerçek hedeflerin yanısıra sembolik hedefler bulunur. 
Terörle ilişkili kişi, grup, örgüt ya da organizasyonlar siyasi hedeflerine ulaşmak, devlet, hükümet ya da siyasi otoritelere mesajlarını iletmek amacıyla sivil halkı hedef alırlar. Diğer bir deyişle, siyasi otorite terörizmin gerçek hedefiyken, teröre maruz kalan siviller sembolik hedefleri olmaktadır. 3 

Örneğin, El-Kaide terör örgütü tarafından üstlenilen ve 11 Eylül 2001 de gerçekleştirilen saldırıda Amerika Birleşik Devletleri (A.B.D.) nin siyasi, ticari ve askeri sembolleri hedef alınmış, bu yolla A.B.D. ye ortadoğuda uyguladığı siyasi ve askeri politikalarına yönelik mesaj verilmesi amaçlanmıştır. 
Bu saldırıda yaşamını yitiren 2800 kişi ile bu saldırıdan bedensel ve ruhsal olarak etkilenen yüzbinlerce kişi ise terörizmin sembolik hedefleri olmuştur. 

Yaklaşık olarak kişinin Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşadığı tahmin edilmektedir. 4 

Bu olaydan sonra tüm dünyada güvenlik önlemlerinin belirgin olarak arttırılmış olması daha fazla insanın ruhsal olarak etkilendiğine işaret etmektedir. 
Gerilla savaşı ve geleneksel savaşlarda terörden farklı olarak sembolik hedefler bulunmamaktadır, eylemler direk olarak siyasi otoriteye ya da buna bağlı silahlı güçlere karşı yürütülmektedir. Ayrıca geleneksel savaşta bazı kurallar vardır, savaşan taraflar bellidir, ayrıca tarafların simetrik, yani benzer güce sahip olduğu kabul edilir. 

Kısacası, terörizm siyasi otoriteyi direk olarak ortadan kaldırmaktan çok, siyasi otoriteye kendi ideolojisi doğrultusunda mesaj vermeyi amaçlar. 
Bu mesajın daha etkili olması için toplumda dehşet ve korku duygusunun yaratılması hedeflenir. Friedland ve Merrari, terör kurbanlarının sayısının terör eylemlerinde zarar görenlerden çok daha fazla olduğunu belirtmişlerdir. 5 
Bu bağlamda düşünüldüğünde, özellikle elektronik iletişimin yaygınlaştığı, sosyal medyanın sıkça kullanıldığı günümüz koşullarında terörizmin yarattığı dehşet ve 
korkunun milyonlarca kişiye bulaştığı söylenebilir. 

Terörizmin nedenleri ile ilgili olarak 1960 lardan bu yana birçok makale ve kitap yazılmıştır. Crenshaw terörizmin nedenlerinin psikolojik, yapısal ve stratejik olmak üzere üç boyutta, kökenler ve tetikleyici nedenler olarak iki grupta incelenebileceğini öne sürmüştür. 6 
İlerleyen yıllarda Post, Hoffman, Sageman gibi yazarların çalışmalarıyla terörizmin psikolojik boyutu daha kapsamlı olarak ele alınmıştır 7 2003 yılında Oslo da yapılan Terörizmin Kökenleri adlı görüş birliği toplantısında terörizm kökenleri aşağıdaki gibi özetlenmiştir. 

Tetikleyici nedenler ise ayrımcılığa uğrayan ve yas tutan bir alt grubun varlığı, politik faaliyetlerde yer alamama, kimlik gelişimi için güçlü bir gruba gereksinim duyma ve devletin şiddet uyguladığı katalizör olaylar ( örn. İrlanda da yaşanan '' Kanlı Pazar '' olayı gibi) olarak tanımlanmıştır. 8 

Demokrasi, sivil özgürlük ve hukuk kurallarının yetersizliği 

Hızlı modernleşme ve şehirleşme 

Laik/dini nitelikli aşırı ideolojiler 

Geçmişte politik şiddet, sivil savaşlar, devrimler, diktatörlükler yaşamış olma 

Hegemonya/orantısız güç 

Güçsüz-adaletsiz devletler 

Bozuk/gayri meşru hükümetler ve onları destekleyen dış aktörlerin varlığı 

İstilalar ya da koloniyal güçler tarafından baskı görme 

Etnik/dini ayrımcılık 

Devletin sosyal sınıf/grupları biraraya getirmemesi/getirememesi 

Sosyal adaletsizlik 

Karizmatik ideolojik liderlerin varlığı 

     Bu nedenler incelendiğinde her birinin bireyler ya da gruplar üzerinde psikolojik yansımaları olabileceği görülmektedir. 
Geniş gruptan etnik/ekonomik/sosyokültürel/dini nedenlerle ayrılan, ayrımcılığa maruz kalan, aşağılanan bir alt grubun varlığı öfke ve intikam duygularının şiddete dönüşmesine neden olabilir. Siyasi otoritelerin dengeleyici, birleştirici bir unsur olamadığı ya da bizzat siyasi otoritelerin ayrımcılığı körüklediği toplumlarda şiddet olayları ortaya çıkar. Bu durum bir bakıma çocuklarına adil davranmayan ebeveynlerin birbirine düşman kardeşler yetiştirmesine benzemektedir. 

Bireysel anlamda kişilerin neden terör örgütüne katıldıkları, neden terörist oldukları merak edilen bir konu olmuştur. Terör eylemlerinde bulunan kişilerin ya da terör örgütü liderlerinin belli başlı kişilik özellikleri, psikopatolojileri ve sosyodemografik özellikleri olduğu öne sürülmüştür. Bu kişilerin narsisistik zedelenme yaşamış, kendine güven geliştirememiş, bütünleşememiş, psikopatik kişiliklere sahip oldukları, düşük sosyoekonomik sınıfa mensup oldukları, eğitim düzeylerinin düşük olduğu, parçalanmış ailelerden geldikleri, genellikle toplumdan uzaklaşmış bireylerden oluştuğu öne sürülmüştür. Ancak yapılan araştırmalar ya da teröristlerle yapılan röportajlar teröristlerin ortak sosyodemografik özellikler ya da kişilik özellikleri taşımadığıyönündedir yılında Madrid de yapılan Uluslararası Demokrasi, Terörizm ve Güvenlik Zirvesi 
toplantısında Terörizmin Psikolojik Kökenleri Çalışma Grubu tarafından terörist psikolojisi ve davranışlarını anlamada bireysel psikoloji düzeyinde yapılan açıklamaların yetersiz olduğu, psikopatoloji kavramının işe yaramadığı, terörizmi anlamada esas kollektif kimliğe vurgu yapan grup, organizasyon psikolojisi ve sosyal psikolojinin konstrüktif çerçeveyi sağladığı bildirilmiştir. Ayrıca, liderleri katılımcılardan ayırt etmenin ve teröristin yaşam döngüsünü anlamanın da önemli olduğu vurgulanmıştır. 

10 Terör örgütüne katılımın başta statü ve güç kazanmak olmak üzere, kimlik kazanmak, destekleyen grupların övgüsünü kazanmak, finansal kazanç elde etmek, ilahi güç kazanmak-tanrı adına öldürmek, intikam almak gibi birçok farklı motivasyonu olabilir. En az terör örgütüne katılmanın nedenlerini anlamak kadar, teröristleri terör eylemlerini uygulamaya ve örgütte kalmaya sevkeden nedenleri anlamak da önemlidir. Toplum içinde hayal kırıklığı yaşamış, topluma yabancılaşmış bireyin bireysel kimliğini grup kimliğinin hizmetine vermesi, başka bir deyişle kendini gruba adaması, ortak üniforma, silah, ortak lisan ve paylaşılan diğer ritüeller sayesinde grup kimliğinin güçlendirilmesi, ortak amaç ve hedefler aracılığıyla terör eylemlerini dışlaştırması, yani kendinden uzaklaştırarak suçluluk ve sorumluluk duygusundan kaçınması, başka bir deyişle kendisi için değil, grup için öldürmesi, bu eylemleri rasyonalize etmesi, yani akla uygun hale getirmesi, bu eylemler karşılığında grup ve destekleyen gruplar tarafından kabul görmesi, bir süre sonra bu eylemlerin rutin hale gelmesi-duyarsızlaşma süreci, öldürülen kişilerin cansızlaştırılması (dehumanizasyon) ve ailesi, arkadaşları, yakınları gibi diğer sosyal kaynaklardan uzaklaştırılması kişinin terör örgütü içinde kalmasını sağlayan başlıca psikolojik etkenler 
olarak sayılmaktadır. 11 

    Yazarlar, teröristi örgütten ayrılmaya iten motivasyonları anlamanın da önemli olduğunu, ancak bu konuda yeterince çalışma yapılmadığını vurgulamış lardır. 12 

    IRA terör örgütü üzerinde yaptığı çalışmalarıyla tanınan psikiyatrist Lord Alderdice, terörizmi her iki taraf için de ahlaki bir konu olmaktan çok, bir regresyon süreci olarak tanımlamıştır. Regresyon, kişisel psikolojik gelişim bakımından geriye dönüş anlamına gelmektedir. Terörizmi de bir grubun ilkel bir biçimde idealize ettiği nesneyle özdeşim yaptığı psikoz benzeri bir regresyon süreci olarak tarif etmiştir. Alderdice teröristleri beş grupta sınıflandırmıştır; psikolojik olarak zarar görmüş olanlar (örgüte katıldıkları için), psikolojik olarak rahatsız olanlar (örgüte katılmadan önce), kendi topluluklarında takdir edilen kişilerle özdeşim yapanlar, saldırganla özdeşim yapanlar/koruyucular-öc alanlar ve suçlulardır. Diğer bir deyişle, teröristi tanımlayan tek bir kişilik tipi ya da altyapı bulunmamaktadır. 13 

Ancak bu durum, teröristlerin psikolojik profillerinin araştırılmaması ya da terörizmi anlamada bireysel psikolojik yöntemlerin kullanılmaması gerektiği anlamına gelmez. 

Nitekim, yapılan çalışmalarda teröristlerin psikolojik anlamda birtakım benzerliklere sahip oldukları gösterilmiştir. Post, ulusal-bölücü terörist gruplarda teröristlerin ait oldukları alt gruplardan ya da ailelerinden kopmadıklarını ve bu tip gruplarda intihar bombacılığına daha az rastlandığı, ancak ideolojik terör örgütüne mensup olan kişilerin ait oldukları alt grup ve ailelerinden uzaklaştıklarını ve bu gruplarda intihar bombacılığına daha sık rastlandığını gözlemlemiştir. 14 
Özellikle grup psikolojisinin ve liderlerin psikolojik profillerinin araştırılmasının terörizm karşıtı stratejiler geliştirilmesinde önemli olduğu üzerinde durulmakta dır. 15 
Ayrıca teröristlerin bakış açılarının kendi kültürleri ve grup dinamikleri içinde değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. 16 
Örneğin, Hamas ve El-Kaide gibi terör örgütlerinin ideolojileri benzer olduğu halde grup dinamikleri farklıdır. 
Bu bağlamda, terörizmi anlamak, çalışmak ve önlemek konusunda psikoloji, ekonomi, tarih, hukuk, politika, din ve kültürü içine alan multidisipliner bir yaklaşımın benimsemesi önemli görünmektedir. 17 Terörizmin psikolojik boyutunun bir diğer konusu da, terörizme maruz kalanlarla ilgilidir. Travma kasıtlı ise travma sonrası ruhsal sorunların arttığı bilinmektedir. 


1 Bkz:Lacqueur, Walter. (2012). A History of Terrorism. The Origins. New York: Transaction Publishers. 
2 Bkz:Schmid, Alex P. ve Jongman, Albert J.(1988). Political Terrorism. Amsterdam: North Holland Publishing, 
3 Bkz:Post, Jerrold M.(2005). The Mind of the Terrorist, Palgrave Macmillan, 2007; John Horgan, The Psychology of Terorism, Routledge: Taylor&Francis Group. 
4 Farfel, Mark, Di Grande, Laural, Brackbill, Robert, Prann, Angela, Cone, James, Freidman, Stephen, Walker, Deborah J., Pezeshki, Grant, Thomas, Pauline, Galea, Sandro, Williamson, David, Frieden, Thomas R., Thorpe, Lorna. (2008). An Overview of 9/11 Experiences and Respiratory and Mental Health Conditions among World Trade Center Health Registry Enrollees. Journal of Urban Health, 85(6), ss 880 -908 
5 Friedland, N.ve Merari, A.(1985). '' The psychological impact of terrorism: A double-edged sword. Political Psychology, 6, ss 591-604
6 Crenshaw, Martha. (1981). The Causes of Terrorism. Comparative Politics, Vol 13, No 4, ss 379 -399 
7 Post, Jerrold M.(2007). The Mind of the Terrorist, Palgrave Macmillan. Hoffman, B.(1999). ''The Mind of the Terrorist: Perspectives from Social Psychology. Psychiatric Annals, Vol 29, No 6, ss ; 337-340 Sageman, M..(2004). Understanding Terror Networks, Philadelphia: University of Pennsylvania Press. 
8 Exploring Root and Trigger Causes of Terrorism, erişim tarihi: http;//www.transnatıonalterrorısm.eu, Erişim tarihi 17 Ekim 2012 
9 Bkz:Post, M. Jerrold.(2004). The Mind of the Terrorist, Palgrave Macmillan, 2007; M. Sageman, M., Understanding Terror Networks, Philadelphia: University of Pennsylvania Press. 
10 Addressing the causes of terrorism., The Club de Madrid Series on Democracy and Terrorism, Vol 1, 
http;//media.club-madrid.org/docs/CdM-series-on-Terrorısm-Vol-1.pdf, erişim tarihi: 17 Ekim 2012 
11 Post, M. Jerrold.(2007). ''The Mind of the Terrorist, Palgrave Macmillan; Horgan, John.(2005). The Psychology of Terorism, Routledge: Taylor&Francis Group.; Loza, Wagdy.(2007)., The psychology of extremism and terrorism: A Middle-Eastern perspective.''  Aggression and Violent Behavior, 12, ss 141-155
12 Crenshaw, Martha.(2000). The Psychology of Terrorism: An Agenda for the 21st Century..Political Psychology, Vol. 21, No. 2, ss ; 405-420 Horgan, John.(2008). From Profiles to Pathways and Roots to Routes: Perspectives frompsychology on Radicalization into Terrorism. The Annuals of the American Academy of Political and Social Science, Vol. 618, ss 80-94
13 Alderdice, Lord John. (2007). The individual, the group and the psychology of terrorism. Int Rev of Psychiatry, Vol. 19, No. 3, ss 201-209 
14 Bkz:Post, M. Jerrold.(2007)., a.g.e. 
15 Post, M. Jerrold.(2003)., Sprinzak, Ehud ve Denny, Laurita M., The terrorists in their own words:interviews with thirtyfive incarcerated Middle Eastern terrorists. Terrorism and Political Violence, Vol 15, No 1, ss 171-184
16 Wagner, Richard V.(2006). ''Terrorism: A Peace Psychological Analysis. Journal of Social Issues, Vol. 62, No. 1, ss 155- 171
17 Stevens, Michael J.(2005). What is Terrorism and Can Psychology Do Anything to Prevent It? Behavioral Sciences and the Law Behav. Sci. Law, Vol. 23, ss 507-526
18 Kesler, R. C., Sonnega, A., Bromet, E., Hughes, M., Nelson, C.(1995). Posttraumatic stress disorder in the National Comorbidity Survey. 
Archives of General Psychiatry, Vol 52, No. 12, ss 1048-1060 
19 Stoddard, F.J., Gold,,J, Henderson, J.P, Merlino, A. Norwood, Post, J.M., Shanfield, S., Weine, S., Katz, C.L.(2011). Psychiatry and Terrorism The Journal of Nervous and Mental Disease, Vol. 199, No. 8, ss 537-543


   Yani, insan eliyle kasıtlı olarak oluşturulan travmalarda yaşanan ruhsal sorunlar doğal afetlerden sonra yaşananlardan fazla olmaktadır. 18 
Bu açıdan terörizmin toplum üzerindeki ruhsal etkisi diğer travmalardan büyüktür. Toplumda dehşet ve korkuya neden olan terör eylemleri, diğer ruhsal travmalarda olduğu gibi kaçınma ve aşırı tetikte olma durumuna yol açmaktadır. 19 Bununla birlikte, tekrarlayan olaylar bireylerde ve toplumlarda bu olaylara karşı duyarsızlaşma ve ilişkili grupları etiketlemeye yol açabilir ki, bu toplum içinde ayrımcılık, ayrışma ve çatışmalara neden olabilir. Hiç şüphe yok ki, şiddet şiddeti doğurur. 

Özetle, terörizm iletişim amaçlı, politik nitelikli bir şiddet davranışıdır. Terör eylemlerini ele almada multi disiplin er bir yaklaşım gereklidir ve bu eylemler ancak iletişim ile önlenebilir. Terörizmin psikolojik boyutu açısından ileride yapılacak çalışmaların grup dinamiklerinin gücü, teröristin yaşam döngüsü, gruptan ayrılmanın nedenleri ve lider psikolojisi üzerine odaklanması terörizmi önleme yönünde stratejiler geliştirilmesine katkıda bulunacaktır. 

KAYNAKÇA 

  '' Addressing the causes of terrorism., The Club de Madrid Series on Democracy and Terrorism, Vol 1, 
http://media.clubmadrid.org/docs/CdM-Series-on-Ter-rorism-Vol-1.pdf

Crenshaw, M., (1981). The Causes of Terrorism. Comparative Politics, 13( 4): 379-399 

Crenshaw, Martha, (2000). '' The Psychology of Terrorism: An Agenda for the 21st Century. Political Psychology, 21(2):405-420,

Exploring Root and Trigger Causes of Terrorism,''  
http://www.transnationalter-rorism.eu/

Farfel, Mark, DiGrande, Laura, Brackbill, Robert, Prann, Angela, Cone, James, 

Friedman, Stephen, Walker, Deborah J., Pezeshki, Grant, Thomas, Pauline, Galea, Sandro, Williamson, David, Frieden, Thomas R., Thorpe, Lorna, (2008). An Overview of 9/11 Experiences and Respiratory and Mental Health Conditions among World Trade Center 

Health Registry Enrollees. Journal of Urban Health, 85(6):880- 909 

Friedland, N., ve Merari, A., (1985). The psychological impact of terrorism: A double-edged sword. Political Psychology, 6: 591-604

Hoffman, B., (1999). The Mind of the Terrorist: Perspectives from Social Psychology. Psychiatric Annals, 29(6): 337-340

Horgan, John, (2005). '' The Psychology of Terorism. Routledge:Taylor&Francis Group. 

Lacqueur, Walter, (2012). A History of Terrorism. The Origins. New York: Transaction Publishers. 

Horgan, John, (2008). From Profiles to Pathways and Roots to Routes: Perspectives frompsychology on Radicalization into Terrorism. The Annals of the American Academy of Political and Social Science, 618: 80-94  

Kessler, R. C., Sonnega, A., Bromet, E., Hughes, M., Nelson, C. (1995). Posttraumatic stress disorder in the National Comorbidity Survey. Archives of General Psychiatry,52(12): 1048-1060

Loza, Wagdy, (2007). The psychology of extremism and terrorism: A Middle- Eastern perspective. Aggression and Violent Behavior, 12: 141 -155 

Post, Jerrold M., Sprinzak, Ehud ve Denny, Laurita M., (2003). The terrorists in their own words:interviews with thirty-five incarcerated Middle Eastern 
terrorists. Terrorism and Political Violence, 15 (1): 171-184

Post, Jerold M.,(2007). The Mind of the Terrorist, Palgrave Macmillan. 

Sageman, M., (2004). Understanding Terror Networks, Philadelphia: University of Pennsylvania Press. 

Schmid, Alex P. ve Jongman, Albert J., (1988). Political Terrorism. Amsterdam: North Holland Publishing.

Stevens, Michael J., (2005). '' What is Terrorism and Can Psychology Do Anything to Prevent It? Behavioral Sciences and the Law Behav. Sci. Law, 23: 507-526

Stoddard, F.J. Jr, Gold, J., Henderson, S.W., Merlino, J.P., Norwood, A., Post, J.M., Shanfield, S., Weine, S., Katz, C.L., (2011). Psychiatry and Terrorism The Journal of Nervous and Mental Disease,199(8): 537-543

The Lord Alderdice, (2007). The individual, the group and the psychology of terrorism. Int Rev of Psychiatry, 19(3): 201-209 

Wagner, Richard V., (2006). Terrorism: A Peace Psychological Analysis. Journal of Social Issues, Vol. 62(1): 155-171



http://docplayer.biz.tr/13472776-Terorizmin-psikolojik-boyutu-erguvan-tugba-ozel-kizil.html


****

17 Ekim 2016 Pazartesi

Cemil MERİÇ



Cemil MERİÇ

















“Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir.”
“Hiçbir zafer umulanı getirmez, hiçbir bozgun mutlak değildir.”
“Bilgi, sonu gelmeyecek olan bir fetihtir.”
“Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekânın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek.”
“Yaşayanları yöneten ölülerdir. Demek ki öldürülmesi gereken ölüler de var.”
“Sevgi  garip bir yangın. Yaşaması için büyümesi gerek. O yangına her şeyini atacaksın; zamanını, gururunu, dehanı..!”
“Çatışmasız toplum beraber otlayan, beraber geviş getiren adsız bir sürü.”
“Gerçek hükümdarlar, ebedi hükümrandırlar. Hazineleri yağma edildikçe zenginleşirler.”
“Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık, zihninin aydınlığı kadar olacaktır."
“O kadar yalnızdım ki karanlıklardan İblis'in eli uzansa minnetle sıkardım.”
“Aşk bir teslimiyettir, bir eriyiştir. Yeniden doğmak için uyanıştır. Aşkın bütün sırrı iki kelimede: varlığından soyunmak.”
“Tabular tabular! Her adımda şuura dur emrini veren bir jandarma neferi.  Her kapının arkasında, elinde bıçak, bekleyen bir harem ağası. Düşünme! Düşüneni iftiranın ve sefaletin lağımında boğduktan sonra ellerimizi yıkayıp, efendim bizde filozof yetişmiyor diye ah u vahlar.”
“Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez.”
“Aydın olmak için önce insan olmak lâzım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer. Aydın kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan; 'uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatın bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs...”
“Ormanı görmedin… Ağacı görmedin… Rüzgârın önüne savurduğu birkaç kuru yaprağı insan zekasının bütünü sanıyorsun...”
“Vakit geçmiyor diye şikayet ederiz. Neyin geçmesini istiyoruz? Hayatın. Ve hepimiz ölümden korkarız.”
“İnsanlar hür doğarlar, eşit haklara sahiptirler; hiçbir hülya bana bu kadar çocuksu, bu kadar anlamdan yoksun gelmemiştir.”
“Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım: Karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi!”
“Değişiklik olmayan yerde, hayat yoktur. Keşke düşünceler de insanlar kadar çoğalabilse.”
“Düşünce şüpheyle başlar. Düşünce, tezatlarıyla bütündür. Zıt fikirlere kulaklarımızı tıkamak, kendimizi hataya mahkûm etmek değil midir?”
“Yığın düşünmez, maruz kalır.”
“Sağ ve Sol: Anladım ki bu iki kelime, aynı anlayışsızlığın, aynı kinlerin, aynı cehaletin ifadesidir.”
“Hayat herkesin yaşadığı, kimsenin yaşamaktan hoşlanmadığı komedya.”
“İnsanlık daima kötü oyuncaklar peşinde koşan bir çocuk.”
“Deha tabiatın en tehlikeli armağanı.”
“Kitaptan değil, kitapsızlıktan korkmalıyız.”
“Kendini tanımak, marifetlerin marifeti.”
“İdeolojiler, uçurumları aydınlatan hırsız fenerleri.”
“Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır.”
“Cinayete ses çıkarmayan caninin suç ortağıdır.”
“Bir ideal için ipe çekilmek, ölümlerin en güzelidir.”
“Acıları dev aynasında büyüten rezil bir hassasiyetim var.”
“Her çağ kendi kelimelerini söyletmiş kelimeye; her demagog kendi yalanlarını.”
“Bu çökmeye hazır medeniyet üç sütün üzerinde duruyor; süngü, açlık, fuhuş.”
“Meçhule açılan bir kapıdır kitap. Meçhule, yani masala, esrara, sonsuza.”
“Duygunun asaleti, kuvvet ve isabetindedir.”
“Tarihi yaratan, fertle yığın arasındaki anlaşmazlık.”
“Din, Avrupa için bir afyondur, bütün ideolojiler gibi.”
“Hafızaya çakıl taşı gibi saplanan bilgi kırıntılarına yeni bir ad bulduk: kültür.”
“Sol ve sağ… çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit.”
“Türk aydını yangından kaçar gibi uzaklaşıyor memleketten.  Hayır  kirlettiği bir odadan kaçar gibi.”
“Her büyük adam kucağında yaşadığı cemiyetin üvey evladıdır.”
“Tefekkür Vuzuhla başlar, kurtuluş şuurla.”
“Okumak, iki ruh arasında âşıkane bir mülâkattır.”
“Mütercim, mutlak’ı arayan bir çılgın, “felsefe taşı”nı bulmaya çalışan bir simyagerdir.”
“Güneş ülkeleri aydınlatır, sözler milleti.”
“Havarilerini yaratamayan İsa'nın yeri tımarhanedir, tarih değil.”
“Her toplum bir kitaba dayanır: Ramayana, Neşideler Neşidesi veya Kur’an: Senin kitabın hangisi?”
“Kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak, her namuslu yazarın vicdan borcu.”
“Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanıp uçmak gericilikse, her namuslu insan gericidir.”
“Din, bir susuzluk, sonsuza karşı duyulan özlem. Bilgi değil, aşk.”
“Tarihimiz, mührü sökülmemiş bir hazine.”
“Aldatmayan tek sevgili var dünyada: mutlak güzel.”
“Dahi, münzevi bir yıldız; Anasız doğan çocuk, anasız doğan ve zürriyetsiz ölen. Zirveden zirveye akseden şarkı.”
“Slogan, ilkelin ideolojisi.”
“Kamus, bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla.”
“Kelam, bütünüyle haysiyettir.”
“Tarihin mimarı: İsyan, kadere, zamana, insana.”
“Kitap, istikbale yollanan mektup… smokin giyen heyecan, mumyalanan tefekkür.”
“Her kavganın ezelî mazereti: Son kavga olmak.”
“Kâmus bir millietin nâmusudur.”
“Kahramanlık, hatada ısrar etmemektir.”
“Gitmek, kaderin hatalarını düzeltmektir.”
“Hapishane, maskelerin çıkarıldığı yerdir.”
“Polemik zekaların savaşıymış. Zekalar birbiriyle savaşmaz. Kinlerin, peşin hükümlerin, gizli çıkarların savaşı, polemik. Eski bir inancı yok etmek isteyen yeni bir düşüncenin savaşı. Ve her mübariz kendi cephesinde muzaffer.”
“Şiir ne bir teşrih masasıdır, ne bir teşhir çarmıhı.”
“Savaş bir irşat. Savaş, ışıkla karanlığın diyaloğu. Düşman, gözü bağlı olandır.”
“Belki de medeniyet uyuyor ve zaman zaman rüya görüyor.”
“Şuuraltı(psikanaliz) her istediğini kolayca elde eden mutlu azınlığın imtiyazı.”
“Raskolnikov sarsıntı geçiren bir toplumda yapayalnızdır. Dosto gibi.”
“Mahalle kavgaları, tefekkürün zirvelerine ulaşmamalı.”
“Avrupa tarihi, bir sınıf kavgası tarihidir.”
“Batı’nın düşünce tarihi akılla naklin mücadele tarihi.”
“Kültür, homo ekonomikus’un kanlı fetihlerini gizlemeye çalışan birer şal.”
“İrfan, kemale açılan kapı, amelle taçlanan ilim.”
“İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime.”
“Asya’nın bütün evlatları içinde Batı’nın ilk benimsediği: Zerdüşt.”
“Kronoloji: aptalların tarihi.”
“Kültür, kaypaklığı, müphemiyeti ve seyyaliyetiyle Avrupa’dır. Tarif edilmeyen, edilemeyen bir kelime.”
“Kelime : Senin yıldızların kelimeler, söyle raks etsinler, alev saçlarıyla sonsuz bahçesinde hayallerinin.Kelime ormanda uyuyan dilber; şair uzaklardan gelen şehzade.Öyle seveceksin ki kelimeleri, sana yetecekler.Yıldızlar tanrı’ya yetmiş mi? Kelimeler benim sudaki gölgem, okşayamam onları, öpemem. Bir davet olarak güzel kelime ve muhterem. Gönülden gönle köprü, asırdan asra merdiven. Kelime kendimi seyrettiğim dere. Kelime sonsuz, kelime adem.”
“İngiliz hodgamdır.Bir millet değil de bir yığın.Yığın düşünmez, mâruz kalır. Nezleye yakalanır gibi tutulur bir fikre. Ateşi yükselince aslanlaşır, nöbet geçirince her mukaddesi unutuverir.”
“Düşünceye câzip ve parlak bir biçim vermek küçültür düşünceyi. Büyük yazar içinden gelen sesi olduğu gibi haykırandır. Kelimeleri kullanırken avamın hoşuna gidip gitmeyeceğini düşünmez.”
“Dergi hür tefekkürün kalesi.”
“Düşünce şüpheyle başlar. Düşünce, tezatlarıyla bütündür. Zıt fikirlere kulaklarımızı tıkamak, kendimizi hataya mahkûm etmek değil midir?”
“Yaşamak, yaralanmaktır. Yaralanmak da güzel.”
“Birbirini bütün tedaileriyle karşılayan iki kelimeye ne aynı dilde rastlarsınız ne iki ayrı dilde.”



...