16 Kasım 2016 Çarşamba

KAMU DİPLOMASİSİ BAŞKA HALKLARA ANGAJE OLMAK , AYAKLANDIRMAK BÖLÜM 1




KAMU DİPLOMASİSİ BAŞKA HALKLARA  ANGAJE OLMAK , AYAKLANDIRMAK 
BÖLÜM 1 


Doç. Dr. Sait YILMAZ 
İstanbul Aydın Üniversitesi Ulusal Güvenlik ve Strateji Merkezi Müdürü, 
saityilmaz@aydin.edu.tr 

Özet: 1960’lı yıllarda akademik literatüre giren “Kamu Diplomasisi” kavramı, 
tıpkı barış, savaş, demokrasi ya da yumuşak güç gibi muğlak ve tanımlanması tartışma konusu olmaya devam eden bir uluslararası ilişkiler olgusu olmaya devam etmektedir. Bunun temel nedeni diğer kavramlarda olduğu gibi genellikle ülkelerin bu tanımlamalardan beklentileri yani farklı çıkar algılamalarıdır. Türkiye ya da Norveç’in algıladığı gibi kamu diplomasisi öncelikle kendi dış politikanızı diğer ülke halklarına anlatmak ve ülke imajını geliştirmek için bir etkileme faaliyeti ya da daha ötesinde fikirler savaşını kazanmak olarak görülebilir. Bunun bir adım ötesinde kamu diplomasisinin büyük güçler tarafından yumuşak gücün bir vasıtası olarak diğer ülke halklarına derinden nüfuz etmek ve onları uzun vadeli dönüştürmek için bir yöntem olarak kullanıldığı görülmektedir. 2010 yılında başlayan ve halen devam eden Ortadoğu’daki Arap hareketlerinde ise kamu diplomasisinin sosyal medyayı kullanarak aynı zamanda bir ayaklandırma ve içten çökertme vasıtası olarak kullanıldığı dönem başlamıştır. Bu makalede, kamu diplomasisinin kavramsal boyutları ve özellikle bu alanın lideri olan Amerika Birleşik tarafından Ortadoğu’daki kullanılma yöntemleri üzerinde durulmaktadır. 
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘2012 

Doç. Dr. Sait YILMAZ 
Giriş 

Ülkelere gelen tehditler artık askerler ve silahlardan değil yumuşak gücün fikirlerinden gelmektedir. Kamu diplomasisi, resmi diplomasi gibi ülke çıkarlarını 
sağlamaya yönelik bir fikirler savaşı çeşididir. Bu savaş yabancı halkları anlayarak, bilgilendirerek ilişki kurarak ve etkileyerek kazanılır. Kamu diplomasisindeki “kamu” terimi “devleti” değil “halkı” ifade etmektedir. Soğuk Savaş süresince ABD kamu diplomasisi Kültürel Özgürlük Kongresi (CFC), Özgür Avrupa Radyosu (RFE), Amerikanın Sesi Radyosu (VOA) ve Amerikan Tanıtım Ajansı (USIA) ile yürütüldü. 1990’larda ideolojik savaşın bittiği sanılarak bu ikna mekanizması dağıtıldı 1. 
11 Eylül 2001 ile birlikte tekrar geriye dönüldü. 2002 yılında 22 Arap ülkesinde 
100 milyon kişiye hitap edilirken, bugün TV ve radyo yayınları 60 dilde 
175 milyon kişiye ulaşılmaktadır. VOA, İran’a uydu vasıtası ile günde 7 saat yayın yapmakta ve yetişkin İranlıların üçte birine ulaşmaktadır. Tarihte kamu diplomasisinin yani önce yabancı halkların kazanılması ile ilgili pek çok örnek mevcuttur.
Örneğin Osmanlılar, bir yeri işgale gitmeden önce tüccarlarını gönderir, onlar vasıtası ile Osmanlının gelişinin refah ve adalet getireceğine halkı ikna ederlerdi. 
Böylece hem halkın direnişini azaltılır hem de işgal sonrası toplumsal düzenin tekrar kurulması kolaylaşırdı. Halkların kazanılması, 20. yüzyıldan itibaren diplomasi faaliyetlerine paralel olarak çeşitli teknolojik gelişmelere göre yeni vasıtalar edindi. 
1917 Bolşevik Devrimi’nde telgraf, 1979 İran Devrimi’nde teyp kayıtları, 1989 
devrimlerinde faks makinelerinin (TV çok az rol oynamıştı) oynadığı rolün yerini 
bugün internet ya da sosyal medya aldı. 

Dış politika hedeflerinize ulaşmak için diğer ülkenin sizi sevmesi değil, güven 
ve saygı duyması önemlidir. Düşmanlık ise evrensel değildir, daha çok olumludan az olumluya doğru bir kategorilendirme, daha az sorunlu ya da problemli bölgeler söz konusudur. Her şeye rağmen ülkeniz insanların gelmek istediği bir yerdir. 
Olumluluk durumu bazen artan, bazen azalan bir süreçtedir yani yönetilebilir. Yapılması gereken üç şey vardır; fikirler ile savaşacak bir ideoloji ya da düşünsel çerçeve oluşturmak, uygun iletişim kanalları ile işbirliği için uygun bir dünya 
(alternatif vizyon) sunmak ve karşıt grup/hareketler oluşturmak ve (perde arkasından) desteklemek (bu destek için ülkende ve mahallinde gerekli kurguyu sağlamak). Bu amaçla ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde Küresel Stratejik 
Angajman Merkezi (GSEC2) oluşturuldu. Bu merkezin amacı fikir savaşları programları hazırlamak ve günlük faaliyetleri yürüterek, Amerikan çıkarlarını sağlamaya yardımcı olmaktır. 


1 Glassman, James K. Public Diplomacy in the Twenty-First Century, Interview in CFR, (June 30, 2008). 
2 Global Strategic Engagement Center. 


Bir Tavsiye Grubu oluşturularak özel sektör, Terörle Mücadele 
Merkezi gibi diğer kurumlar ile yakın çalışma ilişkisi kuruldu. Sosyal medya 
vasıtası ile ABD’deki eğitim ve kültürel değişim programlarına katılanlar ağa dâhil edilmektedir. Fikirler savaşı için Türkiye ve Endonezya gibi bölgesel güç illüzyonu içindeki ortaklarla işbirliği yapılmaktadır. 

Son yıllarda uluslararası ilişkilerde zorlayıcı yöntemlerde yeni yöntemler keşfedildi. Birbiri ile iç içe geçen yeni yöntemler şunları kapsamaktadır3; 

(1) Güç üssü aşınması; ülke içindeki taraflardan birini kullanarak rejimi etkilemek. 
(2) Rejimile ilgili huzursuzluk çıkarmak. 
(3) Lideri yok etmek. 
(4) Ülkeyi bir bütün olarak zayıflatmak, güçsüzleştirmek. 
(5) Rakibin askeri başarısını yok sayacak diplomasi uygulamak. 

Bir ülke için güç üssü; rejim içinde etki ve kontrolü sağlamak için kritik 
önemi olan kişi, grup ve kurumlardır. Huzursuzluk stratejisi, ülkeyi yönetenleri 
karar veya tutumlarını hatta kendilerini değiştirmek (decapitation) için baskı unsuru halkasına kendi halkını da dâhil etmeyi öngörmektedir. Zorlayıcı, yönetimin kendini korumak için oluşturduğu bariyerleri, kaba kuvvet kullanımını ve sivillere verdiği cezaları istismar eder. Bununla beraber yaşanan örneklerine bakarak huzursuzluk stratejisinin ancak diğer kurgular ile birlikte kullanıldığında sonuç verdiği görülmektedir. Yeni yöntemler Arap dünyasında kamu diplomasisi ve stratejik iletişim uygulamaları ile hayata geçti. Stratejik iletişim sadece mesaj gönderme, basın yayınları ve medya ilişkileri gibi geleneksel iletişimi içerir. Kamu diplomasisinde web veya sosyal medya gibi diğer teknoloji ile bireysel angajman da söz konusudur. Bu makalede kamu diplomasisinin gerçek yüzü, Amerikan kamu diplomasisi kurgusu, Arap hareketlerinde sosyal medyanın nasıl kullanıldığı üzerinde durulacaktır. 

Kamu Diplomasisinin Gerçek Yüzü 

Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında kamu diplomasisi doğrudan ve ideolojik bir psikolojik savaşın parçası idi. İkinci Dünya Savaşı’ndan beri uluslararası tanıtım (bilgilendirme) programları Amerikan dış veya ulusal güvenlik politikalarının daimi bir vasıtası oldu4.1940’lı yılların sonuna doğru ABD’deki Cumhuriyetçi ve Demokratlar içinden bazı akıllı adamlar bir araya gelerek küresel olarak komünizmle mücadele etmek için bazı örgütler kurdular. Bunlardan askeri olanı NATO idi. Ekonomik alanda Marshall Planı’nı desteklemek için Dünya Bankası ve IMF gibi Bretton Woods kurumlarını teşkil ettiler. Ancak bunları da yeterli görmediler; değerler, kalpler ve düşünceler için mücadele etmek üzere propaganda ve psikolojik savaşın diğer unsurları USIA’nın içine konuldu. Voice of America (VOA) kurulalı zaten on yıl olmuştu. 

3 Yılmaz, Sait, (2009), Ulusal Savunma Strateji, Teknoloji, Savaş, Kumsaati Yayınları, Istanbul, Bölüm 1. Barry R. Posen and Andrew L. Ross, Competing Visions for US Grand Strategy”, International Security Vol.21, 
No.3, (Winter 1996-1997), p.5-53. 
4 Laurie, Clayton D, (1996), The Propaganda Warriors: America’s Crusade Against Nazi Germany, University Press of Kansas. 



Radio Free Europe (RFE) ve Radio Liberty (RFE-RL) 1950’lerin başında Sovyet Blokuna karşı radyo yayınları yapmak için CIA desteği ile kuruldu. Uydu televizyon CNN, 1980’de faaliyete geçerken 1980’lerin orta-sında USIA video konferanslar için uydu televizyon ağı oluşturdu. World Wide Web’in icadından hemen sonra 1990’larda USIA, bir kamu diplomasisi web sitesi oluşturdu. Eğitim ve kültür programları Amerikan kamu diplomasisinin ikinci unsuru oldu. 
Kamu diplomasisinin üçüncü ayağı “siyasi eylem” olarak adlandırıldı. Bu resmi, yarı resmi ve örtülü istihbarat faaliyetlerini de içine alan ve ülke dışındaki önemli kişi ve kuruluşları etkilemeye çalışan aktivitelerin genel adı idi5 . 

“Kamu Diplomasisi” kavramı 1960’lı yıllarda Edmund Gullion tarafından literatüre kazandırılmasından sonra 1970’lerde ‘propaganda’ kelimesinin kötü ünü nedeni ile Amerikan hükümetinin uluslararası bilgi, kültürel ilişkiler ve yayın 
(medya) faaliyetlerini tanımlamak (örtmek) için kullanılmaya başlandı6. Kamu 
diplomasisi artık örtülü propaganda vasıtası yerine diğer ülke kamuoyu ya da halkı ile ‘iletişim’ ve ‘toplum oluşturma (community building)’ yöntemi olmuştu 7 . 
Kamu diplomasisi işi yumuşak güce entegre edilerek Ulusal Demokrasi Vakfı 
(NED) ve ABD Kalkınma Ajansı (USAID) gibi kurumların katıldığı demokratikleş tirme ve kalkınma işleri yanında özellikle kültür boyutunda diğer ülkelerdeki 
sivil topluma angaje olacak yeni roller edinildi. Amerika Birleşik Devletleri, kamu diplomasisi alanında dünyanın en geniş imkânlarına sahip ülkesidir. Toplumların örgütsel olarak kamu diplomasisine yaklaşımları farklıdır. Avrupalılar, tanıtım ve kültür bakanlıklarına meyillidir, Amerikalılar ise Soğuk Savaş döneminin nispeten küçük vasıtalarından (USIA, uluslararası yayınlar vb.) sonra şimdi şebekeye dayalı (networked) ve pek çok aktörün bir araya geldiği bir sistem kurdular8. Diğer ülkelere göre Amerikan kamu diplomasisinin uzun bir tarihi vardır. Gerçekte kamu diplomasisi faaliyetlerinin modern geçmişi büyük ölçüde ABD’nin bu alanda özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yarattığı konsept, vasıta ve uygulamaların tarihi olarak da görülebilir. 

Batının İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne kamu diplomasisi ile uyguladığı 
büyük stratejiler; Soğuk Savaş süresince Sovyet Bloku’na karşı “birleştirme”, “çevreleme”, “nüfuz etme”, Soğuk Savaş sonrasında ise (NATO ve AB ile) “genişleme” ve bugün ise küresel olarak “dönüştürme” olarak şekillendi9. Bunlar içinde bugün uygulanmakta olan dönüşüm stratejisinin temelinde ABD’nin evrensel değerleri temsil eden tek ülke olduğu varsayımı yatmaktadır. 

5 Lord, Carnes, The Past and Future of Public Diplomacy, ORBİS, Vol. 42, No. 1, Winter 1998, p.49-72. 
6 Gregory, Bruce, (2008), Public Diplomacy: Sunrise of an Academic Field, Academy of Political and Social Science, SAGE Publications, http://ann.sagepub.com/content/616/1/1274, p.1. 
7 Kruckeberg, Dean and Marina Vujnovic, (2005). Public Relations, Not Propoganda, for US Public Diplomacy in a Post-9/11 World: Challenges and Opportunities, Journal of Communication Management Vol.9, No.4, 
Emerald Publishing Limited, p.296. 
8 Gregory, Bruce. Public Diplomacy and National Security: Lessons from the US Experience, Small Wars Journal, (15 August 2008). 
9 Henrikson, Alan K., (2006). What Can Public Diplomacy Achieve?, Netherlands Institute of International Relations ‘Clingendael’. 


Dönüşüm stratejisine geçiş 18 Ocak 2006 tarihinde ikinci Bush döneminin başlangıcında Dışişleri Bakanı Rice’ınGeorgetown Üniversitesi’nde yaptığı konuşma ile başladı. Rice, bu konuşmada; 

“Amerikan vizyonunun tüm dünyaya liderlik etmesinden, dünyadaki her ülke ve kültürde tiranlıklara son vermek için demokratik hareketleri ve kurumları desteklemekten” bahsediyordu10. Rice, devamla bu görev için ABD’nin ihtiyaç duyduğu diplomasinin sadece rapor etmek değil, dünyayı değiştirmek kabiliyetine sahip olmasının gerekli olduğunu söyledi ve “dönüşümşel diplomasi” olarak adlandırdı. Böylece ABD, güvenlik çıkarlarını, kalkındırma gayretlerini ve demokratik ideallerini bu kurgu içinde realize edecekti. 2008’de ise sosyal medyanın sırası geldi ve operasyonel olarak kamu diplomasisi için kullanılmaya başlandı11. Kamu diplomasisi 20. yüzyılda fikirler, savaşlar, siyasi baskılar ve profesyonel normlar etrafında oluşurken, 21. yüzyılda küreselleşme, ağ yapıları ve yeni teknolojiler tarafından yeniden şekillendirilmektedir. Bugün ABD, İslamcı terör ve otoriter devletler olarak dünyaya mal ettiği tehdit unsurları ile ideolojik bir savaşın içindedir. 

ABD Kamu Diplomasisi 

ABD için kamu diplomasisi12; ABD toplumu, kültürü, kurumları, değerleri 
ve politikalarının daha fazla kabulü ve anlaşılması için yabancı hükümetlerin ötesinde küresel seyircilere ulaşarak onları anlamak, bilgilendirmek, angaje olmak ve etkilemektir. ABD, kamu diplomasisi başlığı altında yapılan faaliyetleri esas olarak beş kurum aracılığıyla yürütmektedir. Bunlar; Uluslararası Yayın Yöneticileri Kurulu (BBG13), Dışişleri Bakanlığı, Beyaz Saray, USAID ve Savunma Bakanlığıdır. 
Bu kurumlar arasında doğrudan koordinasyon sağlayan herhangi bir birim yoktur. Fakat faaliyetler hem planlama hem de uygulama aşamasında belli bir işbirliği içerisinde yapılmaktadır. ABD’de kurumlar arası çalışma denilince akla normal olarak Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve CIA tarafından liderlik edilen kurumlar arası çalışma grupları gelir. Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC), kamu diplomasi ve stratejik iletişim koordinasyonu için Beyaz Saray, Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı temsilcilerini “Uluslararası Kriz İletişim Timi” olarak bir araya getirir. Fikirler savaşı için Nisan 2006’da Dışişleri Bakanlığı’na Dışişleri Bakanlığı Kamu Diplomasisi ve Kamusal İlişkiler Müsteşarlığı kuruldu. Bugün ABD’de çoğu değişim ve eğitim programları ile ilgili olmak üzere 14 hükümet dairesi ve 48’in üzerinde bağımsız ajans ve komisyon kamu diplomasisi işleri ile ilgilenmektedir14 . 

10 Rice, Condoleezza Rice, Transformational Diplomacy, Georgetown University, Washington DC, 18 January 2006, 
www.state.gov./secretary/rm/2006/59306.htm. 
11 Arsenault, Amelia, (2009). Public Diplomacy 2.0, in Philip Seib (ed.), Toward a New Public Diplomacy: Re
inventing US Foreign Policy New York: Palgrave Macmillan. 
12 American Academy of Diplomacy, A Foreign Affairs Budget for the Future: Fixing the Crisis in Diplomatic 
Readiness, (October, 2008), p. 24. http://www.stimson.org/budgeting/Publications/Long_Final_11_08.pdf. 
(Accessed: Sept 21, 2009). 
13 Broadcasting Board of Governors. 
14 Interagency Working Group on U.S. Government-Sponsored International Exchanges and Training, (2008), 
FY2008 Annual Report, Washington, D.C., p. 14, 
http://www.iawg.gov/reports/inventory/. 


2009 yılında Obama’nın direktifi ile NSC içinde kurulan Küresel Angajman 
Direktörlüğü (GED15); ulusal güvenlik hedeflerine yönelik olarak diplomasi, ile-
tişim, uluslararası kalkınma ve yardım, iç angajman ve ulaşım gibi yollarla angajman politikalarını takip etmektedir16. Obama’nın devam ettirdiği küresel 
angajman stratejisi diğer ülkelerin halklarına angaje olunmasında şebekeye dayalı irtibatların gücünün kullanılmasını ve devlet dışındaki aktörlerin diplomasiye şekil verdiği bir dünyayı öngörmektedir17. Her bahar Dışişleri Bakanlığı’nın büyükelçileri sorumlu olduğu ülke ile ilgili tüm uzantılar (Savunma İşbirliği, CIA, Dış Ticaret, Tarım, Göçmen vb.) ve Bakanlığın ilgili (Siyasi, Ekonomik, Halkla İlişkiler vb.) dairelerinin temsilcileri biraya gelerek o ülke ile ilgili Görev Programı’nın (MPP18) tatbikatını yapmaktadırlar. Tatbikatın amacı verilen yıllık mali bütçe çerçevesinde Amerikan çıkarlarının o ülkede nasıl sağlanacağının prova edilmesidir19 . 
Bu tatbikattan bir ay sonra ilgili dışişleri memurlarına terfi ve fonksiyonlarına esas olmak üzere bir etkinlik raporu (ERR20) verilir. Her ABD büyükelçiliği bulunduğu ülkedeki bilgilendirme ve kültürel programları yönetmek için halkla ilişkiler şubesine sahiptir. Bu şubeler ABD hükümet politikalarını ve faaliyetlerini resmi yetkililer, medya ve halka açıklamakla görevlidir. Şubede bulunan ve genellikle CIA çalışanı olan Kültürel İşler Memuru (CAO), Bilgilendirme Memuru (IO) ve Halkla İlişkiler Memuru (PAO) bu işleri yerine getirir. DD Dünya genelindeki 10 Amerika Merkezi, 177 Amerikan Kaynak Merkezi ve hemen her ülkede oluşturulan Ülke Timi; Amerikan kültürü, değerleri ve politikalarının yayılması için bulundukları ülkenin elçilikleri bünyesinde faaliyet göstermektedir. 

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 54.6 milyar dolar 2011 bütçesinin 1.29 milyar 
doları kamu diplomasisi için harcandı. Dışişleri Bakanlığı içinde kamu diplomasisi en çok para harcanan eğitim ve kültür değişim programları ile yürütülmektedir. 
2010-2011 akademik yılında ABD üniversiteleri ve kolejlerine gelen uluslararası 
öğrenci miktarı %5 artarak 723.277’e ulaştı. Bu rakam bir rekoru ve on yıl öncesine göre %32 artışı temsil etmektedir. Türkiye, %2 oran ve 12.184 öğrenci ile 

10. sırada yer almaktadır21. ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Eğitim ve Kültürel 
İşler Bürosu (ECA22) ise akademik, profesyonel ve kültürel değişimler kapsamında Fulbright ve Uluslararası Lider Ziyaretçi Programı ile her yıl yaklaşık 40.000 kişiyi 

15 Global Engagement Directorate. 
16 The White House: Statement by the President on the White House Organization for Homeland Security and Counterterrorism, (May 26, 2009), http://www.whitehouse.gov/the_press_office/Statement-by-the-President-
on-the-White-House-Organization-for-Homeland-Security-and-Counterterrorism/. 
17 Nye, Joseph S. and Anne-Marie Slaughter: Report of the Working Group on Foreign Policy Infrastructure and 
Global Institutions, The Princeton Project on National Security, (27 September 2006), pp. 1-28, 
http://www.princeton.edu/~ppns/conferences/reports/fall/FPIGI.pdf. 
18 MPP: Mission Program Plan. 
19 Kiesling, John Brady, (2006) Diplomacy Lessons, Potomac Books Inc., Washington D.C., p.108. 
20 ERR: Employee Efficiency Report. 
21 International Institute of Education: International Student Enrollment Increased by 5 Percent in 2010/11, 
Led by Strong Increase in Students From China, (November 14, 2011). http://www.iie.org/en/Who-WeAre/
News-and-Events/Press-Center/Press-Releases/2011/2011-11-14-Open-Doors-International-Students 
22 The Bureau of Educational and Cultural Affairs. 

ABD’ye getirmektedir. Her yıl ABD’ye 4.000 devlet başkanı ve hükümet yetkilisi 
uluslararası ziyaretçi statüsünde gelmektedir23. Her yıl 800 kadar Amerikalı uzman diğer ülkelere gönderilerek Amerika ve politikalarını anlatmaktadır. Her yıl 90.000’den fazla yabancı öğretim üyesi, Amerikan eğitim kurumlarına bağlı çalışmaktadır. 

Bu öğretmen ve öğrencilerin, genellikle ülkelerine ABD değerleri ve kurumları 
hakkında olumlu bir imaja sahip biçimde dönmeleri Amerikan kamu diplomasisinin başarısında büyük öneme sahiptir. 

Öğrencilere yaklaşmak için eğitim tavsiye online şebekeler ve mobil birimler oluşturulmuştur. Yabancı ülkelerden gelen öğrenciler ABD ekonomisine her yıl 19 milyar $ katkıda bulunmaktadır.
Ülkeye getirilmek için genç, bağımsız, işsiz, geleneksel olarak marjinalize olmuş 
insanlar ve kadınlar en uygun kitle olarak görülmektedir. 

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından diplomatlara verilen görev; yabancı ülkelerin 
vatandaşlarını daha iyi yaşamaları, kendi ülkelerini inşa etmeleri ve kendi geleceklerini dönüştürmeleri için kullanmaktır. Bunun için artık işler hükümetlerle değil halklar ile yapılacak yani başkent ve büyük şehirlerden kırsala gidilecekti. 
Böylece Amerikan Varlık Noktası (APP24) fikri böylece ortaya çıktı. Dünyada nüfusu bir milyonun üstünde olup da Amerikan varlığı olmayan 200 şehir vardı. 
APP’de yaşayanlar en iyi diplomatlar olacak ve elçilik dışında yaşayarak, yeni ortaya çıkan toplum ile çalışacaktı. APP’lere Endonezya ve Mısır’da başlandı ve sonra genişletildi. 
Bunlara genç memurlar tarafından işletilen internet siteleri üzerinden 
sohbet odaları ile halka angaje olan Sanal Varlık Noktaları (VPPs25) eklendi26 . 
CIA’daki gibi istasyon sistemi yerine diplomatlar için küçük şebekeler kuruldu. 
ABD diplomatik yapısının da bu vizyona uygun şekilde lokalize edilmesi gerekiyordu. 
Öncelik bölgesel stratejiler içinde yandaşlar bulmakta idi. Amerikan hikayesinin 
anlatılması için El Cezire gibi bölgesel yayın yapan haberleşme vasıtalarının 
kullanılması yanında bölgesel diplomatik merkezlerde Arapça konuşan diplomatlar bir araya getirilerek, kamu diplomasisi stratejisinin koordine edilmesi hedeflendi. 

Kamu Diplomasisi ve Sosyal Medya 

İnternet ve bilgi teknolojilerinde yaşanan değişimler ABD kamu diplomasisi 
gayretlerinde yeni bir dinamik yarattı. Dijital medya şebekeye dayalı, kullanıcı 
esaslı olduğundan sosyal ve işbirlikçi bir model sunmakta, angajman ve iki yönlü iletişime imkan vermektedir. Bu durum ABD’nin en iyi olduğu alanda büyük bir avantaj sağladı. Pek çok dilde yayınlanan Wikipedia sayfaları, SMS mesajları, Facebook, Foursquare, blog’lar ve çeşitli internet sağlayıcıları eskinin radyolarının hayal edemeyeceği fırsatlar sundu. Radyolar da facebook sayfaları ya da kurdukları şebekeler vasıtasıyla kullanıcılar ile temasa geçtiler. Şimdi facebook ile birlikte “düşünce laboratuarları” kurma düşüncesi bulunmaktadır. Amaç online toplumlar oluşturmak ve onlarla aktif angajmanı sürdürmektir. 

23 James K. Glassman: ibid, (June 30, 2008). 
24 American Presence Post. 
25 Virtual Presence Posts. 
26 Alan K. Henrikson: ibid, (2006). 


Bunun ABD uluslararası yayıncılığı için yeni bir paradigma olması bekleniyor. Yani sadece haberler yayınlanmayacak aynı zamanda paylaşılacak, haber-bilgi-fikir için karşılıklı sohbet edilecektir27. Bu sohbetler için kadın haklarından genetik yapısı değiştirilen ürünlere kadar sayısız konu seçilmektedir. 

2008’in son aylarında kamu diplomasisinde teknolojinin kullanılması ile ilgili 
yoğun tartışmalar yapıldı. Hükümet on-line sosyal ağdan en az iki alanda faydalanma yolunu seçti; işbirliğini geliştirmek ve kitlelere mesaj gönderme kampanyalarını organize etmek. Bu kapsamda, ABD Dışişleri Bakanlığı kamu diplomasi stratejisi 2.0 çerçevesinde yeni trende uygun olarak aşağıdaki faaliyetler başlatıldı28; 


- Demokrasi ve kültürlerarası diyalog konuları kapsamında YouTube’da gençler 
arasında video paylaşma yarışması düzenlenmesi. 
- ABD’deki eğitim olanakları ve yabancı öğrenci değişim programlarına katılmak 
için gençlere yönelik bir sosyal ağ web sitesi (ExchangesConnect - http://connect.state.gov/) oluşturulması. 
-Dışişleri Bakanlığı Kamu Diplomasisi Başkanlığı’na doğrudan soru yöneltme 
imkânı sağlayan blog forumları düzenlenmesi. 
-Şiddet ve aşırılığa karşı online vasıtaların nasıl kullanılacağına ilişkin bilgi ve 
tecrübeleri paylaşmak için dünya genelindeki ana örgütlerle bir küresel zirve yapılması. 

İran, Mısır gibi ülkelerde sokak hareketlerine açıktan destek vermeyen ABD 
ve İngiltere, internet eylemcilerini perde arkasında eğitti. Bu projenin adı kamu 
diplomasisi 2.0 idi. 2.0 inisiyatifi diğer yandan kamu diplomasisi temel konseptinin interaktif bir ortamda angaje olma ve fikirlerin değişimini öngören iki yönlü sürecinin modern bir uygulaması idi. Clinton, ülke dışında diplomasi ile teknolojinin bir arada olması konseptinin mimarlığını yaptı. Kablolu haberleşmede sorun çıktığında Clinton büyükelçilikleri twitter ve facebook kullanmaya yöneltti. Halen dışişlerinin 192 twitter ve 288 facebook hesabı bulunmaktadır. İnternete Özgürlük programının amacı yurt dışındaki siber rejim muhaliflerini desteklemek ve onların rejimlerini yok etmek için ihtiyaç duydukları ümide liderlik etmektir29 . 
Sosyal medya vasıtaları bu amaçla düşüncelerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması işine yarar. Birçok ülkede demokrasi yanlısı ya da basın özgürlüğünü desteklesin diye milyonlarca kişiye para yardımı yapılmaktadır. 

27 Gedminn, Jeffrey and Walter İsaacson: Celebrating 60 Years of RFE, ASPEN Institute, Washington D.C., 
(September 28, 2010). 
28 Glassman, James K.: Public Diplomacy 2.0: A New Approach to Global Engagement, (December 1, 2008). 
U.S. Department of State, 2008 Remarks by the Under Secretary for Public Diplomacy and Public Affairs. 
http://Www.state.goV/r/us/2008/112605.htm (accessed January 15, 2009). 
29 Fitzpatrick, Catherine A: The Net Delusion: The Dark Side of Internet Freedom, Foreign Policy , (January 7, 
2011). 

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın sosyal medya vasıtası ile giriştiği inisiyatifler arasında şunlar sayılabilir30; 

- Dışişleri memurlarının Arap web siteleri ile doğrudan iletişime geçmesi, 
- Üst düzey yetkililerin önemli konuşmaları, ziyaretleri ve inisiyatiflerin video 
kampanyaları ile desteklenmesi, 
- Apps-for-Africa, E-journals, podcasts, twitter feeds, SMS feeds gibi vasıtalar 
ile dijital haberleşmenin desteklenmesi. 

Dünyada 5 milyar mobil telefon kullanıcısı (1.8 milyar internet kullanıcısına 
kıyasla) bulunmakta ve bunların üçte ikisi gelişmekte olan dünyada yaşamaktadır. 
21 ülkede yapılan araştırmaya göre; cep telefonları %75’i mesaj (metin) göndermek için, %50’i resim ve video paylaşmak için kullanılmaktadır. Telefonla internet kullanımı ise şimdilik %30 civarındadır. 500 milyon kişi facebook kullanmaktadır. 
Sosyal medyayı kirli işlerde kullanmak için ağ paradigması Dışişleri Bakanlığı siyaset planlama dairesinde çalışmış olan Anne-Marie Slaughter tarafından geliştirildi31. 
Bu nosyona göre; bizler ağlar ile çalışan bir dünyada yaşamaktaydık ve 
Amerika bu irtibatları aktifleştirerek küresel düzeyde etkinliğini oldukça artırabilirdi. 
Web 2.0 organik olarak sosyal medya uygulamalarına temel teşkil etmekte, 
kültür paylaşımı ve iki taraflı angajman ve işbirliği sağlamaktadır. Yeni oyun sanal dünyada genişlemekti ve web sitelerinden facebook ve twitter’e linkler vererek, flickr fotoğraf akışı, YouTube videoları, “dipnote” blogları ve RSS beslemeleri32 ile siber dünyada bütün köşeler tutuldu. Bunu yaparken kamu diplomasi stratejisi ve bu alandaki öğrenci değişimleri gibi faaliyetler yeniden gözden geçirildi. Bu faaliyetler arasında pek çok inisiyatif başlatıldı. Clinton’ın dijital diplomatları, bir yandan düşmanlarını Amerikan emperyalizminin yeni Truva atı olan internet özgürlüğünün iyi olduğuna inandırmaya çalışmakta33, bir yandan da internet üzerinden oluşturulan “online vatandaşlık” ağını idare etmektedir. 

Arap Hareketleri ve Kamu Diplomasisi 

Ortadoğu’daki ayaklanma hareketlerinin kendiliğinden oluştuğu iddialarına 
verilecek cevap liderlerinin ve başarı hikâyesi olan hemen herkesin facebook’tan 
seçilmiş olduğu ve Silikon Vadisi’nin bu devrimlerdeki aslan payıdır. 

30 Schneider, Michael: Public Diplomacy in the Digital Era – Toward New Partnerships, Journal of Public 
Diplomacy, (September 27, 2010). 
31 Comenetz, Jacob: Innovating Public Diplomacy For a New Digital World, The Washington Diplomat, (July 27, 2011). 
32 RSS çeşitli internet siteleri tarafından yayınlanan haber vb. içeriğin tek bir ortamdan topluca izlenebilmesine olanak sağlayan yeni bir içerik besleme yöntemidir. RSS – Real Simple Syndication, RDF Site Summaryveya Rich Site Summary (Zengin Site Özeti) kelimelerinin baş harflerinden oluşan kısaltmadır. XML biçiminde olan RSS dosyaları ilk olarak NetScape firması tarafından geliştirilmeye başlanmıştır. RSS dosyalarının kullanımı her geçen gün artarak yaygınlaşmaktadır. 
33 Morozov, Evgeny: Why Washington’s support for online democracy is the worst thing ever to happen to the Internet. 
Foreign Policy Magazine, (January-February 2011). 



Kurulan ağın önemli parçalarının hepsi çeşitli konferanslara ve atölye çalışmalarına tabi tutuldular. Örneğin, Eylül 2010’da Google, Ortadoğu’dan bir düzine blogçuyu Budapeşte’de “ifade özgürlüğü” konferansı için topladı. Tweet’ler gönderildi ve diktatörler devrildi, böylece internet=demokrasi oldu. Bu formül Ortadoğu’daki ayaklanmalara internetin katkısını anlatmaktadır. Bir odadan facebook ile yönetilen yarım milyon kişi Mısır’da devrim yaptı. Tunus ve Mısır’ın blogçuları, teknik elemanları ve aktivistleri Mayıs 2009’da Kahire’de atölye çalışmalarında bir araya gelerek halka angaje olarak fikirleri nasıl savunacakları, sansürü nasıl aşacakları konusunda eğitildiler. Bu faaliyetlerin hepsi ABD hükümeti ve Soros’un Açık Toplum Enstitüsü tarafından fonlandı34. Bu çalışmalar Beyrut ve Dubai gibi şehirlerde de yapıldı ama katılanların güvenliği için basına yansıtılmadı. Bu işler için seçilen kişiler online olarak tesadüfi işler yapmak üzere organize edilmişti. Bu şebeke tamamen 
sanal ve kendiliğinden olmalı idi ki arkasındaki Batılı hükümet, vakıf ve 
şirketlerin desteği anlaşılmalısın. 

2009 yılında 16 Arap ülkesinde yapılan araştırmaya göre Arapça konuşan internet kullanıcısı sayısı 60 milyondu35. Sosyal medya ve artan vatandaş angajmanı ile Batılılar 2015 yılına kadar 100 milyon Arap’ı kendi şebekeleri içine çekmeyi umuyorlar36. 2009 yılında Arap dünyasındaki 35.000 olan aktif blogçu miktarı 2010 sonunda 40.000’e ulaştı. Mısır’da beş milyon kişi sosyal şebekeyi kullanıyordu37. YouTube’da video paylaşımına halk müzik videoları ile hazırlanmıştı. Twitter da oldukça etkindi sadece Ürdün’de 25.000 kullanıcısı vardı38. Sistemler arasında geçiş ile mesajların diğer paylaşım sitelerinde de yer alması sağlanıyordu. 
Arap dünyasında 2010 yılında 17 milyon kişi Arapça Facebook kullanmakta idi39 . 
Yerel olarak kurulan sosyal medya platformları (Beyrut’taki NowLebanon.com, 
Amman’daki Aramram.com, 7iber.com, Ammannet.net, AmmonNews.net vb.) 
hükümet kontrolü dışında haber ve video yayınlıyordu. BBC World Service ve 
Batoota Films şirketi Lübnan’da Web üzerinden bir film üreterek 160.000 kişiye 
Shankaboot.com ve YouTube üzerinden ulaştırdılar. Yemen, Umman, Suudi Arabistan, Ürdün, Fas ve Mısır gibi ülkelerde nüfusun %50’sinden fazlasının 25 yaşın altında olması gençleri özellikle hedef kitle haline getirmektedir40. 

34 Morozov, Evgeny: How Much Did Social Media Contribute to Revolution in the Middle East? Public Affairs, (Apr/May 2011). 
35 MBR Foundation: Arab Knowledge Report 2009, Toward Productive Intercommunication for Knowledge, 
http://content.undp.org/go/newsroom/2009/october/the-arab-knowledge-report-2009-towards-productive-
intercom munication-for-knowledge.en (accessed December 9, 2010) 
36 Ghonim, Wael, (2010), Google Marketing Manager Middle East and North Africa, Arab Crunch, http://arabcrunch.
com/2010/12/google-mena-ad-spending-is-between-110-130-million-usd-in-2010-100-million-arabusers-
will-be-online-in-2015.html (accessed December 12, 2010). 
37 GGGhannam, Jeffrey: Social Media in the Arab World: Leading up to the Uprisings of 2011, Center for International 
Media Assistance (CIMA), ( February 3, 2011). 
38 George-Cosh, David: Twitter Plans Arabic website, The National, (November 17, 2010), http://www.thenational.
ae/business/technology/twitter-plans-arabic-website (accessed December 7, 2010). 
39 Arab Crunch: Facebook Population: Arabic The Fastest Growing, English Falls from The Majority Leadership, 
(August 30, 2010). http://arabcrunch.com/2010/08/facebook-population-arabic-the-fastest-growingenglish-
falls-from-the-majority-leadership.html (accessed December 11, 2010). 

Online haber siteleri ve blogçular aynı zamanda resmi Arap basınının izlenmesi için hizmet etmektedir. 
Blogçuların sıradan haberleri bile yorumlamaları çok önemli istihbarat bilgileri sağlamaktadır. 

Ortadoğu’da yeterince raporcu olmadığından “vatandaş muhabirliği” denilen 
bir yöntem ortaya çıktı ve cep telefonları, Facebook, Twitter, YouTube ve WordPress kullanan insanlardan bir şebeke oluşturuldu41. Bu sosyal şebeke insanları bilgilendirecek, harekete geçirecek, eğlendirecek, şeffaflığı artıracak ve hükümete meşruiyet sağlayacaktır. Oyunun farkına varan Arap ülkeleri hemen blogçular, muhabirler, sivil toplum ve insan hakları eylemcileri ile ilgili tedbirler almaya başladı. Arap ülkeleri iletişim alt yapılarını mobil internet, fiber optik kablolarla artırarak daha hızlı internet ile gençliğe hitap ederken, ulusal güvenlik amaçlı olarak web sitelerini izleme, filtreleme ve engelleme faaliyetleri yanında eylemcileri veya rejim muhaliflerine yönelik tutuklama ve hapis tedbirleri almakta, önleyici yasalar çıkarmaktadır. 
Sansür dışında web sitelerini önlemek için sensörler kullanılmaktadır. Ancak bunlar bir yere kadar etkili olmakta çünkü aşılabilmektedir. Buna karşılık Batı’nın argumanı İnternet Özgürlüğü devreye girdi. Resmi düzeyde yapılan baskı ve şantajların yanında mahallinde mantar gibi biten NGO’lar baskı aracı olarak kullanılmaktadır.

Örneğin Bahreyn’de Sonbahar 2010’da 23 kişi hükümete karşı faaliyetlerden tutuklanınca insan hakları grupları online kampanyalar ile harekete geçti ve Ekim seçimlerini etkilemesi sonucu Bahreyn hükümeti sıkıca sallandı42 . 

Amman, Arap bölgesel sosyal medya yeniliklerinin merkez üssüdür. Yerli sosyal 
medya şebekesi ve medya platformları köprüleri buradan kurulmakta, sanal ve fiziksel dünya için video, yazılı metinler, animasyonlar gibi ürünler yanında online işler YouTube üzerindeki Alhoush Toplum Kanalı vasıtası ile kotarılmaktadır. 
Aramram.com sitesi USIAD’ın yardımı ile bir grup genç Ürdünlü tarafından kuruldu. 
Site, gençlere yönelik müzik ve dans yanında sivil sorumluluk, çeşitli görüşler 
ile ilgili video ve yazılı içerik üretmektedir. Aramram’ın diğer parçası Greyscale 
Films ise ABD’nin meşhur demokrasi inşacısı National Endowment for Democracy (NED)’in yardımları ile kuruldu. Ortak amaçları video ve filmler ile sivil sorumluluk görüntüsü altında gençlere hitap etmek ve doktrine etmektir. Bu amaçla sık sık atölye çalışmaları yeni teknolojiler ve stratejiler üzerinde çalışmaktadırlar. Çok ucuza verilen hizmetler ile ülkelerin internet kullanıcıları artırılmaya çalışılırken, artık gazete okumak yerine internetten haber okuma alışkanlığı, facebook ve twitter kullanımı özendirilmektedir. Arap dünyasındaki 17 milyon facebook üyesine karşılık günde 14 milyon gazete satılmaktadır43 . 

40 The World Bank Arab World Initiative, http://data.worldbank.org/region/ARB (accessed January 29, 2011). 
41 Gedminn, Jeffrey and Walter İsaacson: ibid, (2010). 
42 Richter, Frederik: Lively Bahrain Social Media face Government Pressure, Reuters, (October 21, 2010), 


http://www.reuters.com/article/idUSTRE69K2OG20101021 (accessed December 12, 2010). 

43 Malin, Carrington: Facebook Reach Beats Newspapers in Middle East & North Africa, Press Release, Spot On Public Relations, (May 24, 2010), http://www.spotonpr.com/mena-face book-demographics/ (accessed December 
10, 2010). 


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..




**

13 Kasım 2016 Pazar

TURGUT ÖZAL VE SÜLEYMAN DEMİREL’İN SİYASİ LİDERLİKLERİNİN BÜROKRASİ İLE İLİŞKİLER AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI BÖLÜM 2





TURGUT ÖZAL VE SÜLEYMAN DEMİREL’İN SİYASİ LİDERLİKLERİNİN  BÜROKRASİ İLE İLİŞKİLER AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI  BÖLÜM 2



3. SÜLEYMAN DEMİREL’İN HAYATI VE BÜROKRASİ İLE İLİŞKİLERİ 


3.1. SÜLEYMAN DEMİREL VE HAYATI 




 Türk siyasi tarihinde Atatürk’ten sonra belki de adı en çok zikredilenlerden birisi de Süleyman Sami Demirel’dir. Defalarca iktidara bir şekilde ortak olması ya da iktidardan uzaklaştırılması Demirel’i siyasetin vazgeçilmez isimleri arasına sokmaya yetmiştir. 
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’nın resmi internet sitesi Demirel’in hayatını bizlere şu şekilde takdim etmektedir:61 

  “1924’te Isparta’nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy’de doğdu. İlköğrenimini doğduğu köyde, ortaokul ve liseyi Isparta ve Afyon’da bitirdi. Şubat 1949’da 
İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı yıl Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nde göreve başladı. Sulama ve elektrik konularında araştırma yapmak üzere ABD'ye gönderildi. 1954 yılında Devlet Su İşleri Barajlar Dairesi Başkanlığı’na, 1955 yılında da Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne atandı. 1960–1962 yıllarında serbest müşavir ve mühendis olarak çalıştı. Orta Doğu Teknik Üniversitesinde öğretim görevlisi oldu. Siyasî yaşamına, 1962 yılında, Adalet Partisi Genel İdare Kurulu üyeliği ile başladı. 28 Kasım 1964’te bu partiye genel başkan seçilmesinin ardından, kurulmasını sağladığı ve Şubat-Ekim 1965 aylarında görev yapan koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı olarak görev aldı. 10 Ekim 1965 genel seçimlerinde Isparta Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi ve seçimlerde Adalet Partisi’nin tek başına iktidar olması üzerine Türkiye’nin 12. Başbakanı olarak hükümeti kurdu. Süleyman Demirel 4 yıl süren bu hükümetten sonra 1969, 1970, 1975, 1977 
ve 1979 yıllarında 5 kez daha hükümet kurdu. 12 Eylül 1980’de gerçekleşen askerî müdahale üzerine görevden uzaklaştırıldı ve yedi yıl yasaklı olarak 
siyaset dışı kaldı. 6 Eylül 1987’de yapılan halk oylaması ile siyasî yasaklar kaldırılınca Süleyman Demirel 24 Eylül 1987’de Doğru Yol Partisi Genel 
Başkanlığı’na seçildi. 29 Kasım 1987’de yapılan genel seçimlerde Isparta milletvekili olarak yeniden TBMM’ye girdi. 20 Ekim 1991’de yapılan genel 
seçimler sonrasında Doğru Yol Partisi ile Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin oluşturduğu 49. Hükümet’te başbakan olarak görev aldı. 16 Mayıs 1993’te, 
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı seçildi. Demirel, 16 Mayıs 2000 günü görev süresini tamamlayarak cumhurbaşkanlığı ndan ayrıldı.” 

 İlkokulu köyünde tamamlayan Demirel’in şehir hayatı ile tanışması, orta halli memur ve esnaf çocuklarıyla beraber okuduğu ortaokul yıllarında Isparta’da olmuş, daha sonra da parasız yatılı olarak lise yıllarını da Muğla ve Afyon’da tamamlamıştır. Öğrenim hayatı devam ederken yaz tatillerinde ailesinin işlerine yardım etmiştir. 

Üniversiteyi okumak için İstanbul’a gelen Süleyman Demirel, bu süreçte okulun pansiyonunda kalmış ve derslerinde başarılı olmasının yanında vaktini iyi değerlendirerek, haftanın belli günlerinde gittiği kursla da İngilizceyi de öğrenebilmiştir. O yıllarına tanıklık edenlerce okumayı seven, yardımsever ve sorumluluk sahibi bir mizaca sahip olduğu ifade edilmektedir. Üniversite hayatı esnasında içlerine tam dâhil olmasa da Türkçü ve İslamcı gruplarla yakınlaşma ları olmuş ve bu gruplardan bazı arkadaşlıklar edinmiştir. Bunlardan bazıları denilebilecek ve sonraları Türk siyasi tarihinde önemli roller üstlenecek olan Necmettin Erbakan, Turgut Özal ve Korkut Özal’la tanışması onlarla yaklaşık olarak aynı dönemlerde ve aynı üniversitede eğitim hayatının devam etmesi ile de ilgilidir.62 

 Üniversiteden mezun olmadan da birkaç küçük iş tecrübesi olsa da diplomasını aldıktan sonra mühendis olarak çalıştığı ilk kurum Elektrik İşleri Etüt İdaresi’dir. 
Bu arada 7 yıl nişanlı kaldığı Nazmiye Şener ile evlenmiştir. Süleyman Demirel önce Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nde çalışırken ve daha sonra da Su işleri örgütüne bağlı Barajlar İdaresi’nin başına geçtikten sonra ABD’de ye eğitim için gitmiştir. İkinci gidişi Eisenhower bursuyla olmuş ve bu sefer eşi Nazmiye Hanım’ı da yanında da götürmüştür.63 

 1960 Temmuz’unda yaşı biraz da ilerlemiş olarak Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü görevini bırakıp askerlik başvurusunu Ankara’da Akköprü semtinde Ordu Donatım Yedek subay Okulu’na yapmış, aynı okulda yedek subay eğitimini birincilikle tamamladıktan sonra kıta hizmetini de yeni kurulmuş olan Devlet Planlama Teşkilatı’nda sivil olarak uzmanlık yaparak 2 yılda askerlik görevini tamamlamıştır.64 

 Askerden terhis olduktan sonra –ki bu tarihler siyasete atıldığı döneme rastlar Ankara’da Ulus semtinde bir iş hanında kiraladığı büroda müteahhitlik yapmaya 
başlayacaktı (Turgut, 1992: 186). Bu süre zarfında ayrıca özel danışman ve temsilci olarak Morrison Knudsen isimli Amerikan firmasında çalışmıştır ki bu durumu sonraları siyasi yaşamında hem Amerikan karşıtlığı üzerine siyaset yapanlarca hem de Amerikan yanlısı denebilecek Adalet Partisi içinde ciddi eleştiri sebebi olacak ve kendisine Morrison Süleyman isminin takılmasına engel olamayacaktı.65 Bir yandan ODTÜ’de de dersler veren Demirel, sanat etkinliklerinden de kopmamaya çalışmış, mühendislik meşguliyetlerine rağmen Ankara’nın sanat ve siyasi çevrelerinin gittiği mekânlarda bulunup, seçkinlerle yakın ilişki içinde olmaya özen göstermiştir.66 

 27 Mayıs darbesinden sonra, darbecilerin kapattırdığı Demokrat Parti(DP), yerini Adalet Partisi(AP) ve Yeni Türkiye Partisi(YTP)’ne bırakmış ve haliyle DP’liler bu iki partiye bölünmüştü. 1962 yılında askerden terhis olan Demirel, askerlik yaptığı süre içerisinde de vaktin, imkânların, şartların müsaadesi ile ilgili olduğunu söylediği ve her zaman danıştığı ve görüştüğü arkadaşlarının çoğunun kurucularından olduğu AP ile siyaset sahnesine atılma kararını veriyor ve AP’nin ilk büyük kongresinde rekor oyla partinin Genel İdare Kuruluna seçilmişti. Böylelikle, 1960 öncesinde Türkiye’nin sulama ve baraj hamlesinde başı çeken bu ünlü DSİ eski Genel Müdürü, genç yaşta popüler bir kimlik kazanıp ve zirveye giden yolda adımlarını atmaya başlamıştı.67 

 1963 yılında kendisine İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığı da teklif edilen Demirel, 1964 yılında o zamanki AP lideri Gümüşpala’nın ölümünün ardından, AP genel başkanlığına teşvik eden arkadaşlarının da etkisiyle adaylığını koymuş ve Saadettin Bilgiç’e verilen 552 oya karşı aldığı 1072 oyla AP Genel Başkanlığına seçilmiştir.68 

 O dönemde artan nüfusuna rağmen Türkiye, kendi yiyeceğini ve giyeceğini karşılayan az sayıda ülkelerden biri durumundaydı. Cumhuriyet döneminde ülkede 7 adet su bendi bulunurken, “Barajlar kralı” olarak adlandırılan Süleyman Demirel’in iktidarında, 56 yeni barajın da projelendirilip inşaatına geçildiği gibi baraj sayısı da 73’e çıkarılmıştı.69 

a. SÜLEYMAN DEMİREL’İN BÜROKRASİ İLE İLİŞKİLERİ 

 Süleyman Demirel’in bürokrasi ile olan ilişkisine geçmeden önce, kendisiyle ilgili olarak şu bilgilerin bilinmesinde fayda vardır. Demirel 30 yaşında genel müdür, 
40 yaşında önce parti genel başkanı, sonra başbakan olmuş; 12 seneye yaklaşan başbakanlık görevi yapmıştır. Türkiye'nin en genç genel müdürü, en genç başbakanı ve İsmet İnönü'den sonra en uzun başbakanlık yapmış kişisidir. 6 dönem Isparta Milletvekilliği yapmış, 7 sene yasaklı kalmış, 6 defa hükümetten gitmiş, 7 defa hükümet kurmuştur. Bu kısa bilgi Demirel’in siyasi ihtirasının aslında mücessem bir halinden başka bir şey değildir. Demirel iktidarı çok seven ve arzulayan bir kişiliğe sahiptir. Demirel’in cumhurbaşkanlığı döneminde görev süresinin bitimine doğru cumhurbaşkanlığı süresinin 3 yıl daha uzatılmasını öngören TC Anayasası’nın 101. maddesi ilgili değişiklik teklifi, 5 Nisan 2000 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda reddedilmiştir.16 Mayıs 2000 tarihinde, görevini Ahmet Necdet Sezer’e devretmek zorunda kalmıştır.70 Demirel’in, Özal’a oranla devlet işlerini daha ciddiye aldığını söyleyebiliriz 71. Ayrıca Demirel, davranış ve konuşmalarında devlet ciddiyetini de daha ön planda tutmuştur72

 Küreselleşme, Avrupa'nın bütünleşmesi ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasından hemen sonra yeni siyasî coğrafyada Balkanlar, Kafkasya, demokrasi, pazar ekonomisi, insan hakları, daha iyi yönetim, kararlılık, yoksulluk, kalkınma, eğitim, kültür, spor, sanat, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, özürlüler, çevre kirliliği, işsizlik, gelir dağılımını düzeltme; ulusal ve evrensel hukukun üstünlüğüne dayanan iç barış, bölgesel barış ve dünya barışı gibi konular; bilgi çağının sağladığı büyük kolaylıklardan yararlanarak evrensel olarak tartışılmaktaydı. Demirel bu tartışmalara kendisinin de katıldığını ifade etmektedir:73 

“Acaba, Türkiye halkın hür iradesine dayanan seçilmiş idareleri taşımakta güçlük mü çekiyor? Meseleye böyle bakıldığı zaman: Bu kadar olup bitenden 
sonra, evet, öyle olduğu doğrudur yani güçlük çekmiştir. Yani halkın hür iradesiyle kurulmuş, seçilmiş idareler dediğimiz zaman, devletin işlemesi 
dediğimiz zaman, demokrasi kurallar rejimidir, kurumlar rejimidir, kavramlar rejimidir, kuralların işlemesi, iktidarların oyla gelip oyla gitmesi, kansız, kavgasız, iktidarların hilesiz el değiştirebilmesi, kurumların uyumlu çalışması, rejime sahip çıkan ve herkesin üstüne düşeni sadakatle yapması. 
Bunları anlamışızdır ve tabii ki bu şartlarda karşımıza pek çok engel çıktı ve bunları da aşarak bugüne geldik. Dünya kurulduğundan beri, yerleşim 
yerlerinin bulunduğu her yerde bir yöneten ve yönetilen mutlaka vardır. 

Yönetenler değişebilir, yani bir kraldan kabile reisine kadar. Aile reisi bile bir yöneticidir aslında. Tabi ki yönetilenlerin rahat olması için de iyi yönetilmeleri şart. Bu, demokraside de, krallıkta da aynı şekilde olup, her şeyde, bütün sistemlerde aynıdır. İyi yönetilmenin en önemli şartı huzur yani sükûndur. Eğer ülkeyi yönetenler huzuru, sükûnu, barışı sağlayamıyorlarsa, adaletin gerçekleşmesini sağlayamıyorlarsa ve daha doğrusu, halkın mal ve can güvenliğini sağlayamıyorlarsa o ülke iyi yönetilmiyor demektir. 
Aslında, yönetimlere olan düşmanca tutumun veya yönetimlere karşı çıkmanın en önemli ve aynı zamanda en kolay yolu halkın hoşnutsuz duruma getirilmesidir. Yani yönetimin karşısında olanların en kolay başvurduğu metot halkı huzursuz yapmaktır. Kısacası eğer bir ülkede kargaşa ve fetret meydana getirilebiliyorsa ve bu kontrol edilemiyorsa bunun arkasından mutlaka kural dışı olan iktidarlar geliyor, birtakım kural dışı reçetelerle, kural dışı yollara başvuruluyor ve işte o zaman ne oluyor? Ülkenin iyi yönetilmesi gerçekten çok önemli bir hadisedir. Bugün de dünyanın her tarafında olduğu gibi, iyi idare edilen ülkelerde bile iyi yönetim arayışları hala sürmektedir. İyi yönetim arayışının bu durumda bir eksiklik değil, ülke için birinci gelen bir çözüm arayışı olduğunu düşünmektedir. Vatandaş o ülkenin vatandaşı, o ülkenin insanı evvela “canım” diyor, ikinciye aldığı şey adalettir.” 

 Demirel’in bürokratik ilişkilerde önem verdiği husus demokrasinin hep işlerliğidir. Askerle ilişkilerinde de bu açıkça görülür ki 1971 muhtırasından sonraki hareket tarzına Demirel zamanının bürokratlarından Ali Yavuz’un vurgusu kayda değerdir 74

“Bir kısım devlet kuruluşlarıyla siyasi teşekküllerin teşvik ve himayesiyle tehlikeli bir duruma giren sokak hareketleri karşısında kuvvet kumandanlarınca 12 Mart 1971 günü verilen muhtıra karşısında “ben sandıktan çıktım, milli irade ile geldim ancak aynı yoldan giderim” sözü yerine cumhuriyetin daha ağır bir yara almasına meydan vermeden hükümetinin istifasını vererek meclisi ve demokrasiyi kurtarmıştır.” 

 Askerle bu tarz ilişkisini, demokrasiyi kurtarmak olarak görmeyenler de vardır. Demirel’in bu durumda direnmemesi, askerin sivil otoriteyi takmaması neticesini de doğurmuştur. Demirel’i 1987’nin Nisan ayında, henüz hakkındaki siyaset yasağı devam ederken, Uluslararası Basın Enstitüsü Direktörü Peter Galliner’le Güniz sokaktaki evinde ziyaret eden Cemal, Demirel’in “ Bir de siviller, bazı entelektüeller askeri darbeye cesaretlendiriyor, bir de bunlar olmasa…” diye yakınmasını eleştirmiş ve Demirel’in askeri Darbeye kışkırtan sivillerden “ Demokratlar nerede? ” diye yakınmaktansa önce bu soruyu siyasetimizin başpehlivanlarından olan kendisine sorması gerektiğini söylemiştir 75.
Demirel, 12 Eylül sürecinde kendisine sorulan “ Kenan Paşa parti kurar mı? ” sorusuna “ Hayır, o hatayı yapmaz ” demiş, bunun nedeni sorulunca da 
“ Siyasetçi Kenan Evren çok tartışılır, bu tartışmaların altından kalkamaz. 13 Eylül günü duran kan, 11 Eylül günü neden akıyordu?  Siz o zaman Antalya Tapu Müdürü mü idiniz? , deriz ” şeklinde “ darbe yapabilmek için mi kan akmasına göz yumdunuz ” anlamına gelecek bir cümleyle Evren Paşa’ya çok ağır bir suçlama yöneltmişti. 
Ancak aynı Demirel, bunları söylemesine rağmen, geçen yıllar içinde darbe liderinden bunun hesabını, akan kan ve gözyaşının hesabını sormamıştır. 
Cemal, bu durumu, “asker karşısında sürekli boyun eğen bu Şark kurnazlığı, bu uysallık da Türkiye’nin ‘sivil sorunu’ dur” diyerek özetlemiştir 76. 

 Devlet yönetiminde Demirel, organik devlet görüşünü benimsemişti yani bürokrasiyi büyüten bir yönetim anlayışı vardı. Bu görüşe göre devletin amaçları, bireylerin amaçlarının mekanik toplamından ibaret değil, devletin bunun dışında ek ve ya farklı amaçları olabilirdi, yani devlet bireyler üzerinde ayrı bir varlık olarak görülebilirdi 77. 




Bu da devletin biraz daha kutsallığı anlamına da geliyordu. 

 Demirel’in bürokrasisini anlamak için özellikle kendisinin ülkemizde gerçekleşen darbeler ve arkasından yapılan seçimlerle halkın tepkisine dair söylediği şu sözlere birlikte bakılabilir:78 

“Bir olay var: Ülkemizde darbenin ardından seçimlerin yapılması gecikmemiş. Ancak bu seçimlerde, referandumlarda vatandaş geçmişi çok fazla irdelememiş, hep ileriye bakmıştır. Yani darbe olmuş ancak sonrasında yapılan seçimlerde ve referandumlarda halkın bir kısmının ya da tamamının sandık başına gitmeyeceği, bir şekilde reaksiyon göstereceği beklenirken, durum hiç de beklenildiği gibi olmamış. Çünkü bu ülkenin sağduyu sahibi vatandaşı geriyle uğraşmaktansa “Şundan bir an evvel kurtulup yine eski yolumuza gidelim.” gibi bir yolu tutmuş ve o yolda gitmiş. Neticede arka arkaya darbeler gelmiş, Türkiye bu darbeleri göğüslemiş ve büyük zararlar görmüş. Eğer ülkemiz bir darbe ülkesi olmasaydı şu andaki durumdan daha iyi olurdu, her şey çok daha iyi olurdu. Darbeden, darbeyi alkışlayanlar, darbeyi teşvik edenler, darbeden memnun olan ve olmayan, herkes zarar görmüş. Bunun idraki içinde olunmazsa, bundan sonra Türkiye’yi ileriye götürmek de zor olur.” 

 Demirel’e göre, birinci mesele halkın sıkıntılarının çözümünü, olağanüstü birtakım reçetelerde, kurallarda ve yönetim şekillerinde değil, hür iradesiyle seçtiği idarelerde aramalı ve eğer halk hür iradesiyle seçtiği idarelerden memnun değilse, o idarenin değişme zamanı gelinceye kadar beklemelidir. Değişme zamanı bir sonraki seçim dönemidir. Halk, sandığın gelmesini bekleyecek ve iradesini orada ortaya koyacak. Bu yerleştirilemediği sürece ülkede huzuru, sükûnu sağlama konusunda sıkıntılar, tüm gayretlere rağmen aşılamaz. 

 Demirel, bürokraside liyakate değer vermiştir. Kendisine faydalı olacağına inandığı kişilerle siyasi görüşleri uyumlu olmasa bile çalışmayı tercih edebilmiştir. 
Donat bu konuyu bir köşe yazısında şu şekilde ifade etmektedir79

“Vahit Erdem (Ak Parti, Kırıkkale Milletvekili), Turgut Özal’ın savunma Sanayi Müsteşarıydı. Özal’dan sonra Demirel, Başbakan olunca Vahit Erdem’i çağırdı: - 

Başarılısın, göreve devam edeceksin.” 

 Burada Demirel’in bürokrasi terbiyesiyle ilgili son olarak ifade edilebilecek önemli bir not da Çekirge’nin 80 ifadeleriyle şu şekildedir: 




“O günlerde Özal köşkte akşam yemekleri verirdi. Türk cumhuriyetlerinin devlet başkanları davet edilirdi. Yemek salonunda biz gazeteciler de masalara oturur, cumhurbaşkanının gelmesini beklerdik. Elbette protokol masasında Meclis Başkanı, Başbakan Demirel, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı gibi önemli isimler otururdu. Bütün salon oturduktan sonra Kaya Toperi kapıda anons ederdi: “Sayın Cumhurbaşkanları!!! Bu anons üzerine salondaki herkes ayağa kalkardı. Aradan yıllar geçmiş ve Özal cumhurbaşkanı olarak salona giriyor… Ama bu defa Demirel ayağa kalkıyordu. Demirel her akşam o yemeklere geldi ve Özal salona girince ayağa kalktı. Bugünün demokrasi çınarı olan Süleyman Bey, o günlerde eski müsteşarının önünde her ayağa kalktığında, demokrasi terbiyesini bir ibret olarak hafızalarımıza kazıyordu.” 


4. TURGUT ÖZAL VE SÜLEYMAN DEMİREL’İN BÜROKRASİ İLE İLİŞKİLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI 


 Turgut Özal ve Süleyman Demirel, Türkiye’nin siyasi tablosunda önemli yerlere sahip olan politikacılardır. Bu iki siyasi liderin izledikleri ortak siyaset anlayışlarının yanı sıra birbirine benzemeyen çok farklı yönleri de mevcuttur. Örneğin hem Özal hem de Demirel merkez sağın temsilcileridirler. Bu ortak noktaya rağmen Özal liberal geleneğe Demirel ise devletçi geleneğe daha yakındır. 

 İlgili bölümde de vurgulandığı gibi Özal ve Demirel bürokrasinin içerisinden gelen iki siyasi figürdür. Bundan dolayıdır ki hem Özal hem de Demirel için rahatlıkla bürokrasiyi çok iyi tanıdıkları sonucuna varılabilir. Bürokrasiyi bu denli iyi tanımanın sonucu olarak Özal ve Demirel bürokraside kendi anlayışlarına göre bir dizi yenilikler ve iyileştirmeler yapmışlardır. Fakat Demirel bürokrasiyi Özal’dan daha iyi tanıdığı için bürokrasiyle ters düşmemeye azami özen göstermiştir. Her ikisi de Türkiye’nin kalkınma hamlesine önemli yere sahip iki siyasetçi olmuş, zamanlarında Türkiye’de hamle üstüne hamle yapmışlardır. 
Ancak özellikle bürokrasi ile ilişkilerinde Demirel’in daha temkinli olduğu söylenilebilir. Çünkü Özal’ın geçmişinde hapse girme ve partisinin kapatılması yoktu fakat Demirel bu süreçleri defalarca yaşadığı için mayınlı siyaset tarlasında temkini hiç elden bırakmadı özellikle Demirel’in 28 Şubat sürecinde askere yakın durması bunu en güzel örneğidir. 

 Demirel ve Özal, kendi dönemlerinde siyaset ve bürokraside önemli atılımlar yapmışlardır. Merkez sağda, Demirel-Özal çizgisini dikkate aldığımızda, Süleyman Demirel iktidarında ekonomide büyük kalkınma yaşanmıştır. Demirel, Türkiye’nin en büyük imar ve inşa dönemine damgasını vurmuş liderdir. 
Turgut Özal merkez sağı “ Çarıklılardan ”, “ Kasketlilerden ” şehirli, modern çizgiye taşımıştır. Özal merkez sağ çizgiyi yerel olmaktan, küresel sınırlara çıkarmış bir liderdir. Merkez sağ partiler DP’den başlayarak çoğunlukla toplumun alt gruplarından oy aldılar. DP’nin sürekli ezilenlerden, köylülerden, 
AP’nin de fakir kesimden söz ettikleri görülmektedir. Merkez sağ politikaların arkasındaki destek kültürel nedenlerin yanında ekonomide büyüme politikalarının etkisiyle oluştu. Ekonomide büyüme politikaları sonucu kırsal alana da birçok vaatlerde bulunuldu. Süleyman Demirel’li DP’den itibaren merkez sağ partiler köylü kesime zenginlik, şehre göç gibi vaatlerde bulundular. Aynı zamanda muhafazakâr geleneği de takip ettikleri görülmektedir. 

 Süleyman Demirel’in devlet işlerinde Turgut Özal’dan daha ciddi olduğu görülmektedir. En azından görüntüde bu böyledir ve Demirel, Özal’a göre devlet işlerini daha çok ciddiye almıştır. Önceden de belirtildiği gibi Cansen bu durumu Demirel’in olaylara bir devlet adamı gözüyle bakarken Özal’ın ise bir iş adamı gözüyle bakmasıyla açıklamıştır 81. Burada hem Demirel hem de Özal için vurgulanması gereken en önemli nokta her ikisinin de devlet yönetiminde liyakate önem vermeleridir. Örneğin Özal’ın liyakate verdiği önemle ilgili bir hatırasında Korkut Özal şunları nakletmektedir: 82 

“- Abim Başbakan’dı. Ziyaretine gitmiştim. Birkaç kişi abime diyordu ki efendim filanca bürokrat ile falanca bürokrat halkçı, onları alın. 

Turgut Abim kızdı. 
– Ne dedi? 
- Bahsettiğiniz kişiler, başarılı bürokratlar. Ben adamın partisine değil, liyakatine bakarım. 

Korkut Özal’ın bu hatırasından sonra Donat, Demirel’in liyakate verdiği önemi de Vahit Erdem’le Demirel arasında geçen şu hatırayla anlatmaktadır: 

Vahit Erdem (Ak Parti, Kırıkkale Milletvekili), Turgut Özal’ın savunma Sanayi Müsteşarıydı. Özal’dan sonra Demirel, Başbakan olunca.. Vahit Erdem’i çağırdı: 

- Başarılısın, göreve devam edeceksin.” 

 Devlet yönetiminde Demirel, organik devlet görüşünü benimsemişti yani bürokrasiyi büyüten bir yönetim anlayışı vardı. Bu görüşe göre devletin amaçları, bireylerin amaçlarının mekanik toplamından ibaret değil, devletin bunun dışında ek ve ya farklı amaçları olabilirdi, yani devlet bireyler üzerinde ayrı bir varlık olarak görülebilirdi 83
Bu da devletin biraz daha kutsallığı anlamına da geliyordu. Özal ise devlet yönetiminde mekanik devlet görüşünü benimsemişti. Bürokrasiyi küçültmek en önemli hedefleri arasında olmuştu. Mekanik devlet yönetimi anlayışında devlet toplumun organik bir parçası değil, bireyler tarafından kendi ortak amaçlarına ulaşmak için yaratılan bir kavramdır. Devlet, bireyler üzerinde ayrı bir varlık olarak görülmeyip onlar için var olan bir egemenlik anlayışıdır. Devleti kutsama söz konusu değildir 84. 

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME 

Siyaset bilimi araştırmaları genellikle problemli olarak kabul edilirler. Siyaset biliminin bu problemli alanında ilk göze çarpan konu ise “ Siyasi Liderlik ” konusudur. 
Liderlik konusu her devlet tipi için oldukça önemli olmuştur. Bundan dolayıdır ki güçlü bir siyasi liderliğin devleti başarıya götüreceğine ve tam tersi bir durumda da yani zayıf bir siyasi liderliğin ise devleti başarısızlığa sürükleyeceğine inanılmaktadır.85 Küreselleşme ile birlikte siyasi liderliğin de tanımı değişmiştir. 
Bu yeni siyasi liderliğe getirilen tanımla küreselleşmenin; bilgi, üretim, yatırım, yeni fikirler ve uluslararası otoriteyi kendi içinde barındıran yeni uluslararası ve 
hatta ulus üstü liderlere ihtiyaç duyulmasına sebep olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca küreselleşmenin ortaya çıkardığı yeni siyasi lider tipinde; uluslararası 
organizasyonlarla, ülkelerin bölgesel gruplarıyla ve küresel aktörlerle uyumiçinde olmanın önemine vurgu yapılmaktadır. 

 Türkiye özelinde de siyasetin en önemli bileşeni hep siyasi liderlerin karar ve uygulamaları olmuştur. Hatta toplumun her alanında siyasi liderlerin öne çıkan rolleri ile siyasetin akışını alt üst edebilir oluşları, Türkiye’deki demokrasinin iddialı bir söylemle “ Siyasi Lider Demokrasisi ” olarak tanımlanmasına bile sebep olmuştur 86. 

Bundan dolayıdır ki ,

Türkiye’de siyasi liderler partilerinden ve parti programlarından daha çok konuşulmuş ve ön planda olmuşlardır. Türk siyasi hayatında kendileri hakkında çok konuşulmuş ve tarihe isimlerini yazdırmış en önemli siyasi liderlerden ikisi Turgut Özal ve Süleyman Demirel’dir. 

 Özal bürokrasinin içinden gelmiştir fakat bürokrasinin dar kalıpları tarafından şekillenmeye müsaade etmemiştir. Özal çoğu yazar tarafından ifade edildiği gibi 
bürokrasiyi yok kabul etmemiş aksine bürokrasiyi iyi tanıdığı için bürokrasiyle ters düşmeden bürokrasiyi dönüştürmeye çalışmıştır. 
Özellikle bürokrasinin hantallığını gören Özal çok hızlı bir şekilde kamu reformları yapmış ve tedrici olarak bürokrasiye istediği şekli vermeye çalışmıştır. 
Özal için bürokraside temel unsur liyakat ve işlevsellik olmuştur. Özal bürokrasi ile ilgili aldığı kararlarda cesur davranmıştır. Temkinden ziyade şecaati tercih etmiştir. Bu ise daha çocukken hiçbir yere bağlanmadan il il gezmesine ve ABD’den aldığı liberal bakış açısı endeksli eğitimine verilebilir. 

 Demirel de bürokrasinin içinden gelmiş bir liderdir. Demirel 30 yaşında genel müdür, 40 yaşında önce parti genel başkanı sonra başbakan olmuştur. 
Bu süreçte 6 defa hükümetten gitmiş ve 7 defa da tekrar hükümet kurmuştur. Bundan dolayıdır ki Demirel’in bürokrasiyi çok iyi tanıdığı bir gerçektir. 
Demirel’in bürokrasiyi çok iyi tanıması O’nun bürokrasiye karşı sürekli temkinli olmasını sağlamıştır. Bundan dolayıdır Demirel hiçbir zaman bürokrasiye karşı olmamıştır. 
Partisinin askeri ve yargı bürokrasisinden çektiği sıkıntılar ve kendisinin de belli bir zaman aralığında yasaklı olması bu temkinin ana sebeplerindendir. 
Demirel’in 28 Şubat sürecindeki özellikle de askeri ve yargı bürokrasisini destekler mahiyetteki beyanatları da bu bilinçaltının yansımasıdır. 

 Demirel’de sürekli bir devlet ciddiyeti vardır. Bu ise yukarıda da bahsedildiği gibi devlet kademelerinin hemen hepsinde görev yapmış olmasından ileri gelmektedir. 

Demirel’in bu ciddiyetinin arkasında da devletçi geleneğin izlerini bulmak mümkündür. 

    Yukarıda bahsedilenler ışığında Özal millete güvendiği ve bunun sayesinde askeri ve yargı bürokrasisi gibi çoğu dengeyi görmezden geldiği ve bunları devre dışı bıraktığı söylenebilir. Demirel ise bu dengeleri hayatı boyunca hep gözetmiştir. Askerle ve yargıyla çatışmamış, her zaman orta yolu tutmuştur. 

 Sonuç olarak Özal ve Demirel’e bakıldığında her ikisinin de bürokrasinin içinden gelmiş olmasından dolayı devleti çok iyi tanıdıkları söylenebilir. Özal da Demirel de kendilerine Türkiye’nin kalkınmasını hedef olarak almışlardır. Özal bu kalkınmayı küresel ölçekte ele alırken Demirel bunu ülke sınırları ile sabitlemiştir. 
Hem Özal için hem de Demirel için demokrasi mecburi istikamettir. Her iki lider de bu istikamette gerek tavizler vererek gerek bürokrasiyi yok sayarak ilerlemişlerdir. Her iki lider de Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak için birikimlerini seferber etmişlerdir. Kimisi ekonomik alanda başarılı olurken kimisi de kalkınma alanında muvaffak olmuştur. Halkla mesafeleri ve yakınlıkları gerek kullandıkları dil ve gerekse kullandıkları enstrümanların farklılığına rağmen son derece özenli olmuştur. 
Her iki lider de halkın unutamadığı liderler arasında yerlerini almışlardır. Buradan hareketle günümüz siyasi liderleri için her iki liderden de alınacak çok dersin olduğu muhakkaktır. Çünkü devlet ciddiyetiyle de halkla irtibat kurulabileceği gerçeği bu iki liderde ortaya konulmuştur. 

 Burada Özal ve Demirel bürokrasi ile ilişkileri açısından karşılaştırılmıştır. Unutulmamalıdır ki sosyal bilimler alanında yapılan her türlü karşılaştırma mutlaka ama mutlaka belli noktalarda eksik kalmak zorundadır. Çünkü insanın merkez alındığı sosyal bilimlerde karşılaştırılan kurum, ideoloji, sistem ve insanın kendisi hiçbir zaman mütekabiliyet ölçüsünde karşılaştırılamaz. Bu gerçekten hareketle Özal ve Demirel için yapılan bu karşılaştırmada da her iki şahsın geçmişleri, hayat tecrübeleri, imkân ve imkânsızlıkları, yaşadıkları devir…gibi özellikler bu iki şahıstan birisinin belli bir alanda daha önde görülmesine sebep olmuş olabilir. 
Özal Türkiye’yi liberalleştiren ve dünyaya açan bir lider olarak telakki edilmekte ve anılmaktadır. 

Oysa unutulmamalıdır ki Özal’ı keşfeden ve Türk siyaset sahnesine çıkaran Demirel’dir. 


DİPNOTLAR;

61 http://www.tccb.gov.tr/sayfa/cumhurbaskanlarimiz/suleyman_demirel/ 
62 Komşuoğlu, A. (2008). Siyasal Yaşamda Bir Lider Süleyman Demirel, İstanbul: Bengi Yayınları, s. 103-108. 
63 Komşuoğlu, a.g.e., s. 111-112. 
64 Turgut, H. (1992). Demirel’in Dünyası I. Cilt, İstanbul: ABC ajansı Yayınları, s.177. 
65 Bora, T. (2002). Amerika: “En” Batı ve “Başka” Batı. Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Modernleşme ve Batıcılık içinde, İstanbul, İletişim Yayınları, s.147-149, 
Arat, Y. (2008). Süleyman Demirel, M.Heper ve S.Sayarı(Der.) içinde, Türkiye’de Liderler ve Demokrasi (s.101-120), İstanbul: Kitap Yayınevi, s. 101. 
66 Komşuoğlu, a.g.e., s. 114. 
67 Turgut, H. (1992). a.g.e., s.185-186 
68 Arat, Y. (2008). a.g.m., s. 103. 
69 Sarıer, İ. (1999). “Zaferden Hezimete”, Sabah, (Yazı Dizisi: 21-24 Nisan 1999), s. 16. 
70 http://www.milliyet.com.tr/suleyman-demirel/ 
71 Çakır, R.(1994). Çiller Takiyye mi Yapıyor?. Milliyet, 12 Aralık 1994, s. 12. 
72 Cansen, E. (1989). Oyunun Kuralı “Demirel ve Özal”, Hürriyet, 4 Haziran 1989, s. 4. 
73 Süleyman Demirel (2012).TBMM Tutanak Hizmetleri Daire Başkanlığı, Komisyon: Darbe Kom. Giriş: 14.45 Tarih: 7/6/2012 Grup: Uyan-Selim Sayfa: 3 

74 Oral, F. S. (1973). Süleyman Demirel’in Kişiliği, Ankara: Fuat Süreyya Oral Yayını, s.198-199. 
75 Cemal, H.(2010). Türkiye’nin Asker Sorunu, İstanbul: Doğan Kitap, s.33. 
76 Cemal , a.g.e., s.27. 
77 Tokatlıoğlu, M.Y. (2005). Küreselleşme ve Kamu Hizmetleri, İstanbul: Alfa Aktüel Yayınları, s.24. 
78 Süleyman Demirel, (2012).TBMM Tutanak Hizmetleri Daire Başkanlığı, Komisyon: Darbe Kom. Giriş: 14.45 
Tarih: 7/6/2012 Grup: Uyan-Selim Sayfa: 4 
79 Donat, a.g.m. 
80 Çekirge, F. (2014). Akşam Yemeklerindeki İbret. Hürriyet, 
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26197722.asp, 
Erişim Tarihi: 11.04.2014. 
81 Cansen, a.g.e., s. 4. 
82 Donat, a.g.m. 
83 Tokatlıoğlu, a.g.e., s.24. 
84 Çelebi, a.g.e., s.5. 
85 Masciulli, J., Molchanov, M. A., & Knight, W. A., a.g.m. 
86 Heper ve Sayarı, a.g.e., s. 8. 

KAYNAKÇA 

Adair J.(2005).Kışkırtıcı Liderlik-Inspiring Leadership(Çev. P. Ozaner), Ankara: Alteo Yayıncılık. 
Afkhami, M. , Eisenberg, A. , Vaziri, H.(2007). Kadınlar İçin Liderlik Eğitimi El kitabı (Z. Şişman, Çev.), İstanbul: Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı. 
Akyol, M. (2000). Beni Çok Ararsınız, Ankara: Akçağ Yayınları. 
Arklan,Ü.(2006). Siyasal Liderlikte Karizma Olgusu: Recep Tayyip Erdoğan Örneğinde Teorik Ve Uygulamalı Bir Çalışma. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler 
Enstitüsü Dergisi, Sayı: 16, Konya. 
Ataman,M. (2000). Özalizm: Türkiye’de Yeniden Yapılanma Teşebbüsü,” Liberal Düşünce, C.5, S. 19, ss. 53-63. 
Aydın, N. (2012). Weberyen Bürokraside Liyakat Ve Türk Kamu Bürokrasisinden Bir Kesit: ‘Siyasetin Bürokrasi İronisi’. Sayıştay Dergisi, 85, 51-67. 
Başaran, İ. E. (1982). Örgütsel Davranışın Yönetimi, Ankara: A.Ü. Eğitim Fakültesi Yayını. 
Başaran, İ. E.(1992). Yönetimde İnsan İlişkileri(1.Basım), Ankara: Kadıoğlu Matbaası. 
Binark, İ. (2008),Turgut Özal Hayatı ve Eserleri, Ankara: Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği Yayınları. 
Birand, M.A. ve Yalçın, S.(2001). The Özal, Bir Davanın Öyküsü, İstanbul: Doğan Kitapçılık. 
Bora, T. (2002). Amerika: “En” Batı ve “Başka” Batı. Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Modernleşme ve Batıcılık içinde, İstanbul, İletişim Yayınları. Arat, Y. (2008). 
Süleyman Demirel, M.Heper ve S.Sayarı(Der.) içinde, Türkiye’de Liderler ve Demokrasi (s.101-120), İstanbul: Kitap Yayınevi. 
Cansen, E.(1989). Oyunun Kuralı “Demirel ve Özal”, Hürriyet, 4 Haziran 1989. 
Cemal, H.(2004). Özal Hikayesi, İstanbul: Doğan Kitap, s.136. 
Cemal, H.(2010). Türkiye’nin Asker Sorunu, İstanbul: Doğan Kitap, s.33. Tokatlıoğlu, M.Y. (2005). Küreselleşme ve Kamu Hizmetleri, İstanbul: Alfa Aktüel Yayınları. 
Çakır, R. (1994). “Çiller Takiyye mi Yapıyor?”, Milliyet, 12 Aralık 1994. 
Çekirge, F. (2014). Akşam Yemeklerindeki İbret. Hürriyet, http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26197722.asp, Erişim Tarihi: 11.04.2014. 
Çelebi, K. (2000). Kamu Ekonomisi Analizi Kamu Ekonomisinin Büyüklüğü Sorunu, Manisa: Emek Matbaası. 
Diker, H.Ü.(2007). “Siyasal Liderlik”, http://siyasal.org/content/view/608/80/. 
Donat, Y., (2005) “Bürokrasiye Dair”, http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/donat/2005/05/04/burokrasiye_dair (ErişimTarihi : 05.03.2014) 
Erol, E. (2005). Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi, İstanbul: Beta Yayınları. 
Eryılmaz, B. (2013). Bürokrasi Ve Siyaset, Bürokratik Devletten Etkin Yönetime, İstanbul: Alfa. 
George, A L. and Bennett, A. (2005). Case Studies and Theory Development in the Social Sciences ,Cambridge MA: MIT Press. 
Greenstein, F. (2004). The Presidential Difference: Leadership Style from FDR to George W. Bush ,Princeton NJ: Princeton University Press. 
Grint, K.(2005). Leadership: Limits and Possibilities ,New York: Macmillan. 
Güney, S.(2012). Liderlik, Ankara: Nobel Yayıncılık. 
Heper, M. , Sayarı, S. (2008). Türkiye’de Liderler ve Demokrasi, İstanbul: Kitap Yayınevi. 
Heywood, A. (2015). Siyaset, Ankara: Adres Yayıncılık. 

http://trosmtr.blogspot.com.tr/2012_08_01_archive.html 

http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-5504-37-ozalin-yerli-prensi.html 

http://www.milliyet.com.tr/suleyman-demirel/ 

http://www.tccb.gov.tr/sayfa/cumhurbaskanlarimiz/suleyman_demirel/ 

http://www.tccb.gov.tr/sayfa/cumhurbaskanlarimiz/turgut_ozal/ 


İbicioğlu, H.(1998). Türk Aile Sistemi Normlarının Üniversitede Okuyan Öğrencilerin Lider Özellikli Yetişip Yetişmemesine Etkisinin İncelenmesi ve Süleyman Demirel 
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğrencileri Üzerinde Bir Uygulama, Isparta: SDÜ İİB. İzmir Ticaret Odası, “ 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 
İzmir Ticaret Odası’ndaki Konuşmaları”, 24 Aralık 1992. 
Kapani, M., (2014). Politika Bilimine Giriş, Ankara: Bilgi Yayınevi. 
King, A. (2002). Leaders’ Personalities and the Outcomes of Democratic Elections, New York: Oxford University Press 
Koçel, T.(2010). İşletme Yöneticiliği, İstanbul: Beta Yayınevi. 
Komşuoğlu, A. (2008). Siyasal Yaşamda Bir Lider Süleyman Demirel, İstanbul: Bengi Yayınları. 
Konukman, E. (1991). Çağ Atlayan Türkiye 1920-1983-1990, Hazırlayan: Kutlay Doğan, Türk Basın Birliği Ankara Temsilcisi, Ankara. 
Laçiner, S. (2003). Özal Dönemi Türk Dış Politikası, Türkiye’nin Dış; Ekonomik, Sosyal Ve İdari Politikaları, Ankara: Siyasal Kitabevi, s. 25-48. 
Masciulli, J., Molchanov, M. A., & Knight, W. A.(2009). Political Leadership in Context. 
The Ashgate Research Companion to Political Leadership, Farnham: Ashgate. 
Melih, H. (1989). Şahsi Tutumlarında ve Devlet İdaresinde Demirel-Özal Karşılaştırması. 
Doğru Söz, Temmuz 1989, Yıl: 14, Sayı: 161, s. 22.,Demirtepe, Ü. (1991). 
Politikacılarımızın Röntgeni. Milliyet, (19-26 Ekim 1991). 
Nye, J.J. (2008). The Powers to Lead, New York: Oxford University Press. Peele, G. (2005). Leadership and Politics: A Case for a Closer Relationship?,Leadership, 1, 2, 187–204 
Oral, F. S. (1973). Süleyman Demirel’in Kişiliği, Ankara: Fuat Süreyya Oral Yayını. 
Özkazanç, A. (1998). Türkiye’de Siyasi İktidar Tarzının Dönüşümü, Mürekkep, No:10-11. 
Sarıer, İ. (1999). “Zaferden Hezimete”, Sabah, (Yazı Dizisi: 21-24 Nisan 1999), s. 16. 
Süleyman Demirel (2012).TBMM Tutanak Hizmetleri Daire Başkanlığı, Komisyon: Darbe Kom. Giriş: 14.45 Tarih: 7/6/2012 Grup: Uyan-Selim. 
Süleyman Demirel, (2012).TBMM Tutanak Hizmetleri Daire Başkanlığı, Komisyon: Darbe Kom. Giriş: 14.45 Tarih: 7/6/2012 Grup: Uyan-Selim. 
Tolan, B. (1991). Toplum Bilimlerine Giriş, Ankara: Feryal Matbaacılık. 
Tosun, K. (1990). Yönetim ve İşletme Politikası, İstanbul: İstanbul Üniversitesi İ.İ.E.Ya.,Ya. No:125. 
Turgut, H. (1992). Demirel’in Dünyası I. Cilt, İstanbul: ABC ajansı Yayınları. 
Tümtürk, Y. (2008)Yeni Türkiye’nin Mimarı. Ankara: Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği Yayınları. 
Uğur, F. (2011). Özlenen Demokrat Turgut Özal, İstanbul: Zaman Kitap. 
Uluç, A. V. (2014). Liberal - Muhafazakar Siyaset ve Turgut Özal’ın Siyasi Düşüncesi. Yönetim Bilimleri Dergisi Cilt: 12, Sayı: 23, s. 107-140. 
Wildavsky,A. (2006). Cultural Analysis, ed. Brendon Swedlow, Dennis Coyle, Richard Ellis, Robert Kagan and Austin Ranney ,New Brunswick: Translation. 
Wright, P. (1996). Managerial Leadership, Mackays of ChathanPub., Kent. 
Yalçın, A.S.(1999). Personel Yönetimi, İstanbul: Beta Basım. 
Yavuz, M.H. (1997).Political Islam and the Welfare (Refah) Party in Turkey. Comparative Politics, s. 63-82. 
Yıldız, M. (2008). Yüksek Lisans Tezi: Avrupa Birliğine Tam Üyelik Başvurusuna Giden Süreçte Turgut Özal’ın Yaklaşımları, Çalışmaları ve Politikası, Isparta. 
Yıldız, N. (2002). Liderler, İmajlar, Medya, Ankara:Phoenix Yayınevi. 
Zaleznik, A. (1992). Managers and Leaders; Are They Different, Harvard Busines Review, Mart- Nisan, s.126-132. 


http://dergipark.ulakbim.gov.tr/jemsos/index


****