29 Mayıs 2019 Çarşamba

IRAK KÜRT MUHALAFET HAREKETİNDE ULUSLARARASI BOYUT BÖLÜM 1

IRAK KÜRT MUHALAFET HAREKETİNDE ULUSLARARASI BOYUT BÖLÜM 1




1918-1975 ARASI DÖNEMİN ANALİZİ 
Ogün DURU* 
*Yönetici Editör, Orta Doğu Stratejik Araştırmalar Merkezi. 


ÖZET 

Bu makalede, Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürtler arasında merkezi yönetime karşı gelişen muhalefet hareketinin, bölge ve bölge dışı ülkelerle kurduğu ilişkilerden nasıl etkilendiği irdelenmektedir. Araştırmanın varsayımı, Kürt hareketinin ortaya çıktığı şartların, siyasi taleplerini dillendirme ve merkezi yönetimine bunları kabul ettirme başarısının dış dinamiklerle yüksek bir bağımlılık ilişkisi içinde olduğudur. Çalışmada; dış etkilerin Kürt kimliği’nin olgunlaşmasına, siyasi talep çıtasının yükseltilmesine, muhalefetin bütünlüğüne 
ve dağınıklığına ne yönde tesir ettiği sorularına cevap aranmaktadır. 

Bu bağlamda çalışma Irak’ın İngiliz etkisine girdiği 1917 ile Kürt hareketinin en önemli kırılma noktalarından birini yaşadığı 1975 yılı arasındaki dönemi kapsamaktadır. 


İNGİLTERE ve TÜRKİYE’NİN KÜRT HAREKETİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ:1918-1926 ARASI DÖNEM 

1918-1919 aralığında Irak’taki yönetim modelini oturtmaya çalışan İngilizler, Musul’un kontrolünü amaçlayan Kürt projesine iyi bir başlangıç yapmış fakat çok kısa sürede projede kullandıkları aktörlerle ters düşmüşlerdir. İngilizler Musul’a hâkimiyetlerini, o dönem için bölgenin en nüfuzlu Kürt ileri geleni olan Şeyh Mahmud Berzenci’yi yetkilendirerek sağlamaya çalışmıştır. Süleymaniye’de yaşayan Şeyh Mahmud Berzenci, toprak sahibi bir aristokrat ve aynı zamanda Kadiri tarikatının başıydı.1 Şeyh Mahmud gücünü büyük ölçüde, 
dedesi Şeyh Kek Ahmed ve babası Şeyh Sait ile üne kavuşan Berzenci Ailesi’nin itibarından alıyordu. Berzenci ailesinin etkinlik alanı ise Süleymaniye ile sınırlı olduğu belirtilmektedir.2 

Şeyh Berzenci, Osmanlı devleti ve İngiltere ile ilişkilerinde reelpolitiğe uygun hareket etmiştir. En büyük hassasiyeti, yerel hâkimiyetini ya da otoritesini korumak, yani özerkliğini muhafaza etmek olmuştur. Bu nedenle Birinci Dünya Savaşı’nda silahlı birlikleriyle Osmanlı devleti safında İngilizlere karşı savaşmıştır. Osmanlı devletinin geri çekilmek zorunda kalacağına ve İngiltere’nin bölgeyi ele geçireceğine kanaat getirdiğinde ise, konumunu garantileyecek pazarlıklara girişmiştir. İngilizlerle ilişkilerinin istenen sonucu vermediği 
zamanlarda ise Türklerle ilişkiye girmeye çalışacaktır. 

Şeyh Mahmud İngilizlerle ilk kez, 7 Nisan 1918’de Kerkük’ün işgal edilmesinden hemen sonra ilişki kurmuştur. Kerkük’teki İngiliz komutanına yazdığı mektupla İngilizlerin hâkimiyeti altında bir Kürt yönetimi kurulmasını ve özerk yönetimin başkanlığını kendisinin atanmasını istemiştir. Ancak, bölgenin en büyük aşiretlerinden Hemevendlerin de İngilizlerle ilişki kurmaya çalıştığı sırada dengeler aniden değişmiş, İngilizler Kerkük’ten çekilmiş, Türk yetkililer Mahmud’un temaslarını öğrenmiştir. Süleymaniye’deki Türk askeri birliğinin 
komutanı Mahmud’u tutuklamış, Irak cephesinden sorumlu komutanı da idama mahkûm etmiştir. Ancak infaz gerçekleştirilmemiş ve bir süre sonra Irak’taki 6. Ordu Başkomutanlığı’na getirilen Ali İhsan Paşa daha farklı bir siyaset gütmüştür. Ali İhsan Paşa, Berzenci’yi kazanmaya çalışmış ve İngilizlere karşı kendisinden faydalanmak için savaş gücü kapasitesini artırmıştır.3 

Mondros Ateşkesi’nin yapılması ve Ali İhsan Paşa’nın Osmanlı kuvvetlerini bölgeden çekmek zorunda kalması üzerine, Paşa Süleymaniye’nin yönetimini Şeyh Mahmud’a bırakmıştır.4 Berzenci ise, Osmanlı devletinin çekilmesinden sonra bölgeye girmesi kesinleşen İngilizlerle yeniden pazarlıklara girişmiştir. Binbaşı Noel Süleymaniye’ ye gelmiş ve kendisiyle görüşmüştür. Noel, bölgede ilk tetkikleri yapan ve İngiliz siyasetine yön verme etkisine sahip bir istihbarat subayıydı. Bu nedenle Kürtlere özerklik verilmesi önerisi, (1920’ye kadar görevde kalacak) Bağdat’taki Yüksek Komiser Arnold Wilson tarafından kabul edilmiştir:5 

Neticede, 1 Aralık 1918’de Süleymaniye’yi ziyaret eden Yüksek Komiser Wilson, Mahmud’a verdiği bir mektupla İngiliz devleti adına onu bölgenin valisi olarak 
yetkilendirmiştir. Şeyh Mahmud kendini tüm Kürtlerin temsilcisi olarak göstermek için 40 aşiret reisinin imzası olan bir mektup vermiştir.6 Merkezi Süleymaniye ve resmi dili Kürtçe olan bu yönetim, kendi askeri birliği, bütçesi ve gelir kaynaklarıyla ayakları üzerinde durabilen bir birime dönüştürülmeye çalışılmıştır.7 Ancak Şeyh Mahmud’un hâkimiyetini daha geniş bir bölgeye yayma arzusunun Yüksek Komiser Wilson’un görüşleriyle çatışması ise ilişkilerde aniden büyüyen bir çatlak yaratmıştır. Başından beri Kürtlerin özerkliğine karşı 
olan geleneksel emperyalizmin temsilcisi Yüksek Komiser Wilson, Kürtlerin de Araplar gibi bölünmesi ve kendilerini yönetmede başarısız olmaları halinde ne yapmaları gerektiğini İngiltere’nin tayin edeceği düşüncesindeydi. 1 Aralık 1918’de Mahmud’u yetkilendirmeye geldiğinde gövde gösterisi ve İngiltere destekli “birleşik-bağımsız Kürdistan” sözü verilmesi ısrarıyla karşılaşan Wilson, yetkinin kaynağının İngiltere olduğunu anlatmakta güçlük çekince Berzenci yönetimine karşı daha mesafeli bir politika içinde yer almıştır. Buna karşın Şeyh 
Mahmud hiçbir zaman bulunduğu noktayı İngilizlere borçlu olduğunu düşünmemiştir.8 

Şeyh Mahmud’un bağımsızlık yönündeki girişimleri İngilizlerin tepkisine yol açmış ve 1919’da Kerkük ve Kifri ilçeleri Süleymaniye’deki özerk yönetimin yetki sahasından çıkarılmış; ardından Revanduz ile Köysancak da Erbil’e bağlanmıştır. Böylece Süleymaniye’deki özerk yönetimin etki alanı bu şehir ve yakın çevresinden ibaret kalmıştır.9 

Bu gelişmeler üzerine Şeyh Mahmud doğrudan çatışmaya girerek İngilizlere isteklerini kabul ettirme politikasına yönelmiştir. Ancak çatışmalar İngiltere’nin üstünlüğüyle sonuçlanmış ve Şeyh Mahmud yakalanarak Hindistan’a sürgüne gönderilmiştir.10 

1920 yılına gelindiğinde Anadolu’da gelişen kurtuluş savaşı İngiltere’nin Kürt politikasını modifiye etmesine yol açmıştır. Osmanlı sonrası döneme ilişkin olarak Şubat 1920 Londra Konferansı, Nisan 1920 San Remo Konferansı ve nihayet Ağustos 1920 Sevr Anlaşması, hem İngiltere’nin Kürt politikasını büyük ölçüde netleştirmiş hem de 

Anadolu’nun nasıl paylaşılacağına karar verilmiştir. 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması’nda Musul’daki Kürtlerin geleceğini tayin edecek çok önemli hükümler içermiştir. Anlaşma’nın 62, 63 ve 64. maddelerinde bazı koşulların yerine gelmesi halinde 1 yıl zarfında bağımsızlığına kavuşacak özerk bir Kürdistan kurulması öngörülmüştür. Özellikle 64. Madde doğrudan Musul’la ilişkiliydi.11 

Madde 64: İşbu anlaşmanın yürürlüğe konuşundan bir yıl sonra, 62. maddede belirtilen bölgedeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye’den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyi’ne başvurmaları halinde ve Konsey bu nüfusun bu bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varırsa ve bu bağımsızlığı onlara tanımayı salık verirse, Türkiye, bu tavsiyeye uymayı ve bu bölgeler üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeyi şimdiden yükümlenir. Bu vazgeçmenin ayrıntıları başlıca Müttefik devletlerle Türkiye arasında yapılacak özel bir sözleşmeye konu olacaktır. Bu vazgeçme gerçekleşirse ve gerçekleşeceği zaman Kürdistan’ın şimdiye dek Musul Vilayeti’nde kalmış kesiminde oturan Kürtlerin, bu bağımsız Kürt devletine kendi istekleriyle katılmalarına, başlıca Müttefik devletlerce hiçbir karşı çıkışta bulunulmayacaktır. 

Konferanslar ve anlaşmalar sürecinden sonra İngiltere’nin Kürt politikası ve Bağdat’ta kurulacak sistemin esasları, Mart 1921’de Kahire’de Winston Churchill’in başkanlığında yapılan toplantıda kesin çizgilere kavuşturulmuştur. Toplantıda, üç eski Osmanlı vilayetinin tek bir devlet -Irak’ın- çatısı altında birleştirilmesine, Fransızların Suriye’den kovduğu Faysal’ın kral yapılmasına ve ertesi yıl İngiltere-Irak arasında 25 yıl geçerliliği olan işbirliği anlaşması imzalanmasına karar verilmiştir. Kararlar hemen uygulanmış ve Faysal, 23 Ağustos 1921’de Bağdat’ta tahta çıkarılmıştır. 12 Krallık için yapılan göstermelik referandumda, Süleymaniye halkı oylamaya katılmayı reddetmiş; yüzde 4 civarındaki “hayır” oylarının büyük bölümü de Osmanlı yöneticisi isteyen Türkler ve Kürt yönetici isteyen Kürtlerin birarada yaşadığı Kerkük’ten çıkmıştır. Faysal’ın taç giyme törenine Süleymaniye’den ve Kerkük’ten katılan olmamıştır.13 

Diğer yandan Türkiye ise İngiltere’nin Musul üzerindeki hak iddiasından ciddi rahatsızlık duymaktaydı. TBMM Hükümeti 1921-22 döneminde Musul’un kuzeyine bazı birlikler göndererek askeri operasyonlara başlamıştır. Aynı dönemde İngilizler tarafından sürgüne gönderilen Şeyh Mahmud Hindistan’daydı ve özellikle Süleymaniye çevresinde karışıklıklar ve ayaklanmalar artarak sürmekteydi. 

Mustafa Kemal, Musul’daki Kürtlerin durumunu dikkatle izlemiştir. Henüz Milli Mücadele’nin örgütlenme çabalarının sürdüğü bir dönemde, ErzurumKongresi’nin kararlarını Berzenci’ye iletmiş ve işbirliği içinde hareket edilmesini gündeme getirmiştir:14 1 Şubat 1922’de Başkomutan Mustafa Kemal’in verdiği talimatla, Mısır Çerkezlerinden Özdemir Bey komutasında bir grup asker Revanduz’a gönderilmiştir. Talimatta, bu birliğin Türkiye ile hiçbir ilgisi olmadığı ve tamamen mahalli bir örgütlenme olduğu görüntüsü verilmesi istenmiştir.15 Özdemir Paşa ve müfrezesi 24 Haziran 1922’de bölgeye geldiğinde Surçi (Sürücü), Barzan, Zebar, Nadost ve Pistar gibi aşiretler Türklere destek veriyordu. Aşiretlerle 
başarılı ilişkiler kuran Özdemir Paşa kısa sürede Kürdistan sorunu ve Kürt hükümeti işinin İngiliz oyunu olduğuna, İngilizlerin İslam birliğini parçalamaya, Müslümanlar arasında ikilik yaratmaya çalıştığına pek çok kimseyi ikna edebilmiştir. Çalışmalar sonucunda İngiliz karşıtı olanlar ve Türkleri seven Kürtler harekâtın merkezi Revanduz’da toplanmış, kısa süre içinde İngilizlere karşı küçük ayaklanmalar tertiplenmiştir. Özdemir Bey’in müfrezesi aşiret birlikleriyle takviye edilmişti. Ancak halen İngiliz kuvvetleriyle mukayese edilemeyecek kadar az ve donanımsızdı. Bu nedenle de harekât son derece dikkatli yürütülmüştür.16 

Kürt bölgesinde siyasi ve askeri hâkimiyetleri iyice azalan İngilizler, Türklerle Kürtlerin Süleymaniye’ye ortak harekât düzenlemesinden korktukları için bu şehirdeki askeri birliklerini geri çekmişlerdir. Meydana gelen yönetim boşluğu üzerine, Süleymaniyeli ileri gelenler bir kent meclisi kurmuşlar, meclisin başına Şeyh Mahmud’un kardeşi Şeyh Kadir getirilmiştir. Ancak Meclis Revanduz’daki komutanlığın baskısını üzerinde hissetmiştir.17 Dönemin tanıklarından Refik Hilmi’ye göre Türklerin bölgedeki etkisi öylesine artmıştır ki, dengeler artık İngiltere aleyhine dönmüştür. Revanduz’u üs tutan Türkler ve Kürtler burada kendi Milli Meclislerini kurmuştur. Meclisin başına Surçi (Sürücü) Aşireti Reisi Şeyh Rakip getirilmiş, emrine verilen askeri güçle İngiliz kuvvetleriyle yapılan savaşlarda önemli başarılar sağlamıştır. Etki alanları Zibar, Akra, Ronya ve Derbend’e kadar yayılmıştır. Kürt aşiretlerinin çoğu Türklerle işbirliği yapmaya başlamış, hatta Süleymaniye’de Türk sempatizanları çoğunluğa ulaşmıştır. Amediye halkı ve Şeyh Ahmet Barzani de Revanduz Kürtlerinin safına geçmiştir.18 

Köşeye sıkışan İngilizler, 1919’da sürgüne gönderdikleri Şeyh Mahmud Berzenci’yi, Kerkük ve Erbil’e karışmaması şartıyla 30 Eylül 1922’de Süleymaniye’ye geri göndermişlerdir. Mahmud bir ay içinde teşkilatlı bir hükümet kurmuş ve ikinci ayın sonunda yani Kasım 1922’de kendisini “Kürdistan Kralı” ilan etmiştir.19 Mahmud’un dönüşüyle birlikte İngilizlerin korktukları başlarına gelecektir. Türklerle pazarlıklara girişen Mahmud İngilizlere karşı her an harekete geçmeye hazır olduğunu bildirecek, önkoşul olarak ise İngiliz 
işgalinden kurtulmayı müteakip Türk hükümetinin kendilerine muhtariyet tanımasını isteyecektir. 29 Aralık 1923’te aralarında aşiret liderlerinin de katıldığı yemin töreninde, Kur’an’ı Kerim’e el basılarak, “…Âlemi İslamiyete bağlı kalmak şartıyla Türk hükümetinin vereceği meşru bir imtiyazı ve idare-i muhtariyeti, İngilizlerin Kürt kavmine vermek istedikleri gayrı meşru bir istiklale tercih ettikleri ve bu ihsana karşı her türlü emir ve mücadeleye hazır ve kendilerinden başka hiçbir nüfuza merbut kalmayacakları…” yeminini etmişlerdir.20 Artık İngilizler için Berzenci’nin kesin olarak bertaraf edilmesi gerekiyordu. Çünkü Kürt bölgelerindeki karışıklığın yanı sıra, Berzenci’nin güneydeki Şiilerle ülkede 
genel bir ayaklanma için temas kurduğu ve Özdemir Bey’le beraber Kerkük’e ortak saldırı planı yaptığı bilgisini almışlardı.21 Öte yandan Ankara Hükümeti ise ne Özdemir Bey’e askeri destek vermeye ne de Özdemir Bey’in Mahmud’u Türkiye’nin yanına çeken özerklik pazarlığına sıcak bakmıştır. Ankara’da umutlar Ocak 1923’te başlayacak Lozan görüşmelerindeki diplomasi trafiğine bağlanmıştır. 

Türk ordusunun Musul’a girmekten vazgeçmesinden sonra, beklediği yardımcı kuvvetlerin gelmemesi Özdemir Bey’in bölgedeki otoritesini sarsmış, yörenin en büyük aşiretlerinden olan Barzan ve Balik aşiretleri İngilizlerle anlaşmaya başlamış ve kuvvet dengesi Türkler aleyhine dönmüştür.22 Bunun üzerine İngilizler meşhur hava kuvvetleriyle şiddetli bir saldırıya geçerek Mart 1923’te Berzenci’yi Süleymaniye’den ayrılmak, Türk birliklerini de Revanduz’dan geri çekilmek zorunda bırakmıştır.23 Cephane sıkıntısına düşen ve kuvvetleri azalan Özdemir Bey, İran’a sığınmıştır. Böylelikle Türkiye’nin Kürt bölgesindeki askeri varlığı son bulmuş olmaktaydı. 

Askeri olarak Musul vilayetinin bir bütün olarak İngilizlerin etkisi altına girmesi Lozan görüşmelerini de doğrudan etkilemiştir. Lozan’da Türkiye Musul üzerindeki hak iddialarını gündeme getirmesine rağmen İngilizler bu konuda taviz vermek istememiştir. Bu durum doğal olarak her iki tarafın da Kürt hareketi üzerindeki etkisini artırmasına yol açmıştır. 

Musul Sorunu Bağlamında Irak Kürt Hareketi: Türkiye’nin ve İngiltere’nin Kürt Politikası Lozan’daki görüşmelerinde sırasında TBMM’de Musul’un İngilizlere bırakılacağı yönünde bir hava sezilmesi üzerine bazı Kürt milletvekilleri kuzey-güney ayrılığına tepki göstermişlerdir. TBMM’deki gizli oturumda Hükümet’e karşı eleştiri dozunun yükselmesi üzerine, Mustafa Kemal, Misak’ı Milli’nin belli bir sınırı olmadığını anlatan bir konuşma yapmıştır.24 Lozan görüşmelerinin kesildiği ve iki ay ara verildiği dönemde çok önemli bir gelişme yaşanmıştır: Hilafetin kaldırılması. 3 Mart 1924’te hilafetin kaldırılması Ankara’nın Anadolu Kürtleri’yle olduğu kadar Musul vilayetindeki Kürtlerle ilişkilerinde de bir milat 
olmuştur. Ömer Kürkçüoğlu Hilafet’in kaldırılmasını, Musul’u alarak Araplara komşu olacak Türkiye’nin İslam etkenini hilafet üzerinden tehlikeli biçimde kullanmasından korkan İngilizlere güvence vermesi şeklinde açıklamaktadır. Kürkçüoğlu’na göre, hilafetin kaldırılması Şeyh Sait İsyanı’nda belirleyici rol oynadığı gibi Kürt unsurunun çoğunlukta bulunduğu Musul üzerindeki Türk iddiasını da haliyle zayıflamıştır. Çünkü milliyetçi düşünceye yabancı olan Musul Kürtlerinin Türkiye’yi Irak’a tercih ettikleri söylenebiliyorsa bunun başlıca nedeni, Halife’ye yani İslam’a olan bağlılıklarıydı.25 Nitekim o dönem Musul’da görevli olan İngiliz siyasi subayı Edmonds durumu şöyle anlatmıştır:26 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

27 Mayıs 2019 Pazartesi

Vahşi bir Rantın Anatomisi: Ataköy Sahilinde Ne Yeşil kaldı, Ne Kıyı…

Vahşi bir Rantın Anatomisi: Ataköy Sahilinde Ne Yeşil kaldı, Ne Kıyı…


Ali DAĞLAR

alidaglar@gmail.com

Cumhuriyetin ilk toplu konut projesiydi Ataköy. Sahili de İstanbul’un en güzel, en doğal plajı. Marmara Denizi’nin düzensiz kentleşmeye paralel kirlenmesiyle atıl kaldı önce; sonra ticari ilişkileri müphem bir işadamına peşkeş çekilip İstanbulluyla bağı koparıldı tümden. Gözlerden uzak turizm bölgesi ilanıyla da inşaat canavarının, İstanbul’u betona gömen vahşi rantın o büyük çarkı dönmeye başladı.

Yolsuzlukların batırdığı Emlakbank’ın mülkiyetindeki bölgenin, yoksula ev yapma misyonundan, inşaat rantının motoru olmaya terfi eden TOKİ’ye devriyle beraber betonun önlemez yükselişi başladı. Önce üzerindeki bir kısmı anıt niteliğinde 1000’i aşkın ağaç gizlice kesilerek yok edildi. Ardından kumsalın üzerinde Bakırköy’ün nefesini kesecek beton kuleler yükselmeye başladı. Belediye ve yurttaşlar yargıya gitti, kampanyalar düzenledi, protesto yürüyüşleri yaptı; fakat her defasında küçük rötuşlar, hülleler ve hilelerle inşaatlar yükselmeye devam etti.

Bugüne dek Ataköy sahiliyle, üzerindeki inşaatlar arasındaki hukuki bağı koparan, inşaatları yasa dışı hale getiren iki karar çıktı mahkemelerden. Bunlardan biri de geçen aralık ayında, Danıştay İdari Davalar Genel Kurulu’nun aldığı karardı. Mahkeme kararları hükümet-belediye-müteahhit işbirliğinde yok sayılıp fiili durum yaratılarak büyük bölümü tamamlandı kulelerin. Hatta maket üzerinden satışları dahi bitti, taşınmalar başladı.

Bize de İstanbul’un bu son doğal plajının gözümüzün önünde, sadece beş yıl içinde tüm yargı kararlarına rağmen önlenemeyen katline ağıt niyetine bu yazıyı kaleme almak kaldı.

Türkiye’nin ilk doğal plajı, ilk AVM’sine kurban edildi bir zamanlar atakoy sahil

Ataköy, Cumhuriyet döneminin ilk toplu konut projesi olarak 1950’lerde planlandı. Yarı bataklıktı bölge. Dünyaya örnek olacak bir şehircilik örneği olarak inşa edildi proje. Sahili de Türkiye’nin en modern ve en doğal plajı olarak açıldı.

Şehirleşmenin yoğunlaşmasıyla beraber tüm atıkların döküldüğü Marmara Denizi 80’lere gelindiğinde kullanılamaz haldeydi. Ataköy plajı da lağım kokuları ve pisliğiyle çekiciliğini yitirdi, kapandı.

80’lerin sonunda Türkiye’nin ilk AVM’si olarak inşa edilen Galleria ile ilk doğal plajımızın işgali de başlamış oldu. Zaten plaj ve içindeki tesisler Yasef Öztürk’e peşkeş çekildiğinden beri halk denize ayağını sokamaz olmuş, sahil tüm İstanbullulara kapanmıştı.

90’larda yeni bir imar nazım planıyla tüm bölge, Ataköy 1-2-3-4-5 dahil, yoğun imarlı turizm bölgesi haline getirildi. İki emsal ve 70 metre yükseklik o günlerde sağlandı. Sheraton Hotel, Capacity, Titanic Hotel, Ramada bu imar planıyla Ataköy’ü cendereye soktu.

Yolsuzlukların merkez üssü haline gelen Emlakbank 2000’lerde lağvedilince, bankanın Ataköy’de sahip olduğu tüm araziler TOKİ’ye devredildi. Böylelikle rantın önü açıldı. 2005 sonrası TOKİ bu arazileri yeşil alana dönüştürmek yerine parsellere bölüp sattı.

Sahil şeridi için sekiz ihale düzenlendi bir zamanlar atakoy sahil. 1

Ataköy sahili, Eminönü’nden Avcılar’a uzanan kıyı şeridindeki tek doğal kıyı, tek doğal plajdı. Emlakbank ile TOKİ arasında imzalanan 14 Aralık 2001 tarihli protokolle toplam 412 bin metrekarelik Ataköy sahil şeridi TOKİ’ye devredildi.

Alan başlangıçta 124 bin 980 metrekare büyüklüğündeki 59/2 parsel ile 287 bin 716 metrekare büyüklüğündeki 564/151 olmak üzere iki parselden oluşmaktaydı. Turizm alanı ilan edilen yer için otel, AVM, rezidans, akaryakıt istasyonu vb. fonksiyonlar tanımlanmış, bina yüksekliği 72 metre olarak belirlenmişti.

TOKİ sahili satmak için sekiz  ihale düzenledi. Galleria, Sheraton ve Dünya Göz’ün bulunduğu alanı ilk kez 4 Eylül 2008’de ‘mevcut binaları ve 100 bin metrekareye yakın ek inşaat imkanı’ ilanıyla ihale etti, satamadı.

23 Eylül 2008’de TOKİ bu kez sahilin 249 bin 980 metrekarelik 2. Kısım ve Ataköy Konakları önündeki alanı ‘Kıymetli Arsa’ ilanıyla 650 milyon TL muhammen bedelle satışa çıkardı ve SİNPAŞ’a 850 milyon liraya sattı.

İhaleden iki hafta önce kuruldu, tek başına katılıp kazandı.

Üzerinde tarihi Baruthane yapılarının bulunduğu Ataköy sahilindeki 160 Parsel (Baruthane) TOKİ  tarafından 12 Temmuz 2010’da ‘restore et, işlet’ modeliyle kiralama ihalesine çıktı. 59 bin 800 metrekare turizm ve rekreasyon alanı parsel, üzerindeki tarihi yapıların aslına uygun restorasyonu, anıt ağaçların korunması şartıyla yıllık 6 milyon liradan, 49 yıllığına, ihaleye tek başına katılan Çelebican A.Ş.’ye kiralandı.

Ticaret sicil kayıtlarına göre şirket, ihale tarihinden hemen önce, 30 Haziran 2010 tarihinde kurulmuştu.

İstanbul’un Son sahili kampanyası Atakoy sahil

Ataköy sahilindeki yapılaşma Aralık 2013’te başladı. Önce alandaki yeşil ağaçlar yok edildi. Ardından hafriyat çalışmalarına başlandı. Ataköy 1. Kısım Koruma ve Güzelleştirme Derneği, İstanbul’un son sahilinin korunması için başbakanlığa mektup kampanyası başlattı.

Şöyle deniliyordu mektupta: “Sn. Başbakan son beyanatında yüksek yapılanmaya karşı olduğunu, yeşilin korunması gerektiğini ifade etti. Bu görüşleri destekliyoruz. Tarihi yarımadanın batı uzantısını Ataköy mahallesi oluşturur. Bu mahalle, DP döneminin uluslararası mimari literatüre geçen planlı, örnek projesidir. Mahallenin doğal kıyısı ise bu projenin ruhu ve kuruluş sebebidir. Ataköy’ün yeşil alanlarını ya da kıyısını, asıl projesine aykırı olarak betonlaştırmak, denizle kara arasına duvar örmek sadece bu örnek mirası tahrip etmekle kalmaz,  geri dönüşü olmayan çevre zararlarına ve binlerce insanı ilgilendiren sağlık sorunlarına neden olur. Unutulmamalıdır ki, İstanbul’un Ataköy kıyısındaki bu  eşsiz doğal mirasının, rant uğruna tahrip edilmesinin vebali de büyüktür.”

Mahkemeden ilk iptal TOKİ 19 Ağustos 2009’da bu kez yeni 158-161-162 parselleri, metrekaresi 5 bin 500 liradan satmak, 160 parseli yıllık 6 milyon liradan 49 yıllığına kiralamak için ihaleye gitti. İstanbul 5. İdare Mahkemesi ihaleyi iptal etti. İhale 19 Kasım 2009’da yapılmak üzere ilan edildi fakat ertelendi.

9 Aralık 2009’da yapılan ihalede 11 bin 950 metrekarelik 158 parseli, ihaleye tek başına katılan Bosphorus firması 65 milyon 750 bin liraya aldı. 28 Nisan 2010’daki ihalede ise 59 bin 799 metrekarelik alana sahip Baruthane binalarının yer aldığı 160 parseli metrekaresi 8 bin liradan 49 yıllığına kiralamak istedi, olmadı. TOKİ aynı parseli 6 milyon liraya indirip 26 Mayıs 2010’da ihaleye gitti, kiralayamadı. 8’inci ihalede 160 parseli 6 milyon liraya kiraladı. 161 ve 162 parselleri kâr paylaşımı usulüyle ihaleye çıkarıp Özyazıcı-Karadeniz Örme’ye verdi.

Kıyı kenar çizgisi nedir?

Ataköy 1. Kısım Koruma ve Güzelleştirme Derneği, İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nde İstanbul Valiliği aleyhine dava açtı. Ataköy sahilinde inşaat projeleriyle kıyı çizgisinin yanlış çizildiğini, 76 metreye kadar yükselecek 20-25 blokla ilgili kıyı kenar çizgisinin yeniden tespitini ve kamu yararına aykırı müdahalenin önlenmesini istedi (Kıyı kenar çizgisi; deniz, tabi ve suni göl ve akarsularda taşkın durumu dışında, suyun karaya değdiği noktalardan oluşur. Kıyı kenar çizgisi deniz, tabi ve suni göl ve akarsularda kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık vb. alanların doğal sınırını oluşturur. Kıyı; kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasında kalan bölümdür).

Bilirkişi: Özel yasayla rant sorunu aşılabilir

Mahkeme jeolog, mimar ve harita mühendisinden oluşan bilirkişi atadı. Heyetin düzenlediği raporda, “İstanbul’un en değerli yerleri haline gelen bu sahil şeridi için belki de buraya özgü, özel yasaların çıkarılmasıyla (rant) sorunun üstesinden gelinebileceği kanaatini taşıyoruz” deniliyordu. Raporun son bölümünde ise şu tespit yapıldı: “Belirlenen bu çizginin yerinin, sondaj verilerine dayalı rapora göre bilimsel verilere dayanmadığı gözlenmiş olup, asıl kıyı kenar çizgisinin mevcuttan daha ötede ve kara içine doğru olduğu kanaatine varılmıştır. 

Bu bakımdan mevcut kıyı kenar çizgisinin ilgili Bakanlık komisyonlarınca bilimsel yöntemlere göre yeniden çizilmesi gerekmektedir. 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 4. maddesine göre kıyı kenar çizgisinin, ‘doldurma suretiyle arazi elde edilmesi halinde de değiştirilemeyeceği’ hususu gayet açıktır. Bu maddeden yola çıkarsak kıyılar ancak kıyı kenar çizgisinden sonraki kısmı itibariyle kullanılabilir.”

Ataköy sahilinin hayalet ağaçları

Sahil şeridindeki ağaçlar da bu inşaat sürecinde, paravanların ardında kesilerek yok edildi. Kumsala paralel uzanan, bazıları anıt niteliğinde ağaçların rölöve çalışmasının TOKİ tarafından Efem Ormancılık’a verildiği mahkemeye sunulan raporla ortaya çıktı.

Bugün büyük bölümü kesilmiş 1057 ağaç arasında 100 yaşını aşmış, anıtsal nitelikte. Sakız, ladin, dişbudak, meşe, ıhlamur, sedir, kestane, çınar türü ağaçların kayıt altına alındığı raporda şöyle deniliyor: “Çapı 10 cm’nin altında, 5 metreden kısa ağaçlar dikkate alınmamıştır. Planda 1057 adet ağacın yerleri gösterildi, türleri, boyları, tepe ve göğüs çapları, yaşları ve sağlık durumları verildi. Alanda yapraklı ve iğne yapraklı ağaçlar ve sınırlı sayıda meyve ağaçları var. Alan uzun süredir bakım görmemiş olduğundan, parsellerde bulunan ağaçlardan 136 adedinin gövdelerinde çürüme ve kovuklar mevcut. Yara ve kovuk tedavisi ile sağlık budaması yapılmalıdır. Alanda ‘Anıtsal Nitelikli’ korunmaya değer 317, 342, 356, 370, 387, 929, 1000 No’lu toplam 7 adet anıtsal ağaç bulunuyor. 1 Göknar, 37 Akçaağaç, 20 Kestane, 77 Kokarağaç, 9 Gülbişim, 10 Sedir, 46 Çitlembik, 4 Erguvan, 1 Mandalina, 1 Huş, 13 Kısmet Ağacı, 4 Leylandi, 74 Servi, 9 İğde, 19 İncir, 52 Dişbudak, 12 Ceviz, 2 Karayemiş, 9 Defne, 4 Kurtbağrı, 3 Manolya, 8 Dut, 8 Palmiye, 2 Ladin, 84 Çam, 111 Sakız, 74 Çınar, 115 Kavak, 10 Erik, 3 Armut, 2 Meşe, 179 Akasya, 37 Söğüt, 1 Mazı, 1 Ilgın 8 Ihlamur, 7 Karaağaç,.”

Erdoğan Bayraktar: Çuvalla Para aldık, Önlerini kesmeyelim bayraktar arsa sb

Ataköy sahilindeki yapılaşma mahkemelik olup kamuoyunda tartışılırken perde arkasında neler döndüğü, 17-25 Aralık, büyük yolsuzluk operasyonuyla ortalığa saçılan tapelerde ortaya çıktı. Tarih 16 Aralık 2013, telefonun bir ucunda dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, öteki ucunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman var.

Erdoğan Bayraktar: Ben telefonda şu anda Abdullah Bey’le görüşüyorum. 
Bu Ataköy’deki iş uzuyor hâlâ daha yani oradaki iş.

Mehmet Ali Kahraman: Onlar şeyi kabul etmediler, biz biliyorsunuz bu planı yaparken 10 metre de sahildeki yolun terki meselesi vardı bir de 40 metrelik … oluşturma durumu vardı. O 40 metrelik… terk olmayacak ama arazi içinde yeşil alan gibi olacak, bi çekme mesafesi gibi olacak, onlar o kısmı kabul etmediler yani.

E.B: Yarın o zaman gelsin, sen de gel bi toplantı yapalım çözelim onu ya. Çünkü orada sattık, çuvalla da para aldık onlardan. Şimdi sanki önlerini biz kesiyormuş gibi sıkıntı oluyor ya.

M.A.K: Tamam bakanım tamam…

E.B: Ahmet Özyazıcı bize geldi, tasdikini istiyor.

Tarih 29 Kasım 2012, telefonun ucundakiler, aynı isimler. İnşaatların sahibi Ahmet Özyazıcı’nın, işlerinin onayı için bizzat bakanlığa çıktığını öğreniyoruz.

E.B: Bu Ahmet Özyazıcı geldi de. Şimdi o …sini tasdikini istiyor.

M.A.K: … O TOKİ üzerinden gelmişti bize. Fakat incelememizi tam yapamadık… Geçen sene, merkez komisyon kararı aldık. Tabiat Varlıkları Merkez Komisyonu, orada yüksekliğin indirilmesi, blokların 5’e indirilmesi falan, bu tip hususları şey yapmıştık. Yine komisyon kararıyla onu düzeltsek belki daha iyi olur…

E.B: Yani öyle üst yazıyla bize gelmesi konu değil. Biz orada ne söz verdiysek onu yapacağız… Biz de ona göre tabii TOKİ’nin uygunluğu olsun…orada Haluk Bey de okey dedi, hepsi okey dediler… Ahmet’in de işi kolaylaşır yani. İmar … uygundur gereğini arz ederiz diye bize diyecek plan yönünden kıyı kenar şeridi yönünden ve bir de Tabiat Varlıkları yönünden bize gönderecek onu, biz onaylayacağız bitecek gidecek iş.

M.A.K: Planın da şöyle bi sıkıntısı var bakanım; 5000’likte apart ünite gibi bi ifade var ama 1000’liklere yansımamış o. Biz orada bu şeyler yapı ruhsatı aldıktan sonra payını değiştireceğiz. O zaman belki çözeriz. Ama şu anki durumuyla 1000’likte pek apart ünite yapamaz gibi görülüyor.

E.B: Neyse onu bakın ayrıca adama yardımcı olalım artık.

‘Kıyıdır, Satılamaz’ kararı

İstanbul 3. İdare Mahkemesi, TOKİ’nin Karadeniz Örme - Özyazıcı ikilisine iki parselin satış ihalesini iptal etti. Davayı Bakırköy belediyesi açmıştı, daha sonra skandal bir şekilde feragat ettiği ortaya çıktı. “Kamu davasından feragat edilemez” diyen mahkeme, 11 Haziran 2014’te karar verdi ve “Deniz kıyıları devletin tasarrufu altındadır, özel mülkiyete konu edilemez, ülke güvenliği hariç kamunun kullanımına kapatılamaz” gerekçesiyle, TOKİ’nin 12 Temmuz 2010 tarihli ihalesini iptal etti.

Kararda Kıyı Kanunu’na göre kıyıya 100 metre mesafede inşaat yapılamayacağı vurgulanarak ‘… kamunun kullanımına açık tutulması gereken deniz kıyısı alanların, özel şahıslara satışı suretiyle, özel şahıslar lehine ayrıcalıklı durum oluşturularak, kamunun kullanımına kapatılması sonucuna neden olan dava konusu işlemde, kamu yararına ve hukuka uyarlık görülmemiştir… işlemin iptaline…” deniliyordu.

Bakırköy belediyesi ruhsatları iptal etti.,

Ataköy 1. Kısım Koruma ve Güzelleştirme Derneği Prof. Dr. Mesture Ayfer Kaynar İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nde, 2012 onanlı 1/5000 ile 1/1000 ölçekli Ataköy Turizm Merkezi Nâzım İmar Plan tadilatlarına dava açtı. Yüksekliği 70 metreyi bulan binaların deniz ve sahil ile olan irtibatını koparacağı, yeşil alanı yok edeceği, yoğunluk artışına neden olacağı, deprem riski yüksek, bozuk zemin üzerinde olduğu iddialarıyla planların iptalini ve yürütmeyi durdurma istedi.

Bilirkişi planların deprem riski göz önüne alınmadan hazırlandığına, kıyı kullanımının kamuya kapatıldığına, 70 metre yüksekliğin sakıncalarına vurgu yaparak, planların ‘planlama ilke ve teknikleri ile kamu yararına uygun olmadığı’ sonucuna ulaştı. Mahkeme bu rapora uyarak 2 Mayıs 2014’te yürütmeyi durdurdu. Bakırköy Belediyesi bu karar üzerine daha önce verdiği ruhsatları iptal etti. Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulu da 5. İdare Mahkemesi’nin kararına dayanarak, ruhsatların yürütmesini durdurdu. Bakırköy Belediyesi Temmuz 2014’te inşaatları mühürledi.

Bu kez Bölge İdare Mahkemesi Bakırköy Belediyesi’nin ruhsat iptalinin yürütmesini durdurdu ve inşaatların devamının önünü açtı.

İlk Mühür otele, İkincisi Blumar’a,

Sahilde başlayan inşaatlardan en hızlı ilerleyip bitirileni Hyatt Regency Oteli oldu. İlk mühür de bu binaya vuruldu. Ağustos 2014’te açılışı planlanan Hyatt Regency’e 26 Mayıs günü gelen Bakırköy belediyesi ekipleri, projeye aykırı bazı usulsüzlük/eksiklik tespit etti ve ‘yapı tatil tutanağı’ düzenleyerek inşaatı mühürledi. İnşaatta projeye aykırı olarak mekanik alan, havuz-WC-mutfak alanı, giriş saçağı ve açık havuzda yaklaşık 430 metrekarelik eklemeler tespit edildi. İddiaya göre bu eksiklikler tamamlandıktan sonra otel 2014 yılı sonunda açıldı.

Ataköy Konakları’nda oturanlar Sinpaş’ın inşaat faaliyetlerine başlamasıyla birlikte Bakırköy Belediyesi ve İBB aleyhine İstanbul 10. İdare Mahkemesi’nde dava açtılar. Polifarma İlaç San. adına açılan davada ‘Ataköy 6. Kısım Mahallesi sahil bandında bulunan 564 ada 181 parsel üzerindeki inşaata ilişkin 29.11.2013 tarih ve 5736 sayılı onaylı mimari projeye istinaden 3.12.2013 tarihli inşaat ruhsatları ile ruhsatların dayanağı imar planlarının yürütmesinin durdurulması ve iptali’ istendi.

Ataköylü Seniha Güngör de tescilli Baruthane’nin bulunduğu parselde iş makineleriyle çalışıldığı, tescilli ağaçların söküldüğü şikayetiyle 1 No’lu Koruma Kurulu’na başvurdu. Kurul başvuruya, “‘Baruthane Yapılar Topluluğu’nun tarihi eser olarak ihyası yönündeki kararlar haricinde 160 parsele ilişkin olarak herhangi bir yeni yapı izni verilmediği gibi bu yönde bir talep de iletilmemiştir” yanıtını verdi.

Ataköylü Kemalettin Doğan da İstanbul 8. İdare Mahkemesi’ne TOKİ’nin düzenlediği ihalenin iptali istemiyle dava açtı. İstanbul 1 No’lu KTVKK 14 Nisan 2015’te Bakırköy Belediyesi’ne de parselde ‘‘Baruthane Yapılar Topluluğu’nun tarihi eser olarak ihyası yönündeki kararlar haricinde 160 parsele ilişkin olarak herhangi bir yeni yapı izni verilmediğini’ bildiren bir yazı gönderdi.

Belediye bu şikayet ve yazı üzerine Blumar projesi inşaatını mühürledi. Blumar Otel-Çarşı Kompleksi için 2014 yılı sonunda teslimat yapılması düşünülüyordu.

Bakırköylülerin Büyük yürüyüşü,

Fotoğraf: DHA

Fotoğraf: DHA

Bakırköylüler, Ataköy sahilindeki betonlaşmaya karşı 20 Eylül 2014’te büyük bir protesto yürüyüşü düzenledi. Özgürlük Meydanı’ndan inşaatların yükseldiği sahile yürüyen Bakırköylülere, belediye başkanı ve CHP’li vekiller destek verdi. ‘Sahilde TOKİ istemiyoruz’, ‘Ataköy sahilini geri alacağız’, ‘Beton değil yaşanabilir bir dünya’ yazılı dövizler taşıyan grup davul zurna eşliğinde ‘Susma haykır, betona hayır’ sloganı attı.

Yürüyüş sonunda konuşma yapan Ercan Karakaş “Sahilinize, parkınıza, yeşilinize sahip çıktığınız için sizleri kutluyorum. Maalesef AKP hükümetinin elinde 13 yıldır bu şehir yağmalanıyor. Ormanlar bitiyor, deniz kenarlarına kadar bu ucube binalar dikiliyor, halkın talepleri dikkate alınmıyor” dedi.

Betona onay için yeni Koruma Kurulu oluşturuldu Mimarlar Odası, Ataköy sahilindeki projelere izin verilmesi için 1 Nolu Koruma Kurulu’nu devre dışı bırakmak üzere İstanbul 7 No’lu Koruma Kurulu’nun kurulduğunu ve projeye onay verdiğini açıkladı. Baruthane Yapılar Topluluğu bulunan parselde hazırlanan Blumar projesi, 2012’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2013’te ise İBB tarafından onandı. Bakırköy Belediyesi proje için 12 Mart 2013’te 7 ayrı yapı ruhsatı vererek 213 bin 303 metrekarelik inşaata onay verdi.

İstanbul Mimarlar Odası Sekreteri Ali Hacıalioğlu belediyenin verdiği ruhsatların iki yıllık süre 12 Mart’ta dolduğu için geçersiz olduğunu söyledi.  Belediye projeyi mühürledi. İstanbul 5. İdare Mahkemesi Çelebican İnşaat’ın Bakırköy belediyesi aleyhine açtığı, mühürlemenin iptali ve yürütmenin durdurulması talebini 19 Haziran 2015’te kabul etti. Belediye bu karara rağmen mührü ‘Koruma Bölge Kurulu izni olmadığı ve kamu yararı’ gerekçeleriyle yeniledi. Çelebican İnşaat, belediyenin mührü yenilediği 23 Haziran günü aynı mahkemeye 2. kez işlem iptali ve yürütmenin durdurulması başvurusu yaptı. Mahkeme ertesi gün mühürleme işlemi için yürütmeyi durdurarak müteahhit lehine karar verdi, inşaatın yolunu açtı.

Projede halka açık 50 metrelik sahil bandı görünmüyor.,

Görsel projenin kendi sitesinden alınmıştır. 

Görsel projenin kendi sitesinden alınmıştır.

Bakırköy Belediyesi 23 Haziran 2015 tarihinde bu kez Kuzu İnşaat’a ait Sea Pearl Ataköy’ü mühürledi. Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu düzenlediği basın toplantısında, Sea Pearl Ataköy projesinin reklam ve pazarlamasında Anayasa gereği kamuya açık olması şart 50 metrelik sahil bandının görünmediğini, halka açık şeridin sanki inşaatların bahçesiymiş algısı verildiğini belirtti.

Kuzu İnşaat, Bakırköy belediyesi aleyhine mühür işleminin durdurulması ve iptali istemiyle 4. İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme 48 saatte dosyayı inceleyerek, yürütmeyi durdurdu. Kuzu İnşaat kararı gerekçe göstererek belediyenin mührünü kırdı ve inşaata yeniden başladı. Belediye mühür fekki iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Son karar geldi; ne yeşil  kaldı, ne kıyı!

Ve son karar dava açıldıktan tam beş yıl sonra geldi. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nin, Ataköy 1. Kısım Koruma ve Güzelleştirme Derneği’nin açtığı TOKİ ihalesinin iptali davasını yetki yönünden ret kararını bozdu. Genel Kurul kararı kesin.

4. İdare Mahkemesi şimdi ihalenin kamu yararına uygun olup olmadığını, arazinin yeşil alan statüsünü, betonlaşma tehlikesini görüşecek, bilirkişi tayin edecek. Oysa davalı parsele şimdi Özyazıcı İnşaat-Karadeniz Örme ortaklığı tarafından ‘Yalı Ataköy Evleri’ adıyla 16 katlı 5 blok dikildi, daire satışları tamamlandı. Bilirkişi davacıların yeşil alan iddiasını arşiv fotoğrafları üzerinden tespit edebilecek. Davacıların dikkat çektiği betonlaşma tehlikesi de gerçek oldu. Mahkemenin ihaleyi iptali halinde büyük bir kaos yaşanacak, satışı iptal edilecek arazinin, üzerindeki binalarla beraber yeniden nasıl ihale edileceği idareyi çıkmaza sürükleyecek.

Dairelerin metrekare fiyatı Boğaz’la yarışıyor; 10 bin dolar Özyazıcı İnşaat, Yalı Ataköy Evleri projesinde 23 Nisan 2013’te satışlara başladı. Projede yer alan 140 metrekarelik 2+1 konutların satış fiyatı 3 milyon 600 bin TL olarak açıklandı.

Ataköy Konakları’nın tam karşısında, yaklaşık 125 bin metrekare arazide, Katar’ın TOKİ’si olarak bilinen Qatari Diar ile Kuzu Grup ortaklığında sekiz ayrı blok ve bir otelden oluşan inşaat projesi devam ediyor. Teslimatlar Mart 2017-Şubat 2018 olarak belirlendi. Metrekare satış fiyatı 7 bin 200 dolar ile 10 bin 550 dolar olarak belirlendi.

Blumar Ataköy projesi ise Yorum İnşaat-Turkmall tarafından sürdürülüyor. Projede rezidans, ofis, otel ve AVM var, rezidans alanı 30 bin metrekare, ofis alanı 8 bin metrekare, AVM alanı 27 bin 500 metrekare olarak tasarlandı.


http://www.diken.com.tr/vahsi-bir-rantin-anatomisi-atakoy-sahilinde-ne-yesil-kaldi-ne-kiyi/

**

17-25 ARALIK OPERASYONU ERDOĞAN BAYRAKTAR FEZLEKESİ., BÖLÜM 8

17-25 ARALIK OPERASYONU ERDOĞAN BAYRAKTAR FEZLEKESİ., BÖLÜM 8


C) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR’IN NÜFUZUNU KULLANARAK ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA YARAR SAĞLAMASI  

21.11.2013 günü saat:11.08’de Murat KURUM’u (05334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (03124179940) aradığı görüşmede özetle;  Erdoğan’ın 
“Kayabaşında Aşhan diye yemek firması var mı”, “Türkerlerin işini yapıyormuş” dediği, Murat’ın “Bir araştırayım bakanım” dediği, Erdoğan’ın “Sürmeneli çocuklar bunlar”, “Bunlar çok yemek işi alıyo alıyordular Toki’den canım ben ben hatırlıyorum”, “Başkasının aldığı işlere de bunlara veriyordular 50 bin 100 bin lira çıkarıyordular onlara da yapıyordular öyle bir durumları da vardı yani iyi bir firma bu bacağı kesik bir adam vardı onun da adamları bunlar bizim Sultanahmet Meslek Lisesinde benim arkadaşımdı onun da adamları şimdi bunlar diyor ki biz diyor orda yemek işi yapıyoruz tezgahımız mutfagımız her şeyimiz var bizim kurduk şeyi Murat da bizden memnun genel müdür ama şimdi elimizden bu işleri alıp bizi burdan kovalıyorlar alıp başkasına verecekler burayı he Türkerler falan memnunmuş bunlardan Türkerin işini yapan adam” dediği, Murat’ın “hani ben size doğruyu anlatayım da öyle bir öyle bir biz onlara girin falan demedik kendisi ya orda”, “İşte gitmiştir şey yapmıştır normalde orayı 
hepsini işte bir bir kişi yapsın diye şey yapmıştık BİZ PINAR YEMEK DİYE”, “SİZLE DE ŞEY YAPMIŞTIK” dediği, Erdoğan’ın “Ha yemek onu bir konuşalım onu ben şey hafta sonu yokum da ben hafta başı da şeye gideceğim bir konuşalım onu bir bakalım bir araştır o sen konuyu bir”, “Olmazsa olmazsa onlara başka bir şey bir yerden bir şey verebilirsen bir yemek bir şey var mı çıkacak mı öyle bir yemek iyi” dediği, Murat’ın “çıkar bakanım” dediği, 

26.10.2013 günü saat:18.28’da Murat KURUM’u (05334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (05305816161) aradığı görüşmede özetle; Erdoğan’ın 
“Ya bu Nevzat’ın yemek işini o şey istiyordu Ali istiyordu sen onu Abdullah’ın adamlarına mı şey yaptın” dediği, Murat’ın “Birini o Ali aldı bakanım birini  
Abdullah’a verdik ... o Abdullah’ın o gün yanlarında da o vardı zaten aslında ikisinin de yanında o vardı da birini o ... yapmış al şey yapmış yani almış” 
“Birini aldı yani bakanım ya 1500-2000 konutun birini aldı birini daha istiyor onu da Abdullah yapıyor bakanım” dediği, Erdoğan’ın “Ha bir tane verdiysen 
ona yeter canım” dediği,

04.03.2013 günü saat:13.33’da Murat KURUM’u (05334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (05305816161) aradığı görüşmede özetle; Erdoğan’ın 
“şimdi bu Nevzatların işinin ... Ali ... yapacak büfe büfesini bir kimseye söz verdin mi birine söz vermişsin onu galiba” dediği, Murat’ın “Abdullah birini söylemişti ama ona söyledik bakanım” dediği, Erdoğan’ın  “Haşem Kıroğluna versinler onu ben Nevzata dedim de ben dedi bana Murat dedi biri bir isim verdi dedi verecek” “Abdullaha da söyle onu bir başkasıyla şey yaparız ya onun Abdullahın dediği çocuğu başkasına şey yaparız” dediği, 

11.03.2013 günü saat:19.55’da Murat KURUM’u (05334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (03124179901) aradığı görüşmede özetle; Erdoğan’ın 

“Şimdi bu caminin ihalesini yapabilirsin ama biraz daha diyor düşürür onu diyor yani biraz rakam yüksek geldi 114 yüksek geldi ama çok da düşürülmez çünkü yani maliyeti bu değil mi maliyet rakamı” dediği, Murat’ın “Bakanım bu bu böyle devam edelim mi şimdi şey yoksa illa bir bir şeyler de şey de olsa böyle yapalım mı yani” dediği, Erdoğan’ın “Biraz daha indir..” “İndirebilirsen bir iki daha indir 3-5 indir yani indirebiliyorsan indir iyi olur yani BİZ ONLARI KOLLARIZ BAŞKA İŞLERDE YA” dediği tespit edilmiştir.

20.11.2012 günü saat:15.01’da Murat KURUM’u (5334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (3124179901) aradığı görüşmede özetle; E.BAYRAKTAR’ın ”... 
geldi buraya şimdi burada Albayraklar senin sesini de duyuyorlar bu Albayrak Medya grubu şey Net TV ile birde Yenişafak” “diyor ki işte şeyde onun diyor Emlak Konutta iş yapan bütün inşaatçılar diyor bize diyor hiç bir şey diyor vermiyorlar diyor bize  versinler biz öbürleri gibi böyle aç gözlü değiliz 
kanaatkarız diyorlar” dediği, Murat’ın “Emlak Konut olarak her ilanda kullanmaya çalışıyoruz bakanım ben müteahhitlere de aynı şeyi … hassasiyeti göstermelerini … bizzat söylerim” dediği, EBAYRAKTAR’ın “Tamam Teknik Yapıya nazımız geçer o adam yani ekstra bunlara ilave versin bunlar zaten öyle çok aşırı öbürleri gibi şeyler değil orada kime nazın Teknik Yapıya geçer bir de Ağaoğluna da geçerse o ikisine başkada varsa bilmiyorum …” …bu Kanal 24 e hava durumu şeyi sponsoru sen mi yaptın” dediği, Murat’ın “evet bakanım biz ona öyle bi” dediği, 
E.BAYRAKTAR “Bunlara da başka bi şey yap bunlara da inşaat durumu şeyi yap bi şey yap bunlara da ufak bi şey ya bunlar öyle bi şey değil yani iyi olur mecburuz bunlara …” dediği, Murat’ın “tamam bakanım ben kendileriyle konuşurum irtibata geçer gerekli şeyi yaparız bakanım” dediği, 

09.01.2013 günü saat:09.52’da Murat KURUM’u (5334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (3124179901) aradığı görüşmede özetle; 

E.BAYRAKTAR’ın “…biz Tevhit beyle beraberiz Tevhit KARAKAYA”  “24, Starın yönetim kurulu başkanı e onlara biraz daha fazla destek vermemiz lazım 
Murat yani reklamlardan ilanlardan başka nasıl oluyorsa ha biraz daha şey kuvvetlendirmemiz lazım onları …” dediği, Murat’ın “Tamam Bakanım biz 
bütün ilanlarımızı kullanıyoruz ama şeyi yine şey yaparız” dediği, E.BAYKARTAR’ın “sen onlar ... orda mesela belki şeyle Tevhit beyle de görüşsen iyi olur da Tevhit beyin bir şeyiyle biz Tevhit beyle görüştük onun için sizle görüşüyorum deyip orada baştaki işte Mustafa bey olsun ondan Yusuf Ziya Cömert olsun Ocak TAN olsun Murat ÇİÇEK olsun o üstteki tepedeki adamların la da görüşebilirsin onlarla bir yakınlaşma kurmakta fayda var iyi olur yani” dediği, Murat’ın “tamam Bakanım ben görüşeceğim gereğini yaparım” dediği, 

09.07.2013 günü saat:16.23’da Murat KURUM’u (5334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (3124179901) aradığı görüşmede özetle; E.BAYRAKTAR’ın 
“Murat bizim Bakan yardımcısının yiğeni bu Ayazmadan Olimpiyat stadının yanında 2+1 isitiyor bir tane 122 metre kare” “onu bir söyler misin B/1 BLOK 11. Kat” “on 135 numaralı daire 135” “..ismi Arena rezidensmış” “çocuğun ismi de Ali BALTA” “bizim Muhammet BALTA nın yeğeni” “oradan bir tane ona şey yapsın uygun fiyatla bir ev indirim yapsında” dediği, Murat’ın “Tamam” dediği tespit edilmiştir.  

D) DİĞER FAALİYETLER

Soruşturma kapsamında 17.12.2013 günü yapılan planlı operayon sırasında Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan BAYRAKTAR’ın, bazı şüphelileri arayarak operasyon hakkında bilgi verdiği ve yakalanmasını engellemek amacıyla Bakanlığı gitmelerini söylediği tespit edilmiştir.  

Konu ile ilgili şüphelilerin, Erdoğan BAYRAKTAR ile yaptığı görüşmelere bakıldığında;

17.12.2013 günü saat 06:36'da Abdullah Oğuz BAYRAKTAR’ın (5327815059) Erdoğan BAYRAKTAR (5305816161) ile görüşmesinde özetle; A. Oğuz  
"Benim evi polisler bastı" dediği,   Erdoğan'ın "Evimi" dediği, A. Oğuz "Acil arar mısın birilerini?" dediği, Erdoğan'ın "heh" dediği, A. Oğuz "Acil birilerini 
arar mısın?" dediği, Erdoğan'ın " Neyi arar mıyım" dediği, A. Oğuz'un " ACİL BİRİLERİNİ ARAR MISIN BİRİLENİ" dediği, Erdoğan'ın " tamam dur " dediği

17.12.2013 gün saat 06:54'da M.Ali KAHRAMAN  (905333393408) ile Erdoğan BAYRAKTAR'ın (5305816161)  görüşmesinde özetle;  Erdoğan'ın " Mehmet Ali seni polis alacak herhalde böyle bir durum var, bu İstanbul’dan çünkü Abdullah’ı almışlar Hüseyin SİPAHİ'yi almışlar" dediği, M. Ali'nin " Öyle mi" dediği, Erdoğan'ın " He çünkü orda savcılık talimatı Zafer ÇAĞLAYAN'ın oğlu sen seni de şimdi yani yakında gelirler senin basarlar evi " dediği, M. Ali'nin "Evi mi gelirler bakanım" dediği,  Erdoğan'ın " Eve gelirler sen daireye git olmazsa yani" dediği, M. Ali'nin "he" dediği, Erdoğan'ın "DAİREYE GİT DE BİZDE MÜDAHALE EDELİM" dediği, M.Ali'nin " Peki konu ne bakanım konu" dediği, Erdoğan'ın "Ben ne bileyim bilmiyorum ki bunu savcılık şeyi savcılık talimatı, hükümetin haberi yok" dediği, M.Ali'nin "...DOĞRUYMUŞ GELEN ŞEY O ZAMAN BİLGİ DOĞRUYMUŞ GELEN BİLGİ" dediği, Erdoğan'ın " Ne senin bildiğin bir şey var mı senin" dediği, M.Ali'nin " Yok benim bildiğim yok bakanım hiç bildiğim bi şey yok BEN SİZE ZATEN ŞEY YAPMIŞTIM BİLİYORSUNUZ SÖYLEMİŞTİM ŞEYİ O BİLGİYİ VERMİŞTİM DAHA ÖNCE " dediği, Erdoğan'ın " Hayır bilgi verdinde böyle bir araştırma var dedin yani bi bi has bi has bi şey yok" dediği, M. Ali’nin “Yok hayır şey demiştim savcılık dosyayı hazırlamış başbakanada bilgi verilecekmiş” dediği, 
Erdoğan’ın “Başbakana bilgi verilmemiş başbakana bilgi verilse bizim haberimiz olur” dediği, M. Ali’nin “Evet sizde ben konuşuyorum İçişleri Bakanıyla 
demiştiniz” dediği, Erdoğan’ın “İçişleri bakanının da haberi yok, ben İçişleri Bakanını şimdi aradım haberi yok oda savcıdan şey yapmış savcıdan gelmiş 
Abdullah ile şeyi almışlar Hüseyin SİPAHİ'yi” “…şimdi Sadık'ı alacaklar seni alacaklar” dediği, M. Ali’nin “Polis geldi” “Kapının önü” dediği, Erdoğan’ın 
“Sen bi bak bakalım şey yapabiliyorsan bi organize edebiliyorsan bi bak da” dediği, M. Ali’nin “NE YAPAYIM KAÇAYIM MI EVDEN?” dediği, Erdoğan’ın 
“KAÇABİLİYORSAN KAÇ” dediği, M. Ali’nin “Tamam bakanım” dediği tespit edilmiştir.

17.12.2013 gün saat 06:57'de Sadık SOYLU (5302646441) ile Erdoğan BAYRAKTAR'ın (5305816161)  görüşmesinde özetle; Erdoğan’ın “SADIK POLİS BİRAZ SONRA GELİP SENİ ALACAK EVDEN KAÇ SEN” “Bu bi trabzonspor ile ilgili herhalde bu Mehmet Ali KAHRAMAN planlama ile ilgili işte İstanbul’dan bizim Apdullah’ı, Hüsyein’i , İbrahim HACIOSMANOĞLU nu aldılar şimdi de Muh... şeyin evindeler senin kapıda da vardır şimdi polis şuanda” “Bakta bi haber ver bana” dediği tespit edilmiştir.

17.12.2013 gün saat 07:09'da Sadık SOYLU (5302646441) ile Erdoğan BAYRAKTAR' ın (5305816161)  görüşmesinde özetle; Sadık’ın “Ben çıktım evden efendim” dediği, Erdoğan’ın “Geldiler mi eve senin polisler” dediği, Sadık’ın “Yok efendim” dediği, Erdoğan’ın “Sen nereye geçtin” dediği, Sadık’ın 
“Ben şuanda taksiye biniyorum efendim yukarı cafede oturacam bi yerde” dediği, Erdoğan’ın “OOO TELEFONDAN ŞEY YAPARLAR SENİ BULURLAR SENİ” 
“Yani ben şimdi geçiyorum şeye zaten bakanlığa” “Yani biz gerçeği ... daha 8 de gelecek ama ben şimdi çağırırım onu” “GEL BURAYA BURDAN GEÇERİZ 
BAKANLIĞA O ZAMAN” dediği, Sadık’ın “Anladım efendim” dediği tespit edilmiştir.


***

17-25 ARALIK OPERASYONU ERDOĞAN BAYRAKTAR FEZLEKESİ., BÖLÜM 7

17-25 ARALIK OPERASYONU ERDOĞAN BAYRAKTAR FEZLEKESİ., BÖLÜM 7


07-Birinci Dereceden Doğal Sit Alanı Olan İller Bankası Sarıyer Arazisinin Gerçeğe Aykırı Raporla İmara Açılması

İlimiz Sarıyer İlçesi Tarabya Mahallesinde İller Bankası mülkiyetindeki 1. Dereceden Doğal Sit Alanı olan 1108 ada 10 parselin sit alanından çıkartılarak 
İmara açılması için suç örgütünün faaliyet yürüttüğü tespit edilmiştir.
1. Dereceden Doğal Sit alanı olan iller bankasına ait taşınmazın, hızlı bir şekilde imara açılabilmesi için doğal sit alanından çıkarılması gerektiği, ancak 
alanın tamamen koruluk olması nedeniyle Tabiat Varlıkları Korumu Kurul üyelerini ikna edilememesi üzerine kurul üyelerine arsanın sit derecesinin 
düşürülmesini kabul ettirdikleri görülmüştür. 
Bunun üzerine 3 Numaralı Tabiat Varlıkları koruma kurulundan, korunan alanın mevcut durumunun belirlenmesi için 4 Mevsimi Kapsayan Ekolojik Temeli 
Bilimsel Araştırma raporu beklenilmesi kararı çıkmıştır.  Bunun üzerine suç örgütü geçmişe dönük 1 yıllık gerçekdışı bir rapor hazırlayarak arsanın sit 
derecesini düşürerek koruluk alanı imara açtıkları anlaşılmıştır.  Şüpheliler yapmış oldukları görüşmelerde söz konusu koruluk alanın imara açılmasını 
Erdoğan BAYRAKTAR’ın bilgisi doğrultusunda yaptıklarını söylemişlerdir.

Konu ile ilgili şüpheliler arasında gerçekleşen görüşmelere bakıldığında;

07.06.2013 günü saat:21.45’de Ergül ÇINAR'ı (05058927176) Mehmet ERDAL'ı (05304628717) aradığı görüşmede özetle ; Mehmet'in "şey için aradım 
bu İller Bankasının şeyi vardı ya Sarıyerde" dediği, Ergül'ün "Onu bu haftanın gündemine yazdık bendeki taslak ... var" "Raporunu şey yapacaklar işte 
yetiştirecekler başkanım" dediği, Mehmet'in "ön değerlendirmesi nasıl" dediği, Ergül'ün "ekip şey diyor neydi çıkmasın diyorlar sit kararı iptal edilmesin 
çıkmasın diyorlar" dediği, Mehmet'in "O ÖNEMLİ YA ONU SÖYLESENE BANA YA" "Ahmet beyle görüştün mü onu" dediği, Ergül'ün "görüştük orda şey demişler zaten yukardan hani üç yaparsak, üç yaparız demişler" "şimdi işin hızlı olması için normalde İLK BAŞLARDA ŞEY DİYORLARMIŞ TAMAMEN ÇIKSIN SONRADAN BAKMIŞLAR AĞAÇLIK FALAN VAR ÇOK ZORLANIRIZ BU KARARDA" "YANİ 3 TE KARAR KILMIŞLAR 1 DE İMİŞ ŞUANDA" "3'e düşürülmesi için işte Ahmet beye o şekilde söylenmiş yukardan"  dediği, Mehmet'in "Kime Ahmet EMİL'e mi" dediği, Ergül'ün "evet Ahmet EMİL'e" "YUKARDAN BAKANLIKTAN SÖYLEMİŞLER" dediği, Mehmet'in "bizim Ahmet AYYILDIZ birşey demiş mi hiç" dediği, Ergül'ün "BAKANLIKTAN SÖYLEMİŞLER" 
"Ahmet EMİL'e bakanlıktan söylemişler ve konuşulmuş şeyle il müdürüyle konuşmuş Ahmet EMİL demiş müdürüm demiş hani çıkartılması isteniyor 
bunun ama bu demiş çok zorlar demiş bizi oldukça böyle yeşil örtünün olduğu tamamen ağacın olduğu büyükçe bir alan demiş sıkıntıya sokar demiş, 
bizi sonra görüşülmüş o zaman demişler 3 yapalım hani 1 den 3 olsun" "HIZLI OLMASI İÇİN BAŞKANIM HIZLI OLMASI İÇİN TAMAMEN ÇIKMASI GEREKİYOR YA" "Hani bir yıl süre beklemeden"  dediği,

19.07.2013 günü saat:16.34’da Ahmet AYYILDIZ/Ahmet EMİL’in (05321640258) Osman İYİMAYA’yı (05309286844) aradığı görüşmede özetle ; 

Ahmet AYYILDIZ’ın “Hani bi sitten çıkaralım denmişti de bi yer vardı İller Bankasının” “He şimdi onunla ilgili karar arkadaşlar burda şey yaptı rapor 
etti tabi kurula da girdi onlar da ekolojik temelli bilimsel araştırma raporu deniliyor biliyorsun” “sizin Ankarada böyle bir rapora gerek yok gibi bir şeyiniz oluyor mu ki”  dediği, Osman’ın “Yok öyle bir şeyimiz olmaz da ön değerlendir me komisyonunun” “Raporu önemli tabi orda ön değerlendirme” dediği, Ahmet AYYILDIZ’ın “Ön değerlendirme komisyonu bak sana vereyim Ahmet EMİL burda komisyon başkanı” dediği ve telefonu yanında bulunan Ahmet EMİL’e verdiği, Ahmet EMİL’in “Biz şöyle bir şey yapmıştık dedik ki ... Büyükşehirden gelen bizim üyelerimiz falan da var en sonunda ya sit derecesinin değiştirilebilmesi için şöyle bir karar aldık dedik ki yani raporu şöyle tutmuştuk işte söz konusu yerde esas itibariyle sit derecesinin devamı esas olmakla birlikte burdaki yapılaşma haklarının başka bir yerde kullanılması için parselin sürdürülebilir alana çevrilmesi komisyonumuzca uygun görülmüştür diye…” “Ya biz sitten çıkarılması demediğimiz için 3. derece eski 3 e düşürün dedik onlar da ekolojik temelli bilimsel araştırma raporu istiyorlar olay o” “ORASININ ZATEN ÇIKARTMASI MÜMKÜN DEĞİL SIRF BİR KORU ALANI ORASI” “BAKAN BEYE BİZ ZATEN SÖYLEDİĞİMİZDE SİTTEN ÇIKARTMAYIP ESKİ 3'E ALIN DEDİ” dediği ve devamında telefonu yanında bulunan Ahmet AYYILDIZ’a verdiği, Osman’ın “Sen o kararı onaylamadan önce büyüğümüze bir sor şey yap” dediği, Ahmet AYYILDIZ’ın “Onayladık da yani onaylamayalım ya da ne diyorsunuz yani ne yapalım” 

“Doğal sitten çıkart diyorsun o zaman ...” dediği, Osman’ın “Evet evet” dediği, Ahmet AYYILDIZ’ın  “YANİ BİZE İTİ ÖLDÜRÜYORLAR ŞEY YAPIN DİYORLAR SÜRÜT DİYORLAR YANİ NASIL İŞ DE BEN DE ANLAMIYORUM YANİ BU İŞLERİ YA” dediği, Osman’ın “Hep beraber ortak bir karar oluşturacağız inşallah Ahmet abi” dediği, Ahmet AYYILDIZ’ın “ORTAK DEĞİL YA BİZİM KUCAĞIMIZDA BU YANİ, Osman abi yani keşke ortakta birisi eli atsa iyi yani bir yerine” “…bakan bey hemen onları değiştirsin ve şey olacak yani herhalde yönetmelik değişecek bir şey olacak” dediği, Osman’ın “Hayır yönetmelik yetmiyor ki Ahmet abi yasadan geliyor yani yasayı yazarken .... toplanma şeyleri var ya ...” dediği, Ahmet AYYILDIZ’ın “He oradan mı geliyor o zaman çıkamayacaksınız o işin içinden ne olacak” dediği, Osman’ın “Yani bir araya gelip bir bakacağız başka yapacağız bir bakacağız yani” dediği, Ahmet AYYILDIZ’ın “Şimdi adam da orda hopluyor hı?” dediği, Osman’ın “Biraz tut da tut da bi konuşalım ... oldu mu abi” dediği, Ahmet’in “Tamam biraz daha çare arayalım nedir ne.. tamam” dediği,

19.07.2013 günü saat: 17.16’da Mehmet ERDAL’ın (05304628717) Ahmet AYYILDIZ’ı (05321640258) aradığı görüşmede özetle; Mehmet’in “Ahmet EMİL 
le beraber bi şeye gidelim de sen berabermişsin galiba işin yok değil mi senin onunla” dediği, Ahmet’in “Tamam” dediği, Mehmet’in “Çıktı mı Ahmet” dediği, Ahmet’in “Yok burda” dediği, Mehmet’in “İller Bankasının şeyi de burda avukatı” “biz 3 e alalım dedik bakan beye de söyledik” “Tamam sürdürülebilir sitten kaldıramazsın sıkıntı … Osmanı aradım Osman İYİMAYA yı o da ESKİYE DÖNÜK DİYOR BİR RAPOR GETİRSELER DİYOR…” “Bunu nasıl yapacağız sen daha iyi bilirsin değil mi şimdi ben geri aldık yazıları geri aldık ama şimdi sitten kaldırmak bir risk yani orda görüyorsun o ağaçları şeyleri falan filan” 
“Hasibelere söylemen lazım artık Hasibeyi sana bırakırım” dediği, Mehmet’in 
“Ya abi toplantıdan evvel ben bunların hepsiyle teker teker konuştum Hasibeyle Talatla bak bu İller Bankası” dediği, Ahmet’in “Ama nerdeyse reddediyorlarmış Ahmet girip ne kadar ısrar ederek şey etmiş biliyor musun reddediyorlardı” dediği, Mehmet’in “Hasibe karıştırıyormuş orayı” dediği, Ahmet’in “Ama bu işe bir çare bulmak lazım BU KARARI GEÇERSİZ SAYIP TAMAM MI YANİ BU KARARI İŞLEME KOYMAYIP TAMAM ŞİMDİ GERİ ALDIM BÜTÜN EVRAKLARI DA NE YAPARIZ 19 TEMMUZU GEÇEN DAHA İLERİ BİR TARİHE Mİ YAPALIM NASIL OLSUN” “ne yaparız 19 Temmuz bugün ya hani nedir Ramazandan sonraki bir tarihe de toplantı ayarlanır ona göre ayarlanır bir şey yapılır” “bir de raporda demişler ki burayı sitten kaldırın demişler adamlar adamların gözleri kara onu diyeceğine sürdürülebilir şuna alınması diye yani sürdürülebilir olması 1 yıllık incelememizde bu durumda diye sürdürülebilir olması gerekir diye böyle bir kanaat vererek vermesi lazım biliyor musun hani” “Onu da ayarlamak lazım” “YANİ ORDAKİ ADAMLARI DA ÖYLE ONA GÖRE ORGANİZE EDELİM” dediği, 

27.08.2013 günü saat:09.42’da Ahmet AYYILDIZ’ın (05321640258) Talat CANBOLAT’ı (05335739683) aradığı görüşmede özetle ; 

Ahmet’in “Talat bey bugün bir İller Bankasının şeyi var konusu var” dediği, Talat’ın “Evet evet o bizim daha önce gündemimize gelmişti” 

  “İçinde bizim bu yönetmeliğin istediği rapor yokta” dediği, Ahmet’in “İŞTE RAPORU TAMAMLATTIK BİR YILI TAMAMLADI” dediği, Talat’ın “Hiç problemimiz yok abi daha önce çünkü çok büyük sıkıntı olurdu ve şey olurdu nedir o ... ederdi” dediği, Ahmet’in “Evet biliyorum biliyorum hatta biz şeyden kaldırılmasına da karşı çıktık BEN BAKAN BEYE DE ONU ANLATTIM DEDİM, BUNUN TAMAMEN KALDIRILMASI UYGUN DEĞİL DEDİM SÜRDÜRÜLEBİLİR ŞEYE GETİRELİM DEDİM YANİ” “SÜRDÜRÜLEBİLİR ONUDA BEN BAKAN BEYİ İKNA ETTİM yani İller Bankası yokta çok bastırıyordu” dediği, Talat’ın “İsabet olmuş abi şimdi şu ortamda şu ortamda evet” dediği tespit edilmiştir.

08-) Maslak Acıbadem Hastanesi Ek Bina Projesi İçin Boğaziçi Koruma Kanuna Aykırı Olarak İmar Alınması;

İşadamı Mehmet Ali AYDINLAR’ın sahibi olduğu Acıbadem Sağlık Grubu’nun İlimiz Sarıyer İlçesi Darüşşafaka Mahallesi 61 pafta 387 ada 10 parsel sınırları içerisinde bulunan Acıbadem Maslak Hastanesi’ne ek bina yapmayı planladığı ve bunun için suç örgütü ile irtibata geçtiği tespit edilmiştir. 
Ek bina yapılacak söz konusu arsanın; Boğaziçi Koruma Kanuna tabi olduğu ve arsanın bir bölümünde korunması gereken 1. Dereceden Tarihi eserin 
bulunduğu tespit edilmiştir. Konu ile ilgili suç örgütünün imar plan değişikliğinin onaylanması için Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurul üyelerine baskı yaptıkları ve kanunlara aykırı olan plan teklifini onaylattıkları anlaşılmıştır. Ayrıca Baskılara dayanamayan Kurul Başkanı Talat CANPOLAT istifa etmeyi planlamıştır. Şüphelilerin yapmış oldukları görüşmede söz konusu plan değişikliğinin Erdoğan BAYRAKTAR’ın bilgisinin olduğunu söylemişlerdir.
Konu ile ilgili şüphelilerin yapmış oldukları telefon görüşmelerine bakıldığında;

09.12.2013 günü saat: 15.56’da Aytaç ÖLKEBAŞ’ın (05327707019)  Sema KÜÇÜK’ü (05339275385) aradığı görüşmede özetle; Aytaç’ın

 “Mehmet bey de aynı ... fikirde ya aynı hassasiyette diyeyim şimdi yarın gidip projeyi anlatmak üzere orada hazır durabiliriz bekleyebiliriz ama bizi hiç içeri” “Almayacaklarını düşünüyorum çünkü başkan çok tepkili yani” “Ona rağmen çıkıyor bu karar öyle söyleyeyim yani” “Geçen toplantıda çünkü bayağı hararetli şeyler oldu çok ciddi tartışmalar oldu” “O kadar şeydi problemliydi ve şey şimdi bunu nasıl çözeriz nasıl çözeriz diye düşünüyorum bulamıyorum yani biz şimdi” dediği, Sema’nın “Onaylıyor da istifa noktasına geldiler çok ciddi tartışılıyor Sedat Beyin de söylediği diyor ki bize diyor bu konuda diyor BAKAN DİYOR TAMAM DEDİ DİYOR ŞİMDİ DİYO BUNU YAPAMIYORLAR diyo bir başka bir yaklaşımdı o da hani bende dedim bir şey diyemedim TEKRAR BAKANA GÖTÜRELİM BU KONUYU DİYOR BİR FAYDASI OLUR MU BİLMİYORUM” “BAKAN BEY BAŞKANI ARAYIP BİZZAT ŞEY YAPARSA RİCA EDERSE NE OLUR BİLMİYORUM AMA” “Yarın şey belli olacak stratejimiz belli olacak öyle söyleyeyim” dediği, Sema’nın “Ben Mehmet beyin de sizinle aynı fikirde düşündüğünü Sedat beye ileteyim mi bu aşamada” dediği, Aytaç’ın “Ben de istiyorum projenin çiziksiz geçmesini” 

“Keşke kat adedinle o zaman bu kadar ısrar etmeseydik te bodrum katları o zaman düşürebilirdik bence” “Çünkü çok yanlış bir ... iş” “15-50 yi korusaydıkta 
altta en azından bodrum katta şey olsaydık” dediği, 

09.12.2013 günü saat: 17.56’da Aytaç ÖLKEBAŞ’ın (05327707019)  Fuat KUŞCU’nun (05327242011) aradığı görüşmede özetle; Aytaç’ın “Ya şimdi şeyi konuştuk” “Bunlar diyor ki bodrum katta biz eğer Kontürlere gelirsek” “O makineleri şeyleri Ameliyathaneleri bodruma sığdıramayız gerekiyorsa emsalimizi düşürsünler ama bodrum katlara ihtiyacımız var diyorlar” dediği, Fuat’ın “Yok abi o şekilde yapmasınlar o zaman ameliyathaneleri toprak altında kalacak bodrum katlara yapsınlar” dediği, Aytaç’ın “Taks değerimizi aşmak zorunda kalıyoruz diyorlar bodrum katta ilave bodrum kat da yapamıyorlar şeyden dolayı altta Metro hattı varya raylı sistemlerde bodrum kata izin vermiyorlarmış ilave bodrum kata” dediği, Fuat’ın “O zaman Mehmet ERDAL la felan konuşun” “Bundan daha fazla esneyemem abicim” “BAŞKAN İSTİFA ETTİ BU KONU DA BİLİYORSUN” 

“Mehmet ERDAL la kavga ettiler” “Başkan istifa etti ... sadece bu konuya yönelik olarak da bunlar gelişiyor daha da şey yani sıkıntı 4 e 3 zaten oy çokluğuyla alınıyor” dediği, Aytaç’ın “Ya bana şunu söylüyorlar diyorlar ki Bakan bey biz projemizi gösterdik Bakan bey bu şekilde yardımcı olacağını söyledi niye bu kadar sıkıntıyla karşılaşıyoruz dedim siz ne diyorsunuz ya biz burda neler yaptık neler oldu farkında değilsiniz dedim bu ne ne fırtınalar koptu” “Bu kadar fırtına koptu şimdi bodrum katla uğraşıyoruz yani şey yapıyoruz olmadı diye” dediği tespit edilmiştir.

14.12.2013 günü saat:13.54’de Ahmet AYYILDIZ’ın (05321640258) Talat CANBOLAT’ı (05335739683) aradığı görüşmede özetle; Talat’ın 

”Mehmet Erdal komisyona yanlış yaptırmaya çalıştı çünkü bu geri teptiği zaman da sana da sorarlar hani il müdürü olarak”  dediği, Ahmet’in “işte tahsis mesafesini geçer diye yazmış ilaveten” “Ama karar da herhalde siz kaldırmışsınız bu uygun değil demişsiniz ondan sonra şeyler demiş irtifalarla ilgili de tabii konutta bir irtifa verilmiş daha önceki planda siz onbeşerli demeşsiniz burada irtifayı söylememiş beş kat demiş ondan sonra zemin kata 4,75 işte üst katlara 4,5 zemini herhalde üste 3,75 mi” dediği, Talat’ın “19,50 YE GELİYOR TOPLAMDA” "GİZLİ EMSALLER DE EMSALDE 3 Ü GEÇİYOR” “15,50 yi geçebilsek bunun arkasını doldurmam lazım demem lazım ki şu şu nedenlerde ama şimdi biz orada bir sıkıntı şu daha önceden biz bunu verdik geçti bu onay sürecinde ankaraya gönderdik dediler onun sonucunu beklemeden bir daha getiriyor sokuyorlar” 
”Ahmet bey herhangi bir şekilde yukarıdan şöyle isteniyor böyle isteniyor demedi olumlu çoğunluk da şimdi üç kişi biz buna muhalef yazdık Hasibe hanım Asuman hanım ve ben” “ben bilgi alıyorum ve öğrenmek istiyorum ki bakan beyin bir talimatı varsa biz ona göre hareket edelim veya şey edelim oradan yok”  ”Fuat bey arkadaşlara demiş ki BAKAN BEYİN TALİMATI BİZ BU PROJEYİ BAKAN BEYE SUNDUK DEMİŞ fakat bakan beye bu kanuna aykırılıkları söyledi söylemedi biz bilmiyoruz” dediği tespit edilmiştir.

8.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***