İdlib etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İdlib etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Şubat 2020 Pazartesi

Afrin Harekati ve Türkiyeyi Bekleyenler,

Afrin Harekati ve Türkiyeyi Bekleyenler,


Afrin Harekatı ve Türkiye’yi bekleyenler..



Prof.Dr.Sait Yılmaz

Afrin bölgesinde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından başlatılan Zeytin Dalı Harekâtı 11’inci gününü tamamlarken, bölgedeki siyasi ve askeri dengelerin değişme emareleri göstermesi yeni senaryoları da gündeme taşıyor. Afrin bölgesindeki gelişmeleri, İdlib bölgesindeki bazı gelişmeler ile birlikte paralel izleme gereği ortaya çıkıyor. Suriye’deki taraflar sürekli politikalarını gözden geçiriyor, yeni ittifak olasılıkları ortaya çıkarken çatışmaların sürpriz bir şekilde tırmanarak, büyüme ihtimali de var. Bu nedenle, içinde bulunulan resmi iyi okumak, sonraki adımları görerek, tedbir almak zorundayız. Bu makalede de konu ile ilgili öngörülerde bulunmaya çalışacağız.

Rusya Federasyonu (RF) ve Suriye (Esat) Rejimi;
Rusya'nın Afrin için hava sahasını açması ve askerlerini Tel-Rifat'a çekmesi, harekâtın  daha elverişli şartlarda yapılmasına imkân sağlamıştır. Rusya’nın Afrin harekâtı için Türkiye’ye verdiği desteğin arkasında üç beklenti var;
(1) ABD’ye yanaşan Kürtleri terbiye etmek, 
(2) Türkiye’yi ABD’den daha fazla uzaklaştırmak, 
(3) İdlib’in temizlenmesi için Türkiye’nin daha çok gayret etmesi.

Rusya ve Suriye hükümeti iki konuda sıkıntıdadır;

(1) Kürtler; RF, Kürt kartını ABD’nin elinde almak istiyor. RF’nin Kürtlere yönelik Soçi’deki görüşmelere çağırma ve “otonomi için Türkiye’yi ikna ettim” sözleri YPG/PKK için yeterli olmadı. YPG/PKK, “otonomi alana kadar ABD askeri var olmaya devam etsin” düşüncesinde.

(2) Türkiye; Astana Süreci ile Türkiye’ye ateşkesi sağlama garantörlüğü verilmiş olsa da asıl beklenti, İdlib bölgesini Sünni cihatçılardan temizlemesi idi. Ruslara göre; Türkiye, İdlib ile ilgili verdiği sözleri yerine getirmedi, hızlı adımlar atmadı, Sünni İslamcı gruplar ile işbirliğine devam ediyor.
Rusya ve Esat rejimi, ABD ile arasını bozacağından Türkiye’nin Fırat’ın batısındaki Münbiç’e harekât yapmasını destekliyor. Ama bu bölgelerin nihayetinde Suriye rejimine devrini de bekliyor. Aksi takdirde yani RF ve Esat rejimi ile İdlib’te yaşanan çelişkili durum Afrin’de de devam ederse Esat rejimi ile sıcak çatışmalar gündeme gelebilir. Rusya’da bu sene başkanlık seçimleri olduğunda seçimlere kadar Türkiye’yi yanlarında tutmak, Suriye’de sağladıkları hâkim konumu sürdürmek istiyorlar. 
Ancak, Ruslar beklentileri ile ilgili şu üç konuda Türkiye’ye baskı yapıyorlar;

(1) ÖSO ve diğer Sünni cihatçılar ile yolların ayrılması, 
(2) İdlib’in temizlenmesi, 
(3) Barış Süreci kapsamında Kürtlerin de tatmin edilmesi.

İdlib’te neler oluyor?

Türkiye, başta Heyeti Tahriri Şam (HTŞ; Eski El Nusra) ve ÖSO olmak üzere Sünni cihatçılar ile flörte devam ediyor. Türkiye’nin İdlib’te yaptıkları ciddi şüpheler uyandırıyor. Bir yandan Ruslar ve Esat bölgeyi temizlemek için gayret ederken, Türk tankları HTŞ ile birlikte Halep yakınlarında durduruluyor.
Sünni Grupların temsilcisi Suriye Müzakere Grubu (SNC ) Soçi’de 29-30 Ocak 2018’de yapılan Suriye Ulusal Diyalog Kongresi görüşmelere katılmadı. Bu durum, SNC üzerinde Türkiye’nin etkisinin kalmadığı ve bu etkinin ABD ve Suudi Arabistan’a geçtiği şeklinde değerlendiriliyor. Özetle barış görüşmeleri için çok önemli olan SNC çatı grubu Türkiye’yi dinlemiyor. Türkiye, Soçi’de sadece kendine yakın grupları temsil etti.
Suriye rejimi, RF ve İran; İdlib’te inisiyatif almak, bölgeyi Sünni cihatçılardan temizlemek, kısaca ülke bütünlüğü istiyor. Türkiye ise bölgeyi temizlemediği gibi bu örgütlerle işbirliği yapıyor. Bu durumda, “Türkiye’nin İdlib ve dolayısı ile Afrin’de niyeti ne?” sorusu ortaya çıkıyor.
Türkiye, Afrin harekâtının hedefini YPG/PKK varlığını yok etmek ve Suriyeli göçmenlerin dönüşünü sağlamak olarak açıklamıştı. Arap dünyası, Türkiye’nin İdlib’ten Fırat’a bir Sünni kuşak oluşturarak, 3.5 milyon Suriyeli göçmeni buraya doldurmayı planladığını düşünüyor .
Bazı kaynaklar, Türkiye’nin kimlik politikasının yarı bağımsız devletlerin bir araya geldiği bir federalizmi ve müteakiben Bosna modelini içerdiğini öngörüyor .

Afrin’deki harekatın geleceği..

Türkiye, bölgede 30 Km. derinliğinde bir tampon bölge oluşturulacağını açıklamıştı. Kuzeydeki cepheye ilaveten, doğu ve batı cepheleri de açılmış (Harita), Afrin şehri kuşatılmıştır. Bölgede terörist temizliği devam etmektedir. 



Harita: Afrin Harekâtı (25 Ocak 2018)

Zeytin Dalı Harekâtı’nın 11. gününde harekâtın başlangıcından itibaren Afrin’in 5 beldesinde toplam 18 köy, 1 köy altı yerleşim yeri, 5 stratejik dağ ve tepe olmak üzere toplamda 24 nokta terör örgütünden temizlenmiş oldu.
Rus uzmanlar, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeybatısında yürüttüğü Zeytin Dalı Harekâtı’na iyi hazırlanmadığını, bu yüzden sahada sıkıştığını ileri sürüyor. BDT Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve askeri uzman Vladimir Yevseyev, bölgede taarruz etmeye yetecek sayıda Türk birliğinin olmadığını, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçlerinin ise savaşacak durumda olmadıklarını savundu. Yevseyev, ÖSO'nun değil de TSK'nın Afrin'e ilerleyebilmesi için en az 2,5 katı kadar daha askere sahip olması gerektiğini, fakat böyle bir birliğin oluşturulmadığını iddia etmektedir .
Türkiye’nin Afrin’de yanına çektiği 25 bin kadar sivil savaşçı; eski El Kaidecileri, Selefi cihatçılar, Müslüman Kardeşler gibi bazı İslamcı gruplar, paralı askerler ve gönüllülerden oluşuyor. Afrin harekâtına Türkiye yanında katılan vekil savaşçılar şunlar ; (1) Feylak el-Şam, (2) Ceyş el-Nasr, (3) Cebhat el-Şamiya, (4) Nureddin Zengi Tugayları, (5) El Caber grubu, (6) Sultan Murat Tugayı, (7) Semerkand Tugayı, (8) Muntasir Billah Tugayı, (9) Fatih Sultan Mehmet Tugayı, (10) Hamza Bölüğü, (11) Kuzey Fırtınası, (12) Türkistan İslamcı Partisi, (13) Selahaddin Tugayı.
Türkiye, Suriye’den başka Libya’da kendine yakın Sünni grupları destekliyor. Katar ve Sudan üzerindeki etkisi ile de Ortadoğu’da etkin bir aktör olmaya çalışıyor. Yani genel kanaate göre; Sünni İslami hedefler Türk dış politikasına yön vermeye devam ediyor .
ABD, Suriye’de konumunu güçlendiriyor..
ABD Dışişleri Bakanlığı Suriye’de IŞİD tehlikesi ortadan kalkmış olmasına rağmen askeri varlık bulundurmaya devam etmelerinin gerekçelerini şöyle açıklıyor ;
(1) Esat’ın gitmesi gerektiği.
(2) İran’ın Suriye ve Irak’taki faaliyetlerinin önlenmesi.
(3) İsrail’in güvenliği.
ABD Dışişleri, bu hedeflerinin Türkiye ile vekilli savaşçılar arasında da olsa bir askeri çatışmaya yol açabileceğini kabul ediyor ama hala Suriye’nin geleceği için işbirliğinden bahsediyor.
YPG/PKK içinde adam başına 350 dolar veren ABD, Kürtlerden sonra Suudi Arabistan’ın desteği ile Sünni grupları da yanına çekiyor. Fırat Kalkanı’na katılan bazı ÖSO liderleri ABD ile de görüşüyor. 
Türkiye ile ABD’nin arasının düzelmesi Trump yönetiminin Kürt kartını oynamaktan vazgeçmesine bağlı. Ancak, bu kolay değil. ABD’nin Suriyeli Kürtleri destekleme nedenleri şu şekilde değerlendiriliyor ;
- Eylül 2014’den itibaren eğit-donat faaliyetleri ile kendine çalışacak muhalif grup yetiştirmek için para harcayan ABD, kendine sahada Kürtlerden başka müttefik bulamadı.
- YPG/PKK’nın kendileri için seçtiği kuzey bölgeyi IŞİD’a karşı savunmakta dirençli olmaları ve ABD tarafından güvenilir ortak olarak görülmeleri.
- Türkiye’nin Sünni radikal İslamcı gruplarla ilişkileri nedeni ile yolların ayrılması.
- YPG/PKK’nın IŞİD ile savaşta gönüllü olmaları ve ABD desteği istemeleri.
- Arap Baharı ile birlikte Türkiye’nin Ortadoğu’da Sünni hamiliğine soyunması, Müslüman Kardeşler ve benzeri örgütlerle ilişkilerinin ABD’de yarattığı şüpheler.
- Rusya’nın Suriye’ye gelmesi ile ABD’nin barış masasında etkili olabilmek için kendine sahada müttefik arayışı.
- Kürtlerle, Ortadoğu ülkelerine örnek olacak çeşitli etnik grupların içinde yer aldığı mezhepçi olmayan, laik, eşitlikçi bir model hükümet kurmak.

Sonuç; Türkiye Ne Yapmalı?

Türkiye’nin Afrin ve İdlib’teki askeri harekâtı Rusya, İran ve Esat rejimi ile Fırat’ın doğusuna yönelik harekâtı ise ABD ile ilişkilerini test edecektir.
Rusya, Kürt piyonu ile Türkiye’ye istediklerini yaptırıyor, Kürtler üzerinden Türkiye’nin hamleleri kontrol ediliyor. 
ABD ise Türkiye’nin Münbiç’e gelmemesi için tehdit ederken Esat ve Rusya ile başının belaya girmesini bekliyor. 
Türkiye ise RF üzerinden ABD’ye, Sünni Gruplar üzerinden Esat’a cephe alıyor. Atılması gereken iki acil adım var;

(1) Esat ile barışmak, aracısız görüşmek. 
(2) Sünni gruplar ile ilişkiyi kesip, rejim ordusu ile hareket etmek. 

Suriye’nin kuzeyinin tümü yani Fırat’ın doğusu da terörden arındırılmalıdır. Batıdaki başarı, Türkiye'yi doğuda diplomasiyle sonuca götürebilir. Ancak, ABD’nin sıkışması için dolaylı yöntemlere de ihtiyaç var. 
Sincar ve Irak'ın kuzeyinin temizlenmesi için de Irak'la işbirliği yapılmalıdır. Irak’ın kuzeyindeki Erbil yönetimi, Bağdat’ın yaptırımlarından kurtulmak için Türkiye’den aracılık istedi. Türkiye’nin aklında gene Erbil’i yanına çekerek Irak’taki İran etkisini azaltmak var. 

Bu ise Irak’ın kuzeyinde 15 yıldır devam eden hataların, Türkmenlerin ihmal edilmesinin devamı demek..


***

15 Aralık 2018 Cumartesi

Suriye İç Savaşında Pandoranın Kutusu, İdlib

Suriye İç Savaşında Pandoranın Kutusu, İdlib



 Erol Başaran Bural  
12 Ocak 2018

İdlib Açmazı.


TSK’nın İdlib Harekâtı ve İdlib’de Son Gelişmeler

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) “İdlib Harekâtı” 07 Ekim 2017’de Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) bağlı grupların bölgeye girişiyle ve 09 Ekim 2017 tarihinde TSK unsurlarının bölgeye girmesi ile başlamıştı. 2017 yılı içerisinde; 13 Ekim’de 1’inci, 23 Ekim’de 2’inci ve 19 Kasım’da 3’üncü gözlem noktalarının tesis edildiği açıklandı.[i] Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından yapılan açıklamada ise “TSK’nın dördüncü gözlem gücünün İdlib’e yerleşmeye başladığı”[ii] belirtildi.

İdlib Harekâtının nihai hedefinin; Astana sürecinde alınan kararlara istinaden oluşturulan çatışmasızlık bölgelerinin etkinliğinin artırılması, İdlib bölgesinde yaşanan çatışmaların sona erdirilmesi, insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması, yerlerinden edilen insanların geri dönüşü için gerekli şartların sağlanması, anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesi için gerekli koşulların sağlanmasına destek verilmesi olarak kamuoyuna duyurulmuştu.

Birkaç aydır Türkiye gündemine düşmeyen İdlib, 2018 yılının ilk günlerinde yeniden gündem oldu. Rusya Savunma Bakanlığınca, 5 Ocak gecesi çok sayıda İnsansız Hava Aracı (İHA) ile gerçekleştirilen ve Rusya’nın Hmeymim ve Tartus’taki askeri üslerini hedef alan saldırıların, İdlib bölgesindeki muhaliflerce yapıldığının açıklanmasının[iii] ardından gözler yeniden İdlib’e ve dolayısıyla İdlib bölgesindeki TSK unsurlarına çevrildi. Rusya’nın üs bölgelerine yönelik düzenlenen ve sıradan bir saldırı olarak görülemeyecek eylemlerde, adını rahatlıkla “El Yapımı Patlayıcılı İnsansız Hava Araçları” koyabileceğimiz, patlayıcı ve havan mühimmatı yüklü insansız hava araçları kullanıldı. Bu saldırıların ardından Moskova basını Rusya Savunma Bakanlığı’nın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a İHA saldırısıyla ilgili uyarı mektubu yolladığını yazdı.[iv]  

İdlib’in yeniden ülke gündemine oturmasındaki ikinci neden ise Rusya destekli Suriye Rejim Güçlerinin İdlib’e yönelik hava ve kara harekâtı başlatması oldu. Esasen, Ekim 2017 sonlarından itibaren Suriye Ordusu Yüksek Komutanlığınca dile getirilen[v] bu harekât, İdlib’i El Kaide temelli terör öğütlerinde temizlemek üzere, yine geçen yılın Aralık ayı ortalarında başlatılmıştı.[vi]

Fiili duruma bakıldığında ise; 10 Ocak 2018 itibarıyla Suriye rejim güçlerinin 2015 yılından bu yana Heyet Tahrir Şam (HTŞ-El Nusra) terör örgütü elindeki, İdlib’e 40 km mesafede bulunan Ebu Duhur üssünün kontrol altına alınması[vii] dikkatleri çekti. Suriye rejiminin İdlib’e yönelik harekâtı askeri açıdan incelendiğinde; güney-kuzey hattında ilerleyen rejim güçlerinin İdlib bölgesini bu hat üzerinden ikiye bölme gayretinde olduğu, Halep-Hama karayolu istikametinde İdlib’i iki parçaya ayırarak İdlib merkeze doğru harekâta devam edeceklerini, aynı zamanda da bu karayolunun kontrolünü ele geçirerek bölgedeki muhalif grupların lojistik desteğini de sekteye uğratmak amacında olduklarını söylemek mümkün.     

Suriye rejiminin İdlib’e yönelik hava harekâtlarının yoğunlaşması üzerine İran ve Rusya büyükelçiliklerini Türk Dışişleri Bakanlığına çağırılmasının ardından bir açıklama yapan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu; “İran ve Rusya sorumluluklarını yerine getirmeli. Garantör olduysanız ki, oldular, rejimi durdursunlar. Bu, basit bir hava saldırısı da değil. Rejim ilerliyor İdlib içinde. Burada niyet farklı” ifadelerini kullandı.[viii]

İdlib’de Neler Yaşanabilir?

2017 Ekim ayında İdlib’de TSK tarafından başlatılan “Gerginliği Azaltma Kontrol Gücü’nün” oluşturulmasına yönelik harekât, planlanan ve istenilen yönde gelişmemiştir. Açılması planlanan 12 gözlem noktasından dört ay içerisinde üçünün açılmış olması, harekâtın seyri süresince bir takım sorunların yaşandığına işaret ediyor. Gözlem noktalarının zamana yayılarak açılması TSK birliklerinin güvenliği açısından adım adım ilerleme ve emniyet tedbirlerinin dikkatlice alındığı izlenimini veriyor. Bununla birlikte bu noktaların açılmasında etkin rol oynayan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) unsurlarının harekâta yaklaşımının, bu harekâtın yavaş seyretmesine yönelik en büyük etken olduğu da anlaşılabiliyor.

Bu çıkarımdan yola çıkarak; çok parçalı bir yapıya sahip ÖSO’nun bazen gönülsüz davrandığı, İdlib’deki diğer muhalif gruplar ve selefi radikal terör örgütleriyle ilişkilerini de dengede tutmak istedikleri, bu nedenle de TSK ile iş birliğini zaman zaman sekteye uğrattıkları görülebiliyor. 2018 yılı içerisinde, daha önceki dönemlerde Türkiye’nin desteklediği muhalif unsurların, Türkiye yerine diğer aktörlerle iş birliği içerisine girmesi, Türkiye’ye sahada verdikleri desteği kısmen de olsa kesmesi, gelişecek durumlara göre HTŞ gibi radikal örgütlerle iş birliği yapmaları muhtemel gibi gözüküyor.

2018 yılında yaşanması muhtemel en önemli hususlardan birisi de, Türkiye’nin İdlib bölgesinde konuşlu radikal selefi örgütlere yardım ve desteğini iddia eden algı yönetimi araçlarının daha aktif şekilde kullanılacağı şeklinde kendini gösteriyor. Uzun yıllardır dillendirilen Türkiye selefi örgütlere destek veriyor algısına yönelik yayınların, İdlib ve bölgede alanda yaşanan gelişmelere paralel olarak artabileceği, Türkiye’nin diplomasi alanında sıkıştırılmaya çalışılacağı, her fırsatta bu konunun Türkiye’nin önüne getirilebileceği anlaşılıyor. 

IŞİD terör örgütünün Suriye’de tamamen bitirilememesine rağmen oldukça dar bir alanda minimize edilmiş olması, Rusya ve Suriye’nin dikkatlerini, Mart 2015’den itibaren İdlib’i askeri nüfuz anlamında neredeyse tamamen kontrol altına alan HTŞ’ye yönlendiriyor. Fırat Nehri doğusunda ABD destekli PKK/PYD terör örgütünün elde ettiği bölgelerden şimdilik kendisine yönelik bir tehdit görmeyen Rusya ve Suriye’nin, Hama-Humus ve İdlib bölgesinde konuşlu radikal selefi terör örgütleri ve kendilerine muhalif diğer grupları saha dışına çıkarma çabalarına 2018 yılında hızla devam edeceği öngörülüyor. Rusya ve Suriye’nin bu yönde geliştireceği harekâta paralel olarak; HTŞ ve IŞİD terör örgütlerinin öncelikle Suriye rejim güçlerine ve uygun yer-zamanda Rus askeri birliklerine yönelik eylemler düzenlemeye bu yıl da devam edeceği de açıkça görülüyor.

Rusya destekli Suriye rejim güçlerinin İdlib’i kuzey-güney istikametinden ikiye bölmesi, ardından da büyük ihtimalle İdlib merkeze doğru yönelmesi sonucunda bu bölgede rejim güçleri ile başta HTŞ olmak üzere radikal örgütler arasında çatışmaların giderek artacağını öngörmek güç değil. Suriye rejim güçleri düzenlediği harekâtla bir yandan Kaide tabanlı terör örgütlerini temizlemeye çalışırken diğer yandan da ılımı muhalifler olarak adlandırılan grupları kendi saflarına çekmek, bunu başaramadığı takdirde en azından kendisine yönelik tehdit olmaktan çıkarmayı amaçlıyor.

Suriye rejim güçlerinin İdlib’de kontrolü sağlamaya başlamalarının ardından, 2018 yılı içerisinde Suriye devlet yetkililerinin TSK birliklerinin İdlib’den geri çekilmesi yönünde açıklamalar yapmaya başlayacakları anlaşılıyor. Bu yöndeki taleplerin artacağına ilişkin emareler geçtiğimiz yılın son günlerinde Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi tarafından zaten verilmişti. Caferi yaptığı bir açıklamada; “Yabancı askerlerin derhal ve şartsız olarak bölgemizden çekilmesini talep ediyoruz” diyerek[ix], Rusya ve İran haricinde Suriye topraklarında bulunan diğer ülkelerin geri çekilmesi gerektiğine işaret etmişti.


Sonuç

29-30 Ocak tarihlerinde Soçi’de, Suriye’deki muhalif gruplar ile hükümet yetkililerini bir araya getirecek “Ulusal Diyalog Kongresine” kısa bir süre kala İdlib bölgesinde yaşanan gelişmeler; Rusya, Türkiye ve Suriye arasında gerginliğe neden oldu. İdlib’de çatışmasızlığın yaratılması maksadıyla çıkılan yolda, Suriye konusunda söz sahibi aktörler arasında kazalar yaşanıyor.  

Bölgede askeri harekâtın ve çatışmaların yoğunlaşması nedeniyle İdlib halkı kuzeye Türkiye sınırına doğru hareketleniyor. Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın verdiği bir bilgiye göre hareketlenen insan sayısı 64.000[x]. Açık kaynak bilgilerinde sayının 100.000’i geçtiği belirtiliyor. İdlib’de yaklaşık 2 milyon insanın yaşadığı bilindiğine göre çatışmaların seyrine göre hareketlenen insan sayısının daha da artabileceği anlaşılıyor. Göç akını başlaması halinde, çatışma bölgelerinden ülkemize doğru yönelen insanların, sınırlarımıza yakın ancak sınır ötesinde, Suriye tarafında kurulacak kamplarda tutulması önem arz ediyor.

Yaşanan gelişmeler gösteriyor ki, bazı “güvenlik uzmanlarının” 2017 Ekim ayında belirttiği gibi İdlib harekâtı sadece bir “intikal” harekâtından ibaret değil.İdlib Harekâtı, belki de son yıllarda TSK tarafından düzenlenen en önemli harekâtlardan birisi. Bölgedeki çatışmaların seyrine ve siyasi durumun nereye evrileceğine göre her gün ayrı bir rüzgara kapılan bölgedeki grupların, Rusya’ya ait üs bölgelerine düzenlenen “El Yapımı Patlayıcılı İnsansız Hava Araçları” saldırılarına benzer şekilde TSK unsurlarına yönelik kompleks saldırılar düzenleyebileceğinin dikkate alınmasında fayda var.

İdlib’deki gelişmeleri, Fırat Nehri doğusundan ellerini ovuşturarak izleyen bir grubun bulunduğunu da biliyoruz. Şayet Suriye rejimi, İdlib bölgesinde hâkimiyetini sağlar ve Türkiye’nin bu bölgeden çıkması hususunu dayatırsa, Fırat nehri doğusunda derinlemesine bir alan hâkimiyeti sağlayan ABD destekli PKK/PYD hem kendisini daha rahat hissedecek hem de Türkiye’nin bölgede etkisini kaybedeceğini düşünerek politikalarına yön verecektir.

Bir yanda Rusya ve Rusya ile ortaklık yapan sınır komşumuz İran, diğer yanda batılı “müttefikimiz” ABD, ABD’nin sınır boyumuza yerleştirdiği PKK/PYD terör örgütü, Suriye’de desteklenen muhalif gruplar, bu bölgedeki radikal selefi terör örgütleri, İdlib ve Suriye konusunda çok bilinmeyenli bir problem yaratırken, Türkiye’yi de açmaza itiyor. Problemin çözümü için Türkiye’nin; Suriye’de iş birliği yaptığı ülke ve aktörlerle yoğun bir diplomasi trafiği başlatarak, “İdlib açmazından” kendisini kurtarması, askeri-politik nihai hedeflerini ve planlarını gözden geçirmesi gerekiyor. 

[i]http://www.tsk.tr/BasinFaaliyetleri/BN_27
[ii]http://www.tgrthaber.com.tr/gundem/cavusoglu-rusya-ve-iran-esad-rejimini-durdurmali-219994
[iii]https://tr.sputniknews.com/columnists/201801111031772155-idlib-rus-hava-ussu-hmeymim-tartus-abd-amerika-iha-pyd-turkiye-cihatci-orgut-idlib-suriye-esad-yonetim-gorus-analiz/
[iv]http://www.hurriyet.com.tr/idlib-gerilimi-40706184
[v]http://www.turkiyegazetesi.com.tr/dunya/515202.aspx
[vi]https://turkish.aawsat.com/2017/12/article55369085/rejim-gucleri-idlib-kirsalindaki-ebu-zuhur-havaalanina-dogru-ilerliyor
[vii]https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201801101031758970-suriye-ordusu-idlibde-ilerliyor/
[viii]http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-42634141
[ix] http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-suriye-turk-ve-abd-askeri-cekilsin-dedi-40686830
[x] http://www.arabnews.com/node/1222656/middle-east


https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/idlib-acmazi

***


30 Kasım 2018 Cuma

SURİYEDE BARIŞA ÇOK VAR

SURİYEDE BARIŞA ÇOK VAR.




Prof.Dr.Sait Yılmaz 
05 Kasım 2018 

 Giriş 

 Suriye’de 2011 yılından beri devam eden iç savaşta başlangıçtaki planlar tutmayınca 2014 ayındaki Halep başarısızlığının ardından Türkiye ve ABD’nin yollarının ayrıldı. Eylül 2015’de Rusların müdahalesi ile savaşın seyri değişti. Esat’a verilen güçlü destek ve Rus varlığı ABD ve Türkiye’yi kendi etki bölgeleri dışında hareket edemez hale getirdi. Türkiye, Sünni Arap kartına Amerikalılar ise sahada en güçlü vekil olarak gördükleri Kürt kartına sarılmış durumdadır. Şimdi Türkiye’nin etki sahası olarak gördüğü İdlib-Afrin-Fırat Kalkanı bölgeleri ile ABD’nin desteklediği YPG/PKK bölgesinin yeni statüsü masadaki konulardır. 
Taraflar Suriye içinde oydukları bölgelere Suriye Anayasası’nda statü vererek sahadaki askeri durumu siyasi kazanca çevirmek istiyorlar. Tabii Esat’ın ve rejiminin geleceği de bu Anayasa ile şekillenecek. Genel resim içinde Esat, devlet mekanizmasını çok güçlü bir şekilde elinde tutuyor. Ülke genelinde ise İdlib ve Rakka hariç tüm vilayetler kontrolü altında. Hatta YPG bölgesi içindeki Haseki bile Esat’ın kontrolünde kalmaya devam ediyor. Gelinen durum nedir, 
ne olacak? Anlatalım. 

 İdlib-Afrin-Fırat Kalkanı.. 

 Astana Anlaşması’na göre Türkiye, İdlib’i savaşçı gruplardan temizleyecek ve bölge güvenli hale getirilecekti. Ancak, Türkiye zaman içinde ayak sürüdü, bu işi yapmak istemedi. 
Bunun üzerine Esat, İdlib’i geri almak istedi ama gücü yetmedi. 17 Eylül 2018’deki Soçi Anlaşması ile Türkiye’nin istediği şekilde Esat güçlerinin İdlib’e yapacağı harekât durduruldu. Bu anlaşmanın arkasında Rusya ve ABD arasındaki istişareler etkili oldu. İdlib bölgesi İslamcı savaşçılardan temizlenmiş değil ve ne olacağı belirsiz. Türkiye, temizlik yapmak yerine ‘dönüştürme’ yoluna girdi. Türkiye’nin planına göre; buradaki radikal savaşçılar ılımlı hale getirilecek ve Esat bunlarla da masaya oturmaya razı edilecek. 

 İdlib içinde Suriye’nin çeşitli bölgelerinden toplanmış çoğunluğu Sünni Arap 3.5 
milyon nüfus var. Buradaki savaşçı gruplar içinde şunlar bulunmaktadır; 

 - Doğu Türkistanlı, Özbek ve Kafkasyalılar dâhil (5 bin), 

 - El Nusra (El Kaide); 7-10 bin, 

 - Ilımlı (ÖSO); içinde pek çok farklı ve ayrı gruplar halinde 30 bin kişi kadar ancak savaş kabiliyetleri yok, 

 - Daha radikal gruplar; 1.000 kişi kadar. 

 Esat güçleri tek başına İdlib’i geçiremez ancak RF ve İran desteğinde bölgeye girebilir ama iki tarafta ağır zayiat verebilir. Bu yüzden, bu seçenek arka planda bekliyor. Rusya, Ankara’nın İdlib’i radikal silahlı gruplardan temizlemesi beklentisinden vazgeçmiş değil. Ankara’da İdlib’te dönüşüm yapılırsa Türkiye’nin otonomi bölgesi isteğine olumlu cevap verileceğini umuyor, aslında başından beri kuzeybatı Suriye’de ‘de facto’ bir özerk bölge yaratmaya çalışıyor. İdlib ile ilgili gelişmeler Rusya’nın Türkiye ile ortaklığı devam ettirme niyetinden kaynaklansa da bu ittifak her an bozulabilir. 

Afrin’in güney yarısı yani Tel Rifat bölgesi hala YPG/PKK’nın kontrolünde. Afrin 
bölgesi içinde hala önemli bir Kürt nüfusu yaşıyor. Türkiye insani yardımı sürdürmeye çalışıyor ama ÖSO’nun burada işlediği suçlar (hırsızlık, tecavüz vb.) halkı Türkiye’ye düşman ediyor, bölgede güvenlik yok. 

Fırat Kalkanı, bölgesi ise Afrin’e göre daha sakin ama burada da Suriye’nin dört bir yanından toplanmış kişilerden oluşan ÖSO grupları içinde çıkar çatışması yaşanıyor. 

Şimdilik İdlib bölgesindeki konum ‘çatışmanın tırmanmasının önlenmesi’, Fırat’ın 
doğusunda ise ‘çatışmasızlık’ bölgesi olarak belirlenmiş durumda. 

 YPG/PKK bölgeleri.. 

 Fırat’ın doğusunda Kürt gruplar, IŞİD’ın geri kalanlarını temizlemek görüntüsü altında Haseki ve Rakka’da hala Esat güçlerine saldırıyor1, Deyrizor bölgesinde toprak genişletmeye devam ediyorlar. İşin aslı Kürtler, IŞİD ile mücadeleyi çoktan bıraktı ve ele geçirdikleri bölgeyi genişletmek istiyorlar. Kürtler, yerel yönetimleri geliştirerek, devlet inşasına devam ediyor. Eylül 2018’de Kürt yerel polisi (Asayiş), Arap okullarının kapanmasını protesto eden 50’den fazla kişiyi tutukladı. Vergi vermeyenlerin dükkânlarını yakıyorlar. YPG/PKK her yere Kürt sembollerini yayarken, Araplar, Türkmenler ve diğer etnik gruplar yok gibi 
davranıyorlar. Bunları yaparken, ABD, Avrupa, Körfezin Arap ülkelerinin siyasi, ekonomik, askeri ve medya desteği alıyorlar. Kürtlerin bağımsızlığı hak ettiği mesajı işleniyor. ABD daha önce bölgeden çekilme zamanı olarak IŞİD ile mücadelenin bitmesini açıklamıştı. Yeni durumda ne buna uyuyor ne de Kürt provokasyonlarına ses çıkarıyor. ABD, Türkiye’nin bu devlete engel olma niyetlerini perdeleme ve önleme için ikna yöntemini kullanıyor. Kürt kartı, 
İran’a karşı Türkiye’yi yanına çekmenin bir aracı olarak görülüyor. 

 YPG/PKK kuvvetleri, ABD ve Türkiye anlaşmasına rağmen Münbiç bölgesinden hiç çekilmediler. Münbiç’te değişen bir şey yok. Hiçbir zaman YPG/PKK bölgesinde devriye olmadı. Son devriye faaliyeti Amerikan üssünün olduğu bir bölgeye doğru 500 m. ilerleme getirdi. Türk askeri YPG/PKK bölgesine hiç girmedi yani devriye işi ÖSO bölgesinde kaldı. 

 Özetle, ABD desteğini alan YPG/PKK” özerk bölge” ile “bağımsız devlet” arasında bir çözüm arayışındadır. Sonuçta ortaya çıkacak muhtemel federal yapı içinde YPG/PKK; kendi parlamentosu ve belediyeleri olan, vergi toplayan ve petrol kuyularını kontrol eden Barzani modelinden daha aşağı bir devlet benzeri yapıdan aşağısına razı olmak istemiyor. 
Esat’a ise dış ilişkiler, savunma, uluslararası ticaret gibi konular bırakılacak 

 PKK’nın lider kadrosu Suriye düz ve güvenli olmadığı için Kandil’de saklanmaya 
devam ediyor. Lider kadro içinde Karayılan, Bayık, Bahoz Erdal, Nurettin Sufi ve Şahin Çilo var. Bunlardan Şahin Çilo, YPG/PKK’nın başında kişidir. Çilo askeri liderdir, siyasi temsilciler ise; sözde Suriye Demokratik Meclisi üyesi Erdar Halil, Asya Abdullah ve Siban Hamo’dur. Suriye’deki YPG/PKK bölgelerinde (Fırat’ın batısı ve doğusu) toplam 70 bin militan var. Bunların 20 bin Kürt, 50 bini ABD’nin satın aldığı Araplardır. 3-5 bin YPG/PKK, Afrin güneyindedir (Tel Rifat). 

 Türkmenler.. 

 İdlib ve Afrin ile birlikte Fırat Kalkanı bölgesi de Araplaştırılırken Türkmenler Suriye genelinde buharlaştılar. 2011 yılına göre Suriye’deki Türkmen nüfusu (3.5 milyon2) %90 azaldı veya kayboldu. Bugün Suriye’deki Türkmen mevcudu 35 bin civarındadır. Suriye’den Türkiye’ye gelen Türkmen miktarı 500 bindir. 10 bin Türkmen Avrupa’ya gitti. Toplama bir milyon nüfusa sahip YPG/PKK bölgesinde devlet kurulmaya çalışılırken, Suriye’deki Türkmenler sahipsiz ve ne istediğini bilmiyorlar. ÖSO içinde dahi Türkmen yoktur. 

Irak’ta da durum aynı; Türkmenler son seçimlerde Kerkük’te Irak Türkmen 
Cephesi’nden 2, Şii gruplar içinden 7 milletvekili çıkardılar. Ancak, 100 bin nüfuslu Hıristiyanlar bakanlık (Adalet) alırken, Türkmenlere bakanlık verilmedi. En az Kürtler kadar nüfusa sahip Türkmenler, Irak’ta yok sayılırken, Kürtler kuzeydeki özerk bölge hariç ülke egemenliğin yarısına sahipler. 

 Suriye’nin geleceği ve ülkelerin pozisyonları.. 

 Suriye’de işler 2016’da başlayan ABD ve Rusya arasındaki centilmenlik anlaşmasına göre yürüyor3. ABD Savunma Bakanlığı, Fırat’ın doğusu ve batısından sorumlu iken İdlib bölgesindeki ÖSO’nun içinde CIA’nın grupları da var. Rusların önceliği zaten İdlib bölgesi ve burası çözüldükten sonra Fırat’ın doğusu ile ilgili anlaşmanın daha kolay olduğunu düşünüyorlar. Rus-ABD centilmen anlaşması Esat’ın ve Rusların Fırat’ın doğusuna girmemesini içeriyor. ABD, Suriye’nin kuzeyindeki tarım ve enerji bölgelerinde yaklaşık 20 
üs kurdu ve bu üsler bölgeden gitmeye niyetinin olmadığının da bir göstergesi. Amerikalılar, savaştan daha az zarar gören bu bölgede kolayca yeniden ülke inşası yapacaklarını düşünüyorlar. Ancak, burada yaşayanların çoğu Kürt değil ve YPG vahşice insanları kontrol altında tutmaya çalışıyor. 

Suriye üzerinde Türkiye, Rusya Federasyonu ve ABD anlaşamadı. Herkesin kendi Suriye planı var. RF; Esatlı bir Suriye, ABD; zayıf ve problemli bir Suriye, Türkiye ise İhvanlı bir Suriye istiyor. ABD, Türkiye’yi destekleyebilir çünkü İhvan içinde kendi adamları da var ve bunlar yönetimde yer alırsa onay verebilir. İhvan’ın gönlü Türkiye’de değil, mecbur olduğundan Türkiye ile işbirliği yapıyor. Özetle, Türkiye’nin Suriye politikası YPG/PKK’dan önce Esat’ı göndermek yani rejimi değiştirmek konusuna odaklanmış durumdadır. 27 Ekim 2018’de İstanbul’da yapılan Dörtlü Suriye Zirvesi’nden bir sonuç çıkmadı. Türkiye’nin 
beklentisi Anayasa yapılması ve özellikle Türkiye olanlar olmak üzere göçmenlerin güvenli ve gönüllü dönüşünün sağlanması idi. Türkiye’den dönenler ÖSO bölgesine gönderiliyorlar. Zirve’ye katılan Almanya ve Fransa’nın sahada varlığı yok ama Türkiye ile birlikte özellikle göçmen akışı konusunda ön almak istiyorlar. Diğer yandan kendilerine masada yer buldular. 

Esat ise 2011 yılına dönmek, ülkenin bütünlüğünü ve egemenliğini devam ettirmek istiyor. Türkiye, 2011 yılında olduğu gibi Esat ile İhvan’ı iktidarı ortak etmeye zorlayabilir ama Esat eğer İhvan’a bir kere kolunu kaptırırsa 1980’lerde olduğu gibi ne olacağını çok iyi biliyor. 

İhvan (Müslüman Kardeşler) içinde Türkiye’nin belirli bir adamı da yok, liderlik çok parçalı, pek çok isim geçiyor. İhvan’ın asıl sahibi İngiltere ama gelişmelerin içinde gözükmese de yakından izliyor ve taksimat zamanını bekliyor. 

 Suudi Arabistan, Suriye’de denklem dışı kaldı ve kendi teröristlerini Rakka 
bölgesinden çıkarmak için YPG/PKK’ya 100 milyon dolar rüşvet verdi. Bu teröristler geçen yıl Suudi Bakanın gözetiminde Rakka’dan alınmıştı. Katar, Suriye’de Türkiye ile birlikte hareket ediyor ama artık sahada savaşçısı kalmadı. El Nusra (El Kaide), Körfez ülkeleri tarafından finanse ediliyor. Kimse tarafından sevilmeyen ve istenmeyen İsrail ise sahada da kendine müttefik bulamadı. Bu yüzden, kaosun ve savaşın devamını istiyor, ara sıra bir yerleri vurarak ortalığı karıştırıyor. 

 İran’ı pasifize etmek için yeni ABD enerji yaptırımları Suriye’de sonuç verebilir. İran güçleri yavaş yavaş Suriye’den çekilebilir. Bunun için yaptırımların yumuşatılması karşılığı Rusya aracılığında ABD ve İsrail ile İran arasında bir anlaşma olasılığı var. İran’ın Suriye’de pek bir rolünün kalmamış olmaması da bu çekilmeyi daha olası hale getiriyor. 

 Sonuç.. 

 BM Suriye Özel Temsilcisi Steffan De Mistura istifa edince Suriye sorununa siyasi çözüm arayışları şimdilik lidersiz kaldı. Mistura, Kofi Annan ve Lahdar İbrahimi’den sonra başarısız olan üçüncü özel temsilci oldu. Şu ana kadar Suriye’de genel bir çözüme ilişkin esaslı bir doküman yok. Cenevre I’de kabul edilen altı maddelik metin taraflarca farklı şekilde yorumlanıyor. Sadece İdlib konusunda bir metin var. Şimdi Mistura’nın yerine gelecek BM özel temsilcisi ile taraflar yeniden pazarlık yapmak için hazırlanıyor. Rusya’nın kaleme aldığı bir Anayasa’nın Cenevre’de ‘taraf olarak kabul edilmişler’in temsil edildiği Anayasa Komisyonu’nda görüşülmeye başlanması ile yeni bir sürece girilebilir. Türkiye’nin Fırat’ın batısından ABD’nin de doğusundan çıkmayacağı göz önüne alınarak iki bölgede özerkliğin getirilmesi olası gözüküyor. Bunun batıdaki adı ‘yerel yönetimlerin geliştirilmesi’ ama doğuda ise daha kuvvetli bir ‘özerk yönetim’ olabilir. 

 Daha önce de yazdığımız gibi bir iç savaş ortalama 10-15 yıl sürer ve biz henüz 
yedinci yıldayız. Suriye’deki savaşın siyasi olarak çözülmesi 5-6 yıl daha devam eder. Daha çok sular akacak; örneğin İdlib ve Fırat’ın doğusunda savaş yeniden tetiklenebilir. Esat’ın gücü ne İdlib’e ne de Fırat bölgesine yetmeyeceğine göre, çekilirse iç savaş tetiklenebilir. 

YPG/PKK alanını genişletmek peşine düşebilir. Türkiye’nin Fırat’ın batısına müdahalesi ABD’nin çekilmesine bağlı gözüküyor. Sihirli çözüm Türkiye’nin sadece Rusya ile değil ABD ile de anlaşmasında dır. Kaşıkçı kozu bunun için kullanılmalıdır. 

DİPNOTLAR;

1 Firas Samuri, Northeastern Syria: Kurdish Anarchy and Sultan Erdogan Dreams, Global Research, (October 25, 2018). 
2 3.5 milyon Türkmen’in 1.5 milyonu Türkçe konuşan ve Türk kimliğine vakıf olanlardı. 1 milyon Türkçe bilmeyip, Türk kimliğinin farkında olanlardı. 1 milyon Türkmen ise ne Türkçe konuşuyor ne de Türk kimliğinin farkında idi. Bunlar Suriye rejimi tarafından Türkiye sınırından iç bölgeye zorla göç ettirilenlerdi. 
3 Andrew Korybko, Strategic Assessment of the War on Syria in Fall 2018: Idlib & the Northeast, Eurasia Future, (October 20, 2018). 


***