Şırnak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şırnak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Şubat 2020 Çarşamba

BÖLÜCÜ TERÖRLE MÜCADELE VE BEKLEYEN SENARYOLAR

BÖLÜCÜ TERÖRLE MÜCADELE VE BEKLEYEN SENARYOLAR




Prof. Dr. Sait YILMAZ, 
Giriş 

Türkiye de Kürtçülüğün kökleri, daha çok dini ve feodal koşulların etkisi ve 
yabancıların bir Kürt tarihi tezi yaratarak, kışkırtma gayretleri ile 19. yüzyıla dayanır. 

Kürtçü isyanların nedeni etnik milliyetçilik değil, bölgedeki şeyh ve toprak ağalarının imtiyazlı konumlarını sürdürmek için dini kullanmaları idi. 1960 lı yıllarda solun içinde saklanan Kürtçülüğün şiddete dayalı milliyetçi bir söylemle bugünkü aşamaya gelmesinde 1978 yılında PKK terör örgütünün kurulması bir dönüm noktası oldu. O dönemde MİT tarafından; Kawa, Rızgari gibi diğer Kürt terör örgütü gruplarının yok edilmesinde PKK.nın kullanılması bir sır değildir. Bu işbirliği 1980 askeri müdahalesi ile sona erdi ve sıranın kendine geldiğini anlayan Öcalan ve ekibi soluğu yurt dışında aldı. 1984 yılında Şemdinli ve Eruh baskınları ile eylem safhasına geçen PKK.nın oluşturduğu tehlikenin boyutu Türk güvenlik makamları tarafından eylemler belirli bir seviyeye tırmanana kadar iyi anlaşılamadı. PKK terör örgütü ile mücadeleyi genel olarak dört safhaya ayırmak mümkündür. Bunlardan 1984-1990 ve 1991-2003 yılları arasındaki dönemlerde PKK bölücü terör örgütü ile mücadelede askeri alanda başarılı olunmuş ancak siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel yönleri ile terörü besleyen kaynaklar ortadan kaldırılmadığı için terör örgütü yeniden doğmuştur. Bu yenilenme her seferinde terör örgütünün Irak.ın kuzeyinde yeniden doğma şansı (1990 Körfez Savaşı ve 2003 Irak Savaşı.nın Irak.ın kuzeyinde meydana getirdiği boşluk) bulması 
ile mümkün olmuştur. 2003 yılında başlayan üçüncü safhada terör örgütü yıldan yıla eylemlerini artırırken, gittikçe siyasal zeminde de önemli bir rol oynamaya başlamış ve hedeflerine siyasi yollardan ulaşma stratejisi içine girmiştir. 

AB üyelik süreci ile birlikte Ankara tarafından yapılan reformlar PKK nın siyasallaşmasına hizmet ederken, terör örgütü faaliyetlerinde yıldan yıla süratle artışın izlendiği yıllar başladı. 

2003-2006 arasındaki siyasi gelişmelerin başlangıç noktası Irak Savaşı dır. 
Yaklaşan Irak Savaşı nedeni ile Türkiye.nin müdahalesinden korkan PKK kalıntıları, 12 Şubat 2003.de Türkiyeye karşı „Meşru Savunma Savaşı. ilan etmişti. Ancak, 2003 Martında Amerikan ordusunun Irak.ı işgali ve Türkiye.nin müdahale etmemesi PKK terör örgütünün yeniden canlanması ve bugünkü yoğunluğa ulaşmasında başlangıç dönemini temsil etmiştir. 1 Mart 2003 de TBMM.de ABD ordusu ile Irak.ın kuzeyinde yapılacak operasyon için gerekli tezkerenin reddi sadece Barzani ve Talabani.yi değil PKK.yı da oldukça rahatlattı. Şehit sayısı 2002.de 6 iken, 2003 de 21 e yükseldi. Bu eylemlerin çoğu mayın ve bomba sistemleri kullanılarak 6-7 kişilik dağ kadroları ile yapılmıştı. ABD, Türkiye.nin Irak.ın kuzeyindeki terör yuvalarına askeri müdahalesine rezerv koymuştu. 

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Irak.ın kuzeyine girmemek için ABD ile 1 milyar dolarlık bir hibe anlaşması imzaladı. Bunu Başbakan Erdoğan.ın 5 Kasım 2007 da Beyaz Saray.da yaptığı gizli anlaşma izledi. 2004 ilkbahar ve yazında PKK  eylemlerindeki artış hızlandı ve şehit sayısı 73.e çıktı. 2005 yazında Türkiye.deki terör eylemlerinde hızlı bir artış yaşanırken, PKK militanlarının sayısı Türkiye içinde 1800-1900, Irakın kuzeyinde 2.800-3.100.e ulaştı. 2005 yılında güvenlik güçleri ile PKK arasında yaşanan çatışmalarda şehit sayısı 92 askere ulaşmıştır. 2006 ilkbaharından başlayarak PKK teröründe sert bir artış başladı. 2006 yılında PKK eylemleri sonucu asker şehit sayısı 121.e yükseldi. PKK ile çatışmalarda şehitler verilirken karşı tarafa da önemli kayıplar verdiriliyordu. 2007 yılında hükümetin terörle mücadele konusunda strateji değişikliğine gitmesi ile “terörle müzakere” adını verdiğimiz ya da hükümetin çözüm süreci” dediği dördüncü dönem başlamıştır. 

Çözüm Süreci.. 

Irak ın kuzeyine giremeyen Türk güvenlik güçleri Mayıs 2007.de Şırnak 
bölgesinde sızmaları önlemek için 20 bin askerin katıldığı bir operasyon düzenledi. PKK nın 2007 yılında düzenlediği eylemlerde 118 Türk askeri hayatını kaybetti. 30 Eylül 2007 de ABD-Türkiye terör koordinatörlüğü ortadan kalktı. AKP, tek parti iktidarına yeniden ve çok daha yüksek bir oyla geldiği 22 Temmuz 2007 seçimi öncesi bölge halkına yönelik daha ılımlı bir söylem tutturmuş ve bunun karşılığını da en yüksek oy oranlarına bu illerde ulaşarak fazlasıyla almıştı. Bu gidişat, 2007 sonbaharında, Dağlıca Karakolu.na yapılan PKK baskını ile değişti. Halkta yükselen ciddi tepki sonrası soluğu ABD.de alan Başbakan Erdoğan, 5 Kasım 2007.de zamanın ABD Başkanı Bush.la görüştü. Türkiye içine ve Ortadoğu.ya yönelik gizli planlara onay verilen bu görüşmelerde Irak.a sınır ötesi harekât için süresi belirli izin alındı. Böylece Dağlıca saldırısını TSK.nın 21-29 Şubat 2008 tarihlerindeki Irakın kuzeyine beş yıl sonra yaptığı ilk sınır ötesi harekat olan Güneş Operasyonu izledi. 

Bu dönem diğer yandan, Türkiye-Irak-ABD arasında “3.lü mekanizma” toplantılarının sıklaştırıldığı, Türkiye.den en üst düzey yetkililerin Barzani yönetimiyle doğrudan temas kurmaya başladığı bir zamandı. 4 Ekim 2008.de ise PKK terör örgütü Aktütün karakoluna saldırdı. Bu saldırıda 15 asker şehit olurken, PKK ise 23 kayıp vermiştir. 
19 Kasım 2008.de ABD-Türkiye-Irak arasında üçlü komisyon kuruldu ve Irak.ın 
kuzeyindeki yönetimin de buna katılması kararlaştırıldı. Türkiye tarafında artık 
olayların akışında TSK devre dışı bırakılmış, Dışişleri ve MİT etkisini artırmıştı. TSK ile sağlanan alan hâkimiyeti kaybedilirken, meydanı boş bulan PKK, daha fazla koparmak için eylemlerini artırmış, şehirlerde de patlayıcı eylemlerine başlamıştı. 

2009 yılı Kürt Açılımı ya da „terörle müzakere politikası. ile öne çıkmıştır. Mart 
2009.da İçişleri Bakanlığı, Kürt Açılımı için ön hazırlığa başladı. Yabancı think-tank merkezleri ve Oslo görüşmeleri açılıma hizmet etti. Cumhurbaşkanı Gül, 11 Mart 2009 günü Kürt sorunuyla ilgili ilerleyen günlerde çok iyi şeyler olacağı olacağı müjdesini vermişti. 19 Ekim 2009.da Öcalan.ın çağrısıyla 34 PKK.lı Habur.dan giriş yaptı. 13 Eylül 2011.de MİT.in PKK.lılarla Oslo.da buluştuğu ortaya çıktı. 15 Şubat 2013.de Erdoğan, MİT ile Öcalan arasındaki görüşmelerin „İmralı Süreci. yerine „Çözüm Süreci. olarak adlandırılmasını istedi. Hükümet müzakere sürecinin başından beri asker ve polisi kışlalarına kapatarak pasifizm içine girerken, Mart 2013.den bu yana bölgede valiler, TSK ve Jandarma.dan gelen yüzlerce operasyon talebini reddettiler. PKK.nın kardeşi PYD; Temmuz 2012.den başlayarak Afrin, Kobani ve Cezire.yi (hepsine birden Rojova denmektedir) kontrol altına aldı. AKP, PKK.ya silah bırakması karşısında Suriye.de otonomi kurmasına ses çıkarmayacağı vaadinde bulunuyordu. PKK sürecin başından bu yana Suriye.deki uzantısı PYD marifetiyle bölgede bir hâkimiyet elde etmiş ve Türkiye.deki sürecin gelişimi ile Suriye.nin kuzeyindeki gelişmeleri stratejik olarak birbirine eklemlemiştir. AKP hükümeti, 6 Mart 2014.te yürürlüğe giren demokratikleşme paketi ile Hatip Dicle dâhil 
KCK tutukluları serbest bıraktı. Hem yerel hem de genel seçimlerde her türlü 
propagandanın Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yapılmasının önü açıldı. Ayrıca ikiden fazla olmamak koşuluyla partilerde eş genel başkanlık sistemi de yasal hale getirildi. 

Hükümet, Öcalan.ın da özellikle istediği çözüm süreciyle ilgili “Süreç Çerçeve 
Yasası.nı hazırladı. 1 Ekim 2014.te de „Çözüm Süreci Kurulu. oluşturulması kararı Resmi Gazete.de yayımlandı. 6-7 Ekim 2014 olayları bu Suriye ile bağlantılar hem PKK.nın bağımsız devlet isteğini ve yaklaşan iç savaşı göstermesi bakımından önemli olmasına rağmen hükümet mahkûm konumunu sürdürmüştür. Çözüm süreci ve 2 yıl süren sözde ateşkes süresince, bölgede terör örgütü halk üzerinde baskısını arttırarak, varlığını pekiştirmiş; devlet, bölge halkı ile örgütü baş başa bırakmıştır. Kobani (Ayn el Arap) bölgesi ile ilgili PKK.nın 6-7 Ekim 2014 tarihlerinde 81 ilin 35.inde başlattığı ayaklanma provasında terör örgütü kendinden olmayan Kürtleri de öldüren bir hareket olduğunu bir kez daha gösterdi. Kobani olayları, hükümeti tekrar 
PKK isteklerine odaklanmaya sevk etti. MİT Müsteşarı Hakan Fidan tarafından 
hazırlanan, 2015 yılı seçimlerine kadar uygulanacak 6 Aşamalı yeni yol haritası, Türk halkına açıklanmadı sadece HDP.ye verildi. 28 Şubat 2015.de Dolmabahçe.de mutabakat metni okundu. Öcalan PKK.ya silahsızlanma kongresi çağrısı yaptı. 11 Mart 2015 tarihinde PKK.lı Bayık, silah bırakmak için Öcalan.ın serbest bırakılması şartını tekrarladı. PKK, siyasi stratejisini sürekli fazlasını isteme ve tatmin olmama üzerine kurmuştu. KCK.nın, 15 Mart 2014.te yaptığı açıklamada hükümet bir kez daha adım atmamakla eleştirildi ve “Artık AKP hükümeti yaptığımız çağrıların muhatabı değildir” denildi. 

PKK ne yapmaya çalıştı.. 

Terör örgütü uzun süredir metropollerde önemli yapılanmalara gitmiş, patlayıcı 
depolarını sürekli takviye ediyordu. Temmuz 2015 öncesi PKK her eve emanet olarak saklanması için silah dağıttı, silah ve cephane taşıma işinde belediye araçları özellikle pikap araçlar kullanıldı. Nisan 2013.de başlayan Çözüm Sürecini bir fırsat olarak kullanan PKK, adı geçen merkezlerde Özyönetim Güçleri kurmuştur. Alanlardan çekilen asker ve polisin yerini örgüt mensuplarının almış, sözde asayiş ve güvenliği kendilerinin sağlaması buradaki halkın da bu nedenle devletten koparak bölgede hakim konuma geçen PKK.ya taraf olmasını sağlamıştır. KCK ve HDP.nin belediye yapılanması örgütün şehirlerde uyguladığı kanton kurma ve patlayıcı kullanma taktiğine alt yapı teşkil etti. PKK şehirlerde YGD (Şehir Asayiş), YPS (Genç), YPSJin (Kadın) gibi gruplar kurdu ve çok miktarda çocuk ve kadını (12-20 yaşları arasında) çatışmalara sürdü. 11 Temmuz 2015.de KCK, hükümetin bölgede inşa ettiği barajları gerekçe göstererek ateşkesi bitirdiğini ilan etti. 20 Temmuz 2015.de canlı bomba, Suruç.ta Kobani.ye gitmek için toplananların arasına girerek kendini patlattı ve 32 kişi öldü. 20 Temmuz 2015, Bayık halkı silahlanmaya, tünel ve siper kazmaya çağırdı. Barikatlar kuruldu, hendekler kazıldı, şehir savaşının 
koşulları hazırlandı. Ardından Yüksekova.da iki uzman çavuş kafasından vuruldu, 

Diyarbakır da bir astsubay pazarda alışveriş yaparken hamile olan eşinin yanında şehit edildi ve yine Diyarbakır.da iki polis öldürüldü, Bingöl de bir Emniyet Müdürü Yardımcısı ve bir baş komiser şehit edildi. Olaylar tırmanırken bir şeyler yapmak lazımdı. Türk Silahlı Kuvvetleri inisiyatif aldı. PKK.ya ilk hava harekatı Erdoğan.ı uyandırmamak için küçük bir harekat gibi söylendi. Suriye.nin kuzeyinde YPG ile özerk yapı kuran PKK; İdil, Cizre, Silopi, Uludere hattında güvenli bir bölge oluşturmaya çalıştı. 

Bölücü örgüt uzun vadede Hakkâri sınırından başlayarak Mardin-Nusaybin-
Kızıltepe hattına kadar geniş bir hattın kontrolünü hedefliyordu. PKK'nın Şırnak 
(Silopi, Cizre ve İdil), Diyarbakır (Sur), Mardin (Nusaybin), Hakkâri (Yüksekova) 
illerinde ayaklanma denemesi başlatmış ancak çatışmalar bugün sadece Nusaybin ilçesinde devam etmektedir. PKK hazırlığına güvendiği için, hükümetin bu kadar şehidi göze alıp uzun süre mücadele edeceğine inanmıyordu. Şehir örgütlenmeleri ile PKK.nın uzun süreli savaşı için gerekli barikat, mayınlama çalışmaları önceden planlanmıştı. Terör örgütünün yollarda belediyeye ait iş makineleri ve bunların operatörlerini kullanarak büyük çukurlar kazdıkları ve hendekler oluşturdukları görüldü. Yeraltı tünellerine bağlı olarak tünel kazarak binalar arasında bağlantı kurdular. Çatışmalarda yaralananların tedavilerinin yapılabilmesi için ilaç, serum vb. tarzı sağlık malzemelerinin de depolanarak bazı daireler hastaneye çevrildi. 
Evlerden birbirlerine geçişler yapılabilmesi amacıyla ara duvarlar arasında insanın geçebileceği kadar kırmalar yaptılar. Bubi tuzakları kurarak (özellikle misinalı), yolları kazarak mayın ve uzaktan kumandalı patlayıcılar yerleştirdiler. Keskin nişancılar yerleştirerek pek çok güvenlik mensubumuzu şehit ettiler. PKK terör örgütü belediye imkânları ile yollara yapılan tuzaklamalar neticesinde ilk günlerde güvenlik kuvvetlerine kayıplar verdirdi. 

Güvenlik güçlerinin başarılı operasyonları sonrasında terör örgütü unsurlarının 
yaptıkları görüşmelerde, binalar içinde çok zor durumda olduklarını, dayanacak 
güçleri kalmadığını ifade ederek yardım istemişlerdir. HDP milletvekilleri zor durumda olan örgüt mensuplarını güvenlik kuvvetlerinin elinden kurtarmak amacıyla çatışma alanlarına gitmek istediler. HDP.lilerin günlerce “Evin bodrum katında (28 kişi) yaralılar var” diye ortalığı karıştırdıkları eve güvenlik güçlerinin girmesi ile evde daha önce çatışmalarda yaralanıp ölen, 10-12 kişinin cesetlerinin tanınmaması için üzerlerine benzin dökülerek yakıldığı sadece kemiklerinin kaldığı tespit edilmiştir. 

Terör örgütünün tuzakladığı bombaların patlatılması sonrası yıkılan binalarda gönüllü olarak arama kurtarma çalışmasına katılan Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) görevlilerinin PKK.ya bilgi sızdırdığı ortaya çıktı. Örgütün muhtemel operasyonları UMKE görevlilerinden öğrendiği bilgisine ulaşan Mardin polisi Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi.ne sızan gönüllü PKK yandaşlarının, örgüte nereye ne zaman operasyon yapılacağı, operasyona katılacak birliklerin sayısı ve niteliği gibi kritik bilgileri sızdırdığı ortaya çıktı. Nereye operasyon yapılacağını ve hangi evde EYP imha edildiğini örgüte haber veren hainlerin, PKK.ya bilgi verip operasyonları sekteye uğratmaya çalıştığı belirlendi. Soruşturma kapsamında terör örgütü PKK.ya yardım ettikleri belirlenen 4 UMKE gönüllüsü sağlıkçı görevden uzaklaştırılıp haklarında adli işlem başlatıldı. Bölgede bulunan toplam PKK'lı sayısı, 5 bin 500'ü yurtdışında olmak üzere 12 bindir. PKK, insan gücü açığını kapatmak için paralı askerler yanında başta MLKP olmaz üzere bazı sol örgütleri ile de işbirliğine giderek, sözde özgürlük savaşı yaptığı propagandası yapmaktadır. 

Güvenlik Güçlerinin Operasyonları.. 

Yukarıda açıklandığı gibi geçmişte askeri birimlerin inisiyatifinde yürütülen 
terörle mücadele, 2006 yılında müzakere sürecine geçiş ile birlikte siyasi iradenin inisiyatifinde Milli İstihbarat Teşkilatı üzerinden yürütüldü. Devletin diğer güvenlik birimleri (polis, jandarma ve asker) stratejik anlamda süreç yönetiminde devre dışı bırakıldı. Süreç MİT içinde de çok dar bir kadro tarafından yürütüldü. Asker ve polis, MİT ile karşı karşıya geldi. Polis, KCK operasyonları yapılmasını ısrarla dile getirirken, bazı siyasi ve bürokratik kadrolar bu operasyonları engelledi. Bu engellemeler Çözüm Süreci adına yapıldı. Devlet gözü önünde yapılan silah taşıma, hendek kazma ve patlayıcı düzeneği kurma işlerine ses çıkarmadı, seyretti. Hastanelerde okullarda Türk bayrakları indirilirken, müdahale edilmedi. 24 Temmuz 2015.de başlayan mücadele sürecinin başında güvenlik güçlerinin çok ciddi bir dağınıklığı söz konusu idi. Terör olaylarının başlamasıyla beraber özellikle polis teşkilatı mücadele sürecine en zayıf olduğu ve hiçbir hazırlığı olmadığı anda yakalanmıştır. Polis teşkilatının kısa süre önce bir değişime girmesi, bölücü terör örgütünü risk analizinden tamamen çıkarması, tüm faaliyetlerini paralel devlet yapılanmasına kaydırması, örgüte bu süreçte önemli bir fırsat sunmuştur. Terör örgütü, başlangıçta güvenlik güçlerinin önceden olduğu gibi karşı koymayacağı ya da uzun süre direnemeyeceği düşünmüştü. Halk başlangıçta PKK.ya siper olurken güvenlik güçleri seyretmeye devam ettiler. Bu durum devletin sivil halk ile karşı karşıya gelmemesini sağladı. 

Operasyonlar sırasında devlet güçleri çok dikkatli ve hassas davranmış, bu 
operasyonların uzamasına sebep olmuşsa da, sivil halka azami olarak korunmuş, sivil halkın sempatisi kazanılmıştır. Böylelikle örgütün bölgede taban desteği ciddi ölçüde engellenmiştir. Güvenlik güçleri, teröristlerin kendilerine kalkan yaptıkları sivil halkın zarar görmesini engelleyebilmek için zaman zaman sokağa çıkma yasağını kaldırarak sivil halkın evlerden çıkarak operasyon bölgesinden uzaklaşmasını sağlamıştır. Bu uygulama, teröristler ve onların tuzaklarını etkisiz hale getirmek için daha rahat çalışabilme imkânı da sağladı. Olayların başlangıcında önce polisin mücadele ettiği fakat yetersiz kalması üzerine, bu alanların askere, Özel Kuvvetler Komutanlığı.na bağlı Timlere ve Özel Harekât Polislerine bırakılması sonucu büyük bir kararlılıkla örgüte yönelik faaliyetler başlamıştır. TSK ve polisin operasyonları çok başarılıdır. Güvenlik güçleri, çok kısa sürede güvenlik güçleri tecrübe kazanmış çok etkin mücadele etmektedir. Heron, Göktürk ve Drone kullanan TSK, PKK.ya kırsalda ve dağda göz açtırmıyor. Şehirlerde de pek çok örgüt mensubu etkisiz hale getirilmiş ve getirilmeye devam etmektedir. Bu süreçte güvenlik kuvvetlerince, tüm teknoloji (Gece görüş, lazer pointer, İHA vb.) ve istihbarat etkin bir şekilde kullanılmak tadır. Bölge halkının bozulan ekonomisinden, evlerinin yok olmasından, yaşam alanlarını terk etmesinden PKK.yı sorumlu tutması, ayrıca PKK.nın halka karşı baskıcı ve ezici tutumu nedeniyle Halkın PKK.ya olan sempatisini ve desteğini yok etmiştir. Çatışma uzadıkça, terörist kaybı arttıkça, şehirler yıkıldıkça HDP'ye oy verenlerin PKK'ya fiili desteği azaldı. PKK kritik bir hata yaparak Ankara'da sivilleri hedef alınca liberal-solcu desteği de düştü. 

Terör örgütü unsurlarının faaliyet gösterdikleri il ve ilçelerin (Hakkâri, 
Yüksekova, Nusaybin, Şırnak, Cizre, Silopi vb.) giriş ve çıkışları tutularak, gerekirse sokağa çıkma yasağı uygulanarak, örgüt mensuplarının yerleri tespit edilerek nokta operasyonlar düzenlenerek örgüt mensupları etkisiz hale getirilmektedir. 

Operasyonlarda acele edilmemekte, tuzak sistemi keşfedildikten sonra zayiat 
verilmeden, önce dışarıdan avlanarak içeri girilmeye çalışılmaktadır. Yüksekova.da olduğu gibi önce şehrin çevresi sarılıyor, sonra özel unsurlar belirli bir hazırlıktan sonra içeri girmektedir. Güvenlik güçleri çatışmalarda örgütün uygulamalarına göre taktiğini değiştirmektedir. Mesela Nusaybin.den önceki yerlerde örgüt daha çok hendek kazarak tuzaklı bomba ve keskin nişancılarla zaiyat verdirme yoluna giderken, Nusaybinde ise örgütün üs olarak kullandığı bina tamamen bomba düzenekleri tuzaklanıp güvenlik güçleri binaya girerken binayı havaya uçurarak çok sayıda zayiat hedeflemişlerdir. Buna karşılık güvenlik güçleri hemen taktik değiştirmiş binalar uzaktan imha edilmiştir. Buradaki şehir içi operasyonlarda da çok kısa sürede tecrübe kazanıp çok başarılı mücadele edilmektedir. 24 Temmuz 2015'ten bu yana yapılan operasyonlarla terör örgütü PKK'ya ait 290 bin silah ve mühimmat ele geçirildi. Operasyonlarda yaklaşık 4 bin 500 el yapımı patlayıcı imha edildi. Ayrıca 3 bin çukur ve barikat kaldırıldı. 15 Aralık 2015'ten bugüne kadar operasyon bölgelerinde 35 bin 421 ev arandı. Bu evlerden 14'ü arama yapılırken teröristlerce patlatıldı. Halen Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde 14 Mart'ta sokağa çıkma yasağının ilan 
edilmesinin ardından, PKK'nın kazdığı hendeklerin kapatılması, barikatların 
kaldırılması, bombalı tuzakların temizlenmesi ve teröristlerin etkisiz hale getirilmesi için güvenlik güçlerinin 'Atmaca-1' operasyonları sürüyor. İlçede bugüne kadar 437 PKK'lı etkisiz hale getirirken, 400 barikat kaldırıldı. Terörün içerdeki son mücadele alanı olan Nusaybin, %65-70 temizlendi. 

PKK Taktiği IŞİD’tan Kopya.. 

IŞİD, Eylül 2014.te Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kobani kentine saldırmaya 
başladı. Böylece IŞİD, PKK ve ABD arasındaki danışıklı dönüş gerçek planlarını 
uygulamaya geçti. IŞİD'in saldırılarının ardından Kobani'yi savunmakta yetersiz kalan PKK/YPG'ye bağlı teröristler ABD'den yardım istedi. ABD öncülüğündeki koalisyon bu çağrı üzerine Kobani'deki IŞİD hedeflerine hava saldırıları düzenlemeye başladı. Bununla birlikte, Batılı birçok paralı asker Kobani'deki YPG saflarına katıldı. Son olarak Rakka.ya yönelik YPG operasyonunda görüntülenen Amerikan askerinin özel askeri şirket elemanı ortaya çıktı. YPG arması ve üniformaları ile görüntülenen ABD.lilerin Suriye.de uzun müddettir faaliyette olduğu WikiLeaks dokümanlarıyla sızdırılmıştı. ABD, IŞİD.ın Irak ve Suriye işgaline başlaması üzerine, bu coğrafyada önce kullandığı özel askeri şirket elemanlarını yerleştirmeye başladı. Irak.ta Barzani eşkıyalarına, Suriye.de de YPG/PKK teröristlerine askeri eğitim ve teknik silah kullanımı hususlarında danışmanlık yapıldı. Bunlardan en etkili olanı Pathfinder Group Terrorism & Conflict Research Center the Lions Of Rojava ve şu anda PKK.nın Türkiye.de yaptığı eylemlerin altında da bu gibi grupların büyük desteğinin olduğu iddia ediliyor. Kobani.de savaşan paralı askerler bugün Türkiye.de yurtiçinde 
PKK ile beraber Türk Ordusuna karşı çatışmaktadır. Bu savaşmayı PKK kendi 
içerisinde “yabancılar bizim özgürlüğümüz için, haklı mücadelemiz için, 
bağımsızlığımız için bizimle beraber gönüllü olarak savaşmaktadır” diyerek 
propaganda malzemesi yapmaktadır. PKK içinde bulunan bu yabancı paralı askerler (keskin nişancılar ile eğitmenler) Türk Askerinin operasyonları sonucu 
öldürüldüklerinde, PKK tarafında teröristler üzerinde menfi propagandaya meydan vermemek ve bu nedenle PKK içerisinde meydana gelecek herhangi bir çözülmeye yol açmaması için cesetleri yakılmakta tanınmaması için her türlü çaba gösterilmektedir. 

İngiltere ve diğer Batılı ülkelerden gelerek YPG saflarına katılan paralı 
askerlerin sayılarının gittikçe arttı. Jordan Matson isimli bir Amerikalının Batıdan 
gelen paralı askerler için aracılık ettiği ve YPG adına onları örgütleyerek Kobani'ye getirdiği belirtiliyor. Ayrıca Türkiye.de öldürülen PKK.lı teröristler içerisinde Sırplı keskin nişancılar olduğu ortaya çıktı. YPG saflarında sadece İngiliz ve Amerikan paralı askerlerin yanında, İsrail ve Alman paralı askerlerin ve İsveçli paralı askerlerin de YPG saflarında olduğunu gösteren resimler, YPG'nin ve bu kişilerin sosyal medya hesaplarından yayınlanıyor. Bu kişiler sadece YPG saflarında savaşmıyor, bölgedeki Kürt birliklerine askeri eğitim veriyor. Paralı askerler, Kobani.de YPG/PKK.yı şehir gerilla savaşı, El Yapımı Patlayıcılar (EYP) ve Bubi Tuzaklamaları konusunda eğitmektedir. PKK, bu EYP.lerle mahalle savaşlarına başlamış arama tarama faaliyetleri için evlere giren güvenlik kuvvetlerine karşı önceden tuzakladıkları binaları uzaktan kumanda ile havaya uçurmaktadır. Ayrıca, IŞİD.in taktikleri kullanılmakta; bomba yapımları, özellikle hendeklere konulan patlayıcıların şekilleri, tuzaklama mantığı IŞİD mantığıdır. PKK, hendek ve barikatların çevresinde sanayi tüplerinden mayınlı tuzaklama yapmakta, bazı noktalarda anahtar modüllü patlayıcı kullanarak, her bir sokağa 2 leğen boyutunda kablolu mayın döşemektedir. Evlerden birbirine geçiş yapmak için bitişik duvarlar kırılmış, aynı zamanda binaların üst katından yatay 
bir şekilde 1.er metrekarelik duvarlar yatay bir şekilde sokak girişlerini hakim olarak görecek şekilde kırılarak tepelerden kırık alanlardan keskin nişancılar tarafından güvenlik kuvvetleri hedef alınmaktadır. Ayrıca PKK.lı teröristler tarafından bazı sokaklara kameralar yerleştirerek güvenlik güçlerinin hareketlerini izlemeye çalıştıkları da tespit edildi. Ancak, PKK.lı teröristler, güvenlik güçlerinin bomba düzeneklerini etkisiz hale getirmesi sırasında sinyal kesici Jammer kullanılması üzerine yöntem değiştirdi. 

PKK.nın bir süredir sinyalli düzenekler yerine “tel kumandalı” düzenekler 
kurduğu tespit edildi. Tel kumandalı düzenekte, düzeneğin harekete geçmesini 
sağlamak amacıyla patlayıcının fünyesine 1.5-2 voltluk elektrik akımı götüren birden fazla tel kumandası hazırlanıyor. Bu tel kumandalardan birisi bomba uzmanlarının müdahale etmesini kolaylaştırmak için görünür halde olurken, diğer tel kumandalar patlayıcı düzeneğinin konduğu yerde gizleniyor. Görünür tel kumandaya kanca ya da robotla müdahale ederek patlayıcı düzeneğini etkisiz hale hale getirmeye çalışan bomba uzmanı polislerin, bu sırada tuzaklanarak gizlenen tel kumandanın yardımıyla devreye giren fünyenin ateşlediği düzeneğin patlamasıyla şehit edilmesi hedefleniyor. Artık PKK.lı teröristler, ilçe merkezinde evlerin giriş kapılarına, halı altlarına ve sokaklara el yapımı patlayıcılar tuzaklı yor. Güvenlik güçleri tarafından yapılan arama tarama faaliyetlerinde teröristlerin vatandaşların evlerine açtıkları tüneller ve geçiş koridorları açmaktadırlar. Açılan tünellerde ve sığınaklarda terör örgütü mensuplarının kullandığı tespit edilen yaşam alanları tespit edilirken, yaşam alanlarında el yapımı patlayıcı yapımında kullanılan malzemeler, gazmaskeleri,tıbbi malzemeler ve telsizler ele geçirilmiştir. Bununla beraber kazılan tüneller, yer değiştirmek, yaşam alanı, tuzaklamalar dışında sınıra sıfır bölgelerde (Nusaybin gibi) karşı ülkeye geçiş için, lojistik ve askeri yardım maksatlı olarak da kullanılmakta dır. 

PKK.nın “şehir savaşları” efsanesi Güneydoğu.da yaklaşık bir yıllık bir süreç sonunda çöktü. PKK geride harap olmuş ilçeler, evsiz barksız kalmış yöre halkı bırakmış oldu. Evlerini terk edenler ise PKK.ya, Kobani.ye, Kamışlı.ya doğru değil, şehir merkezlerine, Anadolu.nun içlerine ve Batı.ya doğru göç ettiler. 

 Terörle Mücadelede dış Dinamikler; Rakka’daki hesaplar.. 

 100 yıldır olduğu gibi bugün de tüm oyunların arkasında enerji jeopolitiği 
üzerine komplolar ve vekilli savaşlar var. ABD, Suriye savaş alanında birden çok 
cephe kullanıyor. Suriye.nin batısında ABD, cihatçılar ile vekilli savaş yaparken, 
Savunma Bakanlığı (Pentagon) ise oyunun başka bir kuklası olan Kürt kartını en iyi şekilde kullanmaya çalışıyor. Suriye.de Şam ve Lazkiye bölgesindeki çatışmalar durdu. Halep bölgesinde ise üç ayrı bölgede devam ediyor. Rusya destekli Esat güçleri konumunu güçlendirmeye çalışırken, ABD ise CIA.nın İslamcı savaşçıları ile kendi haritasını geliştiriyor. Suudi Arabistan-Katar ve Türkiye.nin El Nusra ve diğer muhalif gruplar ile Halep.i ele geçirerek Esat.ı devirme girişimleri ısrarı sürüyor. ABD ve Rusya hava kuvvetleri IŞİD.tan çok ateşkes dışında bıraktıkları El Nusra.yı vuruyor. ABD ve Rusya.nın ortak bir harita çalışması ve çözüm planı olduğu açık. Rusya, Suriye.deki çıkarlarını cebine koydu ve Batıya ben istediğim zaman gelir ve giderim mesajını verdi. Şimdi Irak.ın kuzeyinde Barzani bölgesinde bütün yabancı şirketlerin haklarını satın almaya çalışıyor. Yani Irak.tan aldığımız ve Erdoğanın illegal olarak satıp, Barzani.ye hayat hakkı verdiği gaz ileride Rus gazı olacak. 

Güneyde ise İsrail, El Nusra.yı destekliyor ve Golan tepelerinde Hizbullah.a karşı 
kullanmak istiyor. Bir yandan IŞİD ile kim savaşacak arayışı devam ediyor. ABD, Esat ile savaşanları IŞİD cephesine yöneltmeye çalışıyor. 5 bin kişilik zayıf gücü ile Özgür Suriye Ordusu, El Nusra.nın desteği olmadan bir şey yapacak konumda değil. ABD.nin Kürt kartı da buna yetmez. IŞİD ile savaşacak gerçek güç bizzat Esat.ın kendi ordusudur. ABD, en az müdahil olacağı yöntemlerle durumu takip ediyor ve başkanlık seçimleri sonrasını bekliyor. Musul, Ortadoğu.nun en son sonuç alınacağı yer olarak görülüyor. IŞİD, Musul.a sıkıştırılmaya çalışılıyor. Türkiye.nin yeni Ortadoğu haritasına müdahil olması istenmiyor. Iraktan sonra Suriye.den de ayağı kesilen Türkiye için oyun sahası kendi içinde PKK ile mücadele etmek. Suriye.de IŞİD.in bıraktığı topraklar YPG/PKK.ya, Irak.ta ise Barzani.ye gidiyor. Üstelik Barzaninin en yakın dostu Erdoğan, onun verdiği para ile maaşları ödeyip, ayakta kalıyor. 

Suriye Kürtlerin bir grubunu temsil eden PYD.nin 17 Mart 2016.da kendi 
kendine ilan etiği Rojova bölgesindeki federasyonun yaşaması mümkün değil. 
Öncelikle PYD.nin silahlı gücü PKK//YPG.nin toprak genişletmeye çalıştığı bölgede (Haseki) Kürtler çoğunlukta değil, burada Hıristiyanlar, Ermeniler, Türkmenler ve Bedevi Araplar da yaşıyorlar. Kürtlerin mevcudu %40.dan az. Çevresinde ise bu oran %15.in altına düşüyor. Suriye Kürt hareketi içinde PYD %70, geri kalanlar %30 ve aralarında aynı hedefleri paylaşmıyorlar. PYD.nin federalizm ilanını diğer gruplar kabul etmedi ve Cenevre görüşmelerinde de reddedildi. Ülkenin geleceğine Kürtler değil, Suriye nüfusunun geri kalan %90-93.ü oy verecek ve büyük çoğunluk federasyonu muhtemelen reddedecek. Referandum ile federalizme ulaşamayacağını bilen PYD, bunu kaba kuvvet ile halletmek peşinde ve bu yüzden tek dayanağı ABD ile ortaklığı. Model aldıkları da zaten Irak.ın kuzeyindeki Barzani ve onun tıpkı Kerkük ve Musul hevesleri gibi, PKK/YPG de başta IŞİD.tan ele geçecek Rakka olmak üzere özellikle petrolü olan yerlerde toprak genişletmek derdindedir. Üstelik sadece ABD değil, Rusya ve İsrail de Kürdistan fikrine sıcaktır. 

Bu plan büyük güçler için bölge ülkelerini uzun vadede Kürtlerle sürekli savaş ortamında tutmak içindir ve kaybeden sadece Kürtler olacaktır. Federalizm istenen Haseki bölgesinde Suriye petrolünün %34.ü üretilmekte ve PYD/YPG/PKK bu bölgeye tek başına sahip olmak  hevesinde dir. Yani çakma 1.5 milyon nüfus (%7) ülke topraklarının %20.sine, petrolünün %34.üne sahip olacaktır. PKK/YPG.ya federalizm (özerklik) hayali ile Rakka.ya sürülüyor. Ancak Kürtlerin, insan gücü az olduğu için ortalık paralı askerden geçilmiyor. Kürtlerin, insan gücü az olduğu için daha fazla ilerleyemeyeceklerini biliyorlar, tıpkı diğer ülkeler gibi onların da kendi özel planları var. ABD için ise hafif piyade tugayı olmak ötesinde bölge haritası için bir makas görevi görüyorlar. 

AKP, PYD lideri Salih Müslim.i 25 Temmuz 2013 ve Mart 2015.de İstanbul ve Ankara.da iki kez misafir etti. PYD.ye özerkliği fazla bulan AKP, Barzani.ye devlet başkanı muamelesi yapıyor, Irak.ın kuzeyindeki bölgeye Kürdistan diyor. PYD, Öcalan.ın Ankara ile pazarlığında önemli bir karttı ve Öcalan demeden hiçbir adım atmazdı. 

Türkiyenin Suriye gibi Irak.ta da stratejik körlüğü devam ediyor. Başta ABD 
olmak üzere Batılı güçler göz göre göre kendi enerji koridorlarını Kürtleri kullanarak oluştururken, Türkiye.ye müttefiklik ve IŞİD ile mücadele yalanı söyleniyor. İncirlik üssü tüm Batılı planların yönetildiği harekat merkezi olmaya devam ediyor. ABD, Rakka'daki petrolü YPG/PKK'ya teslim etmek için harekat yapıyor, uçaklar İncirlik'ten kalkıyor, susalım diye ABD'li komutan geliyor. ABD, Irak'tan sonra Suriye'de yeni bir İsrail kuruyor. Bir yandan Türkiye.yi PKK ile bölme planı yürüyor. ABD ajanları sınır boyunca Türk güvenlik güçlerinin sayısından fazla, Türkler giremezken serbestçe göçmen kamplarına giriyor, çalışma yapıyorlar. TSK helikopterini düşüren füze Eski Yugoslavya.dan CIA tarafından satın alınıp, Türkiye.ye İskenderun üzerinden geldi. 

Türkiye bu satın alma ve taşıma işine aracı oldu. Türkiye.ye “PKK ile mücadele artık kolay olmayacak, Kürt politikanı değiştir” mesajı verilmek isteniyor. Irak ve Suriye.den sonra kendi hava sahamızda da uçamaz hale getirilmek isteniyoruz. Türkiye hem etrafında harita değişikliklerine hem de Kürt sorunun sözde siyasi yollarla yani masa başında çözerek federalizme sürüklenmek isteniyor. Bu işler yapılırken Türkiye.nin toprakları kullanılıyor ve Suriye, Irak ve ülke içinde olacaklara ses çıkarmamaya, ikna olmaya zorlanıyoruz. Bunun arkasında ise ülke içinde çok güçlü gözüken ama hem içeride hem dışarıda yalnız olan Erdoğan.ın oldukça pragmatik politikaları var. AKP.nin şu anda elindeki tek oyun ise Cerablus-Azez arasındaki bölgeyi bombalamak ve Suriye.ye doğru bir sınır ötesi harekât senaryosunu sıcak tutmak. Kilis.e düşen bombaları IŞİD.in attığına inanmak zor; hem gerekçesi yok hem de bu IŞİD taktiğine uygun değil yani önceden bombalama diye bir usulleri yok. Ortak kanı Türkiye.nin sınır ötesi bir harekât için hem Kilis.i hem de büyük şehirlerde IŞİD.e atfedilen bombalama olaylarını kullanmak istediğidir. 

 Sonuç; Bölücü Terörle Mücadelede gelinen aşama.. 

PKK terör örgütü, Diyarbakır.dan Nusaybin.e en az 15 yerleşim yerinde 
tahminlerin çok ötesinde bir “tahkimat” yaptı. Terör örgütü, dağ kadrosundan 
takviyeler getirdi, tüm gücü ile “şehir savaşlarına” yüklendi ama sonuç alamadı. 
Güvenlik güçlerinin başarılı operasyonları neticesinde büyük kayıplar verdiler ve 
“çekiliyoruz” açıklaması yaptılar. Son olarak Nusaybin.de görüldüğü gibi büyük 
gruplar halinde güvenlik güçlerine teslim olmaya başladılar. Nusaybin'de çöküş 
yaşayan PKK yine "çekiliyoruz" taktiğine başvurdu. Terör örgütü, kapana kısılan dağ kadrosundan 130 teröristi Suriye'ye kaçırmanın da hesabını yapıyor. Plan 
gerçekleşirse teröristler, ABD ile PYD'nin Rakka'ya yönelik saldırısına katılacak. Yeni hedef, PKK'yı geri çekerek Türkiye'yi IŞİD terörüyle karşı karşıya bırakma olduğu düşünülüyor. TSK.nın kararlı operasyonları ile çözülme aşamasına gelen PKK son kozlarını oynamakta gerek paralı askerler gerekse İntihar Bombacıları ile yoğunlaştırdığı saldırılarla son çırpınışlarını yapmaktadır. Çatışmaların bu şekilde devam etmesi durumunda 2016 yılsonuna doğru Türkiye Cumhuriyeti içinde bulunan tüm teröristlerin imha edileceği değerlendirilmektedir. PKK terörü ile mücadeleye yeniden başlandığı 22 Temmuz 2015 tarihinden bugüne (25 Mayıs 2016) kadar Türkiye genelinde 6.623 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Bu teröristlerden 5 bin 266.sı öldürüldü, 716'sı yakalandı, 641'i teslim oldu. Buna karşılık verilen şehit sayısı ise 505.dir. Şimdi gene aklınıza şu soru gelecektir; Bu kadar terörist etkisiz hale getirildiği halde neden hala bu kadar şehit verilmekte ve terör neden aynı şiddette devam etmektedir? 

Terör örgütü ile mücadele ve terörizmle mücadele birbirini tamamlayan 
ancak ayrı gayret alanlarıdır. Silahlı mücadele gerekli ancak tek başına yeterli 
değildir; terörizmle mücadele ise askeri, siyasi, sosyal ve kültürel yönleri ile bir 
bütündür. Terörün silahsız çözümü yoktur; terör örgütü umudunu kaybedip, dağılma sürecine girmedikçe ve yenilgi belirginleşmedikçe hiçbir ödül teröristi tatmin etmez. 

Yukarıda bahsedilen hususlar çerçevesinde 22 Temmuz sonrasında örgüt 
Suriye.de (PYD/PKK) yaşadığı şehir savaşı tecrübesini aktif şekilde Türkiye.de 
pratiğe çevirmekle kalmamış, kısa sürede devletin tüm güvenlik mekanizma larını savunma konumuna getirmiştir. Ancak güvenlik kuvvetleri bu savunma konumundan hemen sıyrılarak terör örgütüne karşı yurtiçi ve yurtdışında karşı harekâtta bulunmuş, özellikle, yurtiçinde Özel Harekât Polisleri, yurtdışında da TSK pek çok terör örgütü mensubunu etkisiz hale getirmiş ve getirmeye devam etmektedir. Terör örgütüne yönelik, hava araçlarıyla yapılan harekâtların uzun yıllardır devam etmesi nedeniyle, örgütün uzun süredir bu alanda gerek teorik gerekse de pratik deneyim kazanması, örgütün kayıplar vermeden hava saldırılarından kurtulmasını sağlamaktadır. PKK terör örgütü, devletini şiddet ve çatışma için kendi seçtiği ortama çekme çabası içerisindedir. Bazı bölücü yazarlar tarafından; “Kürt sorununda baharla birlikte çok şey değişecek. PKK şehirleri kuşatacak. Şehirlerde büyük halk isyanları gerçekleşecek. 2016 yıl final yılı olacak” tarzında yazılar yazılmakta demeçler verilmektedir. Bunların hepsi taraftarlarına moral vermeye yönelik çabalardır. PKK.nın PYD.nin Suriye.deki Kobani bölgesinde yaptığı gibi şehirleri ele geçirme otonomi ilan etme stratejisi örgüt için büyük bir hata oldu. Böylece hem çok militan kaybetti hem de HDP üzerinden masa başında kazanma şansı da kalmadı. 

Türkiye.nin başarılı ile devam eden bölücü terör ile mücadelesinde sonuca 
ulaşılması için en önemli ihtiyaç siyasi kararlılığın devam etmesidir. Şimdilik MHP.nin oyları ve kamuoyunun meşgul edilmesi için bölücü terör ve cemaat ile mücadelenin arkasına sığınan Erdoğan, her an ikisinde de yön değiştirebilir. Öte yandan terörle mücadelede şu ana kadar yapılanlar başarılı ancak yetersizdir. Aşağıdaki tedbirler alınmalı ve gelişmelere hazırlıklı olunmalıdır; 

- Terör örgütü Türkiye.nin Suriye ve Irak.a müdahil olmaması için kullanılmak ta,   böylece Batılı güçler tarafından harita değişiklikleri hem de Türk toprakları üzerinden hayata geçirilmektedir. Bu kapsamda; Türkiye üzerinden Batılı 
güçlerin bölgeye geçişi derhal sınırlandırılmalı ve İncirlik kapatılmalıdır. Batılı 
unsurların Türkiye.nin güney sınırlarındaki mevcudiyetine son verilmelidir. 

- Terör örgütüne karşı reaktif savunmadan, proaktif avcı politikasına geçilmeli; 
Irak.ın kuzeyindeki varlığı ve liderleri yok edilmelidir. PKK terör örgütü liderlerinden üçü öldürülürse örgüt çöker. Terörle mücadele askeri başarının sırrı bataklığın kurutulmasıdır. PKK terör örgütü ile askeri mücadele örgütün yatağı ve destekçilerinin olduğu Irak.ın kuzeyinden başlamalı ve bu yatak temizlenene kadar bölgeden çıkılmamalıdır. 

- Ortadoğuda devam eden harita çalışmalarının makası IŞİD, düğüm noktası 
Musula yapılacak savaştır. Barzani kadar Arapların da Musulda gözü vardır. Irakın bölünmesi halinde 1926 Anlaşması kadük olur. Türkiye, Kerkük ve Musuldaki haklarımızın ve Türkmenlerin korunması için de askeri senaryolara hazır olmalıdır. 

- Terör örgütü kadar tehlikeli olan işbirlikçisi HDP.li belediyeler hala gelirleri ve 
yaptıkları işler (emlak, ihale vs.) ile PKK.ya hizmete devam ediyor. Bu belediyelere derhal kayyum atanmalı, işlevlerine son verilmelidir. Bölgedeki öğretmen, devlet memuru vb. devletten maaş alan görevlilerin çoğu bölge halkından ve genellikle PKK sempatizanı kişiler olduğundan PKK.nın taban oluşturmasında en önemli kaynağı oluşturuyorlar. Bunlara karşı derhal tedbir alınmalıdır. 

- Başından beri yanlış olan Suriye politikasında mezhepçi beklentiler bir 
kenara bırakılarak, Esat yerine YPG/PKK tehdidine odaklanılmalıdır. IŞİD, Türkiye.nin değil onu doğuran ve besleyen Batının kucağına bırakılmalı, öncelik bölücü terör ile mücadeleye verilmeli ve Suriye.nin bütünlüğü desteklenmelidir. 

 İçinde bulunduğumuz en büyük yanılgı; terörün silahsız, barışçı bir biçimde 
çözülebileceği, “akan kan dursun” gibi masum söylemler altında devletin terör örgütü ile masaya oturarak sorunu çözebileceği illüzyonudur. Kürtçülüğe hizmet etmek için bazı iç ve dış merkezlerden pompalanan bu algılama yanında soruna Kürtçülük değil, Kürt kimliğinin tanınması anlayışı ile takınılan tutum son dönemde terörle mücadelede ideolojik savaşın kaybedilmesinin ana temeli olmuştur. Bu psikolojin eşiğin kaybedilmesi askeri pasifizmden daha tehlikeli sonuçlar doğurmuştur. İdeolojik mücadelenin temeli romantizmi ve din anlayışını pompalamak değil, Atatürk sevgisini ve düşüncesini bölgeye yaymaktır. 

***

24 Şubat 2019 Pazar

ŞEMDİNLİDE UMUT KİTABEVİNDE MEYDANA GELEN PATLAMA OLAYI. BÖLÜM 30

ŞEMDİNLİDE UMUT KİTABEVİNDE MEYDANA GELEN PATLAMA OLAYI. BÖLÜM 30



Hakkari İl Jandarma Alay Komutanı J.Albay Erhan KUBAT ile Görüşme: 
"1 Kasım'da meydana gelen patlama ile ilgili olarak PKK'nın telsiz görüşmeleri tespit edildi. Çok büyük bir bomba patlatılmasına rağmen nasıl ölü olmadığı, halkın çok zarar görmesi sebebiyle olayın üstlenilmediği, olayın örgüt içerisinden bir grubun yaptığı ve olayın soruşturulacağı görüşmelerde geçmektedir. 
Terör örgütünün sığınaklarında füze bulundu. Örgüt halktan para toplamaktadır. Rant paylaşımı ve kavgası var. Para toplanmasından kimse şikayetçi olmuyor. Bir müteahhit iki trilyonluk bir köprü yapım ihalesini almıştı. Kendisinden iki yüz milyar para talep edilmiş.
Ocak 2002'den bu yana yirmi bir patlama ve otuz altı olay meydana geldi. 9 Kasım'da bomba atılan dükkanın sahibi Seferi YILMAZ 1984 yılında Şemdinli baskınında gözcülük yaptığı için on beş yıl hapse mahkum ediliyor. S Ağustos'da beş şehit vermemizden sonra istihbari bilgi gelmeye başladı. 156'ya ihbarlar geliyor, "On beş yılın açısını alacağım." diyor Seferi Yılmaz. Seferi Yılmaz'a Almanya'dan paket geleceği yönünde istihbari bilgi aldık. Paket eve veya iş yerine gelecek. Araba olay günü saat 09.00'da göreve gitti. Bir buçuk gün kimse ifade vermeye gelmedi. Birkaç gün sonra ifadeler alınmaya başladı. 

Kimse şahit olmak istemiyor Veysel Ateş'in olayı gerçekleştirmesi mümkün değildir. 
Araçtakilerden birinin iddia bayiine veya tuvalete gitme durumu var." 
Olayda suçlanan Astsubay Başçavuş Ali KAYA ile Görüşme: 

"2004 yılında Gaziantep'ten buraya atandım. Kısım amiri olarak görev yapmaktayım. 

Bu tarihlerde PKK'nın mayın yerleştirme stratejisi başladı. Patlamalarda şehitler oldu. Bunun üzerine hazırlık yaptık ve patlamaların nasıl yapıldığı hususunda istihbari çalışmalara başladık. Çukurca ilçesinde cephe faaliyetinin olduğu bilgisini aldık.Yaptığımız araştırmada Sabri Kod ve Agir Kod adlı iki örgüt mensubu ile milislerin patlamaları gerçekleştirdiği bilgisine ulaştık. Mahkeme karan ile tespit edilen kişiler dinlemeye alındı. Dinlemelerde yoğun şekilde Seferi Yılmaz bağlantısının olduğu ortaya çıktı. Seferi Yılmaz'ın hem Sabri Kod'la para paylaşımı olduğu hem de Agir'e hizmet ettiği bilgisi tespit edildi. 

5 Ağustos'da meydana gelen patlamada beş şehit vardı. Seferi Yılmaz'ın ismi 
gündeme geldi. Araştırmaya başladık. Şahsın nüfus bilgileri, yakınları ve görüştükleri kişiler dosyalandı. Sabri Kod Seferi Yılmaz'a Almanya'dan çok önemli bir paket geleceğini bildiriyor. Kendisi "Mutlaka gelecek olan paket bize ulaşsın." diyor. Hangi adrese gönderilmesi gerektiğini soruyor. Seferi Yılmaz evin de işyerinin de olabileceğini söylüyor. 

Daha önceden gittik. Ev ve iş yerinin krokisini telefon konuşmalanni toparladık. 8 Kasım'da durum değerlendirmesi yaptık. 
9 Kasım sabahı saat 08.30'da çıktık. Yanımıza silah ve bombalanmızı aldık. Bölgede daha önce çalışan haber elemanımız Veysel Ateş de bizimleydi. Kimse karakola bilgi vermeye gelmez. Birkaç insandan bilgi almak için yararlanıyoruz. Kişilerin kimliği ortaya çıkınca terör örgütü tarafından öldürülmektedir. Bir korucu bilgj verdiği için öldürüldü. O gün yasal bir göreve çıktık. Burada pastanede kahvaltı yaptık.Yüksekova'da araba arızalandığı için su koyduk. Bu sebeple yanm saat kadar oyalandık. Dikkatli gidiyorduk. Şehre girdik. 
AKP ilçe binasının önüne arabayı park ettik. Veysel Ateş tanıdığı kişiyi çağırıp dışarı çıkacaktı. Bilgilerinden yararlanmayı düşünüyorduk. Bu arada Özcan İldeniz tuvalete gitmek istediğim söyledi. Veysel Ateş de bakkala uğramak istediğini söyledi. Tam aracın kapışım açmıştık ki patlama oldu. İlçe Jandarma Komutanlığına bomba atıldığını zannettiğim için oraya doğru gittim. Pasaj dakiler çıktı. Veysel Ateş arkamdan yetişti. Biri Veysel Ateş'i göstererek "bu itirafçı" dedi. Beş-altı kişi oldular. "Ne oldu." dedim. Biri "Hem yapıyorsunuz" hem de PKK'nın üstüne yıkıyorsunuz, şerefsizler. Araba da sizin." dedi. 

"Yanlış yapıyorsunuz" dedim. Bana yumruk atmaya çalıştı. Yere yıkıldım, Veysel Ateş'e arabaya girmesini söyledim. Bir baktım arabayı yüz kadar kişi çevirmişti. Özcan İldeniz arabanın yanındaydı. "Biz emniyet görevlisiyiz." dedim. "İtirafçıyı bize ver." dediler. Ben de "Ne yaptı ki vereyim." dedim. "Bombayı siz atanız" dediler. Sloganlar atıldı. Veysel Ateş'in ağzı yüzü kan içinde kalmıştı. Arabanın üzerindeki kontağı aldım ve bagajı açıp silahı çıkardım. Elime saldırdılar. Tabancayı elimden alıp belime koydular. Arabayı çevirdiler. 

Veysel Ateş'i öldüreceklerdi. Emniyet geldi. Arabayı çevirdiler. Kalabalığa "Biz devlet görevlisiyiz, yapmayın!" dedim. Dinleyen yok. Özcan İldeniz bagajdaki çantayı almamı istedi. Çantada önemli belgeler vardı. Çantayı alıp Özcan İldeniz'e fırlatacaktım. Biri demir çubukla vurdu. Çantayı alamadım. Polise Veysel Ateş'i almalarını söyledim. Polisler Veysel Ateş'i alıp panzere bindirdiler. Özcan İldeniz ise kalabalığa karışıp kaçtı.: Özcan İldeniz Şemdinli'den sorumlu olduğundan kendisi buralara sık gelirdi. Bundan dolayı tanınırdı. 

Önceden ilçeye birkaç kez top sakallı gelmesine rağmen o gün top sakallı değildi. Bayramdan önce sakalını kesmişti. On-on beş kişi beni çevirdi. "Bu işleri siz yapıyorsunuz." dedi. 

Bazıları ise bizi korumaya çalışıyordu. Bir kısmı ise saldırıyordu. Sloganlar atıldı. Zırhlıya binerek ilçe jandarmaya gittim. Komutana saldırıya uğradığımız ve dokümanlarımız yağma edildiği için savcıya şikayet etmemiz gerektiğini söyledim. Savcıya ifade verdik ve serbest bırakıldık. Olayda kimliğim ve çantamı kaybettim. 

Şahısların verdikleri ifadeleri öğrendik: "Veysel Ateş pasajdan çıkarken "bomba 
tamam. Siz nerdesiniz?" diye telefonla bizi aradığı söyleniyormuş. Benim o satte Veysel Ateş'le telefon görüşmesi yaptığım ortaya çıkarsa suçumu kabul edeceğim. Özcan İldeniz'le de telefon görüşmesi yapmadım. Savcı telefon kayıtlarım istemiş. 
Seferi Yılmaz dükkanının iki bölüm olduğunu, camdan bomba atıldığım söylüyor. 
Dükkandan yedi saniyeden önce çıkması zor. Bomba ablmca beş saniye içinde patlar. Ayrıca ikinci bomba olayı var. İkinci bombanın pimi çekildiğinde oradaki kişinin yok olması gerekir. 
İkinci bomba da patlayacak ve Seferi Yılmaz yara almayacak! Bu durum bilirkişilerce tespit edilecektir. Bu senaryonun nasıl olduğu ortaya çıkacaktır. Teknik olarak iki el bombasının aynı anda tek kişi tarafından atılması mümkün değil. Kafama ve sırtıma darbeler aldım. Kesinlikle suçlu değilim. 

İddialar teknik açıdan yanlış. Elimizde başka deliller de var. Sabri Kod diğer bir örgüt mensubuna 1 Kasım'la ilgili soruyor: "Böyle büyük bir olay yapıyorsunuz. Kimse ölmüyor. 
Bunun hesabını size soracağız." Diğeri diyor ki: "Biz de anlayamadık." 1 Kasım eylemini kendilerinin yaptığı ortadadır. Sabri Kod'un örgütten aldığı paralar ve yaşantısına bakmak gerekir. Sabri Kod olaydan önce yüksek miktarda babasına para verdi. Muhtemelen örgüt parasını yiyorlardı. Örgüt kimseye para yedirmez. Belki de örgüt içi infazdır. 
On altı yıldır görev yapmaktayım. Saat gündüz 12.00 Herkes pasaja girip çıkıyor. 
Dokümanlarımız yanımızda. Böyle bir olaya girişmemizin mantıki bir tarafı yok. Mesele ortaya çıkacak. Örgütün olayın devlete yıkılması ile ilgili konuşmaları var. Olay sırasında pasajdan çıkan birini görmedik. 
Biz o gün birisiyle görüştükten sonra İlçe Jandarma Komutam ve İlçe Emniyet 
Müdürü ile görüşüp Savcılığa uğrayacaktık. Savcıya durumu anlatıp Almanya'dan gelecek paket için gereğinin yapılmasını talep edecektik. 

Araba 12.30'dan son ana kadar onların kontrolünde idi. Bagaj açıldığında silahların üstünde olması gereken hücum yeleklerimiz çalınmış." 
Heyet ayrıca Ali Kaya'ya olayın nasıl gerçekleşmiş olabileceğini sordu. "Kafamızı 
kurcalayan bizim oraya gittiğimizin nasıl öğrenildiğidir. Bence bombayı iki kişi attı. Ölenin milis olduğu ortaya çıktı. Seferi Yılmaz'ın gelirine, yaşam tarzına ve evine bakılması gerekir, örgüt parasını yediği için örgüt içi infaz olarak dükkanı bombalamış olabilir." 

Olayda suçlanan Astsubay Başçavuş Özcan İLDENİZ ile Görüşme: 
"Bir defa top sakal bıraktım. Oradaki görevlilerle devamlı irtibat içerisindeyim. 
Şemdinli küçük olduğundan, beni tanıyorlar. Top sakaldan sonra bıyık bıraktım. Olay günü sadece bıyığım vardı. Oysa ifadelerde benden bahsederken top sakallı diyorlar. Bu bölgenin insanı olmadığım için fiziki yapım farklı. Bundan dolayı dikkat çekmemek için ilçeye çok sık gidemiyorum. Yol emniyeti de sıkıntılı. Aynı zamanda sık gidilirse deşifre olma durumu da var. Son iki ay içerisinde patlamalar sebebiyle sık gittim. Gitmeden de istihbari faaliyetleri 
yürütüyorum. 

7 Kasım'da gittik ve döndük. Son zamanlarda meydana gelen olayları araştırmaya gittik. Suç unsurunun sonuna yaklaşıldığında da gideriz. Damla Pastahanesinde kahvaltımızı yaptık. Araç Yüksekova'da arıza yaptı. Araca su koyduk. On beş yirmi dakika zaman kaybettik. Şemdinli'ye vardık. Bir caddesi var. Tuvalet ihtiyacı hissettim. Aşağıda cami var. 

Gittiğimde her zaman oraya giderim. Aracı park ettik. Araçtan çıkacaktım ki patlama sesi geldi. Araçtan çıktım. Aracın yanından patlamanın olduğu yöne doğru yöneldim. Ali Kaya "Ne oluyor?" dedi. Vatandaş "Hem yapıyorsunuz hem de soruyorsunuz. Şerefsizler." dedi. On beş-yirmi kişi bize doğru, bir kısmı ise pasaja doğru koştu. O esnada grubun sayısı arttı. Ali Kaya'ya vurmaya başladılar. Aracın etrafını çevirdiler. Haber elemanı içeride oturmuş 
vaziyetteydi. Arabaya vurma olayı olunca ''Yapmayın, etmeyin" dedim. Tanıyanlar "Bu da bunlardan" dedi. Darp ettiler. Yumruk yedim. Çene ve elmacık kemiğime değdi. Silah, ajanda, istihbari çalışmalarla ilgili bilgi ve belgeler ile diğer malzemeler araçtaydı. Taktik Alaydan, Jandarmadan ve Emniyetten elemanlar geldi. Çantayı almak istedik. Çantayı aldılar. 

İşler iyice büyüdü. Biri "Seni buradan tanıyorum. Kaç buradan. Durum kötü." dedi. İlçe Jandarmaya doğru askerlerle gittik.

Kendi aramızda iddia bahsi geçti. Çarşamba günleri şans topu oynuyorum. Ama o gün oyun oynamadım. Bir gazete, bir de iddia bayii var. Zaman zaman iddia oynamışım da-. Sadece araç içerisinde bahsi geçen bir konu. Şemdinli'ye gelmeden önce haber elemanlarına bazen telefon ediyorum ve geleceğimi söylüyorum. Ama saatini asla söylemem. Bir elemanımıza bir gün önce geleceğimizi söyledim. Şemdinli'ye vardıktan sonra arabayı park ettiğimizde bazı elemanlarla irtibata geçtim. Elemanlarımla görüşecektim. Seferi Yılmaz'a 
Almanya'dan gelecek olan paket kargo veya postayla gelecekti. Olaydan önce de Seferi Yılmaz ı  araştırıyordum. Haber elemanlarımızın söylediğine göre Seferi Yılmaz'm terör örgütü ile bağlantısı devam ediyor. Ardından Seferi Yılmaz'ı dinlemeye aldık. Krokiyi de ben çizdim. Dükkanın iki bölüm olduğunu bilmiyordum. Kanaatime göre aynı anda bir kişinin iki el bomba atması çok zor. Atan kişi zarar görebilir. Ölen ve yaralananı tanımıyorum. Olay sırasında Veysel Ateş'le kesinlikle telefon görüşmesi yapmadım." 

Hakkari Belediye Başkan vekili ile Görüşme: 

İlde su sıkıntısının olduğunu, alt yapının otuz bin nüfusa göre planlanması sebebiyle yetersiz olduğunu, köye dönüş projesinde ilerleme sağlanamadığını, güvenlik kuvvetlerinin uygulamalarından rahatsız olduklarım, bazı polislerin halkı tahrik ettiğini, devletin şefkatli elinin uzanması gerektiğini ve aksi taktirde olayların engellenemeyeceğini ifade etmiştir. 

Hakkari îl Emniyet Müdürü Yaşar Agdere görüşmemizde Heyetimize "personel 
sıkıntısı olduğunu" ifade etmiştir. 

Heyetimiz Özel Harekat Şube Müdürlüğünde de incelemede bulunmuştur. Şube 
Müdürlüğünün fiziki şartlan son derece yetersiz olup bina roket saldırısına maruz kaldığı için binanın kolonları kırılmıştır. Bina fiziki şartlar yönünden çok yetersiz olması yanında kolonlarının kırık olmasından dolayı tehlike arz etmektedir. Ayrıca binanın yerleşim yerinin ortasında olması dolayısıyla tehlike arz etmektedir. Nitekim bu yerleşim yerlerinden binayı roket atılmıştır. Bü nedenle bu binanın tahliye edilerek Özel Harekat Şube Müdürlüğünün daha güvenli ve insan onuruna yaraşan başka bir yere ve binaya nakledilmesi gerekir. 
Heyetimizin yaptığı araştırma ve inceleme ve dinlenen tanık beyanlarından da 
anlaşılacağı gibi: Halk bu olayları Astsubay Başçavuşlar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı diye anılan Veysel Ateş'in yaptığına inanmaktadır. Bu kişilerin kullandıkları 30 AK 933 plakalı aracın jandarmaya ait olması ve araçta bulunan bombalar, silahlar ve dokümanların bulunması bunun bir kanıtı olduğuna inanmaktadırlar. Zaten bir kısım tanıklar Veysel Ateş1 i bombalanan pasajdan çıkıp kaçarken gördüklerini ifade etmektedirler. Ayrıca bir Kuvvet Komutanının Astsubay Başçavuş Ali Kaya'yı tanıdığım söylemesi kendisine sahip çıkıldığı 
ve bu olayın örtbas edileceği intibaını verdiğini ve kuşkularını artırdığı inancındadırlar. 

Olayın suçlanan Astsubay Başçavuşlar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile diğer kamu 
görevlileri ise; Olayları PKK terör örgütünün çıkarttığını, bu olayın da PKK terör örgütü tarafından çıkartıldığını, Sefer Yılmaz'ın kitapevinin bombalanmasının PKK ve onun milisleri arasındaki rant kavgasının bir yansıması ve iç hesaplaşma olabileceğini, nitekim birtakım istihbarat bilgilerinin bu ihtimali teyit ettiğini ifade etmişlerdir. 

Yine suçlanan Astsubay Başçavuşlar ile il ve ilçe jandarma komutanları, Şemdinli'de son olayların artması üzerine ve özellikle de olay günü Seferi Yılmaz'a Almanya'dan bir paketin geleceği istihbaratın alınması üzerine Ali Kaya, Özcan İldeniz ve Veysel Ateş'in Şemdinli'ye gittiklerini; resmi görevli olduklarını beyan etmişlerdir. 
Olayda adı geçen 30 AK 933 plakalı araç Hakkari İl Jandarma Komutanlığına aittir. 
Olayda kullanılan bomba parçalan ile diğer deliler Cumhuriyet Savcılığınca tespit 
edilip muhafaza altına alınmış ve kriminal inceleme için ilgili ve yetkili kriminal 
laboratuarına gönderildiği Şemdinli Cumhuriyet Savcılığınca ifade edilmiştir. Bu raporlann ve diğer delillerin incelenmesi olayın açığa çıkması için çok önemlidir. 
Aynca dinlediğimiz ve görüştüğümüz güvenlik görevlileri ve suçlanan Ali Kaya ve Özcan İldeniz araçta bulunan içerisinde önemli istihbarat bilgilerinin olduğu belirtilen ajandalarının kayıp olduğu ve bu bilgilerin Roj-TV ve bir kısım basında yayınlandığını beyan etmişlerdir. Yine araç bagajında bulunan çelik yelek, vesairenin de kayıp olduğunu ifade etmişlerdir. 

Ali Kaya ve Özcan İldeniz'in kayıp olduğunu ifade ettikleri iki adet ajanda 
fotokopileri birileri tarafından Komisyonumuza intikal ettirilmiştir. Bu ajandaların fotokopilerinin fotokopileri Hakkari Jandarma Komutanlığı, Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığı ve TBMM 10/322, 323 ve 324 sayılı araştırma komisyonuna intikal ettirmiştir. Müteakip kalabalık da dağılıyor. 
Bu olayların televizyonlar ve gazetelerden bütün yurtta öğrenilmesi ve özellikle de bölgede ilgi ile izlenen PKK yayın organı olan Roj TV'de hemen olayın çıkışından itibaren canlı yayınlanmasından dolayı başta Yüksekova ve Hakkari olmak üzere çeşitli illerde bir takım olaylar ve gösteriler başlamıştır. 

Olayların Değerlendirilmesi: 

Komisyonumuz olaylan yerinde incelemiştir. Ancak bu olaylann bütün yönleriyle 
araştırılıp sorumlulann tespit edilmesi için uzun bir zaman dilimine ve çok kapsamlı bir araştırmaya ihtiyaç vardır. Komisyonumuz bölgede kısa bir süre bulunduğundan çok yönlü ve kapsamlı bir araştırma imkanı bulamamıştır. 
Ayrıca olay yargıya da intikal etmiş ve Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığı olaya el 
koymuş ve 1 Kasım 2005 tarihindeki olay için 2005/399 Hz.No'lu, 9 Kasım 2005 tarihindeki olay için de 2005/396 Hz.NoMu dosyalarla soruşturma başlatmıştır. Bu soruşturmalar sonucunda savcılık görevsizlik karan vererek dosyalan görevli olan Van Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Bu olaydan dolayı Tanju Çavuş, Veysel Ateş, Ali Kaya ve Özcan İldeniz tutuklanmıştır. 
Olayla ilgisi olduğu iddia edilen 30 AK 933 plakalı araçta çıkan silah, bomba, evraklar ve krokiler savcılıkça tespit edilip emanete alındığından ve diğer bütün olayla ilgili bilgi ve belgeler savcılık dosyasında bulunduğundan ve hazırlık soruşturmalan gizli olduğundan bu bilgi ve belgeleri Komisyonumuzun inceleme imkanı olmamıştır. Kaldı ki bu olayların araştınlması için Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve ANAVATAN Partisi tarafindan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verilen araştırma komisyonu kurulması önergeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından görüşülerek kabul edilmiş ve münhasıran bu olaylar için Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 10/322, 323 ve 324 sayılı Araştırma Komisyonu kurularak görevine başlamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından böyle bir özel komisyonun kurulmuş olması karşısında "Komisyonumuzun bu konudaki görevinin sona erdiği" kanısındayız. Bu nedenlerle Komisyonumuz daha kapsamlı bir inceleme ve araştırma yaparak olayları değerlendirmenin usul ve yasalara uygun olmadığı kanaatine varmıştır. Bu olaylar hakkındaki hükmü yargı mutlaka verecektir. Yine bu olaylar hakkındaki değerlendirmeyi de bütün yönleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulmuş bulunan 10/322, 323 ve 324 sayılı Araştırma Komisyonunun vereceğine inanıyoruz. 

Ayrıca olayları incelemek üzere bölgeye gönderilen mülkiye müfettişleri de raporlarını ilgili makama sunacaklardır. 

Başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere Hükümetimizin, siyasi partilerimizin ve halkımızın olayların çözümü için kararlı duruşlan ve hassasiyetleri bu olayların mutlaka çözüleceğine dair inancımızı bir kere daha kuvvetlendirmiştir. 
Bu olay mutlaka aydınlatılmalı ve çözülmelidir. Komisyonumuz da olayın sonuna 
kadar takipçisi olacaktır. 

Tespit ve Önerilerimiz: 

1. İster güvenlik, isterse terörist saldırılar nedeniyle olsun köy boşaltmaları büyük bir hata olmuştur. Zira yüz binlerce insan köylerinden bağ, bahçe ve tarlalarını bırakarak şehir merkezlerine göç etmişlerdir. Bu insanların çok büyük bir kısmının hiçbir işi ve geliri olmadığı için sıkıntı içerisinde yaşamlarını devam ettirmektedirler. Hatta bu köy boşaltmalardan dolayı da Türkiye aleyhine AİHM'de bir çok tazminat davaları açılmış ve yüklü miktarlarda tazminatlar ödemekle karşı karşıya kalmıştır. Terör örgütleri ve bölücüler bu insanları istismar ederek devlet aleyhinde yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Hükümetimiz Köye Dönüş Projesi ile bu vatandaşlarımızın köylerine dönmelerini teşvik etmekte ise de bu projenin daha fazla desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. 

2. Devlet vatandaşının güvenliğini korumakla yükümlüdür. Devletin meşru güvenlik güçleri ise emniyet ve askeri güçlerdir. Bu itibarla koruculuk sistemi yanlış olmuştur. Zira koruculuk sistemi ile vatandaşlar devlet yanlısı veya devletin potansiyel tehlike olarak görülmeye başlanmış veya en azından bölge halkı arasında böyle algılanır hale gelmiştir. 

Hatta bir kısım köy korucuları bölgelerinde bazı kişilerin mal ve mülklerine el koymuşlar, aşiretler arasındaki ihtilaflardan bulundukları konumu kötüye kullanarak bölgedeki tansiyonu yükseltmişlerdir. Bazı köy korucularının ise teröristlere yardım ettikleri de görülmüştür. 

3. Bölgedeki olayları sadece güvenlik sorunu olarak görmemek gerekir. Elbette ki güvenlik her şeyin önündedir ve çok önemlidir. Ancak sosyal, ekonomik ve kültürel politikalarla desteklenmeyen yalın güvenlik politikalan olaylan önlemekte yetersiz kalmaya mahkumdur. Bölgenin kalkınması için kısa, orta ve uzun vadeli kalkınma planlan yapılmalı ve bu planlar da ciddi olarak tatbik edilmelidir. Daha önceki dönemlerde de bu konuda bir çok planlar, programlar ve teşvikler ortaya atılmışsa da bu programlar maalesef çeşitli sebeplerle 
hayata geçirilememiştir. Bu durum bölge halkında bir ümitsizlik ve güvensizlik 
oluşturmuştur. Bölge için getirilen bir kısım teşvikler aynı teşviklerin başka bölgelere de aynen verilmesiyle hiçbir işe yaramamıştır. Ya da bu teşvikler bir kısım kişilerce ranta dönüştürülerek devlet imkanları adeta çar çur edilmiştir. 

4. Bölgede güvenlik konusunda koordinasyon eksikliği vardır. Sivil otorite ile askeri otorite; asker ile polis koordinasyonu yetersizdir. Mülki idarenin başı olan vali ve kaymakamların asker ve jandarma üzerinde etkileri ve kontrol yetkileri bulunmamaktadır. 

Bölgede vali ve kaymakamlar güvenlik konusunda adeta devre dışındadırlar. Bu durum adeta zafiyet doğurmaktadır. 
5. Güvenlik güçleri personeli araç ve gereç yönünden mutlaka takviye edilmelidir. 

6. Kamu görevlilerinin görevlendirilmelerinde bölge bir sürgün yeri olarak 
görülmemelidir. Özellikle bölgeye atanacak kamu personelinin nitelikli ve tecrübeli olmasına dikkat edilmelidir. 

7. Sınırda geçişler ve sınır güvenliği mutlaka sıkı kontrol altına alınmalıdır. 
Kaçakçılıkla etkin mücadele edilmelidir. 

8. Sınır ticareti için rasyonel bazı düzenlemeler yapılmalıdır. 

9. Yine bölgede güvenlik güçlerimizin itirafçı adı altında bir takım kişilerin 
istihbarat dışında başka işlerde de kullanılması yanlıştır. 

Böyle kişilerin istihbarat dışında kullanılmaması gerektiğini düşünmekteyiz." Biçiminde konu ele alınmıştır. 


KAYNAK;

https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1153.pdf

https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/belge/kr_22HakkariSemdinli.pdf


***

ŞEMDİNLİDE UMUT KİTABEVİNDE MEYDANA GELEN PATLAMA OLAYI. BÖLÜM 29

ŞEMDİNLİDE UMUT KİTABEVİNDE MEYDANA GELEN PATLAMA OLAYI. BÖLÜM 29



1 Kasım'da meydana gelen olayda kullanılan aracın Yüksekova'da bir şahsa ait 
olduğu belirlendi. Ancak belirlenen şahıstan sonra araç çok yakın süre içerisinde iki kişiye haricen satılmış. Araştırmalar devam ediyor. Olaydan önce aracın park edildiğini asker fark ediyor. Asker polise söylüyor. Polis giderken patlama oluyor. Olay anında birkaç işyeri açık. 

Olay 23.05 .sıralarında meydana geliyor. O gece Fenerbahçe'nin Avrupa Kupası maçı var. Patlama maçın ikinci yansına denk geliyor. O sırada Askeri Gazinoda dört beş kişi var. 

Askerler özellikle maçlarda hedef olabileceklerinden teyakkuz halindeler. 
Buradaki emniyet mensupları özellikle adli konularda yetersizler. Olay yeri inceleme ve bomba imha ekibi yok. Kamera sistemi kurulmalı ve tecrübeli elemanlar istihdam edilmelidir. Polis 12/12 sistemine göre çalışmasına rağmen yetişememektedir. Olay yeri inceleme ve bomba imha ekibi Yüksekova'dan gelmektedir. Bunlar da olay olduğunda değil; ertesi gün gelebilmekteler. Bu sebeple gecikme yaşanmaktadır. Ödenek konusunda sıkıntılarımız var.

Şemdinli Emniyet Müdürü Tacettin ASLAN ile Görüşme: 

"1 Kasım'da meydana gelen olaylarda halkın devletin kurumlarına karşı tepkisi yoktu. Bayramlaşma töreni yaptık. Katılım yüksekti. 9 Kasım'a kadar tek başıma polis noktasına kadar gidebiliyordum. Halkla diyalogumuz iyiydi. Ne olduysa 9 Kasım'da oldu. 
5 Ağustos'ta yönlendirmeli bomba poşet içerisinde bırakılmış. Yarım saat bekletilmiş. 
Bomba zaman ayarlı ve parça tesirli. Poşete bakan askerlerden üç uzman çavuş ve iki asker şehit oldu. Olay yerine ilk ben gittim. Kiminin ayağı, kiminin başı yoktu. Bir plakadan bahsedildi. Gözaltı yapıldı. Ancak bir şey çıkmadı. Bizi sonuca götürecek bir şey bulamadık. 

Halk bize "Niye acemice tavır sergilediniz." diye kızgındı. 
1 Eylül'de Dünya Barış Günü etkinliği düzenleniyor. İlk defa geçen yıl düzenlendi. Etkinlikler iki günde gerçekleştirildi: 31 Ağustos ve 1 Eylül. İlk gün açılış ve konuşmalar yapıldı ve eğlenceler düzenlendi. Etkinlikte 100-150 kişi vardı. Geçen yıl büyük katılım olmuştu. 1 Eylül'de de yüz kadar kişi vardı. Sabah hazırlandım. Bir baktım insanlar etkinliğe akın akın gidiyor. Miting alam doldu. Küçük bir patlama oldu. Bir kişi yerdeydi Ambulans geldi. Korku ve paniğe dayalı 16-17 yaralanma var. Bomba parçalarından yaralanan çok az. Bomba meyve kutusu veya pet şişeye yerleştirilmiş. Bomba ateşlemeli. Böyle olduğundan 
birinin orada olması gerekir. Miting alanına yakın odun yığınının altına konmuş. Öyle bir şekilde konmuş ki sanki insanlara zarar vermek istenmemiş. Çiviler yere doğru dağılacak şekilde ayarlanmış. Amaç öldürme değil. Bomba patlayınca bariz bir şekilde katılım arttı ve program uzatıldı. 

28 Ekim'de saat 23.00 sıralarında Emniyet Müdürlüğü'nün kenarına bomba 
bırakılmış, öğretmen evindeydim. Kaymakamlığın önüne geldiğimde patlama meydana geldi. Nöbetçilerin görmesi çok zor. Görgü şahidi yok. Bomba zaman ayarlı ve parça tesirli. Bomba üzerine devriye için ekipler gönderdik. 
1 Kasım'da nizamiyenin arkasına araç park edilmiş. O gece maç vardı. Alayda 
oturuyorduk. Çok büyük bir patlama oldu. 100-150 metre uzaktaydık. Daha önce emniyetin yanma bomba konulduğundan ekipleri sıklaştırmıştık. Maç saatleri genellikle daha dikkatli oluyoruz. Ama araçlar caddeye rahat bir şekilde park ediliyor. Buna müdahale edilmemektedir. Bomba patlatılan araç da rahat bir şekilde park etmiş. Nedense şüphe çekmiyor. Van plakalı araç, Şemdinli'ye geleli iki-üç gün olmuş. Araç haricen kayıt dışı yedi sekiz kişiye satılıyor. Araç en son Yüksekova'da üç dört defe el değiştiriyor. Burada haricen satış yaygın. Yeşil kart almak için kimse üzerine bir şey kaydettirmek istemiyor. Patlamada 
üç polis memuru da yaralanıyor. Olay yerine ilk ben gittim. Bu olaydan sonra ilçede bir olumsuzluk yoktu. Vatandaş patlamanın PKK tarafindan yapıldığım söylüyordu. Bu olaydan sonra yasa dışı örgüt içerisinde ikilik oluştu. Bize gelen bilgilere göre birbirlerini "Niye yaptınız?" diye suçluyorlar. Taraflardan biri kendilerinin yapmadığını öbür grubun yaptığını ve imza toplayıp bölge sorumlusuna şikayet etmeleri gerektiğini söylüyor. 

9 Kasım'da makamımdaydım. İhtiyaçlarımızı tespit etmek için Ankara Terörle 
Mücadeleden gelen heyetle toplantı halindeydik. Ses duydum. "Patlama oldu galiba bakmak istiyorum." dedim. Gittiğimde pasajın başında kitapçı vardı. "Ne oldu?" dedim. "İçerde bir şey oldu." dedi. Rahatsız edici bir koku vardı. Kitapçıdan başka kimse yoktu. Pasajdan çıkarken bir başkasıyla karşılaştım. Vatandaş biri için "Kovalayın." dedi. İleride kaçan olduğu söylendi. "Elinde bir şey mi var?" diye hızlı adımlarla gittim. 15-20 kişi araca saldırıyordu. 
Reno 19 marka araç. Arkadaşları çağırdım. Aracın içine baktım; biri arka koltukta başım iki elinin arasına koymuş vaziyette oturuyordu. Bu arada 7-8 kişiydik. "Engelleyebiliriz." diye düşündüm. Kalabalık arttı. Kaymakamı anons ettim. Askerden takviye istedik. Asker aracın yanma yaklaşırken saldırıya maruz kaldı ve geri çekildi. Zapt edilemeyecek duruma geldi. 

Özel Harekatı çağırdım. Aksi takdirde kişi linç edilecekti. Özel Harekat gelince halk tepki gösterdi. Adamı aracın içinden aldım. Grup beni sürüklüyordu. Özel Harekat silahlarıyla havaya ateş açtılar. Herkes yere yattı. Adamı aldılar. Aracın üstüne çıktım ve halka sakin olmalarım söyledim. Kaymakamı istediler. Kaymakam geldi. Ne gerekiyorsa yapılacağını söyledi. Biri Kaymakama saldırdı. Hareketlenme oldu. O arada Baş Komiser yere düştü. 

Vatandaşlardan bir kısmı görevlileri korumaya çalışıyordu. Bazısı ise saldırıyordu. 

Saldıranları hatırlayamıyorum. Kaymakam konuşurken pasaj istikametinden gürültü ile yaralı çıkarıldı. Bunun üzerine vatandaş daha da tahrik oldu. Ölü hastaneye götürülürken ana gruptan ayrılanlar oldu. Halk emniyete hücum etti. Emniyete girer girmez halk taşlarla saldırdı. Panzer müdahalede yeterli olmadığından emniyete getirdik. Araçtakiler buraya getirildi. Başçavuş kendisini savunmak için "Emniyettenim." demesi ve "Veysel Ateş'in Emniyete getirilmesi" halkın Emniyete saldırmasına sebep oldu. Olayda adı geçen diğer iki kişiyi olay esnasında görmedim. Ali Kaya'yı önceden görmedim. Özcan İldeniz'i ise iki defa 
gördüm. Özcan İldeniz'i halk kovaladığından Emniyete sığınıyor. Özcan İldeniz geldikten bir süre sonra jandarmaya gidiyor. Niçin kovalandığını ve kaçtığım bilmiyorduk. Vatandaş askeri tanıyor. Ali Kaya ise jandarmanın kurduğu barikata kaçıyor. Vatandaşlar askeri lojmanlara taşla saldırmaya başladılar. Jandarma müdahale etti ve aileleri kontrol altına aldı. Sonra barikat kuruldu. Saat 16.00 sıralarında keşfe gittik. Hava kararmak üzereydi. 500-600 kişilik grup keşfi uzaktan izliyordu. Olay yerinde 30 kadar kişi vardı. Savcı aracı incelerken grubun arasından silah sesleri geldi ve hareketlenme oldu. Ateş iddia edildiği gibi panzerden gelmedi. Uzman çavuş ailesini hastaneden getiriyor, aracında çocukları da var. Ateş açılmasından sonra keşif durduruldu. Açılan ateş sonucu dört kişi yaralandı, bir insan hayatım kaybetti. Olaylar tekrar başladı. Ancak olaylarda ateşli silah kullanılmadı. Keşfin çevre emniyetini Hakkari'den 
gelen kuvvetler sağladı. Araçtan çıkanlar inceleme için gönderildi. Ertesi gün cenazede olay çıkmadı.

Belediye Başkanı polis noktasının yakılmaması için uğraştığı için başından yaralandı. Kendisiyle görüşmemde 'Topluluk içerisinde bazı aşırılar var engel olamıyoruz." dedi. Olayların yatıştınlması için Yüksekova Belediye Başkam da geldi. DEHAP binasının önünde konuşmalar yapıldı ve topluluk dağıldı." 
Şemdinli Belediye Başkam Hurşit TEKİN ile Görüşme: 

"On gündür olaylar oluyor. Üç aydır bombalar patlıyor. Şimdiye kadar da olayın nasıl olduğunu halk bilmiyor. 9 Kasım'daki son patlamada failler suçüstü yakalandı. Olay anında burada değildim. Başsağlığı için bir köye gitmiştim. Patlama olduğunu söylediler. Geldiğimde herkes ayaktaydı. Seferi Yılmaz'ın dükkanına bomba atılmıştı ve bir ölü vardı. Sahibi iş yerindeyken üç kişi yemek yiyeceklermiş. Bombanın biri camdan biri ise kapıdan atılmış. 
Seferi Yılmaz bombayı görür görmez dışarı firlıyor. O arada kaçan birinin peşine düşüyor. Oradakilere kaçanın yakalanması için bağjrıyor: "Bombayı bu attı yakalayın!" Kaçan yüz metre ilerideki araca sığınıyor. Kaçan kişi araca giderken iki kişinin daha araçta olduğu fark ediliyor. Kaçan kişi araca giriyor. Aracı saran halk daha sonra aracın dışına çıkan iki kişiye kim olduklarını soruyor. Onlar asker olduğunu söylüyor. Bunun üzerine kimliği isteniyor. O da kimliğinin komutanında olduğunu söylüyor. Araçta silah ve evrak çıkıyor. Araç tahrip ediliyor. 150 kadar kişi aracı çembere almış, aracı kimseye teslim etmeyeceklerini söylüyorlar. Hakkari Milletvekili Esat CANAN, Hakkari ve Yüksekova Belediye Başkanları 
da geldi ve olayların yatışmasına yardımcı oldular. Savcı Heyetle birlikte aracın yanına geldiler. Halk uzaktan izliyordu. Hava kararmıştı. Araçtakilerin yansı tespit edilmişti ki silah sesi geldi. Halk "5-6 kişi vuruldu." diye bağırdı. Askerin biri silahıyla halkı tarıyor. Beş kişi yaralanıyor. Bunun üzerine Savcı keşfi tamamlayamadan bıraktı. Yaralılar hastaneye kaldırıldı. Yaralıların biri yolda hayatım kaybetti. Kriz merkezi 'Tespiti tamamlayalım." dedi. 

Sava da bu görüşe katıldı ve tespit tamamlandı. Silah ve bir sürü evrak bulundu. Her şey araçtan çıkarıldı ve araç Hükümet Konağına çekildi. Halk çarşıyı doldurmuştu. Araya girdim ve parti yöneticisini çağırdım. Olayın büyümemesi için çalıştım. Bundan dolayı yaralandım. 

Kimin vurulduğunu bilmiyorum. Polis noktasına yönelme olmuş, oraya gitmemi söylediler. Gittiğimde halk saldırıyordu. Polis havaya ateş açü. Ben de araya girdim. Polis kontrol noktasında yaşananların engellenmesi için girişimde bulundum. Burada 5-6 yaşlarında çocuklar vardı. Çocukların ailelerini uyardım. Halk üç kişiyi yakalamış, ancak biri göz altına alınmış ikisi ise serbest bırakıldı. Halkın tepkisi üçünün de gözaltına alınmamasına dır. Üçü de gözaltına alınsaydı böyle olmazdı. Üç kişi beraber gelmişler ve biri bombayı atmış. "Olan olmuş, bundan sonra kimse ölmesin." dedim. Darbe aldığımdan beni hastaneye kaldırdılar. 

1 Eylül Dünya Barış Günü' n de kurduğumuz çadırın bir metre arkasına bomba 
koymuşlar. Kanaatime göre bombalan aynı çete koyuyor. Evraklarda bombalamalarla ilgili bilgiler çıktı. Geçmişte yapılan ve gelecekte yapılacak bombalamalarla ilgili bilgilere rastlantı. Cami ve lisenin bombalanacağı yönünde bilgilere rastlantı. Gençler ve camiye gidenler "Bizim ne günahımız var da bomba koyuyorlar." diye tepki gösteriyor. Biz huzur istiyoruz. Sava keşif yaparken panzerden ateş açılıp açılmadığım bilmiyorum. Silah sesi geldi. Ancak kim tarafından ve nereden atıldığım bilmiyorum." 

Şemdinli Üçe Jandarma Komutanı J.Binbaşı Erdem YILMAZ ile Görüşme: 
"5 Ağustos'tan sonra yoğun olarak Milli İstihbarat Teşkilatından ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nden gelenler oldu. Bu günler kar yağmadan önceki hassas günlerdir. Bize saldın yapılacağı ile ilgili duyumlar geldi. Ancak bu kadar büyük bir patlama beklemiyorduk. 9 Kasım'dan üç gün önce İl Jandarma Alay Komutanlığından beni aradılar ve elemanların gelebileceklerini söylediler. Ama ne zaman geldiklerini bilmiyorum. Bunun yanı sıra hiç haber vermeden geldikleri de olmuştur. Burası küçük bir yer olduğu için halk istihbaratçıları tanıyor olabilir. Özcan İldeniz ve Ali Kaya'yı da tanıyan bir çok kişi olabilir. İlçe Emniyet 
Müdürlüğünde Terörle Mücadeleden gelen Heyetle toplantı yapılmaktaydı. Pasajda bomba patladığı söylendi. Yaya olarak gittim. İddia bayiindekiler şaşkın durumdaydı. O an ölü veya yaralı olup olmadığım bilmiyordum. Polisler gelmiş. Gazete bayiinin sahibi Naif Erler, pasajın önünde durmaktaydı. Bir anda aracın başına yüz-yüz elli kişi toplanmıştı. Herkes oraya doğru koşuyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Kalabalığın arasına karıştım. 

"Polisler yaptı." diye sesler duydum. Altınsu Köyü Muhtarı bana fazla yaklaşmamamı söyledi. Özcan İldeniz polislerce kurtarıldı. Özcan "Bize saldırdılar. Araçta silah ve belge yar." dedi. Kendisiyle birkaç adım yürüdüm. Kendisine senden başka kim var diye sordum. 

Ali Kaya'nın olduğunu söyledi. Ali Kaya kenardaydı. Ali Kaya'yı zırhlı araca bindirerek kurtardık. O arada araçta neler olduğunu bu arkadaşlardan öğrendik. Kalabalığı uzaklaştırarak araa kurtarmak istedik, fakat bin kişi kadar vardı, başarılı olamadık. İnceleme için savaya eşlik etmek üzere polis görevlendirildi. Kendisi de ateş açarak kendisini savunmaya çalışmış. 

Orada bulunan milletvekili, ateş açılmasını incelemeyi engelleme olarak algılamış. Tanju Çavuş Dağ Komando Taburundaydı. Vali Bey beni çağırdı. Kişiyi lojmandan aldık. Savaya götürüldü ve ifadesi alındı. Arabasının üzerindeki saldınlar tespit edildi. Özcan İldeniz Emniyet Müdürlüğüne gitti. Ali Kaya zırhlı araçla Taktik Alaya götürüldü. Van Ö Emniyet Müdürü ve İl Jandarma Komutanı geldi ve kriz merkezi oluşturuldu. Bu arada çıkan kargaşada Türk bayrağı yakıldı, uzman çavuşun evine saldın yapıldı, Atatürk büstüne saldırıldı. Polis noktası yakıldı. Noktada dört polis görev yapmaktaydı. Emniyet müdürlüğü ve Hükümet Konağına büyük saldın oldu. Askerlerin kaldığı evler taşlandı. Asker eşleri "Bizi 
kurtarın!" diye bağinyorlardı. Taşlar genelde gençler tarafından atılıyordu. Polis noktasında üç kurt köpeği ardı. Köpeklerin gözlerine naylon yakılarak damlatılmış. Güvercinler ise çivilenmiş. 

Sonradan patlamanın iki el bombasından kaynaklandığını öğrendik. Bir kişi aynı anda iki el bombasını kullanamaz ve bombasının pimi çekildikten sonra dört beş saniye içerisinde patlar. Bu acıdan soru işareti var. Vatandaşların bir kısmı korktuğundan ifade vermiyor. Seferi Yılmaz 1984 PKK baskınında gözcülük yaptığı için on beş yıl cezaevinde kalmış. Seferi Yılmaz'a yurt dışından bir paket geleceği bilgisi geliyor. Mahkeme karan ile dinleme ve takibe alınıyor. Dinlemede terör örgütü elemanlan ile görüştüğü tespit ediliyor. 

Araçtakilerden biri sayısal oynamak için indiği sırada pasajdaki patlama gerçekleşiyor. 

Heyet 1 Kasım'da meydana gelen patlama esnasında Askeri Gazino ve askerlerin kaldığı yerlerin boşaltılıp boşaltılmadığı sorusu üzerine şu şekilde cevap verilmiştir: "Uzman çavuş maç izlemek için arkadaşına gitmiş. Gazinoda ise beş kişi kalmaktaydı, Bunlardan biri patlama sırasında Gazinodan çıkmak üzereymiş. Maç sırasında olay olabileceği endişesiyle arkadaştan uyarıyoruz. 

Maç da zaten şifreli kanalda değil. Star TV'de yayınlandığı için Gazino'da fazla kişinin olmaması normaldir. Maç şifreli kanalda olsaydı çok kişi olurdu. 9 Kasım'daki patlama olduğunda Taktik Alaydaydık. Terör örgüt içerisinde de 1 
Kasım olaylan hakkında soruşturma yapılıyor. Roj TV adımızı vererek bizleri hedef gösteriyor. Vatandaş da olayın terör örgütü tarafindan yapıldığını biliyor. 1 Kasım olaylarından sonra halk arasında örgüte tepki vardı. 

Daha büyük olaylar olmaması için keşfin yanda kalmasını istemedik. El bombaların Savcı önce bize teslim etti. Ardından biz bunlan Savcılığa teslim ettik. Keşfin tamamlanmasından sonra araç İlçe Emniyet müdürlüğünün önüne çekildi. Araçtaki iki yıllık istihbarat bilgileri kayboldu. Arkadaşa neden önemli şeyleri yanına aldığını sorduk. Kendisi de Hakkari'de cephe faaliyetinin üst düzeyde olduğundan ajandayı yanlarına aldıklarını söyledi. Ajandadaki bilgiler bazı basın ve yayın organlarında yayınlandı. 

Hakkari Valisi Erdoğan GÜRBÜZ ile Görüşme: 

"Olaylardan sonra Başbakan ve bakanların gelmesi iyi oldu. Hakkari'de geçim 
kaynağı hayvancılık ve sınır ticaretidir. Türkiye'deki seksen üç bin köy korucusunun yedi bin sekiz yüzü buradadır. Aynca uyuşturucu ticareti de yapılmaktadır. Geçen sene yedi yüz seksen kilogram uyuşturucu yakalandı. 
1 Kasım'da yüz elli kilogramlık bomba patlatıldı. Jandarmanın önünde korkunç bir patlama meydana geldi. Yüz doksan dört ev ve iş yeri zarar gördü. Hemen gittim. Olayların hepsinde ordaydım. Yaralan sarmaya çalıştık. İki yüz milyar para tahsis edildi. İçişleri Bakanı geldi. Mahkeme karan ile yapılan dinlemelerde şu ortaya çıktı. "PKK terör örgütü devletin müşfik tavrını hazmedemedi." Esnafı teker teker dolaştım. Bu durum terör örgütünü tedirgin etti. Olaylarda Hükümet hassas davrandı. 
9 Kasım'da olay yerindeydim. Asayiş Kolordu Komutanı ve Başsavcıyı da götürdüm. 
Halk yakalandığım söylüyor. Astsubaylar Hakkari İl Jandarma Alay Komutanlığı 
elemanlarıdır. Kim yaptıysa mevkisi ne olursa olsun gereği yapılacaktır. Savcılık olaya el koymuştur. Dosya hakkında gizlilik karan alındığı için açıklama yapamadım. Olaylan incelemek üzere İçişleri Bakanlığından iki başmüfettiş görevlendirildi. Aynca Van'dan da savcı geldi. Halkın beklentisi iki askerin tutuklanmasıdır. Olay çete davası kapsamında değerlendirildi. Olayın çözülmesi Türkiye için çok önemlidir. Astsubayların niçin valilikçe açığa alınmadığı sorulduğunda: Mülkiye Müfettişleri çalışmalarını devam ettirmektedir. 

Rapor hazırlanır ve raporda iki astsubay için açığa alınma teklif edilebilir. Müfettiş olaya el attığı için açığa alamıyoruz. Aynca 1971 muhtırasından sonra valilerin askeriye üzerindeki atama, disiplin cezası verilmesi ve açığa alınma gibi yetkileri devre dışı bırakıldı. Müfettişler gelmeseydi gereğinin yapılmasını jandarma albay komutanına bildirirdik. O da gereğini yapardı. Jandarma Teşkilat Kanununa göre valilerin askeri personeli açığa alması mümkün değildir. Son çıkan yönetmeliğe göre sözleşmeli uzman çavuşa sicil veriyoruz. Ancak 
rütbeliler bu kapsamda bulunmamaktadır. Olaya karıştığı iddia edilen askerlerin Şemdinli'ye gitmesinden haberim yok. Olay komutanı bilebilir. Araç jandarmaya verilen araçtır. Jandarma sadece gizli yazı ile plaka ister. 

İlde helikopter acil ihtiyaçtır. Kritik durumlarda kullanılmak üzere valilere helikopter tahsis edilmesi gerekir." 


30. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***