Şırnak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şırnak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Şubat 2019 Pazar

ŞEMDİNLİDE UMUT KİTABEVİNDE MEYDANA GELEN PATLAMA OLAYI. BÖLÜM 25

ŞEMDİNLİDE UMUT KİTABEVİNDE MEYDANA GELEN PATLAMA OLAYI. BÖLÜM 25



VIII- İNSAN HAKLARI DERNEĞİNİN 09.11.2005 GÜNÜ ŞEMDİNLİ'DE MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMESİ 

İnsan Haklan Derneği ile bazı sivil toplum kuruluşlarından oluşan hevetin hazırladığı 25.11.2005 gün ve 202/2005/33-359 sayılı "9-10 Kasım Şemdinli Olaylarını Araştırma ve İnceleme Raporu"nda anılan olaylar. 
"Heyet 10 Kasım 2005 günü sabah erken saatlerde Şemdinli ilcesine gitmek için yola çıkmıştır.Yüksekova ilçesinden Şemdinli ilçesine doğru seyir halinde iken güvenlik önlemlerinin peyderpey artmakta olduğu gözlenmiştir. Şemdinli'ye 22 km kala Jandarmanın ilçe girişini kapattığı ve gelen araçlara ilçeye girişin ve çıkışın yasaklandığını bildirmesi üzerine heyetimiz kendini tanıtmış, geliş amacından mülki amirliğin haberdar olduğunu belirtmiştir. Bunun üzerine görevlilerce birtakım görüşmeler yapılmış ve yalnızca heyetimize ait üç aracın ilçeye girişine izin verilmiştir. Sonraki noktalarda sorunsuz bir şekilde 
ilerleyebilmemiz için plakalarımız ilerideki kontrol noktalarına bildirilmiş ve sorunsuz bir şekilde ilçe merkezine varılmıştır. 
İlçeye girişte sağ tarafta bulunan polis kontrol noktasının boş olduğu ve köz haline gelmiş çokça odun yığınının halen yanmakta olduğu, hemen yanında aynı büyüklükte ikinci bir ateşin yanmakta olduğu, ateş etrafında kimsenin olmadığı, ateşin içerisinde makineli silah tablasının bulunduğu ve kısmen yanmış olduğu, yolun ortasında bir araç mazot deposunun bulunduğu gözlenmiştir. 
İlçeye girişten itibaren tüm esnafin kepenklerini kapatmış olduğu, ilçe merkezinde görünürde güvenlik güçlerinin bulunmadığı, halkın büyük ve toplu bir kalabalık şeklinde ve sessizce ana cadde olan Cumhuriyet caddesi üzerinde bekleştiği ilçeye giriş yapan araçtakilerin kim olduklarının öğrenilmesi üzerine kalabalığın heyete doğru gelip heyeti alkışladığı gözlenmiştir. 
Heyet öncelikle bombalı patlamanın olduğu yere gitmiş ancak o esnada cumhuriyet savacının keşfini tamamlamış olması ve heyetimize olası eksikliklere karşı pasajı mühürleyeceklerini belirtmesi üzerine heyet pasaj içine girmemiş ve makul olan bu gerekçeyle oradan ayrılmıştır. 
Heyetimiz buradan ayrılarak randevularını gerçekleştirmek üzere kaymakamlık, 
emniyet müdürlüğü ve adliye binasının bulunduğu mahalle gitmiştir. Giriş kapısında silahlı polislerin bulunduğu, bina girişindeki güvenlik kulübesinin camlarının kınk olduğu, duvarlarında taş izine benzer izlerin bulunduğu, bina bahçesinde iki adet tahrip edilmiş araç bulunduğu, kaymakamlık ve adliyenin içinde bulunduğu binanın neredeyse tüm camlarının kırılmış olduğu, yerlerde cam kırıkları ile taş parçalarının bulunduğu, Kaymakamlık binasının giriş kapısının karşısında bulunan bir binanın camlarında çok sayıda kurşun izi bulunduğu gözlenmiştir. 
İlçede güvenlik güderinin yalnızca bitişik olan emniyet müdürlüğü, kaymakamlık ve adlive binası ile lojmanları koruduğu, bunun dışında ilçenin hiçbir verinde güvenlik gücü görülmediği, ana cadde üzerinde toplanan halkın kontrol ve sakinleştirilmesi ile ilçede bulunan belediye başkanları ve STÖ temsilcilerinin ilgilendiği gözlenmiştir. 

Heyetimiz görüşmelerini sürdürürken ilçedeki tansiyonun düşmediği, halkın 
dağıtmayarak ilçe merkezinde toplu halde bulunmaya devam ettiği, kalabalık bir grubun ilçe merkezinde sloganlı yürüyüş yaptığı, Ak Parti ilçe merkez binası önüne gelindiğinde bazı şahısların taş atarak zaten kınk olan parti binası camlarının kalan kısımlarını da kırdığı bu arada küçük yaştaki çocukların ısrarla emniyet müdürlüğüne doğru taş attıkları, kalabalık içinde bulunan yaşça büyük vatandaşların ise taş atılmaması yönünde sürekli uyanda bulundukları, çocukların ellerindeki taşlan alıp bıraktıkları, özellikle mülki idare binalanna 
yönelmemeleri için kalabalığın önünü kestikleri, sloganların devam etmesi ve kalabalığın dağılmaması üzerine kalabalığın bir anda sağa sola doğru kaçıştığı, bazılarının burnunu ve gözlerini bezlerle kapatmaya çalıştığı, bu arada toplantı halinde olan ve balkona çıkarak olayları gözleyen heyet üyelerinin geniz, burun ve gözlerinin yanmaya başlaması üzerine biber gaz kullanıldığının anlaşıldığı gözlenmiştir. 

YAPILAN GÖRÜŞMELER: 

Heyet bir gün öncesinden resmi randevu taleplerini iletmiş bu kapsamda mülki erkanla resmi görüşmelerini yapmak istemiş ancak nizamiyenin silahlı polislerce tutuluyor olması ve heyetin içeriye girememesi nedeniyle geliş amacı bu kez güvenlik güçlerine anlatılmış güvenlik güçleri telsizleri ile görüşmelerini yapmış ve akabinde heyetimize kaymakamın makamında bulunmadığı, C. Savcısının iş yoğunluğu nedeniyle görüşemeyeceği, Vali, Kaymakam, İl Emniyet müdürü, garnizon komutanı ve ilin diğer üst düzey yetkililerinin alayda; 
toplantı halinde oldukları iletilmiştir. Bu kez heyetimiz ilçe emniyet müdürünün de randevu talep edilenler arasında olduğunu belirtmiş, akabinde kendisi ile ancak bina girişinde görüşebileceğimiz belirtilmiştir. İl Emniyet Müdür Yardımcısı ile bina girişinde ayak üstü bir görüşme gerçekleştirilmiş ve görüşmede; mülki erkanın toplantı halinde olduğu, ilçede kontrolün sağlanmaya çalışıldığını, kendisinin her hangi bir açıklama yapmaya yetkisinin olmadığım, görüşme taleplerimizi aynca kendisinin de vali, kaymakam ve savcıya ileteceğini 
kibarca ifade edip görüşmeyi tamamlamıştır. 

HURŞİT TEKİN (Şemdinli Belediye Başkanı) 

Hurşit TEKİN yapılan görüşmede: "Patlama meydana geldiği zaman ilçede değildim. Taziye için bir köyde idim. Kaymakam telefonumdan arayıp "başkan hemen ilçeye gelmeni: gerekiyor, ilçede olaylar meydana geliyor, gelip olayları yatıştırmanız gerekiyor1 dedi. 15 dakika sonra ilçeye vardım, ilçede halkın panik içinde olduğunu gördüm. İlçenin önde gelen şahsiyetlerini yanıma alarak halkı sükunete devam ettim. Bu arada kalabalık bir grubun ilce girişinde bulunan polis noktasına doğru yürüdüğünü ve ûc polisin orada mahsur kaldığın güvenlik güderi bana bildirdi. Benden mahsur kalan polisleri kurtarmam istendi. Bunun üzerine olay mahalline gittim. Halk ve polis arasında meydana gelen arbedede yüzümden yaralandım. Beni hastaneye götürdüler. Hastanede yarım saat kaldıktan sonra dayanamayıp insanların arasına geri geldim. İlçe emniyet müdüründen polis noktasını oradan kaldırmasın istedim. Cevaben orada ağır silahların bulunduğunu ve bu yüzden noktanın terk edilemeyeceği taranma bildirildi.Bir süre sonra ilçe Jandarmaya Hakkâri milletvekili Esat CANAN, Hakkâri Belediye başkan Metin TEKÇE, Yüksekova Belediye Başkam Salih YILDIZ, ilçede bulunan Yüksekovalı Avukatlar ile birlikte durum değerlendirmesi için 
çağrıldım. Toplantıda mülki erkandan Vali Kaymakam ve üst düzey yetkililer ve C. Savcısı vardı. Toplantıda bu gerilimin nasıl dindirileceği tartışıldı ve emniyete teslim edilen üç kişinin göz altında olduğunun teyit edilmesi, olayda kullanılan aracın emniyet müdürlüğüne ait olduğunun teyidi istendi. Emniyet müdürü söze girip aracın kendilerine değil jandarmaya ait olduğunu belirtti. Vali'de müdürü teyit etti. Teslim edilen üç kişinin ise üç değil tek kişi olduğu belirtildi." 

Zeydan ÖZEL (Esnaf-görgü tanığı) 

Zeydan ÖZEL yapılan görüşmede: "Benim dükkanım patlamanın meydana geldiği pasajın tam karşısındadır. Ben olaydan 15 dakika önce o üc kişinin pasajı araç içerisinden gözlemlediklerini gördüm. Bunlardan kuşkulandım. Çaktırmadan amcam oğlunun dükkanına girip gözetlemeye devam ettim. Onlar da pasaja bakıyorlardı. Arabanın içinde ûc kişi bulunuyordu. İkisi arkada oturan sarıya çalan montlu kişinin elindeki siyah poşetle arabadan çıkıp pasaja doğru yürüdüğünü gördüm. Ben de dükkandan çıkıp arabanın yanına gittim. 
Elimi cebime koyup hiç görmüyormuş gibi orada beklemeyi başladım. Top sakallı olan beni gördü. Bu arada sürücü arabayı çalıştırıp yavaşça oradan uzaklaştı. Bu arada aracın plakasını aldım. Plaka 30.AK.933 idi. Beyaz renkli bir Renaultl9i marka araç idi. Tekrar kendi dükkanıma gittim. Birkaç dakika sonra pasajın içinden büyük bir patlama sesi geldi. Halk patlama yerine koşarken ben de oraya doğru yöneldim. 
Sarıya çalan montlu kişi pasajın aşağısına doğru telaşlı bir şekilde telefonu elinde konuşarak "neredesiniz şu an " diyerek hızlı adımlarla ilerliyordu. Ben de o adamın arkasından hızlı bir şekilde yürüdüm. Bu adam dükkan önünde bekleyen aynı araca bindi. Ben de halka 'bombayı patlatan bu adamdır' dedim. Halkta aracın önünü keserek onları tartaklamaya başladı. Sonrasında resmi polisler gelerek havaya ateş etmeye başladı. Aynı zamanda polisler bu üç kişiyi ablukaya alıp iki kişiyi arabaya bindirerek götürdü. Bu arada top sakallı olan kişi olay yerinden uzaklaşmaya başladı. Ben de kendisini tanıdığım için takip ettim. İleride yarbay ve askerler vardı. Ben de yarbaya yanaşarak  'yarbayım olaya kansan kişilerden bir tanesi de budur* dedim. Yarbay 'da 'tamam oğlum yakaladık" Dedi. Üç asker koluna girerek şahsı jandarmaya götürdü." Şeklinde beyanda bulunmuştur. 

Muharrem TEKİN (Şemdinli Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı) 
Muharrem TEKİN beyanında: "Olay tam büromuzun karşısında meydana geldi. Araba odanın hemen önündeydi. Üç kişi gelip arabaya binmek istedi. Araba da odanın hemen önündeydi. Bende aşağı indim. Bu arada halk toplanmıştı. O üç kişiden biri pişkin "bir tavırla 'ne oluyor* dedi. Bu şahıslar kaçmaya çalıştılar. 10-15 kişilik grup bunları engelledi Vatandaşlar; "bombayı bırakan kişi aracın arkasında oturan kişidir. Onu bize teslim etmelisiniz" dedi. Halk bombanın patladığı dükkanda ölü olduğunu hâlâ bilmiyordu. Arabanın arka camı vatandaşlar tarafından kırıldı ve şahıs darp edildi. Aracın önünde oturan şoför de darp edildi. Önde oturan kişi aniden araçtan çıkıp arka bagajı açtı ve içinden bir, adet kaleşnikof marka silah çakardı. Ben bu arada bagajı gözetliyordum, içinde 3 adet kaleşnikof vardı. Şerit halinde keleş mermileri vardı. Bir iki tane kapalı poşet vardı. Bu şahıs silaha mermiyi sürmek istedi. Vatandaş ise keleşi şahsın elinden alıp bagaja koydu ve bağa kapağını kilitledi. Peşinden bu şahıs da vatandaşlar tarafından dövüldü. Bu esnada otuza yalan resmi polis gelip arabayı ve şahıslan çembere aldı. Polislere rağmen vatandaşla, aracın içindeki 
şahsı tekrar dövüyordu. Sonra bir panzer aracın yanına gelerek içerdeki tek kişiyi çıkarıp panzere aldı. Sonrasında halk arabayı tahrip etti. Arabanın içinden bir ajanda bir kroki ve isim listesi çıktı. Sonra kaymakam olay yerine geldi. Av. Mehmet EKİCİ ile birlikte aracın üzerine çıkıp açıklama yapmak istediler. Bu arada pasajda ölen şahsın cenazesi el üstünde getiriliyordu. Grup cenazeyi fark edip kaymakama yönelmeye başlayınca kaymakam açıklama yapamadan aracına binip olay yerinden aynldı. Bu arada on beşe yakın maskeli polis gelip havaya ateş açmasına rağmen halk dağılmadı. Bunun üzerine alay komutanı da olay yerine geldi. Halk komutana rica edince komutan emniyet müdürüne "silah atılmasın " dedi. Silahlar susunca halk tekrar arabaya yöneldi ve bu kez araç tamamen tahrik edildi. Bu arada 40-50 ye yakın asker de olay yerine geldi. Askerlerin başında bulunan yüzbaşı beni iterek 'tarayın 
bunları, biz yirmi kişi bunlara yeteriz' diye emir verdi. Yüzbaşı bu sözleri söylerken alay komutanı da oradaydı. Bunu duyan bir astsubay cadde ortasındaki demirlerin üstüne çıktı ve silahını halkın üstüne yöneltti. Benle bir arkadaş silahın namlusunu tutup yukan kaldırdıktan sonra silah ateş aldı. Bunu gören askerler de havaya ateş açtı. Alay komutanı tekrar müdahale 
edince silah atışlan durdu ve askerler geri çekildi. Sonra polis ve askerlerin tamamı emniyet müdürlüğünün önüne çekilip barikat kurdu. Aracın başında bekleyen halk grup grup çıkıp emniyet müdürlüğünün önüne doğru gidiyordu. Burada bir grup da aracın başında bekliyordu. 

Askerler emniyet müdürlüğünün önünde camlı kalkanlarla barikat kurmuştu. Bu askerler, emniyet müdürlüğü ve hükümet konağı halk tarafından taşlandı. Barikatların önünde biri emniyete ikisi askeriyeye mensup fic adet panzer vardı. Panzerler havaya askerler halkın üstüne doğru ateş açtı. Bu esnada iki vatandaş kursun varasıyla yaralandı. Bunun üzerine aracı bekleyen vatandaşlar da emniyet müdürlüğünün önüne gelince biber gazı kullanıldığı için halk dağıldı. Bu arada Altınsu köylüleri ilçeye doğru akmaya başladı. Polis köylüleri engellemeye başlayınca bu kez halk oraya doğru yürümeye başladı. Halk ile polis arasında 
arbede yaşandı. Halk polisi taşladı poliste havaya ateş açtı. Burada yaşanan 10 dakikalık gerginlikten sonra tekrar şehre yürüyüş yaşandı. Herkes meydanda toplanmaya başladı. Artık ortalıkta polis ve asker kalmamıştı. Saat 15:00 olmuştu. Bu arada bir uzman çavuşa ait araç çarşı içinde ateşe verildi. Saat 16:00-17:00 arası aniden beyaz renkli doğan marka bir araç hızla halkın üzerine doğru gelmeye başladı. Aracı süren Tanju ÇAVUŞ adlı, hepimizin tanıdığı bir uzman çavuş idi. Ziraat Bankasının önünde aracının ön camını açtı ve kendisine 
karşı hiçbir tepki yokken kurşunu bitinceye kadar halkın üzerine ateş açtı. Bü ateş üzerine 5 kişi yaralanmıştı. Yaralılardan Ali YILMAZ adlı kişi sonradan öldü. Tanju uzman çavuş halkı taradıktan sonra aynı hızla kaçarak Jandarmaya sığındı. Bu esnada savcı keşif yapmaktaydı. 
Uzman çavuşun halkı taraması üzerine keşif yanda kaldı. Bu keşif ancak saat 22.00 gibi yapılabildi, "şeklinde konuşmuştur. 

Seferi YILMAZ (Umut Kitabevi Sahibi) 

Seferi YILMAZ beyanında : "9.11.2005 tarihinde Cumhuriyet caddesi Öz îpek Pasajı Umut Kitabevi adlı işyerimde üç kişi oturuyorduk. Öğlen saatleriydi. Bu saatlerde genelde yemeğimizi kendimiz yapar ve kitabevinin arka kısmında arkadaşlarımızla yerdik. Aynı gün yemeğimizi yapmıştık ve yemek üzereydik. Yanımda aynı pasajda kundura satıcısı olan Metin KORKMAZ ve onun amcasının oğlu Mehmet Zahir KORKMAZ vardı. Ben pasajdaki diğer esnafi vemek vemek için çağırmak üzere arka bölümden öne geçiyordum ki camların kırılma 
sesini duydum. Perdeyi aralayınca kendi camım olduğunu fark ettim. O esnada yerde dönmekte olan el bombasını gördüm. Kendimi can havliyle dışan attım. Pasaj içinde benden başka kimse yoktu. Benim kapımın merdiveninden kaçarak uzaklaşan kumral, sarıya çalan montlu, orta boylu, sakalsız bir kişinin kaçtığını gördüm. Kaçarken henüz bomba patlamamıştı. Ben tam iç merdivenlerde idim. Önce "yakalayın! Bomba attı, montluyu yakalayın" diye bağırdım. Bu esnada içeride patlama meydana geldi. Patlama meydana geldiğinde ben halen dükkanın dışında fakat pasajın içinde idim. Kaçan şahsı caddeye kadar 
kovaladım. Ben kovalarken patlama sesini duyan vatandaşlar da pasaja doğru geliyordu. Ardından yine kaçan montluyu yakalayın diye bağınyordum. Halk bu şahsı kovalamaya başlayınca ben patlama yerine döndüm. İnsanlar benden önce patlama yerine-dükkana gelmişlerdi. Dükkanım toz duman içindeydi. Yaralı olan Metin KORKMAZ'u Bedri YALÇIN dışan çıkardı. İçerde bir kişi daha kalmıştı. Seslendim. Ancak ses gelmedi. Çıkmış olduğunu düşünerek kalabalığın yanına gittim. Sağdan soldan Mehmet ZAHİR'i sordum. "O da içerdeydi. Hastaneye mi götürdüler ona ne oldu?" diye sordum. Etrafıma baktım. 

Göremedim. Akrabalarına dönerek Mehmet ZAHİR 'de içerdeydi diye söyledim. 30-40 dakika sonra akrabaları dükkana girip Mehmet ZAHİR 'in cansız bedenini elleri üzerinde hastaneye götürdüler. Ben ise beyaz aracın yanına gittim. Aracın ablukaya alındığını gördüm. Ayrıca montlu şahıs aracın içinde arka koltukta oturmaktaydı. Aracın dışında onun arkadaşları olan iki kişi daha vardı. Halk içeridekine öfkeliydi. Dışarıdakiler de içerdekini korumaya, insanlan ikna etmeye çalışıyorlardı. Dışarıdaki bu iki kişi halka dönerek Biz güvenlik güçlerindeniz1 diyerek halkı yatıştırmaya çalışıyorlardı. Halktan da aracı ve bunları korumaya  çalışanlar vardı. İnsanlar aracı aramak istediler. Gelen resmi polisler ise bunu engellemeye çalışıyordu. Sonra halk aracın camlarını kırdı. Bir ara arka bagaj açıldı. Bagaj içinde üç adet kaleşnikof silah, kütüklerde iki tane el bombası, 10 adet dolu şarjör ve mermiler vardı. Yazılı belgeler ile işyerime ait kroki mevcuttu. Halk; kroki, harita vesaireyi basma gösteriyordu. 

Ardından polisler, özel timler ye askerler gelip halkı dağıtma amaçlı havaya ateş açtı. Emniyet müdürü ve üniformalı polisler panzerlerle geldiler. Araç dışında bulunan iki şahıs kendileri panzere bindiler. Araçta bulunan kişi ise halk tarafından polise teslim edildi ve polisçe panzere bindirildi. Teslimden sonra üzerinde adidas çizgili mont olan, top sakallı, beyaz tenli, 1,75 boylarında ince yüzlü olan şahıs olaydan haberi yokmuş gibi halkın arasından sıyrılıp 
olay yerinden uzaklaşmaya başladı. Ancak halktan birileri tanıdı ve onun arkasından hızla yürümeye başladı. Biraz ilerde Prestij Pastanesi önünde halk onu yakalamak isterken "çekilin üzerime gelmeyin, üzerimde bomba var" diyerek gelenleri tehdit etti. O ara yarbay ve askerler o kişinin yakınındaydı. Halktan birileri "yarbayım, bu şahıs ta araç içinde olanlardan bindir" 
dedi. Bunun üzerine şahıs askerler tarafından yakalanıp askeriyeye götürüldü," şeklinde beyanda bulunmuştur. 

Tabir ERBAŞ (Şemdinli-Esnaf) 

Tabir ERBAŞ beyanında : "Olay esnasında işyerimde idim. Patlama sesi duyup çıkan çıktım. Saat 12:00 civan idi. Patlamanın olduğu yerden aşağıya doğru üzerinde açık kahverengi mont olan kumral, 1.70 boylarında, 75-80 kg civannda olan bir şahıs koşuyordu. Elindeki telefonla birileriyle konuşuyordu. Ben şahsın arkasından gitmedim. Yaralı olabilir endişesiyle patlamanın olduğu yere yöneldim. Orada bir yaralı vardı. Bunu hastaneye götürdüler. Tekrar ilçe merkezine döndüm. Halk içinde bir kişinin bulunduğu araca saldırıyordu. Aynca aracın dışında da iki kişi vardı ve içeridekini koruyorlardı. Dışarıdakiler den biri halkı engellemek için aracın bagajından keleş çıkardı. Ancak halk silahı onun elinden aldı. Halktan bir kısmı da şahısların dövülmesini engellemeye çalışıyordu. Ardından polis ve jandarmalar panzerlerle geldiler. Dışarıdaki iki şahıs kendileri panzere bindi. Araçtaki şahıs ise polis tarafından panzere bindirildi. " şeklinde beyanda bulunmuştur. 

Mustafa Cihat FESLİHAN (Şemdinli Kaymakamı) 

Mustafa Cihat FESLİHAN beyanında; "Bir buçuk yıldır burada görev yapmaktayım. 
Bildiğiniz gibi ilçemizde çeşitli patlamalar oldu. Bu son olaya gelince; dün öğlen vakti bir patlama sesi duydum. Ne olduğunu sorduğumda pasajda bomba patlamış dediler. Olayı yapan şahıs da vatandaşlarca alınmış ancak toplumsal kargaşa var dendi. Akabinde silah sesleri geldi. Vatandaşın araç çevresinde toplandığı ve kaymakamla görüşmek istediği talebi bana ulaştı. Olay yerine tek başıma gittim. Güvenlik güçlerini olay yerinden uzaklaştırıp aracın üzerine çıktım ve 'savcı işini yapabilsin diye ortalığı boşaltın' diyecektim. Bana karşı da 
protesto başladı. Zaten her şey bir anda oldu. Halk keşfin geç yapılması konusunda şikayetçi idi ve herhalde mülki idarenin keşif yapma yetkisi olduğunu düşünüyordu. Bu durumda mecburen olay mahallini terk etmek zorunda kaldım. Ancak savcıya keşfi yapması konusunda telkinde bulundum. Bilahare savcı keşfi yapmaya gitti. Ancak keşif yapılırken bir araçtan silah atıldı bilgisi bana ulaştı. Burada da yaralılar olmuş. Savcı keşfi yanm bırakmak zorunda kalmış. Bunun üzerine tekrar STÖlerle ilişki kurdum. Aynı gece halka keşfin yapılacağını 
anlattım. 

Şu anda bir kişi gözaltındadır. Diğer iki kişinin olaya kanştığma dair tanıklar henüz savcı tarafından dinlenmedi. Gözaltındaki şahsın kimliği tespit edildi. Bizim polis memurumuz değil. Hakkâri nüfusuna kayıtlı biridir. 

Heyet kaymakama bu kişiler kimdir ve neden ilçenizde dir ? Sizin personeliniz midir? 
Sorusunu yöneltmiş, kaymakam cevaben; "bu kişiler benim personelim değil, kim olduklarını bilmiyorum, neden ilçede bulunduklarını da bilmiyorum " demiştir. 
Heyet kaymakama ikinci olay diye tabir ettiğimiz ve savanın keşif yapması esnasında aracı ile gelip halkın üzerine ateş açtığı, bir kişinin ölümüne ve dört kişinin de yaralanmasına neden olduğu iddia edilen, isminin Tanju ÇAVUŞ olduğu ve görevinin ise ilçede uzman çavuş olarak bilindiği iddia edilen şüpheli ile ilgili bilgisini sormuş; Cevaben "kimliğini bilmiyoruz, bu konular savcılığın görevidir" demekle yetinmiştir. 
Heyet üçüncü olarak "Bu olaylar kamu personeli olmakla birlikte kontrolsüz veya hukuk dışı yöntemleri seçen güçler tarafından gerçekleştirilmiş olabilir mi? "sorusunu yöneltmiştir. Kaymakam cevaben "bize gelen bilgi eylemin PKK tarafından yapıldığıdır. Bu açıklamaları yapacak makam savcılık makamıdır. " şeklinde konuşmuştur. 


26. CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

ŞEMDİNLİDE UMUT KİTABEVİNDE MEYDANA GELEN PATLAMA OLAYI. BÖLÜM 24

ŞEMDİNLİDE UMUT KİTABEVİNDE MEYDANA GELEN PATLAMA OLAYI. BÖLÜM 24


VI- EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN 09.11.2005 GÜNÜ ŞEMDİNLİ'DE MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMESİ 

Komisyonumuzun istemi üzerine Emniyet Genel Müdürlüğünce gönderilen 
28.12.2005 tarih ve 1452-7883-222785 sayılı yazı ekinde bu olay şöylece izah edilmektedir: 
09.11.2005 günü saat 12:10 sıralarında Şemdinli İlçesi Cumhuriyet caddesi üzerinde bulunan Özipek Pasajı Umut Kitapevi içerisinde bir patlama sesi duyulması üzerine, olay yerine intikal eden görevlilerce Cumhuriyet Caddesi üzerinde kalabalık bir grubun 30 AK 933 plaka sayılı beyaz renkli Renault 19 Europa marka aracın etrafını çevirerek araca ve aracın içerisinde bulunan şahıslara taşlı ve sopalı saldırıda bulunduklarının görülmesi üzerine olaya 
ekiplerimizce müdahale edilerek araçta bulunan ve üzerinden Veysel ATEŞ adına tanzim edilmiş nüfus cüzdanı çıkan şahıs kurtarılarak İlçe Emniyet Müdürlüğüne getirilmiş, olayla ilgili olarak Nöb. C.Savcısının talimatları doğrultusunda gözaltına alınmıştır. 
   Patlamanın Özipek Pasajı içerisinde bulunan Umut Kitabevi isimli iş yerinde gerçekleştiği ve olay sonucu Hakkâri - Şemdinli - Altınsu köyü nüf. kay. Mehmet - Makbule oğlu 1976 Şemdinli doğumlu Mehmet Zahir KORKMAZ isimli şahsın Eks olduğu, Metin KORKMAZ ve İslam KAYA 
isimli şahsında yaralanarak Şemdinli Devlet Hastanesine sevk edildikleri öğrenilmiş, bahse konu araç hakkında yapılan Pol-Net sorgulamasında aracın Hakkâri İl Jandarma Alay Komutanlığı istihbarat birimine ait olduğu öğrenilmiştir. 
   Şüpheli Veysel ATEŞ isimli şahsın alınan ifadesinde; meydana gelen olay ile alakalarının olmadığını, patlama sesini duymaları üzerine ne olduğunu öğrenmek istedikleri anda halk tarafindan linç edilmek istendiklerini, patlamanın nerede nasıl olduğunu bilmediğini ifadesinde bazı sorularda susma hakkını kullanmak istediğini beyan etmiştir. 

Şemdinli C.Savcısı Harun AYIK tarafindan 30 AK 933 plaka sayılı otoda yapılan inceleme ve tespitte aracın bagaj kısmında 3 adet Kaleşnikof silah ile yine aynı silahlara ait olduğu anlaşılan 7,62 mm.çapında 361 adet fişek, 11 adet silahlara ait şarjör elde edilerek C.Savcısı Harun AYIK tarafindan tahkikata esas olmak üzere el konularak görevli memurlara teslim edilmiş, yine C.Savcısı tarafindan Olay Yeri Uzmanlarına yaptırılan, Olay Yeri İncelemesinde el bombası parçalan bulunmuş ve bununla ilgili toprak parçalan toplattınlmış, 30 AK 933 plaka sayılı otoda yaptınlan incelemede; araç içinde kıl ve kan örnekleri toplattınlmıştır. Cumhuriyet Savcısının talimattan doğrultusunda yakalanarak gözaltına alman Hacı- 
Merci oğlu 1972 Çukurca doğumlu Hakkâri-Çukurca-Kurudere köyü nüfusuna kayıtlı Veysel ATEŞ, hakkında düzenlenen tahkikat evrakı ile birlikte 11.11.2005 günü Hz.2005/396 sayısına kâyden sevk edildiği Şemdinli Cumhuriyet Başsavcıhğmca çıkanldığı Şemdinli Sulh Ceza Mahkemesinin 12.11.2005 tarih ve 2005/55 D.îş.Sor sayılı karan ile TUTUKLANMIŞTIR. 

Ayrıca; aynı olay ile ilgili olarak Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığınca yürütülen tahkikatta 30 AK 933 plaka sayılı aracın görevlileri oldukları öğrenilen Astsubay Başçavuş Özcan İLDENİZ ve Astsubay Başçavuş Ali KAYA ise aynı tarih ve sayılı evrak ile sevk edildikleri mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere SERBEST bırakılmış, geçen astsubaylar 29.11.2005 tarihinde yetkili Mahkeme tarafindan TUTUKLANMIŞLARDIR. Olayda (1) kişi patlama sonucu eks, (1) kişi yolda eks, (2) kişi patlama sonucu yaralandığı tespit edilmiş, olay yerinde yapılan incelemede HGRZ DM 72 LOS FMP 133 rakam ve yazı grubu bulunan el bombasına ait maşa bulunmuş ve maşanın Alman yapımı savunma tipi DM-421 model el bombasına ait olduğuma ana patlayıcısının COMP - B olduğu 
uzmanlarca tespit edilmiştir. 

Komisyonumuzun 06.02.2006 gün ve A.01.1.GEÇ.10/322.323.324-115 sayılı yazısı ile Jandarma Astsubaylar Ali KAYA ve Özcan İLDENİZ ile Veysel ATEŞ'e ait iletişimin tespiti, dinlenmesi v.b. yollarla yapılmış bir çalışma var ise buna dair dökümlere ilişkin bilgi ve belgeler istenmiş, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 24.03.2006 tarih ve 52571 sayılı yazısı ile bu isteme karşılık olarak; "Konuya ilişkin, soruşturmayı yürüten Van Cumhuriyet Başsavcılığının istekleri doğrultusunda birimimizce gerekli yazışmalar yapılmış olup, bahse konu bilgilerin bu birimden talep edilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir." 
şeklinde cevap verilmiştir. 

VII- JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞININ 09.11.2005 GÜNÜ ŞEMDİNLİ'DE MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMESİ 

Komisyonumuzun istemi üzerine Jandarma Genel Komutanlığınca gönderilen 
21.12.2005 tarih ve 2030-l-0S/Asvs.D.Ter.Oly.S.BÖF.Ks.(410942) sayılı vazıda bu olay şöylece izah edilmektedir: 
" 09 Kasım 2005 Günü Şemdinli'de Meydana Gelen Olayla İlgili Elde Edilen 
BilgilenOlayların merkezinde yer alan Seferi YILMAZ, 15 Ağustos 1984 tarihinde PKK terör Örgütünce Şemdinli ilçesine yapılan silahlı saldırıya iştirak ettiği gerekçesiyle, 1985 yılında tutuklanmış ve 2000 yılına kadar cezaevinde yatmıştır. 

1 .Van 3 ncû Ağır Ceza Mahkemesinden alınan yetki çerçevesinde yapılan teknik 
takip neticesinde: . 

a. Cezaevinden çıktıktan sonra da örgüt ile irtibatını devam ettiren Seferi 
YILMAZ ile bu irtibatı sağlayan Sabri (K) adlı örgüt mensubu arasında maddiyata dayalı özel bir ilişkinin kurulduğu ve teröristin babasının Ekim 2005 ayının ilk haftasında Şemdinli İlçesine geldiğinde, Seferi YILMAZ'ın kendisini karşılayarak kırsala götürüp terörist ile buluşmasını sağladığı, bu buluşmada; teröristin, örgüte ait 3000 ABD dolan, 1000 Avro ve 300 milyon YTL. tutarındaki parayı babasına verdiği, ayrıca Seferi YILMAZ'm, mal varlığının ve gelirinin çok üzerinde harcama yaptığı, 

b. Son dönemde Hakkâri bölgesinde meydana gelen patlama olaylarının, bölücü terör örgütünce Şemdinli ilçesi kırsalına gönderilen Sabri (K) ve Agiri (K) isimli örgüt mensupları vasıtasıyla gerçekleştirildiği ve söz konusu teröristler ile sürekli irtibat halinde olan ve örgüt içerisinde Hacı (K) olarak tanınan Seferi YILMAZ'ın da aralarında bulunduğu birkaç işbirlikçinin, gerek eylemlerde gerekse bölgedeki örgütsel diğer, faaliyetlerde yardım ettikleri, 

c. Seferi YILMAZ'ın, 04 Kasım 2005 tarihinde; İran'da bulunan bir üst düzey 
örgüt mensubuna, örgüt tarafından 01 Kasım 2OO5'te Şemdinli'de gerçekleştirilen patlamanın, halkın örgüte karşı tepkisi nedeniyle örgüt tarafından üstlenilmemesi ve bu doğrultuda ROJ TVden yayın yapılması gerektiğini belirterek, konunun önemine binaen Kandil Dağındaki en üst düzey teröriste (Murat KARA YILAN) kadar iletilmesini istediği, 

ç. Aynca, Seferi YILMAZ'ın, yine 04 Kasım 2005 tarihinde, Almanya'dan çok 
önemli bir paketin geleceğini belirterek kendisinden paketin teslim edileceği bir adres bildirmesini isteyen Sabri (K) adlı teröriste, kendi ev ve işyerinin adresini bildirdiği öğrenilmiştir.

2. Yapılan teknik istihbari cahsma ve mahallinden alınan bilgiler neticesinde: 

a. Seferi YILMAZ'ın adresine gönderileceği öğrenilen ve patlayıcı madde 
olabileceği değerlendirilen söz konusu paket hakkında bilgi elde edebilmek maksadıyla, (2) Astsubay ile bölgeyi bilen fi) haber elemanından oluşan bir istihbarat ekibi, 07 KASIM 2005 tarihinde, ilgili Cumhuriyet Savcısı ve İl Jandarma Komutanının vazıh izniyle Şemdinli ilçesinde görevlendirilmiştir. 
Görevli ekip tarafından, Şemdinli ilçesinde Seferi YILMAZ'ın evi, işyeri ve 
bağlantılarına ilişkin bilgiler toplanarak paketin gelebileceği yerlerin krokisi çizilmiş ve dosyalanmıştır. 

b. Söz konusu ekip, müteakiben 09 KASIM 2005 tarihinde. Şemdinli İlçe 
Jandarma Komutanlığı ve İlce Emniyet Müdürlüğü koordinesinde Cumhuriyet Savcılığına dosya üzerinden bilgi vermek ve uygun görüldüğü takdirde şahısların yakalanmasını sağlamak maksadıyla, tekrar Şemdinli ilçesine görevlendirilmiştir. 

c. Şemdinli ilçesine gelen ekip, çarşıdan bazı kişisel ihtiyaçlarını karşılamak 
üzere, olay verine 150 metre kadar uzakta aracını park etmiştir. 
ç. Bu esnada saat 12.00 sıralarında Şemdinli ilçe merkezinde bulunan Özipek 
Pasajındaki Seferi YILMAZ'a ait Umut Kırtasiye isimli dükkânda, el bombasının patlaması sonucunda, Şemdinli-Altınsu mahallesinde ikamet eden Mehmet Zakir KORKMAZ isimli bir şahıs ölmüştür. 

d. Personelin araçtan inişi sırasında (saat: 12.00 sıralarında) duyulan patlama sesi üzerine, ekip personeli patlamanın olduğu istikamete doğru birkaç metre ilerlemiş, bu esnada patlamanın olduğu istikametten 5-6 kişilik bir grup, hızla aracın bulunduğu yere doğru koşmaya başlamıştır. 

e. Görevli ekip personelinin araca doğru koşan gruba "Arkadaşlar ne oldu, Bu ses nedir?" diye sorması üzerine, söz konusu grup tarafından "Süvarioğlu Pasajında patlama oldu, birçok insan yaralandı" diye cevap verilmiştir. Daha sonra ekipte görevli haber elemanını tanıyan bir şahsın "Bu şerefsiz itirafçı" diye bağırması üzerine, grup tarafından "İşte arabaları da burada, ulan şerefsizler olayı hem yapıyorsunuz, hem ne oldu diye soruyorsunuz, zaten bütün bombalama eylemlerini Devlet yapıyor, sonra da PKK'ya yıkıyor" diye bağırarak ekibe ve araca saldırıda bulunulmuştur. 

Gitgide artan kalabalık, arabayı çevirerek "Arabanın içerisinde olan itirafçıyı bize 
teslim edin" diye bağırmaya başlamış ve haber elemanını teslim etmek istemeyen Astsubaylara ve araca saldırıya devam etmiştir. 

Bu esnada kalabalık tarafından bölücü terör örgütü lideri ile bölücü terör örgütü 
lehine sloganlar atılmaya başlanmıştır. Terör örgütü ile irtibatlı Seferi YILMAZ'ın, olaydan 15-20 dakika sonra olay yerine gelerek "Bunlar benim dükkanıma bomba attı, arkadaşlarım yaralandı" demesi üzerine, sayısı gittikçe artan kalabalık linç girişimine başlamıştır. 
Olay yerine gelen polisler haber elemanını kalabalığın içerisinden alarak 
uzaklaştırmıştır. 

Kalabalık içerisindeki bir grubun, halen olay yerinde kalabalığı sakinleştirmeye ve askeri araç ile silah, mühimmat ve malzemelerini kurtarmaya çalışan (2) Astsubayı işaret ederek "Biz bu arkadaşların ûcfinû burada gördük, olav esnasında arabanın yanındaydılar. bunlara iftira atıyorsunuz" diye beyanda bulunmalarına rağmen, kalabalık içerisindeki bölücü örgüt yanlısı çoğunluk tarafından (2) Astsubaya saldırıya devam edilmiştir. 

Ekipteki askeri personel tarafından, olayın başından sonuna kadar kalabalığa 
"Güvenlik görevlisi oldukları, araç ve aracın içerisinde bulunan malzemelerin Devlet malı olduğu, saldırıda bulunmakla suç işledikleri" belirtilmesine rağmen, örgüt sempatizanı kalabalık çağrıyı dinlemeyerek saldın ve linç girişimine devam etmiştir. Bunun üzerine (2) Astsubay, kendi imkânlarıyla olay yerinden kurtularak olaya müdahale için gelen askeri birliğe sığınmıştır. 

f. Olayın terör örgütü yandaşlarınca provoke edilerek farklı boyutlara taşınması 
neticesinde; saat 14.00 sularında bombalama olayında ölen şahsın ikamet ettiği Altınsu Mahallesinden gelen (200) kişilik bir grubun da katılımıyla sayılan artan eylemciler tarafından, Kaymakamlık ve Emniyet müdürlüğü binalarına taşla saldın, hükümet konağı önünde asılı bulunan Türk Bayrağını yakma, Atatürk büstünü yakma, Polis noktasının yakılması, sivil şahıslara ait evlerde kirada oturan askeri personelin evlerine saldırma ve kapılarını kırarak eşyalarına ve evlerinde bulunan Atatürk posterlerine zarar verme, sivillere ve askeri personele ait özel araçlann tahrip edilmesi ve yakılması, Polis noktasındaki köpeklerin yakılması, güvercinlerin duvara çivilenmesi gibi eylemler gerçekleştirilmiştir. 

g. Cumhuriyet Savcısının, Kaymakamla birlikte saat 15.00 sıralarında istihbarat 
aracında inceleme ve tahkikat yapması esnasında eşi ve çocuklan ile izinden dönen Şemdinli Dağ ve Komd. Tb. K.lığında görevli (1) P.Uzm.Erbaş Erbaş, özel aracı ile Şemdinli Üçe merkezine gelmiştir. 4 yıldır bölgede görevli olması nedeniyle, halkın içerisinden birileri tarafından tanınması ve hedef gösterilerek kendisine ve ailesine saldırıda bulunulması üzerine, anılan Uzman Erbaş kendisini ve ailesini kurtarma çabasında bulunmuştur. 

h. Cumhuriyet Savcısı tarafından, istihbarat ekibinin aracı üzerinde sağlıklı bir 
keşif işlemi yapılana kadar geçen yaklaşık 10 saatlik bir süre içerisinde, araçla birlikte personele zimmetli silah, mermi, şarjör, el bombası ve dokümanlar, Seferi YILMAZ ve diğer örgüt yandaşlarının kontrolünde kalmıştır. 

ı. Bu süre içerisinde, Seferi YILMAZ tarafından aracın bagaj ındaki dosyada 
bulunan belgelerin fotokopileri çekilerek güvenlik gücü mensuplanndan birine ait ajanda ve kimlik ile birlikte Roj TV, Özgür Gündem ve Azadiya Welat gibi örgüt yanlısı yayın yapan basın-yayın organlan ile bazı ulusal basın-yayın organlannda yayınlanmak üzere Dicle Haber Ajansı'na verildiğine dair bilgiler alınmıştır. 

i. Cumhuriyet Savcısı'na teslim edilmesi gereken bu belgelerin bir kısmı vakit 
geçirilmeksizin basın-yayın organlan vasıtasıyla kamuoyuna sızdınldığı örgüt 
yandaşlannın elinde bulunan diğer dokümanlann ise, kamuoyunu yanıltmak maksadıyla, olayı takip eden günlerde örgüt amaçlan doğrultusunda değiştirilerek orijinal belgeletmiş gibi yayımlanacağına dair bilgiler alınmıştır. 

j . Örgüt yanlılannca istihbarat aracından gasp edilerek, olaylar süresince gerek örgüt çevreleri gerekse bazı basın-yayın organlarınca sürekli istismar konusu yapılan belgeler, istihbarat personelinin üzerinde çalışma yaptığı konu hakkında toplaması gereken temel bilgileri içermektedir. Bu çerçevede; ilçede terör örgütü bağlantılı şahısların isimleri ile birlikte yürüttükleri faaliyetler ile ev ve işyeri adreslerinin kaydedilmesi son derece tabii olup, bu esasen görevin en iyi şekilde yerine getirilmesi için de bir zarurettir. 

k. Bombalanan dükkânın sahibi Seferi YILMAZ'ın basında çıkan ifadesinde; 
dükkânının iki bölme olduğu, olay sırasında arka bölmede bir kişi ile yemek pişirdikleri, ön bölmede ise bir kişinin oturduğu, bu esnada camdan kırılma sesi geldiği, cam kınlması ile birlikte içeriye bomba atıldığı, kendisinin bombayı yerde gördükten sonra "Bomba" diye bağırarak dışanya çıktığı, daha sonra içeride patlama olduğu, böylece patlamadan yara almadan kurtulduğu, içeridekilerden birinin öldüğü, diğerinin yaralandığı, patlama sonrasında pasajdan kahverengi san saçlı hafif sakallı birisim kaçarken arkadan gördüğü ileri sürülmüştür. 

L. Olay sırasında Seferi YILMAZ'ın bulunduğu yer, bombanın atılması, içeriden 
kaçma süresi ile bombanın patlama süresi, ölen şahsın dükkamn arka bölümünde olması gibi çelişkili konular dikkat çekmektedir. 
m.Müteakip süreçte, Şemdinli olayı bahane edilerek bölge halkının 
kışkırtılmasıyla Yüksekova, Diyarbakır ve Hakkâri'de gerçekleştirilen devlete başkaldırı niteliğindeki kitlesel eylemlerde; tamamen bölücü nitelikli sloganlar atılması ve pankartların açılması ve eylemlerin örgüt yandaşlarınca yönlendirilmesi, önemli ayrıntılar olarak göz önünde bulundurulması gerekmektedir. 
n. Patlama olayı sonrasında, tutuklanan Veysel ATEŞ adlı şahsm ailesinin örgüt 
çevresince (DEHAP İl Yönetimi ve temsilcileri tarafından "Oğullarının Hakkâri 
bölgesinde meydana gelen patlama olavlannı devletin vaptı&nı söylemesi, aksi takdirde dağdakilere engel olamayacakları" şeklinde tehdit edildiği öğrenilmiştir. 
Aynca teknik takip calışmalan kapsamında; örgüt tarafından halkın heyecanının 
dinamik tutulması ve eylemliliğin sürekleştirilmesi maksadıyla, kitlelerin tamamen provokatörler tarafından kontrol edildiği ve örgüt mensuplarınca; 
DEHAP İl ve İlçe yöneticilerince eylemlerin sürdürülmesi, dükkânların açılmaması, açılan dükkanların yakılması, DEHAP yetkililerinin talimatları doğrultusunda hareket edilmesi, -Televizyonlarda mülakat yapılan veya görüşülen bölge insanının dahi kontrol edilmesi,

-Ele geçirilen fırsatın örgütsel açıdan değerlendirilmesi, 
-Ölenlerin kanının yerde bırakılmaması için intikam alınması, 
-Büyük eylemler gerçekleştirilmesi, 
-Yüksekova'da ki olaylar esnasında kitlenin eline geçtiği ifade edilen Uzm.J.Çvş ve Polisin öldürülmesi talimatları verilerek tehditlerin devam ettirildiği bilgileri alınmıştır. 

3. Sonuç ve Değerlendirme: 

Hakkâri-Şemdinli ilçesinde 09 Kasım 2005 tarihinde meydana gelen ve yargıya 
intikal eden bir olayın sonucu beklenmeden, terör örgütü çevrelerince, özellikle bu olaydan bir hafta önce gerçekleştirilen ve Şemdinli halkının oldukça tepkisini çeken bombalama olayı ve diğer patlamalann da güvenlik güderine mal edilmesi gayretine girilmiştir. Böylelikle terör örgütünün; 

-Şemdinli halkı üzerinde bıraktığı olumsuz izlenimden kurtulmak ve bölge halkını yanına çekebilmek, 
-Örgüte müzahir kitleleri kışkırtarak, sivil itaatsizlik eylemlerini yaygınlaştırmak ve eylemlere katılımı artırmak, 
-Hakkâri il ve ilçe merkezlerinde örgüt tabanım genişletmek ve bölgeyi sözde 
"kurtanlmış bölge" haline getirebilmek, 
-Bölgedeki elemanlarını ve faaliyetlerini güvenlik güçlerinin takibinden 
kurtarabilmek, 
-Hakkâri bölgesinde 2005 yılında gerçekleştirilen bütün bombalama eylemleri ile 
bundan sonra gerçekleştirilecek eylemlerin sorumluluğunu güvenlik güçlerine 
yüklemek, 
-Basın-yayın organları vasıtasıyla, iç ve dış kamuoyunda devletin yasadışı 
eylemler gerçekleştirdiği propagandasını yaygınlaştırarak kendi eylemlerini meşru hale getirmek, 
-İç ve dış kamuoyu üzerinde örgütün talepleri doğrultusunda baskı yaratılmasını 
sağlamak, Güvenlik güçlerinin terörle mücadele azmini zayıflatmak amaçlarım 
gerçekleştirmeyi hedeflediği değerlendirilmektedir." 


25. CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

ŞEMDİNLİDE UMUT KİTABEVİNDE MEYDANA GELEN PATLAMA OLAYI. BÖLÜM 23

ŞEMDİNLİDE UMUT KİTABEVİNDE MEYDANA GELEN PATLAMA OLAYI. BÖLÜM 23


Haber Elemanlığı Sistemi: 

Jandarma teşkilatının "haber elemanı" sistemi ile çalıştığı, bu konuyla ilgili bir 
yönergenin yürürlükte olduğu, haber elemanı olarak seçilen kişilerde belli bazı özellikler yanında suç işlemiş veya işlemeye meyilli kişiler olmasına da dikkat edildiği, bu çerçevede sadece Pişmanlık Yasası veya Topluma Kazandırma Yasasından yararlanan kişilerden oluşmuş bir sistemin olmadığı, ancak durumu uygun olan bu kişilerden de haber elemanı olarak yararlanıldığı anlaşılmaktadır. 

"Haber elemanı" olarak kullanılan kişilerin resmi güvenlik görevlileri ile birlikte resmi araçla görevlere gitmeleri, operasyonlara katılmaları konusuna değinilmediği görülmektedir. Eğer haber elemanlarından sadece haber maksatlı olarak yararlanılıyor ise dış görevlere bu kişilerle birlikte gidilmesinin mantıklı bir izahının da olması gerekmektedir. Şemdinli olayında Seferi YILMAZ ile ilgili olarak daha önceden elde edilen bilgi ve belgelerin adli makamlara teslim edilmesi için gidildiği söylenen bir görevde haber elemanı olarak kullanılan 
bir kişinin de ekipte yer almasına gerek olmadığı değerlendirilmektedir. 
Güvenlik hizmeti Devletin asli fonksiyonlarının başında gelmektedir. Dolayısıyla bu hizmetin kamu kurum ve kuruluşları tarafından, kamu görevlileri eliyle yürütülmesi esastır. Özellikle terörle mücadele konusunda bu husus daha bir önem kazanmaktadır. Belli bir yöredeki insanlara silah ve cephane vererek kendilerini korumaları veya Devletin resmi güvenlik güçlerine yardımcı olmaları şeklindeki bir yöntem olağanüstü dönemlerde, geçici olarak başvurulacak bir yöntem olmaktan öte götürülmemelidir. 
Bir şekilde teröre ve suç örgütlerine bulaşmış vatandaşlarımızın pişman olmaları ve topluma tekrar kazandırılmaları amacıyla yapılan yasal düzenlemelerden yararlanan insanlar da mevcut bilgilerinden terörle mücadele kapsamında yararlandıktan sonra hiçbir şekilde güvenlik hizmetlerinde isteğe bağlı veya zorunlu olarak kullanılmamalı, bu kişilerin kendi yörelerinde, bu mümkün olmazsa ülkemizin başka yörelerinde yine Devlet desteği sağlanmak 
suretiyle toplumun sıradan bir ferdi olarak yaşamını sürdürmesine ilişkin yöntemler geliştirilmelidir..." 

Hakkâri İl Jandarma Komutanı Erhan KUBAT. Komisyonumuzca alınan beyanında Vevsel Ateş ve haber elemanı konusunda sunlan belirtmiştir: 
"BAŞKAN - Şimdi, sizin yazdığınız yazıdan ben şunu anladım; yani, bu Ali Kaya ile Özcan İldeniz, Veysel Ateş de o şeyin içine dahil miydi? 
ERHAN KUBAT - Veysel Ateş görevlendirmeye dahil değildi Sayın Başkanım. O bir haber elemanıdır, bizim kayıtlı haber elemanımız. Personel, onunla ilgili, başka haber elemanlarıyla ilgili göreve gittiği zaman görüşür, bilgi alır. 
BAŞKAN - O sizin bilginizin dışında. 
ERHAN KUBAT - Personelimizin hangi haber elemanıyla görüşeceğini biz bilmeyiz. 
BAŞKAN - Şimdi, bu Veysel Ateş haber elemanı; onunla bir ara demiş ki, artık 
bizimle ilgisi yok, irtibatı da kesildi. Bize gelen yazılarda öyle de bir cümle var. Yani, 3.8.2005 tarihinde. 
ERHAN KUBAT- Şimdi, şöyle arz edeyim size bunu... 
BAŞKAN - Yani, öğrenmek istediğim, üst komutan olarak, siz, görevli olan o 
kişilerin, somut olayımızda, Ali Kaya ile Özcan İldeniz'in haber elemanı olarak kullanılmaları sizin bilginizin dışında mı oluyor? 
ERHAN KUBAT - Yani, bir İl Jandarma Komutanı olarak, kayıtlı haber elemanlarını bilmemiz mümkün değil. İstihbarat şube müdürü bilebilir; ama, esas haber kaynağına inecek kişiler bilir. Mesela, diyelim ki, il merkezde, Çukurca'da görüşüldü. Beri, görevlendirme yazısı çıkarırım, gider orada haber kaynağıyla, haber elemanıyla, kayıtlı haber elemanıyla görüşür, onun sonucunu getirir, toplantı sonucunu arz eder istihbarat şube müdürüne, bir sürü 
yerden bilgiler gelir, haberdir bunların hepsi, bunların hepsi değerlendirilir, istihbarat şekline çevrilir.
BAŞKAN - O zaman, şöyle bir sonuç çıkarabilir miyiz; yani, bir de, üst komutanların bilebileceği yasal haber elemanı... Hatta, bunun için de bir mevzuat da var galiba. Bunun dışında da, istihbarı faaliyette bulunacak olan kişilerin kullanacağı haber elemanları diye ikiye ayırabilir miyiz bunu? 
ERHAN KUBAT - Sayın Başkan, böyle bir ayırım... Yani, ben sizin belirttiğiniz 
hususu tam olarak anlayamadım. Bakın, şimdi, haber elemanlarını alma şeklimiz, bizim, bir, mesela görüşülen kişidir, ajandır, muhbir dir. Yani, statülerine göre. Yani, biz bunu, bizim önergemize göre yaparız. Yani, il jandarma komutanlığında onaylı dır bunlar. 
BAŞKAN - Şimdi, sizin yazdığınız yazıdan ben şunu anladım; yani, bu Ali Kaya ile Özcan ildeniz, Veysel Ateş de o şeyin içine dahil miydi? 
ERHAN KUBAT - Veysel Ateş görevlendirmeye dahil değildi Sayın Başkanım. O bir haber elemanıdır, bizim kayıtlı haber elemanımız... 
KOMİSYON UZMANI - Şimdi, gönderilen yazıda, Veysel Ateş'in, 3.8.2004'te haber elemanı olarak kayda geçirildiği anlaşılıyor. 
ERHAN KUBAT - Orada, yönerge değişikliğinden dolayı. 
KOMİSYON UZMANI - 3.8.2005'te de, yani bir sene sonra, Veysel Ateş'in haber 
elemanı olarak kullanılmasından vazgeçiliyor, resmî yazıda var bu ifade. 9.11 olayında ne arıyor diye, onu soruyoruz. İlişiği kesilmiş bir adam. 
ERHAN KUBAT - Size yazdığım yazıyı ben şimdi çıkarıyorum. Yani, haber 
elemanlığından çıkarılmış diye bir yazı ben hatırlamıyorum. Ancak, söyle bir yazımız var; HGY 37'ye 3 cıköğı zaman, bunlar şey olarak girmiş. Daha önceden görüşülen kişi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 1153)
kayda alınmış, daha sonra da ajan muhbir olarak alınmış, kayıtlı, üç kere buna ödeme yapılmış, 13 kere bilgi getirmiş. Hiç, görevden çıkarılmış diye bir şey hatırlamıyorum ben. 
ENVER YILMAZ (Ordu) - Veysel Ateş, 13.8.2005'ten sonra sizde halen görevli mi? 
ERHAN KUBAT - Görevli değil de, haber elemanı olarak. 
ENVER YILMAZ (Ordu) - Devam ediyor mu? 
ERHAN KUBAT - Devam ediyor diye biliyorum. 
ENVER YILMAZ (Ordu) - Gönderilen yazıda, 13.8... 
ERHAN KUBAT - Onu bir daha inceleyim ben. Gerçekten o yazıyı da bulamadım, o konuyla ilgili de bir bilgim yok. Yani, 13.8'den itibaren görevi kesilmiştir diye bir şey hatırlamıyorum. O konuya bir daha bakabilirim." 
Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü Sefer RESULĞULU ise 
aynı konu ile ilgili olarak; 
"BAŞKAN - Peki, Veysel Ateş'i haber elemanı olarak, bu normal mevzuata uygun 
tayin edilen bir haber elemanı mı? 
SEFER RESULOĞLU - Evet. 
BAŞKAN - Ne zamandan beri haber elemanıdır Veysel Ateş? 
SEFER RESULOĞLU - 2004 yılı ağustos ayından itibaren kayıt altına alınmış 
efendim. Daha önce de, bu, cezaevinden çıktıktan sonra askerlik hizmetini yapmış, askerliğini bitirdikten sonra da kayıt altına alınmadan, görüşülen şahıs pozisyonunda, bizden önceki veya daha önceki arkadaşlarımızla görüşüyormuş. 
BAŞKAN - Bu, kayıtlı haber elemanı?.. 
SEFER RESULOĞLU - Evet, 2004 yılı ağustos ayından itibaren kayıtlı efendim. 
BAŞKAN - Peki, kayıtsız haber elemanı da kullanırlar mı, sizin gönderdiğiniz 
istihbarı faaliyet için, işte, Şemdinli'ye gidin, Yüksekova'ya gidin, Çukurca'ya gidin dediğiniz kişiler, mesela, Ali Kaya ile Özcan İldeniz sizin bilginiz dışında haber elemanı kullanırlar mı? 
SEFER RESULOĞLU - Şimdi, haber elemanı kullanırlar efendim. Nasıl; ama, bunun verdiği bilgiler teyit edilmeden veya şahsın dürüstlüğü, verdiği bilgilerdeki doğruluk derecesi teyit edilmeden kullanılmaz, kayıt altına alınmaz bu şahıs. Önce denemelerden geçirilir, verdiği bilgiler ne kadar doğru, ne maksatla veriyor, bizi mi kullanmak istiyor yoksa başka bir hedefi mi var şeklinde teyit edilir, müteakiben bu şahıslar haber elemanı olarak kategorilendirilir. 
BAŞKAN - Peki, bu şeyle, Ali Kaya, Özcan İldeniz, Veysel Ateş üçü birlikte mi 
görevlendirildi? Orada sizin imzanız vesaireniz var mı, yoksa ki, il jandarma alay komutam, ben seni görevlendirdim diye, tek başına yetkili mi onda? 
SEFER RESULOĞLU - Şimdi, görevlendirmeler, bizim yönergelerimiz vardır, o 
yönerge esaslarına yapılır. 
BAŞKAN - İşte, o yönergeye göre nasıl?.. 
SEFER RESULOĞLU - O yönergeye göre bizim görevlendirmelerimizde, günlük 
istihbarat dokümantasyon merkezimiz vardır bizim, orada bütün personelimle toplantı yaparım. Bu yapılan toplantı neticesinde, işte, arkadaşlar siz şunu takip edin, siz şu konuda bilgi toplayın, siz şu konudaki gelişmeleri takip edin gibi görevlendirmeler yapılır. İlçelere gidilecek görevlendirmelerde, bir gün önceden mutlaka mesajı çekilir efendini, hangi araçla, kim, ne zaman, nasıl gideceğine dair mesaj çekilir. Bu mesaj üst komutanlığa bildirilir, gidilecek olan ilçe jandarmaya bildirilir. Bu mesaj çekildikten sonra, sabah, toplantıyı müteakip, görevlendirme defterimiz vardır, araç görevlendirme defterimiz vardır, bunlara 
kayıtlar yapılır ve arkadaşlarımız göreve çıkarlar. 
BAŞKAN - Peki, haber elemanlarıyla... Veya birlikte mi yolculuk yaparlar? 
SEFER RESULOĞLU - Haber elemanlarının bu şekilde görevlendirilmesi yapılmaz 
efendim. Haber elemanlığı kullanan, haber toplayıcı dediğimiz bizim personelimiz kendileri değerlendirir, gerekiyorsa bu şekilde yanlarına alıp gidebilirler. 
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 1153)
A. SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Öyle mi? Zaten, kendisi oralı. O anda hemen tanınıyor. Yani, söylenen ifadelerde orada tanınan, bilinen birisi. Yani, istihbarat çalışması yapmak için daha bilinmeyen, daha değişik insanlar seçilmesi gerekmiyor mu? Bu kadar deşifre olmuş bir adamı ne diye yanlarında götürüyorlar? Şöyle diyelim: Diğer istihbaratçılar, yani, polis olsun, MİT olsun böyle itirafçı, PKK'da çalışmış, ondan mahkûm olmuş falan, bunları 
çalıştırmadıklarını söylüyorlar kesinlikle. Uzun süredir bu tür, belki ilk başlarda çalıştırdık ama, şimdi kesinlikle çalıştırmadıklarını söylüyorlar. Çünkü, bir sürü sakıncalarını saydılar. 

Onları burada tek tek saymayalım. Jandarma niye hâlâ ısrar ediyor bunlarda? 
SEFER RESULOĞLU - Bizim öyle bir ısrar amacımız yok. Veysel Ateş, itirafçı 
değildir. Veysel Ateş, cezasını yatmış, çıkmış bir örgüt üyesi. Biz kayıtlı, şu an tam rakamım hatırlamıyorum, 100 civarında bizim kayıtlı haber elemanımız vardır. Bunlardan en fazla iki ya da üç tane bu şekilde eski örgüt üyesidir. Bu çok büyük bir rakam değil. Haber alabileceğimiz herkesten biz haber almaya çalışırız. Ama, özellikle bunların kullanılması diye bir şey söz konusu değil. 
BAŞKAN - Peki, Veysel Ateş'in daha önce haber elemanı olarak ilişkisi kesildi mi hiç? 
SEFER RESULOĞLU - Hayır. Zaten 2004-2005 bir yıllık kayıtlı bir eleman. 
BAŞKAN - Ağustos 2005 *te Veysel Ateş'in haber elemanı olarak ilişiğinin kesildiği... 
SEFER RESULOĞLU - En son o tarihte bilgi verdiği için, öyle yazılmıştır. Zaten bu olaylarda da arkadaşlarımız kullandığına göre bizim elemarumızdır." demiştir. Mülkiye Müfettişliği'nin 27.02.2005 tarih ve 82/8 sayılı Araştırma Raporunda; Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde "Haber Elemanı" olarak kayıtlı bulunan ve 9.11.2005 tarihinde Şemdinli'de görevli bulunan Veysel ATEŞ'in 27.11.2005 tarihli ifadesinde; 
"Jandarma ile ilişkim boyunca bir kez 2005 yılı bahar aylarında Çukurca Cevizli 
bölgesinde yapılan operasyona katıldım." dediği belirtilmektedir. 
Sonuç olarak; Jandarma Genel Komutanlığı'nın 23.01.2006 tarih ve 3050-8- 
06/Pl.ve Güv.D.PI.ve Koor.Ş.( 19498) sayılı yazısında; Veysel ATEŞ'in, daha önceden "Görüşülen Şahıs," konumu ile (Veysel Ateş) istihbarı çalışmalarda bulunduğu, 2001 yılında Jandarma Genel Komutanlığınca yürürlüğe konulan "JGY 37-8 Haber Elemanlarının Temini, Kullanımı ile Etkinliklerinin Tespiti ve Kontrolü Yönergesi" esaslarına göre, 03.08.2004 tarihinde (8032650) Haber Elemanı numarası ile Hakkâri İl J.K.üğı İsth.Ş.Müdürlüğü tarafından kayıt altına alındığı, 03.08.2005 tarihine kadar istihbarat çalışmalarında Hakkâri İl J.K.hğma kayıtlı haber elemanı olarak yardımcı olduğu anlaşılmaktadır. Veysel ATEŞ'in haber elemanı olarak 03.08.2005 tarihine kadar yardımcı olduğu ifadesinden, bu tarihten sonra haber elemanı olarak başkaca bir istihbarat çalışmasına yardımcı olmadığını anlamak kabil bulunmaktadır. Oysa, Jandarma Genel Komutanlığının anılan yazısı ekindeki belgede, Veysel ATEŞ tarafından verilen son haber bilgisinin tarihinin 27.09.2005 olduğu görülmektedir. 

Jandarma Genel Komutanlığının sözkonusu yazısı ekinde bulunan,Veysel 
ATEŞ'in haber elemanı olarak verdiği bilgileri içeren "Haber Kaynak ve Vasıtanın 
Verdiği Haberlerin Özeti** listesinde 5.sırada, 14.10.2004 tarihi taşıyan ve haber özeti olarak "PKK/KONGRA-GEL terör örgütü ile ilgili yürütülen çalışma neticesinde teslim alma veya operasyonel faaliyette bulunduğundan dolayı" şeklinde açıklama bulunan haber nedeniyle kendisine Fiş No: 20466/64 Ue 60O.0OO.OO0.TL ödendiği, yine aynı listenin 6.sırasında 31.11.2004 tarihini taşıyan ve "Hakkâri İl kırsalında silahlı faaliyet yürüten PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne yönelik yürütülen istihbarı ve operasyonel faaliyetlere katkısına...istinaden ödeme yapılmıştır." bilgisi nedeniyle kendisine fiş no: 20470/64 ile 200.000.000.TL ödendiği belirtilmiştir. 

Hakkâri İl Jandarma Komutanlığında haber elemanı olarak istihdam edilen 
Veysel ATEŞ'in, haber ve bilgi toplamakla görevli kılınmışken, operasyonlarda 
kullanılmasının "JGY 37-8 Haber Elemanlarının Temini, Kullanımı ile Etkinliklerinin Tespiti ve Kontrolü Yönergesi** ne aykırı olabileceği değerlendirilmektedir. 

Bu nedenle, haber elemanlarının operasyonal faaliyetlerde kullanabilmelerine, 
haber elemanları arasında kamuoyunda İtirafçı diye bilinen kişilerinde istihdamına da imkan verebilecek, "Haber Elemanları;...ihtiyaç duyulan bilginin özelliğine binaen daha önce suç işlemiş veya suç işlemeye yatkın kişiler (Eski hükümlü, şüpheli, boşta gezer vb. şahıslar)...arasından seçilir." gibi bazı düzenlemelerin yerindeliği bakımından anılan Yönerge ile Hakkâri İl Jandarma Komutanlığımda kayıtlı haber elemanı olduğu ifade edilen Veysel ATEŞ ile diğer haber elemanlarının belirtilen Yönerge hükümlerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadıklarının belirlenmesi amacıyla bu hususların İçişleri Bakanuğı'nca denetlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. 


24. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***