Bolivya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bolivya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Şubat 2020 Pazar

Bolivya’da Su Hakki Kazanim Süreci,

Bolivya’da Su Hakki Kazanim Süreci, 



Canan KIŞLALIOĞLU 



Özet 

Bolivya darbelerle dolu geçmişi ve verilen mücadelelerle dolu tarihi ile Latin Amerika’nın önemli ülkelerinden biridir. Latin Amerika’nın en fazla yerli nüfusunu barındıran bu ülke, aynı zamanda kıtanın en adaletsiz uygulamalarına da sahne olmuştur. Su konusu da bu adaletsizliklerden birinin kaynağı olmuş ve yağmur suyunun bile özelleştirildiği Bolivya, bu konudaki mücadelesi ile suyun bir insan hakkı olduğunu dünyaya kabul ettirmiştir. Bu çalışmada Bolivya halkının su için olan mücadelesi ülke tarihi ile birlikte ele alınmıştır. 


Giriş 

Latin Amerika’nın önemli ülkelerinden biri olan Bolivya’nın ve yerli halklarının su 
için olan mücadelesinin anlatılacağı bu sunumda, Bolivya’nın girişimleriyle artık bir insan hakkı olduğu kabul edilen suyun, Bolivya halkı tarafından geri kazanılması süreci incelenmiştir. 

Su her insan için vazgeçilmez bir unsurken, neoliberal politikalarla alınıp satılabilir meta haline dönüştürülen ve para kaynağı olarak görülen suyun, bu politikalarla ne kadar kısıtlanabileceği Bolivya örneğinde ortaya çıkmıştır. Yağmur suyunun bile toplanmasının yasaklanması ile bu politikaların acımasızlığı ve buna karşı özellikle yerli halkın öncülüğündeki tepki süreci incelenmiş, Bolivya’da örgütlü tepkinin kazanımlarının BM’ye etkisi de sonuca dahil edilmiştir. 

Latin Amerika dünyada en fazla sorunun ve adaletsizliğin yaşandığı başlıca yerlerden biridir. Bu bölgede bulunan ülkeler ilk önce İspanyol sömürgeciler tarafından sömürülmüş, yerliler katledilmiş ve köleleştirilmiştir, ardından da ABD’nin kurulması ve Monroe Doktrini’yle bölge ABD’nin etkinlik alanı haline gelmiştir. Bu arada çok uluslu şirketler de ABD ile birlikte bu bölgenin sömürülmesinde beraber hareket etmişlerdir. Zengin kaynaklara ve coğrafi güzelliklere sahip olan bu bölgenin önemli ülkelerinden biri de Bolivya’dır. Adını, 
hayatını kıtanın İspanyol sömürgeciliğinden kurtulmasına adamış olan Simon Bolivar’dan alan ülke, diğer Latin Amerika ülkeleri gibi sömürülmekten kaçamamış, bunun yanında uzun bir darbeler tarihine ve kıta ülkeleriyle savaşlara sahip olmuştur. 

Bolivya kıtada önemli oranda yerli nüfusa sahip ülkelerden biridir. Bolivya’da sadece kaynaklar değil yerli halk da sömürülmüştür. Yerliler 1952’ye kadar herhangi bir hakka sahip olmazken, binek hayvanı olarak bile kullanılmışlardır. 

Bolivya doğalgaz, petrol gibi önemli bir madenlere sahip olmasının yanında önemli oranda su kaynağına da sahiptir. Uzun süre klasik sömürgeciliğin yaşandığı ülke, daha sonra neoliberal politikalara teslim edilmiş, zenginler zengin kalmaya devam ederken, halın yoksul kesimi özellikle de yeliler daha çok sorunla mücadele etmeye başlamışlardır. 

Darbeler ve sonrasında neoliberal politikaların sıkı birer uygulayıcısı olan başkanlar döneminde ülkenin yer altı kaynaklarının yabancı şirketlere büyük imtiyazlarla kullanıma açılmasının yanında su gibi hayati bir kaynak bile özelleştirme kapsamına alınmıştır. Çok uluslu şirketlerin Bolivya suyu üzerindeki uygulamaları, suyun halka çok pahalıya satılmasına neden olmuştur. 2000’de Cochabamba şehrinde başlayan olaylar, yaşanan su savaşları ve halkın mücadeleyi kazanması, Bolivya’nın kötü şansını kırabilmesinin önünü açmıştır. 

Bolivya Tarihi 

Bolivya 1825 yılında İspanyollardan bağımsızlığını kazanmıştır. “İspanyol 
sömürgeciliği döneminde Yukarı Peru olarak adlandırılan bu bölgeye daha sonra Güney Amerika’yı İspanyol boyunduruğundan kurtaran Simon Bolivar’ın anısına Bolivya [Bolivar’ın ülkesi] ismi verilmiştir.”346 

Bolivya; % 60 oranla, kıtada en fazla yerli nüfusa sahip ülkedir. Ülke, Brezilya, 
Arjantin, Paraguay ve Şili ile komşudur. Ülkede keşfedilen yeraltı kaynakları arsında petrol, gümüş, demir, doğalgaz ve kalay vardır. 

Bolivya 2000’li yıllara kadar istikrarlı bir yönetime sahip olamamıştır. Bolivya için kıtanın en problemli ülkesidir denilebilir. Ülke, sürekli olarak sömürgeci güçlerin etkisi altında kalmış ve kıtadaki diğer ülkelerle çekişmeleriyle çok fazla zarar görmüştür. Bolivya’nın en önemli partisi olan Devrimci Ulusal Hareket [Movimiento Nacionalista Revolucionario] (MNR) 1941 yılında Hernan Siles Suazo ve Victor Paz Estenssoro tarafından kurulmuştur. Parti 1951 yılında yapılan seçimleri kazanmasına rağmen askeri darbe ile yönetimden düşürülmüştür. 347 

9 Nisan 1952’de yapılan devrimle MNR tekrar göreve gelmiştir. Bu devrimle yerlilere ilk kez hakları verilerek sömürge dönemi uygulamalarından vazgeçilmiştir. Yıllarca sömürge yönetimleri ya da bunlara yakın işbirlikçiler tarafından yönetilen ülkede, yerliler köleleştirilmiş ve hiçbir hak tanınmamıştır. 

1980 yılında Unidad Democratica y Popular (UDP) [Demokratik Halk Birliği) adına seçimleri kazanan Hernan Siles Suazo, General Luis Garcia Meza Tejada’nın yaptığı darbeyle devrilmiştir. İki yıl boyunca iktidarda kalan general döneminde uyuşturucu ve terörist bağlantılarının artması nedeniyle Bolivya, uluslararası politikadan dışlanmıştır. Baskılar sonucu General Tejada 1982 yılında görevden uzaklaştırılarak seçimler yapılmış ve Suazo tekrar iktidara gelmiştir. 

1985’ten itibaren Bolivya’nın IMF ile ilişkileri artarak birçok program uygulamaya konmuştur. Piyasalar liberalleştirilip, ekonomi dışa açılmıştır. ABD’nin uyuşturucuyla savaşından da büyük zarar gören ülke, 80’li yıllarda koka üretimi nedeniyle uyuşturucu trafiğinin merkezi olarak da nitelendirilmiştir. Latin Amerika geleneği olan kokayı yerliler dini ayinlerde kullanıyorlardı, ayrıca koka çiğnemek yerliler için günlük bir alışkanlıktır. Kokanın imhası ve alternatif ürünlerin de yetiştirilememesiyle, IMF programlarıyla ve oluşan hiperenflasyonla yoksulluk giderek artmıştır. 

1997’de eski darbeci General Hugo Banzer Suarez cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. 

Aynı yıl ülkenin güneyinde önemli miktarda doğalgaz rezervi keşfedilmiştir. Suarez’in başkanlığının üçüncü yılında Bolivya’nın en önemli sorunlarından biri açığa çıkmıştır. Ülkede bol miktarda su olmasına rağmen su dağıtımı özel şirketlerin elindedir ve suyu çok pahalıya satmaktadırlar. 

2002’de yapılan başkanlık seçimlerini %22,5 oy oranıyla Gonzalo Sanchez de Lozada kazanmıştır. Aynı seçimde ülkenin şu anki başkanı olan Evo Morales, Movimento al Socialismo [Sosyalizme Doğru Hareket] (MAS) adına seçimlere katılıp %20 oy almış ve o dönemde başlayan su savaşlarında da yerli halka destek vermiştir. 

18 Aralık 2005’te yapılan seçimle su savaşı sürecinde de aktif şekilde yer alan Juan Evo Morales Ayma %53 oy alarak Cumhurbaşkanı seçilmiştir. 22 Ocak 2006’da göreve başlayan Morales ilk iş olarak ülkenin en büyük kaynağı doğal gazı ve petrolü kamulaştırmıştır.348 Morales aynı zamanda Bolivya’da başkan olan ilk yerli olmuştur. 

2006’dan itibaren Chavez’in politikalarını da yakından takip eden Morales, ülkenin içindeki zengin kesimden büyük tepki görmeye başlamıştır. 

Su Savaşları 

2000’de, Suarez’in başkanlığının üçüncü yılında Bolivya’nın en önemli sorunlarından biri açığa çıkmıştır. Ülkede bol miktarda su olmasına rağmen su dağıtımı özel şirketlerin elindedir ve suyu çok pahalıya satmaktadırlar. Su fiyatlarının yüksek olması ve aynı yıl su yataklarının 2039 yılına kadar Bechtel şirketine kiraya verilmesi ve yerlilere kuyuların kullanılmasının bile yasaklanması nedeniyle köylülerin ayaklanmasıyla ülkede üç aylığına sıkıyönetim ilan edilmiştir. 

2002’de ülkenin önemli şehirlerinden Cochabamba’da suyun özel şirketlerin tekelinde olmasından dolayı çıkan ayaklanma sonucu Bechtel şirketi ülkeden atılmıştır. 

2004 yılının Kasım ayında su nedeniyle toplumda tepkiler oluşmaya başlamıştır. El Alto şehrinin su işlerini yürüten Aguas del İllimani şirketine karşı halk ayaklanmıştır. 

2000’de su şirketi Bechtel’in ülkeden atılması ve ardından 2003–2005 yılları 
arasındaki Gaz Savaşlarındaki tutumu, Evo Morales’in başkanlık şansını arttıran önemli unsurlar olmuştur. 

Cochabamba Su Savaşı 

Bolivya’da su savaşları, Bolivya’nın 3. büyük kenti olan Cochabamba’da başlamıştır. Neoliberal politikalar eşliğinde özelleştirme politikalarının su gibi temel ihtiyaç maddesine ulaşması, bu sorunun temelidir. 1997 yılında Dünya Bankası ile olan anlaşma gereğince 2029 kanunu çıkarılmıştır ve ilk olarak Cochabamba’da su özelleştirilmiştir. 

Dünyanın en büyük küresel su şirketlerinden, ABD menşeli Bechtel’e bağlı Aguas del Tunari şirketi 1999’da Cochabamba belediyesiyle su hizmetlerini yürütmek üzere bir anlaşma imzalamıştı. Özelleştirmeden kısa süre sonra suyun fiyatı %300 artmış, çoğunluğunu yoksul kesimin oluşturduğu insanlar kısıtlı bütçelerinde suya ayrılan kalem büyüdüğü için, hastaneye gitmek, beslenmek gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmişti. Öyle ki günde 2 dolar kazanan ailelerin aylık gelirlerinin dörtte biri su faturasına gidiyordu349 

Şirket altyapı çalışmalarının masraflarını bile halktan tahsil etme yoluna gitmiştir, bu durum o kadar abartılmıştır ki, Bechtel şirketi yağmur suyunun mülkiyetinin bile kendilerine ait olduğunu belirterek, yağmur suyunun toplanmasını bile yasaklamıştır. Bu kadar ileri gitmeleri tepkilerin de artmasına neden olmuştur. Cochabamba’da protestolar başlamış, halk su faturalarını meydanda yakmış ve greve gidilmiştir, bunun üzerine o dönemki hükümet 
Cochabamba’da sıkıyönetim ilan etmiştir. Çıkan olaylarda ölenler ve yaralananlar olunca Bechtel şirketi su hizmetlerini belediyeye devrederek çekilmiştir. 

Bechtel şirketi sonrasında, 1992 yılında Hollanda- Bolivya arasındaki ticaret 
anlaşmasını kullanarak Bolivya hükümetini uğradığı zarar ve gelecekteki kazançlarının tazmini için en az 25 milyon dolar tazminat için dava etmekle tehdit etmiştir.350 Şirket daha sonra bu davayı Bolivya’ya karşı Dünya Bankası’nda ISCID (Yatırım Uyuşmazlıklarını Çözmek için Uluslararası Merkez)’e açmıştır. Bechtel, 7 yıl Cochabamba’daki su işlerini yürütecek olmanın bedeli olarak 50 milyon dolarlık dava açmıştır. 

ISCID, ülkeler ile yabancı yatırımcılar arasındaki sorunları çözmek için 1966’da 
Dünya Bankası’nın bir kolu olarak kurulmuştur. Bu davanın burada görülmesi Bolivya aleyhine bir durum oluşturmaktadır çünkü dava süreci, tanıklıklar ve ifadeler kamuoyundan gizli tutulmaktadır. 

Burada süreç Bolivyalıların ihtiyacı olduğu temsili, Bolivya hükümetinin Washington hukuk firmasından tuttuğu temsilci tarafından gerçekleştirilmesine müsaade etmektedir.351 

 Bu süreçte ISCID’in Bechtel’e sağladığı avantaj; sadece o anki kayıplarının değil gelecekteki karının da istenen tazminata eklenerek, Bolivya hükümetinden ve doğal olarak Bolivya halkından tazmininin davaya dahil edilmesidir. 

Cochabamba’daki su savaşları sırasında Fabrika İşçileri Sendikası Genel Sekreteri olan Olivera, Coordinadora oluşumunun temsilcisi olarak su savaşının simge ismi haline dönüşmüştür. Coordinadora, bu dönemde su savaşının içinde yer alan örgütlerin çatısı haline gelmiştir. Bu örgütün başarısı ve Oscar Olivera’nın çabaları ile de yerliler siyasi hayatta aktif ve ektili bir hale gelmişler bu da Bolivya’nın değişim sürecinde önemli bir mihenk taşı 
olmuştur. 

Coordinadora’nın başını çektiği Cochabamba’daki protestolarda, hükümetin tutumu da tepki toplamış ve insanlar hükümeti de protesto etmişlerdir, halk desteğini kaybeden başkan Lozada, 2003 yılında bu politikalarına devam etme çabası yüzünden iktidardan düşürülmüştür. 

El Alto Su Savaşı 

Bechtel’in ülkeden çıkarılmasının ardından başka su şirketleri ile de mücadele 
başlamıştır. 2004 yılında bu sefer El Alto şehrinin halkı su işlerini yürüten Fransız menşeli çok uluslu Suezx-Lyon-Naise des Eaux şirketine bağlı bir kuruluş olan Aguas del İllimani S.A. (AISA)’ya karşı savaş açmışlardır. Bu şirket de döviz kuru olarak dolara bağlı kaldığından, su dağıtımını almalarının ardından çok kısa bir süre içerisinde fatura oranları % 35 artmıştır. 

Ayrıca hükümetin ve El Alto şehrinin avukatlarının söylediğine göre, şirketin şehrin genişleyen bölgelerindeki altyapı yetersizliğinden dolayı da yaklaşık 200.000 insan susuz kalmıştır.352 

Bu şirket de önceliği kârdan yana tutmuş ve insanların suya ulaşımı konusunda 
herhangi bir sorumluluk almaktan kaçınarak, anlaşmanın hükümlerine uygun şekilde davrandığını ileri sürmüştür. Bu şirketin su dağıtım işlerini aldığı El Alto şehrinde birçok insanın suya ulaşması imkansız hale gelmişken, yeni ev yapanların su ve kanalizasyon hizmetlerine ulaşmaları da yüksek maliyet gerektirir olmuştur. 

Günde 1 doların altında gelirle yaşamak zorunda olan El Alto sakinlerinin büyük kısmı 450 dolara patlayan su dağıtım şebekesine bağlanma ve kanalizasyon imkanından yoksundular.353 

 Bolivya’nın o dönemki devlet başkanı olan Mesa, bu şirketin de Bechtel gibi tazminat davası açması olasılığına karşı, şirketle olan anlaşmanın iptali için ilk başta çekimser davransa da sonraki süreçte şirketin anlaşması iptal edilmiştir. 

2005’te, halkta oluşan huzursuzluk ve protestolar iktidar değişikliğine neden olmuş ve 18 Aralık 2005’te yapılan seçimle Juan Evo Morales Ayma %53 oy alarak Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Morales aynı zamanda ülkenin ilk yerli başkanı olmuştur. 

Morales Başkan seçildikten sonra 2007 yılında yeni bir anayasa kabul edilmiştir. Bu anayasaya su kaynakları ve bunların kullanımı ile ilgili maddeler konulmuş, öncelik kamunun kabul edilmiştir. 

Su ile İlgili Düzenlemeler 

Bolivya’da yaşanan gelişmelerin ardından su ile ilgili ulusal ve uluslararası birçok düzenleme yapılmıştır. 21. yy.da, suyun insani bir ihtiyaç olduğu tekrar belirlenmiştir. 

Kullanılabilir temiz su gelişmiş ülkeler için halen bir öncelik olurken, diğer ülkeler için alınıp satılabilir bir maden görevi görmüştür. Suyun ulaşılabilirlikten çıkarılıp çokuluslu şirketler için bir meta haline getirilmesi, onun mavi altın olarak isimlendirilmesine neden olmuştur. 

 Güney Amerika Ülkeleri Topluluğu’ndaki Düzenlemeler 

Latin Amerika ülkeleri ticari ve siyasi işbirliğini daha da ileri götürerek Avrupa birliği benzeri bir örgüt kurmak için çalışmaya başlamışlardır ve Güney Amerika Ülkeleri Topluluğu (UNASUR) kurulmuştur ve yayınladıkları bildiride Latin Amerika’da özelleştirmeler nedeniyle sorun haline gelen su meselesine de değinilmiştir. Buna göre suyun bir insan hakkı olduğu belirtilerek su kaynakları nın korunması ve dağıtılması için beraber hareket edileceği  belirtilmiştir. 

Bolivya Anayasasındaki Düzenlemeler 

Chavez’i örnek alan ve sıkı bir Chavista olan Morales de kamulaştırma konusunda Chavez’in politikalarını takip etmiştir. Su kaynakları ve bunların kullanımı hakkındaki düzenlemeler de yeni yapılan Bolivya anayasasında yer almıştır. Bolivya anayasasının beşinci bölümünde su ile ilgili bazı maddeler şunlardır: 

• Madde 373. 

Su, halkın egemenliği çerçevesinde hayat için gerekli bir hakkı teşkil etmektedir. Devlet dayanışma, yardımlaşma, karşılıklılık, eşitlik, çeşitlilik ve sürdürülebilirlik prensipleri temelinde suyun kullanımını ve suya erişimi teşvik eder. 

Su kaynakları, tüm fiziksel halleriyle, yer altı ve yer üstünde, sınırlı, etkilenebilir, stratejik kaynaklardır ve sosyal, kültürel ve çevresel işlevleri vardır. Bu kaynaklar özel mülkiyetin bir nesnesi olamaz ve buna ek olarak su hizmetleri, kullanım hakkı olarak verilemez ve yasaya uygun biçimde kurulacak bir sistemde lisanslama, kayıt ve yetkilendirmesi yapılır. 354 

373. Madde su savaşlarının bir kazanımı olarak görülmelidir, suyun 
özelleştirile meyeceği bu madde ile anayasal güvence altına alınmıştır. Anayasada suyun korunması ve vatandaşların suya ulaşımı devlet garantisi ve sorumluluğunda kabul edilmiştir. Kamu çıkarı ön planda tutulmuştur. Anayasada su ile ilgili düzenlemelerden en ilginci ise yerlilerin de su üzerinde olan haklarının ayriyeten belirtilmesidir. 374. maddenin II. fıkrasında bu konu üzerinde tanımlama yapılmış ve bu haklar da güvence altına alınmıştır. Bu madde: 

Devlet yerel yönetimlerin, komünitelerin ve özgün yerli köylü örgütlenmelerin, sürdürülebilir su hakkı, suyun yönetimi ve idaresi üzerindeki kullanımlarını ve geleneklerini tanır, saygı duyar ve korur. 

Birleşmiş Milletler’deki Düzenlemeler 

2010 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Bolivya’da yaşanan olayları da dikkate alarak su üzerine bir karar almıştır. Bu Birleşmiş Milletler’de su hakkı üzerine alınan ilk karardır. 

Haziran 2010’da, BM Genel Meclisi, “güvenli ve temiz içme suyu ve yeterli sağlık koşulları hakkını, yaşam hakkı ve tüm insan haklarından yararlanmak için temel olan bir insan hakkı” olarak tanıyan kararı kabul etti (A/RES/64/292, 28 Haziran 2010)355 

124 üyenin kabul ettiği ve 48 üyenin çekimser kaldığı bu karar, suyun özelleştirilen bir ürün olmaktan çıkarılıp bir hak olarak görülmesi bakımından anlamlıdır. 

Su hakkıyla ilgili yapılan oylamada suyun dünyada ticarileşmesinde önemli bir rol oynayan Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Kanada gibi ülkelerin yanında Türkiye de çekimser oy kullandı.356 

Bu tutum çokuluslu şirketlerin insan hakları üzerinde belirleyiciliğini göstermek 
bakımından anlamlıdır, böyle bir konuda çekimser kalmak insanların ulaşılabilir temiz suya hakkı olduğunu kabul etmemek demektir. 

Sonuç 

Suyun kullanımını kısıtlamak, pahalıya satmak ve bu politikaların Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşlarca desteklenmesi, bir ülkenin gelişmişliğinin yer altı ve yer üstü zenginliğine değil, kaynaklarını özgürce kullanabilmesine bağlı olduğunu göstermiştir. 

Bolivya’da su meselesi çokuluslu şirketlerin açlığını ve neoliberalizmin katılığını 
göstermesi bakımından simgesel bir öneme sahiptir. Havadaki bulutun veyağmur suyunun mülkiyetine bile sahip olduğunu iddia edebilmek, insan yaşamından önce zarar etmeme güdüsünün bazı kurum ve kuruluşlarca ön planda tutulduğunun göstermiştir. 

Su, bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli temel maddedir, insan sadece suya değil hayatı için ulaşılabilir temiz suya ihtiyaç duyar. Suyun özelleştirilmesi ise insanların temiz sudan önce su şebekesine bile ulaşımını güç hale getiren bir durumdur. Mavi altın betimlemesi, suyun günümüz dünyasındaki önemini anlatmak için yeterlidir. 

Savaşların sadece altın, petrol gibi kaynaklar için değil, su için de olacağı uluslararası ilişkilerin öngörülerinden biridir. Özellikle temiz suya ulaşımı kısıtlı ülkeler ve suyun kontrolünü elinde tutan ülkeler arasında bu tür savaşlar beklenmektedir. Bu duruma çokuluslu şirketlerin de dahil olması, olası savaşların şirket karı nedeniyle de yaşanabileceğini de göstermiştir. 

Sonuç olarak Bolivya halkı verdiği su savaşlarıyla büyük bir kazanım elde etmiş ve bu kazanımların diğer halklar için de geçerli olması için bir örnek haline gelmiştir. 

Su gibi temel bir ihtiyaç için verilen mücadelede yerlilerin de aktif olarak siyaset 
sahnesini etkilemeye başlamaları, Bolivya açısından sadece suyun değil insani hakların kazanımı sonucunu da getirmiştir. 

Su savaşları Bolivya’nın istikrarsız yönetimlerine ve özelleştirmeye tepki haline 
dönüşmüş, bu süreç ardından gaz savaşı ile Bolivya siyasi hayatının değişmesinin temelini oluşturmuştur. 

Temiz ve kullanılabilir suya erişim bir insani hak olarak BM’de ve Bolivya 
anayasasında yer almıştır, ancak bu girişimler su mücadelesinde henüz başlangıç noktasını ifade etmektedir. En azından mücadelenin kazançlı bir şekilde başladığını söylememiz mümkündür. Bolivya’nın verdiği su savaşı, öngörülen su savaşları için halkın öncelikli olduğunu ve gücünü kullanabileceğini göstermesi açısından önemli ve umut vericidir. 

Kaynakça 

Eduardo Galeano, Latin Amerika’nın Kesik Damarları, çev. Atilla Tokatlı, Roza Hamken, İstanbul, Çitlembik Yayınları, 2006 

Masis Kürkçügil, Devrimden Devrime Bolivya, İstanbul, Yazın Yayıncılık, 2007 

Mahmut Fevzi Özlüer et.al., Bolivya Anayasası Hukuk, Demokrasi, Özerklik, Ankara, Phoenix Yayınevi, 2012 

Beril Köseoğlu, “Latin Solunun Farklı Yüzleri”, Radikal Gazetesi, 2 Mart 2006 

İnternet Kaynakları 


http://www.prnewswire.com/news-releases/review-of-aguas-del-illimani-suez-activities-in-bolivia-54229727.html 
http://www.ratical.org/co-globalize/waterBo 

SHULTZ, Jim. The Cochabamba Water Revolt and It’s Aftermath, 
http://www.ucpress.edu/content/chapters/11049.ch01.pdf (Erişim Tarihi: 12 Mart 2014). 

Soaking The Poor, 
http://www.ratical.org/co-globalize/waterBolivia.html(Erişim Tarihi: 12 Mart 2014). 

http://www.sfgate.com/news/article/Bechtel-battles-against-dirt-poor-Bolivia-
2878502.php(Erişim Tarihi: 12 Mart 2014). 

BM: Su Hakkı ve Yeterli Sağlık Koşulları Hakkının Yasal Bağlayıcılığına Tarihi Kabul, 
http://www.amnesty.org.tr/ai/node/1484(Erişim Tarihi: 12 Mart 2014). 

BM Suyun İnsanlık Hakkı Olduğunu Kabul Etti, 
http://www.dogadernegi.org/birlesmis-milletler-suyun-insanlik-hakki-oldugunu-kabul-etti.aspx(Erişim Tarihi: 12 Mart 2014). 

Bolivya, 
http://tr.wikipedia.org/wiki/Bolivya (Erişim Tarihi: 29 Şubat 2014) 

Bolivya ve Güney Afrika’da Su mücadeleleri, 
http://www.suhakki.org/2012/12/bolivya-ve-guney-afrikada-su-hakki-mucadeleleri/#dn3(Erişim Tarihi: 12 Mart 2014). 
http://www.cdca.it/spip.php?article1633&lang=it(Erişim Tarihi: 12 Mart 2014). 

Cüneyt Göksu, “Bolivya’da Ulusallaştırma Süreci ve Bölgeye Etkileri”, 
http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=626, (Erişim Tarihi: 12 Mart 2014). 

Documents of The Wolrd’s People Conference on Climate Change and The Rights of Mother Earth, Nisan 2010. (Erişim Tarihi: 12 Mart 2014). 

 BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

346 Bolivya, http://tr.wikipedia.org/wiki/Bolivya (Erişim Tarihi: 29 Şubat 2014) 
347 Kürkçügil, a.g.e., s. 11. 
348 Cüneyt Göksu, “Bolivya’da Ulusallaştırma Süreci ve Bölgeye Etkileri”, 
      http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=626, (Erişim Tarihi: 12 Mart 2014). 
349 Bolivya ve Güney Afrika’da Su mücadeleleri, 
      http://www.suhakki.org/2012/12/bolivya-ve-guney-afrikada-su-hakki-mucadeleleri/#dn3 (Erişim Tarihi: 12 Mart 2014). 
350 Soaking The Poor, 
      http://www.ratical.org/co-globalize/waterBolivia.html (Erişim Tarihi: 12 Mart 2014). 
351 Jim Shultz, The Cochabamba Water Revolt and It’s Aftermath, 
      http://www.ucpress.edu/content/chapters/11049.ch01.pdf (Erişim Tarihi: 12 Mart 2014) s. 22. 
352 Bolivya’da İkinci Su Savaşı, 
      http://zcomm.org/znetarticle/the-second-water-war-in-bolivia-by-jim-shultz/   (Erişim Tarihi: 12 Mart 2014). 
353  Masis Kürkçügil, Devrimden Devrime Bolivya, İstanbul, Yazın Yayıncılık, 2007, s. 80 
354 Mahmut Fevzi Özlüer et.al., Bolivya Anayasası Hukuk, Demokrasi, Özerklik, Ankara, Phoenix Yayınevi, 2012, s. 320. 
355 BM: Su Hakkı ve Yeterli Sağlık Koşulları Hakkının Yasal Bağlayıcılığına Tarihi Kabul, 
      http://www.amnesty.org.tr/ai/node/1484 
356 BM Suyun İnsanlık Hakkı Olduğunu Kabul Etti, 
      http://www.dogadernegi.org/birlesmis-milletler-suyun-insanlik-hakki-oldugunu-kabul-etti.aspx. (Erişim Tarihi: 12 Mart 2014) 


***

7 Aralık 2019 Cumartesi

TÜRKİYE’NİN LATİN AMERİKA POLİTİKASI 2009, BÖLÜM 2

TÜRKİYE’NİN LATİN AMERİKA  POLİTİKASI 2009, BÖLÜM 2 



İki ülke arasındaki Karma Ekonomik Komisyon üçüncü toplantısını 27 Ekim 2009 tarihinde Buenos Aires’te gerçekleştirmiş ve Türk heyetinin başkanlığını Devlet Bakanı Cemil Çiçek yapmıştır. Toplantıda, küresel krize karşı alınabilecek ortak önlemler, ticareti geliştirme stratejileri, yatırımlar, serbest bölgeler, enerji, müteahhitlik, hava ve deniz ulaştırması, bilim ve teknoloji ve tarım alanlarında işbirliği olanakları ele alınmıştır. Ancak, son üç yılın verilerine bakıldığında iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2009 yılında önemli bir düşüş gösterdiği görülmektedir:

Tablo 6. Arjantin ile Türkiye arasındaki dış ticaret (1000 dolar)34

Türkiye’nin 2009 yılı içerisinde Arjantin’den ithal ettiği ürünlerin büyük bir kısmını soya fasulyesi ve yağı, petrol yağları, mısır ve mısır yağı, yün ve dizel taşıt araçları oluştururken; Arjantin’e olan ihracatı ise otomobil ve yedek parça, sentetik iplik, tütün, buzdolabı, metal işleme makineleri ve zeytinyağı üzerine yoğunlaşmıştır.35

Orta Amerika, Karayip Ülkeleri ve Meksika ile İlişkiler

Latin Amerika’nın önemli ülkelerinden biri olan Meksika ile Türkiye ilişkileri konusunda 2009 yılında yaşanan gelişmelere bakıldığında önemli temasların gerçekleştirildiği görülür. 9–10 Aralık 2009 tarihlerinde Başbakan Erdoğan tarafından Meksika’ya gerçekleştirilen ziyaret sırasında yapılan görüşmelerde, Meksika hükümeti Türk işadamlarına uzun süreli ve çok girişli vize uygulamasına geçmeyi kabul etmiş ve vize işlemlerini hızlandırmayı ve kolaylaştırmayı taahhüt etmiştir.36 
Bunun yanı sıra, Türk müteahhitlerin, Meksika’da yürütülecek 50 milyar dolarlık alt yapı çalışmalarından pay alabilmelerinin de önü açılmıştır.37 Hükümet başkanı düzeyinde gerçekleştirilen bu ziyaret ile, Meksika’nın Türkiye’nin Latin Amerika politikası açısından taşıdığı önem vurgulanmış ve uyuşturucu ticaretinin önlenmesi gibi iki ülke için de önem taşıyan ortak sorunlara etkin çözümler üretilmesi konusunda işbirliğinin gerekliliği üzerinde durulmuştur.38 

Meksika, Türkiye’nin Latin Amerika’ya açılması açısından oldukça önemli bir konumdadır ve 2008 yılının sonlarında başlayarak 2009 yılında yoğunlukla devam eden Meksika ile ilişkileri geliştirme çabası ülkenin bu önemli konumunun bir göstergesidir. Dünyanın büyük ekonomileri arasında yer alan Meksika, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada ile yürütmekte olduğu serbest ticaret ile Türkiye’nin Kuzey Amerika pazarına gümrüksüz giriş kapısını oluşturmaktadır. 2008 yılının sonlarından itibaren ülke ile Dışişleri Bakanı ve Başbakan düzeyinde yürütülen temaslarla iki ülke arasındaki ticari ve siyasi ilişkiler geliştirilmeye çalışılmıştır. Dış ticaretle ilgili eldeki son veriler de ilişkilerin artmakta olduğunu fakat diğer Latin Amerika ülkeleri ile olduğu gibi, Meksika ile de dış ticaret dengesinin Türkiye aleyhine olduğunu göstermektedir.


Tablo 3. Türkiye-Meksika Ticaret Verileri (1000 Dolar)39


Son verilerden de görüldüğü üzere, Meksika ile Türkiye arasındaki ithalatın arttığı gözlemlenirken, bu ülkeye yapılan ihracatta ciddi bir azalma söz konusudur. Türkiye’nin Meksika’ya ihraç ettiği başlıca ürünler; taşıt ve yedek parça, ev tekstili, hazır giyim, mücevherat, tütün, istifleme makineleri ve dış lastiktir.40 Meksika’dan ithal edilen başlıca ürünler ise; elektronik cihazlar, tıbbi cihazlar, otomatik bilgi işlem makineleri, organik kimyasallar ve ortopedik cihazlardır.41 2009 yılında yoğunlaştırılan ikili ilişkilerin, var olan dış ticaret dengesini Türkiye lehine çevirmesi hedeflenmektedir. Ancak, verilerden de anlaşılabileceği üzere, özellikle Meksika ile ABD ve AB arasında var olan serbest ticaret antlaşmaları, Türk mallarının ülke pazarındaki rekabet gücünü zayıflat makta ve dış ticaret açığını korumaktadır. 

2009 yılında, Türkiye’nin geleneksel olarak olumlu kültürel ve sosyal ilişkiler kurduğu Küba ile de ilişkiler daha fazla gündeme gelmiş ve bu ilişkilere ekonomik boyutun da eklenmesi yolunda önemli adımlar atılmıştır. Küba ile artan ticaret hacmi ve Türkiye İktisadi Kalkınma Ajansı’nın (TİKA) Kübalı yetkililer ile birlikte yürüttüğü sosyal ve ekonomik kalkınma projeleri bu yöndeki çabaların olumlu sonuçları arasında sayılabilir.42 2009 yılında Küba’daki Havana Üniversitesi’nde Türkoloji Bölümü kurulması için çalışmalar başlatılmış 43 ve 
30 Ekim 2009 tarihinde kürsünün resmi açılışı Küba’da Devlet Bakanı Cemil Çiçek tarafından yapılmıştır.44 
Buna karşılık, Küba’nın önde gelen günlük gazetelerinden olan Granma Gazetesi de Türkçe olarak basılmaya başlanmıştır. 45 
Bu adım, iki ülke arasındaki iyi ilişkilerin kültürel boyutta da vurgulanması açısından sembolik olarak önem taşımaktadır. Eğitim ve kültürel işbirliği alanında atılan bu adımlara ek olarak Küba’nın Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki geçici üyeliğini desteklemesi de iki ülke arasındaki derinleşen ilişkilerin bir göstergesi olarak yorumlanabilir ve Türkiye’nin dış politikasını çeşitlendirme yolunda attığı adımların olumlu sonuçları arasında sayılabilir.

İki ülke arasındaki olumlu siyasal ve kültürel ilişkilerin ekonomik göstergelere de yansıtılması açısından 2009 yılında önemli adımlar atılmıştır. 26 Ekim 2009 tarihinde Küba ile Türkiye arasındaki Karma Ekonomik Komisyon Küba’da toplanmış ve iki ülke arasında ekonomik işbirliğinin artırılması masaya yatırılmıştır. 30 Ekim 2009 tarihinde imzalanan Karma Ekonomik Protokol uyarınca; ticari işbirliğinin hukuki altyapısı, eximbank kredileri, yatırımlar, enerji, sağlık, turizm, ulaştırma, gemi inşası, bilim ve teknoloji, müteahhitlik, eğitim ve kültür alanlarında işbirliğinin artırılması karara bağlanmıştır.46 

2009 yılında atılan bu adımların, verilere yansıması aşağıdaki gibidir:

Tablo 5. Türkiye ile Küba arasındaki Dış Ticaret (1000 dolar)47

İki ülke arasındaki ticaretin ihracat boyutu demir-çelik, plastik, inşaat makineleri, otomotiv yedek parçası ve temizlik malzemeleri üzerinde yoğunlaşırken; ithalat boyutunda ise, eczacılık ürünleri, deri mamulleri, alkollü içkiler, kahve, baharat ve kakaonun ağırlığı göze çarpmaktadır.48

Belize, El Salvador, Guatemala, Honduras, Kosta Rica, Nikaragua ve Panama’yı kapsayan Orta Amerika ülkeleri arasında, 2009 yılında Türkiye’nin aktif olarak ilişki içinde olduğu başlıca ülke Kosta Rica olmuştur. 2009 yılında ilişkilerin devlet başkanı düzeyinde geliştirildiği diğer bir ülke de Kosta Rica’dır. 25 Kasım 2009 tarihinde Türkiye’yi resmi olarak ziyaret eden Kosta Rica devlet başkanı Oscar Arias, Türkiye’yi ziyaret eden ilk Orta Amerikalı lider olmuştur.49 

  Bu ziyaret ile Türkiye, Latin Amerika’daki işbirliği atılımlarına bir yenisini eklemiş ve iki ülke dışişleri bakanlıkları arasında imzalanan işbirliği deklarasyonu ile sonraki dönemlerdeki yoğunlaştırılmış işbirliğinin temelleri atılmıştır. 2011 yılında Ankara’da Kosta Rica Büyükelçiliği’nin açılmasına yönelik planlar da ilişkileri artırma isteğinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Ayrıca, Türkiye 
ile Kosta Rica arasında 2010 yılı içerisinde bir Serbest Ticaret Anlaşması imzalanması için gerekli ön hazırlıklar da 2009 yılı içerisinde başlamıştır. 

Bu süreçte, 2009 yılının haziran ayında Türk İşadamları ve Sanayicileri Konfederasyonu (TUSKON) tarafından düzenlenen Dünya Ticaret Köprüsü etkinliğine Kosta Rica Ticaret Bakanı kalabalık bir heyetle katılmış ve ekonomik ilişkilerin artması için çeşitli temaslarda bulunmuştur.50

Orta Amerika ülkelerinden Panama ve Honduras dışındaki tüm ülkelerle Türkiye arasında vize muafiyeti antlaşması bulunmaktadır. Ancak, bunun dışında, 2009 yılında Orta Amerika ülkeleri ile ilişkilerin derinleştirilmesi konusunda somut adımlar atıldığını söylemek güçtür.

AND Grubu Ülkeleri ile İlişkiler,

AND Grubu ülkeleri, MERCOSUR’a ek olarak, Latin Amerika’da önemli bir ticaret birliğini oluşturmaktadır. 1969 yılında ekonomik işbirliği amacıyla oluşturulan grubun üyeleri Bolivya, Kolombiya, Ekvador, Peru, Venezüella ve Şili’dir. Bu ülkelerin birlikte oluşturdukları ticaret fırsatları, AND Grubu’nu Türkiye için atılım yapılması gereken önemli bir bölge haline getirmektedir. 

6 Ocak 1926’da imzalanan Dostluk Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk Latin Amerika ülkesi olan Şili 51 ile tarih boyunca dostça ve kültürel işbirliği çerçevesinde yürütülen ikili ilişkiler 2009 yılında artan ekonomik işbirliği ile çeşitlendirilmiş tir. 

2004 yılında müzakere edilmeye başlanan Serbest Ticaret Antlaşması, 
2009 yılının Mart ayında sonuçlandırılmış ve 14 Temmuz 2009 tarihinde 
de yürürlüğe girmiştir.52 Bu antlaşma ile Türkiye ve Şili karşılıklı ticari temsilcilikler açmayı taahhüt etmektedir. Antlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra Türkiye’de düzenlenen Şili fuarı ve İstanbul ile Santiago arasında başlayan doğrudan uçuşlar da iki ülke arasındaki ilişkilerin artmakta olduğunu göstermektedir. 

Şili ile imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması, Amerika kıtasındaki ülkelerle yapılan ilk serbest ticaret anlaşması olması bakımından büyük önem taşımaktadır. Şili’de imzalanan anlaşma ile Türkiye’ye giren Şili ürünlerinin %98’inde hemen, tamamında ise 6 yıllık süre içerisinde gümrüklerin sıfırlanması öngörülmektedir. Özellikle; maden ürünleri, meyve, ormancılık ürünleri, balık ve şarapta Şili mallarına ayrıcalıklar tanınması söz konusudur. Bu anlaşma ile Türkiye’nin Şili’deki enerji, savunma sanayi, inşaat ve turizm alanındaki alt yapı 
yatırımlarının artması ve ticaret hacminin ikiye katlanması hedeflenmiştir. 
Ayrıca Şili, sanayi ürünlerinin tamamında ve tarım ürünlerinin %95’inde gümrükleri sıfırlamayı taahhüt etmektedir. Buna ek olarak, iki ülkede karşılıklı ticaret temsilcilikleri açılması da karara bağlanmıştır.53 Ancak son üç yıla ait veriler, bu anlaşmanın iki ülke arasındaki dış ticaret hacminin Türkiye lehine gelişmekten uzak olduğunu göstermektedir:
Tablo 4. Şili-Türkiye Dış Ticaret Hacmi (1000 Dolar)54


Türkiye’nin Şili’ye ihraç ettiği ürünlerin başında maya, vazelin, 
parafin, ilaç ve tarım ürünleri gelirken; ithalatın büyük bölümünü 
ise, bakır, meyve, tohum ve baklagiller oluşturmaktadır.55

Özellikle lideri ve yaşanan gelişmeler ile son dönemde dünya gündeminde öne çıkan ülkelerden birisi olan Venezüella, dünya gündemi kadar Türkiye gündemini de 2009 yılında meşgul eden ülkelerden birisi olmuştur. Venezüella’nın küreselleşme ve başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, büyük güçler karşıtı politikaları ve dış ilişkiler ile ekonomik alanda yaptığı bağımsızlık vurgusu 
Türkiye’de de kendisine destekçi bulmuş ve ülkenin Türk kamuoyundaki 
olumlu imajına katkıda bulunmuştur. 

2009 yılında İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği saldırılara karşılık Venezüella’nın gösterdiği sert tepki 56 ve Filistin’le diplomatik ilişkiler başlatması,57 iki ülkeyi 
Ortadoğu politikaları konusunda yaklaştırmıştır. Dış politikada esen bu olumlu hava, iki ülke arasında yapılan turizm ve ekonomik işbirliği antlaşmalarının sayıca artmasına da katkıda bulunmuştur. 

Ancak, iki ülke arasında 2009 yılında yaşanan siyasi yakınlaşmanın 
ekonomik verilere de yansıdığını söylemek güçtür. 

Tablo 7. Venezüella ile Türkiye arasındaki dış ticaret (1000 dolar)58


Genel Değerlendirme

Latin Amerika ve Karayipler’in küresel güç dengeleri içinde siyasal ve ekonomik açıdan önem kazanması ile Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrasında dış politikada yeni arayışlara girmesi eş zamanlı gelişen iki önemli süreç olmuştur. Dış politikadaki etki alanlarını çeşitlendirmeyi amaçlayan Türkiye için Latin Amerika bir fırsatlar bölgesi olarak öne çıkmaktadır. Bir bütün olarak bakıldığında Latin Amerika ve Karayipler, küresel dengeleri belirleyici bir rol oynayabilecek 
potansiyel bir güçtür. Bölgenin bu potansiyeli ABD, AB, Rusya ve Çin gibi önemli güç odakları tarafından fark edilmiş ve bölge ülkeleri ile işbirliğini ve ikili ilişkileri derinleştirme yolunda ciddi adımlar atılmıştır. 

19. yüzyıl sonlarına dayanan Türkiye-Latin Amerika ilişkileri son döneme kadar daha çok kültürel işbirliği ile sınırlı kalmış; ilişkilerin ekonomik ve siyasal boyutu ihmal edilmiştir. Bu ihmale karşım, yüzyıldan fazlaya dayanan ilişkilerin olumlu sonuçlarından birisi ise, Türkiye kamuoyunda Latin Amerika ve Karayipler’e yönelik oluşturulan olumlu bakış açısıdır. Kültürel yakınlık, futbol, dans, sinema ve dil gibi konulara duyulan ilgi, coğrafi olarak birbirine oldukça uzak olan iki bölgeyi birbirine yaklaştırmış ve kamuoyunda olumlu bir imaj yaratmıştır. Kamuoyu desteği gören Latin Amerika-Türkiye işbirliğinin kültür ve eğitim boyutuna ekonomik ve siyasal boyutun da eklenmesi Türkiye açısından önemli kazanımlar getirecektir. Bugüne dek coğrafi uzaklık, bilgi eksikliği ve dil sorunu gibi sebeplerle yeteri kadar geliştirilemeyen ilişkiler, 2006’da hazırlanan Latin Amerika ve Karayipler Eylem Planı ile yeniden gündeme gelmiş ve ilişkilerin 
derinleşmesi açısından uygun bir ortam hazırlamıştır. 2009 yılında Türkiye’nin Latin Amerika ve Karayipler ülkeleri ile yürüttüğü ilişkilerde gözlemlenen gelişmeler, bu uygun ortamın hem bölge ülkeleri, hem de Türkiye tarafından değerlendirilmeye çalışıldığını göstermektedir. 

Latin Amerika ile ilişkilerin geliştirilmesi Türkiye açısından belli başlı ekonomik ve siyasal yararlar getirecektir. Ekonomik açıdan Latin Amerika ile ilişkilerin geliştirilmesi Avrupa Birliği-Latin Amerika ilişkileri ile ilintilidir. Latin Amerika Ortak Pazarı MERCOSUR ile AB arasında imzalanan serbest ticaret antlaşması gereğince, her iki örgüte bağlı ülkelerin malları Latin Amerika ve Avrupa pazarlarına düşük vergilerle girebilmektedir. Gümrük Birliği’nin bir üyesi 
olan Türkiye’nin MERCOSUR ile serbest ticaret antlaşmasını sonuçlandırması 
ve ekonomik ilişkilerini geliştirmesi, gümrük vergileri ve ticaret kotaları açısından Türkiye için büyük avantaj sağlayacak ve bölge ülkeleri ile olan ticaret hacmini ihracat lehine artıracaktır. 

Tablo 6. Türkiye ile Latin Amerika Ülkeleri Arasındaki 2009 yılına ait dış ticaret 59

Siyasal açıdan ise, Latin Amerika ile ilişkilerin geliştirilmesinin en büyük yararı Türkiye’nin uluslararası politikada yeni müttefikler kazanması olacaktır. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne geçici üyeliğini destekleyen Latin Amerika ülkeleri örneği, siyasal işbirliği açısından bölgenin sahip olduğu potansiyeli gözler önüne sermektedir. Ekonomik bütünleşmesini tamamlama yolunda büyük mesafe kat eden Latin Amerika ve Karayipler ülkeleri siyasal olarak da uluslararası örgütler içinde bir blok olarak hareket ettiklerinde, küresel güç dengelerini değiştirebilecek bir potansiyele sahiptir. Böylesine bir güç odağı ile siyasal işbirliğini geliştirmek ise, özellikle ABD ve AB karşısında Türkiye’nin elini güçlendirecek bir manevra olacaktır. 

2009 yılında gözlemlenen gelişmeler, Türkiye’nin Latin Amerika ve Karayipler ile ilişkilerini geliştirme yolunda önemli adımlar attığını ve bu bölgeye verdiği önemin arttığını göstermektedir. Geçtiğimiz yıl yaşanan yoğun ikili temaslar, devlet başkanı ve başbakan düzeyinde gerçekleşen ziyaretler ve imzalanan işbirliği antlaşmaları Türkiye’nin Latin Amerika politikasının kazandığı ivmenin sonuçları olmuştur. Bu ivmenin devam etmesi ise 2009 yılında atılan temeller 
üzerine sürdürülebilir bir politika oluşturulmasına bağlıdır. İlişkilerin liderler düzeyinde sürdürülmesi, siyasal ve ekonomik işbirliği konusundaki ciddiyetin gösterilmesi ve atılan adımlardaki istikrar, 2009’da hız kazanan sürecin devam etmesini sağlayacaktır. Siyaset alanında atılan adımlara ek olarak; iş adamları ve akademisyenlere de bu sürecin devam etmesinde önemli bir görev düşmektedir. 
Bölgede Türkiye’nin varlığının ekonomik, kültürel ve akademik olarak artması, Türkiye’de bölge geneline ve bölge ülkelerine yönelik akademik çalışmaların artması ve Türkiye’nin istikrarlı ve sürdürülebilir bir Latin Amerika stratejisi geliştirmesi, Türkiye’nin dış politikasını ve etki alanlarını çeşitlendirme yolunda attığı adımları Latin Amerika ve Karayipler örneğinde destekleyecektir.

Türkiye’nin Latin Amerika Politikası 2009 Kronoloji

1995 Bölgeye devlet başkanı düzeyinde ilk ziyaretin dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından gerçekleştirilmesi

1998 Latin Amerika-Karayipler Eylem Planı’nın kabulü

2006 İkinci Latin Amerika-Karayipler Eylem Planı’nın hayata geçirilmesi

2006 Türkiye-Brezilya Yüksek Düzeyli İşbirliği Mutabakatı (19 Ocak)

2008 Türkiye-MERCOSUR Serbest Ticaret Alanı Oluşturma Anlaşması (30 Haziran)

2008 Türkiye-Meksika İş Konseyi’nin kurulması (Aralık)

2009 Yılı 20-23 Mayıs Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva’nın Türkiye ziyareti.

30 Mayıs PETROBRAS-TPAO İşbirliği Anlaşması.

Haziran TUSKON tarafından İstanbul’da düzenlenen Dünya Ticaret Köprüsü Etkinliği.

14 Temmuz Şili-Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması.

26 Ekim Küba-Türkiye Karma Ekonomik Komisyonu toplantısı.

27 Ekim Arjantin-Türkiye Karma Ekonomik Komisyonu toplantısı.

30 Ekim Küba-Türkiye Karma Ekonomik Protokolü.

30 Ekim Havana Üniversitesi’nde Türkoloji Kürsüsü’nün açılışı.

25 Kasım Kosta Rica Devlet Başkanı Oscar Arias’ın Türkiye ziyareti.

9-10 Aralık Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Meksika ziyareti.


DİPNOTLAR;

1 United Nations Development Program, www.undp.org 
2 ..............Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye’nin Latin Amerika ve Karayipler’e Yönelik Politikası ve Bölge Ülkeleri ile İlişkileri” 
http://www.mfa.gov.tr/i_-turkiye_nin-latin-amerika-ve-karayiplere-yonelik-politikasi-ve-bolge-ulkeleri-ile-iliskileri.tr.mfa (29 Mart 2010a).
3 ......Eren Okur, “Türkiye- Latin Amerika İlişkileri”, Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi 
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=406:turkiye-latin-amerika-iliskileri&catid=89:analizler-latinamerika&Itemid=142 (22 Temmuz 2009).
4 Turkish Business Opportunities, Ankara, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı Antlaşmalar Genel Müdürlüğü, Ağustos 2006, s.4.
5 T.C. Dışişleri Bakanlığı, 2010a .
6 T.C. Dışişleri Bakanlığı, “Temel Belgeler” http://www.mfa.gov.tr/ii_-temel-belgeler.tr.mfa (29 Mart 2010b).
7 T.C. Dışişleri Bakanlığı, 2010a.
8 A.g.e.
9 A.g.e.
10 “Türkiye Güney Amerika Ortak Pazar İhracatının arttıracak”, Zaman, 2 Temmuz 2008.
11 Fatma Günce Kanlı, “ Türkiye- Latin Amerika ve Karayip İlişkileri”, Latin Amerika ve Karayipler Toplantıları I. Çalıştay Sonuç Raporu, Tasam Yayınları, Eylül 2009.
12 A.g.e.
13 A.g.e.
14 Okur, 2009; Kanlı, 2009.
15 Kanlı, 2009.
16 “ Brezilya Federal Cumhuriyeti Ülke Raporu”, Konya Ticaret Odası, Ekim 2008
17 “ Türkiye- Meksika iş konseyi kuruldu”, HürHaber, 11 Aralık 2008
http://www.hurhaber.com/news_detail.php?id=161971&uniq_id=1268130538
18 “Arjantin Ermeni soykırımı iddialarını kabul etmekle kalmadı, 24 nisanı ulusal tatil günü ilan etti”, Nethaber, 15 Aralık 2006 
http://www.nethaber.com/Dunya/6637/Arjantin-Ermeni-Soykirim-iddialarini-kabul-etmekle-kalmadi
19 “Lula’dan tarihi ziyaret”, Sabah, 21 Mayıs 2009.
20 ....“Turkey and Brazil to jointly explore for petroleum in Black Sea”, Turkish NY, 23 Mayıs 2009 
http://www.turkishny.com/old/tr/ingilizce-haberler/8528-turkey-and-brazil-to-jointly-explore-for-petroleum-in-black-sea.html

21 Türkiye-Brezilya Ticari İlişkiler Değerlendirmesi, 
http://www.turkiyebrezilya.com/index.php/ticaret-rehberi/degerlendirme/ticari-iliskiler-degerlendirmesi.html
22 http://www.gercekgundem.com/?p=204458 21 Temmuz 2009
23 Anadolu Ajansı, 21 Temmuz 2009
24 http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/bakanHaberDetay.cfm?haberNo=218
25 http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/bakanHaberDetay.cfm?haberNo=218
26 Radikal, 1 Haziran 2009.
27 A.g.e.  28.....http://www.mre.gov.py/dependencias/tratados/mercosur/registro%20mercosur/Acuerdos/2008/turco/111.%20MSUR-Turquia%20turco.pdf
29 A.g.e.
30 İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, www.igeme.gov.tr 
31 A.g.e.
32 Dış Ticaret Müsteşarlığı, www.dtm.gov.tr 
33 http://www.tumgazeteler.com, 23 Ekim 2009.
34 TÜİK, www.tuik.gov.tr
35 Dış Ticaret Müsteşarlığı, www.dtm.gov.tr
36 http://www.turkishsteel.eu/index.php?option=com_content&view=article&id=83%3Asteel-among-top-investment-areas-in-turkeys-latin-america-strategy-&catid=10%3Anews-
ticker-articles&lang=en 
37 A.g.e.
38 “Erdoğan Meksika Senatosuna Seslendi”, Sabah, 11 Aralık 2009.
39 Dış Ticaret Müsteşarlığı, www.dtm.gov.tr
40 A.g.e
41 A.g.e
42 Zaman, 28 Temmuz 2009.
43 Anka, 8 Ekim 2009.
44 http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/17857-tuerkiye-kueba-ve-arjantinle-ekonomik-likileri-derinletiriyor-
45 A.g.e.
46 http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/17857-tuerkiye-kueba-ve-arjantinle-ekonomik-likileri-derinletiriyor-
47 TÜİK, www.tuik.gov.tr 
48 Dış Ticaret Müsteşarlığı, www.dtm.gov.tr
49 “Kosta Rika Cumhurbaşkanı: Ankara’da Büyükelçilik Açma Arzusundayız”, AA, 25 Kasım 2009, http://www.tumgazeteler.com/?a=5743104 
50 Patron Turk, 18 Mayıs 2009, http://www.patronturk.com/milyar-dolarlik-ithalat-yapan-isadamlari-turkiyeye-geliyor 
51 Embassy of Chile in Turkey, http://www.chileturquia.com/description.aspx?id=10 
52 A.g.e.
53 Star, 15 Temmuz 2009.
54 Türkiye İstatistik Kurumu, www.tuik.gov.tr
55 Dış Ticaret Müsteşarlığı, www.dtm.gov.tr
56 Milliyet, 15 Ocak 2009.
57 Milliyet, 28 Nisan 2009. 
58 TÜİK, www.tuik.gov.tr
59 TÜİK, www.tuik.gov.tr 


***