Davos Krizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Davos Krizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Şubat 2017 Cuma

İSRAİL’İN KUZEY IRAK POLİTİKALARI VE TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ, BÖLÜM 2



İSRAİL’İN KUZEY IRAK POLİTİKALARI VE TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ’NE KISA BİR BAKIŞ BÖLÜM 2




7. Yahudi Kürtler ;

Yinon’un yukarıdaki sözlerinden de anlasılacağı üzere Irak’ın parçalanması İsrail’in beka stratejisinin en önemli ayağıdır. Peki İsrail açısından Irak’ı bu kadar önemli kılan yalnızca güçlü olması mıdır? Elbette hayır. İsrail için Irak’ın gücü ve çok uluslu bölünmeye hazır yapısı dısında tarihten gelen bir çekiciliği de söz konusudur. 

Hz. Davut zamanında baskenti Kudüs olan ilk Yahudi devleti kurulmustur. Hz. Süleyman’dan sonra iç çekismeler yüzünden devlet, Kudüs’te Yahuda ve İran’da İsrail Krallığı olarak ikiye ayrılmıstır. İkiye ayrılan devletin İran kolunu Asur kralı III.Tiglat Pileser ortadan kaldırmıstır. Bu olayın sonucundan değisik bölgelere dağılan Yahudi kabileleri asimile olarak yitip gitmislerdir. Buna karsı, kendilerini bugün İsrailoğulları’nın gerçek torunları olarak gören Samariler Nablus’a gelip orda kalmıslardır. Yahuda Krallığı’nın akıbetine gelince, bir Irak krallığı olan Babiller tarafından bu krallığa da son verilmis ve Kudüs’te yasayan Yahudi halkın büyük kısmı Babil’e (bugünkü Irak’a) sürgüne gönderilmistir.68 Kimi yazarlara göre sürgüne gönderilenler “ Kayıp on Yahudi kabile ” olarak kutsal kitap Tevrat’ta da geçen Yahudilerdir ancak asimile olarak Kürtlesmislerdir. 

Yahudilerin Irak’taki varlığının tarihsel ve dini temelini aktardıktan sonra İsrailli, Alman ve Hintli bilim adamları tarafından 2001 yılında gerçeklestirilen bir dizi arastırmadan bahsetmek Yahudi-Kürt gen bağını bilimsel anlamda da açıklayabilmek adına faydalı olacaktır. Bu arastırmalar için bilim adamlarınca Yahudi ve Müslüman Kürtler, Filistinli Araplar, Seferdi Yahudileri, Eskenazi Yahudileri ve İsrail’in güneyindeki bedevilerden toplam 526 Y kromozomu örneği toplanmıs, daha sonra da buna aralarında Rus, Beyaz Rus, Polonyalı, Berberi, Portekizli, İspanyol, Arap, Ermeni ve Türklerden olusan 12 halktan toplam 1321 örnek dahil edilmistir. Arastırma sonuçları Seferdi Yahudileri ile Kürtler arasında genetik bir akrabalık tespit etmektedir.69 

Kürt Yahudilerinin bölgedeki mevcudiyetlerine sayısal veriler ısığında açıklık getirelim. 1881'deki nüfus sayımına göre, simdi Kuzey Irak denilen o zamanki Musul ve Sehrizor vilayetlerinde toplam 4286 nüfuslu Yahudi cemaati yasadığı bildirilmektedir. 1827'de bölgeyi gezen Haham David, 15 sinagoga sahip olan cemaatin 1875 aileden olustuğunu not ederken, 1924'te Türkiye ile Irak arasında çıkan Musul sorununu halletmek için kurulan Milletler Cemiyeti heyeti raporunda Süleymaniye'de 1550, Erbil'de 2750, Musul'da 7550 Yahudi bulunduğu belirtilmektedir. Göçlerden sonra grubun İsrail'deki nüfus yapısı hakkında ise Kürdistan kökenli Yahudiler tarafından kurulmus olan Dsrail'deki Kürt Yahudileri Ulusal Örgütü'nün baskanı Habib Simoni, 1973'te 90 bin Kürt bulunduğunu belirmektedir. 1988'de Pamela Kidron, ülkede Dsrailli 150.000 Kürt'ten bahsetmektedir.70 Yahudi Kürtlerin günümüzdeki sayıları tam olarak bilinmemektedir. 

Yahudi Kürtlerinin Ortadoğu’da çok etkin bir siyasal baskı unsuru olduğu söylenemez ama bu durum örgütlenmedikleri ya da etkili siyasal isimlere sahip olmadıkları anlamına gelmez. Yahudi Kürtlerin İsrail adına önemli sayılabilecek iki ünlü ismi vardır: İzak Mordehay ve Asenath Barzani. Bu isimlerden ilki olan Mordehay 6 Gün Savasları ve Yom-Kippur Savası’nda önemli basarılar elde ettiği için üstün hizmet madalyası almıs bir tümgeneral aynı zamanda 1996’da Netanyahu Hükümeti’nin Savunma Bakanlığı’nı ve 1999’da Basbakan Yardımcılığı ve Ulastırma Bakanlığı yapmıs bir kisidir.71 İkinci isim olan Asenath Barzani ise Yahudi tarihindeki tek kadın hahamdır. Babası Kürt haham Samuel 

Barzani’den aldığı eğitimi ilerleten Asenath Barzani Kürt Yahudileri arasında bir azize olarak bilinmektedir. Asenath Barzani aynı zamanda Tel-Aviv’de bulunan Nahum Goldman Yahudi Diasporası Müzesi’nde bulunan ünlü Yahudilerin yeraldığı listeyi Sigmund Freud, Franz Kafka gibi önemli isimlerle paylasmaktadır.72 

Yahudi Kürtlerden ( Ya da Kürt Yahudilerden) bahsetmişken bir dönemin gözde iddialarından olan Barzani ailesinin Yahudi asıllı olduğu tezine değinmeden geçmek olmaz. 

Bu iddia yazılı basında genis yer bulmustu. Örneğin 18 Subat 2013 tarihli Hürriyet’te “Barzani Ailesinin Yahudi Olduğu Ortaya Çıktı” baslığı ile yer almıstır. İddia’nın sahibi Tarihçi Ahmet Uçar ve dayanağı ise Kendisi de bir Kürt Yahudi’si olan California Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Yona Sabar’ın yazmıs olduğu “The Folk Literature of Kurdistani Jews: An Antology” adlı kitabıdır. Uçar, Osmanlı arsivlerinde bulduğu bir detayı kullanarak bu savı ortaya koymaktadır. Uçar’a göre 1856 yılında Sallum Barzani adında bir haham Musul’dan Selanik’e oradan da Kudüs’e sürgün edilmistir ve bu sahıs Molla Mustafa Barzani’nin atasıdır.73 Ancak çok geçmeden Radikal’in arastırmacı yazarı Muhsin Kızılkaya tarihçi Ahmet Uçar’ın iddialarının yersiz olduğu seklindeki yazısıyla Uçar’ın tezine karsılık bir antitez olusturmustur. Kızılkaya’ya göre ise “Barzani” soyadı Irak’taki “Barzan” bölgesinin adından gelmektedir ve bölgenin ismi yalnızca tek bir asirete verilmemistir. Bütün bölgede yasayan halkın soyadı bu bölgeden gelmektedir.74 Bilinmesi gereken sudur ki, bu 
konuya iliskin yaygın görüs Muhsin Kızılkaya’nın görüsüdür. Sonuç olarak Barzani ailesinin Yahudi olup olmadığına dair kesin bir bulgu yoktur. 

8. Irak’ın Kuzeyine İliskin İsrail Faaliyetleri 

Bugün Ortadoğu’da en etkin dıs politik güç olan ABD dıs politikasında iki Yahudi örgütünün büyük ağırlığı vardır: The Jewish Institute for National Security Affairs (JINSA) ve Center for Security Policy (CSP). Bu iki önemli örgütün Pentagon ile olan iyi iliskileri bilinmektedir. Her iki örgütün Irak’a yönelik ortak görüsü de bölgedeki MOSSAD faaliyetlerinin arttırılmasıdır ve bu iki örgüt de Irak’a yönelik parçalama planları yapmaktadır.75 

İsrail’in Kuzey Irak politikasına göz atacak olursak, ilk stratejik temasın daha devletlesmeden önce MOSSAD’ın ilk sefi olan Reuven Siloah’ın 1931 yılında görevli olarak ilk defa Bağdat’a gitmesi olarak gösterildiğini görürüz. Siloah kurulacak olan Dsrail Devleti için bölgede istihbarat çalısmalarında bulunmayı amaçlamaktadır. Siloah’ın zamanla bölgedeki Kürtlerle temasa geçmesi ile azınlık olan Kürtler önem kazanmıs ve Kürtlerle yönelik ilgi İsrail Basbakanı David Ben Gurion tarafından sonraları devlet politikası haline getirilmistir.76 

Kurulustan sonra İsrail’in MOSSAD eliyle Irak’ta özellikle Irak’ın kuzeyinde etkili olmasını sağlayan en temel parametre hiç kuskusuz Barzani ailesiyle olan yakın iliskilerdir. 

Molla Mustafa Barzani ile baslayan Barzanilerin Irak’a karsı bütün isyanları MOSSAD tarafından yapılan silah yardımları ve gerilla eğitimleri ile tesvik edilmistir. 

Kürtler ile Irak arası çatısmalarda yaralanan pesmergeler İsrailli doktorlarca tedavi edilmistir. Molla Mustafa Barzani’ye Irak’a karsı vermis olduğu mücadeleden dolayı İsrail tarafından silah ve mühimmatla birlikte her ay 100.000 ABD doları para yardımı yapılmaktadır.77 

İsrail’in bu yardımlarına karsılık İsrail Dısisleri Bakanı Mose Dayan, Molla Mustafa Barzani tarafından 1967 ve 1973 yıllarında olmak üzere iki kez tesekkür amaçlı ziyaret edilmistir. İlk ziyaretinde Barzani Mose Dayan’a bir Kürt hançeri hediye etmistir. İkinci ziyaretinde ise Mose Dayan’ın esi için bir altın kolye getirmistir. Ayrıca Barzani ikinci ziyaretinde 1950 ortalarında İsrail’e göç etmis bir Kürt Yahudi’si olan David Gabay’ın evinde kalmıstır.78 

1970’li yıllardaki Yahudi-Kürt iliskilerini sekillendiren olay Kürtlerin ve İran’ın yardımı ile Irak’tan Yahudilerin kaçırılmasıdır. Bu kaçısa 1968 Arap-İsrail Savası’ndan sonra Irak’ta Yahudilere yönelik bir ayrımcılık politikası uygulanmıs olması sebep olmaktadır. Örneğin Yahudiler belli yerlerde yasamaya mecbur bırakılmıs, islerinden atılmıs, tutuklanarak iskence görmüslerdir. Bu durumdan kurtulmak için ülkeyi terk etmeye çalısan Yahudiler ise yakalanıp idama mahkum edilmislerdir. İran’a ve sonradan İran’dan İsrail’e ya da Avrupa’ya kaçabilen Yahudiler ise Barzani liderliğindeki Kürtlerden yardım alarak kaçabilmis olanlardır.79 

1975 yılında imzalanan Cezayir Anlasması 80 İsrail-Kürt iliskilerinin geçici bir süre için sekteye uğramasına yol açmıs Satt-ül Arab’ın81 esit kullanım hakkını elde etmesi kosuluyla 

Irak ile anlasan İran sınır kapılarını Irak’tan kaçan Yahudilere kapatmıs ve İsrail’in yardımları Irak’a sızamamıstır. 1975’te imzalanan bu anlasmanın etkisi 1991 Körfez savasına kadar devam edecektir.82 

Baba Molla Mustafa Barzani’nin 1979’daki ölümünden sonra onun yerine geçen Mesut Barzani de İsrail ile geleneklesen iyi iliskileri devam ettirmistir. Mesut Barzani döneminde de Kürt pesmergeler MOSSAD’dan her türlü askeri desteği almıslardır.83 

1990’lı yıllarda Yahudi-Kürt iliskileri özellikle 1994 Nisan’ında Kudüs’te kurulan “ İsrail-Kürdistan Dostluk Derneği ” ile oldukça olumlu bir seyir içinde devam etmistir. ABD’de yayınlanan “ The Kurdistan Review ” adlı dergiye göre derneğin amacı İsrail kamuoyunda Kürt örgütlerinin bağımsızlık mücadelesine destek sağlamaktır.84 

    1990’lı yıllarda kurulmaya başlanan dostluk dernekleri günümüzde de etkinliğini korumaktadır. 94’te yayınlanan “ The Kurdistan Review ” gibi bugün de Kuzey Irak’ta Israel-Kurd ” adı altında bir aylık dergi çıkarılmaktadır. 

Dergiyi çıkartan isim Türkiye adına tanıdık bir isim: Davut Bağıştani.85 

Her bir sayısı yaklasık 1.500 civarında basılan dergi Erbil başta olmak üzere bütün Kuzey Irak kentlerine dağıtılmaktadır. 
Derginin amacının İsrail’deki Kürt Yahudilerini ülkelerine dönmeye tesvik etmek olduğu ifade edilmektedir. 
Bu anlamda Bağıstani’ye göre, İsrail’de Arap ülkelerinden göç etmis 1,5 milyon Yahudi yasamaktadır. 
Bunların yaklaşık 150.000’i Kürt Yahudi’si ve Kuzey Irak bölgesinden göç edenlerdir.86 
(Dergiyi Çevrimiçi okumak için bakınız: http://israelkurdistannetwork.blogspot.com/

2001 yılına gelindiğinde ise Yahudi-Kürt iliskilerinin seyrinde bir farklılasma kaydedilmektedir. İsrail ile Mesut Barzani arasında Suriye’de Kürtlerin gücünü arttırmaya yönelik bir anlasma imzalandığı bilinmektedir. Her ne kadar içeriği tam olarak bilinmese de Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi’nin Suriye’de gizli örgütler kurduğu, parti medya organlarınca Suriyeli Kürtlere hitap eden yayınların arttığı ve partinin istihbarat örgütü olan Parastın’a bağlı ajanların Suriye’ye yönelik çalısmalarda kullanılmak için İsrail’de ve Fransa’da eğitime gönderildiği bilinmektedir.87 

2004 yılında Pulitzer ödüllü Amerikalı gazeteci Seymour Hersh, The New Yorker’da yayınlanan “B Planı” isimli yazısıyla İsrail’in, Irak’ın kuzeyindeki hedefleri için yaptığı faaliyetleri açıkça yazmıstır. Makalede yukarıda değinildiği gibi Iraklı Kürtler’in Suriye ile ilgili operasyonlarda kullanılmak üzere eğitildiği belirtilmektedir. Bu makalenin paralelinde bir baska kaynak ise İtalyan La Stampa gazetesinde Aralık 2005’te yayınlanan bir haberdir. Gazete haberini, İsrail’in “ Yediot Ahronot” isimli gazetesine dayandırmıstır. 

İsrailli gazete, Motorola İsrail ve Magalcom adlı sirketlerin Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile anlasmalı olarak gizlice Kürt güvenlik güçlerini eğittiklerini ve milyonlarca dolarlık malzeme sağladıklarını ayrıca Erbil yakınındaki “Hawler International” adı verilen büyük havaalanı insaatına da gizli katkı sağladıklarını öne sürmüstür.88 

İsrail’in Kuzey Irak ile olan iliskilerini yalnızca siyasi ve askeri alanlarda sınırlandırmak Kuzey Irak’ın enerji alanındaki önemine haksızlık olacaktır. Bu doğrultuda İsrail’in Iraklı Kürtlerle bir diğer isbirliği alanı da Musul-Hayfa ya da Kerkük-Hayfa boru hatlarıdır. Dünya’nın sayılı zenginlerinden olduğu kabul edilen Yahudi is adamı İdan Ofer’ın sirketi Ofer’ın Kerkük Petrolleri üzerinde yatırım yapmak ve bu anlamda Musul-Hayfa ve Kerkük-Hayfa boru hatlarını tekrar isletmek istediği bilinmektedir. 

Ayrıca Ofer sirketi Basra’da da petrol rafinerisi insa etmeyi planlamaktadır.89 

İsrail’in son dönemde Kuzey Irak’a yönelik gelistirdiği en önemli politikalardan biri de Baas rejimi baskısı ile İsrail’e kaçmak zorunda kalan Yahudi Kürtlerinin İsrail aracılığıyla yeniden Kuzey Irak’a yerlestirilmesidir. 

Hakan Yılmaz Çebi’ye göre İsrail gelecek dört yıl içinde 30.000 Kürt Yahudi’yi Kuzey Irak’a yerlestirmeyi planlamaktadır. Bu politikanın temel nedeninin İsrail’in gelecekte bölgeyi isgal etme ihtimalinin olduğu vurgulanmaktadır.90 

Görüldüğü gibi MOSSAD kanalıyla İsrail, Kuzey Irak meselesinin odak noktasında yer almaktadır. Ayrıca İsrail’in bölge politikalarına iliskin somut adımlara ulasabiliyor olmamızın yanında farklı yazarlar ve teorisyenler tarafından üretilmis farklı bakıs açılarında ancak henüz ispatlanamamıs pek çok tez bulunmaktadır. 

9. Sonuç ve Değerlendirme 

Reel politikte devletler nüfuz alanlarını arttırmaya çalısmaktadırlar. Bu anlamda suni ittifaklar olusturmayı hedeflerler. Çalısmanın konusunu teskil eden İsrail’in Kuzey Irak politikası da kurulmaya çalısılan bu suni ittifaka güzel bir örnektir. 

Ortadoğu’daki yalnızlığını paylasmak isteyen İsrail’in en önemli güvenlik stratejisi kendisini çevreleyen Araplara karsı Arap olmayan devletlerle isbirliği yaparak bölgedeki ilgiyi kendi üzerinden atmak ve paylastırmaktır. Bu anlamda özellikle Türkiye önem kazanmaktaysa da Ak Parti dönemi İsrail-Türkiye iliskilerindeki olumsuz gelismeler İsrail’i güvenlik stratejisini çesitlendirmeye yöneltmektedir. Sonuç olarak İsrail tarihsel süreçte de sıklıkla temaslarda bulunduğu Irak Kürtlerine yönelmistir. 

MOSSAD’ın Kürt gerillalara askeri eğitim vermesi, para ve silah yardımında bulunması ve Yahudi lobisinin ABD’de Kürler lehine sempati yaratmaya çalısması İsrail’in klasiklesmis politikalarıdır. 

İsrail ile Kuzey Irak’ın yakınlığının sebeplerini incelediğimizde her iki ülkenin de yüzyıllarca kendilerine ait bir vatanları olmadan yasamalarının onları duygusal anlamda yakınlastırmıs olabileceğini söylemek mümkündür. Ancak asıl parametre İsrail’de Kürt, Irak’taki Yahudi nüfustur. Bazı kaynaklara göre ise Irak Kürtleri Yahudilerin kutsal onuncu kabilesinin ta kendisidir. 

İsrail, bahsedilen duyarlılıktan ötürü Irak’ın kuzeyinde bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını desteklemekte ve Ortadoğu devletlerinin tepkilerine rağmen Kürtlere stratejik yardımlar yapmaya devam etmektedir 


DİPNOTLAR;

1 Yrd.Doç.Dr., Kocaeli Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İliskiler Bölümü Öğretim Üyesi 
2 Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Siyasi Tarih A.B.D Yüksek Lisans Öğrencisi, dates@windowslive.com 
3 Ahmet Davutoğlu, “ Stratejik Derinlik ”, Küre Yayınları, İstanbul, 2001, s.134. 
4 “Türkiye İsrail Siyasi İliskileri”, 
http://www.mfa.gov.tr/turkiye-israil-siyasi-iliskileri.tr.mfa, (Erisim Tarihi: 28.12.2013). 
5 “O Günleri Hiç Unutmuyorlar”,Sabah, 29.05.2011, http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/05/29/turkdiplomatlarin-
soykirimdan-kurtardigi-5-turk-yahudi (Erisim Tarihi: 22.12.2013). 
6 “Öcalan’ın Yakalanması Bir MOSSAD Operasyonuydu” , 01.03.2010, 
http://habermerkezi.wordpress.com/2010/03/01/calanin-yakalanmasi-bir-mossad-operasyonuydu/ (Erisim Tarihi: 22.12.2013). 
7 Türkiye İsrail Siyasi Dliskileri, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-israil-siyasi-iliskileri.tr.mfa, (Erisim Tarihi: 28.12.2013) 
8 Tuğluk: Cin Siseden Çıktı, Radikal, 12.05.2012, http://www.radikal.com.tr/politika/tugluk_cin_siseden_cikti1087802# (Erisim Tarihi: 26.12.2013). 
“Dünyadaki devletsiz en büyük halk Kürt halkıdır” iddiası Van bağımsız milletvekili Aysel Tuğluk’a aittir. 
Demokratik Toplum Kongresi tarafından düzenlenen “ Kürt Sorunun Çözümü için Demokratik Özerklik 
Çalıstayı”nda konusan Tuğluk, “Ulus-devletlerin insa edildiği bir süreçte, günümüzde yaklasık 40 milyonluk bir 
nüfusa sahip olan Kürtler, en büyük devletsiz halk konumunda bırakıldı, kocaman bir halkın kimliği inkar 
edildi” diyerek bu iddiayı ortaya atmıstır. 
9 Fahri Türk, Yahudi Devleti’nin Demografik Temelleri: Birinci Dünya Savası’na kadar Osmanlı Devleti’nin 
Filistin Siyaseti, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 9, Sayı 2, Aralık 2007, s.72. 
10Türk, a.g.e., s.75. 
11 Türk, a.g.e, 73. 
12 Türk, a.g.e, 78. 
13 Türk, a.g.e. s.75-76. 
14 Cansel Karasu, Yahudi Irkı-Siyonizm-İsrail Devleti, 21.06.2013, 
http://akademikperspektif.com/2013/06/21/yahudi-irki-siyonizm-israil-devleti/ (Erisim Tarihi: 18.11.2013). 
15 Türk, a.g.e.,s.84. 
16 Metin Delevi,Sento Almaleh, Tarihte Haftanın Olayı: Balfour Deklarasyonu, 31.09.2013, 
http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=88792 (Erisim Tarihi: 18.11.2013). 
17 Haganah, İbranicede savunma anlamını tasımaktadır. 1920’de Filistin’de bir Yahudi Devleti kurmak amacıyla ortaya çıkmıs militarist bir yapıdır. Bu militarist yapının iki önemli görevi bulunmaktadır. Bunlardan birincisi her türlü terör eylemleri kullanılarak Filistinli Arapları evlerini, yurtlarını terk etmeye mecbur bırakmak, terk edilen bu yerlesim yerlerine Yahudi yerlesimciler getirmekti. İkincisi ise her ne suretle olursa olsun hiçbir Yahudi bulunduğu yerden göç etmemesini, göç etmeye çalısanlar olursa Haganah militanları tarafından zorla 
engellenmesinin sağlanmasıydı. Ben Gurion da bu militarist yapının kurucu liderlerindendir. (Kaynak: Serkan Yorgancılar, Barbarların İlk Terör Örgütü, 03.06.2010, 
http://www.haberkultur.net/HD1804_barbarlarin-ilk-teror-orgutu.html Erisim Tarihi: 28.12.2013 ). 
18Muhammed Emin Sahiner, Dsrail’in Kuzey Irak Politikası, Bu Politikanın Türk İç ve Dıs Politikalarına Yansımaları (Yüksek Lisans Tezi), Atılım Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İliskiler Ana Bilim Dalı, Ankara, 2005, s.17. 
19 Üç Büyükler İsrail için Bir Arada, http://www.masonluk.net/kabala_masonluk_05_2.html (Erisim Tarihi: 
18.11.2013). 
20 Fahir Armaoğlu,, Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaslar,Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara,1994,s.89. 
21 Ertan Efegil, İsrail’in Dıs Politikası’nın Belirleyicileri, Orsam Ortadoğu Analiz Dergisi, Ocak 2013, Sayı.49, s.54-55, 
http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2013121_ertanefegil.pdf (Erisim Tarihi: 01.12.2013). 
22  Efegil, a.g.m., s.55. 
23 Türkiye-İsrail İliskileri, Stratejik Düsünce Enstitüsü Analiz Dergisi, Ekim 2011, s.7. 
24 Özcan Gencer, Türkiye-İsrail İliskilerinin Dönüşümü: Güvenliğin Ötesi, TESEV Yayınları, İstanbul, Kasım 2005, s.17. 
25 Türkiye-İsrail İliskileri, Stratejik Düsünce Enstitüsü Analiz Dergisi, Ekim 2011, s.8. 
26 Çevresel Pakt, İsrail ve Türkiye arasında gerçeklesen askeri mutabakattır. İsrail Basbakanı David Ben Gurion ve Türkiye Basbakanı Adnan Menderes arasında, sadece 10 kisilik üst düzey askeri ve sivil yöneticinin haberdar olduğu bir ortamda imzalandı. İki ülkenin yanı sıra İran’ı da içine alacak bir “istihbarat ağı” kurulmasını öngören bu anlasma, Türkiye-İsrail iliskilerinin sağlamlık derecesini önemli ölçüde etkiledi. Bu anlasmanın askeri ve siyasi olmak üzere iki ana ayağı vardır. “Çevre İttifakı” adı verilen bu isbirliğinin ilk kanıtları da, 1979 yılında İran’da devrim yanlılarının ABD Büyükelçiliği’ne gerçeklestirdiği baskın sırasında ortaya çıktı. Evraklarda Türk istihbaratının, İran istihbaratı 
SAVAK ve İsrail istihbaratı MOSSAD arasında “Trident” adı verilen bir isbirliği anlasması imzalandığı belirtiliyordu. (Kaynak: Murat Yiğit, Türkiye-İsrail İliskilerinin Tarihsel Seyri ve Çarpısma, 
http://www.ekopolitik.org/public/news.aspx?id=5117&pid=4553, Erisim Tarihi: 18.11.2013). 
27 Türkiye İsrail Siyasi İliskileri, ,http://www.mfa.gov.tr/turkiye-israil-siyasi-iliskileri.tr.mfa (Erisim Tarihi: 18.11.2013). 
28 Türkiye-İsrail İliskileri, Stratejik Düşünce Enstitüsü Analiz Dergisi, Ekim 2011, s.9. 
29 Türkiye İsrail Siyasi İliskileri, ,http://www.mfa.gov.tr/turkiye-israil-siyasi-iliskileri.tr.mfa (Erisim Tarihi: 18.11.2013). 
30 ASALA, 1975 yılında kurulmus Ermeni terör örgütüdür. 
31 Murat Yiğit, Türkiye-İsrail İliskilerinin Tarihsel Seyri ve Çarpısma, 
http://www.ekopolitik.org/public/news.aspx?id=5117&pid=4553, (Erisim Tarihi: 18.11.2013). 
32 Öcalan’ı Kim Yakaladı: MOSSAD mı?, 01.03.2010, 
http://www.ntvmsnbc.com/id/25063929/#storyContinued (Erisim Tarihi: 18.11.2013). 
33 Serdar Erdurmaz, Türkiye-İsrail İliskilerine Bir Bakıs,19.10.2009, http://www.turksam.org/tr/a1833.html  (Erisim Tarihi: 18.11.2013). 
34 Celalettin Yavuz, İsrail ile İliskilerde “sıfır sorun” geçersiz mi?, 12.10.2009, 
http://www.turksam.org/tr/a1823.html (Erisim Tarihi: 18.11.2013). 
35 Irak İsgalinin İnsani Faturası, USA Sabah, 15.03.2013,
http://www.usasabah.com/Guncel/2013/03/16/iste-irak-isgalinin-faturasi (Erisim Tarihi: 01.12.2013). 
36 Asiret, din, kültür, kan veya evlilik bağları ile birbirine bağlanmıs birden fazla aileye verilen addır. Asiret sistemi Irak’ın özellikle kırsal kesiminde toplumsal ve siyasi yapının en önemli unsurudur. Bugün Irak’ta kaç asiret olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, yaklasık 2000 aileden olusan 150 asiretin olduğu tahmin 
edilmektedir. Irak halkının %75’i kendini bir asirete ait hissetmektedir. 
Genellikle Arap yarımadasından su arayısı içinde Irak’a geldiği tahmin edilen bazı asiretlerin Suriye,Ürdün, Suudi Arabistan, Yemen, Kuveyt ve Türkiye gibi Ortadoğu ülkelerinde kolları bulunmaktadır. Asiretlerdeki en küçük birim ailelerdir. Aileler klanları, klanlar asiretleri, asiretler ise asiretler  konfederasyon larını olusturmaktadırlar. Buna göre Irak’taki en büyük asiret konfederasyonu büyük bir kolu Bağdat’ta olan Duleymi asiretidir. Diğer önemli asiret konfederasyonları ise, Hazreci, Duri, Unizah ve Saddam Hüseyin’in de en büyük destekçisi olarak bilinen Ebu-Nasır konfederasyonlarıdır. Asiretler genellikle dinsel ve etnik ayrıma tabi olmasına rağmen Hazreci ve Cubbiler Asiretleri hem Sii hem de Sünni klanları bünyesinde barındırmaktadır. (Kaynak: Hüssein D. Hassan, Iraq: Tribal Structure,Social and Political Activities, CRS Report, 07.04.2008, http://www.fas.org/sgp/crs/mideast/RS22626.pdf (Erisim Tarihi: 26.12.2013). 
37 Serhat Erkmen, Irak’ta Mevcut Siyasi Durum ve Önemli Siyasi Gelismeler, Orsam Rapor, 31.03.2011, Rapor 
no:35, s.6. http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2011317_orsam.rapor.no.35.pdf.dosyasi.pdf -(Erisim Tarihi: 26.11.2013). 
38 Iraq: The Role of Tribes, Council on Foreign Relations, 14.11.2003, 
http://www.cfr.org/iraq/iraq-roletribes/p7681#p16 (Erisim Tarihi: 26.12.2013). 
39 Erkmen, Irak’ta Mevcut Siyasi Durum ve Önemli Siyasi Gelismeler, s.6. 
40 Tuğçe Öztürk, Dsgalin 10.Yılında Irak: ABD’nin Çekilmesi Sonrası Irak’ın Dâhili ve Harici Siyaseti, TASAM Stratejik Rapor, 2013, Rapor No: 49, s.8, 
https://www.academia.edu/3382373/ABDnin_Cekilmesi_Sonrasi_Irakin_Dahili_ve_Harici_Siyaseti (Erisim Tarihi: 01.12.2013). 
41 Mezhep Çatısmasına Yönelik Kaygıyı Dletti, Milliyet, 12.11.2013, 
http://dunya.milliyet.com.tr/mezhepcatismasina-yonelik-kaygiyi/dunya/detay/1790646/default.htm (Erisim Tarihi: 01.12.2013) 
42 Öztürk, a.g.e., s.9. 
43 Öztürk, a.g.e., s.10. 
44 Öztürk, a.g.e., s.11. 
45 Erkmen, Irak’ta Mevcut Siyasi Durum ve Önemli Siyasi Gelişmeler, s.8. 
46 Kürdistan Demokratik Partisi, Molla Mustafa Barzani tarafından 1946’da kurulmus, Irak Kürtlerinin en etkili siyasi partisi olarak kabul edilen siyasi olusumdur. Irak parlamentosunda da Kuzey Irak Bölgesel yönetimini temsil eden partinin merkezi Erbil’dir. Kürdistan Demokratik Partisi’nin seçmen kitlesi ise Kürt asiretlerdir. Partinin lideri Mesut Barzani ve baskan yardımcısı Neçirvan Barzani’dir. (Kaynak: Irak Siyasetini Anlama Kılavuzu,SETA rapor, 2013, s.36, 
http://file.setav.org/Files/Pdf/20130920191335_iraksiyasetinianlamaklavuzu.pdf (Erisim Tarihi: 26.12.2013). 
Kürdistan Demokratik Partisi, 2009 ve 2013 Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi yere seçimlerinde en yüksek oyu alarak birinci sıraya yerlesmistir. Eylül 2013 seçimleriyle itibariyle 111 sandalyeli Bölgesel Yönetim parlamentosunun 51 sandalyesinde Kürdistan Demokratik Partili liderler oturmaktadır. (Kaynak: Serhat Erkmen, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Parlamento Seçimi Sonuçları ve KYB’nin Gelecekle İmtihanı,Orsam Dıs Politika Analizleri, 30.09.2013, http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=4735 (Erisim Tarihi: 01.12.2013). 
47 Kürdistan Yurtseverler Birliği, KDP’den ayrılan Celal Talabani tarafından 1975’de kurulan sol tabanlı siyasi partidir. Parti merkezi Süleymaniye’dir. Kürdistan Yurtseverler Birliği de Kürdistan Demokratik Partisi gibi uzun yıllardır Kürt siyasetini yönlendirmektedir. Partinin seçmen kitlesini sehirli elitler olusturmaktadır ve parti kendi çizgisini sosyalizm olarak belirlemistir. Bu yönüyle Kürdistan Demokrat Partisi’nden ayrılan Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin lideri Celal Talabani’dir. Talabani aynı zamanda Irak Cumhurbaskanıdır. 
(Kaynak: Irak Siyasetini Anlama Kılavuzu,SETA rapor, 2013, s.40, 
http://file.setav.org/Files/Pdf/20130920191335_iraksiyasetinianlamaklavuzu.pdf (Erisim Tarihi: 26.12.2013). 
2012 yılında felç geçiren ve bazı kesimlerce öldüğü bile düsünülen Celal Talabani’nin sağlık durumundaki belirsizlik partisine 2013 Bölgesel Yönetim seçimlerinde oy kaybettirmektedir. Eylül 2013 Seçimlerinde Kürdistan Yurtseverler Birliği Gorran Partisi’nin ardından ikinci sırada yer almaktadır. (Kaynak: Serhat Erkmen, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Parlamento Seçimi Sonuçları ve KYB’nin Gelecekle Dmtihanı,Orsam 
Dıs Politika Analizleri, 30.09.2013, http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=4735 (Erisim Tarihi: 01.12.2013). 
48 Erkmen, Irak’ta Mevcut Siyasi Durum ve Önemli Siyasi Gelismeler, .s.11. 
49 Gorran Partisi, 2007 yılında Nosirvan Mustafa tarafından Süleymaniye’de kurulmus ve 2009 Bölgesel Yönetim seçimlerinde Süleymaniye oylarının %25’ini alarak Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin bölgedeki etkisini kırmıstır. 2010 Irak parlamento seçimlerine ise herhangi bir ittifak olmadan giren Gorran mecliste 8 
sandalye elde etmistir. (Kaynak: Irak Siyasetini Anlama Kılavuzu, SETA rapor, 2013, s.43–44, 
http://file.setav.org/Files/Pdf/20130920191335_iraksiyasetinianlamaklavuzu.pdf (Erisim Tarihi: 26.12.2013). 
2013 Bölgesel Yönetim seçimlerinde ise Kürdistan Demokratik Partisi’nin ardından ikinci sırayı almıstır. 50 Serhat Erkmen, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Parlamento Seçimi Sonuçları ve KYB’nin Gelecekle İmtihanı, Orsam Dıs Politika Analizleri, 30.09.2013, 
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=4735 (Erisim Tarihi: 01.12.2013). 
51 Kuzey Irak olarak adlandırılan bölge, kuzeyinde Türkiye, doğu ve kuzey doğusunda Dran, batısında Suriye ile sınırı olan Irak’ın yaklasık %18’ine karsılık gelen, seksen bin kilometrekarelik bir alanı kapsamaktadır. Kuzey 
Irak, Soran ve Bahdinan bölgesi olarak ikiye ayrılır. İki bölgeyi ayıran Zap Suyu’nun doğusu Soran batısı ise Bahdinan bölgeleridir. Kuzey Irak 1974’te özerk konuma gelmistir. (Kaynak: Mustafa Balbay, Irak Bataklığında Türkmen-Amerikan İliskileri, Cumhuriyet Kitapları Yayınları, İstanbul, Haziran 2004, s.102,s.113). 
52 Mustafa Sıtkı Bilgi, Türk-Irak İliskilerinin Tarihsel Boyutu, Irak Krizi (2002-2003)” der. Ümit Özdağ, Sedat Laçiner, Serhat Erkmen, Asam Yayınları, Temmuz 2003, Ankara, s.228. 
53 Çekiç Güç, 1991 kısında sınırımıza yığılan yüz binlerce Iraklıyı terk ettikleri evlerine yerlestirmek ve Irak'ın kuzeyindeki Kürt ve Türkmenleri Saddam Hüseyin'in zulmünden korumak amacıyla Türkiye'ye gelen Amerikan, İngiliz ve Fransız birliklerin adıdır. (Kaynak: Mustafa Ünal, Çekiç Güç’e ‘Go Home’ Demek Güç, Aksiyon, 31.02.1994, 
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-404-33-cekic-guce-go-home-demek-guc.html, Erisim Tarihi: 15.11.2013). 
54 Tayyar Arı, Basra Körfezi ve Ortadoğu’da Güç Dengeleri (1978-1996), Alfa Yayınları, İstanbul, 1998, s.232. 
55 İdris Bal, Ortadoğu’da İstikrarsızlığa Yol Açan Faktörler ve PKK’nın Katkısı, 21.Yüzyılda Türk Dış Politikası, ed. İdris Bal, Nobel Yayınları, Ankara, 2004, s.658. 
56 PKK, (Açılımı Kürdistan İsçi Partisi) AB, BM gibi uluslararası organizasyonlar ve ABD, İran, Irak, Suriye, Türkiye gibi devletlerce terör örgütleri listesine alınmıs örgüttür. 
57 Cenap Çakmak, Fadime G. Çolak, ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Türkiye’ye Etkileri, Bigesam Rapor: 29, Bilgesam Yayınları, Subat 2011, s.11. 
58 Cevat Eroğlu, İsrail’in Beka Stratejisi ve Kürtler, Sayfa Yayınları, İstanbul 2004, s.58. 
59 Eroğlu, a.g.e, s.56. 
60 Eroğlu, a.g.e, s.57. 
61 Eroğlu, a.g.e., s.59. 
62 Eroğlu, a.g.e., s.61-63. 
63 Erdal Sarızeybek, Kurt Kapanı, Pozitif Yayınları, İstanbul, Ekim 2010, s.86. 
64 Eroğlu, a.g.e. s.65. 
65 Eroğlu, a.g.e., s.70-76. 
66 Eroğlu, a.g.e., s.66. 
67 Sarızeybek, a.g.e. s.88. 
68 Sarızeybek, a.g.e., s.89. 
69 Esref Günaydın, Orta İsrail veya Kürdistan, Yahudi Kürtler, Babil’in Kayıp Çocukları, Karakutu Yayınları, İstanbul, 2010, s.113. 
70 Abdülhamit Bilici, Kürt Yahudiler, Aksiyon Dergisi, 01.07.2000, 
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber6298-26-kurt-yahudiler.html (Erisim Tarihi: 10.12.2013). 
71 Günaydın, a.g.e.,s.103. 
72 Günaydın, a.g.e., s.105. 
73 Barzani Ailesinin Yahudi Olduğu Ortaya Çıktı, Hürriyet, 18.02.2003, 
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/printnews.aspx?DocID=128488 (Erisim Tarihi: 06.12.2013). 
74 Muhsin Kızılkaya,Yahudiler, Barzani ve Cehalet, Radikal, 23.02.2003, 
http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=2008 (Erisim Tarihi: 06.12.2013). 
75 Günaydın, a.g.e., s.117. 
76 Eroğlu, a.g.e., s.80. 
77 Hakkı Öznur, Cashların Savası: Kuzey Irak Kürt Hareketi ve Musul-Kerkük Meselesi, Altınküre Yayınları, Ankara, Mayıs 2004, s. 276. 
78 Öznur, a.g.e., s.277. 
79 Salom Nakdimon, Irak ve Ortadoğu’da MOSSAD, Elips Kitabevi, Temmuz 2004, s.217-221. 
80 Cezayir Anlasması, İran ile Irak arasında 6 Mart 1975'te yapılan anlasmadır. İran’ın, 1937 İran-Irak sınır anlasmasında tümüyle Irak’a bırakılan 
Satt-ül Arap üzerinde hak iddia etmeye baslaması iki ülke arasında silahlı çalıtsmalara yol açmıstır. Bu çatısmalardan sonra diplomatik iliskileri kesilen iki devlet dıs politikada da birbirlerine karsı bir politika izlemektedirler. Örneğin İran Iraklı Kürtlere gizlice yardım etmektedir. Bunun üzerine olusan yeni bir savas tehlikesi sonucu OPEC toplantısı sırasında, Cezayir devlet baskanı Huari Bumedyen’in araya girmesi ile iki ülke arasında söz konusu anlasma imzalanmıstır. Cezayir Anlasmasında, iki ülke arasında barıs döneminin basladığı ilan edilmistir. Anlasma, 1913 İstanbul Protokolü'nde olduğu gibi, 
Sattü'l-Arap'da Thalweg çizgisini İran ile Irak arasında sınır olarak kabul etmektedir; Irak ile İran arasındaki sınır, Sattü'l-Arap suyolunun en derin noktasından geçecektir. Böylece suyolu paylasılmıs ve bunun karsılığında 
İran Kürtlere yardım etmeyi kesme yükümlülüğü altına girmistir. (Kaynak: Cezayir Anlasması, 
http://tr.cyclopaedia.net/wiki/Cezayir_Anla%C5%9Fmas%C4%B1 (Erisim Tarihi: 02.01.2014). 
81 Satt-ül Arap, Türkiye'den doğan Fırat nehrinin Suriye'den geçtikten sonra Irak'ta Türkiye’den doğan baska bir 
nehir olan Dicle ile birlestiği yer Satt-ül Arapdır adını almakta ve Basra Körfezi’e bosaldığı yere kadar yaklasık 
130 millik bir yolu olusturmaktadır. Sattülarap'ın 55 mili, İran-Irak sınırını olusturmaktadır. (Kaynak: Zafer Yıldırım, İran'ın Irak Politikasında Sattülarap Suyolu Sorunu , 01.01.2007, http://www.tasam.org/trTR/
Icerik/4005/iranin_irak_politikasinda_sattularap_suyolu_sorunu (Erisim Tarihi: 02.01.2014). 
82 Selin M. Bölme, Dsrail’in Kuzey Irak Politikası ve Türkiye, 01.03.2008, http://setav.org/en/israilin-kuzeyirak-
politikasi-ve-turkiye/yorum/375 (Erisim Tarihi: 28.12.2013). 
83 Öznur,a.g.e.,s.282-283. 
84 Öznur, a.g.e., s.284. 
85 Davut Bağıstani, Aslen Mardin'in Savur ilçesine bağlı Bağıstan köyü nüfusuna kayıtlı olan ve ismini değistiren Davut Bağıstani, 90'lı yılların ikinci yarısında da Kuzey Irak'a gelen politikacı ve gazetecilere kendisini Avrupa Birliği Kuzey Irak temsilcisi olarak tanıtmıs ve zaman zaman önemli gazetelere açıklamada 
bulunarak, PKK ile Türkiye arasında arabuluculuk görevi yaptığını iddia etmisti. Bağıstani, adı yolsuzluğa karıstığı için bir süre tutuklanmıs, daha sonra serbest bırakılmıstı. 
(Kaynak: İsrail’in Seytani Planı, http://ilkav.org/news.aspx?id=613&findtype=1&page=15, (Erisim Tarihi: 10.12.2013). 
86 Mesut Çevikalp, Erbil’deki İsrail-Kürt Dergisinin Amacı Ne?, Aksiyon Dergisi, sayı 788, 11.01.2010, 
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-25868-225-erbildeki-israil-kurt-dergisinin-amaci-ne.html , (Erisim Tarihi: 05.12.2013). 
87 Öznur, a.g.e., s.410. 
88 Can Deveci, Dsrail -Kuzey Irak İliskileri, Bilgesam, 05.01.2011, 
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=1445:srail-kuzey-iraklikileri&catid=168:ortadogu-analizler (Erisim Tarihi: 03.01.2013). 
89 “Ofer Simdi de Kuzey Irak’a Yatırım Yapıyor”, Usak Stratejik Gündem, 24.06.2010, 
http://www.usakgundem.com/haber/55417/ofer-simdi-de-kuzey-irak-39-a-yatırım-yapıyor.html (Erisim Tarihi: 03.12.2013). 
90 Hakan Yılmaz Çebi, “ İsrail’in Şifresi ”, Pegasus Yayınları, İstanbul, 2009, s.294. 


KAYNAKÇA 

Arı, Tayyar, Basra Körfezi ve Ortadoğu’da Güç Dengeleri (1978–1996), Alfa Yayınları, İstanbul, 1998. 
Armaoğlu, Fahir, Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savasları, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara,1994. 
Bal, İdris Ortadoğu’da İstikrarsızlığa Yol Açan Faktörler ve PKK’nın Katkısı, 
21.Yüzyılda Türk Dıs Politikası, ed. İdris Bal, Nobel Yayınları, Ankara, 2004. 
Balbay, Mustafa, Irak Bataklığında Türkmen-Amerikan İliskileri, Cumhuriyet 
Kitapları Yayınları, İstanbul, Haziran 2004. 
Barzani Ailesinin Yahudi Olduğu Ortaya Çıktı, Hürriyet, 18.02.2003, 
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/printnews.aspx?DocID=128488 
Bilgi, M. Sıtkı, Türk-Irak İliskilerinin Tarihsel Boyutu,,Irak Krizi (2002-2003), der. 
Ümit Özdağ, Sedat Laçiner, Serhat Erkmen, Asam Yayınları, Ankara, Temmuz 2003. 
Bilici, Abdülhamit, Kürt Yahudiler, Aksiyon Dergisi, 01.07.2000, 
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-6298-26-kurt-yahudiler.html. 
Bölme, M.Selin,İsrail’in Kuzey Irak Politikası ve Türkiye, 01.03.2008, 
http://setav.org/en/israilin-kuzey-irak-politikasi-ve-turkiye/yorum/375 
Cezayir Anlasması, http://tr.cyclopaedia.net/wiki/Cezayir_Anla%C5%9Fmas%C4%B1 
Çakmak, Cenap, Çolak, G. Fadime, ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Türkiye’ye Etkileri, Bigesam Rapor: 29, Bilgesam Yayınları, Subat 2011. 
Çebi, H.Yılmaz, Dsrail’in Sifresi, Pegasus Yayınları, Dstanbul, 2009. 
Çevikalp, Mesut, Erbil’deki İsrail-Kürt Dergisinin Amacı Ne?, Aksiyon Dergisi, sayı 788, 11.01.2010, 
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-25868-225-erbildeki-israil-kurt-dergisinin-amaci-ne.html 
Davutoğlu, Ahmet, Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, İstanbul, 2001. 
Delevi, Metin, Almaleh, Sento, Tarihte Haftanın Olayı: Balfour Deklarasyonu, 31.09.2013, 
http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=88792 
Deveci, Can, İsrail -Kuzey Irak İliskileri, Bilgesam, 05.01.2011, 
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=1445:srail-kuzey-irak-likileri&catid=168:ortadogu-analizler 
Efegil, Ertan, İsrail’in Dıs Politikası’nın Belirleyicileri, Orsam Ortadoğu Analiz Dergisi, Ocak 2013, Sayı.49, 
http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2013121_ertanefegil.pdf 
Erdurmaz, Serdar, Türkiye-İsrail İliskilerine Bir Bakıs,19.10.2009, 
http://www.turksam.org/tr/a1833.html 
Erkmen, Serhat, Irak’ta Mevcut Siyasi Durum ve Önemli Siyasi Gelismeler, Orsam Rapor, 31.03.2011, Rapor no:35, 
http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2011317_orsam.rapor.no.35.pdf.dosyasi.pdf 
Erkmen, Serhat Kürdistan Bölgesel Yönetimi Parlamento Seçimi Sonuçları ve KYB’nin Gelecekle İmtihanı, Orsam Dıs Politika Analizleri, 30.09.2013, 
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=4735 
Eroğlu, Cevat, İsrail’in Beka Stratejisi ve Kürtler, Sayfa Yayınları, İstanbul 2004. 
Gencer, Özcan, Türkiye-İsrail İliskilerinin Dönüsümü: Güvenliğin Ötesi, TESEV Yayınları, İstanbul, Kasım 2005. 
Günaydın, Esref, Orta İsrail veya Kürdistan, Yahudi Kürtler, Babil’in Kayıp Çocukları, Karakutu Yayınları, İstanbul, 2010. 
http://www.turksam.org/tr/a1823.html 
Hüssein D. Hassan, Iraq: Tribal Structure,Social and Political Activities, CRS Report, 07.04.2008, 
http://www.fas.org/sgp/crs/mideast/RS22626.pdf 
Irak İsgalinin İnsani Faturası, USA Sabah, 15.03.2013,
http://www.usasabah.com/Guncel/2013/03/16/iste-irak-isgalinin-faturasi 
Irak Siyasetini Anlama Kılavuzu,SETA rapor, 2013, 
http://file.setav.org/Files/Pdf/20130920191335_iraksiyasetinianlamaklavuzu.pdf 
Iraq: The Role of Tribes, Council on Foreign Relations, 14.11.2003, 
http://www.cfr.org/iraq/iraq-role-tribes/p7681#p16 
İsrail’in Seytani Planı, http://ilkav.org/news.aspx?id=613&findtype=1&page=15 
Karasu, Cansel, Yahudi Irkı-Siyonizm-Dsrail Devleti, 21.06.2013, 
http://akademikperspektif.com/2013/06/21/yahudi-irki-siyonizm-israil-devleti/ 
Kızılkaya, Muhsin, Yahudiler, Barzani ve Cehalet, Radikal, 23.02.2003, 
http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=2008 
Mezhep Çatısmasına Yönelik Kaygıyı İletti, Milliyet, 12.11.2013, 
http://dunya.milliyet.com.tr/mezhep-catismasina-yonelik-kaygiyi/dunya/detay/1790646/default.htm 
Nakdimon, Salom, Irak ve Ortadoğu’da MOSSAD, Elips Kitabevi, Temmuz 2004. 
O Günleri Hiç Unutmuyorlar,Sabah, 29.05.2011, 
http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/05/29/turk-diplomatlarin-soykirimdan-kurtardigi-5-turk-yahudi 
Ofer Simdi de Kuzey Irak’a Yatırım Yapıyor, Usak Stratejik Gündem, 24.06.2010, 
http://www.usakgundem.com/haber/55417/ofer-simdi-de-kuzey-irak-39-a-yatırım-yapıyor.html 
Öcalan’ı Kim Yakaladı: MOSSAD mı?, 01.03.2010, http://www.ntvmsnbc.com/id/25063929/#storyContinued 
Öcalan’ın Yakalanması Bir MOSSAD Operasyonuydu? , 01.03.2010, 
http://habermerkezi.wordpress.com/2010/03/01/calanin-yakalanmasi-bir-mossad-operasyonuydu/ 
Öznur, Hakkı, Cashların Savası: Kuzey Irak Kürt Hareketi ve Musul-Kerkük Meselesi, Altınküre Yayınları, Ankara, Mayıs 2004. 
Öztürk, Tuğçe, İsgalin 10.Yılında Irak: ABD’nin Çekilmesi Sonrası Irak’ın Dâhili ve Harici Siyaseti, TASAM Stratejik Rapor, 2013, Rapor No: 49, 
https://www.academia.edu/3382373/ABDnin_Cekilmesi_Sonrasi_Irakin_Dahili_ve_Harici_Siyaseti 
Sarızeybek, Erdal, Kurt Kapanı, Pozitif Yayınları, İstanbul, Ekim 2010. 
Şahiner, M. Emin, İsrail’in Kuzey Irak Politikası, Bu Politikanın Türk Dç ve Dıs Politikalarına Yansımaları (Yüksek Lisans Tezi), Atılım Üniversitesi, Sosyal Bilimler 
Enstitüsü, Uluslararası İliskiler Ana Bilim Dalı, Ankara, 2005. 
Tuğluk: Cin Siseden Çıktı, Radikal, 12.05.2012, 
http://www.radikal.com.tr/politika/tugluk_cin_siseden_cikti-1087802# 
Türk, Fahri, Yahudi Devleti’nin Demografik Temelleri: Birinci Dünya Savası’na kadar Osmanlı Devleti’nin Filistin Siyaseti, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 9, Sayı 2, Aralık 2007. 
Türkiye İsrail Siyasi İliskileri, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-israil-siyasi-iliskileri.tr.mfa, 
Türkiye-İsrail İliskileri, Stratejik Düsünce Enstitüsü Analiz Dergisi, Ekim 2011. 
Türkmen Kartını Devreye Sokmalıyız, İlke Haber, 06.08.2012, 
http://www.ilkehaber.com/haber/rektor-sedat-laciner-turkmen-kartini-devreye-sokmaliyiz-23106.htm 
Üç Büyükler İsrail için Bir Arada, 
http://www.masonluk.net/kabala_masonluk_05_2.html (Erisim Tarihi: 18.11.2013). 
Ünal, Mustafa, Çekiç Güç’e ‘Go Home’ Demek Güç,Aksiyon, 31.02.1994, 
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-404-33-cekic-guce-go-home-demek-guc.html 
Yavuz, Celalettin, İsrail ile İliskilerde “sıfır sorun” geçersiz mi?, 12.10.2009, 
Yıldırım, Zafer, İran'ın Irak Politikasında Sattülarap Suyolu Sorunu, 01.01.2007, 
http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/4005/iranin_irak_politikasinda_sattularap_suyolu_sorunu 
Yiğit, Murat, Türkiye-İsrail İliskilerinin Tarihsel Seyri ve Çarpısma, 
http://www.ekopolitik.org/public/news.aspx?id=5117&pid=4553 
Yorgancılar, Serkan, Barbarların İlk Terör Örgütü, 03.06.2010, 
http://www.haberkultur.net/HD1804_barbarlarin-ilk-teror-orgutu.html 



***




İSRAİL’İN KUZEY IRAK POLİTİKALARI VE TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ BÖLÜM 1


İSRAİL’İN KUZEY IRAK POLİTİKALARI VE TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ’NE KISA BİR BAKIŞ BÖLÜM 1




Serdar ÖRNEK*1
*Yrd.Doç.Dr., Kocaeli Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İliskiler Bölümü Öğretim Üyesi 
Damla ATEŞ**2
**Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Siyasi Tarih A.B.D Yüksek Lisans Öğrencisi, dates@windowslive.com 


Ortadoğu, tarihin ilk çağlarında semavi dinlerin çıkıs noktası olması, modern çağda ise petrol rezervlerinin büyük bir kısmına sahip olması nedeniyle pek çok medeniyetin odak noktası haline gelmistir. Bu bakımdan Ortadoğu “Medeniyetler Besiği” ya da “Medeniyetler Mezarlığı” olarak anılmaktadır. Günümüzde de çok etnikli ve çok dinli yapısıyla dünyanın kaynayan kazanıdır. Nitekim içinde bulunduğumuz yıla damgasını vuran Irak-Sam İslam Devleti örgütünün (IŞİD) terör eylemleri ile Irak ve Suriye bölgelerinde etkin olması Ortadoğu’daki çatısmanın boyutlarını gözler önüne sermektedir. 

Vaat edilmis topraklara geri dönerek İsrail Devleti’ni kurma amacı tasıyan Yahudilerin Filistin’e göçü, Ortadoğu’daki askeri-siyasi dengeleri tamamen değistirmis ve uzun bir dönemi kapsayan, günümüzde de devam ettiği söylenebilen Arap-İsrail savaslarına neden olmustur. Ancak elbette söylenenlerden de anlasılacağı gibi Ortadoğu’daki bölgesel çatısma 
yalnızca Arap-İsrail savaslarından ibaret değildir. SSCB’nin dağılması ve İran İslam Devrimi de Ortadoğu’daki dengeleri değistirmistir. Radikal totaliter Arap devletleriyle ılımlı Arap sultanlıkları arasındaki rejim farklılasması Ortadoğu’ya yeni bir kutuplasmayı da beraberinde getirmistir. Bu anlamda batı ülkelerinin tutumları oldukça önemlidir. Batı İsrail’i desteklerken aynı zamanda ılımlı Arap devletleriyle müttefik olmus ve kaynağını sosyalizmden alan Nasır ve Baascı rejimlerle bu ılımlı Arap devletlerini de karsı karsıya getirmistir. Bütün bu olaylar silsilesi orta doğudaki bölgesel çatısmayı tetiklemistir.3 

Türkiye Cumhuriyeti, 14 Mayıs 1948’de kurulan İsrail Devleti’ni 28 Mart 1949’da tanıyarak, bu devleti tanıyan ilk devletler arasına girmistir.4 Ancak Türk-Yahudi iliskilerinin kökleri çok daha eskilere dayanmaktadır. 1492’de İspanya’dan kaçan Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu’na sığınmalarına izin verilmesi, II. Dünya Savası’nda Nazi soykırımından kaçan Yahudi bilim adamlarına Türk diplomatlar tarafından Türk pasaportu vererek 

Türkiye’ye kaçmalarını sağlaması Türkiye’de önemli miktarda Yahudi yerlesiminin olmasını sağlamıstır.5 

İsrail’in tanınmasından sonra, Türkiye ile İsrail adeta stratejik müttefik konumuna gelmistir. İki ülke arasında çok sayıda ekonomik, askeri ve siyasi isbirliği anlasması mevcuttur. Ayrıca özellikle 1958’de kurulan “Çevresel Pakt” kapsamında iki ülke arası istihbarat paylasımı iki ülke arası iliskilere 2000’li yıllara kadar canlılık kazandırmıstır. Nitekim İsrail’in istihbarat birimi olan MOSSAD’ın özellikle 1990’ların sonunda Türkiye’de Kürt sorununun çözümüne yönelik çalısmaları olduğu bilinmektedir. Hatta PKK elebasısı Abdullah Öcalan’ın Kuveyt’te yakalanması ve Türkiye’ye tesliminde de MOSSAD’ın etkili olduğu iddia edilmektedir.6 

Kasım 2002’de AKP’nin iktidara gelmesi ve 2008’de Prof.Dr. Ahmet Davutoğlu’nun Dısisleri Bakanlığı görevine getirilmesinden sonra değisen Türk Dıs Politikası, Türk-İsrail iliskilerinin seyri açısından da belirgin düzeyde bir baskalasım göstermistir. Ortadoğu İslam coğrafyası ile düzelen iliskiler bir yandan İsrail ile olusan gerginlikler seklinde kendini göstermektedir. “ Davos Krizi  ”, “ Mavi Marmara” olayı, “Alçak Diplomasi” tartısmaları seklinde patlak veren bu gergin iliskiler ancak 22 Mart 2013 tarihinde İsrail basbakanı 
Netanyahu’nun Mavi Marmara olayı için Türkiye’den özür dilemesi ile normallesme sürecine girmistir.7 

Türkiye-İsrail iliskilerini sekillendiren bir baska konu da İsrail’in Iraklı Kürtlere yönelik politikalarıdır. “ Dünyadaki en büyük devletsiz halk ”8 olduğu iddia edilen ve Ortadoğu’nun barındırdığı en büyük etnik gruplardan biri olan Kürtler, Ortadoğu’nun kalbi sayılabilecek bölgede bulunan devletlerin bağımsızlık arayan vatandasları olmaları bakımından küresel güçlerin ilgi odağıdır. Bu anlamda İsrail’in de Kürtlere yönelik ciddi atılımlar gerçeklestirdiğini görüyoruz. Ancak İsrail’in bölgede etkinlik kazanmak ve güvenlik stratejisini sağlam bir zemine oturtmaya çalısmak dısında baska amaçlarının da olduğunu birçok akademisyen ve arastırmacı tarafından yazılıp çizilmektedir. 

Bu çalısmanın amacı yukarıda bahsi geçen, İsrail’in Irak Kürtlerine yönelik politikalarını incelemektir. Ancak bu doğrultuda çalısmayı ağırlıklı olarak IŞİD öncesi dönemdeki İsrail-K.Irak iliskileri olarak yorumlamak daha doğru olacaktır. Zira IŞİD’in bölgede ani bir biçimde etkin olması sonucu örgütün küresel güçlerle, en çok da İsrail ile isbirliği içerisinde olabileceği iddialarını da beraberinde getirmistir. Kamuoyunda yer alan bu iddiaların herhangi bir ispatı henüz bulunmadığından çalısmanın bilimselliği açısından son bir 
yıllık IŞİD dönemi çalısmada yer almayacaktır. 

1. İsrail Devleti’nin Kurulus Süreci 

İsrail Devleti’nin kurulusu yıllar süren uğraslar sonucu 14 Mayıs 1948’de David Ben Gurion tarafından Tel-Aviv’de ilan edilmistir. Bu ilan Ortadoğu tarihinde bir dönüm noktası olmustur. 

Yahudiler İsrail kurunla kadar dünyanın dört bir yanında dağınık bir halde yasamıs, 

19. yüzyıla kadar dini, 19. yüzyıldan sonra ırksal bir temellendirme ile gettolasmıslardır.9 İnsanlık dısı uygulamalara hatta soykırımlara uğramıslar ve genellikle yasadıkları bölgeleri terk etmeye mecbur bırakılmıslardır. Bu noktada Hıristiyan ülkelerden göçe zorlanan Yahudilerin en önemli örnekleri 1920’de İngiltere’den, 1306 ve 1394’de Fransa’dan, 1349 ve 1360 Macaristan’dan, 1348 ve 1598 Almanya’dan, 1421 Avusturya’dan, 1445 ve 1495 Litvanya’dan, 1492’de İspanya’dan, 1497’de Portekiz’den kovulan Yahudilerdir. Çarlık 
Rusya’sında da Yahudilere yönelik tutum aynıdır. Rus Çarı Alexander’in 13 Mart 1881’de öldürülmesi ve suikasttan önce teröristin bombalarının bir Yahudi kadının evinde sakladığının anlasılması üzerine Rus yönetimi Yahudilere karsı harekete geçmekte gecikmemislerdir. 

Rusya çapında Yahudi katliamları 1881 yılında baslamıstır.10 Yakınçağda özellikle Rusya ve Romanya’da pek çok Yahudi dernek kurulmustur. 

Bunlardan en önemlileri “ Hibat Zion ” ve “ Hoveve Siyon ” isimli cemiyetler dir. Bu cemiyetler Yahudilerin Filistin’e göç ederek orada kendi siyasi birliklerini kurmaları gerektiğini savunmus ve kutsal kitapları olan Tevrat’a dayandırdıkları bu görüslerini halka yayma çabası içine girmislerdir.11 

Tevrat’tan gelen kutsal emirlerin kaynaklık ettiği göç dalgalarına “ Aliya ” denmektedir. Vaat edilmis toprak olan Filistin’e göçü sağlamak amacıyla kurulan birçok dernek kültürel 

Siyonizm metoduyla aliyaları sağlamaya yönelik propagandalar yapmıslardır. Özellikle Doğu Avrupa’nın aydın Yahudileri zengin Yahudi ailelerinden de bu noktada destek görmüslerdir. 
Örneğin Rothschilds Ailesi’nin birinci aliyadan Dsrail’in kurulmasına kadar olan süreçteki yardımları yadsınamaz.12 

İlk aliyadan sonraki toplumsal yapıyı değerlendirmek gerekirse üç tip Yahudi grubunun varlığı fark edilecektir. Bunlardan ilki Filistin’de süreklilik sahibi olan Sark Yahudileri, ikincisi İspanya ve Batı Avrupa’dan gelen Seferad Yahudileri, üçüncü grup ise özellikle Almanya ve Doğu Avrupa’dan gelen Askenaz Yahudileridir. Askenaz Yahudileri soykırım ve sürgünlere maruz kaldıklarından genellikle daha devrimci bir ruha sahiptirler. Ayrıca birinci göç dalgasındaki etkinlikleri de fazladır. İkinci göç dalgasına baktığımızda ise David Ben Gurion gibi önemli isimlerin bu aliyayla geldiklerini görüyoruz. İsrail Devleti’nin kurulmasında ikinci aliyayla gelen grubun önemi yadsınamaz. 13 

Yahudi aydınlanmasının en önemli ismi Theodor Herzl’dir. Herzl siyasi siyonizmi ete kemiğe büründüren kisidir. Herzl’in baskanlığında İsviçre’nin Basel kentinde bir araya gelen 

I. Dünya Siyonist Kongresi’nde “Filistin Yahudiler için anavatandır” kararı kesinlesmistir. Bu anlamda Filistin’i himayesinde barındıran Osmanlı Devleti’nin sultanı II. Abdülhamid ile görüsülmüs ve olumsuz yanıt alınmıstır.14 

Theodor Herzl öncülüğündeki Yahudiler dıs mihrakların da konuya ilgi göstermesini hedeflemislerdir. Bu doğrultuda Alman imparatoru II. Wilhelm, İngiltere basbakanı Lord Salisbury, Papa, İtalya Kralı III. Victor, Emmanuel, İngiliz Koloni Bakanı Joseph Chamberlain, Lord Cromer, Rusya’nın önemli sahsiyetleri Konstantin Plehwe ve Sergey Witte’dir.15 

İlkin dıs mihraklar tarafından çok fazla ciddiye alınmayan Yahudiler I.Dünya Savası döneminde önemli siyasi basarılar elde etmislerdir. Siyonistler özellikle Arap coğrafyasında sonuna kadar varlığını gösteren İngilizlerin desteğini kazanmayı basarmısladır. 2 Kasım 1917’de İngiltere dısisleri bakanı A. James Balfour tarafından kaleme alınmıs bir mektupla İngiltere’nin Filistin’de kurulacak bir Yahudi devletine siyasi destek vereceği taahhüt edilmistir. Tarihe “Balfour Deklarasyonu” olarak geçen bu mektup İsrail Devleti’nin kurulma sürecindeki en önemli kilometre taslarından biridir. Bu deklarasyonla İngiltere siyonizmi resmen tanımıs ve desteklemistir.16 

Balfour Deklarasyonu’nu takip eden süreçte de İngilizlerin İsrail’e yardımları kesilmemistir. İngiltere’nin Haganah17 gibi Yahudi menseili ayrılıkçı militanlara da askeri yardımda bulunduğu iddia edilmektedir.18 

İngilizlerin Yahudilere desteği II. Dünya Savası sonlarına kadar devam etmistir. II. Dünya Savası sonunda 4–11 Subat 1945’te Yalta'da bir araya gelen üç galip ülkenin liderleri Franklin Roosevelt, Winston Churchill ve Joseph Stalin İsrail’in kurulmasını konusunda mutabık kalmıslardır. Yahudi lobileri sayesinde dünyanın bütün önemli güçlerini İsrail Devleti'nin kurulması için kullanan Siyonist Yahudiler, gerçekten de Herzl'in I. Siyonist Kongre'de söylediği gibi Dsrail'i 50 yıl içinde kurmuslardır.19 

II. Dünya Savası sonrası Haganah güçleri artık tam bağımsızlık istemleriyle İngiltere’yi de Filistin’den kovmak istemislerdir. Nitekim manda yönetimleri konusunda güçsüz düsen İngiltere, bu karmasık konuyu Subat 1947’de BM’nin çözümüne bırakmıstır. BM Genel kurulunda ise 2 Kasım 1947’de yapılan oylama ile 13 karsıt, 10 çekimser oya karsılık 33 oyla İsrail’in kurulması kabul edilmistir.20 

2. İsrail’e Genel Bir Bakıs 

İsrail Devleti kendini yegane Yahudi devleti olarak tanımlamaktadır. Devletin kendine yüklediği bu anlamdan dolayı tüm Yahudi diasporası gelip İsrail’e yerlesmekte özgürdür. Bu durum İsrail’e askeri ve kültürel anlamda faydalar sağlamaktadır. Yani demografik anlamda sağladığı katkıdan ötürü askeriyede kullanılacak insan gücü elde edilmekte ve Musevilik dini ve Yahudi kültürü bozulmadan nesillere aktarılabilmektedir.21 

İsrail Arap devletleri arasında sıkısmıs, coğrafi açıdan küçük bir ülke olmasına rağmen ekonomik bakımından komsularına oranla oldukça iyi durumdadır. Ancak küçük bir ülke olmanın elbette bazı handikapları vardır. İsrail’in handikabı ise su ve yer altı kaynaklarının yetersiz olmasından dolayı enerji konusunda dısa bağımlı kalmasıdır. 

Siyasi bakımdan da bölge devletlerinden çok daha iyi durumda olan ve özellikle gelismis seküler yapısıyla dikkat çeken İsrail’de azınlıklar ve hemen bütün siyasi gruplar kendilerini ifade sansı bulabilmekte ve hükümeti özgürce elestire bilmektedir.22 

Yukarıda ifade ettiğimiz temel yönleri ile Ortadoğu’dan farklı bir atmosfere sahip İsrail gerek etnik, gerek dinsel gerekse yönetsel yönleriyle kendisine komsu olan Arap ülkelerinden ayrılmıstır. İste bu ayrısma Ortadoğu’nun ve İsrail’in dününe, bugününe ve yarınına ısık tutması bakımından önemlidir. Çünkü İsrail’in ve diğer Ortadoğu devletlerinin dıs politikaları bu ayrısma çerçevesinde sekillenecek ve iç politikalarına yansıyacaktır. 

İsrail’in dıs politika algısının temel parametrelerine çalısmanın ilerleyen bölümlerinde değinilecektir. 

3. Türk-İsrail İliskileri 

28 Mart 1949’da Türkiye’nin İsrail’i tanımasından sonra  İsrail; Washington, Paris ve Londra’dan sonra dördüncü İsrail Askeri Ataseliği’ni Ankara’da açtı. Bu gelismenin nedeni İsrail’in her iki ülkenin de Batı gelisme modelini benimsemis olması ve Batı kampında yer alıyor olması nedeniyle Türkiye ile iyi iliskiler kurmak istemesiydi.23 

Ayrıca İsrail’in bölgedeki yalnızlığını laik devlet anlayısına sahip Türkiye sayesinde asarak Arap düsmanlarına karsı daha güçlü bir konuma gelmeyi hedeflediği bilinmektedir. 

Demokrat Parti döneminde Türk-ABD iliskilerinde Yahudi lobilerin etkili olmaya baslamıstır. 1950’li yıllar boyunca, ABD mali yardımlarının kesintiye uğraması ve Kıbrıs meselesi gibi konularda Yahudi lobisinin desteğine basvurulacaktır.24 

Türkiye-İsrail iliskilerindeki ilk gerginlikler Bağdat Paktı ve Süveys Bunalımı oldu. İsrail Türkiye’nin Bağdat Paktı’nda yer almasını, Arap-İsrail çatısmasında Arap devletlerine arka çıkması olarak algıladı. Süveys Bunalımı ise, Türk-İsrail iliskilerinde en önemli kırılma noktası olarak kabul edilmektedir. Mısır lideri General Cemal Abdülnasır, Süveys Kanalı’nın millilestirdiğini açıkladı. Bu açıklama sonucunda İsrail Mısır’a saldırması ile Türk kamuoyunda İsrail’e karsı bir tepki doğmustur. Bu çerçevede Türkiye 1950 yılında elçilik olarak açılan temsilciliği, Süveys Kanalı savası sonrasında 26 Kasım 1956 tarihinde maslahatgüzarlık seviyesine indirmistir.25 

Çalısmanın ilerleyen bölümlerinde daha detaylı incelenecek olan İsrail’i Çevreleme Politikası’nın bir ürünü olan “ Çevresel Pakt ” 26 Türkiye-İsrail iliskilerini yeniden canlandırmıstır. İliskilerde yasanan olumlu gelismelere paralel olarak diplomatik iliskiler 1963 Temmuz ayında yeniden Elçilik düzeyine çıkarılmıstır.27 

1967 Arap-İsrail Savası, 1969’da Mescid-i Aksa’nın yakılması ve 1975’de Türkiye’nin Filistin Kurtulus Örgütü’nü tanıması olayları Türkiye-İsrail iliskilerinin 
gerilmesine yol açmıstır. Türkiye, 1973 Arap-İsrail Savası’nda tarafsız olduğunu açıklamıstır ancak uygulamıs olduğu politikalardan dolayı Türkiye’nin Arap devletlerinin yanında yer aldığı anlasılmaktadır. Örneğin Türkiye Arap devletlerine askeri malzeme tasıyan Sovyet uçaklarına hava sahasını açmıs, ancak İsrail’e yardım etmek isteyen ABD’nin İncirlik Üssü’nü kullanması engellemistir.28 

1963’de açılan Türkiye’nin İsrail elçiliği 1 Ocak 1980 itibariyle Büyükelçilik seviyesine yükseltilmistir. Ancak 1980 yılında İsrail’in Doğu Kudüs’ü ilhak ve Kudüs’ü ebedi baskent ilan etmesi üzerine, 30 Kasım 1980 tarihinde, temsil seviyesi bu defa ikinci katip seviyesine düsürülmüstür. 1990’ların ilk yarısında İsrail-Filistin sorunundaki olumlu tablonun etkisiyle 1991 yılında diplomatik iliskiler yeniden Büyükelçi seviyesine yükseltilmistir.29 

1981 yılının sonlarında, İsrail Suriye’nin Golan Tepelerini tek taraflı olarak ilhak ederken Türkiye’nin bu ilhakı kınamaması İsrail’den Ermeni ASALA 30 terör örgütü hakkında istihbarat almasıyla sonuçlanmıstır.31 

İsrail-Türkiye İliskilerinin 1990’lı yıllarda en fazla ivme kazanmasına yol açan olay Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanması ve bu yakalanmada Kenya’da çok güçlü bir nüfuza sahip olan MOSSAD’ın Türk İstihbaratı’yla (MİT) isbirliği yaptığı iddiasıdır.32 

1990–2000 arası dönemde Türkiye aleyhine faaliyetlerini arttıran Ermeni ve Rum lobilerine karsılık Yahudi lobisinin uluslararası arenada Türkiye’yi desteklemesi Türkiye-İsrail iliskilerin olumlu olmasını sağlayan baska bir noktadır. İlk defa 1989’da ABD Senatörü Doles’in Ermeni Meselesi’ni ABD parlamentosuna getirmesi üzerine Yahudi lobisi devreye girerek kabulü engellemistir ve bu durum takip eden yıllarda da devam etmistir.33 Ak Parti Hükümeti döneminde Türkiye-İsrail iliskilerinin bozulmasının hemen sonrasında sözde Ermeni Soykırımı yasa tasarısı ABD senatosundan geçmistir. Bu durum da Yahudi lobisinin 90’lı yıllarda Türkiye’yi desteklediğine kanıttır. 

2000’li yıllara bakıldığında ise AKP politikaları doğrultusunda İsrail-Türkiye iliskilerinin sorunlu bir baskalasım sürecine girdiği söylenebilir. Bu dönem iliskilerinde sorunların baslangıcı ise 2004 yılına dayanmaktadır. 22 Mart 2004’te HAMAS’ın kurucu lideri Seyh Yasin’in Gazze Seridi’nde sabah namazından sonra İsrail helikopterlerince füze saldırısına tutularak öldürülmesi Türkiye ve İran tarafından “devlet terörü” olarak yorumlanmıstır.34 

AKP Dönemi İsrail-Türkiye iliskilerinin diğer akılda kalan gelismeleri, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda Basbakan Erdoğan ile İsrail Cumhurbaskanı Simon Peres arasında geçen “ One Minute Krizi ” olarak hatırlanan tartısma, TRT’de yayınlanan Ayrılık dizisi sebebiyle İsrail tarafından Türkiye’ye nota verilmesi, Kurtlar Vadisi dizisinde İsrail’e hakaret edildiği gerekçesiyle İsrail Dıs İsleri Bakanlığı tarafından Türkiye Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’a yapılan “alçak koltuk” muamele ve Mavi Marmara olaylarıdır. 

4. 2003 Sonrası Irak ve Kuzey Irak’ın Durumu 

Irak’ın ABD tarafından isgali genel anlamda 2003 yılından 2010 yılına kadar sürmüstür. Son kalan askeri birlik ise Barack Obama’nın talimatıyla 15 Aralık 2011’de ülkeden çekilmistir. İsgal altındaki bu yedi yıllık zaman dilimi, toplumsal yapıda bozulmaları, ekonomik sistemin çökmesini ve milyonlarca kisinin göçe zorlanmasını beraberinde getiren tramvatik bir süreçtir. ABD ve koalisyon askerlerinin ülkeyi tamamen terk etmis olmalarına rağmen iç çatısmalar, mezhepsel gerginlikler, intihar saldırıları ve iktidar çekismelerinin halen 
devam ettiği ülkede, isgalin etkilerinin devam ettiği bilinmektedir. 

Uluslararası Af Örgütü'nün son raporuna göre, Irak'ta isgalin onuncu yılında hala sivillere yönelik siddet, tutukluların usül dısı yargılanması ve iskenceye maruz kalmaları gibi insan haklarını ihlal eden durumlar görülmektedir.35 

İsgal sonrası geçen bu yedi yıllık sürecin en önemli etkisi Irak siyasal hayatının dibe vurmasıdır. Süreç Iraklıların o tarihe kadar baskıyla sindirilmis dini ve etnik aidiyetlerini yeniden gün yüzüne çıkarmıs ve Iraklıların kutuplasmalarına sebep olmustur. Farklı yapıların belirmesi siddeti de körüklemis ve sosyo-politik anlamda darboğazda olan Irak’ta daha derin yaralara yol açmıstır. Süreç “de jure” olarak olmasa da “de facto” olarak ülkenin siyasi ve etnik olarak bölünmesine yol açmıstır. Bu bölünme ISDD terörü ile daha da belirgin düzeye 
ulasmıstır. 

5.1 Irak’ta Temel Siyasi Dinamikler: Asiretçilik, Mezhepsel ve Etnik Siyasetçilik 

5.1.1. Asiretçilik 

Irak geleneksel toplum yapısının en önemli unsurlarından biri olan asiretler36, Irak devletinin kurulusundan itibaren yönetimde söz sahibi olmuslardır. Krallık döneminde asiretlerin kralın seçilmesi konusunda karar alıcı mekanizma olmasının yanında bu konumları 1958 Darbesi ile kurulan cumhuriyet yönetiminde de devam etmistir.37 

Daha çok kırsal kesimde bağlayıcı olan asiret kültürüne en büyük darbeyi 1960’lı yıllarda, Saddam Hüseyin eliyle yapılan toprak reformu vurmustur. Köylerde yasayan pek çok Iraklı sehirlere göç etmek durumunda kalmıs ve sanayi sektöründe çalısmaya yönelmistir. Ancak 1980–90 yılları arasında İran-Irak Savası’nda Irak savunmasında kullanmak üzere asker ihtiyacına düstüğünden Saddam Hüseyin asiretçiliğe geri dönüs yapmak durumunda kalmıs ve politik programında asiret reislerini açıkça desteklemistir. 
Asiret reislerine savunmayı güçlendirmek için para ve otonomi vaatlerinde bulunduğu bilinmektedir.38 

Saddam’ın devrilmesinden sonra da asiret sisteminin önemini koruduğu 31 Ocak 2009 ve 7 Mart 2010 seçimlerinden anlasılabilmektedir. Siyasi partiler oy tabanlarını genisletebilmek için büyük asiretlerin destekledikleri temsilcileri öne sürerek rant elde etmeye çalısmıslardır. Ayrıca bugün de Irak parlamentosu ve vilayet meclisleri gibi önemli idari makamlarda çok sayıda asiret reisi ya da önde gelen asiret üyesinin görev yaptığı bilinmektedir.39 

5.1.2. Etnik ve Mezhepsel Siyasetçilik Şiiler 

Irak’ta Siiler baslangıçta sayıca çok olduklarını düsünerek ABD isgaline ilk etapta duyarsız kalmıslardır. Çünkü Irak halkının %60’ını olusturan bu kesim Saddam Hüseyin’in düsürülmesinin kendilerini iktidara götürebilecek yol olduğuna inanmıslardır. Ancak Şiiler Irak’taki diğer siyasal aktörlere karsı demografik avantajlarını ileri sürememislerdir. Bu durumun en önemli sebepleri; Sii halkın kendi içerisinde Kürt ve Arap Şiileri olarak ikiye ayrılması, Kürt Siilerin Sii kimliklerinden çok Kürt olmayı seçmeleri ve Siilerin basında Şiilik propagandası yapacak karizmatik bir liderin bulunmamasıdır. 

Siiler içinde etkin olan iki önemli grup bulunmaktadır: Mukteda El-Sadr grubu ve İslami Yüksek Konsey grubu. 

Mukteda El-Sadr, Irak siyasetinde oldukça etkili bir liderdir. Sadr, mutsuz ve issiz Sii gençleri güdümleme konusunda çok basarılı olması ve Irak’ta dini eğitim hususunda önde gelen ailelerden birine mensup olusu sayesinde dindar takipçilerinden olusan halihazırda örgütlenmis bir siyasi gücü de mevcuttur. Bu güç 60.000 militanı olduğu tahmin edilen “ Mehdi Ordusu ”dur. Bu orduya İran tarafından para ve silah yardımında bulunulduğu iddia edilmektedir.40 

Sadr’ın mezhepçilik eksenli iç ve dıs politikada oldukça etkin olduğuna dair bir baska kanıt da Türk Dısisleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Kasım 2013’te Sii lideri Bağdat’ta ziyaret etmesidir.41 

İslami Yüksek Konsey’e gelirsek, önceki adı Irak İslami Devrim Yüksek Konseyi (SCIRI) olan, Sii kökenli siyasi grup, 1980 yılının baslarında İran’da sürgün hayatı yasayan Iraklı Siiler tarafından kurulmustur. Konsey Güney’de yasayan Siilerden büyük destek almaktadır. Amerikan isgaline karsı takındığı sert tavırla dikkat çeken partinin amacı Kuzey Irak’ta Kürtlerin yaptığı gibi Siileri bir araya getirerek federatif bir yapı meydana getirmektir. Bu anlamda Sadr ve grubu ile kutuplastıkları görülmektedir.42 

Sünniler 

Sünniler Irak toplumunun yaklasık % 20’sini olusturmaktadır ve Şii topluluğa göre azınlıkta kalmaktadır.43 

Kurulusundan bu yana Irak’ta idari konumda bulunan, Baascılığın ve Saddam Hüseyin’in temsilcisi olarak görülen Sünniler ABD isgalinden sonra siyasal alanda dıslanmaya baslamıslardır. Özellikle Sii Basbakan Nuri Maliki’nin iktidara gelmesi ile Sünni- Şii çatısması artarak devam etmistir. Maliki tarafından kendilerine ikinci sınıf vatandas muamelesi yapıldığını iddia eden Sünniler’in 44 özellikle radikal İslam yanlısı olanların ISİD terörü çatısında birlesme sebebi de söz konusu dıslanmadır. 

İslamcılar ve Baascılar olarak kendi içlerinde farklı fraksiyonlara sahip Sünniler’in Baas kanadı istemeyerek de olsa ABD tarafından destek görmektedir. ABD her ne kadar Baascılara destek vermekten hoslanmasa da bu politikayla hem Siilerin asırı İslamcı söylemlerle İran’a yakınlasmasını engellemeyi hem de radikal İslamcı Sünnilerin terör içerikli politikalarını dengelemeyi hedeflemektedir.45 

Kürtler 

Irak Kürtleri de Siiler gibi Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra siyasi etkinliklerini arttırabilecekleri umudu ile hareket etmislerdir. Bu anlamda çesitli stratejiler doğrultusunda hareket etmekte olan Kürtler aynı zamanda ISİD’in bölgedeki etkisini kırmada en etkin olan gruptur. Kürtlerin ISİD ile mücadele dısında belirlemis oldukları stratejinin ilk ayağı ABD’nin desteğini almak ve ABD’de lobicilik faaliyetlerine girismek olmustur. 

Irak Kürt stratejisinin ikinci ayağı ise Kuzey Irak’taki Kürt kurumsallasmasını sağlama çabasıdır. Bugün Kuzey Irak’ta ayrı bir parlamento, merkez bankası, postane hizmeti, eğitim bakanlığı, Irak’tan ayrı bir bayrak ve ulusal mars bulunmaktadır. 

Iraklı Kürtlerin yasalarla sağlamlastırmak istedikleri kazanımların basında geçmiste “ Uçusa yasak bölge” ilan edilen Irak’ın Kuzeyindeki üç vilayetten olusan “de facto” yapı gelmektedir. Bu yapı 2005’te kabul edilen Irak anayasası ile resmilesmistir. Bu durum bağımsızlıklarını kazanmak isteyen Kuzey Irak Kürtleri için büyük bir zaferdir. 

Irak Kürt siyaseti denilince akla ilk etapta Kürdistan Demokratik Partisi (KDP)46 ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB)47 gelmektedir. Birisi Behdinan (Duhok) ve Erbil vilayetleri ve çevresinde; diğeri ise Soran (Süleymaniye) çevresinde sekillenen bu iki parti Kuzey Irak’taki siyasi yasamın belirleyicileridir.48 Ancak son zamanlarda Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi’nin, Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne karsı üstün geldiği görülmektedir. Hatta 21 Eylül 2013’de yapılan Kuzey Irak Bölgesel Yönetim parlamento seçiminde Kürdistan Yurtseverler Birliği’nden daha fazla oy alan baska bir parti daha mevcuttur: Gorran (Değisim) Partisi.49 

Kuzey Irak’ta Şuan ki hakim siyasal sistemi tespit etmek için seçim sonuçlarına bir bakalım: 





Kaynak: www.orsam.org.tr 

Sonuçları bakımından Eylül 2013 Seçimlerini incelediğimizde Gorran Partisi’nin ikinci olmasıyla beraber Kürt siyasetindeki iki partili sisteme veda edildiğini görüyoruz. 
Ayrıca verilere göre seçim sonucunda hiçbir partinin tek basına iktidar olma sansı olmadığını da belirtmekte yarar var. Bu anlamda geçerli olabilecek en geçerli senaryo Neçirvan Barzani önerliğinde tüm partileri içeren bir hükümetin kurulmasıdır. Ancak bu noktada her ne kadar seçimlerden zararlı çıkmıs olsa da KYB’nin önemi büyüktür. KYB olmaksızın koalisyona gidilemez.50 

5. Türkiye’nin Irak Politikası ve Kuzey Irak Algısı 

Kuzey Irak51 Körfez Savası’na kadar Irak ülkesinin kuzey bölgesi olarak algılanmıs, Körfez Savası’ndan sonra bu algı bir siyasi hareketin simgesi olarak değismistir. II. Körfez Savası’ndan sonra isyan eden Kuzey Irak’lı Kürtlere yönelik düzenlenen operasyonlarda pek çok insan yasamını yitirince BM yasanan can kayıplarına önlem olarak 32. enlemin güneyi ve 36. enlemin kuzeyi arasındaki bölgeyi uçusa yasak bölge ilan etmis ve Irak Hava Sahası’nı üç bölgeye ayırmıstır.52 


1991’de Türkiye’nin de içinde bulunduğu Çekiç güç 53 sayesinde Irak ordusu Kuzey Irak’tan tamamen çekilince Kürtlerin aktif iki siyasi partisi Kürdistan Demokrat Partisi ve Kürdistan Yurtseverler Birliği federatif yapı kararı almıstır. 17 Mayıs 1992’de yapılan seçimlerle ve 7 Temmuz 1992’de Kuzey Irak’ın Bakanlar Kurulu olusmus ve devletlesme süreci kısmen baslamıstır. Kendi toprak bütünlüğünün zedelenmesinden kaygı duyan ve bu duruma siddetle karsı çıkan Türkiye, böyle bir olusumun bölgede barısın sağlanmasını sekteye uğratacağını savunmustur.54 

4 Ekim 1992’de Kuzey Irak’ta Kürdistan Federe Devleti kurulduğu ilan edilmistir. 2003’de Saddam Hüseyin’in devrilmesine kadar olusan bu de facto yapı Suriye, İran ve Türkiye tarafından tanınmamıstır.55 

Kuzey Irak’ta kurulmak istenen bağımsız bir Kürt devletinin Türkiye’nin güvenliğine en önemli etkisi, Türkiye’de yasayan Kürt gruplarca bağımsızlık düsüncesinin talep edilme ihtimali ve bu düsüncenin terör örgütü PKK kanalıyla hayata geçirilmeye çalısılmasıdır.56 

Sevr Anlasması’na devamlı atıfta bulunması nedeni ile “Sevr Sendromu” olarak adlandırılan düsünce sisteminin özünde Türkiye’nin her an dıs mihrakların etkisi ile bölünebileceği korkusu vardır.57 

6. İsrail’in Güvenlik Stratejisi ve Irak 

1950’li yıllarda Ortadoğu’yu kasıp kavuran Baas Partisi ve lideri Abdülnasır kurulusundan beri bölgede “Müslüman Arap denizi tarafından bir ada gibi çevrelenen”58 
İsrail’in yeni güvenlik stratejileri gelistirmesine neden olmustur. İlk etapta MOSSAD eliyle iki önemli strateji uygulanmaktadır. Bunlardan ilki Baas Partisi dalgasına karsı güdümlü Arap Monarsilerini desteklemek, ikincisi ise sömürgeci Batı devletleri ile isbirliği yaparak İsrail’in bölgede tutunabilmesini sağlamaktır. 

İsrail ile isbirliği içinde olan sömürgeci Batı devletlerine örnek verilebilecek en önemli yakınlasma 1954 yılında Fransa ile yasanmıstır. Cezayir halkının “Bağımsızlık Savası”nı yakın takibe alan MOSSAD gerilla savası konusunda yeteri kadar bilgi sahibi olmayan 

Fransız askerine özellikle helikopter kullanımı konusunda eğitimler vermis ve bu savasın en azından 1962 yılına kadar uzamasını sağlamıstır. Fransız birliklerini eğitmek için Cezayir’e giden iki general oldukça dikkat çekici isimlerdir: Yitzhak Rabin ve Haim Herzog. Bu iki önemli sim 90’lı yıllarda İsrail’de basbakanlık ve devlet baskanlığı yapacaklardır.59 

İsrail’in desteklediği monarsiler ise basta İran’da Sah Rıza Pehlevi olmak üzere Fas kralı Hasan, Ürdün kralı Hüseyin’dir. Bahsi geçen monarsilerin çok uluslu, çok etnikli yapısından ileri gelen iç politik meselelerinde devreye giren MOSSAD sayesinde İsrail bu yönetimlerin sempatisini kazanmıstır.60 
Bahsi geçen İran-İsrail isbirliği Rıza Pehlevi’nin SAVAK’ının MOSSAD tarafından özellikle iskence teknikleri bakımından eğitilmesinden, iki ülke arası silah alım-satımına kadar her konuda kendini göstermektedir. Ancak bu isbirliğinin İran açısından en önemli yanı İran’ın Amerika’daki Yahudi Lobisinin İran lehine söylemlerde bulunmasıdır.61 

İsrail’in 1950’li yılların basında ortaya koymus olduğu politika oldukça akıllıca olsa da dönemin konjonktürü İsrail’in strateji değistirmesini gerektirmekteydi. Çünkü ne monarsiler ne de sömürgeci devletler bölgede tutunamamıslardı. Artık hemen hemen bütün Ortadoğu Nasır’ın baslattığı Anti-İsrailci, Solcu-Milliyetçi dalganın içindeydi. 
Dolayısı ile İsrail’in çok daha ciddi güvenlik stratejileri gelistirmesi gerekliydi. “ Çevre Stratejisi ” adı verilen yeni bir strateji gelistiren İsrail’in ana hedefi bu kez İran, Türkiye ve Etiyopya gibi Arap olmayan ülkelerle ittifak kurmaktı. Nitekim çalısmanın konusunu olusturan İsrail’in Kürt politikaları da bu kapsama alınabilir. 

İsrail’in çevreleme politikası kapsamında en önemli gelisme Türkiye ile imzaladığı “ Çevresel Pakt ” olmustur. 

Çevresel Pakt’ta olmayan ama çevreleme politikasının bir diğer ayağı olan Etiyopya ile ise İsrail en çok “ Eritre Sorunu ”nda yakınlasmıstır. Etiyopya’nın kuzeyinde yer alan Eritre Osmanlı yönetiminden sonra ilkin İtalyanların eline geçmis sonrasında ise BM kararı ile Etiyopya’ya özerk olarak bağlanmıstır. Ancak Kasım 1962’de Etiyopya imparatoru Eritre’yi tek taraflı olarak Etiyopya’ya bağladığını açıklamıstır. Eritre’nin Müslüman halkının bu durumu kabul etmemesi üzerine baslayan iç savasta elbette İsrail imparatora destek vererek 
Etiyopya’nın kontrgerilla timlerini Müslüman Eritrelilere karsı eğitmistir. Sonuç olarak Etiyopya-İsrail arasındaki sıcak iliski temellerinin iki ülkenin de İslam karsıtlığına dayanması bakımından önemlidir.62 

 < 1970’li ve 80’li yıllar İsrail’inde ise yeniden farklı arayıslar söz konusu olmustur. 

Zira 1979’da Trident’in üçüncü disi İslam Devrimi ile sökülmüstür. Sonuç olarak uluslararası iliskilerde çok klasik olan “ Böl-Yönet ” yaklasımı İsrail’in beka stratejisine konu olmustur. Bu Stratejinin uygulanmaya baslandığını bize doğrudan kanıtlayan belge Dünya Siyonist Dergisi Kivunim’de 1982’de, eski bir diplomat olan Oded Yinon imzasıyla yayınlanan “1980’lerde İsrail için Strateji” adlı makaledir. Makalede ele alınan temel strateji bugün Türkiye’de tanık olduğumuz “ Alevi-Sünni ” ve “ Türk-Kürt ” etnik ve dini temelli ayrısmalarıyla aynıdır.63 Oded Yinon’un raporuna göre Ortadoğu herhangi bir bölgesel ayaklanmada dağılmaya hazırdır çünkü hiçbir sekilde sosyolojik bağlarla bağlanmıs birer ulus-devlet değillerdir. Aksine sömürgeci devletlerin nüfus ya da mezhepsel temelleri göz ardı ederek yalnızca kendi idari bölüsümlerine göre olusturdukları yapay devletlerdir. Örneğin “Suriye Milleti” ya da “Irak Milleti” gibi sosyolojik terimler bu devletler için kesinlikle kullanılamaz.64 

Oded Yinon’un Raporları doğrultusunda Lübnan İç Savası’nda, Yemen İç Savası’nda, Umman İç Savası’nda, Sudan ve Çad Dç Savasları’nda bile MOSSAD’ın etkisinin olduğunu düsünebiliriz.65  Ancak Yinon’un makalesinde İsrail’in “Böl ve Yut ” stratejisini gelistirdiği baska devletler de olduğunu görüyoruz. Bilhassa bugünkü konjonktür bazında oldukça önemli tespitler oldukları için özellikle altı çizilerek aktarmak gerekmektedir: 

Suriye ve Irak. 

Oded Yinon’un Suriye konusundaki yorumları Cevat Eroğlu’nun “İsrail’in Beka Stratejisi ve Kürtler ” Adlı kitabında kendi makalesinden su sekilde yer bulmustur: 

“ Suriye etnik yapısına uygun olarak bugün Lübnan’da olduğu gibi çesitli devletlere ayrılacaktır. Böylece kıyıda bir Sii-Alevi Devleti, Halep bölgesinde bir Sünni Devleti, Sam’da buna düsman bir baska Sünni devleti ve Havran, Kuzey Ürdün ve belki bizim Golan’da bir Dürzi devleti. Böyle bir devletlesme uzun vadede bölgede barıs ve güvenliğin garantisi olacaktır ve bu hedef bugün artık erisebileceğimiz kadar yakındır… >

Bugün Suriye Ordusu’nun büyük bölümü Sünnidir ama baslarında Alevi subaylar vardır. Bunun vadedeki önemi büyüktür ve bunun içindir ki, ordunun sadakati uzun ömürlü olamaz. İktidardaki güçlü askeri rejim - Hafız Esad Rejimi-dısında Suriye’nin temelde Lübnan’dan hiçbir farkı yoktur. Nitekim bugün Sünni çoğunluk ile iktidardaki Alevi azınlık nüfusunun (yalnızca %15’i) arasında sürmekte olan gerçek iç savas içteki sorunun vahimliğini gözler önüne sermektedir.”66 

Yinon’un çalısmasının bu kısmında bahsedilenlerin Suriye’nin Alevi-Sünni eksenli bugünkü mevcut duruma bakarak basarılı birer öngörü olduğunu söylemek doğru olacaktır. Yinon’un makalesinde önemli görülen ve aynı zamanda çalısmamızın da konusunu teskil eden Irak bölünmesi üzerindeki İsrail politikalarını da Erdal Sarızeybek’in “ Kurt Kapanı ” adlı kitabından su sekilde aktaralım: 

“ Bir taraftan petrol zengini olan ancak diğer taraftan parçalanmıs bir ülke olan Irak’ın İsrail’in hedefine aday olması garantidir. Bizim için Irak’ın feshi, Suriye’nin feshinden bile daha önemlidir. Irak Suriye’den daha güçlüdür. Kısa vadede İsrail’in en büyük tehdidi Irak’ın gücüdür. Bir Irak-İran savası Irak’ı parçalayacak ve bize karsı genis bir cephede çatısmaya imkan vermeden çökmesine sebep olacaktır. Araplar arasındaki her türlü çatısma kısa vadede bize yardımcı olur. Bir hedef olan Irak’ın parçalanması için yolu kısaltır. 
Osmanlı döneminde Suriye’de olduğu gibi. Irak’ta da etnik ve dini bazda bölgelere bölünme mümkündür. Üç büyük sehir etrafında üç (veya daha fazla) eyalet var olacaktır. Basra, Bağdat, Musul ve Güney’deki Sii Bölgeleri Sünni ve Kürt Kuzeyi’nden ayrılacaktır. Mevcut İran-Irak çatısmasının kutuplasmayı derinlestirmesi olasıdır.”67 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***