ENERJİ GÜVENLİĞİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ENERJİ GÜVENLİĞİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Şubat 2017 Cuma

ÇİN HALK CUMHURİYETİ’NİN ENERJİ POLİTİKASI, ENERJİ GÜVENLİĞİ VE ORTADOĞU BÖLÜM 1



ÇİN HALK CUMHURİYETİ’NİN ENERJİ POLİTİKASI, ENERJİ GÜVENLİĞİ VE ORTADOĞU, BÖLÜM 1 


Büsra Sisman*1 
*Kocaeli Üniversitesi, Uluslararası İliskiler Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi 


Giriş 

Bilinen en eski tarihi 4000 yıl öncesine dayanan Çin’in dünya sahnesine çıkısı son çeyrek yüzyıla denk gelmektedir. Yüzyıllar boyunca hanedan hâkimiyeti altında kalan Çin, Avrupa’nın gelisimi dısında kalmıs ve dünyanın en uzak ucu olarak görülmüstür. 

Büyük düsünürlere ve aynı zamanda pusula gibi önemli icatlara ev sahipliği yapan Çin, izole bir yapıya sahiptir. Kültürü ve inanç yapısı Avrupa’dan çok farklı olan Çin ile Avrupa’nın tanısmasıyla birlikte Avrupa, Çin’e afyon satmıs ve karsılığında Çin’den ucuz mal elde etmistir. Bu yarı sömürgelik durumu Afyon Savaslarıyla bozulmak istense de durum değismemis ve öncelikle Avrupa sonra da ABD, Çin’den imtiyazlar elde etmistir. 

1949 yılında Mao Zedong liderliğindeki Komünist Parti iktidarı ele geçirmis ve Çin Halk Cumhuriyeti’ni ilan etmistir. Bu dönemden itibaren sosyalist devlet yapısını benimseyen ÇHC ülkeyi içe kapamıs üretim araçlarını devletlestirmistir. ÇHC’nin tekrar dısa açılması 1978 yılında Deng Siaoping’in iktidara gelmesiyle sağlanmıstır. ÇHC, bu tarihten itibaren hızla büyümüs ve bunun sonucu olarak da hammadde ve enerji kıtlığı çekmeye baslamıstır. Ucuz is gücü ve üretim fazlası bulunan ÇHC, sosyalist piyasa ekonomisini benimsemis ve buna uygun olarak dıs politika ilkeleri ve enerji politikası uygulamıstır. Çalısmanın Amacı: ÇHC’nin sanayisi, ekonomisinin büyümesi ve üretiminin artmasından 
itibaren enerji kaynaklarına ve hammaddeye bağımlılığı da buna paralel olarak artmıstır. Günümüzde ÇHC enerji ithalatının yarısını Ortadoğu’dan karsılamaktadır ve bu oranın ileride daha da artacağı öngörülmektedir. Bu bilgiler ısığında çalısmada Çin’in enerji politikası, enerji güvenliği ve bu politikalardaki Ortadoğu faktörü incelenmektedir. 


1. Bölüm: Çin Halk Cumhuriyeti 

1.1. Çin’in Tarihi Gelişimi 

Çin’in bilinen tarihi 4000 yıl öncesine dayanmaktadır. Dlk yerlesim yeri Sarı Nehri kenarı olarak bilinmektedir. Bölgede sırasıyla Pekin adamları, Shang Sülalesi (Shang sülalesinin yok edilisi Çin tarihinin baslangıcı olarak kabul edilmistir.), derebeylikler dönemi ve daha sonra hanedanlar dönemi baslamıstır.2 

Çin hanedanlığı 18.yylın ikinci döneminde gücünün zirvesindeydi. On dokuzuncu yüzyılda ise dengeler tersine dönmüs Avrupa, Çin’i adeta bir sömürge haline gelmistir. Avrupa Çin’e afyon satıyor karsılığında da ucuz mal alıyordu. Çin, I. Afyon Savası’nda Dngilizlere yenilmistir ve İngiltere’ye ticari ayrıcalıklar vermek zorunda kalmıstır. Daha sonra Amerika Birlesik Devletleri’ne aynı tavizler verilmistir. Bu tavizler II. Afyon Savası’na sebep olmustur.3 

Rusya’daki 1917 Ekim devriminin basarısından sonra sosyalizm Çin’e de ulastı. Çin’in ilerici aydınları arasında Marksizm’i Çin devrimini basarıya ulastırabilecek yegâne gerçek olduğu bilinci yayıldı. 1919 yılında Çin’de 4 Mayıs hareketi basladı. 4 Mayıs devrimi Marksizm-Leninizm’in daha da yaygınlasmasını sağladı. Böylece Komünist Parti’nin temellerini atmasının yanında kadrolarını da hazırladı. Çin Komünist Partisi lideri olarak Mao Zedong seçildi. “1 Ekim 1949’da Beijing’inTiananmen meydanında toplanan 300,000 kisi tanıklık etti. Baskan Mao Zedong Çin Halk Cumhuriyeti’nin resmen kurulduğunu ilan etmistir”.4 

Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulması ile ekonomik olarak sosyalist sistem benimsenmistir. Mao Zedong iktisadi olarak ülkeyi içe kapamıs, ağır sanayi üretimine ağırlık vermistir. Yeni sanayilesen bir ülke olan Çin Halk Cumhuriyeti ekonomik planlamayı ve üretim araçlarını devletlestirmis, ülkeyi dıs alıma ve doğrudan yatırıma kapamıstır. 

Sosyalist ekonomi 1978’de Deng Siaoping’in Devlet Baskanı olmasıyla ekonomik sistem devrimi ve politikalarıyla Sosyalist Piyasa ekonomisine dönüstürülmüstür. Sosyalist Piyasa ekonomisine geçilmesiyle birlikte ülke dısa açılmıstır. Dısa açılan Çin ilk kez enerji politikaları üretip uygulamaya baslamıstır. 

1.2.Çin Halk Cumhuriyeti’nin Dıs Politika İlkeleri 

1 Ekim 1949’da Mao Zedong önderliğindeki Komünist Parti yönetimi ele geçirmis ve Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurmustur bu tarihten itibaren dıs politikasında emperyalizm ve ABD karsıtı politika izlemistir. Dıs politikada; çatısma ve mücadelenin kaçınılmazlığı ile emperyalizme karsı mücadele ilkeleri benimsenmistir. “30 Haziran 1949 tarihinde Mao bir yazısında ilk defa, kurmayı düsündüğü Çin’in dıs politikasının temelini açıklarken “ Sovyetler tarafına kayma” olarak ortaya koymustur.”5 

“Çin Komünist Partisi’nin Sovyetler Birliği Komünist Partisi örnek alınarak kurulmus ve gelistirilmis bir parti olması dolayısıyla Mao’nun yaptığı, Çinliler Marksizm’i Ruslar vasıtasıyla buldular açıklaması Çin Halk Cumhuriyeti’nin dıs politikasının neye göre sekilleneceğini ve neyi örnek alacağını ortaya koymaktadır.”6 

Soğuk Savas boyunca ABD’nin SSCB’yi zayıflatmak amacıyla olusturduğu çevreleme politikası boyunca Asya’yla yapmıs olduğu is birlikleri SSCB kadar Çin Halk Cumhuriyeti’ni de rahatsız etmektedir. Özellikle ABD’nin Çin’in sınırında bulunan Kore ile yakın iliskiler içinde bulunması Çin Halk Cumhuriyeti için çok büyük bir öneme sahiptir. Mao, Kore’nin ABD’den arındırılması gerektiğini savunmaktadır. Bu sebeple de Kore Savası’nda Kuzey Kore tarafında yer almıs ve savası ABD’nin bölgeden arındırılması olarak görmüstür. 7 

Soğuk Savas’ın bitmesiyle Çin kurulusundan itibaren en güvenli dönemini yasamaya basladı. SSCB’nin dağılmasının ardından ABD, Güneydoğu Asya’dan askeri üslerini geri çekmistir. Rusya ve Japonya ile gelistirilen iyi iliskiler Çin’i rahatlatmıstır.8 Bu yeni gelismeler Çin’e dıs politikada daha fazla esneklik sağlamıs, enerji politikası ve güvenliği konularında daha rahat politikalar uygulamasına olanak tanımıstır. 

“Soğuk Savas sonrasında Çin’in dıs politikası ve güvenlik konsepti karsılıklı güven, karsılıklı esitlik ve isbirliği zemininde daha pragmatik bir politika olduğu görülmektedir.”9 Sürekli bir iktisadi büyüme halinde olan Çin savunma konusunda çok büyük harcamalar yapmamaktadır. Bu sebeple karsılıklı güven ortamı olusturarak kendisini güvence altına alma isteği içerisindedir. 

Bu dıs politika ilkeleriyle hareket esnekliğini sağlayan Çin Halk Cumhuriyeti enerji politikası ve enerji güvenliğinde çok taraflı politikalar uygulamaya baslamıstır. 

2.Bölüm: 
Enerji Politikası ;

Bilim ve teknoloji ilerledikçe enerji sorunu da bu ilerlemelerle birlikte büyümektedir. Bilim ve teknolojik ilerlemede devletler enerji kaynaklarının kontrolünü eline geçirmek ve enerji kaynaklarını etkin bir sekilde kullanmak için bir biriyle yarısmaktadır.10 Kolay erisilemeyen, dünya üzerinde esit dağılmayan ve tükenebilir olan enerji kaynaklarının kontrolü için devletler politikalar üretmekte bölge politikalarını bu amaç temelinde olusturmaktadır. 

Yalnızca enerji kaynaklarının azlığı ve dünyada esit bir sekilde dağılmamasının yanı sıra artan sera gazı etkisi ve iklim değisiklerinin etkilerini azaltarak gelecek nesillerin çıkarlarını korumak için de ulusal ve uluslararası enerji politikası üretilmelidir. Devletlerin enerji politikalarını enerji talebi ve arzı belirlemektedir. Enerji talebi; ekonomik büyüme, yasam tarzı, toplumsal kalkınmıslık, teknolojik gelisim ve enerji fiyatları tarafından belirlenmektedir. Enerji arzı; rezerv, üretim ve yatırım maliyetleri, dönüsüm teknolojileri, ülkeler ve bölgeler arası ekonomik ve siyasal iliskiler baslıca faktörlerdir. Bu faktörler zamanla değismektedir bu sebeple de sürekli revize edilmelidirler.11 

2.1.Çin Halk Cumhuriyeti’nin Enerji Politikası 

Çin Halk Cumhuriyeti dünyanın en kalabalık nüfusa sahip olan ülkesidir. Üretim ve tüketim araçlarını da buna endeksli olarak gelistirilmistir. 

“Çin Halk Cumhuriyeti, kömür rezervlerinde dünyada birinci sırada yer almaktadır. […] Petrol rezervleriyle dünyada dokuzuncu sırada yer alırken doğalgazda da dünyada yirminci sırada yer almaktadır.”12 

1949 yılından itibaren Mao Zedong, daha çok ağır sanayi üretimine ağırlık vermis ve ekonomi ile üretim araçları devletlestirilmistir. Enerji alanında, hammadde alanında olduğu gibi kendi rezervlerine ağırlık vermistir. Rezervlerindeki kömür, petrol ve doğalgazı kullanarak üretim yapan Çin Halk Cumhuriyeti dısa kapalılığı sürdürmüstür. 

1978 yılında Deng Siaoping’in iktidara gelmesiyle ekonomide benimsenen ilkeler değistirilmistir. Uyguladığı “siyah beyaz kedi” teorisi ekonominin temelini olusturmustur.Bu politikaya göre uygulanan politika önemli değildir önemli olan yaralı olup olmadığıdır. Devlet politikasını değistirerek piyasa ekonomisine yaklastıran yenilikler benimsenmistir. Dısa açılan ekonomisiyle ülke büyüme trendi yakalamıstır. Fakat bu büyüme beraberinde enerji kaynaklarının yetersizliğini de getirmistir.13 

Çin’in ekonomik olarak büyümesi ve endüstrilesmesi enerji ihtiyacını da beraberinde getirmistir. 1980’lerden günümüze enerji tüketimi %250 oranında artmıstır.14 Bu artısa paralel olarak, 1993 yılında Çin Halk Cumhuriyeti ilk kez petrol ithal etmeye baslamıstır. 2003 yılına gelindiğinde ithalat rakamları artmıstır. Bu artısla beraber petrol tüketiminde Japonya’yı geçmistir ve ABD’den sonra en çok petrol tüketen ikinci ülke olmustur.15 

Çin’in enerji kaynaklarını ithal etmesi enerji kaynaklarına sahip olmadığı anlamına gelmemektedir. ÇHC, dünyanın en büyük hidroelektrik üreten ülkesidir. Rüzgâr gücünden elektrik üretimi, gelistirilen bir enerji alanıdır ve dünyanın en büyük on besinci büyük rüzgâr enerjisinden elektrik üreticisidir.16 

Bu enerji kaynaklarına rağmen ÇHC’nin enerji talebi gün geçtikçe artmaktadır. Bu talebi temel alan enerji politikaları yürüten ÇHC, enerji akısının devamı için çok taraflı politikalar yürütmektedir. Çok taraflı politikalarını daha rahat yürütebilmek için de Sanghay İsbirliği Örgütü’nün hareket alanından yararlanmaktadır. 

2.1.1. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Enerji Politikasında Sanghay İsbirliği Örgütü 

Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra 1990’lar boyunca çalkantı içerisine giren bölge coğrafyasında ortaya çıkan sınır güvenliği ve bölgesel güvenlik sorunları çerçevesinde Çin’in inisiyatifi ile 1996 yılında Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya ve Tacikistan “Sınır Bölgesinde Askeri Alanda Güveni 
Güçlendirme” ve 1997’de “Sınır Bölgesinde Silahlı Güçlerin Karsılıklı Olarak Azaltılması” antlasmalarını imzalamıslardır. Böylece Sanghay Beslisi olarak 
adlandırılan grup ortaya çıkmıstır. 1998’de Kazakistan’da gerçeklestirilen zirvede ise daha çok ekonomik isbirliğinin olusturulması konuları ele alınmıstır. 
Bu olusum, Özbekistan’ın da katılımı ile 15 Temmuz 2001’de Sanghay Dsbirliği Örgütü’ne (SDÖ) dönüsmüstür. Örgüt ‘ün iki daimi organı bulunmaktadır. 

Bunlardan ilki Pekin’deki Sekreterlik, diğeri ise Taskent’te yer alan Terörizme Karsı Bölgesel Yapı’dır.17 

Örgütün kurulus asamasında enerjiye iliskin adımlar atılmamıstır. Örgütün bünyesinde ilk kez; “5 Ekim 2005, SDÖ Moskova zirvesinde, SDÖ'nün ortak enerji projelerine öncelik tanıyacağı açıklanmıs, özellikle de petrol ve gaz sektörüyle ve su kaynaklarının ortak kullanımı üzerinde durulacağı belirtilmistir. Ortak projelerin finansmanı için bir SDÖ İnterbank'ının kurulması kabul edilmistir. SDÖ  İnterbank kurumunun ilk toplantısı Subat 2006'da Pekin'de yapılmıstır. 30 Kasım 2006'da, Almata’da düzenlenen SDÖ konferansında 
Rus Dısisleri Bakanı SDÖ'nün bir "enerji kulübü" kurulması konusunda planlar yaptığını belirtmistir.”18 

Çin, Sanghay İsbirliği Örgütü içerisinde en fazla petrol ve doğalgaz ithal eden ülke konumundadır. Büyüyen ekonomisine paralel olarak da bu ihtiyacı artacaktır. SDÖ içerisindeki Orta Asya ülkeleri ve Rusya’nın enerji kaynaklarını kullanarak üretimini arttırmayı amaçlamaktadır. İkili anlasmalarla birlikte enerji akısını kendisine çevirmeyi amaçlamaktadır.19 

Çin, ikili anlasmalar ve SDÖ bünyesinde attığı adımlarla Orta Asya devletlerinin arasındaki sınır anlasmazlıklarının çözülmesi için uğrasmıstır. Bu anlasmazlıklar günümüzde azalmıstır. Sınır anlasmazlıklarının ikili anlasmalar ile azaltılması, bölgedeki enerji ithalatını güvence altına alınmasını sağlamaktadır. Ekonomik olarak da nispeten daha ucuza enerji elde edeceğinin farkında olan ÇHC, sınır anlasmazlıklarının ortadan kalkması ile enerji güvenliğini de sağlayacaktır.20 

“Petrol ve doğal gaz basta olmak üzere enerji üretimi ve nakli konusundaki isbirliği, çok taraflı iliskilerin gelistirilmesinde önemli bir adım olacaktır.[…] Hazar ve Sibirya’daki kaynakların SDÖ bünyesinde değerlendirilmesi, Rusya ve Orta Asya ülkeleri arasında bu konuda yasanabilecek çalısmaları dengeleyecektir. Enerji isbirliği konusunda SDÖ’nün devreye sokulması Çin-Rus ikili iliskilerini gelistireceği gibi örgüte de ticari isbirliği zemini yaratacaktır.”21 Dkili iliskilerin gelistirilmesi, ÇHC’nin enerji ithalatında hem bölge ülkelerinden hem de Rusya Federasyonu’ndan ucuz enerji tedarikini mümkün kılacaktır. 11 Eylül’den sonra ABD’nin Asya’ya yönelmesi SDÖ’nün bölge üzerindeki etkisini azaltmıstır. Ancak yine de Çin’in bölge üzerine atmıs olduğu adımlar çok kutupluluğa geçiste önemli bir etki yaratması beklenmektedir. 22 

“Rusya ve Çin’in asıl amacı ortak çıkarlar için birlikte hareket etme yeteneğini gelistirerek SDÖ içerisinde ABD’nin Orta Asya politikalarını dengelemek, bölgedeki nüfuzunu azaltmaktır. Bununla birlikte Rusya ve Çin için bölgedeki Amerikan gücünü dengelemek dısında SDÖ’nün öneminin karsılıklı olarak birbirlerini kontrol etmekten kaynaklandığını söylemek de yanlıs olmayacaktır.”23 

2.1.2.Çin Halk Cumhuriyeti’nin Nükleer Enerji Politikası 

Petrol ve doğalgaz kaynaklarının dünya üzerinde esit dağılmaması, kaynakların tükenebilir olması, günes enerjisi üretiminin pahalı olması, rüzgâr enerjisinin depolanması konusundaki teknoloji eksiklikleri ve enerji ihtiyacının fazla olduğu dönemlerde rüzgâr olmaması, kömürün ise gaz salınımının çok olması Çin’i nükleer enerjiye yönlendirmektedir. 

Çin’i sosyalist piyasa ekonomisine geçiren Deng Siaoping; ““Nükleer enerji iyi bir sey, bos vermemek lazım. Fakat biz bu alanda ne yazık ki çok geç kaldık .” demistir. Deng’ın de belirttiği gibi Sovyetlere göre bu çalısmalara biraz daha geç baslayan Çin’in nükleer enerji tarihi 3 döneme ayrılmaktadır: Bunlar geçtiğimiz asırda 80’li yıllardan 90’lı yılların ortasına kadar olan ‘baslangıç dönemi’, 90’lı yılların ortasından 2004 yılına kadar olan ‘küçük ölçekli gelisme dönemi’ ve 2004’ten günümüze devam eden ‘hızlı gelisme dönemidir’.”24 

“Nükleer elektrik santralleri, kömür yataklarına çok uzak olan ve ekonomileri hızla gelisen deniz kıyısı bölgelerindeki yoğun elektrik talebine çok önemli bir katkı yapmaktadır. Genelde nükleer elektrik reaktörleri elektrik talebinin yüksek olduğu kesimlere kurulmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları kabul edilen rüzgâr santralleri ve hidroelektrik santraller ise sanayi bölgeleri dısına insa edilmektedir. Çin’de 1970 yılında baslayan nükleer enerji santralleri kurulması ve evrimsel nükleer elektrik reaktörleri isletilmesi günümüzde çok hızlı 
bir gelisim süreci yasamaktadır. Bu durum Çin’de de “Nükleer Rönesans”, diğer bir deyimle, “ Nükleer Gücün Yeniden Doğusu ” veya “Nükleer Enerjinin Dirilisi” olarak adlandırılmaktadır.”25 

Çin’de on bir adet nükleer enerji reaktörü faaliyet göstermektedir. Diğer taraftan yirmi kadar nükleer reaktör insaatı sürdürülmektedir.[…] Çin, nükleer teknoloji 
perspektifleri içinde çok önemli yer tutan hem nükleer reaktör tasarımı ve nükleer güç santrali yapımı hem de nükleer yakıt çevrimi sektörü dallarında teknolojik olarak kendi kendine yeterli nadir ülkeler konumuna hızla gelmektedir. Bu sekilde “Nükleer Rönesans”, bir baska deyisle,“Nükleer Enerjinin Yeniden Doğusu” felsefesi ya da “Nükleer Gücün Dirilisi” ilkesi Çin’i de sarmıs durumdadır.26 

Japonya Fukusima’daki nükleer kaza nükleer santralleri olan ve nükleer santral kurmayı planlayan devletlerde tartısmalara sebep olmustur. Fakat bu durum suandaki nükleer santrallerinin varlığını etkilememesinin yanında ileride yapmayı planladıkları nükleer santrallerin yapımını da erteletmemistir. Amerika Birlesik Devletleri, Rusya Federasyonu, Hindistan, Fransa ve Kore ise var olan nükleer santrallerini olası bir tehlikeye karsı denetletmislerdir. Almanya 2022’den önce var olan nükleer santrallerinin kapatılmasını planlamaktadır. Brezilya ise insaat halindeki nükleer santralinin yapımını askıya almıstır.27 

Japonya’da meydana gelen bu kaza Çin’in nükleer enerjide atmak istediği büyük adımı baltalamıstır. Yakın dönemdeki nükleer planlamayı bu durum muhakkak ki etkileyecektir. Fakat uzun dönemli planlamada herhangi bir değisiklik yaratmayacaktır. Çin basbakanının yaptığı açıklamaya göre; Çin, mevcut nükleer santralleri denetleyecek, var olan güvenlik seviyesi arttırılacak, insa halindeki santraller denetlenecek en son teknolojiye uymayan santrallerin yapımı durdurulacak, bundan sonra yapılan yeni nükleer santral insa etme basvuruları daha sıkı bir onaylama prosedürüne tabi tutulacaktır, yeni basvurular simdilik askıya alınacaktır.28 

Günes ve rüzgâr enerjisinden tam olarak yararlanamayan Çin fosil yakıtlara göre nispeten temiz olarak kabul edilen nükleer enerjiye yönelmistir. “Çin nükleer enerji konusunda az zamanda çok isler yapmak istemektedir.”29 Bu durum birçok soru isaretini akla getirmektedir. Bu hızlı yükseliste yapılan nükleer santraller gerçekten iyi denetleniyor mu ve yeterince iyi korunuyor mu? Bu sorular Fukusima’daki kazadan sonra artmıstır. Çin yönetiminin kazadan sonra yaptığı açıklamalar soru isaretlerini nispeten bertaraf etmistir. 

Nükleer santrallerle ilgili bir baska sorun da Çin’deki nükleer santrallerin yapımı ve isletilmesinde devlete ait nükleer enerji sirketi yöneticilerini yolsuzluktan yakalanmıstır. Bu da kalite konusunda bazı soru isaretlerini de beraberinde getirmektedir. Büyük atılımın beraberinde kalite standartlarında tavizi de getirmesine sebep olabilir.30 Çin’de meydana gelecek nükleer santral kazası kuskusuz Japonya’dakinden daha fazla sorun yaratacak ve birçok kisinin hayatına mâl olacaktır. 

2.2.Çin Halk Cumhuriyeti’nin Enerji Güvenliği Politikası 

Bir ülkenin enerji arzı veya talebi yapıyor olmasına bağlı olarak enerji politikası da değismektedir. Enerji kaynaklarının yetersiz olması sebebiyle enerji ithalatı yapan bir ülke için enerji arzı ne kadar önemli ise kendi enerji arzından fazla enerji üretip dısarıya ihraç eden ülkeler için de enerji talebi güvenliği çok büyük bir öneme sahiptir. Enerji güvenliği ithal ve ihraç eden ülkelerin karsılıklı olarak birbirine bağlılıklarının göstergesidir.31 

Enerji talep güvenliği, ÇHC’nin dıs politikasında çok büyük bir öneme sahiptir. “Enerji talep güvenliğinde, ülkenin gelismislik düzeyine bağlı olarak bazı farklılıklar söz konudur. Örneğin, gelismis ülkeler için enerji ithalatının kesintisiz akısı önemliyken, ödemeler dengesi açığı bulunan gelismekte olan ülkelerde, enerjinin mümkün olduğu kadar düsük ve sabit fiyatlarda elde edilmesi daha önem tasımaktadır.”32 Çin için fiyatın makul olasından çok enerji akısının devamlı ve güvenli olması enerji güvenliği politikasında büyük bir yere sahiptir. 

2005 yılındaki verilere göre, Çin ABD’den sonra dünyanın en çok enerji tüketen ikinci ülkesidir. 2050 yılına kadar Çin’in dünyanın en gelismis sanayisine sahip olması beklenmektedir. Buna paralel olarak da enerji ihtiyacı daha da artacaktır.33 

Artan enerji ihtiyacını karsılamak için enerjisinin büyük bir kısmını Orta Asya, Ortadoğu’dan karsılamaktadır. Aldığı enerjinin devamlılığını ve güvenliğini sağlamak için bu bölgelerle ilgili aktif politikalar gelistirmektedir. 

Çin enerji konusunda kendi kendine yeterli olduğunu savunmaktadır. Fakat günümüzde enerjide %50 dısa bağımlı haldedir. Buna rağmen kapsamlı bir enerji güvenliği politikası bulunmamaktadır.34 “Çin Halk Cumhuriyeti için “enerji güvenliği”, yeterli enerji kaynaklarına erisim ve enerjiyi sorunsuz elde etme anlamı tasımaktadır.”35 

Çin’in yapmıs olduğu petrol stokunun 30 gün yetebilecek kadar olduğu, diğer gelismis devletlerin ise petrol alımı yapmadığı takdirde petrol stokunun en az 90 gün yetebilecek seviyede olduğu bildirilmektedir. Petrol yalnızca para ile alınabilecek bir sey değildir aynı zamanda siyaset gerektiren bir nesnedir. Çin de bunun farkındadır ve 2020 yılına kadar ABD’den sonra en büyük ikinci petrol rezervine sahip ülke haline gelmeyi amaçlamaktadır. Orta ve uzun vadedeki petrol çıkarlarını korumak için enerji üretimi yapan ülkelerle iliskilerini sağlamlastırma yolunda politikalar izlemektedir. Farklı bölgelerdeki ülkelerle enerji menseili politikalar izleyerek enerji kaynaklarını çesitlendirme yönünde politikalar izlemektedir.36 

Pekin’in enerji politikası üzerinde bes savunmasızlık faktörü önemli rol oynamaktadır. Bunlardan ilki söyledir; Çin kendi petrol sağlayıcılarından uzak bir yerde konumlanmaktadır. […]Çin, ithal ettiği petrolün %90’nını tehlikeli boğazlarda manevra yapan uzun ve büyük tonajlı tankerlerden almak suretiyle 
onlara bağımlıdır. İkincisi, Çin, fakir bir coğrafi yapıya sahip olmanın sıkıntısını çekmektedir ki bu ülkede dünyanın bilinen petrol rezervlerinin sadece %1,3’ü yer almaktadır. Üçüncü olarak talep tedarikin sürdürebileceğinden daha hızlı bir biçimde artmaktadır. Hâlihazırda Çin, dünyanın en büyük ikinci enerji tüketicisidir ve 2005 ile 2010 yılları arasında toplam enerji tüketimindeki artıs küresel artısın %40’ı olarak öngörülmektedir. Dördüncüsü Çin liderleri, küresel arenada küçük bir yere sahip olduklarına inanmaktadırlar. Çin liderleri, daimi Güvenlik Konseyi üyesi olmalarına rağmen, halen gelismekte olan bir ülke oldukları için G-8 kulübünün içine halen kabul edilmemektedir. Son olarak Çin Komünist Partisi Çinlilerin hayat standartlarındaki iyilesmelerin devamına bağlı kalmaktadırlar ki böylece bu görevin yerine getirilmesinin rejiminin varlığını sürdürmesi için hayati olduğuna inanmaktadırlar. Refah enerji talebini getirmektedir ki, 1,4 milyar için bu zorlu bir görevdir.37 

Çin dünyanın en önemli enerji talep edicilerinden biri olarak görülmektedir. 2030 yılında enerji ihtiyacının bu günkünün iki katı olması beklenmektedir. Çin’in enerji talebinin artması beraberinde dünya enerji fiyatlarındaki artısı da getirecektir. Bunun sonucu olarak da Çin, yeni enerji kaynakları için arastırmalar yapmakta ve yeni enerji kaynakları için yeni teknoloji üreten yabancı yatırımcılara maddi destek sağlamaktadır.38 

Çin’in yeni enerji kaynaklarına yönelmesi yalnızca enerji talebinin önümüzdeki yirmi yılda iki katına çıkması beklentisiyle birlikte kendi coğrafyasından uzakta olan bölgelerden temin etmek zorunda olduğu petrol ve doğalgazı da güvenceye alma politikası da yer almaktadır. Yeni enerji kaynaklarının varlığı ile petrol ve doğalgaz ikame edilebilir hale gelecektir. Fakat günümüzde petrol ve doğalgazı ikame edecek baska bir enerji kaynağı yoktur bu sebeple enerji talebini güvence altına almak için petrol ve doğalgazı temin ettiği bölgede aktif politikalar izlemektedir. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

UKRAYNA KRİZİNİN AVRUPA BİRLİĞİ ENERJİ GÜVENLİĞİNE ETKİLERİ, BÖLÜM 2



     UKRAYNA KRİZİNİN AVRUPA BİRLİĞİ ENERJİ GÜVENLİĞİNE ETKİLERİ, BÖLÜM 2


Bu nedenle Rusya geriye kalan Beyaz Rusya, Moldova, Ukrayna, Güney Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinin Batı ile olan yakın iliskilerini kontrol altına almaya çalısmıstır. Özellikle Ukrayna, Moldova ve Gürcistan’ın Avrupa-Atlantik kurumlarına (AB ve NATO) üye olma niyetleri Moskova yönetimini ciddi bir sekilde rahatsız etmistir. 

Rusya yakın çevre olarak tanımladığı bölgeleri kontrol altına almak için o ülkelerde yasayan Rus nüfusunu kullanmıs ve onları korumak için sık sık o ülkelere müdahalede bulunmustur. Bu kapsamda 1997 yılında yasanan çatısmaların ardından Moskova, 180.000 etnik Rus azınlığın yasadığı Moldova’nın Transdinyester bölgesine asker göndermistir. Hâlen bölgede 1.200 askerden olusan bir Rus birliği mevcuttur. Moskova’nın Avrupa’daki son diktatör olarak bilinen Aleksandr Lukasenko yönetimindeki Beyaz Rusya ile iliskileri son 
derece iyi durumda bulunmaktadır. Rusya Baltık ülkelerinde yasayan Rus nüfusu kontrol etmek için bu ülkeler üzerinde de baskı uygulamakta, fakat bu ülkelerin NATO ve AB üyesi olması nedeni ile doğrudan müdahale edememektedir. Rusya sınırları dısında en çok Rus nüfusun yasadığı Ukrayna’da ise Moskova etkinliğini devam ettirmektedir. Özellikle ülkenin doğu ve güney bölgelerinde yasayan Rus nüfus ve Rusça konusan Ortodoks Ukraynalılar Rusya ile tarihi, sosyo-kültürel ve ekonomik bağları mevcuttur. Rusya’nın Kırım’da (Ukrayna’ya bağlı özerk cumhuriyet) iki tane hava üssü ve yine Kırım’ın Sivastopol sehrinde (Kırım içinde özel statüye sahip sehir) deniz üssü bulunmaktadır. Ukrayna ve Beyaz Rusya 
Moskova için stratejik öneme sahip ülkelerdir. Ukrayna olmadan Rusya sadece bir Asya devleti olabilir, Ukrayna ve Beyaz Rusya ile birlikte Moskova bir Avrasya gücüdür.19 

Rusya Gürcistan’ın ayrılıkçı Abhazya ve Güney Osetya bölgeleri ile 1990’lı yılların basından itibaren yakından ilgilenmistir. Bu bölgelerde yasayan Rus nüfusu korumak için bu bölgelere sık sık müdahale etmis ve Abhazya ve Güney Osetya’da askeri üsler kurmustur. Moskova ile Tiflis arasındaki iliskiler Eduard Sevardnadze döneminde (1992-2004) son derece iyi iken, Kadife Devrim olarak bilinen 2003 yılı sonundaki olaylardan sonra iktidara gelen Mikhail Saakashvili döneminde iliskiler kötülesmis ve hatta Rusya’nın 2008 yılında Güney Osetya’da askeri güç kullanması ile kısa süreli bir savas yasanmıstır.20 2013 yılında Saakashvili’nin yerine iktidara gelen Giorgi Margvelashvili döneminde iliskiler tekrar pragmatik temellere oturtulmustur. Mevcut Tiflis yönetimi Batı ile Rusya arasında dengeleri gözetmeye büyük önem vermekte ve daha çok AB ve NATO sistemine entegre olmaya çalısmaktadır. 

Soğuk Savas’ın ardından Ermenistan’ın Azerbaycan’a ait Dağlık Karabağ’ı isgâl etmesi ve Ermenistan’ın Türkiye ile Azerbaycan tarafından tecrit edilmis durumu Güney Kafkasya’nın en önemli sorunlarından bir tanesidir. Bu durum Erivan yönetiminin Moskova’ya yaklasmasına yol açmıstır. Ermenistan hâlihazırda Rusya’nın Güney Kafkasya’daki en önemli stratejik ortağıdır. Rusya’da kolordu büyüklüğünde bir Rus askeri üssü bulunmakta olup (112. Rus Askerî Üssü) Ermenistan sınırları Ruslar tarafından korunmaktadır. 

Güney Kafkasya ülkesi olan Azerbaycan Rusya ile Batı arasında denge politikası takip etmektedir. Sahip olduğu petrol ve doğal gazı Rusya’ya bağımlı olmadan 
Gürcistan ve Türkiye üzerinden Batı pazarlarına ulastırmak isteyen Azerbaycan ’da Rusya’nın Gebele Askerî Rardar Üssü bulunmaktadır.21 

Bu üs Moskova’nın Ortadoğu’yu kontrol etmesi açısından stratejik öneme sahiptir. Bakü AB ve NATO ile iliskiler gelistirmekle birlikte, Avrupa-Atlantik kurumları ile arasına Rusya’yı rahatlatacak mesafeyi koymaya dikkat etmektedir. 

Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’dan olusan Orta Asya Rusya tarafından yakın çevre olarak değerlendirilmektedir. Bölgede Çin, İran ve Türkiye gibi aktörlerin yanı sıra Birlesik Devletler de Afganistan harekâtının ardından Orta Asya’da varlık göstermeye baslamıstır. Rusya bu bölgede yer alan enerji kaynaklarını ve enerji aktarım hatlarını kontrol altında tutmaya çalısmaktadır. Bu bölgede yer alan enerji kaynaklarının kendi üzerindenBatı pazarlarına ulasmasını istemektedir. Bölge ülkeleri ile 
yaptığı ikili antlasmalarla bunu sağlamaya çalısmaktadır. Bölge ülkeleri de Rusya’ya olan bağımlılığı azaltmak için alternatif güzergâhlar ve pazarlar aramaktadır. Bu noktada Çin en önemli pazar olarak görülmektedir. 

1990’lı yıllarda Birlesik Devletler daha çok Ortadoğu’ya öncelik vermis ve AB de entegrasyon sürecine odaklanmıstır. Bu dönemde Batı’nın Rusya’nın yakın çevre olarak tanımladığı bölgelerle iliskisi sınırlı kalmıstır. Rusya bu dönemde Çeçenistan sorununu halletmistir. 2000’li yıllarda ise durum daha da farklılasmıstır. AB ve NATO 2004 yılında Baltık ülkelerini bünyesine almıs, Ukrayna ve Gürcistan da bu sürece dâhil olmak istemislerdir. Moskova yönetimi
Baltık ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarına dâhil olasını engelleyememis, fakat Ukrayna ve Gürcistan’ın Batı sistemi içerisinde yer almasına siddetle karsı çıkmıstır. Rusya’da 1 Ocak 2000’de devlet baskanı olan Vladimir Putin güçlü ordu, istikrarlı siyaset ve büyüyen ekonomi politikası ile Rusya’yı tekrar kürsel aktör konumuna yükseltmistir. 2003 yılında Birlesik Devletlerin Irak harekâtının bir sonucu olarak dünyada artan enerji fiyatları petrol ve doğal gaz ihraç eden Rusya’nın ekonomik durumunu daha da iyilestirmistir. Rusya’nın Putin yönetimi ile birlikte yakaladığı istikrar Rusya’yı yeniden küresel sistemi etkileyebilecek bir aktör konumuna yükseltmistir. 

Güçlenen Rusya uluslar arası sistemin Batı merkezli tek kutuplu yapısına itiraz etmis ve bunu da Putin bizzat kendisi ifade etmistir. Rusya’ya göre 21. yüzyılda uluslar arası sistem, içinde küresel ve bölgesel aktörlerin yer aldığı çok kutuplu bir yapıdır. Bu nedenle Moskova yönetimi AB ve NATO’nun doğu yönünde genislemesine karsı çıkmıstır. Güçlenen Rusya BDT’yi daha etkin hâle getirmek için 2002 yılında Kollektif Güvenlik Antlasması Örgütünü kurmustur. Rusya ile birlikte Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan 
bu örgütün üyesidirler. Bu örgüt saldırı karsısında kollektif savunmayı, sınırların ortak korunmasını ve terörle ortak mücadele edilmesini öngörmektedir. Bununla birlikte ilk kez 2000 yılında Rusya, Kazakistan, Belarus, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından Avrasya Ekonomik Topluluğu ismiyle kurulan örgüt; Rusya, Kazakistan ve Belarus arasında yapılan yeni bir anlasma ile 1 Ocak 2010 tarihinde Avrasya Gümrük Birliği'ne dönüstürülmüstür. 29 Mayıs 2014’te imzalanan antlasma ile de Gümrük Birliği Avrasya Ekonomik Birliği'ne 
dönüsmüs durumdadır ve 1 Ocak 2015'ten itibaren de Avrasya Birliği'ne dönüsecektir. 

Kırgızistan, Tacikistan ve Ermenistan’ın Avrasya Birliği’nin üyesi olması beklenmektedir.22 

Rusya ve Çin’in liderliğinde 1996 yılında kurulan ve daha sonra kurumsallasan Sangay İsbirliği Teskilâtı ise hem uluslar arası sistemin çok kutuplu yapıda olduğunu göstermekte hem de Rusya’nın Orta Asya’da Çin ile isbirliği yaparak O’nu bölgede sınırlandırma stratejisi olarak değerlendirilmektedir. Teskilâtın üyeleri; Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’dır. Hindistan, Pakistan, Dran, Afganistan ve Moğolistan gözlemci üye Türkiye, Beyaz Rusya ve Sri Lanka ise diyalog ortaklarıdır.23 Moskova yönetimi olusturduğu bu siyasi, askeri ve ekonomik ortaklıklarla AB ve NATO’nun doğu yönünde genislemesini engellemeye çalısmıstır. Bununla birlikte enerji kaynak alanlarını ve enerji aktarım hatlarını kontrol altında bulundurarak enerji ihracatı noktasında tekel olma politikasını takip etmektedir. 

Avrasya’nın batı tarafındaki ittifak sistemine (Avruap-Atlantik kurumları) baktığımızda soğuk savas sonrası dönemde kendilerini yenilediklerini görmekteyiz. Bu yenilenme hem genisleme yolu ile yeni üyeler alma hem de yapısal değisiklikler seklinde gerçeklesmistir. AB ve NATO’nun doğu yönünde genislemesine paralel olarak ABD’nin öncülüğünde 1997 yılında Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova arasında daha sonra 2006 yılında adı “Demokrasi ve Ekonomik Gelisme İçin Organizasyon-GUAM” olarak 
değistirilen GUAM teskilâtı kurulmustur. Birlesik Devletler bu teskilât ile Moskova’nın bu ülkeler üzerindeki baskısını azalmak ve bu ülkelerin bağımsızlıklarını güçlendirmek istemistir. 1999-2005 yılları arasında Özbekistan bu teskilâta üye olmus ve daha sonra ayrılmıstır. Bu yıllarda teskilât GUUAM olarak adlandırılmıştır. Türkiye ve Litvanya teşkilâtın gözlemci üyeleridir.24 

21’inci yüzyılda Doğu Avrupa, Karadeniz, Güney Kafkasya, Hazar Havzası ve Orta Asya’da Rusya ile Batı arasındaki jeopolitik rekabet devam etmektedir. Bu rekabet enerji kaynakları ve enerji kaynakları aktarım hatlarının kontrolü noktasında sürmektedir. Ukrayna ve Gürcistan’ın AB ve NATO üyelik niyetleri son 10 yılda önemli sorunları ve çatısmaları da beraberinde getirmistir. Gelecek dönemde Rusya ile Batı (AB ve NATO) arasındaki rekabetin Ukrayna, Moldova ve Gürcistan üzerinden yürütüleceği görülmektedir. Bu üç ülke enerji 
kaynaklarının Batı pazarlarına ulaştırılmasında kilit aktör konumunda bulunmaktadırlar. Bu üç ülkenin hangi tarafta kalacağı jeopolitik rekabetin de sonucunu belirleyecektir. 21 Kasım 2013’te Ukrayna’da baslayan ve giderek derinlesen krizi de bu jeopolitik rekabetin bir parçası olarak okumak gerekmektedir. Bu kapsamda Ukrayna krizi AB’nin enerji güvenliği konusu ile yakından ilgilidir. 

Ukrayna Krizi ve AB Enerji Güvenliği 

2003 ve 2004 yıllarında Gürcistan (Kadife/Gül Devrimi) ve Ukrayna’da (Turuncu Devrim) yasanan renkli devrimlerin bir sonucu olarak Kiev ve Tiflis’te Avrupa-Atlantik kurumlarına entegre olmak isteyen yönetimler iktidara gelmistir. 2004-2013 yılları arasında Mikhail Saakashvili yönetimindeki Gürcistan’da Rusya ile iliskiler zayıflamıs, ABD ve AB ile yakın iliskiler gelistirilmistir. NATO ve AB üyeliği temel hedef olarak belirlenmistir. Bu durumu Güney Kafkasya’daki çıkarlarına aykırı gören Moskova ise 2008 yılında Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgesi Güney Osetya’ya bu bölgede yasayan Rusları koruma bahanesi ile müdahale etmistir. Moskova 2008 yılında yaptığı bu müdahale ile Gürcistan’ın ve Batı’nın Güney Kafkasya’daki girisimlerinin önüne geçmistir. Rusya Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanımıs ve bu bölgelerde askerî üsler tesis etmistir. Rusya Gürcistan müdahalesinin ardından dikkatini Ukrayna üzerine yoğunlastırmıstır. 

2005 yılında Ukrayna’da iktidara gelen Batı yanlısı Victor Yusenko 2010 yılında yapılan seçimlere katılmamıs, onun yerine basbakan Yulia Timesenko eski basbakanlardan Rusya yanlısı Victor Yanukoviç’e karsı yarısmıstır. Rusya’nın, Ukrayna’daki Rusların ve Rusya yanlısı Ukraynalıların desteğini alan Yanukoviç seçimi kazanarak Kiev’de iktidarı ele almıstır. Bu iktidar değisimi ile 2005-2010 yılları arasında Ukrayna’da hâkim olan Batı yanlısı eğilim Kiev yönetiminden uzaklastırılmıstır. 2010 yılında Yulia Timesenko Rusya ile yaptığı bir doğal gaz antlasmasında usulsüzlük yaptığı ve ülke çıkarlarını korumadığı için yedi yıl hapse mahkum edilmistir.25 Yanukoviç’in muhalif grupları bastırma girisimi olarak değerlendirilen bu hareket ABD ve AB tarafından kınanmıs ve Timesenko’nun hapisten çıkarılması için Kiev Yönetimine baskı yapılmıstır. 

Victor Yanukoviç iktidara gelir gelmez Rusya ile Ukrayna arasındaki iliskileri gelistirme yönünde adımlar atmıstır. Öncelikle süresi 2017 yılında dolacak olan Rusya’nın Sivastopol (Kırım) askeri üssünün süresini yapılan bir antlasma ile 25 yıl uzatmıstır.26 Rusya bu antlasma ile hem Kırım hem de Karadeniz üzerinde jeopolitik avantaj elde etmistir. Bu üssün kira geliri de Ukrayna’ya satılan doğal gaz üzerinden ödenmeye baslanmıstır. Yine bu dönemde Rusya ile Ukrayna arasında serbest ticaret antlasması imzalanmıstır. Yapılan bu serbest ticaret antlasması Ukrayna’nın endüstri bölgesi olan doğusunda (Harkiv, Luhansk ve Donetks) yasayan Rusların ve Rusya yanlısı Ukraynalıların ekonomik olarak Rusya ile daha da entegre olmasını sağlamıstır. 

Victor Yanukoviç NATO ile iliskilerini azaltırken, ekonomik gerekçelerle AB ile olan iliskilerini devam ettirmistir. AB’nin 2009 yılında baslattığı Doğu Ortaklığı (Eastern Partnership) programına Beyaz Rusya, Moldova, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’la birlikte yer almıstır. Buna rağmen, Rusya’nın sahip olduğu doğal gaz ve petrolün Avrupa pazarlarına aktarılmasında önemli bir transit ülke konumunda olan Ukrayna’nın 2010 yılından itibaren Rusya’nın etkisi altında olduğunu söyleyebiliriz. AB enerji güvenliğini göz önünde bulundurarak Ukrayna’nın Avrupa-Atlantik kurumlarına dâhil olmasını, serbest piyasa ekonomisine tam geçis yapmasını, demokrasi, insan hakları, azınlıkların korunması ve hukuk devleti konusunda gerekli reformları yapmasını ve her seyden önemlisi Moskova’nın etkisinden kurtulmasını istemistir. Bu kapsamda AB Ukrayna ile Doğu Ortaklığı programı çerçevesinde Ortaklık ve Kapsamlı Serbest Ticaret Antlasması yapmak istemistir. Brüksel ve Kiev arasındaki müzakereler sonucu söz konusu antlasmaların 28-29 Kasım 2013’te AB’nin 
Vilnius Zirvesinde imzalanması kararlastırılmıstır. Bahse konu antlasmaların Ukrayna açısından önemli kazançlar getireceği bir gerçek olduğu için Yanukoviç yönetimi bu antlasmaları imzalamak istemistir. AB antlasmaların imzalanabilmesi için Timesenko’nun serbest bırakılmasını sart kosmustur. Fakat Yanukoviç en önemli siyasi rakibinin serbest bırakılması konusunda isteksiz davranmıstır. Bununla birlikte Moskova yönetimi AB ile Ukrayna arasında yapılacak kapsamlı serbest ticaret antlasmasının Rusya’nın ekonomik 
çıkarlarına zarar vereceğini açıklamıs, eğer antlasma imzalanırsa Ukrayna’ya olan doğal gaz akısını keseceğini açıklamıstır. Bu durum hem Rus doğal gazına bağımlı Ukrayna ve Avrupa’yı hem de transit geçisten kazanç sağlayan Ukkrayna’yı doğrudan etkilemistir. 

Yanukoviç, Vilnius Zirvesinden önce AB’ye basvurarak doğal gaz kesintisinden kaynaklanacak Ukrayna’nın ekonomik kayıplarının karsılanmasını istemis ve 10 milyar dolarlık bir yardım talep etmistir. Fakat kriz içerisinde bulunan AB bu yardımı çok bularak vermek istememistir. Bunun üzerine Yanukoviç Vilnius’ta söz konusu antlasmaları imzalamamıs ve aynı zamanda Timesenko’yu da serbest bırakmamıstır. Bütün bu olaylar baskent Kiev’de 21 Kasım 2013’ten itibaren AB ile ortaklık ve kapsamlı serbest ticaret antlasmasının imzalanması yönünde gösterilerin baslamasına yol açmıstır, 28-29 Kasım 2013’te Vilnius’ta antlasmaların imzalanmaması üzerine gösteriler daha da yoğunlasmıstır.27 

AB ile ortaklık ve kapsamlı serbest ticaret antlasmasını imzalamayan Yanukoviç Rusya ile olan iliskilerini daha da sıkılastırmıstır. Moskova ve Kiev arasında 17 Aralık 2013’te imzalanan antlasma ile Moskova Ukrayna’ya 15 milyar dolar yardım yapma taahhüdünde bulunmustur. Bununla birlikte bin metreküpü 400 $’dan sattığı doğal gazın fiyatını 285.5 dolara indirmis ve Yanukoviç yönetimine olan desteğini sürdüreceğini beyan etmistir. Kiev ile Moskova arasındaki bu antlasma Batı yanlısı grupların tepkilerini daha da arttırmıs ve gösteriler daha da yoğunlastırmıstır. Yanukoviç gösterilerin önünü alabilmek için mecliste çoğunluğu olan kendi Bölgeler Partisi vasıtasıyla gösterileri, haberlesme, internet, yürüyüs ve protestoları kısıtlayan bir yasa kabul ettirmistir. Bu ise gösterilerin daha da artmasına ve Yanunkoviç karsıtlığına dönüsmesine yol açmıstır. ABD ve AB de Kiev yönetimi üzerindeki baskılarını arttırmıstır. Bütün bu baskıların sonucu olarak 21 Subat 2014’te Victor Yanukoviç ülkeyi terk etmistir. Ukrayna’da devlet baskanlığı seçimlerinin yapılacağı 25 Mayıs 2014 tarihine kadar muhaliflerden olusan geçici bir yönetim kurulmustur. Moskova bu olayı bir darbe olarak değerlendirmis, geçici yönetimi tanımamıs, Ukrayna’ya 
yapacağı yardımları askıya almıs ve doğal gaz fiyatını 285.5 $’dan 485.5$ çıkarmıstır.28 Buna karsılık ABD ve AB geçici yönetimi tanımıs ve yeni Kiev yönetimine siyasi, diplomatik ve ekonomik destek vermistir. 

Geçici yönetimin göreve gelmesi ile birlikte Ukrayna’nın doğu ve güneyinde yasayan Rusya yanlıları yönetime karsı ayaklamıslar ve yeni bir durum ortaya çıkmıstır. Bu gösteriler Rusya tarafından desteklenmistir. Geçici yönetim bu ayaklanmalara karsı sert tedbirler almıs ve bu gösterileri terörist hareketler olarak değerlendirmistir. Rusya geçici yönetimin Rusya yanlısı gruplara karsı tedbirlerine siddetle karsı çıkmıs ve Ukrayna’da yasayan Rusların ve 

Rusça konusan halkların çıkarlarını korumak için müdahale edeceğini söylemistir. Bu kapsamda Kırım’daki olaylar artmıstır. Kırım’da yasayan 2 milyon halkın %59’u Rus, %12’si ise Tatarlardan olusmaktadır ve geriye kalanlar ise Ukraynalıdır. Bu bölgede yasayan halk, yasanan olaylar karsısında kendi meclisleri vasıtasıyla bağımsızlık için referandum kararı almıslarıdır. 16 Mart 2014’te yapılan referandumla Kırım bağımsızlığını ilân etmis ve Rusya’ya katılmaya karar vermistir. Bu karar Rusya tarafından kabul edilmis ve böylece 
Kırım Rusya tarafından ilhak edilmistir. Bu ilhak uluslar arası kamuoyu tarafından kabul edilmemistir. 

Kırım’ın ilhakı Ukrayna’da yasanan krizi daha da derinlestirmis, Kiev yönetimi ile Moskova arasındaki iliskiler daha da bozulmustur. ABD ve AB Rusya üzerinde baskı olusturmus, Kırım’ın ilhakında sorumlu gördükleri bazı Rusya ve Ukrayna vatandaslarına yaptırım kararı almıslardır. Bu kisilerin seyahatlerine kısıtlama getirilmis, ticari faaliyetleri askıya alınmıs ve hesapları dondurulmustur. Kırım’ın ilhakından sonra Rusya’nın Karadeniz havzasında stratejik üstünlük sağladığı değerlendirilmektedir. 

Kırım’ın ilhakından sonra Ukrayna’nın doğusunda Harkiv, Luhansk ve Donetsk’te Moskova’nın desteği ile gösteriler daha da artmıstır. Ukrayna bu bölgelere müdahalede bulunmus ve fakat silahlı gruplar karsında basarılı olamamıstır. 
Bununla birlikte Rusya Ukrayna’nın doğu sınırına asker yığmıs ve askeri tatbikatlar icra etmeye baslamıstır. Gelisen bu durum krizi daha da derinleş tirmiş, Batı Ukrayna’ya desteğini açıklamıs ve yaptırım uyguladığı kisi sayısını arttırmıstır. ABD yaptırımlar konusunda daha ısrarcı davranırken, Rusya ile ekonomik iliskileri olan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri yaptırımlara karsı çıkmıstır. 
Rusya ile AB arasındaki ticaret hacmi yaklasık 330 milyar dolardır.29 Rusya ile ABD arasında ise ticaret hacmi yaklasık 38 milyar dolardır. Bu rakamlarda göstermektedir ki ekonomik açıdan Rusya ve AB birbirlerine bağımlıdırlar. Bu nedenle ekonomik yaptırımlar konusunda ABD ile AB arasında görüs farklılıkları bulunmaktadır. Bu durum Moskova’nın elini güçlendirmektedir. Bununla birlikte Polonya ve Baltık ülkeleri kendilerini Rusya’nın yakın tehdidi altında gördükleri için yaptırımların arttırılmasını ve kendi ülkelerinde NATO’nun varlığının arttırılmasını istemisleridir. 

25 Mayıs 2014 seçimlerini Ukrayna’da Batı yanlısı Petro Poresenko kazanmıs, seçimler ülkenin doğu ve güneyi ile Kırım’da yapılamamıstır. Rusya kendi üzerindeki baskıları azaltmak ve ekonomik yaptırımları hafifletmek için seçimlerden önce Ukrayna’nın doğusundaki tatbikatlarını durdurmus ve askerlerini geri çekmistir. Bu durum Batı tarafından memnuniyetle karsılanmıstır. Rusya Petro Poresenko’yu tanımıs ve onunla sorunun çözümü için dolaylı müzakereler gerçeklestirmistir. Moskova Ukrayna’da yasayan Rusların ve Rusça konusan halkların çıkarlarını koruyacağını belirtmis, Ukrayna’da ayrılıkçılara destek verdiği yönündeki iddiaları reddetmistir ve Kiev yönetimine ayrılıkçılarla müzakere etmesini söylemistir. Bununla birlikte seçimlerden önce Dunbass olarak bilinen bölgede Luhansk Halk Cumhuriyeti ve Donetsk Halk Cumhuriyeti adı ile bağımsızlık ilanları gerçeklesmistir. 

Poresenko yönetimi Batı’nın da desteğini arkasına alarak Beyaz Rusya’nın baskenti Minsk’te ayrılıkçılarla görüsmüstür. Görüsmelere Ukrayna adına eski devlet baskanı Leonid Kuçma, ayrılıkçıların temsilcileri ve Rusya katılmıstır. Bu müzakere süreci devam etmekle birlikte, henüz bir çözüme ulasılamamıstır.30 

Moskova kendisi ile Kiev arasındaki sorunları ekonomik temelli olarak tanımlamıstır. 28 Haziran 2014’te AB ile Ukrayna’nın ortaklık ve kapsamlı serbest ticaret antlasması imzalaması Moskova’yı rahatsız etmistir. Moskova Ukrayna’ya olan doğal gaz akısını durdurmustur. Bu antlasmanın Ukrayna ile arasında mevcut serbest ticaret antlasması nedeni ile kendi çıkarlarına zarar verdiğini belirtmistir. Bu antlasmanın uygulanması AB tarafından bir yıl ertelenmistir. Moskova ikinci sorun alanı olarak Ukrayna’nın birikmis doğal gaz 
borçlarını göstermistir. Yaklasık 4,5 milyar $ olarak açıklanan borçların Kiev tarafından hemen ödenmesini istemistir. Kiev bu borcun bir kısmını ödese de tamamını kapatamamıs ve iki ülke arasındaki anlasmazlık devam etmistir. Bir diğer sorun ise Rusya’nın Ukrayna’ya pahalı doğal gaz satmasıdır. Rusya Beyaz Rusya’ya bin metre küpü 170 dolar, Ermenistan’a 189 dolardan dola gaz satarken, Ukrayna’ya 485,5 dolardan satmaktadır. AB ülkelerine ise ortalama 385 dolardan doğalgaz satmaktadır. Rusya AB üyesi ülkelere de farklı fiyatlar 
uygulamaktadır.31 

Kendisi ile yakın stratejik ilsikileri bulunan ülkelere daha uzcuz doğal gaz satarken, bazı ülkelere ise yüksek doğal gaz uygulamaktadır. Bu durum aynı ekonomik sistem içinde bulunan AB üyesi devletler arasında haksız rekabete yol açmaktadır. AB ortak bir dıs ve güvenlik politikası belirleyememenin yanında aynı zamanda ortak bir enerji politikası üretebilecek mekanizmaları da olusturamamıstır. Bu nedenle üye ülkeler arasında farklılıklar bulunmaktadır. 

Bu durumdan mağdur olan AB üyesi devletler Birlik içerisinde “Enerji Birliği”nin tesis edilmesini istemektedirler. Hâlihazırda Birlik düzeyinde enerji politikalarının olusturulmasında üye devletler arasında oy birliği esası uygulanmaktadır. Enerji politikaları Komisyon’un bu islerden sorumlu üyesi tarafından koordine edilmektedir. 

Ukrayna’da Kiev yönetimi ile ayrılıkçılar arasında 5 Eylül 2014 tarihinden buyana bir ateskes durumu söz konusu olsa da ülkenin güney ve doğusundaki çatışma lar devam etmekte ve Kırım’ın Rusya tarafından isgâl edilmis durumu sürmektedir. 

Ukrayna özellikle 2003 yılından itibaren Rusya ile Batı (ABD ve AB) arasında yasanan jeopolitik rekabete konu olmustur. Avrasya’da doğu ile batıyı birbirine bağlayan coğrafî konumu ile Ukrayna jeostratejik öneme sahip bir ülkedir. Ukrayna’da ülkenin doğu ve güneyinde yasayan Ruslar ve Rusça konusan Ukraynalılar Moskova ile yakın iliskiler gelistirmek istemektedir. Ülkenin bu kesimi ekonomik olarak Rusya ile entegre olmus durumdadır. Milliyetçi Ukraynalılar ise ülkenin orta ve batı kesimlerinde yasamakta, 
genellikle tarımla uğrasmakta ve AB ülkeleri ile tarıma dayalı ticari iliskiler gelistirdikleri için AB ile uyum sağlamak istemektedirler. Ukrayna’nın doğu ve batı kesimlerinin mevcut bu durumu Ukrayna’da meydana gelen gelismelerin de temel sebebidir. ABD ve AB ile Rusya arasındaki rekabet Ukrayna’daki bu ayrısma üzerinden yürütülmektedir. 

Ukrayna’nın hem kendisi hem de AB üyesi ülkeler ekonomileri için gerekli olan enerjinin önemli bir kısmını Rusya’dan ithal etmektedirler. Enerji konusunda Rusya’ya bağımlılık Ukrayna’da %60, AB’de ise %30 seviyelerindedir. Bu bağımlılık Ukrayna ve AB’de hassasiyet yaratmaktadır. Buna karsılık olarak Rusya’da enerji ihracatının 2/3’ünü Avrupa’ya yapmaktadır. Rus ekonomisi enerji ihracatına dayanmakta, AB üyesi ülkelerden de ithalat yapmaktadır. Kısacası AB ve Rusya arasında ekonomik karsılıklı bağımlılık olusmus 
durumdadır. Ukrayna bu ekonomik karsılıklı bağımlılığın düğüm noktasıdır. Ukrayna’da yasanan kriz bu nedenle AB ve Rusya’da ciddi rahatsızlık yaratmıs ve ekonomik kayıplara yol açmıstır. Rusya ile yakın ekonomik iliskileri olan Almanya, İtalya ve Fransa gibi büyük ülkelerle, bazı Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ulusal ekonomik çıkarlarını düsünerek Rusya’ya uygulanan yaptırımlara karsı çıkmıstır. 

5 Eylül 2014’te yapılan ateskes sonrası dönemde Poresenko ülkenin doğu ve güney bölgelerinde yasayan ayrılıkçılara özerklik verilmesi ve ağır suçlara karısmayan tutukluların serbest bırakılması için çalıstıklarını açıklamıstır. Kırım’ın Rusya tarafından isgâl edilmis durumu ise sürmektedir. Ukrayna ile Rusya arasında doğal gaz fiyat anlasmazlığı devam etmekte ve Kiev’in Moskova’ya ödenmemis doğal gaz borcu bulunmaktadır. Önümüzdeki günlerde bu konuların çözümü gerekecektir. Ekonomik krizden kurtulmaya çalısan AB ekonomisi için enerjinin istikrarlı bir sekilde temini ve yaklasan kıs nedeni ile doğal gazın Avrupa’ya kesintisiz aktarılması önem arz etmektedir. 

Sonuç 

Soğuk Savas’ın sona ermesi bir dönemi sona erdirmis ve yeni bir uluslararası sistemin doğmasına zemin hazırlamıstır. Tek kutuplu dünya söylemlerine karsın uluslararası sistem Batı’nın görece güç kaybı ve diğerlerinin de güç kazanması ile çok kutuplu bir yapıya doğru evrilmistir. 11 Eylül terör saldırıları ve ardından Birlesik Devletlerin Afganistan ve Irak harekâtları İslâm dünyası ile Batı’nın karsı karsıya gelmesine neden olmustur. Artık uluslararası sistemdeki ayrısma medeniyetler üzerinden okunmaya baslanmıstır. 

2003 yılında Washington’un Ortadoğu’ya müdahalesi enerji fiyatlarında artısa neden olmus ve enerji ihracatçısı ülkelerin finansal sermaye birikimleri artmıstır. Bu kasamda Putin yönetimi ile siyasi istikrarı yakalayan Rusya, eski küresel güç konumuna dönmek için siyasi, ekonomik ve askeri çabalarını arttırmıstır. Bu durum ABD ( NATO) ve AB’nin tepkisi ile karsılasmıstır. AB’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığı ve karsılıklı ekonomik bağımlılık Avrasya coğrafyasındaki jeopolitik iliskileri de doğrudan etkilemistir. Rusya sahip olduğu enerji kaynaklarının ve bu enerji kaynaklarını dünya pazarlarına ulastıracak aktarım hatlarının güvenliğini en öncelikli politika olarak belirlemistir. Bununla birlikte yaptığı ikili antlasmalarla Hazar havzası enerji kaynaklarını da kontrol etmek istemistir. Hazar havzası enerji kaynaklarının kendi üzerinden Batı pazarlarına ulastırılması Moskova tarafından öncelikli bir politika olarak belirlenmistir. 

Rusya’nın sahip olduğu enerji kaynaklarının Avrupa pazarlarına ulastırılmasında en ekonomik yol olan boru hatları Ukrayna üzerinden geçmektedir. Enerji aktarım hattı ülkesi olması nedeni ile Ukrayna Rusya tarafından stratejik öneme sahip bir ülke olarak görülmüstür. 

Bununla birlikte Rusya’nın sınırlanması ve enerji üzerindeki tek elinin kırılması açısından Ukrayna, Moldova ve Gürcistan gibi ülkeler de Batı tarafından stratejik öneme sahip ülkeler olarak değerlendirilmistir. 21 Kasım 2013’te baslayan Ukrayna krizini Avrasya’daki jeopolitik rekabetin bir sonucu olarak okumak gerektiğini değerlendiriyoruz ve bu krizin orta ve kısa vadede de çözümünün zor olacağını düsünüyoruz. 


DİPNOTLAR;


1 Uluslararası Ekonomik Göstergeler Raporu, TC Kalkınma Bakanlığı, Ankara, 2013, s.9,13,14,18,3739,59,60. 
2 BP Statistical Review of World Energy, June 2013, http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/statisticalreview/
statistical_review_of_world_energy_2013.pdf, (Erisim 25.09.2014). 
3 Jan Frederick Braun, “EU Energy Policy Under the Treaty of Lisbon Rules: Between a New Policy and 
Business as Usual”, EPIN Working Paper No:31, 2011, 
http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2001357, (Erisim 25.09.2014). 
4 Energy Production and Imports, 
http://epp.eurostat.ec.europa.eu/statistics_explained/index.php/Energy_production_and_imports , (Erisim 25.09.2014). 
5 Patrick Pouyanné, “Increasing European Energy Production”, Brussels, 2014, 
http://ec.europa.eu/energy/events/doc/20140521_essc_presentation_patrick_pouyanne.pdf, (Erisim 25.09.2014). 
6 Helena Smith, “US Vice-President Joe Biden Pushes Energy Cooperation in Visit to Cyprus”, 
http://www.theguardian.com/world/2014/may/22/us-vice-president-joe-biden-visits-cyprus-energy-cooperation, (Erisim 25.09. 2014). 
7 Cornelius Adebahr, “Easing EU Sanctions to Iran”, Carnegie Endowment for International Peace, 
http://carnegieendowment.org/2014/06/16/easing-eu-sanctions-on-iran, (Erisim 25.09.2014). 
8 Bilge Adamlar Kurulu Raporu, Rapor No:60, Dstanbul, 2014, s.11-14, 
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014042413kafkasya-raporu-internet1.pdf, (Erisim 25.09.2014). 
9 Hasan Selim Özertem, “Ukrayna’daki Krizin Avrupa Enerji Güvenliğine Etkisi”, USAK Analist Dergisi, Ankara, Temmuz 2014, s.80-81. 
10 Doğal Gaz Piyasası 2013 Yılı Sektör Raporu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Ankara, 2013, s.4-5. 
11 Petrol Piyasası 2013 Yılı Sektör Raporu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Ankara, 2013, s.2-4. 
12 Emine Filoğlu, “Dünya’da ve Türkiye’de Doğal Gaz ve Shale Gas (Kaya Gazı) Teknolojileri ve Ticareti”, Uluslararası Enerji ve Çevre Konferansı Sunumu, 25.04.2013. 
13 AB Nükleer Güvenlik Düzenlemelerini Sıkılastırıyor, 
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ab-nukleerguvenlik-duzenlemelerini-sikilastiriyor-029799, (Erisim 12.06.2014). 
14 David Buchan, Europe’s Energy Security -Caught Between Short-term Needs and Long-term Goals, The 
Oxford Institute for Energy Studies, July 2014, s.5., http://www.oxfordenergy.org/2014/07/europes-energy-
security-caught-between-short-term-needs-and-long-term-goals/, (Erisim 25.09.2014). 
15 Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, İstanbul, 39. Baskı, 2009, s.109-115. 
16 Aleksandr Dugin, Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklasım, çev.Vügar Dmanov, Küre Yayınları, İstanbul, 2003, s.359-360. 
17 Olesya Aldushenko, Russia interested in the Russian diaspora living abroad, Russia Beyond the Headlines, 1 October 2012, http://rbth.com/articles/2012/10/01/russia_interested_in_the_russian_diaspora_living_abroad_ 
18739.html, (Erisim 25.09.2014). 
18 Haydar Çakmak, Avrupa Birliği’nin Etnik Yapısı, Kripto Yayınları, Ankara, 2012, s.42,80,89. 
19 Zbigniew Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası, çev. Yelda Türedi, Dnkilâp Yayınları, İstanbul, 2005, s.133. 
20 M. Vedat Gündüz, Kafkasya’da Siyaset, Kadim Yayınları, Ankara, 2012, s. 254-256. 
21 Bilge Adamlar Kurulu Raporu, Rapor No:60, İstanbul, 2014, s.17-20, 
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014042413kafkasya-raporu-internet1.pdf, (25.09.2014). 
22 The Eurasian Union The other EU, The Economist, 
http://www.economist.com/news/europe/21613319-why-russia-backs-eurasian-union-other-eu, (Erisim 23 August 2014) 
23 Marina Sorkina, “Shanghai Cooperation Organisation (Geopolitics at the Crossroads of Eurasia)”, s.53-81, 
http://lib.ugent.be/fulltxt/RUG01/001/458/385/RUG01-001458385_2011_0001_AC.pdf, (Erisim 10.08.2014). 
24 Bilge Adamlar Kurulu Raporu, “Karadeniz’deki Gelismeler ve Türkiye, Rapor No:62, İstanbul, 2014, s.11, 
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014090344karadeniz1.pdf, (11.09.2014). 
25 Uğur Özgöker, “Yeni Soğuk Savas esiğinde: Ukrayna ve Kırım”, 
http://www.euractiv.com.tr/politika-000110/analyze/ugur-ozgoker-yeni-soguk-savas-esiginde-ukrayna-ve-kirim-029313, (Erisim 12.03.2014). 
26 RussiantroopsstormUkrainianbasesinCrimea,
http://www.bbc.com/news/world-europe-26698754,(Erisim22.03.2014). 
27 Max Fisher, “What is the Ukraine Crisis?”, 
http://www.vox.com/cards/ukraine-everything-you-need-toknow/what-is-the-ukraine-crisis, (Erisim 03.09.2014). 
28 “Ukrayna ile Rusya Arasındaki Anlasmazlık Yeni Doğalgaz Krizine Yol Açtı”, 
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ukrayna-ile-rusya-arasindaki-odeme-anlasmazligi-yeni-dogalgaz-krizibeklentisine-yol-acti-029672, (Erisim 03.09.2014). 
29 Uluslararası Ekonomik Göstergeler Raporu, TC Kalkınma Bakanlığı, Ankara, 2013, s.106-107. 
30 Nick Cunningham, “Russia Needs to Sell Gas More Than EU Needs to Buy It”, 
http://oilprice.com/Energy/Energy-General/Russia-Needs-to-Sell-Gas-More-than-EU-Needs-to-Buy-it.html, (Erisim 04.03.2014). 
31 “Ukrayna ile Rusya Arasındaki Doğalgaz Görüsmeleri Sonuçsuz Kaldı”, 
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ukrayna-ile-rusya-arasindaki-dogalgaz-gorusmeleri-sonucsuz-kaldi-029816, (Erisim 16.06.2014). 

KAYNAKÇA 

“Ukrayna ile Rusya Arasındaki Anlasmazlık Yeni Doğalgaz Krizine Yol Açtı”, 
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ukrayna-ile-rusya-arasindaki-odeme-anlasmazligi-yeni-dogalgaz-krizi-beklentisine-yol-acti-029672, (Erisim 03.09.2014). 
“Ukrayna ile Rusya Arasındaki Doğalgaz Görüsmeleri Sonuçsuz Kaldı”, 
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ukrayna-ile-rusya-arasindaki-dogalgaz-gorusmeleri-sonucsuz-kaldi-029816, (Erisim 16.06.2014). 
AB Nükleer Güvenlik Düzenlemelerini Sıkılastırıyor, 
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ab-nukleer-guvenlik-duzenlemelerini-sikilastiriyor-029799, (Erisim 12.06.2014). 
Adebahr, Cornelius: “Easing EU Sanctions to Iran”, Carnegie Endowment for International Peace, 
http://carnegieendowment.org/2014/06/16/easing-eu-sanctions-on-iran, (Erisim 25.09.2014). 
Aldushenko, Olesya: Russia interested in the Russian diaspora living abroad, Russia Beyond the Headlines, 1 October 2012, 
http://rbth.com/articles/2012/10/01/russia_interested_in_the_russian_diaspora_living_abroad_18739.html, (Erisim 25.09.2014). 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu, “Karadeniz’deki Gelismeler ve Türkiye, Rapor No:62, İstanbul, 2014, 
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014090344karadeniz1.pdf, (11.09.2014). 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu, Rapor No:60, İstanbul, 2014, 
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014042413kafkasya-raporu-internet1.pdf, (Erisim 25.09.2014). 
BP Statistical Review of World Energy, June 2013, 
http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/statistical-review/statistical_review_of_world_energy_2013.pdf, (Erisim 25.09.2014). 
Braun, Jan Frederick: “EU Energy Policy Under the Treaty of Lisbon Rules: Between a New Policy and Business as Usual”, EPIN Working Paper No:31, 2011, 
http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2001357, (Erisim 25.09.2014). 
Brzezinski, Zbigniew: Büyük Satranç Tahtası, çev. Yelda Türedi, İnkilâp Yayınları, İstanbul, 2005. 
Buchan, David: Europe’s Energy Security -Caught Between Short-term Needs and Long-term Goals, The Oxford Institute for Energy Studies, July 2014, s.5., 
http://www.oxfordenergy.org/2014/07/europes-energy-security-caught-between-short-term-needs-and-long-term-goals/, (Erisim 25.09.2014). 
Cunningham, Nick: “Russia Needs to Sell Gas More Than EU Needs to Buy It”, 
http://oilprice.com/Energy/Energy-General/Russia-Needs-to-Sell-Gas-More-than-EU-Needs-to-Buy-it.html, (Erisim 04.03.2014). 
Çakmak, Haydar: Avrupa Birliği’nin Etnik Yapısı, Kripto Yayınları, Ankara, 2012. 
Davutoğlu, Ahmet: Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, Dstanbul, 39. Baskı, 2009. 
Doğal Gaz Piyasası 2013 Yılı Sektör Raporu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Ankara, 2013. 
Dugin, Aleksandr: Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklasım, çev.Vügar Dmanov, Küre Yayınları, Dstanbul, 2003. Energy Production and Imports, 
http://epp.eurostat.ec.europa.eu/statistics_explained/index.php/Energy_production_and_imports, (Erisim 25.09.2014). 
Filoğlu, Emine: “Dünya’da ve Türkiye’de Doğal Gaz ve Shale Gas (Kaya Gazı) Teknolojileri ve Ticareti”, Uluslararası Enerji ve Çevre Konferansı Sunumu, 25.04.2013. 
Fisher, Max: “What is the Ukraine Crisis?”, http://www.vox.com/cards/ukraine-everything-you-need-to-know/what-is-the-ukraine-crisis, (Erisim 03.09.2014). 
Gündüz, M. Vedat: Kafkasya’da Siyaset, Kadim Yayınları, Ankara, 2012. 
Özertem, Hasan Selim: “Ukrayna’daki Krizin Avrupa Enerji Güvenliğine Etkisi”, USAK Analist Dergisi, Ankara, Temmuz 2014. 
Özgöker, Uğur: “Yeni Soğuk Savas esiğinde: Ukrayna ve Kırım”, 
http://www.euractiv.com.tr/politika-000110/analyze/ugur-ozgoker-yeni-soguk-savas-esiginde-ukrayna-ve-kirim-029313, (Erisim 12.03.2014). 
Petrol Piyasası 2013 Yılı Sektör Raporu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Ankara, 2013. 
Pouyanné, Patrick: “Increasing European Energy Production”, Brussels, 2014, 
http://ec.europa.eu/energy/events/doc/20140521_essc_presentation_patrick_pouyanne.pdf, (Erisim 25.09.2014). 
Russian troops storm Ukrainian bases in Crimea, http://www.bbc.com/news/world-europe-26698754, (Erisim 22.03.2014). 
Smith, Helena: “US Vice-President Joe Biden Pushes Energy Cooperation in Visit to Cyprus”, 
http://www.theguardian.com/world/2014/may/22/us-vice-president-joe-biden-visits-cyprus-energy-cooperation, (Erisim 25.09. 2014). 
Sorkina, Marina: “Shanghai Cooperation Organisation (Geopolitics at the Crossroads of Eurasia)”, 
http://lib.ugent.be/fulltxt/RUG01/001/458/385/RUG01-001458385_2011_0001_AC.pdf, (Erisim 10.08.2014). 
The Eurasian Union The other EU, The Economist, 
http://www.economist.com/news/europe/21613319-why-russia-backs-eurasian-union-other-eu, (Erisim 23 August 2014). 
Uluslararası Ekonomik Göstergeler Raporu, TC Kalkınma Bakanlığı, Ankara, 2013. 



***