ETKİLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ETKİLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ekim 2018 Salı

ABD’NİN IRAK’TAN ÇIKIŞ SENARYOLARININ YENİ DÜNYA DÜZENİNE ETKİLERİ

ABD’NİN IRAK’TAN ÇIKIŞ SENARYOLARININ YENİ DÜNYA DÜZENİNE ETKİLERİ 


Yazan: Dr. Ercan ÇİTLİOĞLU 

ABD’nin Irak’tan çıkışına ilişkin senaryoların yeni dünya düzenine 
olası etkilerini irdeleyebilmek için, öncelikle “yeni dünya düzeni” 
kavramından ne anlaşılması gerektiğinin açıklığa kavuşturulması 
gerekmektedir. 

Eğer yeni dünya düzeni deyimi ile küreselleşme ve bu akımın, 
ülkelere gelişmişlik düzeyleri ile bağlantılı olarak görece dayattığı yeni 
yüklemleri anlıyor ve yeni dünya düzenini bu temelde tanımlıyorsak, bu 
bağlamda ABD’nin Irak’taki varlığının ayrı bir pencereden görülmesi 
gerekecektir. Yok eğer “yeni dünya düzeni” kavramı ile ABD’nin küresel 
anlamda tek egemen güç olarak ortaya çıkışı ve hegemonik amaçlarına 
ulaşma doğrultusunda gerektiğinde güç kullanımına dayalı dış politika 
uygulamalarından söz ediyorsak, bu defa karşımıza çıkacak Irak 
fotoğrafı daha değişik boyutları içerecektir. Ancak, aralarındaki ayrılık ve 
aykırılıklara karşın bu iki pencerenin birleşik yönü, gerek 
küreselleşmenin eşliğinde taşıdığı sancılı ve çatışmalı ortam, gerekse 
ABD’nin ekspansiyonist ve hegemonik uygulamalarının yol açtığı 
güvensizlik zemininin, ülkeler genelinde sorgulanma çizgisini aşarak 
ortak bir eğilime dönüşmüş olmasıdır. 

Yeni dünya düzeni olarak adlandırılan ve özellikle 11 Eylül sonrası 
ivme kazanan gelişmelerin, gerek ekonomi ve finans, gerek savunma ve 
güvenlik, gerekse temel insan hak ve özgürlükleri konusunda 
yaşamımıza getirdiği ve kimi zaman dayatmalar biçiminde ortaya çıkan 
uygulamaların yarattığı ve sanayi devriminden çok daha fazla sancılı 
geçeceği konusunda kuşku bulunmayan türbülansların, ABD’nin 
geleceğe dönük ulusal çıkar planlama ve stratejileri açısından son 
derece uygun bir iklim yarattığını ileri sürmek yanlış bir varsayım 
olmayacaktır. 

Aksi ne kadar iddia edilirse edilsin ve ne kadar kınanırsa kınansın, 
gücün egemenliğine dayalı ve liderliğini ABD’nin yürüttüğü yeni yönetim 
anlayış ve uygulamalarının, “yaratılan kaostan arzu edilen çözüme 
ulaşma” biçiminde tanımlanabilecek bir teoriyi yaşama geçirdiğini kabul 
etmemiz ve ABD’nin Irak’tan çıkış senaryolarını bu çerçevede 
irdelememiz gerektiğini değerlendiriyorum. 

Bu noktada bir ikinci parantez açarak, ABD’nin Irak’tan 
çekilmesinin, Irak özelinde tekil bir değerlendirmeye tabi 
tutulamayacağını; çünkü ABD’nin Irak’ı işgal ederek Saddam rejimini 
devirmesinin, bölgenin geleceği ile doğrudan ilişkili bir planın yalnızca bir 
kesitini oluşturduğunu, Irak işgalinin birbiri ile bağlantılı ve yine 
birbirinden bağımsız pek çok ayrı nedene dayalı olduğunu ifade etmek 
istiyorum. 

ABD’nin, bölgeye ilgisinin Irak’ın Kuveyt’i işgali üzerine değil, 18. 
yüzyılın ilk yıllarında başladığını, Irak ve İran petrolleri üzerinde İngiltere 
ile birlikte ortak eylemler içinde olduğunu, Türkiye dâhil pek çok bölge 
ülkesinde eğitsel ve sosyal faaliyetlerde bulunduğunu (örneğin 
Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Anadolu’da 100’ü aşkın Amerikan 
okulunun varlığını, Robert Kolej’in ABD dışında kurulan ilk Amerikan 
okulu olduğunu, yüzlerce Amerikalı misyonerin Anadolu’da faaliyet 
gösterdiğini, 1806 yılında Irak petrollerinin işletilmesi için kurulan şirkette 
Amerika’nın pay sahibi olduğunu) anımsarsak günümüzde ABD’nin Irak, 
Suudi Arabistan, Kuveyt ve Körfez ülkelerindeki askerî varlığı güncel bir 
olay olmaktan çıkıp çok uzak geçmişe dayalı bir stratejinin başarılı 
uygulamasına dönüşmektedir. ABD’nin Irak’a niçin girdiği ve niçin işgal 
ettiği değerlendirilmeden, Irak’tan nasıl, niçin ve ne zaman çıkacağı ya 
da çıkıp çıkmayacağı yönünde sağlıklı bir kestirim ve değerlendirmede 
bulunmanın mümkün olamayacağını düşünüyorum. 

11 Eylül sonrası, küresel bir tehdit kaynağı olarak belirlenen ve bu 
anlamda çok da haksız olmayan terörizmle savaş çerçevesi içinde 
ABD’nin, Irak’a müdahalesinin temel gerekçeleri bölge özelinde: 


 1. İsrail’in güvenliğinin sağlanması, 

 2. Arap-İsrail anlaşmazlığının giderilerek bölgesel bir istikrarın 
yaşama geçirilmesi ve sürekli çatışma ortamının yaratmakta olduğu içsel 
ve dışsal tehdit kaynaklarının ortadan kaldırılması, 

 3. Irak’taki enerji kaynakları ve dağıtım koridorlarının güvence 
altına alınması, 

 4. Bölgede demokratikleşme hareketlerine ivme kazandırılması, 
nükleer silah sahibi olma kapasite ve özleminin kırılması gibi ana 
başlıklar altında açıklanıyor olsa da ABD için son derece ağır ekonomik 
faturalar çıkaran ve başka ülkeler için olmasa bile Amerikan kamuoyu 
açısından tahammül edilebilirliği kuşkulu bulunan insan kayıplarının 
göze alınıyor oluşunun çok daha önemli nedenlerinin bulunması 
gerektiği son derece açık olmalıdır. 

Irak harekatının hemen arkasından dünya kamuoyunun 
gündemine başlangıçta bir etki-tepki ölçümü olarak taşınan, ancak 
temeli çok daha öncelere dayalı Büyük Orta Doğu Projesi ya da 
Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Büyük Orta Doğu Girişiminin, içine Kuzey 
Kafkasya’yı da alan uygulamalarının günümüzde ivme kazanmış olması 
da bu fotoğrafa eklendiğinde, Irak’ın işgalinin çok da masum bir 
“kurtarma operasyonu” olmadığı giderek açığa çıkmaktadır. 

Dünyada bilinen enerji rezervlerinin %65’ini barındıran ve ürettiği 
petrolün %80’ini batı yarıküreye ihraç eden bu bölgenin; gelecek 20 yıl 
içinde ABD’nin petrol ve doğal gaz gereksiniminin %40’ını karşılayacağı 
ve küresel anlamda bu gereksinimin %55 dolayında artış göstereceği 
düşünüldüğünde, önemi giderek artmaktadır. Orta Doğu ülkeleri, 
yalnızca dünya petrol gereksiniminin karşılanmasında değil aynı 
zamanda fiyatlarının saptanmasında da başat bir konuma ulaşacak gibi 
görünmektedir. 

Öte yandan 2025’li yıllara varıldığında, dünya nüfusunun %40’ının 
Çin ve Hindistan’da, genel anlamda dünya nüfusunun %70’inin Orta ve 
Uzak Asya’da yaşayacağı, başta Çin olmak üzere Orta ve Uzak Asya 
ülkelerinin enerji gereksinimlerinin aşırı ölçülerde artacağı 
düşünüldüğünde; ekonomi, teknoloji ve askerî güçleri henüz ABD 
ölçeğinde gelişmemiş bulunan bu ülkelerin kalkınma hızlarının denetim 
altına alınması, herhâlde ABD’nin hegemon anlayış ve uygulamasının 
doğal bir gereği olmalıdır. 

Çok kalın çizgilerle ve yalnızca bir anımsatma amacına yönelik bu 
açıklamalardan sonra ABD’nin, koşullar her ne olursa olsun Irak’tan 
görünür bir gelecek içinde askerî anlamda çekilmesini beklemenin çok 
gerçekçi olmadığını değerlendirmekteyim. 

Adı her ne olursa olsun, uygulaması başlamış bulunan Büyük Orta 
Doğu Projesi’nin yaşama geçirilmesi için kilit konumda olan Suriye; ama 
daha önemlisi İran nötralize edilmeden ABD’nin, Irak’tan gönüllülükle 
çekilmesi herhâlde mümkün olmasa gerektir. Ekonomisi son derece 
kırılgan, askerî gücü ise önemsemeyi gerektirmeyecek ölçüde zayıf olan 
Suriye ile ABD için bile kolay bir hedef niteliği taşımayan İran, 
Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesi doğrultusunda uysallaştırılmadan 
ABD’nin, Irak’taki askerî varlığını sona erdirmesi herhâlde mümkün 
bulunmamaktadır. İran’ı kara sınırlarından kuşatarak bir çevreleme 
(containment) politikası izleyen ve Irak ile bu halkayı tamamlayan 

(Türkiye’nin konumunu bu sunumun dışında tutuyorum) ABD’nin, 
Irak’taki askerî varlığı ile İran üzerinde yarattığı baskıyı, bu ülkenin 
rejimini değiştirmeden ve nükleer kapasitesini en az on beş yıl geriye 
atmadan sona erdirmesi, ABD’nin bugüne değin inat ve ısrarla 
uyguladığı politikasından kesin bir U dönüş anlamı taşır. Bunun görünür 
gelecek içinde mümkün olmayacağı ise son derece açık olmalıdır. 

Birinci Körfez Harekatı öncesi, Körfez ülkelerine başta Suudi 
Arabistan ve Kuveyt olmak üzere, Saddam’ın sergilediği tehdide karşı 
askerî anlamda yerleşen ABD’nin, günümüzde aynı gerekçelerle ancak 
hedefi İran olarak değiştirip kalıcılığını Irak’a da yayarak koruduğu 
bilinen bir gerçek olmalıdır. 

ABD’nin, bugüne kadar Irak’ta düzeni sağlayamadığı ve askerî 
anlamda başarısız olduğu yönündeki görüş ve söylemlere, bir işgalin 
temel amacının o ülkenin her alanının tam bir denetim altına alınması 
olmadığından yola çıkarak çok da katılmak mümkün değildir. Nitekim 
ABD’nin, Irak’ta kendi güdümünde bir hükümet oluşturduğu, güvenlik 
güçlerini eğittiği ve asayişin, stratejik hedefler dışında korunmasını bu 
güçlere devrettiği, önemli tüm doğal kaynaklar, sanayi tesisleri, 
telekomünikasyon ağları, enerji tesislerini denetimi altında bulundurduğu 
düşünüldüğünde, tüm direniş hareketlerine karşın yine de başarısızlığa 
uğradığını söylemek kanımca doğru bir yaklaşım olmayacaktır. 

Nitekim, ABD askerlerinin sokaklardan çekilmesi ve yerlerini Irak 
güvenlik güçlerine devrediyor oluşu bir başarısızlıktan çok, gerek 
kayıplarını azaltma gerek Irak hükümetine otoritesini güçlendirme 
yolunda tanınan bir fırsat niteliği taşımaktadır. Kaldı ki, hükümetin 
otoritesini tüm etnik gruplara kabul ettirdiği, şiddet olaylarından arınmış, 
yaşamın doğal yörüngesine girdiği bir Irak’ta, ilk sorgulanacak olan 
kuşkusuz ABD’nin askerî varlığı olacak, bu sorgulama Irak dışına da 
taşarak ABD’nin, Irak’tan çıkması yönünde uluslararası bir baskıya 
zemin hazırlayacaktır. 

Tüm bunlara karşın ABD’nin, Irak’taki varlığını sonsuza kadar 
sürdüremeyeceğinin de bir gerçek olduğu cihetiyle, Irak’ın önce federal, 
sonrasında konfederal bir yapıya kavuşturularak, yani başından beri 
öngörüldüğü şekilde üçlü bir yapıya eşlik edecek bir parçalanma 
sürecine gireceğini, baskın bir olasılık olarak göz önünde bulundurmak 
gerekecektir. 

ABD’nin 2005 ve 2006 yıllarında Irak’tan çıkması son derece zayıf 
bir olasılık olarak görünmekle birlikte; bu çıkışın, ABD’nin ikili anlaşmalar 
çerçevesinde elde edeceği egemen üsleri kurmasından sonra, görevin 

NATO’ya devrini gündeme getirmesi ve federasyon aşamasında 
güvenlikten NATO’yu sorumlu kılacak bir kombinezona yön vermesi 
olasılık sınırları içinde görünmektedir. 

Bütün bu açıklamalardan sonra, söz konusu çıkış senaryolarının 
yeni dünya düzenine etkisinin bugün için pek çok bilinmeze eşlik ettiğini 
ileri sürmek yanlış olmayacaktır. Ancak, ABD’nin her ne kadar “her şeye 
muktedir ve her istediğini gerçekleştiren” bir konumda olmadığı yaşanan 
olaylarla kabul görüyor olsa da önümüzdeki 25 yıllık sürecin son derece 
çalkantılı ve gergin geçeceğini, bu gerginliğin ölçüsünü tayin edecek ana 
güç odaklarının ABD, Çin ve Hindistan olacağını, AB’nin küresel bir güç 
olma konumundan giderek uzaklaşmakta olduğunu ileri sürmek 
doğruların yansıması olacaktır. 


Çin Petrol Ürünleri Talebi (2002-2004) 
Kaynak:British Petrol(www.bp.com) 

Sahip olduğu enerji kaynakları açısından bir sorunu bulunmayan 
ve mevcut rezervlerinin 60 yıllık bir kullanım süresi bulunan Rusya’nın, 
hangi yükselen değerle yakınlaşacağı, Orta Asya için kilit bir rol 
oynayacak gibi görünmektedir. Ancak Rusya’nın geçmişteki tüm 
anlaşmazlık ve hatta düşmanlıklarına karşın, seçiminin ABD’den yana 
olması bugünün baskın olasılığı olarak görünmektedir. Ne var ki, 
ABD’nin korkutucu gücü ve bu gücü askerî anlamda kullanmaktan 
çekinmediğini açıkça belli etmesi, Irak örneğinden hareketle AB-Çin-
Rusya yakınlaşmasını da gündeme taşıyabilecek ve önümüzdeki yıllar 
yeni ittifaklar oluşmasına zemin hazırlayabilecektir. Buradaki en 
belirleyici unsur; sürdürülebilir refahı adına petrole gereksinim duyan 
ancak sahip olamayan AB ülkeleri ile, kalkınma ve gelişmesini 
sürdürmek için petrole gereksinim duyan ve yine sahip olmayan Çin’in 
gelecekteki tavırları olacaktır. Çünkü, İran’dan sonra Çin de bir anlamda 
sınırlarından kuşatılma hareketinin başlatıldığını görmekte ve 
çevresindeki halka tümü ile kapanmadan kendisine bir çıkış kapısı 
aralama ihtiyacını hissetmektedir. 

Sonuç olarak, ABD’nin Irak’tan çekilme senaryolarının hangisi 
gerçekleşirse gerçekleşsin, bu harekatın dünyadaki tüm dengeleri 
etkileyecek bir boyuta tırmandığı, gücün egemenliğinin bir yönteme 
dönüştüğü ve bu gücün engellenmesi açısından yeni ittifakları ve 
doğaldır ki, yeni ayrışmaları gündeme getirmesi kaçınılmaz 
görünmektedir. 

***

25 Şubat 2017 Cumartesi

KUZEY KUTUP ENERJİ KAYNAKLARININ ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ


KUZEY KUTUP ENERJİ KAYNAKLARININ ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ 



Askın İnci SÖKMEN*1 
*Yrd.Doç.Dr. Gelisim Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İliskiler Öğretim Görevlisi, 
aisokmen@gelisim.edu.tr 

Özet 

Barry Buzan’ın “güvenliğin sektörel boyutunu” gelistirerek, askeri güvenlikle birlikte çevresel, ekonomik, toplumsal ve siyasal güvenliğin önemini belirten görüslerinin ısığında, ulus devletler özellikle dünya politikalarını biçimlendirmek isteyen lider ülkeler için, enerji güvenliği birincil öncelikli konuma gelmistir. Dünya ekonomisine yön veren G-7 ülkelerinin uluslararası strateji belgelerinde enerji güvenliği, enerji kaynaklarının çesitliliği ve sürekli arzı ekonominin devamlılığı, diğer devletler ile olan rekabetleri açısından hayati öneme sahiptir. 
Dünya da var olan petrol ve doğal gaz rezervlerinin 2030 sonrası tükenme eğilimine girmesi beklenirken, kaya gazı ve Ay’dan helyum enerjisi sağlama, sanayiyi dönüstürme gibi alternatif projelerde hayata geçirilmesi planlanmaktadır. 

Mevcut bulunan rezervlere ilaveten, Kuzey kutbu veya arktik bölge de kesfedilmemis petrol rezervleri bulunması Amerika, Kanada, Rusya, Finlandiya, İsveç, Norveç, İzlanda ve Danimarka’nın bölgeye yoğun ilgisini çekmistir. Amerika, Rusya ve İzlanda’da yatırımlarını arttırmaya baslamıs Çin ile AB üyeleri arasında aslında geçen bölgede nüfuzu arttırma çabaları, buzulların tamamen erimesiyle daha da yoğun bir rekabete neden olacaktır. Yeni ve daha kısa bir deniz ticaret yolu, Çin için maliyet ve zaman açısından büyük bir fayda 
sağlamaktadır. İklim değisikliğinin yarattığı bu sonuç, hem enerji hem ticaret açısından fayda sağlarken, uluslararası ekonomik düzende bu bölgede nüfuza sahip ülkelerin konumlarını da etkileyecektir. 

Enerji güvenliği konusunda olumlu bir adım olmasına rağmen, çevresel güvenlik ve yeni çatısma alanı olması açısından da riskleri tasımaktadır. Politik istikrarsızlık alanı olabilme potansiyeli özellikle Rusya’nın Ukrayna’da izlediği strateji açısından öne sürülebilir. Çevresel açıdan, belli bölgeler çöllesme ve kuraklık tehlikesiyle karsı karsıya kalabilirken, kutuplara yakın bölgeler verimli kusaklar haline dönüsebileceği öngörülmektedir. Ekonomik düzen açısından kuzey*-güney ikileminde, kazanan kuzey olacaktır. 

Bu makalede Kuzey Kutup bölgesinin sahip olduğu stratejik enerji kaynakları ile bölgenin, uluslararası güvenliğin ekonomik, çevresel ve askeri çatısma riskleri açısından bir analizi yapılacaktır. 

Giriş 

Günümüz Uluslararası sistemde, ekonomik eksenin Batı’dan Doğu’ya kaymasına bağlı olarak artık çok kutuplu bir yapı hakim olmaya baslamıstır. Amerika Birlesik Devletleri, Rusya ve Çin arasında yer alan küresel rekabet içerisinde, stratejik kaynak hidrokarbon rezervleri (petrol ve doğal gaz) dünya üzerindeki bir çok coğrafi bölgenin enerji jeopolitiği açısından önem kazanmasına neden olmustur. ABD ve Rusya enerji kaynakları açısından Çin’e kıyasla daha avantajlı bir konumdadır. Çin’in hızla büyüyen ekonomisi ve bu ekonomiyi sürdürebilmek için gerekli olan enerji ihtiyacı, enerji jeopolitiği açısından bölgelerde Çin’in nüfuzunu arttırmak temel dıs politika stratejilerinden biri haline gelmistir. 
Kuzey Kutup bölgesi2 veya Arktik Bölge kesfedilmemis petrol, doğal gaz ve değerli madenler açısından Kutup enerji jeopolitiğini gündeme getirmistir. 

Küresel Isınmanın en çok yoğun hissedildiği ve Kutup bölgesindeki buz tabakasının kalınlığının azalması sonucu, hem daha kısa alternatif bir ticaret yolunu açılırken, bölgedeki hidrokarbon enerji kaynaklarına erisim görece kolaylasmıstır. Kuzey Kutup Bölgesi, küresel rekabet içerisindeki devletlerinde bölgesel hakimiyet kurma çabalarını arttırmıstır. Bu devletlerin basını bölgede kıyısı bulunan Rusya çekerken, diğer kıyısı bulunan devletlerin de bu bölgede etkin olmaması için yoğun bir çaba göstermektedir. Ancak bölgenin mülkiyetinin 
kime ait olduğu ile ilgili hukuki sorun henüz sonuçlanmamıstır. Çatısmaları ve gerginliklerin gelecekte bu bölgede yasanması beklenmektedir. Bu makalede Kuzey Kutbu enerji jeopolitiği içerisinde yer alan devletlerin izlediği politikalara ve bu politikalar sonrası enerji güvenliklerini sağlamaya çalısırken, dünyanın genelini etkileyebilecek çevre güvenliği problemlerinin de hızlandıracak sonuçlarına yer verilecektir. 

Kuzey Kutbu Jeopolitiği; 

Dünya haritasında, Ekvatorun 66 derece, 33 dakika kuzeyindeki yer alan, Rusya Federasyonu, Alaska (Amerika Birlesik Devletleri), Kuzey Kanada, Danimarka’nın özerk yönetime sahip olduğu Grönland, İsveç, Norveç, Finlandiya ve İzlanda Kuzey Kutup dairesinde toprak sahibidir. Bölgedeki devletler kıyısı bulunan bes devlet A5 (Artic Five ) ile toprağı bulunmayan İzlanda, İsveç ve Finlandiya ile birlikte A8 (Artic Eight) olarak iki gruplar seklinde adlandırılmaktadır. Bölgedeki toplam toprak alanı 13.4 milyon km2, bu alanın 5.5 milyon km2 Rusya Federasyonu, 4 milyon km2 Kanada, 1.4 milyon km2 Alaska, 

2.2 milyon km2 Grönland geri kalan toprak alanları ise İzlanda, Faroe Adaları, Svalbard ve kıta Dskandinavya’sıdır. Alanların çoğu buzullarla kaplıdır. Rusya Federasyonu sahip olduğu toprak büyüklüğü açısından, bölgenin kendi hakimiyetinde olması için yoğun bir çaba göstermektedir. Kuzey Kutup denizinde yer alan adalarda yasam yeri yoktur. Bölgedeki en önemli kentler; Rusya’nın Murmansk, Norilsk ve Vorkuta sehirleri, Norveç’in Tromso ile Finlandiya’nın Rovaniemi kentleridir.3 


Tablo : 1 Kutup Bölgesi Haritası 

Bölgenin stratejik konumu, Rusya Federasyonu ile ABD’nin birbirlerinden Bering Boğazı ile ayrıldığı ve dünya üzerinde hiçbir alanda bu kadar yakın komsu olmamaları nedeniyle, iki devlet arasındaki gerginliklerde önemli bir yere sahiptir. 1930’lu yıllarda askeri açıdan önem kazanan bölge, İkinci Dünya Savasının sonuna doğru Nazi Almanya’sı Deniz Kuvvetleri U-bot denizaltılar ile bu bölgede bir deniz üssü kurarak, ulasılmaz bir kale yaratmayı hedeflemistir. Müttefiklerin Nazi Almanya’sına karsı önemli stratejik rotalarından biri olmustur. Soğuk Savas döneminde ABD önderliğindeki Batı bloğu ile SSCB önderliğindeki Doğu bloğu arasındaki ideolojik mücadele de stratejik bir öneme sahip olmus, 
nükleer denizaltıların kedi-fare oyununa dönüsmüstür. Kutup üzerindeki hava sahası, nükleer silahlı uçakların geçis alanıdır. 

Jeostratejik konumundan kaynaklanan askeri güvenlik ve silahlanmanın dısında, bölgede kesfedilmemis ama varlığı teknik olarak hesaplanan petrol ve doğal gaz rezervleri, enerji jeopolitiği açısından bu bölgenin de önem kazanmasını sağlamıstır. Bölgedeki 19 tane jeolojik havzaların ancak bir kaçında petrol vardır. Alaska Kuzey eğimindeki Prudhoe koyunda 1968 yılında ilk petrol bulundu. Beaufort Denizi ve West Barents Denizinde de kesfedildi. 2008 yılında ABD Jeolojik yapılan bir çalısmaya göre Kuzey Kutup dairesinde, 
jeolojik olarak 25 alanda, 90 milyar varil kesfedilmemis ama teknik olarak var sayılan petrol ve 44 milyar varil sıvı doğal gaz olduğu ileri sürülmüstür. Bu oran dünyada halen kesfedilmemis petrolün % 13’nün bu bölgede olduğunu göstermektedir. Bu kesfedilmemis petrolün % 70’i,üç alanda Alaska, Amerasia havzası, Doğu Grönland Yarıklarında havzalar, Doğu Barents Havzaları, Batı Grönland’ta yer almaktadır. Bunların %84’ü de deniz yataklarındadır.4 Toplamda Kuzey Kutbu’nun dünyadaki kesfedilmemis konvansiyonel petrol ve doğal gaz kaynaklarının % 22’sine sahiptir. Petrol kaynakları ağırlıklı olarak ABD, Danimarka ve Kanada’nın hak iddia ettiği bölgeler iken, gaz yataklarının en yoğun bulunduğu bölgeler Rusya’nın hak iddiasında bulunduğu bölgelerdir. Aynı zamanda demir, çinko, kömür, grafit, bakır, nikel gibi madenlerde bulunmak tadır. Deniz altında yer alan hidrokarbon yatakları kıta sahanlığı ve kara sularını yeniden revize etmeye çalısan devletler nedeniyle gerilimleri arttırmıstır.5 

Küresel ısınma sebebiyle buzulların erimesi ile eski ticaret yolları yerine yeni deniz ulasım rotalarının açılmasını sağlamıstır. Kuzey Deniz Rotası (Atlantik Okyanusu’ndan Pasifik Okyanusuna varan, Barents denizi ve Sibirya boyunca devam ederek Rus Uzak Doğu’suna ulasan seyir güzergahı), ekonomik gelismesini serbest ticaret ile hızla büyüten Çin tarafından ciddi önem arz etmektedir. Hint Denizi, Kızıldeniz, Süveys Boğazı yerine ticaret yollarını 1000 mil kısaltan bu yol daha avantajlı bir yol sağlamaktadır. 6 

Dünya üzerinde hukuki ve siyasi statüsü tam netlik kazanmamıs bölgelerden biri olması ve kesfedilen hidrokarbon kaynakları, bölgede yer alan devletlerin egemenlik hakları için yakın zamanda bölgede çatısmaların, daha da artmasına neden olacaktır. 

Kutup Bölgesi Güvenlik Problemleri 7 

Soğuk savas sonrası, güvenlik gündeminin genislemesiyle askeri tehditler dısında, ekonomik, siyasi, toplumsal ve çevresel faktörler de güvenlik sorunu haline gelmislerdir. 

Çevre güvenliği, küresel dünyada, devlet güvenliğinin ötesinde bir dünya güvenliği meselesi haline gelmistir. Günümüzdeki uluslararası sistemin çok kutuplu güç yapısı, bu güçleri olusturan devletler arasında küresel rekabeti8 daha da arttırmıstır. 

Rusya’yı uluslararası sistemde güçlü kılan, dünya genelindeki doğal gaz rezervi konusunda lider olması, satıstan elde ettiği gelirler ile ekonomisinin sürdürülebilirliğini sağlaması olmustur. Dünya güç merkezinin Batı’dan Doğu’ya kaymasına neden olan Asya’nın ekonomik cazibesi ve bu alanın lider ülkesi Çin, ekonomisinin devamlılığı için enerji konusunda dünyadaki enerji alanlarına yönelik, kontrol olusturma, para ile satın alma, o bölgelerde nüfusunu yaygınlastırma stratejisini uygulamaktadır. ABD ise, Çin’in Asya bölgesinde, Rusya’nın Avrasya’dan Doğu Avrupa’ya etkinliğini engellemek için, ittifak iliskilerini genisleterek, çevreleme politikasıyla sınırlandırmaya çalısmaktadır. ABD Kuzey Kutup bölgesinde, statükocu bir strateji izleyerek bölgenin enerji kaynaklarının çıkarılmaması9, küresel ısınma etkilerinin azalıp Alaska bölgesinde buzulların yeniden olusmasıyla10 insan faaliyetlerinin artmasını istememektedir. Bu bölgenin güvenliğinde Kanada’yı ön planda tutmayı tercih etmistir. 

Kuzey Kutup Bölgesi’ de her üç gücün; ABD-Rusya-Çin rekabet ettiği alanlardan biridir.11 Esas mücadele ABD ve NATO üyesi olan ülkeler ile Rusya arasında 
gerçeklesmektedir. Bölgedeki enerji kaynakların sadece arastırma amaçlı olmasını, çıkarılarak, uluslararası enerji dağıtımına girmesini Amerika istememektedir. Rusya'nın bu görüse yaklasımı, Gazprom’un Peçora denizinde Prirazlomnoye buza dirençli ilk petrol platformunu kurarak, çıkarma islemlerini gerçeklestirmesidir. 2020 yılına kadar yılda 6 milyon ton petrol sevkiyatı yapmayı planlamaktadır.12 Sevkiyatı önlemek için Amerika küresel çevre güvenliğini ileri sürerek, Greenpeace gibi hükümet dısı sivil toplum örgütleri 
aracılığı ile uluslararası alanda kamuoyu yaratmaya çalısmaktadır. Petrol sondajının teknoloji ve alt yapı yetersizliği ile büyük buz kitlelerinin kopmasına ve büyük fırtınalar çıkarmasına neden olacağı, dünyanın dengesinin bozulacağı temel tezi, fosil yakıtlar sebebi ile ortaya çıkan küresel ısınmayı önlemeye çalısan gruplar tarafından da destek görmektedir. Rusya’nın Kutup Bölgesindeki enerji kaynaklarını, azalan Batı Sibirya’daki enerji kaynaklarına alternatif görmektedir. Ekonomik ambargo ile Rus ekonomisini zayıflatmaya çalısan, Avrupa’yı da yanına alan Amerika, her yeni sahip olduğu enerji kaynağı ile ekonomisinin sürdürülebilirliğini devam ettireceğini ve gücünü muhafaza edeceğini bildiğinden, petrol varil fiyatlarını13 düsüren bir politika uygulamaya koymaya çalısırken, buradaki kaynakların dağıtımını da kesmeye çalısmaktadır. Amerikan ekonomik ambargosunu uygulamayan, Fransız petrol sirketi Total’ın baskanı Christophe de Margerie’nin uçağının Moskova’da düsmesi, Fransa-Rusya arasındaki iliskileri gelistiren bir kisi olarak, ölümü üzerindeki süpheleri arttırmıstır.14 Gürcistan, Ukrayna krizleri sonrası, yeni bir Soğuk Savas niteliğinde gerginliklerin, ABD ile Rusya arasında baslamasına neden olmustur. 

Çin parasal satın alımlar ve ticari anlasmalar ile bölgede nüfuz etkisini arttırmaya çalısmaktadır. ABD’nin direkt Çin’e karsı engelleyici bir tutum takınmazken, Kuzey Deniz rotasının, ticaret yolu olarak kalmasını sağlayarak, Rusya’nın askeri ve ekonomik gelismesini engelleme amacı tasımaktadır. Çin’in Danimarka, İzlanda, Norveç ile ticaret anlasmaları yapmıstır. Enerji kaynağı arama ve kaynak güvenliği sağlama konusunda bir politika izleyen Çin için, Afrika ve Ortadoğu’daki siyasi istikrarsızlıktan uzak bir alan olarak Kutup 
bölgesinin önemini arttırmaktadır.15 Basra Körfezi’nin ABD tarafından kapatılarak , deniz yolu ile gelen enerjinin Çin’e ulasmasına engel olma kozunu, karadan boru hatları yaparak azaltmaya çalısmaktadır. Kuzey Kutup enerji kaynakları da bu açıdan da ciddi önem tasımaktadır. Danimarka ile ticari iliskilerini gelistiren Çin, Güney Grönland’ta 2009 yılında metal ve minerallerin arastırılma hakkını elde etmistir. Grönland’ın kalkınmasına yardımcı olan Çin yatırımları, Arktik Konsey’inde sürekli gözlemci statüsü elde etmesinde bu ülkenin desteğini sağlamıstır.16 Rus petrol sirketi Rosneft ile Çin Ulusal petrol sirketi, Rusya’ya ait Kuzey Kutbu’ndaki üç offshore alanında ortak arama çalısmaları yapmaktadır. ABD, Avrasya ve Asya’da Çin ile Rusya’nın birbirine rakip ve Soğuk Savas dönemindeki Mao-Stalin görüs ayrılığı gibi çatısmaya varacak bir gerginlik içerisinde olacakları öngörüsü, Sanghay İsbirliği 
Teskilatı, BRICS gibi olusumlarda ortak isbirliğine dayanmaları ile geçerliliğini yitirmistir. 


Kutup Bölgesi’ndeki güvenlik problemleri devlet merkezli çatısmayı içermektedir. Denizin altında yer alan kaynaklar nedeniyle Kıta sahanlığı, egemenlik iddiaları, enerji kaynaklarına hakimiyet mücadelesi askeri sorunlara dönüsebilecek bir risk tasımaktadır.17 Özellikle Rusya’nın bölgede askeri gücünü arttırması ve nükleer silah kapasitesini daha da genisletmesi, bölgeyi kendi güvenliği ve ulusal çıkarı için en üst seviyede görmesi bu riski ortaya çıkarmaktadır. Rusya baskanı Putin, Kutup Bölgesini, “ stratejik öncelik” ilan etmistir.18 Rus Kuzey Filo’sunun Kuzey Kutup bölgesindeki üssü Severomorsk’ta yer almakta, nükleer güç füzeleri, torpido denizaltısı, füze tasıyan denizaltı savar uçağından olusmaktadır.19 Novosibirsk Adaları’ndaki 20 yıl önce kapatılmıs Kutup askerî üssünü yeniden açmayı planlayarak, bölgeye 10 savas gemisi ve dört nükleer buz kırıcısı 
göndermistir. 2014 yılında patlak veren Ukrayna-Rusya krizi sırasında, ABD liderliğindeki NATO’nun Baltıklardaki yayılma ve tatbikatları sırasında Rusya, Kutup bölgesinde kalıcı bir deniz donanma üssü kuracağını açıklayarak, Beyaz Deniz’den fırlatılan 8 bin kilometre menzilli füze “Bulava” nükleer füze denemesi gerçeklestirmistir. Füzenin menzili, NATO ve ABD’nin füze kalkanını etkisiz kıldığını ileri sürülmektedir.20 Norveç, Danimarka, Kanada, İzlanda NATO üyesi ve Amerikan müttefikidir. Üyelerinin bu bölgede olması, ittifakın bölgedeki gelismeleri yakından takip etmesini gerektirmektedir. Norveç askeri kumanda merkezini ülkenin kuzeyine kaydırmıstır. Danimarka ve Kanada’da askeri faaliyetlerini arttırmaktadır. NATO Kuzey Kutbu’ndaki, Rusya toprakları yakınında nükleer baslıklı denizaltılar ile tatbikatlar yaparak, gerilim yaratmaktadır. Bölgenin güvenliğinde Kanada, sürekli “Nanook” askeri tatbikatları gerçeklestirmekte, Rusya’nın toprak iddialarına yönelik bir karsılık olarak görülmektedir.21 

Hak iddia etme 1909’da Kanada, 1924’te ABD, günümüzde ise Rusya’nın hak talepleri ön plandadır. Basta Kanada, sonra da Amerika ciddi tepkisini çeken bu bayrak olayına 2008 yılında Alaska’da 12 günlük askeri tatbikatla cevap vermistir. Bölgede ülkeler arasındaki toprak talep uyusmazlıkları 22; 

1. Hidrokarbon zengini olan Beaufort denizi toprak sınırları, ABD ile Kanada arasında 
2. Barent Denizi’ndeki Bear adası’nın kıta sahanlığı dünyanın gaz rezervleri açısından en zengin alanlarından biridir. Norveç buranın kendisine ait olduğunu 
iddia ederek, Rusya’ya karsı çıkmaktadır. 
3. Kuzey Batı koridoru açısından stratejik öneme sahip Hans Adaları, ABD ile Kanada arasında 
4. Rusya ile ABD, Bering Denizi sınırları 
5. Rusya’nın Kuzey kıyıları açığında bulunan Lomonosov denizaltı tepeleri, Rusya, Danimarka ve Kanada arasında. Bu tepeler Grönland’a bağlı çıkarsa kazanan Danimarka olacaktır. 2007 yılında Rusya, kendilerine ait bir denizaltının Lomonosov bölgesinde sembolik bayrak dikerek, kendi kara parçasının doğal 
uzantısı olduğu iddiasını gerçeklestirmistir.23 

Bölgedeki sorunların barısçıl sekilde düzenlenmesi için, Arktik Konseyi 1996’da Ottawa Bildirgesi’yle kurulmus ve ABD, Rusya, Kanada, Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya ve İzlanda üye devletlerinden olusmaktadır. Bu ülkeler arasında konsey uyusmazlıkları çözmek için hükümetler arası bir forum seklindedir. Gözlemci statüsündeki ülkelerin kıyısı bulunmamaktadır. Özellikle Çin gözlemci ülke olmak için yoğun bir çaba göstererek 2013 yılında, “ daimi gözlemci üye” statüsü elde etmistir.24 Diğer daimi gözlemci üyeler, İtalya, Japonya, Güney Kore, Hindistan ve Singapur’dur. 

Ortaya çıkan anlasmazlıkları çözümlemek için esas alınan 1982 tarihli Birlesmis Milletler Deniz Hukuku’dur. Deniz hukuku çerçevesinde, her ülke 12 mil karasularına sahip olmakta, 200 mil sınır içerisinde balıkçılık ve hammadde arayısına izin vermektedir. Ancak sözlesmenin 76.maddesi, herhangi bir devlet kara topraklarının, denizin altında da devam ettiğini bilimsel olarak kanıtlaya bilirse, 200 mil sınırını geçebilmektedir. Danimarka, Rusya ve Kanada bu konuda basvuruda bulunmustur. Basvurular kabul edilirse, Kuzey Kutup dairesinde ortada yer alan küçük bir alan tüm dünyaya açık olup, geri kalan yerler, basvuran ülkelerin Münhasır Ekonomik Bölgeleri olacaktır. Ancak ABD’nin bu sözlesmeyi imzalamamıstır. İmzalanması yönünde çaba göstermektedir. En azından çatısmaları çözümleyebilecek, çok taraflı isbirliğini sağlayacak, referans hukuk ilkelerinin olması 
önemlidir. 

Sonuç 

Küresel uluslararası sistemde, çok kutuplu bir yapı savasa varabilecek çatısma riskinin en yüksek olduğu sistem tipidir. Yeni dünya düzensizliği içerisinde, güçlerini daha da arttırmaya çalısarak bir revizyon talebinde bulunan Rusya ve Çin’e karsı, güçlü konumunu muhafaza etmeye ABD çalısmaktadır. Üç devletin de dünyanın farklı bölgelerinde küresel rekabetlerinin yeni bir alanı Kuzey Kutup bölgesidir. Rusya, Arktik bölgesinde 2020’ye25 kadar olacak bir stratejiyi kamuoyuna açıklamıstır. Kesfedilmemis enerji kaynakları ve yeni açılan deniz yolu, Çin’de bölgede varlığını görünür kılmıstır. ABD ise NATO’ya yeni ülkeler kabul edilmesini sağlayarak, Rusya’nın daha dar alana sıkısmasını, nüfuz alanını daraltmayı hedeflemektedir. 

Bölgede sivil nüfusun az olması, Rusya ile ABD arasında ciddi gölge güç savası, bu bölgede de yeni bir silahlı çatısmanın ortaya çıkmasına imkan tanımaktadır. Rusya ile ABD ve NATO arasında gerçeklesebilecek olası bir çatısma, Ukrayna’nın rövansının bu bölgede alınabileceği sinyalini vermektedir.26 Bu çatısma çıkma nedeni olarak da, deniz alanlarında yer alan enerji kaynakları temel bir neden teskil edebilir. Bu durumun iyi ve kötü senaryo olarak iki yönü vardır. Yeniden buzlanmanın baslaması, küresel ısınma ile insanların erisimine açık bölgenin yeniden kapanmasına ve özellikle buz üzerinde petrol istasyonu bulunan Rusya’nın yoğun hava kosulları nedeniyle üretimini durdurmasına neden olabilecektir. Yoğun buzul etkisi, ortaya çıkan yeni yol ve petrol sondajlarına maliyetinin artması bölgeye olan yoğun talebi azaltarak bir savasa varacak çatısma riskini de önleyebilir. 

Bu iyi bir senaryo olarak görülebilir. Tam aksi yönde artık hiç buzulun kalmaması, alanı insan faaliyetlerine daha da yoğun açarak, hem askeri karsılasma olasılığını güçlendirip bir savas riskini tasıyacaktır. Küresel ısınma sürecinin yarattığı yeni kosullardan dolayı, bölgede kıyısı olmayan birçok ülke bu bölgedeki gelismeleri yakından takip etmektedir. 

DİPNOTLAR;

1 Yrd.Doç.Dr. Gelisim Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İliskiler Öğretim Görevlisi, aisokmen@gelisim.edu.tr 
2 Türkiye’de bu alanda çıkan makaleler için bkz; Hasan Köni, “ Kuzey Kutbu Stratejisi”, 21.yy Türkiye Dergisi, Subat 2014, sf.24-25; Alp Yüce Kavas, 
“Rusya’nın Arktik Politikası ve Türkiye”, BDLGESAM makale, 20 Ocak 2014, 
http://www.bilgesam.org/incele/78/-rusya%E2%80%99nin-arktik-politikasi-ve-turkiye/#.VEjavCKsVy0; Nihal Yılmaz ve Ali Çiftçi , “ Arktika Bölgesi’nin Siyasal Önemi ve Siyasal ve Hukuksal Statüsünün Karsılastırmalı Değerlendirilmesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı 31, 2013 Güz, sf 1-16 
http://oaji.net/articles/692-1396261550.pdf; Yunus Erkan, “ Küresel Anlasmazlıklarda Yeni Sorun Arktika Bölgesi” www.academia.edu.; Igar Gurbonov, “ Kuzey Kutbu Jeopolitik Savasların Yeni Mahalli mi? ”, 
USGAM, 21.09.2012, http://www.usgam.com/tr/index.php?l=800&cid=1313&bolge=0; “Çin’in Kuzey 
Kutbu’na Yönelik Artan İlgisi”, Milli Güvenlik Kurulu Yayını, 
http://www.mgk.gov.tr/calismalar/calismalar/013_cinin_kuzey_kutbuna_yonelik_ilgisi.pdf 
3 “ Arctic Opening Insecurity and Opportunity”, Adelphi Series, 19 December 2013, sf.5-7; Bkz. “Physical/ 
Geographical Characteristics of The Arctic”, AMAP Arctic Region 1998 Assessment report, 
file:///C:/Users/user/Downloads/AAR-Ch02.pdf%20(2).pdf, 
Mark Nuttall ve Terry V. Callaghan, Arctic, Environment, People, Policy , Harwood Academic Pub, 2000, sf.1143; 
4 “Circum-Arctic Resource Appraisal: Estimates of Undiscovered Oil and Gas North of the Arctic Circle,” 
USGS Fact Sheet 2008-3049, (2008) "90 Billion Barrels of Oil and 1,670 Trillion Cubic Feet of Natural Gas 
Assessed in the Arctic" , http://www.usgs.gov/newsroom/article.asp?ID=1980#.VEjtACKsVy0, 23.07.2008; 
Daha detaylı bilgiler için bkz. http://energy.usgs.gov/RegionalStudies/Arctic.aspx 
5 Peter F. Johnson, “Arctic Energy Resources and Global Energy Security”, Journal of Military and Strategic 
Studies, Vol 12, Issue 2, Winter 2010. http://oceans.mit.edu/wp-content/uploads/arctic_energy_security.pdf 
6 Joseph Spears, “China and the Arctic: The Awakening Dragon,” China Brief, Vol. 9, Issue 6, 18 March 
2009,http://www.jamestown.org/programs/chinabrief/single/?tx_ttnews[tt_news]=34725&tx_ttnews[backPid]=2 
5&cHash=1c22119d7c 
7 Bkz. http://www.arcticsecurity.org/ 
8 Rebecca Bluitt, “ Cold, Cold War : Putin Talks Though Over US Arctic Rivalry”, ABC NEWS, 5 December, 
2013, http://abcnews.go.com/Blotter/cold-cold-war-putin-talks-tough-us-artic/story?id=21110178 
9 Arctic Region Policy, National Security Presidential Directive, 12 January 2009, http://georgewbushwhitehouse.
archives.gov/news/releases/2009/01/20090112-3.html 
10“Kuzey Kutbu’ndaki Buzullar Büyüyor”, Radikal Gazetesi, 01.09.2014 
http://www.radikal.com.tr/cevre/kuzey_kutbundaki_buzullar_buyuyor-1210300 
11 Scott G. Borgerson, “The Great Game Moves North,” Foreign Affairs, 25 March 2009. 
http://www.foreignaffairs.com/articles/64905/scott-g-borgerson/the-great-game-moves-north 
12 Igar Gurbonov, “Kuzey Kutbu Jeopolitik Savasların Yeni Mahalli mi?”, USGAM, 21.09.2012, 
http://www.usgam.com/tr/index.php?l=800&cid=1313&bolge=0; 
13 “ Putin : ABD ve Suudi Arabistan Petrolde Anlasmıs Olabilir”, Taraf Gazetesi, 18 Ekim 2014, 
http://www.taraf.com.tr/haber-putin-abd-ve-suudi-arabistan-petrolde-anlasmis-olabilir-166211/ 
14 “Total’in CEO’su Rusya’da Öldü.” Aljazeera Türk Dergisi, 21 Ekim 2014, 
http://www.aljazeera.com.tr/haber/totalin-ceosu-rusyada-oldu 
15 Tang Guoqiang, “Arctic Issues and Chinese Stance”, China Institute of International Studies, 4 Mart 2013. 
16 Çin’in Kuzey Kutbu’na Yönelik Artan İlgisi”, Milli Güvenlik Kurulu Yayını, 
http://www.mgk.gov.tr/calismalar/calismalar/013_cinin_kuzey_kutbuna_yonelik_ilgisi.pdf, sf. 10; Joseph 
Chinyong Liow, “Arctic Summer Who Should Benefit From Global Warming”, Foreign Affairs, 21 June 2014, 
http://www.foreignaffairs.com/articles/141589/joseph-chinyong-liow/arctic-summer 
17 Michael Wallace ve Steven Staples, “Ridding The Arctic of Nuclear Weapons : A Task Long Overdue”, Canadian Pugwash Group, 2010. 
http://www.posse.gatech.edu/sites/posse.gatech.edu/files/Ban%20Nuclear%20Weapons%20from%20Arctic.pdf 
18 “The Russian Dynamic in the Arctic : Strategic Positioning”, Second Line of Defense, 
http://www.sldinfo.com/the-russian-dynamic-in-the-arctic-strategic-positioning/ 
19 “ Rus Donanması Kuzey Filosu”, Rusya’nın Sesi Radyosu, 30 Temmuz 2013, 
http://turkish.ruvr.ru/photoalbum/118804921/?slide-1 
20 “Rus Donanmasına 40 Yeni Savas Gemisi”, Dnternethaber, 4 Ocak 2014, 
http://www.internethaber.com/rusdonanmasina-40-yeni-savas-gemisi-626633h.htm; Nerdun Hacıoğlu, “Rusya Nükleer Füze Fırlattı”, Hürriyet 
Gazetesi, 10 Eylül 2014, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/27176845.asp; 
21 Alp Yüce Kavas, “Rusya’nın Arktik Politikası ve Türkiye”, BİLGESAM makale, 20 Ocak 2014, 
http://www.bilgesam.org/incele/78/-rusya%E2%80%99nin-arktik-politikasi-ve-turkiye/#.VEjavCKsVy0; 
Carolyn Grammling, “Cold Wars : Russia Claims Arctic Land”, Geotimes, August 2007, 
http://www.agiweb.org/geotimes//aug07/article.html?id=WebExtra080107.html 
22 Vytautas Sirijos Gira, “The Significance of The Arctic in Russia’s Foreign Policy : Why Arctic Policy Issues are of Topical Interest to The Baltic States”, European Dialogue, 25.08.2010, 
http://eurodialogue.eu/energy-security/The-significance-of-the-Arctic-in-Russia%E2%80%99s-foreign-policy-why-Arctic-policy-issues-are-of-topical-interest-to-the; Anup Shah, “ Dominance and Change in the Arctic”, Global Issues, 06 June, 2010, 
http://www.globalissues.org/article/740/dominance-in-the-arctic#Manycountriesindisputeovertheregion 
23 Nicholas Breyfogle ve Jeffrey Dunifon, “Russia and Race For The Arctic”, Origins, Vol 5, Issue 11, August 
2012, http://origins.osu.edu/article/russia-and-race-arctic 
24 Çin’in Kuzey Kutbu’na Yönelik Artan Dlgisi”, Milli Güvenlik Kurulu Yayını, 
http://www.mgk.gov.tr/calismalar/calismalar/013_cinin_kuzey_kutbuna_yonelik_ilgisi.pdf, sf.8 
25 Kataryna Zysk,” The Fundamentals of State Policy of The Russian Federation in the Arctic up to 2020 and Beyond”, 
http://www.geopoliticsnorth.org/index.php?option=com_content&view=article&id=84:arctic-strategy-documents&catid=52&showall=&limitstart=2 
26 “Putin’den Savas Emri”, Yeni Safak Gazetesi, 11 Eylül 2014, http://www.yenisafak.com.tr/dunya/putinden-savas-emri-684300 


KAYNAKÇA; 

“ Putin : ABD ve Suudi Arabistan Petrolde Anlasmıs Olabilir”, Taraf Gazetesi, 18 Ekim 2014, 
http://www.taraf.com.tr/haber-putin-abd-ve-suudi-arabistan-petrolde-anlasmis-olabilir-166211/ 
“ Rus Donanması Kuzey Filosu”, Rusya’nın Sesi Radyosu, 30 Temmuz 2013, 
http://turkish.ruvr.ru/photoalbum/118804921/?slide-1 
“Çin’in Kuzey Kutbu’na Yönelik Artan Dlgisi”, Milli Güvenlik Kurulu Yayını, 
http://www.mgk.gov.tr/calismalar/calismalar/013_cinin_kuzey_kutbuna_yonelik_ilgisi.pdf 
“Circum-Arctic Resource Appraisal: Estimates of Undiscovered Oil and Gas North of 
the Arctic Circle,” USGS Fact Sheet 2008-3049, (2008) "90 Billion Barrels of Oil and 1,670 
Trillion Cubic Feet of Natural Gas Assessed in the Arctic", 
http://www.usgs.gov/newsroom/article.asp?ID=1980#.VEjtACKsVy0, 23.07.2008 
“Kuzey Kutbu’ndaki Buzullar Büyüyor”, Radikal Gazetesi, 01.09.2014, 
http://www.radikal.com.tr/cevre/kuzey_kutbundaki_buzullar_buyuyor-1210300 
“Putin’den Savas Emri”, Yeni Safak Gazetesi, 11 Eylül 2014, 
http://www.yenisafak.com.tr/dunya/putinden-savas-emri-684300 
“Rus Donanmasına 40 Yeni Savas Gemisi”, Dnternet haber, 4 Ocak 2014, 
http://www.internethaber.com/rus-donanmasina-40-yeni-savas-gemisi-626633h.htm 
“The Russian Dynamic in the Arctic : Strategic Positioning”, Second Line of Defense, 
http://www.sldinfo.com/the-russian-dynamic-in-the-arctic-strategic-positioning/ 
“Total’in CEO’su Rusya’da Öldü.” Aljazeera Türk Dergisi, 21 Ekim 2014, 
http://www.aljazeera.com.tr/haber/totalin-ceosu-rusyada-oldu 
Anup Shah, “ Dominance and Change in the Arctic”, Global Issues, 06 June, 2010, 
http://www.globalissues.org/article/740/dominance-in-thearctic#Manycountriesindisputeovertheregion, www.arcticsecurity.org/, “Arctic Opening Insecurity and Opportunity”, Adelphi Series, 19 December 2013, sf.5-7; Bkz. 
“Physical/ Geographical Characteristics of The Arctic”, AMAP Arctic Region 1998 
Assessment report, file:///C:/Users/user/Downloads/AAR-Ch02.pdf%20(2).pdf, 
Arctic Region Policy, National Security Presidential Directive, 12 January 2009, 
http://georgewbush-whitehouse.archives.gov/news/releases/2009/01/20090112-3.html 
Carolyn Grammling, “Cold Wars : Russia Claims Arctic Land”, Geotimes, August 2007, 
http://www.agiweb.org/geotimes//aug07/article.html?id=WebExtra080107.html 
Erkan, Yunus, “ Küresel Anlasmazlıklarda Yeni Sorun Arktika Bölgesi”  www.academia.edu.; 
Gurbonov, Igar “Kuzey Kutbu Jeopolitik Savasların Yeni Mahalli mi?”, USGAM, 21.09.2012, 
http://www.usgam.com/tr/index.php?l=800&cid=1313&bolge=0; 
Gurbonov, Igar “Kuzey Kutbu Jeopolitik Savasların Yeni Mahalli mi?”, USGAM, 
21.09.2012, http://www.usgam.com/tr/index.php?l=800&cid=1313&bolge=0 
Joseph Spears, “China and the Arctic: The Awakening Dragon,” China Brief, Vol. 9, Issue 6, 18 March2009, 
http://www.jamestown.org/programs/chinabrief/single/?tx_ttnews[tt_news]=34725&tx_ttnew s[backPid]=25&cHash=1c22119d7c 
Kataryna Zysk,” The Fundamentals of State Policy of The Russian Federation in the Arctic up to 2020 and Beyond”, 
http://www.geopoliticsnorth.org/index.php?option=com_content&view=article&id=84:arctic-strategy-documents&catid=52&showall=&limitstart=2 
Kavas, Alp Yüce, “Rusya’nın Arktik Politikası ve Türkiye”, BDLGESAM makale, 20 Ocak 2014, 
http://www.bilgesam.org/incele/78/-rusya%E2%80%99nin-arktik-politikasi-ve-turkiye/#.VEjavCKsVy0; 
Köni, Hasan, “ Kuzey Kutbu Stratejisi”, 21.yy Türkiye Dergisi, Subat 2014, sf.24-25; 
Mark Nuttall ve Terry V. Callaghan, Arctic, Environment, People, Policy, Harwood Academic Pub, 2000, sf.1-143. 
Michael Wallace ve Steven Staples, “Ridding The Arctic of Nuclear Weapons : A Task Long Overdue”, Canadian Pugwash Group, 2010 
Nerdun Hacıoğlu, “Rusya Nükleer Füze Fırlattı”, Hürriyet Gazetesi, 10 Eylül 2014, 
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/27176845.asp 
Nicholas Breyfogle ve Jeffrey Dunifon, “Russia and Race For The Arctic”, Origins, Vol 5, Issue 11, August 2012, 
http://origins.osu.edu/article/russia-and-race-arctic 
Peter F. Johnson, “Arctic Energy Resources and Global Energy Security”, Journal of Military and Strategic Studies, Vol 12, Issue 2, Winter 2010. 
http://oceans.mit.edu/wp-content/uploads/arctic_energy_security.pdf 
Rebecca Bluitt, “ Cold, Cold War : Putin Talks Though Over US Arctic Rivalry”, ABC NEWS, 5 December, 2013, 
http://abcnews.go.com/Blotter/cold-cold-war-putin-talks-tough-us-artic/story?id=21110178 
Scott G. Borgerson, “The Great Game Moves North,” Foreign Affairs, 25 March 2009. 
http://www.foreignaffairs.com/articles/64905/scott-g-borgerson/the-great-game-moves-north 
Tang Guoqiang, “Arctic Issues and Chinese Stance”, China Institute of International Studies, 4 Mart 2013. 
Vytautas Sirijos Gira, “The Significance of The Arctic in Russia’s Foreign Policy : Why Arctic Policy Issues are of Topical Interest to The Baltic States”, European Dialogue, 25.08.2010, 
http://eurodialogue.eu/energy-security/The-significance-of-the-Arctic-in-Russia%E2%80%99s-foreign-policy-why-Arctic-policy-issues-are-of-topical-interest-to-the 
Yılmaz Nihal ve Çiftçi, Ali. “ Arktika Bölgesi’nin Siyasal Önemi ve Siyasal ve Hukuksal Statüsünün Karsılastırmalı Değerlendirilmesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı 31, 2013 Güz, sf 1-16 
http://oaji.net/articles/692-1396261550.pdf 

***

24 Şubat 2017 Cuma

UKRAYNA KRİZİNİN AVRUPA BİRLİĞİ ENERJİ GÜVENLİĞİNE ETKİLERİ, BÖLÜM 2



     UKRAYNA KRİZİNİN AVRUPA BİRLİĞİ ENERJİ GÜVENLİĞİNE ETKİLERİ, BÖLÜM 2


Bu nedenle Rusya geriye kalan Beyaz Rusya, Moldova, Ukrayna, Güney Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinin Batı ile olan yakın iliskilerini kontrol altına almaya çalısmıstır. Özellikle Ukrayna, Moldova ve Gürcistan’ın Avrupa-Atlantik kurumlarına (AB ve NATO) üye olma niyetleri Moskova yönetimini ciddi bir sekilde rahatsız etmistir. 

Rusya yakın çevre olarak tanımladığı bölgeleri kontrol altına almak için o ülkelerde yasayan Rus nüfusunu kullanmıs ve onları korumak için sık sık o ülkelere müdahalede bulunmustur. Bu kapsamda 1997 yılında yasanan çatısmaların ardından Moskova, 180.000 etnik Rus azınlığın yasadığı Moldova’nın Transdinyester bölgesine asker göndermistir. Hâlen bölgede 1.200 askerden olusan bir Rus birliği mevcuttur. Moskova’nın Avrupa’daki son diktatör olarak bilinen Aleksandr Lukasenko yönetimindeki Beyaz Rusya ile iliskileri son 
derece iyi durumda bulunmaktadır. Rusya Baltık ülkelerinde yasayan Rus nüfusu kontrol etmek için bu ülkeler üzerinde de baskı uygulamakta, fakat bu ülkelerin NATO ve AB üyesi olması nedeni ile doğrudan müdahale edememektedir. Rusya sınırları dısında en çok Rus nüfusun yasadığı Ukrayna’da ise Moskova etkinliğini devam ettirmektedir. Özellikle ülkenin doğu ve güney bölgelerinde yasayan Rus nüfus ve Rusça konusan Ortodoks Ukraynalılar Rusya ile tarihi, sosyo-kültürel ve ekonomik bağları mevcuttur. Rusya’nın Kırım’da (Ukrayna’ya bağlı özerk cumhuriyet) iki tane hava üssü ve yine Kırım’ın Sivastopol sehrinde (Kırım içinde özel statüye sahip sehir) deniz üssü bulunmaktadır. Ukrayna ve Beyaz Rusya 
Moskova için stratejik öneme sahip ülkelerdir. Ukrayna olmadan Rusya sadece bir Asya devleti olabilir, Ukrayna ve Beyaz Rusya ile birlikte Moskova bir Avrasya gücüdür.19 

Rusya Gürcistan’ın ayrılıkçı Abhazya ve Güney Osetya bölgeleri ile 1990’lı yılların basından itibaren yakından ilgilenmistir. Bu bölgelerde yasayan Rus nüfusu korumak için bu bölgelere sık sık müdahale etmis ve Abhazya ve Güney Osetya’da askeri üsler kurmustur. Moskova ile Tiflis arasındaki iliskiler Eduard Sevardnadze döneminde (1992-2004) son derece iyi iken, Kadife Devrim olarak bilinen 2003 yılı sonundaki olaylardan sonra iktidara gelen Mikhail Saakashvili döneminde iliskiler kötülesmis ve hatta Rusya’nın 2008 yılında Güney Osetya’da askeri güç kullanması ile kısa süreli bir savas yasanmıstır.20 2013 yılında Saakashvili’nin yerine iktidara gelen Giorgi Margvelashvili döneminde iliskiler tekrar pragmatik temellere oturtulmustur. Mevcut Tiflis yönetimi Batı ile Rusya arasında dengeleri gözetmeye büyük önem vermekte ve daha çok AB ve NATO sistemine entegre olmaya çalısmaktadır. 

Soğuk Savas’ın ardından Ermenistan’ın Azerbaycan’a ait Dağlık Karabağ’ı isgâl etmesi ve Ermenistan’ın Türkiye ile Azerbaycan tarafından tecrit edilmis durumu Güney Kafkasya’nın en önemli sorunlarından bir tanesidir. Bu durum Erivan yönetiminin Moskova’ya yaklasmasına yol açmıstır. Ermenistan hâlihazırda Rusya’nın Güney Kafkasya’daki en önemli stratejik ortağıdır. Rusya’da kolordu büyüklüğünde bir Rus askeri üssü bulunmakta olup (112. Rus Askerî Üssü) Ermenistan sınırları Ruslar tarafından korunmaktadır. 

Güney Kafkasya ülkesi olan Azerbaycan Rusya ile Batı arasında denge politikası takip etmektedir. Sahip olduğu petrol ve doğal gazı Rusya’ya bağımlı olmadan 
Gürcistan ve Türkiye üzerinden Batı pazarlarına ulastırmak isteyen Azerbaycan ’da Rusya’nın Gebele Askerî Rardar Üssü bulunmaktadır.21 

Bu üs Moskova’nın Ortadoğu’yu kontrol etmesi açısından stratejik öneme sahiptir. Bakü AB ve NATO ile iliskiler gelistirmekle birlikte, Avrupa-Atlantik kurumları ile arasına Rusya’yı rahatlatacak mesafeyi koymaya dikkat etmektedir. 

Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’dan olusan Orta Asya Rusya tarafından yakın çevre olarak değerlendirilmektedir. Bölgede Çin, İran ve Türkiye gibi aktörlerin yanı sıra Birlesik Devletler de Afganistan harekâtının ardından Orta Asya’da varlık göstermeye baslamıstır. Rusya bu bölgede yer alan enerji kaynaklarını ve enerji aktarım hatlarını kontrol altında tutmaya çalısmaktadır. Bu bölgede yer alan enerji kaynaklarının kendi üzerindenBatı pazarlarına ulasmasını istemektedir. Bölge ülkeleri ile 
yaptığı ikili antlasmalarla bunu sağlamaya çalısmaktadır. Bölge ülkeleri de Rusya’ya olan bağımlılığı azaltmak için alternatif güzergâhlar ve pazarlar aramaktadır. Bu noktada Çin en önemli pazar olarak görülmektedir. 

1990’lı yıllarda Birlesik Devletler daha çok Ortadoğu’ya öncelik vermis ve AB de entegrasyon sürecine odaklanmıstır. Bu dönemde Batı’nın Rusya’nın yakın çevre olarak tanımladığı bölgelerle iliskisi sınırlı kalmıstır. Rusya bu dönemde Çeçenistan sorununu halletmistir. 2000’li yıllarda ise durum daha da farklılasmıstır. AB ve NATO 2004 yılında Baltık ülkelerini bünyesine almıs, Ukrayna ve Gürcistan da bu sürece dâhil olmak istemislerdir. Moskova yönetimi
Baltık ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarına dâhil olasını engelleyememis, fakat Ukrayna ve Gürcistan’ın Batı sistemi içerisinde yer almasına siddetle karsı çıkmıstır. Rusya’da 1 Ocak 2000’de devlet baskanı olan Vladimir Putin güçlü ordu, istikrarlı siyaset ve büyüyen ekonomi politikası ile Rusya’yı tekrar kürsel aktör konumuna yükseltmistir. 2003 yılında Birlesik Devletlerin Irak harekâtının bir sonucu olarak dünyada artan enerji fiyatları petrol ve doğal gaz ihraç eden Rusya’nın ekonomik durumunu daha da iyilestirmistir. Rusya’nın Putin yönetimi ile birlikte yakaladığı istikrar Rusya’yı yeniden küresel sistemi etkileyebilecek bir aktör konumuna yükseltmistir. 

Güçlenen Rusya uluslar arası sistemin Batı merkezli tek kutuplu yapısına itiraz etmis ve bunu da Putin bizzat kendisi ifade etmistir. Rusya’ya göre 21. yüzyılda uluslar arası sistem, içinde küresel ve bölgesel aktörlerin yer aldığı çok kutuplu bir yapıdır. Bu nedenle Moskova yönetimi AB ve NATO’nun doğu yönünde genislemesine karsı çıkmıstır. Güçlenen Rusya BDT’yi daha etkin hâle getirmek için 2002 yılında Kollektif Güvenlik Antlasması Örgütünü kurmustur. Rusya ile birlikte Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan 
bu örgütün üyesidirler. Bu örgüt saldırı karsısında kollektif savunmayı, sınırların ortak korunmasını ve terörle ortak mücadele edilmesini öngörmektedir. Bununla birlikte ilk kez 2000 yılında Rusya, Kazakistan, Belarus, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından Avrasya Ekonomik Topluluğu ismiyle kurulan örgüt; Rusya, Kazakistan ve Belarus arasında yapılan yeni bir anlasma ile 1 Ocak 2010 tarihinde Avrasya Gümrük Birliği'ne dönüstürülmüstür. 29 Mayıs 2014’te imzalanan antlasma ile de Gümrük Birliği Avrasya Ekonomik Birliği'ne 
dönüsmüs durumdadır ve 1 Ocak 2015'ten itibaren de Avrasya Birliği'ne dönüsecektir. 

Kırgızistan, Tacikistan ve Ermenistan’ın Avrasya Birliği’nin üyesi olması beklenmektedir.22 

Rusya ve Çin’in liderliğinde 1996 yılında kurulan ve daha sonra kurumsallasan Sangay İsbirliği Teskilâtı ise hem uluslar arası sistemin çok kutuplu yapıda olduğunu göstermekte hem de Rusya’nın Orta Asya’da Çin ile isbirliği yaparak O’nu bölgede sınırlandırma stratejisi olarak değerlendirilmektedir. Teskilâtın üyeleri; Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’dır. Hindistan, Pakistan, Dran, Afganistan ve Moğolistan gözlemci üye Türkiye, Beyaz Rusya ve Sri Lanka ise diyalog ortaklarıdır.23 Moskova yönetimi olusturduğu bu siyasi, askeri ve ekonomik ortaklıklarla AB ve NATO’nun doğu yönünde genislemesini engellemeye çalısmıstır. Bununla birlikte enerji kaynak alanlarını ve enerji aktarım hatlarını kontrol altında bulundurarak enerji ihracatı noktasında tekel olma politikasını takip etmektedir. 

Avrasya’nın batı tarafındaki ittifak sistemine (Avruap-Atlantik kurumları) baktığımızda soğuk savas sonrası dönemde kendilerini yenilediklerini görmekteyiz. Bu yenilenme hem genisleme yolu ile yeni üyeler alma hem de yapısal değisiklikler seklinde gerçeklesmistir. AB ve NATO’nun doğu yönünde genislemesine paralel olarak ABD’nin öncülüğünde 1997 yılında Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova arasında daha sonra 2006 yılında adı “Demokrasi ve Ekonomik Gelisme İçin Organizasyon-GUAM” olarak 
değistirilen GUAM teskilâtı kurulmustur. Birlesik Devletler bu teskilât ile Moskova’nın bu ülkeler üzerindeki baskısını azalmak ve bu ülkelerin bağımsızlıklarını güçlendirmek istemistir. 1999-2005 yılları arasında Özbekistan bu teskilâta üye olmus ve daha sonra ayrılmıstır. Bu yıllarda teskilât GUUAM olarak adlandırılmıştır. Türkiye ve Litvanya teşkilâtın gözlemci üyeleridir.24 

21’inci yüzyılda Doğu Avrupa, Karadeniz, Güney Kafkasya, Hazar Havzası ve Orta Asya’da Rusya ile Batı arasındaki jeopolitik rekabet devam etmektedir. Bu rekabet enerji kaynakları ve enerji kaynakları aktarım hatlarının kontrolü noktasında sürmektedir. Ukrayna ve Gürcistan’ın AB ve NATO üyelik niyetleri son 10 yılda önemli sorunları ve çatısmaları da beraberinde getirmistir. Gelecek dönemde Rusya ile Batı (AB ve NATO) arasındaki rekabetin Ukrayna, Moldova ve Gürcistan üzerinden yürütüleceği görülmektedir. Bu üç ülke enerji 
kaynaklarının Batı pazarlarına ulaştırılmasında kilit aktör konumunda bulunmaktadırlar. Bu üç ülkenin hangi tarafta kalacağı jeopolitik rekabetin de sonucunu belirleyecektir. 21 Kasım 2013’te Ukrayna’da baslayan ve giderek derinlesen krizi de bu jeopolitik rekabetin bir parçası olarak okumak gerekmektedir. Bu kapsamda Ukrayna krizi AB’nin enerji güvenliği konusu ile yakından ilgilidir. 

Ukrayna Krizi ve AB Enerji Güvenliği 

2003 ve 2004 yıllarında Gürcistan (Kadife/Gül Devrimi) ve Ukrayna’da (Turuncu Devrim) yasanan renkli devrimlerin bir sonucu olarak Kiev ve Tiflis’te Avrupa-Atlantik kurumlarına entegre olmak isteyen yönetimler iktidara gelmistir. 2004-2013 yılları arasında Mikhail Saakashvili yönetimindeki Gürcistan’da Rusya ile iliskiler zayıflamıs, ABD ve AB ile yakın iliskiler gelistirilmistir. NATO ve AB üyeliği temel hedef olarak belirlenmistir. Bu durumu Güney Kafkasya’daki çıkarlarına aykırı gören Moskova ise 2008 yılında Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgesi Güney Osetya’ya bu bölgede yasayan Rusları koruma bahanesi ile müdahale etmistir. Moskova 2008 yılında yaptığı bu müdahale ile Gürcistan’ın ve Batı’nın Güney Kafkasya’daki girisimlerinin önüne geçmistir. Rusya Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanımıs ve bu bölgelerde askerî üsler tesis etmistir. Rusya Gürcistan müdahalesinin ardından dikkatini Ukrayna üzerine yoğunlastırmıstır. 

2005 yılında Ukrayna’da iktidara gelen Batı yanlısı Victor Yusenko 2010 yılında yapılan seçimlere katılmamıs, onun yerine basbakan Yulia Timesenko eski basbakanlardan Rusya yanlısı Victor Yanukoviç’e karsı yarısmıstır. Rusya’nın, Ukrayna’daki Rusların ve Rusya yanlısı Ukraynalıların desteğini alan Yanukoviç seçimi kazanarak Kiev’de iktidarı ele almıstır. Bu iktidar değisimi ile 2005-2010 yılları arasında Ukrayna’da hâkim olan Batı yanlısı eğilim Kiev yönetiminden uzaklastırılmıstır. 2010 yılında Yulia Timesenko Rusya ile yaptığı bir doğal gaz antlasmasında usulsüzlük yaptığı ve ülke çıkarlarını korumadığı için yedi yıl hapse mahkum edilmistir.25 Yanukoviç’in muhalif grupları bastırma girisimi olarak değerlendirilen bu hareket ABD ve AB tarafından kınanmıs ve Timesenko’nun hapisten çıkarılması için Kiev Yönetimine baskı yapılmıstır. 

Victor Yanukoviç iktidara gelir gelmez Rusya ile Ukrayna arasındaki iliskileri gelistirme yönünde adımlar atmıstır. Öncelikle süresi 2017 yılında dolacak olan Rusya’nın Sivastopol (Kırım) askeri üssünün süresini yapılan bir antlasma ile 25 yıl uzatmıstır.26 Rusya bu antlasma ile hem Kırım hem de Karadeniz üzerinde jeopolitik avantaj elde etmistir. Bu üssün kira geliri de Ukrayna’ya satılan doğal gaz üzerinden ödenmeye baslanmıstır. Yine bu dönemde Rusya ile Ukrayna arasında serbest ticaret antlasması imzalanmıstır. Yapılan bu serbest ticaret antlasması Ukrayna’nın endüstri bölgesi olan doğusunda (Harkiv, Luhansk ve Donetks) yasayan Rusların ve Rusya yanlısı Ukraynalıların ekonomik olarak Rusya ile daha da entegre olmasını sağlamıstır. 

Victor Yanukoviç NATO ile iliskilerini azaltırken, ekonomik gerekçelerle AB ile olan iliskilerini devam ettirmistir. AB’nin 2009 yılında baslattığı Doğu Ortaklığı (Eastern Partnership) programına Beyaz Rusya, Moldova, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’la birlikte yer almıstır. Buna rağmen, Rusya’nın sahip olduğu doğal gaz ve petrolün Avrupa pazarlarına aktarılmasında önemli bir transit ülke konumunda olan Ukrayna’nın 2010 yılından itibaren Rusya’nın etkisi altında olduğunu söyleyebiliriz. AB enerji güvenliğini göz önünde bulundurarak Ukrayna’nın Avrupa-Atlantik kurumlarına dâhil olmasını, serbest piyasa ekonomisine tam geçis yapmasını, demokrasi, insan hakları, azınlıkların korunması ve hukuk devleti konusunda gerekli reformları yapmasını ve her seyden önemlisi Moskova’nın etkisinden kurtulmasını istemistir. Bu kapsamda AB Ukrayna ile Doğu Ortaklığı programı çerçevesinde Ortaklık ve Kapsamlı Serbest Ticaret Antlasması yapmak istemistir. Brüksel ve Kiev arasındaki müzakereler sonucu söz konusu antlasmaların 28-29 Kasım 2013’te AB’nin 
Vilnius Zirvesinde imzalanması kararlastırılmıstır. Bahse konu antlasmaların Ukrayna açısından önemli kazançlar getireceği bir gerçek olduğu için Yanukoviç yönetimi bu antlasmaları imzalamak istemistir. AB antlasmaların imzalanabilmesi için Timesenko’nun serbest bırakılmasını sart kosmustur. Fakat Yanukoviç en önemli siyasi rakibinin serbest bırakılması konusunda isteksiz davranmıstır. Bununla birlikte Moskova yönetimi AB ile Ukrayna arasında yapılacak kapsamlı serbest ticaret antlasmasının Rusya’nın ekonomik 
çıkarlarına zarar vereceğini açıklamıs, eğer antlasma imzalanırsa Ukrayna’ya olan doğal gaz akısını keseceğini açıklamıstır. Bu durum hem Rus doğal gazına bağımlı Ukrayna ve Avrupa’yı hem de transit geçisten kazanç sağlayan Ukkrayna’yı doğrudan etkilemistir. 

Yanukoviç, Vilnius Zirvesinden önce AB’ye basvurarak doğal gaz kesintisinden kaynaklanacak Ukrayna’nın ekonomik kayıplarının karsılanmasını istemis ve 10 milyar dolarlık bir yardım talep etmistir. Fakat kriz içerisinde bulunan AB bu yardımı çok bularak vermek istememistir. Bunun üzerine Yanukoviç Vilnius’ta söz konusu antlasmaları imzalamamıs ve aynı zamanda Timesenko’yu da serbest bırakmamıstır. Bütün bu olaylar baskent Kiev’de 21 Kasım 2013’ten itibaren AB ile ortaklık ve kapsamlı serbest ticaret antlasmasının imzalanması yönünde gösterilerin baslamasına yol açmıstır, 28-29 Kasım 2013’te Vilnius’ta antlasmaların imzalanmaması üzerine gösteriler daha da yoğunlasmıstır.27 

AB ile ortaklık ve kapsamlı serbest ticaret antlasmasını imzalamayan Yanukoviç Rusya ile olan iliskilerini daha da sıkılastırmıstır. Moskova ve Kiev arasında 17 Aralık 2013’te imzalanan antlasma ile Moskova Ukrayna’ya 15 milyar dolar yardım yapma taahhüdünde bulunmustur. Bununla birlikte bin metreküpü 400 $’dan sattığı doğal gazın fiyatını 285.5 dolara indirmis ve Yanukoviç yönetimine olan desteğini sürdüreceğini beyan etmistir. Kiev ile Moskova arasındaki bu antlasma Batı yanlısı grupların tepkilerini daha da arttırmıs ve gösteriler daha da yoğunlastırmıstır. Yanukoviç gösterilerin önünü alabilmek için mecliste çoğunluğu olan kendi Bölgeler Partisi vasıtasıyla gösterileri, haberlesme, internet, yürüyüs ve protestoları kısıtlayan bir yasa kabul ettirmistir. Bu ise gösterilerin daha da artmasına ve Yanunkoviç karsıtlığına dönüsmesine yol açmıstır. ABD ve AB de Kiev yönetimi üzerindeki baskılarını arttırmıstır. Bütün bu baskıların sonucu olarak 21 Subat 2014’te Victor Yanukoviç ülkeyi terk etmistir. Ukrayna’da devlet baskanlığı seçimlerinin yapılacağı 25 Mayıs 2014 tarihine kadar muhaliflerden olusan geçici bir yönetim kurulmustur. Moskova bu olayı bir darbe olarak değerlendirmis, geçici yönetimi tanımamıs, Ukrayna’ya 
yapacağı yardımları askıya almıs ve doğal gaz fiyatını 285.5 $’dan 485.5$ çıkarmıstır.28 Buna karsılık ABD ve AB geçici yönetimi tanımıs ve yeni Kiev yönetimine siyasi, diplomatik ve ekonomik destek vermistir. 

Geçici yönetimin göreve gelmesi ile birlikte Ukrayna’nın doğu ve güneyinde yasayan Rusya yanlıları yönetime karsı ayaklamıslar ve yeni bir durum ortaya çıkmıstır. Bu gösteriler Rusya tarafından desteklenmistir. Geçici yönetim bu ayaklanmalara karsı sert tedbirler almıs ve bu gösterileri terörist hareketler olarak değerlendirmistir. Rusya geçici yönetimin Rusya yanlısı gruplara karsı tedbirlerine siddetle karsı çıkmıs ve Ukrayna’da yasayan Rusların ve 

Rusça konusan halkların çıkarlarını korumak için müdahale edeceğini söylemistir. Bu kapsamda Kırım’daki olaylar artmıstır. Kırım’da yasayan 2 milyon halkın %59’u Rus, %12’si ise Tatarlardan olusmaktadır ve geriye kalanlar ise Ukraynalıdır. Bu bölgede yasayan halk, yasanan olaylar karsısında kendi meclisleri vasıtasıyla bağımsızlık için referandum kararı almıslarıdır. 16 Mart 2014’te yapılan referandumla Kırım bağımsızlığını ilân etmis ve Rusya’ya katılmaya karar vermistir. Bu karar Rusya tarafından kabul edilmis ve böylece 
Kırım Rusya tarafından ilhak edilmistir. Bu ilhak uluslar arası kamuoyu tarafından kabul edilmemistir. 

Kırım’ın ilhakı Ukrayna’da yasanan krizi daha da derinlestirmis, Kiev yönetimi ile Moskova arasındaki iliskiler daha da bozulmustur. ABD ve AB Rusya üzerinde baskı olusturmus, Kırım’ın ilhakında sorumlu gördükleri bazı Rusya ve Ukrayna vatandaslarına yaptırım kararı almıslardır. Bu kisilerin seyahatlerine kısıtlama getirilmis, ticari faaliyetleri askıya alınmıs ve hesapları dondurulmustur. Kırım’ın ilhakından sonra Rusya’nın Karadeniz havzasında stratejik üstünlük sağladığı değerlendirilmektedir. 

Kırım’ın ilhakından sonra Ukrayna’nın doğusunda Harkiv, Luhansk ve Donetsk’te Moskova’nın desteği ile gösteriler daha da artmıstır. Ukrayna bu bölgelere müdahalede bulunmus ve fakat silahlı gruplar karsında basarılı olamamıstır. 
Bununla birlikte Rusya Ukrayna’nın doğu sınırına asker yığmıs ve askeri tatbikatlar icra etmeye baslamıstır. Gelisen bu durum krizi daha da derinleş tirmiş, Batı Ukrayna’ya desteğini açıklamıs ve yaptırım uyguladığı kisi sayısını arttırmıstır. ABD yaptırımlar konusunda daha ısrarcı davranırken, Rusya ile ekonomik iliskileri olan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri yaptırımlara karsı çıkmıstır. 
Rusya ile AB arasındaki ticaret hacmi yaklasık 330 milyar dolardır.29 Rusya ile ABD arasında ise ticaret hacmi yaklasık 38 milyar dolardır. Bu rakamlarda göstermektedir ki ekonomik açıdan Rusya ve AB birbirlerine bağımlıdırlar. Bu nedenle ekonomik yaptırımlar konusunda ABD ile AB arasında görüs farklılıkları bulunmaktadır. Bu durum Moskova’nın elini güçlendirmektedir. Bununla birlikte Polonya ve Baltık ülkeleri kendilerini Rusya’nın yakın tehdidi altında gördükleri için yaptırımların arttırılmasını ve kendi ülkelerinde NATO’nun varlığının arttırılmasını istemisleridir. 

25 Mayıs 2014 seçimlerini Ukrayna’da Batı yanlısı Petro Poresenko kazanmıs, seçimler ülkenin doğu ve güneyi ile Kırım’da yapılamamıstır. Rusya kendi üzerindeki baskıları azaltmak ve ekonomik yaptırımları hafifletmek için seçimlerden önce Ukrayna’nın doğusundaki tatbikatlarını durdurmus ve askerlerini geri çekmistir. Bu durum Batı tarafından memnuniyetle karsılanmıstır. Rusya Petro Poresenko’yu tanımıs ve onunla sorunun çözümü için dolaylı müzakereler gerçeklestirmistir. Moskova Ukrayna’da yasayan Rusların ve Rusça konusan halkların çıkarlarını koruyacağını belirtmis, Ukrayna’da ayrılıkçılara destek verdiği yönündeki iddiaları reddetmistir ve Kiev yönetimine ayrılıkçılarla müzakere etmesini söylemistir. Bununla birlikte seçimlerden önce Dunbass olarak bilinen bölgede Luhansk Halk Cumhuriyeti ve Donetsk Halk Cumhuriyeti adı ile bağımsızlık ilanları gerçeklesmistir. 

Poresenko yönetimi Batı’nın da desteğini arkasına alarak Beyaz Rusya’nın baskenti Minsk’te ayrılıkçılarla görüsmüstür. Görüsmelere Ukrayna adına eski devlet baskanı Leonid Kuçma, ayrılıkçıların temsilcileri ve Rusya katılmıstır. Bu müzakere süreci devam etmekle birlikte, henüz bir çözüme ulasılamamıstır.30 

Moskova kendisi ile Kiev arasındaki sorunları ekonomik temelli olarak tanımlamıstır. 28 Haziran 2014’te AB ile Ukrayna’nın ortaklık ve kapsamlı serbest ticaret antlasması imzalaması Moskova’yı rahatsız etmistir. Moskova Ukrayna’ya olan doğal gaz akısını durdurmustur. Bu antlasmanın Ukrayna ile arasında mevcut serbest ticaret antlasması nedeni ile kendi çıkarlarına zarar verdiğini belirtmistir. Bu antlasmanın uygulanması AB tarafından bir yıl ertelenmistir. Moskova ikinci sorun alanı olarak Ukrayna’nın birikmis doğal gaz 
borçlarını göstermistir. Yaklasık 4,5 milyar $ olarak açıklanan borçların Kiev tarafından hemen ödenmesini istemistir. Kiev bu borcun bir kısmını ödese de tamamını kapatamamıs ve iki ülke arasındaki anlasmazlık devam etmistir. Bir diğer sorun ise Rusya’nın Ukrayna’ya pahalı doğal gaz satmasıdır. Rusya Beyaz Rusya’ya bin metre küpü 170 dolar, Ermenistan’a 189 dolardan dola gaz satarken, Ukrayna’ya 485,5 dolardan satmaktadır. AB ülkelerine ise ortalama 385 dolardan doğalgaz satmaktadır. Rusya AB üyesi ülkelere de farklı fiyatlar 
uygulamaktadır.31 

Kendisi ile yakın stratejik ilsikileri bulunan ülkelere daha uzcuz doğal gaz satarken, bazı ülkelere ise yüksek doğal gaz uygulamaktadır. Bu durum aynı ekonomik sistem içinde bulunan AB üyesi devletler arasında haksız rekabete yol açmaktadır. AB ortak bir dıs ve güvenlik politikası belirleyememenin yanında aynı zamanda ortak bir enerji politikası üretebilecek mekanizmaları da olusturamamıstır. Bu nedenle üye ülkeler arasında farklılıklar bulunmaktadır. 

Bu durumdan mağdur olan AB üyesi devletler Birlik içerisinde “Enerji Birliği”nin tesis edilmesini istemektedirler. Hâlihazırda Birlik düzeyinde enerji politikalarının olusturulmasında üye devletler arasında oy birliği esası uygulanmaktadır. Enerji politikaları Komisyon’un bu islerden sorumlu üyesi tarafından koordine edilmektedir. 

Ukrayna’da Kiev yönetimi ile ayrılıkçılar arasında 5 Eylül 2014 tarihinden buyana bir ateskes durumu söz konusu olsa da ülkenin güney ve doğusundaki çatışma lar devam etmekte ve Kırım’ın Rusya tarafından isgâl edilmis durumu sürmektedir. 

Ukrayna özellikle 2003 yılından itibaren Rusya ile Batı (ABD ve AB) arasında yasanan jeopolitik rekabete konu olmustur. Avrasya’da doğu ile batıyı birbirine bağlayan coğrafî konumu ile Ukrayna jeostratejik öneme sahip bir ülkedir. Ukrayna’da ülkenin doğu ve güneyinde yasayan Ruslar ve Rusça konusan Ukraynalılar Moskova ile yakın iliskiler gelistirmek istemektedir. Ülkenin bu kesimi ekonomik olarak Rusya ile entegre olmus durumdadır. Milliyetçi Ukraynalılar ise ülkenin orta ve batı kesimlerinde yasamakta, 
genellikle tarımla uğrasmakta ve AB ülkeleri ile tarıma dayalı ticari iliskiler gelistirdikleri için AB ile uyum sağlamak istemektedirler. Ukrayna’nın doğu ve batı kesimlerinin mevcut bu durumu Ukrayna’da meydana gelen gelismelerin de temel sebebidir. ABD ve AB ile Rusya arasındaki rekabet Ukrayna’daki bu ayrısma üzerinden yürütülmektedir. 

Ukrayna’nın hem kendisi hem de AB üyesi ülkeler ekonomileri için gerekli olan enerjinin önemli bir kısmını Rusya’dan ithal etmektedirler. Enerji konusunda Rusya’ya bağımlılık Ukrayna’da %60, AB’de ise %30 seviyelerindedir. Bu bağımlılık Ukrayna ve AB’de hassasiyet yaratmaktadır. Buna karsılık olarak Rusya’da enerji ihracatının 2/3’ünü Avrupa’ya yapmaktadır. Rus ekonomisi enerji ihracatına dayanmakta, AB üyesi ülkelerden de ithalat yapmaktadır. Kısacası AB ve Rusya arasında ekonomik karsılıklı bağımlılık olusmus 
durumdadır. Ukrayna bu ekonomik karsılıklı bağımlılığın düğüm noktasıdır. Ukrayna’da yasanan kriz bu nedenle AB ve Rusya’da ciddi rahatsızlık yaratmıs ve ekonomik kayıplara yol açmıstır. Rusya ile yakın ekonomik iliskileri olan Almanya, İtalya ve Fransa gibi büyük ülkelerle, bazı Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ulusal ekonomik çıkarlarını düsünerek Rusya’ya uygulanan yaptırımlara karsı çıkmıstır. 

5 Eylül 2014’te yapılan ateskes sonrası dönemde Poresenko ülkenin doğu ve güney bölgelerinde yasayan ayrılıkçılara özerklik verilmesi ve ağır suçlara karısmayan tutukluların serbest bırakılması için çalıstıklarını açıklamıstır. Kırım’ın Rusya tarafından isgâl edilmis durumu ise sürmektedir. Ukrayna ile Rusya arasında doğal gaz fiyat anlasmazlığı devam etmekte ve Kiev’in Moskova’ya ödenmemis doğal gaz borcu bulunmaktadır. Önümüzdeki günlerde bu konuların çözümü gerekecektir. Ekonomik krizden kurtulmaya çalısan AB ekonomisi için enerjinin istikrarlı bir sekilde temini ve yaklasan kıs nedeni ile doğal gazın Avrupa’ya kesintisiz aktarılması önem arz etmektedir. 

Sonuç 

Soğuk Savas’ın sona ermesi bir dönemi sona erdirmis ve yeni bir uluslararası sistemin doğmasına zemin hazırlamıstır. Tek kutuplu dünya söylemlerine karsın uluslararası sistem Batı’nın görece güç kaybı ve diğerlerinin de güç kazanması ile çok kutuplu bir yapıya doğru evrilmistir. 11 Eylül terör saldırıları ve ardından Birlesik Devletlerin Afganistan ve Irak harekâtları İslâm dünyası ile Batı’nın karsı karsıya gelmesine neden olmustur. Artık uluslararası sistemdeki ayrısma medeniyetler üzerinden okunmaya baslanmıstır. 

2003 yılında Washington’un Ortadoğu’ya müdahalesi enerji fiyatlarında artısa neden olmus ve enerji ihracatçısı ülkelerin finansal sermaye birikimleri artmıstır. Bu kasamda Putin yönetimi ile siyasi istikrarı yakalayan Rusya, eski küresel güç konumuna dönmek için siyasi, ekonomik ve askeri çabalarını arttırmıstır. Bu durum ABD ( NATO) ve AB’nin tepkisi ile karsılasmıstır. AB’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığı ve karsılıklı ekonomik bağımlılık Avrasya coğrafyasındaki jeopolitik iliskileri de doğrudan etkilemistir. Rusya sahip olduğu enerji kaynaklarının ve bu enerji kaynaklarını dünya pazarlarına ulastıracak aktarım hatlarının güvenliğini en öncelikli politika olarak belirlemistir. Bununla birlikte yaptığı ikili antlasmalarla Hazar havzası enerji kaynaklarını da kontrol etmek istemistir. Hazar havzası enerji kaynaklarının kendi üzerinden Batı pazarlarına ulastırılması Moskova tarafından öncelikli bir politika olarak belirlenmistir. 

Rusya’nın sahip olduğu enerji kaynaklarının Avrupa pazarlarına ulastırılmasında en ekonomik yol olan boru hatları Ukrayna üzerinden geçmektedir. Enerji aktarım hattı ülkesi olması nedeni ile Ukrayna Rusya tarafından stratejik öneme sahip bir ülke olarak görülmüstür. 

Bununla birlikte Rusya’nın sınırlanması ve enerji üzerindeki tek elinin kırılması açısından Ukrayna, Moldova ve Gürcistan gibi ülkeler de Batı tarafından stratejik öneme sahip ülkeler olarak değerlendirilmistir. 21 Kasım 2013’te baslayan Ukrayna krizini Avrasya’daki jeopolitik rekabetin bir sonucu olarak okumak gerektiğini değerlendiriyoruz ve bu krizin orta ve kısa vadede de çözümünün zor olacağını düsünüyoruz. 


DİPNOTLAR;


1 Uluslararası Ekonomik Göstergeler Raporu, TC Kalkınma Bakanlığı, Ankara, 2013, s.9,13,14,18,3739,59,60. 
2 BP Statistical Review of World Energy, June 2013, http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/statisticalreview/
statistical_review_of_world_energy_2013.pdf, (Erisim 25.09.2014). 
3 Jan Frederick Braun, “EU Energy Policy Under the Treaty of Lisbon Rules: Between a New Policy and 
Business as Usual”, EPIN Working Paper No:31, 2011, 
http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2001357, (Erisim 25.09.2014). 
4 Energy Production and Imports, 
http://epp.eurostat.ec.europa.eu/statistics_explained/index.php/Energy_production_and_imports , (Erisim 25.09.2014). 
5 Patrick Pouyanné, “Increasing European Energy Production”, Brussels, 2014, 
http://ec.europa.eu/energy/events/doc/20140521_essc_presentation_patrick_pouyanne.pdf, (Erisim 25.09.2014). 
6 Helena Smith, “US Vice-President Joe Biden Pushes Energy Cooperation in Visit to Cyprus”, 
http://www.theguardian.com/world/2014/may/22/us-vice-president-joe-biden-visits-cyprus-energy-cooperation, (Erisim 25.09. 2014). 
7 Cornelius Adebahr, “Easing EU Sanctions to Iran”, Carnegie Endowment for International Peace, 
http://carnegieendowment.org/2014/06/16/easing-eu-sanctions-on-iran, (Erisim 25.09.2014). 
8 Bilge Adamlar Kurulu Raporu, Rapor No:60, Dstanbul, 2014, s.11-14, 
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014042413kafkasya-raporu-internet1.pdf, (Erisim 25.09.2014). 
9 Hasan Selim Özertem, “Ukrayna’daki Krizin Avrupa Enerji Güvenliğine Etkisi”, USAK Analist Dergisi, Ankara, Temmuz 2014, s.80-81. 
10 Doğal Gaz Piyasası 2013 Yılı Sektör Raporu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Ankara, 2013, s.4-5. 
11 Petrol Piyasası 2013 Yılı Sektör Raporu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Ankara, 2013, s.2-4. 
12 Emine Filoğlu, “Dünya’da ve Türkiye’de Doğal Gaz ve Shale Gas (Kaya Gazı) Teknolojileri ve Ticareti”, Uluslararası Enerji ve Çevre Konferansı Sunumu, 25.04.2013. 
13 AB Nükleer Güvenlik Düzenlemelerini Sıkılastırıyor, 
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ab-nukleerguvenlik-duzenlemelerini-sikilastiriyor-029799, (Erisim 12.06.2014). 
14 David Buchan, Europe’s Energy Security -Caught Between Short-term Needs and Long-term Goals, The 
Oxford Institute for Energy Studies, July 2014, s.5., http://www.oxfordenergy.org/2014/07/europes-energy-
security-caught-between-short-term-needs-and-long-term-goals/, (Erisim 25.09.2014). 
15 Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, İstanbul, 39. Baskı, 2009, s.109-115. 
16 Aleksandr Dugin, Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklasım, çev.Vügar Dmanov, Küre Yayınları, İstanbul, 2003, s.359-360. 
17 Olesya Aldushenko, Russia interested in the Russian diaspora living abroad, Russia Beyond the Headlines, 1 October 2012, http://rbth.com/articles/2012/10/01/russia_interested_in_the_russian_diaspora_living_abroad_ 
18739.html, (Erisim 25.09.2014). 
18 Haydar Çakmak, Avrupa Birliği’nin Etnik Yapısı, Kripto Yayınları, Ankara, 2012, s.42,80,89. 
19 Zbigniew Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası, çev. Yelda Türedi, Dnkilâp Yayınları, İstanbul, 2005, s.133. 
20 M. Vedat Gündüz, Kafkasya’da Siyaset, Kadim Yayınları, Ankara, 2012, s. 254-256. 
21 Bilge Adamlar Kurulu Raporu, Rapor No:60, İstanbul, 2014, s.17-20, 
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014042413kafkasya-raporu-internet1.pdf, (25.09.2014). 
22 The Eurasian Union The other EU, The Economist, 
http://www.economist.com/news/europe/21613319-why-russia-backs-eurasian-union-other-eu, (Erisim 23 August 2014) 
23 Marina Sorkina, “Shanghai Cooperation Organisation (Geopolitics at the Crossroads of Eurasia)”, s.53-81, 
http://lib.ugent.be/fulltxt/RUG01/001/458/385/RUG01-001458385_2011_0001_AC.pdf, (Erisim 10.08.2014). 
24 Bilge Adamlar Kurulu Raporu, “Karadeniz’deki Gelismeler ve Türkiye, Rapor No:62, İstanbul, 2014, s.11, 
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014090344karadeniz1.pdf, (11.09.2014). 
25 Uğur Özgöker, “Yeni Soğuk Savas esiğinde: Ukrayna ve Kırım”, 
http://www.euractiv.com.tr/politika-000110/analyze/ugur-ozgoker-yeni-soguk-savas-esiginde-ukrayna-ve-kirim-029313, (Erisim 12.03.2014). 
26 RussiantroopsstormUkrainianbasesinCrimea,
http://www.bbc.com/news/world-europe-26698754,(Erisim22.03.2014). 
27 Max Fisher, “What is the Ukraine Crisis?”, 
http://www.vox.com/cards/ukraine-everything-you-need-toknow/what-is-the-ukraine-crisis, (Erisim 03.09.2014). 
28 “Ukrayna ile Rusya Arasındaki Anlasmazlık Yeni Doğalgaz Krizine Yol Açtı”, 
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ukrayna-ile-rusya-arasindaki-odeme-anlasmazligi-yeni-dogalgaz-krizibeklentisine-yol-acti-029672, (Erisim 03.09.2014). 
29 Uluslararası Ekonomik Göstergeler Raporu, TC Kalkınma Bakanlığı, Ankara, 2013, s.106-107. 
30 Nick Cunningham, “Russia Needs to Sell Gas More Than EU Needs to Buy It”, 
http://oilprice.com/Energy/Energy-General/Russia-Needs-to-Sell-Gas-More-than-EU-Needs-to-Buy-it.html, (Erisim 04.03.2014). 
31 “Ukrayna ile Rusya Arasındaki Doğalgaz Görüsmeleri Sonuçsuz Kaldı”, 
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ukrayna-ile-rusya-arasindaki-dogalgaz-gorusmeleri-sonucsuz-kaldi-029816, (Erisim 16.06.2014). 

KAYNAKÇA 

“Ukrayna ile Rusya Arasındaki Anlasmazlık Yeni Doğalgaz Krizine Yol Açtı”, 
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ukrayna-ile-rusya-arasindaki-odeme-anlasmazligi-yeni-dogalgaz-krizi-beklentisine-yol-acti-029672, (Erisim 03.09.2014). 
“Ukrayna ile Rusya Arasındaki Doğalgaz Görüsmeleri Sonuçsuz Kaldı”, 
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ukrayna-ile-rusya-arasindaki-dogalgaz-gorusmeleri-sonucsuz-kaldi-029816, (Erisim 16.06.2014). 
AB Nükleer Güvenlik Düzenlemelerini Sıkılastırıyor, 
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ab-nukleer-guvenlik-duzenlemelerini-sikilastiriyor-029799, (Erisim 12.06.2014). 
Adebahr, Cornelius: “Easing EU Sanctions to Iran”, Carnegie Endowment for International Peace, 
http://carnegieendowment.org/2014/06/16/easing-eu-sanctions-on-iran, (Erisim 25.09.2014). 
Aldushenko, Olesya: Russia interested in the Russian diaspora living abroad, Russia Beyond the Headlines, 1 October 2012, 
http://rbth.com/articles/2012/10/01/russia_interested_in_the_russian_diaspora_living_abroad_18739.html, (Erisim 25.09.2014). 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu, “Karadeniz’deki Gelismeler ve Türkiye, Rapor No:62, İstanbul, 2014, 
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014090344karadeniz1.pdf, (11.09.2014). 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu, Rapor No:60, İstanbul, 2014, 
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014042413kafkasya-raporu-internet1.pdf, (Erisim 25.09.2014). 
BP Statistical Review of World Energy, June 2013, 
http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/statistical-review/statistical_review_of_world_energy_2013.pdf, (Erisim 25.09.2014). 
Braun, Jan Frederick: “EU Energy Policy Under the Treaty of Lisbon Rules: Between a New Policy and Business as Usual”, EPIN Working Paper No:31, 2011, 
http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2001357, (Erisim 25.09.2014). 
Brzezinski, Zbigniew: Büyük Satranç Tahtası, çev. Yelda Türedi, İnkilâp Yayınları, İstanbul, 2005. 
Buchan, David: Europe’s Energy Security -Caught Between Short-term Needs and Long-term Goals, The Oxford Institute for Energy Studies, July 2014, s.5., 
http://www.oxfordenergy.org/2014/07/europes-energy-security-caught-between-short-term-needs-and-long-term-goals/, (Erisim 25.09.2014). 
Cunningham, Nick: “Russia Needs to Sell Gas More Than EU Needs to Buy It”, 
http://oilprice.com/Energy/Energy-General/Russia-Needs-to-Sell-Gas-More-than-EU-Needs-to-Buy-it.html, (Erisim 04.03.2014). 
Çakmak, Haydar: Avrupa Birliği’nin Etnik Yapısı, Kripto Yayınları, Ankara, 2012. 
Davutoğlu, Ahmet: Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, Dstanbul, 39. Baskı, 2009. 
Doğal Gaz Piyasası 2013 Yılı Sektör Raporu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Ankara, 2013. 
Dugin, Aleksandr: Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklasım, çev.Vügar Dmanov, Küre Yayınları, Dstanbul, 2003. Energy Production and Imports, 
http://epp.eurostat.ec.europa.eu/statistics_explained/index.php/Energy_production_and_imports, (Erisim 25.09.2014). 
Filoğlu, Emine: “Dünya’da ve Türkiye’de Doğal Gaz ve Shale Gas (Kaya Gazı) Teknolojileri ve Ticareti”, Uluslararası Enerji ve Çevre Konferansı Sunumu, 25.04.2013. 
Fisher, Max: “What is the Ukraine Crisis?”, http://www.vox.com/cards/ukraine-everything-you-need-to-know/what-is-the-ukraine-crisis, (Erisim 03.09.2014). 
Gündüz, M. Vedat: Kafkasya’da Siyaset, Kadim Yayınları, Ankara, 2012. 
Özertem, Hasan Selim: “Ukrayna’daki Krizin Avrupa Enerji Güvenliğine Etkisi”, USAK Analist Dergisi, Ankara, Temmuz 2014. 
Özgöker, Uğur: “Yeni Soğuk Savas esiğinde: Ukrayna ve Kırım”, 
http://www.euractiv.com.tr/politika-000110/analyze/ugur-ozgoker-yeni-soguk-savas-esiginde-ukrayna-ve-kirim-029313, (Erisim 12.03.2014). 
Petrol Piyasası 2013 Yılı Sektör Raporu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Ankara, 2013. 
Pouyanné, Patrick: “Increasing European Energy Production”, Brussels, 2014, 
http://ec.europa.eu/energy/events/doc/20140521_essc_presentation_patrick_pouyanne.pdf, (Erisim 25.09.2014). 
Russian troops storm Ukrainian bases in Crimea, http://www.bbc.com/news/world-europe-26698754, (Erisim 22.03.2014). 
Smith, Helena: “US Vice-President Joe Biden Pushes Energy Cooperation in Visit to Cyprus”, 
http://www.theguardian.com/world/2014/may/22/us-vice-president-joe-biden-visits-cyprus-energy-cooperation, (Erisim 25.09. 2014). 
Sorkina, Marina: “Shanghai Cooperation Organisation (Geopolitics at the Crossroads of Eurasia)”, 
http://lib.ugent.be/fulltxt/RUG01/001/458/385/RUG01-001458385_2011_0001_AC.pdf, (Erisim 10.08.2014). 
The Eurasian Union The other EU, The Economist, 
http://www.economist.com/news/europe/21613319-why-russia-backs-eurasian-union-other-eu, (Erisim 23 August 2014). 
Uluslararası Ekonomik Göstergeler Raporu, TC Kalkınma Bakanlığı, Ankara, 2013. 



***