İzlanda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İzlanda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Kasım 2017 Çarşamba

11 EYLÜL SALDIRILARI SONRASI ABD DIŞ POLİTİKASINDA ORTADOĞU VE TÜRKİYE ABD İLİŞKİLERİ BÖLÜM 3


11 EYLÜL SALDIRILARI SONRASI ABD DIŞ  POLİTİKASINDA ORTADOĞU VE TÜRKİYE  ABD  İLİŞKİLERİ BÖLÜM 3


2.2.2.2. Marshall Planı 

Türk yöneticilerin hemen hemen hepsi Amerikan yardımını Türkiye’nin 
ulusal çıkarları için neredeyse hayati önemde görmüştür. 1947’de Başkan Truman Türkiye’ye yardım edeceğini açıkladığında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü kararı alkışlamış, 1948’de Türkiye Marshall planına dâhil edildiğinde dönemin Türk Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak karardan dolayı Türkiye’nin ABD’ye minnettar olduğunu açıklamıştır.84 Çok partili hayata geçildikten sonra iktidara geçen ve ekonomide değişik açılımlar planlayan Demokrat Parti Hükümeti Türkiye’nin ekonomik gelişiminin ancak daha fazla Amerikan yardımı ile sağlanabileceğine inanmıştır.85 

1948 yılında Amerika, savaştan yıkılmış olarak çıkan Avrupa’nın tekrar 
üretim ve tüketime geçebilmesi ve birleşerek SSCB’nin ilerlemesini durdurabilmesi için Marshall Planı’nı ilan etmiştir.86 Türkiye Truman Doktrini’yle acil ihtiyaçlarının karşılandığı, ayrıca savaşa katılıp harap olmadığı için ve Avrupa’nın gelişimine katkı sağlamayacağı düşünüldüğü için plana dâhil edilmemiştir. Ancak Türk yetkililer, aksi takdirde Türkiye’nin Batı tarafından yalnız bırakılacağı ve meydana gelecek oluşumların dışında kalacağı düşüncesiyle Türkiye’nin plana dâhil edilmesi konusunda ABD’yi ikna etmeye çalışmışlardır.87 Türkiye, verilecek yardımı Avrupa için gıda ve hammadde sağlayabilmek amacıyla tarım, ulaşım (karayolları) ve maden (özellikle krom) sektöründe kullanmak şartıyla plana dâhil edilmiş ve yardımı öngören Ekonomik İşbirliği Anlaşması 4 Temmuz 1948 tarihinde ABD ile Türkiye arasında imzalanmıştır.88 

ABD, 1949 yılından başlayarak ve gittikçe hız kazanan bir biçimde Sovyetler 
Birliği’ne karşı aldığı güvenlik tedbirlerini genişletmek durumunda kalmıştır.89 
SSCB yükselişi karşısında Avrupa maddi ve manevi olarak güçlendirilmeli 
düşüncesinden hareketle ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa’yı ve sonra tüm 
Avrupa’yı artan bir biçimde siyasal ve ekonomik işbirliği içine sokmak, böylece bütünleşmiş bir Avrupa yaratarak Sovyet ilerlemesini durdurmak istemiştir.90 ABD Dışişleri Bakanı George Marshall 5 Haziran 1947’de Harvard Üniversitesinde verdiği söylevde, daha sonra kendi adıyla anılacak planın ilk işaretlerini vermiştir. 

Marshall’a göre ABD, “... dünyanın iktisadi sağlığına kavuşması için elinden gelen tüm yardımı ...” yapmalıydı. Aksi takdirde “... siyasal istikrar ve devamlı bir barıştan söz etmek mümkün değildir...”91 Plan öncelikle İngiltere ve Fransa tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandı. 12 Temmuz 1947’de, Paris’te Fransa Dışişleri Bakanlığı binası “Quai d’Orsay”de biraraya gelen Avusturya, Danimarka, Yunanistan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, İsveç, İsviçre, Türkiye, İngiltere, Fransa temsilcileri, Avrupa’nın acil ihtiyaçlarını belirlemek ve karşılamak için, ABD’nin istediği biçimde, Avrupa Ekonomik İşbirliği Konferansı adında bir örgüt kurmuşlardır.92 Sonunda 12 Temmuz 1947 yılında Türkiye-ABD arasında bir yardım antlaşması imzalanıyordu. Antlaşma Truman Doktrinini uygulamak amacıyla oluşturulmuştu. Antlaşma Türk kamuoyunda önemli tartışmalara yol açacaktı.93 4 Temmuz 1948’de Türkiye ile ABD arasında imzalanan Ekonomik işbirliği Anlaşmasıyla94, Marshall yardımlarının verilmesine başlanmış ve anlaşmanın, Türkiye’nin 16 Nisan 1948’de Paris’te imzaladığı Avrupa Ekonomik İşbirliği Sözleşmesine dayandığı belirtilmiştir. 4 Temmuz 1948 Anlaşması Türk kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştır.95 Yine de Marshall yardımları Türk tarımının gelişmesine katkıda bulunmuştur. ABD, yardımların karayollarının gelişmesi için de kullanılmasını istemiştir. Böylece Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan demiryolu 
hamlesi tamamen bir kenara bırakılmıştır. Marshall Planıyla Türkiye’nin beklediğinden daha az yardım gönderilmiş, bu yardımların kullanım alanları da ABD tarafından belirlenmiştir.96 Oral Sander’e göre, ABD Marshall Planı çerçevesinde yardım yaparken, Türkiye’nin Batı Avrupa ve Amerikan ekonomilerine doğrudan katkıda bulunabileceğini düşünüyordu. 97 

Hibe hariç olmak üzere Marshall Planı çerçevesinde Amerikan ekonomik yardımlar tablo III’te verilmiştir. 

Tablo III: Marshall Planı çerçevesinde ABD ekonomik yardımları 


YIL MİKTAR 

1949 5,2 Milyon dolar 
1950 48,7 Milyon dolar 
1951 35,2 Milyon dolar 
1952 86,3 Milyon dolar 

Kaynak: Sander, 1979: 54 

2.2.2.3. Kore Savaşı 

Menderes hükümeti Kore’ye “hür dünyanın diğer unsurlarıyla birlikte asker gönderilmesini” NATO üyeliği için kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak 
değerlendirmişlerdir.98 Nitekim asker gönderme kararının alınmasının üzerinden bir hafta geçmeden, 1 Ağustos 1950’de, Türkiye NATO üyeliği için ikinci başvurusunu yapmıştır. Bu başvuru da Eylül ayında toplanan NATO Bakanlar Konseyinde reddedilmiştir.99 NATO üyeliği yerine, Türkiye ve Yunanistan’a Akdeniz Paktının kurulması için ortak çalışmalar yapma önerisinde bulunulmuştur.100 Türkiye Kore’ye ilk aşamada 4500 asker göndermiştir. 15 ülke içinde ABD’den sonra en çok asker gönderen devlet olan Türkiye’nin yolladığı birlikler olmuştur. Kore’ye asker gönderme kararı, Oran’a göre, Cumhuriyet dönemi Türk tarihinin istisnai durumlarından birisi olduğu için önemlidir. Türkiye bu karara kadar, Misak-ı Milli sınırları dışında bir askerî harekâta veya müdahaleye katılmaktan uzak durmuştu. 

Kore Savaşı, hükümetlerin önceleri sorgulanamaz nitelikte olan dış politika eylemlerinin TBMM’de tartışılması dönemini başlatmıştır.101 

Kore Savaşı ABD’ni Sovyetler Birliğine karşı güvenlik tedbirlerini genişletip güçlendirmeye iten bir etken olmuştur. Sander bu savaşı, ABD tarafından 

Sovyetlerin dünya egemenliği için giriştikleri askeri kampanyanın ilk belirtisi olarak yorumlamıştır.102 

2.2.2.4.Türkiye’nin NATO’ya Girişi 

Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında Türkiye Sovyetlerden gelen somut tehditlere karşı Batı devletlerinden özellikle de ABD’den destek aramaya başlamış ve kısa süre 
sonra NATO’ya üye olmuştur. 1952 yılından bu yana Türk dış politika kararlarında ittifaka üyeliğin getirdiği yükümlülükler daima dikkate alınan unsurlar olmuştur. 

Türkiye’nin NATO’ya üyelik için Mayıs 1950’de yaptığı ilk başvuru çeşitli nedenlerle geri çevrilmiştir. Fakat en önemli neden olarak NATO’yu kuran 
antlaşmanın coğrafi bir savunma tipi olduğu ve sadece Kuzey Atlantik Bölgesi ülkeleri ile sınırlı kalacağı öne sürülmüştür.103 Türkiye, Sovyetlerin 1945 yılında sona eren Saldırmazlık Paktı’nı yenilememesi ve Boğazlarda üs ve Doğu bölgelerinde toprak talep etmesi karşısında Sovyetler Birliğine karşı Batı 
dünyasından destek aramaya başlamıştır.104 Batı Devletleri arasında, Türkiye’ye ihtiyacı olan desteği verecek ülke, savaştan dönemin en büyük gücü olarak çıkmış ve Sovyetlerin yayılma politikasından rahatsızlık duymaya başlayan Amerika Birleşik Devletleri olacaktır.105 1949’dan itibaren NATO’ya girebilmek için mücadele eden Türkiye, 1950’de Kore’ye asker göndermesinin ardından, 1952’de ABD’nin desteğiyle ittifaka kabul edilmiştir. Türkiye’nin NATO üyeliğine kabulünün nedeni olarak Kore Savaşı’na asker göndermesi gösterilmektedir.106 Ayrıca Ramazan Gözen, Türkiye’de demokratik seçimler sonucu iktidarın değişmesi ve Demokrat Parti (DP) iktidarının liberalleşme ve demokratikleşme yönünde adımlar atmasını da Türkiye’nin NATO’ya kabul edilmesinde önemli bir neden olarak göstermektedir.107 

Türkiye’nin, ABD ile sıkı ilişkiler kurup, NATO içinde yer almak istemesinin en önemli nedenlerinden biri geleneksel Rus tehdidine karşı, İkinci Dünya Savaşında yenik düşen Almanya ve zayıf düşen İngiltere yerine ABD’ni en güçlü olarak görmesidir.108 

Türkiye, NATO’ya girmekle ve ABD’yle gerçekleştirilen anlaşmalar kapsamında ikili ilişkiler kurmakla Sovyet tehdidine karşı kendisine önemli bir 
müttefik bulmuş ve ekonomik gelişmesi ile askeri yapılanması açısından da önemli desteğe sahip olmuştur. 

Türkiye, özellikle askeri yapısını güçlendirmek ve böylece NATO içindeki rolünü daha iyi gerçekleştirebilmek için ABD’den askeri ve ekonomik dış yardım almıştır.109 

2.2.2.5.Küba Krizi 

ABD ile SSCB arasında ortamın gerginleşmesi ile birlikte Polonya’da Poznan 
ayaklanması ve Macaristan ayaklanması SSCB tarafından sertçe bastırılmıştır. 
1959’da U-2 casus uçak krizi yaşanmıştır. 1960’da Sovyet-Çin sınır çatışmaları 
olmuştur. Böylece Moskova ve Pekin arasında ideolojik ayrım belirginleşmiştir. 
1961’de yeni bir Berlin Kriziyle Berlin Duvarı örülmüştür. Bu olaylar sonucunda iki blok arasındaki rekabetin sürekliliği ve iki kutuplu dünyanın sınırlarının belirsiz olduğu tartışılmaya başlanmıştır. Bu arada Küba’da 1959’da diktatör Batista devrilmiş yerine Fidel Castro iktidara gelmiştir.110 İktidarı ele geçiren Castro sosyalist bir rejim kurmuştur. Fulgencio Batista rejimi yerine Fidel Castro önderliğinde kurulan yeni Küba hükümeti, ABD tarafından olumlu karşılanmamış, ABD, gelişmeler karşısında Küba’daki rejime son vermek istemiştir. İlk önce ticari ambargo uygulamıştır. Daha sonra Batista taraftarlarını Domuzlar Körfezinden Küba’ya çıkarmak istemiştir. Ama bu tam bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu olayın yaşanmasından sonra SSCB-Küba yakınlaşması başlamıştır. 1962’ye gelindiğinde Küba’da füze üslerinin bulunduğu ve füzelerin Sovyetler tarafından verildiği ortaya çıkınca gerilim artmıştır. Bunun üzerine Küba’daki Sovyet füzelerinin sökülmesini isteyen ABD, 22Ekim 1962 tarihinden başlayarak adayı denizden ablukaya almıştır. Bu sırada bazı Sovyet gemilerinin de Küba limanlarına doğru Atlantik’te seyretmekte olması doğrudan bir çatışma olasılığını ortaya çıkarmıştır.111 ABD Başkanı Kennedy 22 Ekim 1962’de Küba’nın denizden ablukaya alındığını tüm dünyaya duyurmuştur.112 Kennedy, Sovyet Lideri Kruşçev’ e söz konusu füzelerin yerleştirilmesinden vazgeçmelerini söyleyerek gerçek bir barış politikası ortaya koymak üzere kendisiyle doğrudan diyalog kurma çağrısında bulunmuştur. Yapılan müzakereler sonucu, 28 Ekim’de iki nükleer gücü karşı karşıya getiren bir dünya savaşı tehdidi ortadan kalkmıştır. Füze yüklü gemiler geri dönerken Küba’daki askeri üsler ise silahsızlandırılmıştır. Küba Füze bunalımında Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye danışmadan, Sovyetler Birliği ile Küba’daki Sovyet füzelerinin kaldırılmasına karşılık Türkiye’deki Jüpiter ve Thor füzeleri konusunda pazarlığa oturması, bu ülkeye karşı bir kızgınlık ve güvensizlik ortamı yaratmıştır.113 Moskova, Türkiye’deki Jüpiter füzelerinin sökülmesini 
istemiştir. Böylece nükleer başlıklı füzeler karşılıklı sökülmüştür. Bu olay daha sonra Johnson mektubuyla ortaya çıkmıştır. Küba Krizi hem nükleer caydırıcılığın etkisini hem de doğrudan diyalogun zorunluluğunu kanıtlamıştır. Küba Krizinin hemen ardından ABD, SSCB ve İngiltere, nükleer silahların yayılmasını önlemek üzere 1963’te “Tast Ban Treaty” adındaki “Nükleer Denemelerin Kısmi Yasaklanması Antlaşmasını” imzalamışlardır. Yine aynı yıl içinde ABD ile SSCB arasında yanlış anlamaların riskini önlemek amacıyla Kırmızı Telefon Antlaşmasını (Hot Line Treaty) imzalamışlardır.114 Bunalım iki blok arasında ortak gerginlik yerine, uluslararası ilişkilerde daha iyimser, daha olumlu yeni bir aşama başlatmıştır. Bu  döneme “Yumuşama” (Detant) adı verilmiştir. 

Türkiye, Eylül 1965’te BM Genel Kurulu’nda Vietnam’a karşı güç kullanılmasına karşı çıkmış ve ABD’nin Türk birliklerinin Vietnam’a gönderilmesi isteğini geri çevirmiştir. Washington’da Johnson mektubundan en yüksek dereceli beş ya da altı yetkili haberdardı; Ankara’da ise Başbakan İsmet İnönü mektubu bakanlarına göstermek zorunda kalmıştı. Mektup, Türk basınına sızdırıldığında Türk-Amerikan ilişkilerine verdiği zarar çok büyük olmuştu. Johnson’un Mektubu Türk dış politikasında çok yönlülüğe geçişin başlangıcı olmuştur. Türkiye mektuptan sonra uzun zamandır en alt düzeyde tuttuğu, SSCB, Ortadoğu Ülkeleri ve diğer üçüncü dünya ülkeleri ile ekonomik ve siyasi ilişkileri arttırmanın yollarını aramaya başlamıştır.121 Sadece on dört yıl önce Türkiye, gönüllü olarak Kore’de komünistlere karşı savaşlarında Amerika’ya yardım etmek için birlik göndermişti; şimdi Johnson mektubu ise Amerika’nın müttefikini ortak düşmanları olan Sovyetler karşısında yalnız bırakılabileceği anlamına gelmiştir. Rustow’a göre Türkiye’de büyük bir ihanete uğramışlık hissi doğmuştur.122 Nasıl 12 Mart 1947 tarihli Truman Doktrini Türk-Amerikan ilişkilerinde bir dönüm noktası olmuş ise, 5 Haziran 1964 tarihli Johnson Mektubu da Truman doktrininin açmış olduğu güçlü ilişkiler dönemini tersine 
çeviren bir dönüm noktası olmuştur.123 

2.2.2.6.Kıbrıs Krizi ve Johnson Mektubu 

Kıbrıs sorununun çözümünde ABD açısından Türkiye ve Yunanistan arasında bir anlaşmazlık, bir çatışma durumunun çıkmaması büyük önem taşımıştır. ABD 
böylece, Soğuk Savaş ortamında bölgedeki iki müttefikini de işbirliği içinde tutmayı planlamıştır.115 16 Ağustos 1960 tarihinde kurulduğu ilan edilen Kıbrıs 
Cumhuriyeti’nin statüsü ile ilgili temel düzenlemeler 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları’ndan kaynaklanmıştır.116 

1960’lı yıllar Türkiye’nin ABD ile ilişkilerine mesafe koymasını gerektiren bir dizi gelişmeye sahne olmuştur. Ekim 1962’de patlak veren Küba Füze Krizinde ABD’nin İzmir Çiğli’de konuşlandırdığı Jüpiter füzelerinin Türkiye’ye haber verilmeden pazarlık konusu yapılması ABD ile ilişkileri ilk kez tartışmaya açmıştır.117 Ancak ilişkileri sarsan asıl gelişme, Kıbrıs Türklerine yönelik artan Rum saldırılarına karşı Türkiye’nin müdahale kararına karşı 5 Haziran 
1964’te Başkan Johnson’ın yolladığı mektup olmuştur.118 Zira bu mektupla Türkiye, Amerika’nın askeri ve teknolojik yardımlarını istediği zaman, istediği şekilde kullanamayacağını ve Sovyetler ile karşı karşıya kaldığında Amerikan desteğinin gelmeyebileceğini görmüştür. Johnson mektubu, yazıldığı dönemin çok ötesinde etkilerini sürdüren bir belge olmuştur. Bu mektup, ABD’nin dostluğu ve güvenirliği hakkında Türklerin kanaati üzerinde derin izler bırakmakla kalmamış, aynı zamanda Türkiye’nin dünya olayları ve yeri konusunda canlı bir tartışma başlatmıştır. Johnson mektubunda yer alan en önemli paragraf şöyle demektedir: 

“NATO müttefiklerimizin, tam rıza ve muvafakatları olmadan Türkiye’nin girişeceği bir harekât neticesinde ortaya çıkacak olan Sovyet müdahalesine karşı Türkiye’yi savunma yükümlülükleri olup olmadığını müzakere etmek fırsatını bulmamış olduklarını takdir buyuracağınız kanaatindeyim.”119 Böylece Türkiye, Soğuk Savaş’ın başlangıcından itibaren ilk kez Batı dışında dostlar bulma arayışına girerek Sovyetler Birliği’ne yakınlaşmıştır. 1967 Arap-İsrail Savaşında Arapları desteklemiş ve ABD’nin İsrail’e yardım etmek üzere İncirlik üssünü kullanmasına izin vermemiştir.120 1950’ler boyunca ABD ile kayıt altına alınmayan ellinin üzerinde anlaşma, gözden geçirilerek bir çerçeveye sokulmuştur. 

BÖLÜM DİPNOTLARI;

84 http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1947, (11.05.2009) ve 
http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1948, (11.05.2009). 
85 Can Dündar, Türk-Amerikan İlişkileri Belgeseli, www.candundar.com.tr/index.php?Did=5576  (21.07.2009).
86 Marshall Planının orijinal tam metni için bk. 
http://www.oecd.org/document/10/0,2340,en_2649_201185_1876938_1_1_1_1,00.html,(21.07.2009). 
87 Oran, 2003: 538-542. 
88 “Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri arasında ekonomik işbirliği anlaşması bugün saat 18 de Dışişleri Bakanlığında imza edilmiştir. Anlaşmayı Hükümetimiz adına Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak, ABD namına da Büyük Elçi Ekselansları Wilson imzalamışlardır. Tasdik edilmek üzere BMM’ne sunulacak olan bu anlaşmanın imzasında Dışişleri Bakanlığı Umumi Kâtibi Büyük 
Elçi Fuat Carim, Ticaret Dairesi Umum Müdürü Fatin Zorlu, Birleşik Amerika Devletleri Büyük Elçiliği Müsteşarı ve Elçilik erkanı yerli ve yabancı ajanslar ve basın temsilcileri hazır bulunmuşlardır. Anlaşmanın imzası mütaakıp Amerika Büyük Elçisi Ekselans Wilson Marshal’ın bir mesajını okumuş, Dışişleri Bakanımız da buna mukabelede bulunmuştur.” 
http://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/ayintarihi/1948/temmuz1948.htm, (11.05.2009). 
89 Sander, 1979: 55. 

90 http://www.america.gov/st/texttransenglish/2007/May/20070521153224MVyelwarCO.4675867.html, (30.12.2009). 

91 http://www.oecd.org/document/10/0,2340,en_2649_201185_1876938_1_1_1_1,00.html, 
(21.07.2009); “How the Marshall Plan Come About”, Meredith Hindley, 
http://neh.gov/news/humanities/1998-11/marshall.html, (30.12.2009). 
92 Oran, 2003: 538-542. 
93 Sibel Turan(1992), Türkiye’nin Coğrafi Konumunun Dış Politikasına Etkisi, (Marmara Üniversitesi 
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul: s.183. 
94 http://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/ayintarihi/1948/temmuz1948.htm, (11.05.2009). 
95 Oran, 2003: 541. 
96 Oran, 2003: 541-542. 
97 Sander, 1979: 51. 
98 http://www.byegm.gov.tr/ayintarihidetay.aspx?Id=463&Yil=1952&Ay=9, (19.11.2009). 
99 http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1950/eylul1950.htm, (22.08.2009). 
100 Sander, 1979: 68. 
101 Oran, 2003: 545-548. 
102 Sander, 1979: 56. 
103 Yuluğ Tekin Kurat, (1983): “Turkey’s Entry to the NATO”, Foreign Policy, December: s.68’den Aktaran Bağcı, 2007: 11. 
104 Zeynep Erşahin, “İttifakın 50. Yılında NATO-Türkiye İlişkileri” 
http://www.milliyet.com.tr/ozel/nato/zeynep/html. (19.11.2009). 
105 Barış Ertem, “Türkiye-ABD İlişkilerinde Truman Doktrini Ve Marshall Planı”, http://www.sbe.balikesir.edu.tr/dergi/c12s21m24.pdf-, (30.12.2009). 
106 www.candundar.com.tr/index.php?Did=5576, (21.07.2009). 
107 Ramazan Gözen, (2001): “Türk-Amerikan İlişkileri ve Türk Demokrasisi: Realist Bağlantı,” Türkiye’nin Dış Politika Gündemi, Liberte Yayınları, Ankara: s.74. 
108 Sander, 1979: 62. 
109 Yardımlarla ilgili bkz; Sander, 1979: 99. 
110 Sander, 2005: 323. 
111 Faruk Sönmezoğlu, (2005), Uluslararası İlişkiler Sözlüğü, Der Yayınları, Dördüncü Basım, İstanbul: s.437. 
112 Kenndey’nin Küba Krizi hakkındaki tüm konuşmaları için bk. http://www.americanrhetoric.com/speeches/jfkcubanmissilecrisis.html (21.08.2009); Ayrıca bk. Sander, 2005: 325.
113 Sönmezoğlu: 2005: 438. 
114 Tayyar Arı, (1997): Uluslararası İlişkiler, Alfa Yayınevi, İstanbul: s.125. 
115 Faruk Sönmezoğlu, (1995): ABD’nin Türkiye Politikası (1964-1980), Der Yayınları, İstanbul: s.7. 
116 Sönmezoğlu, 1995: 7. 
117 “Füze Kalkanı Bunalımı”, http://www.hurriyet.com.tr/strateji/6614181.asp?gid=202, (01.12.2009). 
118 Başkan Johnson’un mektubunun tam metni için, bk, President Johnson’s Letter to Prime Minister 
Inonu, , Middle East Journal, Summer, Vol: 20(3), 1966, pp.386-393. 
119 Başkan Johnson’un mektubunun tam metni için, bk, President Johnson’s Letter to Prime Minister Inonu, Middle East Journal, Summer, Vol: 20(3), 1966, pp.386-393. 
120 Savaş sırasında Türkiye’nin Araplardan yana tutum sergilemesi Suriye ve Mısır tarafından da memnuiyetle karşılanmıştır. Çağrı Erhan, “Türkiye-İsrail İlişkilerinin Dünü ve Bugününe Kısa Bir 
Bakış”, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Cilt:11, Sayı:202, s.35. www.mulkiyedergi.org/index.php?option=com...israil... (02.12.2009).
121 Serdar Çelebi(2006), “Jonhnson’un Mektubu ve İnönü’nün Cevabı”, http://www.habusulu.com/makale44.htm, 22.11.2009. 
122 Dankwart A. Rustow, (1987): “A Forgetten Ally”, Council on Foreign Relations, New York: s. 95. 
123 Armaoğlu, 1989: 787–788. 


4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..


***

25 Şubat 2017 Cumartesi

KUZEY KUTUP ENERJİ KAYNAKLARININ ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ


KUZEY KUTUP ENERJİ KAYNAKLARININ ULUSLARARASI GÜVENLİĞE ETKİLERİ 



Askın İnci SÖKMEN*1 
*Yrd.Doç.Dr. Gelisim Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İliskiler Öğretim Görevlisi, 
aisokmen@gelisim.edu.tr 

Özet 

Barry Buzan’ın “güvenliğin sektörel boyutunu” gelistirerek, askeri güvenlikle birlikte çevresel, ekonomik, toplumsal ve siyasal güvenliğin önemini belirten görüslerinin ısığında, ulus devletler özellikle dünya politikalarını biçimlendirmek isteyen lider ülkeler için, enerji güvenliği birincil öncelikli konuma gelmistir. Dünya ekonomisine yön veren G-7 ülkelerinin uluslararası strateji belgelerinde enerji güvenliği, enerji kaynaklarının çesitliliği ve sürekli arzı ekonominin devamlılığı, diğer devletler ile olan rekabetleri açısından hayati öneme sahiptir. 
Dünya da var olan petrol ve doğal gaz rezervlerinin 2030 sonrası tükenme eğilimine girmesi beklenirken, kaya gazı ve Ay’dan helyum enerjisi sağlama, sanayiyi dönüstürme gibi alternatif projelerde hayata geçirilmesi planlanmaktadır. 

Mevcut bulunan rezervlere ilaveten, Kuzey kutbu veya arktik bölge de kesfedilmemis petrol rezervleri bulunması Amerika, Kanada, Rusya, Finlandiya, İsveç, Norveç, İzlanda ve Danimarka’nın bölgeye yoğun ilgisini çekmistir. Amerika, Rusya ve İzlanda’da yatırımlarını arttırmaya baslamıs Çin ile AB üyeleri arasında aslında geçen bölgede nüfuzu arttırma çabaları, buzulların tamamen erimesiyle daha da yoğun bir rekabete neden olacaktır. Yeni ve daha kısa bir deniz ticaret yolu, Çin için maliyet ve zaman açısından büyük bir fayda 
sağlamaktadır. İklim değisikliğinin yarattığı bu sonuç, hem enerji hem ticaret açısından fayda sağlarken, uluslararası ekonomik düzende bu bölgede nüfuza sahip ülkelerin konumlarını da etkileyecektir. 

Enerji güvenliği konusunda olumlu bir adım olmasına rağmen, çevresel güvenlik ve yeni çatısma alanı olması açısından da riskleri tasımaktadır. Politik istikrarsızlık alanı olabilme potansiyeli özellikle Rusya’nın Ukrayna’da izlediği strateji açısından öne sürülebilir. Çevresel açıdan, belli bölgeler çöllesme ve kuraklık tehlikesiyle karsı karsıya kalabilirken, kutuplara yakın bölgeler verimli kusaklar haline dönüsebileceği öngörülmektedir. Ekonomik düzen açısından kuzey*-güney ikileminde, kazanan kuzey olacaktır. 

Bu makalede Kuzey Kutup bölgesinin sahip olduğu stratejik enerji kaynakları ile bölgenin, uluslararası güvenliğin ekonomik, çevresel ve askeri çatısma riskleri açısından bir analizi yapılacaktır. 

Giriş 

Günümüz Uluslararası sistemde, ekonomik eksenin Batı’dan Doğu’ya kaymasına bağlı olarak artık çok kutuplu bir yapı hakim olmaya baslamıstır. Amerika Birlesik Devletleri, Rusya ve Çin arasında yer alan küresel rekabet içerisinde, stratejik kaynak hidrokarbon rezervleri (petrol ve doğal gaz) dünya üzerindeki bir çok coğrafi bölgenin enerji jeopolitiği açısından önem kazanmasına neden olmustur. ABD ve Rusya enerji kaynakları açısından Çin’e kıyasla daha avantajlı bir konumdadır. Çin’in hızla büyüyen ekonomisi ve bu ekonomiyi sürdürebilmek için gerekli olan enerji ihtiyacı, enerji jeopolitiği açısından bölgelerde Çin’in nüfuzunu arttırmak temel dıs politika stratejilerinden biri haline gelmistir. 
Kuzey Kutup bölgesi2 veya Arktik Bölge kesfedilmemis petrol, doğal gaz ve değerli madenler açısından Kutup enerji jeopolitiğini gündeme getirmistir. 

Küresel Isınmanın en çok yoğun hissedildiği ve Kutup bölgesindeki buz tabakasının kalınlığının azalması sonucu, hem daha kısa alternatif bir ticaret yolunu açılırken, bölgedeki hidrokarbon enerji kaynaklarına erisim görece kolaylasmıstır. Kuzey Kutup Bölgesi, küresel rekabet içerisindeki devletlerinde bölgesel hakimiyet kurma çabalarını arttırmıstır. Bu devletlerin basını bölgede kıyısı bulunan Rusya çekerken, diğer kıyısı bulunan devletlerin de bu bölgede etkin olmaması için yoğun bir çaba göstermektedir. Ancak bölgenin mülkiyetinin 
kime ait olduğu ile ilgili hukuki sorun henüz sonuçlanmamıstır. Çatısmaları ve gerginliklerin gelecekte bu bölgede yasanması beklenmektedir. Bu makalede Kuzey Kutbu enerji jeopolitiği içerisinde yer alan devletlerin izlediği politikalara ve bu politikalar sonrası enerji güvenliklerini sağlamaya çalısırken, dünyanın genelini etkileyebilecek çevre güvenliği problemlerinin de hızlandıracak sonuçlarına yer verilecektir. 

Kuzey Kutbu Jeopolitiği; 

Dünya haritasında, Ekvatorun 66 derece, 33 dakika kuzeyindeki yer alan, Rusya Federasyonu, Alaska (Amerika Birlesik Devletleri), Kuzey Kanada, Danimarka’nın özerk yönetime sahip olduğu Grönland, İsveç, Norveç, Finlandiya ve İzlanda Kuzey Kutup dairesinde toprak sahibidir. Bölgedeki devletler kıyısı bulunan bes devlet A5 (Artic Five ) ile toprağı bulunmayan İzlanda, İsveç ve Finlandiya ile birlikte A8 (Artic Eight) olarak iki gruplar seklinde adlandırılmaktadır. Bölgedeki toplam toprak alanı 13.4 milyon km2, bu alanın 5.5 milyon km2 Rusya Federasyonu, 4 milyon km2 Kanada, 1.4 milyon km2 Alaska, 

2.2 milyon km2 Grönland geri kalan toprak alanları ise İzlanda, Faroe Adaları, Svalbard ve kıta Dskandinavya’sıdır. Alanların çoğu buzullarla kaplıdır. Rusya Federasyonu sahip olduğu toprak büyüklüğü açısından, bölgenin kendi hakimiyetinde olması için yoğun bir çaba göstermektedir. Kuzey Kutup denizinde yer alan adalarda yasam yeri yoktur. Bölgedeki en önemli kentler; Rusya’nın Murmansk, Norilsk ve Vorkuta sehirleri, Norveç’in Tromso ile Finlandiya’nın Rovaniemi kentleridir.3 


Tablo : 1 Kutup Bölgesi Haritası 

Bölgenin stratejik konumu, Rusya Federasyonu ile ABD’nin birbirlerinden Bering Boğazı ile ayrıldığı ve dünya üzerinde hiçbir alanda bu kadar yakın komsu olmamaları nedeniyle, iki devlet arasındaki gerginliklerde önemli bir yere sahiptir. 1930’lu yıllarda askeri açıdan önem kazanan bölge, İkinci Dünya Savasının sonuna doğru Nazi Almanya’sı Deniz Kuvvetleri U-bot denizaltılar ile bu bölgede bir deniz üssü kurarak, ulasılmaz bir kale yaratmayı hedeflemistir. Müttefiklerin Nazi Almanya’sına karsı önemli stratejik rotalarından biri olmustur. Soğuk Savas döneminde ABD önderliğindeki Batı bloğu ile SSCB önderliğindeki Doğu bloğu arasındaki ideolojik mücadele de stratejik bir öneme sahip olmus, 
nükleer denizaltıların kedi-fare oyununa dönüsmüstür. Kutup üzerindeki hava sahası, nükleer silahlı uçakların geçis alanıdır. 

Jeostratejik konumundan kaynaklanan askeri güvenlik ve silahlanmanın dısında, bölgede kesfedilmemis ama varlığı teknik olarak hesaplanan petrol ve doğal gaz rezervleri, enerji jeopolitiği açısından bu bölgenin de önem kazanmasını sağlamıstır. Bölgedeki 19 tane jeolojik havzaların ancak bir kaçında petrol vardır. Alaska Kuzey eğimindeki Prudhoe koyunda 1968 yılında ilk petrol bulundu. Beaufort Denizi ve West Barents Denizinde de kesfedildi. 2008 yılında ABD Jeolojik yapılan bir çalısmaya göre Kuzey Kutup dairesinde, 
jeolojik olarak 25 alanda, 90 milyar varil kesfedilmemis ama teknik olarak var sayılan petrol ve 44 milyar varil sıvı doğal gaz olduğu ileri sürülmüstür. Bu oran dünyada halen kesfedilmemis petrolün % 13’nün bu bölgede olduğunu göstermektedir. Bu kesfedilmemis petrolün % 70’i,üç alanda Alaska, Amerasia havzası, Doğu Grönland Yarıklarında havzalar, Doğu Barents Havzaları, Batı Grönland’ta yer almaktadır. Bunların %84’ü de deniz yataklarındadır.4 Toplamda Kuzey Kutbu’nun dünyadaki kesfedilmemis konvansiyonel petrol ve doğal gaz kaynaklarının % 22’sine sahiptir. Petrol kaynakları ağırlıklı olarak ABD, Danimarka ve Kanada’nın hak iddia ettiği bölgeler iken, gaz yataklarının en yoğun bulunduğu bölgeler Rusya’nın hak iddiasında bulunduğu bölgelerdir. Aynı zamanda demir, çinko, kömür, grafit, bakır, nikel gibi madenlerde bulunmak tadır. Deniz altında yer alan hidrokarbon yatakları kıta sahanlığı ve kara sularını yeniden revize etmeye çalısan devletler nedeniyle gerilimleri arttırmıstır.5 

Küresel ısınma sebebiyle buzulların erimesi ile eski ticaret yolları yerine yeni deniz ulasım rotalarının açılmasını sağlamıstır. Kuzey Deniz Rotası (Atlantik Okyanusu’ndan Pasifik Okyanusuna varan, Barents denizi ve Sibirya boyunca devam ederek Rus Uzak Doğu’suna ulasan seyir güzergahı), ekonomik gelismesini serbest ticaret ile hızla büyüten Çin tarafından ciddi önem arz etmektedir. Hint Denizi, Kızıldeniz, Süveys Boğazı yerine ticaret yollarını 1000 mil kısaltan bu yol daha avantajlı bir yol sağlamaktadır. 6 

Dünya üzerinde hukuki ve siyasi statüsü tam netlik kazanmamıs bölgelerden biri olması ve kesfedilen hidrokarbon kaynakları, bölgede yer alan devletlerin egemenlik hakları için yakın zamanda bölgede çatısmaların, daha da artmasına neden olacaktır. 

Kutup Bölgesi Güvenlik Problemleri 7 

Soğuk savas sonrası, güvenlik gündeminin genislemesiyle askeri tehditler dısında, ekonomik, siyasi, toplumsal ve çevresel faktörler de güvenlik sorunu haline gelmislerdir. 

Çevre güvenliği, küresel dünyada, devlet güvenliğinin ötesinde bir dünya güvenliği meselesi haline gelmistir. Günümüzdeki uluslararası sistemin çok kutuplu güç yapısı, bu güçleri olusturan devletler arasında küresel rekabeti8 daha da arttırmıstır. 

Rusya’yı uluslararası sistemde güçlü kılan, dünya genelindeki doğal gaz rezervi konusunda lider olması, satıstan elde ettiği gelirler ile ekonomisinin sürdürülebilirliğini sağlaması olmustur. Dünya güç merkezinin Batı’dan Doğu’ya kaymasına neden olan Asya’nın ekonomik cazibesi ve bu alanın lider ülkesi Çin, ekonomisinin devamlılığı için enerji konusunda dünyadaki enerji alanlarına yönelik, kontrol olusturma, para ile satın alma, o bölgelerde nüfusunu yaygınlastırma stratejisini uygulamaktadır. ABD ise, Çin’in Asya bölgesinde, Rusya’nın Avrasya’dan Doğu Avrupa’ya etkinliğini engellemek için, ittifak iliskilerini genisleterek, çevreleme politikasıyla sınırlandırmaya çalısmaktadır. ABD Kuzey Kutup bölgesinde, statükocu bir strateji izleyerek bölgenin enerji kaynaklarının çıkarılmaması9, küresel ısınma etkilerinin azalıp Alaska bölgesinde buzulların yeniden olusmasıyla10 insan faaliyetlerinin artmasını istememektedir. Bu bölgenin güvenliğinde Kanada’yı ön planda tutmayı tercih etmistir. 

Kuzey Kutup Bölgesi’ de her üç gücün; ABD-Rusya-Çin rekabet ettiği alanlardan biridir.11 Esas mücadele ABD ve NATO üyesi olan ülkeler ile Rusya arasında 
gerçeklesmektedir. Bölgedeki enerji kaynakların sadece arastırma amaçlı olmasını, çıkarılarak, uluslararası enerji dağıtımına girmesini Amerika istememektedir. Rusya'nın bu görüse yaklasımı, Gazprom’un Peçora denizinde Prirazlomnoye buza dirençli ilk petrol platformunu kurarak, çıkarma islemlerini gerçeklestirmesidir. 2020 yılına kadar yılda 6 milyon ton petrol sevkiyatı yapmayı planlamaktadır.12 Sevkiyatı önlemek için Amerika küresel çevre güvenliğini ileri sürerek, Greenpeace gibi hükümet dısı sivil toplum örgütleri 
aracılığı ile uluslararası alanda kamuoyu yaratmaya çalısmaktadır. Petrol sondajının teknoloji ve alt yapı yetersizliği ile büyük buz kitlelerinin kopmasına ve büyük fırtınalar çıkarmasına neden olacağı, dünyanın dengesinin bozulacağı temel tezi, fosil yakıtlar sebebi ile ortaya çıkan küresel ısınmayı önlemeye çalısan gruplar tarafından da destek görmektedir. Rusya’nın Kutup Bölgesindeki enerji kaynaklarını, azalan Batı Sibirya’daki enerji kaynaklarına alternatif görmektedir. Ekonomik ambargo ile Rus ekonomisini zayıflatmaya çalısan, Avrupa’yı da yanına alan Amerika, her yeni sahip olduğu enerji kaynağı ile ekonomisinin sürdürülebilirliğini devam ettireceğini ve gücünü muhafaza edeceğini bildiğinden, petrol varil fiyatlarını13 düsüren bir politika uygulamaya koymaya çalısırken, buradaki kaynakların dağıtımını da kesmeye çalısmaktadır. Amerikan ekonomik ambargosunu uygulamayan, Fransız petrol sirketi Total’ın baskanı Christophe de Margerie’nin uçağının Moskova’da düsmesi, Fransa-Rusya arasındaki iliskileri gelistiren bir kisi olarak, ölümü üzerindeki süpheleri arttırmıstır.14 Gürcistan, Ukrayna krizleri sonrası, yeni bir Soğuk Savas niteliğinde gerginliklerin, ABD ile Rusya arasında baslamasına neden olmustur. 

Çin parasal satın alımlar ve ticari anlasmalar ile bölgede nüfuz etkisini arttırmaya çalısmaktadır. ABD’nin direkt Çin’e karsı engelleyici bir tutum takınmazken, Kuzey Deniz rotasının, ticaret yolu olarak kalmasını sağlayarak, Rusya’nın askeri ve ekonomik gelismesini engelleme amacı tasımaktadır. Çin’in Danimarka, İzlanda, Norveç ile ticaret anlasmaları yapmıstır. Enerji kaynağı arama ve kaynak güvenliği sağlama konusunda bir politika izleyen Çin için, Afrika ve Ortadoğu’daki siyasi istikrarsızlıktan uzak bir alan olarak Kutup 
bölgesinin önemini arttırmaktadır.15 Basra Körfezi’nin ABD tarafından kapatılarak , deniz yolu ile gelen enerjinin Çin’e ulasmasına engel olma kozunu, karadan boru hatları yaparak azaltmaya çalısmaktadır. Kuzey Kutup enerji kaynakları da bu açıdan da ciddi önem tasımaktadır. Danimarka ile ticari iliskilerini gelistiren Çin, Güney Grönland’ta 2009 yılında metal ve minerallerin arastırılma hakkını elde etmistir. Grönland’ın kalkınmasına yardımcı olan Çin yatırımları, Arktik Konsey’inde sürekli gözlemci statüsü elde etmesinde bu ülkenin desteğini sağlamıstır.16 Rus petrol sirketi Rosneft ile Çin Ulusal petrol sirketi, Rusya’ya ait Kuzey Kutbu’ndaki üç offshore alanında ortak arama çalısmaları yapmaktadır. ABD, Avrasya ve Asya’da Çin ile Rusya’nın birbirine rakip ve Soğuk Savas dönemindeki Mao-Stalin görüs ayrılığı gibi çatısmaya varacak bir gerginlik içerisinde olacakları öngörüsü, Sanghay İsbirliği 
Teskilatı, BRICS gibi olusumlarda ortak isbirliğine dayanmaları ile geçerliliğini yitirmistir. 


Kutup Bölgesi’ndeki güvenlik problemleri devlet merkezli çatısmayı içermektedir. Denizin altında yer alan kaynaklar nedeniyle Kıta sahanlığı, egemenlik iddiaları, enerji kaynaklarına hakimiyet mücadelesi askeri sorunlara dönüsebilecek bir risk tasımaktadır.17 Özellikle Rusya’nın bölgede askeri gücünü arttırması ve nükleer silah kapasitesini daha da genisletmesi, bölgeyi kendi güvenliği ve ulusal çıkarı için en üst seviyede görmesi bu riski ortaya çıkarmaktadır. Rusya baskanı Putin, Kutup Bölgesini, “ stratejik öncelik” ilan etmistir.18 Rus Kuzey Filo’sunun Kuzey Kutup bölgesindeki üssü Severomorsk’ta yer almakta, nükleer güç füzeleri, torpido denizaltısı, füze tasıyan denizaltı savar uçağından olusmaktadır.19 Novosibirsk Adaları’ndaki 20 yıl önce kapatılmıs Kutup askerî üssünü yeniden açmayı planlayarak, bölgeye 10 savas gemisi ve dört nükleer buz kırıcısı 
göndermistir. 2014 yılında patlak veren Ukrayna-Rusya krizi sırasında, ABD liderliğindeki NATO’nun Baltıklardaki yayılma ve tatbikatları sırasında Rusya, Kutup bölgesinde kalıcı bir deniz donanma üssü kuracağını açıklayarak, Beyaz Deniz’den fırlatılan 8 bin kilometre menzilli füze “Bulava” nükleer füze denemesi gerçeklestirmistir. Füzenin menzili, NATO ve ABD’nin füze kalkanını etkisiz kıldığını ileri sürülmektedir.20 Norveç, Danimarka, Kanada, İzlanda NATO üyesi ve Amerikan müttefikidir. Üyelerinin bu bölgede olması, ittifakın bölgedeki gelismeleri yakından takip etmesini gerektirmektedir. Norveç askeri kumanda merkezini ülkenin kuzeyine kaydırmıstır. Danimarka ve Kanada’da askeri faaliyetlerini arttırmaktadır. NATO Kuzey Kutbu’ndaki, Rusya toprakları yakınında nükleer baslıklı denizaltılar ile tatbikatlar yaparak, gerilim yaratmaktadır. Bölgenin güvenliğinde Kanada, sürekli “Nanook” askeri tatbikatları gerçeklestirmekte, Rusya’nın toprak iddialarına yönelik bir karsılık olarak görülmektedir.21 

Hak iddia etme 1909’da Kanada, 1924’te ABD, günümüzde ise Rusya’nın hak talepleri ön plandadır. Basta Kanada, sonra da Amerika ciddi tepkisini çeken bu bayrak olayına 2008 yılında Alaska’da 12 günlük askeri tatbikatla cevap vermistir. Bölgede ülkeler arasındaki toprak talep uyusmazlıkları 22; 

1. Hidrokarbon zengini olan Beaufort denizi toprak sınırları, ABD ile Kanada arasında 
2. Barent Denizi’ndeki Bear adası’nın kıta sahanlığı dünyanın gaz rezervleri açısından en zengin alanlarından biridir. Norveç buranın kendisine ait olduğunu 
iddia ederek, Rusya’ya karsı çıkmaktadır. 
3. Kuzey Batı koridoru açısından stratejik öneme sahip Hans Adaları, ABD ile Kanada arasında 
4. Rusya ile ABD, Bering Denizi sınırları 
5. Rusya’nın Kuzey kıyıları açığında bulunan Lomonosov denizaltı tepeleri, Rusya, Danimarka ve Kanada arasında. Bu tepeler Grönland’a bağlı çıkarsa kazanan Danimarka olacaktır. 2007 yılında Rusya, kendilerine ait bir denizaltının Lomonosov bölgesinde sembolik bayrak dikerek, kendi kara parçasının doğal 
uzantısı olduğu iddiasını gerçeklestirmistir.23 

Bölgedeki sorunların barısçıl sekilde düzenlenmesi için, Arktik Konseyi 1996’da Ottawa Bildirgesi’yle kurulmus ve ABD, Rusya, Kanada, Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya ve İzlanda üye devletlerinden olusmaktadır. Bu ülkeler arasında konsey uyusmazlıkları çözmek için hükümetler arası bir forum seklindedir. Gözlemci statüsündeki ülkelerin kıyısı bulunmamaktadır. Özellikle Çin gözlemci ülke olmak için yoğun bir çaba göstererek 2013 yılında, “ daimi gözlemci üye” statüsü elde etmistir.24 Diğer daimi gözlemci üyeler, İtalya, Japonya, Güney Kore, Hindistan ve Singapur’dur. 

Ortaya çıkan anlasmazlıkları çözümlemek için esas alınan 1982 tarihli Birlesmis Milletler Deniz Hukuku’dur. Deniz hukuku çerçevesinde, her ülke 12 mil karasularına sahip olmakta, 200 mil sınır içerisinde balıkçılık ve hammadde arayısına izin vermektedir. Ancak sözlesmenin 76.maddesi, herhangi bir devlet kara topraklarının, denizin altında da devam ettiğini bilimsel olarak kanıtlaya bilirse, 200 mil sınırını geçebilmektedir. Danimarka, Rusya ve Kanada bu konuda basvuruda bulunmustur. Basvurular kabul edilirse, Kuzey Kutup dairesinde ortada yer alan küçük bir alan tüm dünyaya açık olup, geri kalan yerler, basvuran ülkelerin Münhasır Ekonomik Bölgeleri olacaktır. Ancak ABD’nin bu sözlesmeyi imzalamamıstır. İmzalanması yönünde çaba göstermektedir. En azından çatısmaları çözümleyebilecek, çok taraflı isbirliğini sağlayacak, referans hukuk ilkelerinin olması 
önemlidir. 

Sonuç 

Küresel uluslararası sistemde, çok kutuplu bir yapı savasa varabilecek çatısma riskinin en yüksek olduğu sistem tipidir. Yeni dünya düzensizliği içerisinde, güçlerini daha da arttırmaya çalısarak bir revizyon talebinde bulunan Rusya ve Çin’e karsı, güçlü konumunu muhafaza etmeye ABD çalısmaktadır. Üç devletin de dünyanın farklı bölgelerinde küresel rekabetlerinin yeni bir alanı Kuzey Kutup bölgesidir. Rusya, Arktik bölgesinde 2020’ye25 kadar olacak bir stratejiyi kamuoyuna açıklamıstır. Kesfedilmemis enerji kaynakları ve yeni açılan deniz yolu, Çin’de bölgede varlığını görünür kılmıstır. ABD ise NATO’ya yeni ülkeler kabul edilmesini sağlayarak, Rusya’nın daha dar alana sıkısmasını, nüfuz alanını daraltmayı hedeflemektedir. 

Bölgede sivil nüfusun az olması, Rusya ile ABD arasında ciddi gölge güç savası, bu bölgede de yeni bir silahlı çatısmanın ortaya çıkmasına imkan tanımaktadır. Rusya ile ABD ve NATO arasında gerçeklesebilecek olası bir çatısma, Ukrayna’nın rövansının bu bölgede alınabileceği sinyalini vermektedir.26 Bu çatısma çıkma nedeni olarak da, deniz alanlarında yer alan enerji kaynakları temel bir neden teskil edebilir. Bu durumun iyi ve kötü senaryo olarak iki yönü vardır. Yeniden buzlanmanın baslaması, küresel ısınma ile insanların erisimine açık bölgenin yeniden kapanmasına ve özellikle buz üzerinde petrol istasyonu bulunan Rusya’nın yoğun hava kosulları nedeniyle üretimini durdurmasına neden olabilecektir. Yoğun buzul etkisi, ortaya çıkan yeni yol ve petrol sondajlarına maliyetinin artması bölgeye olan yoğun talebi azaltarak bir savasa varacak çatısma riskini de önleyebilir. 

Bu iyi bir senaryo olarak görülebilir. Tam aksi yönde artık hiç buzulun kalmaması, alanı insan faaliyetlerine daha da yoğun açarak, hem askeri karsılasma olasılığını güçlendirip bir savas riskini tasıyacaktır. Küresel ısınma sürecinin yarattığı yeni kosullardan dolayı, bölgede kıyısı olmayan birçok ülke bu bölgedeki gelismeleri yakından takip etmektedir. 

DİPNOTLAR;

1 Yrd.Doç.Dr. Gelisim Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İliskiler Öğretim Görevlisi, aisokmen@gelisim.edu.tr 
2 Türkiye’de bu alanda çıkan makaleler için bkz; Hasan Köni, “ Kuzey Kutbu Stratejisi”, 21.yy Türkiye Dergisi, Subat 2014, sf.24-25; Alp Yüce Kavas, 
“Rusya’nın Arktik Politikası ve Türkiye”, BDLGESAM makale, 20 Ocak 2014, 
http://www.bilgesam.org/incele/78/-rusya%E2%80%99nin-arktik-politikasi-ve-turkiye/#.VEjavCKsVy0; Nihal Yılmaz ve Ali Çiftçi , “ Arktika Bölgesi’nin Siyasal Önemi ve Siyasal ve Hukuksal Statüsünün Karsılastırmalı Değerlendirilmesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı 31, 2013 Güz, sf 1-16 
http://oaji.net/articles/692-1396261550.pdf; Yunus Erkan, “ Küresel Anlasmazlıklarda Yeni Sorun Arktika Bölgesi” www.academia.edu.; Igar Gurbonov, “ Kuzey Kutbu Jeopolitik Savasların Yeni Mahalli mi? ”, 
USGAM, 21.09.2012, http://www.usgam.com/tr/index.php?l=800&cid=1313&bolge=0; “Çin’in Kuzey 
Kutbu’na Yönelik Artan İlgisi”, Milli Güvenlik Kurulu Yayını, 
http://www.mgk.gov.tr/calismalar/calismalar/013_cinin_kuzey_kutbuna_yonelik_ilgisi.pdf 
3 “ Arctic Opening Insecurity and Opportunity”, Adelphi Series, 19 December 2013, sf.5-7; Bkz. “Physical/ 
Geographical Characteristics of The Arctic”, AMAP Arctic Region 1998 Assessment report, 
file:///C:/Users/user/Downloads/AAR-Ch02.pdf%20(2).pdf, 
Mark Nuttall ve Terry V. Callaghan, Arctic, Environment, People, Policy , Harwood Academic Pub, 2000, sf.1143; 
4 “Circum-Arctic Resource Appraisal: Estimates of Undiscovered Oil and Gas North of the Arctic Circle,” 
USGS Fact Sheet 2008-3049, (2008) "90 Billion Barrels of Oil and 1,670 Trillion Cubic Feet of Natural Gas 
Assessed in the Arctic" , http://www.usgs.gov/newsroom/article.asp?ID=1980#.VEjtACKsVy0, 23.07.2008; 
Daha detaylı bilgiler için bkz. http://energy.usgs.gov/RegionalStudies/Arctic.aspx 
5 Peter F. Johnson, “Arctic Energy Resources and Global Energy Security”, Journal of Military and Strategic 
Studies, Vol 12, Issue 2, Winter 2010. http://oceans.mit.edu/wp-content/uploads/arctic_energy_security.pdf 
6 Joseph Spears, “China and the Arctic: The Awakening Dragon,” China Brief, Vol. 9, Issue 6, 18 March 
2009,http://www.jamestown.org/programs/chinabrief/single/?tx_ttnews[tt_news]=34725&tx_ttnews[backPid]=2 
5&cHash=1c22119d7c 
7 Bkz. http://www.arcticsecurity.org/ 
8 Rebecca Bluitt, “ Cold, Cold War : Putin Talks Though Over US Arctic Rivalry”, ABC NEWS, 5 December, 
2013, http://abcnews.go.com/Blotter/cold-cold-war-putin-talks-tough-us-artic/story?id=21110178 
9 Arctic Region Policy, National Security Presidential Directive, 12 January 2009, http://georgewbushwhitehouse.
archives.gov/news/releases/2009/01/20090112-3.html 
10“Kuzey Kutbu’ndaki Buzullar Büyüyor”, Radikal Gazetesi, 01.09.2014 
http://www.radikal.com.tr/cevre/kuzey_kutbundaki_buzullar_buyuyor-1210300 
11 Scott G. Borgerson, “The Great Game Moves North,” Foreign Affairs, 25 March 2009. 
http://www.foreignaffairs.com/articles/64905/scott-g-borgerson/the-great-game-moves-north 
12 Igar Gurbonov, “Kuzey Kutbu Jeopolitik Savasların Yeni Mahalli mi?”, USGAM, 21.09.2012, 
http://www.usgam.com/tr/index.php?l=800&cid=1313&bolge=0; 
13 “ Putin : ABD ve Suudi Arabistan Petrolde Anlasmıs Olabilir”, Taraf Gazetesi, 18 Ekim 2014, 
http://www.taraf.com.tr/haber-putin-abd-ve-suudi-arabistan-petrolde-anlasmis-olabilir-166211/ 
14 “Total’in CEO’su Rusya’da Öldü.” Aljazeera Türk Dergisi, 21 Ekim 2014, 
http://www.aljazeera.com.tr/haber/totalin-ceosu-rusyada-oldu 
15 Tang Guoqiang, “Arctic Issues and Chinese Stance”, China Institute of International Studies, 4 Mart 2013. 
16 Çin’in Kuzey Kutbu’na Yönelik Artan İlgisi”, Milli Güvenlik Kurulu Yayını, 
http://www.mgk.gov.tr/calismalar/calismalar/013_cinin_kuzey_kutbuna_yonelik_ilgisi.pdf, sf. 10; Joseph 
Chinyong Liow, “Arctic Summer Who Should Benefit From Global Warming”, Foreign Affairs, 21 June 2014, 
http://www.foreignaffairs.com/articles/141589/joseph-chinyong-liow/arctic-summer 
17 Michael Wallace ve Steven Staples, “Ridding The Arctic of Nuclear Weapons : A Task Long Overdue”, Canadian Pugwash Group, 2010. 
http://www.posse.gatech.edu/sites/posse.gatech.edu/files/Ban%20Nuclear%20Weapons%20from%20Arctic.pdf 
18 “The Russian Dynamic in the Arctic : Strategic Positioning”, Second Line of Defense, 
http://www.sldinfo.com/the-russian-dynamic-in-the-arctic-strategic-positioning/ 
19 “ Rus Donanması Kuzey Filosu”, Rusya’nın Sesi Radyosu, 30 Temmuz 2013, 
http://turkish.ruvr.ru/photoalbum/118804921/?slide-1 
20 “Rus Donanmasına 40 Yeni Savas Gemisi”, Dnternethaber, 4 Ocak 2014, 
http://www.internethaber.com/rusdonanmasina-40-yeni-savas-gemisi-626633h.htm; Nerdun Hacıoğlu, “Rusya Nükleer Füze Fırlattı”, Hürriyet 
Gazetesi, 10 Eylül 2014, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/27176845.asp; 
21 Alp Yüce Kavas, “Rusya’nın Arktik Politikası ve Türkiye”, BİLGESAM makale, 20 Ocak 2014, 
http://www.bilgesam.org/incele/78/-rusya%E2%80%99nin-arktik-politikasi-ve-turkiye/#.VEjavCKsVy0; 
Carolyn Grammling, “Cold Wars : Russia Claims Arctic Land”, Geotimes, August 2007, 
http://www.agiweb.org/geotimes//aug07/article.html?id=WebExtra080107.html 
22 Vytautas Sirijos Gira, “The Significance of The Arctic in Russia’s Foreign Policy : Why Arctic Policy Issues are of Topical Interest to The Baltic States”, European Dialogue, 25.08.2010, 
http://eurodialogue.eu/energy-security/The-significance-of-the-Arctic-in-Russia%E2%80%99s-foreign-policy-why-Arctic-policy-issues-are-of-topical-interest-to-the; Anup Shah, “ Dominance and Change in the Arctic”, Global Issues, 06 June, 2010, 
http://www.globalissues.org/article/740/dominance-in-the-arctic#Manycountriesindisputeovertheregion 
23 Nicholas Breyfogle ve Jeffrey Dunifon, “Russia and Race For The Arctic”, Origins, Vol 5, Issue 11, August 
2012, http://origins.osu.edu/article/russia-and-race-arctic 
24 Çin’in Kuzey Kutbu’na Yönelik Artan Dlgisi”, Milli Güvenlik Kurulu Yayını, 
http://www.mgk.gov.tr/calismalar/calismalar/013_cinin_kuzey_kutbuna_yonelik_ilgisi.pdf, sf.8 
25 Kataryna Zysk,” The Fundamentals of State Policy of The Russian Federation in the Arctic up to 2020 and Beyond”, 
http://www.geopoliticsnorth.org/index.php?option=com_content&view=article&id=84:arctic-strategy-documents&catid=52&showall=&limitstart=2 
26 “Putin’den Savas Emri”, Yeni Safak Gazetesi, 11 Eylül 2014, http://www.yenisafak.com.tr/dunya/putinden-savas-emri-684300 


KAYNAKÇA; 

“ Putin : ABD ve Suudi Arabistan Petrolde Anlasmıs Olabilir”, Taraf Gazetesi, 18 Ekim 2014, 
http://www.taraf.com.tr/haber-putin-abd-ve-suudi-arabistan-petrolde-anlasmis-olabilir-166211/ 
“ Rus Donanması Kuzey Filosu”, Rusya’nın Sesi Radyosu, 30 Temmuz 2013, 
http://turkish.ruvr.ru/photoalbum/118804921/?slide-1 
“Çin’in Kuzey Kutbu’na Yönelik Artan Dlgisi”, Milli Güvenlik Kurulu Yayını, 
http://www.mgk.gov.tr/calismalar/calismalar/013_cinin_kuzey_kutbuna_yonelik_ilgisi.pdf 
“Circum-Arctic Resource Appraisal: Estimates of Undiscovered Oil and Gas North of 
the Arctic Circle,” USGS Fact Sheet 2008-3049, (2008) "90 Billion Barrels of Oil and 1,670 
Trillion Cubic Feet of Natural Gas Assessed in the Arctic", 
http://www.usgs.gov/newsroom/article.asp?ID=1980#.VEjtACKsVy0, 23.07.2008 
“Kuzey Kutbu’ndaki Buzullar Büyüyor”, Radikal Gazetesi, 01.09.2014, 
http://www.radikal.com.tr/cevre/kuzey_kutbundaki_buzullar_buyuyor-1210300 
“Putin’den Savas Emri”, Yeni Safak Gazetesi, 11 Eylül 2014, 
http://www.yenisafak.com.tr/dunya/putinden-savas-emri-684300 
“Rus Donanmasına 40 Yeni Savas Gemisi”, Dnternet haber, 4 Ocak 2014, 
http://www.internethaber.com/rus-donanmasina-40-yeni-savas-gemisi-626633h.htm 
“The Russian Dynamic in the Arctic : Strategic Positioning”, Second Line of Defense, 
http://www.sldinfo.com/the-russian-dynamic-in-the-arctic-strategic-positioning/ 
“Total’in CEO’su Rusya’da Öldü.” Aljazeera Türk Dergisi, 21 Ekim 2014, 
http://www.aljazeera.com.tr/haber/totalin-ceosu-rusyada-oldu 
Anup Shah, “ Dominance and Change in the Arctic”, Global Issues, 06 June, 2010, 
http://www.globalissues.org/article/740/dominance-in-thearctic#Manycountriesindisputeovertheregion, www.arcticsecurity.org/, “Arctic Opening Insecurity and Opportunity”, Adelphi Series, 19 December 2013, sf.5-7; Bkz. 
“Physical/ Geographical Characteristics of The Arctic”, AMAP Arctic Region 1998 
Assessment report, file:///C:/Users/user/Downloads/AAR-Ch02.pdf%20(2).pdf, 
Arctic Region Policy, National Security Presidential Directive, 12 January 2009, 
http://georgewbush-whitehouse.archives.gov/news/releases/2009/01/20090112-3.html 
Carolyn Grammling, “Cold Wars : Russia Claims Arctic Land”, Geotimes, August 2007, 
http://www.agiweb.org/geotimes//aug07/article.html?id=WebExtra080107.html 
Erkan, Yunus, “ Küresel Anlasmazlıklarda Yeni Sorun Arktika Bölgesi”  www.academia.edu.; 
Gurbonov, Igar “Kuzey Kutbu Jeopolitik Savasların Yeni Mahalli mi?”, USGAM, 21.09.2012, 
http://www.usgam.com/tr/index.php?l=800&cid=1313&bolge=0; 
Gurbonov, Igar “Kuzey Kutbu Jeopolitik Savasların Yeni Mahalli mi?”, USGAM, 
21.09.2012, http://www.usgam.com/tr/index.php?l=800&cid=1313&bolge=0 
Joseph Spears, “China and the Arctic: The Awakening Dragon,” China Brief, Vol. 9, Issue 6, 18 March2009, 
http://www.jamestown.org/programs/chinabrief/single/?tx_ttnews[tt_news]=34725&tx_ttnew s[backPid]=25&cHash=1c22119d7c 
Kataryna Zysk,” The Fundamentals of State Policy of The Russian Federation in the Arctic up to 2020 and Beyond”, 
http://www.geopoliticsnorth.org/index.php?option=com_content&view=article&id=84:arctic-strategy-documents&catid=52&showall=&limitstart=2 
Kavas, Alp Yüce, “Rusya’nın Arktik Politikası ve Türkiye”, BDLGESAM makale, 20 Ocak 2014, 
http://www.bilgesam.org/incele/78/-rusya%E2%80%99nin-arktik-politikasi-ve-turkiye/#.VEjavCKsVy0; 
Köni, Hasan, “ Kuzey Kutbu Stratejisi”, 21.yy Türkiye Dergisi, Subat 2014, sf.24-25; 
Mark Nuttall ve Terry V. Callaghan, Arctic, Environment, People, Policy, Harwood Academic Pub, 2000, sf.1-143. 
Michael Wallace ve Steven Staples, “Ridding The Arctic of Nuclear Weapons : A Task Long Overdue”, Canadian Pugwash Group, 2010 
Nerdun Hacıoğlu, “Rusya Nükleer Füze Fırlattı”, Hürriyet Gazetesi, 10 Eylül 2014, 
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/27176845.asp 
Nicholas Breyfogle ve Jeffrey Dunifon, “Russia and Race For The Arctic”, Origins, Vol 5, Issue 11, August 2012, 
http://origins.osu.edu/article/russia-and-race-arctic 
Peter F. Johnson, “Arctic Energy Resources and Global Energy Security”, Journal of Military and Strategic Studies, Vol 12, Issue 2, Winter 2010. 
http://oceans.mit.edu/wp-content/uploads/arctic_energy_security.pdf 
Rebecca Bluitt, “ Cold, Cold War : Putin Talks Though Over US Arctic Rivalry”, ABC NEWS, 5 December, 2013, 
http://abcnews.go.com/Blotter/cold-cold-war-putin-talks-tough-us-artic/story?id=21110178 
Scott G. Borgerson, “The Great Game Moves North,” Foreign Affairs, 25 March 2009. 
http://www.foreignaffairs.com/articles/64905/scott-g-borgerson/the-great-game-moves-north 
Tang Guoqiang, “Arctic Issues and Chinese Stance”, China Institute of International Studies, 4 Mart 2013. 
Vytautas Sirijos Gira, “The Significance of The Arctic in Russia’s Foreign Policy : Why Arctic Policy Issues are of Topical Interest to The Baltic States”, European Dialogue, 25.08.2010, 
http://eurodialogue.eu/energy-security/The-significance-of-the-Arctic-in-Russia%E2%80%99s-foreign-policy-why-Arctic-policy-issues-are-of-topical-interest-to-the 
Yılmaz Nihal ve Çiftçi, Ali. “ Arktika Bölgesi’nin Siyasal Önemi ve Siyasal ve Hukuksal Statüsünün Karsılastırmalı Değerlendirilmesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı 31, 2013 Güz, sf 1-16 
http://oaji.net/articles/692-1396261550.pdf 

***