Erdem KAYA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Erdem KAYA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mayıs 2020 Pazartesi

GÜNEY GÜVENLİĞİ VE ENERJİ JEOPOLİTİĞİNİ İNCELEME KAFKASUS: BİR TÜRK PERSPEKTİFİ

GÜNEY GÜVENLİĞİ VE ENERJİ JEOPOLİTİĞİNİ İNCELEME KAFKASUS: BİR TÜRK PERSPEKTİFİ




Türkiye’nin Güney Kafkasya’nın Güvenliğine ve Enerji Jeopolitiğine Yaklaşımı 
Atilla Sandıklı* , 
Erdem Kaya** 
* Doç. Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı (BİLGESAM)
** BİLGESAM Araştırma Koordinatörü
ULUSLARARASI GÜVENLİK KONGRESİ - 2013 KOCAELİ..

ÖZET;


Avrupa-Atlantik güvenlik koşulları doğuya doğru genişlemesi Rusya’nın Karadeniz havzasında sınır komşularına bakınca duraksamış ve 2008 sonrası sayfada Kremlin'in Güney Kafkasya’daki nüfuzu belirgin biçimde artmıştır. Bu dönem Güney Kafkasya’da Dağlık Karabağ anlaşmazlığında, Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgeleri Abhazya ve Güney Osetya'da yeni gerçeklikler meydana getirmiş, Batılı aktörlerin bölgedeki etkinlikte nispeten zayıfladığı gözlemlenmiştir. Azerbaycan'a karşı Rusya’nın himayesinde bulunan Ermenistan, Dağlık Karabağ ve burada işgali sürdürmekte, Batılığında bu anlaşmazlık kapsamındaki yaklaşımları Erivan’ı tutumunu gözden geçirmeye sevk edebilecek bir baskıya dönüşmüyorum.

   Rusya’nın bu bölümünde Nabucco projesinin gerçekleştirilmesi imkânsız kılmesi ve Güney Kafkasya’daki enerji jeopolitiğinde farklı açılımlara ve girişimlere  zemin hazırlanmıştır.

Giriş

Güney Kafkasya, küçük devletler ve daha büyük bölgesel bölgelerle kendine özgü ortamı nedeniyle Avrasya jeopolitiğinde Orta Asya ile enerji zenginliğini 
birbirine bağlayan güçlerin kritik bir yeri var Hazar havzası Anadolu ve Karadeniz havzası. Ortaya çıkan güvenlik riskleri çözümlenmemiş anlaşmazlıklar ve enerji 
taşıma yolları üzerindeki rekabetten Hazar havzasındaki kaynaklar bu bölgeyi çevredeki bir sıcak nokta yapıyor bölgesel güçler ve Batılı devletler.


Güney Kafkasya Haritası

Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgali, çatışma ve Güney'de kalıcı barış ve istikrarın tesis edilmesine engel Kafkasya. Ne BM Güvenlik Konseyi kararları 
ne de Batı eyaletleri’nin katılım Erivan üzerinde pozisyonunu revize etmek için gerekli baskıyı yarattı Rusya’nın Ermenistan’ın uzlaşmazlığına karşı olumlu tutumu  sayesinde. Ermenistan'ın Azerbaycan ve Erivan’ın 1915’le ilgili iddialarına karşı Talysh politikasını geliştirdi Türkiye'ye karşı 2015'e yönelik olaylar ve hedefler, Önümüzdeki yıllarda Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri. Diğer büyük güvenlik Güney Osetya ve Abhazya'nın Rusya olarak statüsü üzerindeki çatışmalarda  risk gizleniyor bu iki bölgedeki ayrılıkçı eğilimleri desteklemeye devam ediyor. Böylece Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki gerilimin potansiyel yükselmesi ve olası Gürcistan'ın parçalanması, bölgenin karşı karşıya olduğu en büyük güvenlik riskleri olarak varlığını sürdürmektedir.

   Enerji rekabeti esas olarak Rusya ve Batı devletleri arasında Güney Kafkasya Hazar petrolünün işletme ve dağıtım yollarına odaklanmıştır ve gaz. 

Soğuk Savaş sonrası dönemde Batılı şirketler egemen oldu Azerbaycan petrol ve gaz rezervlerinin işletilmesi ve nakliyesinde yatırımcılar Rusya Kazak, Özbek ve 
Türkmen enerji kaynakları üzerindeki etkisini sürdürdü. Bakü-Supsa petrol boru hattı, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum gazı boru hattı, Azerbaycan'ın enerjisini Türkiye'ye taşıyan üç ana boru hattı ve Rus kontrolü olmayan uluslararası pazarlar. Üzerinde devam eden rekabet ile
Azerbaycan enerjisine ek olarak Kazak petrolü ve Türkmen gazı dağıtım yolları Güney Kafkasya dünya enerji piyasasında ön plana çıkıyor.

Rusya’nın Güney Kafkasya’da artan etkisi ile 2008 Rusya-Gürcistan Savaşı ve Batı'nın katılımını zayıflatan, çatışmalar ve enerji jeopolitiği nedeniyle ortaya çıkan  güvenlik risklerini yeniden değerlendirmek bölge.

1. Rusya'nın Güney Kafkasya'ya Dönüşü

Sovyet sonrası alanı yurtdışına yakın olarak tanımlayan Rusya, Güney Kafkasya devletleri üzerindeki etkisi, Avrupa-Atlantik güvenlik sistemi ve Batı liderliğindeki  demokratikleşme hareketleri bölgesi. Moskova Sepa'yı destekledi Gürcistan'daki ratist hareketler geri dönmeye devam etti dolaylı olarak Ermenistan'ın Azerbaycan  topraklarını işgali ve Hazar petrol ve gazını uluslararası pazarlara taşıyarak Rus toprağı. Vladimir Putin’in liderliğinde, Rusya’nın Sovyet sonrası alan ivme kazandı. 

   2002'de Rusya, Ermenistan ile birlikte, Kolektifi Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan kurdu Askeri bir ittifak olarak Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO). 

Üyeleri CSTO, topraklarını üçüncü tarafların askeri üslerine ancak diğer üyelerin rızası ve diğer ittifaklara katılmama.

2008 Rusya-Gürcistan Savaşı Moskova’nın bölgeye dönüşünü Savaşı gösterdi ki Rusya silahlı kuvvete karşı girişimlere karşı yakınlardaki Avrupa-Atlantik sistemi ile  entegrasyonu. İddia edilebilir ki Saakaşvili hükümetinin Gürcistan'ı bir NATO üyesi yapma niyeti Kremlin’in Rusya’nın Avrupa-Atlantik güvenliği tarafından ele 
alındığına dair endişeleri sistemi. Gürcistan aleyhindeki kampanyayı takiben Rusya, yurtdışındaki askeri üsler ve deniz kuvvetlerinin geliştirilmesi. 
Moskova ve Erivan, Gumry askeri üssünü genişletmeyi ve üssün kullanımını uzatmayı kabul etti Rus ordusu tarafından 2044'e kadar. Taraflar ayrıca Rus ordusunun Ermeni sınırlarını korumak. Ermenistan, bu anlaşmalar yoluyla Moskova’nın Güney Kafkasya ve Kremlin’deki stratejik dayanağı Bölgeyi Rus nüfuz alanı içinde tutma  amacı. Tanıdıktan sonra bağımsızlığı, Rusya da Abhaz kıyılarında bir deniz üssü inşa etmeye başladı Karadeniz 2 Rusya Avrupa-Atlantik güvenlik sisteminin  genişlemesine karşı imzasını sürdürdü.

Suriye krizine karşı tutumu. Rusya, büyük Müslümanlarının olası tepkilerine rağmen kriz sırasında ve Güvenlik'te Esad rejimini askeri olarak destekledi
Konsey, daha sonra kullanılabilecek hükümler de dahil olmak üzere taslak kararları veto etti. rejime karşı müdahale için yasal zemin. Donanmasını kaybetme endişesi Akdeniz'deki tek Rus üssü Tartus'taki üs, Moskova yakın ödedi Esad rejiminin hayatta kalması için gerekli araçlara dikkat edin. Son olarak, Kırım, Kremlin’in  huzursuzluk ve gizlice işgal etme potansiyelini gösterdi önemli Rus nüfusunun olduğu yerler. Rusya’nın Ukrayna Baltık ülkelerinde endişelerini artırdı ve geri kalanı  için bir örnek oluşturdu.

Güney Kafkasya da dahil olmak üzere Sovyet sonrası bölgeler. 2008 sonrası dönemde, Rusya, Rusya'nın yerleşimi için vazgeçilmez bir aktöre dönüştü.
Güney Kafkasya'daki anlaşmazlıklar. Ermenistan'daki müstahkem üsleri ile Rusya devam ediyor Açıkçası ilan edilmese de, Erivan için ana güvenlik garantörü olmak Azerbaycan ve Türkiye. Birlik varlığı ve rakipsiz etkisi sayesinde Abhazya ve Güney Osetya, Rusya'nın karar konusunda son sözü var gibi görünüyor Gürcistan ile süreçler. Gürcistan'daki 2013 cumhurbaşkanlığı seçimleri de Kremlin bu ülkedeki iç siyaseti şekillendirebilir ve Rus yanlısı aktörlerin iktidara gelmesi.

1.1. Rusya’nın Enerji Stratejisi

Rusya’nın stratejisi Hazar enerji kaynaklarının uluslararası pazarlar. 
Bu stratejinin yanı sıra, Moskova alternatiflere karşı çıkıyor Hazar enerji kaynaklarını farklı yollardan transfer etmek için boru hattı projeleri. İçinde bu açıdan Rusya, Türkiye'ye gaz ihraç etmek için Güney Akımı boru hattı 
projesini gerçekleştiriyor.

Avrupa ülkeleri Karadeniz üzerinden ve Nabucco projesini neredeyse başarmak imkansız. Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa ülkeleri, enerji ihtiyaçları Rus arzından. Avrupa ülkelerinin bağımlılığı Rusya'nın enerji ihracatı yaklaşık yüzde 40'tır. Bu bağımlılık oranı yaklaşık Avrupa'daki bazı ülkeler için yüzde 90.

Nabucco projesinin ölümünden sonra South Stream ve Nord'un ortaya çıkışı Akış projeleri, Rusya’nın enerji stratejisinin sonuçlarıdır. Moskova çalışıyor doğal gazı sağlayarak ve Avrupa'yı koruyarak AB üzerindeki ağırlığını korumak Rusya’nın hidrokarbon kaynaklarına bağımlı ülkeler. Sınırlı tepki Avrupa ülkeleri Kremlin'e verdi Kırım krizi sonrasında bekleniyor Rusya'ya enerji bağımlılıklarının sonucu. Bu noktada da not edilmelidir Rusya'nın da enerji kaynaklarını ihraç etmek için Avrupa ülkelerine bağımlı olduğu.

Ancak kısa vadeli Moskova farklı Avrupa yaptırım yeteneğine sahiptir Bir ekonomiyi bir enerji kaynağından uyarlamak bir gecede iş olmadığı için ülkeler
başka bir. Alman endüstrisi büyük ölçüde Rus doğal gazına ve endüstri odaklı Alman ekonomisi AB ekonomisinin lokomotifidir.

1.2. Avrasya Birliği

Rusya Federasyonu Gümrük Birliği sürecini başlattı. Büyüyen Batı ve Çin'i engellemek için Avrasya Birliği'nin kurulması Sovyet sonrası alanda nüfuz. 
AB’nin Doğu Avrupa ve Güney Kafkasya'daki ülkeler ve Çin’in genişleyen ekonomik Orta Asya'ya etki alanı Moskova'daki endişe kaynaklarıdır. Vasıtasıyla
Avrasya Birliği projesi, Rusya AB'nin Karadeniz'e bir alternatif geliştirdi Sinerji ve Doğu Ortaklığı Programı ve Merkezi Asya ülkeleri Çin etkisine karşı. 

Avrasya Birliği projesi Kremlin'in Sovyet sonrası topraklardaki tünele hükmetmeyi amaçladığını gösteriyor sadece politik açıdan değil, aynı zamanda ekonomik  açıdan da Güney Kafkasya'daki ülkeler arasında bugüne kadar sadece Ermenistan Gümrük Birliği'ne ve ardından Avrasya Birliği'ne katılacak. Bununla
kararı Ermenistan, Moskova liderliğindeki ortak ile daha derin entegrasyonu tercih etti AB ile entegrasyon piyasası. Arkasındaki temel motivasyonun
Erivan’ın kararı, toprak iddialarını Azerbaycan’a karşı değil Avrasya Birliği'nden beklenen ekonomik faydalar. İmzalayan AB ile kapsamlı serbest ticaret anlaşması  yapan Tiflis, Gürcistan birliğe katılmayı düşünmüyor. Azerbaycan, önerisi, Bakü’nin önceliğinin Batı kurumlarıyla entegrasyon olduğuna dikkat çekti
ve Dünya Ticaret Örgütü'ne halen devam eden bir katılım süreci olduğunu.3
Avrasya Birliği'nin 2015 yılında Rusya, Kazakistan, Belarus ve Ermenistan bugünkü üyeler ve sonrasında Kırgızistan ve Tacikistan'ın Birliğe girmesi bekleniyor. 

Ukrayna ile Kırım krizi nedeniyle, Avrasya Birliği’nin genişleme süreci Kiev olmadan devam ediyor gibi görünüyor. Sendika, küresel bir aktör olarak kabul edilecek  kadar büyük olamazdı.4 Ancak, muhtemelen Rusya Federasyonu'nun diğer Sovyet sonrası ülkeler üzerinde daha fazla baskı yapması bekleniyor
Birliğe katılımlarından dolayı Gürcistan ve Azerbaycan dahil ülkeler.

2. Güney Kafkasya'da Batı'nın Katılımı

ABD ve Avrupa Birliği Güney'de nüfuz sahibi olmaya gayret etti Soğuk Savaş sonrası dönemde bölgeye hem güvenlik hem de enerji alemleri. Bölgenin Rus 
topraklarına yakınlığı, ABD ve Kremlin’in kontrolünden bağımsız alternatif enerji yolları projeleri Avrupa ülkeleri için bir fırsat olarak ortaya çıktı. Güney Entegrasyonu  rağmen Avrupa-Atlantik güvenlik sistemine sahip Kafkasya'nın bundan daha zor olduğu ortaya çıktı Azerbaycan ve Gürcistan Batı yönelimlerini korudular.

Rusya ile daha bağımsız ilişkiler.

Sovyet sonrası Güney Kafkasya'da ABD demokratikleşmeyi destekledi ve Demokrasi Örgütü'nün kurulmasını teşvik etti ve Azerbaycan ve Gürcistan'ın katılımıyla  Ekonomik Kalkınma (GUAM) Ukrayna ve Moldova'nın yanında. NATO’nun Ortaklık Barış programı dahil Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan ile ittifak arasındaki  etkileşimi artırdı ve bu ülkelerin askerleri. 11 Eylül saldırılarının ardından ABD, Karadeniz'de “güvenlik boşluğu” var ve Operasyonu genişletmeye çalıştı Karadeniz'de Aktif Akdeniz (Akdeniz'de konuşlandırılan). 2003 yılında, ABD, Azerbaycan ve Kazakistan ile birlikte Hazar Muhafız Girişimi'ni kurdu Hazar Denizi'nde petrol taşımacılığının güvenliğini sağlamak. Renkli ile Ukrayna ve Gürcistan'da ve Romanya’nın ve Bulgaristan’ın katılımıyla devrimler 2004' te NATO'ya ve 2007'de AB'ye, Karadeniz'deki Batı etkisi gözle görülür.

Hazar Denizi bölgesinde ABD, azaltmak için tasarlanan projeleri destekledi Avrupa'nın Rus enerji kaynaklarına bağımlılığı. ABD yetkilileri Hazar enerji kaynaklarının temini konusunda Rus tekeli ve yeni destek Hazar petrol ve gazını taşımak için Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Nabucco gibi tedarik yolları Avrupa ve dünya pazarları. ABD şirketleri petrol ve doğal gaz sektöründe gibi Hazar havzasında sondaj ve üretim projeleri. 

Benzer şekilde AB de enerji kaynaklarını çeşitlendirmek, alternatif transfer yolları arayışında Rus toprakları. Bu nedenle Birlik BTC ve Nabucco'yu destekledi projeleri ve Avrupalı ​​ şirketler enerji üretimi ve nakliyesinde Hazar havzasında projeler.

Batı Katılımı mı İstiyor?

2008 sonrası dönemde Güney Kafkasya'daki gelişmeler Batı etkisinin azaldığına dair göstergeler. Rusya’nın artışının aksine bölgedeki uyuşmazlıkların ağırlığı, 
ABD ve AB çekimser kaldı olayların gidişatını değiştirme eylemi. Üç, gözlemciler Batı etkisinin azaldığını düşünüyorlar. 

   Birincisi 2008 yazında meydana gelen  savaşın hemen sonucu. Rusya- Gürcistan Savaşı, Güney Kafkasya'daki ülkelerin güvenliğinin olmadığını gösterdi
Rus saldırganlığına karşı güvence. Bölgedeki ülkeler Avrupa-Atlantik güvenlik sistemi ile entegrasyonun Rusya'ya karşı bağımsızlığını korumak. Bununla birlikte,  2008'deki savaşın ardından, Güney Kafkasya'daki Batılı yanlısı aktörler bu mahkumiyeti gözden geçirebilirdi Rusya'ya karşı çalışan bir kolektif güvenlik sisteminin  gerçek dışı.

İkinci büyük neden, uluslararası toplumun bölgedeki anlaşmazlıklar. Mevcut küresel ve bölgesel dengeler göz önüne alındığında, BM sistemi Güney Kafkasya'da hiçbir şeyi çözmez. BM Güvenlik Konseyi aleyhinde alınan kararlar Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgali Erivan’ın duruşunu etkilemedi
ve istilada ısrar. Keza AGİT Minsk Grubu da tarafları bir anlaşmaya getirmek. Minsk Grubu Eş Başkanları -ABD, Rusya ve Fransa- Ermenistan'ı işgaline son 
vermek için baskı yapmaya istekli değil Dağlık Karabağ'ın çevre bölgelerinde bile. AGİT'in verimsizliği Azerbaycan tarafını Moskova'dan destek veya en azından  tarafsızlık almaya zorlar, Rusya ve Rusya arasındaki yakın yakınlığı Ermenistan'ı dikkate alıyor. Abhazya ve Güney Osetya davalarında yetersizlik BM sisteminin ve  AGİT'in de belirgindir. Rusya, kendi barış güçlerini koyarak 1990'ların başından itibaren, bu iki ayrılık bölgesinin bağımsızlığı. Rusya’nın arabuluculuk ve bölgedeki barışı koruma misyonları böylece BM sistemini güçsüz kılıyor ve etkisiz 

Üçüncü ana neden Amerika'nın Dağlık Karabağ anlaşmazlığı konusundaki tutumudur. ABD, Ermenistan yanlısı Dağlık Karabağ konusundaki tutumunu sürdürüyor Azerbaycan topraklarında devam eden Ermeni işgaline ve BM Güvenlik Konseyi işgal karşıtı kararlar. Ermeni lobileri ABD Washington’un konumunu şekillendiriyor ve  Dağlık Karabağ anlaşmazlığında Amerikalı politika yapıcılar. Bakü’nin Washington’un 11 Eylül sonrası dönemde terörle mücadele politikası ve Kuzey Dağıtım  Ağına ve malzemeden tedariklerde katkı Afganistan Washington’un tutumunu değiştirmedi. ABD tercih etmeye devam etti Ermeni, Azerbaycan'ın toprak  bütünlüğüne ilişkin meşru kaygıları üzerine çıkar.

Bakü ile Washington arasındaki enerji alanında istikrarlı işbirliği Güney Koridoru projelerinde kilit rol ve İsrail’in enerji güvenliğine katkı ABD'li politika yapıcıların anlaşmazlık konusundaki tutumlarını da değiştirmedi.

3. Türkiye'nin Konumu ve Endişeleri

Soğuk Savaş sonrası dönemde sicili göz önüne alındığında, Türkiye, Güney Kafkasya'da güvenlik ve enerji rekabeti. NATO olarak Türkiye üyesi ve Rusya ile iyi ilişkileri olması giderek daha fazla Azerbaycan ve Gürcistan ile stratejik ilişkileri sayesinde bölge. olmasına rağmen Ankara’nın Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirme girişimi, bölgede beklenen güven artırımı ve Ankara ve Bakü, Türkiye ve Azerbaycan kısa sürede toparlandılar ikili sağlam bağ ve ortak projelere başladı. Türkiye, Güney Kafkasya ulusal güvenliği için kritik öneme sahip Bölgedeki ülkeler, toprak bütünlüklerinin korunması ve Dağlık Karabağ, Abhazya'daki uzun süreli çatışmaların barışçıl çözümü ve

Güney Osetya.

Batı'nın zayıf katılımı ve Rusya’nın güneye dönmesi Kafkasya, Türkiye arayışında hem zorluklarla karşılaşabilir hem de fırsatlara sahip olabilir Bölgedeki anlaşmazlıkları çözmek için. Rusya şu anda bölgede baskın güç ve Kremlin’in rızası olmadan kalıcılık için zemin hazırlamak oldukça zor görünüyor bu çatışmalara çözümler. 

Bununla birlikte, aynı zamanda Abhazya'nın hayatta kalması ve Güney Osetya büyük ölçüde Moskova'ya ve birkaç ülke dışında Rusya'nın yanında hiçbir devlet ya da uluslararası örgüt bağımsızlığı tanımadı bu varlıkların. Azerbaycan ve Ermenistan arasında giderek artan gerilim sürdürülebilir değil ve Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığı sonsuza dek süremez. Bunlar çatışmalar nihai bir uzlaşma gerektirir.

Türkiye, çatışan taraflarla olan olumlu ilişkilerini kullanarak Gürcistan'ın ayrılıkçı bölgelerinde, Abhazya'da ve Güney Osetya'da arabuluculuk yapmak. Ankara
Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün ve özellikle Abhazya ile iyi ilişkilerin lehine. Türkçeye yönelik yeni adımlar atmanın verimli olup olmayacağı konusunda şüpheler var.

2009 deneyiminden sonra Ermeni normalleşmesi. Türk-Ermeni ilişkileri sadece Dağlık Karabağ sorununun çözümüne paralel olarak normalleştirilmelidir.
Bununla birlikte, Ermenistan'ın işgal altındaki topraklardan çekilme planı yoktur ve Türkiye'ye karşı 1915 olaylarıyla ilgili iddialardan vazgeçti. 

Bunun yerine Ermenistan ve İran, yeni bir etnik sorun yaratmak için Talysh ayrılıkçılığını 5 destekliyor Azerbaycan. Ermenistan, Amerika ve Avrupa'daki 
diasporanın yanı sıra 1915 olayları kısa vadede ve uzun vadede tazminat almak için soykırım olarak Türkiye'den bölge kazanmak için. Ermeni tarafından kullanılan  irredentist söylemler 6 yetkililer şu anda romantik gelebilir, ancak bu söylemler gelecekteki ulusal hedeflere eğilim.

Türkiye'nin Güney Kafkasya'daki bir diğer güvenlik sorunu da PKK / KCK olabilir Ermenistan ve Dağlık Karabağ'da faaliyet göstermektedir. İle yoğun işbirliği
ASALA geçmişte eğitim, uluslararası ağ oluşturma ve silah alımında, PKK / KCK terör örgütü temel olarak fon toplama ile uğraşıyor görünüşte sivil kurumlar 
kisvesi altında faaliyet göstererek Ermenistan'daki faaliyetleri, dernek ve vakıflar. Bazı Ermeni siyasi partileri Taşnaksutyun'un (Ermeni Devrimci Federasyonu-ARF)  bağlantıları olduğu biliniyor PKK / KCK ile. Kürt milliyetçi anlatılarını kullanan terörist PKK / KCK da Ermenistan'da Yezidis'i Erivan'daki Kürt Kültür Merkezi gibi  kurumlar.7

Enerji alanıyla ilgili olarak, Türkiye'nin pozisyonu daha iyi bir tablo vaat ediyor. Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan enerji alanında stratejik bir ortaklık geliştirdi
Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum gaz boru hattı üzerinden projeler. Türkiye'nin ana stratejisi Hazar petrolünün taşınması için bir enerji  merkezi olmak Avrupa ve uluslararası pazarlara gaz kaynakları. Bu strateji için Türkiye'nin Hazar havzasında ve Güney'de barışı ve istikrarı destekleme çıkarları Bölgedeki enerji yollarının güvenliği için Kafkasya. Türkiye, Batının yanında devletleri, Hazar kaynaklarını taşımak için enerji güzergahlarının çeşitlendirilmesini  desteklemektedir.

Dış pazarlar. Türk makamları Rusya ile doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçındı South Stream ve Nabucco, Moskova ile iyi ilişkiler kuruyor ve sürdürüyor.

Ancak Türkiye alternatif bir boru hattı projesinin inşasını başlattı -Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) - Azerbaycan'ı ithal etmek ve aktarmak Avrupa'  ya doğal gaz. TANAP projesi, Hazar ulaşım yollarındaki rekabete rağmen Rusya ile farklı çıkarlar enerji kaynakları.

Kazakistan’ın petrol rezervlerinin ve Türkmenistan’ın doğalgaz rezervlerinin Yeni Büyük Oyun sırasında rekabetin ana nedenleri Hazar havzası. 

Bu enerji rezervleri için taşıma yolları her iki durumda da kritiktir bölgesel ve küresel aşama. Kremlin’in amacı Kazakistan’ın ve Türkmenistan’ın enerji 
kaynaklarını ihraç etmek için Rusya’ya bağımlılığı uluslararası pazarlar. İran, Hazar petrolünü taşıyan boru hatlarına sahip olmayı ve batı pazarlarına gaz 
kendi topraklarından geçer. 

Düşen düşmanlık ve ABD ve İran arasında gelişen normalleşme, Tahran'ın Hazar havzasında hırslarını gerçekleştirmesi için fırsatlar.  Çin'de kendi enerji ihtiyaçlarına göre bu iki ülkeye doğru dönüşüyor Özbekistan ve yeni petrol ve gaz taşıyan boru hatları Orta Asya. Hindistan ve Pakistan  bile Türkmen gazını Afganistan üzerinden güneye. Ve Türkiye, bölgedeki enerji merkezi, yeni taşınması için rekabete katılıyor Anadolu ve Avrupa'ya Türkmen gazı. 

Türkmen gazının en iyi yolu Hazar Denizi'nin altında, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye güzergâhı Bakü ve Aşkabat ikili sorunlarını çözer.

Kaynakça

Barbashin, Anton. “Avrasya Birliği Artık Yok mu ?,” Ulusal Çıkar, 23 Nisan,
2014. 8 Mayıs 2014 tarihinde erişildi. 
http://nationalinterest.org/feature/eurasian-union-nomore-10.296.

Bardakçı, Mehmet. “Gürcistan'da Çatışma Çözümünde AB Katılımı: A'ya Doğru
Daha Proaktif Rol. ” Uluslararası İlişkiler Beyaz Kitap Dergisi Cilt 4 Sayı 3
(Yaz 2010): 214-236.

Bugajski, Janusz. “Rusya’nın Pragmatik Yeniden Yapılandırılması.” Kafkas İncelemesi
Uluslararası İlişkiler Cilt 4 Sayı 1 (Kış 2010): 3-19.

Ismayılov, Elnur. “İsrail ve Azerbaycan: Stratejik Ortaklığın Evrimi.”
İsrail Dışişleri Dergisi Cilt 7 Sayı 1 (2013): 69-76.

Ismayılov, Elnur. “Rusya’nın Avrasya Birliği ve Ermenistan.” Bilge Adamlar
Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM), 23 Mart 2014. Erişim tarihi: 20 Nisan 2014.
http://www.bilgesam.org/incele/552/-rusyanin-avrasya-birligi-projesi-veermenistan/#.
U3DQxigWeZQ.

Karabağ, Mehmet. "Kuzey Kafkasya'nın Rusya'dan Uzaklaşması." [Türkçe olarak] Akil Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM), 16 Mayıs 2013. Erişim tarihi: Mart 8, 2014. 
http://www.bilgesam.org/incele/158/kuzey-kafkasya%E2%80%99ninrusya%
E2% 80% 99ya-yabancilasmasi /#. U2s3sFcWeZQ.

Kasım, Kamer. Soğuk Savaş sonrası Kafkasya. Ankara: USAK, 2009.

Kasım, Kamer. “Dağlık Karabağ Çatışması: Bölgesel Çıkarımlar ve
Barış süreci." Kafkasya Uluslararası Cilt 2 No 1 (Bahar 2012): 93-110.

Mammadov, Halit. “Bölgesel Bakış Açısından Azerbaycan-İran İlişkileri.” [içinde
Türkçe] Orta Asya ve Kafkasya Çalışmaları Dergisi Cilt 8 Sayı 15 (2013): 45-71.

Öztarsu, Mehmet Fatih. “İran Etnik Gerilimi Neden Yakıtlandırıyor?” [Türkçe] Mayıs 16, 2013. 13 Nisan 2014'te erişildi. 
http://www.fatihoztarsu.com/iran-etnik-catismayineden-
korukluyor.html.

Punsmann, Burcu Gültekin. “Türkiye'nin Güney Kafkasya'daki İlgi ve Stratejileri.”
Mayıs 2012, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV),
10 Şubat 2014. http://www.tepav.org.tr/upload/files/1336992403-
3.Turkey ___ s_Interest_and_Strategies_in_the_South_Caucasus.pdf.

“PKK Ermenistan'da başarısız oldu.” Mehmet Fatih'ten Alexander Murinson ile röportaj
Öztarsu, Stratejik Görünüm, 11 Temmuz 2012. Erişim tarihi 20 Şubat 2014.

http://www.strategicoutlook.org/interviews/news--pkk-failed-in-armenia.html.
“Rusya Abhazya'da Askeri Üs Kazanıyor.” Radyo Özgür Avrupa, 17 Şubat 2010.
Erişim tarihi: 10 Nisan 2014.
http://www.rferl.org/content/Russia_Gains_Military_Base_In_Abkhazia/1960545.html.

Sandıklı, Atilla, Elnur İsmayılov ve Orhan Gafarlı. Kafkasya'daki Gelişmeler
ve Türkiye. İstanbul: Akil Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM), 2014.

“Sarkisyan: Dağlık Karabağ'ı ele geçirdik ve Dağı ele geçirmek sizin göreviniz.
Ararat, ”[Türkçe] EurActiv, 26 Temmuz 2011. Erişim tarihi: 23 Nisan, 2014.
http://www.euractiv.com.tr/yazici-sayfasi/article/sarkisyan-karabagi-biz-aldik-agriyialmak-
boyut Kaldi-020.027.

Synovitz, Roy. “Azerbaycan: Washington ve Bakü, PKK Hücreleri Hakkında
Kafkasya.” Radio Free Europe, 15 Şubat 2008. Erişim tarihi: 10 Mart 2014.
http://www.rferl.org/content/article/1079481.html.

Torbakov, Igor. “Rusya ve Türk-Ermeni Normalizasyonu: Rekabet Çıkarları
Güney Kafkasya'da. ” Insight Turkey Cilt 2 Sayı 2 (2010): 31-39.


DİPNOTLAR,

1 Atilla Sandıklı, Elnur İsmayılov ve Orhan Gafarlı. Kafkasya ve Türkiye'deki Gelişmeler
Türk]. (İstanbul: Akil Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM), 2014), 36.
2 “Rusya Abhazya'da Askeri Üs Kazandı,” Radio Free Europe, 17 Şubat 2010, Erişim Nisan
10, 2014, http://www.rferl.org/content/Russia_Gains_Military_Base_In_Abkhazia/1960545.html.
3 Elnur Ismayılov, “Rusya’nın Avrasya Birliği ve Ermenistan”, Akil Adamlar Merkezi
Stratejik Araştırmalar (BİLGESAM), 23 Mart 2014, Erişim 20 Nisan 2014,
http://www.bilgesam.org/incele/552/-rusyanin-avrasya-birligi-projesi-veermenistan/#.
U3DQxigWeZQ.
4 Anton Barbashin, “Artık Avrasya Birliği Yok mu ?,” Ulusal Çıkar, 23 Nisan 2014, Erişim 8 Mayıs 2014, 
   http://nationalinterest.org/feature/eurasian-union-no-more-10296.
5 Mehmet Fatih Öztarsu, “İran Etnik Gerilimi Neden Yakıtlandırıyor?” 16 Mayıs 2013,
13 Nisan 2014 tarihinde http://www.fatihoztarsu.com/iran-etnik-catismayi-neden-korukluyor.html adresinden erişildi.
6 “Sarkisyan: Dağlık Karabağ'ı ele geçirdik ve Ağrı Dağı'nı ele geçirmek sizin göreviniz”
Türkçe] EurActiv, 26 Temmuz 2011, Erişim tarihi: 23 Nisan, 2014, http://www.euractiv.com.tr/yazicisayfasi/
haber / sarkisyan-karabagi-biz-aldik-agriyi-almak boyut-kaldi-020.027.
7 “PKK Ermenistan'da Başarısız Oldu,” Stratejik Mehmet Fatih Öztarsu tarafından Alexander Murinson ile söyleşi
Görünüm, 11 Temmuz 2012, Erişim tarihi: 20 Şubat 2014, 
http://www.strategicoutlook.org/interviews/news--PKK-başarısız-in-armenia.html.


***


1 Ekim 2019 Salı

SURİYE’NİN KUZEYİNDEKİ PYD YAPILANMASI VE TÜRKİYE

SURİYE’NİN KUZEYİNDEKİ PYD YAPILANMASI VE TÜRKİYE


ORTA DOĞUDA DEĞİŞİM VE TÜRKİYE


İSTANBUL 2014
Editörler:
Atilla SANDIKLI & Erdem KAYA
Mecidiyeköy Yolu Caddesi (Trump Towers Yanı)
No:10 Celil Ağa İş Merkezi Kat: 9 Daire: 36-38
Mecidiyeköy / İstanbul / Türkiye
Tel: +90 212 217 65 91
Faks: +90 212 217 65 93
www.bilgesam.org
bilgesam@bilgesam.org
Atatürk Bulvarı Havuzlu Sok. No: 4/6
A. Ayrancı / Çankaya / Ankara / Türkiye
Tel : +90 312 425 32 90
Faks: +90 312 425 32 90
Copyright © TEMMUZ 2014
Bu yayının tüm hakları saklıdır.
Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin
izni olmadan elektronik veya mekanik yollarla çoğaltılamaz.
ISBN: 978-605-9963-00-8
Editörler: Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Erdem KAYA
Kapak ve Dizgi: Sertaç DURMAZ
Baskı: Gülmat Matbaacılık
Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 1NE 4 Zeytinburnu / İstanbul
0212 577 79 77

İÇİNDEKİLER

Türkiye Cumhuriyeti’nin Orta Doğu Politikası
İlter TÜRKMEN ………………..............................….…...................................1

İran Nükleer Krizinin Türkiye’ye Olası Etkileri
Atilla SANDIKLI & Bilgehan EMEKLİER ....……………..…...…................39

Yeniden Yapılanan Orta Doğu’da Türkiye-İran Ekonomik İlişkileri
Özüm S. UZUN ....…......................................................................................….81

Orta Doğu’da Devrimler ve Türkiye
Cenap ÇAKMAK, Mustafa YETİM & Fadime G. ÇOLAK ......…...................119

Arap Baharı Üzerinden Avrasya-Atlantik Rekabetini Yorumlamak
Barış DOSTER ....……………........................................................................167

Bütün Boyutlarıyla Suriye Krizi ve Türkiye
Atilla SANDIKLI & Ali SEMİN .....................................................................193

Suriye Sorunu ve Türk Dış Politikasına Toplumsal Bakış
Salih AKYÜREK & Cengiz YILMAZ...............................................................257

Suriye’nin Kuzeyindeki PYD Yapılanması ve Türkiye
Erdem KAYA & Bekir ÜNAL............................................................................277

ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Türkiye’ye Etkileri
Cenap ÇAKMAK & Fadime G. ÇOLAK...........................................................299

2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak
Atilla SANDIKLI, Ali SEMİN & Tuğçe ERSOY ÖZTÜRK.............................321
Kuzey Irak’ta Goran Hareketi ve KDP-KYB ile Denge Arayışları

Ali SEMİN..........................................................................................................365


SURİYE’NİN KUZEYİNDEKİ PYD YAPILANMASI VE TÜRKİYE*
Erdem KAYA**
Bekir ÜNAL***
*  Bu makale 8-9 Ekim 2013 tarihlerinde Kocaeli Üniversitesi’nde düzenlenen Uluslararası Güvenlik Kongresi’nde takdim edilen “PYD’nin Suriye’nin Kuzeyindeki 
   Faaliyetleri ve Türkiye” başlıklı tebliğin gözden geçirilmiş ve genişletilmiş şeklidir.
** BİLGESAM Araştırma Koordinatörü
*** BİLGESAM Orta Doğu Araştırmaları Enstitüsü

SURİYE’NİN KUZEYİNDEKİ PYD YAPILANMASI VE TÜRKİYE

Suriye’de Esed rejiminin Mart 2011’de başlayan kitlesel gösterileri silahlı kuvvetle bastırma girişimi muhalefetin silahlanmasına yol açmış, çatışmalar kısa
süre içinde iç savaşa dönüşmüş ve rejimin ülkenin kuzeyindeki egemenliği fiilen sona ermiştir. Esed rejimi, krizin ilk dönemlerinde Özgür Suriye Ordusu’nun elde ettiği üstünlük karşısında ülkenin kuzeyinden çekilirken bu bölgede PKK/KCK terör örgütüyle1 işbirliğine yönelmiştir. Baas rejimi, gerek ülkenin kuzey doğusunda ki Kürtlerin muhalefet saflarına katılmasını engellemek gerekse Özgür Suriye Ordusu’nun bu bölgedeki etkinliğini sınırlandırmak maksadıyla PKK/KCK’ya destek sağlamıştır. Rejimin aynı zamanda örgütü, muhalefetin siyasi ve askeri açıdan teşkilatlanmasına destek veren Türkiye’ye misilleme yapmak amacıyla desteklediği değerlendirilmektedir.

PKK/KCK ise Suriye krizi ile birlikte bu ülkedeki uzantısı olan PYD’yi (Demokratik Birlik Partisi) güçlendirmeye, böylece Orta Doğu’da tesis etmeyi
planladığı bağımsız devletin Suriye ayağını inşa etmeye odaklanmıştır. 

Terör örgütü 2012’de Türkiye’ye karşı dağdaki silahlı güce dayalı “devrimci halk savaşı” kurgusuyla başlattığı saldırılardan netice alamayınca Suriye’nin kuzeyindeki etkinliğini artırabileceği şartların ortaya çıkmasını amaçlamış, örgütün dağ kadrosu ve Öcalan çözüm sürecini bu çerçevede kullanmayı tasarlamıştır.

PKK/KCK böylece dağa çıkardığı çocuk ve gençlerin bir bölümünü Suriye’ye göndermeye ve PYD’nin bu ülkedeki özerk yönetim kurma girişimine ağırlık
vermeye başlamıştır. Terör örgütü bu süreçte gerek Türkiye’de gerekse dünya kamuoyunda PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde güçlenen varlığını ve özerk yönetim
kurma çalışmalarını “Rojava Devrimi” ifadesiyle takdim etme çabası içine girmiştir. PKK/KCK böylece ülkenin kuzeyindeki örgütlenmesine ve
özerklik teşebbüsüne, Suriye Kürtlerinin iradesiyle gerçekleşen bir halk devrimi görüntüsü kazandırmaya çalışmıştır.

PKK/KCK’nın yöneticileri ve örgütün siyasi kanadı niteliğinde faaliyet gösteren BDP, Suriye’nin kuzeyinden bahsederken “rojava” (batı) ifadesini tercih etmektedir. Örgütün yayın organlarının, Suriye Kürtlerinin yaşadığı bölgelerde daha önce kullanılmayan ve bölgedeki mevcut yer adlarıyla bir ilişkisi bulunmayan bu ifadeyi tedavüle sokma çabası dikkat çekmektedir. Medyada bu kelimenin doğal bir yer adı gibi kullanılması ise Suriye’nin kuzeyinin “rojava” ifadesiyle özdeşleşmesine neden olmakta, PYD lehine yürütülen propagandaya dolaylı biçimde hizmet etmektedir. Terör örgütünün “rojava” ifadesini kullanılmasını sağlayarak bu bölgenin Suriye’nin bir parçası değil, KCK örgütlenmesi çerçevesinde tasarlanan bağımsız devletin batı bölgesi olduğu yönünde bir algı inşa etmeye çalıştığı değerlendirilmektedir. Nitekim KCK projesi batıda (rojava) Suriye’nin kuzeydoğusunu, kuzeyde (bakur) Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgelerini, güneyde (başur) Irak’ın kuzeyini ve doğuda (rojhilat) İran’ın kuzeybatısını ihtiva etmektedir.

Örgütün Stratejisinde Beşinci Safha: Devletleşme,

PKK terör örgütü, 1978 yılında Orta Doğu’da Marksist-Leninist ideolojiye dayalı birleşik bağımsız bir Kürdistan kurmak ve bölgedeki Kürt toplumlarını
bu hedef doğrultusunda dönüştürmek maksadı ile kurulmuştur. Yerel, bölgesel ve küresel şartlara bağlı olarak eylem yöntemlerinde, yapılanmasında,
stratejisinde değişikliklere giden terör örgütü, farklı söylemler geliştirse de Orta Doğu’da bağımsız bir Kürdistan hedefinden vazgeçmemiştir. PKK’nın
Türkiye’de yoğun terör eylemlerine başladığı 1984’den bugüne takip ettiği strateji incelendiğinde, bu stratejinin beş safhaya ayrıldığı görülmektedir.

PKK, Türkiye’de terör eylemlerine başladığı ilk safhada (1984-1989) Güneydoğu Anadolu’daki Kürt kökenli vatandaşları sindirmeyi ve Kürtleri temsil
iddiasıyla ortaya çıkan diğer örgütleri etkisiz hale getirmeyi hedeflemiştir.
Örgütün bu hedefinde nispeten başarılı olduğu, yoğun terör saldırıları gerçekleştirerek bölge halkını belirli ölçüde sindirdiği ve diğer oluşumları etkisizleştirdiği gözlenmiştir. PKK terör örgütü ikinci safhada (1989-1995) gerilla aşamasına geçmeyi, bölgede sınırlı bir toprak hâkimiyeti ve halk desteği kazanmayı hedeflemiştir. Örgüt ikinci safhadaki bu hedeflerinde ise başarısız olmuş, Türkiye sınırları içinde herhangi bir bölgede hâkimiyet kuramadığı gibi
Kürt kökenli vatandaşlar da örgütün yanında yer almamış ve Irak’ın kuzeyine göç etmeyi reddetmiştir. Ancak diğer taraftan ilk iki safhada Türkiye’nin teröristle mücadele ile sınırlı terörle mücadele anlayışının ve güvenlik güçlerinin yanlış uygulamalarının örgütün militan kazanmasına yol açtığı ifade edilebilir.2

Terör örgütü, ikinci safhadaki tecrübeden hareketle üçüncü safhada (1995 - 1999) batıdaki büyük kentleri kapsayacak şekilde Türk-Kürt ayrışmasını tetikleyecek yoğun terör eylemlerine yönelmiştir. PKK, üçüncü safhada Türk milliyetçiliğinin radikalleşmesine hizmet edecek ve Türklerin Kürtlere karşı
tepki vermesine yol açabilecek eylemlere odaklanmış, ancak bu hedefinde de büyük ölçüde başarısız olmuştur. Türklerle Kürtler arasındaki ortak kültürel
değerler ve ortak tarihi tecrübe örgütün bu maksadını boşa çıkarmış, iki topluluk arasında kutuplaşma gerçekleşmemiştir. Türk-Kürt birlikteliğini ifsat
projesi akim kalan terör örgütü, bu safhada güvenlik güçleri karşısında ağır kayıplar vermiş, salt silahlı bir örgütlenme ile netice alamayacağını idrak etmiştir.

PKK, Öcalan’ın yakalanarak Türkiye’ye getirilmesi üzerine de siyasallaşma ağırlıklı bir strateji takip etmiştir. Dördüncü safha olarak tanımlanabilecek
bu süreçte (1999-2005), Öcalan muhtemel bir idam kararının önüne geçmek ve PKK’nın çözülmesini engellemek için örgüte Kuzey Irak’a çekilme talimatı vermiştir. Terör örgütü, bu safhada TAK gibi farklı isimler altında terör eylemlerine devam ederken KONGRA-GEL ve KADEK unvanlarıyla meşru bir siyasi hareket hüviyeti kazanmayı hedeflemiştir. 2004’te tek taraflı ateşkesini bozarak terör eylemlerine ağırlık veren terör örgütü, siyasallaşma sürecini de canlı tutmaya çalışmış, Türkiye’deki Kürtlerin yegâne temsilcisi olarak muhatap alınmayı amaçlamıştır.3

Terör örgütü siyasallaşma safhasının ardından ilk etapta KKK, daha sonra ise KCK örgütlenmesiyle devletleşmeye aşamasına geçmeye başlamıştır. Bu nedenle
2005 sonrası dönem terör örgütünün doğrudan devletleşme hedefiyle hareket ettiği beşinci safha olarak adlandırılabilir. Beşinci safhada örgütün
kırsalda, şehirlerde ve yurtdışındaki faaliyetleri bütüncül bir nazarla incelendiğinde, bu faaliyetlerin bir devlet inşa projesine tekabül ettiği anlaşılmaktadır.
Beşinci safhadaki devletleşme faaliyetlerinin ağırlık merkezi Türkiye olmakla birlikte, bu proje İran, Irak ve Suriye’de Kürtlerin yoğun olduğu bölgeleri de kapsamaktadır. Nitekim şartlar olgunlaştığında Suriye örneğinde görüldüğü gibi diğer bölgelerdeki devletleşme faaliyetlerinin de hızlandırılabileceği  görülmekte dir.

KCK’nın Tesisi,

PKK, 1999’da Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinden sonraki süreçte müzahir dış aktörlerin yönlendirmesiyle ve Öcalan’ın cezaevinden avukatları aracılığıyla
gönderdiği talimatlar doğrultusunda devletleşme faaliyetlerini planlamaya başlamıştır. Bu süreçte Öcalan’ın serbest bırakılmasını temel hedeflerinden
birisi haline getiren örgüt, PKK’nın terör listelerine girmesiyle farklı isimler kullanmaya başlamış, bu isimlerle siyasallaşma sürecine girdiği yönünde
bir izlenim oluşturmaya çalışırken devletleşme hedefine yönelmiştir.

Nisan 2002’den itibaren KADEK, Kasım 2003’ten itibaren KONGRA-GEL, Mart 2005’ten itibaren KKK (Koma Komalen Kürdistan) isimlerini tercih eden terör örgütü, Mayıs 2007’de KCK (Koma Civaken Kürdistan) unvanını kullanmaya başlamıştır.

Terör örgütü, Orta Doğu’da dört parçalı bağımsız bir Kürdistan hedefine yönelik, 2002’de Irak’taki kolu PÇDK’yı (Partiya Çaresera Demokrati Kürdistan-
Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi), 2003’te Suriye’deki uzantısı PYD’yi (Partiya Yekitiya Kürdistan-Kürdistan Demokratik Partisi) ve İran’daki uzantısı
PJAK’ı (Partiya Jiyane Azade Kürdistan-Kürdistan Özgür Yaşam Partisi) kurmuştur. Örgüt devletleşme faaliyetlerinin Türkiye ayağını Aralık 2004’ten
itibaren TÜDEK (Türkiye Demokratik Ekolojik Toplum Koordinasyonu), Mart 2005’ten itibaren TK (Türkiye Koordinasyonu) adı altında yürütmüş,
Kongra-Gel’in Nisan 2006’daki 4. Genel Kurulu’nda TK isminin TM (Türkiye Meclisi) olarak değiştirilmesi yönünde karar almıştır. Terör örgütü, Kasım
2006’da KKK/TM’nin yeniden yapılandırılması ve gelecek dönem faaliyetlerinin planlanması amacıyla İstanbul’da Bağcılar DTP ilçe binasında bir konferans
düzenlemiş, bu konferansta Türkiye’deki TM yapılanmasının aynısının İran, Irak ve Suriye’de de hayata geçirilmesini kararlaştırmıştır. Mayıs 2007’den itibaren KCK unvanını kullanmaya başlayan örgüt, devlet inşa faaliyetlerinin Türkiye ayağını KCK/TM adı altında icra etmeye, PJAK, PÇDK ve PYD üzerinden de diğer üç ülkedeki faaliyetlerini yürütmeye başlamıştır. Terör örgütü, ilk etapta “demokratikleşme” söylemiyle Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de özerklik elde etmeyi ve bu özerk yönetimlerin merkezi devletlerle birlikteliğini konfederal düzeye çekmeyi amaçlamaktadır. Örgüt sonrasında ise etnik milliyetçilik temelinde bağımsızlığa giden nihai aşamaya geçmeyi ve Orta Doğu’da bu özerk bölgelerin parçalarını oluşturduğu müstakil bir konfederal sistem ihdas etmeyi tasarlamaktadır. Nitekim örgütün Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki uzantılarını 2005’ten itibaren KKK kapsamında, 2007’den itibaren ise KCK yapılanması kapsamında bu hedefe sevk ettiği, dört ülkedeki eylem stratejilerini bir bütünlük içinde belirlediği müşahede edilmiştir. ABD’nin Irak’ı işgali döneminde Kandil bölgesindeki varlığını güçlendirerek Türkiye’deki terör eylemlerine ağırlık veren örgüt, Arap ayaklanmaları başlayınca Türkiye’ye karşı dağdaki silahlı güce dayalı “devrimci halk savaşı” stratejisini uygulamaya çalışmıştır. Suriye krizi sürecinde ise terör örgütü, Esed rejimi ve Tahran’ın desteğiyle PYD’nin güçlenmesine odaklanmış, Türkiye’de ateşkes ilan ederek Suriye’nin kuzeyindeki devletleşme
faaliyetlerini hızlandırmıştır.

PYD’nin Suriye’nin Kuzeyine Yerleşmesi,

Suriye krizinin yol açtığı anarşide Esed rejiminin desteği, PKK/KCK terör örgütünün ülkenin kuzeyinde PYD adı altında hızla örgütlenmesine, silahlı
militan sayısını artırmasına ve idari yapılar teşkil etmeye başlamasına zemin hazırlamıştır. Esed rejimi ilk etapta geçmişte tutuklayıp serbest bıraktığı ve ülkeye girişini yasakladığı PYD lideri Salih Müslim’i Suriye’ye davet etmiş ve hapishanelerdeki PYD mensuplarını serbest bırakmaya başlamıştır. Müslim’le
gerçekleştirilen görüşmelerin ardından PKK/KCK’nın Suriye’deki varlığı desteklenmiş, örgütün PYD yapılanması çerçevesinde ülkedeki siyasi ve silahlı
faaliyetleri serbest bırakılmıştır. Bu dönemde PYD, ülkenin kuzeyindeki diğer Kürt siyasi oluşumların aksine Esed rejimi lehinde bir tutum geliştirmiş,
Muhaberat ve Şebbiha güçleri ile birlikte hareket etmeye başlamıştır.4

Nitekim 2012 yılında (İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından) KCK soruşturması kapsamında hazırlanan ikinci iddianamede Öcalan’ın Nisan
2011’de avukatları aracılığıyla Beşşar Esed’e bir işbirliği mektubu gönderdiği, mektupta PYD’ye ülkenin kuzeyinde sağlanacak idari yetkiler karşılığında
örgütün rejimi destekleyeceğinin ifade edildiği ortaya çıkmıştır.5

Esed rejimi, 2012 yılında PKK/KCK’nın ülkenin kuzeyinde yer alan İdlip, Kobani ve Kamışlı bölgelerinde kamp açmasına, çocuk ve gençleri silahaltına
almasına izin vermiş ve örgüt mensuplarının Irak’tan Suriye’ye girişini kolaylaştırmaya başlamıştır. Örgüt bu dönemde PYD yapılanması çerçevesinde
Suriye’deki Kürt nüfustan yaşları 14-20 arasında değişen çocuk ve gençleri silahlı kadrosuna dâhil etmeye başlamıştır. 2012 yılının ilk yarısında PKK/
KCK mensubu yaklaşık 800 terörist, Irak üzerinden Suriye’ye geçmiş, böylece yaklaşık 1000 kişilik bir silahlı kadroya sahip olmuştur. Bölgede ikamet
eden Kürtlere kamplardaki silahlı eğitimlere katılma çağrısında bulunan PYD, Türkiye sınırında ve belirlediği diğer kontrol noktalarında görevlendirilecek
militanlara ödeme gerçekleştirileceğini ilan etmiştir. Bu dönemde bölgedeki örgüt mensuplarının gıda ihtiyacının Esed rejimi tarafından karşılandığı,
Beşşar Esed’in terör örgütü yöneticilerinden Fehman Hüseyin ve Mustafa Karasu ile görüşmeler gerçekleştirdiği ve bu görüşmelerde örgüte mali destek
sözü verildiği basına yansımıştır.6 Esed rejimi bu süreçte Suriye’nin kuzeyinde çekildiği bölgeleri kendi iradesiyle PYD’ye bırakmaya başlamış, PYD’ye
bağlı silahlı militanlar rejimin çekildiği yerleşim yerlerinin kontrolünü peyderpey ele geçirmiştir.

PYD, Suriye’deki Kürt siyasi partiler tarafından Ekim 2011’de kurulan Kürt Ulusal Konseyi’ne ilk etapta katılmamış, ülkenin kuzeyindeki silahlı militan varlığını artırarak bölgede kendi tekelinde bir idari yapı teşkil etmeye yönelmiştir.

PYD bu kapsamda, Suriye’deki diğer Kürt siyasi partileri kontrol etmek amacıyla Ulusal Konsey adı altında bir çatı örgüt kurmuş, daha sonra bu yapının adını Batı Kürdistan Halk Meclisi olarak değiştirmiştir. PYD’nin bölgedeki diğer Kürt siyasi partileri kendi güdümünde tek çatı altında toplama girişimi başarısız olmuş, ancak Esed rejiminin sağladığı destek sayesinde PYD kısa süre içinde diğer partilere göre daha etkili hale gelmiştir. PYD bu dönemde hem Esed rejiminin desteğinin devam etmesi hem de bölgedeki Kürtlerin desteğini kazanmak için birbiriyle çelişen söylem ve eylemlere yönelmiştir. PYD bir yandan Kürtlerin haklarını savunduğunu iddia ederken diğer taraftan Suriyeli Kürtlerin Esed rejimine karşı birleşmesini engellemeye çalışmış, nadiren de olsa Esed karşıtı sloganlar atılan gösteriler düzenlerken bölgedeki Esed rejimi karşıtı diğer gösterileri Muhaberat’la eşgüdüm halinde şiddet kullanarak bastırmıştır.7

PYD dışındaki partiler tarafından Kuzey Irak Kürt yönetiminin desteğiyle kurulan Kürt Ulusal Konseyi, ilk toplantısından itibaren demokratik bir Suriye’nin inşası için rejim değişikliği vurgusu yapmış, Kürtlerin Suriye’nin parçası olduğunu beyan etmiştir. Kürt Ulusal Konseyi, Esed rejimi karşıtı bir siyasi çizgi geliştirirken PYD rejimle işbirliği halinde hareket etmiş, imkân ve kabiliyetlerini muhalefetin ülkenin kuzeyinde Kürtlerin ikamet ettiği bölgelerde güçlenmesini engellemek için kullanmıştır. Kuzey Irak Kürt yönetimi lideri Mesut Barzani, Esed sonrası dönemde Suriye’nin kuzeyindeki Kürt nüfusu kontrol etmek maksadıyla Kürt Ulusal Konseyi’ni güçlendirmeye çalışırken, PYD Esed rejiminin himayesi ve PKK/KCK’nın sağladığı militan desteğiyle bölgedeki bazı yerleşim birimlerinde devlet dairelerini ele geçirmiş ve bu birimleri fiilen yönetmeye başlamıştır. 

Diğer taraftan PYD’nin, Esed rejiminin Özgür Suriye Ordusu karşısında nispeten zayıfladığı ve rejimin devrilme ihtimalinin arttığı bu dönemde Kürt Ulusal Konseyi ile birlikte hareket etme seçeneğine yöneldiği anlaşılmaktadır.

PYD, Barzani’nin girişimiyle diğer Suriyeli Kürt partileriyle Temmuz 2012’de Erbil’de bir araya gelmiş, toplantıda daha sonra Erbil Anlaşması olarak adlandırılacak bir mutabakat metni kabul edilmiştir. Erbil Anlaşması’yla PYD, Kürt Ulusal Konseyi’ne katılmış ve konsey bu aşamadan sonra Kürt Yüksek Konseyi unvanını  kullanmaya başlamıştır. PYD böylece PKK/KCK terör örgütü çizgisinde Esed rejimiyle birlikte hareket ederken, Suriye’de Kürtleri temsilen kurulan ve  rejime muhalif bir oluşum içinde yer alarak çelişkili tutumunu sürdürmüştür. PYD’nin diğer Kürt partileriyle uzlaşmak gayesiyle değil rejimin devrilmesi  halinde Kuzey Irak Kürt yönetimi ve Kürt Ulusal Konseyi karşısında mevzi kaybetme ihtimalini göz önünde bulundurarak Barzani öncülüğünde tesis 
edilen siyasi oluşuma katıldığı değerlendirilmektedir.

Nitekim Erbil Anlaşması’nı takip eden süreçte PYD, içinde bulunduğu Kürt Yüksek Konseyi’nden bağımsız hareket etmiş, Suriye’de etkili olduğu yerleşim
birimlerinde kendi tekelini oluşturmaya yönelik faaliyetlerini sürdürmüştür.8

PYD, anlaşmaya rağmen diğer Kürt siyasi partileri üzerinde baskı kurmaya devam etmiş, KCK projesi çerçevesindeki hedeflerinden vazgeçmemiştir.
2013 yılında Suriye krizinde dengelerin Esed rejimi lehine değişmesi ve Türkiye’de çözüm sürecinin başlaması PYD’nin konumunu güçlendirmesine
hizmet etmiştir. Rejime bağlı güçler tarafından kimyasal silah kullandığının tespit edilmesine rağmen, ABD ve Batılı ülkelerin rejime karşı askeri bir müdahaleye sıcak bakmaması, Özgür Suriye Ordusu’na sağlanan destek azalırken İran ve Hizbullah’ın rejime sağladığı desteği artırarak sürdürmesi  krizde dengelerin Esed rejimi lehine değişmesini sağlamıştır. 

Esed rejiminin muhalefet karşısında nispi bir üstünlük elde ettiği bu dönemde PYD ülkenin kuzeyindeki devletleşme faaliyetlerini hızlandırma imkânı kazanmıştır. 

Muhalefet içinde İran’ın ve Esed rejiminin dolaylı desteğiyle ortaya çıkan radikal unsurlar, Batılı ülkelerin Suriye muhalefetiyle ilgili kanaatini olumsuz etkilerken,
PYD’nin bu unsurlar yanında ehven-i şer olarak takdim edilebileceği bir konjonktür yakalanmıştır. Nitekim Türkiye’de de, PKK/KCK terör örgütünün
uzantısı niteliğinde faaliyet gösteren siyasi unsurlar ve örgüt sempatizanı çevreler bu argümanı kullanmış, Suriye’deki radikal oluşumlarla mukayese edildiğinde PYD’nin makul bir aktör olduğu tezini gündeme getirmiştir.

2013 yılında Türkiye’de başlatılan çözüm süreci de PKK/KCK’nın PYD yapılanmasıyla Suriye’nin kuzeyine yerleşmesine katkı sağlamıştır. Çözüm
sürecinde terör örgütü dağ kadrosunun bir bölümünü Suriye’ye kaydırmış, sürece rağmen Türkiye’de dağa çıkardığı çocuk ve gençleri PYD saflarında
savaşmak için bu ülkeye götürmüştür. Örgüt, çözüm süreci kapsamında Türkiye sınırları içindeki silahlı unsurlarını geri çekme vaadini yerine getirmemiş,
süreci Türkiye’nin doğu ve güneydoğusu ile birlikte Suriye’nin kuzeyinde özerk bir yönetim kurma hedefi doğrultusunda istismar etmiştir. Çözüm
süreci, güvenlik güçlerinin operasyonlarının durdurulmasıyla toparlanan, KCK mensuplarının serbest bırakılmasıyla devletleşme projesini hızlandıran
terör örgütünün Suriye’ye odaklanmasına imkân tanımıştır. Süreç aynı zamanda PKK/KCK’nın sivil uzantıları vasıtasıyla Türkiye’de, Orta Doğu’da
ve Avrupa’da yoğun bir PYD propagandası yapabileceği şartların oluşmasını sağlamıştır. Terör örgütü çözüm sürecinin sağladığı psikolojik ortamda,
Suriye’nin kuzeyinde Esed rejimiyle işbirliği yapan, kendi otoritesine muhalefet eden aktörlere hayat hakkı tanımayan ve Öcalan’ın liderliğini dikte eden
PYD’nin faaliyetlerini “Rojava Devrimi” olarak takdim etmeye çalışmıştır.

PYD’nin, 2013 yılından itibaren Suriye krizinde değişen dengeler ve Türkiye’de başlayan çözüm süreci sayesinde bölgede tekel olma hedefi doğrultusunda
daha rahat hareket ettiği gözlemlenmiştir. PYD, bu süreçte bölgede kantonlardan oluşan Kamışlı merkezli özerk bir yönetim kurma teşebbüsünde
bulunmuş ve Suriye’de faaliyet gösteren Kürt Yüksek Konseyi üyesi partileri kontrol etmeye çalışmıştır. Bu dönemde Barzani’ye yakın Suriye Kürdistan
Demokrat Partisi mensuplarının PYD tarafından tutuklanması, PYD-KDP arasında gerilimi tırmandırmış, Barzani Suriye’nin kuzeyi ile Kuzey Irak arasındaki
Fişhabur sınır kapısını kapatmış, Salih Müslim’in Kuzey Irak’a girişini engellemiştir. PYD bölgede Kuzey Irak Kürt yönetimiyle artan gerilimi
yönetmeye çalışırken diğer taraftan yurtdışı temaslarını artırarak “tanınma” arayışına başlamıştır. PYD lideri Salih Müslim Nisan 2013’te İsveç’i, aynı yıl
içinde Ağustos’ta İran’ı, Aralık ayı içinde de Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti’ni ziyaret etmiş, bu ziyaretler çerçevesinde Suriye’deki faaliyetlerinin desteklenmesini talep etmiştir.

2011-2014 dönemindeki faaliyetleri incelendiğinde PKK/KCK’nın, Suriye kriziyle birlikte bu ülkedeki yapılanmasına özerklik kazandıracak imkân ve kabiliyetlere sahip olmayı hedeflediği gözlenmektedir. Örgüt bu hedef doğrultusunda, insanlığa karşı suç işleyen Esed rejimiyle birlikte hareket etmiş, Suriye’deki uzantısına sağlanan serbestlik karşılığında rejimin menfaatleri doğrultusunda Kürtlere baskı uygulamıştır. PYD’nin ortaya çıkışı Suriyelilerin Esed rejimi karşısında topyekûn hareket etmesini imkânsız kılmış, Kürtlerin muhalefet saflarına katılmasını büyük ölçüde engellemiştir. 
PYDböylece Esed rejiminin varlığını sürdürmesine katkı sağlamış, Özgür Suriye Ordusu’nun ülkenin kuzeyindeki etki alanını sınırlandırmış ve bu bölgenin
muhalefetin denetimine girmesini önlemiştir. Nitekim rejimin PYD yapılanmasına destek vermesinde, Özgür Suriye Ordusu’nu zayıflatma ve muhalefete sağladığı desteğe karşılık Türkiye’ye diyet ödetme çabasının etkili olduğu değerlendirilmektedir. Diğer taraftan rejimin, PYD’nin sürdürülebilir bir yönetim
kuramayacağı öngörüsüyle ülkenin kuzeyinde terörist bir yapılanmayı, Kuzey Irak Kürt yönetimi güdümünde kurulabilecek bir idari yapıya tercih ettiğine ilişkin görüşler de vardır.9

PYD’nin Özerklik Hedefi,

PYD yapılanması, PKK/KCK terör örgütünün Orta Doğu’da gerçekleştirmeyi planladığı “Bağımsız Birleşik Kürdistan” projesinin Suriye ayağına tekabül
etmektedir. Terör örgütü, KCK-TM ile Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda, PJAK ile İran’ın kuzeybatısında ve PÇDK ile Irak’ın kuzeyinde amaçladığı
özerklik taktik ara hedefine Suriye’nin kuzeyinde PYD ile ulaşmaya çalışmakta dır. PYD’nin parti tüzüğü incelendiğinde Suriye’nin kuzeyindeki bu örgütün, KCK yapılanması ile bütünlük arz ettiği görülmektedir. PYD’nin parti tüzüğünde “Örgütlenme Nedir?” başlıklı 2. bölümde “PYD’nin Abdullah Öcalan’ı KCK’nın, Kürdistan halkının, Kongra-Gel’in ve Rojava Kürdistan’daki Kürt toplumunun önderi olarak kabul ettiği” ifade edilmektedir. “Örgüt Üyeleri” başlıklı 3. bölümün C bendinde ise “Parti üyelerinin Abdullah Öcalan’a bağlı kalarak onun özgürlüğü için mücadele etmesi, Kürdistan’da demokratik konfederalizm sisteminin oluşması için büyük çaba göstermesi gerektiği…” belirtilmektedir. Parti tüzüğünde, PYD’nin Öcalan’ı önder olarak gördüğü, demokratik konfederalizm stratejisinin Suriye’deki yapılanmasını oluşturmayı hedeflediği, Rojava adı altında KCK örgütlenmesinin bir parçası olduğu, örgüt üyesi olmak için “Önder Apo’ya inanmak” şartını esas aldığı ve Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanmasının parti hedeflerinin arasında yer aldığı görülmekte dir.10

PYD, 2013 yılından itibaren Suriye’nin kuzeyinde Afrin, Kobani ve Cezire’de üç kantondan oluşan özerk bir yönetim inşa etmeye odaklanmıştır. PYD bu
sözde üç kantonda kendi tekelinde Kamışlı merkezli bir idari yapı tasarlamakta, bölgedeki diğer unsurlardan da temsilcilerin yer aldığı bir kurucu meclis oluşturmaya çalışmaktadır. Ancak, Suriye muhalefeti ve Kürt siyasi partilerinin üyesi olduğu Suriye Kürt Ulusal Konseyi, PYD güdümünde kurulacak bir özerk yönetime muhalefet etmekte, PKK/KCK’nın Suriye Kürtleri üzerinde tahakküm kurma hedefine karşı çıkmaktadır. Kürt Ulusal Konseyi, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile birlikte hareket ederek Kürtlerin siyasi haklarının genişletilmesini amaçlarken, PYD Esed rejimiyle birlikte hareket ederek KCK güdümünde bir özerklik tesis etmeyi hedeflemektedir. Suriye’deki diğer Kürt siyasi partileri genel olarak Kürtlerin siyasi ve kültürel haklarının anayasal güvence altına alınması gibi taleplerde bulunurken PYD, bölgedeki yerel gerçeklikten kopuk Kandil merkezli bir ulus-devlet projesini gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

Suriye Kürt Ulusal Konseyi ile birlikte hareket etmeyen ve diğer Kürt partileriyle imzaladığı Erbil Anlaşmasına riayet etmeyen PYD, rejimin desteği ve
sahip olduğu silahlı kuvvet sayesinde bölgede tamamen kendi güdümünde bir özerklik hedeflemektedir. PYD Nisan 2014’te Afrin, Kobani ve Cezire’deki
sözde kantonlarda geçerli olacağını belirttiği bir “siyasi partiler kanunu” çıkardığını açıklamıştır. PYD, bu “kanun” kapsamında bölgede faaliyet gösteren
partilerin kantonlar dışındaki parti ve örgütlerle ilişki kurmasını yasaklamakta, kanundaki esaslara aykırı hareket eden partileri para cezası, hapis cezası
veya malvarlıklarına el konulması gibi yaptırımlarla tehdit etmektedir. Sözde kanunda bölgedeki bütün siyasi partilerin varlığı kanton yönetimlerinin iznine
bağlanmakta, kanton yönetimlerinden izin almadan faaliyet yürüten partilerin kapatılacağı belirtilmektedir. PYD’nin bu adımla bölgedeki diğer Kürt siyasi
partilerin faaliyetlerini sınırlandırmaya başladığı, başta Suriye Kürdistan Demokrat Partisi olmak üzere kendisine rakip olabilecek siyasi oluşumları
zayıflatmaya çalıştığı gözlenmektedir.11

PYD’nin Gerçekleştirdiği İnsan Hakları İhlalleri,

PYD, Esed rejimi ile sağlanan eşgüdüm sayesinde 2011 yılının ikinci yarısından itibaren muhalefete destek sağlayan Suriyeli Kürt liderleri sindirmeye,
infaz etmeye ve Kürtler tarafından gerçekleştirilen rejim karşıtı protesto gösterilerini bastırmaya başlamıştır. 2011-2012 döneminde PYD militanları başta
Geleceğin Hareketi Partisi lideri Meşal Fazıl Temo ve Bedro aşiretinin lideri Abdullah Bedro olmak üzere Esed rejimine muhalefet eden pek çok Kürt aktivisti
öldürmüş veya hapsetmiştir. PYD’nin kontrol ettiği bölgelerde, PYD’ye muhalif pek çok isim kaybolmuş veya faili meçhul suikastlara maruz kalmıştır.
PYD’ye bağlı Asayiş ve YPG tarafından zorla alıkonulan kişiler sıklıkla darp edilerek sorgulanmakta, bazen de alıkonulduğu sırada öldürülebilmektedir.12

PYD, bölgede gerek kendi aleyhinde gerekse Esed rejimi aleyhinde düzenlenen protesto gösterilerini bastırmak için sıklıkla şiddete başvurmuştur. PYD
militanlarının 27 Haziran 2013 tarihinde Haseke kentine bağlı Amude kasabasında düzenlenen protestoları halka ateş açarak bastırmaya çalışması bu açıdan endişe vericidir. YPG, Amude’de halkın PYD’nin alıkoyduğu kişileri serbest bırakması için düzenlediği gösterileri ağır silahlar kullanarak bastırmaya
çalışmış ve Kamışlı yolunu keserek yaralıların tedavi almalarını engellemiştir.

Amude katliamında en az 6 kişi ölmüş, 50’den fazla gösterici yaralanmış ve PYD tarafından gözaltına alınan kişiler işkenceye maruz kalmıştır. Human
Rights Watch adlı sivil toplum kuruluşunun raporu, Amude hadiselerinde YPG’nin halka ateş açtığını, protestoların ardından onlarca kişiyi zorla alıkoyduğunu,
alıkonulan kişilerin aç ve susuz bırakıldığını ve darp edildiğini teyit eden görgü tanıklarının ifadelerine yer vermektedir.13

PYD’nin askeri kanadı niteliğinde faaliyet gösteren YPG, Suriye’de çocukları silahaltına almaya devam etmektedir. PYD, Asayiş adını verdiği sözde
kolluk kuvvetlerinde ve YPG bünyesinde 18 yaş altındaki çocukları yaygın biçimde kullanmaktadır. BM Suriye Araştırma Komisyonu Ağustos 2013’te
yayımladığı raporunda Suriye’nin kuzeyinde çocukların silahaltına alındığını teyit etmiştir.14 BM Güvenlik Konseyi tarafından Ocak 2014’te yayımlanan
diğer bir raporda da PYD’nin Haseke bölgesindeki silahlı militanları içinde 14 yaşında çocuklar bulunduğu, YPG’nin Rasulayn bölgesinde çocukları çatışmalarda
kullanmak üzere eğittiği yönünde bilgiler yer almıştır.15

Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği insan hakları ihlalleri ve Kürtler üzerinde kurduğu baskı bölgede PYD kaynaklı belirgin bir rahatsızlığa yol açmış
durumdadır. Avrupa, Türkiye ve Irak’ta ikamet eden 115 Kürt aydının Mayıs 2014’te yayımladığı ortak bildiri Suriye’de PYD’den kaynaklanan rahatsızlığın
göstergesi niteliğindedir. Kürt aydınlar bildiride, PYD’nin Suriye’de ifade özgürlüğünü engellediğini, muhaliflere baskı yaptığını ve şiddet uygulayarak
otoriter bir yapı tesis ettiğini kaydetmektedir. Aydınlar bildiride PYD’nin Suriye’de Kürtlerin ikamet ettiği bölgelerdeki boşluğu baskı ile doldurduğunu,
kendisine muhalefet eden gazeteci, yazar ve entelektüelleri “hainlikle” suçlayarak etkisiz hale getirmeye çalıştığını belirtmektedir. Kürt aydınlar
PYD’nin Kürt Ulusal Konseyi bünyesindeki partileri baskı ile yıldırmaya çalıştığını, PYD militanları tarafından bu partilere mensup kişilerin evlerinin sık sık arandığını, tutuklandığını ve öldürülebildiğini beyan etmiştir. Aydınlar bildire Suriyeli Kürtler olarak Esed rejimi karşısında Suriye halkının yanında yer aldıklarını, rejimin yanında yer alan PYD’nin ise Kürt siyasetinin imajını zedeleyen kara bir leke olduğunu ifade etmiştir.16

PYD ve Türkiye,

Türkiye, protesto gösterileri düzenleyen halk kitlelerine ateş açan ve bugüne kadar yaklaşık 170,000 Suriyelinin ölümüne sebep olan Esed rejiminin değişmesi
doğrultusundaki tutumunu sürdürmektedir. Esed rejimi bölgede İran, Irak ve Hizbullah’ın, küresel ölçekte ise Rusya, Çin ve Kuzey Kore’nin desteğiyle
varlığını sürdürmeye devam etmektedir. İran’ın desteğiyle ortaya çıktığı anlaşılan Suriye’deki radikal unsurlar ise dünya kamuoyunda muhalefete
kuşkuyla bakılmasına yol açmıştır. ABD’nin ve diğer Batılı devletlerin geri çekilmesi neticesinde sürüncemede kalan iç savaşta Esed rejiminin Özgür Suriye
Ordusu’na karşı üstünlük sağlamaya başladığı görülmektedir. Bu konjonktürde 2013 yılından itibaren İran bağlantılı Irak Şam İslam Devleti’yle (IŞİD) çatışan PYD ise Batılı ülkeler nezdinde radikal unsurlarla mücadele eden aktör izlenimi oluşturmaya çalışmaktadır.

Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler çerçevesinde Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi üzerinden bir strateji geliştirmiş ve PYD’ye karşı Barzaniile birlikte hareket etmeyi tercih etmiştir. Türkiye’nin, PKK/KCK terör örgütünün silahsızlandırılması amacıyla başlatıldığı ilan edilen çözüm süreciniise Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda yanlış bir zamanlama ile başlattığı görülmektedir. 2012 yılında güvenlik güçlerikarşısındaki hezimetin ardından PKK/KCK, çözüm süreciyle birlikte sıklet merkezini Suriye’nin kuzeyine kaydırma imkânı elde etmiş ve dağ kadrosununbir bölümünü bu ülkeye sevk etmiştir.

Türk yetkililerin PYD ile de temasa geçtiği gözlemlenmektedir. 
Salih Müslim Türkiye’ye davet edilmiş, Müslim’e Ankara’nın Suriye’nin kuzeyindekigelişmelerle ilgili kaygıları aktarılmış, tek taraflı hareket etmekten kaçınması ve muhalefetle birlikte hareket etmesi tavsiye edilmiştir.17 

Ancak henüz bu telkin ve tavsiyelerin etkili olduğunu gösteren emareler görülmemiştir. PYD, PKK/KCK terör örgütünün hedefleri kapsamında hareket etmeye devam etmiş, Suriye’nin kuzeyinde kendi tekelinde işleyecek özerk bir yapıya geçiş için faaliyetlerini sürdürmüştür.

KCK’nın İran ve Irak’taki Uzantıları,

Örgütün Türkiye’deki ve 2011 sonrası süreçte Suriye’deki faaliyetleriyle mukayese edildiğinde Kuzey Irak ve İran’daki faaliyetleri oldukça zayıftır.
Kuzey Irak’ta KYB ve Goran Hareketi, PKK/KCK’nın faaliyetlerine sıcak baksa da KDP’nin geleneksel çizgisi örgütle uyuşmamaktadır. Mesut Barzani’nin liderliği, Öcalan’ın liderliğini dikte eden KCK sistemiyle ve örgütün Kürt meselesinde tekel olma hedefiyle örtüşmemektedir. KDP ile PKK/ KCK Suriye krizinde karşıya gelmekte, Barzani PYD’nin Suriye Kürtleri üzerinde tahakküm kurma hedefine karşı çıkmaktadır. Peşmerge güçlerinin varlığı ise PKK/KCK’nın silahlı kuvvetini kullanarak Kuzey Irak’ta devletleşme faaliyetlerine yönelmesini engellemektedir. Kuzey Irak’ta katıldığı seçimlerde PÇDK’nın aldığı oy sayısı birkaç binle sınırlı kalmakta, Irak Kürtleri örgütün bölgedeki uzantısına itibar etmemektedir. Dolayısıyla mevcut Kuzey Irak siyasetinde PÇDK’nın etkili olması ve “demokratik özerklik” söylemiyle KCK projesinin bu bölgedeki ayağını gerçekleştirmesi mümkün görünmemektedir.

Örgütün PJAK unvanıyla İran’daki varlığı da oldukça sınırlıdır. Terör örgütü, PJAK’ın faaliyetleri için ABD’den beklediği desteği alamamış, 2011 yılında
İran ordusu karşısında hezimete uğramış, Kandil bölgesindeki Casusan Tepesi’ni terk etmek zorunda kalmıştır. PKK/KCK, 2011’de İran’ın PJAK’a karşı gerçekleştirdiği askeri harekâtlarda verdiği ağır zayiatı göz önünde bulundurarak bu ülkedeki faaliyetlerinde strateji değişikliğine gitmiş, KODAR (Doğu Özgürlük Örgütü) unvanını kullanmaya başlamıştır. Terör örgütü, KODAR yapılanmasıyla birlikte İran’daki silahlı eylemlerine ara vermiş ve rejime muhalif diğer unsurlarla birlikte sadece siyasi alanda varlık göstereceğini açıklamıştır. PKK/KCK’nın İran’daki strateji değişikliğinde, 2011’deki çatışmalar sırasında Murat Karayılan’ın yakalanmasının ve Tahran’ın Suriye krizinden dolayı örgütü Türkiye’ye karşı kullanma hedefinin etkili olduğu  değerlendirilmektedir.

2013’te örgütle İran güvenlik güçleri arasında kısa süreli çatışmalar olmuşsa da, PKK/KCK mevcut konjonktürde İran’da silahlı eylemlerle netice alamayacağı yönündeki yaklaşımını sürdürmektedir.

Sonuç

PYD, Orta Doğu’da Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin mevcut toprakları üzerinde bağımsız bir devlet kurmaya çalışan PKK/KCK terör örgütünün hedefleri
doğrultusunda faaliyet göstermektedir. Suriye’nin kuzeyindeki PYD yapılanması bu nedenle bölgedeki diğer üç ülke gibi Türkiye’nin de milli güvenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir. PYD’nin bölgede elde etmeye çalıştığı özerklik taktik ara hedef niteliğindedir ve nihai aşamada “Bağımsız Birleşik Kürdistan”ın batı bölgesini oluşturmak gayesiyle inşa edilmektedir.

Türkiye’deki karar mercilerinin, Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeleri PYD’nin nihai aşamadaki bu amacını göz önünde bulundurarak değerlendirmesi önem arz etmektedir. Bu kapsamda Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Kürt yönetimiyle ilişkilerinden edindiği tecrübe doğru okunmalıdır. Kuzey Irak’taki KDP ve KYB ile etkileşime girmekle Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden KCK’nın Suriye uzantısı ile etkileşime girmek farklı sonuçlar doğurabilir.
Kuzey Irak’taki Kürt yönetimiyle Türkiye’deki Kürt nüfusu ayrılıkçı bir topluluğa dönüştürmeye çalışan PKK/KCK terör örgütünün aynı şekilde değerlendirilmesi mümkün değildir. 
Bu nedenle Kuzey Irak’la ilişkilerdeki hataların tekrarlanmaması uyarısı ile desteklenen PYD’nin meşru bir aktör olarak tanınması gerektiği yönündeki bakış açısının oldukça yanlış olduğu değerlendirilmektedir.

Türkiye, gerek çözüm sürecini yanlış bir zamanlama ile başlatarak gerekse PYD’ye karşı diğer Kürt siyasi oluşumları yeterince desteklememekle Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelere tesir edememiştir. Bu nedenle, ivedilikle çözüm süreci 
gözden geçirilmeli, PKK/KCK’nın Türkiye’deki çatışmasızlığı Suriye’deki hedefleri için istismar etmesine müsaade edilmemelidir.

Türkiye’de çözüm süreci kapsamında sınır dışına çekilme vaadini yerine getirmeyen, aksine Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde özerk bir yönetim inşa etmeye çalışan terör örgütünün devletleşme faaliyetlerine göz yumulmamalı dır. Suriye’nin kuzeyinde PKK/KCK güdümünde özerk bir yapının işlerlik kazanması ve PYD’nin Suriye Kürtleri üzerinde tahakküm kurması engellenmeli dir. Türkiye’deki PKK/KCK’nın uzantısı niteliğinde faaliyet gösteren BDP ve örgüte müzahir yayın organlarının PYD propagandasına karşı, Türkiye ve dünya kamuoyu Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerle ilgili doğru bilgilendirilmelidir. PYD’nin, terör örgütünün Suriye’nin kuzeyinde kendi çizgisi dışındaki ve Esed rejimine muhalefet eden bütün aktörleri devre dışı bırakarak özerk bir yönetim kurmasının önüne geçilmelidir.


Kaynakça


Ahmed, Hevidar. “KNC Leader: Syrian Kurds are Disappointed by PYD’s
Actions,” Abdülhekim Beşar’la Söyleşi, Rudaw, 1 Ağustos 2012, Erişim tarihi: 10 Ağustos 2012, 
http://www.rudaw.net/english/interview/5030.html.
Akın, Arda. “Esad’dan 3 Yeni PKK Kampı,” Hürriyet, 28 Temmuz 2012. Erişim tarihi: 24 Şubat 2014. 
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21086011.asp.
Bal, İhsan. “Türkiye’de Terörle Mücadele: PKK Örneği.” Dünyadan Örneklerle
Terörle Mücadele, Der. İhsan Bal ve Süleyman Özeren, (17-77). Ankara: USAK Yayınları, 2010.
Bilgin, Fevzi ve Ali Sarıhan, der. Understanding Turkey’s Kurdish Question. Maryland: Lexington Books, 2013.
Deligöz, Önder. KCK: Demokrasi Kılıfında Terör. İstanbul: Timaş Yayınları, 2012.
Erkmen, Serhat. Suriye’de Kürt Hareketleri. Rapor No: 127. Ankara: ORSAM, 2012.
“Esad, hapisteki PKK’lıları serbest bırakıyor.” CNN Türk, 7 Ağustos 2012. Erişim tarihi: 25 Ocak 2014. 
http://www.cnnturk.com/2012/guncel/08/07/.
Human Rights Watch. Under Kurdish Rule: Abuses in PYD-Run Enclaves of Syria. Haziran 2014. Erişim tarihi: 1 Temmuz 2014. 
http://www.hrw.org/news/2014/06/18/syria-abuses-kurdish-run-enclaves.
“İşte Savcı’nın KCK Şeması.” Habertürk, 4 Nisan 2012. Erişim tarihi 13 Nisan 2014. 
http://www.haberturk.com/gundem/haber/730683-iste-savcininkck-semasi.
Kısacık, Raşit. Minareden Kandil’e PKK: Tarihi, Eylemleri, Stratejisi / Kürt
Sorunu ve Etnik Örgütlenmeler. Ozan Yayıncılık, 2012.
Köylü, Murat. Son Kürt İsyanı KCK. İstanbul: İleri Kitabevi, 2012.
“Kürt aydınların PYD isyanı.” Al Jazeera, 5 Mayıs 2014. Erişim tarihi: 7 Mayıs 2014. 
http://www.aljazeera.com.tr/haber/kurt-aydinlarin-pyd-isyani.
Laçiner, Sedat. Dışımızdaki PKK İçimizdeki İsrail. İstanbul: Hayy Kitap, 2011.
Laçiner, Sedat. Hangi PKK & Masada Kimler Var? ve Nasıl Biter?. İstanbul: Hayy Kitap, 2012.
Orhan, Oytun. “Syria’s PKK Game.” Today’s Zaman, 14 Şubat 2012. Erişim tarihi: 10 Haziran 2014. 
http://www.todayszaman.com/news-271361-syriaspkk-game.html.
Özcan, Mehmet. Terörün Matruşkası KCK. Ankara: Hayat Yayınları, 2012.
Özcan, Nihat Ali. PKK (Kürdistan İşçi Partisi) Tarihi, İdeolojisi ve Yöntemi.
Ankara: Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, 1999.
Polat, Elif Çalışkan. PKK Terör Örgütüne Dış Destek & Dönemsel Çerçevede
Analizler. İstanbul: Çatı Kitapları, 2013.
“PYD, Esad›a destek verdi karşılığında silah aldı.” Sabah, 30 Ağustos 2013.
Erişim tarihi: 13 Nisan 2014. http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/08/30/
pyd-esada-destek-verdi-karsiliginda-silah-aldi.
“PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ikinci kez Türkiye’de.” T24, 13 Ağustos 2013. Erişim tarihi: 13 Nisan 2014. 
http://t24.com.tr/haber/pyd-esbaskanisalih-muslim-ikinci-kez-turkiyede/236760.
“PYD muhalif Kürtleri gözaltına aldı.” Radikal, 16 Nisan 2014. Erişim tarihi: 3 Mayıs 2014. 
http://www.radikal.com.tr/dunya/pyd_muhalif_kurtleri_gozaltina_aldi-1187033.
“PYD’den rakiplerine engel.” Al Jazeera, 25 Nisan 2014. Erişim tarihi: 1 Mayıs 2014. 
http://www.aljazeera.com.tr/haber/pydden-rakiplerine-engel.
Report of Secretary-General on children and armed conflict in the Syrian Arab Republic. 27 Ocak 2014. Erişim tarihi: 11 Haziran 2014. 
http://childrenandarmedconflict.un.org/countries/syria/.
Rêziknama Partiya Yekîtiya Demoqrat (PYD) [PYD Parti Tüzüğü], 2010,
http://www.pydrojava.net/ku/index.php?option=com_content&view=section&layout=blog&id=24&Itemid=73.
“Rojava’nın Toplumsal Sözleşmesi.” Yüksekova Haber, 18 Ocak 2014. Erişim tarihi: 13 Mart 2014. 
http://www.yuksekovahaber.com/haber/rojavanintoplumsal-sozlesmesi-1-121143.htm.
Sandıklı, Atilla ve Ali Semin. Bütün Boyutlarıyla Suriye Krizi ve Türkiye. İstanbul: BİLGESAM, 2012.
Semin, Ali. “Suriye Krizi, PYD ve 2. Cenevre Konferansı.” BİLGESAM, 5 Şubat 2014. Erişim tarihi: 13 Nisan 2014. 
http://www.bilgesam.org/incele/96/suriye-krizi--pyd-ve-2--cenevre-konferansi/#.U2yOroF_uf8.
Semiz, Burhan. PKK ve KCK’nın Din Stratejisi: İdeoloji-Algı-Çatışma. İstanbul, Karakutu Yayınları, 2013.
“Suriye Kürtleri Kandil’de.” Al Jazeera, 6 Mart 2014. Erişim tarihi: 13 Nisan 2014. 
http://www.aljazeera.com.tr/haber/suriye-kurtleri-kandilde.
“Suriyeli Kürt Lider: PYD’nin yüzde 80’i El Muhaberat Üyesi.” Cihan Haber Ajansı, 23 Mayıs 2013. Erişim tarihi: 12 Nisan 2014. 
http://cihan.com.tr/news/1038154-Suriyeli-Kurt-lider-PYD-nin-yuzde-80-i-El-Muhaberat-uyesi-CHMTAzODE1NC8x.
Tanır, İlhan, Wladimir Wilgenburg ve Omar Hossino. Unity or PYD Power
Play? Syrian Kurdish Dynamics After the Erbil Agreement. Londra: Henry Jackson Society, 2012.
Tejel, Jordi. Syria’s Kurds: History, Politics and Society. New York: Routledge, 2008.
“Terörist Öcalan’dan Esed’e Mektup.” TRT Haber, 24 Kasım 2011. Erişim tarihi: 10 Nisan 2014. 
http://www.trthaber.com/haber/gundem/terorist-ocalandan-esede-mektup-17456.html.
“Tuma: ABD Yorulmamızı İstiyor.” Al Jazeera, 3 Nisan 2014. Erişim tarihi:
5 Mayıs 2014. http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/abd-yorulmamiziistiyor.
UN Human Rights Council. Report of the independent international commission
of inquiry on the Syrian Arab Republic. 16 Ağustos 2013. Erişim tarihi:
12 Haziran 2014. 
http://www.ohchr.org/EN/HRBodies/HRC/RegularSessions/Session24/Documents/A_HRC_24_46_en.DOC.
Yavuz, Ramazan. “Kürtler Suriye’de İsviçre Yönetim Modeline Geçti.” Hürriyet,
13 Kasım 2013. Erişim tarihi: 25 Ocak 2014. 
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/25104082.asp.


DİPNOTLAR ;

1 Terör örgütü 2007’den itibaren KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) unvanını kullanmaktadır.
Ancak örgüt kastedilirken hala PKK ifadesi tercih edilebilmekte, KCK ifadesi ise hatalı biçimde örgütün şehirlerdeki siyasi yapılanması anlamında kullanılmakta dır. Terör örgütünün hâlihazırda kullandığı unvan KCK’dır. KCK, örgütün silah bırakarak siyasi bir harekete dönüşme hedefi doğrultusunda geliştirdiği bir yapı değil, silahlı kuvvetine yasal çerçeve kazandırmak ve devletleşmek gayesiyle tesis ettiği kümülatif örgütlenmenin adıdır. Yargıtay 9. Ceza Dairesi,
2011/30790 sayılı kararla KCK adlı yapılanmanın PKK ile iltisaklı terörist bir yapılanma olduğuna hükmetmiştir. Nitekim Öcalan da bu ilişkiyi “PKK, KCK’dır” şeklinde özetlemektedir.
PKK ise mevcut KCK yapılanmasında sözde yasama erkinden sorumlu Kongra-Gel’in altında örgütün “ideolojik ve ahlaki aygıtı” şeklinde konumlandırılmıştır. 
Bu nedenle bu çalışmada medyada ve ilgili literatürdeki kullanım da göz önünde bulundurularak 2007 sonrası örgüt kastedilirken PKK/KCK ifadesi tercih edilmektedir.
2 İhsan Bal, “Türkiye’de Terörle Mücadele: PKK Örneği,” Dünyadan Örneklerle Terörle Mücadele, Der. İhsan Bal ve Süleyman Özeren, (17-77), 
(Ankara: USAK Yayınları, 2010), 42-46.
3 İhsan Bal, “Türkiye’de Terörle Mücadele: PKK Örneği,” 46-51.
4 “Suriyeli Kürt Lider: PYD’nin yüzde 80’i El Muhaberat Üyesi,” Cihan Haber Ajansı, 23 Mayıs 2013, Erişim tarihi: 12 Nisan 2014, 
http://cihan.com.tr/news/1038154-Suriyeli-Kurtlider-PYD-nin-yuzde-80-i-El-Muhaberat-uyesi-CHMTAzODE1NC8x.
5 İkinci KCK İddianamesinin tam metni için bkz: “İşte Savcı’nın KCK Şeması,” Habertürk, 4 Nisan 2012, Erişim tarihi: 13 Nisan 2014, 
http://www.haberturk.com/gundem/haber/730683-iste-savcinin-kck-semasi.
6 Arda Akın, “Esad’dan 3 Yeni PKK Kampı,” Hürriyet, 28 Temmuz 2012, Erişim tarihi: 24 Şubat 2014, 
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21086011.asp.
7 Serhat Erkmen, Suriye’de Kürt Hareketleri, Rapor No: 127, (Ankara: ORSAM, 2012), 24-25.
8 Hevidar Ahmed, “KNC Leader: Syrian Kurds are Disappointed by PYD’s Actions,” Abdülhekim Beşar’la Söyleşi, Rudaw, 1 Ağustos 2012, Erişim tarihi: 10 Ağustos 2012, 
http://www.rudaw.net/english/interview/5030.html.
9 Serhat Erkmen, Suriye’de Kürt Hareketleri, 33.
10 Rêziknama Partiya Yekîtiya Demoqrat (PYD) [PYD Parti Tüzüğü], 2010, 
http://www.pydrojava.net/ku/index.php?option=com_content&view=section&layout=blog&id=24&Itemid=73.
11 “PYD’den Rakiplerine Engel,” Al Jazeera, 25 Nisan 2014, Erişim tarihi: 10 Temmuz 2014,
http://www.aljazeera.com.tr/haber/pydden-rakiplerine-engel.
12 Şubat 2014’te Asayiş tarafından Rasulayn’da alıkonulan Raşvan Ataş, Mayıs 2014’te
Öcalan’a hakaret ettiği gerekçesiyle Asayiş tarafından Afrin’de alıkonulan Hannan Hamdoş
son dönemde gözaltı sırasında PYD militanları tarafından öldürülen tutuklular için örnek gösterilebilir. Bkz: Human Rights Watch, Under Kurdish Rule: Abuses in PYD-Run Enclaves of Syria, Haziran 2014, Erişim tarihi: 1 Temmuz 2014, http://www.hrw.org/news/2014/06/18/syria-abuses-kurdish-run-enclaves.
13 Human Rights Watch, Under Kurdish Rule: Abuses in PYD-Run Enclaves of Syria, 44-49.
14 UN Human Rights Council, Report of the independent international commission of inquiry on the Syrian Arab Republic, 16 Ağustos 2013, 
Erişim tarihi: 12 Haziran 2014, 
http://www.ohchr.org/EN/HRBodies/HRC/RegularSessions/Session24/Documents/A_HRC_24_46_en.DOC.
15 Report of Secretary-General on children and armed conflict in the Syrian Arab Republic, 27 Ocak 2014, Erişim tarihi: 11 Haziran 2014, 
http://childrenandarmedconflict.un.org/countries/syria/.
16 “Kürt Aydınların PYD İsyanı,” Al Jazeera, 5 Mayıs 2014, Erişim tarihi: 7 Mayıs 2014,
http://www.aljazeera.com.tr/haber/kurt-aydinlarin-pyd-isyani.
17 “PYD Eşbaşkanı Salih Müslim İkinci Kez Türkiye’de,” T24, 13 Ağustos 2013, Erişim tarihi: 13 Nisan 2014, 
http://t24.com.tr/haber/pyd-esbaskani-salih-muslim-ikinci-kezturkiyede/236760.


***