Atilla Sandıklı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Atilla Sandıklı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mayıs 2020 Pazartesi

GÜNEY GÜVENLİĞİ VE ENERJİ JEOPOLİTİĞİNİ İNCELEME KAFKASUS: BİR TÜRK PERSPEKTİFİ

GÜNEY GÜVENLİĞİ VE ENERJİ JEOPOLİTİĞİNİ İNCELEME KAFKASUS: BİR TÜRK PERSPEKTİFİ




Türkiye’nin Güney Kafkasya’nın Güvenliğine ve Enerji Jeopolitiğine Yaklaşımı 
Atilla Sandıklı* , 
Erdem Kaya** 
* Doç. Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı (BİLGESAM)
** BİLGESAM Araştırma Koordinatörü
ULUSLARARASI GÜVENLİK KONGRESİ - 2013 KOCAELİ..

ÖZET;


Avrupa-Atlantik güvenlik koşulları doğuya doğru genişlemesi Rusya’nın Karadeniz havzasında sınır komşularına bakınca duraksamış ve 2008 sonrası sayfada Kremlin'in Güney Kafkasya’daki nüfuzu belirgin biçimde artmıştır. Bu dönem Güney Kafkasya’da Dağlık Karabağ anlaşmazlığında, Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgeleri Abhazya ve Güney Osetya'da yeni gerçeklikler meydana getirmiş, Batılı aktörlerin bölgedeki etkinlikte nispeten zayıfladığı gözlemlenmiştir. Azerbaycan'a karşı Rusya’nın himayesinde bulunan Ermenistan, Dağlık Karabağ ve burada işgali sürdürmekte, Batılığında bu anlaşmazlık kapsamındaki yaklaşımları Erivan’ı tutumunu gözden geçirmeye sevk edebilecek bir baskıya dönüşmüyorum.

   Rusya’nın bu bölümünde Nabucco projesinin gerçekleştirilmesi imkânsız kılmesi ve Güney Kafkasya’daki enerji jeopolitiğinde farklı açılımlara ve girişimlere  zemin hazırlanmıştır.

Giriş

Güney Kafkasya, küçük devletler ve daha büyük bölgesel bölgelerle kendine özgü ortamı nedeniyle Avrasya jeopolitiğinde Orta Asya ile enerji zenginliğini 
birbirine bağlayan güçlerin kritik bir yeri var Hazar havzası Anadolu ve Karadeniz havzası. Ortaya çıkan güvenlik riskleri çözümlenmemiş anlaşmazlıklar ve enerji 
taşıma yolları üzerindeki rekabetten Hazar havzasındaki kaynaklar bu bölgeyi çevredeki bir sıcak nokta yapıyor bölgesel güçler ve Batılı devletler.


Güney Kafkasya Haritası

Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgali, çatışma ve Güney'de kalıcı barış ve istikrarın tesis edilmesine engel Kafkasya. Ne BM Güvenlik Konseyi kararları 
ne de Batı eyaletleri’nin katılım Erivan üzerinde pozisyonunu revize etmek için gerekli baskıyı yarattı Rusya’nın Ermenistan’ın uzlaşmazlığına karşı olumlu tutumu  sayesinde. Ermenistan'ın Azerbaycan ve Erivan’ın 1915’le ilgili iddialarına karşı Talysh politikasını geliştirdi Türkiye'ye karşı 2015'e yönelik olaylar ve hedefler, Önümüzdeki yıllarda Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri. Diğer büyük güvenlik Güney Osetya ve Abhazya'nın Rusya olarak statüsü üzerindeki çatışmalarda  risk gizleniyor bu iki bölgedeki ayrılıkçı eğilimleri desteklemeye devam ediyor. Böylece Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki gerilimin potansiyel yükselmesi ve olası Gürcistan'ın parçalanması, bölgenin karşı karşıya olduğu en büyük güvenlik riskleri olarak varlığını sürdürmektedir.

   Enerji rekabeti esas olarak Rusya ve Batı devletleri arasında Güney Kafkasya Hazar petrolünün işletme ve dağıtım yollarına odaklanmıştır ve gaz. 

Soğuk Savaş sonrası dönemde Batılı şirketler egemen oldu Azerbaycan petrol ve gaz rezervlerinin işletilmesi ve nakliyesinde yatırımcılar Rusya Kazak, Özbek ve 
Türkmen enerji kaynakları üzerindeki etkisini sürdürdü. Bakü-Supsa petrol boru hattı, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum gazı boru hattı, Azerbaycan'ın enerjisini Türkiye'ye taşıyan üç ana boru hattı ve Rus kontrolü olmayan uluslararası pazarlar. Üzerinde devam eden rekabet ile
Azerbaycan enerjisine ek olarak Kazak petrolü ve Türkmen gazı dağıtım yolları Güney Kafkasya dünya enerji piyasasında ön plana çıkıyor.

Rusya’nın Güney Kafkasya’da artan etkisi ile 2008 Rusya-Gürcistan Savaşı ve Batı'nın katılımını zayıflatan, çatışmalar ve enerji jeopolitiği nedeniyle ortaya çıkan  güvenlik risklerini yeniden değerlendirmek bölge.

1. Rusya'nın Güney Kafkasya'ya Dönüşü

Sovyet sonrası alanı yurtdışına yakın olarak tanımlayan Rusya, Güney Kafkasya devletleri üzerindeki etkisi, Avrupa-Atlantik güvenlik sistemi ve Batı liderliğindeki  demokratikleşme hareketleri bölgesi. Moskova Sepa'yı destekledi Gürcistan'daki ratist hareketler geri dönmeye devam etti dolaylı olarak Ermenistan'ın Azerbaycan  topraklarını işgali ve Hazar petrol ve gazını uluslararası pazarlara taşıyarak Rus toprağı. Vladimir Putin’in liderliğinde, Rusya’nın Sovyet sonrası alan ivme kazandı. 

   2002'de Rusya, Ermenistan ile birlikte, Kolektifi Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan kurdu Askeri bir ittifak olarak Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO). 

Üyeleri CSTO, topraklarını üçüncü tarafların askeri üslerine ancak diğer üyelerin rızası ve diğer ittifaklara katılmama.

2008 Rusya-Gürcistan Savaşı Moskova’nın bölgeye dönüşünü Savaşı gösterdi ki Rusya silahlı kuvvete karşı girişimlere karşı yakınlardaki Avrupa-Atlantik sistemi ile  entegrasyonu. İddia edilebilir ki Saakaşvili hükümetinin Gürcistan'ı bir NATO üyesi yapma niyeti Kremlin’in Rusya’nın Avrupa-Atlantik güvenliği tarafından ele 
alındığına dair endişeleri sistemi. Gürcistan aleyhindeki kampanyayı takiben Rusya, yurtdışındaki askeri üsler ve deniz kuvvetlerinin geliştirilmesi. 
Moskova ve Erivan, Gumry askeri üssünü genişletmeyi ve üssün kullanımını uzatmayı kabul etti Rus ordusu tarafından 2044'e kadar. Taraflar ayrıca Rus ordusunun Ermeni sınırlarını korumak. Ermenistan, bu anlaşmalar yoluyla Moskova’nın Güney Kafkasya ve Kremlin’deki stratejik dayanağı Bölgeyi Rus nüfuz alanı içinde tutma  amacı. Tanıdıktan sonra bağımsızlığı, Rusya da Abhaz kıyılarında bir deniz üssü inşa etmeye başladı Karadeniz 2 Rusya Avrupa-Atlantik güvenlik sisteminin  genişlemesine karşı imzasını sürdürdü.

Suriye krizine karşı tutumu. Rusya, büyük Müslümanlarının olası tepkilerine rağmen kriz sırasında ve Güvenlik'te Esad rejimini askeri olarak destekledi
Konsey, daha sonra kullanılabilecek hükümler de dahil olmak üzere taslak kararları veto etti. rejime karşı müdahale için yasal zemin. Donanmasını kaybetme endişesi Akdeniz'deki tek Rus üssü Tartus'taki üs, Moskova yakın ödedi Esad rejiminin hayatta kalması için gerekli araçlara dikkat edin. Son olarak, Kırım, Kremlin’in  huzursuzluk ve gizlice işgal etme potansiyelini gösterdi önemli Rus nüfusunun olduğu yerler. Rusya’nın Ukrayna Baltık ülkelerinde endişelerini artırdı ve geri kalanı  için bir örnek oluşturdu.

Güney Kafkasya da dahil olmak üzere Sovyet sonrası bölgeler. 2008 sonrası dönemde, Rusya, Rusya'nın yerleşimi için vazgeçilmez bir aktöre dönüştü.
Güney Kafkasya'daki anlaşmazlıklar. Ermenistan'daki müstahkem üsleri ile Rusya devam ediyor Açıkçası ilan edilmese de, Erivan için ana güvenlik garantörü olmak Azerbaycan ve Türkiye. Birlik varlığı ve rakipsiz etkisi sayesinde Abhazya ve Güney Osetya, Rusya'nın karar konusunda son sözü var gibi görünüyor Gürcistan ile süreçler. Gürcistan'daki 2013 cumhurbaşkanlığı seçimleri de Kremlin bu ülkedeki iç siyaseti şekillendirebilir ve Rus yanlısı aktörlerin iktidara gelmesi.

1.1. Rusya’nın Enerji Stratejisi

Rusya’nın stratejisi Hazar enerji kaynaklarının uluslararası pazarlar. 
Bu stratejinin yanı sıra, Moskova alternatiflere karşı çıkıyor Hazar enerji kaynaklarını farklı yollardan transfer etmek için boru hattı projeleri. İçinde bu açıdan Rusya, Türkiye'ye gaz ihraç etmek için Güney Akımı boru hattı 
projesini gerçekleştiriyor.

Avrupa ülkeleri Karadeniz üzerinden ve Nabucco projesini neredeyse başarmak imkansız. Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa ülkeleri, enerji ihtiyaçları Rus arzından. Avrupa ülkelerinin bağımlılığı Rusya'nın enerji ihracatı yaklaşık yüzde 40'tır. Bu bağımlılık oranı yaklaşık Avrupa'daki bazı ülkeler için yüzde 90.

Nabucco projesinin ölümünden sonra South Stream ve Nord'un ortaya çıkışı Akış projeleri, Rusya’nın enerji stratejisinin sonuçlarıdır. Moskova çalışıyor doğal gazı sağlayarak ve Avrupa'yı koruyarak AB üzerindeki ağırlığını korumak Rusya’nın hidrokarbon kaynaklarına bağımlı ülkeler. Sınırlı tepki Avrupa ülkeleri Kremlin'e verdi Kırım krizi sonrasında bekleniyor Rusya'ya enerji bağımlılıklarının sonucu. Bu noktada da not edilmelidir Rusya'nın da enerji kaynaklarını ihraç etmek için Avrupa ülkelerine bağımlı olduğu.

Ancak kısa vadeli Moskova farklı Avrupa yaptırım yeteneğine sahiptir Bir ekonomiyi bir enerji kaynağından uyarlamak bir gecede iş olmadığı için ülkeler
başka bir. Alman endüstrisi büyük ölçüde Rus doğal gazına ve endüstri odaklı Alman ekonomisi AB ekonomisinin lokomotifidir.

1.2. Avrasya Birliği

Rusya Federasyonu Gümrük Birliği sürecini başlattı. Büyüyen Batı ve Çin'i engellemek için Avrasya Birliği'nin kurulması Sovyet sonrası alanda nüfuz. 
AB’nin Doğu Avrupa ve Güney Kafkasya'daki ülkeler ve Çin’in genişleyen ekonomik Orta Asya'ya etki alanı Moskova'daki endişe kaynaklarıdır. Vasıtasıyla
Avrasya Birliği projesi, Rusya AB'nin Karadeniz'e bir alternatif geliştirdi Sinerji ve Doğu Ortaklığı Programı ve Merkezi Asya ülkeleri Çin etkisine karşı. 

Avrasya Birliği projesi Kremlin'in Sovyet sonrası topraklardaki tünele hükmetmeyi amaçladığını gösteriyor sadece politik açıdan değil, aynı zamanda ekonomik  açıdan da Güney Kafkasya'daki ülkeler arasında bugüne kadar sadece Ermenistan Gümrük Birliği'ne ve ardından Avrasya Birliği'ne katılacak. Bununla
kararı Ermenistan, Moskova liderliğindeki ortak ile daha derin entegrasyonu tercih etti AB ile entegrasyon piyasası. Arkasındaki temel motivasyonun
Erivan’ın kararı, toprak iddialarını Azerbaycan’a karşı değil Avrasya Birliği'nden beklenen ekonomik faydalar. İmzalayan AB ile kapsamlı serbest ticaret anlaşması  yapan Tiflis, Gürcistan birliğe katılmayı düşünmüyor. Azerbaycan, önerisi, Bakü’nin önceliğinin Batı kurumlarıyla entegrasyon olduğuna dikkat çekti
ve Dünya Ticaret Örgütü'ne halen devam eden bir katılım süreci olduğunu.3
Avrasya Birliği'nin 2015 yılında Rusya, Kazakistan, Belarus ve Ermenistan bugünkü üyeler ve sonrasında Kırgızistan ve Tacikistan'ın Birliğe girmesi bekleniyor. 

Ukrayna ile Kırım krizi nedeniyle, Avrasya Birliği’nin genişleme süreci Kiev olmadan devam ediyor gibi görünüyor. Sendika, küresel bir aktör olarak kabul edilecek  kadar büyük olamazdı.4 Ancak, muhtemelen Rusya Federasyonu'nun diğer Sovyet sonrası ülkeler üzerinde daha fazla baskı yapması bekleniyor
Birliğe katılımlarından dolayı Gürcistan ve Azerbaycan dahil ülkeler.

2. Güney Kafkasya'da Batı'nın Katılımı

ABD ve Avrupa Birliği Güney'de nüfuz sahibi olmaya gayret etti Soğuk Savaş sonrası dönemde bölgeye hem güvenlik hem de enerji alemleri. Bölgenin Rus 
topraklarına yakınlığı, ABD ve Kremlin’in kontrolünden bağımsız alternatif enerji yolları projeleri Avrupa ülkeleri için bir fırsat olarak ortaya çıktı. Güney Entegrasyonu  rağmen Avrupa-Atlantik güvenlik sistemine sahip Kafkasya'nın bundan daha zor olduğu ortaya çıktı Azerbaycan ve Gürcistan Batı yönelimlerini korudular.

Rusya ile daha bağımsız ilişkiler.

Sovyet sonrası Güney Kafkasya'da ABD demokratikleşmeyi destekledi ve Demokrasi Örgütü'nün kurulmasını teşvik etti ve Azerbaycan ve Gürcistan'ın katılımıyla  Ekonomik Kalkınma (GUAM) Ukrayna ve Moldova'nın yanında. NATO’nun Ortaklık Barış programı dahil Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan ile ittifak arasındaki  etkileşimi artırdı ve bu ülkelerin askerleri. 11 Eylül saldırılarının ardından ABD, Karadeniz'de “güvenlik boşluğu” var ve Operasyonu genişletmeye çalıştı Karadeniz'de Aktif Akdeniz (Akdeniz'de konuşlandırılan). 2003 yılında, ABD, Azerbaycan ve Kazakistan ile birlikte Hazar Muhafız Girişimi'ni kurdu Hazar Denizi'nde petrol taşımacılığının güvenliğini sağlamak. Renkli ile Ukrayna ve Gürcistan'da ve Romanya’nın ve Bulgaristan’ın katılımıyla devrimler 2004' te NATO'ya ve 2007'de AB'ye, Karadeniz'deki Batı etkisi gözle görülür.

Hazar Denizi bölgesinde ABD, azaltmak için tasarlanan projeleri destekledi Avrupa'nın Rus enerji kaynaklarına bağımlılığı. ABD yetkilileri Hazar enerji kaynaklarının temini konusunda Rus tekeli ve yeni destek Hazar petrol ve gazını taşımak için Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Nabucco gibi tedarik yolları Avrupa ve dünya pazarları. ABD şirketleri petrol ve doğal gaz sektöründe gibi Hazar havzasında sondaj ve üretim projeleri. 

Benzer şekilde AB de enerji kaynaklarını çeşitlendirmek, alternatif transfer yolları arayışında Rus toprakları. Bu nedenle Birlik BTC ve Nabucco'yu destekledi projeleri ve Avrupalı ​​ şirketler enerji üretimi ve nakliyesinde Hazar havzasında projeler.

Batı Katılımı mı İstiyor?

2008 sonrası dönemde Güney Kafkasya'daki gelişmeler Batı etkisinin azaldığına dair göstergeler. Rusya’nın artışının aksine bölgedeki uyuşmazlıkların ağırlığı, 
ABD ve AB çekimser kaldı olayların gidişatını değiştirme eylemi. Üç, gözlemciler Batı etkisinin azaldığını düşünüyorlar. 

   Birincisi 2008 yazında meydana gelen  savaşın hemen sonucu. Rusya- Gürcistan Savaşı, Güney Kafkasya'daki ülkelerin güvenliğinin olmadığını gösterdi
Rus saldırganlığına karşı güvence. Bölgedeki ülkeler Avrupa-Atlantik güvenlik sistemi ile entegrasyonun Rusya'ya karşı bağımsızlığını korumak. Bununla birlikte,  2008'deki savaşın ardından, Güney Kafkasya'daki Batılı yanlısı aktörler bu mahkumiyeti gözden geçirebilirdi Rusya'ya karşı çalışan bir kolektif güvenlik sisteminin  gerçek dışı.

İkinci büyük neden, uluslararası toplumun bölgedeki anlaşmazlıklar. Mevcut küresel ve bölgesel dengeler göz önüne alındığında, BM sistemi Güney Kafkasya'da hiçbir şeyi çözmez. BM Güvenlik Konseyi aleyhinde alınan kararlar Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgali Erivan’ın duruşunu etkilemedi
ve istilada ısrar. Keza AGİT Minsk Grubu da tarafları bir anlaşmaya getirmek. Minsk Grubu Eş Başkanları -ABD, Rusya ve Fransa- Ermenistan'ı işgaline son 
vermek için baskı yapmaya istekli değil Dağlık Karabağ'ın çevre bölgelerinde bile. AGİT'in verimsizliği Azerbaycan tarafını Moskova'dan destek veya en azından  tarafsızlık almaya zorlar, Rusya ve Rusya arasındaki yakın yakınlığı Ermenistan'ı dikkate alıyor. Abhazya ve Güney Osetya davalarında yetersizlik BM sisteminin ve  AGİT'in de belirgindir. Rusya, kendi barış güçlerini koyarak 1990'ların başından itibaren, bu iki ayrılık bölgesinin bağımsızlığı. Rusya’nın arabuluculuk ve bölgedeki barışı koruma misyonları böylece BM sistemini güçsüz kılıyor ve etkisiz 

Üçüncü ana neden Amerika'nın Dağlık Karabağ anlaşmazlığı konusundaki tutumudur. ABD, Ermenistan yanlısı Dağlık Karabağ konusundaki tutumunu sürdürüyor Azerbaycan topraklarında devam eden Ermeni işgaline ve BM Güvenlik Konseyi işgal karşıtı kararlar. Ermeni lobileri ABD Washington’un konumunu şekillendiriyor ve  Dağlık Karabağ anlaşmazlığında Amerikalı politika yapıcılar. Bakü’nin Washington’un 11 Eylül sonrası dönemde terörle mücadele politikası ve Kuzey Dağıtım  Ağına ve malzemeden tedariklerde katkı Afganistan Washington’un tutumunu değiştirmedi. ABD tercih etmeye devam etti Ermeni, Azerbaycan'ın toprak  bütünlüğüne ilişkin meşru kaygıları üzerine çıkar.

Bakü ile Washington arasındaki enerji alanında istikrarlı işbirliği Güney Koridoru projelerinde kilit rol ve İsrail’in enerji güvenliğine katkı ABD'li politika yapıcıların anlaşmazlık konusundaki tutumlarını da değiştirmedi.

3. Türkiye'nin Konumu ve Endişeleri

Soğuk Savaş sonrası dönemde sicili göz önüne alındığında, Türkiye, Güney Kafkasya'da güvenlik ve enerji rekabeti. NATO olarak Türkiye üyesi ve Rusya ile iyi ilişkileri olması giderek daha fazla Azerbaycan ve Gürcistan ile stratejik ilişkileri sayesinde bölge. olmasına rağmen Ankara’nın Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirme girişimi, bölgede beklenen güven artırımı ve Ankara ve Bakü, Türkiye ve Azerbaycan kısa sürede toparlandılar ikili sağlam bağ ve ortak projelere başladı. Türkiye, Güney Kafkasya ulusal güvenliği için kritik öneme sahip Bölgedeki ülkeler, toprak bütünlüklerinin korunması ve Dağlık Karabağ, Abhazya'daki uzun süreli çatışmaların barışçıl çözümü ve

Güney Osetya.

Batı'nın zayıf katılımı ve Rusya’nın güneye dönmesi Kafkasya, Türkiye arayışında hem zorluklarla karşılaşabilir hem de fırsatlara sahip olabilir Bölgedeki anlaşmazlıkları çözmek için. Rusya şu anda bölgede baskın güç ve Kremlin’in rızası olmadan kalıcılık için zemin hazırlamak oldukça zor görünüyor bu çatışmalara çözümler. 

Bununla birlikte, aynı zamanda Abhazya'nın hayatta kalması ve Güney Osetya büyük ölçüde Moskova'ya ve birkaç ülke dışında Rusya'nın yanında hiçbir devlet ya da uluslararası örgüt bağımsızlığı tanımadı bu varlıkların. Azerbaycan ve Ermenistan arasında giderek artan gerilim sürdürülebilir değil ve Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığı sonsuza dek süremez. Bunlar çatışmalar nihai bir uzlaşma gerektirir.

Türkiye, çatışan taraflarla olan olumlu ilişkilerini kullanarak Gürcistan'ın ayrılıkçı bölgelerinde, Abhazya'da ve Güney Osetya'da arabuluculuk yapmak. Ankara
Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün ve özellikle Abhazya ile iyi ilişkilerin lehine. Türkçeye yönelik yeni adımlar atmanın verimli olup olmayacağı konusunda şüpheler var.

2009 deneyiminden sonra Ermeni normalleşmesi. Türk-Ermeni ilişkileri sadece Dağlık Karabağ sorununun çözümüne paralel olarak normalleştirilmelidir.
Bununla birlikte, Ermenistan'ın işgal altındaki topraklardan çekilme planı yoktur ve Türkiye'ye karşı 1915 olaylarıyla ilgili iddialardan vazgeçti. 

Bunun yerine Ermenistan ve İran, yeni bir etnik sorun yaratmak için Talysh ayrılıkçılığını 5 destekliyor Azerbaycan. Ermenistan, Amerika ve Avrupa'daki 
diasporanın yanı sıra 1915 olayları kısa vadede ve uzun vadede tazminat almak için soykırım olarak Türkiye'den bölge kazanmak için. Ermeni tarafından kullanılan  irredentist söylemler 6 yetkililer şu anda romantik gelebilir, ancak bu söylemler gelecekteki ulusal hedeflere eğilim.

Türkiye'nin Güney Kafkasya'daki bir diğer güvenlik sorunu da PKK / KCK olabilir Ermenistan ve Dağlık Karabağ'da faaliyet göstermektedir. İle yoğun işbirliği
ASALA geçmişte eğitim, uluslararası ağ oluşturma ve silah alımında, PKK / KCK terör örgütü temel olarak fon toplama ile uğraşıyor görünüşte sivil kurumlar 
kisvesi altında faaliyet göstererek Ermenistan'daki faaliyetleri, dernek ve vakıflar. Bazı Ermeni siyasi partileri Taşnaksutyun'un (Ermeni Devrimci Federasyonu-ARF)  bağlantıları olduğu biliniyor PKK / KCK ile. Kürt milliyetçi anlatılarını kullanan terörist PKK / KCK da Ermenistan'da Yezidis'i Erivan'daki Kürt Kültür Merkezi gibi  kurumlar.7

Enerji alanıyla ilgili olarak, Türkiye'nin pozisyonu daha iyi bir tablo vaat ediyor. Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan enerji alanında stratejik bir ortaklık geliştirdi
Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum gaz boru hattı üzerinden projeler. Türkiye'nin ana stratejisi Hazar petrolünün taşınması için bir enerji  merkezi olmak Avrupa ve uluslararası pazarlara gaz kaynakları. Bu strateji için Türkiye'nin Hazar havzasında ve Güney'de barışı ve istikrarı destekleme çıkarları Bölgedeki enerji yollarının güvenliği için Kafkasya. Türkiye, Batının yanında devletleri, Hazar kaynaklarını taşımak için enerji güzergahlarının çeşitlendirilmesini  desteklemektedir.

Dış pazarlar. Türk makamları Rusya ile doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçındı South Stream ve Nabucco, Moskova ile iyi ilişkiler kuruyor ve sürdürüyor.

Ancak Türkiye alternatif bir boru hattı projesinin inşasını başlattı -Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) - Azerbaycan'ı ithal etmek ve aktarmak Avrupa'  ya doğal gaz. TANAP projesi, Hazar ulaşım yollarındaki rekabete rağmen Rusya ile farklı çıkarlar enerji kaynakları.

Kazakistan’ın petrol rezervlerinin ve Türkmenistan’ın doğalgaz rezervlerinin Yeni Büyük Oyun sırasında rekabetin ana nedenleri Hazar havzası. 

Bu enerji rezervleri için taşıma yolları her iki durumda da kritiktir bölgesel ve küresel aşama. Kremlin’in amacı Kazakistan’ın ve Türkmenistan’ın enerji 
kaynaklarını ihraç etmek için Rusya’ya bağımlılığı uluslararası pazarlar. İran, Hazar petrolünü taşıyan boru hatlarına sahip olmayı ve batı pazarlarına gaz 
kendi topraklarından geçer. 

Düşen düşmanlık ve ABD ve İran arasında gelişen normalleşme, Tahran'ın Hazar havzasında hırslarını gerçekleştirmesi için fırsatlar.  Çin'de kendi enerji ihtiyaçlarına göre bu iki ülkeye doğru dönüşüyor Özbekistan ve yeni petrol ve gaz taşıyan boru hatları Orta Asya. Hindistan ve Pakistan  bile Türkmen gazını Afganistan üzerinden güneye. Ve Türkiye, bölgedeki enerji merkezi, yeni taşınması için rekabete katılıyor Anadolu ve Avrupa'ya Türkmen gazı. 

Türkmen gazının en iyi yolu Hazar Denizi'nin altında, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye güzergâhı Bakü ve Aşkabat ikili sorunlarını çözer.

Kaynakça

Barbashin, Anton. “Avrasya Birliği Artık Yok mu ?,” Ulusal Çıkar, 23 Nisan,
2014. 8 Mayıs 2014 tarihinde erişildi. 
http://nationalinterest.org/feature/eurasian-union-nomore-10.296.

Bardakçı, Mehmet. “Gürcistan'da Çatışma Çözümünde AB Katılımı: A'ya Doğru
Daha Proaktif Rol. ” Uluslararası İlişkiler Beyaz Kitap Dergisi Cilt 4 Sayı 3
(Yaz 2010): 214-236.

Bugajski, Janusz. “Rusya’nın Pragmatik Yeniden Yapılandırılması.” Kafkas İncelemesi
Uluslararası İlişkiler Cilt 4 Sayı 1 (Kış 2010): 3-19.

Ismayılov, Elnur. “İsrail ve Azerbaycan: Stratejik Ortaklığın Evrimi.”
İsrail Dışişleri Dergisi Cilt 7 Sayı 1 (2013): 69-76.

Ismayılov, Elnur. “Rusya’nın Avrasya Birliği ve Ermenistan.” Bilge Adamlar
Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM), 23 Mart 2014. Erişim tarihi: 20 Nisan 2014.
http://www.bilgesam.org/incele/552/-rusyanin-avrasya-birligi-projesi-veermenistan/#.
U3DQxigWeZQ.

Karabağ, Mehmet. "Kuzey Kafkasya'nın Rusya'dan Uzaklaşması." [Türkçe olarak] Akil Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM), 16 Mayıs 2013. Erişim tarihi: Mart 8, 2014. 
http://www.bilgesam.org/incele/158/kuzey-kafkasya%E2%80%99ninrusya%
E2% 80% 99ya-yabancilasmasi /#. U2s3sFcWeZQ.

Kasım, Kamer. Soğuk Savaş sonrası Kafkasya. Ankara: USAK, 2009.

Kasım, Kamer. “Dağlık Karabağ Çatışması: Bölgesel Çıkarımlar ve
Barış süreci." Kafkasya Uluslararası Cilt 2 No 1 (Bahar 2012): 93-110.

Mammadov, Halit. “Bölgesel Bakış Açısından Azerbaycan-İran İlişkileri.” [içinde
Türkçe] Orta Asya ve Kafkasya Çalışmaları Dergisi Cilt 8 Sayı 15 (2013): 45-71.

Öztarsu, Mehmet Fatih. “İran Etnik Gerilimi Neden Yakıtlandırıyor?” [Türkçe] Mayıs 16, 2013. 13 Nisan 2014'te erişildi. 
http://www.fatihoztarsu.com/iran-etnik-catismayineden-
korukluyor.html.

Punsmann, Burcu Gültekin. “Türkiye'nin Güney Kafkasya'daki İlgi ve Stratejileri.”
Mayıs 2012, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV),
10 Şubat 2014. http://www.tepav.org.tr/upload/files/1336992403-
3.Turkey ___ s_Interest_and_Strategies_in_the_South_Caucasus.pdf.

“PKK Ermenistan'da başarısız oldu.” Mehmet Fatih'ten Alexander Murinson ile röportaj
Öztarsu, Stratejik Görünüm, 11 Temmuz 2012. Erişim tarihi 20 Şubat 2014.

http://www.strategicoutlook.org/interviews/news--pkk-failed-in-armenia.html.
“Rusya Abhazya'da Askeri Üs Kazanıyor.” Radyo Özgür Avrupa, 17 Şubat 2010.
Erişim tarihi: 10 Nisan 2014.
http://www.rferl.org/content/Russia_Gains_Military_Base_In_Abkhazia/1960545.html.

Sandıklı, Atilla, Elnur İsmayılov ve Orhan Gafarlı. Kafkasya'daki Gelişmeler
ve Türkiye. İstanbul: Akil Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM), 2014.

“Sarkisyan: Dağlık Karabağ'ı ele geçirdik ve Dağı ele geçirmek sizin göreviniz.
Ararat, ”[Türkçe] EurActiv, 26 Temmuz 2011. Erişim tarihi: 23 Nisan, 2014.
http://www.euractiv.com.tr/yazici-sayfasi/article/sarkisyan-karabagi-biz-aldik-agriyialmak-
boyut Kaldi-020.027.

Synovitz, Roy. “Azerbaycan: Washington ve Bakü, PKK Hücreleri Hakkında
Kafkasya.” Radio Free Europe, 15 Şubat 2008. Erişim tarihi: 10 Mart 2014.
http://www.rferl.org/content/article/1079481.html.

Torbakov, Igor. “Rusya ve Türk-Ermeni Normalizasyonu: Rekabet Çıkarları
Güney Kafkasya'da. ” Insight Turkey Cilt 2 Sayı 2 (2010): 31-39.


DİPNOTLAR,

1 Atilla Sandıklı, Elnur İsmayılov ve Orhan Gafarlı. Kafkasya ve Türkiye'deki Gelişmeler
Türk]. (İstanbul: Akil Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM), 2014), 36.
2 “Rusya Abhazya'da Askeri Üs Kazandı,” Radio Free Europe, 17 Şubat 2010, Erişim Nisan
10, 2014, http://www.rferl.org/content/Russia_Gains_Military_Base_In_Abkhazia/1960545.html.
3 Elnur Ismayılov, “Rusya’nın Avrasya Birliği ve Ermenistan”, Akil Adamlar Merkezi
Stratejik Araştırmalar (BİLGESAM), 23 Mart 2014, Erişim 20 Nisan 2014,
http://www.bilgesam.org/incele/552/-rusyanin-avrasya-birligi-projesi-veermenistan/#.
U3DQxigWeZQ.
4 Anton Barbashin, “Artık Avrasya Birliği Yok mu ?,” Ulusal Çıkar, 23 Nisan 2014, Erişim 8 Mayıs 2014, 
   http://nationalinterest.org/feature/eurasian-union-no-more-10296.
5 Mehmet Fatih Öztarsu, “İran Etnik Gerilimi Neden Yakıtlandırıyor?” 16 Mayıs 2013,
13 Nisan 2014 tarihinde http://www.fatihoztarsu.com/iran-etnik-catismayi-neden-korukluyor.html adresinden erişildi.
6 “Sarkisyan: Dağlık Karabağ'ı ele geçirdik ve Ağrı Dağı'nı ele geçirmek sizin göreviniz”
Türkçe] EurActiv, 26 Temmuz 2011, Erişim tarihi: 23 Nisan, 2014, http://www.euractiv.com.tr/yazicisayfasi/
haber / sarkisyan-karabagi-biz-aldik-agriyi-almak boyut-kaldi-020.027.
7 “PKK Ermenistan'da Başarısız Oldu,” Stratejik Mehmet Fatih Öztarsu tarafından Alexander Murinson ile söyleşi
Görünüm, 11 Temmuz 2012, Erişim tarihi: 20 Şubat 2014, 
http://www.strategicoutlook.org/interviews/news--PKK-başarısız-in-armenia.html.


***


5 Kasım 2018 Pazartesi

İSRAİL İRAN A SALDIRIRSA TÜRKİYE NE YAPAR.,

İSRAİL İRAN A SALDIRIRSA TÜRKİYE NE YAPAR.,


 Mehmet Ali Güller
15/10/2011


Soru bize ait değil. BİLGESAM’ı ziyaret eden ABD’li düşünce kuruluşu yetkilileri soruyor. Gelin hikâyeye en baştan başlayalım:

10 Ekim 2011 tarihinde ABD’li düşünce kuruluşları Amerikan İlerleme Merkezi, Hudson Enstitüsü ve Brookings Enstitüsü’nden uzmanlar Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi BİLGESAM’ı ziyaret ediyor.

Amerikan İlerleme Merkezi’den Faiz Shakir, Hudson Enstitüsü’nden Richard Weltz ve Brookings Enstitüsü’nden Ted Piccone; son dönem Türk dış politikası, Türkiye-ABD ilişkileri, ABD sonrası Irak’ın geleceği ve Arap Baharı sürecinde İran’ın bölgedeki politikaları hakkında Bilge Adamlar Kurulu üyesi Prof. Dr. Ali Karaosmanoğlu ve BİLGESAM Başkanı Doç. Dr. Atilla Sandıklı’dan görüş istiyorlar.

NEDEN BİLGESAM?

Üç ABD’li düşünce kuruluşunun neden BİLGESAM’dan görüş istediğini eminim sizler de benim gibi merak etmişsinizdir. Gelin o zaman BİLGESAM’ı kısaca tanıyalım:

2007 yılında kurulan BİLGESAM’ın başkanı Doç. Dr. Atilla Sandıklı. BİLGESAM’a bağlı Bilge Adamlar Kurulu’nun başkanlığını Em. Oramiral Salim Dervişoğlu yapıyor, yardımcıları ise Sami Selçuk ve İlter Türkmen. Emekli askerler, bürokratlar ve büyükelçilerden oluşan kurulun üyeleri arasında eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal da var, Em. Büyükelçi Özdem Samberk de…

Özdem Samberk, AKP Hükümeti’nin Mavi Marmara raporu için BM komisyonuna gönderdiği isimdi. İlter Türkmen’i de Murat Karayılan, AKP – PKK görüşmelerine arabuluculuk yapacak “Akil adamlar” için önermişti…

Bu kısa bilgilerden sonra ABD’li düşünce kuruluşlarının BİLGESAM ziyareti daha iyi anlaşılmıştır herhalde…

TSK’NİN ÇİN VE RUSYA İLİŞKİLERİ

Başlıktaki soruya geçmeden önce ABD’lilerin diğer sorularına ve BİLGESAM’ın yanıtlarına göz atalım kısaca.

ABD’liler Türkiye’nin Rusya ve Çin ile geliştirdiği askeri ilişkilere odaklanıyorlar önce. BİLGESAM yetkilileri, Türkiye’nin NATO üyesi bir ülke olarak Batılı güvenlik sisteminin içinde kalmak yönünde irade gösterdiğini belirtip, Batı’dan silah teknolojisi transferi sıkıntısı yaşandığına dikkat çekiyor. BİLGESAM yetkilileri, Türkiye’nin Batı’dan kaynaklanan bu açığı İsrail’le savunma teknolojileri transferi yaparak giderdiği anlatıyor.

ABD’lilerin odaklandığı ikinci konu ise ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesiyle meydana gelebilecek gelişmeler ve Kuzey Irak kaynaklı muhtemel problemler…

BİLGESAM Başkanı Atilla Sandıklı Kerkük petrollerinin paylaşımı nedeniyle Bağdat ve Erbil arasında sorun çıkabileceğini ve Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Irak’tan ayrılma yönünde hareket etmesi durumunda yalnız kalacağını belirtiyor. Sandıklı ABD’nin çekilmesi halinde, Irak ordusunun dışarıdan gelebilecek tehditleri karşılayabilecek yeterliliğe ulaşmadığını savunuyor(!)

ABD’NİN İRAN ÇEKİNCESİ

ABD’liler daha sonra İran’ın Irak’taki nüfuzu konusuna yöneliyorlar. Atilla Sandıklı İran’ın son dönemde Ortadoğu’daki Şii nüfus üzerindeki etkisini arttırdığını, Tahran’ın Arap Baharı sürecinde bölgedeki Şii toplulukları etki altına almaya çalıştığını belirtiyor.

Ve ABD’liler BİLGESAM’dan İran’ın nükleer enerji programıyla ilgili görüşlerini de dinledikten sonra esas soruya geliyorlar: “İsrail’in İran’a saldırması durumunda Türkiye’nin tepkisi ne olacak?”

BİLGESAM Başkanı Atilla Sandıklı, İsrail’in saldırısının Ortadoğu’daki mevcut istikrarsız yapıyı daha da kötüleştireceğini, bölgede kalıcı barış ve istikrarı tesis etmenin imkânsız hale geleceğini belirtiyor.

ABD’lilerin yanıtını merak ettikleri soru önemli. İsrail’in İran’a saldırısı olası mıdır, ayrı konu… Ancak görüş alışverişinin bütününden çıkardığımız sonuç şu: ABD İran’ın bölgede inisiyatifi ele geçirmesinden rahatsız ve bunu dengeleyecek tek kuvvetin Türkiye olduğunu düşünüyorlar. İşte bu noktada AKP Hükümeti ile Türk Ordusu’nun pozisyonları, Washington için belirleyici önem kazanıyor!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
15 Ekim 2011


https://mehmetaliguller.com/tag/atilla-sandikli/


***

4 Eylül 2018 Salı

IRAK VE SURİYE'DEKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ BÖLÜM 8



IRAK VE SURİYE'DEKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ BÖLÜM 8


Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’ye Etkileri

-Toplumsal Etkiler

Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar açık bir şekilde topluma uyum sorunu yaşamaktadır. Sığınmacılar ile yerel halk arasında farklı dil, kültür ve yaşam
tarzından kaynaklanan sorunlar yerel halkın tepkisinin en önemli nedenleri olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca, çok eşliliğin ortaya çıkması, buna bağlı boşanmaların artması, kadın ve çocuk istismarının yaşanması, bazı şehirlerde etnik ve mezhepsel kutuplaşmaları körüklemesi ve çarpık yapılaşma ortaya
çıkan toplumsal etkiler arasında gösterilebilir. Ayrıca sınırdaki illerde “Suriyeli gelin” meselesi yüzünden boşanmalar da artmış durumdadır. Araştırmalara
göre sınır illerindeki boşanmaların yaklaşık %20’si Suriyeliler nedeniyle gerçekleşmektedir.

Sığınmacıların yarattığı bir diğer sosyal problem çocuk işçiliğidir. Suriyeli çocuklar çeşitli dükkânlarda çırak ve üretim yapan fabrikalarda ucuz işgücü olarak çalıştırılmaktadır. Bazı sınır illerinde yaşanan bir diğer kaygı demografik değişimin yaşanması ve bunun yarattığı güvensizlik hissidir. Sınırdaki illerde
yaşayan yerel halk, kendi şehirlerinde azınlık durumuna düştükleri hissi içindedir. Suriyeliler sınırdaki şehirlerde hassas demografik yapıyı değiştirmekte,
bu değişim de yerel halk arasında güvensizlik hissi oluşturmaktadır

-Ekonomik Etkiler

Uluslararası toplumun mali yardımlarda yetersiz kaldığı Suriyelilerin tüm ihtiyaçlarının Türkiye tarafından karşılanması, konunun iktisadi boyutunun
gündeme gelmesine neden olmuştur. Nisan 2011-Mart 2015 döneminde Suriyeli sığınmacılara yapılan yardım miktarı 5 milyar doları geçmiştir. Bu rakama,
Suriyeli sığınmacılara sınır ötesinde STK’lar aracılığıyla yapılan yardım eklendiğinde, Türkiye’nin Suriyeliler için yaptığı harcama miktarı daha büyük
bir meblağa ulaşmaktadır. Kamp dışında şehirlerde yaşayan 1 milyondan fazla Suriyelinin devlet bütçesine getirdiği yük konusunda ise kapsamlı bir
araştırma henüz yapılmamıştır.

Suriyelilerin ekonomik alandaki etkilerine genel olarak bakıldığında risk ve fırsatlar iç içe geçmiştir. Suriyeliler genelde Türk ekonomisine özelde ise yerel
ekonomiye belli açılardan etki etmektedir. Sığınmacıların şehirlerde yol açtığı ortak etki kiraların artışıdır. Bu durum ev sahipleri açısından fırsat niteliğindeyken, kiracılar için sıkıntı oluşturmaktadır. Ayrıca sınır illerinde hayat pahalılığı da ortaya çıkmıştır. Talep arttıkça temel gıda maddeleri, ev fiyatları
yükselmiştir. Bu nedenlerle sınır illerinde enflasyon oranı, Türkiye ortalamasının üzerinde çıkmaktadır. Makroekonomik açıdan bakıldığında, Suriyelilerin
genel bütçe ve işsizlik rakamlarına da etkisi olduğu görülmektedir. İç savaş öncesinde de sınır illerinde görülen kaçakçılığın kriz ile beraber miktarı ve
boyutu artmıştır. Suriyelilerin sanayide, tarımda ve küçük çaplı işletmelerde kaçak yollarla ucuz işgücü olarak çalıştırılması da yerel halkta tepkiye neden
olmaktadır. Yerel halk iş fırsatlarının ellerinden alındığı şeklinde bir düşünceye sahiptir. Türk toplumunun özellikle ekonomiye gelen yükü önemsediği
anlaşılmaktadır. Hacettepe Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre halkın % 70’i, Türk ekonomisinin sığınmacılardan dolayı zarar gördüğü
görüşündedir. Bunu takiben % 61’i ise Türkiye’de yoksullar varken Suriyelilere yardım yapılmasına tepki göstermektedir.62

-Güvenlik Etkileri

Türkiye’de Suriyeli sığınmacılar konusunun güvenlik boyutunun ihmal edilmemesi ve dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Suriyeli sığınmacıların oluşturabileceği en ciddi güvenlik riski yerel halk arasında var olan tepkinin bir kışkırtma neticesinde şiddet içeren kitlesel tepkiye neden olmasıdır. 
Ufak çapta asayiş olayları neredeyse bütün sınır illerinde yaşanmaktadır. Mevcut sürecin devamı durumunda Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta 2014 Temmuz
ayında yaşanan olaylar diğer sınır illerinde de görülebilir. Yerel halktan gelen tepkilerin en tehlikeli sonucu ise Suriyelilerin örgütlenerek kendi adalet ve
güvenliklerini sağlama ihtiyacı hissetmesidir. Suriyelilerin örgütlenmesi iki toplumun giderek kutuplaşmasına neden olmaktadır.

Türkiye’deki vatandaşların en büyük korkularından biri kendilerini terör saldırılarına açık hissetmesidir. Suriyeliler arasında Esed rejimine çalışan kişilerin, IŞİD ya da PKK/KCK mensuplarının bulunabileceği, bu kişilerin terör eylemleri yapabileceği yönünde ciddi kaygılar söz konusudur. Cilvegözü ve
Ceylanpınar sınır kapısındaki patlamalar ve Mayıs 2013’de Reyhanlı’daki bombalı saldırılar, sığınmacılarla birlikte gelen yasa dışı grupların, sınır ve iç güvenliğe oluşturduğu tehdide işaret etmektedir. Sığınmacıların karıştığı adli vakaların veya terör eylemlerinin yaşanması ise tüm Suriyelilere bakışı
olumsuz yönde etkileyebilir.

Suriyeli sığınmacıların kenar mahallelerde bir arada yaşamlarını sürdürmesi uyum sürecini zorlaştırmakta ve orta ve uzun vadede güvenlik sorunlarının
doğmasına neden olmaktadır. Sığınmacıların zor koşullar altında yaşıyor olmaları her türlü suç ve şiddet ortamının doğup gelişmesi açısından uygun
şartlara yol açmaktadır. Eğitim almamış, düşük gelir seviyesine sahip, dışlanmışlık hissi içinde kimlik bunalımı yaşayan gençlerin gelecekte pek çok suçun kaynağını oluşturacağı ve yeni güvenlik risklerinin ortaya çıkmasına neden olacağı ifade edilebilir.

EK - 2 

IŞİD’İN TÜRKİYE’DEKİ FAALİYETLERİ.,

   IŞİD’in Irak-Suriye hattında artan etkinliği Türkiye’nin milli güvenliği açısından tehlike arz etmektedir. IŞİD terör örgütü Türkiye’yi militan temin
edebileceği ve lojistik destek alabileceği bir ülke olarak görmektedir. 2013 yılına kadar Türkiye’yi doğrudan hedef alan söylem ve eylemlerden uzak
duran örgüt Irak ve Suriye’de belirli bölgelere fiilen hâkim olduktan sonra Türkiye’yi açıktan tehdit etmeye başlamıştır.63 IŞİD, 11 Haziran 2014 tarihinde
Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’na saldırmış, Başkonsolos ile 48 personeli rehin almıştır. Türk toprağı sayılan konsolosluğu askerî karargâha
dönüştüren örgüt, 49 konsolosluk görevlisini 101 gün rehin olarak tutmuştur.64 

Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinden rahatsız olduğunu dile getiren IŞİD, Türkiye’ye yönelik tehditlerini 2014 yılında artırarak sürdürmüştür. Reyhanlı,
Niğde, Ceylanpınar saldırıları ve Şanlıurfa’da bomba yüklü bir aracın ele geçirilmesinden örgütün Türkiye içinde eylem yapabilme kapasitesine sahip
olduğu anlaşılmaktadır. IŞİD’in Türkiye’deki saldırıları örgütün mezhep temelli çatışmaları Türkiye’ye taşıyacağı yönündeki endişeleri de artırmıştır.
IŞİD saldırıları ve tehditleri sonrasındaki gelişmeler üzerine harekete geçen Türkiye’nin örgüte karşı sıkı tedbirler almaya başladığı görülmektedir. Bu
çerçevede IŞİD’in terör örgütü listesine eklendiği, ABD ve Avrupa Birliği ile işbirliği yapılarak Suriye’ye geçmeye çalışan yabancı militanların gözaltına
alındığı, sınırdaki silah ve mal kaçakçılığını önlemek üzere operasyonlar gerçekleştirildiği gözlenmiştir. Şubat 2015’te Türkiye’de IŞİD’e üyelikten ilk kez
bir Türk vatandaşı tutuklanmıştır.65

IŞİD, Esed rejiminin uluslararası düzeyde yeniden meşruiyet kazanmasına yol açmakta, Türkiye’nin Suriye iç savaşındaki tutumunda yalnızlaşmasına
neden olmaktadır. Batı kamuoyunda Suriye gündeme geldiğinde artık asıl tehdit olarak kendi halkına karşı kimyasal silah kullanan Baas rejimi değil IŞİD
öne çıkmaktadır. Batı kamuoyunda IŞİD’in güçlenmesinin nedenleri arasında savaşçıların Türkiye üzerinden Suriye’ye geçerek örgüte katıldığı iddiaları
sıklıkla dile getirilmektedir. Bu iddialar dile getirilirken, sınırdan geçişlere yönelik yeterli tedbirleri almadığı için Türkiye’ye karşı eleştirel bir dil kullanılmaktadır.
IŞİD, 2013-2014 döneminde Suriye ve Irak’taki etki alanını genişlettikten sonra Türkiye’ye açılan sınır kapılarını ve Türkiye sınırını kontrol etmeye yönelmiştir.
Türkiye IŞİD tehdidi ile birlikte en uzun kara sınırına sahip olduğu güney hattında güvenlik riskleri ile karşı karşıya kalmıştır. IŞİD’in Irak ve
Suriye’de kontrol ettiği bölgelerin çoğu sınırda ya da sınıra yakın bölgelerdedir.

Türkiye-Suriye arasındaki sınır kapılarından bazıları örgütün denetimindedir. Bu durum sınır boyunda kaçakçılık, insan ticareti ve radikalizmin
artışına yol açmıştır.

IŞİD’in ilerleyişinden rahatsız olan Batılı devletler, örgütün Türkiye sınırındaki adımlarını yakından takip etmektedir. Özellikle ABD ve Avrupa Birliği
Türk hükümetinden sınırlardaki denetimi artırmasını talep etmektedir.66 Türkiye de sınır güvenliğini artırmak için irade göstermekte, IŞİD tarafından ele
geçirilen sınır kapıları kapatılmaktadır. Suriye sınırında IŞİD tarafından kontrol edilen Cerablus ve Telabyad’ın karşısında yer alan Karkamış ve Akçakale
sınır kapıları Türkiye tarafından kapatılmıştır. Sınırda IŞİD’in fiilen hâkim olduğu bölgelerin karşısında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından güvenlik önlemleri
alınmaktadır. IŞİD’in saldırı ihtimaline karşı güvenlik güçleri sınır hattındaki devriye görevlerini sıklaştırmış, Gaziantep ve Şanlıurfa’da hâkim
noktalara konuşlandırılan radar üsleri 24 saat alan taraması yapmaya başlamıştır.

IŞİD’e karşı sınırda artırılan önlemlere ek olarak Türkiye içinde de örgüte yönelik operasyonlar gerçekleştirilmektedir.

Savaştığı cepheler artan IŞİD’in daha fazla savaşçıya ihtiyaç duyduğu görülmektedir.

Bu nedenle IŞİD örgüte katılımda geçmişe nazaran daha kolay bir süreç uygulamaktadır. 81 farklı ülkeden katılımın olduğu ve militan sayısının
30 bini aştığı örgütte Türk vatandaşlarının da bulunduğu basına yansımaktadır.

Türkiye açısından asıl tehlikenin IŞİD bünyesindeki Türkiye uyruklu militanların eve dönmesinin ardından ortaya çıkacağı değerlendirilmektedir.
Irak ve Suriye’deki çatışmalarda tecrübe kazanan militanların Türkiye’de de örgütle bağlantılarının devam edeceği ve örgütün hedefleri doğrultusunda terör
eylemlerinde kullanılabileceği öngörülmektedir.


DİPNOTLAR;

1 Terör örgütü 2007’den itibaren Kürdistan Topluluklar Birliği-KCK ismini kullanmaktadır. Ancak genel olarak örgüt kastedildiğinde hala PKK ifadesi 
   kullanıldığından, bu metinde 2007 sonrası dönem için PKK/KCK ifadesi tercih edilmiştir. 2012 yılında Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 
   Van Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011 tarihli aynı yöndeki kararını onayarak KCK’nın PKK ile irtibatlı terörist bir yapılanma olduğuna hükmetmiştir. 
2 PYD: Demokratik Birlik Partisi 
3 Ali Semin, “ABD İşgali Sonrası Irak’ta Milli Güvenliğin Kurumsallaşma Sorunu”,Uluslararası Güvenlik Kongresi Bildiriler Kitabı Cilt II 
   (Kocaeli, Nisan 2014), 818819. 
4 PÇDK: Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi 
5 PJAK: Kürdistan Özgür Yaşam Partisi 
6 ,[Mela Krikar Irak Kürdistan’ına Girdiği Anda Yakalanacaktır], Elaph, 10 Şubat 2015, Erişim tarihi:15 Şubat 2015, 
     http://www.elaph.com/Web/News/2015/2/981976.html. 
7 Tom Lasseter, “Kurds in Iraqi Army Proclaim Loyalty to Militia,” Knight Ridder Newspapers, 28 Aralık 2005, Erişim tarihi: 10 Şubat 2015, 
     http://www.rense.com/general69/kirds.htm. 
8 Lasseter, “Kurds in Iraqi Army...” 
9 Semin, “ABD İşgali Sonrası Irak’ta..,” 819. 
10 [İslami Direnişçi Asaib el-Hak’ın Siyasi Programı], 
    http://ahlualhaq.com/index.php/permalink/3125.html. 
11 Michael Knights, “The Evolution of Iran’s Special Groups in Iraq,” CTC Sentinel, Cilt: 3 Sayı: 11-12 (Kasım 2010): 13.
12 Michal Harari, “Status Update: Shi’a Militias in Iraq,” Institute for the Study of War (ISW), 16 August 2010, Erişim tarihi: 10 Mart 2015, 
     http://www.understandingwar.org/sites/default/files/Backgrounder_ShiaMilitias.pdf.
13 Michael Knights, “The Iraqi Security Forces: Local Context and the US Assistance,” The Washington Institute for Near East Policy, Haziran 2011, 
    Erişim tarihi: 12 Şubat 2015, 
    http://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/view/the-iraqi-security-forces-local-contextand-u.s.-assistance.
14 Knights, “The Iraqi Security Forces: Local Context and the US Assistance,” 2.
15 Ali Semin, “Maliki’nin İç ve Dış Politikasında Ankara-Tahran Ekseni,” BİLGESAM, 4 Şubat 2013, Erişim tarihi: 10 Şubat 2015, 
    http://www.bilgesam.org/incele/1098/-maliki%E2%80%99nin-ic-ve-dis-politikasinda-ankara-tahran-ekseni/#.VPmcTXysWtY. 
16 [el-Anbar Aşiretleri Bağdat Hükümetine Verdiği Sürenin Dolduğunu İlan Etti], Skynewsarabia, 28 Aralık 2013, Erişim tarihi: 25 Aralık 
    2014, http://www.skynewsarabia.com/web/article/509286/. 
17  [Maliki Ramadi’yi Ziyaret Etti ve Anbar’daki Aşiretlerle Görüştü], Alarabiya, 15Şubat 2014, Erişim tarihi:15 Şubat 2015, 
     http://www.alarabiya.net/ar/arab-and-world/2014/02/15/. 
18 Phillip Smyth, “The Shiite Jihad in Syria and Its Regional Effects,” The Washington Institutefor Near Eastern Policy, Şubat 2015, Erişim tarihi: 
    10 Mart 2015, 
    http://www.washingtoninstitute.org/uploads/Documents/pubs/PolicyFocus138-v3.pdf.
19 , [Doha’da Kurulan Suriye Muhalif ve Devrimci Ulusal Koalisyonu’nun Anlaşma Metni], All4syria, 11 Kasım 2012, Erişim Tarihi: 12 Aralık 2014, 
       http://all4syria.info/Archive/58917. 
20 “Halid Hoca SMDK’nın Yeni Başkanı Seçildi,” Anadolu Ajansı, 5 Ocak 2015, Erişim tarihi: 5 Ocak 2015, 
      http://www.aa.com.tr/tr/dunya/445075--halid-hoca-smdknin-baskanisecildi. 
21, 15 Aralık 2013, Erişim tarihi: 25 Aralık 2014, 
      http://www.alittihad.ae/Al-İttihatOldu],[Ahmed Toma Suriye Geçici Hükümeti Başkanı details.php?id=86578&y=2013. 
22 [Suriye Krizi: Suriye’deki Silahlı Grupların Kronolojisi], BBC, 21 Ocak 2014, Erişim tarihi: 21 Aralık 2014, 
    http://www.bbc.co.uk/arabic/middleeast/2014/01/131213_syria_rebels_background. 
23 Ali Semin, “Suriye Krizi, PYD ve 2. Cenevre Konferansı,” BİLGESAM, 5 Şubat 2014, Erişim tarihi: 21 Ocak 2015, 
    http://www.bilgesam.org/incele/96/-suriye-krizi--pyd-ve-2--cenevre-konferansi/#.VSRb1ZPl_HI. 
24 Semin, “Suriye Krizi, PYD..”
25 , [Kimyasal Silahlar Hakkında Birleşmiş Milletler’in 2118 Sayılı Kararı’nın Tam Metni], State, 27 Kasım 2013, Erişim tarihi:11Ocak 2015, 
     http://photos.state.gov/libraries/syria/982645/wp-pdfs/SC2118Ar.pdf.
26 “Suriye‘de Seçim Sonuçları Belli Oldu,” Akşam Gazetesi, 4 Haziran 2014, Erişim tarihi: 2 Aralık 2014, 
     http://www.aksam.com.tr/dunya/suriyede-secim-sonuclari-belli-oldu/haber-313530. 
27 Semin, “Suriye Krizi, PYD..” 
28 [de Mistura Bütün Tarafların  Önerisine Destek Vereceğini Ümit Ediyor], Al-Watan, 11 Şubat 2015, Erişim tarihi:14 Şubat 2015, 
    http://www.alwatan.sy/view.aspx?id=27702. 
29 Gamze Türkoğlu Oğuz, “Suriye’yi İran ve Rusya Ayakta Tutuyor,” Anadolu Ajansı, 30  Aralık 2014, Erişim tarihi: 15 Mart 2015, 
    http://www.aa.com.tr/tr/haberler/442974--suriyeyiiran-ve-rusya-ayakta-tutuyor. 
30 Phillip Smyth, “Iran’s Afghan Shiite Fighters in Syria,” The Washington Institute for Near East Policy, 3 Haziran 2014, Erişim tarihi: 14 Mart 2015, 
     http://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/view/irans-afghan-shiite-fighters-in-syria.
31 Hacer Başer, “Moskova’da Suriye İçin Toplandılar,” Anadolu Ajansı, 29 Ocak 2015, Erişim tarihi: 29 Ocak 2015, 
     http://www.aa.com.tr/tr/haberler/457617--moskovada-suriyeicin-toplandilar.
32 Terör örgütü Suriye’de PYD öncülüğündeki parça örgütlenmesini KCK-Rojava adı altında tasarlamıştır. PYD’nin parti tüzüğü incelendiğinde KCK 
     örgütlenmesi ile organik bir bağa sahip olduğu anlaşılmaktadır. Parti tüzüğünde, PYD’nin Öcalan’ı önder olarak kabul ettiği, demokratik konfederalizm 
     hedefinin Suriye’deki yapılanmasını hayata geçirmeyi amaçladığı, Rojava adı altında KCK’nın bir parçası olduğu, PYD’lilerin “Önder Apo’ya inanmak” 
     şartına bağlı olması gerektiği ve Öcalan’ın serbest bırakılmasına parti hedefleri arasında yer verildiği görülmektedir. 
     Bkz. Rêziknama Partiya Yekîtiya Demoqrat  (PYD) [PYD Parti Tüzüğü], 2010,
     http://www.pydrojava.net/ku/index.php?option=com_content&view=section&layout=blog&id=24&Itemid=73.
33 Arda Akın, “Esad’dan 3 Yeni PKK Kampı,” Hürriyet, 28 Temmuz 2012, Erişim tarihi: 24 Şubat 2014, 
    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21086011.asp. 
34 PKK/KCK ve örgütün siyasi uzantıları Suriye’nin kuzeyini kastederken özellikle “rojava” (batı) ifadesini kullanmakta, örgütün yayın organları, 
    Suriye kuzeyindeki mevcut yer adlarıyla  bir ilişkisi bulunmayan bu ifadeyi yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Örgüt “rojava” ifadesinin 
    kullanılmasını yaygınlaştırarak bu bölgenin Suriye’nin bir parçası değil, KCK örgütlenmesi  çerçevesinde tasarlanan bağımsız devletin batı bölgesi 
    olduğu yönünde bir algı oluşturmaya  çalışmaktadır. Nitekim KCK projesi batıda (rojava) Suriye’nin kuzeydoğusunu, kuzeyde (başur) Türkiye’nin doğu 
    ve güneydoğu bölgelerini, güneyde (başur) Irak’ın kuzeyini ve doğuda  (rojhelat) İran’ın kuzeybatısını kapsamaktadır. 
35 Hevidar Ahmed, “KNC Leader: Syrian Kurds are Disappointed by PYD’s Actions,” Abdülhekim Beşar’la Söyleşi, Rudaw, 1 Ağustos 2012, 
    Erişim tarihi: 5 Mart 2015, 
     http://www.rudaw.net/english/interview/5030.html. 
36 Human Rights Watch, Under Kurdish Rule: Abuses in PYD-Run Enclaves of Syria, Haziran 2014, Erişim tarihi: 10 Mart 2015, 
     http://www.hrw.org/news/2014/06/18/syria-abuseskurdish-run-enclaves. 
37 “PYD’den Rakiplerine Engel,” Al Jazeera, 25 Nisan 2014, Erişim tarihi: 3 Mart 2015, 
     http://www.aljazeera.com.tr/haber/pydden-rakiplerine-engel. 
38 Human Rights Watch, Under Kurdish Rule, 44-49. 
39 “Kürt Aydınların PYD İsyanı,” Al Jazeera, 5 Mayıs 2014, Erişim tarihi: 2 Mart 2015, 
     http://www.aljazeera.com.tr/haber/kurt-aydinlarin-pyd-isyani. 
40 Bkz. David L. Phillips, “Remove the PKK From the Terror List,” Huffington Post, 21 Mayıs 2013, Erişim tarihi: 12 Mart 2015, 
     http://www.huffingtonpost.com/david-l-phillips/pkk-terror-group-status_b_3289311.html.   
    “PKK, terör listesinden çıkarılabilir,” Hürriyet, 20 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 10 Mart 2015, 
     http://www.hurriyet.com.tr/avrupa/27038943.asp;    “Fransız Senatör: PKK terör listesinden çıkarılsın,” BestaNûçe, 16 Ocak 2015, Erişim tarihi: 8 Mart 2015, 
     http://www.bestanuce1.com/164681/fransiz-senator-pkk-teror-listesindencikarilsin.
41 Selame Killi, , [Kaidet el-Cihad fi Bilad el-Rafideyn’den DAİŞ’e Kronolojik Analiz], Al-Araby, 9 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 11 Kasım 2014, 
     http://www.alaraby.co.uk/opinion/2014/8/9/.
42 Hasan Ebu-Haniye, , [Ayrışmanın Temelindeki İslam Devleti ve el-Kaide], Arabi21, 17 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 9 Şubat 2015, 
    http://arabi21.com/story/769616/.
43 , [Irak Şam İslam Devleti’nin Kuruluşu], Chahednews, 13 Kasım 2014, Erişim tarihi:15 Aralık 2014, 
    http://chahednews.com/article/37152/.
44 Jessica D. Lewis, Al-Qaeda in Iraq Resurgent: The Breaking the Walls Campaign, Part I, Institute for the Study of War (ISW), 
     Middle East Security Report 14, September 2013, 7-11.
45 Ali Semin, “Irak’ta Anbar Krizi ve Siyasi Denklemin Değişme İhtimali,” BİLGESAM,15 Nisan 2014, Erişim tarihi: 25 Mart 2015, 
     http://www.bilgesam.org/incele/809/-irak%C2%92ta-anbar-krizi-ve-siyasi-denklemin-degisme-ihtimali/#.VR0-747qX2Q.
46 Ahmed Muhammed Ebu Zeyd, [Bağışlardan Petrol Zenginliğine: IŞİD Nasıl Dünyanın En Zengin Terör Örgütü Oldu?], Rcssmideast,
     9 Ekim 2014, Erişim tarihi: 22 Aralık 2014, 
     http://www.rcssmideast.org/Article/2668/%D9%83%D9%8A%D9%81.
47 [Irak Göçmenler Bakanlığı: Irak’ta Göçmen Sayısı 2.6 Milyona Yükseldi], Alnajafnews, 21 Şubat 2015, Erişim tarihi: 21 Şubat 2015, 
     http://alnajafnews.info/?p=120908.
48 [Irak’ta 2014 Yılında Şiddet Kurbanı 11 bin Şehit ve 17 bin Yaralı], Alliraqnews, 29 Aralık 2014, Erişim tarihi:11 Ocak 2015, 
     http://alliraqnews.com/2011-05-01-06-29-29/161337--11-17-2014-.html.
49 [Uzman: Irak’ta IŞİD’e Karşı Savaşa Günlük 24 Milyon Dolar Harcanıyor: Ülkede Fakirlik ve İşsizlik Büyük Oranda Arttı], Ynewsiq, 10 Ağustos 2014, 
    Erişim tarihi: 10 Ocak 2015, 
    http://ynewsiq.com/index.php?aa=news&id22=6536#.U_W_lMV_utY.
50 Ali Semin’in Aralık 2014-Ocak 2015 döneminde Irak’ta gerçekleştirdiği görüşmeler doğrultusunda edindiği bilgiler.
51 [Rapor: IŞİD Petrol Satışından Günlük 2 Milyon Kazanıyor], Al-Quds, 20 Ekim 2014, Erişim tarihi: 20 Aralık 2014, 
     http://www.alquds.co.uk/?p=238216.
52 “Unanimously Adopting Resolution 2199 (2015), Security Council Condemns Trade with Al-Qaida Associated Groups, Threatens Further 
    Targeted Sanctions,” Erişim tarihi: 12 Şubat 2015, 
     http://www.un.org/press/en/2015/sc11775.doc.htm.
53 “Obama: We Will Destroy ISIS,” Readynews, 11 Eylül 2014, Erişim tarihi: 15 Ocak 2015,
     http://readynews.org/11-09-2014/id18322.html.
54 Türkiye İltica Hakkı İzleme Raporu, (Ankara: İnsan Hakları Araştırma Derneği, 2013), 7.
55 Suna G. Ihlamur-Öner, “Türkiye’nin Suriyeli Mültecilere Yönelik Politikası,” Ortadoğu Analiz, Cilt: 6 Sayı 61 (Mart-Nisan 2014): 44.
56 Kemal Kirişci ve Raj Salooja, “Northern Exodus: How Turkey Can Integrate Syrian Refugees,” Foreign Affairs, 16 Nisan 2014, Erişim tarihi: 18 Aralık 2014, 
     http://www.foreignaffairs.com/articles/141186/kemal-kirisci-and-raj-salooja/northern-exodus.
57 Ihlamur-Öner, “Türkiye’nin Suriyeli Mültecilere..,” 44.
58 Murat Erdoğan, “Türkiye’deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum,” HUGO, (Kasım 2014), 13.
59 The Rising Costs of Turkey’s Syrian Quagmire, International Crisis Group, no.220, 30 Nisan 2014, Erişim tarihi: 22 Ocak 2015, 
     http://www. crisisgroup.org/~/media/Files/europe/turkey-cyprus/turkey/230-the-rising-costs-of-turkey-s-syrian-quagmire.
60 Kemal Kirişci, “Syrian Refugees and Turkey’s Challenges: Going Beyond Hospitality,” BROOKINGS, Mayıs 2014, Erişim tarihi: 17 Ocak 2015, 
     http://www.brookings.edu/~/media/research/files/reports/2014/05/12-turkey-syrian-refugees-kirisci/syrian-refugees-and-turkeyschallenges-may-14-2014.pdf.
61 “Türk Kamuoyunun Sığınmacılara Yönelik Bakış Açısı,” EDAM, Ocak 2014, Erişim tarihi: 2 Şubat 2015, 
     http://edam.org.tr/Media/IcerikFiles/12/ EdamAnket2014.1.pdf.
62 Murat Erdoğan, “Türkiye’deki Suriyeliler..” 30.
63 “IŞİD’den Türkiye’ye Süleyman Şah Tehdidi,” Radikal, 22 Mart 2014, Erişim tarihi: 5 Şubat 2015, 
     http://www.radikal.com.tr/dunya/isidden_turkiyeye_suleyman_sah_tehdi.di-1182667. 
64 “Rehineler Serbest, Türkiye IŞİD’e Karşı Koalisyona Katılacak mı?,” BBC, 20 Eylül 2014, Erişim tarihi: 22 Ocak 2015, 
     http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/09/140920_can.li_musul_isid_rehineler_serbest. 
65 “IŞİD Üyeliğine Türkiye’de İlk Tutuklama,” Milliyet, 4 Şubat 2015, Erişim tarihi: 22 Şubat 2015, 
     http://www.milliyet.com.tr/isid-uyeligine-turkiye-de-ilk-gundem-2008407/. 
66 “How Does ISIS Fund Its Reign of Terror?,” Newsweek, 6 Kasım 2014, Erişim tarihi: 14 Ocak 2015, 
     http://www.newsweek.com/2014/11/14/how-does-isis-fund-its-reignterror-282607.html. 


KAYNAKÇA 

Ahmed, Hevidar. “KNC Leader: Syrian Kurds are Disappointed by PYD’s 
Actions.” Abdülhekim Beşar’la Söyleşi, Rudaw, 1 Ağustos 2012, Erişim tarihi: 5 Mart 2015, 
http://www.rudaw.net/english/interview/5030.html. 
[Doha’da http://www.alittihad.ae/details.php?id=86578&y=2013. 

Akın, Arda. “Esad’dan 3 Yeni PKK Kampı.” Hürriyet, 28 Temmuz 2012, Erişim tarihi: 24 Şubat 2014, 
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21086011.asp. 

[el-Anbar Aşiretleri Bağdat Hükümetine Verdiği Sürenin Dolduğunu İlan Etti], Skynewsarabia, 
28 Aralık 2013, Erişim tarihi: 25 Aralık 2014, 
http://www.skynewsarabia.com/web/article/509286/. 


Başer, Hacer. “Moskova’da Suriye İçin Toplandılar.” Anadolu Ajansı, 29 Ocak 
2015, Erişim tarihi: 29 Ocak 2015, 
http://www.aa.com.tr/tr/haberler/457617-moskovada-suriye-icin-toplandilar. 


Dinçer, Osman B. ve Ömer F. Topal. Increasing Violence and Deeping Divisions: Rise of Radical Groups and Iraq’s Uncertain Future. 
Ankara: USAK, Haziran 2014.

Kurulan Suriye Muhalif ve Devrimci Ulusal Koalisyonu’nun Anlaşma Metni], All4syria, 11 Kasım 2012, Erişim Tarihi: 12 Aralık 2014, 
http://all4syria.info/Archive/58917. 


Ebu-Haniye, Hasan. [Ayrışmanın Temelindeki İslam Devleti ve el-Kaide], Arabi21, 17 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 9 Şubat 2015, 
http://arabi21.com/story/769616/. 

Erdoğan, Murat. “Türkiye’deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum.” HUGO, Kasım 2014, Erişim tarihi: 22 Ocak 2015, 
http://www.hugo.hacettepe.edu.tr/HUGO-RAPOR-TurkiyedekiSuriyeliler.pdf. 

“Fransız Senatör: PKK terör listesinden çıkarılsın.” BestaNûçe, 16 Ocak 2015, Erişim tarihi: 8 Mart 2015, 
http://www.bestanuce1.com/164681/fransiz-senator-pkk-teror-listesinden-cikarilsin. 

“Halid Hoca SMDK’nın Yeni Başkanı Seçildi,” Anadolu Ajansı, 5 Ocak 2015, Erişim tarihi: 5 Ocak 2015, 
http://www.aa.com.tr/tr/dunya/445075--halid-hoca-smdknin-baskani-secildi. 

Harari, Michal. “Status Update: Shi’a Militias in Iraq.” Institute for the Study of War (ISW), 16 August 2010, Erişim tarihi: 10 Mart 2015, 
http://www.un.derstandingwar.org/sites/default/files/Backgrounder_ShiaMilitias.pdf. 


“How Does ISIS Fund Its Reign of Terror?.” Newsweek, 6 Kasım 2014, Erişim tarihi: 14 Ocak 2015, 
http://www.newsweek.com/2014/11/14/how-doesisis-fund-its-reign-terror-282607.html. 


Ihlamur-Öner, Suna G. “Türkiye’nin Suriyeli Mültecilere Yönelik Politikası.” Ortadoğu Analiz, Cilt: 6 Sayı 61 (Mart-Nisan 2014): 42-45. 

[Irak Göçmenler Bakanlığı: Irak’ta Göçmen Sayısı 2.6 Milyona Yükseldi], Alnajafnews, 21 Şubat 2015, Erişim tarihi: 21 Şubat 2015, 
http://alnajafnews.info/?p=120908. 

[Irak-Şam İslam Devleti’nin Kuruluşu], Chahed.news, 13 Kasım 2014, Erişim tarihi:15 Aralık 2014, 
http://chahednews.com/article/37152/. 

[Irak’ta 2014 Yılında Şiddet Kurbanı 11 bin Şehit ve 17 bin Yaralı], Alliraqnews, 29 Aralık 2014, Erişim tarihi:11 Ocak 2015, 
http://alliraqnews.com/2011-05-01-06-29-29/161337--11-17-2014-.html.


“IŞİD’den Türkiye’ye Süleyman Şah Tehdidi.” Radikal, 22 Mart 2014, Erişimtarihi: 5 Şubat 2015, 
http://www.radikal.com.tr/dunya/isidden_turkiyeye_suleyman_sah_tehdidi-1182667. 


“IŞİD Üyeliğine Türkiye’de İlk Tutuklama.” Milliyet, 4 Şubat 2015, Erişim tarihi: 22 Şubat 2015, 
http://www.milliyet.com.tr/isid-uyeligine-turkiye-deilk-gundem-2008407/. 

[Irak’ta 2014 Yılı[İslami Direnişçi Asaib el-Hak’ın Siyasi Programı], 
http://ahlualhaq.com/index.php/permalink/3125. html. 


Killi, Selame. [Kaidet el-Cihad fi Bilad el-Rafideyn’den DAİŞ’e Kronolojik Analiz], Al-Araby, 9 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 11 Kasım 2014, 
http://www.alaraby.co.uk/opini.on/2014/8/9/. 

[Kimyasal Silahlar Hakkında Birleşmiş Milletler’in 2118 Sayılı Kararı’nın Tam Metni], State, 27 Kasım 2013, Erişim tarihi: 11 Ocak 2015, 
http://photos.state.gov/libraries/syria/982645/wp-pdfs/SC2118Ar.pdf. 

Kirişci, Kemal ve Raj Salooja. “Northern Exodus: How Turkey Can Integrate Syrian Refugees.” Foreign Affairs, 16 Nisan 2014, Erişim tarihi: 18 Aralık 2014, 
http://www.foreignaffairs.com/articles/141186/kemal-kirisci-and-rajsalooja/northern-exodus. 

Kirişci, Kemal. “Syrian Refugees and Turkey’s Challenges: Going Beyond Hospitality.” BROOKINGS, Mayıs 2014, Erişim tarihi: 17 Ocak 2015, 
http://www.brookings.edu/~/media/research/files/reports/2014/05/12turkey-syrian-refugees-kirisci/syrian-refugees-and-turkeys-challengesmay-14-2014.pdf. 

Knights, Michael. “The Evolution of Iran’s Special Groups in Iraq.” CTC Sentinel, Cilt: 3 Sayı: 11-12 (Kasım 2010): 12-16.

Knights, Michael. “The Iraqi Security Forces: Local Context and the US As.sistance.” The Washington Institute for Near East Policy, 
Haziran 2011, Eri.sis/view/the-iraqi-security-forces-local-context-and-u.s.-assistance. 


“Kürt Aydınların PYD İsyanı.” Al Jazeera, 5 Mayıs 2014, Erişim tarihi: 2 Mart 2015, 
http://www.aljazeera.com.tr/haber/kurt-aydinlarin-pyd-isyani. 


Lasseter, Tom. “Kurds in Iraqi Army Proclaim Loyalty to Militia.” Knight Ridder Newspapers, 28 Aralık 2005, Erişim tarihi: 10 Şubat 2015, 
http://www.rense.com/general69/kirds.htm. 

Lewis, Jessica D. Al-Qaeda in Iraq Resurgent: The Breaking the Walls Cam.paign, Part I. port 14, September 2013. 


[Maliki Ramadi’yi Ziyaret Etti ve Anbar’daki Aşiretlerle Görüştü], Alarabiya, 15 Şubat 2014, Erişim tarihi: 15 Şubat 2015, 
http://www.alarabiya.net/ar/arab-and-world/2014/02/15/. 


[Mela Krikar Irak Kürdistan’ına Girdiği Anda Yakalanacaktır], Elaph, 10 Şubat 2015, Erişim tarihi: 15 Şubat 2015, 
http://www.elaph.com/Web/News/2015/2/981976.html. 


[de Mistura Bütün Tarafların Önerisine Destek Vereceğini Ümit Ediyor], Al-Watan, 11 Şubat 2015, Erişim tarihi: 14 Şubat 2015, 
http://www.alwatan.sy/view.aspx?id=27702. 

Muhammed Ebu Zeyd, Ahmed. [Bağışlardan Petrol Zenginliğine: IŞİD Nasıl Dünyanın En Zengin Terör Örgütü Oldu?], Rcssmideast, 
9 Ekim 2014, Erişim tarihi: 22 Aralık 2014, 
http://www.rcssmideast.org/Article/2668/%D9%83%D9%8A %D9%81. 


“Obama: We Will Destroy ISIS.” Readynews, 11 Eylül 2014, Erişim tarihi: 15 Ocak 2015, 
http://readynews.org/11-09-2014/id18322.html. 


Oğuz, Gamze Türkoğlu. “Suriye’yi İran ve Rusya Ayakta Tutuyor.” Anadolu Ajansı, 30 Aralık 2014, Erişim tarihi: 15 Mart 2015, 
http://www.aa.com.tr/tr/haberler/442974--suriyeyi-iran-ve-rusya-ayakta-tutuyor. 

Phillips, David L. “Remove the PKK From the Terror List.” Huffington Post, 21 Mayıs 2013, Erişim tarihi:12 Mart 2015, 
http://www.huffingtonpost.com/david-l-phillips/pkk-terror-group-status_b_3289311.html. 

“PKK, terör listesinden çıkarılabilir.” Hürriyet, 20 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 10 Mart 2015, 
http://www.hurriyet.com.tr/avrupa/27038943.asp. 


“PYD’den Rakiplerine Engel.” Al Jazeera, 25 Nisan 2014, Erişim tarihi: 3 Mart 2015, 
http://www.aljazeera.com.tr/haber/pydden-rakiplerine-engel.

 [Rapor:IŞİD Petrol Satışından Günlük 2 Milyon Kazanıyor], Al-Quds, 20 Ekim 2014, Erişim tarihi: 20 Aralık 2014, 
http://www.alquds.co.uk/?p=238216. 


“Rehineler Serbest, Türkiye IŞİD’e Karşı Koalisyona Katılacak mı?.” BBC, 20 Eylül 2014, Erişim tarihi: 22 Ocak 2015, 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/09/140920_canli_musul_isid_rehineler_serbest. 


“Resettlement, Humanitarian Admission, and Other Forms of Admission for Syrian Refugees 2013/2014 Pledges,” BMMYK, Şubat 2014, Erişim tarihi: 25 
Ocak 2015, 
http://www.unhcr.org/52d565699.pdf. 


Rêziknama Partiya Yekîtiya Demoqrat (PYD) [PYD Parti Tüzüğü], 2010, 
http://www.pydrojava.net/ku/index.php?option=com_content&view=section&layout=blog&id=24&Itemid=73. 


Semin, Ali. “Maliki’nin İç ve Dış Politikasında Ankara-Tahran Ekseni.” BİLGESAM, 4 Şubat 2013, Erişim tarihi: 10 Şubat 2015, 
http://www.bilgesam.org/incele/1098/-maliki%E2%80%99nin-ic-ve-dis-politikasinda-ankara-tahran-ekseni/#.VPmcTXysWtY. 


Semin, Ali. “Suriye Krizi, PYD ve 2. Cenevre Konferansı.” BİLGESAM, 5 Şubat 2014, Erişim tarihi: 21 Ocak 2015, 
http://www.bilgesam.org/incele/96/suriye-krizi--pyd-ve-2--cenevre-konferansi/#.VSRb1ZPl_HI. 


Semin, Ali. “ABD İşgali Sonrası Irak’ta Milli Güvenliğin Kurumsallaşma Sorunu.” Uluslararası Güvenlik Kongresi Bildiriler Kitabı Cilt II 
(Kocaeli, Nisan 2014), 810-828. 

Semin, Ali. “Irak’ta Anbar Krizi ve Siyasi Denklemin Değişme İhtimali.” BİLGESAM, 15 Nisan 2014, Erişim tarihi: 25 Mart 2015, 
http://www.bilgesam.org/incele/809/-irak%C2%92ta-anbar-krizi-ve-siyasi-denklemin-degismeihtimali/#.VR0-747qX2Q. 


Smyth, Phillip. “Iran’s Afghan Shiite Fighters in Syria.” The Washington Institute for Near East Policy, 3 Haziran 2014, Erişim tarihi: 14 Mart 2015, 
http://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/view/irans-afghan-shiitefighters-in-syria. 

Smyth, Phillip. “The Shiite Jihad in Syria and Its Regional Effects.” The Washington Institute for Near Eastern Policy, Şubat 2015, Erişim tarihi: 10 
Mart 2015, 
http://www.washingtoninstitute.org/uploads/Documents/pubs/PolicyFocus138-v3.pdf. 

“Suriye‘de Seçim Sonuçları Belli Oldu.” Akşam Gazetesi, 4 Haziran 2014, Erişim tarihi: 2 Aralık 2014, 
http://www.aksam.com.tr/dunya/suriyede-secimsonuclari-belli-oldu/haber-313530. 


[Suriye Krizi: Suriye’dekiki Silahlı Grupların Kronolojisi], BBC, 21 Ocak 2014, Erişim tarihi: 21 Aralık 2014, 
http://www.bbc.co.uk/arabic/middleeast/2014/01/131213_syria_rebels_background. 


The Rising Costs of Turkey’s Syrian Quagmire. International Crisis Group,no.220, 30 Nisan 2014, Erişim tarihi: 22 Ocak 2015, 
http://www. crisisgroup.org/~/media/Files/europe/turkey-cyprus/turkey/230-the-rising-costs-ofturkey-s-syrian-quagmire.


“Türk Kamuoyunun Sığınmacılara Yönelik Bakış Açısı.” EDAM, Ocak 2014, Erişim tarihi: 2 Şubat 2015, 
http://edam.org.tr/Media/IcerikFiles/12/EdamAnket2014.1.pdf. 

Türkiye İltica Hakkı İzleme Raporu, Ankara: İnsan Hakları Araştırma Derneği, 2013.

“Unanimously Adopting Resolution 2199 (2015), Security Council Con.demns Trade with Al-Qaida Associated Groups, Threatens Further Targeted 
Sanctions.” Erişim tarihi: 12 Şubat 2015, 
http://www.un.org/press/en/2015/sc11775.doc.htm. 

Under Kurdish Rule: Abuses in PYD-Run Enclaves of Syria. Human Rights Watch, Haziran 2014, Erişim tarihi: 10 Mart 2015, 
http://www.hrw.org/news/2014/06/18/syria-abuses-kurdish-run-enclaves. 

[Uzman: Irak’ta IŞİD’e Karşı Savaşa Günlük 24 Milyon Dolar Harcanıyor: Ülkede Fakirlik ve İşsizlik Büyük Oranda Arttı], Ynewsiq, 
10 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 10 Ocak 2015, 
http://ynewsiq.com/index.php?aa=news&id22=6536#.U_W_lMV_utY. 



***

IRAK VE SURİYE'DEKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ BÖLÜM 7


IRAK VE SURİYE'DEKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ BÖLÜM 7



3.4. IŞİD’e Karşı ABD Liderliğinde Kurulan Uluslararası Koalisyon


  IŞİD’in Musul’u kontrol etmesi ve ülke içerisinde ilerleme kaydetmesinin ardından kentin kuzeybatısındaki Yezidiler’in yaşadığı Sincar’a (Şengal) saldırması ABD’nin bölgede hava operasyonları düzenlemesine yol açmıştır. Sincar ABD’nin Irak’ta IŞİD ile mücadele etmesi açısından adeta bir dönüm
noktası olmuştur. Bu sebeple 4 Ağustos 2014 tarihinde Sincar’ı kontrolüne alan IŞİD’e karşı ABD ilk kez 8 Ağustos’ta hava operasyonu düzenlemiştir.

11 Eylül 2014’de Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde düzenlenen IŞİD terör örgütü ile mücadele toplantısında çekirdek koalisyonun ilk adımı atılmıştır.
15 Eylül’de ise 30 ülkenin dışişleri bakanları Paris’teki toplantıya katılmıştır.

Paris’te kurulan uluslararası koalisyona Fransa, İngiltere, Avustralya, Belçika, Danimarka, Norveç, Kanada ve Almanya katılırken Orta Doğu’dan Mısır,
Irak, Lübnan, Ürdün, Katar, Suudi Arabistan, Umman, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri destek vermiştir. Türkiye ise Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde
yapılan toplantıda oluşturulan IŞİD’e karşı mücadeleyi içeren bildiriye imza atmamış, sadece İncirlik Üssü’nden insani yardım ve lojistik amaçlı uçuşlara
izin vermeyi kabul etmiştir. Ankara, söz konusu koalisyona karşı sergilediği tutuma Musul Başkonsolosluğu’nda rehin alınan 49 diplomatının IŞİD’in elinde
olmasını gerekçe göstermiştir. IŞİD, elindeki Türk rehineleri 20 Eylül’de serbest bırakmıştır.

   <  IŞİD Irak ve Suriye’de günlük 350 bin kapasiteli petrol yataklarına sahiptir. IŞİD sadece Musul bölgesinde yaklaşık 12 Petrol sahasını 
kontrol etmektedir.  >

ABD Başkanı Barack Obama 11 Eylül 2014 tarihinde IŞİD’le mücadeleye yönelik dört boyutlu bir strateji açıklamış, dört boyutta atılacak adımların tek 
hedefinin IŞİD’i önce zayıflatmak, daha sonra tamamen etkisiz hale getirmek olduğunu ifade etmiştir. 

Obama’nın IŞİD’le mücadele stratejisindeki boyutlar:53

• Birinci boyut- IŞİD’e karşı sistematik hava saldırıları.
• İkinci boyut- Sahada teröristlerle mücadele eden güçlere destek.
• Üçüncü boyut- IŞİD’e karşı ekonomik tedbirler, istihbarat paylaşımı ve yabancı savaşçıların katılımının engellenmesi.
• Dördüncü boyut- IŞİD’in tehdit ettiği Müslümanlara ve Hıristiyan azınlıklara insani yardım sağlanması.

Obama’nın dört boyutlu bu stratejisiyle birlikte koalisyona katılan ülkeler, Irak’ta IŞİD’le mücadele eden Peşmerge gücüne ve Irak ordusuna silah, askeri
malzeme ve eğitim desteği sağlamıştır. Uluslararası koalisyona katılan ülkeler 19 Eylül’de Irak’ta ve 23 Eylül’de Suriye’de operasyonlara başlamıştır. Amerikan
Merkez Komutanlığı’ndan (CENTCOM) yapılan açıklamaya göre, Eylül 2014-Ocak 2015 döneminde Irak ve Suriye’de IŞİD hedeflerine 2 binden fazla hava 
operasyonu düzenlenmiş ve yaklaşık bir milyar dolar harcanmıştır.

IŞİD’İN YAYILMASI VE GÜÇLENMESİ  GENEL TESPİTLER., 

• İlk aşamada Irak’ta el-Kaide’nin bir uzantısı olarak kurulan, 2006’dan itibaren “Irak İslam Devleti”, 2013’ten itibaren Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) 
 ismini kullanan örgüt güçlendikten ve Suriye’ye doğru yayıldıktan sonra el-Kaide ile bağlarını koparmış ve müstakil hareket etmeye başlamıştır.
• IŞİD’in ortaya çıkışı Esed rejiminin Batılı ülkeler nezdindeki imajını nispeten düzeltirken Irak’ta Şii karşıtlığına dayalı söylemlerle hareket etmesi 
Şii-Sünni ayrışmasını derinleştirmiştir.
• IŞİD başta Musul olmak üzere Sünni Arap bölgelerini istila ederek bu bölgelerde ciddi bir demografik değişime neden olmuştur.
• IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinden itibaren yaklaşık 300 bin Türkmen ülke içerisinde yerlerinden olmuş, 3 bin Türkmen ailesi ülkeyi terk ederek Türkiye 
ve İran’a kaçmış, 500 Türkmen hayatını kaybetmiştir. IŞİD’in faaliyet alanını genişletmesiyle bölgelerini terk etmek zorunda kalan Türkmenler, 
Coğrafi olarak Arap ve Kürt bölgeleri arasında sıkışmıştır.
• IŞİD Irak’ta Musul bölgesinde Suriye’de ise Deyrizor ve Haseke bölgelerindeki petrol sahalarının bir bölümünü elinde tutmaktadır.
• ABD, IŞİD’le mücadeleye yönelik dört boyutlu bir strateji açıklamış, dört boyutta atılacak adımların nihai hedefinin IŞİD’i önce zayıflatmak, daha 
sonra tamamen etkisiz hale getirmek olduğunu ifade etmiştir.
• IŞİD, Türkiye’nin istikrarını bozucu terörist eylemlerde bulunabilir. IŞİD’e katılmış Türk uyruklu militanların Türkiye’ye dönünce benzer faaliyetlere 
yönelme ihtimali vardır.*
• Türkiye’nin IŞİD’in tüm dünyada yadırganan gayrı insani uygulamalarına karşı çıkmasından daha tabi bir şey yoktur. Türkiye’nin, sınırlarının ötesinde 
yürüttüğü faaliyetler göz önünde bulundurulduğunda IŞİD’e müsamaha ile bakması mümkün değildir.

*IŞİD’in Türkiye’deki faaliyetleriyle ilgili ayrıntılar için bkz. Ek-2: IŞİD’in Türkiye’deki Faaliyetleri 


SONUÇ 

ABD sonrası Irak’ta Maliki’nin Şii eksenli politikaları ve giderek otoriterleşmesinin yol açtığı krizler, Suriye’de ise iç savaşın uzaması ve el-Kaide bağlantılı grupların örgütlenmesi bölgede tehlikeli bir güç boşluğu meydana getirmiştir. Bu kaos ortamında başta IŞİD olmak üzere el-Kaide bağlantılı örgütler ve PKK/KCK bölge güvenliğini ve Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit eden önemli dinamiklere dönüşmüştür. Suriye iç savaşının yol açtığı sığınmacılar meselesi ise Türkiye açısından giderek ağırlaşan bir külfet halini almıştır. Türkiye, ABD ile ilişkilerin zedelendiği ve AB üyelik sürecindeki ivmenin kaybedildiği bu dönemde Irak-Suriye hattındaki gelişmelerle birlikte Orta Doğu’da zemin kaybetmektedir.

Irak’taki mezhepsel gerilimden beslenerek ortaya çıkan ve Suriye’ye yayılan IŞİD, bu iki ülkede belirli bölgelerdeki fiili hâkimiyetini sürdürmekte, Batılı
ülkelerde Esed rejimiyle diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi yönünde oluşan kamuoyunu güçlendirmekte ve Türkiye’yi Suriye’deki tutumunda yalnızlaştırmaktadır.
Irak ve Suriye’deki güç boşluğu bu ülkelerde PKK/KCK’nın daha rahat faaliyet göstermesine yol açmakta ve bölge genelinde Kürk kökenli siyasi beklentileri artırmaktadır. Çözüm sürecini Suriye’deki PYD yapılanmasını tahkim etmek için kullanan terör örgütü, Türkiye’den dağa çıkardığı çocuk ve gençleri PYD saflarında savaşmak için bu ülkeye götürmeye devam etmekte, IŞİD’le mücadele adı altında Batılı ülkeler nezdinde sempati kazanmaktadır.
Bu çerçevede Türkiye’nin kendi sınırları içindeki Kürt sorununu çözmek ve örgütü silahsızlandırmak amacıyla başlattığı çözüm süreci daha büyük engellerin
yer aldığı bir ortamda sürdürülmektedir.

IŞİD ve PKK/KCK tehditleri birlikte düşünüldüğünde Suriye ve Irak sınırlarının güvenliğinin artırılmasının öncelikli olarak ele alınmasının gerekli olduğu değerlendirilmektedir. Bu konjonktürde Türkiye’nin Irak’ta iktidara gelen Abadi hükümetiyle birlikte Bağdat merkezi yönetimiyle ilişkilerini geliştirmesi
önem arz etmektedir. Bağdat merkezi yönetimiyle ilişkilerin olumlu seyretmesi, Türkiye’nin IŞİD krizinin ardından Irak’ta farklı bölgelere dağılan
Türkmenlerin asimilasyonunun engellenmesi için gerektiğinde girişimlerde bulunmasını mümkün kılabilecektir. Benzer şekilde, Türkiye’nin krizin seyrine
etki edebilmesi açısından Suriye iç savaşının çözümü doğrultusundaki uluslararası girişimlerin dışında kalınmamasının faydalı olacağı ifade edilebilir.
Bu kapsamda Türkiye’nin PYD’ye karşı tutumunun bütün Suriye Kürtlerine karşı olmadığının vurgulanması, PYD’nin Suriye Kürtlerini temsil etmediğinin
altının çizilmesi terör örgütünün bu ülkedeki faaliyetlerinin meşruiyet kazanmasının engellenmesi için elzemdir.

Irak ve Suriye’deki mevcut şartlar göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin tek başına hareket etmesi halinde bölgedeki etkinliğinin sınırlı kalacağını 
hatırdan çıkarmamak uygun olacaktır. Türkiye’nin Orta Doğu’da insan hakları ve demokrasi ilkelerinin ihyası ve öne çıkarılması yönündeki genel görüşünü
uluslararası toplumla birlikte ve uyum halinde gerçekleştirmeye çalışmasının daha ihtiyatlı bir hareket tarzı olacağı şüphesizdir. Bu genel görüşe gölge 
düşürecek politikaların Türkiye’nin istikameti hakkında şüphelere yol açacağı aşikârdır. Böyle bir durumun ise Türkiye’yi gerek uluslararası alanda gerek
bölgesinde yalnızlaştırabileceği değerlendirilmektedir.

EK - 1 

TÜRKİYE’YE SURİYELİ SIĞINMACI AKINI 

Suriye’den Türkiye’ye sığınmacı akını, Nisan 2011’de çatışmalardan kaçan Suriyelilerin sığınma talebinde bulunmasıyla başlamıştır. İlk etapta Suriye’de
yaşanan krizin kısa sürede sona ereceği ve sığınmacıların ülkelerine döneceği beklenmiş, ancak bu beklenti gerçekleşmemiş ve Suriyeli sığınmacı akını
devam etmiştir. Türkiye, bu süreçte çatışmalardan kaçan Suriyeliler için “açık kapı” politikası uygulamış ve sığınmacıların geçici olarak barınması için yerleşim
yerleri kurmaya başlamıştır. İç savaşın şiddetlenmesiyle Türkiye’ye sığınan Suriyeli sayısında belirgin bir artış gerçekleşmiş, Mart 2015’e gelindiğinde
resmi rakamlara göre 1 milyon 700 bin, sivil toplum kuruluşlarının raporlarına göre ise 2 milyonun üzerinde Suriyelinin Türkiye’ye sığındığı tespit edilmiştir. Türkiye, açık kapı politikasıyla kabul ettiği Suriyelilerin ihtiyaçları için bütün imkânlarını seferber etmiş, 2015’e gelindiğinde yapılan harcamalar toplamda 5 milyar doları aşmıştır. Resmi harcamalar dışında, Türkiye menşeli sivil toplum kuruluşları da sığınmacılara 700 milyon dolar civarında destek sağlamıştır.

Sığınmacıların Statüsü

Türkiye’deki Suriyelilerin statüsüne ilişkin ciddi bir belirsizlik olduğu görülmektedir. İlgili yayınlarda ve literatürde Türkiye’deki Suriyeliler için misafir,
mülteci, sığınmacı, göçmen gibi farklı tanımlamalar görmek mümkündür. Ancak bu kavramların hukuki anlamları birbirinden farklı olup, her kavramın
karşılığı olan statüye göre elde edilen haklar da değişmektedir. Bu nedenle sığınmacı ve mülteci arasındaki temel farkları ortaya koymak faydalı olacaktır.
Sığınmacılar kapıdan çevrilememekte, ihtiyaçları karşılanmakta, iade edilememekte, fakat kamplarda bekletilmektedir. Mülteci statüsündekilere ise
bunlara ilaveten oturma ve çalışma izni verilmektedir. Ayrıca mülteciler sosyal haklardan da yararlanabilmektedir. Bu konudaki karışıklığın temel sebebi
Türkiye’de sığınma hakkını kapsamlı biçimde düzenleyen yasal bir mevzuatın olmamasıdır.54

Türkiye, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi’ne taraftır. Ancak bu Sözleşme’yi “coğrafi sınırlama” çekincesi
ile kabul ettiğinden, Avrupa dışından gelip iltica talep edenlere “mülteci” statüsü tanımamakta, Avrupa dışından gelenlere sadece “geçici sığınma”
koruması sağlamaktadır. Türkiye, bu çerçevede Suriyeli sığınmacılara mülteci statüsü vermemiş, Suriyeliler için “misafir” ifadesini kullanmayı tercih
etmiştir. Bu ifadenin hukuki bir karşılığı bulunmadığı için Suriyeliler, Ekim 2011’den itibaren İçişleri Bakanlığı’nın 1994 Yönetmeliği’nin 10. maddesi
uyarınca “geçici koruma statüsüne” alınmıştır. Suriyelilerin durumuna ilişkin ilk hukuki düzenleme 30 Mart 2012 tarihli, 62 sayılı “Türkiye’ye Toplu Sığınma
Amacıyla Gelen Suriye Arap Cumhuriyeti Vatandaşlarının ve Suriye Arap Cumhuriyetinde İkamet Eden Vatansız Kişilerin Kabulüne ve Barındırılmasına
İlişkin Yönerge” olmuştur. Bu yönerge ile Suriyelilerin “geçici koruma” altında oldukları kabul edilmiştir. Uluslararası standartlarla asgari ölçüde de
olsa uyumlu olan bu uygulama, açık kapı politikası, geri dönmede zorlama yapılmaması, bireysel statünün belirlenmemesi, kamplarda barınma ve temel
hizmetlerin sunulmasını ihtiva etmektedir.55

Türkiye, Suriyeli sığınmacıların statüsündeki belirsizliği gidermek maksadıyla Nisan 2013’te 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nu
çıkarmıştır. Nisan 2014’te yürürlüğe giren kanun, Türkiye’de bulunan mültecilerin hukuki statüsünü açıklığa kavuşturacak bazı maddeler içermektedir.
Ekim 2014’te bu kanuna dayanarak sığınmacılar için Geçici Koruma Yönetmeliği çıkarılmıştır. Yönetmelik, Türkiye’de kendilerine “geçici koruma statüsü” verilen Suriyelilerin bağlı oldukları geçici koruma rejimine bir düzenleme getirmiş, Suriyeli sığınmacıların yasal statüleri, hakları ve alacakları sosyal yardımları netleştirmiştir.56

Sığınmacıların Kaydedilmesi 

Türkiye’de Suriyeli sığınmacılarla ilgilenmesi için Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş görevlendirilmiş, alanda “T.C. Başbakanlık Suriyeli Sığınmacılar
Genel Koordinatörlüğü” oluşturmuştur. 20 Eylül 2012 tarihli Başbakanlık Genelgesi’yle de “Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacılar konusunda
kamu kurumları arasındaki her türlü konunun koordinasyonuyla ilgilenmek üzere” Gaziantep’te görev yapmak üzere bir Koordinatör Vali atanmıştır. Bu
koordinasyon çabalarına rağmen, Türkiye’nin “açık kapı” politikasının zamanla adeta “açık sınır” haline dönüşmesi neticesinde sınırları geçerek giriş
yapan Suriyelilerin kayıtlarını tutmak zorlaşmıştır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) Suriyeli sığınmacılar için yürüttüğü
kayıt ve statü belirleme uygulamasını durdurmasıyla Türkiye’de kampların hazırlanması ve koordinasyonunu Afet ve Acil Durum Koordinasyon Başkanlığı
(AFAD) ve Kızılay üstlenmiştir. Sığınmacıların kayıt işlemleri ve kimlik dağıtımı ise Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Ancak kayıt
işlemleri henüz merkezi hale getirilememiştir.57

Suriyeli sığınmacıların %13-14’ü 10 ildeki 22 kampta yaşamakta, ama asıl büyük kitle yani en az 1,4 milyonu kamplar dışında yaşamaktadır. Kamplar Adana, Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Mardin, Osmaniye ve Şanlıurfa’da bulunmaktadır. Kamplar dışında en yüksek sayıda Suriyelinin yaşadığı şehir yaklaşık 330 bin kişi ile İstanbul’dur. İstanbul’dan sonra 253 bin kişi ile Gaziantep, 240 bin kişi ile Şanlıurfa, 204 bin kişi ile Hatay gelmektedir. Kilis 86 bin, Mardin 78 bin, Adana 61 bin ve Kahramanmaraş 60 bin Suriyeliye ev sahipliği yapmaktadır. Bu iller dışında Türkiye’nin diğer 11 ilinde ise 10-50 bin arası Suriyelinin yaşadığı tahmin edilmektedir. 5 Kasım 2014 tarihli verilere göre Türkiye’de bulunan 1 milyon 600 bin civarındaki Suriyeliden 1 milyon 97 bini kayıt altına alınmıştır. Bu sayı, 500 bin üzerindeki Suriyelinin Kasım 2014 başlarında henüz kayıt altına alınmadığını,
kayıt altına alınanların oranının %68 düzeyinde kaldığını ve %32 oranında açık olduğunu göstermiştir. Suriyelilerin başlangıçta kısa zamanda geri dönecekleri
farz edilerek kayıt işlemlerinin gereksiz görülmesi ve sığınmacı akınının sürekli artmasının bu açıkta etkili olduğu değerlendirilmektedir.58

Sığınmacıların Temel Sorunları

-Barınma

Gelir durumu ile doğru orantılı olan barınma konusu, sığınmacıların sosyoekonomik koşullarına göre değişmektedir. Türkiye’de sığınmacılar kalacakları konutları kendi imkânları ile temin etmektedir. Suriye’de maddi durumu iyi olan ve bu imkânlarını Türkiye’ye taşıyabilenler satın alma veya kiralama yoluyla rahat bir şekilde ikamet etmektedir. Ancak tüm mal varlığını Suriye’de bırakan veya maddi durumu yetersiz olan sığınmacılar Türkiye’de oldukça kötü koşullarda barınmaya devam etmektedir.59

AFAD tarafından yapılan araştırmalar kamp dışında yaşayan sığınmacıların, kamplarda yaşayanlara göre temel gereksinimlere daha fazla ihtiyaç 
duyduğunu göstermektedir. Kamp dışındaki sığınmacıların %81’i ısınma kaynağının yetersiz olduğunu ifade etmiştir. Soğuk kış günlerine rağmen sığınmacıların konutlarının yarıya yakınında ısıtıcı yoktur. Bu yüzden kış ayları sığınmacılar için oldukça zor geçmektedir. Özellikle sınırdaki şehirlerde yoğun talep nedeniyle konut kiraları yükselmiştir. Kilis ve sınırdaki diğer şehirlerde kira fiyatlarında %100’e varan artışlar yaşanmıştır. Bundan dolayı barınma için
uygun olmayan bodrumlar, depolar vb. ek mekânlar da sığınmacılar tarafından kiralanmaktadır. Kamp dışındaki sığınmacıların yaşadığı konutlardaki
temel ihtiyaç malzemelerinin niteliksel ve niceliksel olarak ciddi eksiklikleri bulunmaktadır. Barınma olanakları açısından diğer temel sorunlar; çok sayıda
sığınmacının küçük konutlarda bir arada yaşaması, banyo ve lavabo yetersizliği, temizlik koşulları, kontratsız kiralamadan kaynaklanan sıkıntılar ve yetersiz 
ev eşyaları olarak özetlenebilir.

-Dil ve İletişim

   Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların en temel sorunlarından biri de Türkçe bilmemeleridir. Türkmen kökenliler hariç sığınmacıların önemli bir kısmı
Türkçe konuşamamakta ve en temel ihtiyaçlarını dahi ifade edememektedir. Sığınmacılar dil bilmedikleri için başta sağlık konusu olmak üzere resmi işlemlerde nereye başvuracaklarını da bilememektedir. Bu duruma sosyo-kültürel farklılıklardan kaynaklanan uyum problemleri de eklenince sorun daha
da büyümekte ve basit anlaşmazlıklarda bile uzlaşma sağlanamamaktadır. Bu konuda devletin ve STK’ların çalışmalarının yetersiz kaldığı veya çok yavaş
işlediği gözlenmektedir. Dil öğrenemeyen sığınmacılar, kendileri için mevcut olan hizmetlere nerede ve nasıl erişim sağlayacakları ile ilgili bilgiden ve 
bilgilendirmeden yoksun kalmaktadır.

-Sağlık

   Türkiye’deki kamplarda kalan tüm sığınmacıların tıbbi tedaviye ücretsiz erişim imkânı vardır. Kamp dışında yaşayan sığınmacılar içinse AFAD tarafından
valiliklere gönderilen “Suriyeli Misafirlerin Sağlık ve Diğer Hizmetleri” konulu genelge ile kayıtlı sığınmacıların sağlık hizmetlerine erişimi konusundaki
sınırlamaları kaldırılmıştır. Eylül 2013’teki genelgeyle bütün sığınmacılar, hastane ve polis tarafından kaydı yapıldıktan sonra sağlık hizmetlerinden
faydalanmaya devam etmiştir.

Kamp dışında yaşayan sığınmacıların sağlık hizmetlerinden yararlanma oranı kampta yaşayanlardan daha düşüktür. Suriyeli sığınmacıların yarıdan fazlası
Türkiye’deki sağlık hizmetlerinden faydalanmıştır. Sığınmacıların %82’si aldığı sağlık hizmetinden memnun kaldığını ifade etmiştir. Sağlık Bakanlığı’nın
verilerine göre Ekim 2014’e kadar 5,5 milyon muayene işlemi gerçekleştirilmiş, 161 bin ameliyat yapılmış ve 32 bin 854 doğum gerçekleştirilmiştir. Ayrıca
hastaneye sevk sayısının 516 bin, hasta yatış sayısının ise 200 bin civarında gerçekleştiği açıklanmıştır.

Sığınmacılarda en sık karşılaşılan sağlık sorunları yüksek ateş, ishal ve cilt problemleridir. Ayrıca sığınmacıların yarıdan fazlasının psikolojik desteğe ihtiyacı
vardır. Sığınmacı çocuklar arasında çocuk felci aşısı olmayanların oranı da oldukça yüksektir. Bu durum diğer çocuklar için ciddi bir tehdit niteliği
taşımaktadır. Kamp dışında yaşayan Suriyeli kadınların gebelik takibi, çocukların aşılanması gibi koruyucu sağlık hizmetlerinden faydalanma oranı da çok
düşüktür. Genç kızların taciz ve istismardan dolayı ruh ve sinir hastalıklarına yakalanma riskinin fazla olduğu görülmektedir. Mağduriyet nedeniyle yapılan
kısa süreli evliliklerin sonrasında fuhşun yaygınlaşmış olması, cinsel yollarla bulaşan hastalıkların artmasını da beraberinde getirmiştir.
Sığınmacıların sağlık hizmetine erişim oranı ise %65 civarındadır. Sağlık hizmetlerine erişim noktasında en önemli problemlerin başında doktorlarla sağlıklı bir iletişim için dil engeli ve tedavi olduğu halde ilaç alamama gelmektedir.
Sığınmacıların %55’i tedavi sonrası ilaç almakta zorlanmaktadır. Düzenli ilaç kullanımı ve takip gerektiren kronik hastalıklarda sağlık hizmetine erişim
imkânı daha da zorlaşmaktadır.

-Eğitim

  Türkiye’de yabancılar dâhil tüm çocukların ilk ve orta öğrenim görme hakkı, kanunlarla koruma altına alınmıştır. Türkiye’de kamp dışında yaşayan sığınmacı
çocuklar devlet okullarına kayıt yaptırabilmektedir. İkamet izni olmayan sığınmacılar ise okullara misafir statüsünde devam edebilmektedir. Buna ek
olarak sığınmacı çocuklar STK’lar veya yerel makamlar tarafından desteklenen, gönüllü Suriyeli öğretmenlerin bulunduğu gayri resmi okullara ve kurslara
da gidebilmektedir. Ayrıca kamplarda Suriye’deki eğitim müfredatını uygulayan ve Arapça eğitim veren okullar da bulunmaktadır.60

Temel ihtiyaçlardan mahrum olan sığınmacıların eğitim konusunu göz ardı ettiği görülmektedir. Türkiye’de bulunan Suriyelilerin % 53’ünden fazlası 18
yaş altındaki çocuk ve gençlerdir. Suriyeli çocukların eğitimi konusunda hem başlangıçta kalıcılığın bu kadar uzayacağı öngörülemediğinden hem de 
eğitim dilinin Türkçe olmasından kaynaklanan sorunlar yaşanmaktadır. Kamplar içinde durum nispeten iyi olsa da genelde okullaşma %15-20 düzeyinde
kalmıştır. Üniversitelerle ilgili olarak ise Yüksek Öğretim Kurumu tarafından alınan karar sonrasında sınırdaki 7 üniversitenin sığınmacıları özel öğrenci
statüsünde kayıt etmesine olanak tanınmıştır. İkamet kaydı dahi olmayan sığınmacıların resmi uygulamalardan habersiz olması da önemli bir engel teşkil
etmektedir. Sığınmacıların büyük kısmının düşük eğitim seviyesine sahip olması, çocuklarının eğitimi noktasında ailelerinin kayıtsız kalmasına neden
olmaktadır. Kamp dışında yaşayan sığınmacıların kamplarda yaşayanlara nazaran eğitim konusunda daha çok problemle karşılaştığı da gözlenmektedir.
Eğitim alanında en temel sorun olarak dil konusu ön plana çıkmaktadır. Dil sorunu %33 oranında eğitim için önemli bir engel teşkil ederken, kırtasiye
ihtiyaçları %18 ile bir diğer sorun olarak görülmektedir. Diploma ve sertifika gibi resmi evraklara iç savaş şartları sebebiyle ulaşılamaması da aksaklıklara
neden olmaktadır. Sığınmacı çocuklara karşı okul ortamında dışlama, yok sayma ve aşağılama gibi durumlarla da sıkça karşılaşılmaktadır. Sığınmacıların
önemli bir kısmının kalıcı olacakları varsayıldığında eğitim alanında teşvik edici adımların bir an önce atılması ve bu konuda ileriye dönük stratejilerin
hazırlanması elzemdir.

-İstihdam

Türkiye’deki yabancıların çalışmalarını izne bağlayan ve yabancılara verilecek çalışma izinleri ile ilgili esasları belirleyen 4817 sayılı Yabancıların Çalışma
İzinleri Hakkında Kanun gereğince Suriyelilerin bir işveren yanında işçi olarak veya kendi işyerlerini açarak çalışmaya başlamadan önce izin almaları
gerekmektedir. Sığınmacıların çalışma izinleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından belli değerlendirmeler neticesinde verilmekte veya 
reddedilmektedir.

Buna rağmen sığınmacıların büyük bir kısmının hem çalışma izni olmadan hem de sigortasız çalıştığı bilinmektedir. 30 Ocak 2013’te Gaziantep’teki
bir fabrikada meydana gelen patlamada iki Suriyelinin hayatını kaybetmesi sonrasında sığınmacılara ilişkin çalışma izni süreci başlatılmıştır.
Emniyet’in ikamet izni verdiği Suriye uyruklu yabancıların çalışma izni alabilmesi kolaylaştırılmıştır. İlgili bakanlığın yürüttüğü çalışmalar çerçevesinde
sığınmacılara verilen çalışma izni süresi ikamet izni sürelerini aşmayacak olup, durumu uygun bulunan Suriyeliler değerlendirme kriterlerine tutulmadan
çalışma izni alabilmektedir. Suriyelilerin çalışma izni başvurularını kolaylaştırmak için diğer yabancılar için aranan kriterlerin de aranmadığı gözlenmektedir.

Suriyelilerin büyük bir kısmının Türkiye’ye kaçak yollarla girmiş olması, ikamet izinlerinin bulunmaması, istihdam edildikleri sektörlerin geçici işlerden
oluşması, işverenlerin ucuz emek talebi, çalışma izni almanın külfetli olması, sığınmacıların yasal prosedürlerden habersiz olması bu konudaki başlıca
problemler olarak öne çıkmaktadır. Bir diğer önemli sorun da sığınmacıların piyasanın oldukça altında ücretlerle ucuz iş gücü olarak çalıştırılmasıdır. 

Sığınmacılar tarım, inşaat, tekstil ve endüstriyel sektörlerde ucuz iş gücü olarak çalıştırılmaya devam etmektedir. Suriyeli sığınmacıların meslek dağılımına
bakıldığında erkeklerin %18’inin kadınların ise %87’sinin herhangi bir mesleğinin olmadığı bilinmektedir. Genel olarak sığınmacıların çok küçük bir kısmının profesyonel meslek sahibi olduğu görülmektedir. Bundan dolayı geçimini sağlamak zorunda olan sığınmacılar bulabildikleri her türlü işte ücrete
bakmadan çalışmaktadır. Sığınmacıların her türlü işte düşük ücretle ve sigortasız çalışması, iş gücünü ve ücret seviyesini olumsuz etkilemiştir. 
Bu durum da yerel halkta endişeye neden olmaktadır.61 
Bu noktada sığınmacıların istihdamı konusunda gerekli düzenlemelerin bir an önce yapılması önem arz etmektedir.


8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***