bilgesam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bilgesam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Eylül 2018 Salı

IRAK VE SURİYE'DEKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ BÖLÜM 8



IRAK VE SURİYE'DEKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ BÖLÜM 8


Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’ye Etkileri

-Toplumsal Etkiler

Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar açık bir şekilde topluma uyum sorunu yaşamaktadır. Sığınmacılar ile yerel halk arasında farklı dil, kültür ve yaşam
tarzından kaynaklanan sorunlar yerel halkın tepkisinin en önemli nedenleri olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca, çok eşliliğin ortaya çıkması, buna bağlı boşanmaların artması, kadın ve çocuk istismarının yaşanması, bazı şehirlerde etnik ve mezhepsel kutuplaşmaları körüklemesi ve çarpık yapılaşma ortaya
çıkan toplumsal etkiler arasında gösterilebilir. Ayrıca sınırdaki illerde “Suriyeli gelin” meselesi yüzünden boşanmalar da artmış durumdadır. Araştırmalara
göre sınır illerindeki boşanmaların yaklaşık %20’si Suriyeliler nedeniyle gerçekleşmektedir.

Sığınmacıların yarattığı bir diğer sosyal problem çocuk işçiliğidir. Suriyeli çocuklar çeşitli dükkânlarda çırak ve üretim yapan fabrikalarda ucuz işgücü olarak çalıştırılmaktadır. Bazı sınır illerinde yaşanan bir diğer kaygı demografik değişimin yaşanması ve bunun yarattığı güvensizlik hissidir. Sınırdaki illerde
yaşayan yerel halk, kendi şehirlerinde azınlık durumuna düştükleri hissi içindedir. Suriyeliler sınırdaki şehirlerde hassas demografik yapıyı değiştirmekte,
bu değişim de yerel halk arasında güvensizlik hissi oluşturmaktadır

-Ekonomik Etkiler

Uluslararası toplumun mali yardımlarda yetersiz kaldığı Suriyelilerin tüm ihtiyaçlarının Türkiye tarafından karşılanması, konunun iktisadi boyutunun
gündeme gelmesine neden olmuştur. Nisan 2011-Mart 2015 döneminde Suriyeli sığınmacılara yapılan yardım miktarı 5 milyar doları geçmiştir. Bu rakama,
Suriyeli sığınmacılara sınır ötesinde STK’lar aracılığıyla yapılan yardım eklendiğinde, Türkiye’nin Suriyeliler için yaptığı harcama miktarı daha büyük
bir meblağa ulaşmaktadır. Kamp dışında şehirlerde yaşayan 1 milyondan fazla Suriyelinin devlet bütçesine getirdiği yük konusunda ise kapsamlı bir
araştırma henüz yapılmamıştır.

Suriyelilerin ekonomik alandaki etkilerine genel olarak bakıldığında risk ve fırsatlar iç içe geçmiştir. Suriyeliler genelde Türk ekonomisine özelde ise yerel
ekonomiye belli açılardan etki etmektedir. Sığınmacıların şehirlerde yol açtığı ortak etki kiraların artışıdır. Bu durum ev sahipleri açısından fırsat niteliğindeyken, kiracılar için sıkıntı oluşturmaktadır. Ayrıca sınır illerinde hayat pahalılığı da ortaya çıkmıştır. Talep arttıkça temel gıda maddeleri, ev fiyatları
yükselmiştir. Bu nedenlerle sınır illerinde enflasyon oranı, Türkiye ortalamasının üzerinde çıkmaktadır. Makroekonomik açıdan bakıldığında, Suriyelilerin
genel bütçe ve işsizlik rakamlarına da etkisi olduğu görülmektedir. İç savaş öncesinde de sınır illerinde görülen kaçakçılığın kriz ile beraber miktarı ve
boyutu artmıştır. Suriyelilerin sanayide, tarımda ve küçük çaplı işletmelerde kaçak yollarla ucuz işgücü olarak çalıştırılması da yerel halkta tepkiye neden
olmaktadır. Yerel halk iş fırsatlarının ellerinden alındığı şeklinde bir düşünceye sahiptir. Türk toplumunun özellikle ekonomiye gelen yükü önemsediği
anlaşılmaktadır. Hacettepe Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre halkın % 70’i, Türk ekonomisinin sığınmacılardan dolayı zarar gördüğü
görüşündedir. Bunu takiben % 61’i ise Türkiye’de yoksullar varken Suriyelilere yardım yapılmasına tepki göstermektedir.62

-Güvenlik Etkileri

Türkiye’de Suriyeli sığınmacılar konusunun güvenlik boyutunun ihmal edilmemesi ve dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Suriyeli sığınmacıların oluşturabileceği en ciddi güvenlik riski yerel halk arasında var olan tepkinin bir kışkırtma neticesinde şiddet içeren kitlesel tepkiye neden olmasıdır. 
Ufak çapta asayiş olayları neredeyse bütün sınır illerinde yaşanmaktadır. Mevcut sürecin devamı durumunda Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta 2014 Temmuz
ayında yaşanan olaylar diğer sınır illerinde de görülebilir. Yerel halktan gelen tepkilerin en tehlikeli sonucu ise Suriyelilerin örgütlenerek kendi adalet ve
güvenliklerini sağlama ihtiyacı hissetmesidir. Suriyelilerin örgütlenmesi iki toplumun giderek kutuplaşmasına neden olmaktadır.

Türkiye’deki vatandaşların en büyük korkularından biri kendilerini terör saldırılarına açık hissetmesidir. Suriyeliler arasında Esed rejimine çalışan kişilerin, IŞİD ya da PKK/KCK mensuplarının bulunabileceği, bu kişilerin terör eylemleri yapabileceği yönünde ciddi kaygılar söz konusudur. Cilvegözü ve
Ceylanpınar sınır kapısındaki patlamalar ve Mayıs 2013’de Reyhanlı’daki bombalı saldırılar, sığınmacılarla birlikte gelen yasa dışı grupların, sınır ve iç güvenliğe oluşturduğu tehdide işaret etmektedir. Sığınmacıların karıştığı adli vakaların veya terör eylemlerinin yaşanması ise tüm Suriyelilere bakışı
olumsuz yönde etkileyebilir.

Suriyeli sığınmacıların kenar mahallelerde bir arada yaşamlarını sürdürmesi uyum sürecini zorlaştırmakta ve orta ve uzun vadede güvenlik sorunlarının
doğmasına neden olmaktadır. Sığınmacıların zor koşullar altında yaşıyor olmaları her türlü suç ve şiddet ortamının doğup gelişmesi açısından uygun
şartlara yol açmaktadır. Eğitim almamış, düşük gelir seviyesine sahip, dışlanmışlık hissi içinde kimlik bunalımı yaşayan gençlerin gelecekte pek çok suçun kaynağını oluşturacağı ve yeni güvenlik risklerinin ortaya çıkmasına neden olacağı ifade edilebilir.

EK - 2 

IŞİD’İN TÜRKİYE’DEKİ FAALİYETLERİ.,

   IŞİD’in Irak-Suriye hattında artan etkinliği Türkiye’nin milli güvenliği açısından tehlike arz etmektedir. IŞİD terör örgütü Türkiye’yi militan temin
edebileceği ve lojistik destek alabileceği bir ülke olarak görmektedir. 2013 yılına kadar Türkiye’yi doğrudan hedef alan söylem ve eylemlerden uzak
duran örgüt Irak ve Suriye’de belirli bölgelere fiilen hâkim olduktan sonra Türkiye’yi açıktan tehdit etmeye başlamıştır.63 IŞİD, 11 Haziran 2014 tarihinde
Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’na saldırmış, Başkonsolos ile 48 personeli rehin almıştır. Türk toprağı sayılan konsolosluğu askerî karargâha
dönüştüren örgüt, 49 konsolosluk görevlisini 101 gün rehin olarak tutmuştur.64 

Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinden rahatsız olduğunu dile getiren IŞİD, Türkiye’ye yönelik tehditlerini 2014 yılında artırarak sürdürmüştür. Reyhanlı,
Niğde, Ceylanpınar saldırıları ve Şanlıurfa’da bomba yüklü bir aracın ele geçirilmesinden örgütün Türkiye içinde eylem yapabilme kapasitesine sahip
olduğu anlaşılmaktadır. IŞİD’in Türkiye’deki saldırıları örgütün mezhep temelli çatışmaları Türkiye’ye taşıyacağı yönündeki endişeleri de artırmıştır.
IŞİD saldırıları ve tehditleri sonrasındaki gelişmeler üzerine harekete geçen Türkiye’nin örgüte karşı sıkı tedbirler almaya başladığı görülmektedir. Bu
çerçevede IŞİD’in terör örgütü listesine eklendiği, ABD ve Avrupa Birliği ile işbirliği yapılarak Suriye’ye geçmeye çalışan yabancı militanların gözaltına
alındığı, sınırdaki silah ve mal kaçakçılığını önlemek üzere operasyonlar gerçekleştirildiği gözlenmiştir. Şubat 2015’te Türkiye’de IŞİD’e üyelikten ilk kez
bir Türk vatandaşı tutuklanmıştır.65

IŞİD, Esed rejiminin uluslararası düzeyde yeniden meşruiyet kazanmasına yol açmakta, Türkiye’nin Suriye iç savaşındaki tutumunda yalnızlaşmasına
neden olmaktadır. Batı kamuoyunda Suriye gündeme geldiğinde artık asıl tehdit olarak kendi halkına karşı kimyasal silah kullanan Baas rejimi değil IŞİD
öne çıkmaktadır. Batı kamuoyunda IŞİD’in güçlenmesinin nedenleri arasında savaşçıların Türkiye üzerinden Suriye’ye geçerek örgüte katıldığı iddiaları
sıklıkla dile getirilmektedir. Bu iddialar dile getirilirken, sınırdan geçişlere yönelik yeterli tedbirleri almadığı için Türkiye’ye karşı eleştirel bir dil kullanılmaktadır.
IŞİD, 2013-2014 döneminde Suriye ve Irak’taki etki alanını genişlettikten sonra Türkiye’ye açılan sınır kapılarını ve Türkiye sınırını kontrol etmeye yönelmiştir.
Türkiye IŞİD tehdidi ile birlikte en uzun kara sınırına sahip olduğu güney hattında güvenlik riskleri ile karşı karşıya kalmıştır. IŞİD’in Irak ve
Suriye’de kontrol ettiği bölgelerin çoğu sınırda ya da sınıra yakın bölgelerdedir.

Türkiye-Suriye arasındaki sınır kapılarından bazıları örgütün denetimindedir. Bu durum sınır boyunda kaçakçılık, insan ticareti ve radikalizmin
artışına yol açmıştır.

IŞİD’in ilerleyişinden rahatsız olan Batılı devletler, örgütün Türkiye sınırındaki adımlarını yakından takip etmektedir. Özellikle ABD ve Avrupa Birliği
Türk hükümetinden sınırlardaki denetimi artırmasını talep etmektedir.66 Türkiye de sınır güvenliğini artırmak için irade göstermekte, IŞİD tarafından ele
geçirilen sınır kapıları kapatılmaktadır. Suriye sınırında IŞİD tarafından kontrol edilen Cerablus ve Telabyad’ın karşısında yer alan Karkamış ve Akçakale
sınır kapıları Türkiye tarafından kapatılmıştır. Sınırda IŞİD’in fiilen hâkim olduğu bölgelerin karşısında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından güvenlik önlemleri
alınmaktadır. IŞİD’in saldırı ihtimaline karşı güvenlik güçleri sınır hattındaki devriye görevlerini sıklaştırmış, Gaziantep ve Şanlıurfa’da hâkim
noktalara konuşlandırılan radar üsleri 24 saat alan taraması yapmaya başlamıştır.

IŞİD’e karşı sınırda artırılan önlemlere ek olarak Türkiye içinde de örgüte yönelik operasyonlar gerçekleştirilmektedir.

Savaştığı cepheler artan IŞİD’in daha fazla savaşçıya ihtiyaç duyduğu görülmektedir.

Bu nedenle IŞİD örgüte katılımda geçmişe nazaran daha kolay bir süreç uygulamaktadır. 81 farklı ülkeden katılımın olduğu ve militan sayısının
30 bini aştığı örgütte Türk vatandaşlarının da bulunduğu basına yansımaktadır.

Türkiye açısından asıl tehlikenin IŞİD bünyesindeki Türkiye uyruklu militanların eve dönmesinin ardından ortaya çıkacağı değerlendirilmektedir.
Irak ve Suriye’deki çatışmalarda tecrübe kazanan militanların Türkiye’de de örgütle bağlantılarının devam edeceği ve örgütün hedefleri doğrultusunda terör
eylemlerinde kullanılabileceği öngörülmektedir.


DİPNOTLAR;

1 Terör örgütü 2007’den itibaren Kürdistan Topluluklar Birliği-KCK ismini kullanmaktadır. Ancak genel olarak örgüt kastedildiğinde hala PKK ifadesi 
   kullanıldığından, bu metinde 2007 sonrası dönem için PKK/KCK ifadesi tercih edilmiştir. 2012 yılında Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 
   Van Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011 tarihli aynı yöndeki kararını onayarak KCK’nın PKK ile irtibatlı terörist bir yapılanma olduğuna hükmetmiştir. 
2 PYD: Demokratik Birlik Partisi 
3 Ali Semin, “ABD İşgali Sonrası Irak’ta Milli Güvenliğin Kurumsallaşma Sorunu”,Uluslararası Güvenlik Kongresi Bildiriler Kitabı Cilt II 
   (Kocaeli, Nisan 2014), 818819. 
4 PÇDK: Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi 
5 PJAK: Kürdistan Özgür Yaşam Partisi 
6 ,[Mela Krikar Irak Kürdistan’ına Girdiği Anda Yakalanacaktır], Elaph, 10 Şubat 2015, Erişim tarihi:15 Şubat 2015, 
     http://www.elaph.com/Web/News/2015/2/981976.html. 
7 Tom Lasseter, “Kurds in Iraqi Army Proclaim Loyalty to Militia,” Knight Ridder Newspapers, 28 Aralık 2005, Erişim tarihi: 10 Şubat 2015, 
     http://www.rense.com/general69/kirds.htm. 
8 Lasseter, “Kurds in Iraqi Army...” 
9 Semin, “ABD İşgali Sonrası Irak’ta..,” 819. 
10 [İslami Direnişçi Asaib el-Hak’ın Siyasi Programı], 
    http://ahlualhaq.com/index.php/permalink/3125.html. 
11 Michael Knights, “The Evolution of Iran’s Special Groups in Iraq,” CTC Sentinel, Cilt: 3 Sayı: 11-12 (Kasım 2010): 13.
12 Michal Harari, “Status Update: Shi’a Militias in Iraq,” Institute for the Study of War (ISW), 16 August 2010, Erişim tarihi: 10 Mart 2015, 
     http://www.understandingwar.org/sites/default/files/Backgrounder_ShiaMilitias.pdf.
13 Michael Knights, “The Iraqi Security Forces: Local Context and the US Assistance,” The Washington Institute for Near East Policy, Haziran 2011, 
    Erişim tarihi: 12 Şubat 2015, 
    http://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/view/the-iraqi-security-forces-local-contextand-u.s.-assistance.
14 Knights, “The Iraqi Security Forces: Local Context and the US Assistance,” 2.
15 Ali Semin, “Maliki’nin İç ve Dış Politikasında Ankara-Tahran Ekseni,” BİLGESAM, 4 Şubat 2013, Erişim tarihi: 10 Şubat 2015, 
    http://www.bilgesam.org/incele/1098/-maliki%E2%80%99nin-ic-ve-dis-politikasinda-ankara-tahran-ekseni/#.VPmcTXysWtY. 
16 [el-Anbar Aşiretleri Bağdat Hükümetine Verdiği Sürenin Dolduğunu İlan Etti], Skynewsarabia, 28 Aralık 2013, Erişim tarihi: 25 Aralık 
    2014, http://www.skynewsarabia.com/web/article/509286/. 
17  [Maliki Ramadi’yi Ziyaret Etti ve Anbar’daki Aşiretlerle Görüştü], Alarabiya, 15Şubat 2014, Erişim tarihi:15 Şubat 2015, 
     http://www.alarabiya.net/ar/arab-and-world/2014/02/15/. 
18 Phillip Smyth, “The Shiite Jihad in Syria and Its Regional Effects,” The Washington Institutefor Near Eastern Policy, Şubat 2015, Erişim tarihi: 
    10 Mart 2015, 
    http://www.washingtoninstitute.org/uploads/Documents/pubs/PolicyFocus138-v3.pdf.
19 , [Doha’da Kurulan Suriye Muhalif ve Devrimci Ulusal Koalisyonu’nun Anlaşma Metni], All4syria, 11 Kasım 2012, Erişim Tarihi: 12 Aralık 2014, 
       http://all4syria.info/Archive/58917. 
20 “Halid Hoca SMDK’nın Yeni Başkanı Seçildi,” Anadolu Ajansı, 5 Ocak 2015, Erişim tarihi: 5 Ocak 2015, 
      http://www.aa.com.tr/tr/dunya/445075--halid-hoca-smdknin-baskanisecildi. 
21, 15 Aralık 2013, Erişim tarihi: 25 Aralık 2014, 
      http://www.alittihad.ae/Al-İttihatOldu],[Ahmed Toma Suriye Geçici Hükümeti Başkanı details.php?id=86578&y=2013. 
22 [Suriye Krizi: Suriye’deki Silahlı Grupların Kronolojisi], BBC, 21 Ocak 2014, Erişim tarihi: 21 Aralık 2014, 
    http://www.bbc.co.uk/arabic/middleeast/2014/01/131213_syria_rebels_background. 
23 Ali Semin, “Suriye Krizi, PYD ve 2. Cenevre Konferansı,” BİLGESAM, 5 Şubat 2014, Erişim tarihi: 21 Ocak 2015, 
    http://www.bilgesam.org/incele/96/-suriye-krizi--pyd-ve-2--cenevre-konferansi/#.VSRb1ZPl_HI. 
24 Semin, “Suriye Krizi, PYD..”
25 , [Kimyasal Silahlar Hakkında Birleşmiş Milletler’in 2118 Sayılı Kararı’nın Tam Metni], State, 27 Kasım 2013, Erişim tarihi:11Ocak 2015, 
     http://photos.state.gov/libraries/syria/982645/wp-pdfs/SC2118Ar.pdf.
26 “Suriye‘de Seçim Sonuçları Belli Oldu,” Akşam Gazetesi, 4 Haziran 2014, Erişim tarihi: 2 Aralık 2014, 
     http://www.aksam.com.tr/dunya/suriyede-secim-sonuclari-belli-oldu/haber-313530. 
27 Semin, “Suriye Krizi, PYD..” 
28 [de Mistura Bütün Tarafların  Önerisine Destek Vereceğini Ümit Ediyor], Al-Watan, 11 Şubat 2015, Erişim tarihi:14 Şubat 2015, 
    http://www.alwatan.sy/view.aspx?id=27702. 
29 Gamze Türkoğlu Oğuz, “Suriye’yi İran ve Rusya Ayakta Tutuyor,” Anadolu Ajansı, 30  Aralık 2014, Erişim tarihi: 15 Mart 2015, 
    http://www.aa.com.tr/tr/haberler/442974--suriyeyiiran-ve-rusya-ayakta-tutuyor. 
30 Phillip Smyth, “Iran’s Afghan Shiite Fighters in Syria,” The Washington Institute for Near East Policy, 3 Haziran 2014, Erişim tarihi: 14 Mart 2015, 
     http://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/view/irans-afghan-shiite-fighters-in-syria.
31 Hacer Başer, “Moskova’da Suriye İçin Toplandılar,” Anadolu Ajansı, 29 Ocak 2015, Erişim tarihi: 29 Ocak 2015, 
     http://www.aa.com.tr/tr/haberler/457617--moskovada-suriyeicin-toplandilar.
32 Terör örgütü Suriye’de PYD öncülüğündeki parça örgütlenmesini KCK-Rojava adı altında tasarlamıştır. PYD’nin parti tüzüğü incelendiğinde KCK 
     örgütlenmesi ile organik bir bağa sahip olduğu anlaşılmaktadır. Parti tüzüğünde, PYD’nin Öcalan’ı önder olarak kabul ettiği, demokratik konfederalizm 
     hedefinin Suriye’deki yapılanmasını hayata geçirmeyi amaçladığı, Rojava adı altında KCK’nın bir parçası olduğu, PYD’lilerin “Önder Apo’ya inanmak” 
     şartına bağlı olması gerektiği ve Öcalan’ın serbest bırakılmasına parti hedefleri arasında yer verildiği görülmektedir. 
     Bkz. Rêziknama Partiya Yekîtiya Demoqrat  (PYD) [PYD Parti Tüzüğü], 2010,
     http://www.pydrojava.net/ku/index.php?option=com_content&view=section&layout=blog&id=24&Itemid=73.
33 Arda Akın, “Esad’dan 3 Yeni PKK Kampı,” Hürriyet, 28 Temmuz 2012, Erişim tarihi: 24 Şubat 2014, 
    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21086011.asp. 
34 PKK/KCK ve örgütün siyasi uzantıları Suriye’nin kuzeyini kastederken özellikle “rojava” (batı) ifadesini kullanmakta, örgütün yayın organları, 
    Suriye kuzeyindeki mevcut yer adlarıyla  bir ilişkisi bulunmayan bu ifadeyi yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Örgüt “rojava” ifadesinin 
    kullanılmasını yaygınlaştırarak bu bölgenin Suriye’nin bir parçası değil, KCK örgütlenmesi  çerçevesinde tasarlanan bağımsız devletin batı bölgesi 
    olduğu yönünde bir algı oluşturmaya  çalışmaktadır. Nitekim KCK projesi batıda (rojava) Suriye’nin kuzeydoğusunu, kuzeyde (başur) Türkiye’nin doğu 
    ve güneydoğu bölgelerini, güneyde (başur) Irak’ın kuzeyini ve doğuda  (rojhelat) İran’ın kuzeybatısını kapsamaktadır. 
35 Hevidar Ahmed, “KNC Leader: Syrian Kurds are Disappointed by PYD’s Actions,” Abdülhekim Beşar’la Söyleşi, Rudaw, 1 Ağustos 2012, 
    Erişim tarihi: 5 Mart 2015, 
     http://www.rudaw.net/english/interview/5030.html. 
36 Human Rights Watch, Under Kurdish Rule: Abuses in PYD-Run Enclaves of Syria, Haziran 2014, Erişim tarihi: 10 Mart 2015, 
     http://www.hrw.org/news/2014/06/18/syria-abuseskurdish-run-enclaves. 
37 “PYD’den Rakiplerine Engel,” Al Jazeera, 25 Nisan 2014, Erişim tarihi: 3 Mart 2015, 
     http://www.aljazeera.com.tr/haber/pydden-rakiplerine-engel. 
38 Human Rights Watch, Under Kurdish Rule, 44-49. 
39 “Kürt Aydınların PYD İsyanı,” Al Jazeera, 5 Mayıs 2014, Erişim tarihi: 2 Mart 2015, 
     http://www.aljazeera.com.tr/haber/kurt-aydinlarin-pyd-isyani. 
40 Bkz. David L. Phillips, “Remove the PKK From the Terror List,” Huffington Post, 21 Mayıs 2013, Erişim tarihi: 12 Mart 2015, 
     http://www.huffingtonpost.com/david-l-phillips/pkk-terror-group-status_b_3289311.html.   
    “PKK, terör listesinden çıkarılabilir,” Hürriyet, 20 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 10 Mart 2015, 
     http://www.hurriyet.com.tr/avrupa/27038943.asp;    “Fransız Senatör: PKK terör listesinden çıkarılsın,” BestaNûçe, 16 Ocak 2015, Erişim tarihi: 8 Mart 2015, 
     http://www.bestanuce1.com/164681/fransiz-senator-pkk-teror-listesindencikarilsin.
41 Selame Killi, , [Kaidet el-Cihad fi Bilad el-Rafideyn’den DAİŞ’e Kronolojik Analiz], Al-Araby, 9 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 11 Kasım 2014, 
     http://www.alaraby.co.uk/opinion/2014/8/9/.
42 Hasan Ebu-Haniye, , [Ayrışmanın Temelindeki İslam Devleti ve el-Kaide], Arabi21, 17 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 9 Şubat 2015, 
    http://arabi21.com/story/769616/.
43 , [Irak Şam İslam Devleti’nin Kuruluşu], Chahednews, 13 Kasım 2014, Erişim tarihi:15 Aralık 2014, 
    http://chahednews.com/article/37152/.
44 Jessica D. Lewis, Al-Qaeda in Iraq Resurgent: The Breaking the Walls Campaign, Part I, Institute for the Study of War (ISW), 
     Middle East Security Report 14, September 2013, 7-11.
45 Ali Semin, “Irak’ta Anbar Krizi ve Siyasi Denklemin Değişme İhtimali,” BİLGESAM,15 Nisan 2014, Erişim tarihi: 25 Mart 2015, 
     http://www.bilgesam.org/incele/809/-irak%C2%92ta-anbar-krizi-ve-siyasi-denklemin-degisme-ihtimali/#.VR0-747qX2Q.
46 Ahmed Muhammed Ebu Zeyd, [Bağışlardan Petrol Zenginliğine: IŞİD Nasıl Dünyanın En Zengin Terör Örgütü Oldu?], Rcssmideast,
     9 Ekim 2014, Erişim tarihi: 22 Aralık 2014, 
     http://www.rcssmideast.org/Article/2668/%D9%83%D9%8A%D9%81.
47 [Irak Göçmenler Bakanlığı: Irak’ta Göçmen Sayısı 2.6 Milyona Yükseldi], Alnajafnews, 21 Şubat 2015, Erişim tarihi: 21 Şubat 2015, 
     http://alnajafnews.info/?p=120908.
48 [Irak’ta 2014 Yılında Şiddet Kurbanı 11 bin Şehit ve 17 bin Yaralı], Alliraqnews, 29 Aralık 2014, Erişim tarihi:11 Ocak 2015, 
     http://alliraqnews.com/2011-05-01-06-29-29/161337--11-17-2014-.html.
49 [Uzman: Irak’ta IŞİD’e Karşı Savaşa Günlük 24 Milyon Dolar Harcanıyor: Ülkede Fakirlik ve İşsizlik Büyük Oranda Arttı], Ynewsiq, 10 Ağustos 2014, 
    Erişim tarihi: 10 Ocak 2015, 
    http://ynewsiq.com/index.php?aa=news&id22=6536#.U_W_lMV_utY.
50 Ali Semin’in Aralık 2014-Ocak 2015 döneminde Irak’ta gerçekleştirdiği görüşmeler doğrultusunda edindiği bilgiler.
51 [Rapor: IŞİD Petrol Satışından Günlük 2 Milyon Kazanıyor], Al-Quds, 20 Ekim 2014, Erişim tarihi: 20 Aralık 2014, 
     http://www.alquds.co.uk/?p=238216.
52 “Unanimously Adopting Resolution 2199 (2015), Security Council Condemns Trade with Al-Qaida Associated Groups, Threatens Further 
    Targeted Sanctions,” Erişim tarihi: 12 Şubat 2015, 
     http://www.un.org/press/en/2015/sc11775.doc.htm.
53 “Obama: We Will Destroy ISIS,” Readynews, 11 Eylül 2014, Erişim tarihi: 15 Ocak 2015,
     http://readynews.org/11-09-2014/id18322.html.
54 Türkiye İltica Hakkı İzleme Raporu, (Ankara: İnsan Hakları Araştırma Derneği, 2013), 7.
55 Suna G. Ihlamur-Öner, “Türkiye’nin Suriyeli Mültecilere Yönelik Politikası,” Ortadoğu Analiz, Cilt: 6 Sayı 61 (Mart-Nisan 2014): 44.
56 Kemal Kirişci ve Raj Salooja, “Northern Exodus: How Turkey Can Integrate Syrian Refugees,” Foreign Affairs, 16 Nisan 2014, Erişim tarihi: 18 Aralık 2014, 
     http://www.foreignaffairs.com/articles/141186/kemal-kirisci-and-raj-salooja/northern-exodus.
57 Ihlamur-Öner, “Türkiye’nin Suriyeli Mültecilere..,” 44.
58 Murat Erdoğan, “Türkiye’deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum,” HUGO, (Kasım 2014), 13.
59 The Rising Costs of Turkey’s Syrian Quagmire, International Crisis Group, no.220, 30 Nisan 2014, Erişim tarihi: 22 Ocak 2015, 
     http://www. crisisgroup.org/~/media/Files/europe/turkey-cyprus/turkey/230-the-rising-costs-of-turkey-s-syrian-quagmire.
60 Kemal Kirişci, “Syrian Refugees and Turkey’s Challenges: Going Beyond Hospitality,” BROOKINGS, Mayıs 2014, Erişim tarihi: 17 Ocak 2015, 
     http://www.brookings.edu/~/media/research/files/reports/2014/05/12-turkey-syrian-refugees-kirisci/syrian-refugees-and-turkeyschallenges-may-14-2014.pdf.
61 “Türk Kamuoyunun Sığınmacılara Yönelik Bakış Açısı,” EDAM, Ocak 2014, Erişim tarihi: 2 Şubat 2015, 
     http://edam.org.tr/Media/IcerikFiles/12/ EdamAnket2014.1.pdf.
62 Murat Erdoğan, “Türkiye’deki Suriyeliler..” 30.
63 “IŞİD’den Türkiye’ye Süleyman Şah Tehdidi,” Radikal, 22 Mart 2014, Erişim tarihi: 5 Şubat 2015, 
     http://www.radikal.com.tr/dunya/isidden_turkiyeye_suleyman_sah_tehdi.di-1182667. 
64 “Rehineler Serbest, Türkiye IŞİD’e Karşı Koalisyona Katılacak mı?,” BBC, 20 Eylül 2014, Erişim tarihi: 22 Ocak 2015, 
     http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/09/140920_can.li_musul_isid_rehineler_serbest. 
65 “IŞİD Üyeliğine Türkiye’de İlk Tutuklama,” Milliyet, 4 Şubat 2015, Erişim tarihi: 22 Şubat 2015, 
     http://www.milliyet.com.tr/isid-uyeligine-turkiye-de-ilk-gundem-2008407/. 
66 “How Does ISIS Fund Its Reign of Terror?,” Newsweek, 6 Kasım 2014, Erişim tarihi: 14 Ocak 2015, 
     http://www.newsweek.com/2014/11/14/how-does-isis-fund-its-reignterror-282607.html. 


KAYNAKÇA 

Ahmed, Hevidar. “KNC Leader: Syrian Kurds are Disappointed by PYD’s 
Actions.” Abdülhekim Beşar’la Söyleşi, Rudaw, 1 Ağustos 2012, Erişim tarihi: 5 Mart 2015, 
http://www.rudaw.net/english/interview/5030.html. 
[Doha’da http://www.alittihad.ae/details.php?id=86578&y=2013. 

Akın, Arda. “Esad’dan 3 Yeni PKK Kampı.” Hürriyet, 28 Temmuz 2012, Erişim tarihi: 24 Şubat 2014, 
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21086011.asp. 

[el-Anbar Aşiretleri Bağdat Hükümetine Verdiği Sürenin Dolduğunu İlan Etti], Skynewsarabia, 
28 Aralık 2013, Erişim tarihi: 25 Aralık 2014, 
http://www.skynewsarabia.com/web/article/509286/. 


Başer, Hacer. “Moskova’da Suriye İçin Toplandılar.” Anadolu Ajansı, 29 Ocak 
2015, Erişim tarihi: 29 Ocak 2015, 
http://www.aa.com.tr/tr/haberler/457617-moskovada-suriye-icin-toplandilar. 


Dinçer, Osman B. ve Ömer F. Topal. Increasing Violence and Deeping Divisions: Rise of Radical Groups and Iraq’s Uncertain Future. 
Ankara: USAK, Haziran 2014.

Kurulan Suriye Muhalif ve Devrimci Ulusal Koalisyonu’nun Anlaşma Metni], All4syria, 11 Kasım 2012, Erişim Tarihi: 12 Aralık 2014, 
http://all4syria.info/Archive/58917. 


Ebu-Haniye, Hasan. [Ayrışmanın Temelindeki İslam Devleti ve el-Kaide], Arabi21, 17 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 9 Şubat 2015, 
http://arabi21.com/story/769616/. 

Erdoğan, Murat. “Türkiye’deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum.” HUGO, Kasım 2014, Erişim tarihi: 22 Ocak 2015, 
http://www.hugo.hacettepe.edu.tr/HUGO-RAPOR-TurkiyedekiSuriyeliler.pdf. 

“Fransız Senatör: PKK terör listesinden çıkarılsın.” BestaNûçe, 16 Ocak 2015, Erişim tarihi: 8 Mart 2015, 
http://www.bestanuce1.com/164681/fransiz-senator-pkk-teror-listesinden-cikarilsin. 

“Halid Hoca SMDK’nın Yeni Başkanı Seçildi,” Anadolu Ajansı, 5 Ocak 2015, Erişim tarihi: 5 Ocak 2015, 
http://www.aa.com.tr/tr/dunya/445075--halid-hoca-smdknin-baskani-secildi. 

Harari, Michal. “Status Update: Shi’a Militias in Iraq.” Institute for the Study of War (ISW), 16 August 2010, Erişim tarihi: 10 Mart 2015, 
http://www.un.derstandingwar.org/sites/default/files/Backgrounder_ShiaMilitias.pdf. 


“How Does ISIS Fund Its Reign of Terror?.” Newsweek, 6 Kasım 2014, Erişim tarihi: 14 Ocak 2015, 
http://www.newsweek.com/2014/11/14/how-doesisis-fund-its-reign-terror-282607.html. 


Ihlamur-Öner, Suna G. “Türkiye’nin Suriyeli Mültecilere Yönelik Politikası.” Ortadoğu Analiz, Cilt: 6 Sayı 61 (Mart-Nisan 2014): 42-45. 

[Irak Göçmenler Bakanlığı: Irak’ta Göçmen Sayısı 2.6 Milyona Yükseldi], Alnajafnews, 21 Şubat 2015, Erişim tarihi: 21 Şubat 2015, 
http://alnajafnews.info/?p=120908. 

[Irak-Şam İslam Devleti’nin Kuruluşu], Chahed.news, 13 Kasım 2014, Erişim tarihi:15 Aralık 2014, 
http://chahednews.com/article/37152/. 

[Irak’ta 2014 Yılında Şiddet Kurbanı 11 bin Şehit ve 17 bin Yaralı], Alliraqnews, 29 Aralık 2014, Erişim tarihi:11 Ocak 2015, 
http://alliraqnews.com/2011-05-01-06-29-29/161337--11-17-2014-.html.


“IŞİD’den Türkiye’ye Süleyman Şah Tehdidi.” Radikal, 22 Mart 2014, Erişimtarihi: 5 Şubat 2015, 
http://www.radikal.com.tr/dunya/isidden_turkiyeye_suleyman_sah_tehdidi-1182667. 


“IŞİD Üyeliğine Türkiye’de İlk Tutuklama.” Milliyet, 4 Şubat 2015, Erişim tarihi: 22 Şubat 2015, 
http://www.milliyet.com.tr/isid-uyeligine-turkiye-deilk-gundem-2008407/. 

[Irak’ta 2014 Yılı[İslami Direnişçi Asaib el-Hak’ın Siyasi Programı], 
http://ahlualhaq.com/index.php/permalink/3125. html. 


Killi, Selame. [Kaidet el-Cihad fi Bilad el-Rafideyn’den DAİŞ’e Kronolojik Analiz], Al-Araby, 9 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 11 Kasım 2014, 
http://www.alaraby.co.uk/opini.on/2014/8/9/. 

[Kimyasal Silahlar Hakkında Birleşmiş Milletler’in 2118 Sayılı Kararı’nın Tam Metni], State, 27 Kasım 2013, Erişim tarihi: 11 Ocak 2015, 
http://photos.state.gov/libraries/syria/982645/wp-pdfs/SC2118Ar.pdf. 

Kirişci, Kemal ve Raj Salooja. “Northern Exodus: How Turkey Can Integrate Syrian Refugees.” Foreign Affairs, 16 Nisan 2014, Erişim tarihi: 18 Aralık 2014, 
http://www.foreignaffairs.com/articles/141186/kemal-kirisci-and-rajsalooja/northern-exodus. 

Kirişci, Kemal. “Syrian Refugees and Turkey’s Challenges: Going Beyond Hospitality.” BROOKINGS, Mayıs 2014, Erişim tarihi: 17 Ocak 2015, 
http://www.brookings.edu/~/media/research/files/reports/2014/05/12turkey-syrian-refugees-kirisci/syrian-refugees-and-turkeys-challengesmay-14-2014.pdf. 

Knights, Michael. “The Evolution of Iran’s Special Groups in Iraq.” CTC Sentinel, Cilt: 3 Sayı: 11-12 (Kasım 2010): 12-16.

Knights, Michael. “The Iraqi Security Forces: Local Context and the US As.sistance.” The Washington Institute for Near East Policy, 
Haziran 2011, Eri.sis/view/the-iraqi-security-forces-local-context-and-u.s.-assistance. 


“Kürt Aydınların PYD İsyanı.” Al Jazeera, 5 Mayıs 2014, Erişim tarihi: 2 Mart 2015, 
http://www.aljazeera.com.tr/haber/kurt-aydinlarin-pyd-isyani. 


Lasseter, Tom. “Kurds in Iraqi Army Proclaim Loyalty to Militia.” Knight Ridder Newspapers, 28 Aralık 2005, Erişim tarihi: 10 Şubat 2015, 
http://www.rense.com/general69/kirds.htm. 

Lewis, Jessica D. Al-Qaeda in Iraq Resurgent: The Breaking the Walls Cam.paign, Part I. port 14, September 2013. 


[Maliki Ramadi’yi Ziyaret Etti ve Anbar’daki Aşiretlerle Görüştü], Alarabiya, 15 Şubat 2014, Erişim tarihi: 15 Şubat 2015, 
http://www.alarabiya.net/ar/arab-and-world/2014/02/15/. 


[Mela Krikar Irak Kürdistan’ına Girdiği Anda Yakalanacaktır], Elaph, 10 Şubat 2015, Erişim tarihi: 15 Şubat 2015, 
http://www.elaph.com/Web/News/2015/2/981976.html. 


[de Mistura Bütün Tarafların Önerisine Destek Vereceğini Ümit Ediyor], Al-Watan, 11 Şubat 2015, Erişim tarihi: 14 Şubat 2015, 
http://www.alwatan.sy/view.aspx?id=27702. 

Muhammed Ebu Zeyd, Ahmed. [Bağışlardan Petrol Zenginliğine: IŞİD Nasıl Dünyanın En Zengin Terör Örgütü Oldu?], Rcssmideast, 
9 Ekim 2014, Erişim tarihi: 22 Aralık 2014, 
http://www.rcssmideast.org/Article/2668/%D9%83%D9%8A %D9%81. 


“Obama: We Will Destroy ISIS.” Readynews, 11 Eylül 2014, Erişim tarihi: 15 Ocak 2015, 
http://readynews.org/11-09-2014/id18322.html. 


Oğuz, Gamze Türkoğlu. “Suriye’yi İran ve Rusya Ayakta Tutuyor.” Anadolu Ajansı, 30 Aralık 2014, Erişim tarihi: 15 Mart 2015, 
http://www.aa.com.tr/tr/haberler/442974--suriyeyi-iran-ve-rusya-ayakta-tutuyor. 

Phillips, David L. “Remove the PKK From the Terror List.” Huffington Post, 21 Mayıs 2013, Erişim tarihi:12 Mart 2015, 
http://www.huffingtonpost.com/david-l-phillips/pkk-terror-group-status_b_3289311.html. 

“PKK, terör listesinden çıkarılabilir.” Hürriyet, 20 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 10 Mart 2015, 
http://www.hurriyet.com.tr/avrupa/27038943.asp. 


“PYD’den Rakiplerine Engel.” Al Jazeera, 25 Nisan 2014, Erişim tarihi: 3 Mart 2015, 
http://www.aljazeera.com.tr/haber/pydden-rakiplerine-engel.

 [Rapor:IŞİD Petrol Satışından Günlük 2 Milyon Kazanıyor], Al-Quds, 20 Ekim 2014, Erişim tarihi: 20 Aralık 2014, 
http://www.alquds.co.uk/?p=238216. 


“Rehineler Serbest, Türkiye IŞİD’e Karşı Koalisyona Katılacak mı?.” BBC, 20 Eylül 2014, Erişim tarihi: 22 Ocak 2015, 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/09/140920_canli_musul_isid_rehineler_serbest. 


“Resettlement, Humanitarian Admission, and Other Forms of Admission for Syrian Refugees 2013/2014 Pledges,” BMMYK, Şubat 2014, Erişim tarihi: 25 
Ocak 2015, 
http://www.unhcr.org/52d565699.pdf. 


Rêziknama Partiya Yekîtiya Demoqrat (PYD) [PYD Parti Tüzüğü], 2010, 
http://www.pydrojava.net/ku/index.php?option=com_content&view=section&layout=blog&id=24&Itemid=73. 


Semin, Ali. “Maliki’nin İç ve Dış Politikasında Ankara-Tahran Ekseni.” BİLGESAM, 4 Şubat 2013, Erişim tarihi: 10 Şubat 2015, 
http://www.bilgesam.org/incele/1098/-maliki%E2%80%99nin-ic-ve-dis-politikasinda-ankara-tahran-ekseni/#.VPmcTXysWtY. 


Semin, Ali. “Suriye Krizi, PYD ve 2. Cenevre Konferansı.” BİLGESAM, 5 Şubat 2014, Erişim tarihi: 21 Ocak 2015, 
http://www.bilgesam.org/incele/96/suriye-krizi--pyd-ve-2--cenevre-konferansi/#.VSRb1ZPl_HI. 


Semin, Ali. “ABD İşgali Sonrası Irak’ta Milli Güvenliğin Kurumsallaşma Sorunu.” Uluslararası Güvenlik Kongresi Bildiriler Kitabı Cilt II 
(Kocaeli, Nisan 2014), 810-828. 

Semin, Ali. “Irak’ta Anbar Krizi ve Siyasi Denklemin Değişme İhtimali.” BİLGESAM, 15 Nisan 2014, Erişim tarihi: 25 Mart 2015, 
http://www.bilgesam.org/incele/809/-irak%C2%92ta-anbar-krizi-ve-siyasi-denklemin-degismeihtimali/#.VR0-747qX2Q. 


Smyth, Phillip. “Iran’s Afghan Shiite Fighters in Syria.” The Washington Institute for Near East Policy, 3 Haziran 2014, Erişim tarihi: 14 Mart 2015, 
http://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/view/irans-afghan-shiitefighters-in-syria. 

Smyth, Phillip. “The Shiite Jihad in Syria and Its Regional Effects.” The Washington Institute for Near Eastern Policy, Şubat 2015, Erişim tarihi: 10 
Mart 2015, 
http://www.washingtoninstitute.org/uploads/Documents/pubs/PolicyFocus138-v3.pdf. 

“Suriye‘de Seçim Sonuçları Belli Oldu.” Akşam Gazetesi, 4 Haziran 2014, Erişim tarihi: 2 Aralık 2014, 
http://www.aksam.com.tr/dunya/suriyede-secimsonuclari-belli-oldu/haber-313530. 


[Suriye Krizi: Suriye’dekiki Silahlı Grupların Kronolojisi], BBC, 21 Ocak 2014, Erişim tarihi: 21 Aralık 2014, 
http://www.bbc.co.uk/arabic/middleeast/2014/01/131213_syria_rebels_background. 


The Rising Costs of Turkey’s Syrian Quagmire. International Crisis Group,no.220, 30 Nisan 2014, Erişim tarihi: 22 Ocak 2015, 
http://www. crisisgroup.org/~/media/Files/europe/turkey-cyprus/turkey/230-the-rising-costs-ofturkey-s-syrian-quagmire.


“Türk Kamuoyunun Sığınmacılara Yönelik Bakış Açısı.” EDAM, Ocak 2014, Erişim tarihi: 2 Şubat 2015, 
http://edam.org.tr/Media/IcerikFiles/12/EdamAnket2014.1.pdf. 

Türkiye İltica Hakkı İzleme Raporu, Ankara: İnsan Hakları Araştırma Derneği, 2013.

“Unanimously Adopting Resolution 2199 (2015), Security Council Con.demns Trade with Al-Qaida Associated Groups, Threatens Further Targeted 
Sanctions.” Erişim tarihi: 12 Şubat 2015, 
http://www.un.org/press/en/2015/sc11775.doc.htm. 

Under Kurdish Rule: Abuses in PYD-Run Enclaves of Syria. Human Rights Watch, Haziran 2014, Erişim tarihi: 10 Mart 2015, 
http://www.hrw.org/news/2014/06/18/syria-abuses-kurdish-run-enclaves. 

[Uzman: Irak’ta IŞİD’e Karşı Savaşa Günlük 24 Milyon Dolar Harcanıyor: Ülkede Fakirlik ve İşsizlik Büyük Oranda Arttı], Ynewsiq, 
10 Ağustos 2014, Erişim tarihi: 10 Ocak 2015, 
http://ynewsiq.com/index.php?aa=news&id22=6536#.U_W_lMV_utY. 



***

IRAK VE SURİYE'DEKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ BÖLÜM 7


IRAK VE SURİYE'DEKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ BÖLÜM 7



3.4. IŞİD’e Karşı ABD Liderliğinde Kurulan Uluslararası Koalisyon


  IŞİD’in Musul’u kontrol etmesi ve ülke içerisinde ilerleme kaydetmesinin ardından kentin kuzeybatısındaki Yezidiler’in yaşadığı Sincar’a (Şengal) saldırması ABD’nin bölgede hava operasyonları düzenlemesine yol açmıştır. Sincar ABD’nin Irak’ta IŞİD ile mücadele etmesi açısından adeta bir dönüm
noktası olmuştur. Bu sebeple 4 Ağustos 2014 tarihinde Sincar’ı kontrolüne alan IŞİD’e karşı ABD ilk kez 8 Ağustos’ta hava operasyonu düzenlemiştir.

11 Eylül 2014’de Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde düzenlenen IŞİD terör örgütü ile mücadele toplantısında çekirdek koalisyonun ilk adımı atılmıştır.
15 Eylül’de ise 30 ülkenin dışişleri bakanları Paris’teki toplantıya katılmıştır.

Paris’te kurulan uluslararası koalisyona Fransa, İngiltere, Avustralya, Belçika, Danimarka, Norveç, Kanada ve Almanya katılırken Orta Doğu’dan Mısır,
Irak, Lübnan, Ürdün, Katar, Suudi Arabistan, Umman, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri destek vermiştir. Türkiye ise Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde
yapılan toplantıda oluşturulan IŞİD’e karşı mücadeleyi içeren bildiriye imza atmamış, sadece İncirlik Üssü’nden insani yardım ve lojistik amaçlı uçuşlara
izin vermeyi kabul etmiştir. Ankara, söz konusu koalisyona karşı sergilediği tutuma Musul Başkonsolosluğu’nda rehin alınan 49 diplomatının IŞİD’in elinde
olmasını gerekçe göstermiştir. IŞİD, elindeki Türk rehineleri 20 Eylül’de serbest bırakmıştır.

   <  IŞİD Irak ve Suriye’de günlük 350 bin kapasiteli petrol yataklarına sahiptir. IŞİD sadece Musul bölgesinde yaklaşık 12 Petrol sahasını 
kontrol etmektedir.  >

ABD Başkanı Barack Obama 11 Eylül 2014 tarihinde IŞİD’le mücadeleye yönelik dört boyutlu bir strateji açıklamış, dört boyutta atılacak adımların tek 
hedefinin IŞİD’i önce zayıflatmak, daha sonra tamamen etkisiz hale getirmek olduğunu ifade etmiştir. 

Obama’nın IŞİD’le mücadele stratejisindeki boyutlar:53

• Birinci boyut- IŞİD’e karşı sistematik hava saldırıları.
• İkinci boyut- Sahada teröristlerle mücadele eden güçlere destek.
• Üçüncü boyut- IŞİD’e karşı ekonomik tedbirler, istihbarat paylaşımı ve yabancı savaşçıların katılımının engellenmesi.
• Dördüncü boyut- IŞİD’in tehdit ettiği Müslümanlara ve Hıristiyan azınlıklara insani yardım sağlanması.

Obama’nın dört boyutlu bu stratejisiyle birlikte koalisyona katılan ülkeler, Irak’ta IŞİD’le mücadele eden Peşmerge gücüne ve Irak ordusuna silah, askeri
malzeme ve eğitim desteği sağlamıştır. Uluslararası koalisyona katılan ülkeler 19 Eylül’de Irak’ta ve 23 Eylül’de Suriye’de operasyonlara başlamıştır. Amerikan
Merkez Komutanlığı’ndan (CENTCOM) yapılan açıklamaya göre, Eylül 2014-Ocak 2015 döneminde Irak ve Suriye’de IŞİD hedeflerine 2 binden fazla hava 
operasyonu düzenlenmiş ve yaklaşık bir milyar dolar harcanmıştır.

IŞİD’İN YAYILMASI VE GÜÇLENMESİ  GENEL TESPİTLER., 

• İlk aşamada Irak’ta el-Kaide’nin bir uzantısı olarak kurulan, 2006’dan itibaren “Irak İslam Devleti”, 2013’ten itibaren Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) 
 ismini kullanan örgüt güçlendikten ve Suriye’ye doğru yayıldıktan sonra el-Kaide ile bağlarını koparmış ve müstakil hareket etmeye başlamıştır.
• IŞİD’in ortaya çıkışı Esed rejiminin Batılı ülkeler nezdindeki imajını nispeten düzeltirken Irak’ta Şii karşıtlığına dayalı söylemlerle hareket etmesi 
Şii-Sünni ayrışmasını derinleştirmiştir.
• IŞİD başta Musul olmak üzere Sünni Arap bölgelerini istila ederek bu bölgelerde ciddi bir demografik değişime neden olmuştur.
• IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinden itibaren yaklaşık 300 bin Türkmen ülke içerisinde yerlerinden olmuş, 3 bin Türkmen ailesi ülkeyi terk ederek Türkiye 
ve İran’a kaçmış, 500 Türkmen hayatını kaybetmiştir. IŞİD’in faaliyet alanını genişletmesiyle bölgelerini terk etmek zorunda kalan Türkmenler, 
Coğrafi olarak Arap ve Kürt bölgeleri arasında sıkışmıştır.
• IŞİD Irak’ta Musul bölgesinde Suriye’de ise Deyrizor ve Haseke bölgelerindeki petrol sahalarının bir bölümünü elinde tutmaktadır.
• ABD, IŞİD’le mücadeleye yönelik dört boyutlu bir strateji açıklamış, dört boyutta atılacak adımların nihai hedefinin IŞİD’i önce zayıflatmak, daha 
sonra tamamen etkisiz hale getirmek olduğunu ifade etmiştir.
• IŞİD, Türkiye’nin istikrarını bozucu terörist eylemlerde bulunabilir. IŞİD’e katılmış Türk uyruklu militanların Türkiye’ye dönünce benzer faaliyetlere 
yönelme ihtimali vardır.*
• Türkiye’nin IŞİD’in tüm dünyada yadırganan gayrı insani uygulamalarına karşı çıkmasından daha tabi bir şey yoktur. Türkiye’nin, sınırlarının ötesinde 
yürüttüğü faaliyetler göz önünde bulundurulduğunda IŞİD’e müsamaha ile bakması mümkün değildir.

*IŞİD’in Türkiye’deki faaliyetleriyle ilgili ayrıntılar için bkz. Ek-2: IŞİD’in Türkiye’deki Faaliyetleri 


SONUÇ 

ABD sonrası Irak’ta Maliki’nin Şii eksenli politikaları ve giderek otoriterleşmesinin yol açtığı krizler, Suriye’de ise iç savaşın uzaması ve el-Kaide bağlantılı grupların örgütlenmesi bölgede tehlikeli bir güç boşluğu meydana getirmiştir. Bu kaos ortamında başta IŞİD olmak üzere el-Kaide bağlantılı örgütler ve PKK/KCK bölge güvenliğini ve Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit eden önemli dinamiklere dönüşmüştür. Suriye iç savaşının yol açtığı sığınmacılar meselesi ise Türkiye açısından giderek ağırlaşan bir külfet halini almıştır. Türkiye, ABD ile ilişkilerin zedelendiği ve AB üyelik sürecindeki ivmenin kaybedildiği bu dönemde Irak-Suriye hattındaki gelişmelerle birlikte Orta Doğu’da zemin kaybetmektedir.

Irak’taki mezhepsel gerilimden beslenerek ortaya çıkan ve Suriye’ye yayılan IŞİD, bu iki ülkede belirli bölgelerdeki fiili hâkimiyetini sürdürmekte, Batılı
ülkelerde Esed rejimiyle diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi yönünde oluşan kamuoyunu güçlendirmekte ve Türkiye’yi Suriye’deki tutumunda yalnızlaştırmaktadır.
Irak ve Suriye’deki güç boşluğu bu ülkelerde PKK/KCK’nın daha rahat faaliyet göstermesine yol açmakta ve bölge genelinde Kürk kökenli siyasi beklentileri artırmaktadır. Çözüm sürecini Suriye’deki PYD yapılanmasını tahkim etmek için kullanan terör örgütü, Türkiye’den dağa çıkardığı çocuk ve gençleri PYD saflarında savaşmak için bu ülkeye götürmeye devam etmekte, IŞİD’le mücadele adı altında Batılı ülkeler nezdinde sempati kazanmaktadır.
Bu çerçevede Türkiye’nin kendi sınırları içindeki Kürt sorununu çözmek ve örgütü silahsızlandırmak amacıyla başlattığı çözüm süreci daha büyük engellerin
yer aldığı bir ortamda sürdürülmektedir.

IŞİD ve PKK/KCK tehditleri birlikte düşünüldüğünde Suriye ve Irak sınırlarının güvenliğinin artırılmasının öncelikli olarak ele alınmasının gerekli olduğu değerlendirilmektedir. Bu konjonktürde Türkiye’nin Irak’ta iktidara gelen Abadi hükümetiyle birlikte Bağdat merkezi yönetimiyle ilişkilerini geliştirmesi
önem arz etmektedir. Bağdat merkezi yönetimiyle ilişkilerin olumlu seyretmesi, Türkiye’nin IŞİD krizinin ardından Irak’ta farklı bölgelere dağılan
Türkmenlerin asimilasyonunun engellenmesi için gerektiğinde girişimlerde bulunmasını mümkün kılabilecektir. Benzer şekilde, Türkiye’nin krizin seyrine
etki edebilmesi açısından Suriye iç savaşının çözümü doğrultusundaki uluslararası girişimlerin dışında kalınmamasının faydalı olacağı ifade edilebilir.
Bu kapsamda Türkiye’nin PYD’ye karşı tutumunun bütün Suriye Kürtlerine karşı olmadığının vurgulanması, PYD’nin Suriye Kürtlerini temsil etmediğinin
altının çizilmesi terör örgütünün bu ülkedeki faaliyetlerinin meşruiyet kazanmasının engellenmesi için elzemdir.

Irak ve Suriye’deki mevcut şartlar göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin tek başına hareket etmesi halinde bölgedeki etkinliğinin sınırlı kalacağını 
hatırdan çıkarmamak uygun olacaktır. Türkiye’nin Orta Doğu’da insan hakları ve demokrasi ilkelerinin ihyası ve öne çıkarılması yönündeki genel görüşünü
uluslararası toplumla birlikte ve uyum halinde gerçekleştirmeye çalışmasının daha ihtiyatlı bir hareket tarzı olacağı şüphesizdir. Bu genel görüşe gölge 
düşürecek politikaların Türkiye’nin istikameti hakkında şüphelere yol açacağı aşikârdır. Böyle bir durumun ise Türkiye’yi gerek uluslararası alanda gerek
bölgesinde yalnızlaştırabileceği değerlendirilmektedir.

EK - 1 

TÜRKİYE’YE SURİYELİ SIĞINMACI AKINI 

Suriye’den Türkiye’ye sığınmacı akını, Nisan 2011’de çatışmalardan kaçan Suriyelilerin sığınma talebinde bulunmasıyla başlamıştır. İlk etapta Suriye’de
yaşanan krizin kısa sürede sona ereceği ve sığınmacıların ülkelerine döneceği beklenmiş, ancak bu beklenti gerçekleşmemiş ve Suriyeli sığınmacı akını
devam etmiştir. Türkiye, bu süreçte çatışmalardan kaçan Suriyeliler için “açık kapı” politikası uygulamış ve sığınmacıların geçici olarak barınması için yerleşim
yerleri kurmaya başlamıştır. İç savaşın şiddetlenmesiyle Türkiye’ye sığınan Suriyeli sayısında belirgin bir artış gerçekleşmiş, Mart 2015’e gelindiğinde
resmi rakamlara göre 1 milyon 700 bin, sivil toplum kuruluşlarının raporlarına göre ise 2 milyonun üzerinde Suriyelinin Türkiye’ye sığındığı tespit edilmiştir. Türkiye, açık kapı politikasıyla kabul ettiği Suriyelilerin ihtiyaçları için bütün imkânlarını seferber etmiş, 2015’e gelindiğinde yapılan harcamalar toplamda 5 milyar doları aşmıştır. Resmi harcamalar dışında, Türkiye menşeli sivil toplum kuruluşları da sığınmacılara 700 milyon dolar civarında destek sağlamıştır.

Sığınmacıların Statüsü

Türkiye’deki Suriyelilerin statüsüne ilişkin ciddi bir belirsizlik olduğu görülmektedir. İlgili yayınlarda ve literatürde Türkiye’deki Suriyeliler için misafir,
mülteci, sığınmacı, göçmen gibi farklı tanımlamalar görmek mümkündür. Ancak bu kavramların hukuki anlamları birbirinden farklı olup, her kavramın
karşılığı olan statüye göre elde edilen haklar da değişmektedir. Bu nedenle sığınmacı ve mülteci arasındaki temel farkları ortaya koymak faydalı olacaktır.
Sığınmacılar kapıdan çevrilememekte, ihtiyaçları karşılanmakta, iade edilememekte, fakat kamplarda bekletilmektedir. Mülteci statüsündekilere ise
bunlara ilaveten oturma ve çalışma izni verilmektedir. Ayrıca mülteciler sosyal haklardan da yararlanabilmektedir. Bu konudaki karışıklığın temel sebebi
Türkiye’de sığınma hakkını kapsamlı biçimde düzenleyen yasal bir mevzuatın olmamasıdır.54

Türkiye, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi’ne taraftır. Ancak bu Sözleşme’yi “coğrafi sınırlama” çekincesi
ile kabul ettiğinden, Avrupa dışından gelip iltica talep edenlere “mülteci” statüsü tanımamakta, Avrupa dışından gelenlere sadece “geçici sığınma”
koruması sağlamaktadır. Türkiye, bu çerçevede Suriyeli sığınmacılara mülteci statüsü vermemiş, Suriyeliler için “misafir” ifadesini kullanmayı tercih
etmiştir. Bu ifadenin hukuki bir karşılığı bulunmadığı için Suriyeliler, Ekim 2011’den itibaren İçişleri Bakanlığı’nın 1994 Yönetmeliği’nin 10. maddesi
uyarınca “geçici koruma statüsüne” alınmıştır. Suriyelilerin durumuna ilişkin ilk hukuki düzenleme 30 Mart 2012 tarihli, 62 sayılı “Türkiye’ye Toplu Sığınma
Amacıyla Gelen Suriye Arap Cumhuriyeti Vatandaşlarının ve Suriye Arap Cumhuriyetinde İkamet Eden Vatansız Kişilerin Kabulüne ve Barındırılmasına
İlişkin Yönerge” olmuştur. Bu yönerge ile Suriyelilerin “geçici koruma” altında oldukları kabul edilmiştir. Uluslararası standartlarla asgari ölçüde de
olsa uyumlu olan bu uygulama, açık kapı politikası, geri dönmede zorlama yapılmaması, bireysel statünün belirlenmemesi, kamplarda barınma ve temel
hizmetlerin sunulmasını ihtiva etmektedir.55

Türkiye, Suriyeli sığınmacıların statüsündeki belirsizliği gidermek maksadıyla Nisan 2013’te 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nu
çıkarmıştır. Nisan 2014’te yürürlüğe giren kanun, Türkiye’de bulunan mültecilerin hukuki statüsünü açıklığa kavuşturacak bazı maddeler içermektedir.
Ekim 2014’te bu kanuna dayanarak sığınmacılar için Geçici Koruma Yönetmeliği çıkarılmıştır. Yönetmelik, Türkiye’de kendilerine “geçici koruma statüsü” verilen Suriyelilerin bağlı oldukları geçici koruma rejimine bir düzenleme getirmiş, Suriyeli sığınmacıların yasal statüleri, hakları ve alacakları sosyal yardımları netleştirmiştir.56

Sığınmacıların Kaydedilmesi 

Türkiye’de Suriyeli sığınmacılarla ilgilenmesi için Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş görevlendirilmiş, alanda “T.C. Başbakanlık Suriyeli Sığınmacılar
Genel Koordinatörlüğü” oluşturmuştur. 20 Eylül 2012 tarihli Başbakanlık Genelgesi’yle de “Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacılar konusunda
kamu kurumları arasındaki her türlü konunun koordinasyonuyla ilgilenmek üzere” Gaziantep’te görev yapmak üzere bir Koordinatör Vali atanmıştır. Bu
koordinasyon çabalarına rağmen, Türkiye’nin “açık kapı” politikasının zamanla adeta “açık sınır” haline dönüşmesi neticesinde sınırları geçerek giriş
yapan Suriyelilerin kayıtlarını tutmak zorlaşmıştır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) Suriyeli sığınmacılar için yürüttüğü
kayıt ve statü belirleme uygulamasını durdurmasıyla Türkiye’de kampların hazırlanması ve koordinasyonunu Afet ve Acil Durum Koordinasyon Başkanlığı
(AFAD) ve Kızılay üstlenmiştir. Sığınmacıların kayıt işlemleri ve kimlik dağıtımı ise Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Ancak kayıt
işlemleri henüz merkezi hale getirilememiştir.57

Suriyeli sığınmacıların %13-14’ü 10 ildeki 22 kampta yaşamakta, ama asıl büyük kitle yani en az 1,4 milyonu kamplar dışında yaşamaktadır. Kamplar Adana, Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Mardin, Osmaniye ve Şanlıurfa’da bulunmaktadır. Kamplar dışında en yüksek sayıda Suriyelinin yaşadığı şehir yaklaşık 330 bin kişi ile İstanbul’dur. İstanbul’dan sonra 253 bin kişi ile Gaziantep, 240 bin kişi ile Şanlıurfa, 204 bin kişi ile Hatay gelmektedir. Kilis 86 bin, Mardin 78 bin, Adana 61 bin ve Kahramanmaraş 60 bin Suriyeliye ev sahipliği yapmaktadır. Bu iller dışında Türkiye’nin diğer 11 ilinde ise 10-50 bin arası Suriyelinin yaşadığı tahmin edilmektedir. 5 Kasım 2014 tarihli verilere göre Türkiye’de bulunan 1 milyon 600 bin civarındaki Suriyeliden 1 milyon 97 bini kayıt altına alınmıştır. Bu sayı, 500 bin üzerindeki Suriyelinin Kasım 2014 başlarında henüz kayıt altına alınmadığını,
kayıt altına alınanların oranının %68 düzeyinde kaldığını ve %32 oranında açık olduğunu göstermiştir. Suriyelilerin başlangıçta kısa zamanda geri dönecekleri
farz edilerek kayıt işlemlerinin gereksiz görülmesi ve sığınmacı akınının sürekli artmasının bu açıkta etkili olduğu değerlendirilmektedir.58

Sığınmacıların Temel Sorunları

-Barınma

Gelir durumu ile doğru orantılı olan barınma konusu, sığınmacıların sosyoekonomik koşullarına göre değişmektedir. Türkiye’de sığınmacılar kalacakları konutları kendi imkânları ile temin etmektedir. Suriye’de maddi durumu iyi olan ve bu imkânlarını Türkiye’ye taşıyabilenler satın alma veya kiralama yoluyla rahat bir şekilde ikamet etmektedir. Ancak tüm mal varlığını Suriye’de bırakan veya maddi durumu yetersiz olan sığınmacılar Türkiye’de oldukça kötü koşullarda barınmaya devam etmektedir.59

AFAD tarafından yapılan araştırmalar kamp dışında yaşayan sığınmacıların, kamplarda yaşayanlara göre temel gereksinimlere daha fazla ihtiyaç 
duyduğunu göstermektedir. Kamp dışındaki sığınmacıların %81’i ısınma kaynağının yetersiz olduğunu ifade etmiştir. Soğuk kış günlerine rağmen sığınmacıların konutlarının yarıya yakınında ısıtıcı yoktur. Bu yüzden kış ayları sığınmacılar için oldukça zor geçmektedir. Özellikle sınırdaki şehirlerde yoğun talep nedeniyle konut kiraları yükselmiştir. Kilis ve sınırdaki diğer şehirlerde kira fiyatlarında %100’e varan artışlar yaşanmıştır. Bundan dolayı barınma için
uygun olmayan bodrumlar, depolar vb. ek mekânlar da sığınmacılar tarafından kiralanmaktadır. Kamp dışındaki sığınmacıların yaşadığı konutlardaki
temel ihtiyaç malzemelerinin niteliksel ve niceliksel olarak ciddi eksiklikleri bulunmaktadır. Barınma olanakları açısından diğer temel sorunlar; çok sayıda
sığınmacının küçük konutlarda bir arada yaşaması, banyo ve lavabo yetersizliği, temizlik koşulları, kontratsız kiralamadan kaynaklanan sıkıntılar ve yetersiz 
ev eşyaları olarak özetlenebilir.

-Dil ve İletişim

   Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların en temel sorunlarından biri de Türkçe bilmemeleridir. Türkmen kökenliler hariç sığınmacıların önemli bir kısmı
Türkçe konuşamamakta ve en temel ihtiyaçlarını dahi ifade edememektedir. Sığınmacılar dil bilmedikleri için başta sağlık konusu olmak üzere resmi işlemlerde nereye başvuracaklarını da bilememektedir. Bu duruma sosyo-kültürel farklılıklardan kaynaklanan uyum problemleri de eklenince sorun daha
da büyümekte ve basit anlaşmazlıklarda bile uzlaşma sağlanamamaktadır. Bu konuda devletin ve STK’ların çalışmalarının yetersiz kaldığı veya çok yavaş
işlediği gözlenmektedir. Dil öğrenemeyen sığınmacılar, kendileri için mevcut olan hizmetlere nerede ve nasıl erişim sağlayacakları ile ilgili bilgiden ve 
bilgilendirmeden yoksun kalmaktadır.

-Sağlık

   Türkiye’deki kamplarda kalan tüm sığınmacıların tıbbi tedaviye ücretsiz erişim imkânı vardır. Kamp dışında yaşayan sığınmacılar içinse AFAD tarafından
valiliklere gönderilen “Suriyeli Misafirlerin Sağlık ve Diğer Hizmetleri” konulu genelge ile kayıtlı sığınmacıların sağlık hizmetlerine erişimi konusundaki
sınırlamaları kaldırılmıştır. Eylül 2013’teki genelgeyle bütün sığınmacılar, hastane ve polis tarafından kaydı yapıldıktan sonra sağlık hizmetlerinden
faydalanmaya devam etmiştir.

Kamp dışında yaşayan sığınmacıların sağlık hizmetlerinden yararlanma oranı kampta yaşayanlardan daha düşüktür. Suriyeli sığınmacıların yarıdan fazlası
Türkiye’deki sağlık hizmetlerinden faydalanmıştır. Sığınmacıların %82’si aldığı sağlık hizmetinden memnun kaldığını ifade etmiştir. Sağlık Bakanlığı’nın
verilerine göre Ekim 2014’e kadar 5,5 milyon muayene işlemi gerçekleştirilmiş, 161 bin ameliyat yapılmış ve 32 bin 854 doğum gerçekleştirilmiştir. Ayrıca
hastaneye sevk sayısının 516 bin, hasta yatış sayısının ise 200 bin civarında gerçekleştiği açıklanmıştır.

Sığınmacılarda en sık karşılaşılan sağlık sorunları yüksek ateş, ishal ve cilt problemleridir. Ayrıca sığınmacıların yarıdan fazlasının psikolojik desteğe ihtiyacı
vardır. Sığınmacı çocuklar arasında çocuk felci aşısı olmayanların oranı da oldukça yüksektir. Bu durum diğer çocuklar için ciddi bir tehdit niteliği
taşımaktadır. Kamp dışında yaşayan Suriyeli kadınların gebelik takibi, çocukların aşılanması gibi koruyucu sağlık hizmetlerinden faydalanma oranı da çok
düşüktür. Genç kızların taciz ve istismardan dolayı ruh ve sinir hastalıklarına yakalanma riskinin fazla olduğu görülmektedir. Mağduriyet nedeniyle yapılan
kısa süreli evliliklerin sonrasında fuhşun yaygınlaşmış olması, cinsel yollarla bulaşan hastalıkların artmasını da beraberinde getirmiştir.
Sığınmacıların sağlık hizmetine erişim oranı ise %65 civarındadır. Sağlık hizmetlerine erişim noktasında en önemli problemlerin başında doktorlarla sağlıklı bir iletişim için dil engeli ve tedavi olduğu halde ilaç alamama gelmektedir.
Sığınmacıların %55’i tedavi sonrası ilaç almakta zorlanmaktadır. Düzenli ilaç kullanımı ve takip gerektiren kronik hastalıklarda sağlık hizmetine erişim
imkânı daha da zorlaşmaktadır.

-Eğitim

  Türkiye’de yabancılar dâhil tüm çocukların ilk ve orta öğrenim görme hakkı, kanunlarla koruma altına alınmıştır. Türkiye’de kamp dışında yaşayan sığınmacı
çocuklar devlet okullarına kayıt yaptırabilmektedir. İkamet izni olmayan sığınmacılar ise okullara misafir statüsünde devam edebilmektedir. Buna ek
olarak sığınmacı çocuklar STK’lar veya yerel makamlar tarafından desteklenen, gönüllü Suriyeli öğretmenlerin bulunduğu gayri resmi okullara ve kurslara
da gidebilmektedir. Ayrıca kamplarda Suriye’deki eğitim müfredatını uygulayan ve Arapça eğitim veren okullar da bulunmaktadır.60

Temel ihtiyaçlardan mahrum olan sığınmacıların eğitim konusunu göz ardı ettiği görülmektedir. Türkiye’de bulunan Suriyelilerin % 53’ünden fazlası 18
yaş altındaki çocuk ve gençlerdir. Suriyeli çocukların eğitimi konusunda hem başlangıçta kalıcılığın bu kadar uzayacağı öngörülemediğinden hem de 
eğitim dilinin Türkçe olmasından kaynaklanan sorunlar yaşanmaktadır. Kamplar içinde durum nispeten iyi olsa da genelde okullaşma %15-20 düzeyinde
kalmıştır. Üniversitelerle ilgili olarak ise Yüksek Öğretim Kurumu tarafından alınan karar sonrasında sınırdaki 7 üniversitenin sığınmacıları özel öğrenci
statüsünde kayıt etmesine olanak tanınmıştır. İkamet kaydı dahi olmayan sığınmacıların resmi uygulamalardan habersiz olması da önemli bir engel teşkil
etmektedir. Sığınmacıların büyük kısmının düşük eğitim seviyesine sahip olması, çocuklarının eğitimi noktasında ailelerinin kayıtsız kalmasına neden
olmaktadır. Kamp dışında yaşayan sığınmacıların kamplarda yaşayanlara nazaran eğitim konusunda daha çok problemle karşılaştığı da gözlenmektedir.
Eğitim alanında en temel sorun olarak dil konusu ön plana çıkmaktadır. Dil sorunu %33 oranında eğitim için önemli bir engel teşkil ederken, kırtasiye
ihtiyaçları %18 ile bir diğer sorun olarak görülmektedir. Diploma ve sertifika gibi resmi evraklara iç savaş şartları sebebiyle ulaşılamaması da aksaklıklara
neden olmaktadır. Sığınmacı çocuklara karşı okul ortamında dışlama, yok sayma ve aşağılama gibi durumlarla da sıkça karşılaşılmaktadır. Sığınmacıların
önemli bir kısmının kalıcı olacakları varsayıldığında eğitim alanında teşvik edici adımların bir an önce atılması ve bu konuda ileriye dönük stratejilerin
hazırlanması elzemdir.

-İstihdam

Türkiye’deki yabancıların çalışmalarını izne bağlayan ve yabancılara verilecek çalışma izinleri ile ilgili esasları belirleyen 4817 sayılı Yabancıların Çalışma
İzinleri Hakkında Kanun gereğince Suriyelilerin bir işveren yanında işçi olarak veya kendi işyerlerini açarak çalışmaya başlamadan önce izin almaları
gerekmektedir. Sığınmacıların çalışma izinleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından belli değerlendirmeler neticesinde verilmekte veya 
reddedilmektedir.

Buna rağmen sığınmacıların büyük bir kısmının hem çalışma izni olmadan hem de sigortasız çalıştığı bilinmektedir. 30 Ocak 2013’te Gaziantep’teki
bir fabrikada meydana gelen patlamada iki Suriyelinin hayatını kaybetmesi sonrasında sığınmacılara ilişkin çalışma izni süreci başlatılmıştır.
Emniyet’in ikamet izni verdiği Suriye uyruklu yabancıların çalışma izni alabilmesi kolaylaştırılmıştır. İlgili bakanlığın yürüttüğü çalışmalar çerçevesinde
sığınmacılara verilen çalışma izni süresi ikamet izni sürelerini aşmayacak olup, durumu uygun bulunan Suriyeliler değerlendirme kriterlerine tutulmadan
çalışma izni alabilmektedir. Suriyelilerin çalışma izni başvurularını kolaylaştırmak için diğer yabancılar için aranan kriterlerin de aranmadığı gözlenmektedir.

Suriyelilerin büyük bir kısmının Türkiye’ye kaçak yollarla girmiş olması, ikamet izinlerinin bulunmaması, istihdam edildikleri sektörlerin geçici işlerden
oluşması, işverenlerin ucuz emek talebi, çalışma izni almanın külfetli olması, sığınmacıların yasal prosedürlerden habersiz olması bu konudaki başlıca
problemler olarak öne çıkmaktadır. Bir diğer önemli sorun da sığınmacıların piyasanın oldukça altında ücretlerle ucuz iş gücü olarak çalıştırılmasıdır. 

Sığınmacılar tarım, inşaat, tekstil ve endüstriyel sektörlerde ucuz iş gücü olarak çalıştırılmaya devam etmektedir. Suriyeli sığınmacıların meslek dağılımına
bakıldığında erkeklerin %18’inin kadınların ise %87’sinin herhangi bir mesleğinin olmadığı bilinmektedir. Genel olarak sığınmacıların çok küçük bir kısmının profesyonel meslek sahibi olduğu görülmektedir. Bundan dolayı geçimini sağlamak zorunda olan sığınmacılar bulabildikleri her türlü işte ücrete
bakmadan çalışmaktadır. Sığınmacıların her türlü işte düşük ücretle ve sigortasız çalışması, iş gücünü ve ücret seviyesini olumsuz etkilemiştir. 
Bu durum da yerel halkta endişeye neden olmaktadır.61 
Bu noktada sığınmacıların istihdamı konusunda gerekli düzenlemelerin bir an önce yapılması önem arz etmektedir.


8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

IRAK VE SURİYE'DEKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ BÖLÜM 6



IRAK VE SURİYE'DEKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ BÖLÜM 6


<  IŞİD Arapça ve İngilizce Dabık ve el-Şamıh adında iki ayrı aylık dergi çıkarmaktadır. Ayrıca Musul’da ve Rakka’da yayın yapan iki Radyo İstasyonu bulunmaktadır..  >

<  Irak ordusunun, Musul’da direnememesi güvenlik güçlerinde kurumsallaşmanın sağlanamadığını, etnisite ve mezhebe dayalı yapının başarısız olduğunu göstermiştir.. >

IŞİD’in finansman temin etmek için çeşitli yöntemler izlediği görülmektedir.
Bu yöntemler şu şekilde sıralanabilir:

• Bağış ve hibe: Uluslararası medyada çıkan raporlara göre, birçok Körfezli zengin ve iş adamı Irak ve Suriye’de IŞİD’e para ve lojistik destek vermektedir.
• Zekât ve sadakalara el koyma: Özellikle 2011-2012 yılarında pek çok din adamı ve dini televizyon kanalları Suriye’de Esed rejimine karşı direniş gösteren halka destek amacıyla zekât, fitre ve bağış yapma çağrısında bulunmuştu. Suriyelilere yapılan zekât ve sadaka gibi bağışların doğrudan veya dolaylı olarak IŞİD’e ve el-Nusra Cephesi’ne gittiği belirtilmektedir.
• Fidye: Örgüt yabancı gazetecileri, diplomat ve devlet memurlarını kaçırarak serbest bırakılmaları karşılığında milyonlarca dolar elde etmektedir. IŞİD iki Japon rehine için 200 milyon dolar para talep etmiştir.
• Petrol ve diğer doğal kaynaklar: Örgüt Irak ve Suriye’de irili ufaklı yaklaşık 80 petrol kuyusunu kontrol etmektedir. IŞİD, kontrolündeki petrol kuyularından ayda 2 milyon dolar elde etmektedir.
• Vergi adı altında haraç: Örgüt kontrolündeki bölgelerdeki esnaf, sanayici, çiftçi ve işadamlarından haraç toplamaktadır. IŞİD’in aylık topladığı miktarın 6 milyon dolar olduğu belirtilmektedir.
• Tesislere el koyma: IŞİD’in eline geçen bölgelerdeki hastaneler, alışveriş merkezleri, restoranlar ve elektrik santrallerden milyonlarca dolar kazandığı ifade edilmektedir. Suriye’de elde ettiği bazı bölgelerden Esed rejimine elektrik ve petrol sattığı örnek gösterilebilir.
• Kamu kuruluşlarından elde edilen gelir: Örgüt ele geçirdiği bölgelerde hükümet binalarından ve bankalardan büyük miktarlarda nakit ele geçirmiştir. Örneğin Musul’u kontrol ettiğinde Musul bankasından 420 milyon dolar ve altın elde etmiştir.
• Tarım ve hububattan elde edilen gelir: IŞİD Irak ve Suriye’de çok sayıda ekili tarım arazileri ve çiftliğe el koymuştur. Örgütün hâlihazırda Irak’ın buğday üretiminin üçte birini kontrol ettiği tahmin edilmektedir.46

3.1. IŞİD ve Musul Krizi 

IŞİD’in Irak’ın en büyük ikinci kenti Musul’u ele geçirmesi hem Irak hem Orta Doğu açısından tarihi bir gelişme olarak nitelendirilebilir. IŞİD Haziran
2014’te 1500-2000 kişilik silahlı bir grupla, Irak ordusuna bağlı 30 bin askerin konuşlu bulunduğu Musul’u 48 saat içerisinde ele geçirmiştir. Askerlerin büyük
çoğunluğunun kenti savaşmadan terk etmesi Irak’taki etnisite ve mezhebe dayalı güvenlik yapısının başarısız olduğunu göstermiş, Musul Valisi’nin İçişleri
Bakanlığıyla yaptığı görüşmenin basına yansıması ise kentin düşmesinde Maliki’nin ihmalinin bulunduğuna işaret etmiştir. Krizin ardından Erbil’e
sığınan Vali Etil el-Nuceyfi’nin dönemin İçişleri Bakanı Vekili Adnan Esedi ile Musul’un ele geçirilmesinden bir gün önce yaptığı görüşmeler yayımlanmıştır.
Yayımlanan görüşmeler, Vali el-Nuceyfi’nin Bağdat’ı IŞİD tehlikesiyle ilgili bilgilendirdiğini, Kürt Yönetimi’nden Peşmerge gücünün gönderilmesini
talep ettiğini ancak bu talebin dönemin Başbakanı Maliki tarafından reddedildiğini ortaya çıkarmıştır.

IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi, Irak’ın insani kaybını ağırlaştırmış, özellikle Sünni Arap nüfusun yaşadığı bölgelerde ağır insan hakkı ihlallerine ve ciddi
bir demografik değişime neden olmuştur.47 Örgüt fiilen hâkim olduğu bölgelerde şiddet eylemleriyle korku yayarak halkı baskı altına almış, Hıristiyan
ve Yezidileri dinlerini değiştirmeleri için ölümle tehdit ederken Ramazan Bayram’ında Müslümanlara bayram namazı kılmayı yasaklamıştır. Haziran
2014’te Musul’un düşmesinden itibaren başta Musul olmak üzere Telafer, Sincar, Mahmur, Selahaddin, Diyale, Tuzhurmatu, Tikrit, Anbar kentlerinden
göç etmek zorunda kalanların sayısı 2,6 milyonu aşmıştır. Birleşmiş Milletler Irak’a Yardım Görev Gücü’nün (UNAMI) Irak raporunda, 2014 yılı Irak
için oldukça kanlı bir yıl olarak nitelendirilmiştir. Raporda Irak’ta, Musul’un IŞİD’in denetimine geçmesinin ardından terörist eylemler ve saldırılar neticesinde 11.844 kişinin öldüğü, 17.235 kişinin yaralandığı açıklanmıştır.48 

IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi ayrıca Irak’ın mali kaybını artırmış ve kültürel mirasına zarar vermiştir. Örgüt Musul’a girdikten sonra kentteki tüm kamu
kuruluşlarına el koymuş, merkez bankasında bulunan külçe altınları ve 420 milyon doları gasp etmiştir. IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinden önce Irak’ta
işsizlik oranı yüzde 12 iken yüzde 25’e kadar yükselmiştir. Musul’un düşmesiyle gençler arasındaki işsizlik oranı yüzde 28’den 38’e yükselmiş, yoksulluk
sınırının altında kalan nüfus oranı ise yüzde 19’dan yüzde 30’a çıkmıştır.49 

IŞİD, Musul Müzesi’ndeki heykelleri parçalamış, içinde değerli elyazması eserlerin bulunduğu Musul Kütüphanesi’ni yakmıştır. Örgüt, Musul’u
ele geçirdikten sonra kentteki Hz. Yunus Camisi’ni ve türbesini, 1400 yıllık İmam Yahya Ebu’l Kasım Camisi ile Osmanlı döneminden kalma Hema Kado
Camisi’ni, Hz. Şit Camisi ve türbesini yıkmıştır.


3.2. IŞİD Krizinin Türkmenlere Etkileri


Irak’ta Türkmenler IŞİD krizinden doğrudan etkilenmiş, örgüt enerji zenginliği ve verimli tarım arazileriyle bilinen Türkmen bölgelerini istila etmiş
ve bu bölgelerdeki nüfus yapısının değişmesine yol açmıştır. IŞİD’in 10 Haziran’dan itibaren Musul’un Telafer ilçesi ve civar köyleri, Selahattin iline
bağlı Tuzhurmatu, Süleyman Beg, Yengice, Emirli, Bastamlı, Kerkük’e bağlı Tazehurmatu ilçesi, Tirkalan, Yayçı ve Beşir köyü, Diyale’ye bağlı Karatepe,
Hanekin, Sadiye gibi Türkmenlerin yoğunlukta olduğu bölgelere saldırmış, Türkmenleri hedef almıştır. Örgüt, saldırdığı yerleşim birimlerinde Türkmenlere
karşı katliamlar gerçekleştirmiş, yerlerini terk eden ve sığınabilecek yer bulamayan Türkmenler kırsal bölgelerde kendi kaderine terk edilmiştir.
IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinin ardından takriben 300 bin Türkmen ülke içerisinde yerlerinden olmuş, 5 binden fazla Türkmen ailesi ülkeyi terk ederek
Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmıştır. Bununla birlikte yaklaşık 500 Türkmen ise IŞİD tarafından katledilmiş veya kaldıkları mülteci kamplarının olumsuz
şartlarından dolayı hayatını kaybetmiştir. Sadece Temmuz ve Ağustos aylarında sıcaklığın 50 derecenin üzerinde olduğu günlerde neredeyse her gün 
5-10 çocuk yaşamını yitirmiştir.50 Türkmen nüfusunun 20 bin civarında olduğu Emirli nahiyesi, IŞİD’in kuşatmasına karşı 84 gün direnmiş, ancak Şii milis 
gücü Bedir Tugayları ve İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nün desteğiyle kurtarılmıştır.

  <  Bölgelerini terk etmek zorunda kalan Türkmenler hâli hazırda coğrafi olarak Arap ve Kürt bölgeleri arasında sıkışmış durumdadır.   >

  < BM ve diğer uluslararası teşkilatlar, 10 Haziran’dan itibaren IŞİD’in denetimindeki Türkmen bölgelerinde yaşanan İnsani Dram karşısında SESSİZ Kalmayı tercih etmiştir.   >

Musul krizinde, uluslararası toplum Irak’taki insani dramlar karşısında seçici ve ayrımcı bir tavır sergilemiştir. Başta ABD olmak üzere Batılı devletler ve
bölge ülkeleri IŞİD’in Ağustos 2014’te Musul’daki Yezidilerin yaşadığı Sincar (Kürtçe Şengal) ilçesine ve Mahmur’a düzenlediği saldırılara ivedilikle tepki 
göstermiş, ancak aynı dönemde Türkmenlerin maruz kaldığı insan hakkı ihlalleri karşısında benzer bir tepki göstermemiştir. BM ve diğer uluslararası
teşkilatlar, 10 Haziran’dan itibaren IŞİD’in denetimindeki Türkmen bölgelerinde yaşanan insani dram karşısında sessiz kalmayı tercih etmiş, Batılı ülkeler
Emirli nahiyesinde Türkmenlerin 84 gün boyunca IŞİD tarafından kuşatılmasına tepki göstermemiştir. Gerek bölgesel aktörler gerekse uluslararası
toplum, IŞİD kuşatmasındaki Telafer, Tuzhurmatu’ya bağlı Yengice, Bastamlı ve Emirli, Diyale’ye bağlı Karatepe, Hanekin ve Celavla’da Türkmenlerin yaşadığı
insani dramın sona erdirilmesi için harekete geçmemiştir. Ancak BM, ABD ve Avrupa Birliği, IŞİD Sincar’a girdikten sonra Yezidi göçmenlere insani
yardım göndermeye ve Peşmerge’ye silah desteği sağlamaya başlamıştır.

Türkmenlere ise IŞİD’e karşı mücadele etmek için silah desteği sağlanmadığı gibi insani yardım da gönderilmemiştir.

IŞİD’in Irak’ta belirli bölgelere fiilen hâkim olmasıyla birlikte Türkmenlerin iki büyük tehditle karşı karşıya kaldığı ifade edilebilir. Birincisi IŞİD karşısında
güvenliği sağlanamayan ve Irak’taki diğer unsurların aksine hamisiz kalan Türkmenlerin kendi bölgelerinden göç etmek zorunda kalmasıdır.

















Harita 3: Irak ve Suriye’de IŞİD Denetimindeki Bölgeler (Nisan 2015)


Göçlerle birlikte, Irak’ta Türkmen nüfusun yoğun olduğu bölgelerdeki baskın kimliğin değişmesi ve gelecekte Türkmenlerin asimilasyonu ihtimali ortaya
çıkmıştır. Bu kapsamda IŞİD saldırılarının Türkmen coğrafyasını ve kimliğini hedef alması, Türkmen nüfusun dağılmasına neden olması düşündürücüdür.
Bölgelerini terk etmek zorunda kalan Türkmenler hâlihazırda coğrafi olarak Arap ve Kürt bölgeleri arasında sıkışmış durumdadır. Dolayısıyla IŞİD krizi, Türkmenlerin temel sorununun kuzey Irak gibi kendilerine münhasır bir güvenli bölgelerinin olmamasından kaynaklandığını göstermiştir.
İkincisi ise, mezhep farklılıklarının Türkmenler arasında ayrışmaya yol açması ihtimalidir. Türkmenler arasında mezhepsel farklılıklar olsa da geleneksel
olarak Türkmen kimliği üst kimlik olarak kabul edilmektedir. 

Ancak IŞİD krizinin Türkmen bölgelerinde yol açtığı demografik değişim, yakın gelecekte Türkmen kimliğinin bölünmesine yol açabilir. IŞİD Telafer’i 
ele geçirdikten sonra kentten göç eden Türkmenlerin Erbil’e girişleri Kürt Yönetimi tarafından engellenmiş, Türkmenlerin bir bölümü Bağdat, Necef, Kerbela ve güneydeki diğer vilayetlere göç etmiştir. Şii Arap nüfusun yoğun olduğu bu vilayetlere gerçekleşen göçler, Türkmenlerde mezhep eksenli bir bölünmeye ve Şii Türkmenler üzerinde İran etkisinin artmasına hizmet edebilir. Irak işgali sonrasında nasıl Arap kimliğinde Şii-Sünni ayrışması meydana geldiyse, IŞİD kriziyle birlikte başlayan süreçte Türkmenlerin de mezhepsel olarak bölünmesine dönük planlı bir program söz konusu olabilir.


3.3. IŞİD’in Suriye ve Irak’taki Petrol Yataklarını Denetimi


IŞİD, Suriye ve Irak’ta öncelikli olarak stratejik önemi haiz bölgelere yönelmiş, enerji açısından zengin ve barajların bulunduğu sahaları ele geçirmeye
çalışmıştır. IŞİD hâlihazırda Irak ve Suriye’de toplamda günlük 350 bin varil petrol üretilen yataklara sahiptir. Örgüt sadece Musul bölgesinde 12 petrol sahasını kontrol etmektedir. Suriye’de ise ülke petrolünün yaklaşık yüzde 60’ının çıkarıldığı Deyrizor Temmuz 2014’ten beri örgütün fiili hâkimiyetindedir.
IŞİD ayrıca Suriye petrolünün yüzde 40’ının üretildiği Haseke bölgesindeki petrol sahalarının bir bölümünü elinde tutmaktadır. Haseke’ye bağlı Şaddadi,
Cibisa ve Cubeyda petrol yatakları IŞİD’in denetimindedir. IŞİD, Irak ve Suriye’de hâkim olduğu kuyulardaki petrolü varili 10-25 dolar karşılığında
enerji kaçakçılarına satmaktadır. Ekim 2014 verilerine göre IŞİD’in Suriye ve Irak’ta kontrol ettiği kuyularda günlük 50-60 bin varil petrol üretilmektedir.
Örgüt sadece petrolden günde yaklaşık 2 milyon dolarlık bir gelir sağlamakta, bu miktar yıllık 800 milyon dolara tekabül etmektedir.51


    BM Güvenlik Konseyi Şubat 2015’te Rusya’nın önerisiyle IŞİD ve el-Kaide bağlantılı örgütlerin petrol kaçakçılığı, yasa dışı antika ticareti ve rehinelerden
elde ettikleri gelirleri önlemeye yönelik hazırlanan karar tasarısını kabul etmiştir. Kararda, IŞİD, el-Nusra Cephesi ve diğer el-Kaide bağlantılı gruplarla
doğrudan ya da dolaylı biçimde yapılan ticaret kınanmış, BM’nin mevcut kararlarının bu gruplarla petrol ve petrol ürünü ticareti yapılmasını yasakladığı
hatırlatılmış ve yasakları ihlal eden aktörlerin yaptırıma maruz kalacağı ifade edilmiştir. Güvenlik Konseyi ayrıca bütün üye devletlerin, bu örgütlerin
ve aracılarının malvarlıklarını dondurmak zorunda olduklarını vurgulamıştır.
   BM Sözleşmesi’nin yaptırım içeren 7’nci bölümü kapsamında kabul edilen 2199 sayılı kararla birlikte, başta Türkiye olmak üzere bütün bölge ülkeleri
IŞİD’le mücadelede sorumluluk üstlenmiştir. 2199 sayılı karar, üye devletlere ilgili örgütlerle mücadelede attıkları adımları dört ay içinde el-Kaide Yaptırımlar
Komitesi’ne rapor etme zorunluluğu getirirken, BM’nin terörle mücadeleden sorumlu organlarına bu adımları takip etme çağrısında bulunmuştur.52

7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,


***

IRAK VE SURİYE'DEKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ BÖLÜM 5



IRAK VE SURİYE'DEKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ BÖLÜM 5



2.3. Suriye’nin Kuzeyindeki PYD Örgütlenmesi

PKK terör örgütü, kuruluşundan itibaren Suriye’nin kuzeyini Orta Doğu’da planladığı bağımsız devletin sınırlarına dâhil etmeyi hedeflemiş, Hafız Esed
iktidarının sağladığı himaye örgütün bu ülkede faaliyet göstermesini sağlamıştır. Örgüt, 1990’lı yıllarda özellikle finansman ve militan elde etmek için
Suriyeli Kürtlere yönelik yoğun bir propaganda yürütmüş, dağ kadrosunun bir kısmını bu bölgedeki çocuk ve gençlerden oluşturmuştur. 1999’da Öcalan’ın
yakalanmasının ardından yapısal değişikliklere giden PKK, 2002’deki 8. Kongresinde teröristbaşının avukatları aracılığıyla gönderdiği talimatlar doğrultusunda Suriye’de örgütlenme kararı almıştır. Örgüt bu kararın ardından 17 Ekim 2003 tarihinde PYD’nin (Parti Yekitiya Demokrat-Demokratik Birlik
Partisi) kuruluşunu ilan etmiş, müteakip günlerde örgüte müzahir medya ile örgütün Türkiye ve Avrupa’daki uzantıları PYD’nin kuruluşuyla ilgili propaganda
amaçlı yayınlar yapmıştır. Bu dönemde Ankara-Şam ilişkilerindeki olumlu gelişmelere rağmen örgüt, Suriye’nin kuzeyindeki faaliyetlerini PYD
adı altında sürdürmeye devam etmiştir.

2003-2006 döneminde terör örgütü içinde PYD’nin Suriye’deki Kürt siyasi partileri karşısında zayıf kaldığı, KONGRA-GEL sisteminin bu bölgede tesis
edilemediği yönünde tartışmalar öne çıkmış ve örgütlenmeye ağırlık verilmesi yönünde kararlar alınmıştır. Örgüt bu doğrultuda 2007’den itibaren PYD’yi,
KCK projesinin Suriye’deki parça örgütlenmesi32 şeklinde yapılandırmaya başlamıştır. PYD, terör örgütünün Türkiye, İran ve Irak’taki diğer uzantıları
gibi “demokratik konfederalizm” olarak takdim ettikleri paradigmayı esas almış ve Suriye’nin kuzeyinde ilk etapta özerklik elde etmeyi hedeflemiştir.
Terör örgütü, 2011’de Arap ayaklanmalarının Suriye’ye sıçramasıyla bu ülkedeki faaliyetlerini artırabileceği bir konjonktür yakalamış, ülkenin kuzeyinde
muhalefete karşı Esed rejimine işbirliği teklifinde bulunmuş ve olumlu cevap almıştır. 2012’de iç savaşın şiddetlenmesiyle Esed rejimi, kuzeyden çekilirken
Suriyeli Kürtlerin muhalefet saflarına katılmasını engellemek ve muhaliflerin etkinliğini sınırlandırmak maksadıyla bu bölgeyi fiilen terör örgütüne
teslim etmiş, daha önce Suriye’ye girişini yasakladığı Salih Müslim’i ülkeye davet etmiştir.

<  PYD, 2013’ten itibaren Suriye’nin Kuzeyindeki örgütlenmesini Afrin, Kobani ve Cezire’de Özerk bir yönetime dönüştürmeye, Bölgedeki siyasi ve silahlı varlığını Kurumsallaştırmaya yönelmiştir.  > 

Esed rejiminin, terör örgütü yöneticilerinden Fehman Hüseyin ve Mustafa Karasu’yla yapılan görüşmelerin ardından örgüte mali destek sözü verdiği basına
yansımış, bu süreçte İdlip, Kobani ve Kamışlı’da örgütün kamp açmasına ve örgüt mensuplarının Irak’tan Suriye’ye geçişine müsaade edilmiştir.33 Örgüt
diğer taraftan Türkiye’de 2013’te başlatılan çözüm sürecindeki çatışmasızlık ortamını Suriye’deki faaliyetlere odaklanmak için kullanmaya, bu ülkedeki
özerklik hedefine ağırlık vermeye başlamıştır. Terör örgütü bu kapsamda Suriye’nin kuzeyindeki silahlı militan varlığını artırmaya öncelik vermiş, ilk
etapta mevcut dağ kadrosunun bir kısmını, daha sonra ise çözüm sürecinde Türkiye’den dağa çıkardığı çocuk ve gençleri Kandil’de kısa bir eğitimin ardından
bu bölgeye sevk etmiştir. Örgüt aynı zamanda Suriye’nin kuzeyindeki özerklik teşebbüsü için Türkiye’de ve uluslararası kamuoyunda “Rojava Devrimi”
sloganıyla propaganda yürütmüş, Esed rejiminin desteğiyle yerleştiği bölgedeki örgütlenmesine halk devrimi kisvesi kazandırmaya çalışmıştır.34

PYD Esed rejiminin sağladığı destekle Suriye’nin kuzeyinde kendi tekelinde hareket edecek bir idari yapı kurmaya çalışmış, bölgedeki Kürt siyasi partilerini
devre dışı bırakmak amacıyla Ulusal Konsey (daha sonra Batı Kürdistan Halk Meclisi) adlı çatı örgütü tesis etmiştir. Ancak PYD bu girişimden sonuç
alamamış, Suriyeli Kürt siyasi partilerin büyük çoğunluğu Barzani’nin öncülüğünde 2011’de kurulan Kürt Ulusal Konseyi’ne katılmayı tercih etmiştir.
PYD, Esed rejiminin devrilme ihtimalini dikkate alarak Temmuz 2012’de imzaladığı Erbil Anlaşması’yla Kürt Ulusal Konseyi’ne katılmışsa
da, bölgede tek taraflı hareket etmeye devam etmiş ve KCK projesi çerçevesindeki nihai bağımsızlık hedefinden vazgeçmemiştir.35 

PYD bu süreçte bölgedeki varlığına rakip olarak gördüğü Kürt siyasileri, aşiret liderlerini ve aktivistleri suikastlarla etkisiz hale getirmiş, Esed rejimi 
aleyhinde protesto gösterileri düzenleyen Suriyeli Kürtleri şiddet kullanarak bastırmıştır.36
PYD, 2013’ten itibaren Suriye’nin kuzeyindeki örgütlenmesini Afrin, Kobani ve Cezire’de özerk bir yönetime dönüştürmeye, bölgedeki siyasi ve silahlı
varlığını kurumsallaştırmaya yönelmiştir. PYD, Nisan 2014’te bir “siyasi partiler kanunu” çıkardığını ilan etmiş, bu sözde kanunla hedeflediği özerk bölge
dâhilindeki Kürt siyasi partileri sindirebileceği “yasal” zemini oluşturmaya çalışmıştır.37 PYD’nin bölgede özellikle Kürt muhaliflere karşı gerçekleştirdiği
insan hakkı ihlalleri38 ve otoriter bir yönetim tesis etme girişimi, Suriye’de olduğu gibi, bölgedeki diğer Kürtlerde de rahatsızlığa yol açmış, Avrupa,
Irak ve Türkiye’den 115 Kürt aydın Mayıs 2015’te PYD’ye karşı bir bildiri yayımlamıştır. Kürt aydınlar bildiride PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde şiddet
kullanarak otoriter bir yapı kurduğunu, Kürt Ulusal Konseyi’ndeki partileri baskı altına almaya ve kendisine muhalif Kürt gazeteci ve yazarları etkisiz
hale getirmeye çalıştığını ifade etmiştir.39

Türkiye’nin ve Kürt aydınların PYD’yle ilgili rahatsızlığına rağmen, IŞİD’in Suriye iç savaşında artan görünürlüğüyle birlikte başta ABD olmak üzere Batılı
devletler bu örgüte yönelik tutum değiştirmeye başlamıştır. PYD, Batılı devletlerin kamuoylarında radikal IŞİD’e karşı savaşan seküler ve işbirliği yapılabilecek bir örgüt olarak öne çıkarılmış, IŞİD’in Kobani saldırısı sonrasında Batı medyasında PYD/YPG hakkında propaganda sayılabilecek ölçüde olumlu
yayınlar yapılmıştır. Kobani çatışmalarında IŞİD’e karşı netice alınmasını mümkün kılan koalisyon güçlerinin hava harekâtı, ÖSO ve Peşmerge’nin desteği
göz ardı edilerek suni biçimde PYD’nin rolü vurgulanmıştır. Batılı medya organlarında örgütün özellikle kadın militanlarının fotoğraflarına yer verilmiş,
“cinsiyet ayrımı yapmayan PYD” imajı oluşturulmuş ve IŞİD’e karşı savaştığına dikkat çekilerek PYD’nin desteklenmesi gerektiği görüşü işlenmiştir.
Bu süreçte bazı Batılı uzmanlar, Türkiye’deki çözüm süreci ve PYD’nin IŞİD karşısındaki mücadelesinden dolayı ABD ve Avrupalı devletlerin PKK’yı 
terör örgütü listelerinden çıkarması gerektiğini dile getirmeye başlamıştır.40

PYD ayrıca 2013’ten itibaren yurtdışı temaslarını artırarak muhatap kabul edilmeye çalışmış ve uluslararası destek arayışına girmiştir. PYD lideri Salih
Müslim Nisan 2013’te İsveç’i, aynı yıl içinde Ağustos’ta İran’ı, Aralık ayı içinde de Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti’ni ziyaret etmiş, bu
ziyaretler çerçevesinde Suriye’deki faaliyetlerinin desteklenmesini talep etmiştir.

PYD, Ocak 2015’te Moskova’da Esed rejimi ile muhalefet temsilcileri arasındaki toplantıya katılmıştır. Örgütün muhatap kabul edilme girişimlerden
sınırlı da olsa netice almaya başladığı gözlenmiş, PKK’yı terör örgütü olarak tanıyan Batılı ülkeler de PYD ile ilgili belirgin bir tutum değişikliğine
gitmiştir. Washington, Kobani çatışmaları sırasında Türkiye’nin PYD’ye destek koridoru açmasını talep etmiş, Amerikan Dışişleri Bakanlığı, PKK ile
PYD’nin ayrı gruplar olduğu yönünde açıklamalarda bulunmuştur. 8 Şubat 2015 tarihinde ise PYD’nin iki kadın temsilcisi Fransa Cumhurbaşkanı Hollande
tarafından Elysee Sarayı’nda ağırlanmıştır. Paris tarafından organize ve finanse edilen görüşmede PYD temsilcileri Fransa’dan daha fazla silah ve lojistik
destek talep etmiştir.

SURİYE İÇ SAVAŞINDA DEĞİŞEN DENGELER  GENELTESPİTLER 

• Suriye iç savaşı, Esed rejimine sağlanan istikrarlı desteğe karşılık muhalefet içindeki bölünmüşlük, Özgür Suriye Ordusu’nun yeterince desteklenmemesi 
ve savaşa farklı silahlı grupların müdahil olmasından dolayı sonuçlanamamıştır.
• İç savaşta el-Kaide bağlantılı grupların görünürlüğü arttıkça dünya kamuoyunda rejime karşı savaşan muhalefetin büyük ölçüde radikal gruplardan 
oluştuğu yönünde bir algı oluşmuştur.
• Rusya gerek Güvenlik Konseyi’ndeki tutumuyla gerekse silah sağlayarak Esed rejimine verdiği desteği istikrarlı biçimde sürdürmüş, İran ise Devrim 
  Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’yle iç savaşa katılmış, ÖSO’ya karşı Hizbullah’ı ve Irak’taki Şii milisleri seferber etmiştir.
• ABD, kitle imha silahlarının kullanılmasını kırmızı çizgi olarak belirlemesine rağmen Esed rejiminin devrilmesine yönelik bir müdahaleye sıcak bakmamış, 
Doğu Guta’daki kimyasal saldırının ardından Rusya ile Suriye’deki kimyasal silahların imha edilmesi konusunda anlaşmayı tercih etmiştir.
• II. Cenevre Konferansı’yla birlikte Esed rejimi Batılı ülkeler tarafından yeniden muhatap alınmış, rejimle muhalefet arasında bir uzlaşı hükümetiyle 
krizin çözülebileceği yaklaşımı öne çıkmıştır.
• Suriye’de çözüme yönelik gerçek bir değişimden bahsedilmesi için Esed’siz bir Şam yönetiminden ziyade Baas rejiminin devrilmesinin daha sağlıklı bir 
sonuç olacağı ifade edilebilir. Baas rejiminin devrilmesi ise Suriye’de devlet otoritesinin tamamen ortadan kaldırılması şeklinde olmamalı, devlet kurumları 
ve düzen korunarak bir rejim değişikliği sağlanabilmelidir. Krizin çözüme kavuşturulması sadece bir ailenin iktidardan uzaklaştırılmasına indirgenirse, 
bu çözümün ülkedeki totaliter yönetimin el değiştirmesinden başka bir sonuca hizmet etmeyeceği değerlendirilmektedir.
• İç savaştan dolayı Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin sayısı gayrı resmi verilere göre 2 milyonu aşmış, ancak uluslararası toplum sığınmacılar meselesinde 
   kayda değer bir destek sağlamamıştır. Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların hukuki statüsüyle ilgili belirsizlik devam etmekte, Sığınmacılar Barınma, Dil, 
   Eğitim ve Sağlık alanlarında sorunlarla karşılaşmaktadır.*
• İç savaşın yol açtığı şartlarda, PKK/KCK Esed rejiminin desteğiyle Suriye’nin kuzeyinde PYD örgütlenmesine ağırlık vermiş ve Türkiye’deki çözüm sürecini 
istismar ederek Kandil’deki dağ kadrosunun bir bölümünü bu ülkeye kaydırmıştır. Terör örgütü KCK projesi çerçevesinde Suriye’nin kuzeyinde özerk bir yönetim inşa etmeye odaklanmış, Batılı devletler ise IŞİD tehdidiyle birlikte PYD ile ilgili tutum değiştirmeye başlamıştır.

* Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar hakkında ayrıntılı veriler ve değerlendirmeler için bkz. Ek -1: Türkiye’ye Suriyeli Sığınmacı Akını 


3. IŞİD’İN YAYILMASI VE GÜÇLENMESİ 


<  2007’de ABD liderliğindeki koalisyon kuvvetleri, Irak güvenlik güçleri ve Sahva Gücü’nün operasyonları neticesinde oldukça zayıflayan
Irak el-Kaidesi Anbar ve Diyale’den çekilmiştir.     >


IŞİD, ilk defa 1999 yılında Ürdün asıllı Ebu Musab el-Zerkavi liderliğinde “Tevhid ve Cihad” adı altında örgütlenen radikal unsurlardan neşet etmiş, işgalin
ardından Irak’ta faaliyet göstermeye başlamıştır. “Tevhid ve Cihad” adlı örgüt, el-Kaide ile yapılan görüşmelerin ardından Ekim 2004’te Usame Bin
Ladin’e bağlılığını bildirmiş, bu tarihten itibaren “İki Nehir Topraklarındaki el-Kaide” (Kaidet el-Cihad fi Bilad el-Rafideyn) ismini kullanmıştır. IŞİD
unvanının ortaya çıkışına kadar örgüt farklı adlar kullanmışsa da, 2004’te benimsenen bu isme istinaden basında ve ilgili literatürde örgüt kastedilirken
daha çok “Irak el-Kaidesi” ifadesi tercih edilmiştir.

Irak el-Kaidesi, Şii karşıtlığına dayalı söylemler geliştirerek Irak’ta örgütlenmeye başlamış, işgalin ilk yıllarında Şii camilerini ve din adamlarını hedef
alan intihar saldırılarıyla dikkat çekmiştir. Örgüt, işgalle birlikte öne çıkan mezhepsel ayrımı istismar ederek taraftar toplamaya çalışmış, Sünni direnişçi
silahlı gruplara nüfuz etmeyi, bu gruplara dâhil olmayı amaçlamıştır. Zerkavi, bu amaç doğrultusunda örgüt yönetiminde yerli militanlara yer vermeye başlamış,
Iraklı Ebu Abdurrahman’ı yardımcısı olarak atamış41 ve Ocak 2006’da Mücahitler Şura Konseyi adı altında bazı Sünni direnişçi gruplarla birleşme girişiminde bulunmuştur. Irak el-Kaidesi böylece Sünni direnişçi grupların terörle özdeşleştirilmesine yol açarken, Şiilere karşı terör eylemleriyle de ülkedeki
mezhepsel gerilimi tırmandırmış ve 2006-2007 yıllarındaki mezhep eksenli iç savaşı tetiklemiştir.

Irak el-Kaidesi, 2006’ya gelindiğinde Sünni nüfusun yoğun olduğu Anbar, Bağdat, Diyale, Selahaddin ve Musul’da etkili bir aktöre dönüşmüş, farklı
mekânlarda eşzamanlı eylemler gerçekleştirebilen eğitimli militanlardan oluşan hücreler teşkil etmiştir. Bu dönemde ABD, Irak el-Kaidesi’ne yönelik operasyonlara öncelik vermiş ve örgütle mücadele hedefiyle Sünni Arap aşiretlerin Sahva Gücü’nü kurmasına destek olmuştur. Haziran 2006’da ABD güçleri tarafından düzenlenen operasyonda Zerkavi öldürülmüş, ancak Zerkavi’nin öldürülmesi örgütün dağılmasına yol açmamış, Ebu Ömer el-Bağdadi (Hamid Davut el-Zavi) yeni lider olmuştur. Örgüt, Ebu Ömer el-Bağdadi liderliğinde Ekim 2006’dan itibaren “Irak İslam Devleti” ismini kullanmaya başlamış, ilk hükümet kabinesini kurduğunu duyurmuş ve sözde devletin sınırlarının Anbar, Kerkük, Musul, Diyale, Selahaddin, Babil ve Vasıt vilayetlerini kapsadığını beyan etmiştir.42

2007’de ABD liderliğindeki koalisyon kuvvetleri, Irak güvenlik güçleri ve Sahva Gücü’nün operasyonları neticesinde oldukça zayıflayan Irak el-Kaidesi
Anbar ve Diyale’den çekilmiş, 2008’e gelindiğinde örgütün faaliyet alanı Musul’la sınırlı hale gelmiştir. Nitekim örgüt 2009’da sözde devletin başkentini
Musul olarak açıklamış ve bu dönemde Sünni Araplar nezdinde oldukça marjinalleşmiştir. Nisan 2010’da ABD ve Irak güçlerinin, Sisar bölgesinde
Ebu Ömer el-Bağdadi ve örgüt yönetiminde son yıllarda öne çıkan Ebu Hamza el-Muhacir’in kaldıkları eve düzenledikleri operasyonda iki lider de öldürülmüştür.

Mayıs 2010’da Ebu Bekir el-Bağdadi (İbrahim Avad İbrahim el-Bedri el-Sammarrai) örgütün yeni lideri olmuştur.43 2008-2011 yılları arasında neticede
liderlik kadrosu büyük ölçüde etkisiz hale getirilen ve etki alanı daralan örgüt düşük profilli eylemler dışında Irak’ta ciddi bir varlık gösterememiştir.
Irak el-Kaidesi, Amerikan askerlerinin çekilmesini müteakiben 2012-2013 döneminde ise 2004-2006 yıllarında elde ettiği etkinliği yeniden kazanma fırsatı
yakalamıştır. 2012’den itibaren Maliki’nin Sünni karşıtı politikalarının Irak’ta mezhepsel ayrışmayı derinleştirmesi ve Suriye iç savaşının yol açtığı
güç boşluğu örgüte yeniden güçlenebileceği şartları sağlamıştır. Örgüt Irak’ta işgalin ilk yıllarında olduğu gibi Şubat 2012’den itibaren Sünni Araplar adına
Şii karşıtı propagandalara başlamış ve müteakip aylarda güvenlik güçlerine karşı bomba yüklü araçlarla onlarca saldırı gerçekleştirmiştir. Örgüt Temmuz
2012-Temmuz 2013 döneminde Irak’ta gerçekleştirdiği hapishane baskınlarıyla serbest kalmasını sağladığı tecrübeli militanlarını bünyesine dâhil etmiş,
böylece eylem kabiliyetini geliştirmiş ve faaliyet alanını genişletmiştir. Aralık 2012’de Rafi el-İsavi’nin tutuklanmasının ardından başta Anbar olmak üzere
Sünni nüfusun yoğun olduğu bölgelerde başlayan Maliki karşıtı protestolar, örgüte taraftar toplayabileceği bir konjonktür sağlamıştır.44

Irak el-Kaidesi, Ağustos 2012’den itibaren Suriye iç savaşındaki el-Kaide bağlantılı diğer unsurlarla koordinasyon kurmuş, İran destekli Esed rejimine
karşı Iraklı Sünni nüfustan, yakın coğrafyadaki Müslüman ülkelerden ve Batılı devletlerdeki Müslüman nüfustan savaşçı teminine yönelik yoğun
bir propaganda başlatmıştır. Ebu Bekir el-Bağdadi, örgütün faaliyet alanını Suriye’ye genişletmek maksadıyla Nisan 2013’te örgütün ismini “Irak-Şam
İslam Devleti-IŞİD” olarak değiştirmiş, bu ülkedeki el-Kaide irtibatlı el Nusra Cephesi’ne hâkim olmaya çalışmıştır. Suriye iç savaşı ve Irak güvenlik
güçlerinin yetersizliğinden dolayı iki ülke sınırının geçirgen oluşu, örgüte sınırın iki tarafında da hareket edebileceği şartları sağlamış, örgüt Irak’ta silahlı
militan varlığını artırırken Suriye’ye doğru yayılma imkânı elde etmiştir. Irak el-Kaidesi, Suriye’ye doğru yayıldıktan sonra el-Nusra Cephesi’yle birleşme
hususunda el-Kaide’nin merkezi yönetimiyle ters düşmüş, 2013’ten itibaren müstakil hareket etmeye başlamıştır.

IŞİD’in ortaya çıkışı Esed rejiminin Batılı ülkeler nezdindeki imajını nispeten düzeltirken Irak’ta Şii karşıtlığına dayalı söylemlerle hareket etmesi Şii-Sünni
gerilimini tırmandırmıştır. 2014 yılına gelindiğinde yaklaşık 30 bin silahlı militana sahip olduğu tahmin edilen IŞİD, Irak’ta özellikle Sünnilerin yaşadığı
bölgeleri ele geçirmeye teşebbüs etmiş, güvenlik güçleriyle çatışmaya girmiş ve sosyal medyada çarpıcı biçimde sürekli görünür olmaya çalışmıştır. IŞİD,
Irak’ta ötekileştirilen ve Maliki iktidarı döneminde baskıya maruz kalan Sünni Arapların bir kısmının tepkisel desteğini almayı başarmış, başta yakın çevredeki
Müslüman ülkeler olmak üzere yurtdışından binlerce çocuk ve gencin Irak ve Suriye’deki çatışmalara katılmasını sağlamıştır. IŞİD böylece Irak’ta
Sünni Arapların bölünmesine ve siyaseten zayıflamasına yol açmış, Suriye iç savaşında muhalefetin Esed rejimi karşısında zayıflamasına neden olmuş
ve dünya kamuoyunda terörizmin Sünni Müslümanlarla ilişkilendirilmesine yönelik yürütülen propagandaya malzeme oluşturmuştur.45

IŞİD Arapça ve İngilizce Dabık ve el-Şamıh adında iki ayrı aylık dergi çıkarmaktadır. Ayrıca Musul’da ve Rakka’da yayın yapan iki radyo istasyonu bulunmaktadır.
Örgüt bütün açıklamalarını İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca, Urduca ve diğer birkaç yabancı dile tercüme ederek yayımlamaktadır.
Propaganda araçlarını iyi kullanan IŞİD, Haziran 2014 tarihinde “Hudutları Aşmak” adını verdiği önemli bir video yayımlamış ve sözde İslam Devleti/Hilafet
Devleti’ni ilan etmiştir. Bu tarihten sonra örgüt, IŞİD yerine “İslam Devleti” ismini kullanmaya başlamıştır. Sözde halifenin ise Ebu Bekir el-Bağdadi
olduğu duyurulmuş, IŞİD lideri Bağdadi 5 Temmuz 2014’de Musul’da Cuma hutbesi vermiştir.


6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***