Erol Başaran Bural etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Erol Başaran Bural etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Nisan 2020 Salı

Suriye İç Savaşının Bilançosu Nedir?

Suriye İç Savaşının Bilançosu Nedir? 


Özel Rapor 
Erol Başaran BURAL 
Mart 2019 
www.21yyte.org 



Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası aktörler tarafından çok sayıda karar alınmasına, sivillerin ve masum insanların korunmasına yönelik tedbirler geliştirilmeye çalışılmasına rağmen, geçen sekiz yıl içerisinde Suriye iç savaşından en çok etkilenenler yine masum siviller olmuştur. 

Çatışmaların devam etmesi nedeniyle kesin rakamlara ulaşılması çok güç olsa da, sekiz yıl içerisinde yaklaşık 500 binden fazla insanın hayatını kaybettiği yönünde ortak bir kanı söz konusudur. Bu rakamın 397.965’ini hayatını kaybeden, 192.035’ini ise kayıp olan ancak hayatını kaybettiği değerlendirilen insanlardan meydana geldiğini belirtmekte fayda var.19 

8 yıldır devam eden iç savaş sırasında düzenlenen 336 kimyasal saldırının yüzde 98'i Esed rejimi tarafından yapıldı. Saldırıların 6'sı terör örgütü IŞİD tarafından gerçekleştirildi. 

Bu saldırılarda Esed rejimi tarafından, solunduğunda "hidroklorik" aside dönüşen "klor" gazı kullanıldı. Suriye'de doğrulanabilen ilk kimyasal silah kullanımı 23 Aralık 2012'de ve en son ise 7 Nisan 2018'de yaşandı. Saldırıların 123'ü başkent Şam'da, 123'ü İdlib ilinin güneyi ile Hama ilinin kuzey kırsalında, 55'i Halep bölgesinde, 13'ü Humus, 10'u Dera, 10'u Deyrizor ve 2'si Haseke bölgesinde gerçekleştirildi.20 


Suriye’de Hâlihazırda; 



• 6.2 milyon insan ülke içinde yerinden edilmiş durumda, bu insanların 871 bini kamplarda yaşıyor, % 64’ü gittiği yerde ev kiralamış, 
• 5.7 milyon Suriyeli kayıtlı olarak sığınmacı statüsünde başka bir ülkede yaşıyor, (3.622.366 Suriyeli Türkiye’de bulunuyor) 
• Yalnızca 2018’de 1,6 milyon insan ülke içerisinde yer değiştirmek zorunda kalmış vaziyette, 
• 1.5 milyondan fazla insan savaş nedeniyle uzuv kaybı yaşamış ya da engelli haline gelmiş, 
• 11.7 milyon kişi insani yardıma muhtaç halde, 
• Sağlık tesislerinin % 46’sı tahrip edilmiş durumda, 
• Her 3 okuldan birisi tahrip edilmiş, 2,1 milyon çocuk okula gidemiyor, 1,3 milyon çocuğun ise okula gidememe riski mevcut, 
• Ülkenin kanalizasyon sisteminin % 50’si tahrip edilmiş halde, 
• 15.5 milyon insan su ve hijyene ulaşımda güçlük çekiyor, 
• 9 milyon insan gıda yardımı bekliyor. 21 

2018 yılı İçerisinde; 


• 1.436'sı çocuk, 923'ü kadın olmak üzere toplam 6 bin 964 sivil çatışan taraflarca öldürüldü, 
• 4.162 insan Suriye rejimi güçleri, 471 kişi de ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından düzenlenen saldırılarda hayatını kaybetti, 
• Rejim güçleri yıl 355'i çocuk, 596'sı kadın, toplam 5 bin 607 kişiyi zorla alıkoydu, 
• Terör örgütü PKK/PYD, işgal ettiği bölgelerde 83'ü çocuk, 74'ü kadın, toplam 965 kişiyi; IŞİD terör örgütü ise 28'i çocuk, 
  13'ü kadın, toplam 338 kişiyi çeşitli nedenlerle alıkoydu, 
• Esed rejimi ülkenin farklı bölgelerinde 6 kez kimyasal saldırı düzenledi, 
• Yaklaşık 670.000 insan yerinden edildi. 22 


DİPNOTLAR;

19 https://www.irishtimes.com/opinion/letters/syria-s-nightmare-eight-years-of-war-and-displacement-1.3812675 
20 https://www.aa.com.tr/tr/dunya/suriyede-kimyasal-silah-saldirilarinin-neredeyse-tumunu-rejim-duzenledi/1396044 
21 Birleşmiş Milletler İnsani İşler Eşgüdüm Ofisi (OCHA), İnsani İhtiyaçlar Raporu, Mart 2019, 
    https://hno-syria.org/data/downloads/en/full_hno_2019.pdf 
22 Suriye İnsan Hakları Ağı, Suriye’de 2018 Yılında En Göze Çarpan İnsan Hakları İhlalleri Yıllık Raporu, 31 Ocak 2019 


Özel Rapor 
Mart 2019 
www.21yyte.org 


***

Suriye Sorununun Çözümüne Yönelik Olarak Hangi Diplomatik Adımlar Atıldı?

Suriye Sorununun Çözümüne Yönelik  Olarak Hangi Diplomatik Adımlar Atıldı? 



Özel Rapor 
Erol Başaran BURAL 
Mart 2019 

www.21yyte.org 


Suriye’de iç savaşının sona erdirilmesi için düzenlenen ilk uluslararası zirve 30 Haziran 2012 tarihinde Cenevre’de gerçekleştirildi. Bu zirvenin gerçekleştiği tarihte Suriye’de hayatını kaybedenlerin sayısı 10.000, sığınmacı konumuna düşmüş kişilerin sayısı ise 112.00 civarındaydı. 

BM Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan koordinatörlüğünde gerçekleşen zirveye BMGK daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’yla beraber AB temsilcileri, Türkiye, Katar, Kuveyt, Arap Birliği Temsilcileri ve Irak katılırken Suriye rejiminden ve muhalefetinden katılım olmadı. “Cenevre Eylem Grubu” ismiyle anılan ülkeler, yapılan zirve sonucunda şu kararlara imza attı:

• Suriye rejimini ve muhalifleri kapsayan bir geçiş hükümeti oluşturulması, 
• Oluşturulacak geçiş hükümeti yapısında ülkedeki tüm gruplara temsil hakkı verilmesi, 
• Suriye halkının isteklerini kapsayacak ve ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde anayasa ve yargı sisteminin revize edilmesi, 
• Hukuka uygun bir şekilde çok partili serbest seçim sistemine geçilmesi, 
• Oluşturulacak geçiş hükümetinde Suriyeli kadınların da temsil edilmesi. 


İlk Cenevre sürecinin üzerinden bir buçuk yıl geçtikten sonra 22 Ocak-16 Şubat 2014 tarihinde 

Cenevre-2 görüşmeleri başladı. Ancak aradan geçen zaman içinde Suriye’de hayatını kaybedenlerin sayısı 135.000’e, mülteci konumuna düşenlerin sayısı 3.000.000’a ve ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalan Suriyelilerin sayısı 6.000.000’a ulaştı. 

Cenevre-3 görüşmeleri gecikmeli olarak 1 Şubat 2016 günü başlayabilmişti. Birkaç gün devam eden görüşmelerin ardından Stefan De Mistura tarafından görüşmelerin 25 Şubat 2016’ya kadar askıya alındığı açıklanmıştı. İran ilk defa Cenevre-3 görüşmelerinde sürece dâhil edilmek istenmiş ve zirveye davet edilmişti. Tüm bu görüşme karmaşası içinde Suriye’de hayatını kaybedenlerin sayısı 250.000’e, sığınmacı konumuna düşenlerin sayısı 6.000.000’a ve ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalanların sayısı 7.600.000’a ulaşmıştı. 

20 Aralık 2016’da açık kaynaklara düşen haberlere göre Türkiye, Rusya ve İran, Suriye’de ateşkes yapılması hususunda mutabakata vardılar. Moskova’da bir araya gelen Mevlüt Çavuşoğlu, Sergey Lavrov ve Cevad Zarif’in gerçekleştirdiği görüşmenin ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından Suriye hükümeti ve muhalifler arasında anlaşma, garantörlük anlaşması ve barış görüşmelerine yeniden başlama anlaşması olmak üzere 3 anlaşma üzerinde mutabakata varıldığı açıklandı. 

Türkiye, Rusya ve İran garantörlüğünde 30 Aralık 2016’da yürürlüğe giren ateşkesin ardından devam eden süreçte, daha önceden kararlaştırıldığı üzere Kazakistan’ın başkenti Astana’da barış görüşmelerine başlandı. 23 Ocak 2017 tarihinde Astana’da gerçekleşen ilk görüşmede sonuç bildirisi Kazakistan Dışişleri Bakanı Kayrat Abdrahmanov tarafından okundu. 

Suriyeliler arasındaki görüşmelerin yeniden başlamasının desteklendiğinin belirtildiği bildiride “BM Güvenlik Konseyi’nin de teyit ettiği üzere farklı etnik ve dini kesimlerin bulunduğu demokratik bir ülke olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına” vurgu yapıldı. 29 Aralık 2016’da yapılan ve BM Güvenlik Konseyi’nin 2336 sayılı kararında geçen ateşkes rejiminin desteklen mesi için tüm taraflara çağrı yapılan bildiride ateşkes ihlallerinin en aza indirilmesi için çaba gösterilmesi istendi. IŞİD ve Nusra gibi terör örgütlerine karşı mücadele konusunda ortak bir iradenin bulunduğu belirtilen bildiride, 
muhaliflerin de bu gruplardan ayrılması gerektiği vurgulandı. 



15 Şubat 2017’de başlanacağı ifade edilen ancak sebebi açıklanmayan bazı teknik problemler nedeniyle Suriye görüşmelerinin ikinci turu, Kazakistan’ın başkenti Astana’ da 16 Şubat 2017 tarihinde gerçekleştirildi. Astana görüşmelerine Rusya, Türkiye ve İran temsilcilerinin yanı sıra Suriye rejimi delegeleri ve muhalifler de katıldı. Astana’da muhaliflerle Suriye hükümeti doğrudan görüşmedi. İkinci Tur Astana görüşmesinde sekteye uğrayan ateşkesin desteklenmesine odaklanıldı. BM’nin Suriye özel temsilcisi Staffan de Mistura görüşmelere katılmadı ancak ofisinin teknik bir ekiple temsil edildiği açıklandı. Bu görüşmelere ilk kez Ürdün de garantör ülke olarak katıldı. 

2016 yılında yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle düzenlenemeyen ve sonuçsuz kalan Cenevre-3 görüşmelerinin ardından 23 Şubat 2017 tarihinde Cenevre-4 görüşmeleri başladı. Aralık 2016’da Türkiye, Rusya ve İran’ın çabalarıyla yürürlüğe giren ateşkesin ardından gerçekleştirilen Cenevre-4 görüşmelerine, BMGK 2254 sayılı kararının dışında, “terörle mücadele” başlığı eklendi. 

Kazakistan’ın başkenti Astana’daki Suriye görüşmelerinin üçüncü turu, BM ve Rusya heyeti arasındaki ikili görüşme ile 14 Mart 2017 tarihinde başladı. Üçüncü Tur Astana görüşmelerinde Rusya, Türkiye ve İran’ın yanı sıra Ürdün, ABD ve AB’den de temsilciler yer aldı. Muhalefet, Rusya garantörlüğündeki rejim güçlerinin yoğun ateşkes ihlallerinin sürmesi üzerine ise Astana 3 toplantısına katılmama kararı aldı. 

22 Mart 2017 tarihinde başlayan Cenevre-5 görüşmelerinde de odak noktası terörle mücadele konusu oldu. Nasır el-Hariri başkanlığındaki muhalefet heyeti ve rejim heyeti ile ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştiren BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura “Sahadaki çok ciddi zorluklara rağmen kimse çekip gitmedi. Bir önceki turda ‘tren istasyonda hazır’ demiştim. Şimdi treninin istasyondan yola çıktığını söyleyebiliriz. Yavaş, ama ilerliyor.” şeklinde açıklamada bulundu. 

Cenevre görüşmelerinin aksine iç savaşın devam ettiği Suriye’de somut adımlar 
atılmasını başaran Astana sürecinin 3-4 Mayıs 2017’de tarihlerinde gerçekleşen 4. Görüşmesinde gündemde “çatışmasızlık bölgeleri” vardı. Ancak İran’ın çatışmasızlık anlaşmasında garantör ülke konumunda olmasından rahatsız olan muhalefet kanadı anlaşmaya tepki gösterdi. 


Suriye’de çözüme yönelik somut adımların bir türlü atılamadığı Cenevre görüşmelerinin altıncısı 16-20 Mayıs 2017 tarihleri arasında gerçekleşti. Cenevre-6 görüşmelerinin son gününde BM Suriye Özel Temsilcisi Mistura, Nasır el-Hariri başkanlığındaki muhalefet heyeti ve Esad rejimi heyeti ile ayrı ayrı görüştü. Bir önceki Cenevre görüşmesinde havanın çok olumlu olduğu ve Cenevre-6’ya kadar geçecek sürecin BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararında öngörülen dört ana konuyu kapsamlı bir şekilde çalışmak için iyi bir fırsat olduğu ifade edilmişti. Cenevre-6’nın odak noktası 2254 sayılı BM kararının tatbikine yönelik somut adımlar atmaktı. 

4-5 Temmuz 2017 tarihleri arasında gerçekleşen 5’nci Astana görüşmesinde ilk 
temas, Türkiye, Rusya ve İran’dan teknik heyetler arasında yapıldı. Daha sonra Esed rejiminin BM temsilcisi Caferi başkanlığındaki rejim heyeti, Rusya ve İran heyetleriyle görüştü. Bu arada askeri muhalefet heyeti de konakladıkları Grand Park Esil Oteli’nde kendi aralarında istişare toplantısı düzenledi. Toplantının ardından muhalefet temsilcileri, Türk heyetiyle teknik bir görüşme yaptı. Ardından garantör ülkelerin heyetleri, yeniden ikili ve üçlü görüşmeler için toplandı. Muhalefet heyeti de bazı Avrupa ülkelerinin temsilcileriyle istişare toplantısında bir araya geldi. Ürdün ve ABD’den diplomatların da katıldığı toplantılarda, BM’yi Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura temsil etti. Türk 
heyetinin başında da Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sedat Önal bulunuyordu. Rusya’yı Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Alexander Lavrentiev, İran’ı ise Dışişleri Bakanı Yardımcısı Hüseyin Ensari temsil etti. 

Daha önceki görüşmelerde BM Suriye Özel Temsilcileri ile ayrı ayrı heyet görüşmeleri yapan taraflar 10 Temmuz 2017’de Cenevre-7 zirvesinde ilk defa yüz yüze görüşebileceklerinin sinyalini verdiler. Cenevre-7’de de önceki görüşmelerde olduğu gibi BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararında kabul edilen ateşkes, terörizm, Anayasa ve siyasi geçiş konuları ele alındı. 

14 Eylül 2017 tarihinde 6.Astana görüşmeleri Türkiye, Rusya, İran, ABD, Birleşmiş Milletler (BM), Ürdün, Esed rejimi ve muhalefet heyetleri arasındaki teknik ikili ve üçlü görüşmelerle başladı. Görüşmenin ana konusunu ise İdlib’deki çatışmasızlık bölgelerinin sınırlarının çizilmesi ve ateşkesin uygulanması konusunda yapılması gerekenler oluşturdu. Ayrıca ayrıntılı olarak ilk kez 2. Astana görüşmesinde gündeme gelen Esad’ın elindeki tutukluların ve esir tutulanların karşılıklı serbest bırakılması, cenazelerin teslim edilmesi konuları da ele alındı. 

30 Ekim 2017 tarihinde başlayan 7. Astana görüşmelerinin ana başlıkları ise şöyleydi; Esad rejiminin cezaevlerindeki tutuklu ve esirleri serbest bırakması, rejimin yaptığı ateşkes ihlalleri, tarihi bölgelerde bulunan mayınların temizlenmesi, Doğu Guta başta olmak üzere abluka altındaki bölgelere insani yardım ulaştırılması. 

2017 sonlarında Astana görüşmeleri Soçi’ye taşındı. 22 Kasım 2017 tarihli 1’nci Soçi Zirvesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Vladimir Putin ve Hasan Ruhani bir araya geldi. Cenevre görüşmelerine nazaran Astana’da yaptıkları zirvelerde Suriye’deki sorunun çözümüne yönelik somut adımlar atmayı başarabilen Türkiye, Rusya ve İran arasında yüksek düzeyde gerçekleşen zirve, tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. 

Üç Ülkenin öncülüğünde toplanan Soçi Zirvesi’nin iç savaşın bitirilmesi için önemli bir adım olduğu belirtilirken, zirveden dikkat çeken sonuçlar çıktı: 

• Suriye’de tüm tarafların katılacağı Ulusal Diyalog Kongresi düzenlenecek. 
• Savaş sonrası Suriye’nin sosyal ve ekonomik açıdan yeniden inşasında Türkiye, İran ve Türkiye yer alacak. 
• Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesine göre terör örgütü PKK’nın Suriye yapılanması PYD kongreye katılırsa, Türkiye burada yer almayacak. 
• Ülke genelinde BM gözetiminde demokratik seçimlerin yapılması, siyasi çözümün Cenevre görüşmelerinde tamamlanması kararlaştırıldı. 



Cenevre görüşmelerinin 8’incisi, iki bölümlü olarak 28 Kasım 2017’de başlatıldı. BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, rejim ve muhalif heyetleriyle ayrı ayrı bir araya geldi. Muhalifler açısından görüşmelerin 4 temel başlığı olan geçiş yönetimi, anayasa, seçimler ve terörizmle mücadele konularının tamamı masaya yatırıldı. Rejim Heyeti ise sadece terörizm konusunu masaya yatırdı. BM, rejim ve muhalifler konularda anlaşamadı. 

Suriye’deki iç savaşın çözümü için İran, Rusya ve Türkiye’nin katılımıyla gerçekleştirilen Soçi Zirvesinin ikincisi, 30 Ocak 2018’de gerçekleştirildi. Zirveden önce Muhalefet, bayrak ve flama sorunu yaşadı ve Zirveye katılmama kararı aldı. Muhalefet temsil yetkisini Türkiye’ye devretti. Zirveye, Türkiye’nin net tavrı üzerine PYD kabul edilmedi. 16 



27 Ekim 2018’de Suriye'de çözüm arayışı için, Türkiye, Rusya, Fransa ve Almanya'nın katılımıyla İstanbul'da bir dörtlü zirve düzenlendi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ev sahipliğinde düzenlenen zirveye Rusya Devlet Başkanı Vladimir PutinFransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in yanı sıra BM Suriye özel temsilcisi Steffan de Mistura da katıldı. Zirvenin ardından dört liderin katılımıyla düzenlenen basın toplantısında ve zirveyle ilgili açıklanan bildiride, Suriye'de yürürlüğe konan ateşkesin ve militan gruplara karşı mücadelenin sürmesi gerektiğine vurgu yapıldı. Yıl sonuna kadar anayasa komitesinin kurulmasının hedeflendiği aktarıldı. 17 

İsviçre'de bir araya gelen Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanları, anayasa komisyonu için ortak deklarasyonu 18 Aralık 2018’de duyurdu. 150 kişiden oluşacak Anayasa Komitesinde rejim ve muhalifler 50'şer kişi belirlerken, De Mistura da son 50 kişiyi Suriyeli aydın ve sivil toplum temsilcileri arasından seçecekti. İlk 50'şer kişilik grup üzerinde nispeten kısa sürede uzlaşan taraflar, son grup konusunda rejimin uzlaşmaz tavrı nedeniyle anlaşmazlık yaşamıştı.18 

DİPNOTLAR;

16 https://www.stratejikortak.com/2018/04/suriye-zirve-astana-cenevre-soci.html 
17 https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-46004555 
18 https://www.ahaber.com.tr/gundem/2018/12/18/bm-ve-turkiye-rusya-iran-suriye-icin-anlasti 

Suriye İç Savaşının Başlangıcından Bugüne Yaşanan Önemli Gelişmeler Nelerdir?

Suriye İç Savaşının Başlangıcından  Bugüne Yaşanan Önemli Gelişmeler  Nelerdir? 


Özel Rapor 
Erol Başaran BURAL 
Mart 2019 
www.21yyte.org 


Aradan tam olarak sekiz yıl geçmesi nedeniyle Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş ile ilgili olarak, tarihsel süreç içerisinde yaşanan önemli gelişmeleri hatırlamakta fayda görülmektedir. 



15 Mart 2011 – Dera’da çocukların tutuklanması üzerine gençler ve bölge halkı tepki olarak sokaklara döküldü. “Suriye halkı aşağılanamaz” sloganları atılarak çocukların serbest bırakılması için gerçekleştirilen protestoların üçüncü gününde halkın üzerine ateş açıldı ve 4 sivil öldürüldü. 

22 Mart 2011 - Protestolar 22 Mart 2011’de ülke geneline yayıldı. 

26 Mart 2011 - Esed rejimi, protestoların devam ettiği günlerde sokak ve meydanları dolduranları birer birer tutuklarken, radikal olarak bilinen 260 tutuklu Sednayya hapishanesinden salıverdi. Salıverilenlerin büyük kısmı daha sonra El Kaide’nin Suriye kolu Nusra Cephesi’ne ve IŞİD’e katıldı. 

Haziran 2011 - Suriye’de ayaklanmanın başlamasından yaklaşık 6 ay sonra halk, Türkiye sınırına akın etmeye başladı. 

Ağustos 2011 - Türkiye, Suriye ile ilişkilerini askıya aldı. 

3 Şubat 2012 - Suriye Ordusu Humus şehrine havan ve tanklarla saldırı düzenledi. Saldırı sonucunda 200’den fazla insan hayatını kaybetti. Bu olay sonrası BM Güvenlik Konseyi’nde Beşar Esed’e görevden çekilerek yetkilerini yardımcısına bırakması çağrısında bulunan tasarı oylandı. Oylamada on beş üyeden on üçü tasarıya evet derken Rusya ve Çin’in hayır demesi tasarının konseyden geçmesini engelledi. 

23 Haziran 2012 - Türk Hava Kuvvetleri’ne ait bir F-4 tipi savaş uçağı, Malatya’dan havalandıktan sonra Akdeniz üzerinde Suriye tarafından düşürüldü. 

Temmuz 2012 - Esed rejimin çekildiği bölgelerde PKK/PYD terör örgütü hızla hâkimiyet kurdu. Terör örgütü PYD 19 Temmuz 2012’de Ayn El Arab’ı (Kobani), bir gün sonra Afrin’i, 23 Temmuz’da Kahtaniye (Dirbesiye) ve Haseke’ye bağlı bazı köyleri kontrolü altına aldı. 

Aralık 2012 - Aralık 2012’de ABD, Nusra Cephesini terör örgütü listesine aldı. Nusra Cephesi, Temmuz 2016’ya gelindiğinde El Kaide’den ayrıldığını ve adının da Şam’ın Fethi Cephesi olarak değiştirdiğini duyuracaktı. 

Nisan 2013 – IŞİD terör örgütü, Suriye’nin kuzeyinde hızlı bir şekilde yayılmaya ve güç kazanmaya başladı. 



11 Mayıs 2013 - Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde iki bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda 52 kişi hayatını kaybederken, 140 kişi de yaralandı. 

21 Ağustos 2013 - Şam kırsalındaki Doğu Guta’ya atılan sarin gazı Esed’in kimyasal silah kullandığı söylentilerinin gerçek olduğunu gözler önüne serdi. ABD bu saldırıda toplam 1.429 kişinin öldüğünü açıkladı. 

14 Eylül 2013 - ABD ve Rusya 14 Eylül 2013’te Suriye’deki kimyasal silahların ülke dışına çıkarılarak yok edilmesi için anlaştı. 

16 Eylül 2013 - Sınır ihlali yapan ve uyarılmasına rağmen bu ihlale devam eden Suriye helikopteri Türk F-16’ları tarafından düşürüldü. 

Ocak 2014 – Terör örgütü IŞİD, daha sonraları “kalesi” olarak anılacak Rakka’yı ele geçirdi. 2014. Bu dönem IŞİD tehdidinin yükseldiği dönem oldu. PKK/PYD terör örgütü, 2014 yılının Ocak ayı başında Afrin, Kobani ve Cezire’de sözde kantonlar kurarak, özerklik ilan etti. 
   PYD Kendisine muhalif herkesi etnik kimlik gözetmeksizin bölgeden zorla göç etmeye zorladı. 

Haziran 2014 – IŞİD terör örgütü sözde halifelik ilan etti. 


13 Eylül 2014 – IŞİD terör örgütünün Ayn el Arab’a (Kobani) saldırdığı tarihte PKK/ PYD’nin silahlı unsurlarına ABD havadan destek verdi. 

Ekim 2014 - ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mari Harf yaptığı açıklamada PKK/ PYD’yi bir terör örgütü olarak görmediklerini söyledi. 

Şubat 2015 - Ayaklanmadan 4 yıl sonra yani 2015 yılına gelindiğinde, ülkede Esed rejimine karşı mücadeleye giren irili ufaklı örgütlerin sayısı toplamda 1500’ü buldu. Bu örgütlere bağlı silahlı gruplar içinde yer alanların sayısı ise 150.000’i aştı. 

Mayıs 2015 - Muhalifler, Suriye’nin kuzey batısındaki İdlib’i ele geçirdi. 

30 Eylül 2015 - İlk günden beri Suriye rejimi yanlısı tutum sergileyen Moskova, Esed’in gerilemesi karşısında Tahran’ı ikna ederek iç savaşa askeri sahada müdahil oldu. 

24 Kasım 2015 - Rus Hava Kuvvetlerine ait SU-24 tipi savaş uçağı Suriye sınırında TSK tarafından düşürüldü. 

Aralık 2015 - Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Suriye’de siyasi geçişin yol haritasını karara bağladı. Ülke genelinde ateşkes sağlanması, geçiş hükümeti üyelerinin belirlenmesi, yeni anayasa hazırlanması ve adil seçimlerin düzenlenmesi başlıklarını içeren 2254 sayılı karar, sonraki Cenevre toplantılarında temel müzakere belgesi olarak kabul edildi. 

Ağustos 2016 – PKK/PYD terör örgütü, ABD'nin desteği ile Fırat Nehri'nin batısındaki Menbiç'i işgal etti. 

24 Ağustos 2016 - Türkiye Fırat Kalkanı Harekâtını başlattı. Harekâtın amaçlarından ilki sınıra yakın bölgede 5 bin kilometrekarelik IŞİD ve PKK/YPG gibi terör örgütü unsurlarını temizlemekti. Diğer bir amaç ise PKK’nın sınırın öte tarafındaki kolu PYD’nin ele geçirdiği şehirlerde kurduğu kantonları birleştirme çabasını engellemekti. 



28 Kasım 2016 - İran ile birlikte Rusya’nın da desteğini arkasına alan rejime bağlı ordu Halep’e saldırdı. Halep bu tarihten sonra rejim güçlerinin eline geçti. 

20 Aralık 2016 - Halep’te yaşananlardan sonra Suriye’ye doğrudan müdahil olan üç ülke Moskova’da aynı masa etrafında toplandı. Türkiye, İran ve Rusya muhtemel bir çözüm formülünün garantörü olmayı kabul etti. 

23 Ocak 2017 - Moskova’da alınan ortak kararlar doğrultusunda Türkiye, Rusya ve İran Kazakistan’ın Astana şehirde bir araya geldi.2 

Şubat 2017 - Türkiye ve Rusya, Halep ateşkes anlaşmasını Suriye geneline taşımak için Kazakistan'ın başkenti Astana'da bir araya geldi. 

Nisan 2017 - Rejim güçleri, 4 Nisan'da İdlib'e bağlı Han Şeyhun'a kimyasal silah ile saldırdı. En az 100 sivil öldü, 500'den fazla insan yaralandı. Bunun üzerine ABD Suriye’nin Şayrat Hava Üssü'ne füze saldırısı düzenledi. 

Mayıs 2017 - Türkiye, Rusya ve İran, çatışmaların en yoğun olduğu 4 alanı; İdlib, Humus, Şam ve çevreleri ile Dera’yı, gerginliği azaltma bölgesi ilan etti. 

Ekim 2017 - TSK, Astana anlaşmaları çerçevesinde İdlib'de gözlem noktaları kurma sürecini başlattı.3 

Ocak 2018 - Türkiye, Afrin'deki PKK/PYD terör örgütünün varlığını sona erdirmek maksadıyla Zeytin Dalı Harekâtını başlattı. 

Şubat 2018 – Suriye rejim güçleri Şam banliyölerinden Doğu Guta’ya büyük çaplı bir operasyon başlattı.4 

14 Nisan 2018 - ABD, İngiltere ve Fransa Suriye'yi vurdu. Saldırıda ilk etapta başkent Şam'daki Cumhuriyet Muhafızları, Dumeyr Havaalanı, Şam Uluslararası Havalimanı çevresi, Cemeyre Bilimsel Araştırmalar Merkezi, Kasyun Dağı'ndaki hava savunma sistemleri, Kisve ve Kalamun bölgelerindeki askeri noktalar vuruldu.5 




18 Haziran 2018 - TSK resmi Twitter hesabından yapılan açıklamada “Daha önce mutabık kalınmış Münbiç Yol Haritası ve Güvenlik Prensipleri doğrultusunda, Fırat Kalkanı Harekât alanı ile Münbiç arasında kalan hatta TSK ve ABD Silahlı Kuvvetleri unsurları tarafından 18 Haziran 2018 tarihinden itibaren bağımsız devriye faaliyetlerine başlanmıştır.” ifadelerine yer verilerek Münbiç bölgesindeki ortak devriyeler duyuruldu.6 

17 Eylül 2018 - Soçi’de Türkiye ve Rusya arasında İdlib çatışmasızlık bölgesine yönelik bir mutabakat imzalandı. Mutabakat zaptına göre; 

- Rusya Federasyonun İdlib’de askeri operasyonlar ve saldırılardan kaçınılması için gerekli önlemleri alacağı, 
- 15-20 kilometre derinliğinde silahsızlandırılmış bir bölgenin (demilitarized zone) kurulacağı, 
- Çatışan taraflara ait ağır silahların (Çok namlulu roketatar sistemleri, tank, havan, top vb.) 10 Ekim’e kadar silahsızlandırılmış bölgeden çekileceği; terörist grupların, silahsızlandırılmış bölgeden 15 Ekim’e kadar çıkacağı, 
- Belirtilen bölgede Türk ve Rus askerleri tarafından devriye faaliyetleri yürütüleceği, 
- M4 (Halep-Lazkiye) ve M5 (Halep-Hama) otoyollarının 2018 yılı sonuna kadar 
güvenliğinin sağlanarak trafiğe açılacağı, 
- Bu faaliyetler kapsamında İran, Rusya, Türkiye’nin Müşterek Koordinasyon Merkezi kuracağı hususları karara bağlandı.7 


17 Eylül 2018 - Rusya Hava Kuvvetlerine bağlı IL-20 tipi elektronik istihbarat uçağı Suriye’ye ait hava savunma birimleri tarafından düşürüldü. Olay İsrail Hava Kuvvetlerinin Suriye’ye karşı operasyon düzenlediği sıralarda gerçekleşti. Olayın sonunda hem Suriye hem de Rusya İsrail’i suçladı.8 

12 Aralık 2018 - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ülkemizin beka meselesi olarak gördüğümüz Suriye politikasındaki derin görüş ayrılıklarımızın gelecekteki daha büyük iş birliklerimizin önünde engel oluşturmasına izin vermemeliyiz. Bu anlayışla Fırat’ın doğusunu bölücü terör örgütünden kurtulmaya yönelik harekâtımıza birkaç gün içinde başlayacağımızı ifade ettik, ifade ediyoruz. Hedefimiz asla Amerikan askerleri değildir. 

Bölgede faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarıdır” diyerek, Türkiye’nin Fırat Nehri doğusundaki PKK/PYD terör örgütüne yönelik bir operasyon başlatacağını duyurdu.9 

19 Aralık 2018 - ABD Başkanı Trump’ın, “Suriye’de IŞİD’i yendik, orada tek bulunma gerekçemdi” tweet’inin ardından Beyaz Saray, Suriye’den asker çekmeye başladıklarını duyurdu. 10 

01 Ocak 2019 - 01 Ocak tarihinde İdlib kuzeyinde bulunan Daret İzze bölgesinde konuşlu Nureddin Zengi grubuna yönelik olarak saldırılar başlatan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) kısa bir süre içerisinde kasabanın kontrolünü ele geçirdi. Bir hafta içerisinde HTŞ İdlib’in büyük bölümünde kontrolünü sağladı. 

10 Ocak 2019 – Suriye Rejimi ile PKK/PYD terör örgütü arasında görüşmeler başladı. 

14 Ocak 2019 - ABD Başkanı Donald Trump, “Türkiye Kürtleri vurursa onları ekonomik olarak yıkıma uğratırız” açıklamasını yaptı.11 Aynı açıklamada Trump Suriye’de 20 millik (32-33 km lik) bir güvenli bölgenin tesis edilmesinden bahsetti. 

28 Ocak 2019 - ABD'nin çekilme sürecine destek gerekçesiyle gönderdiği 600 civarı ilave asker, Suriye'ye ulaştı.12 

8 Şubat 2019 - Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD'nin, Amerikan askerlerinin Suriye'den çekilmesi ve güvenlik kaygıları konusunda Türkiye ile ortak çalışmalar yaptığını, çekilme sürecini koordine etmek üzere Ortak Görev Gücünün kurulduğunu duyurdu.13 

14 Şubat 2019 - ABD Savunma Bakanı Vekili Patrick Shanahan "Suriye'nin kuzeydoğusunda bir gözlem gücü oluşturma potansiyeli bakımından NATO toplantısı farklı bir fırsat sunmuş olacak" diye konuştu.14 


17 Şubat 2019 - ABD Başkanı Trump, Avrupa ülkelerine, Suriye'de yakalanan Avrupa kökenli IŞİD terör örgütü mensuplarını teslim alarak yargılamaları çağrısında bulunarak aksi halde teröristleri serbest bırakmak zorunda kalacağını belirtti.15 

DİPNOTLAR;

1 https://www.stratejikortak.com/2016/10/gecmisten-savasa-suriyede-ic-savas-cikti.html
2 https://www.bik.gov.tr/2011-2017-suriyede-6-yilda-neler-oldu/ 
3 https://www.trthaber.com/haber/dunya/suriye-ic-savasinin-7-yili-355314.html 
4 https://www.bloomberg.com/news/articles/2018-03-15/timeline-of-the-syrian-conflict-as-it-enters-8th-year 
5 https://www.haberturk.com/son-dakika-abd-baskani-trump-tan-suriye-aciklamasi-saldiri-emrini-verdim-1919037 
6 https://www.yenicaggazetesi.com.tr/tsk-menbice-girmeye-basladi-195789h.htm 
7 http://www.milliyet.com.tr/iste-10-maddelik-anlasma-3-lu-siyaset-2745615/ 
8 http://savunmasanayist.com/2018/09/18/rusya-hava-kuvvetlerine-ait-il-20-nasil-dustu/ 
9 http://www.milliyet.com.tr/cumhurbaskani-erdogan-dan-firat-in-dogusuna-ankara-yerelhaber-3210529/ 
10 http://www.hurriyet.com.tr/dunya/abd-suriyeden-cekiliyor-41057645 
11 https://www.ahaber.com.tr/gundem/2019/01/14/trumptan-kustah-tehdit-turkiyeyi-mahvederiz 
12 https://www.sabah.com.tr/amerika/2019/01/28/abdnin-gonderdigi-ek-600-asker-suriyeye-ulasti 
13 https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/02/08/cekilme-icin-ortak-gorev-gucu-kurduk 
14 https://www.haberturk.com/abd-den-suriye-nin-kuzeydogusunda-gozlem-gucu-plani-2372860 
15 http://www.hurriyet.com.tr/dunya/24-saat-icinde-paylasacagini-yazmisti-trumptan-suriye-mesaji-41119671 

Özel Rapor 
Mart 2019 

www.21yyte.org 


***

Suriye İç Savaşı Nasıl Başladı?

Suriye İç Savaşı Nasıl Başladı? 


Özel Rapor 
Erol Başaran BURAL 
Mart 2019 
www.21yyte.org 


Bundan tam sekiz yıl önce Mart 2011’de, Arap-İslam coğrafyasını kasıp kavuran ve çoğu kez silahlı çatışmaya dönüşen isyanlar Suriye’ye de sıçradı. Peki, Suriye İç Savaşı Nasıl Başlamıştı? Suriye’nin Ürdün sınırdaki Dera kentinde iki kadın doktor arasında geçen telefon konuşmasında, biri diğerine “Mısır’da Mübarek devrildi” demiş, diğeri ise “Darısı bizimkinin başına” cevabını vermişti. Telefonları dinlenen doktorlar tutuklanıp işkence görmüş, ceza olarak saçları tıraş edilmişti. 

Kültürel bir aşağılama anlamına gelen kadınların saçlarının tıraş edilmesi sonucu 
doktorların akrabaları olan 15 çocuk, 6 Mart 2011 tarihinde, duvarlara “Halk rejimin düşmesini istiyor” sloganını yazmaları üzerine tutuklanarak ağır işkencelerden geçirilmişti. Dera aşiretleri çocuklarını geri almak için kolluk kuvvetlerine gittiklerinde ağır hakaretlere maruz kalmışlar ve bu olaya merkezi yönetimin müdahale etmesi üzerine 15 Mart 2011’de Dera’da protestolar patlak vermişti.

Tabi olarak protestoların başlaması her ne kadar iki kadın doktorun tutuklanması ve sonrasında yaşanan gelişmeler olarak anılsa da bu olayın Suriye yangınını ateşleyen kıvılcım olduğunu, Suriye’de halkın rejime karşı ayaklanmasının ardında daha büyük sorunların yattığını da belirtmek gerekir. 

1 https://www.stratejikortak.com/2016/10/gecmisten-savasa-suriyede-ic-savas-cikti.html 


2011 yılına girildiğinde Suriye’de yaşanan kuraklık olaylarının artan etkisini, gıda fiyatlarındaki artışını, enerji sıkıntısının baş göstermesini, siyasi alanda yaşanan 
kısıtlamaları, rejimin mezhep temelinde uyguladığı ayrımcılığı, adil yargılanmanın önüne geçilmesini, kitlesel göz altıların yaşanmasını, sosyal adaletsizlikleri, yüksek işsizlik oranını, yolsuzlukların alp başını gitmesini, kolluk kuvvetleri ve istihbarat örgütlerinin halkın üzerindeki baskılarının artmasını, Hama’da düzenlenen devlet terörünü, Suriye iç savaşının ardında yatan büyük sorunlardan birkaçı olarak sıralayabilmemiz mümkündür. 



Tüm bu faktörler göz önünde bulundurulduğunda iki kadın doktorun telefon dinlemesi neticesinde gözaltına alınmasından daha çok, tam da bu döneme rastlayacak şekilde Mazota uygulanan rejim sübvansiyonunun kaldırılmasının Suriyeliler için sabrı taşıran son damla olduğunu söylemek de mümkündür. 



Dera’da başlayan protestoların çok kısa bir zaman diliminde domino etkisi yarattığını, olayların Humus, Hama, İdlib ve Şam kırsalına yayıldığını, gösterilerin bastırılması için rejim güçlerinin sert güç unsurlarının tamamını devreye soktuğunu, insanların üzerine ateş açtığını, çok sayıda insanın toplu halde tutuklandığını da hatırlamakta fayda görülmektedir. 

 Temmuz 2011 - Ordudan ayrılan asker ve subaylar rejime karşı mücadele için “Hür Suriye Ordusu”nu kurdu. 

Özel Rapor 
Mart 2019 

www.21yyte.org 


 ***

Suriye İç savaşı sonrası., Türkiye Ne Yapmalı?

Suriye İç savaşı sonrası.,  Türkiye Ne Yapmalı? 



Özel Rapor 
Erol Başaran BURAL 
Mart 2019 

www.21yyte.org 

Türkiye Suriye iç savaşından en olumsuz etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. 4 milyona yakın Suriye sığınmacının ülkemize gelmesi, güney komşumuz Suriye’nin yönetilemez hale dönüşmesi, Suriye’de çok sayıda terör grubunun kendisine yer bulması, dünyanın dört bir yanından teröristlerin bölgeye akın etmesi, silah baronlarının ellerini ovuşturması, silahlı çatışmaların halen devam etmesi, birçok ülkenin ilgisinin Suriye’ye kayması, vekâlet 
verilen silahlı devlet dışı aktörlerin güç kazanması, terör örgütlerinin alanda yayılması ve yayıldığı bölgeleri idare edebilecek bir kontrol gücüne kavuşması, safların sürekli yer değiştirdiği kaygan zeminlerin çoğalması gibi hususlar yan yana konulduğunda Suriye meselesinin önümüzdeki uzun yıllar boyunca Türkiye’nin bir numaralı sorunlarından birisi olacağına işaret ediyor. 

Bu derecede karmaşık bir ortamda hem diplomasi kanallarını açık tutabilmek, hem ülkenin güvenliğini koruyabilmek hem de insani faaliyetleri bir arada yürütebilmek gerekiyor. 
Suriye meselesinde önceliklerin belirlenmesi, belirlenen sorunların sırasıyla bütünleşik bir plan çerçevesinde çözüme kavuşturulması önem arz ediyor. Ülkemizin güneyinde ABD ve batılı birkaç ülkenin de hem maddi hem de manevi desteği ile bir PKK devletçiği kurulması girişimleri olduğu, bu konunun Türkiye’nin güvenliği açısından önemi, burada Irak kuzeyindeki gibi otonom bir yapının tesis edilmesinin Suriye’yi fiiliyatta 3 ya da 4 parçaya böleceği göz önünde tutulduğunda Suriye’den kaynaklı en önemli sorunun PKK/ PYD terör yapılanması sorunu olduğu görülmektedir. PKK terör örgütünün çekirdeği 
oluşturduğu, isimlendirilmesinin ne olduğunun çok da önemli olmadığı bir yapı, Türkiye için bir beka meselesidir. Bu nedenle Türkiye Suriye meselesinin bundan sonraki dönemlerinde bütün ağırlığını PKK/PYD terör örgütü yapılanmasının ortadan kaldırılmasına vermelidir. 

Türkiye sınırları ötesinden ülkenin güvenliğini sağlamak için diplomasi kanallarını sonuna kadar açık tutmalıdır. Ancak ülkenin güvenliği için öncelikle Suriye’de mevcut yönetimle ilişkilerin normalleştirilmesi, doğrudan devlet başkanları arasında görüşmeler yapılamasa bile devlet-devlet diyaloğunun yeniden tesisi, Suriye ile 1998 sonrası yakalanan iyileşme döneminin yeniden tesisi gerekmekte dir. Suriyenin bölünüp parçalanması Türkiye için bir risk oluşturacağından, Suriyenin bölünmemesi için Türkiye’nin Suriye’ye daha fazla destek vermesi, komşu ülkeyi koruması kollaması ve Suriye’nin kuzeyindeki PKK terör 
yapılanmasını iş birliği ile sona erdirmesi en akılcı yol olarak görülmektedir. 

Hâli hazırda kendisine müttefik diyen, ülkemizin yanında olduğunu sürekli beyan etmesine rağmen her zaman karşımızda bulunmayı seçen, gizli planlarını gerçekleştirmek için terör örgütleriyle iş tutan, terör örgütü sıfatıyla binlerce insanımızı katleden PKK’ya bundan yıllar önce rüyasında bile göremeyeceği bir kapasite inşası sağlayan ülkelerle iş birliği yapmaktansa, bize soğuk mesafeli duran, bir zamanlar terör örgütlerine destek veren, ancak bir dönemde de Türkiye’nin en iyi dostu haline gelen bir ülke ile tekrar barışmak belki de bu açıdan daha rasyonel olabilecektir. 

Yapılması gereken bir diğer husus da ABD zoru ile kurulmaya çalışılan uluslararası gözlem gücü ve güvenli bölge tartışmaları ile ilgilidir. ABD’nin güvenli bölge kavramından anladığını, PKK terör örgütü için güvenliği sağlanmış bir bölge olduğu akılda tutulmalı, özellikle bu bölgede bir uçuşa yasak bölge ilan edilmesi durumunda bölgenin özerk PKK devletçiği haline geleceği şimdiden bilinmelidir. Bu nedenle güvenli bölge konusunda Türkiye’nin dışarda bırakılacağı kararların alınması mutlaka engellenmeli, gerekirse sert güç unsurları devreye sokularak ABD’nin oyalama taktiklerine son verilmelidir. 

Suriye özelinde iş birliği yapılması, halen devam eden iki ülke ilişkilerinin korunması gereken bir diğer ülke de Rusya’dır. Suriye özelinde devam edecek olursak Suriye’de söz sahibi iki ülkeden birisi olan Rusya’nın bir diğer ülke ABD’ye göre daha tutarlı olması Rusya ile iş birliğinin geleceğini daha öngörülebilir kılmaktadır. ABD’nin oyalayıcı, yüzünüze gülerken arka planda kuyu kazan politikaları belki de bu nedenle Türkiye-Rusya yakınlaşmasını sağlamıştır. ABD ile hem NATO hem de batılı ülkelerle iş birliği açısından 
mesafeli ve temkinli ilişkiler devam ettirilirken, Rusya ile sahada iş birliği artırılabilmeli, Rusya sayesinde Suriye yönetimiyle daha fazla kanal açılması sağlanabilmelidir. Aksi takdirde başta Körfez ülkeleri olmak üzere çok sayıda ülkenin bizim açtığımız boşluğu doldurmaya hevesli olduğu, komşusu Türkiye yerine diğer Körfez ülkelerine yanaşacak bir Suriye’nin daha da kontrolsüz hale gelebileceği düşünülmelidir. 

Türkiye için yapılması gereken bir diğer husus da Suriyeli sığınmacılar meselesinin çözülmesidir. Sayın Cumhurbaşkanının da son dönemlerde Suriyeli sığınmacıların geri dönüşü ile ilgili görüşlerini beyan etmesi, sığınmacıların ülkelerine dönüşlerini için büyük bir proje başlatılmasına ışık tutmalıdır. Suriye ile ilişkilerin daha ileri bir düzeye taşınması, Rusya’nın geri dönüşlere garantör olması sayesinde Suriyeli sığınmacılar ülkelerine dönmeli, bu tür konularda oldukça hevesli ve bonkör görülen Avrupa Birliği’nin maddi olarak desteği talep edilmeli, çatışmaların azalmaya başladığı bu dönemlerde geri dönüşler için atılacak adımların yıllar sonrasında meyvesini vereceği göz önünde tutularak şimdiden tedbirler alınmalıdır. 

21. YÜZYIL TÜRKİYE ENSTİTÜSÜ 
Özel Rapor - 
Mart 2019 
www.21yyte.org 

***

4 Temmuz 2019 Perşembe

İdlib Fırtınası...

İdlib Fırtınası...




09 Mayıs 2019
Rusya hava kuvvetleri tarafından desteklenen, Suriye Rejim Güçleri ve İranlı milislerin İdlib bölgesindeki kara operasyonları başladı. Bu çerçevede, İdlib kara operasyonunun muhtemel seyrinin ne şekilde olabileceğine yönelik olarak 17 Şubat 2019 tarihinde Enstitümüz uzmanlarından Erol Başaran BURAL tarafından hazırlanan İdlib Fırtınası başlıklı yazının yeniden paylaşılmasında fayda görülmüştür. 
Genel Durum
Fırat Nehrinin batısında terör örgütlerinin ve muhalif grupların kontrolü altında kalan son bölge olan İdlib’de konuşlu silahlı gruplar arasında 2019 yılının ilk günlerinden itibaren şiddetli çatışmalar yaşandı. İdlib’de yaşanan çatışmalar sonucunda;
  • 01 Ocak tarihinde İdlib kuzeyinde bulunan Daret İzze bölgesini kontrol altında bulunduran Nureddin Zengi grubuna yönelik olarak saldırılar başlatan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) kısa bir süre içerisinde kasabanın kontrolünü ele geçirdi,
  • Ahrar-u Şam grubuna ait silahlı birliklerin Nureddin Zengi grubuna destek maksadıyla bölgeye sevk edilmesine rağmen HTŞ ilerleyişi durdurulamadı,
  • Yaşanan şiddetli çatışmalar neticesine bazı bölgelerde yerleşim yerleri kısa aralıklarla HTŞ ve diğer muhalifler arasında el değiştirdi,
  • HTŞ saldırılarının ardından bazı muhalif gruplardan kopmalar yaşandı, kopan grupların bir kısmı HTŞ’ye katıldı,
  • Birkaç silahlı grup ise HTŞ’ye karşı savaşmayacaklarını açıkladı,
  • Gab Ovası bölgesinde konuşlu Ahrar-u Şam’a ait gruplar kendilerini lağv ederek bölgeyi HTŞ’ye bıraktı,
  • HTŞ ile çatışmayacaklarını açıklayan gruplardan oluşan yaklaşık 1.700 kişi Afrin bölgesine sevk edildi,
  • İdlib kuzeyinde başlayan HTŞ saldırıları İdlib’in orta kesimleri ve güney sınırlarına oldukça kısa sayılabilecek bir sürede yayıldı, on gün gibi bir süre içerisinde HTŞ 70’e yakın yerleşim birimini ele geçirdi,
  • HTŞ’nin ele geçirdiği bölgeler toplamda 3.612 km2’lik bir alana ulaştı, (İdlib alanının yaklaşık %60’ı),
  • Stratejik önemi haiz M5 (Halep-Hama) otoyolunun büyük bir bölümünün daha kontrolü HTŞ’ye geçti.
Açık kaynaklarda yer alan bilgilerden HTŞ’nin birçok gruptan oluşan bir örgüt olduğu,bu nedenle örgütün militan sayısı konusunda kesin bir bilgi söz konusu olmadığı, HTŞ’nin silahlı örgüt elemanı sayısının ABD kaynaklarına göre 10 bin civarındayken, genel kabul gören kanı örgütün 15-20 bin arasında militanı olduğu yönündedir.[i]
Çin’in ülkeye dönmelerini istemediği, Çin kökenli “Türkistan İslam Partisi (TİP)” elemanları da radikal gruplardan birisidir. TİP’in İdlib bölgesinde 4.000 silahlı elemanı var. Çeçen ve Dağıstan’lı radikal silahlı gruplar da İdlib’te yuvalananlar arasında. Rusya, bu unsurları ülkelerine dönmeden yok etme kararlığında.Ayrıca, gücü az olmakla beraber, tüm dünyanın terör örgütü olarak kabul ettiği IŞİD İdlib’te bulunuyor.[ii]
HTŞ Kontrol Alanları Haritası[iii]

Soçi Mutabakatı Kapsamında İdlib
17 Eylül 2018’de Soçi’de imzalanan mutabakat zaptına göre;
  • Rusya Federasyonun İdlib’de askeri operasyonlar ve saldırılardan kaçınılması için gerekli önlemleri alacağı,
  • 15-20 kilometre derinliğinde silahsızlandırılmış bir bölgenin (demilitarized zone) kurulacağı,
  • Çatışan taraflara ait ağır silahların (Çok namlulu roketatar sistemleri, tank, havan, top vb.) 10 Ekim’e kadar silahsızlandırılmış bölgeden çekileceği; terörist grupların, silahsızlandırılmış bölgeden 15 Ekim’e kadar çıkacağı,
  • Belirtilen bölgede Türk ve Rus askerleri tarafından devriye faaliyetleri yürütüleceği,
  • M4 (Halep-Lazkiye) ve M5 (Halep-Hama) otoyollarının 2018 yılı sonuna kadar güvenliğinin sağlanarak trafiğe açılacağı,
  • Bu faaliyetler kapsamında İran, Rusya, Türkiye’nin Müşterek Koordinasyon Merkezi kuracağı hususları karara bağlanmıştı.[iv]
Mutabakat Çerçevesinde Mevcut Durum
Açık kaynaklardan takip edilen haberler çerçevesinde, 17 Eylül 2018 tarihinde Soçi’de İdlib konusunda imzalanan mutabakatın ardından;
  • 15-20 km derinliğinde silahlardan arındırılmış bölgenin tesis edildiği,
  • Çatışan tarafların ağır silahlarının büyük bölümünün tesis edilen bölgeden çıkarıldığı,
  • Terör örgütlerinin bir kısmının bu bölgeden çıkarıldığı,
  • M4 ve M5 karayollarının güvenliğinin henüz sağlanamadığı,
  • Müşterek Koordinasyon Merkezinin tesisine yönelik bugüne kadar bir bilgiye rastlanılmadığı,
  • 18 Eylülden bugüne yaklaşık olarak 1.700 silahlı saldırı benzeri çatışmasızlık ihlali gerçekleştiği,
  • Rusya’nın İdlib bölgesine hava saldırılarının devam ettiği ve bu saldırılarının sayısının yaklaşık 15 olduğu,
  • Suriye Rejim güçlerinin özellikle İdlib güneyinde Lataminah, Han Şeyhun, İdlib doğusunda Cisr El Şuğur ve Halep batısında kara ateş destek vasıtaları ile hava harekâtları düzenlediği anlaşılmaktadır.

İdlib Bölgesinde Son Durum[v]
 Muhtemel İdlib Operasyonuna Yönelik Emareler
  • Temmuz 2018’de Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad Rus Haber Ajansı TASS’a verdiği bir mülakatta; “İdlibliler ya teslim olacak ya da ölecek” şeklinde açıklama yapması.
  • HTŞ kuşatması altında İdlib merkezin yaklaşık 8 km kuzeydoğusunda bulunan Fua ve Keferya bölgelerinde yaşayan yaklaşık 5.000 Şii’nin Lazkiye bölgesine tahliyesi karşılığında, hapishanelerde bulunan 1.500 muhalifin serbest bırakılmasına yönelik olarak Ağustos 2018’de anlaşma yapılması.
  • Suriye Rejim güçleri ve İran destekli Şii milislerin İdlib bölgesine yönelik yığınaklanma yapması.
  • IŞİD ve IŞİD türevi radikal terör örgütlerinin Deyrizor bölgesinden ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri vasıtasıyla İdlib bölgesine kaydırıldığı/kaydırılacağı yönünde basın yayın organlarına teyide muhtaç haberlerin yayılması.
  • Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zaharova’nın yaptığı hemen hemen her basın açıklamasında, İdlib’de durumun hızla kötüleştiğini[vi], İdlib’de silahsızlandırılmış alanının oluşturulmasına yönelik anlaşmaların bozulmasını isteyen grupların olduğunu[vii], İdlib bölgesinde terörle mücadele konusunda Türkiye'nin geçtiğimiz yıl verdiği sözleri tutmasını beklediklerini söylemesi[viii],
  • Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin’in İdlib konusunda endişeliyiz henüz orada başarı sağlanamadı yönünde beyanatta bulunması[ix].
  • 14 Şubat 2019 tarihinde Soçi’de düzenlenen Dördüncü Liderler Zirvesinde;
  • Rusya Devlet Başkanı Putin’in; “İdlib’de çatışmasızlık bölgesi kurulması geçici bir tedbirdir ve teröristlerin saldırıları cezasız kalmayacaktır.
  • İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin; “Ruhani, "İdlib nasıl temizlensin ki siviller zarar görmesin? Teröristler ve sivilleri nasıl ayırt edelim? Bunu önceki toplantılarda konuştuk ve bir mekanizma kurduk. Şu ana kadar mekanizmanın etkisi olmadı. Bu toplantıda yine tartıştık. Ateşkes anlaşmaları geçicidir. Teröristlerin kesinlikle temizlenmesi gerekiyor.” şeklindeki açıklamaları.[x]
  • Soçi’de düzenlenen Dördüncü Liderler Zirvesi dönüşü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “İdlib’de Rusya’yla istişare halindeyiz. Gelişmelere göre her an ortak operasyon olabilir. Halk bölgede Türkiye'yi istiyor” açıklaması.[xi]
  • HTŞ’nin kendisini feshederek silahlı güçlerini Özgür Suriye Ordusu bileşenlerine devretmesi yönünde ikna edilememesi.
  • Aksine HTŞ’nin silahlı gücünü artırarak Ocak 2019 ayı içerisinde İdlib’de hızlı bir ilerleme kaydetmesi ve İdlib bölgesinin yaklaşık %60’ını kontrol altında bulunduran bir güç haline gelmesi.
  • HTŞ ve Hurras el Din isimli terör gruplarının Suriye Rejim güçlerinin elde bulundurduğu alanlara yönelik olarak Hama kuzeybatısı[xii], Halep batısında silahlı saldırı ve tacizlerinin devam etmesi.
  • Kızılay’ın Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki Cilvegözü Gümrük Kapısı karşısında bulunan Sarmada kasabasının kuzeyindeki Kelbit bölgesinde yeni çadır kentler kurması[xiii].
  • HTŞ ile çatışan ÖSO bileşenlerinin Afrin ve İdlib kuzeyine çekilmiş olması.
İdlib Bölgesine Askeri Operasyon Düzenlenmeden Çözüm Mümkün mü?
İdlib’e operasyon düzenlenmeden bölgede güvenliğin tamamen tesis edilebilmesinin ancak;
  • HTŞ’nin ikna edilerek silahlarından arındırılması,
  • HTŞ’nin kendisini feshederek başka bir isim altında siyasi varlığını devam ettirmesi,
  • HTŞ’nin silahlı güçlerinin Özgür Suriye Ordusu bileşenlerine entegre edilmesi ve bu grupların radikal düşüncelerinden arındırılması,
  • HTŞ’nin silahlı gruplarının bölgeden ayrılması ile birlikte M4 ve M5 karayollarının güvenliğinin TSK ve ÖSO tarafından tesis edilmesi,
  • Türkistan İslam Partisi başta olmak üzere bölgede bulunan yabancı teröristlerin de silahlarını bırakarak bölgeyi terk etmesi gibi hususlar yerine getirildiğinde gerçekleşebileceği düşünülmektedir.
Ancak sahada yaşanan gelişmeler, karar alıcılar seviyesinde yapılan açıklamalar dikkate alındığında; 2017 yılı sonundan bugüne kadar HTŞ’nin silah bırakmaya yanaşmadığı, yukarıda sıralanan hususların gerçekleşmesi ihtimalinin yüzde olarak %10’a yakın olduğu değerlendirilmektedir.
Askeri seçenekler masaya konmadan İdlib ve bölgesinde güvenliğin sağlanması için sıralanan adımların atılması durumunda Rusya, İran ve Suriye Rejimi üçlüsünün HTŞ’nin silah bıraktığına, radikal çizginin dışında hareket edeceğine, bölge için güvenlik tehdidi yaratmayacağına dair endişelerinin devam edip etmeyeceği hususu da göz önünde bulundurulmalıdır.
Ayrıca İdlib bölgesindeki yabancı teröristlerin geleceği, bu grupların nereye nakledileceği ya da bu grupların hangi yollarla devre dışı bırakılacağına yönelik alternatifler mutlak olarak üretilmelidir.
Türkiye’nin de terör örgütü olarak kabul ettiği HTŞ’nin ikna yoluyla silah bırakması, kabuk değiştirerek bir şekilde varlığını devam ettirmesi hususunun gelecekte Türkiye’ye karşı tehdit oluşturan terör örgütleri ve silahlı grupların durumlarıyla ilgili olarak da diplomasi kozu haline getirilebileceği akılda tutulmalıdır.
İdlib’e Yönelik bir Askeri Operasyonun Boyutları ve Şekli Nasıl Olabilir?
Tüm gelişmeler bir arada değerlendirildiğinde İdlib’de bir an önce güvenliğin sağlanması ve radikal grupların elimine edilmesi hususunda niyet beyan eden Suriye Rejiminin Rusya Federasyonu’na bu yönde baskı yaptığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar aynı kararlılıkta olsa da Rusya Federasyonunun sahada yanında bulunmasını istediği Türkiye’yi denklem dışı bırakmamak, Rusya-Türkiye ilişkilerinde gelinen seviyeyi muhafaza etmek maksadıyla Türkiye’yi şimdilik askeri seçeneklere zorlamadığı ancak zaman zaman da olsa İdlib’deki gelişmeleri gündeme getirerek baskı yaratmaya çalıştığı değerlendirilmektedir.
İdlib bölgesinde muhtemel bir operasyon neticesinde yaşanabilecek sivil kayıplar, bu bölgeden Türkiye’ye doğru olası bir kitlesel göç hareketliliği, bölgede bulunan gözlem noktalarımızın güvenliği nedeniyle Türkiye’nin bölgede askeri değil iknaya dayalı bir çözüm yolunu takip ettiği de söylenebilir.
Ancak Rusya Federasyonunun sabrının taşması, Suriye Rejiminin İran destekli olarak kontrol edilemez hale gelmesi, HTŞ ve/veya benzeri gruplar ya da bu grupları kullanabilecek aktörler sayesinde TSK’nın İdlib’deki askeri varlığına yönelik bir provokatif saldırı neticesinde İdlib’de askeri operasyon seçeneğinin çok kısa bir reaksiyon süresi içerisinde hayata geçirilmesi olasılığı da göz önünde bulundurulmalıdır.
Böyle bir durumda[xiv];
1’inci Muhtemel Operasyon Tarzı: TSK ve Özgür Suriye Ordusu birliklerinin İdlib kuzeyinden güneyine doğru M5 ve M4 karayolları sınırına kadar, Suriye Rejimi ve İran destekli milis grupların İdlib güneyinden kuzeyine doğru M5 ve M4 karayolları sınırına kadar eş zamanlı bir operasyon yapılması.
1’inci muhtemel operasyon tarzı değerlendirildiğinde; Suriye Rejiminin Soçi Mutabakatından bu yana kara ateş destek vasıtalarıyla İdlib güneyine saldırılar düzenlemesinden hareketle bu hareket tarzının Rejim ve Rusya için de uygun görülebileceği, bu hareket tarzı neticesinde İdlib bölgesinin tamamen kontrol altına alınabileceği, kuzeyden TSK’nın ilerlemesi nedeniyle muhtemel göçün engellenebileceği, M5 ve M4 karayollarının güvenli hale getirilebileceği, Türkiye’nin hem bölgeyi radikal gruplardan temizlerken hem de aynı zamanda Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekatları ile kontrol altına aldığı bölgelerin güneyinin güvenliğini sağlamış olacağı değerlendirilmektedir. Bu hareket tarzının uygulanması halinde en kritik hususun ilerleme hattının güneyinde kalan TSK Gözlem Noktalarının güvenliği olacağı, bu nedenle bu bölgedeki gözlem noktalarının kuzeye doğru hareketlenmesi gerekeceği düşünülmektedir. Ayrıca yine hattın güneyinde kalan ÖSO gruplarının da hareket tarzlarının ne yönde olabileceğini, Rejim kontrolü altında kalması muhtemel bu grupların hareketlenerek kuzeye geçmesi ya da Rejim bölgesinde kalmasının fayda ve mahsurlarını düşünmek gerekecektir. Bu nedenle 1’inci muhtemel operasyon tarzının kabul ihtimal derecesinin düşük olduğu kıymetlendirilmektedir.

 2’nci Muhtemel Operasyon Tarzı: TSK’nın Özgür Suriye Ordusu ile birlikte İdlib’in genelini kontrol altına almak için bir operasyon başlatması.
2’nci muhtemel operasyon tarzı değerlendirildiğinde; İdlib’in genelini kontrol altında bulunduracak bir operasyona ilişkin sahada emare bulunmadığı, gözlem noktalarından hareketle İdlib merkeze doğru bir harekat düzenlenebilmesi için gözlem noktalarının takviye edilmesi gerektiği, ayrıca Türkiye’nin iknaya dayalı çözüm seçeneğini ortadan kaldıracak olan bu hareket tarzını uygulaması halinde Fırat’ın Doğusuna planladığı operasyon için ayırdığı kuvvetlerden bir kısmını tasarruf etmesi gerekeceği nedeniyle bu hareket tarzına yanaşmayacağı düşünülmektedir. Bu nedenle 2’nci muhtemel operasyon tarzının kabul ihtimal derecesinin orta olduğu kıymetlendirilmektedir.

 3’üncü Muhtemel Operasyon Tarzı: Suriye Rejim güçlerinin karadan İdlib doğusunda Cisr El Şuğr bölgesi ile güneyde Han Şeyhun bölgesine mahdut hedefli bir alanda kara birlikleriyle operasyon düzenlemesi.
3’üncü muhtemel operasyon tarzı değerlendirildiğinde; bölgenin temizlenmesi için sabırsızlık gösteren Suriye Rejimi ve Rusya’nın mahdut hedefli bir operasyonu ile bir süre daha İdlib geneline yönelik operasyonu için bekleyebileceği, bölgede konuşlu Türkistan İslam Partisine ait silahlı güçleri temizleyerek hedeflerinden birisini daha gerçekleştirmiş olabileceği, M4 karayolunun Lazkiye’ye giriş noktasını kontrol altına almış olacağı, mahdut hedefli bir operasyona Türkiye’nin de olumsuz yaklaşmayabileceği değerlendirilmektedir. Bu nedenle 3’üncü muhtemel operasyon tarzının kabul ihtimal derecesinin orta olduğu kıymetlendirilmektedir.

 4’üncü Muhtemel Operasyon Tarzı: Suriye Rejimi ve İran destekli milis grupların İdlib güneyinden kuzeyine doğru Afrin sınırına kadar ilerleyerek karadan, Rusya Federasyonunun havadan desteğiyle bir operasyon düzenlenebilir.
4’üncü muhtemel operasyon tarzı değerlendirildiğinde; Türkiye’nin TSK’ya ait gözlem noktalarının güvenliği, İdlib’de çatışmasızlığın bozulacağı, süpürme harekatı olarak kabul edilebilecek bu yöntemle sivil kayıplarının sayısının yüksek olacağı nedeniyle bu hareket tarzını içeren bir operasyona müsaade etmeyeceği söylenebilir. Ayrıca Rusya Federasyonunun da sivil kayıpların artabileceği böyle bir seçeneğe sıcak bakmayacağı, Türkiye’ye rağmen ve Türkiye’yi denklem dışında bırakarak İdlib’in tamamında rejim güçlerinin operasyonuna göz yummayacağı, ÖSO gruplarının Rejimle çatışma ihtimali, bölgede hakim güç olarak Batılı ülkelerden gelecek tepkileri de öngörerek bu hareket tarzına izin vermeyeceği değerlendirilmektedir. Bu nedenle 4’üncü muhtemel operasyon tarzının kabul ihtimal derecesinin oldukça düşük olduğu kıymetlendirilmektedir.

 5’inci Muhtemel Operasyon Tarzı: Suriye Rejimi ve İran destekli milis grupların İdlib güneyinden kuzeyine doğru M5 ve M4 karayolları hattına kadar operasyon düzenlemesi.
5’inci muhtemel operasyon tarzı değerlendirildiğinde;operasyon başlamadan ÖSO gruplarının ilerleme hattının kuzeyine çekilebileceği, operasyonun başlaması ile eş zamanlı olarak TSK Gözlem Noktalarının kuzeydeki gözlem noktalarına intikal edebileceği, Rusya destekli Suriye rejim güçlerinin M4 ve M5 karayollarının büyük bölümünü ele geçirebileceği, Cisr El Şuğr bölgesinin kontrol altına alınmış olabileceği, ilerleme hattının kuzeyinde kalan HTŞ ve diğer grupların çözülmesinin daha kolay olabileceği değerlendirilmektedir. Bu hareket tarzında TSK’nın operasyonla eş zamanlı olarak Türkiye hudut hattında muhtemel bir göçü önlemek için gerekli takviyeleri yapması gerekebilecektir. Bu nedenle 5’inci muhtemel operasyon tarzının kabul ihtimal derecesinin ortanın üzerinde olduğu kıymetlendirilmektedir.

 Sonuç yerine…
İdlib bölgesi Fırat Nehri batısında kalan en problemli ve karmaşık sahalardan birisi olma konumunu koruyor. Bölgede çok sayıda silahlı grubun mevcut olması, silah bırakması ve kendisini tasfiye etmesi HTŞ terör örgütünün aksine elindeki alanı genişletmesi, Özgür Suriye Ordusu bileşenlerinin HTŞ karşısında varlığını muhafaza edememesi, Suriye Rejiminin bölgede sürdürdüğü topçu atışları ve hava harekâtları, İdlib konusunda karar alıcıların yapmış olduğu açıklamalar, İdlib fırtınasının yaklaştığına işaret ediyor.
Her ne kadar öngörmek güç olsa da İdlib’e yönelik bir operasyonun İdlib’in tamamını kapsamayacağını, İranlı Milis güçlerle destekli Suriye Rejim güçlerinin olası bir operasyonda güneyden başlayarak kuzey istikametinde ilerleyeceklerini, ancak bu ilerlemenin İdlib geneline yayılmayacağını, ilerleme sınırının M4 ve M5 karayollarına kadar olacağını yani 5’inci muhtemel operasyon tarzına benzer bir planın uygulanacağını söylemek mümkün görülüyor.
Üç milyondan fazla insanın bir arada yaşadığı İdlib bölgesinin geneline yayılabilecek bir operasyonda sivil kayıpların sayısının oldukça çok olabileceği, yoğun bir göç hareketliliğinin Türkiye sınırına doğru yaşanabileceği endişesi ile Türkiye’nin bu operasyona aktif olarak katılmayacağı, ancak hudut hattı bölgesinde hem göçü hem de terör gruplarını engellemek maksadıyla hudut hattında tedbir alacağı düşünülmektedir.
Her ne şekilde olursa olsun, muhtemel bir İdlib operasyonunda ilk düşünülmesi gereken husus operasyon alanı içerisinde kalan gözlem noktalarımız ve bu noktalarda görev yapan askerlerimizin güvenliğidir. Operasyonun başlamasıyla birlikte yapılması gereken en uygun hareket tarzının, çatışma alanları içerisindeki gözlem noktalarımızı en yakın ve güvenli gözlem noktasına tahliye etmek olduğu akla geliyor.  
 KAYNAKÇA;
[i] https://www.stratejikortak.com/2019/01/nusra-cephesi-hts-amaci-liderler.html
[ii] http://ahmetsaltik.net/tag/turkistan-islam-partisi/
[iii] Suriye Gündemi isimli siteden alınmıştır.
[iv] http://www.milliyet.com.tr/iste-10-maddelik-anlasma-3-lu-siyaset-2745615/
[v]17 Şubat 2019 tarihli harita https://syria.liveuamap.com/
[vi] https://www.amerikaninsesi.com/a/rus-sozcu-idlib-de-durum-hizla-kotulesiyor/4755516.html
[vii] https://www.cnnturk.com/dunya/rusyadan-onemli-idlib-aciklamasi
[viii] https://tr.euronews.com/2019/02/07/rusya-disisleri-bakanligindan-turkiye-ye-idlib-cagrisi-sozunuzu-tutun
[ix] http://www.hurriyet.com.tr/dunya/putinden-idlib-aciklamasi-41037741
[x] http://www.hurriyet.com.tr/amp/dunya/son-dakika-rusyada-uclu-zirve-sona-erdi-41117331?__twitter_impression=true
[xi] https://m.aksam.com.tr/siyaset/idlibde-rusyayla-c2operasyon-olabilir-c2/haber-823459
[xii] https://turk-archive.aawsat.com/2018/11/article55450695/hamada-saldiri-9-rejim-yanlisi-olduruldu/
[xiii] http://www.milliyet.com.tr/turk-kizilayi-idlib-te-yeni-cadir-kentler-hatay-yerelhaber-2528774/
[xiv] Muhtemel hareket tarzları tamamen jenerik olarak, sahada yaşanan çatışmalar, mevcut kuvvetler ve siyasi karar alıcıların açıklamalarından yola çıkarak faraziyeye dayalı olarak
***