İÇ SAVAŞLAR SONUCU PARÇALANAN ORTADOĞUDA
( Arap Baharının Rüzgarı Nereden Esiyor ),
Arap Baharının Rüzgarı Nereden Esiyor?
Yazar: Ümit Özdağ
22 EYLÜL 2011 PERŞEMBE
Tabii yaşanan süreç ile ilgili yeni bilgi akışı devam ettiği için ortaya çıkan bu bilgileri de konuya eklemek gerekmektedir. Bu da bazen aynı makalenin bazen de aynı konunun değişik başlıklar altında gündeme gelmesine neden olacaktır.
İtalya Başbakanı Berlusconi, 2011 Temmuzunda bölgedeki gelişmeleri anlamamızı sağlayacak çok önemli bir açıklama yapmıştır. Berlusconi, Libya'da NATO uçakları Kaddafi güçlerini İtalya'nın da katkısı ile bombalarken şöyle demektedir: " Libya'da olanların bir halk ayaklanması ile ilgisi yoktur. Libya halkı Kaddafi'yi seviyordu."… " (Ancak) güçlü adamlar yeni bir dönemi hayata geçirmek için Kaddafi'ye devirmeye karar verdiler " dedikten sonra kendisinin bu sürece destek vermesini de şöyle izah etmiştir: " Amerika'nın baskısı, Cumhurbaşkanı Georgio Napolitano'nun duruşu ve parlamentonun kararı karşısında bana nasıl bir seçim kalmıştı ki?"[1]
Karl Marks'ın " Her şey göründüğü gibi olsaydı, bilime ihtiyaç kalmazdı " tespiti, özellikle televizyonlardan bilgilenme üzerine kurulu bir dünyada akıllarda tutulması gereken bir tespittir. Çünkü Çavuşesku'ya karşı Romanya'da başlayan ayaklanmadan bu yana ayaklanma, isyan ve savaşlar televizyonlardan naklen yayınlanmaktadır. Bu da kitlelere " Gözümle gördüm demek ki öyle " ve kesin inançlı olma imkânı vermektedir.
Oysa, çoğu gözle görülenler doğru değildir. Çavuşesku'ya bağlı birlikler tarafından öldürüldüğü söylenenve sokaklarda cesetleri yatan Romenlerin aslında morglardan alınan cesetler olduğu sonra ortaya çıktı. Saddam'ın Basra Körfezi'ne boşalttığı ham petrolden dolayı üstü başı ham petrol ile kaplı deniz kuşlarına acıyarak bakan insanlar savaştan sonra bu kuşların Kuzey Denizinde İngiliz petrol şirketlerinin denize karışan petrollerinden zehirlenen kuşlar olduğunu anlaşıldı. Bu tür örnekleri çoğaltabiliriz. Şimdi Suriye başta olmak üzere benzer görüntüleri Arap Baharının bir parçası olarak televizyonlarda seyrediliyor. Öte yandan televizyonlarda da her şeyi görmek mümkün değildir. Örneğin İtalyan Başbakanı Berlusconi, 6 Eylül 2011'de Libya'da muhalefetin ve NATO'nun hala Kaddafi'yi desteklemeye devam eden Sirte, Beni Valid ve Sebha kentlerinde sessiz bir katliam yaptıklarını ve bu kentlerin yeni bir Felluce olmasına izin verilmemesi gerektiğini açıklamıştır.[2]Ancak bu ses getirmesi gereken açıklama sessizlik içinde boğulmuştur.Doğruyu,televizyonlardan çok yazılı belgelerde bulmak mümkündür.
Ortadoğu coğrafyası 2000'li yılları yabancı güçlerin işgalleri, iç ayaklanmalar ile tarihinin en yoğun geçen dönemlerinden birisi olarak yaşamaya devam etmektedir. Yaşanan süreçte Ortadoğu'daki sınırların ve rejimlerin değişeceği ABD'nin en üst düzey yetkilileri olmak üzere farklı zaman ve şekillerde dile getirilmiştir. Fakat Ortadoğu'da sınırların tekrar çizilmesi gerektiği görüşü Amerikan stratejik düşüncesinden önce İsrail stratejik düşüncesinde ortaya çıkmış bir düşüncedir.
Küçük Devletin Diğerlerinin de Küçültme Üzerine Kurulu Stratejisi
İsrail, Ortadoğu'da 2. Dünya Savaşı sonrasında coğrafi olarak minyatür diyebileceğimiz ölçülerde küçük bir devlet olarak kurulmuştur. Bu devlet adeta Arap denizinin içinde bir ada gibidir. Ve sürekli Arap dalgalarının altında kalarak yok olma endişesi ile yaşamaktadır. 1949'dan 2011'e kadar geçen süre içinde İsrail, işgaller ile "denizden kazanarak" sınırlarını önemli ölçüde genişletmiş ve nüfusunu artırmış olmak ile birlikte stratejik bir derinlik kazanamamıştır.
Bu nokta İsrail'i içinden çıkılmaz stratejik sorununu çözmek için çok radikal bir düşünceyi geliştirmeye yönlendirmiştir. İsrail'i çevreleyen Arap Denizini düşman kamplara bölmek ve tehdit olmaktan çıkarmak. 1980'de Livia Rokach adlı İsrailli gazeteci " Israel's Sacred Terrorism " adlı kitabında eski İsrail başbakanı Moshe Shrarett'in anılarını anlatırken 1950'ler Arap devletlerini parçala ve yönet yaklaşımının nasıl geliştiğini ve Lübnan'da nasıl uygulandığını anlatmaktadır.[3]
Böl ve Yönet görüşünü İsrail stratejik düşüncesinde daha keskin bir şekilde ifade eden çalışma 1982'de Dünya Siyonist Örgütü'nün yayın organı olan Kivunim (Yönler) dergisinin Şubat 1982'de yayınlanan 14. sayısında gazeteci ve eski bir İsrailli diplomat olan Oded Yinon tarafından ortaya konulmuştur. İbranice yayınlanan" İsrail İçin 1980'ler Stratejisi " başlıklı yazıda Yinon, İsrail için kalıcı güvenliğin Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yabancı güçler tarafından sınırları"geçici karttan evler" olarak çizilen Müslüman Arap dünyasının sınırlarının yeniden çizilmesinde görmektedir.[4]
Yinon, Türkiye ve İran'ın da etnik yapılarının istikrar sağlamaktan uzak olduğunu tartıştığı bütün Ortadoğu ülkelerinin etnik yapılarını incelediği bölümden sonra bu durumun İsrail için riskler ve sorunlar içermekle birlikte çok kapsamlı fırsatlar da ortaya çıkardığını savunmaktadır.[5]
Yinon, Suriye'nin bugünkü sınırları içinde altı yeni devletin kurulmasının İsrail'in güvenliğini sağlayacağını ileri sürmektedir. Yinon'a göre bu bölünme şu şekilde olmalıdır: "Suriye, etnik ve dini yapısına uygun olarak bugün Lübnan'da olduğu gibiçeşitli devletlere ayrışacaktır. Kıyıda bir Şii-Alevi devleti, Halep bölgesindeSünni devleti, Şam'da buna düşman bir başka Sünni devleti, havran-Kuzey Ürdün-Golan bölgesinde de bir Dürzi devleti. Bu yapı barış ve güvenliğimizin garantisi olacaktır ve bu hedef erişebileceğimiz kadar yakındır." [6]
Yinon'a göre Irak, İsrail'in güvenliği için Suriye'den daha büyük bir tehdittir, çünkü daha güçlüdür ve onun parçalanması Suriye'nin parçalanmasından daha önemlidir. Yinon, Irak-İran savaşının Irak'ı parçalayacağına inanmıştır. İsrail'in güvenliği için Irak'ın üçe bölünmesi gerektiği görüşü ortaya atmıştır.Yinon'a göre Irak'ın bölünmesi Osmanlı döneminde Basra, Bağdat, Musul idari bölünmesi esas alınarak, etnik ve mezhep temelleri üzerinde kuzeyde bir Kürt devleti, ortada bir Sünni ve güneyde Şii devleti olarak gerçekleşmelidir.[7]
Yinon'un makalesine atıfta bulunan Ralph Schoenman, "Siyonizmin Gizli Tarihi" adlı eserinde şöyle demektedir: Irak devletini parçalamak cebir işlemi çözmeye benzemez. İsrail, parçalanmanın ardından kurulacak uydu devletlerin sayılarını, nerede kurulacaklarını ve kimlerin üzerinde egemen olacaklarını kararlaştırmıştır."[8]
Eric Wallberg, 1996'da Richard Perle, James Colbert, Charles Fairbanks, Jr., Douglas Feith, Robert Loewenberg, David Wurmser ve Meyrav Wurmser'in birlikte hazırladığı "A Clean Break:A New Strategy for Securing the Realm" adlı çalışmanın Yinon'un görüşlerini 2000'lere taşıdığını belirtmektedir.[9] Gerçekten de Richard Perle tarafından kaleme alınan bu çalışma Yinon makalesi kadar sert köşeler içermese de onun zihinsel yol haritasını izlemekte, Saddam Hüseyin'in devrilmesini, Suriye'nin ezilmesini önermektedir.[10]
Amerikan Stratejik Düşüncesinde Ortadoğu'da Sınırların Tekrar Çizilmesi
Orgeneral Wesley K Clark, 1997-2000 yılları arasında NATO'nun Avrupa Birlikleri Komutanı olarak görev yapmış ve Kosova operasyonunu yönetmiştir. Daha sonra Washingon'da bazı görevler alan Org. Clark, Irak'ın işgalinden sonra "Winning Modern Wars-Iraq, Terrorism and The American Empire" (Modern Savaşları Kazanmak-Irak, Terörizm ve Amerikan İmparatorluğu) adlı bir kitap yayınlamıştır. Org. Clark, Bush Yönetiminin 11 Eylül sonrasında "Teröre karşı savaş" başlığı altında düzenlediği savaş stratejisini özellikle de Irak'ın işgal edilmesini sert bir şekilde eleştirmiş bir Amerikalı subaydır. Clark, kitabının önsözünde Bush Yönetimini şöyle tenkit etmektedir: "Bush Yönetiminin bizi El Kaide ile yapılacak gerçek bir savaşı yapmamak pahasına Irak ile bir savaşa ittiği, acele ettirdiği, yanlış yönlendirdiği ve manipüle ettiği benim için açıktı."
Org. Clark, kitabının ilerleyen sayfalarında bugünün dünyasını anlamamız için çok daha ilginç ve önemli olan bilgiler vermektedir:"Kasım 2001'de Pentagon'a geri döndüğüm zaman yüksek rütbeli bir kurmay subay ile sohbet etme fırsatı buldum. "Evet, Irak'a karşı bir operasyon için hala iz sürüyorduk söylediğine göre. Ancak daha fazlası da vardı. Bu beş yıllık bir planın parçası olarak konuşulmuştu ve toplam yedi ülke söz konusuydu.Irak ile başlanacak sonra Suriye, Lübnan, Libya, İran, Somali ve Sudan gelecekti. Evet, diye düşündüm bu onların 'bataklığı kurutmak' diye konuştuklarında kastettikleri şeydi. Ayni zamanda bir Soğuk Savaş yaklaşımının da kanıtıydı. Terörizminbir devlet sponsoru olması gerekirdi. Ve bu devlete saldırmak daha etkili olurdu."[11]
Tunus'ta bir seyyar satıcının kendisini ateşe vermesi ile başlayan "Arap Baharı"nın bu aşamada bir dış müdahale veya kurgu olmadığını söylemek mümkündür. Ancak olayların, Mısır, Libya ve Suriye'ye sıçrama ve yayılma süreçlerinde ABD'nin gelişmeleri bilinçli bir şekilde yönlendirmeye çalışmadığını söylemek çok zordur. Üstelik, Org. Clark'ın açıklamalarının çok açık bir şekilde ortaya koyduğu gibi ABD'nin bu ülkeler ile ilgili çalışmalarının kökleri 2001 Eylül-Kasım'ına kadar geri gitmektedir.
Bu da Org. Clark'ın bildiği kısmıdır. Amerikalı sistem dışı dış politika analizcilerin den F. William Engdahl, ABD'nin Arap coğrafyasında " Arap Baharı " sürecinde uyguladığı politikaya " Yaratıcı Tahrip " adının verildiğini ileri sürmektedir.[12]
Mısır'da Mübarek'i devirmek için gösterilerin devam ettiği bir sırada Mısır Genelkurmay Başkanı Sami Hafez İnan'ın Washington'da olduğunu belirten Engdahl, internet üzerinden Mübarek'e karşı etkili bir mücadele sürdüren Müslüman Kardeşler üyelerinin de Amerikan askeri istihbaratı tarafından eğitildiğini iddia etmektedir. Üstelik Engdahl'a göre Müslüman Kardeşler-ABD işbirliğinin kökleri Nasır'a karşı ortak muhalefete kadar geri gitmektedir.[13]
Engdahl'ın bu açıklaması Libya'da NATO'nun El Kaide militanları ile Kaddafi'ye karşı işbirliği yaptıkları düşünülür ise ABD-Müslüman Kardeşler işbirliğini çok şaşırtıcı olarak görmemek gerekmektedir.[14] Gerek Libya'da gerek Mısır'da her iki tarafta Mübarek/Kaddafi'nin aşılması sonrasında gerekir ise çatışarak zemini kendi lehlerine düzenleme peşindedirler.
Engdahl, Mısır'daki ayaklanmanın Gürcistan ve Ukrayna'daki Turuncu Devrimlerin izlerini taşıdığını ileri sürmektedir. Engdahl, Mısır'da Müslüman kardeşler ile bağlantılı ve Mübarek'e karşı isyanda önemli bir rol oynayan "Kefaya" (Yeter) hareketi ile Gürcistan'da 2003 Turuncu Devriminde rol alan Kmara (Yeter) hareketinin isim benzerliklerinin tesadüf olmadığını ileri sürmektedir.[15]
Engdahl, "Kefaya" hareketi ile ilgili olarak Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından desteklenen düşünce kuruluşu RAND'a 2008 yılında Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı-Birleşik Komutanlık, Deniz Kuvvetleri, Deniz Piyadesi ve askeri istihbaratın sponsorluğu ile "The Kefaya Movement: A Case Study of a Grossroots Reform Iniative" adlı bir çalışmanın yaptırılmış olmasını tesadüf olarak görmemektedir.[16] Bu çalışmada Amerikan hükümetine Ortadoğu'da muhalif hareketleri enformasyon teknolojileri konusunda eğitilmesine destek verilmesi önerilmektedir.
Engdahl, uluslararası ilişkiler camiasında muhalif bir isim olarak bilinmektedir. Bundan dolayı tespitleri olgular üzerinden olmasa da kişiliği üzerinden eleştirilebilir. Ancak İngiliz diplomat, Alastair Crooke için ayni şeyleri söylemek mümkün değildir. Crooke, AB Dış İşleri temsilcisi Javier Solana'nın eski danışmanı ve Conflicts Forum'un kurucusu ve direktörüdür.
Crooke'un Asia Times'ta yayınlanan 15 Temmuz 2011 tarihli analizi Suriye'de yaşanan ayaklanma ile ilgili oldukça ilginç ve Engdahl'i doğrulayan saptamalarda bulunmaktadır.[17]Buna göre Suriye'deki muhaliflerin bir bölümüABD hükümeti ve diğer yabancı kaynaklar tarafından finanse edilen sürgündeki gruplardır. ABD'nin Şam Büyükelçiliğinde yapılan bazı yazışmalara göre bu gruplardan çoğu ve bunlara bağlı TV kanalları ABD Dışişleri Bakanlığı ve ABD merkezli vakıflardan on milyonlarca dolar para yardımı yanında eğitim ve teknik destek almaktadırlar.
ABD ile işbirliği yapan bu gruplar Selefi isyancıları Suriye'ye karşı kullanmayı düşünmektedirler. Suriye'deki Selefi grupların büyük bir bölümü El Kaide bağlantılıdır. Bu gruplar Irak Savaşı sonrasında Irak'ta Amerikan Ordusu ve Şii partilere karşı savaşmışlardır. Etkileyici bir iç savaş deneyimi olan bu gruplar Irak'taki çatışmaların durması sonrasında Suriye'ye geri dönmüşlerdir. Plana göre bir Selefi isyanı Suriye hükümetinden büyük bir tepki çekecek, bunun ardından da halkın büyük bir bölümü kutuplaşarak devlete karşı düşmanlık duymaya başlayacak, başlayacak iç savaşa Batı'nın müdahalesi kaçınılmaz hale gelecektir.[18]
Org. Clark, F. William Engdahl ve Alastair Crooke'un söyledikleri bir arada değerlendirildiği zaman Ortadoğu'da uzun soluklu bir planın uygulandığı görülüyor. Clark'ın müdahale edilecek ülke olarak saymış olduğu Irak, Suriye, Lübnan, Libya, İran, Somali ve Sudan'da büyük ilerleme kaydedildiği görülmektedir. Irak işgal edilmiş ve fiilen parçalanmıştır. Lübnan, Suriye'nin etkisinden çıkarılmış ve İsrail tarafından 2005'de işgal edilmek istenmiştir. Sudan, Güney ve Kuzey olarak ikiye bölünmüştür.Libya'da NATO'nun muhalefeti desteklediği bir iç savaş sonrasında Kaddafi rejimi devrilmiştir. Suriye'de Batı destekli isyan yayılmaktadır. İran ise kuşatılmaktadır.
Demek ki Plan İşlemektedir.
[1] Voltairenet.org, "Berlusconi says Lİbyans love Qaddafi:as Italians protest against NATO"
[2] Voltairenet.org, "Berlusconi says Lİbyans love Qaddafi:as Italians protest against NATO"
[3]Livia Rokach,Israel's Sacred Terrorism, Third Edition A study based on Moshe Sharett's Personal Diary, and other documents. Foreword by Noam Chomsky, First published in the United States of America by AAUG Press c1980, 1982, 1986 by the Association of Arab-American University Graduates, Inc. All rights reserved in the U.S. Published 1980. Third Edition 1986; Bu kitabın Türkçe çevirisi için bkzLivia Rokach,İsrail'in Kutsal Terörizmi. Pandora Yayınevi, 1986
[4] Israel Shakak, The Zionist Plan for he Middle East içinde Oded Yinon, A Strategy for Israel in the Nineteen Eighties,, s.10
[5] Age s,13-14
[6] Age, s. 17
[7] Age, s.17
[8] Ralph Schoenman, Siyonizmin Gizli Tarihi, Kardelen Yayınları, İstanbul 1992, s. 103-108
[9] Eric Wallberg, Yeni Türkiye, yeni Mısır'la Birlikte İsrail'i 'Kontrol' Edebilir, Turquie diplomatique, 15 Mart-15 Nisan 2011, sayı 26, s. 1 ve 38
[10] Richard Perle, "A Clean Break:A New Strategy for Securing the Realm"
[11] Wesley K Clark, "Winning Modern Wars-Iraq, Terrorism and The American Empire" , 2004, s.130
[12] F. William Engdahl,Egypt's Revolution:Creative Destruction for a Greater Middle East?
[13] Age,s.1
[14] NATO-El Kaide işbirliği konusunda yaygın bilgi arasından iki tanesi burada anılmaktadır. The "Liberation" of Libya: NATO Special Forces and Al Qaeda Join Hands "Former Terrorists" Join the "Pro-democracy" Bandwagon by Prof. Michel Chossudovsky,www.globalresearch.com ve/www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianocean/libya/8391632/Libya-the-West-and-al-Qaeda-on-the-same-side.html
[15]F. William Engdahl,Egypt's Revolution:Creative Destruction for a Greater Middle East?, s.4
[16] The Kefaya Movement: A Case Study of a Grossroots Reform Iniative", Rand Corporation, www.rand.org/pubs/monographs/2008/RAND_MG778.pdf
[17] Alastair Crooke'nin makalesinin Türkçesi için bkz. Turquie diplomatique, 15 Ağustos-15 Eylül 2011, Sayı 31, s.14-15
[18] Asia Times, 15 Temmuz 2011
İtalya Başbakanı Berlusconi, 2011 Temmuzunda bölgedeki gelişmeleri anlamamızı sağlayacak çok önemli bir açıklama yapmıştır. Berlusconi, Libya'da NATO uçakları Kaddafi güçlerini İtalya'nın da katkısı ile bombalarken şöyle demektedir: " Libya'da olanların bir halk ayaklanması ile ilgisi yoktur. Libya halkı Kaddafi'yi seviyordu."… " (Ancak) güçlü adamlar yeni bir dönemi hayata geçirmek için Kaddafi'ye devirmeye karar verdiler " dedikten sonra kendisinin bu sürece destek vermesini de şöyle izah etmiştir: " Amerika'nın baskısı, Cumhurbaşkanı Georgio Napolitano'nun duruşu ve parlamentonun kararı karşısında bana nasıl bir seçim kalmıştı ki?"[1]
Karl Marks'ın " Her şey göründüğü gibi olsaydı, bilime ihtiyaç kalmazdı " tespiti, özellikle televizyonlardan bilgilenme üzerine kurulu bir dünyada akıllarda tutulması gereken bir tespittir. Çünkü Çavuşesku'ya karşı Romanya'da başlayan ayaklanmadan bu yana ayaklanma, isyan ve savaşlar televizyonlardan naklen yayınlanmaktadır. Bu da kitlelere " Gözümle gördüm demek ki öyle " ve kesin inançlı olma imkânı vermektedir.
Oysa, çoğu gözle görülenler doğru değildir. Çavuşesku'ya bağlı birlikler tarafından öldürüldüğü söylenenve sokaklarda cesetleri yatan Romenlerin aslında morglardan alınan cesetler olduğu sonra ortaya çıktı. Saddam'ın Basra Körfezi'ne boşalttığı ham petrolden dolayı üstü başı ham petrol ile kaplı deniz kuşlarına acıyarak bakan insanlar savaştan sonra bu kuşların Kuzey Denizinde İngiliz petrol şirketlerinin denize karışan petrollerinden zehirlenen kuşlar olduğunu anlaşıldı. Bu tür örnekleri çoğaltabiliriz. Şimdi Suriye başta olmak üzere benzer görüntüleri Arap Baharının bir parçası olarak televizyonlarda seyrediliyor. Öte yandan televizyonlarda da her şeyi görmek mümkün değildir. Örneğin İtalyan Başbakanı Berlusconi, 6 Eylül 2011'de Libya'da muhalefetin ve NATO'nun hala Kaddafi'yi desteklemeye devam eden Sirte, Beni Valid ve Sebha kentlerinde sessiz bir katliam yaptıklarını ve bu kentlerin yeni bir Felluce olmasına izin verilmemesi gerektiğini açıklamıştır.[2]Ancak bu ses getirmesi gereken açıklama sessizlik içinde boğulmuştur.Doğruyu,televizyonlardan çok yazılı belgelerde bulmak mümkündür.
Ortadoğu coğrafyası 2000'li yılları yabancı güçlerin işgalleri, iç ayaklanmalar ile tarihinin en yoğun geçen dönemlerinden birisi olarak yaşamaya devam etmektedir. Yaşanan süreçte Ortadoğu'daki sınırların ve rejimlerin değişeceği ABD'nin en üst düzey yetkilileri olmak üzere farklı zaman ve şekillerde dile getirilmiştir. Fakat Ortadoğu'da sınırların tekrar çizilmesi gerektiği görüşü Amerikan stratejik düşüncesinden önce İsrail stratejik düşüncesinde ortaya çıkmış bir düşüncedir.
Küçük Devletin Diğerlerinin de Küçültme Üzerine Kurulu Stratejisi
İsrail, Ortadoğu'da 2. Dünya Savaşı sonrasında coğrafi olarak minyatür diyebileceğimiz ölçülerde küçük bir devlet olarak kurulmuştur. Bu devlet adeta Arap denizinin içinde bir ada gibidir. Ve sürekli Arap dalgalarının altında kalarak yok olma endişesi ile yaşamaktadır. 1949'dan 2011'e kadar geçen süre içinde İsrail, işgaller ile "denizden kazanarak" sınırlarını önemli ölçüde genişletmiş ve nüfusunu artırmış olmak ile birlikte stratejik bir derinlik kazanamamıştır.
Bu nokta İsrail'i içinden çıkılmaz stratejik sorununu çözmek için çok radikal bir düşünceyi geliştirmeye yönlendirmiştir. İsrail'i çevreleyen Arap Denizini düşman kamplara bölmek ve tehdit olmaktan çıkarmak. 1980'de Livia Rokach adlı İsrailli gazeteci " Israel's Sacred Terrorism " adlı kitabında eski İsrail başbakanı Moshe Shrarett'in anılarını anlatırken 1950'ler Arap devletlerini parçala ve yönet yaklaşımının nasıl geliştiğini ve Lübnan'da nasıl uygulandığını anlatmaktadır.[3]
Böl ve Yönet görüşünü İsrail stratejik düşüncesinde daha keskin bir şekilde ifade eden çalışma 1982'de Dünya Siyonist Örgütü'nün yayın organı olan Kivunim (Yönler) dergisinin Şubat 1982'de yayınlanan 14. sayısında gazeteci ve eski bir İsrailli diplomat olan Oded Yinon tarafından ortaya konulmuştur. İbranice yayınlanan" İsrail İçin 1980'ler Stratejisi " başlıklı yazıda Yinon, İsrail için kalıcı güvenliğin Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yabancı güçler tarafından sınırları"geçici karttan evler" olarak çizilen Müslüman Arap dünyasının sınırlarının yeniden çizilmesinde görmektedir.[4]
Yinon, Türkiye ve İran'ın da etnik yapılarının istikrar sağlamaktan uzak olduğunu tartıştığı bütün Ortadoğu ülkelerinin etnik yapılarını incelediği bölümden sonra bu durumun İsrail için riskler ve sorunlar içermekle birlikte çok kapsamlı fırsatlar da ortaya çıkardığını savunmaktadır.[5]
Yinon, Suriye'nin bugünkü sınırları içinde altı yeni devletin kurulmasının İsrail'in güvenliğini sağlayacağını ileri sürmektedir. Yinon'a göre bu bölünme şu şekilde olmalıdır: "Suriye, etnik ve dini yapısına uygun olarak bugün Lübnan'da olduğu gibiçeşitli devletlere ayrışacaktır. Kıyıda bir Şii-Alevi devleti, Halep bölgesindeSünni devleti, Şam'da buna düşman bir başka Sünni devleti, havran-Kuzey Ürdün-Golan bölgesinde de bir Dürzi devleti. Bu yapı barış ve güvenliğimizin garantisi olacaktır ve bu hedef erişebileceğimiz kadar yakındır." [6]
Yinon'a göre Irak, İsrail'in güvenliği için Suriye'den daha büyük bir tehdittir, çünkü daha güçlüdür ve onun parçalanması Suriye'nin parçalanmasından daha önemlidir. Yinon, Irak-İran savaşının Irak'ı parçalayacağına inanmıştır. İsrail'in güvenliği için Irak'ın üçe bölünmesi gerektiği görüşü ortaya atmıştır.Yinon'a göre Irak'ın bölünmesi Osmanlı döneminde Basra, Bağdat, Musul idari bölünmesi esas alınarak, etnik ve mezhep temelleri üzerinde kuzeyde bir Kürt devleti, ortada bir Sünni ve güneyde Şii devleti olarak gerçekleşmelidir.[7]
Yinon'un makalesine atıfta bulunan Ralph Schoenman, "Siyonizmin Gizli Tarihi" adlı eserinde şöyle demektedir: Irak devletini parçalamak cebir işlemi çözmeye benzemez. İsrail, parçalanmanın ardından kurulacak uydu devletlerin sayılarını, nerede kurulacaklarını ve kimlerin üzerinde egemen olacaklarını kararlaştırmıştır."[8]
Eric Wallberg, 1996'da Richard Perle, James Colbert, Charles Fairbanks, Jr., Douglas Feith, Robert Loewenberg, David Wurmser ve Meyrav Wurmser'in birlikte hazırladığı "A Clean Break:A New Strategy for Securing the Realm" adlı çalışmanın Yinon'un görüşlerini 2000'lere taşıdığını belirtmektedir.[9] Gerçekten de Richard Perle tarafından kaleme alınan bu çalışma Yinon makalesi kadar sert köşeler içermese de onun zihinsel yol haritasını izlemekte, Saddam Hüseyin'in devrilmesini, Suriye'nin ezilmesini önermektedir.[10]
Amerikan Stratejik Düşüncesinde Ortadoğu'da Sınırların Tekrar Çizilmesi
Orgeneral Wesley K Clark, 1997-2000 yılları arasında NATO'nun Avrupa Birlikleri Komutanı olarak görev yapmış ve Kosova operasyonunu yönetmiştir. Daha sonra Washingon'da bazı görevler alan Org. Clark, Irak'ın işgalinden sonra "Winning Modern Wars-Iraq, Terrorism and The American Empire" (Modern Savaşları Kazanmak-Irak, Terörizm ve Amerikan İmparatorluğu) adlı bir kitap yayınlamıştır. Org. Clark, Bush Yönetiminin 11 Eylül sonrasında "Teröre karşı savaş" başlığı altında düzenlediği savaş stratejisini özellikle de Irak'ın işgal edilmesini sert bir şekilde eleştirmiş bir Amerikalı subaydır. Clark, kitabının önsözünde Bush Yönetimini şöyle tenkit etmektedir: "Bush Yönetiminin bizi El Kaide ile yapılacak gerçek bir savaşı yapmamak pahasına Irak ile bir savaşa ittiği, acele ettirdiği, yanlış yönlendirdiği ve manipüle ettiği benim için açıktı."
Org. Clark, kitabının ilerleyen sayfalarında bugünün dünyasını anlamamız için çok daha ilginç ve önemli olan bilgiler vermektedir:"Kasım 2001'de Pentagon'a geri döndüğüm zaman yüksek rütbeli bir kurmay subay ile sohbet etme fırsatı buldum. "Evet, Irak'a karşı bir operasyon için hala iz sürüyorduk söylediğine göre. Ancak daha fazlası da vardı. Bu beş yıllık bir planın parçası olarak konuşulmuştu ve toplam yedi ülke söz konusuydu.Irak ile başlanacak sonra Suriye, Lübnan, Libya, İran, Somali ve Sudan gelecekti. Evet, diye düşündüm bu onların 'bataklığı kurutmak' diye konuştuklarında kastettikleri şeydi. Ayni zamanda bir Soğuk Savaş yaklaşımının da kanıtıydı. Terörizminbir devlet sponsoru olması gerekirdi. Ve bu devlete saldırmak daha etkili olurdu."[11]
Tunus'ta bir seyyar satıcının kendisini ateşe vermesi ile başlayan "Arap Baharı"nın bu aşamada bir dış müdahale veya kurgu olmadığını söylemek mümkündür. Ancak olayların, Mısır, Libya ve Suriye'ye sıçrama ve yayılma süreçlerinde ABD'nin gelişmeleri bilinçli bir şekilde yönlendirmeye çalışmadığını söylemek çok zordur. Üstelik, Org. Clark'ın açıklamalarının çok açık bir şekilde ortaya koyduğu gibi ABD'nin bu ülkeler ile ilgili çalışmalarının kökleri 2001 Eylül-Kasım'ına kadar geri gitmektedir.
Bu da Org. Clark'ın bildiği kısmıdır. Amerikalı sistem dışı dış politika analizcilerin den F. William Engdahl, ABD'nin Arap coğrafyasında " Arap Baharı " sürecinde uyguladığı politikaya " Yaratıcı Tahrip " adının verildiğini ileri sürmektedir.[12]
Mısır'da Mübarek'i devirmek için gösterilerin devam ettiği bir sırada Mısır Genelkurmay Başkanı Sami Hafez İnan'ın Washington'da olduğunu belirten Engdahl, internet üzerinden Mübarek'e karşı etkili bir mücadele sürdüren Müslüman Kardeşler üyelerinin de Amerikan askeri istihbaratı tarafından eğitildiğini iddia etmektedir. Üstelik Engdahl'a göre Müslüman Kardeşler-ABD işbirliğinin kökleri Nasır'a karşı ortak muhalefete kadar geri gitmektedir.[13]
Engdahl'ın bu açıklaması Libya'da NATO'nun El Kaide militanları ile Kaddafi'ye karşı işbirliği yaptıkları düşünülür ise ABD-Müslüman Kardeşler işbirliğini çok şaşırtıcı olarak görmemek gerekmektedir.[14] Gerek Libya'da gerek Mısır'da her iki tarafta Mübarek/Kaddafi'nin aşılması sonrasında gerekir ise çatışarak zemini kendi lehlerine düzenleme peşindedirler.
Engdahl, Mısır'daki ayaklanmanın Gürcistan ve Ukrayna'daki Turuncu Devrimlerin izlerini taşıdığını ileri sürmektedir. Engdahl, Mısır'da Müslüman kardeşler ile bağlantılı ve Mübarek'e karşı isyanda önemli bir rol oynayan "Kefaya" (Yeter) hareketi ile Gürcistan'da 2003 Turuncu Devriminde rol alan Kmara (Yeter) hareketinin isim benzerliklerinin tesadüf olmadığını ileri sürmektedir.[15]
Engdahl, "Kefaya" hareketi ile ilgili olarak Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından desteklenen düşünce kuruluşu RAND'a 2008 yılında Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı-Birleşik Komutanlık, Deniz Kuvvetleri, Deniz Piyadesi ve askeri istihbaratın sponsorluğu ile "The Kefaya Movement: A Case Study of a Grossroots Reform Iniative" adlı bir çalışmanın yaptırılmış olmasını tesadüf olarak görmemektedir.[16] Bu çalışmada Amerikan hükümetine Ortadoğu'da muhalif hareketleri enformasyon teknolojileri konusunda eğitilmesine destek verilmesi önerilmektedir.
Engdahl, uluslararası ilişkiler camiasında muhalif bir isim olarak bilinmektedir. Bundan dolayı tespitleri olgular üzerinden olmasa da kişiliği üzerinden eleştirilebilir. Ancak İngiliz diplomat, Alastair Crooke için ayni şeyleri söylemek mümkün değildir. Crooke, AB Dış İşleri temsilcisi Javier Solana'nın eski danışmanı ve Conflicts Forum'un kurucusu ve direktörüdür.
Crooke'un Asia Times'ta yayınlanan 15 Temmuz 2011 tarihli analizi Suriye'de yaşanan ayaklanma ile ilgili oldukça ilginç ve Engdahl'i doğrulayan saptamalarda bulunmaktadır.[17]Buna göre Suriye'deki muhaliflerin bir bölümüABD hükümeti ve diğer yabancı kaynaklar tarafından finanse edilen sürgündeki gruplardır. ABD'nin Şam Büyükelçiliğinde yapılan bazı yazışmalara göre bu gruplardan çoğu ve bunlara bağlı TV kanalları ABD Dışişleri Bakanlığı ve ABD merkezli vakıflardan on milyonlarca dolar para yardımı yanında eğitim ve teknik destek almaktadırlar.
ABD ile işbirliği yapan bu gruplar Selefi isyancıları Suriye'ye karşı kullanmayı düşünmektedirler. Suriye'deki Selefi grupların büyük bir bölümü El Kaide bağlantılıdır. Bu gruplar Irak Savaşı sonrasında Irak'ta Amerikan Ordusu ve Şii partilere karşı savaşmışlardır. Etkileyici bir iç savaş deneyimi olan bu gruplar Irak'taki çatışmaların durması sonrasında Suriye'ye geri dönmüşlerdir. Plana göre bir Selefi isyanı Suriye hükümetinden büyük bir tepki çekecek, bunun ardından da halkın büyük bir bölümü kutuplaşarak devlete karşı düşmanlık duymaya başlayacak, başlayacak iç savaşa Batı'nın müdahalesi kaçınılmaz hale gelecektir.[18]
Org. Clark, F. William Engdahl ve Alastair Crooke'un söyledikleri bir arada değerlendirildiği zaman Ortadoğu'da uzun soluklu bir planın uygulandığı görülüyor. Clark'ın müdahale edilecek ülke olarak saymış olduğu Irak, Suriye, Lübnan, Libya, İran, Somali ve Sudan'da büyük ilerleme kaydedildiği görülmektedir. Irak işgal edilmiş ve fiilen parçalanmıştır. Lübnan, Suriye'nin etkisinden çıkarılmış ve İsrail tarafından 2005'de işgal edilmek istenmiştir. Sudan, Güney ve Kuzey olarak ikiye bölünmüştür.Libya'da NATO'nun muhalefeti desteklediği bir iç savaş sonrasında Kaddafi rejimi devrilmiştir. Suriye'de Batı destekli isyan yayılmaktadır. İran ise kuşatılmaktadır.
Demek ki Plan İşlemektedir.
[1] Voltairenet.org, "Berlusconi says Lİbyans love Qaddafi:as Italians protest against NATO"