Metin AKSOY etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Metin AKSOY etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mayıs 2020 Cumartesi

AB’NİN BÖLGESEL VE KÜRESEL GÜVENLİĞE BAKIŞ AÇISI

AB’NİN BÖLGESEL VE KÜRESEL GÜVENLİĞE BAKIŞ AÇISI 



AB’NİN BÖLGESEL VE KÜRESEL GÜVENLİĞE BAKIŞ AÇISI
Birbirinin Tamamlayıcısı Olarak Avrupa Güvenlik Stratejisi ve İyi Komşuluk Politikası..,

Metin Aksoy*
* Yrd. Doç. Dr. Gümüşhane Üniversitesi, IIBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, 
metinaksoy@hotmail.de


Giriş

Avrupa Birliği kendini barışı, insan haklarını, temel hak ve hürriyetleri koruyan devletler topluluğu olarak tanımlamaktadır. AB, 470 milyon nüfusu ile dünya gelirinin dörtte birine sahip olmakla birlikte, dünya ticaretinin de beşte birini gerçekleştirmektedir. Dünyadaki kalkınma ve insani yardımların yarısı yine AB kaynaklıdır. Mevcut uluslararası örgütlerde AB üyeleri önemli görevler üstlenmektedir. Soğuk savaş döneminde rekabet içinde olan diğer blok üyesi Avrupa ülkeleri, şu anda AB içinde yeni savunma sistemi içine alınmış ve
Güvenlik örgütüne üye olmuşlardır.1 Avrupa, gelişmiş bir ekonomiye sahip olma özelliğine rağmen yavaş bir büyüme oranına sahiptir. AB nüfusunun giderek yaşlanması ve bunun sosyal sistemi tehdit etmesi, acil önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır.2

Soğuk savaşın bitmesiyle birlikte eskiye ait olan güvenlik algılayış biçimi ve güç dengesi hızlı bir değişim geçirmektedir. Çin ve Hindistan’ın hızlı büyüme oranları, Rusya’nın yeniden küresel güç olma isteği ekonomik ve güvenlik güç dengelerinin değişimine neden olmaktadır.

Avrupa’nın petrole ve gaza bağımlılığı önceki dönemlere oranla artarak devam ettiği gibi, ekonomik rekabet ve yeni güvenlik tehditleriyle de karşı karşıya kalmıştır.3 

Dolayısıyla küresel güç güdüsüyle hareket eden devletler arasındaki ham madde temini, enerji kaynaklarına sahip olma isteği ve yeni pazarların bulunması, rekabeti de beraberinde getirmektedir.

AB’ nin genişlemesiyle birlikte yeni komşuluk ilişkileri ve yeni sınırlar ortaya çıkmıştır. Avrupa bir yandan çekirdek Avrupa’dan coğrafi olarak büyük Avrupa’ya dönüşürken diğer yandan da bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Organize suçlar, bölgesel çatışmalar, terörizm, kitle imha silahlarının yayılması ve kimi ülkelerin devlet olma hüviyetini kaybetmeleri gibi önemli sorunlar bunlara dâhil edilebilir.4 Karşılaşılan sorunların engellenmesi ve çözülmesi için AB bir yandan, Ortak Dış ve Güvenlik Politikası çerçevesinde askeri önlemler alırken, diğer yandan Avrupa Komşuluk Politikası ve Barselona süreci gibi ekonomik ve stratejik politikalar ile de önlemler almaktadır. Bu noktada, askeri seçeneği öncelikli olmaktan çıkartan genişletilmiş güvenlik kavramıyla diplomasi ve işbirliği çerçevesinde sorunların diyalog yoluyla çözülmesi öncelik olarak düşünülmüştür. Ancak ulusal çıkarların öncelenmesi birliğin ortak karar almasını çoğu zaman engellemektedir.

AB Güvenlik Stratejisine Doğru

Irak savaşlarında AB üyesi ülkelerin ortak bir karar alamamaları ve her üyenin kendi ulusal çıkarı gereği geleneksel dış politikası doğrultusunda davranması AB içerisinde dış ilişkiler ve güvenlikle ilgili tartışmaları yeniden gündeme getirmiştir. Bu tartışmalarla birlikte, teşhis ve tedavilerin de tespiti yapılarak, şu sonuçlara varılmıştır:

AB’nin uluslararası ilişkilerde açıkça görülen etkisizliğinin mutlaka aşılması gerekmektedir.
Ortak Dış Güvenlik ve Savunma Politikası önemli bir uluslararası aktör algısına uygun olarak oluşturulmalı, ayrıca askeri ve sivil yeteneklerin de geliştirilmesi gerekmektedir.
Bu alınan kararlara bakınca Irak sorunundaki hataların ve başarısızlıkların hangi nedenlerden kaynaklandığı da görülmektedir. Ancak bu tespitlerle birlikte AB’nin uluslararası bir aktör olarak dünya politikasında hangi rolü oynayacağı veya önemli bir oyuncu olarak hangi iddiaları taşıyacağı sorusu da önem taşımakta dır. 5  AB’ nin bu düşüncesinin paralelinde tarihsel olarak biraz gerilere gidildiğinde Avrupa Entegrasyon düşüncesi karşımıza çıkmaktadır. Bu
düşünce aslında Avrupa içinde barışın korunması ve yaşatılması amacı taşımaktadır. Eşit ve bağımsız devletler sisteminin 1648 Vestfalya Barışıyla oluşumundan sonra yine ortaya çıkan hegemonya mücadelesi, savaşın yine Avrupalı devletlerin arasında çıkması kaçınılmaz olmuştur. Arka arkaya yaşanan iki dünya savaşı Avrupa’nın küresel ölçekte bir aktör olarak önemsizleşmesi ne neden olmuştur. Bunun neticesinde, ABD ve SSCB yeni güç odakları olarak ortaya çıkmışlar ve Doğu Batı mücadelesi bağlamında bu iki aktör kendi etki alanlarını arttırmak için mücadeleye başlamışlardır.

Savaşlarda kaybedilen milyonlarca insanın, katlanılan tarifsiz acıların, kaybedilen servetlerin sonucunda, savaşın, politikanın bir aracı olmaktan çıkarılması fikri temenni olmaktan çıkartılarak somut bir biçimde konunun ele alınması için çalışmalar başlatılmıştır. Batı Avrupa devletlerinin birbirlerine karşı korunmaları ve güvenliklerinin yönetilmesi Avrupalı devletlerin ilk amaçları olmuştur.6 Bütünleşme süreci, Avrupa dâhilinde elli yılı aşkın bir süredir tarihsel bir form içerisinde politik barış vaatleriyle devam etmektedir. Çıkar çatışmalarının olduğu durumlarda ise vaktiyle başvurulan geleneksel “Güç Politika” sının enstrümanları olan tehdit ve askeri kuvvetlerin kullanılması yerine, Barış Topluluğuna doğru
bir dönüşüm yaşanmaktadır.7 Artık içinde bulunduğumuz zamanda, güvenlik gereksinimi, yalnızca AB için önemli bir konu olmanın ötesinde, AB’nin müdahil olduğu çoklu işbirlikleri için de önemli bir konu haline gelmiştir. AB, coğrafi olarak, Balkanlar, Kafkasya, Yakın ve Orta Doğu, Akdeniz’e kıyısı bulunan Kuzey Afrika ülkeleriyle çevrili olmakla birlikte, dünya politikasının da en çok sorunlu bölgesinde olması nedeniyle kendini güvenlikte hissedememektedir.8 

Bu bölgelerin genel karakteristiği olan ekonomik, politik ve sosyal
nedenler, genellikle etnik ve dinsel çatışmalara neden olmaktadır. Bu bölgelerde ortaya çıkacak olası bir çatışma, AB ve üyelerinin barış ve güvenliğini tehdit ederek etkisini hissettirecektir. Güvenlik politikalarıyla ilgili stratejiler oluşturulurken öncelikle bu bölgelerin gerçeği olan az gelişmişlik, yeraltı kaynaklarının yetersizliği, göç ve çevrenin tahrip edilmesi gibi konular önemli olmaktadır.

Avrupa Güvenlik Stratejisi

AB, 1992 yılında imzalan Maastricht Antlaşmasından  sonra küresel politikada ağırlığını arttırmaya çalışmıştır. Bunun için uluslararası ilişkiler alanında bir aktör olarak kendi ekonomik gücünü, politik ve stratejik amaçları doğrultusunda ağırlığını attırmaya yönelik olarak kullanmaya başlamıştır. Her üye devletin, ulusal dış politikasının ortak çıkarlar doğrultusunda AB adına iyi koordine edilerek, dünya ekonomisindeki AB’nin ağırlığına paralel bir biçimde siyasi ve jeopolitik alanlarda da AB etkisi gerçekleştirilebileceği düşünülmüştür.

Aralık 2003’te Avrupa Birliği Dış ve Güvenlik Politika (ABDGP) Yüksek Temsilcisi Javier Solana tarafından hazırlanan, Avrupa Güvenlik Stratejisi Belgesi (AGSB) kabul edilmiştir. 

Bu belge, Avrupa Dış ve Güvenlik Politikasının mihenk taşını oluşturmaktadır. Bu strateji temel olarak Avrupa Birliğinin (AB) uluslararası bir aktör olarak, bu alanda kaynak ve imkân kapasitesinin arttırılması gerektiğini, güvenlik ve barış için sorumluluk almasını öngörmektedir.9

İki kutuplu soğuk savaş dengesinin bozulması ile başlayan ve Kıta Avrupası’nda meydana gelen Yugoslavya trajedisi, 11 Eylül saldırısı ve NATO ile AB’nin genişlemesi gibi köklü değişiklikler, AB’nin dış ve güvenlik politikasının koordine edilmesini kaçınılmaz kılmıştır.10

Solana tarafından önerilen Avrupa Güvenlik Stratejisinin kabulünün önemli nedenlerinden biri de topluluğu oluşturan üye devletlerin üzerinde anlaşmaya vardıkları “Yeni Tehditler” ve “Stratejik Amaçlar”ın ortaya çıkmasıdır.11 

İçeriği ve amacı tam olarak anlaşılamayan bu tehditlerin tanımı, ilk elden pek yapılamamış ve muğlâk ifadeler kullanılmıştır. Ortak Dış ve Güvenlik Politikası ile Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikaları, birliğin algıladığı tehditler ve stratejik hedeflerin başarılı biçimde karşılanmaları, bu belgenin hazırlanmasındaki temel
nedenlerdir. Ortak tehdit ve benzeri çıkar algılamaları gibi durumlarda, ortak bir durum değerlendirmesi ve sonrasında ortak bir eylem temel koşul olarak öngörülmektedir.12

AGSP’nin geliştirilmesinde, “kriz yönetim biçimi” üzerinde sağlanan uzlaşma ve bunun için gerekli olan enstrümanların kullanıma sunulması önemli rol oynamıştır.13 
Bölgesel ve küresel hareket edebilecek AB’nin, bunun için gerekli olan sivil ve askeri kapasitesinin oluşturulması ve geliştirilmesi gerekmektedir. Bunun dışında eğer AB, küresel düzeyde bir oyuncu olmak istiyorsa, öncelikle coğrafi olarak konuşlandırması gereken askeri gücü ve bunun sınırlarını belirlemesi gerekmektedir. Bu düşünce, yani Avrupa kriz yönetim biçimi ve coğrafi sınırların
belirlenmesi düşüncesi, büyük ölçüde 2002 yılında yayınlanan Amerikan Ulusal
Stratejisinden etkilenmiştir.14 AGSP’nin ortaya çıkmasının diğer nedenlerinden biri ise dış politikada yaşanan çatışmalardır. 2003 yılındaki Irak Savaşı, aslında AB’nin sınırlarının nerede son bulduğunu da göstermektedir. Hangi şartlar altında savaşın olacağı konusunda AB üyesi ülkeler arasında bir uyumun olmadığı gözlenmektedir. Bu konuda çoğu kez ulusal çıkarlar, birlik çıkarlarının önüne geçmektedir. Bu anlaşmazlık büyük ölçüde AB Ortak Dış Politikasının oluşturulmasının önündeki en büyük engeldir. Çünkü sorun, hangi kurumsal
yapının bunu üstleneceğinden değil, birliği ilgilendiren konularda kararların oy birliği ile alınması zorunluluğundadır. Bu durumda AGSB, üyeler arasındaki uyumsuzluğu gidermek zorunda olduğu gibi, aynı zamanda üyelerin ortak çıkarlarını da gözetmesi gerekmektedir.

Avrupa Güvenlik Stratejisinin İçeriği

Avrupa Güvenlik Stratejisi Belgesi temel olarak kapsamlı ve genişletilmiş güvenlik kavramına dayanmaktadır.15 Bu da göstermektedir ki, değişen uluslararası ilişkiler konjonktüründe klasik dış güvenlik politikasının yanında, ekonomik ve mali politikalar, iç politika, anayasa ve devletler hukuku, sosyal ve çevresel parametreler de önemli rol oynamaktadır. Bunun yanında strateji belgesinin geliştirilmesinde üye devletlerin geleneksel savunma ve güvenlik politikası tecrübelerinin de göz önüne alınması da diğer bir zorunluluktur. Böylelikle bu temel belgenin daha sonrakiler için yol gösterici, aynı zamanda
yeni eklemelere ve değerlendirmeleri açık olması gerekmektedir.

Avrupa Güvenlik Stratejisi üç bölüme ayrılmaktadır. 
Birinci bölümde Avrupa’ya yönelen Beş Temel Güvenlik Riski ” konu edilmektedir. Bunlar; terörizm, kitlesel silahlar, bölgesel çatışmalar, devletlerdeki otorite boşluğu, organize kriminal suçlardır.16 

AB’nin, birbirinden farklı olan bu sorunları bir dizi diplomatik girişimlerle, insani yardım ve askeri önlemlerle karşılaması gerekmektedir. Ayrıca ortaya çıkan bu yeni tehditlere karşı pasif kalınmaması vurgulanmaktadır. Yoksulluk, enerji bağımsızlığı, iklim değişikliği, insan ticareti ve bölgesel çatışmalar gibi konular geniş anlamda güvenlik sorunlarıdır. Bu beş temel tehdit yalnızca kendi başlarına değil, birbirleri ile bağlantılarından dolayı da yeni bir mücadele alanı oluşturmaktadırlar. Bu bağlamda AGSB’de Avrupa Birliği’nin bu tehditlere karşı iyi donanımlı ve potansiyel gücünün hazır biçimde olması gerektiği ileri sürülmektedir. Bununla birlikte yine yukarıda ifade edilen faktörler, uluslararası aktörler ve Avrupa içi güç ilişkileri bakımından da düşünülmesi gerekmektedir. Çünkü AB, bir yandan uluslararası ilişkilerde çok yönlü amacı olan bir aktör olarak, insani müdahaleleri insan hakları çerçevesinde meşru hale getirirken, diğer yandan da kendi hegemonya amaçlarına yönelik olarak tıpkı ABD gibi bir güç unsuru şeklinde egemenliğini tesis etmeyi arzulamaktadır.
İkinci  bölümde Avrupa nın güvenliğinin temeli ABD güvenlik stratejisinin aksine çok taraflılığa dayanmaktadır. Solona nın ifadesiyle hiç bir devlet günümüzde bu derece komplike yapıdaki sorunları tek başına çözebilecek durumda değildir.17 ABD, kendisine yönelik somut saldırılar üzerinden kendi güvenliğini tanımlarken, AB kendisine yönelik tehlikeleri yoksulluk, AIDS ve göç gibi olgular üzerinden tanımlamaktadır.18 Avrupa Birliği, kendi stratejik önceliklerini, yeni tehditlere karşı savunma, iyi komşuluk ilişkileri, yenidünya düzeninin çoğulculuk temelinde meşrulaştırılması şeklinde sıralamaktadır. Yeni ortaya çıkan tehditler ve değişen politik koşullarda diğer enstrümanların da hesaba katılarak stratejiler gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Bu amaca ulaşmak için en önemli araç olarak AB üyeliğinin kullanılması öne çıkmaktadır. Çünkü Avrupa Birliği üyelik perspektifi bir yandan Avrupa Birliği’nin kendisi için stratejik bir amaç olurken, aynı zamanda diğer ülkelerin reform sürecinin  hızlandırılması için de bir katalizör görevi görmektedir. Bu stratejinin, Soğuk Savaş sonrası Avrupa’nın istikrarında ve entegrasyonunda önemli bir rol oynadığı gibi, Balkanların istikrarına da katkı yapması öngörülmektedir.

Birleşmiş Milletler Örgütü de, Güvenlik Stratejisine uygun olarak uluslararası ilişkiler çerçevesinde, diğer uluslararası organizasyonlarla “etkili çoğulculuğun” temelini oluşturmaya çalışmaktadır. AB’ye göre Avrupa’da güvenlik DTÖ, NATO ve AGIT gibi uluslararası örgütlerle yoğun işbirliği sayesinde sağlanabilir.19 

Uluslararası ve bölgesel çatışmaları uluslararası örgütlerin içinde işbirliği ile düzenlemek ve çözmek temel hedef olmaktadır.

Üçüncü bölümde ise Avrupa Güvenlik Stratejisi’yle de paralel olarak komşu ülkelerle kalkınma, çevre, silahsızlanma ve terörizm konularında ortak çalışmalar yürüterek, istikrar ve güvenliğin arttırılması öngörülmektedir. Aktif bir AGSP’nin ancak çatışmaları önleyici önlemlerin alınması ve etkili kriz yönetimi oluşturması sayesinde olacağı vurgulanmaktadır.

Bunun gerçekleşmesinin ise yine politik, diplomatik ilişkilerin kurulması, askeri ve sivil araçların kullanılmasıyla mümkün olacağı belirtilmektedir. Bu kararlı müdahale tek başına değil, Birleşmiş Milletler Güvenlik kararları çerçevesinde gerçekleşmelidir. Bununla birlikte krizin emareleri ortaya çıktığında erkenden hareket edilebilmelidir. Bu, insani felaketlerde ise müdahale için daha uzun bir uyarı zamanı sağlayacaktır.

Etkili Avrupa Savunma kurumlarının kurulması AGSB’nin amaçları doğrultusunda herhangi bir kriz durumunda daha fazla hareket kabiliyeti sağlayacaktır. Buna uygun olarak da savunmaya ayrılan payın attırılması ve mali kaynakların etkili kullanılması gerekecektir.

Burada işaret edilen yalnızca askeri değil ayni zamanda sivil kaynakların da çatışma sonrası rehabilitasyon için kullanımıdır. Askeri ve sivil önlemler geniş bir perspektifte diğer bileşenlerle birlikte uyumlu hale getirilip uygulanabilir. Avrupa Birliği’nin askeri müdahalesinin yasal çerçevesi ise “Berlin Artı Antlaşması” adıyla bilinen Avrupa Birliği - NATO anlaşmasıdır.20

Etkili bir AGSP’nin oluşturulması öncelikle Avrupa devletlerinin kendi aralarında sıkı işbirliğine bağlıdır. Bireysel katkıların ulusal öncelikler ve deneyimlerin yanında üçüncü ülkelere karşı yürütülen dış politikaların da oylanması gerekmektedir. Bununla birlikte Amerika ile ilişkiler özel bir yer tutmakta ve yeri doldurulamaz bir özellik arz ettiği vurgulanmaktadır.21 Diğer yandan Rusya, Japonya, Kanada, Hindistan gibi diğer ülkelerle ikili ilişkilerin geliştirilmesi de gerekmektedir.22

Avrupa İyi Komşuluk Politikası

AB’nin Mayıs 2004’te genişlemesi ve on yeni üyenin birliğe katılımıyla birlikte yeni komşular ve yeni sınırlar ortaya çıkmıştır. Buna paralel olarak da AB’nin dış politika öncelikleri önemli ölçüde değişmiştir. AB sınırlarının doğu yönünde genişlemesine bağlı olarak Doğu, Güneydoğu ve Orta Asya ile Orta Doğu’yu da kapsayan politikaların oluşmasını zorunlu kılmıştır. “Geniş Avrupa” çevresinde oluşan periferi ülkelerinin dost ve müttefik ülkeler haline getirilmesine ek olarak bütün komşu ülkelerle özel ve farklı biçimlerde uyum ve ortaklık antlaşmaları vasıtasıyla AB’ye bağlanmaları öngörülmüştür.23

Buna göre “AB ile komşularının, ekonomik ve siyasal olarak birbirlerine bağımlı oldukları bir gerçektir. Avronun AB’nin para birimi olarak piyasaya sürülmesi ile birlikte, uluslararası döviz birimi olarak yeni yatırım imkânlarının ve yoğun ekonomik ilişkilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Coğrafi olarak birbirine çok yakın, genişleyen AB ve onun yeni komşuları, sınır ötesi ticaret ve yatırım akımlarını destekleme çabalarına aynı ölçüde ilgi göstermeleri; sınırları aşan tehlikelerle mücadelelerde - Terörizmden çevreye varıncaya kadar tüm
konularda- birlikte çalışmaları gerekmektedir. Karşılıklı üretim, ekonomik büyüme ve dış ticaretin büyümesinde, genişleyen bir coğrafyada politik istikrar ve işleyen hukukun üstünlüğünün başarılmasında ve insan kaynaklarının / sermayesinin, fikirlerin, bilgi ve kültür alanında işbirliğinin desteklenmesinde, AB kendi komşularının en önemli ortağıdır”.24

Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bu politikanın geri planı doğrultusunda kurulan sıkı uyum ve ortaklık ilişkilerinin herhangi bir biçimde bu yeni ülkeleri AB üyeliğine taşımayacağı dır. 25

Avrupa İyi Komşuluk Politikası, iki coğrafik bölgeyi kapsamaktadır. Birinci bölge, Doğu Akdeniz ve komşusu Kuzey Afrika ülkeleri olan (Fas, Tunus, Cezayir, Libya, Filistin Özerk Bölgesi, İsrail, Ürdün, Lübnan, Suriye) toplam on ülkeden, ikinci bölge ise Birliğin Doğu Komşuları olan ( Moldovya, Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan) toplam altı ülkeden oluşmaktadır. Bununla birlikte Rusya, AB’nin en büyük komşusu olarak iyi komşuluk ilişkilerine dahil olmaksızın “özel statü”den yararlanmıştır.26

Bu politikanın en önemli amacı ise Avrupa’da ortaya çıkan yeni kırılma çizgilerinin engellenmesidir. Bunun için Doğu Avrupa ülkelerinin ve Akdeniz ülkelerinin demokratik devletleri desteklenmelidir. Avrupa Birliğinin bu yaklaşımı Avrupa Akdeniz istikrar paktı olarak kurumsallaşmakla birlikte aynı zamanda bölge ülkelerin AB tarafından askeri bir yönteme başvurulmaksızın kontrol edilmesi ve AB’nin kendi politikasına göre yönlendirilmesidir. Avrupa Birliğinin amacı, bölge devletleriyle politika ve güvenlik gibi konularda özellikle Kuzey Afrika ve Güney Doğu ülkeleriyle işbirliği yapmak suretiyle Avrupalı değerlerin bu ülkeler tarafından benimsenmesinin sağlanması ve bu bölgelere istikrarın getirilmesidir. Avrupalı değerler ifadesiyle burada insan hakları, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü kastedilmektedir. Yine bu değerler bu pakta girmek isteyen üyeler için kıstas olarak öne sürülmektedir. Bu işbirliğinin şu alanlarda gerçekleşmesi öngörülmektedir: Bu bölgelerde uygulama alanı bulabileceği düşünülen Avrupa Birliği sözleşmelerinin öngördüğü politikalar, üye devletlerin tek taraflı politikalarının çok taraflı çerçeve antlaşmalarıyla tamamlanması ve farklı seviyelerde bulunan ülkelerin durumlarına göre stratejilerin geliştirilmesi. İyi Komşuluk ilişkileri aslında AB’nin 1994 yılında
uygulamaya koyduğu Akdeniz Ortaklık Projesi’nin bir tamamlayıcısı gibidir. Fakat bu proje “Barselona Süreci” olarak ilk başlatıldığı yıllardaki politik dinamiğini ve özelliğini kaybetmeye başlamıştır.

Avrupa İyi Komşuluk Politikası genel olarak Avrupa Güvenlik Stratejisi’yle birlikte
değerlendirilmelidir. Bu politikalar AB’nin dış ve güvenlik politikalarının temel
yönelimlerindeki çok taraflı ve küresel düzeyde paradigma değişikliğini ifade etmektedir. Bu paradigma değişikliğinin nedeni olarak ülkeler arasında çitler ve duvarlar örmek değil, daha çok alanlarda iş birliğini arttırmak olarak ifade edilmektedir. Bu proje, AB’nin temel politika araçlarını daha yoğunlaşmış bir şekilde bir araya getirmekte, bu yolla ortaklığın geliştirilmesi için klasik dış politika yöntemlerinin ötesine geçilerek, komşu ülkelerdeki reformlara ve
modernleşme süreçlerine daha fazla destek sağlanması olanağı getirmektedir. Bu anlamda  Soft Power-Politik” uygulamaya konularak ikili ve çok taraflı ilişkilerle politika, diyalog, ticaret, sosyal ve ekonomik işbirliği, kültürel değişim programları ve güvenlik alanında yapılacak işbirliği seçeneklerinin arttırılması hedeflenmektedir. Eşleştirme ve Teknik İşbirliği ve Bilgi Değişimi gibi programlar komşu ülkelerin kullanımı için hazırlanmakta, bu politikalar geliştirilen mali ve teknik yardımlarla da desteklenmektedir. Ayrıca, komşuluk politikasına dâhil ülkelerin Avrupa Pazarı’nda daha çok yer almaları desteklenmektedir. Uzun
vadede AB ile uyuma yönelik olarak bu ülkelerin siyasi, iktisadi ve sosyal yapılarını modernize etmeleri hedeflenmektedir.27

Buna yönelik olarak her komşu ülke ile ilgili olarak görüşmeler yürütülmüş ve özellikle politik öncelikler açıklanmaya çalışılarak “Aksiyon Programı” geliştirilmiştir. Bu aksiyon planı, ortak prensiplerden, işbirliği önceliklerinden oluşmaktadır. Ayrıca politik ilerlemedeki evrimin amacı ve yardım programları da bunun somut göstergeleridir.28

AB’nin AKP’yi geliştirirken içinde bulunduğu enerji sıkıntısını ve bunu aşma yollarını da politikaya dahil ettiği ve enerji söz konusu olduğunda demokratikleşmenin ikinci plana bırakıldığı da görülmektedir.29 Dünyanın en önemli petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip olan Rusya, Hazar Bölgesi, Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgesi AB’nin enerji bağımlılığını azaltacağı gibi tedarikçi ülkeleri de çeşitlendirecektir. Bu bakımdan her ülkenin kendi koşullarına uygun ilişkilerin geliştirilmesi Rusya haricindeki diğer bölgeler AKP üzerinden AB’ye yaklaştırılmaktadır.

AB’nin AKP çerçevesinde enerji işbirliğinde Azerbaycan dışında Ukrayna ve Gürcistan’ın enerji transit ülkeleri olarak önemli olduğu da görülmektedir. Enerji kaynaklarına sahip ülkelerle bu enerjinin taşınacağı transit ülkeler AKP’nin genel politikalarında eşit koşullarda bulunurken aynı zamanda da tek taraflı antlaşmalar da farklı ağırlıkları olmaktadır. Bu bağlamda Enerji AB’nin bölgesel ve küresel işbirliğinde enerji ve enerjinin taşıma güvenliğinde önemli bir yer tutmaktadır.30 AKP üzerinden kendi enerji güvenliğini sağlamaya çalışan AB diğer yandan da bölgeyi kontrol altına alarak düzenlemeye çalışmaktadır.

Sonuç

Avrupa Birliği’ni oluşturan üyelerin “Ortak Tehdit” ve “Güvenlik” algılaması konusunda uzlaşmaları, Avrupa Ortak Güvenlik ve Savunma Politikalarının temelini oluşturmaktadır.

Stratejik Güvenlik Belgesi’nin uygulanması Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikasının etkili faaliyet kapasitesine sahip olması, onun güvenilir ve inandırıcı bir başlangıç yapmasına imkân sunabilir. AGSB, Avrupa zirvesi tarafından kabul edilen ilk güvenlik politikası belgesidir ve bu nedenle tarihi bir özellik taşımakta dır. Bu belgenin kabulüyle Avrupa Birliği’nde savunma ve güvenlik konusunda paradigma değişikliğine gidilmiştir. Avrupa Birliği kapasitesi dahilinde dünya çapında güvenlik konusunda sorumluluk üstlenmekte ve küresel bir oyuncu
olarak ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte çok kutuplu dünya fikri ve Amerika ile işbirliği vurgulanmakta bundan dolayı da hiçbir biçimde Amerikan Ulusal Stratejisinin karşıtı ya da rakibi gibi görülemeyeceğinin altı çizilmektedir. Güvenlik Stratejisi, Avrupa Birliği’nin kendi içinde bütünlüğünü gösterdiği gibi, yeni tehditlere karşı istekliliği ve Atlantik ötesiyle diyaloğun yoğunluğu vurgulanmaktadır. Belgenin üçüncü bölümündeki tarifin yeterince açık
olmaması önemli eleştiri konusudur. Çünkü herhangi bir müdahalenin Avrupa politikasına ne denli etkisinin olabileceği yeterince açıklanmamıştır. Avrupa Birliği, AGS’nin aktif, müdahale yeteneğine sahip ve tutarlı olması öngörülürken, bunların nasıl olacağı belirsizdir.

Bu bölüm somutlaştırılmamıştır. İran ve Arap ülkelerindeki gelişmeler doğrultusunda bu belge, aynı zamanda üye devletlerin kendi aralarındaki görüş ayrılıklarının giderilmeye çalışıldığı ve ortak dış politika geliştirdikleri bir deneme olabilir. Bunun dışında belgede üye ülkelerin aralarındaki görüş ayrılığına son vermeleri ve ortak dış politika geliştirmeleri çağrısı yapılmaktadır. Belgedeki belirsizliklere ek olarak, NATO–AGSP ve ABD-AB ilişkisinin nasıl olacağı detaylandırılmamış tır. Diğer bir ifadeyle, askeri ve sivil müdahaleler nasıl olacaktır?

NATO askeri müdahaleyi üstlenip AB’de diplomatik, ekonomik ve kriz önleyici önlemleri mi alacaktır? Yoksa bu iki organizasyon birbirinin rakibi ya da birbirlerinin tamamlayıcısı pozisyonunda mıdırlar? Bu ve benzeri sorular cevapsız bırakılmıştır.

Küresel ölçekte çatışma alanlarına bakıldığında NATO’nun öncü ve belirleyici bir rol oynadığını söylemek mümkündür. Libya krizinde olduğu gibi, NATO’nun sorunun çözümündeki gücü göz ardı edilememekte ve AB ülkelerindeki görüş ayrılığı ve ulusal öncelikler, birliğin çıkarlarından daha önce gelmektedir. Orta doğu ve dünyanın birçok yerinde çözülememiş çatışmalar bulunmakta ve bunlara sürekli yenileri eklenmektedir.

Devletin bir kurum olarak etkinliğini yitirmesi veya devlet olarak görevlerini yerine getirememesi kriminal olayların artmasına neden olmakta, yasa dışı göçleri teşvik etmekte ve denizlerde korsanlık gibi yasadışı gelişmelere neden olunmaktadır. Böylece çatışmaların çıktığı bölgeler, komşu devletler için de güvensiz bölgeler oluşturmaktadır. 
Terörizmin başka boyutlara taşınması ve organize suç örgütlerinin ortaya çıkması yeni tehdit biçimlerini de beraberinde getirmektedir. Bu gelişmelerden Kıta Avrupa’sının ve diğer bölgelerin etkilenmesi kaçınılmazdır.31 Buna ek olarak İran’ın atom konusunda çalışmaları oldukça yol kat etmiş olmakla bölgenin istikrarını ve silahsızlanma sistemini tehdit etmektedir. Buna karşın küreselleşmenin getirdiği sosyal ve ekonomik eşitsizliklere, bu ve benzeri yeni tehditler eklendiğinde sorunların çoğalmasına katkı sağlamaktadır.32 

Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmeler Avrupa’nın jeopolitik çevresini de hareketli hale getirmiştir. Avrupa Birliği kurumsal olarak kendisi ve birlik üyeleri, komşuluk ilişkilerini yeniden değerlendirmek durumundadırlar.

KAYNAKÇA

Birincil Kaynaklar:

Berlin Plus agreement, EU-NATO Declaration on ESDP Mitteilung Der Kommıssıon, Europäische Nachbarschaftspolitik, Strategiepapier, Brüssel, den 12.5.2004 KOM(2004) 373 endgültig A Secure Europe In A Better World, European Securıty Strategy, Brussels, 12 December 2003 Vertrag über die Europaische Union vom 7.2.1992, Titel V “ Beschtimmung über die
Gemeinsame Aussen- und Sicherheitspoitik, Art. J.1

Größeres Europa - Nachbarschaft: Ein neuer Rahmen für die Beziehungen der EU zu ihren östlichen und südlichen Nachbarn. Kommıssıon Der Europäıschen Gemeınschaften. Brüssel, den 11.3.2003. KOM(2003) 104 endgültig
Communıcatıon From The Commıssıon European Neighbourhood Policy Strategy Paper. Brussels, 12.5.2004 COM(2004) 373 final

İkincil Kaynaklar:

Ebert, Berit:Die Beue Welt Ordnung Als Strategiefrage? Sicherheitspolitische Divergenzen zwischen EU und USA, Tectum-Verlag; Auflage, Marburg, 1., Aufl. 2008 

Fargane, Youssef: Mittelmeerpolitik der europaischen Union und die Euro-Mediterranne

Partnerschaft: Herausforderungen und Perspektiven des Barcelono- Prozess seit November 1995, Grin Verlag. Münnchen. 2004

Birke, Gero: Die EU als neuer internationaler außenpolitischer Akteur- Profilierung durch Unterstützung der UN, Grin Verlag, München 2004

Frohlich, Stefan: Integrationspolitik als Krisenpraventionspolitik? - Die globalen
Herausforderungen an die EU. In: Kirt, Romain (Hrsg.),: Die Europaische Union und ihre Krisen. Baden-Baden: Nomos. 2001

Hans-Georg Ehrhart: Abschied vom Leitbild „Zivilmacht“? Konzepte zur EUSicherheitspolitik nach dem Irak Krieg. Varwick;Johannes Knelangen,Wilhelm(Hrsg): Neues Europa - alte EU? VS Verlag für Sozialwissenschaften, Wiesbaden 2004

Jünemann, Annette/Knodt, Michèle: Explaining EU-Instruments and Strategies of EU Democracy Promotion. Concluding Remarks, in: dies. (Hrsg.): Externe Demokratieförderung durch die Europäische Union. Baden-Baden 2007

Katsioulis, Christos: Eine Zukunftsagenda für die Europäische Sicherheits- und
Verteidigungspolitik (ESVP). FES Internatonale Politikanalyse. Juli 2009

Kaiser, Karl: Ein unaufliislicher Zusammenhang: Sicherheit und Integration. In: Weidenfeld, Werner (Hrsg.),: Die Identitat Europas. Miinchen: Hanser.1985

Kernic, Franz: Aussenbeziehung der Europaischen Union, Peter Lang GmbH, Frankfurt am Main, 2007

Kempe, Iris:Eine neue Ostpolitik. Eıropas Antwort auf die osteuropäischen
Regenbogenrevolutionen, in: Osteuropa 55, 9 (2005)

Kempin, Ronja, Overhaus, Marco: Europa Braucht eine neue Sicherheitstrategie. SWPAktuel 10. Berlin Februar 2012

Leutner, Harald: Die Auswirkung der Wirtschaftskriese auf die europaischen Arbeitsmarkte. Grin Verlag. Norderstedt Germany, 2007.

Lippert, Barbara: Europäische Nachbarschaftspolitik, in: Weidenfeld/Wessels, Europa von A – Z., Baden-Baden Namos 2005.

Perthes, Volker: Der Mittelmeerraum, dernahöstliche Friedenprozess und die Europäische Union: Die Suche nach einer politischen Rolle. In: W.Zippel(Hrsg.). Die Mittelmeerpolitik der EU. Baden-Baden: Namos. 1999

Rühle, Michael:Brauchen die USA die NATO noch?, in: Erich Reiter (Hrsg.), Jahrbuch für internationale Sicherheitspolitik 2003, Hamburg-Berlin-Bonn 2003

Senghaas, Dieter: Friedenszonen. In: Kaiser, Karl und Schwarz, Hans-Peter(Hrsg.),: Weltpolitik im neuen Jahrhundert. Baden-Baden: Nomos. 2000

Severin Fischer/Barbara Lippert: Energieaußenpolitik und Nachbarschaft. Die EU-Politik auf dem Prüfstand, in: Osteuropa 11/2009

Solana , Javier : Ein Sicheres Europa in Einer Besseren Welt Europäischer Rat Thessaloniki, 20/06/2003

Zürn, Michael/Binder, Martin (Andreas Hasenclever, Klaus-Dieter Wolf, Michael Zürn Hrsg.):  Dekonstruktion oder Rekonstruktion der transatlantischen Sicherheits beziehungen?
Bedinungen erfolgreicher koorperation. İn Macht und Ohnmacht internaionaler İnstitutionen. Campus Verlag GmbH, Frankfurt/Main, 2007

İnternet Adresleri:

http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/0311%20Berlin%20Plus%20press%20note%20BL.pdf
http://www.bpb.de/mediathek/342/erweiterter-sicherheitsbegriff
http://www.bpb.de/mediathek/342/erweiterter-sicherheitsbegriff

DİPNOTLAR;

1 Vertrag über die Europaische Union vom 7.2.1992, Titel V “ Beschtimmung über die Gemeinsame Aussenund
   Sicherheitspoitik, Art. J.1 (ODGP .ortak dış ve güvenlik politikası)
2 Leutner, Harald: Die Auswirkung der Wirtschaftskriese auf die europaischen Arbeitsmarkte. Grin Verlag.
   Norderstedt Germany, 2007. S.23
3 Zürn, Michael/Binder, Martin (Andreas Hasenclever, Klaus-Dieter Wolf, Michael Zürn Hrsg.): Dekonstruktion
   oder Rekonstruktion der transatlantischen Sicherheits beziehungen? Bedinungen erfolgreicher koorperation. İn
   Macht und Ohnmacht internaionaler İnstitutionen. Campus Verlag GmbH, Frankfurt/Main, 2007, S.48
4 Dokumentation: Europa in der Welt, Mitteilung der Komission vom Juni 2006. KOM(2006)278 endgültig.
   Brüssel, den 08.06.2006. S.11
5 Hans-Georg Ehrhart: Abschied vom Leitbild „Zivilmacht“? Konzepte zur EU-Sicherheitspolitik nach dem Irak
   Krieg. Varwick;Johannes Knelangen,Wilhelm(Hrsg): Neues Europa - alte EU? VS Verlag für
   Sozialwissenschaften, Wiesbaden 2004. S. 153-158
6 Kaiser, Karl: Ein unaufliislicher Zusammenhang: Sicherheit und Integration. In: Weidenfeld, Werner (Hrsg.),
   Die Identitat Europas. München/Hanser: 1985 S.173
7 Senghaas, Dieter : Friedenszonen. In: Kaiser, Karl und Schwarz, Hans-Peter (Hrsg.),: Weltpolitik im neuen
   Jahrhundert. Baden-Baden: Nomos2000. S.404-408
8 Frohlich, Stefan: Integrationspolitik als Krisenpraventionspolitik? - Die globalen Herausforderungen an die
   EU. In: Kirt, Romain (Hrsg.), Die Europaische Union und ihre Krisen. Baden-Baden: Nomos, 2001 S. 269-285.
9 Gero Birke: Die EU als neuer internationaler außenpolitischer Akteur- Profilierung durch Unterstützung der
   UN, Grin Verlag, München 2004, S. 14.
10 Kempin, Ronja, Overhaus, Marco: Europa Braucht eine neue Sicherheitstrategie. SWP- Aktuel 10. Berlin
    Februar 2012. S. 1.
11 Salona, Javier: Europa muss neue zum neue Gobalplayer werden. Der Standart.
    http://www.bpb.de/mediathek/342/erweiterter-sicherheitsbegriff
12 a.g.e
13 Ein Sicheres Europa in Einer Besseren Welt Europäische Sicherheıtsstrategie Brüssel, den 12. Dezember 2003. S.11
14 Michael Rühle, Brauchen die USA die NATO noch?, in: Erich Reiter (Hrsg.), Jahrbuch für internationale
    Sicherheitspolitik 2003, Hamburg-Berlin-Bonn 2003, S. 359 - 374.
15 Meyers, Reinhard: Erweiterte Sicherheitsbegrif. Bundeszentrale für politische Bildung und John-F.-Kennedy-
    Insitut der FU Berlin. 
   http://www.bpb.de/mediathek/342/erweiterter-sicherheitsbegriff   Erişim tarihi 13.Nisan 2012
16 Bkz. Ein Sicheres Europa in Einer Besseren Welt Europäische Sicherheıtsstrategie Brüssel
17 Solana, Javier: Ein Sicheres Europa in Einer Besseren Welt Europäischer Rat Thessaloniki, 20/06/2003. S.2
18 Ebert, Berit: Die Beue Welt Ordnung Als Strategiefrage? Sicherheitspolitische Divergenzen zwischen EU und
    USA, Tectum-Verlag; Auflage, Marburg, 1., Aufl. (5. August 2008), S.23
19 Bkz. Europa in Bewegung Europäische Kommission Generaldirektion Presse und Kommunikation Manuskript
    abgeschlossen im Juli 2004. S11
20 Berlin Plus agreement:
    http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/03-11-11%20Berlin%20Plus%20press%20note%20BL.pdf
21Katsioulis, Christos: Eine Zukunftsagenda für die Europäische Sicherheits- und Verteidigungspolitik (ESVP).
    FES Internatonale Politikanalyse. Juli 2009. S.7.
22.Bkz.Europa in Bewegung S.17
23 Lippert, Barbara: Europäische Nachbarschaftspolitik, in: Weidenfeld/Wessels, Europa von A – Z.,.Baden-
    Baden Namos 200, S. 163-167
24 Größeres Europa - Nachbarschaft: Ein neuer Rahmen für die Beziehungen der EU zu ihren östlichen und
    südlichen Nachbarn. Kommıssıon Der Europäischen Gemeinschaften. Brüssel, den 11.3.2003. KOM(2003) 104 endg. S.3
25 Kempe, Iris:Eine neue Ostpolitik. Eıropas Antwort auf die osteuropäischen Regenbogenrevolutionen, in:
    Osteuropa 55, 9 (2005), S. 21-34
26 Mitteilung Der Kommıssıon, Europäische Nachbarschaftspolitik, Strategiepapier, Brüssel, den 12.5.2004 KOM(2004) 373 endgültig
27 Perthes, Volker: Der Mittelmeerraum, dernahöstliche Friedenprozess und die Europäische Union: Die Suche
    nach einer politischen Rolle. In: W.Zippel(Hrsg.). Die Mittelmeerpolitik der EU. Baden-Baden: Namos. 1999, S.174.
28 Communıcation From The Commission European Neighbourhood Policy Strategy Paper. Brussels, 12.5.2004
    COM(2004) 373 final S.9-10
29 Jünemann, Annette Knodt, Michèle: Explaining EU-Instruments and Strategies of EU Democracy Promotion.
    Concluding Remarks, in: dies. (Hrsg.): Externe Demokratieförderung durch die Europäische Union. Baden-
    Baden 2007, 353-370.
30 Severin Fischer/Barbara Lippert: Energieaußenpolitik und Nachbarschaft. Die EU-Politik auf dem Prüfstand,
     in: Osteuropa 11/2009. S.53-71
31 Gero Birke Die EU als neuer internationaler außenpolitischer Akteur- Profilierung durch Unterstützung der
    UN. Grin Verlag. Münnchen, 2007, S. 14.
32 Katsioulis,Christos und Maaß Gero: Europäische Integration Zukunftsperspektiven als Sicherheits- und
    Wohlfahrtsunion. Kompass 2020. Friedrich-Ebert-Stiftung, Bonn/Berlin 2007. S.5.

***

24 Şubat 2017 Cuma

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ENERJİ GÜVENLİĞİ STRATEJİSİ ,


   AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ENERJİ GÜVENLİĞİ STRATEJİSİ ,






Metin AKSOY
*Yrd. Doç. Dr. Gümüshane Üniversitesi, IIBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, metinaksoy@hotmail.de 


Giriş 

Avrupa Birliği; 28 Üye Devleti, 500 milyon civarında nüfusu ve dünya çapında gayri safi yurt içi hasılanın %30’unu üreten ulus üstü bir yapıdır. Yüksek sehirlesme oranı, yasamsal beklentiler ve endüstriyel yoğunluk nedeniyle dünyadaki toplam enerji tüketiminin %16 oranında paya sahiptir. Avrupa endüstrilesmis bölge olmasına rağmen sahip olduğu enerji kaynaklarının zenginliği bakımından dünyanın diğer bölgelerine göre enerji rezervleri oldukça azdır. Özellikle petrol ve gaz rezervleri bu endüstrilesmenin gerektirdiği enerjiyi 
karsılamakta yetersiz kalmaktadır. Bu yetersizlikten kaynaklanan enerji bağımlılığının asılabilmesi için AB sürdürülebilir ve istikrarlı enerji politikasına ihtiyaç duymaktadır. 

Fosil Enerji kaynakları AB’nin toplam enerji kaynağının %60’ını olusturmaktadır. Bu oranın içerisinde kömür ve doğalgaz petrolden daha fazla yer tutmaktadır. Yenilenebilir enerjinin payı oldukça düsük olmasına rağmen alternatif enerji paylarının gelecekte artacağı tahmin edilmektedir. Atom enerjisi mevcut enerji toplamı içerisinde önemli yer tutmasına rağmen tasıdığı riskler nedeniyle fazla rağbet görmemektedir. Ancak Atom enerjisinin ulusal enerji içerisindeki payı ülkelerin ulusal enerji politikalarına göre farklılık göstermektedir. 

AB’nin enerji tedarik ettiği Rusya-Ukrayna ekseni, Afrika ve Ortadoğu gibi coğrafyaların istikrarsızlığı onu farklı arayıslara itmistir. Çalısmada mevcut enerji kaynaklarının yetersizliği ve güvensizliğinden dolayı ortaya çıkan bu arayısın; daha çok hukuki düzenlemelerle yeni hedeflerin ortaya konulması, iç pazarın bilestirilmesi, enerji arzının güvenliğinin sağlanması, tedarikçi ülkelerin çesitlendirilmesi gibi konularının analizi yapılmaya çalısılmıstır. 

Enerjinin AB Politikasında Tarihsel Rolü 

Avrupa Birliği (AB) kurulusu itibariyle bir enerji topluluğu hedeflememesine rağmen1, Enerji konusunda ortak hedeflerin gerçeklestirilmesi düsüncesi, AB’nin kurucuları açısından önem tasımaktaydı.2 AB entegrasyonunun kökeni sektörel bir yaklasımı barındıran Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu Antlasması’na (AKÇT) dayanmaktadır. Bu antlasma genel olarak, 

Avrupa’nın yeniden yapılanma sürecinde ortak üretimin arz sıkıntısının ortaya çıkmasının engellenmesi öngörüsüne dayanmaktaydı. Bu bakımdan önemli enerji kaynağı olarak öne çıkan kömür, Birlesik Avrupa anlayısının kurucuları arasında ekonominin temel desteği olduğu hususunda genel kanı olusmustur.3 Enerji arzı, kömürün üretimi ve satısı ile ilgili kontroller 1952 yılında AKTÇ antlasmasıyla ulusüstü yapıya devredilmistir. 1960’lı yıllardan itibaren AKTÇ ve EURATOM’un ( Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu) organlarının yetkisi görece olarak enerji sektöründe etkisini kaybetmeye baslarken, buna karsılık petrolün önemi ortaya çıkmaya baslamıstır. Bu nedenden dolayı ulusal devletler ortaya çıkan yeni durum karsısında enerji politikalarında kökten değisiklik yapmak durumunda kalmıslardır. Avrupa düzeyinde ortak enerji politikası konusunda ulusal devletlerin isteksiz davranmaları AB düzeyinde olusabilecek ortak politikanın önüne geçmistir. Bununla birlikte ulus devletlerin yeniden önemli inisiyatif almaları ve dönemsel olarak ortaya çıkan petrol krizleri nedeniyle enerjinin 
topluluk antlasmasına ortak bir alan olarak girmesi mümkün olmamıstır.4 Böyle bir durumun ortaya çıkmasından dolayı ulusal devletler Enerji her zaman kendi çözmeleri gereken bir konu olarak görmüslerdir. Bu alandaki gelismelerin çerçevesi, etkileri ve zorlukları tarihsel olarak önemli değisim ve dönüsüm geçirmistir. Öncelikli olarak barısın korunması, arastırma ve enerji sorunları konusunda yeterli kömür arzının sağlanması esas olarak isbirliğinin konusu olurken, sonraları Enerji Arzının liberallesmesi düsüncesi önem kazanmıstır. İlerleyen dönemlerde bunlara ek olarak Enerji Arzı Güvenliği ve Çevre Politikaları, Avrupa’nın siyasal gündemini ağırlıklı olarak mesgul etmistir.5 Avrupa’nın enerji politikasının biçimlendirilmesinde genel olarak iki temel gerilim unsuru ortaya çıkmaktadır. İlk olarak; AB devletleri ortak enerji politikasında, büyük ölçüde temel uzlası söz konusu iken, bireysel çıkarlar konusunda birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Örneğin, ulus devletlerin yetkilerinin devri ve ulusal politikaların koordinasyonunun sağlanması konusunda üye devletlerarasında uyusmazlıklar çıkmaktadır.6 Dkinci olarak; Avrupa’da enerji sirketleri özel kuruluslar olarak faaliyet gösterdiklerinden dolayı siyasal karar vericilerin stratejilerini izlemek mecburiyetinde değillerdir. 

Enerji Politikalarının Düzenlenmesi 

Enerji ve Enerji politikaları AB içinde son dönemlerde öne çıkan en önemli konular arasındadır. 

Özellikle iklim değisikliği konusunda yurttaslara çevre algısın yerlestirilmesi düsüncesi ve enerji arzı güvenliği (Rusya-Ukrayna geriliminde olduğu gibi) AB gündeminin önemli konusunu olusturmaktadır. Enerji politikası kapsamında, Birlik tarafından ortak bir politika olusturulamamasından dolayı AB’nin en tartısmalı konuları arasındadır. 2009 yılındaki Lizbon antlasmasına göre, enerji politikası konusunda AB’nin kurum olarak topluluk hukukunda yetkileri açıkça belirtilmistir. Bu antlasma, Enerji güvenliği konusunda daha önce ihmal edilmis alanlarda iki önemli düzenleme getirmistir. 

Birinci olarak, Antlasmanın 194 maddesine göre; Birliğin enerji politikası, birlik üyeleri arasındaki dayanısma ruhunun takip edilmesi çerçevesinde veya iç pazarın isleyisi ve çevrenin korunmasının gereklilikleri dikkate alınması bağlamında çevrenin iyilestirilmesi hedeflenerek su amaçları takip eder, 

1. Enerji pazarının isleyisini sağlamak 
2. Birlik içerisinde enerji arzı güvenliğini sağlamak 
3. Enerji ağlarının ara bağlantılarını tesvik etmek, 
4. Enerji verimliliği/tasarrufu sağlayarak yeni ve yenilenebilir enerjiler gelistirmek. 


İkinci olarak, diğer Antlasma kararlarının birinci fıkrasındaki amaçlara halel getirilmemesi için Avrupa Parlamentosu ve Konseyi tarafında gerekli önlemler alınması zorunlu hale gelmistir. Buna göre; Alınacak tedbirlerin benimsenmesi Ekonomik/Sosyal Komiteye ve Bölgeler Komitesi'ne danısıldıktan sonra kabul edilmektedir7. AB’nin bu yasal düzenlemelerinin yanında üye ülkelere de önemli ölçüde serbestlik sağlanacak alanlar bırakılmıstır. Topluluk kurumları gerekli düzenlemelerle, Çevre ve Enerji iç pazarı uygulamalarında yetkilerini arttırırken; Enerji politikasının vergi sorunları konusunda Avrupa konseyinin ortak kararı zorunlu hale getirilmistir. Özellikle enerji çesitliliği ve ulusal dıs enerji politikası konusunda devletlerin bağımsız davranmasına iliskin hiçbir sınırlama getirilmemistir. Lizbon Antlasmasında tartısma yaratacak konular parafe edilerek, AB kurumları ve üye devletlerarasındaki olası gerginliklerin önüne geçilmistir. Ancak 2030 enerji ve İklim hedefleri için yürütülen görüsmelerde siyasetin birlestirici ya da ayrıstırıcı gücü, iç pazarın tamamlanması bakımından Avrupa ortak enerji dıs politikasının yerlesmesinde kendini gösterecektir. 

Fosil Enerji Kaynakları ve AB 

Avrupa dünyanın en endüstrilesmis bölgesi olmasına rağmen, fosil enerji kaynakları bakımından oldukça fakirdir. Özellikle Doğal Gaz ve Petrol rezervleri bakımından diğer bölgelerin oldukça gerisindedir. Asağıdaki tabeladan 8 da anlasılacağı gibi hiçbir AB üyesi ülke dünya ölçeğinde % 0,8’den daha fazla doğal gaz veya petrol rezervine sahip değildir. Enerji üretimi ise ikinci tablodan anlasılacağı gibi %5,7 oranındadır. Avrupa’da yalnızca Kuzey Avrupa kıta sahanlığı ile Kuzey Denizi önemli petrol yataklarının bulunduğu bölgeler 
arasında sayılabilir.9 


Hammadde 
Dünya Genelinde AB Rezervi 
Mutlak Mutlak Yüzdelik 
Petrol 
(Milyar Varil) 
1687 9 
6,8 0,4 % 
Doğal Gaz 
(Milyar metreküp) 185.7 1.6 0,8 % 
Kömür 
(Milyon Ton) 891531 56082 6,3 % 


Tablo 1. Kaynak: BP: Statistical Review of World Energy 2014, S. 6, 20 ve 30. 



Tablo 2. Kaynak: BP: Statistical Review of World Energy 2014, S. 8, 22 ve 32. 

Avrupa Enerji ve Klima Hedefleri 

2007 yılında kararlastırılan Avrupa Enerji ve Dklim hedefleri üye ülkelerin enerji politikalarına uyumu bakımından önemli bir etkiye sahiptir. Hükümetlerden 2020 yılına kadar sera gazı salımını %20 oranında düsürerek 1990’lı yıllardaki seviyeye çekmeleri istenmekteydi. Buna karsılık, AB içerisinde yenilenebilir enerjinin payının %20 oranında arttırılması talep edilmekteydi. Bunun yanında hukuksal olarak bağlayıcı olmamakla birlikte üye devletler %20 oranında enerji verimliliği sağlamayı kararlastırmıslardı10. Çevre açısından sağlıklı enerji arzı konusunda ve AB vatandaslarında bu kimlik üzerinden bir algı yaratılması inancıyla, AB bu konuda öncü rolü oynamayı amaçlamıstır. 2009 yılında Kopenhag yapılan İklim zirvesine iklim değisikliği ile mücadelede pozitif sinyaller verilerek diğer ülkelerinde bunu takip etmeleri düsünülmüstür. Enerji ve onun vazgeçilmez bileseni olan çevre, AB’nin gelecekteki öne çıkacak konuları kuvvetle muhtemeldi. Ancak bu iyimserlik ve beklentiler geçen zaman içerisinde pekte gerçeklesemedi. Uluslararası düzeyde yürütülen İklim müzakereleri herhangi bir sonuç vermediği gibi 2015 yılında Paris’te yapılacak olan İklim zirvesinden de somut ilerleme beklenilmemektedir. 

2030 yeni enerji ve İklim hedeflerini gerçeklestirme bağlamında üye ülkeler ardındaki fay hatlarını daha da derinlestirmektedir. Kuzey ve Batı Avrupa ülkeleri iddialı bir sekilde emisyon (salım) azaltma hedefine sadık kalınmasını savunurken, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri özellikle Polonya ve Dtalya doğacak haksız rekabet kosullarını öne sürerek bu hedeflerin gerçeklesmesine karsı çıkmaktadırlar. Buna benzer bir tartısmada yine yenilenebilir enerji alanında yasanmaktadır. Bu konuya özellikle Almanya büyük ilgi göstermekte ve 
yenilenebilir enerji kaynaklarının gelistirilmesini bağlayıcı karar olarak aldırmak istemektedir. Bu gerçeklesmediği takdirde Ulusal destekleme araçlarının rekabet hukuku açısından zor savunulabilir olduğunu öne sürmektedir. Dngiltere, Polonya ve Hollanda gibi üye ülkeler karsı bir öneri sunarak, emisyonun azaltılmasında yenilenebilir enerjinin kullanılması yerine Nükleer santrallerin kullanılmasını önermişlerdir. Bu konuda ulusal çıkarların artarak önem kazandığı görülmektedir. Bu özellikle enerji konusunda daha da belirgin hale gelmektedir. Üye devletlerin bu fikir ayrılıkları bir kısmıyla kendi ülkelerinde bulunan yeraltı kaynaklarının varlığıyla ilgilidir. Örneğin İngiltere, Danimarka ve Hollanda 
kendi ülkelerinde gaz ve petrol çıkarmaktadırlar. Polonya’da kömür endüstrisi oldukça köklesmis biçimde devam etmektedir. Orta ve doğu Avrupa ülkelerinin birinci önceliği Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmaktır. Bunun için gerekirse yeni Nükleer Santrallerin santrallerinin kurulmasına ve isletilmesine taraf olmaktadırlar. Ancak Almanya’da ve Avusturya’da ülke içindeki kamuoyu baskılarından dolayı bu santrallerin kurulması mümkün görünmemektedir11. Avrupa’da kimi santraller kapatılırken, kimi ülkelerde hala faaliyetlerini 
sürdürmektedirler. AB’nin 14 Üye devletinde 2011 yılı itibariyle 146 Nükleer Reaktörü bulunmaktadır. Bunlardan Fransa 59, İngiltere 19, Almanya 17, İsveç 10 ve İspanya 8 tanesine sahiptir. 



Tablo 3. Avrupa’da Nükleer Enerji Santralleri 

Reaktörlerin toplam katkısı 132 GW tır 12 . Nükleer enerjisinin Avrupa brüt enerji toplamına katkısı %13,6 olmakta13 ve % 27,8 net olarak elektrik enerji katkısı bulunmaktadır. 

Bu oranlar küresel düzeydeki ortalamanın üzerinde bulunmaktadır. 2007 yılında belirtilen Nükleer programda Avrupa komisyonu muhtemel AB nükleer sektör senaryosunu belirlemistir. Bu yaklasıma göre Nükleer santraller enerji çesitliliğini ve enerji arzı güvenliğini güçlendirmesi beklenirken; Santrallerin düsük CO2(Karbon)teknolojisi sayesinde Sera gazı salınımının neden olduğu iklim değisikliğinin engellenmesinde önemli katkı sağlanacağı düsünülmüstür. Karbonsuz Avrupa ekonomisi hedefi, AB komisyonunun enerji 2020 stratejisinde ayrıca vurgulanmıstır. 

Özellikle 2008 yılında Avrupa’da meydana gelen Ekonomik ve Finans krizi üye ülkelerin birçoğunun önceliklerin değismesine neden oldu. Avrupa’da Enerji fiyatları artarken ABD’de büyük ölçüde çıkarılan ucuz kaya gazı, rekabet açısından durumun daha da keskinlesmesine neden olmaktadır. Enerji açığının kaya gazı ile kapatılması için ABD’den ithal edilmesi gündeme gelmistir. Ancak tasıma maliyetlerinin yüksekliği bu girisimi engellemistir. Kaya gazı AB ülkeleri içinde rezerv bulunmakta ve bir çesitlilik olarak görülmektedir. Fakat Fransa, Polonya ve Norveç gibi ülkelerin dısında diğer ülkelerde kaya gazı rezervleri Grafik 1 de görüldüğü üzere fazla bulunmamaktadır. 


Grafik.1 Dünyadaki Kaya Gazı Rezervleri 

Ayrıca kaya gazının çıkartılması sırasında meydana gelecek çevre felaketinin önlenilmesi için oldukça detaylı ÇED raporları zorunlu hale getirilmistir. Yoğun tepkiler nedeniyle de Avrupa’da kaya gazı çıkarılması durdurulmustur. 

Bölünmüs Enerji iç pazarı 

2030 Enerji ve Klima hedefleri ile ilgili karar verme yetkisi üye devletlerinde bulunurken; 1987 yılında yürürlüğe giren Avrupa Tek Senediyle Avrupa Komisyonu iç pazarın tamamlanması konusunda oldukça genis yetkiler verilmistir. Bu konuda uzun süren Gaz ve Elektrik pazarının serbestlestirilmesi 2009 yılında kararlastırılan üçüncü İç pazar paketi oldukça önem tasımaktadır. Bu paketin ağırlık noktasını üretim ve ağ islemlerinin paylasıma açılmasını olusturmaktadır. Adil Rekabet açısından Enerji üreticilerinin, Enerji 
ağlarının sahibi olarak yeni rakiplerin pazara girememeleri birçok AB ülkesinde uzun süre mümkün olmamıstır. Üçüncü iç pazar paketi çerçevesinde pazara yeni girisler reforme edilerek ulusal düzenleme kurullarının güçlendirilmesi planlanmıstır. Bu sekilde Avrupa çapında isbirliği gerçeklestirilerek ve Ağ operatörlerinin isbirliğiyle kurumsallasmanın sağlanması öngörülmüstür. Pazara giris ayrımcılığının olmadığı bir durumda Elektrik ve Gaz piyasası birçok avantajı sağlayacaktır. Daha açık bir ifadeyle, serbest rekabet kosulları tam 
olarak sağlandığında, fiyatların düsmesi ve verimlilik artısı beklenmektedir. 

AB Parlamentosunun yaptırdığı bir arastırmaya, göre yılda 50 milyar avroluk bir kazanç söz konusu olacaktır14 . Yenilebilir enerjinin yaygınlastırılması ve ortaya çıkan dalgalanmalar büyük sebekelerle dengeli hale getirilecek ve daha fazla depolama santrallerine erisim mümkün olacaktır. Bu sekilde enerji arzı güvenliği sağlandığı gibi, enerji darboğazına giren üye ülkenin bu sisteme hemen dahil olması sağlanabilir.15 Muhtemel verimlilik ve güvenliğin arttırılması mümkün iken 2014 yılında öngörülen iç pazarın bütünlestirilmesi için bir süre daha beklenilmesi gerekmektedir. Bunun için birçok neden öne sürülmektedir. Bunlardan birincisi, Avrupa ağının çok karmasık bir yapıda olmasıdır. Enerji çesitliliği konusunda son karar verme yetkisi ulusal devletlerde olduğu için sebekenin (ağın) planlanması ve gelecekteki teknolojik yeniliğe açık ve artan biçimde planlanması gerekmektedir16 . Sınırlar arasında bağlantıların arttırılması gerekmektedir. Altyapı insaatları büyük ölçüde özel sirketlerin elinde bulunmaktadır. Ancak iç pazarın isleyebilmesi için önemli yatırımların yapılmasına gereksinim duyulmasına rağmen, bunların gerçeklestirilmesi karlı olmadığı için sirketler yasal yükümlülüklerinin dısında herhangi bir faaliyette bulunmamaktadır. Bu bosluğu dolduracak olan 2014-2015 AB mali çerçevesi ise bu bosluğu dolduracak yeterlilikte değil. Bir o kadar da önemli olan sey de, üçüncü iç pazar paketinin uygulanmasının ulusal hukuka nasıl uyumlu hale getirileceğidir.17 

Ortak enerji dıs politikası olusumu ile iç pazarın tamamlanması sıkı iliski içindedir. Bu doğrultuda ortak hareket edilmek suretiyle üçüncü devletlere enerji bağlılığı azaltılmak istenilmektedir. 2012 yılında AB tükettiği enerjinin %53 ünü ithal etmistir. Bunun içerisinde petrol %90 gaz ise %66 oranındadır. Gazın tasınması/nakliyesi boru hatlar üzerinden gerçeklestiğinden dolayı esnek değildir. Ayrıca sıvı gazın ABD’den ithalatı yüksek tasıma maliyeti ve bu nitelikte terminallerin bulunmamasından dolayı rekabet açısından da uygun 
değildir. AB üyesi ülkelerin enerji ithalat yapıları enerji çesitliliğinden dolayı önemli ölçüde farklılık göstermektedir. Buda her üye ülkenin dıs politikasında çıkar ve yaklasım farklılığına neden olmaktadır. Batı Avrupa ülkelerinin Rusya ile ekonomik iliskileri istikrarlı biçimde devam ederken; özellikle Orta ve doğu Avrupa ülkeleri Rusya ile iliskilerinde tarihsel nedenlerle ve kendi bakıs açılarına göre her zaman kuskularının teyit edildiği güvensizliği duymaktadırlar. Görüldüğü gibi üye devletlerin ulusal politikalarının koordine edilmesi ve 
uyumlu enerji dıs politikasının gelistirilmemesi neticesinde ortak Avrupa çıkarı basarılamamaktadır18 . Ortak Avrupa çıkarı olusturmak bu bağlamda ortak iç pazarın tamamlanmasıyla mümkün olacaktır. Topluluğa ait olan tasıma ağının tamamlanmasıyla enerji çesitliliği ve farklı ithalat yapısı önemli olmayacaktır. Aynı zamanda tüm üye ülkeler enerji tedarikçilerini farklılastırabilirler. Herhangi bir tedarik probleminde diğer üye ülkeler bundan faydalanabilirler. Bu birliktelik sayesinde AB üçüncü devletlere karsı güçlü bir aktör olarak müzakere gücünü arttırabilir. Ancak iç pazar mevcut haliyle bölünmüs kalması durumunda belirtilen avantajlardan yararlanması mümkün olmayacaktır19 . 

2014 yılının baslangıcında meydana gelen Ukrayna Krizi yeni bir döneminde baslangıcı olmustur. Rusya’nın enerji tedarik eden ülke olarak güvenirliği tüm Avrupa’da kuskulu hale gelmis ve Avrupa enerji tedarikinde güvenlik açığı görünür hale gelmistir. 

Bunun sonucunda AB’den Avrupa Enerji Politikası konusunda daha somut adımların atılması talep edilmeye baslanmıstır. Polonya öneri olarak Avrupa Enerji Birliğini tartısmaya açmıstır. 

Buna göre gaz sözlesmeleri ve diğer enerji grupları AB adına üçüncü ülkelerle pazarlık edilebilecektir. Avrupa Komisyonu Ukrayna’daki gelismeler üzerine Mayıs 2014 yılında somut cevap olarak “Avrupa enerji güvenliği stratejisini” açıklamıstır. Buna göre, Enerji temini güvenliğini arttırmak için bir dizi önlemler, acil planlar güvenlik mekanizmaları, gaz depolarını arttırılması ve acil altyapı çalısmalarının gelistirilmesi önerilmistir. Komisyon ayrıca uzun vade de arz güvenliğinin arttırılması için iç pazarın birlestirilmesinin önemini ve eksik olan altyapı bağlantılarının gerekliliğini vurgulamıstır. Bu konuda somut olarak otuz üç tane altyapı projesi belirlemis ve öncelikli olarak uygulanmasını zorunluluk olarak görmüstür. 

Komisyon ayrıca tedarikçi ülkeleri ve tedarik yollarının çesitlendirilmesi, kritik altyapının korunması ve güçlendirilmesi, enerji verimliliğinin arttırılması, yerli üretimin güçlendirilmesi, ulusal enerji politikalarının gelistirilmesi, koordinasyon un arttırılması ve dıs enerji iliskilerinde tek ses olunması hususun da çağrı yapmıstır20 . Bu yeni ivmeye rağmen etkili enerji dıs politikanın somut sonuçlarını beklemek gerekecektir. 

Sonuç 

Avrupa komisyonunun Enerji stratejisi, Avrupa konseyinin Haziran 2014 toplantısında yan gündem maddesi olarak görüsülmüstür. Ancak somut kararların Eylül 2014 te alınması öngörülmektedir.21 Sorun enerji politikasının gelecekte de ulusal çıkarlar doğrultusunda mı belirleneceği ya da güvene dayalı biçimde, AB bütünlesmesine katkı yapabilecek midir? 

Önemli olan sey AB üyesi devletler, antlasmayla güvence altına altıkları egemenlik haklarından hangi ölçüde vaz geçerek enerji politikasının biçimlendirilmesine katkıda bulunacak ve bunu AB’nin ortak politikası haline getireceklerdir. 2030 enerji ve çevre hedeflerini gerçeklestirmede ulusal hükumetler oldukça temkinli davranarak kendi çıkarlarını öne çıkartmaktadırlar. İç pazarın tamamlanması ile AB açısından enerji politikasında basarı 
sağlanmıs olacaktır. Elektrik ve Gaz pazarının bütünlesmesinin bir ileriki asamaya tasınmasında komisyon genis yetkilerle donatılmıstır. 

Ukrayna krizi sonucunda AB enerji politikasında üye ülkeler arasında uyumlu davranıslar ortaya çıkmıstır. Enerji stratejisinin Birliğin ortak politikası haline zamanla ve asamalı olarak geleceğini söylemek mümkündür. Ancak müzakereler de üye devletlerin enerji çesitliliği konusundaki öncelikleri çatısma potansiyeli barındırmaktadır. Örnek olarak Nükleer enerji ortak pazarda hangi rolü üstlenecektir ve yenilenebilir enerjiye hangi önemli anlamlar verilecektir? AB üye ülkeleri ekonomik, politik ve tarihsel perspektifte birbirlerine gösterdikleri anlayısı Enerji politikası bağlamında daha az göstermislerdir. Ulusal Devletler ile AB arasındaki yetki kullanımından kaynaklanan gerginlik muhtemelen bir müddet daha devam edecektir. AB üyesi devletlerin isbirliği sonucunda elde edecekleri basarı, artan rekabet vesilesiyle daha düsük maliyetli ve arz güvenliği olan Enerji Avrupa’nın çıkarınadır. 

Bu kazanımlar uzun vade de ulusal egemenliğin devri konusunda tartısmaları da yeniden baslatabilir. 


DİPNOTLAR,

1Werner Weidenfeld, Wolfgang Wessels (Hrsg.): Europa von A bis Z. Taschenbuch der europäischen Integration, Institut für Europäische Politik -Europa Union Verlag, Bonn 2002, S. 49. 
2 Oliver Geden/ Severin Fischer: Die Energie-und Klimapolitik der Europäischen Union. Bestandsaufnahme und Perspektiven, Baden-Baden 2008, S. 23. 
3 Europäische Kommission: Grünbuch, KOM(2000) 769, S. 36. 
4 Geden/ Fischer: Die Energie-und Klimapolitik der EU, S. 25f 
5 Florian Baumann / Turek, Jürgen: Die europäische Energiepolitik im Vertrag von Lissabon, in: Weidenfeld, Werner (Hrsg.): Lissabon in der Analyse. 
Der Reformvertrag der Europäischen Union, Baden-Baden 2008, S. 157. 
6 Geden/ Fischer: Die Energie-und Klimapolitik der EU, S. 37. 
7 Amtsblatt der Europäischen Union, C 306, Art. 194 des Lissabonner Vertrag, 17. Dezember 2007, S.88 
8 BP: Statistical Review of World Energy 2014, S. 6 -20. 
9 . Europäische Kommission: Grünbuch, KOM(2000) 769, S. 19. 
10 Schlussfolgerungen des Vorsitzes – Brüssel, 8./9. März 2007, S.11-12 
11 Florian Baumann/Georg Simmerl, “Between Conflict and Convergence: The EU Member States and the Quest for a Common External Energy Policy” (C·A·P Discussion Paper), München 02/2011, S. 7-16. 
12 World Nuclear Association (2011), World Nuclear Power Reactors & Uranium Requirements (6 January 2011), 
http://www.world-nuclear.org/info/reactors.html, Aufruf: October 2014. 
13 Eurostat (2011), Tabelle „Inländischer Bruttoenergieverbrauch, nach Brennstoff“, Kode: tsdcc320, Werteabruf: Januar 2012, letztes Update: Dezember 2011. 
14 Joseph Dunne, European Parliamentary Research Service, “Mapping the Cost of Non-Europe”, 2014-2019, Brüssel 03/2014, 
15 Severin Fischer, “Auf dem Weg zur gemeinsamen Energiepolitik”. Strategien, Instrumente und Politikgestaltung in der Europäischen Union, Baden-Baden 2011, S. 162-165 
16 Severin Fischer, Kirsten Westphal, Erneuerbare Energien im Stromsektor: Gestaltungsoptionen in der EU (SWP-Studie), Berlin 12/2012, S. 11. 
17 Enerji İç piyasasının tamamlanması konusunda bakınız. Jerzy Buzek, The many steps EU governments must still take if the internal energy market is to work, in: Geert Cami, Friends of Europe (Hrsg.), EU‘s internal energy market: Tough decisions and a daunting agenda, Sommer 2013, S. 14-20 
18 Emil Kirchner, Can Berk, “European Energy Security Co-operation: Between Amity and Enmity”, in: Journal of Common Market Studies 4/2010 S. 859-880. 
19 Oliver Geden, Susanne Dröge, “Integration der europäischen Energiemärkte. Notwendige Voraussetzungen für eine effektive EU-Energieaußenpolitik” (SWP-Studie), Berlin 05/2010, S. 28-29. 
20 Communication from the Commission to the European Parliament and the Council, European Energy Security Strategy, COM(2014) 330 final, Brüssel 05/2014, 



KAYNAKÇA 

Amtsblatt der Europäischen Union, C 306, Art. 194 des Lissabonner Vertrag 
Baumann, Florian/ Turek, Jürgen: Die europäische Energiepolitik im Vertrag von Lissabon, in: Weidenfeld, Werner (Hrsg.): Lissabon in der Analyse. Der Reformvertrag der Europäischen Union, Baden-Baden 2008 BP: Statistical Review of World Energy 2014 
Communication from the Commission to the European Parliament and the Council, 
European Energy Security Strategy, COM(2014) 330 final, Brüssel 05/2014, 
http://ec.europa.eu/energy/doc/20140528_energy_security_ communication.pdf 
21 Europäısche Rat, Schlussfolgerungen, EUCO 79/14, 26./27. Juni 2014 
Emil Kirchner, Can Berk, European Energy Security Co-operation: Between Amity and Enmity, in: Journal of Common Market Studies 4/2010. 
Europäısche Rat, Schlussfolgerungen, EUCO 79/14 
Europäische Kommission: Grünbuch, KOM(2000) 
Eurostat (2011), Tabelle „Inländischer Bruttoenergieverbrauch, nach Brennstoff 
Florian Baumann, Georg Simmerl, Between Conflict and Convergence: The EU 
Member States and the Quest for a Common External Energy Policy (C•A•P Discussion Paper), München 02/2011 Geden, Oliver/ Fischer, Severin: Die Energie-und Klimapolitik der Europäischen Union. Bestandsaufnahme und Perspektiven, Baden-Baden 2008 
Jerzy Buzek, The many steps EU governments must still take if the internal energy market is to work, in: Geert Cami, Friends of Europe (Hrsg.), EU‘s internal energy market: 
Tough decisions and a daunting agenda, Sommer 2013 
Joseph Dunne, European Parliamentary Research Service, Mapping the Cost of Non-Europe, 2014-2019,Brüssel03/2014,
http://www.europarl.europa.eu/thesecretarygeneral/resource/static/files/files/mapping-the-cost-of-non-europe--march-2014-.pdf (14.10.2014) 
Oliver Geden, Susanne Dröge, Integration der europäischen Energiemärkte. 
Notwendige Voraussetzungen für eine effektive EU-Energieaußenpolitik (SWP-Studie), Berlin 05/20 
Schlussfolgerungen des Vorsitzes – Brüssel, 8./9. März 2007 
Severin Fischer :Auf dem Weg zur gemeinsamen Energiepolitik. Strategien, Instrumente und Politikgestaltung in der Europäischen Union, Baden-Baden 2011 
Severin Fischer, Kirsten Westphal, Erneuerbare Energien im Stromsektor: Gestaltungsoptionen in der EU (SWP-Studie), Berlin 12/2012 
Werner Weidenfeld, Wolfgang Wessels (Hrsg.): Europa von A bis Z. Taschenbuch der 
europäischen Integration, Institut für Europäische Politik -Europa Union Verlag, 8. Auflage, Bonn 2002 World Nuclear Association (2011), World Nuclear Power Reactors & Uranium Requirements (6 January 2011), 
http://www.world-nuclear.org/info/reactors.html , Aufruf: October 2014. 


***