OLASI YAN ETKİLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
OLASI YAN ETKİLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Şubat 2017 Cumartesi

GÜRCİSTAN ÜZERİNDEKİ ABD-RUSYA REKABETİ VE ENERJİ POLİTİKALARI, BÖLÜM 2



GÜRCİSTAN ÜZERİNDEKİ ABD-RUSYA REKABETİ VE ENERJİ POLİTİKALARI,  BÖLÜM 2


4. Gürcistan’da Küresel Güçlerin Mücadelesi 

Gürcistan bağımsızlığından sonra, sahip olduğu jeopolitik konum nedeniyle, özellikle de Hazar enerji kaynaklarının batı pazarlarına tasınmasındaki enerji koridorlarında kilit ülke konumunda olması nedeniyle küresel ve bölgesel güçlerin, güç mücadelesine sahne olmaktadır. 

Gürcistan jeopolitik konumu açısından Rusya için büyük önem arz etmektedir. Rusya, Sovyet döneminde olduğu gibi bu ülke üzerinde yeniden hâkim bir konuma geçmek istemektedir. ABD’nin Gürcistan üzerindeki öncelikli amacı ise Rusya’nın yeniden etkinlik kazanmasını önlemek ve Rusya’nın tek basına bölgede hâkim olmasına olanak tanımamaktır. Gürcistan’ın bölgede Rusya’nın tekrar etkinlik kazanmasını istememesi, hem de Batı yanlısı ve Batı’yla bütünlesme yönünde politikalar izlemesi ABD için önem arz etmekte ve ABD’yi 
bölgede daha etkin bir konuma getirmektedir.19 

11 Eylül saldırıları sonrasında, ABD’nin “Terörle Mücadele” adı altında Orta Asya Cumhuriyetleri, Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan’da askeri üsler kurması 
Gürcistan’ın jeopolitik önemini daha da arttırmıstır. Gürcistan, ABD açısından önceleri enerji koridoru olarak önem tasırken Orta Asya’da askeri üslerin kurulmasından sonra bu üslere ulasımın sağlanması bakımından da ayrı bir önem kazanmıstır. ABD uçaklarının Avrupa’dan Orta Asya’ya ve Afganistan’a gitmek için kullandığı tek “Hava Koridoru” Gürcistan ve 
Azerbaycan üzerinden geçmektedir. 

ABD, Gürcistan’da istikrarın sağlanması için Gürcistan’a yönelik etkin politikalar izlemekte, önemli mali destekler sağlamakta ve Gürcistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak için siyasi arenada da destek sağlamaktadır. 

Rusya Gürcistan üzerindeki etkinliğini devam ettirmeye çalısmakta ve devam ettirmektedir. ABD ise Gürcistan üzerindeki Rusya’nın etkinliğinin azaltılmasının, 
Gürcistan’ın güvenli bir enerji koridoru haline getirilmesini, ülke içi istikrarın sağlanmasını istemektedir. Bunların gerçeklesmesi için ABD, Gürcistan’a maddi ve siyasi olarak destek vermektedir. Ayrıca ABD, Gürcistan’ın NATO üyeliği için en önemli desteği veren ülkedir. Avrupa Birliği de Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmak için Hazar ve çevresi enerji kaynaklarının batıya aktarılmasında önemli bir konuma sahip olan Gürcistan’ı maddi ve siyasi olarak desteklemektedir. 

4.1 ABD’nin Gürcistan Politikası 

ABD’nin Gürcistan politikasından bahsedilirken, iki kavram ön plana çıkmaktadır. Bu kavramlar “Enerji Koridoru” ve “Güvenlik Koridoru” dur. Jeopolitik konumu nedeniyle Gürcistan dıs politikada Güney Kafkasya’nın kilit ülkesidir. Önceleri Güney Kafkasya’da güvenliği sadece enerji kaynaklarının çıkarılması ve tasınmasına indirgeyen ABD, 11 Eylül 2001 terör saldırılarından sonra Güney Kafkasya’nın istikrarsızlasmasının uluslararası güvenliğe ve kendi güvenliğine olumsuz etkileri olacağını görerek askeri anlamda da bölgede söz sahibi olma politikasına yönelmistir. 

ABD, Hazar çevresindeki enerji kaynaklarının sadece Rusya veya Rusya -İran tekelinde değil mümkün olduğunca bu iki ülkenin dısında dünya pazarlarına açılmasını istemektedir.20 

90’lı yılların ikinci yarısından sonra ABD, Hazar petrolünün batı ülkelerine tasınması için Rusya’nın dısarıda bırakıldığı Bakü – Tiflis -Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın insası için siyasi ve maddi destek vermistir. Amerikan yönetimi bu projeyle hem Rusya’yı ve hem de İran’ı Hazar petrolleri üzerinde devre dısı bırakmıstır.21 Bakü – Tiflis -Ceyhan Boru Hattı’nın batılı ülkelere açılmasında Gürcistan kilit öneme sahip olan ülkedir. Bu yüzden ABD Gürcistan’a büyük önem vermektedir. 

Günümüzde de ABD, Gürcistan’ın kilit konumda olacağı yeni enerji nakil hatları planlamaktadır. Beyaz Akım Projesi ile Hazar doğalgazını Azerbaycan -Gürcistan’dan Karadeniz’e ulastırdıktan sonra Karadeniz altından dösenecek borularla Kırım Yarımadası’na tasınması planlanmaktadır. Buraya gelen doğalgaz daha sonra, AB ülkelerine ulastırılacaktır. Bir sonraki asamada ise, ikinci bir hat olarak Gürcistan ile Romanya’nın, Karadeniz altından dösenecek borularla birbirine bağlanması planlanmaktadır. Bu açıdan Gürcistan, ABD’nin 
enerji politikasında hala önemli ölçüde stratejik öneme sahiptir. 

ABD’nin Gürcistan’a yönelik izlediği politikalarda öne çıkan bir diğer konu da Gürcistan’ın NATO’ya üyelik sürecidir. ABD, Gürcistan’ın NATO üyeliğine destek veren ülkelerin basında gelmektedir. 

Amerika’nın Gürcistan politikasını özetleyecek olursak; ilk basta da belirttiğimiz gibi, ABD, hem Gürcistan’a kilit bir enerji koridoru olmasından ve hem de ABD’nin Ortadoğu ve 

Orta Asya’ya yönelik izlediği politikalar için önemli bir güvenlik koridoru olmasından dolayı önem vermektedir. ABD bağımsızlığından 2001 yılına kadar olan dönemde Gürcistan’ı enerji koridoru olarak görmüs ve bu doğrultuda politikalar izlemistir. 2001 yılından sonra 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD, Gürcistan’ı bir güvenlik koridoru olarak da görmeye baslamıs ve Gürcistan’a yönelik güvenlik kavramının öne çıktığı politikalar izlemeye baslamıstır. Amerika’nın Gürcistan politikasına baktığımızda mali yardımlar ön plana çıkmaktadır. ABD, Gürcistan’da istikrarın sağlanması, ekonominin gelismesi ve demokrasinin kurumsallasması için önemli miktarlarda mali yardımlarda bulunmaktadır. 

4.2 Rusya’nın Gürcistan Politikası 

Rusya’nın bölgeyi yeniden kontrol altına alabilmek için “Etnik Sorunları Kullanma Politikası” Gürcistan’da istikrarın sağlanmasında önemli bir engel teskil etmektedir. Rusya’nın askeri stratejilerine göre, Gürcistan, Kafkasya’ya yönelik güvenlik politikalarının kilit ülkesi konumundadır. 

Rusya’nın kontrol ettiği bazı önemli petrol ve doğalgaz borularının Batıya giden mevcut ve potansiyel rotaları Gürcistan’dan geçmekte ve Rusya için önem teskil eden Karadeniz limanları Gürcistan topraklarında bulunmaktadır. Rusya, Karadeniz’deki varlığını korumak, Batı yanlısı politikalar izleyen Azerbaycan üzerinde baskı kurabilmek ve müttefiki Ermenistan ile bağlantılarını devam ettirebilmek için Gürcistan’a büyük önem vermektedir.22 

Rusya özellikle Abhazya ve Güney Osetya Sorunu’nu kullanarak, Gürcistan üzerindeki hâkimiyetini sürdürmek istemektedir. Buna karsılık Gürcistan da Batı yanlısı bir dıs politika izleyip Batılı ülkelerin desteğini alarak Rusya’yı dengelemek istemektedir. 

4.3 Avrupa Birliği’nin Gürcistan Politikası 

AB günümüzde, Gürcistan’ın hem enerji konusunda hem de güvenlik konusunda tasıdığı jeostratejik önemin farkındadır. AB, “Yumusak Diplomatik” sivil gücü ve Avrupa Komsuluk Politikası aracılığıyla Gürcistan’ı, alternatif enerji nakil hatları üzerinde Avrupalılasmıs, istikrarlı bir ayrıcalıklı ortak olarak yeniden sekillendirme çabası içindedir.23 

Gürcistan, AB’nin doğu sınırında yer alan ülkelere yakınlığı, Rusya’ya komsu olması, mevcut ve alternatif enerji nakil hatları için kilit bir konumda yer alması nedeniyle, AB açısından büyük önem tasımaktadır.24 

AB, Gürcistan ile ilgili konularda sağladığı mali desteklerle, uyguladığı “Kosullu Yardım Politikasıyla” ön plana çıkmaktadır. AB, Gürcistan’a yönelik izlediği politikalarda yumusak gücünü kullanmaktadır. 

AB’nin, Gürcistan’a yönelik izlediği politikanın homojen bir yapıya sahip olduğunu söylemek mümkün değildir. AB ülkeleri özellikle dıs politika alanında kararlar alırlarken kendi aralarında önemli anlasmazlıklar yasamaktadırlar. 

AB ülkelerinin, Gürcistan üzerinde farklı bakıs açılarına sahip olmasının ve bazı ülkelerin Gürcistan’la olan iliskilere daha az önem vermesinin nedeni olarak Rusya ile olan stratejik ortaklığın, Gürcistan ile olan iliskiler yüzünden bozulmasının istenmemesi öngörülmektedir. 

AB, Gürcistan ile olan iliskilerinde bir denge siyaseti izlemektedir. AB bir yandan Rusya’nın tepkisini çekmek istemezken, diğer yandan da enerji ve güvenlik açısından önem verdiği Gürcistan’ı kaybetmek istememektedir. AB, Gürcistan’a yönelik asırı yanlı, radikal ve Rusya’nın tepkisini çekecek politikalardan kaçınmakta, bunun yerine sağladığı mali yardımlarla Gürcistan’ın ekonomisini gelistirerek Gürcistan ile ticari iliskiler üzerinden bağlantı kurmaktadır. AB ekonomi, enerji ve ulasım alanında gerçekleştirdiği projelerde ve 
örğütlenmelerde Gürcistan’ın da yer almasını sağlayarak Avrupa ile entegrasyonuna ön ayak olmaktadır. 

5. Türkiye Gürcistan Dliskileri ve Gürcistan’daki ABD-Rusya Rekabetinin (Güç Mücadelesinin) Türkiye’ye Etkileri 

Gürcistan’da yasanan siyasi gelismeler, siyasi istikrarsızlıklar Türkiye’yi de etkilemektedir. Türkiye’nin, Karadeniz’e kıyısı olması ve sahip olduğu Boğazlar aracılıyla diğer Karadeniz Ülkeleri’nin açık denizlere ulasmasını sağlaması Türkiye’yi Karadeniz’de ve çevresinde yasanan gelismelere kayıtsız bırakamamaktadır. Karadeniz ve Karadeniz çevresindeki ülkelerde yasanan gelismeler Türkiye için büyük önem teskil etmektedir. 

ABD’nin Hazar Denizi ve çevresindeki enerji kaynaklarını Rusya sınırları dısında bir bölge üzerinden dünya pazarlarına tasımak istemesi ve bunun sadece Gürcistan üzerinden geçecek bir hatla mümkün olması ABD ve Rusya arasında Gürcistan üzerinde yasanan güç mücadelesinin en önemli nedenidir. Rusya günümüzde “Yakın Çevre” politikası çerçevesinde Gürcistan’ı yeniden kendi nüfuzu altına almaya çalısmaktadır. Rusya, Gürcistan üzerinde en önemli baskı aracı olarak azınlıkları kullanmaktadır. Rusya özellikle basta Abhazları Gürcistan yönetimine karsı ayaklanmaya tesvik etmis ve silahlandırmıstır. Güney Osetya’ nın Kuzey Osetya ile birlesmesini ve bunun için Osetlerin verdiği mücadeleyi desteklemektedir. 

Ayrıca Rusya, Gürcistan’daki askeri üslerini de baskı aracı olarak kullanmaktadır.25 Gürcistan, Rusya’yı bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne yönelik en büyük tehdit olarak görmektedir. Gürcistan, Rusya’yı dengelemek için ABD ile olan iliskilerini gelistirmeye çalısmaktadır. ABD, Rus baskılarına karsı Gürcistan’ı koruyan güç konumundadır. Ayrıca AB’de Gürcistan’ı desteklemekte, siyasi ve iktisadi olarak Rus baskısına karsı korumaktadır.26 Günümüzde Gürcistan üzerine yasanan ABD, AB ve Rusya arasındaki güç 
mücadelesi bu sekilde cereyan etmektedir. 

Gürcistan jeopolitik konum açısından Türkiye için önemli bir ülkedir. Gürcistan, Türkiye’nin Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ne ve Azerbaycan’a bağlantısını sağlayan tek ülkedir. Ayrıca Gürcistan, Türkiye ile Rusya arasında tampon ülke konumundadır. Gürcistan, Hazar petrol ve doğalgazının Batılı ülkelere ve Türkiye’ye tasınmasında kilit rol oynamaktadır. Gürcistan, Bakü -Tiflis -Ceyhan Petrol Boru Hattı’nı ve Güney Kafkasya Doğalgaz Boru Hattı’nı tasıyan köprüdür.27 Bakü -Tiflis -Ceyhan Petrol Hattı ve son dönemde enerji alanında ve diğer alanlarda gelisen iliskiler sonucunda Gürcistan, Türkiye için önemli bir ülke haline gelmistir. Türkiye enerji konusunda etkin bir politika izleyebilmek için 
Gürcistan’daki gelismeleri yakından takip etmeli ve bu ülkeler ile olan iliskilerini gelistirmelidir. 

6. Sonuç ve Değerlendirme 

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sona eren Soğuk Savas sonrasında, Karadeniz’in stratejik önemi uluslararası alanda önemli derecede artmıstır. Özellikle 11 Eylül Saldırıları sonrası yasanan gelismeler, AB ve NATO’nun genislemesi, yeni enerji nakil hatları projelerinin ortaya konması Karadeniz’in önemini daha da arttırmıstır. Karadeniz kıyısında yer alan Gürcistan, bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte küresel güçlerin ilgi odağı haline gelmistir. ABD 90’lı yılların ikinci yarısından sonra Gürcistan üzerindeki Rus hakimiyetini ve etkinliğini azaltmaya yönelik politikalar izlemeye, Rusya da özellikle Putin’in iktidara gelmesinden sonra Gürcistan üzerindeki hakimiyetini devam ettirmek için etkin politikalar izlemeye baslamıstır. 

ABD ilk olarak Gürcistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak için mali yardımlarda bulunmustur. Rusya’nın bölgedeki enerji hatları üzerindeki hakimiyetini kırmak için Rusya’yı devre dısı bırakan enerji nakil hatları projelerini gelistirmis ve mali olarak desteklemistir. ABD’nin ortaya koyduğu enerji nakil hatlarında Ukrayna ve Gürcistan kilit öneme sahiptir. ABD’nin mali ve siyasi olarak desteklediği, bir kısmı Gürcistan topraklarından geçen BTC Petrol Boru Hattı, Rusya’yı devre dısı bırakan ilk enerji nakil hattı olmustur. Bu gelismeler sonrasında, ABD enerji kaynaklarının istikrarlı ve güvenli bir sekilde batılı pazarlara tasınması için özellikle Gürcistan’ın istikrara kavusmasına ve Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmaya önem vermis, bu ülkeye yönelik izlediği politikaları etkinlestirmistir. Bu ülkenin askeri bakımdan bir standarta kavusması için NATO’ya üye olmasını desteklemistir. 

Yakın çevresinde ABD’nin etkinliğini arttırmasından rahatsız olan Rusya da karsı atağa geçmis. Gürcistan’da ortaya çıkan iç sorunlara müdahale ederek bu ülkeler üzerindeki hakimiyetini ve etkinliğini devam ettirmeye çalısmıstır. Rusya Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya üyeliklerine sert bir sekilde karsı çıkmaktadır. Gürcistan’ın NATO’ya üye olması Rusya’nın bu ülkelerde yer alan askeri üslerin bosaltılması, NATO’nun sınırlarının Rusya’ya ulasması Rusya’nın askeri olarak kusatılması anlamına gelmektedir. Rusya, enerji kartını ve ayrılıkçı bölgelerdeki sorunları kullanarak bu ülkeler üzerindeki hakimiyetini devam ettirmek istemektedir. 

AB’nin bölgedeki amaç ve hedeflerinin ABD’ninkiler ile benzerlik gösterdiği gözlenmektedir. Avrupa Birliği Gürcistan’a mali destekler sağlayarak bu ülkenin istikrara kavusmasını ve enerji kaynaklarının bu ülke üzerinden güvenli bir sekilde Avrupa Ülkeleri’ne ulasmasını hedeflemektedir. 

Gelecek dönemde hangi küresel gücün Gürcistan’da etkin bir konuma sahip olabileceğine bakıldığında, bugünkü kosullar altında Rusya’nın ön plana çıktığı ve etkinliğinin arttığı görülmektedir. ABD’nin Ukrayna ve Gürcistan’da yasanan “ Renkli Devrimler ” sonrasında, bu ülkeler üzerindeki Rus hakimiyetine ve etkinliğine son verdiği öne sürülmüstür. Fakat “Renkli Devrimlerle” iktidara gelen batı yanlısı kadrolar, ABD ve AB ile Gürcistan Halkları’nın beklentilerini karsılayamamıslardır. Gürcistan Rusya’yla yasadığı çatısmadan sonra ABD’den beklediği desteği bulamamıstır. 

ABD, AB ve Rusya’nın Gürcistan’a iliskin mevcut politikalarını, bölgede çok önemli değisikliler olmadığı takdirde devam ettirecekleri değerlendirilmektedir. Gürcistan’da Ekim 2013 yapılan seçimlerde, Giorgi Margvelasvili % 67 oy ile seçimleri kazanarak Cumhurbaşkanı olmustur. Giorgi Margvelasvili seçim kampanyasında “Hem Batı hem de Rusya ile iyi iliskiler içinde olacağız.28 sloganını kullanmıstır. 20 Kasım 2013’de yeni seçilen ve göreve gelen basbakan Drakli Garibasvili (Eski içisleri bakanı)’nin de bu bağlamda bölgede 
önemli bir politika değisikliğine gitmeyeceği değerlendirilmektedir. 

Türkiye bölgesinde meydana gelebilecek her türlü gelismelerde ekonomik ve siyasi yönden belirli bir etki yaratabilecek durumdadır. Avrasya bölgesi ülkeleriyle tarihi ve kültürel bağlarının olması nedeniyle bölgenin enerji kaynaklarının değerlendirilmesindeki avantajlarını dıs politikasında da kullanmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir. 

DİPNOTLAR;

1 Kocaeli Üniversitesi Uluslararası Dliskiler Bölümü Doktora Öğrencisi 
2 T.C.Tiflis Büyükelçiliği Ticaret Müsavirliği, Gürcistan’ın Genel Ekonomik Durumu ve Türkiye ile EkonomikTicari İliskileri, Tiflis, Eylül 2013, s.9. 
3 T.C.Tiflis Büyükelçiliği Ticaret Müsavirliği,a.g.e., s.13. 
4 T.C.Tiflis Büyükelçiliği Ticaret Müsavirliği, a.g.e.,s.6. 
5 DEDK Gürcistan Ülke Bülteni, 2008:1. 
6 T.C.Tiflis Büyükelçiliği Ticaret Müsavirliği, a.g.e., s.6. 
7 T.C.Tiflis Büyükelçiliği Ticaret Müsavirliği, a.g.e., s.6. 
8 T.C.Tiflis Büyükelçiliği Ticaret Müsavirliği, a.g.e., s.45-46. 
9 DEMDR, Ali Faik (2003), Türk Dıs Politikası Perspektifinden Güney Kafkasya, Bağlam Yayıncılık, İstanbul s.120. 
10 İBRAHİML, Haleddin (2001), Değişen Avrasya’da Kafkasya, ASAM Yayınları, Ankara s.30. 
11 KESGDN, Serdar (2008), “Gürcistan’da Değisimin Sinyali: 2008 Devlet Baskanlığı Seçimi”, Stratejik Arastırmalar Dergisi, Sayı 11, Mayıs 2008, s.19. 
12 BOZKURT, Giray Saynur (2008), “Gürcistan’daki Etnik Çatısmalar Karsısında Türkiye ve Rusya’nın Tutumu”, Karadeniz Arastırmaları Dergisi, Sayı 19, Güz 2008, , s.16. 
13 KÜLEBD Ali, 2008. “Karadeniz’de Yeni Dengeler”, http://www.tusam.net/ makaleler. asp?id=867 &sayfa=30, 30.10. 
14 KANTARCI, Hakan (2006), Kıskaçtaki Bölge Kafkasya, IQ Kültür Sanat Yayıncılık,Dstanbul ,s.87. 
15 NODIA, Ghia (2005), “Georgia Dimensions of Insecurity”, Editörler: COPPIETERS, Bruno ve Robert Legvold, Statehood and Security, The MIT Press, , s.60. 
16 Jaba Devdarıanı, (2005), “Georgia and Russia: The Troubled Road toAccommodation”, The MIT Press, 2005, s.190. 
17 HAYDAROĞLU Ceyhun, (2011), “Değisen Dünyada Türk Dıs Politikası” Nobel Yayınevi,Mart 2011, s.377-384 
18 HAYDAROĞLU, a.g.e ,s 398-399. 
19 MERT Okan, (2004), Türkiye’nin Kafkasya Politikası ve Gürcistan, IQ Kültür SanatYayıncılık, İstanbul, 2004, s.30-31 
20 MERT,a.g.e., s.178 
21 Damien Helly ve Giorgi Gogia, “Georgian Security and The Role of The West”, The MIT Press, 2005, s.277. 
22 SAPMAZ, Ahmet (2008), Rusya’nın Transkafkasya Politikası ve Türkiye’ye Etkileri, Ötüken Yayınları, İstanbul.,s.76. 
23 ÖZER Sanem, (2007),“ Bağımsızlık Sonrası Gürcistan-Avrupa Birliği İliskileri ”, Uluslararası İliskiler Dergisi, Cilt 4, Sayı 15, Güz 2007, s.109. 
24 ÖZER, a.g.m., s.111-112 
25 OKÇUOĞLU Dbrahim, (2009), Emperyalist Küresellesme ve Jeopolitika, Ceylan Yayınları, İstanbul, , s.307-
26 OKÇUOĞLU, a.g.e., s.308 
27 SAPMAZ, a.g.e., s.57. 
28 www.dw.de/g%C3%BCristan%C4%Bin-yeni-cumhurba%9Fkan%C4%Bl-margvela%C5%9Fvili/a-17186881,2013 


KAYNAKÇA; 

BOZKURT, Giray Saynur, “Gürcistan’daki Etnik Çatısmalar Karsısında Türkiye ve Rusya’nın Tutumu”, Karadeniz Arastırmaları Dergisi, Sayı 19, Güz 2008. 
DAMDEN Helly ve Giorgi Gogia, “Georgian Security and The Role of The West”, The MIT Press, 2005. 
DEDK Gürcistan Ülke Bülteni, 2008. 
DEMİR, Ali Faik, Türk Dıs Politikası Perspektifinden Güney Kafkasya, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, 2003. 
HAYDAROĞLU Ceyhun, “Değisen Dünyada Türk Dıs Politikası” Nobel Yayınevi, Mart 2011. 
İBRAHİMLİ, Haleddin Değisen Avrasya’da Kafkasya, ASAM Yayınları, Ankara, 2001. 
JABA Devdarıanı, “Georgia and Russia: The Troubled Road toAccommodation”, The MIT Press, 2005. 
KANTARCI, Hakan, Kıskaçtaki Bölge Kafkasya, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2006. 
KESGDN, Serdar, “Gürcistan’da Değisimin Sinyali: 2008 Devlet Baskanlığı Seçimi”, Stratejik Arastırmalar Dergisi, Sayı 11, Mayıs 2008. 
KÜLEBD, Ali, “Karadeniz’de Yeni Dengeler”, http://www.tusam.net/makaleler.asp?id=867&sayfa=30, 30.10.2008 
MERT, Okan, Türkiye’nin Kafkasya Politikası ve Gürcistan, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Dstanbul, 2004. 
NODIA, Ghia, “Georgia Dimensions of Insecurity”, Editörler: COPPIETERS, Bruno ve Robert Legvold, Statehood and Security, The MIT Press, 2005. 
OKÇUOĞLU, Dbrahim, Emperyalist Küresellesme ve Jeopolitika, Ceylan Yayınları, İstanbul, 2009. 
ÖZER, Sanem, “Bağımsızlık Sonrası Gürcistan-Avrupa Birliği Dliskileri”, Uluslararası İliskiler Dergisi, Cilt 4, Sayı 15, Güz 2007. 
SAPMAZ, Ahmet, Rusya’nın Transkafkasya Politikası ve Türkiye’ye Etkileri Ötüken Yayınları, İstanbul 2008. 
T.C.Tiflis Büyükelçiliği Ticaret Müsavirliği, Gürcistan’ın Genel Ekonomik Durumu ve Türkiye ile Ekonomik-Ticari Dliskileri, Tiflis, Eylül 2013. 
www.dw.de/g%C3%BCristan%C4%Bin-yeni-cumhurba%9Fkan%C4%Bl-argvela%C5%9Fvili/a-17186881,2013 



***

GÜRCİSTAN ÜZERİNDEKİ ABD-RUSYA REKABETİ VE ENERJİ POLİTİKALARI BÖLÜM 1




GÜRCİSTAN ÜZERİNDEKİ ABD-RUSYA REKABETİ VE ENERJİ POLİTİKALARI, BÖLÜM1 


DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ,

Çağlar ÖZER*1 
*Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktora Öğrencisi 

Özet 

Enerji politikası, ülkelerin dıs politika hedeflerini saptayan önemli bir faktördür. Enerji politikasının önemli bir parçası olan Enerji Güvenliği 1970’li yıllarda petrol krizi ile ortaya çıkmıs, soğuk savasın sona ermesi, Körfez savasları ve 11 Eylül saldırılarıyla hız kazanan güvenlik problemini ortaya çıkarmıstır. Enerji fiyatlarında meydana gelen dalgalanmalar, enerji arz kesintileri, enerji üretilen ve iletim hatları üzerinde bulunan ülkelerin siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkları gibi faktörler ülkelerin enerji politikalarının belirlenmesinde  önemli etkenler haline gelmislerdir. Enerji kaynakları ve bu kaynakların tasınmasını sağlayan bölgeler üzerinde hakimiyet kurma, dıs politikada etkin rol alma dürtüsü küresel güçler  arasında enerji rekabetini artıran unsurlardır. Enerjiye olan talebin artmasıyla enerji kaynaklarına sahip olmak, üretimini sağlamak ve ulastırılmasını kontrol altına almak küresel  güçlerin temel amaçları arasında yer almaktadır. Gürcistan jeopolitik konumu açısından küresel güçler için büyük önem arz etmektedir. Bu çalısmanın amacı Gürcistan’ın  jeopolitiğini, enerji kaynaklı olarak ABD-Rusya ile AB’nin bölgedeki politikalarını ve nüfus mücadelelerini incelemek, ayrıca bu mücadelenin Türkiye’ye olan etkilerini analiz etmektir. 

Anahtar Kelimeler: Enerji, Güvenlik, Türkiye, Nüfuz Mücadelesi, Küresel Güçler, Gürcistan, Çağlar ÖZER,

Giriş 

Soğuk savasın sona ermesinin ardından devletlerarası mücadele ideolojik olmaktan çıkmıs ve ekonomik güç mücadelesine dönmüstür. Bu rekabette öne çıkan unsurlar Enerji, Enerji kaynaklarına sahip olmak ve Enerji Ulasımını kontrol altına almak olmustur. Gürcistan, sahip olduğu jeopolitik konumu nedeniyle, özellikle de Hazar enerji kaynaklarının batı pazarına tasınmasındaki enerji koridorlarındaki kilit ülke konumunda olması nedeniyle küresel ve bölgesel güçlerin mücadelesine sahne olmaktadır. Enerjiye olan talebin artmasıyla 
enerji kaynaklarına sahip olmak, üretimini sağlamak ve ulastırılmasını kontrol altına almak küresel güçlerin temel amaçları arasında yer almaktadır. Avrasya bölgesinin zengin enerji kaynakları küresel güçlerin bu bölge üzerinde nüfuz etme mücadelesine yol açmıstır. Rusya sahip olduğu enerji kaynaklarıyla birlikte Avrasya bölgesindeki ülkelerin enerji kaynaklarının tasınma yolları üzerinde bulunması nedeniyle bölge üzerinde yeni bir güç merkezi olmustur. ABD; bölgedeki zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip ülkelere yakınlasması ile bir yandan Orta Doğu ülkelerine olan bağımlılığını azaltmak diğer yandan ise Avrasya enerji kaynakları ve boru hatları üzerinde söz sahibi olmak istemektedir. Gürcistan jeopolitik konumu açısından Rusya için büyük önem arz etmektedir. Rusya, Sovyet döneminde olduğu gibi bu ülke üzerinde yeniden hâkim bir konuma geçmek istemektedir. ABD’nin Gürcistan üzerindeki öncelikli amacı ise Rusya’nın yeniden etkinlik kazanmasını önlemek ve Rusya’nın tek basına bölgede hâkim olmasına olanak tanımamaktır. AB ise Rusya’ya olan enerji 
bağımlılığını azaltmak için Hazar ve çevresi enerji kaynaklarının batıya aktarılmasında önemli bir konuma sahip olan Gürcistan’ı maddi ve siyasi olarak desteklemektedir. ABD’nin Hazar Denizi ve çevresindeki enerji kaynaklarını Rusya sınırları dısında bir bölge üzerinden dünya pazarlarına tasımak istemesi ve bunun sadece Gürcistan üzerinden geçecek bir hatla mümkün olması ABD ve Rusya arasında Gürcistan üzerinde yasanan güç mücadelesinin en önemli nedenidir. Rusya günümüzde “Yakın Çevre” politikası çerçevesinde Gürcistan’ı 
yeniden kendi nüfuzu altına almaya çalısmaktadır. ABD, Rus baskılarına karsı Gürcistan’ı koruyan güç konumundadır. Ayrıca AB’de Gürcistan’ı desteklemekte, siyasi ve iktisadi olarak Rus baskısına karsı korumaktadır. Günümüzde Gürcistan üzerine yasanan ABD, AB ve Rusya arasındaki güç mücadelesi bu sekilde cereyan etmektedir. 

1. Gürcistan 

1.1.Gürcistan’ın Konumu Ddari ve Sosyo-Ekonomik Yapısı 

Gürcistan, Karadeniz kıyısında, Rusya ile Türkiye arasında yer alan tampon ülke konumundadır. Gürcistan’ın yüzölçümü 69.700 km2 dir. Azerbaycan, Ermenistan, Rusya ve Türkiye, Gürcistan’a komsu olan ülkelerdir. Karadeniz’de olan kıyısı 310 km’dir.2 Gürcistan Cumhuriyeti topraklarında ana ülke ile Abhazya ve Acara Özerk Cumhuriyetleri, Güney Osetya Özerk Bölgesi ve 9 yönetsel bölge bulunmaktadır.3 Ülke nüfusu yaklasık olarak 4,5 milyondur.4 

Gürcistan, Ukrayna - Karadeniz - Azerbaycan - Hazar - Orta Asya Hattı, Türkiye - Rusya Hattı, Rusya -İran Hattı ve Türkiye - Azerbaycan - Hazar -Orta Asya Hattı üzerinde bulunan birçok ülkeyi birbirine bağlayan transit ülke konumundadır. Gürcistan, Doğu - Batı ve Kuzey -Güney yönlü enerji nakil hatlarının kesisme noktasında yer almaktadır.6 Gürcistan’ın sahip olduğu bu jeopolitik konum küresel güçlerin ilgisini çekmekte ve Gürcistan’a yönelik etkin politikalar izlemelerine yol açmaktadır. 

Gürcistan’ın etnik yapısına baktığımızda; ülke nüfusunun % 70’ini Gürcülerin, % 8’ini Ermenilerin, % 6’sını Rusların geri kalanının Acarların, Abhazların, Osetlerin ve diğer bazı küçük grupların olusturduğunu görürüz. 5 

Gürcistan nüfusunun % 84’ü Hıristiyan -Ortadoks, %10’u Müslüman, % 4’ü Ermeni , % 2’si diğer dinlere mensuptur.6 

GSMH; 2009 yılında, 10.649 milyon dolar, 2010’da 1.277 milyon dolar, 2011’de 

14.016 milyon dolar, 2012’de ise 15.726 milyon dolar olmustur.7 Gürcistan ekonomisi turizm, tarım, madencilik ve sanayi sektörüne dayanmaktadır. 
Gürcistan’ın ihracat miktarı 2012 yılı verilerine göre 2.377 milyon dolardır. Gürcistan’ın ihracat yaptığı ülkeler arasında % 52,4’lük oranla Azerbaycan ilk sırayı almaktadır; Azerbaycan’ı sırasıyla Ermenistan, ABD, Ukrayna ve Türkiye izlemektedir. Gürcistan’ın ithalat miktarı ise 7.842 milyon dolardır. Gürcistan’ın ithalat yaptığı ülkeler arasında % 17,8’lik oranla Türkiye ilk sırayı almaktadır. Türkiye’yi sırasıyla Azerbaycan, Ukrayna, Çin ve Rusya izlemektedir.8 

1.2. Gürcistan’ın Sosyo -Politik Yapısı 

9 Nisan 1991 tarihinde Gürcistan S.S.C.B içerisinde Baltık ülkelerinden sonra ilk bağımsızlığını ilan eden ülke olmustur.9 

1992 Ekim’inde yapılan seçimlerde Sevardnadze oyların %90’ını alarak Meclis Baskanı seçilmis ve dolayısıyla Devlet Baskanı olmustur. 

Sevardnadze göreve geldiğinde, ülke içerisinde yasanan çatısmaları durdurmak, çatısmaların ileri boyutlara ulasmasını önlemek için birtakım tedbirler almıs, bu doğrultuda toplumun her kesimini ve ülke içindeki azınlıkları kucaklayan barısçıl politikalar izlemeye baslamıstır.10 

90’lı yılların ikinci yarısında ABD Hazar Denizi ve çevresindeki enerji kaynaklarını, Ortadoğu enerji kaynaklarına alternatif olarak görmeye baslamıstır. ABD’li yetkililer Hazar enerji kaynaklarının batılı pazarlara aktarılmasında kilit rol oynayan Gürcistan’a yönelik ilgilerini de arttırmıstır. 

Sevardnadze, dıs politika alanında Rusya’yı dengeleyebilmek için ABD ve Batılı kurumlarla olan iliskilerine önem vermeye baslamıstır. 90’lı yılların ikinci yarısında Sevardnadze dıs politika alanında ABD ve Rusya arasında izlediği denge politikasıyla ön plana çıkmıstır. 1990’lı yılların ikinci yarısından sonra küresel güçler arasında Gürcistan üzerinde güç mücadelesi özellikle enerji alanında kendini göstermeye baslamıstır. 

4 Ocak 2004 tarihinde yapılan devlet baskanlığı seçimlerinde Mihail Saakasvili oyların % 97’sini alarak Devlet Baskanı olmustur.11 

Seçimlerde ABD, Gürcistan üzerinde daha hâkim bir konuma sahip olabilmek için kendi çıkarlarını göz önünde bulunduracak kadroların iktidara gelmesini istemis ve bunun için batı yanlısı olan Saakasvili’yi desteklemistir. ABD bu güç mücadelesinde Ocak 2004’teki seçimleri Saakasvili’nin kazanmasıyla bir avantaj kazanmıstır. Fakat bu gelisme sonrasında Rusya, Gürcistan’daki ayrılıkçı bölgelere desteğini arttırarak, Saakasvili Hükümetini zor durumda bırakmaya ve ülke içerisinde istikrarın sağlanmasına engel olmaya çalısmıstır. Gürcistan üzerinde Rusya ve ABD arasında kıran kırana bir güç mücadelesi baslamıstır. Bunun son göstergesi Gürcistan üzerindeki etkinliğini kaybeden Rusya’nın, 2008 yılında Gürcü ordusunun Güney Osetya’ya girmesi üzerine Gürcistan’a savas açmasıdır. 

Rusya açısından savasın ana maksadı; Rusya’nın Güney Osetya’yı kontrol altına alma, Abhazya’daki konumunu güçlendirme ve Gürcistan’ın son yıllarda gelisen askeri potansiyeline ağır bir darbe vurmaktı. Rusya savas sonrasında bir anlamda bu hedeflerine ulasmıstır.12 

Diğer yandan Rusya bu saldırılarıyla, Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO’ya üyeliklerinin ileri bir tarihe ertelenmesine yol açmıs, Batılı ülkelere Gürcistan’ın güvenilir bir enerji koridoru olmadığı, Gürcistan’a ise ABD ve AB desteğine güvenip hareket etmemesi gerektiği mesajını vermistir. Ayrıca Rusya’nın bu müdahalesi diğer Güney Kafkasya ülkelerine, “Yakın Çevre ülkelerine” bir uyarı olmustur.13 

1.3. Gürcistan’ın İç Sorunları 

Gürcistan’ın iç sorunlarını bes baslık altında toplayabiliriz. Buna göre bu baslıklar: 

Abhazya Sorunu, Güney Osetya Sorunu, Acaristan Sorunu, Pankisi Vadisi Sorunu ve Rus Askeri Üsleri Sorunu olarak sıralanır. Gürcistan’ın iç sorunlarının da hepsi Rusya’yla bağlantılıdır. Özellikle Rusya ayrılıkçı bölgelerle ilgili sorunları, donmus çatısma alanlarını Gürcistan üzerindeki hâkimiyetini, etkinliğini devam ettirebilmek için bir koz olarak kullanmaktadır. 

1.3.1. Abazya Sorunu 

Abhazya Sorunu’nun temelinde Abhazya’nın statüsünün ne olacağı hususu yatmaktadır. Abhazlar tam bağımsızlık isterken; Gürcüler, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü korumaya çalısmakta ve federasyon-konfederasyon sistemine sıcak bakmaktadırlar. 

1.3.2. Güney Osetya Sorunu 

Güney Osetya Sorunu kısaca; Gürcistan topraklarında yer alan Güney Osetya’nın, Rusya Federasyonu içerisinde yer alan Kuzey Osetya ile birlesip, Rusya’nın egemenliği altına girmek istemesi ve Gürcistan’ın bu talebe karsı çıkması olarak tanımlanabilir. 

1.3.3. Acara Sorunu 

Rusya’nın örtülü olarak Acara Özerk yönetimini desteklemesi nedeniyle Gürcistan yönetimi ile Acara Özerk Cumhuriyeti arasında mevcut problemler devam etmekle birlikte, kısa dönemde siyasi bakımdan büyük çaplı bir sorunun yasanmasına neden olabilecek bir gelisme beklenmemektedir.14 

1.3.4. Pankisi Vadisi Sorunu 

Pankisi Vadisi Tiflis’in 190 km kuzeydoğusunda, Gürcistan -Çeçenistan sınırında yer alan 65 km uzunluğundaki bir vadidir. 11 Eylül sonrasında, 2002 yılının Subat ayında ABD’nin El-Kaide teröristlerinin de Pankisi Vadisi’nde eğitim gördüklerini açıklaması üzerine, Pankisi Vadisi hem Rusya’nın hem de ABD’nin ilgi odağı haline gelmistir. 

ABD, El-Kaide mensuplarının Pankisi Vadisi’nde olduğunu iddia ederek Gürcü birlikleri ile beraber vadide askeri operasyonlar düzenlemislerdir. ABD, Gürcistan’ın Pankisi Vadisi’nde devlet kontrolünü sağlayabilmesi için gerekli olan askeri mühimmat yardımında bulunmus ve Gürcü askerlerinin eğitimini üstlenmistir. ABD “2002 Eğitim ve Donatım Programı” çerçevesinde Amerikan ordusu mensubu 200 özel kuvvet askerini, Gürcistan ordusuna yardım etmeleri ve eğitim vermeleri için göndermistir.15 

1.3.5. Rus Askeri Üsleri Sorunu 

Rusya’nın Gürcistan topraklarındaki askeri üsleri, iki ülke arasındaki iliskilerde gerginliğe neden olmakta ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir. 

Gürcistan’daki Rus askeri varlığı iki sekilde gözlenmektedir. Buna göre Rusya anlasmalar yoluyla, Sovyet dönemindeki Gürcistan’da yer alan askeri üsler üzerinde kullanım hakkı kazanmıs, diğer yandan ayrılıkçı bölgeler, Abhazya ve Güney Osetya’da barısı sağlama amacıyla varılan anlasmalar sonucunda bu bölgelerde Rus Barıs Gücü askerlerini konuslandırmıstır.16 

2. Enerjinin Jeopolitikası 

Enerji politikası, ülkelerin dıs politika hedeflerini saptayan önemli bir faktördür. Enerji politikasının önemli bir parçası olan Enerji Güvenliği 1970’li yıllarda petrol krizi ile ortaya çıkmıs, soğuk savasın sona ermesi, Körfez savasları ve 11 Eylül saldırılarıyla hız kazanan güvenlik problemini ortaya çıkarmıstır. 

Enerji fiyatlarında meydana gelen dalgalanmalar, enerji arz kesintileri, enerji üretilen ve iletim hatları üzerinde bulunan ülkelerin siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkları gibi faktörler ülkelerin enerji politikalarının belirlenmesinde önemli etkenler haline gelmislerdir. 

Enerji kaynakları ve bu kaynakların tasınmasını sağlayan bölgeler üzerinde hakimiyet kurma, dıs politikada etkin rol alma dürtüsü küresel güçler arasında enerji rekabetini artıran unsurlardır. 

Enerjiye olan talebin artmasıyla enerji kaynaklarına sahip olmak, üretimini sağlamak ve ulastırılmasını kontrol altına almak küresel güçlerin temel amaçları arasında yer almaktadır. 

Enerji politikaları içerisinde çok uluslu sirketler devletlerden daha fazla rol almaktadır. Sahip oldukları ekonomik güç ve uluslararası bağlantıları kullanarak gerek ticari anlamda gerekse devletler üzerinde siyasi nüfuzları anlamında etkin bir rol oynamaktadırlar. 

Soğuk savasın sona ermesiyle devletlerarası mücadele ekonomik rekabete dönmüstür. Bu rekabetin de stratejik unsuru ‘’Enerji‘’ olmustur. Avrasya bölgesinin zengin enerji kaynakları küresel güçlerin ilgisini çekmis, bu enerji kaynaklarının kullanımı ve tasınması projeleri rekabet unsuru olmustur. 

Türkiye, doğusundaki zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarını batıya tasıyabilecek doğal bir koridor ve aynı zamanda geçis yolları üzerinde kavsak görevine sahiptir. 

Avrasya’nın önemli enerji kaynaklarına sahip ülkeler, sermaye yetersizliği ve teknolojilerini revize edememeleri nedeniyle kaynaklarını isletebilecek ekonomik potansiyele sahip olamamıslardır. Zengin petrol ve doğalgaz yataklarını değerlendirilebilecekleri ve ulasımını rahatlıkla sağlayacakları açık denizin bulunmaması en büyük engeldir.17 

3. Bölgesel ve Küresel Aktörlerin Gürcistan’daki Nüfuz Mücadelesi 

Avrasya bölgesinin zengin enerji kaynakları Rusya, Dran, Çin, ABD, AB ve diğer güçlerin bu bölge üzerinde nüfuz etme mücadelesine yol açmıstır. Rusya sahip olduğu enerji kaynaklarıyla birlikte Avrasya bölgesindeki ülkelerin enerji kaynaklarının tasınma yolları üzerinde bulunması nedeniyle bölge üzerinde yeni bir güç merkezi olmustur. 

ABD; bölgedeki zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip ülkelere yakınlasması ile bir yandan Orta Doğu ülkelerine olan bağımlılığını azaltmak diğer yandan ise Avrasya enerji kaynakları ve boru hatları üzerinde söz sahibi olmak istemektedir. 

ABD; Soğuk savasın sona ermesiyle bölgede daha önce sahip olmadığı bir hareket serbestisine sahip olmustur. Bölge devletlerinin dünya ile bütünlesmesini sağlama, serbest piyasa ekonomisinin gereklerini yerine getirme, bölgede enerji kaynaklarının çıkarılması ve nakli konusunda kendi sirketlerinin menfaatleri konusunda hareket etme odaklı bir dıs politika izlemektedir. 

AB; enerji güvenliğini sağlamak için enerji çesitliliğini gerçeklestirmek, bunun yanında hem kaynaklarının sınırlı olması hem de petrolde Orta Doğuya doğalgazda ise Rusya’ya büyük ölçüde bağımlı olması nedeniyle Avrasya bölgesinin enerji kaynaklarına yönelmistir. 

Rusya; Kendi enerji kaynaklarının yanı sıra bölgenin enerji kaynaklarının batılı piyasalara ulastırılmasında kendi boru hatlarının kullanılmasını sağlayarak bölge üzerinde hakimiyet ve etkinlik sağlamayı, bölgede istikrarı sağlamayı, zengin kaynaklardan yararlanmayı, yabancı güçlerin bölgeye girmesini engellemeyi ve bölgedeki ABD varlığını zayıflatmayı amaçlamaktadır. 

Türkiye enerji konusunda hem stratejik bakımdan bir geçis ülkesi hem de enerji pazarı olmaya aday bir ülkedir. Avrasya bölgesi enerji kaynaklarının batı pazarlarına iletilmesini sağlayan doğu -batı enerji koridorunun olusturulması için bir köprü görevi üstlenmistir. 

Avrasya bölgesi petrol ve doğalgaz kaynaklarının Rusya ve Dran’ı by -pass ederek Orta Asya, Hazar, Gürcistan ve Türkiye üzerinden uluslararası piyasalara 
sunulmasını sağlayan projelere ABD ve Türkiye’nin desteği ile girisilmistir. 

Enerji tedariki konusunda büyük oranda dısa bağımlı olan Türkiye özellikle son dönemde Avrasya bölgesi enerji kaynakları üzerinde yoğunlasmıstır. Geçmisten gelen kültürel ve tarihi bağlar nedeniyle yeni bağımsız devletlere karsı model olma sorumluluğu tasıyan Türkiye diğer ülke ve bölgelerle rekabet içerisine girerek politikalarını şekillendirmeye çalışmaktadır.18 


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,



***

DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ BÖLÜM 1



 DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ  BÖLÜM 1




Atilla SANDIKLI* 1 

* Doç. Dr., Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Başkanı 

Son dönemde kesfedilen hidrokarbon kaynakları Doğu Akdeniz’i uluslararası enerji sektörü ve jeopolitiğin odak noktalarından biri haline getirmistir. 
Burada yasanmakta olan gelismelerin Akdeniz havzasındaki enerji tablosunda olduğu gibi bölgesel dinamikleri de önemli ölçüde değistirmesi beklenebilir. 
Nitekim varlığı tahmin edilen enerji kaynaklarının büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda Doğu Akdeniz sadece enerji transferinde önemli bir kavsak olmakla kalmayacak, aynı zamanda bir enerji merkezi haline dönüsecektir. 

Doğu Akdeniz’de kesfedilen yeni enerji kaynakları bağlamında ortaya çıkacak enerji denklemi, ekonomik dönüsüm ve olası yan etkileri dikkate alındığında birbirine zıt iki yönlü gelisme yasanabilir. Enerji kaynaklarının paylasılması ile ilgili anlasmazlıklar bölge ülkeleri arasında var olan bazı sorunları daha da derinlestirebilir veya çıkarılacak enerji kaynakları taraf ülkeleri ortak projeler gelistirmeye zorlayabilir ve isbirliği süreçlerini baslatabilir. 

Kosullar her iki gelismenin aynı anda yaşanmasına da neden olabilir. Bu senaryolardan hangisinin gerçekleşebileceğini değerlendirebilmek için dünyadaki enerji trendleri, AB ve Türkiye’nin enerji ihtiyacı ve bağımlılığı, taraf ülkelerin ekonomik durumları, Doğu Akdeniz’deki keşfedilen yeni enerji kaynaklarının önemi ve taraf ülkeler arasındaki ilişkilere etkileri incelenmelidir. 

Dünyada doğal gaz tüketimi her geçen gün artmaktadır. Uzak Doğu’da Çin'in basını çektiği ekonomik gelismeler de doğal gaza duyulan ihtiyacı artırmaktadır. Çin enerji tüketiminde ABD'yi geride bırakmaktadır. Öyle ki Çin ve Hindistan'ın toplam enerji ihtiyacı dünya enerji tüketiminin %10'unu geçmistir ve bu ihtiyacın 2030'lu yılların ortalarına kadar yıllık ortalama %2.9 oranında artarak devam etmesi beklenmektedir.2 

Kaya Gazı gibi alternatif enerji kaynaklarının devreye girmesi gaz fiyatlarını etkilese bile doğal gaza olan ihtiyacı azaltmayacaktır. Dünya genelinde doğal gaz tüketiminin yılda ortalama %1.6 artarak 2035 yılında 169 trilyon ayak küpe (yaklasık 5 tm3) ulasması beklenmektedir. 

Bu durum Doğu Akdeniz’de yasanan enerji kesiflerinin önemini bölgesel ve küresel anlamda daha fazla artırmaktadır.3 

Alternatif enerji olanaklarının piyasaya arzı ile doğal gaz fiyatlarında meydana gelecek değisiklikler Doğu Akdeniz'deki potansiyel enerjinin geleceğini doğrudan etkileyecektir. 
Bölgede kesfedilen enerji yatakları çok derinde bulunduğundan ancak gelismis teknolojik imkânların kullanılmasıyla üretimleri mümkündür. Nitekim Hindistan'ın önde gelen enerji sirketlerinden ONGC Videsh Ltd. %33 pay sahibi olduğu Mısır'a ait NEMED sahasından ekonomik olarak uygulanabilir olmadığı gerekçesiyle çekilmistir.4 ONGC, kaya gazının devreye girmesiyle düsen doğal gaz fiyatlarını bu kararına gerekçe olarak göstermistir. Bu nedenle Doğu Akdeniz’deki enerjinin ekonomik avantajını kullanabilmenin kilit noktası aslında rezervlerin yüzeye çıkarılması ve tüketim pazarlarına ulastırılması için maliyetleri düsürmeye dayanmaktadır. 

Dünyada artan enerji ihtiyacının yanında AB’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığının da Doğu Akdeniz’de kesfedilen yeni doğal gaz yataklarının önemi artırmaktadır. Ukrayna Krizi AB’nin enerji güvenliği ve enerjide Rusya’ya bağımlılığı nasıl azaltabileceği konusunu tekrar gündeme tasımıstır. AB Enerji Komiseri Günther Öttinger geçtiğimiz ay gerçeklestirmis olduğu basın toplantısında, Birlik ülkelerinin ham petrolde %90, doğal gazda %66, katı yakıtlarda %42 ve nükleer yakıtta %40 dısa bağımlı olduğunu dile getirmistir. 
Avrupa Enerji Güvenliği Stratejisi raporunda, AB ülkelerinin enerji güvenliği alanındaki en acil sorununun Rusya’ya olan bağımlık olduğunu belirtmektedir. AB’nin geçen yıl toplam doğal gaz ithalatının %39’unu Rusya’dan gerçekleştir diği, yani geçen yıl 400 milyar avroya yakın enerji ithalatı yapan Birliğin, bunun 130 milyar avroluk kısmını Rusya'dan yaptığı 
vurgulanmıstır.5 

AB üyeleri arasında doğal gazda Rusya’ya bağımlılık Estonya, Letonya, Litvanya, Slovakya, Finlandiya ve Bulgaristan'da %100'ü ve Çek Cumhuriyeti'nde %90'ı bulmaktadır. 
Avusturya, Macaristan, Slovenya, Yunanistan ve Polonya'da %60-80 aralığında olan bağımlılık oranı, Almanya'da %40-60, Dtalya ve Hırvatistan'da %20-40 aralığına, İngiltere, Fransa, Hollanda, Romanya ve Danimarka'da %20 seviyesinin altına geriliyor.6 

Türkiye de AB ülkelerinde olduğu gibi dısa bağımlıdır. Türkiye, 2013 yılında 55,9 milyar dolar seviyesinde enerji harcaması yapmıstır.7 Yaptığı enerji tüketimin %71,5’ni dısarıdan karsılayan Türkiye, yıllık enerji ithalatının %64’ünü Rusya, %19’unu da Dran’dan karsılamaktadır. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Rusya’ya bağımlılık söz konusudur. Enerji ithalatı yaptığı ülkeleri çesitlendirmeye ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle hem Rusya’ya olan enerji bağımlığını azaltmak, hem de doğal gaz kaynaklarının ülke üzerinden AB ülkelerine tasınması açısından, Doğu Akdeniz’de kesfedilen doğal gaz yatakları, Türkiye için büyük önem tasımaktadır. 

Doğu Akdeniz’deki enerji kesifleri ekonomik açıdan değerlendirildiğinde, varlığı tahmin edilen enerji miktarı ile varlığı ispat edilen enerji oranları arasında ciddi bir fark olduğu gözlenmektedir. Örneğin Dsrail’in sadece Leviathan sahasında bulduğu doğal gazın yaklasık 500 milyar metreküp olduğu söylenmektedir. Ancak İsrail Enerji Bakanlığı verilerine göre İsrail'in ispatlanmıs toplam doğal gaz rezervi 300 milyar metreküpü geçmemektedir.8 

Bu konuda güvenilecek en temel kaynaklardan birisi ABD Jeolojik Arastırmalar Merkezi'nin 2010 yılında yayımladığı rapordur. Bu rapora göre; Kıbrıs Adası ile Dsrail arasında kalan ve Leviathan olarak adlandırılan bölge, Mısır ile Kıbrıs Adası arasında kalan ve Nil olarak adlandırılan bölge, Girit Adası'nın Güneydoğusunda kalan ve Heredot olarak adlandırılan bölge ile Kıbrıs Adası etrafındaki bölgede toplam enerji rezervi (petrol, doğal gaz ve sıvı doğal gaz) yaklasık olarak 30 milyar varil petrole esdeğer bir rakama ulasmaktadır. Bu rakamın piyasa değeri yaklasık 1,5 trilyon dolar olarak hesap edilmektedir.9 

Doğu Akdeniz'de varlığı tahmin edilen enerji kaynakları miktarları ile varlığı ispatlanan miktar arasındaki önemli farklar bulunması nedeniyle, havzadaki potansiyel enerji kaynaklarının parasal değeri hakkında 1 trilyon dolardan 3 trilyon dolara kadar farklı tahminler yürütülmektedir. En iyimser tahmin tüm Doğu Akdeniz havzasında toplam değeri 3 trilyon dolar olan 60 milyar varil petrole esdeğer hidrokarbon rezervi bulunduğu yönündedir. 

Analize etki edebilecek bir diğer husus son yıllarda ABD’de baslayan ekonomik krizin AB, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ekonomilerini derinden etkilemesidir. Yunanistan ekonomisindeki çöküs GKRY ekonomisindeki çöküsü tetiklemistir. Açık bir ekonomi olmasına karsın oldukça dar bir kapsama sahip GKRY’nin yıllık GSMH’sı 24 milyar dolar civarındadır. 

Kriz sürecinde ekonominin yaklasık %45’ini olusturan bankacılık sektörü sermayesinin büyük bir bölümünü (%90’nını) kaybetmistir. 

Temmuz 2012’de Vasiliko Elektrik Santrali’ndeki patlama nedeniyle meydana gelen hasar GKRY ekonomisindeki çöküsü hızlandırmıs ve Aralık 2012 tarihinde iflasını ilan etmiştir.10 

Elektrik Santrali’nde meydana gelen hasar nedeniyle KKTC’den elektrik alan GKRY ekonomik krizden çıkmak için yeni kesfedilen enerji kaynakları ile ilgili projeler gelistirmeye çalısmaktadır. Bu gelismelerin etkisiyle Annan Planına %75 hayır diyen GKRY vatandasları arasında KKTC ile sorunların çözülmesi yönündeki eğilimleri kuvvetlendirmektedir. Ekonomik krizden etkilenen Rum Kilise’si dahi bu yöndeki girisimlere ilk defa destek vermektedir. 

Doğu Akdeniz’de kesfedilen yeni enerji kaynakları aralarında siyasi sorunlar bulunan en az yedi farklı ülkeyi ilgilendirmektedir. Bu ülkeler arasındaki iliskiler ve bölgesel barıs ve istikrarın sürdürülebilirliği yüksek maliyet gerektiren yatırımların karlı olabilmesi için çok önemlidir. Yapılan yatırımların en az 20 yıl süreyle aktif olarak çalısmasını sağlayacak güvenli bir uluslararası iliskiler ortamına ihtiyaç vardır. 

Bölge ülkeleri Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının paylasımı için iki farklı teorik yaklasım çerçevesinde politika gelistirebilirler. Realist teori çerçevesinde olayı değerlendiren ülkeler “sıfır toplamlı oyun modeli” ve “mutlak kazanç” ilkesi doğrultusunda politika olusturabilirler.11 Bu durumda aktörler, enerji kaynaklarının paylasımı konusunda aktörlerden birinin elde edeceği çıkar, diğerinin kaybı olarak algılanacak, mutlak kazanç ilkesi doğrultusunda maksimum ve diğerlerinden daha fazla kazanç elde etmek için gayret sarf 
edecektir. Bu durum Türkiye-Yunanistan, GKRY-KKTC ve Türkiye-İsrail arasındaki mevcut sorunları daha da derinlestirebilecektir. Çatısan menfaatler ve rekabet, bölgede ihtiyaç duyulan barıs ve istikrar ortamını olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bölgenin istikrarsız durumu dikkate alındığında, küresel ve bölgesel güçler arasında yasanan potansiyel gerilimlerden en fazla terör örgütleri istifade edebilecektir. Bu senaryonun gerçeklesmesi terörün bölgede yerlesmesi gibi büyük bir tehdidi bünyesinde tasımaktadır. 

İkinci senaryo aktörlerin Liberal teorik yaklasımlar çerçevesinde politika gelistirmesidir. Bu durumda aktörler “sıfır toplamlı olmayan oyunlar modeli” çerçevesi ve “nispi kazanç” ilkesi doğrultusunda kazan-kazan stratejisini benimseyebilirler.12 

Bu durum bölge ülkeleri arasında herkesin kazanabileceği isbirliği süreçlerini baslatabilir ve bölge ülkeleri arasında var olan birçok siyasi sorunun çözümünde olumlu katkılar yapabilir. Bölge ülkeleri arasında karsılıklı menfaate dayalı isbirliğinin artması bölgede yatırımların yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan barıs ve istikrar ortamının sağlanmasına katkı sağlayacaktır. Bölgedeki isbirliği çerçevesinde gelistiren ekonomik iliskiler bölge ülkeleri arasında karsılıklı bağımlılığı artıracak ve bu durum barıs ve istikrar ortamının sürdürülebilirliğini sağlayacaktır. Bu senaryonun gerçeklesmesi için bölge ile ilgilenen diğer devletlerin de benzer sekilde isbirliğine açık politikalar izlemesi gerekmektedir. 

Üçüncü senaryo farklı aktörlerin farklı teorik yaklasımlara uygun politikalar gelistirmesidir. Bu durumda bazı aktörler arasında mevcut sorunlar derinlesirken bazı aktörler arasında isbirliği süreçleri gelisebilir. Ancak böyle bir durumda isbirliği süreçleri dısında kalan ülkeler isbirliğinin sağladığı menfaatlerden istifade edemediği için isbirliği süreçlerini provoke edebilirler. Bu durumdan en fazla terör örgütleri istifa edebilir. Böylesi bir karmasık uluslararası iliskiler ortamda gelismelerin hangi yönde evirileceğine küresel ve bölgesel güçlerin politikaları belirleyecektir. Muhtemelen Rusya ve Dran sürece olumsuz girdiler sağlarken ABD ve AB sürecin olumlu gelismesi için elinden geleni yapacaktır. 

Değerlendirmeler bu büyüklükteki bir enerji kaynağının, ilgili taraflar arasında realist teorik yaklasımı dikkate alınarak paylasım sorunlarına yol açmamasının mümkün olmadığını göstermektedir. GKRY, 2003 yılından itibaren Doğu Akdeniz’deki bazı sahildar ülkelerle, ikili anlasmalar yapmak suretiyle, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırmasında bulunmustur. Mısır, Lübnan ve İsrail ile yapılan bu anlasmalarla, petrol ve doğal gaz yataklarının aranmasını ve çıkarılmasını hedefleyen girisimleri olmustur. Mısır ile yapılan anlasma uyarınca sınırlandırma “ortay hat” ilkesine göre belirlenmistir.13 Lübnan ile yapılan anlasmanın ardından ise Güney Kıbrıs, ilan ettiği MEB sınırları içinde kalan sularda 13 bölge belirlemistir. Bu bölgelerden 1, 4, 5, 6 ve 7 numaralı sahalar Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı alanlarının 7.000 km²’lik kısmına tekabül etmektedir. Dolayısıyla, Türkiye’nin bu alanlardaki haklarının ihlali söz konusudur. 

Deniz yetki alanları ile ilgili yasanan sorunlar yarım asırdır bir türlü çözülemeyen Kıbrıs meselesini de olumsuz etkilemekte ve muhtemel bir çözümü geciktirebilecek nitelik tasımaktadır. 2011 yılında yasanan sondaj krizi bunun en açık göstergesidir. Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Adası’nın güneyinde ilan ettiği 13 adet hidrokarbon arama sahasından biri olan 12. parsel üzerinde bulunan doğal gaz yatağında sondaj çalısmalarına baslayacağını duyurması üzerine yasanan gelismeler kısa zamanda bir krize dönüsmüstür. Buna rağmen GKRY, adanın doğusunda Lübnan kıyıları ile arada kalan 3 ve 13 numaralı parseller dısında 11 parsele de ruhsat vermek için ihale açmıs ve bu çerçevede 12. Parselde Noble Energy isimli Amerikan sirketi ile anlasmaya varmıstır. 2014 yılı içerisinde ise, Dtalyan ENI ve Fransız Total sirketlerinin de sondaj islemlerine baslaması beklenmektedir. 

Hukuki açıdan netliğe kavusturulmamıs alanlarda benzer gelismelerin yasanması muhtemeldir. Daha büyük krizlerin doğmasına neden olmamak için Doğu Akdeniz’deki yetki alanı sınırlandırması sorunları ile Kıbrıs Adasında devam eden siyasi sorunların birbirini olumsuz yönde etkilemesine izin verilmemelidir. Aksi takdirde her iki sorun da çözümsüzlüğe mahkûm olacak ve kaybedenler Kıbrıs Adasında yasayan Türk ve Rum toplumları olacaktır. Ayrıca, Arap Baharı nedeniyle bölge ülkelerinin yasadığı sorunlar ortadadır. Doğu Akdeniz’deki çözüme kavusturulmamıs deniz yetki alanı paylasımı, mevcut anlasmazlıkları ve sorunları daha da karmasıklastırarak içinden çıkılmaz bir hale getirebilir. 

Tarafların bölgede mevcut olduğuna inanılan enerjiden ekonomik olarak maksimum fayda sağlamaları bir araya gelip ortak projeler gelistirmeleriyle mümkündür. Su ana kadar yapılan kesiflerde Türkiye'nin potansiyel MEB alanında ciddi sayılabilecek bir enerji kaynağına rastlanmamıstır. Ancak bölgede kesfedilen enerji kaynaklarının tüketici pazarlara ulastırılmasında tercih edilebilecek en ekonomik yol Türkiye'den geçmektedir. Örneğin Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Afrodit sahasında bulduğu doğal gazı tüketici pazarlara ulastırabilmesi üç yolla mümkündür. Birinci yol çıkarılacak gazın deniz altından dösenecek bir doğal gaz boru hattıyla önce Girit'e, oradan Yunanistan'a ve nihayet italya üzerinden Avrupa'ya ulastırılmasıdır. Dkinci yol gazın Kıbrıs'a tasınması ve burada insa edilecek bir doğal gaz sıvılastırma santralinde islenip sıvılastırılarak tankerler yolu ile tüketim pazarlarına tasınmasıdır. Üçüncü yol ise gazı doğrudan Türkiye'ye ulastırmak ve burada mevcut boru hatlarıyla tüketici pazarlara aktarılmasını sağlamak seklindedir. 

Tercih edilebilecek ilk yol için yapılması gereken toplam yatırım yaklasık 19.5 milyar dolar, ikinci yol için yaklasık 12.6 milyar dolar, üçüncü yol için ise sadece 4.7 milyar dolar civarındadır. Diğer bir ifadeyle gazın Türkiye üzerinden tasınması ilk yola göre yaklasık 15 milyar dolar, ikinci yola göre ise yaklasık 8 milyar dolar daha hesaplıdır. Belirtilen geçerli olan bu rakamlar bile Doğu Akdeniz'de tarafların neden isbirliği yapmaları gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Doğu Akdeniz’deki enerjinin paylasımı konusunun tüm tarafların 
haklarını teslim ederek halledilmesi aynı zamanda bölgede uzun yıllardır süre gelen siyasi sorunların çözümü adına da bir umut ısığı niteliği tasımaktadır. 

Sadece Kıbrıs Adası ve etrafı değil, hemen hemen tüm Doğu Akdeniz havzasında üretilecek doğal gazın tüketici pazarlara ulastırılması için tercih edilebilecek en ucuz yol gazın önce Türkiye'ye ve buradan mevcut hatlarla tüketici pazarlara gönderilmesidir. Bu durum İsrail MEB alanında çıkarılacak enerji kaynakları için de geçerlidir. Nitekim Türkiye-İsrail iliskileri tarihinin en kötü dönemini yasadığı bugünlerde bile İsrail, bazı Türk sirketleri aracılığıyla Doğu Akdeniz havzasında çıkaracağı enerjiyi Türkiye üzerinden Avrupa'ya tasımayı planlamaktadır. Doğu Akdeniz'de çıkarılacak enerjinin Türkiye üzerinden tasınması, Türkiye için de önemli bir ekonomik avantaj olusturacaktır. Ayrıca bu yol tercih edilmesinin 
Türkiye'nin son yıllarda izlediği güvenli bir enerji merkezi olma politikasına da ciddi katkısı olacaktır. 

AB Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak için Doğu Akdeniz’de yeni kesfedilen enerjiyi kaynaklarını bir alternatif olarak değerlendirmektedir. ABD de bu kaynakların isletmeye bir an önce açılması ve AB pazarlarına ulastırılmasını kendi çıkarlarına uygun görmektedir. Bu nedenle sirketleri vasıtasıyla bir yandan bölgede arama faaliyetlerine devam ederken, diğer taraftan bölgedeki ülkeler arasında isbirliği ortamı sağlayabilmek için bu ülkeler arasında var olan sorunların çözülmesi maksadıyla gayret sarf etmektedir. Bu kapsamda Türkiye-İsrail arasında Mavi Marmara olayı nedeniyle kopma noktasına gelen iliskileri tekrar baslatmak ve gelistirmek için siyasi girisimlerini artırmıstır. Dondurulmus bir sorun olan Kıbrıs Sorunu’nun çözümü doğrultusunda GKRY-KKTC-Yunanistan-Türkiye arasında görüsmelerin tekrar baslamasını sağlamıs ve görüsmelerin ilerlemesini desteklemistir. Bu çerçevede 1962 yılında ABD Baskan Yardımcısı Lyndon Johnson’un Kıbrıs ziyaretinden 52 yıl sonra ABD Baskan Yardımcısı Joe Biden Kıbrıs’ı ziyaret etmis ve taraflarla görüsmüstür.14 

Doğu Akdeniz'in son yıllardaki en çalkantılı ülkesi Suriye'de açık denizlerde enerji arama çalısmaları yapmayı planlamıstır. Bu hedef doğrultusunda Suriye, 2007 yılında ilk lisans çalısmalarına baslamıstır. Ancak 2007 yılındaki ilk tur lisanslandırma girisimine İngiliz Dove Enerji sirketi dısında teklif veren firma olmayınca Sam yönetimi lisans anlasması yapmaktan vazgeçmistir.15 2010-11 döneminde kıyılarındaki dört temel blokta hidrokarbon yatakları arama faaliyetlerinde bulunmak üzere yeni bir girisim baslatan Suriye ülkede patlak veren kriz nedeniyle bugüne dek herhangi bir sonuca ulasamamıstır. Suriye Krizinden de rahatlıkla anlasılacağı gibi bölgede var olan siyasi bir sorun ekonomik paylasımı da olumsuz yönde etkilemektedir. Aynı zamanda birçok siyasi-ekonomik sorunları bünyesinde barındıran Doğu Akdeniz bölgesi, doğal kaynakların paylasımında hassas davranılmaması halinde var olan sorunlara yeni bir sorun eklemekle kalmayacak, derin bir siyasi çözümsüzlüğü ve çatısmayı da beraberinde getirecektir. 

Sonuç olarak; bölgede devam eden bu kısır döngüye, Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarının çıkarılması ve paylasımı sorunu da eklenmistir. Bahse konu olan sorunun bir birine zıt iki yönde gelismesi mümkündür. Dlk olarak, buradaki enerji kaynakları ekonomik bir değer olarak kabul edilir ve ilgili devletlerarasında isbirlikleri gelistirilebilir. Enerjinin çıkarılması, islenmesi ve son tüketici pazarlara ulastırılmasını bir bütün olarak ele alan entegre projelerle sorun, bölgenin huzur ve refahına katkıda bulunacak sekilde çözülebilir. 

İkinci durumda ise deniz yetki alanı paylasımı ile ilgili anlasmazlıklar bölge ülkeleri arasındaki sorunları daha da derinlestirip iyice içinden çıkılmaz hale getirir ve böylece mevcut enerjinin sunduğu potansiyel ekonomik katma değer de heba edilmis olur. Kuskusuz ilgili hiçbir taraf paylasım sorununun bu sekilde sonuçlanmasını arzu etmemektedir. Ancak kesiflerin yoğunlastığı 2010 yılından bu yana takınılan siyasi tutumlar göz önünde bulundurulursa neticenin maalesef arzu edilmeyecek bir yönde de gelisebileceği dikkate alınmalıdır. 

Doğu Akdeniz’deki paylasım sorunu sadece hukuki bir mesele değildir. Konunun siyasi, ekonomik ve güvenlik boyutları vardır. Siyasi alandaki en büyük sorun Kıbrıs meselesidir. 2013 AB ilerleme raporunda ifade edildiği gibi Türkiye’nin Kıbrıs meselesindeki yapıcı rolü uluslararası toplumca da takdir edilmektedir. Türkiye Kıbrıs meselesindeki yapıcı tutumunu kararlılıkla sürdürmeli ve Doğu Akdeniz’de ortaya çıkan yeni sorunları Orta Doğu, Kuzey Afrika ve GKRY üzerinden AB’ni de kapsayacak bütüncül bir bakıs açısıyla değerlendirerek politika üretmelidir. 

Ekonomik açıdan bakıldığında Türkiye ancak bu sekilde gelistireceği yapıcı ve bütüncül politikalarla etkili olabilecektir. Zira Doğu Akdeniz’den çıkarılacak enerjinin tüketim pazarlarına tasınmasında en ekonomik ve karlı yolun, enerji kaynağının Türkiye üzerinden aktarılmasıyla mümkün olduğu ilgili tüm taraflarca bilinmektedir. Bu avantaj; doğal gazda hızla artan iç tüketim, Rusya ve Dran’a olan bağımlılık ve bir süredir uygulanmaya çalısılan enerji üretim merkezleri ile tüketim pazarları arasında güvenli bir nakil odağı olma politikası çerçevesinde üretilecek akılcı yaklasımlarla dikkatle değerlendirilmelidir. 

Mevcut sartlar dâhilinde Doğu Akdeniz’de kesfedilen enerji kaynakları, hem bölgesel isbirliğine gidilmesi hem de enerji güvenliğinin sağlanması açısından, önümüzdeki dönemin kritik konuları arasında yer alacaktır. Tüm veriler ısığında bir değerlendirilme yapıldığında, özellikle Türkiye-Dsrail-Kıbrıs arasında enerji konusunda olusturulacak bir birliktelik bölgedeki barıs ve istikrara önemli katkılar sağlayabilir. 

DİPNOTLAR;
1 Doç. Dr., Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Başkanı 
2 U.S. International Energy Information Administration (EIA), International Energy Outlook 2013, s.159. 
3 Ayla Gürel, Fiona Mullen, Harry Tzimitras, The Cyprus Hydrocarbons Issue: Context, Positions and Future 
  Scenarios, PCC Report 1/2013, Peace Researc Institute Oslo, (PRIO), 2013, s.77. 
4 PRIO,“The Cyprus Hydrocarbons Issue”, s.77. 
5 “AB Enerji Alternatifinde Güney Koridoru'na Öncelik Verecek”, Erisim Tarihi; 11 Haziran 2014, 
http://www.aa.com.tr/tr/dunya/336391--ab-enerji-alternatifinde-guney-koridoruna-oncelik-verecek 
6 “Communucation From the Commission to the European Parliament and the Council-European Energy 
Security Strategy”, European Commission, Erisim Tarihi; 12 Haziran 2014, s.2-3-21, 
http://ec.europa.eu/energy/international/organisations/doc/opec/2014_opec_ministerial_meetings.pdf 
7 “Daralan Makas Türkiye’yi Rahatlıyor”, Erisim Tarihi; 11 Haziran 2014, 
http://ec.europa.eu/energy/international/organisations/doc/opec/2014_opec_ministerial_meetings.pdf 
8 USGS,“Assessment of Undiscovered Oil and Gas Resources of the Levant Basin Province, Eastern 
Mediterranean, ”Fact Sheet 2010-3014, Mart 2010. 
9 USGS,“Assessment of Undiscovered Oil and Gas Resources of the Nile Delta Basin Province, Eastern 
Mediterranean, ”Fact Sheet 2010-3027, Mart2010. 
10 Halil İbrahim Ülker & Poyraz Gürson, v.d.; “Doğu Akdeniz Enerji Kaynaklarının Güney Kıbrıs Rum Ekonomisine Etkileri”, International Conferance on Eurasian Economies, 2013, s.4. 
11 Scott Burchill & Andrew Linklater v.d., Uluslararası İliskiler Teorileri içinde Jack Donnelly, Realizm, İstanbul, Küre Yayınları, 2014, s.56-59. 
12 Scott Burchill & Andrew Linklater v.d., Uluslararası İliskiler Teorileri içinde, Scott Burchill, Liberalizm, İstanbul, Küre Yayınları, 2014, s.88-90. 
13 İsrail’in GKRY ile imzaladığı sınırlandırma anlasmasına Türkiye’nin tepkisi için Bakınız. Dısisleri Bakanlığı İsrail ile GKRY Arasında İmzalanan MEB Anlasması Hk., Basın Açıklaması, No:288, 21 Aralık 2010, Erisim:12Haziran2014, 
http://www.mfa.gov.tr/no_-288_-21aralik-2010_-israil-ile-gkry-arasinda-imzalanan-meb-anlasmasi-hk_.tr.mfa 
14 İlhan Tanır, “ABD Baskan Yardımcısı Joe Biden, Çarsamba Aksamı Beklenen Kıbrıs Ziyaretine Basladı”, BBC, Erisim Tarihi; 12 Haziran 2014, 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/05/140521_biden_kibris.shtml 
15 PRIO,“The Cyprus Hydrocarbons Issue”, s.6. 


KAYNAKÇA 

“1958 Convention on the Continental Shelf”, içinde Article 1, 
http://cil.nus.edu.sg/rp/il/pdf/1958%20Convention%20on%20the%20Continental%20Shelf-pdf.pdf 

“AB Enerji Alternatifinde Güney Koridoru'na Öncelik Verecek”, Erisim Tarihi; 11Haziran 2014, 
http://www.aa.com.tr/tr/dunya/336391--ab-enerji-alternatifinde-guney-koridoruna-oncelik-verecek 

“Communucation From the Commission to the European Parliament and the Council-European Energy Security Strategy”, European Commission, Erisim Tarihi; 12 Haziran 2014, 
http://ec.europa.eu/energy/international/organisations/doc/opec/2014_opec_ministerial_meeti ngs.pdf 

“Daralan Makas Türkiye’yi Rahatlıyor”, Erisim Tarihi; 11Haziran 2014, 
http://ec.europa.eu/energy/international/organisations/doc/opec/2014_opec_ministerial_meetings.pdf 

Burchill, Scott & Linklater, Andrew v.d., Uluslararası İliskiler Teorileri, İstanbul, Küre Yayınları, 2014. 

Dısisleri Bakanlığı, İsrail ile GKRY Arasında Dmzalanan MEB Anlasması Hk., Basın Açıklaması, No:288, 21 Aralık 2010, Erisim Tarihi; 11 Haziran 2014, 

Gürel, Ayla, The Cyprus Hydrocarbons Issue: Context, Positions and Future Scenarios, PCC Report 1/2013, Peace Researc Institute Oslo, (PRIO), 2013. 

http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/05/140521_biden_kibris.shtml 

http://www.mfa.gov.tr/no_-288_-21aralik-2010_-israil-ile-gkry-arasinda-imzalanan-meb-anlasmasi-hk_.tr.mfa 
Province, Eastern Mediterranean,” Fact Sheet 2010-3027, Mart 2010. 
Tanır, İlhan , “ ABD Baskan Yardımcısı Joe Biden, Çarsamba Aksamı Beklenen Kıbrıs Ziyaretine Basladı”, BBC, Erisim Tarihi; 12 Haziran 2014, 
U.S.International Energy Information Administration (EIA), International Energy Outlook 2013. 
USGS, “Assessment of Undiscovered Oil and Gas Resources of the Nile Delta Basin 
USGS,“Assessment of Undiscovered Oil and Gas Resources of the Levant Basin 

Province, Eastern Mediterranean,” Fact Sheet 2010-3014, Mart 2010. 

Ülker, İbrahim Halil & Gürson, Poyraz v.d.; “ Doğu Akdeniz Enerji Kaynaklarının Güney Kıbrıs Rum Ekonomisine Etkileri”, International Conferance on Eurasian 
Economies, 2013.