DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ BÖLÜM 1
Atilla SANDIKLI* 1
* Doç. Dr., Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Başkanı
Son dönemde kesfedilen hidrokarbon kaynakları Doğu Akdeniz’i uluslararası enerji sektörü ve jeopolitiğin odak noktalarından biri haline getirmistir.
Burada yasanmakta olan gelismelerin Akdeniz havzasındaki enerji tablosunda olduğu gibi bölgesel dinamikleri de önemli ölçüde değistirmesi beklenebilir.
Nitekim varlığı tahmin edilen enerji kaynaklarının büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda Doğu Akdeniz sadece enerji transferinde önemli bir kavsak olmakla kalmayacak, aynı zamanda bir enerji merkezi haline dönüsecektir.
Doğu Akdeniz’de kesfedilen yeni enerji kaynakları bağlamında ortaya çıkacak enerji denklemi, ekonomik dönüsüm ve olası yan etkileri dikkate alındığında birbirine zıt iki yönlü gelisme yasanabilir. Enerji kaynaklarının paylasılması ile ilgili anlasmazlıklar bölge ülkeleri arasında var olan bazı sorunları daha da derinlestirebilir veya çıkarılacak enerji kaynakları taraf ülkeleri ortak projeler gelistirmeye zorlayabilir ve isbirliği süreçlerini baslatabilir.
Kosullar her iki gelismenin aynı anda yaşanmasına da neden olabilir. Bu senaryolardan hangisinin gerçekleşebileceğini değerlendirebilmek için dünyadaki enerji trendleri, AB ve Türkiye’nin enerji ihtiyacı ve bağımlılığı, taraf ülkelerin ekonomik durumları, Doğu Akdeniz’deki keşfedilen yeni enerji kaynaklarının önemi ve taraf ülkeler arasındaki ilişkilere etkileri incelenmelidir.
Dünyada doğal gaz tüketimi her geçen gün artmaktadır. Uzak Doğu’da Çin'in basını çektiği ekonomik gelismeler de doğal gaza duyulan ihtiyacı artırmaktadır. Çin enerji tüketiminde ABD'yi geride bırakmaktadır. Öyle ki Çin ve Hindistan'ın toplam enerji ihtiyacı dünya enerji tüketiminin %10'unu geçmistir ve bu ihtiyacın 2030'lu yılların ortalarına kadar yıllık ortalama %2.9 oranında artarak devam etmesi beklenmektedir.2
Kaya Gazı gibi alternatif enerji kaynaklarının devreye girmesi gaz fiyatlarını etkilese bile doğal gaza olan ihtiyacı azaltmayacaktır. Dünya genelinde doğal gaz tüketiminin yılda ortalama %1.6 artarak 2035 yılında 169 trilyon ayak küpe (yaklasık 5 tm3) ulasması beklenmektedir.
Bu durum Doğu Akdeniz’de yasanan enerji kesiflerinin önemini bölgesel ve küresel anlamda daha fazla artırmaktadır.3
Alternatif enerji olanaklarının piyasaya arzı ile doğal gaz fiyatlarında meydana gelecek değisiklikler Doğu Akdeniz'deki potansiyel enerjinin geleceğini doğrudan etkileyecektir.
Bölgede kesfedilen enerji yatakları çok derinde bulunduğundan ancak gelismis teknolojik imkânların kullanılmasıyla üretimleri mümkündür. Nitekim Hindistan'ın önde gelen enerji sirketlerinden ONGC Videsh Ltd. %33 pay sahibi olduğu Mısır'a ait NEMED sahasından ekonomik olarak uygulanabilir olmadığı gerekçesiyle çekilmistir.4 ONGC, kaya gazının devreye girmesiyle düsen doğal gaz fiyatlarını bu kararına gerekçe olarak göstermistir. Bu nedenle Doğu Akdeniz’deki enerjinin ekonomik avantajını kullanabilmenin kilit noktası aslında rezervlerin yüzeye çıkarılması ve tüketim pazarlarına ulastırılması için maliyetleri düsürmeye dayanmaktadır.
Dünyada artan enerji ihtiyacının yanında AB’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığının da Doğu Akdeniz’de kesfedilen yeni doğal gaz yataklarının önemi artırmaktadır. Ukrayna Krizi AB’nin enerji güvenliği ve enerjide Rusya’ya bağımlılığı nasıl azaltabileceği konusunu tekrar gündeme tasımıstır. AB Enerji Komiseri Günther Öttinger geçtiğimiz ay gerçeklestirmis olduğu basın toplantısında, Birlik ülkelerinin ham petrolde %90, doğal gazda %66, katı yakıtlarda %42 ve nükleer yakıtta %40 dısa bağımlı olduğunu dile getirmistir.
Avrupa Enerji Güvenliği Stratejisi raporunda, AB ülkelerinin enerji güvenliği alanındaki en acil sorununun Rusya’ya olan bağımlık olduğunu belirtmektedir. AB’nin geçen yıl toplam doğal gaz ithalatının %39’unu Rusya’dan gerçekleştir diği, yani geçen yıl 400 milyar avroya yakın enerji ithalatı yapan Birliğin, bunun 130 milyar avroluk kısmını Rusya'dan yaptığı
vurgulanmıstır.5
AB üyeleri arasında doğal gazda Rusya’ya bağımlılık Estonya, Letonya, Litvanya, Slovakya, Finlandiya ve Bulgaristan'da %100'ü ve Çek Cumhuriyeti'nde %90'ı bulmaktadır.
Avusturya, Macaristan, Slovenya, Yunanistan ve Polonya'da %60-80 aralığında olan bağımlılık oranı, Almanya'da %40-60, Dtalya ve Hırvatistan'da %20-40 aralığına, İngiltere, Fransa, Hollanda, Romanya ve Danimarka'da %20 seviyesinin altına geriliyor.6
Türkiye de AB ülkelerinde olduğu gibi dısa bağımlıdır. Türkiye, 2013 yılında 55,9 milyar dolar seviyesinde enerji harcaması yapmıstır.7 Yaptığı enerji tüketimin %71,5’ni dısarıdan karsılayan Türkiye, yıllık enerji ithalatının %64’ünü Rusya, %19’unu da Dran’dan karsılamaktadır. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Rusya’ya bağımlılık söz konusudur. Enerji ithalatı yaptığı ülkeleri çesitlendirmeye ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle hem Rusya’ya olan enerji bağımlığını azaltmak, hem de doğal gaz kaynaklarının ülke üzerinden AB ülkelerine tasınması açısından, Doğu Akdeniz’de kesfedilen doğal gaz yatakları, Türkiye için büyük önem tasımaktadır.
Doğu Akdeniz’deki enerji kesifleri ekonomik açıdan değerlendirildiğinde, varlığı tahmin edilen enerji miktarı ile varlığı ispat edilen enerji oranları arasında ciddi bir fark olduğu gözlenmektedir. Örneğin Dsrail’in sadece Leviathan sahasında bulduğu doğal gazın yaklasık 500 milyar metreküp olduğu söylenmektedir. Ancak İsrail Enerji Bakanlığı verilerine göre İsrail'in ispatlanmıs toplam doğal gaz rezervi 300 milyar metreküpü geçmemektedir.8
Bu konuda güvenilecek en temel kaynaklardan birisi ABD Jeolojik Arastırmalar Merkezi'nin 2010 yılında yayımladığı rapordur. Bu rapora göre; Kıbrıs Adası ile Dsrail arasında kalan ve Leviathan olarak adlandırılan bölge, Mısır ile Kıbrıs Adası arasında kalan ve Nil olarak adlandırılan bölge, Girit Adası'nın Güneydoğusunda kalan ve Heredot olarak adlandırılan bölge ile Kıbrıs Adası etrafındaki bölgede toplam enerji rezervi (petrol, doğal gaz ve sıvı doğal gaz) yaklasık olarak 30 milyar varil petrole esdeğer bir rakama ulasmaktadır. Bu rakamın piyasa değeri yaklasık 1,5 trilyon dolar olarak hesap edilmektedir.9
Doğu Akdeniz'de varlığı tahmin edilen enerji kaynakları miktarları ile varlığı ispatlanan miktar arasındaki önemli farklar bulunması nedeniyle, havzadaki potansiyel enerji kaynaklarının parasal değeri hakkında 1 trilyon dolardan 3 trilyon dolara kadar farklı tahminler yürütülmektedir. En iyimser tahmin tüm Doğu Akdeniz havzasında toplam değeri 3 trilyon dolar olan 60 milyar varil petrole esdeğer hidrokarbon rezervi bulunduğu yönündedir.
Analize etki edebilecek bir diğer husus son yıllarda ABD’de baslayan ekonomik krizin AB, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ekonomilerini derinden etkilemesidir. Yunanistan ekonomisindeki çöküs GKRY ekonomisindeki çöküsü tetiklemistir. Açık bir ekonomi olmasına karsın oldukça dar bir kapsama sahip GKRY’nin yıllık GSMH’sı 24 milyar dolar civarındadır.
Kriz sürecinde ekonominin yaklasık %45’ini olusturan bankacılık sektörü sermayesinin büyük bir bölümünü (%90’nını) kaybetmistir.
Temmuz 2012’de Vasiliko Elektrik Santrali’ndeki patlama nedeniyle meydana gelen hasar GKRY ekonomisindeki çöküsü hızlandırmıs ve Aralık 2012 tarihinde iflasını ilan etmiştir.10
Elektrik Santrali’nde meydana gelen hasar nedeniyle KKTC’den elektrik alan GKRY ekonomik krizden çıkmak için yeni kesfedilen enerji kaynakları ile ilgili projeler gelistirmeye çalısmaktadır. Bu gelismelerin etkisiyle Annan Planına %75 hayır diyen GKRY vatandasları arasında KKTC ile sorunların çözülmesi yönündeki eğilimleri kuvvetlendirmektedir. Ekonomik krizden etkilenen Rum Kilise’si dahi bu yöndeki girisimlere ilk defa destek vermektedir.
Doğu Akdeniz’de kesfedilen yeni enerji kaynakları aralarında siyasi sorunlar bulunan en az yedi farklı ülkeyi ilgilendirmektedir. Bu ülkeler arasındaki iliskiler ve bölgesel barıs ve istikrarın sürdürülebilirliği yüksek maliyet gerektiren yatırımların karlı olabilmesi için çok önemlidir. Yapılan yatırımların en az 20 yıl süreyle aktif olarak çalısmasını sağlayacak güvenli bir uluslararası iliskiler ortamına ihtiyaç vardır.
Bölge ülkeleri Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının paylasımı için iki farklı teorik yaklasım çerçevesinde politika gelistirebilirler. Realist teori çerçevesinde olayı değerlendiren ülkeler “sıfır toplamlı oyun modeli” ve “mutlak kazanç” ilkesi doğrultusunda politika olusturabilirler.11 Bu durumda aktörler, enerji kaynaklarının paylasımı konusunda aktörlerden birinin elde edeceği çıkar, diğerinin kaybı olarak algılanacak, mutlak kazanç ilkesi doğrultusunda maksimum ve diğerlerinden daha fazla kazanç elde etmek için gayret sarf
edecektir. Bu durum Türkiye-Yunanistan, GKRY-KKTC ve Türkiye-İsrail arasındaki mevcut sorunları daha da derinlestirebilecektir. Çatısan menfaatler ve rekabet, bölgede ihtiyaç duyulan barıs ve istikrar ortamını olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bölgenin istikrarsız durumu dikkate alındığında, küresel ve bölgesel güçler arasında yasanan potansiyel gerilimlerden en fazla terör örgütleri istifade edebilecektir. Bu senaryonun gerçeklesmesi terörün bölgede yerlesmesi gibi büyük bir tehdidi bünyesinde tasımaktadır.
İkinci senaryo aktörlerin Liberal teorik yaklasımlar çerçevesinde politika gelistirmesidir. Bu durumda aktörler “sıfır toplamlı olmayan oyunlar modeli” çerçevesi ve “nispi kazanç” ilkesi doğrultusunda kazan-kazan stratejisini benimseyebilirler.12
Bu durum bölge ülkeleri arasında herkesin kazanabileceği isbirliği süreçlerini baslatabilir ve bölge ülkeleri arasında var olan birçok siyasi sorunun çözümünde olumlu katkılar yapabilir. Bölge ülkeleri arasında karsılıklı menfaate dayalı isbirliğinin artması bölgede yatırımların yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan barıs ve istikrar ortamının sağlanmasına katkı sağlayacaktır. Bölgedeki isbirliği çerçevesinde gelistiren ekonomik iliskiler bölge ülkeleri arasında karsılıklı bağımlılığı artıracak ve bu durum barıs ve istikrar ortamının sürdürülebilirliğini sağlayacaktır. Bu senaryonun gerçeklesmesi için bölge ile ilgilenen diğer devletlerin de benzer sekilde isbirliğine açık politikalar izlemesi gerekmektedir.
Üçüncü senaryo farklı aktörlerin farklı teorik yaklasımlara uygun politikalar gelistirmesidir. Bu durumda bazı aktörler arasında mevcut sorunlar derinlesirken bazı aktörler arasında isbirliği süreçleri gelisebilir. Ancak böyle bir durumda isbirliği süreçleri dısında kalan ülkeler isbirliğinin sağladığı menfaatlerden istifade edemediği için isbirliği süreçlerini provoke edebilirler. Bu durumdan en fazla terör örgütleri istifa edebilir. Böylesi bir karmasık uluslararası iliskiler ortamda gelismelerin hangi yönde evirileceğine küresel ve bölgesel güçlerin politikaları belirleyecektir. Muhtemelen Rusya ve Dran sürece olumsuz girdiler sağlarken ABD ve AB sürecin olumlu gelismesi için elinden geleni yapacaktır.
Değerlendirmeler bu büyüklükteki bir enerji kaynağının, ilgili taraflar arasında realist teorik yaklasımı dikkate alınarak paylasım sorunlarına yol açmamasının mümkün olmadığını göstermektedir. GKRY, 2003 yılından itibaren Doğu Akdeniz’deki bazı sahildar ülkelerle, ikili anlasmalar yapmak suretiyle, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırmasında bulunmustur. Mısır, Lübnan ve İsrail ile yapılan bu anlasmalarla, petrol ve doğal gaz yataklarının aranmasını ve çıkarılmasını hedefleyen girisimleri olmustur. Mısır ile yapılan anlasma uyarınca sınırlandırma “ortay hat” ilkesine göre belirlenmistir.13 Lübnan ile yapılan anlasmanın ardından ise Güney Kıbrıs, ilan ettiği MEB sınırları içinde kalan sularda 13 bölge belirlemistir. Bu bölgelerden 1, 4, 5, 6 ve 7 numaralı sahalar Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı alanlarının 7.000 km²’lik kısmına tekabül etmektedir. Dolayısıyla, Türkiye’nin bu alanlardaki haklarının ihlali söz konusudur.
Deniz yetki alanları ile ilgili yasanan sorunlar yarım asırdır bir türlü çözülemeyen Kıbrıs meselesini de olumsuz etkilemekte ve muhtemel bir çözümü geciktirebilecek nitelik tasımaktadır. 2011 yılında yasanan sondaj krizi bunun en açık göstergesidir. Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Adası’nın güneyinde ilan ettiği 13 adet hidrokarbon arama sahasından biri olan 12. parsel üzerinde bulunan doğal gaz yatağında sondaj çalısmalarına baslayacağını duyurması üzerine yasanan gelismeler kısa zamanda bir krize dönüsmüstür. Buna rağmen GKRY, adanın doğusunda Lübnan kıyıları ile arada kalan 3 ve 13 numaralı parseller dısında 11 parsele de ruhsat vermek için ihale açmıs ve bu çerçevede 12. Parselde Noble Energy isimli Amerikan sirketi ile anlasmaya varmıstır. 2014 yılı içerisinde ise, Dtalyan ENI ve Fransız Total sirketlerinin de sondaj islemlerine baslaması beklenmektedir.
Hukuki açıdan netliğe kavusturulmamıs alanlarda benzer gelismelerin yasanması muhtemeldir. Daha büyük krizlerin doğmasına neden olmamak için Doğu Akdeniz’deki yetki alanı sınırlandırması sorunları ile Kıbrıs Adasında devam eden siyasi sorunların birbirini olumsuz yönde etkilemesine izin verilmemelidir. Aksi takdirde her iki sorun da çözümsüzlüğe mahkûm olacak ve kaybedenler Kıbrıs Adasında yasayan Türk ve Rum toplumları olacaktır. Ayrıca, Arap Baharı nedeniyle bölge ülkelerinin yasadığı sorunlar ortadadır. Doğu Akdeniz’deki çözüme kavusturulmamıs deniz yetki alanı paylasımı, mevcut anlasmazlıkları ve sorunları daha da karmasıklastırarak içinden çıkılmaz bir hale getirebilir.
Tarafların bölgede mevcut olduğuna inanılan enerjiden ekonomik olarak maksimum fayda sağlamaları bir araya gelip ortak projeler gelistirmeleriyle mümkündür. Su ana kadar yapılan kesiflerde Türkiye'nin potansiyel MEB alanında ciddi sayılabilecek bir enerji kaynağına rastlanmamıstır. Ancak bölgede kesfedilen enerji kaynaklarının tüketici pazarlara ulastırılmasında tercih edilebilecek en ekonomik yol Türkiye'den geçmektedir. Örneğin Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Afrodit sahasında bulduğu doğal gazı tüketici pazarlara ulastırabilmesi üç yolla mümkündür. Birinci yol çıkarılacak gazın deniz altından dösenecek bir doğal gaz boru hattıyla önce Girit'e, oradan Yunanistan'a ve nihayet italya üzerinden Avrupa'ya ulastırılmasıdır. Dkinci yol gazın Kıbrıs'a tasınması ve burada insa edilecek bir doğal gaz sıvılastırma santralinde islenip sıvılastırılarak tankerler yolu ile tüketim pazarlarına tasınmasıdır. Üçüncü yol ise gazı doğrudan Türkiye'ye ulastırmak ve burada mevcut boru hatlarıyla tüketici pazarlara aktarılmasını sağlamak seklindedir.
Tercih edilebilecek ilk yol için yapılması gereken toplam yatırım yaklasık 19.5 milyar dolar, ikinci yol için yaklasık 12.6 milyar dolar, üçüncü yol için ise sadece 4.7 milyar dolar civarındadır. Diğer bir ifadeyle gazın Türkiye üzerinden tasınması ilk yola göre yaklasık 15 milyar dolar, ikinci yola göre ise yaklasık 8 milyar dolar daha hesaplıdır. Belirtilen geçerli olan bu rakamlar bile Doğu Akdeniz'de tarafların neden isbirliği yapmaları gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Doğu Akdeniz’deki enerjinin paylasımı konusunun tüm tarafların
haklarını teslim ederek halledilmesi aynı zamanda bölgede uzun yıllardır süre gelen siyasi sorunların çözümü adına da bir umut ısığı niteliği tasımaktadır.
Sadece Kıbrıs Adası ve etrafı değil, hemen hemen tüm Doğu Akdeniz havzasında üretilecek doğal gazın tüketici pazarlara ulastırılması için tercih edilebilecek en ucuz yol gazın önce Türkiye'ye ve buradan mevcut hatlarla tüketici pazarlara gönderilmesidir. Bu durum İsrail MEB alanında çıkarılacak enerji kaynakları için de geçerlidir. Nitekim Türkiye-İsrail iliskileri tarihinin en kötü dönemini yasadığı bugünlerde bile İsrail, bazı Türk sirketleri aracılığıyla Doğu Akdeniz havzasında çıkaracağı enerjiyi Türkiye üzerinden Avrupa'ya tasımayı planlamaktadır. Doğu Akdeniz'de çıkarılacak enerjinin Türkiye üzerinden tasınması, Türkiye için de önemli bir ekonomik avantaj olusturacaktır. Ayrıca bu yol tercih edilmesinin
Türkiye'nin son yıllarda izlediği güvenli bir enerji merkezi olma politikasına da ciddi katkısı olacaktır.
AB Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak için Doğu Akdeniz’de yeni kesfedilen enerjiyi kaynaklarını bir alternatif olarak değerlendirmektedir. ABD de bu kaynakların isletmeye bir an önce açılması ve AB pazarlarına ulastırılmasını kendi çıkarlarına uygun görmektedir. Bu nedenle sirketleri vasıtasıyla bir yandan bölgede arama faaliyetlerine devam ederken, diğer taraftan bölgedeki ülkeler arasında isbirliği ortamı sağlayabilmek için bu ülkeler arasında var olan sorunların çözülmesi maksadıyla gayret sarf etmektedir. Bu kapsamda Türkiye-İsrail arasında Mavi Marmara olayı nedeniyle kopma noktasına gelen iliskileri tekrar baslatmak ve gelistirmek için siyasi girisimlerini artırmıstır. Dondurulmus bir sorun olan Kıbrıs Sorunu’nun çözümü doğrultusunda GKRY-KKTC-Yunanistan-Türkiye arasında görüsmelerin tekrar baslamasını sağlamıs ve görüsmelerin ilerlemesini desteklemistir. Bu çerçevede 1962 yılında ABD Baskan Yardımcısı Lyndon Johnson’un Kıbrıs ziyaretinden 52 yıl sonra ABD Baskan Yardımcısı Joe Biden Kıbrıs’ı ziyaret etmis ve taraflarla görüsmüstür.14
Doğu Akdeniz'in son yıllardaki en çalkantılı ülkesi Suriye'de açık denizlerde enerji arama çalısmaları yapmayı planlamıstır. Bu hedef doğrultusunda Suriye, 2007 yılında ilk lisans çalısmalarına baslamıstır. Ancak 2007 yılındaki ilk tur lisanslandırma girisimine İngiliz Dove Enerji sirketi dısında teklif veren firma olmayınca Sam yönetimi lisans anlasması yapmaktan vazgeçmistir.15 2010-11 döneminde kıyılarındaki dört temel blokta hidrokarbon yatakları arama faaliyetlerinde bulunmak üzere yeni bir girisim baslatan Suriye ülkede patlak veren kriz nedeniyle bugüne dek herhangi bir sonuca ulasamamıstır. Suriye Krizinden de rahatlıkla anlasılacağı gibi bölgede var olan siyasi bir sorun ekonomik paylasımı da olumsuz yönde etkilemektedir. Aynı zamanda birçok siyasi-ekonomik sorunları bünyesinde barındıran Doğu Akdeniz bölgesi, doğal kaynakların paylasımında hassas davranılmaması halinde var olan sorunlara yeni bir sorun eklemekle kalmayacak, derin bir siyasi çözümsüzlüğü ve çatısmayı da beraberinde getirecektir.
Sonuç olarak; bölgede devam eden bu kısır döngüye, Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarının çıkarılması ve paylasımı sorunu da eklenmistir. Bahse konu olan sorunun bir birine zıt iki yönde gelismesi mümkündür. Dlk olarak, buradaki enerji kaynakları ekonomik bir değer olarak kabul edilir ve ilgili devletlerarasında isbirlikleri gelistirilebilir. Enerjinin çıkarılması, islenmesi ve son tüketici pazarlara ulastırılmasını bir bütün olarak ele alan entegre projelerle sorun, bölgenin huzur ve refahına katkıda bulunacak sekilde çözülebilir.
İkinci durumda ise deniz yetki alanı paylasımı ile ilgili anlasmazlıklar bölge ülkeleri arasındaki sorunları daha da derinlestirip iyice içinden çıkılmaz hale getirir ve böylece mevcut enerjinin sunduğu potansiyel ekonomik katma değer de heba edilmis olur. Kuskusuz ilgili hiçbir taraf paylasım sorununun bu sekilde sonuçlanmasını arzu etmemektedir. Ancak kesiflerin yoğunlastığı 2010 yılından bu yana takınılan siyasi tutumlar göz önünde bulundurulursa neticenin maalesef arzu edilmeyecek bir yönde de gelisebileceği dikkate alınmalıdır.
Doğu Akdeniz’deki paylasım sorunu sadece hukuki bir mesele değildir. Konunun siyasi, ekonomik ve güvenlik boyutları vardır. Siyasi alandaki en büyük sorun Kıbrıs meselesidir. 2013 AB ilerleme raporunda ifade edildiği gibi Türkiye’nin Kıbrıs meselesindeki yapıcı rolü uluslararası toplumca da takdir edilmektedir. Türkiye Kıbrıs meselesindeki yapıcı tutumunu kararlılıkla sürdürmeli ve Doğu Akdeniz’de ortaya çıkan yeni sorunları Orta Doğu, Kuzey Afrika ve GKRY üzerinden AB’ni de kapsayacak bütüncül bir bakıs açısıyla değerlendirerek politika üretmelidir.
Ekonomik açıdan bakıldığında Türkiye ancak bu sekilde gelistireceği yapıcı ve bütüncül politikalarla etkili olabilecektir. Zira Doğu Akdeniz’den çıkarılacak enerjinin tüketim pazarlarına tasınmasında en ekonomik ve karlı yolun, enerji kaynağının Türkiye üzerinden aktarılmasıyla mümkün olduğu ilgili tüm taraflarca bilinmektedir. Bu avantaj; doğal gazda hızla artan iç tüketim, Rusya ve Dran’a olan bağımlılık ve bir süredir uygulanmaya çalısılan enerji üretim merkezleri ile tüketim pazarları arasında güvenli bir nakil odağı olma politikası çerçevesinde üretilecek akılcı yaklasımlarla dikkatle değerlendirilmelidir.
Mevcut sartlar dâhilinde Doğu Akdeniz’de kesfedilen enerji kaynakları, hem bölgesel isbirliğine gidilmesi hem de enerji güvenliğinin sağlanması açısından, önümüzdeki dönemin kritik konuları arasında yer alacaktır. Tüm veriler ısığında bir değerlendirilme yapıldığında, özellikle Türkiye-Dsrail-Kıbrıs arasında enerji konusunda olusturulacak bir birliktelik bölgedeki barıs ve istikrara önemli katkılar sağlayabilir.
DİPNOTLAR;
1 Doç. Dr., Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Başkanı
2 U.S. International Energy Information Administration (EIA), International Energy Outlook 2013, s.159.
3 Ayla Gürel, Fiona Mullen, Harry Tzimitras, The Cyprus Hydrocarbons Issue: Context, Positions and Future
Scenarios, PCC Report 1/2013, Peace Researc Institute Oslo, (PRIO), 2013, s.77.
4 PRIO,“The Cyprus Hydrocarbons Issue”, s.77.
5 “AB Enerji Alternatifinde Güney Koridoru'na Öncelik Verecek”, Erisim Tarihi; 11 Haziran 2014,
http://www.aa.com.tr/tr/dunya/336391--ab-enerji-alternatifinde-guney-koridoruna-oncelik-verecek
6 “Communucation From the Commission to the European Parliament and the Council-European Energy
Security Strategy”, European Commission, Erisim Tarihi; 12 Haziran 2014, s.2-3-21,
http://ec.europa.eu/energy/international/organisations/doc/opec/2014_opec_ministerial_meetings.pdf
7 “Daralan Makas Türkiye’yi Rahatlıyor”, Erisim Tarihi; 11 Haziran 2014,
http://ec.europa.eu/energy/international/organisations/doc/opec/2014_opec_ministerial_meetings.pdf
8 USGS,“Assessment of Undiscovered Oil and Gas Resources of the Levant Basin Province, Eastern
Mediterranean, ”Fact Sheet 2010-3014, Mart 2010.
9 USGS,“Assessment of Undiscovered Oil and Gas Resources of the Nile Delta Basin Province, Eastern
Mediterranean, ”Fact Sheet 2010-3027, Mart2010.
10 Halil İbrahim Ülker & Poyraz Gürson, v.d.; “Doğu Akdeniz Enerji Kaynaklarının Güney Kıbrıs Rum Ekonomisine Etkileri”, International Conferance on Eurasian Economies, 2013, s.4.
11 Scott Burchill & Andrew Linklater v.d., Uluslararası İliskiler Teorileri içinde Jack Donnelly, Realizm, İstanbul, Küre Yayınları, 2014, s.56-59.
12 Scott Burchill & Andrew Linklater v.d., Uluslararası İliskiler Teorileri içinde, Scott Burchill, Liberalizm, İstanbul, Küre Yayınları, 2014, s.88-90.
13 İsrail’in GKRY ile imzaladığı sınırlandırma anlasmasına Türkiye’nin tepkisi için Bakınız. Dısisleri Bakanlığı İsrail ile GKRY Arasında İmzalanan MEB Anlasması Hk., Basın Açıklaması, No:288, 21 Aralık 2010, Erisim:12Haziran2014,
http://www.mfa.gov.tr/no_-288_-21aralik-2010_-israil-ile-gkry-arasinda-imzalanan-meb-anlasmasi-hk_.tr.mfa
http://www.mfa.gov.tr/no_-288_-21aralik-2010_-israil-ile-gkry-arasinda-imzalanan-meb-anlasmasi-hk_.tr.mfa
14 İlhan Tanır, “ABD Baskan Yardımcısı Joe Biden, Çarsamba Aksamı Beklenen Kıbrıs Ziyaretine Basladı”, BBC, Erisim Tarihi; 12 Haziran 2014,
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/05/140521_biden_kibris.shtml
15 PRIO,“The Cyprus Hydrocarbons Issue”, s.6.
KAYNAKÇA
“1958 Convention on the Continental Shelf”, içinde Article 1,
http://cil.nus.edu.sg/rp/il/pdf/1958%20Convention%20on%20the%20Continental%20Shelf-pdf.pdf
“AB Enerji Alternatifinde Güney Koridoru'na Öncelik Verecek”, Erisim Tarihi; 11Haziran 2014,
http://www.aa.com.tr/tr/dunya/336391--ab-enerji-alternatifinde-guney-koridoruna-oncelik-verecek
“Communucation From the Commission to the European Parliament and the Council-European Energy Security Strategy”, European Commission, Erisim Tarihi; 12 Haziran 2014,
http://ec.europa.eu/energy/international/organisations/doc/opec/2014_opec_ministerial_meeti ngs.pdf
“Daralan Makas Türkiye’yi Rahatlıyor”, Erisim Tarihi; 11Haziran 2014,
http://ec.europa.eu/energy/international/organisations/doc/opec/2014_opec_ministerial_meetings.pdf
Burchill, Scott & Linklater, Andrew v.d., Uluslararası İliskiler Teorileri, İstanbul, Küre Yayınları, 2014.
Dısisleri Bakanlığı, İsrail ile GKRY Arasında Dmzalanan MEB Anlasması Hk., Basın Açıklaması, No:288, 21 Aralık 2010, Erisim Tarihi; 11 Haziran 2014,
Gürel, Ayla, The Cyprus Hydrocarbons Issue: Context, Positions and Future Scenarios, PCC Report 1/2013, Peace Researc Institute Oslo, (PRIO), 2013.
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/05/140521_biden_kibris.shtml
http://www.mfa.gov.tr/no_-288_-21aralik-2010_-israil-ile-gkry-arasinda-imzalanan-meb-anlasmasi-hk_.tr.mfa
Province, Eastern Mediterranean,” Fact Sheet 2010-3027, Mart 2010.
Tanır, İlhan , “ ABD Baskan Yardımcısı Joe Biden, Çarsamba Aksamı Beklenen Kıbrıs Ziyaretine Basladı”, BBC, Erisim Tarihi; 12 Haziran 2014,
U.S.International Energy Information Administration (EIA), International Energy Outlook 2013.
USGS, “Assessment of Undiscovered Oil and Gas Resources of the Nile Delta Basin
USGS,“Assessment of Undiscovered Oil and Gas Resources of the Levant Basin
Province, Eastern Mediterranean,” Fact Sheet 2010-3014, Mart 2010.
Ülker, İbrahim Halil & Gürson, Poyraz v.d.; “ Doğu Akdeniz Enerji Kaynaklarının Güney Kıbrıs Rum Ekonomisine Etkileri”, International Conferance on Eurasian
Economies, 2013.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder