18 Şubat 2017 Cumartesi

DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ BÖLÜM 3



DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ  BÖLÜM 3



TÜRKİYE, KIBRIS VE İSRAİL ÜÇGENİNDE DOĞU AKDENİZ’İN GÜVENLİK SORUNLARI 


Gökçe Çiçek CEYHUN 


Özet 

Geçmisten günümüze önemli ulasım, göç, enerji ve iletisim kanallarına ev sahipliği yapan Doğu Akdeniz’de Türkiye, Kıbrıs ve Dsrail özellikle bölgede son dönemde yasanan gelismelerden oldukça etkilenmistir. Gerek Ortadoğu’da yasanan karmasa, gerekse Doğu Akdeniz’de kesfedilen petrol ve doğalgaz sahaları her üç ülkenin de güvenlik stratejilerinde belirleyici unsur olarak rol almıs ve iliskileri yeni bir boyuta tasımıstır. 

Bu çalısmada Türkiye, Kıbrıs ve İsrail açısından Doğu Akdeniz’in güvenlik sorunları ele alınmıs ve bu sorunlar yasadısı göç, enerji ve iletisim kanallarının güvenliği açısından değerlendirilmistir. Bu kapsamda söz konusu ülkelere iliskin olarak gerek geçmise yönelik gerekse günümüzdeki iliskiler ve güncel gelismeler incelenmis, ardından geleceğe yönelik öngörülerde bulunularak arastırma sonlandırılmıstır. Anahtar kelimeler: Güvenlik, ulasım, yasadısı göç, enerji, iletisim kanalları. 

Giriş 

Son dönemlerde özellikle Ortadoğu’da yasanan gelismeler, dikkatlerin bir kez daha her zaman önemini koruyan Doğu Akdeniz’e çevrilmesine neden olmustur. Sınırların belkide yeniden değiseceği bu karmasık coğrafyada, deniz alanlarındaki gelismeler ile de birlikte denizlerdeki güvenlik olgusu da yasanan karmasadan ciddi ölçüde etkilenmistir. Her daim pek çok açıdan stratejik önemini koruyan Doğu Akdeniz’deki gelismelerin bölgedeki güvenliğe etkileri çesitli açılardan incelenmeye değerdir. Bu çalısma kapsamında yasadısı göç, enerji ve iletisim kanalları değerlendirilmistir. Özellikle yasadısı göçmenler için geçis güzergâhı olan Doğu Akdeniz’in, son dönemlerdeki karmasadan faydalanmak isteyen göçmenler için daha da cazip hale geldiği değerlendiril mektedir. Bu durumun özellikle Türkiye, Kıbrıs ve İsrail açısından dikkatle incelenmesi ve gerekli tedbirlerin alınarak denizlerde güvenliğin sağlanması büyük önem arz etmektedir. 

Öte yandan ekonomik, ticari ve siyasi nedenlerden dolayı ülkelerin dikkatlerini kara alanlarından deniz alanlarına çevirdiği bir gerçektir. Özellikle deniz alanlarında kesfedilen petrol ve doğalgaz yatakları, karasal kaynakların paylasımı kadar deniz kaynaklarının da paylasımını ön plana çıkarmıs ve bu durum Doğu Akdeniz’de son dönemlerde tespit edilen petrol ve doğalgaz sahalarından komsu ülkelerin faydalanma çabalarını daha da fazla gündeme getirmistir. Özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de yürüttüğü 
faaliyetler ve Türkiye’nin konuya tavrı dikkat çekicidir. 

Deniz alanlarındaki güvenlik incelendiğinde, uluslararası iletisimde büyük rolü olan ve deniz altından geçen binlerce metrelik iletisim ağlarına vurgu yapmak kaçınılmazdır. Özellikle kritik iletisim altyapılarına ev sahipliği yapan Doğu Akdeniz, hem güney-kuzey yönlü hem de doğu-batı yönlü iletisim bağlantıları ile ülkeler arası haberlesme ve internet kullanımı teknolojisinde stratejik bir alanı teskil etmektedir. Bu nedenle Doğu Akdeniz’in güvenliği konusunda bölgede yasanacak her türlü gelisme, sadece kıyıdas ülkeler için değil, bu bölgeyi kullanan ve gelecekte kullanacak olan tüm ülkeler için önemlidir. Tüm bu nedenlerden dolayı bu çalısmada, Doğu Akdeniz’de yasanan gelismelerin yasadısı göç, enerji ve iletisim kanallarına güvenlik açısından etkileri özellikle Türkiye, Kıbrıs ve Dsrail açısından incelenmis ve güncel gelismeler değerlendirilmistir. 

Türkiye, Kıbrıs ve İsrail Üçgeninde Doğu Akdeniz’in Güvenlik Sorunları 

1. Doğu Akdeniz ve Yasadısı Göç 

Yasadısı göç olgusu pek çok ülkenin gündemini asırlardır mesgul etmektedir. Özellikle son dönemde Ortadoğu’da yasanan siyasi ve sosyal gelismelerin yasadısı göçü daha da fazla tetiklediği değerlendirilmektedir. Bu durum ise göç veren ve göç alan ülkeler arasında siyasi gerginliklere neden olmakta ve özellikle göç alan ülkelerde istihdam basta olmak üzere, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlara yol açmaktadır. 

Diğer taraftan, uluslararası göç ile devletlerin sosyal istikrarının, demografik güvenliğinin, kültürel kimliğinin, sosyal güvenlik sisteminin, refah devleti felsefesinin ve iç güvenliğinin etkilendiğine inanılmaktadır. Bunun dısında yasa dısı göç, aynı zamanda potansiyel teröristler için ülkeye giris kanalı olusturduğundan devletlerin güvenliğini tehdit etmektedir. Önemli oranda göç alan bazı devletlerin yakın dönemdeki ulusal güvenlik stratejilerinde yasadısı göçün bir güvenlik tehdidi olarak yer alması ise güvenlik ve göç iliskisini gözler önüne sermektedir. 2003 yılında yayınlanan “Daha iyi bir dünyada daha güvenli Avrupa” baslıklı AB Güvenlik Strateji Belgesi’nde yasa dısı göç, organize suçlar bölümünde bir güvenlik tehdidi olarak yer almıstır. Belgede güvenlik tehditleri ile mücadelede daha aktif ve tutarlı bir politika izleneceğine ve diğer ülkelerle isbirliği içinde olunacağına vurgu yapılmakta dır1. 

Göç kavramını anlatmaya çalısan ilk teorilerin belirlediği nedenler; asırı nüfus sorunları, elverissiz ekonomik kosullar ve olumsuz sosyal çevredir. Bugün göç sorunu, Doğu Avrupa ve Balkanlar ile son olarak Afrika ülkelerinde meydana gelen ciddi siyasi ve sosyal değisimler sonucu önemli boyutlar kazanmıstır. Dinmek bilmeyen yoksulluk, son “Arap Baharı”nda olduğu gibi sivil çatısmalar, savaslar ve diktatörlüklere bağlı göç akısı, Afrika, Asya ve Ortadoğu’dan kitlesel nüfus hareketlerine neden olmaktadır. Bu gelisme, 175 milyondan fazla kisinin, ya da bir baska deyisle dünya nüfusunun %2’sinin vatandaslığına sahip olmadıkları bir ülkede yasaması durumunu ortaya koymaktadır2. 

Akdeniz’e kıyısı olan AB üye ülkeleri Güney ve Doğu Akdeniz ülkelerinden gelen göçmenler için çekici bir bölgedir. Güney ve Doğu Akdeniz ülkeleri, kademeli olarak göçün çıkıs ülkesi olmaktan çıkmıs ve geçis ülkelerine dönüsmüslerdir. Avrupa – Akdeniz bölgesinin genelinde, belgesiz göç kayda değer ölçülerde büyümüstür. Bu konu sadece güneydeki AB’ye üye ülkeleri değil (Dspanya, Dtalya ve Yunanistan), Güney ve Doğu Akdeniz ülkelerini de ilgilendirmektedir. Güney ve Doğu Akdeniz ülkelerine gelen belgesiz göç üç ana 
kategoriye ayrılabilir3: 

• Belgesiz göçmen isçiler: Resmi isgücü talebine dair bir gösterge bulunmamaktadır ve resmi ülkeye giris, ikamet ve meslek kosullarına uymamaktadır. 
• Mülteciler: Genellikle Irak, Sudan, Somali ve Eritre’den gelmektedirler ve ev sahibi ülkeler Ürdün, Mısır ve daha az ölçüde Lübnan’dır. Güney ve Doğu Akdeniz ülkelerindeki mültecilerin büyük kısmı resmi mülteci koruma statüsünü elde edememistir. 

Ancak, gittikleri ülkeyi ilk sığınma yeri olarak görüp, üçüncü bir ülkeye yerlesmeyi veya güvenlik sağlandığında ülkelerine dönmeyi ümit etmektedirler. 

• Transit göçmenler: Bu kisiler Avrupa, Kuzey Amerika veya Körfez gibi daha uzak yerlere gitmektedirler ancak gerekli seyahat belgeleri (vize) olmadığı için ülkeye girişleri  “engellenmistir”. 

Güney ve Doğu Akdeniz ülkeleri büyük ölçüde transit göç ülkeleri konumuna gelmistir. Göçmenler, Avrupa’ya girmeye çalısıp basarısız olduklarında (yasal vize gösteremedikleri için ya da gizlice giriste yakalandıkları için), büyük ölçüde Güney ve Doğu Akdeniz ülkelerinde is bulup bu ülkelerde kalmaktadırlar. 
Bu gelişme, bu ülkelerde belgesiz göçmen sayısının artmasına ve ülkelerin üzerindeki yükün çoğalmasına neden olmaktadır. 

Çünkü belgesiz göçmenler maasların çok düsük kalmasına, yerel istihdam piyasasında zaten yüksek olan issizlik rakamlarının artmasına ve ülkenin kendi isgücünün AB’ye göç etmesine neden olmaktadır. 

Bu açıdan değerlendirildiğinde Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Adası, Arap-Dsrail çatısmasına ev sahipliği yapan, özellikle Kuzey Afrika üzerinden AB ülkelerine kontrol edilemeyen göçmen akınına sebep olan, uyusturucu kaçakçılığı, insan ticareti, kitle imha silahları ve özellikle terörist faaliyetler için kullanılan ve stratejik pozisyonuyla AB, ABD ve hatta Çin ile Rusya’nın da egemen olmak istediği bir coğrafyadır4. 

Akdeniz havzası özellikle AB ülkelerine her yıl Kuzey Afrika kaynaklı çok büyük oranda kaçak göç olgusuyla gündemde olan bir alandır. Doğası itibariyle bölge, pek çok krize neden olan stratejik bir noktada bulunmakla birlikte, Kıbrıs adasının bölgedeki jeostratejik pozisyonunun da neredeyse bütün Doğu Akdeniz bölgesini içine alan son derece hassas bir yer olduğu asikârdır. Yine Akdeniz havzasında basta Fas, Cezayir, Tunus, Mısır, İsrail, Lübnan, Suriye, Ürdün, Filistin, Güney Kıbrıs ve Malta göz ardı edilmemesi gereken son derece ciddi ve neredeyse bütün Akdeniz havzasını etkileyecek ciddi anlasmazlıklar içerisindedir. Bazı Afrika ve Ortadoğu ülkeleri siyasi, kültürel ve ekonomik farklılıklar içinde 
bulunduklarından, ayrılıkların ve çatısmaların durma ihtimalinin neredeyse hiç bulunmadığı söylenebilir. Tüm bunlara rağmen söz konusu bölgede yine de kültürel, ticari ve siyasi isbirliği kurma çabaları mevcuttur5. 

Yasadısı göç olgusu, Türkiye, Kıbrıs ve İsrail arasındaki iliskiler açısından değerlendirildiğinde Türkiye’nin göç alma konusunda bir güzergâh olusu ve Türkiye açısından yasadısı göçe kaynak olan ülkeler, bu çalısma açısından önemli bir veri kaynağını olusturmaktadır. Harita 1’deki kaynak ülkeler incelendiğinde, özellikle Mısır, Nijerya, Moritanya, Cezayir ve Fas’tan gelen göçmenler açısından Doğu Akdeniz oldukça cazip bir bölgedir. Bu durum, deniz alanları açısından değerlendirildiğinde, söz konusu bölgede daha fazla güvenlik tedbirlerinin alınması gereğini ortaya koymaktadır. Doğu Akdeniz’deki deniz alanları konusundaki anlasmazlıklar da göz önüne alındığında yasadısı göç olgusunun bölgede ilerleyen zamanlarda da problem yaratamaya devam edeceği ve hatta yeni bir anlasmazlık alanını teskil edeceği değerlendirilmektedir. 


Harita 1: Türkiye Açısından Yasadısı Göçe Kaynak Olan Ülkeler 
Kaynak: http://www.istanbulbarosu.org.tr 


2. Doğu Akdeniz ve Enerji ;

Binlerce yıldır medeniyetlerin besiği olan Akdeniz, çevresindeki kıtaları birbirine bağlayan dünyanın en önemli ulastırma rotalarının geçtiği bir deniz olarak, Anadolu yarımadasının güneye açılma ekseni ve emniyet alanıdır. Avrupa, Afrika, Ortadoğu, Kafkasya, Basra Körfezi, Ege ve Karadeniz’e yakınlığı bu bölgeyi yüzyıllar boyu jeostratejik çekim merkezi haline getirmistir. Süveys Kanalı, Ege, Cebelitarık, Türk Boğazları ve Tuna Nehri’ni birlestiren deniz ulastırma rotaları, Akdeniz’e ulastırma ortamı olarak ayrıcalık sağlamaktadır. Diğer taraftan Akdeniz, birlestirdiği coğrafyalar, deniz ulastırtması ve enerji güvenliği açısından tasıdığı önem sebebiyle aynı zamanda bazı güvenlik risklerinin de mevcut olduğu bir denizdir. Bu denizin son dönemde Ortadoğu’da yasanan savas coğrafyasıyla iç içe olması ve Suriye gerginliği de göz önüne alındığında söz konusu güvenlik riskleri de daha da fazla ön plana çıkmaktadır6. 

Doğu Akdeniz, Türkiye, Mısır, İsrail, Filistin, Lübnan, Suriye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’nin kıyıdas olduğu deniz bölgesi olarak tanımlanır. Bu deniz alanının, yüzyıllardır var olan stratejik önemi, 2000’li yılların basından itibaren yapılan doğal gaz kesifleriyle daha da artmıstır. 2000 yılının basından günümüze kadar, bölgede yoğun bir sekilde ruhsatlandırma, sismik veri toplama ve sondaj faaliyetleri gerçeklesmektedir. Bu gelismeler sonucunda, daha önce bir petrol ülkesi olarak bilinen Mısır, doğal gaz ihraç eden bir ülke konumuna gelirken bugüne kadar kayda değer bir hidrokarbon potansiyeli olmadığı düsünülen Dsrail son kesiflerle geçmis istatistikleri değistirme yönünde önemli adımlar atmaktadır7. 

Doğu Akdeniz’deki güvenlik olgusu, Türkiye, Kıbrıs ve İsrail açısından incelenmek istendiğinde öncelikle bölgedeki deniz alanlarına iliskin uygulamalara bakmak gereklidir. Bu konuda özellikle GKRY’nin hukuk dısı uygulamaları, diğer ülkelerin faaliyetlerine de yön verici olmakla birlikte geleceğe yönelik olarak pek çok sorunun daha da kroniklesmesinde temel teskil etmektedir. 

Doğu Akdeniz’deki zenginliklerden faydalanmak isteyen ülkelerin basında gelen GKRY, hem kendi ülkesi hem de komsu ülkeler nezdinde çesitli çalısmalar yürütmüs ve önemli anlasmalara imza atmıstır. GKRY, Mayıs 1993’te esas hatlarını BM (Birlesmis Milletler)’e bir dizi koordinat ve bir harita üzerinde çizilmis olarak bildirmis, 5 Nisan 2004 tarihli Resmi Gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe giren yasalarla 24 mil genisliğinde bitisik bölge ve 200 mil genisliğinde MEB ilan etmistir. Her iki yasasında da, bölgedeki ülkelerin karsılıklı kıyıları söz konusu olduğundan, bu ülkeler arasında anlasma sağlanana kadar ortay hattın geçerli sınır olacağı belirtilmektedir8. GKRY 17 Subat 2003’te Mısır ile 17 Ocak 
2007’de Lübnan ile son olarak 17 Aralık 2010’da Dsrail ile MEB sınırlandırma anlasmaları imzalamıstır. Özellikle İsrail ile yapılan anlasma, Türkiye ve İsrail’i birbirinden uzaklastırırken, İsrail ve GKRY yakınlasmasına ivme kazandırarak bölgedeki güvenlik dengelerini değistirmistir. Tüm anlasmalar incelendiğinde, GKRY’nin Türkiye’yi Akdeniz’de dar bir alana hapsettiği ve deniz alanlarındaki zenginliklerden Türkiye’yi dıslayarak faydalanma stratejisi izlediği görülmektedir. Türkiye’nin bu konudaki itirazları ve olumsuz tavrına rağmen söz konusu antlasmalar yürürlüğe girmis ve Doğu Akdeniz’in kıyıdas ülkeler tarafından sahiplenilmesine hızla devam edilmistir. 

Bugün Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerden Mısır, hidrokarbon arama çalısmalarını Nil delta havzası ve deltanın açıklarında yer alan Heredot havzasında, Miyosen-Pliyosen yaslı yamaç ve derin deniz fanlarında; İsrail, Lübnan ve GKRY (Kıbrıs yayının güneyinde) Levantin havzasında ve Türkiye ise İskenderun, Mersin ve Antalya Neojen havzalarında yoğunlastırmıslardır (Harita 2). Mısır, İsrail ve Filistin’de yapılan son doğal gaz kesifleri sonrasında, yatırımların önemli bölümü, sismik veri kalitesinin orta-iyi olduğu gaza doygun 
havzalara yönelmistir9. 


Harita 2: Doğu Akdeniz’deki ana yapısal unsurlar 
Kaynak: Sünnetçioğlu, 2011, s.155 

Son gelismelerin ardından İsrail, Akdeniz derin deniz alanında yaptığı doğal gaz kesifleriyle geçmis istatistikleri değistirmeye baslamıstır. 1999 yılında, deniz alanında Mari-B sahasında ve Filistin bölgesinde Gaza Marine sahasında (270 m su derinliği, kıyıdan 15 mil uzaklıkta) yapılan tuz üstü kesifleri bölgenin hidrokarbon potansiyeli hakkında arama sirketlerini cesaretlendirmistir. Noble Energy tarafından kıyıdan 90 km uzaklıkta, 1680 m su derinliğinde ve 4900 m son derinlikte 2009’da Tamar kesfi yapılmıstır10 . 


Harita 3: Tamar ve Dalit Doğal Gaz Alanı 
Kaynak: http://www.energytribune.com/articles.cfm/1875/Israels-Natural-Gas-Bonanza 

Uzmanlara göre özellikle Dsrail açıklarındaki Tamar ve Dalit adı verilen alanda 160 milyon metreküp rezerv olduğu tahmin edilmekte ve bu doğal gaz rezervininİsrail’in son 20 yılda ihtiyaç duyacağı enerjiyi karsılayacağı değerlendirilmektedir11 . 


Harita 4: İsrail deniz ruhsatları, sismik veri yoğunluğu ve önemli doğal gaz sahaları Kaynak: Sünnetçioğlu, 2011, s.162 

Mari-B alanı ise 2000 yılında kesfedilmis ve İsrail pazarına önemli ölçüde doğalgaz sağlamıstır. 2012 yılında, söz konusu alanda tüketimin sınırlara yaklasılmasından dolayı üretimi düsmüstür. Gelecek yıllarda bu alandaki kaynağın, İsrail’in doğalgaz ihtiyacının %40’ını karsılayacağı tahmin edilmektedir. Diğer taraftan İsrail, Tamar adı verilen alandan ticari doğalgaz üretimini Mart 2013’te baslatmıstır. Tamar alanında üretilen doğalgaz, Mari-B alanındaki mevcut altyapı ve boruhatları ile Ashdod’a ulastırılmaktadır. İsrail’in bu konudaki gelecek projeksiyonu ise Tamar ve Dalit alanında 2017 yılına kadar yılda 3 milyon ton LNG elde etmektir. Levantin denen alandaki üretimin ise 2016 yılında başlatılması hedeflenmektedir12 . 

İsrail, Filistin, Lübnan ve GKRY, Levantin havzasındaki yaslı istife yoğunlasmıslardır. Levantin havzasındaki yaslı sediman kalınlığı, havza kenarlarında 2 km’den, kuzeybatıya doğru havza ortalarında 7 km’ye kadar ulasmaktadır. Havzada İsrail ve Filistin’in kesiflerinden sonra bölgeye ilgi artmıs ve ülkeler arama faaliyetlerini hızlandırmıslardır13 . 

Tüm bu gelismeler, söz konusu ülkeler arasındaki güvenlik iliskilerini ciddi ölçüde etkilemekte ve söz konusu bölge özellikle GKRY ile Türkiye’yi çoğu zaman savasın esiğine getiren gelismelere sahne olmaktadır. 

Diğer taraftan ABD, İsrail ve Yunanistan Doğu Akdeniz’de 26 Mart’a baslayan ve 5 Nisan 2012 günü biten Nobel Dina (Tevrat’a göre Hz.Yakup’un ilk karısı Lea’dan olan kızı) isimli müsterek bir deniz ve hava tatbikatı icra etmislerdir. Esasında bu tatbikat Nisan 2011 tarihinde Yunanistan’ın Castellorizo/Megisti adaları bölgesinde baslatılan serinin devamı niteliğindedir. Tatbikat öncesinde basına ayrıntılı bilgi verilmemesine rağmen Yunanistan eliyle basın-yayın organlarına sızdırılan bilgiye göre tatbikat Meis, Rodos, Girit, Kıbrıs 
adalarını, Türkiye, Suriye, Lübnan Münhasır Ekonomik Bölgelerini ve İsrail’in karasularıyla Süveys Kanalı girisi yaklasma sularını içeren çok genis bir alanda icra edilmistir. Tatbikata ABD’nin 6. Filosu, Yunanistan ve İsrail Deniz Kuvvetleri’nden suüstü gemileri (Fırkateyn, Korvet, Hücumbot, Lojistik Destek Gemisi), denizaltılar, helikopterler ve Hava Kuvvetleri’nden ağırlıklı olarak hava savunma rolünde olmak üzere darbe uçakları katılmıslardır. Tatbikatın bir bölümüne Süveys Kanalı yoluyla Basra Körfezi’ne intikal asamasında bulunan İngiliz Deniz Kuvvetleri unsurları da istirak etmistir. Tatbikat Doğu Akdeniz’de bulunan petrol ve doğal gaz platformlarına saldıracak “ Türk askeri hava gücüne 
çok benzeyen (against “ virtual enemy forces ” that bear great resemblance to the Turkish aeronautical forces)” muhtemel düsmanın önlenmesi ve cezalandırılması senaryosuna dayandırılmıstır. İsrail kendi Münhasır Ekonomik Bölgesi içinde bulunan Yam Tethys, Levathan, Tamar ve Dalit sahalarında derinde bulunan doğal gazın çıkarılması için uluslararası ortak aramaktadır. Bu platformlardan GKRY’ne ait olanlara doğaldır ki Türkiye tehdit olarak algılanmaktadır. İsrail’e ait platformlara ise İran ve Suriye tehdittir. Çünkü bu 
ülkeler kendilerine müdahale edilmesi durumunda İsrail’in her türlü çıkarlarına saldıracaklarını en yetkili ağızlardan söylemislerdir. Tatbikatın kolayca görülen ikincil hedefi GKRY ve İsrail’e ait olan ve çok yakın zamanda sayısı artacak ve isletilmesinde ABD’nin de ekonomik çıkarları olan petrol ve doğal gaz platformlarının korunmasına yöneliktir. 
Tatbikatta platformların denizaltılardan torpido, su üstü gemilerinden ve denizaltılardan güdümlü mermi, darbe uçakları ve helikopterler tarafından hava taarruzları ve karadan yapılabilecek balistik füze saldırılarına karsı savunma eğitimleri icra edilmistir. Öte yandan daha önce sadece Orta Anadolu semalarında gerçeklesen ve Konya 3. Ana Jet Üs Komutanlığı bünyesindeki muharip unsurların yanı sıra Dncirlik Hava Üssü’ndeki NATO unsurlarının katılımıyla gerçeklesen Anadolu Kartalı Tatbikatı 2-14 Nisan 2012 tarihinde bu yıl Orta Anadolu’nun yanı sıra tarihinde ilk kez Deniz Kuvvetleri Komutanlığı unsurlarının da katılımıyla Akdeniz’de de icra edilmeye baslanmıstır14 . 

Tüm bu gelismeler özellikle ülkesel güvenliğimiz açısından Doğu Akdeniz’deki tüm gelismelerin çok iyi değerlendirilmesini ve gerek gelecekte gerekse günümüzde sorun alanı yaratma potansiyeli olan tüm konuların ilgili kurumlarca çok iyi irdelenmesini gerektirmektedir. Artan nüfusa karsın karasal kaynakların azalması, ülkelerin dikkatlerini denizlere ve denizlerden elde edilecek kaynaklara çevirmistir. Bu nedenle özellikle deniz alanları konusunda Doğu Akdeniz ülkelerinin stratejilerini çok iyi takip etmek ve denizlerimizi sahiplenici faaliyetlerde bulunmamız gerektiği asikârdır. 

3. Doğu Akdeniz ve İletişim;

Pek çok konuda büyük önem arz eden Doğu Akdeniz, önemli deniz altı iletisim kablolarını içermesi yönüyle de kritik iletisim altyapılarına ev sahipliği yapmaktadır. Ancak, özellikle elektrik, internet ve telefon iletisimi sağlayan fiber optik kabloların deniz altındaki alanlarından geçmesi, ülkeleri çesitli isbirliklerine yönelterek, teknolojik anlamda faydalar sağlarken, bir takım riskleri de beraberinde getirmektedir. 

Küresellesmenin en önemli kuvvet çarpanı olan haberlesme, denizler altından dösenen binlerce kilometre uzunluğundaki fiber optik kablolar sayesinde gerçeklesmektedir. 1866 yılında ABD ile Avrupa arasında ilk Atlantik kablo hattı kurulduğunda dakikada ancak yedi kelime yazılabiliyor ve 20 kelimelik telgraf 20 pounda mal oluyordu. 1988 yılında ilk fiber optik kablo çekildiğinde aynı anda 40 bin telefon görüsmesi yapılabiliyordu. Bugün mevcut fiber optik hatlarla aynı anda 150 milyon görüsme ve görüntü bilgisi aktarımı mümkündür. 

Dolayısıyla denizler altından dösenen hatlar çok kıymetlidir. Nitekim 2000 yılının Aralık ayında Malakka Boğazı’nda dünyanın en uzun deniz dibi kablo dösemesinin hasar almıstı. Bu hasar, Asya ile dünyanın geri kalan kısmı arasında tüm irtibatın kopmasına neden olmustur. İnternet bağının ve haberlesmenin kopması, Asya firmalarının milyonlarca dolarlık zararlarına yol açmıstır15 . 

Özellikle Doğu Akdeniz gibi jeostratejik önemi büyük olan bir bölgede yer alan fiber optik bağlantı kabloları ve deniz altından sağlanan her türlü enerji geçisi, ülkeler arası isbirliklerini sağlayabileceği gibi ülkeleri karsı karsıya getirebilen gelismelere de sahne olabilmektedir. 

Doğu Akdeniz’de iletisimi de etkileyen önemli enerji isbirliklerinden biri Ağustos 2013’te İsrail, GKRY ve Yunanistan arasında enerji isbirliğini gelistirme amaçlı imzalanan mutabakat zaptıdır. Söz konusu belgede dikkat çekici olan ortak projeler arasında üç ülkeyi deniz altından birbirine bağlayacak elektrik kablolarının dösenmesi de yer almaktadır16. İsrail Enerji Bakanı Silvan Salom, Yunanistan Enerji ve Çevre Bakanı Yannis Maniastis ve Rum Enerji Bakanı Yorgos Lakkotripis arasında imzalanan belgede, elektrik bağlantısının yanı sıra, Akdeniz’de su kaynaklarının bölüsümü, deniz suyunun arıtılması ve doğalgaz kaynaklarının değerlendirilmesi de öngörülmüstür. Projeyle, deniz altından dösenecek 2 bin megawatt kapasiteli kablolar sayesinde İsrail’in Avrupa Birliği’ne bağlanması amaçlanmıstır. İlk etapta İsrail ile Rum kesimi arasındaki 287 kilometrelik Doğu Akdeniz sularının 2 bin metre derinliğe ulasan tabanına kablo dösenmesi planlanmaktadır17 . Özellikle GKRY’nin deniz alanlarının sahiplenici faaliyetlerinden biri olarak değerlendirilebilecek bu anlasma, söz konusu üç ülkeyi siyasi ve ekonomik olarak birbirlerine yaklastırırken Türkiye’nin bu isbirliklerinin dısında bırakılması açısından da büyük önem arz etmektedir. 

Diğer taraftan ülkelere teknolojik anlamda üstünlük sağlayan denizaltı kablolarının, bir takım riskleri de beraberinde getirdiği değerlendirilmektedir. Nitekim Kasım 2013’te Daily Telegraph Gazetesi’nde çıkan bir haber bu riskleri doğrular niteliktedir. Söz konusu habere göre Dngiltere, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bazı ülkelere uzanan fiber optik kablolarla casusluk faaliyetleri yürüterek izlemeler yapmıstır. ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) eski sistem analisti Edward Snowden'ın sızdırdığı belgelere dayandırılan haberde, "Dngiliz hükümetine bağlı iletisim ve istihbarat kurumu GCHQ ajanlarının, Kıbrıs'tan Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrupa'ya uzanan 14 denizaltı kablosuyla, milyonlarca e-postayı, telefon görüsmesini, mesajı ve internet iletisimini izlediği ve dinlediği iddia edildi" ifadesi yer almıstır. İngiltere'nin Kıbrıs'ın doğusundaki Dikelya Üssü'nde bulunan Ay Nikola'daki istasyondan dinlemeler yaptığını aktaran gazete, uydu antenlerinin üzerinde olduğu dinleme istasyonunun " Google Earth " uygulamasında yer alan uydu fotoğraflarından da rahatlık la görülebildiğini bildirmistir. Haberde, " İngiltere'nin yıllardır bilinen Kıbrıs'taki üssünü, Akdeniz ve Ortadoğu'daki yabancı ülkeler ve kisilerle, ayrıca ticari kuruluslar, büyükelçilikler ve BM ajanslarıyla ilgili casusluk faaliyetleri yürütmek için kullanabildiği " kaydedilmistir18 . 

Diğer taraftan Yunanistan, Almanya ve Dtalya'da bazı yayın organlarında es zamanlı yayımlanan haberlere göre söz konusu yeraltı kabloları Kıbrıs'tan geçerek Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrupa'ya gitmektedir. L'Espresso'ya göre, 'bir dizi kablo Kıbrıs'ı, İngiliz ve Amerikalıların casusluk faaliyetlerinin asikâr hedeflerinden İsrail ve Suriye'ye bağlamaktadır. 

Diğer kablolar Kıbrıs'tan Lübnan'a ve Kıbrıs'tan Mısır, Türkiye, Yunanistan ve İtalya'ya uzanmakta ve deniz altından geçen fiber optik kabloların haritası, “casusluk” ağının Akdeniz'in doğusu ile Ortadoğu'dan iletisim hatlarına nasıl ulastığını göstermektedir. İngiltere'nin, Kıbrıs'taki üslerinden onlarca yıldır Akdeniz ve Ortadoğu'daki yabancı 
hükümetleri ve bireyleri dinlediği iddia edilmektedir19 . 

Konunun detayına inildiğinde ise fiber internet kablo hatlarının karadan ve denizin altından olmak üzere iki farklı alanda kurulduğu ve bu hatlar üzerinden veri transferi yapıldığı bilinmektedir. Denizin altından geçen hatlar bir noktada karaya çıkarak buradaki kablolara bağlanmakta ve karsılıklı veri transferine aracılık etmektedir. 
Bakır kablo da olsa daha hızlı veri transferine imkân sağlayan fiber kablolar da olsa hatlara girildiğinde buradan geçen verilere erisimin önü açıktır. Fiber hat sistemi daha güvenlikli ve kırılamayan bir sistem olarak anılsa da bu hatlara erisimin de teknolojik olarak mümkün olduğu bilinmektedir. IP tabanlı tüm veriler, telefon (ses), yazısmalar (e-posta, anlık mesajlar) ve aktarılan görüntüler bu fiber hatlardan geçmektedir. Bu hattan toplanan veriler kriptolama korumalı olduğundan içeriğine ulasmak için alındıktan sonra bir islemle çözümlenmesi gerekmektedir. Maalesef fiber hatları elinde bulunduranların, sisteme girilmesi durumunda bundan haberdar olamayabileceği de bir gerçektir20 . 

Türkiye ile Kıbrıs arasında iki hat bulunmaktadır. Türkiye’nin güneyinden giden bu hatların biri eski, diğeri yenidir ve son zamanlarda en çok yeni hat üzerinden erisim sağlanmaktadır. Türkiye ile KKTC arasındaki bu hatta girilmesi durumunda iki taraf arasında yapılan tüm verilerin ele geçirilme ihtimali söz konusudur. 
Adada bunun dısında bir de Güney tarafında fiber hub’ı olarak tarif edilen bir merkezi üs bulunmaktadır. Güney hub’ının içerisinde siyasal nedenlerden dolayı Türkiye bulunmamaktadır. Ancak burada birçok Avrupa ve Ortadoğu ülkesi yer almaktadır. Örneğin. İsrail’den gelen bir veri önce Güney hattına, oradan da İtalya’ya tasınmaktadır. 
Yine, Mısır’dan gelen bir hattın Avrupa’ya transferinde de bu merkez rol oynamaktadır. Buradaki hattın önemi, Ortadoğu’nun Avrupa’ya çıkıs noktası olmasıdır ve İngiliz İstihbaratı bu hatta bir dinleme girisiminde bulunmus ise Avrupa ve Ortadoğu arasındaki merkezi internet trafiğini de kontrol altına almıs demektir21 . 


Harita 5: Türkiye ve GKRY’den Geçen Fiber Optik Ağlar 
Kaynak: www.milliyet.com.tr 


İste tüm bu sayılan nedenler, deniz altından geçen iletisim kablolarının ülkelerin güvenliğini ne denli önemli düzeyde etkilediğini ortaya koymakta ve bir kez daha denizleri sahiplenici faaliyetlerin ülkelere ne kadar büyük üstünlük getireceğini göstermektedir. Çünkü bir deniz alanına sahip olmak kadar güvenlik açısından önem arz eden alanlarda varlığını ortaya koyan uygulamalarda bulunmak da bir ülke için o denli önemlidir. Özellikle son dönemde Ortadoğu’da yasanan gelismeler, Doğu Akdeniz’in sadece ticaret yolu ve petrol sahaları olarak değil, önemli bir iletisim sahası olarak da ön plana çıktığını göstermektedir. Bu nedenle söz konusu alanı paylasan tüm ülkelerin geleceğe yönelik olarak güvenlik stratejilerini gözden geçirmeleri gerekmektedir. 

Sonuç 

Son dönemlerde değisen yeni dengelerin ısığı altında Doğu Akdeniz’de Türkiye, Kıbrıs ve Dsrail üçgenindeki güvenlik sorunları pek çok açıdan ele alınmaya açıktır. Söz konusu ülkeler için siyasi, ticari ve ekonomik anlamda her geçen gün daha da önemli hale gelen Doğu Akdeniz’deki tüm uygulamalar dikkate çekicidir. Bu çalısma kapsamında sadece yasadısı göç, enerji ve iletisim konularına yer verilmistir. 

Özellikle Akdeniz ve Avrupa bölgesinde kroniklesen yasadısı göç olgusu, ülkelerin sosyal, ekonomik ve siyasi güvenliğini tehdit eder nitelikte olduğundan genis çaplı ve bütünlesik bir yaklasım ile tüm komsu ülke ve bölgeleri içine alan çözümler üretilmelidir. Özellikle Ortadoğu’daki karmasık süreçten faydalanmak isteyen yasadısı göçmenler için Türkiye’nin önemli bir güzergâh olusu, yasadısı göçe kaynak olan ülkeler açısından büyük önem arz etekte ve bu konuda daha gelismis güvenlik tedbirlerin alınmasını da gerekli kılmaktadır. 

Küresel ve bölgesel gelismeler, Doğu Akdeniz’in gelecekte de jeostratejik öneminin daha da artacağını isaret etmektedir. Son dönemlerde bölgedeki gelismelere damgasını vuran enerji kesifleri, artan nüfus ve karasal kaynakların azalması gibi unsur, bundan sonraki süreçte de ülkeleri daha fazla karsı karsıya getirecek potansiyeldedir. Büyük krizlere neden olarak ülkeleri savasma noktasına getiren ve önemini hiçbir dönem yitirmeyen petrol ve doğalgaz kaynakları Türkiye, Kıbrıs ve Dsrail açısından da tehlikeli bir sorun alanını teskil etmeye devam edecektir. Çünkü GKRY ve Dsrail, özellikle Türkiye’yi kendi deniz alanlarından dıslarcasına bir takım faaliyetlerin içine girismekte ve bunları yasal zeminlere oturtma çabalarını da sürdürmektedirler. Türkiye ise daha çok reaktif ve barısçıl politikalar yürütmekte ve bölgedeki askeri ve siyasi varlığını korumaya da devam etmektedir. Ancak bu durum uzun vadede, Doğu Akdeniz’de tansiyonun yükselmesine ve bölgedeki enerji isbirliklerinin azalmasına neden olabilir. 

Diğer taraftan geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğine damgasını vuran haberlesme teknolojileri ve internet, küresellesmenin en önemli itici güçlerinden biri olmustur. Bu denli önemli bir teknolojide denizler altından kilometreler boyu dösenen fiber optik kabloların payının olması, denizlerin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu anlamda Doğu Akdeniz’deki deniz alanlarından geçen fiber optik kablolar, bir yandan bu deniz alanında hak sahibi ülkelere üstünlük sağlarken, diğer yandan da bu bölgede iletisimden faydalanan ülkelerin güvenlik riskini de arttırmaktadır. Özellikle son dönemlerde fiber optik kablolar aracılığıyla ülkelerin birbirlerini dinlemeleri ve casusluk gibi konuların gündeme gelmesi, bu alandaki güvenlik olgusunun bir kez daha değerlendirilmesi gereğini ortaya koymaktadır. 

Bugün Ortadoğu’daki karmasık sürecinin temel nedenini ekonomik faktörler olusturmakta ve bunların basında da ülkelerin enerji ve ulasım koridorlarına hâkim olma arzusu gelmektedir. Çünkü geleceği sekillendirmek, güvenlik tedbirlerini almayı basarabilen, dolayısıyla ekonomik, ticari ve siyasi üstünlüğünü sürdürebilen ülkelerin elinde olacaktır. 

Sonuç olarak tüm bu konularla ilintili olarak, denizlerde olup bitenden daha fazla haberdar olmak, deniz alanlarından daha fazla faydalanmanın yollarını arastırmak ve uygulamak, deniz alanlarımızın önemi konusunda kamuoyu olusturmak ve bu konuları ilgili otoritelerin gündeminde tutmak önemlidir. Gerek yasadısı göç, gerekse enerji ve iletisim konularında geleceğe yönelik doğru kararlar alabilmek için geçmisi çok iyi bilmek, bölgedeki gelismelerin yakından takipçisi olmak ve denizleri daha fazla sahiplenici faaliyetlerde bulunmak gereklidir. Unutulmamalıdır ki, denizlerde güvenlik konusunda zafiyet yasamanın ve bu alanlarda kayıplara uğramanın telafisi yoktur. Denizler de tüm alanlar gibi bizlere miras değil, gelecek nesillere devredilecek emanettir. 


DİPNOTLAR;

1 Bilgesam, 2012, s.9 
2 www.eesc.europa.eu 
3 www.eesc.europa.eu 
4 Keser, 2012, s.58 
5 Keser, 2012, s.74 
6 Gürdeniz, 2013, s.332-334 
7 Sünnetçioğlu, 2011, s.153 
8 Baseren, 2010, s. 11 
9 Sünnetçioğlu, 2011, s.155 
10 Sünnetçioğlu, 2011, s.161 
11 (http://m.vcstar.com). 
12 (http://www.eia.gov). 
13 Sünnetçioğlu, 2011, s.157 
14 Keser, 2012, s.61-62 
15 Gürdeniz, 2013, s.37 
16 http://milliyet.com.tr 
17 http://www.hurriyet.com.tr 
18 www.teknokulis.com 
19 www.yenisafak.com.tr 
20 www.mynet.com 
21 www.milliyet.com.tr 



KAYNAKÇA 

Bilgesam, Bilge Adamlar Kurulu Raporu, Yasadısı Göç ve Türkiye, Rapor No:42, İstanbul, 2012. 
Cem Gürdeniz, Hedefteki Donanma, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, 2013. 
http://milliyet.com.tr/enerjide-3-lu-kiskac/ekonomi/detay/1747656/default.htm, Erisim tarihi: 01.09.2014. 
http://www.eia.gov/countries/country-data.cfm?fips=IS, Erisim tarihi: 01.09.2014 
http://www.hurriyet.com.tr/planet/24487917.asp, Erisim tarihi: 01.09.2014. 
http://www.istanbulbarosu.org.tr/images/haberler/CELALDINCERSUNUM.pdf,  Erisim tarihi: 30.08.2014. 
http://www.milliyet.com.tr/kibris-tan-turkiye-ye-fiber/dunya/detay/1788334/default.htm, Erisim tarihi: 09.09.2014 
http://www.mynet.com/haber/dunya/kibristan-turkiyeye-fiber-sdinleme-hatti-852503-1, Erisim tarihi: 09.09.2014 
http://www.teknokulis.com/Haberler/Guncel/2013/11/07/akdenizdeki-fiber-hatlardan-turkiyeyi-dinlediler, Erisim tarihi: 01.09.2014. 
http://www.yenisafak.com.tr/dunya/turkiyeyi-de-dinlemisler-579441, Erisim tarihi: 01.09.2014. 
Mehmet Akif Sünnetçioğlu, “Doğu Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli ve Son Gelismeler”, Stratejik Arastırmalar, 9(16 ), Ocak 2011 151-175 
Sertaç H. Baseren, “Doğu Akdeniz’de Son Gelismeler Sunumu”, Stratejik Arastırmalar Merkezi, 13.01.2010. 
Ulvi Keser, “Doğu Akdenı·z’de Güvenlı·k ve Kıbrıs Adasının Stratejı·k Pozı·syonu”, Atılım Sosyal Bilimler Dergisi, 2012, CİLT 2 SAYI 1, 57-80. 
www.eesc.europa.eu/resources/docs/f_ces9237-2011_tcd_tr.doc, Avrupa-Akdeniz Bölgesinde Göç ve Dsbirliği Raporu, Erisim tarihi: 30.08.2014. 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder