19 Şubat 2017 Pazar

TÜRKİYE’NİN PETROL BAĞIMLILIĞININ TARİHSEL GELİŞİMİ VE EKONOMİK ETKİLERİ


TÜRKİYE’NİN PETROL BAĞIMLILIĞININ TARİHSEL GELİŞİMİ VE  EKONOMİK ETKİLERİ 



DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ 

Hasan Bülent KANTARCI*1 
*Doç.Dr.Hasan Bulent Kantarci, Kocaeli Universitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü,  41380 Umuttepe Campus / IZMIT-TURKEY e-mail: hbkantar@kocaeli.edu.tr 

Mehmet Emin YARDIMCI**2 
**Yrd.Doç.Dr. Mehmet Emin Yardımcı, Kocaeli Universitesi, Gölcük Meslek Yüksek Okulu, 41380  Gölcük / KOCAELI-TURKEY e-mail: emin.yardimci@kocaeli.edu.tr 



Özet 

Ülkeler açısından enerji sektörünün varlığı oldukça önem arz etmektedir. İmalat sanayisi Petrole bağlı ülkelerde Petrol ve doğal gaz fiyatlarının artması ileriki dönemlerde ülkenin dıs ticaretine ve üretimine olumsuz etkiler meydana getirmektedir. Türkiye’nin enerji bağımlılığı olarak oranı %50’nin üzerinde olmaktadır. Türkiye’de de enerji ithalatı cari açık için önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Enerji ihtiyacının da büyük kısmı petrol ürünlerine bağlı olarak gerçeklesmektedir. Üretimden tüketime kadar pek çok sektörde petrol 
ve petrol ürünleri kullanılmaktadır ve ülke enerji ihtiyacının büyük bir kısmı da petrolden karsılanmaktadır. Bu çalısmada, Türkiye’de petrol ihtiyacının tarihsel süreç açısından gelisimi ele alınarak petrol bağımlılığının Türkiye’deki ekonomik etkilerinin neler olduğu ele alınmaktadır. 

Anahtar Kelimeler: Petrol bağımlılığı, petrol ve cari açık, petrol ve bütçe açığı, Türkiye ve petrol, Türkiye’nin petrol bağımlılığı. 

I. Giriş;

Enerji kaynaklarını geleneksel enerji kaynakları ve yenilenebilir enerji kaynakları diye iki sınıfta toplayabiliriz. Geleneksel enerji kaynakları da katı yakıtlar (odun, kömür vs.), sıvı yakıtlar (petrol ürünleri) ve gaz yakıtlar (dogal gaz, vs.) diye üç kısımda ele alınabilir. Yenilenebilir enerji kaynakları kapsamında da günes enerjisi, rüzgar enerjisi, jeotermal enerji, biyoenerji, çevre enerjisi, hidroelektrik enerji, dalga ve gel-git enerjisi, hidrojen enerjisi ve nükleer enerji olarak ele alınmaktadır3. Türkiye’de petrol ve doğaz gibi enerji kaynakları ülke 
ekonomisinde kullanmak için yeterli düzeyde değildir ve büyük çoğunluğunu dısarıdan ithal etmek zorunda kalmaktadır. Bu durumda ülke ekonomisi için olumsuzluklara yol açmaktadır. 

Türkiye’de de enerji ithalatı cari açık için önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin enerji tüketimi 2000 yılında 76.3 milyon ton iken 2009 yılında 204.8 milyon tona yükselmistir. Bu miktarın % 30.5’i kömür ve linyit, % 29.8’i petrol ve %29.6’sı ise doğal gazdan meydana gelmektedir. Yenilenebilir ve atık enerji oranı ise %10.2 oranında olmaktadır. 

Türkiye’nin enerji bağımlılığı olarak oran %50’nin üzerinde olmaktadır. Dünyadaki diğer bağımlı ülkelere baktığımızda Güney Kore, Japonya ve EU-27 ülkeleri gelmektedir. Enerji fazlası olup yüksek ihracat yapan ülkeler ise sırasıyla Suudi Arabistan, Avustralya, Rusya, Endonezya, Kanada ve Meksika sayılmaktadır. Elektrikte dünya toplamı 20.1 milyon olan GWh’nın 4.2 milyon GWh’sı Amerika tarafından üretilmektedir, 27 EU ülkesinde 3.3 milyon GWh, Çinde 3.7 milyon GWh, Japonya ve Rusya her ikiside 1 milyon GWh ve 
Türkiye’de ise 194.8 GWh olarak üretilmektedir. Dünyada toplam elektrik üretiminin %40’ı kömür ve linyit ile üretilmektedir. Doğal gaz ile %20, hidroelektrik ve yenilenebilir atık enerji ile de %20 elektrik üretimi elde edilmektedir. Türkiye’de ise toplam elektrik üretiminin % 49 kadarı doğal gaz ile, %29’u kömür ve linyitten, %21 civarında da hidroelektrik ve yenilenebilir atık enerji den elektrik elde edilmektedir4. 

Türkiye’nin petrol bağımlılığının tarihsel gelisimini de Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet dönemi olarak ele alınabiliriz. 

II. Osmanlı Dönemi: Batılıların Petrol Mücadelesi Dngiliz, Alman, Fransız ve Ruslar Osmanlı topraklarında söz sahibi olabilmek için iktisadi sahada birbirleri ile kıyasıya bir mücadele içerisinde idiler. Petrol kaynaklarının olduğu yerler Osmanlı toprakları içerisinde idi. Petrol kaynaklarında söz sahibi olmak için 

Bağdat demiryolu, Adana-Mersin demiryolunun yapımı konusunda petrol konusunda söz sahibi olmak için Irak ve Suriye konusunda bazı imtiyazlar almak istiyorlardı. Çünkü bu bölgeler büyük petrol rezervlerine sahipti5. 

Osmanlı Döneminde ilk petrol sondajı, İskenderun Çingan' de 1890 yılında petrol ve gaz belirtilerine rastlanan sığ kuyularda gerçeklestirilmistir. 1898 yılında, Trakya' da Ganos dolaylarında delinen sığ kuyularda petrol ve gaz belirtilerine rastlanmıstır6. İskenderun ilçesinin, Çingan köyünde Ahmet Necati Efendi tarafından bulunan petrol gazının isletme hakkı Osmanlı Anonim Sirketine devredilmistir.7 Bu çalısmalarda umut edilen petrol ve gaz rezervlerine ulasılamamıstır. 

Osmanlı Devleti, Musul Vilayetini Yavuz Sultan Selim döneminde fethetmisti. İran sınırında bulunan Musul sadece askerî açıdan stratejik öneme sahip değildi, aynı zamanda enerji kaynaklarının zenginliği ile de Osmanlı Devleti’nin en önemli bölgelerinden biri olma özelliğini üstlenmisti. Enerji zenginliklerinin en önemlileri petrol ve kömür rezervleridir. Osmanlı Devleti yönetiminde bu madenleri arama ve isletme imtiyazı Hazîne-i Hâssa’ya verilmisti.8 

Bölgenin ve tüm Ortadoğu’nun değerini bilen Sultan İkinci Abdülhamid Han, Hazîne-i Hâssa Nezâreti’ne alınan madenler üzerinde incelemeler yapmak ve verimlilik derecelerini saptamak amacı ile Avrupa’dan madencilik alanında ihtisas yapmıs uzmanların bölgeye getirilmesini sağlamıstır. Bu vazife için Fransız maden mühendisi Emile Jakraz uygun görülmüstür. Jakraz, Hazîne-i Hâssa Nezâreti’nde basmühendis olarak 1895 tarihinde göreve baslamıs ve ilk olarak Bağdat bölgesine intikal etmistir. Bağdat bölgesinden Musul’a geçerek 
bu iki bölge civarında bulunan petrol madenleri üzerinde incelemeler gerçeklestirmis, Raporlarını ve haritalarını Osmanlı idaresine sunmustur. Jakraz’ın raporlarında bölgedeki petrol kaynaklarının ıslahı için neler yapılabileceği, ıslah çalısmaları için ne kadar maddi kaynak sağlanacağı, petrolden elde edilebilecek kazancı ve olumsuz etkileri belirtmistir9. 

Almanya’da 19 Mart 1890’da Bismarck görevinden ayrılmıstır. II. Wilhelm, basbakanlık görevine General Von Caprivi’yi atamıstır. Almanya, Bismarck döneminde uygulanan “denge ve bölge siyaseti” anlayısından “Weltpolitik” olarak adlandırılan yeni bir siyasete yönelmistir. Osmanlı Dmparatorluğu ile iliskilerin iyilestirilmesi, Gelisen Alman sanayisine katkı sağlayacak hammaddelerin temini sorunu giderilecektir. Petrol, bakır, kursun ve krom gibi zengin enerji kaynaklarına sahip Osmanlı aynı zamanda Alman ekonomisi için 
yeni bir pazar niteliğine sahiptir. Berlin – Bağdat demiryolu hattı ile Basra Körfezi’ne kadar transit ticaret alanı gelistirilecekti. Almanların, kendi ekonomik olanakları ile bu demiryolu hattını insa etme imkanı bulunmamakta idi. Çokuluslu Bağdat Demiryolu Sirketi kuruldu. Hint deniz yolunun ve Ortadoğu petrol sahalarına, Almanların yakın olmasını istemeyen İngilizler bu sirkete muhaliftir. Bağdat Demiryolu Sirketine; Osmanlı, Avusturya, İtalya, İsviçre Devletleri %20, Alman Grubu %40, Anadolu Demiryolu Sirketi %10 ve Fransız Osmanlı Bankası %30 oranında katılmıslardır.10 

Kerkük'ün Bakü'den on kat fazla petrol rezervlerine sahip olduğu yapılan arastırmalar sonucunda tespit edilmisti. Almanya petrol arama faaliyetlerini arttırmıstı. 1901’de Alman mühendisler Groskopf ve Bergingen'in Osmanlı idaresine sunduğu raporda, Dskenderun Haleb, Birecik, Urfa, Siverek ve Diyarbakır bölgesinde verimli petrol kaynaklarının bulunmadığı belirtilmistir. Kerkük'ün 15 kilometre kuzeyinde verimli kaynaklar olduğu, ilkel biçimlerde çıkarılan ve temizlenen petrolün kalitesinin Bakü petrollerinden asağı kalmadığı 
belirtilmis, yapılacak demiryolu ile bu kaynaklardan etkin bir biçimde yararlanılması gerektiği vurgulanmıstır. Deutsche Bank bölgede petrol arama ve çıkarma imtiyazını elde etti. Alman Büyükelçisi, 2 Ağustos 1904 de Basbakan Bülov'a yazdığı raporuna "Anadolu Demiryolları Kumpanyası adına Kurt J Çander'le Osmanlı Sultanı adına Ohannes Sakızyan'm imzaladıkları 
anlasmanın metnini eklemisti. Almanlar petrol bölgesinde diplomatik temsilciliklerini olusturdular. Demiryolu projesini gerçeklestirmek için Almanya ile ticari iliskileri bile olmayan ve Alman vatandaslarının bulunmadığı Musul'da 1904 yılında konsolosluk açtılar.11 

Osmanlıların Almanlarla petrol anlasmaları, İngilizleri endiselendirmistir. Dran’da 1901 yılında petrol imtiyazını elde eden William Knox D'Arcy, İstanbul Dngiliz 
Büyükelçisi'nin desteği ile Osmanlı devleti ile görüsmeye basladı. 1907 yılında baslayan görüsmelerin sonucunda, Shell ve Royal-Dutch sirketi de "Türk Petrol Sirketi" adında bir İngiliz sirketi kurdu. Sermayesi 80.000 sterlin olan sirket Osmanlı vilayetlerinde petrol imtiyazları sağlayarak arastırmalar yapacaktır. 1908'de Mesrutiyet sonrasında Mezopotamya'daki petrol bölgelerinin II. Abdulhamid'in özel mal varlığından çıkarılıp, Maliye Nezareti'ne bağlanmasıyla D'Arcy ile yapılan temaslar sonuçsuz kalacaktır Bu arada Shell ve Royal-Dutch grubu girisimlerinden geri adım atmayacak ve bir alt kurulusu olan Anglo-Sakson Petrol Sirketi aracılığıyla müzakereleri devam ettirecektir. 

Amerikalıların, Amiral Chester vasıtasıyla Orta-Doğu'da imtiyaz elde etme gayretleri, İngilizleri, Berlin-Bağdat Demiryolu'nun yapımında Almanlarla isbirliğine zorlamıstır. Bunun sonucunda İngiltere, Türk Hükümetiyle 1910 yılında bir anlasma yaparak sermayesi tamamen İngiliz olan "Türk Milli Bankası"nı kurdu. Bu banka petrol arastırmalarını finanse edeceği 
gibi, aynı zamanda İngiliz ve Alman çıkarlarını koruyacaktı. 

1912 yılında, Dngiliz bankacı Ernest Cassel, Türk Petrol Sirketi, sermayesini 80.000'den 160.000 sterlin'e yükseltmistir. Sermayenin %50'sine D'Arcy grubu, Deutsche Bank ve Anglo-Sakson Sirketi de %25'er hissesine sahip oluyordu. Gülbankyan ise, yaptığı arabulurcuktan ötürü D'Arcy grubundan %2.5 ve Anglo-Sakson Sirketi'nden %2.5 olmak üzere toplam %5’lik hisseye sahibi oluyordu Londra'da bu antlasmanın imzalanmasından bes gün sonra Alman ve ingiliz büyükelçileri Osmanlı devletine basvurarak, Türk Petrol Sirketi'ne Musul ve Bağdat'da petrol imtiyazı verilmesini talep ettiler. 

Sadrazam Said Halim Pasa'nın 28 Haziran 1914'de verdiği yazılı cevapta, Maliye Bakanlığı'nın Musul ve Bağdat vilayetlerinde bulunacak petrolü bir mukavele ile Türk Petrol Sirketi'ne devrini vurgulamıstır. 1. Dünya Savası'nın patlak vermesi, Türk Petrol Sirketi'nin, verilen imtiyazı yürütmesini sürüncemede bırakacaktır. 1. Dünya Savası'nın 1914 tarihinde baslamasından "Mondros Mütarekesi"ne kadar uzanan süreçte Musul ve Bağdat bölgelerinde Petrol arastırmaları yapılamadı.12 

18 Ocak 1919 tarihinde toplanan Paris Barıs Konferansı’nda Dngilizlerin Fransızlarla yaptıkları müzakerelerden, İngiltere’nin Musul’u isgal ettikten sonra bu bölgeyi Fransızlara bırakmaktan büyük bir hayıflanma içinde oldukları görülmektedir. Bu konferansta Fransa; Suriye, Sam, Halep ve İskenderun’un mandaterliğini almak sartı ile Musul’u İngilizlere vermeyi kabul etmistir. Ayrıca 18 Nisan 1919 tarihinde İngiltere’nin Petrol İsleri Baskanı Water Long ile Fransız Petrol Ürünleri Genel Komiseri Henry Berenger arasında bir anlasma imzalanmıstır. Bu anlasma ile İngiltere, petrol gelirlerinin %70’i ile Mezopotamya’nın mandaterliğini alırken, Fransa’nın ise petrol gelirlerinin %20’sini alması kararlastırılmıs ve %10’luk petrol geliri ise yerel yönetimlere bırakılmıstır. Fransa’nın yapılan paylasımdan pismanlık duymustur. San Remo Konferansı’nda Fransa Musul petrollerinin %50’sini istemistir. 25 Nisan 1929 tarihinde imzalanan San Remo Anlasması ile Fransa’nın petrol üretiminin %25’ini alması ve hisse senetlerinin de %25’ine sahip olması; diğer taraftan 
İngiltere’nin ise hisselerin %75’inin Dngiliz idaresinde kalması kanunlastırılmıstır.13 

III. Cumhuriyet Dönemi: Milli Petrol Arastırmaları ;

Lozan Konferansı ile 1922 yılının Kasım ay’ında İngilizler ile görüsen İsmet Pasa’nın Türkiye’nin fakir bir ülke olduğunu ve Musul petrollerinden pay istediğini ifade etmistir. İngilizler, tatmin edici bir antlasma imzalandığı takdirde İngiltere’nin Türkiye’ye her türlü ekonomik yardımı yapacağı, fakat barıs antlasmasının hazırlanmasında petrol veya malî yardımın pazarlık konusu yapılmaması gerektiğini belirtti. Bu tarihten itibaren de Türkiye’nin Musul üzerinde hak iddiasından vazgeçmesi sartıyla Musul petrol kaynaklarından veya 
gelirlerinden hisse verilmesi olanakların arastırmak için Türk delegasyonu ile İngiliz petrol uzmanları arasında görüsmelere baslandı.14 Ankara Antlasması ile 1926’da Irak petrolleri İngilizlerin kurduğu yönetime devredildi. 25 yıl süresince Musul Petrol gelirlerinin %10’luk kısmı Türkiye’ye verildi.15 Türkiye’ye bu dönemde ödenmesi gereken miktar 5.500.000 sterlindir; bunun 3.500.000 sterlini 1954 yılına kadar çesitli aralıklarla tahsil edildi. Geri kalan kısmın görüsmeleri devam ederken, Irak’ta 1958 darbesi görüsmelerin kesilmesine neden oldu. Tahsil edilemeyen bu alacak 1986 yılına kadar bütçede ayrı bir madde olarak gösterildi. O tarihten itibaren diplomatik gerekçelerle bütçeden çıkarılmasına rağmen Türkiye’nin Irak’tan petrol alacağı konusunda günümüzde de tartısmalar devam etmektedir16 . 

1935 yılı Haziran ayında 2804 numaralı kanunla, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kurulmustur. 1937’den sonra Mardin Vilayeti dahilinde petrol aramalarına devam edilirken aynı zamanda Adana Trakya ve Van bölgelerinde de petrol arastırmaları yapılmıstır. Raman dağı ve Trakya bölgesinde jeolojik etüdler yapılmıstır17 . 1947’de Batman’da Raman dağı ve 19 kilometre kuzeyinde bulunan Garzan’da iktisadi kıymeti olan petrol rezervlerine ulasılmıstır. Diğer bölgelerde yapılan çalısmalardan sonuç alınamamıstır18 . 


1957 yılında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) kurulmustur. TPAO, Türkiye’de devlet adına, sondaj, üretim, rafineri ve pazarlama faaliyetlerini yürütmek gibi görevleri üstlenmistir. 1957 yılında çıkarılan 6987 sayılı Kanun ile yabancıların lehine petrol arama ve çıkarma sektöründe yatırım olanakları kolaylastırılmıstır. Mobil, BP, Shell gibi uluslararası sirketlerin bulunduğu 58 sirket yasadan yararlanarak ülkemizde yatırım yapmıstır. Bu süreçte 898 kuyu açılmıs, bunların içinde arama amaçlı kuyu sayısı 373 olup, toplam 
arama faaliyetlerinin % 62’sini TPAO, % 38’ini özel sektör gerçeklestirmistir. 1970’li yıllarda yasanan petrol krizi ile birlikte petrol fiyatları sabitlenmistir. Bu durum enerji firmalarının yatırımlarının azalmasına ve arama faaliyetlerinde TPAO payının % 80’e çıkmasına neden olmustur. 1970 yılında Dskenderun Körfezinde denizde ilk petrol araması yapılmıstır., 1970 yılında ilk doğalgaz üretim istasyonu Hamitabat faaliyete geçirilmistir. 1971 yılında Adıyaman’da petrolün bulunusu ve Adıyaman-Sarıl Petrol Boru Hattının açılısı gibi gelismeler yasanmıstır. 1986 yılında Kırıkkale Rafinerisi hizmete girmis ve 1988 yılında Trakya bölgesinde yeni doğalgaz yatakları kesfedilmistir. Adıyaman’ın Kahta ilçesinde Karakus bölgesinde verimli petrol alanlarına ulasılmıstır. Bu dönemdeki çalısmalar Türkiye’nin enerji konusundaki problemlerini ortadan kaldırmaya çare olmamıstır19 . Günümüzde, Karadeniz bölgesinde arama faaliyetlerini arttıran TPAO, Tiway Turkey Ltd., Petrol Ofisi A.S., Foinavon Energy Inc., NVT Perenco, Amity Oil, Shell Upstream Turkey BV gibi sirketlerle beraber yürüttüğü ortaklık anlasmaları ile kara ve deniz alanlarında arama çalısmalarını sürdürmektedir. TPAO’nun yurt içindeki faaliyetleri, Güney Doğu Anadolu, Trakya kara alanları ile özellikle son dönemde beklentilerin büyük olduğu Akdeniz’de yoğunlasmıs bulunmaktadır20 . 

IV. Türkiye’nin Petrol Bağımlılığının Ekonomik Etkileri; 

Türkiye’nin petrol rezervleri sınırlı olduğundan rezerv miktarının düsmesi ile birlikte petrolde dısa bağımlılık giderek artmıstır. Petrol bağımlığı yükselen petrol fiyatlarının da etkisi ile Türkiye’nin ithalatına %4 ile %10 arasında bir paya sahip olmustur21 . Petrol ithalatının toplam ithalattaki oranının %10 a ulastığı yıllar, kriz yıllarının da habercisi olabilmektedir. 

Türkiye’nin ithalatının içindeki ham petrol payı son yıllarda %6 civarında seyretmektedir. Bu durumun değismesi de iki sekilde olabilir. Birincisi ülkenin petrole bağımlılığımızın azalması ile olabilir. Dkincisi de ithalatın daha katma değerli ürünlere kaydırılması ile gerçeklestirilebilir. Türkiye’nin ithalat kalemlerinin önemli bir kısmının fiyatının petrol fiyatları ile birlikte hareket etmesi petrol fiyatlarındaki yükselisin de küresel bir büyümenin göstergesi olmasından dolayıdır22 . 

Literatürlerde yapılan arastırmalar petrol fiyatlarında meydana gelecek sokların ekonomik durgunlukla oldukça yakından ilgili olduğunu göstermektedir. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), OECD ve IMF tarafından ortak yapılan çalısmada, petrol fiyat artıslarında görülen yükselisle OECD ülkelerinin GSYDH arasındaki iliski açıklanmaya çalısılmıstır. Bu arastırmada petrol fiyatlarının 25$’dan 35$’a yükselerek meydana getirdiği 10$’lık artısın, müteakip iki yılda OECD ülkelerinin GSYDH da % 0,4 düzeyinde bir azalmaya yol açmaktadır. Yine, bu durumun enflasyonda meydana getirdiği artısın % 0,5 düzeyinde olduğu ve issizliğinde bu gelismelerle doğru orantılı olarak arttığı tespit edilmistir23 . 

Petrol fiyatlarındaki artıslar, sadece üretim girdileri maliyetlerinin artması manasına gelmemekte, petrol ihraç eden ülkeler tarafından petrol tüketicileri üzerine salınan bir çesit vergi etkisi de olusturmaktadır. Ayrıca, servet, tüketim, üretim, belirsizlik ve para otoritelerinin uyguladıkları politikalar üzerinde de etkilerde bulunarak ulusal ve küresel ekonomiyi etki altında kalmaktadır24 . 

V. Sonuç 

Ekonomik büyümenin olusturduğu enerji talebi ile petrole bağımlılık daha da artmaktadır. Petrol üreten ülkelerde meydana gelen siyasi gelismelerde petrol fiyatlarında değisikliklere yol açmaktadır. Bu durumda küresel ekonomik etkilere kadar varan olumsuz değisiklere yol açabilmektedir. Bu durumdan Türkiye’de büyük ölçüde etkilenmektedir. 

Türkiye’nin petrole bağımlılığının neticesi olarak petrol fiyatlarındaki değisikliklerin Türkiye ekonomisine çesitli etkileri olmaktadır. Bu etkiler su sekilde açıklanabilir: 

-Petrol fiyat artıslarının sonucunda, temel bir üretim girdisi olarak petrolün maliyetinin artması ve dolayısıyla da petrol kullanımının azalmasına ve bunun sonucunda da üretimin azalmasına neden olmaktadır. 

-Petrol fiyatlarının artması, dıs ticaret hadlerine etki ederek cari açığın artmasına ve dolayısıyla bütçe açığına yol açmaktadır. Bu durumda ülkedeki alım gücünün ve refah seviyesinin azalmasına yol açmaktadır. 

-Petrol fiyatlarındaki yükselisler, para talebini de arttırmaktadır. Para talebinin artmasına karsılık para otoritelerinin yeterli likiditeyi sunamamaları, faiz oranlarının yükselmesine ve bunun sonucunda da ekonomik büyümenin olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır. 

-Petrol fiyatlarının artması, enflasyonun artmasına neden olmaktadır. Önemli bir maliyet unsuru olarak petrol fiyatlarında meydana gelen yükselisler, bir yandan fiyatlar genel seviyesinin yükselmesine neden olurken, diğer yandan da petrol dısı talebin ve yatırımların daralmasına, vergi gelirlerinin düserek kamu açıklarının doğmasına ve faiz oranlarının artmasına neden olmaktadır. 

-Petrol fiyatlarında meydana gelecek fiyat artısları, üretim yapısı üzerinde değisimler meydana getirmektedir. Petrol fiyatlarının uzun süre yüksek seviyelerde durması petrole dayalı üretim yöntemleri kullanan diğer sektörleri de olumsuz etkileyerek önemli bir maliyet unsuru olarak fiyatlar genel seviyesinin yükselmesine ve enflasyonun artmasına yol açmaktadır. 

-Firmaların petrole bağımlılığı azaltmaya çalısmaları sonucu daha farklı üretim yöntemleri arayıslarına girmesine sebep olabilmektedir. Bu da ekonomide sermaye ve emeğin arasında uzun dönemde istihdamın azalması sonucunu ortaya çıkarabilmektedir. Petrol fiyatlarındaki artısın istihdam üzerindeki bir baska etkisi de ücretler yoluyla gerçeklesmektedir. Enflasyon artısı sonucunda maliyet artısı ve talep daralması sonucunda reel ücretlerde azalısa karsı gösterilen direnç, nominal ücretlerin arttırılmasına ve dolayısıyla da issizliğin artmasına yol açmaktadır. 

Görüldüğü gibi petrol bağımlılığı ekonomik dengeler üzerinde pek çok olumsuzlukların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Türkiye’nin petrol bağımlılığını azaltmaya çalısması ve alternatif arayıslara yönelmesi gereklidir. Alternatif enerji kaynaklarının ülke içerisinde kullanılmaya baslaması petrole olan bağımlılığı azaltacak ve ülkedeki makro ekonomik etkilerin de daha istikrarlı olmasına yol açacaktır. Türkiye alternatif enerji kaynakları bakımından da oldukça zengin bir konuma sahip olduğu söylenebilir. Alternatif enerji kaynakları ise yenilenebilir enerji kaynakları olarak sayılan, günes enerjisi, rüzgar enerjisi, jeotermal enerji, biyoenerji, çevre enerjisi, hidroelektrik enerji, dalga ve gel-git enerjisi, hidrojen enerjisi ve nükleer enerji olmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının gelistirilmesi için ilgili konularda arastırma ve yatırımlar yapmak için özel sektöre vergi tesvikleri ve kredi tesvikleri uygulanabilir. 

DİPNOTLAR;

1 Doç.Dr.Hasan Bulent Kantarci, Kocaeli Universitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü, 
41380 Umuttepe Campus / IZMIT-TURKEY e-mail: hbkantar@kocaeli.edu.tr 
2 Yrd.Doç.Dr. Mehmet Emin Yardımcı, Kocaeli Universitesi, Gölcük Meslek Yüksek Okulu, 41380 Gölcük 
/ KOCAELI-TURKEY e-mail: emin.yardimci@kocaeli.edu.tr 
3 T.H Karakoç., N Karakoç., B Erbay., H Aras., Enerji Analizi, A.Ü. Yayını No: 2846., 2011, s.3-14 
4 N.H Sohtaoğlu., D Diz., F.Erbas’’Enerji Kaynaklarının Arz ve Talebine Yönelik Küresel Eğilimlerin Tarihsel 
Süreçte Karsılastırılmalı Analizi’’, Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Türkiye 10. Enerji Kongresi., 2012. 
5 Raif Karadağ, Petrol Fırtınası, Truva Yayınları no: 225, s.72-73. 
6 Mustafa Bozdemir, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Endüstriyel Mirasımız, Dstanbul Ticaret Odası Yayınları, 2011, s.333 
7 “Askeriye müteahhitlerinden Ahmed Necati Efendi'nin İskenderun yakınlarında kesfettiği petrol gazının 
çıkarılmasına ve kullanılacak malzemenin gümrük resminden muafiyetine ruhsat verilmesi”. BOA, Meclis-i 
Vükela Tezkiresi, (30 Mart 1889), “ İskenderun civarında bulunan petrol gazının Askeriye müteahhitlerinden 
Ahmet Necati Efendi’ye İhalesi” BOA, Dradeler Meclis-i Mahsus (14 Haziran 1889) “İskenderun kazasındaki 
Petrol gazı madeninin isletilmesi için teskil olunacak Osmanlı Anonim Sirketi mukavelenamesinin uygun 
görüldüğü.” BOA, Meclis-i Vükela Tezkiresi (30 Mayıs 1890) 
8 “Musul'da Padisah'a ait arazide çok miktarda petrol gazı bulunduğundan Musul vilâyeti dahilinde gerek 
padisahın emlâki üzerinde gerekse diğer yerlerde petrol gazı madeni aranması imtiyazının Hazîne-i Hâssa 
Nezâreti'ne verilmesine irâde buyuruldugu hususunda” Yıldız Sarayı Bas kitâbet Dâiresi'nin tezkiresi. BOA, Drade Dahiliye (6 Subat 1889) 
9 Ömer Faruk Yılmaz, Tarihin Satır Aralarından 2, Çamlıca Basım Yayın, 2012, s. 124-125 
10 Erdem Karaca. “Osmanlı Devleti’nde Birinci Dünya Savası öncesi simendiferler (demiryolları) meselesi (1913 
-1914)”, Osmanlı Tarihi Arastırma ve Uygulama Merkezi Dergisi,2010, s. 90. 
11 Dlber Ortaylı. “İkinci Abdülhamit Döneminde Osmanlı Dmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu”, Ankara 
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, No:479, 1981, s. 93. 
12 Ayhan Aydın. Musul Meselesi 1900-1926, Turan Yayıncılık, 1995, s. 16-18 
13 Esra Değerli Sarıkoyuncu, “Lozan Barıs Konferansı’nda Musul”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler 
Enstitüsü Dergisi, Cilt 10 Sayı 18, Aralık 2007.s. 129 
14 İsmet Binark, Musul “Kerkük ile Dlgili Arsiv Belgeleri (1525 – 1919)”, TC. Basbakanlık Devlet Arsivleri 
Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arsivi Daire Baskanlığı Yayınları, No: 11, 1993. s.64. 
15Dsmet Binark, Madde 14: Her iki ülke arasında ortak çıkarlar sahasını genisletmek maksadıyla, Irak Hükümeti 
bu antlasmanın yürürlüğe konulması gününden itibaren 25 sene müddetle, 14 Mart 1925 tarihli imtiyaz 
Mukavelenamesi’nin 30.maddesi mucibince “Turkısh Petroleum Kumpanyası”ndan, petrol ihraç edebilecek olan 
sirketlerden veya sahıslardan, teskil edilecek olan muavin sirketlerden sağlanan gelirlerin %10’unu Türkiye 
Hükümeti’ne ödeyecektir, a.g.e, s.71. 
16 Uğur Sipahioğlu, “Musul Meselesi”, TDV Dslam Ansiklopedisi, 2006, c. 31, s. 368 
17 Kemal Lokman, “ Memleketimizde Petrol Arastırmaları”, Türkiye Jeoloji Bülteni, Sayı: 06/2 , 1958 s. 8. 
18 Kemal Lokman, a.g.e, s. 11. 
19 U. S. Akalın, Suat Tüfekçi, Türkiye’nin Petrol Politikaları ve Enerji Özellestirmelerine Bir Bakıs”, İktisat 
Politikaları Arastırması Dergisi, v.1, 2014, s.58-59. 
20 TPAO, Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Mayıs 2014, 
http://www.tpao.gov.tr/tp5/docs/rapor/2013YILI-HAM-PETROL-VE-DOGAL-GAZ-SEKTOR-RAPORU.pdf 
21 Türkiye Dstatistik Kurumu, Dıs Ticaret Dstatistikleri. Haziran 2011, 
http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tb_id=12&ust_id=4 
22 Barıs Sanlı, “Türkiye’de Enerjide Dısa Bağimlilik ve Risk Dncelemesi“, Enerji Piyasası Bülteni, Mayıs 2011. 
www.barissanli.com/calismalar/2011/bsanli-arzrisk.pdf 
23 International Energy Agency “Analysis of the Impact of High Oil Prices on the Global Economy”, 2004 May, p.2. 
24 Altay Erdinç, ’’ Petrol Fiyatlarından Kaynaklanan Riskin Tahmin Edilmesi: Monte Carlo Simulasyonu 
Yöntemiyle Rmd Yaklasımı’’. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası , 2009; 59(2):61-84 



Ek 1: BOA 14 Haziran 1889 Tarihli Dosya No: 105, Gömlek No: 4493, Drade Dahiliye. 


KAYNAKÇA;


Akalın U. S., Tüfekçi Suat, Türkiye’nin Petrol Politikaları ve Enerji Özellestirmelerine Bir Bakıs”, İktisat Politikaları Arastırması Dergisi, v.1, 2014, s.51-66. 
Altay Erdinç, “ Petrol Fiyatlarından Kaynaklanan Riskin Tahmin Edilmesi: Monte Carlo Simulasyonu Yöntemiyle Rmd Yaklasımı’’. İstanbul Üniversitesi Dktisat Fakültesi 
Mecmuası, 2009; 59(2), s. 61-84. 
Aydın Ayhan. Musul Meselesi 1900-1926, Turan Yayıncılık, 1995. s. 170. 
Basbakanlık Osmanlı Arsivi, 14 Haziran 1889, Dosya No: 42, Gömlek No:2 Dradeler, Meclis-i Mahsus. 
Basbakanlık Osmanlı Arsivi, 30 Mayıs 1890 Tarihli, Dosya No: 54, Gömlek No:16, Meclis-i Vükela Mazbataları. 
Basbakanlık Osmanlı Arsivi, 6 Subat 1889 Tarihli Dosya No: 105, Gömlek No: 4493, İrade Dahiliye. Bkz. Ek 1. 
Binark İsmet, Musul “Kerkük ile İlgili Arsiv Belgeleri (1525 – 1919)”, TC. Basbakanlık Devlet Arsivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arsivi Daire Baskanlığı Yayınları, 
No: 11, 1993. s.465 
Bozdemir Mustafa, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Endüstriyel Mirasımız, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, 2011, s.505. 
http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tb_id=12&ust_id=4 
International Energy Agency “Analysis of the Impact of High Oil Prices on the Global Economy”, , 2004 May, p.2. 
Karaca Erdem. “Osmanlı Devleti’nde Birinci Dünya Savası öncesi simendiferler (demiryolları) meselesi (1913 -1914)”, Osmanlı Tarihi Arastırma ve Uygulama Merkezi Dergisi: OTAM, 2010, s.90-104. 
Karadağ Raif, Petrol Fırtınası, Truva Yayınları no: 225, s.72-73. 
Karakoç T.H., Karakoç N., Erbay B., Aras H., Enerji Analizi, A.Ü. Yayını No: 2846., 2011, s.3-14 
Lokman Kemal, “ Memleketimizde Petrol Arastırmaları”, Türkiye Jeoloji Bülteni, Sayı: 06/2, 1958, s.90-114. 
Ortaylı İlber. “İkinci Abdülhamit Döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, No:479, 1981, s.164 
Sarıkoyuncu Esra Değerli, “Lozan Barıs Konferansı’nda Musul”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 10 Sayı 18, 2007, s.127-140 
Sipahioğlu Uğur, “Musul Meselesi”, TDV Dslam Ansiklopedisi, 2006, cilt. 31, 2006, s.367-368 
Sohtaoğlu N.H., Diz D., Erbas F., ’’Enerji Kaynaklarının Arz ve Talebine Yönelik 
Küresel Eğilimlerin Tarihsel Süreçte Karsılastırılmalı Analizi’’, Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Türkiye 10. Enerji Kongresi., 2012. 
Sanlı Barıs, “Türkiye’de Enerjide Dısa Bağımlılık ve Risk Dncelemesi“, Enerji Piyasası Bülteni, Mayıs 2011. www.barissanli.com/calismalar/2011/bsanli-arzrisk.pdf 
Türkiye İstatistik Kurumu, Dıs Ticaret Dstatistikleri. Haziran 2011, 
Yılmaz Ömer Faruk, Tarihin Satır Aralarından 2, Çamlıca Basım Yayın, 2012, s.264. 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder