İNGİLİZ OKULU PERSPEKTİFİNDEN ULUSLARARASI TOPLUM VE ENERJİ GÜVENLİĞİ: BÖLÜM 1
ENERJİ ZENGİNİ DEVLETLERİN GEÇMİŞTEKİ VE GELECEĞE YÖNELİK MUHTEMEL DIŞ POLİTİKALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Onur Ağkaya*
*İngiliz Okulu ve Uluslararası Toplum Kavramı İngiliz Okulu’nun Ortaya Çıkısı ve Kurucu Düşünürleri
Özet
Bu çalısmada, Uluslararası İliskiler disiplininde, bir büyük kuram potansiyeline sahip İngiliz Okulu perspektifinden, enerji zengini devletlerin dıs politikaları değerlendirilmektedir.
Giderek önem kazanan “ Enerji ” ve “ Enerji Güvenliği ” konuları –ajandasını zenginlestirmekle birlikte– disiplin içindeki çalısmaları, kuramdan ve felsefeden uzaklastırma tehlikesini de tasımaktadır. Buradan hareketle; realizm, rasyonal izm ve revolüsyonizm geleneklerinin üçüne de basvurma imkânı veren İngiliz Okulu’nun kavramsallastırması olan “uluslararası toplum”da, Rusya’nın, İran’ın ve bazı Afrika ve Asya devletlerinin dıs politikaları ve ayrıca, bu devletlerin, enerji ve enerji güvenliğine yönelik normlara yaklasımları anlamlandırılmaya
çalısılmaktadır. Buna göre, uluslararası toplum, Avrupalı devletlerin dünyanın geri kalanına, önce ticari ve askerî üstünlükleriyle yayılmasıyla, beraberinde, Batı medeniyetinin üstünlüğü iddiasını tasımıs ve küresel bir nitelik kazanmıstır. Uluslararası toplumun dünyaya sunduğu normlar, nihayetinde, diplomatik ve kültürel direnisle karsılasmıslardır. 1973 Petrol Krizi’nde ve Rusya’nın 2000’li yıllarda, Avrupa’ya doğal gaz akısını durdurması gibi olgular bunun örnekleridir. Enerji zengini ülkeler, enerjinin bir diplomatik enstrüman hâline gelmesiyle, bu
güçten faydalanmaktadır ve faydalanmaya devam edeceklerdir. Uluslararası toplumun –her toplum gibi– özgün yapısının ve isleyisinin, dönüsmeye ve bireyleri olan devletleri dönüstürmeye devam ettiği görülmektedir. Bu bağlamda, yalnızca enerji zengini ülkelerin dıs politikalarına odaklı değil, bir enerji koridoru olma potansiyeline sahip Türkiye’nin, Nabucco ve TANAP gibi projelerle enerji güvenliğine yönelik politikalarının olası sonuçlarına dair öngörülerle, deneme sonlandırılmaktadır.
Anahtar Kelimeler İngiliz Okulu, Uluslararası Toplum, Martin Wight, Hedley Bull, Enerji ve Enerji Güvenliği
Giriş
Bu çalısmada, Uluslararası Dliskiler disiplini içinde, son yıllarda önem kazanan ve kazanmaya devam edecek olan enerji ve enerji güvenliği konuları, “büyük kuram” olma potansiyeli tasıyan İngiliz Okulu’nun I. kusağı ve kurucuları olarak kabul edilen düsünürlerinin perspektifinden ele alınacaktır. Kuruculardan sonra, İngiliz Okulu yazarları kendi içlerinde normatif ve yapısalcı kanatlara ayrılmıstır. Tartısmaların ve eserlerin ortaya konmaya devam ediyor olması nedeniyle ve ayrıca çalısmanın kapsamının sınırlandırılması amacıyla, kurucu yazarlardan sonra gelen yazarlara ve tartısmalara değinilmeyecektir.
Çalısmanın ilk bölümünde, İngiliz Okulu’nun temel argümanları, metodolojisi ve bu çalısmada analiz aracı olarak faydalanılacak olan uluslararası toplumun ontolojisi ve isleyisi kısaca tanıtılacak ve tartısılacaktır.
Çalısmanın ikinci bölümünde, İngiliz Okulu’nun Uluslararası İliskiler’e en özgün katkılarından biri olan ''Toplumsal” özelliğin, dönemdeki tarihî gelismelerden yararlanılarak uluslararası sistemdeki belirleyici rolü ortaya konacaktır. Enerjinin ve enerji güvenliğinin, uluslararası toplum içinde, uluslararası toplumun birincil aktörleri olan devletlerin, kültürleri ve algılarındaki farklılıklar doğrultusunda dıs politikalarına yansımaları, örnekler üzerinden tartısılacaktır.
Üçüncü bölümde, enerji zengini devletler ile Türkiye gibi, enerji koridoru olma
potansiyeline sahip ve enerji güvenliği arayısında olan devletlerin dıs politikaları analize tabi tutulacaktır. Sonuç kısmında ise, uluslararası toplumun özgün yapısının ve isleyisinin sürekli olarak dönüsmesi ve üyeleri olan devletleri de dönüstürmesi göz önünde bulundurularak, enerji ve enerji güvenliğinin, söz konusu yapı içindeki belirleyiciliğine dair öngörülerle çalısma sonlandırılacaktır.
İngiliz Okulu ve Uluslararası Toplum kavramı
İngiliz Okulu’nun Ortaya Çıkısı ve Kurucu Düsünürleri, İngiliz Okulu düşünürleri, Uluslararası İliskiler yazınına çok zengin kuramsal kaynaklar sunmalarına rağmen, Okul’un bir kuram olarak değerlendirilmesi, ancak, yazarların
ölümünden sonra mümkün olmustur. 1980’lerden sonra insacılığın [constructivism] bir kuram olarak ilgi görmeye baslamasıyla birlikte, İngiliz Okulu’nun yazarları da bir bütünlük içinde değerlendirilmeye baslamıstır.1 Yaklasıma ismini veren çalısma, ironik sekilde, 1981’de İngiliz Okulu’nun çalısmalarına saldıran Roy E. Jones tarafından yazılmıstır.2 İngiliz Okulu, zengin yazınsal temelinin ve tarihsel, kültürel, felsefi ve kuramsal köklerinin yanı sıra, realizm, rasyonalizm ve revolüsyonizm geleneklerinin üçüne de analiz imkânı veren via media yaklasım özelliğine sahiptir. Bu özellikleri, İngiliz Okulu’nun, son otuz yıl içinde analiz çerçevesi olarak tercih edilen bir yaklasım olmasını ve kurama olan ilginin sürekli
artmasını sağlamıstır.
Herbert Butterfield, Martin Wight, Adam Watson ve Hedley Bull; İngiliz Okulu’nun en çok kabul gören düsünürleri ve kurucuları, aynı zamanda I. kusak yazarları olarak kabul edilmekle birlikte3, Edward Hallett Carr’ın ve C. A. W. Manning’in çalısmalarının bu kuram çerçevesinde sayılması gerektiğine yönelik tartısmalar sürmektedir.4 5 I. kusak yazarlardan sonra, özellikle 1980’lerin sonlarından itibaren DO’nun çalısmalarını devam ettiren akademisyenler, II. kusak olarak kabul edilmektedir.6 Bununla birlikte, bu çalısmada, Dngiliz
Okulu’nun temel argümanlarını ve metodolojisini ortaya koyan ve uluslararası toplum kavramını gelistiren bu düsünürlerden, özellikle Wight’ın ve Bull’un çalısmaları üzerinden gidilecektir.
“Uluslararası Kuram” ve Uluslararası Toplum Fikri
İngiliz Okulu’nun temellerinin atıldığı Britanya Uluslararası Siyaset Kuramı Komitesi’nin 1959’daki ilk toplantısından, Bull’un ölümünden sonra sona erdirilisine kadar yapılan son toplantısına kadarki gündemini, sırasıyla “uluslararası kuram”7, “uluslararası toplumun doğası”8, “uluslararası toplumun yapısı, onu olusturan kurallar ve diplomatlarla devlet adamlarının eylemlerini yönlendiren unsurlar”9 konuları olusturmustur. Bu dönemde, Komitenin bu toplantılardaki ilgisi, güncel siyasi gelismelerden ziyade uluslararası toplumun
ontolojisi, yayılması ve evrimi üzerine olmus ve bu yönelim de İngiliz Okulu’nun zamanla, normatif bir kuram olmaya doğru gitmesiyle sonuçlanmıstır. 1966’dan itibaren, söz konusu düsünürler tarafından, gerek kolektif ve gerek bireysel olarak verilen eserler İngiliz Okulu kuramının gelismesini sağlamıstır. Bu eserler arasında, ilk kolektif çalısma olan Diplomatic Investigations (1966), Wight’ın ölümünden sonra Bull’un düzenlemesini yaptığı System of States (1977) ve Power Politics (1978); daha sonra yine düzenlenerek International Theory:
The Three Traditions (1992) bulunmaktadır. Wight, Power Politics’te “uluslararası toplum nedir?” sorusundan yola çıkmıs, diğer iki çalısmasında ise “uluslararası toplumun nerede baslayıp nerede bittiği” sorusuna cevap aramıstır. International Theory, Dngiliz Okulu’na eklektik yapısının çerçevesini sunması açısından önemlidir. Diğer yandan, Bull’un The Anarchical Society (1977)10 çalısması Dngiliz Okulu’nun temel kuramsal çerçevesi olarak kabul edilmektedir.11 System of States ile birlikte komitenin ikinci kolektif çalısması The Expansion of International Society (1985) ve Watson’ın daha sonra tamamladığı The Evolution of International Society (1992) adlı çalısması, Dngiliz Okulu Kuramı’nın çerçevesini olusturan özellik olan uluslararası toplumun tarihsel olusumunu ve gelisimini konu edinmektedir.
Eklektik Yapı: 3Rs
Wight, çalısmalarında UD disiplininde “3Rs” olarak anılan (Realizm, Rasyonalizm ve Revolüsyonizm)12 paradigmalardan olusan yapıyı ortaya koymus ve bu yapıdan yararlanmıstır.13 Wight’ın UD’e önemli bir katkısı olarak kabul edilen “Üç Gelenek” yaklasımı 1970’lerden sonra disiplinde yapılan çalısmalarda yaygın bir analiz aracı olarak kullanılmaya baslamıstır.14 Üçlü sınıflandırma, DO içinde tüm düsünürlere bir çerçeve sunması ve eklektik bir yapı kazandırması açısından önemlidir. Bu çerçeve, hem DO’nun hem içinde hem de dısında yapılan çalısmalarda kullanılmıstır. Devlen ve Özdamar’ın belirttiği gibi, Wight’ın üçlü sınıflandırması, felsefe açısından Kant, “rasyonalizm” (akılcılık); hukuk felsefesi açısından, Grotius “doğal hukuk”, Kantçılık ise “rasyonel doğal hukuk” geleneği içinde değerlendirilmektedir. Wight, geleneksel yaklasımlardan farklı olarak, Grotius’u rasyonalist paradigma ve Kant’ı, revolüsyonist paradigma içinde sınıflandırmaktadır.15
İngiliz Okulu’nun Metodolojisi ;
İngiliz Okulu’nun metodolojisi için, Bull’un, International Theory: The Case for a Classical Approach (1966) adlı çalısmasında, bir pusula sunmus olduğu söylenebilir. Bull, klasik yaklasımın “felsefe, tarih ve hukuktan türediği”ni ifade etmis, ancak, Dunne’ın ifade ettiği gibi, bu üç temel disiplinin yaklasıma katkılarının ne olduğunu tam olarak belirtmemistir. Stanley Hoffman, Bull’un aslında, meslektaslarının aksine (örneğin Waltz) metodun gerekliliğinden çok, kendisi için vazgeçilmez sorularlarla ilgilendiğine dikkat çekmektedir.16 Bull, Wight’a benzer sekilde, çalısmalarının basında cevap arayacağı soruları sıraladıktan sonra tartısmaya geçmekte ve felsefi çözümlemelere ulasmaktadır.17
Hedley Bull’un kendisi için vazgeçilmez olarak gördüğü sorulara yönelik yaklasımı International Theory: The Case for a Classical Approach çalısmasında açıkça görülmektedir.
Bull, Uluslararası İliskiler’in ilgilenmesi gereken soruların basında “egemen devletlerin bütün olarak (collectivity) bir siyasal toplum ya da sistem olusturup olusturmadığı; eğer bir egemen devletler toplumundan söz edilebiliyorsa, bunun bir ortak kültür ve medeniyete dayanıp dayanmadığı; eğer öyleyse, kullanılmakta olan dünya çapındaki diplomatik çerçevenin altında böyle bir kültürün yatıp yatmadığı”nın olduğunu belirtir. Bull çalısmayı, “Uluslararası toplumda savasın yeri nedir? Uluslararası toplumda, her bireysel güç kullanımı lânetlenmeli midir; yoksa göz yumulabilecek hatta gerekli olduğu haklı savas durumları da var mıdır? Uluslararası toplum üyesi bir devlet bir diğer üyenin içislerine müdahale edebilir mi; eğer öyleyse hangi durumlarda müdahale edilmelidir? Uluslararası toplumun üyeleri yalnızca egemen devletler midir; yoksa toplum, hakları ve görevleri onların adına kullanabilecek temsilcilerin olusturduğu bireylerden mi meydana gelir?” sorularıyla genisleterek sürdürmüstür.18 Dngiliz Okulu’nun temel çalısma ajandasını ortaya koyan bu soruların, UD disiplini için/içinde güncelliğini sürdürmesi özellikle önemlidir.
Yakın zamanda yapılan çalısmalarda, İngiliz Okulu’nun metodolojisine yönelik tartısmaların sürdüğü görülmektedir. Little, Linklater’ın, Okul’un sunmus olduğu üç farklı yapının, bir plüralist metodoloji gerektirdiği argümanından yola çıkarak devletler sisteminin pozitivizmle, uluslararası toplumun yorumlamacı ve interpretivist (anti–pozitivist) ve dünya toplumunun elestirel kuramla analiz edilebileceğini savunmaktadır.19 Bu tür yorumlamaların, Okul’un büyük kuram potansiyeline katkıda bulunabileceğinin dikkate alınmasında fayda
görülmektedir.
Uluslararası Dliskilerin Toplumsal Özelliği ve Anarsi Toplumu
Wight’ın eklektik yapıyla birlikte uluslararası iliskilerde toplumsal özelliğin ontolojisine yönelik çıkıs noktası, bir “uluslararası toplum” ya da “devletler toplumu” ya da en azından “uluslararası topluluk” fikridir. Wight’ın, Uluslararası Dliskiler Kuramı’nın20 özü olarak gördüğü uluslararası toplumun ne olduğu sorusuna verilen cevaplar doğrultusunda, üç grup ve bu üç gruba dâhil gelenekler –realizm, rasyonalizm ve revolüsyonizm– sınıflandırmasının temelini olusturur.21 Uluslararası Dliskiler Kuramında, Machiavelli’den itibaren bu üç paradigmanın varlığına tanık olunur22 ve aynı zamanda, uluslararası iliskilerin tarihine bakıldığında, farklı dönemlerde bu üç paradigmadan birinin baskın olduğu görülür.23
Bull’un uluslararası toplumun varlığını ortaya koymaya yönelik çıkıs noktası, Wight’ı tamamlayacak sekilde, “anarsi” ve bir uluslararası toplumun anarsiyle uyumluluğudur. Bull, anarsinin uluslararası iliskilerde temel bir gerçeklik ve kuramsallastırma çalısmalarının baslangıç noktası olduğunu kabul eder. Anarsi “yönetenin olmaması; düzensizlik ve karısıklık” olmak üzere üç anlam tasır. Bull, uluslararası iliskilerde anarsinin bu anlamlardan birincisini yansıttığını belirtir. Dolayısıyla, devlet içinde yasayanlar ortak bir hükümete tabiyken, uluslararası iliskilerde ortak bir hükmedenin varlığından söz edilemez.24 Wight da aynı sekilde, uluslararası iliskilerde anarsiyi “ortak hükümetin olmadığı bir durum” olarak alır.25
Uluslararası Dliskiler’de yaygın olan görüse göre devletler, anarsiye bağlı olarak herhangi bir toplum türü olusturmazlar; öyle olsaydı bile, toplumun ortaya çıkması devletlerin kendilerini ortak bir otoriteye bağlamalarıyla mümkün olabilirdi. Bu görüs, toplum ya da devlet öncesi doğa hâli– bir anarsi, bu anarsinin sürekli bir düzensizlik ve mücadele olduğunu, dolayısıyla uluslararası iliskilerin de her devletin kendi çıkarının pesinde olması sonucu bir sürekli rekabet ve çatısma alanı olduğunu savunan Hobbescu, Machiavellci ya da
Hegelci (Realist paradigma) yaklasıma aittir.26 Bireylerin ortak bir yönetim altında birlesmesi sonucunda anarsinin sona ermesi fikri, iç siyasete yönelik yaklasımlara uygundur; ancak, uluslararası iliskilerde anarsi ve toplum kavramları farklıdır. Bull’a göre, eğer bir doğal hâlin varlığı kabul edilecekse, bu, sürekli çatısmaya dayanan Hobbes’un tanımladığı değil, Locke’un doğal hâli olacaktır.27
Bull, anarsi realitesinin, uluslararası iliskilerde bir toplum olusmasına engel teskil etmediğini ve Uluslararası Dliskiler’in, Siyaset Kuramından ayrı bir disiplin olarak değerlendirilebilmesi için öncelikle bu ayrımın yapılmasının gerektiğini savunmaktadır.28 Bull’a göre, öncelikli olarak Hobbescu yaklasımın savunduğu, bir toplum sözlesmesinin sürekli anarsiyi sona erdireceği fikri uluslararası iliskilere uymamaktadır. Dolayısıyla, Wight’ın belirttiği gibi Realist paradigmanın uluslararası toplumun ne olduğu sorusuna cevabı; “böyle bir toplumun olmadığı”dır. Bu doğrultuda, uluslararası toplumun temel kurumlarından olan uluslararası hukuk ziyadesiyle tartısmalıdır ve devletlerin uluslararası hukuka riayet etmesinin tek yolu, anarsiyi sona erdirecek olan bir dünya devletidir. Realist paradigma içinde, uluslararası toplumun varlığına dair ikinci bir yaklasımsa, bazı realistler tarafından savunulan “uluslararası toplumun, büyük güçlerin toplamından baska bir sey olmadığıdır”.29 Her iki cevaba göre de uluslararası iliskilerin ve (eğer varlığı kabul edilirse) uluslararası toplumun temel aktörleri devletlerdir.
Wight’a göre, uluslararası toplumun üyelerinin kim olduğu sorusuna verilebilecek yanıtlar, uluslararası hukuk temelinde ortaya çıkmaktadır. Bu doğrultuda ulasılan üç yanıt su sekildedir: İlk olarak, uluslararası hukukun, uluslararası kimliğe sahip olan tek kurum, devletlerden baska kisisi bulunamayacağını savunan pozitif hukuk; ikinci olarak, devletlerin yalnızca kisilestirilmis fiktif kurumlardan ibaret olduğunu, buradan hareketle uluslararası hukukun aktörlerinin bireyler olduğunu savunan Revolüsyonist görüs bulunur. Dolayısıyla, Revolüsyonist görüsün, uluslararası toplumun ne olduğu sorusuna yanıtı; nihai olarak “tüm insanlığın toplamı”dır. Bu iki yanıttan baska, Wight ve Bull’un, uluslararası toplum fikrininin kaynağını aldığı Grotius30, hem devletlerin hem de bireylerin uluslararası hukukun kisileri olabileceğini savunmaktadır.31
Wight’ın belirttiği gibi, Grotius, insanoğlunun toplumsallığından yola çıkarak, toplumun temelinde hukukun yattığını savunmaktadır.32 Bu noktadan hareketle, Realist paradigmaya göre uluslar arasında düzenleyici unsur güç’ken, Rasyonalist paradigma bunun aksini, uluslararası toplumun temelinde geleneklerin; dolayısıyla da düzenlemelerin ve hukukun, aynı zamanda ahlaki gerekliliklerin bulunduğunu savunur. 33 Güç ve gelenek arasında tatmin edici bir ayrımın yapılması da kolay değildir. Geleneğin nerede bitip, gücün nerede devreye gireceği ya da gücün oranının ne kadar olacağı, her zaman üzerinde düsünülecek sorulardır. İste bu noktada, Rasyonalist paradigma, Realizme yaklasır ve geleneğin ortadan kalktığı yerde gücün devreye gireceği cevabını verir. Wight, buna örnek olarak Milletler Cemiyeti (MC) ve Birlesmis Milletler (BM) Kurucu Anlasmaları’nı verir:
MC Kurucu Anlasması, Birinci Dünya Savası sonrasında “bağlayıcı bir karakter mi tasımalıydı, yoksa iyi niyete mi dayanmalıydı” ikilemi sonunda iyi niyete dayalı bir yapıyla kurulurken, BM Kurucu Anlasması ise daha çok Hobbescu bir yapıdadır; çünkü, BM, güce dayalıdır ve ayrıca üye devletler, MC’nden kendi istekleriyle ayrılabilirken, BM’de böyle bir hak söz konusu değildir.34
Wight, Grotius’un, uluslararası toplumu, konuya bağlı olarak, bir societas gentium (milletler toplumu), civitatum populorum (devletler topluluğu) ya da societas humanis generis (insanoğlu/bireyler toplumu) biçiminde gördüğünü ifade etmektedir.35 Aynı sekilde Bull da, Grotius’a göre, son tahlilde uluslararası toplumun üyelerinin bireyler olduğu sonucuna ulasır.
Bull’a göre, Grotius’un kullanmıs olduğu magna communitas humani generis kavramı, uluslararası toplumun temelinde yatmaktadır.36 Grotius, Savas ve Barıs Hukuku’nda [De Iure Belli ac Pacis], “devletler arasındaki karsılıklı iliskileri düzenleyen hukukun esas yapısını, bağlayıcı olduğu tüm insanlığa genisletmek istediğini” belirtmistir.37 Bu noktada da, İngiliz Okulu’nun Grotiusçu uluslararası toplum yaklasımı üzerine bina ettiği Rasyonalist paradigma, Revolüsyonist paradigmaya yakınlasır.
Wight’a göre, pozitif hukukçuların savunduğu, sadece devletlerin birer uluslararası kisi olarak kabul edilmesi düsüncesi, uluslararası toplumun ve hukukun doğasına uygun değildir. Wight, bu düsünceye karsı, 1907’de, Amerikan Merkezî Adalet Mahkemesi’nin, bireylerin, devlete karsı dava açma hakkının bulunduğunu kabul ettiğini; 1919’dan sonra, MC, BM, Uluslararası Çalısma Örgütü ve Uluslararası Posta Teskilatı’nın, uluslararası yasal kisiler olarak sayıldığını ve son olarak Dkinci Dünya Savası’ndan sonra, suç isleyen bireylerin Uluslararası Savas Suçları Mahkemesi’nde yargılandığını hatırlatır.38 Dolayısıyla, İngiliz Okulu’nun kurucu düsünürleri, uluslararası iliskilerde, temel aktörün devletler olduklarını kabul etmekle birlikte, devletlerden baska aktörler olduğunu da kabul ederler. Buzan’ın da ifade ettiği gibi, insanların toplumsal özelliğinden hareketle, “bireylerin içinde yasadıkları toplum tarafından sekillendirilip, toplumu sekillendirdikleri gibi devletler de hem sekillendirdikleri hem de kendisi tarafından sekillendirildikleri uluslararası toplum içinde yasarlar”.39 Bu sosyal unsur, Realist paradigmanın katı anarsi mantığının uzak kısmında yer alır ve Realist paradigmaya daha yakın olan devletler sistemlerinin nasıl islediğinin anlasılabilmesinde anahtar rol oynar.
Revolüsyonist paradigma, Rasyonalist paradigmanın, Realizm’den uzak olan yanında bulunmaktadır.40 Revolüsyonistler, Realistler ya da Rasyonalistler gibi, toplumsal sözlesme öncesi doğal hâlin nasıl olduğuna önem vermemektedirler. Bunun yerine, ortaçağa özgü ortak bir bireyler cumhuriyeti fikrini (bir imperium mundi [Dante]) diriltmek ya da ebedîlestirmekle yahut uluslararası toplumu bir dünya–devletine dönüstürmekle ve bunun tanımını ortaya koymakla ve bir süper–devlet kurmakla ilgilenmislerdir. Wight, Revolüsyonist paradigmanın
temel özelliğinin, “uluslararası iliskileri bir iç siyaset durumuna indirgemesi” olduğunu belirtir. Uluslararası toplum, daha çok bir civitas maxima fikri olarak ele alındıkça, uluslararası iliskiler, evrensel civitas (sehirlerin–bireylerin) daha çok iç siyasi meseleleri hâline gelecektir.
Wight, Revolüsyonist paradigmayı üç sekilde ele alır: “doktrinsel tekbiçimlilik”, “doktrinsel emperyalizm” ve “kozmopolitanizm”.41 Doktrinsel tekbiçimlilik, üye devletler arasında doktrinsel ve yapısal uygunluk ve ideolojik homojenlik arayan, Kant’ın klâsik Ebedî Barıs tezinde olduğu sekilde açıklanır. Buna göre, tüm devletler aynı ideolojik dürtüyle hareket etmedikçe uluslararası barıs sağlanamaz. Wight, Kant’ın doktrininin yalnızca cumhuriyetçi devletler arasındaki uyum olarak görülmemesi gerektiğini, “Kutsal Dttifak’ı meydana getiren Rusya ve Avusturya gibi kraliyetçi karsı–devrimci olusumun da buna bir örnek teskil ettiği”ni ifade etmektedir. Wight, Giuseppe Mazzini’nin, doktrinsel tekbiçimliliği en asırı noktaya tasıyarak, tüm üyelerinin ulus devletler olmadığı sürece, bir uluslararası toplumdan söz edilemeyeceğini savunduğunu ve böylece 1919’dan sonra, self-determinasyon hakkı fikrinin öncüsü olduğunu savunmak tadır. Bu doğrultuda Wight, self-determinasyon hakkını savunan ABD Baskanı Wilson’ın, yarı–devrimci olduğunu ifade eder.42
Revolüsyonist paradigmanın ikinci sekli doktrinsel emperyalizmde, civitas maxima ve uluslararası iliskileri iç siyaset hâline getirme düsüncesi ideolojik ya da doktrine dayalı bir güç ile denenebilir. Bu durumda, bir büyük güç, bir inancı ve tekbiçimliliği dayatmaya çalısır.
Wight, bu durumun örnekleri olarak, Stalinizm; Birinci Fransa Cumhuriyeti’nin ordularının fethedebildiği topraklarda insan haklarını empoze etmesi; Dspanya Kralı Felipe’nin Hristiyanlığı yayma çabalarını vermektedir.43 Bu girisimlerin temelinde yatan iki teorik kaynak, (Eski Ahit’e dayanan) “seçilmisler” ya da (Vergilius’un Aeneis eserine dayanan) “emperyal ilahî misyon”dur. Revolüsyonizmin üçüncü türü olan kozmopolitanizm, uluslararası/devletler arası toplumu yok sayar ve bu ikisinin yerine, tek gerçek uluslararası toplum olduğunu savunduğu, bireylerin dünya toplumunu koyan bir yaklasıma dayanır.
Bu sava göre, cosmopolis dünya devletine esittir ve civitas maxima bu sekilde gerçeklesir. Kozmopolitanizm, Revolüsyonist kuramlar içinde en devrimci olandır ve uluslararası iliskilerin topyekûn ortadan kalkmasını gerektirir. Wight, bu sebeple hiçbir büyük Uluslararası İliskiler kuramının kozmopolitanizmi savunamayacağını ileri sürmektedir.44
Wight, kozmopolitanizmin temelde “idealizm” olduğunu ve Realist paradigmayla zıtlık olusturduğunu ifade eder. Dolayısıyla, kozmopolitanizmi bazı noktalarda fanatiklik ve uluslararası iliskilerin salahiyeti açısından tehlike olarak görmektedir. Bull da aynı sekilde, uluslararası anarsinin, Realistlerin öne sürdüğü gibi bir evrensel yönetimle ya da Revolüsyonistlerin savunduğu gibi kozmopolitanizmle sona ereceği fikrine karsı çıkar.45 The Anarchical Society’de Bull, “dünya hükümeti, yeni medievalism46, bölgesel olarak yeniden yapılanma ve değisim için devrimsel hareketler”i elestirerek “ütopyacılık” olarak nitelendirdiği bu yaklasımları reddeder.47
Bu kısma kadar açıklanan Realist, Rasyonalist ve Revolüsyonist paradigmaların uluslararası toplumun ne olduğu sorusuna yanıtları özetle :
“Realistlere göre: Bir uluslararası toplum yoktur; mücadele alanı vardır”
“Rasyonalistlere göre: Devletten farklı bir toplumdur”
“Revolüsyonistlere göre: Bir (tek) devlettir (ya da olmalıdır)” seklindedir.
Sonuç olarak İngiliz Okulu, Realist paradigmayı, uluslararası iliskileri yalnızca güce dayanan, devletlerden baska siyasal aktörlerin olmadığı bir mücadele alanı olarak görmeleri, ahlaki normları ve isbirliğini yok saymaları nedeniyle; Revolüsyonist paradigmayı ise bu yaklasımın genel anlamda uluslararası toplumun kurumlarını reddetmesi nedeniyle elestirir ve her ikisinin ortasına yerlestirdiği Grotiusçu-Rasyonalist paradigma üzerinde sekillenir.
Devletler Sistemi ve Uluslararası Toplumun İsleyisi
Uluslarası toplumun epistemolojisi ortaya konulduktan sonra, bu toplumun nasıl islediğinin tartısılmasına geçilmesi mümkündür. İngiliz Okulu’nun kurucu düsünürleri, tartısmaya yer bırakmayacak sekilde, uluslararası iliskilerin temel aktörlerinin devletler olduğunu kabul ederler. Bull’a göre uluslararası iliskilerin baslangıç noktası, devletlerin ya da herbirinin bir hükümete ve dünya üzerinde egemenlik hakkını uygulayabildiği ve belli bir nüfusa sahip bağımsız siyasal toplulukların varlığıdır.48 Bull, bağımsız siyasal “güçler” arasındaki iliskinin, belki “güçler iliskisi” olarak incelenebileceğini, ancak, bu tür iliskilerin Uluslararası İliskiler’in temel konusu olamayacağını belirtir. Bu anlamda, uluslarası iliskiler ile kastedilen “devletler arasındaki iliskiler”dir.49
Bir devletler sistemi, iki ya da daha fazla devlet arasında yeteri kadar temas ve birbirleri üzerinde yeteri kadar etki sahibi olduklarında ortaya çıkar. Birbirleriyle doğrudan ya da dolaylı yoldan iliskisi olan, kararlarının diğer devleti yine doğrudan ya da dolaylı olarak etkilediği ve her devletin bir olusumun parçası gibi hareket ederek bir diğerini hesaba katmak durumunda olduğu bu sistemlerde iliskinin, isbirliği ya da çatısma olması mümkündür.50
Britanya Uluslararası Siyaset Kuramı Komitesi’nin ilk toplantılarından itibaren yapılan tartısmalar sonucu, Avrupa devletler sisteminin geliserek, hâlihazırda tüm dünyayı kapsayan uluslararası siyasal sisteme öncülük ettiği; ancak, Avrupa devletler sisteminden baska sistemlerin de tarih içinde var olduğu sonucuna ulasılmıstır.51 Wight, genel olarak kabul gören, egemen devletin “kendisinin üstünde bir otorite kabul etmeyen (üniter ya da konfederal) bağımsız siyasal yönetimler” tanımının ötesine geçmistir. Yalnızca Avrupa Sistemi, Yunan Sehir Devletleri ya da Helen Krallıkları sistemleri değil; Çin Antik Sistemi, Roma Sistemi ve Hindistan’daki Raj Sistemi de uluslararası sistemlerin örnekleri olarak kabul edilir. Wight, anılan sistemlerin ilkini “uluslararası devlet sistemleri” ve diğerini “süzeren/hükmeden (suzerain) devletler sistemi” olarakayırmaktadır.52 Bu doğrultuda, Roma İmparatorluğu ’nun barbarlarla olan iliskisi; Bizans Dmparatorluğu’nun kendisinden zayıf komsularıyla olan iliskisi; Abbasî Halifeliği’nin çevresindeki güçlerle olan iliskisi ve Çin İmparatorluğu’nun kabilesel güçlerle olan iliskisi ikincil sistemlere örnek teskil eder.
Bull’un belirttiği gibi, uluslararası devletler sisteminde, sadece belli bir zamanda baskı kuran ya da hegemon güç vardır: Klâsik Yunan Sehir Devletleri ya da Helen Krallıkları hangi devletin hegemon olacağına dair sürekli bir mücadele vermislerdir; bu sürekli mücadelede hegemonya, bir güçten diğerine geçebilir.53 Devletler sistemini, süzerenler sisteminden ayıran bu sürekli güç mücadelesidir. Sürekli mücadelenin sebebinin, yayılmanın güçlerin doğasında olmasından kaynaklandığı söylenebilir.54
Bull, “devletler sistemi” kavramının uzun bir tarihe sahip ve farklı yorumlara açık olduğunu ifade etmektedir. Bull’a göre, Wight’ın kaynağını almıs olduğu Pufendorf55 , Avrupalı devletler sisteminin tamamını değil, sistem içindeki bazı devletleri kastetmektedir. “Sistem” kavramı XVIII. asırda Rousseau ve Nettelbladt gibi düsünürler tarafından Avrupalı devletler sisteminin tamamı için kullanılmakla birlikte, kavrama asıl değerini yükleyen Gentz, Ancillon ve Heeren gibi Napoléon Dönemi yazarlarıdır.56 A. H. L. Heeren, 1809’da yayımlanan Handbuch der Geschicte des Europaischen Staatensystems und seiner Kolonien çalısmasında, devletler sistemini, devletlerin yalnızca belli bir temas ve etkilesim içinde bir arada bulunmasıyla sınırlı tutmamakta, “devletlerin birbirlerine karsı tutumları, din ve toplumsal ilerleme derecesi yönünden benzeyen sınırdas birkaç devletin, karsılıklı çıkar üstüne olusturduğu birlik” olarak tanımlamaktadır. Yani, devletler sisteminin üyeleri ortak çıkarlara ve değerlere sahiptir ve bir ortak kültür ya da medeniyet üzerinde sekillenir. Ayrıca, üyelerinin özgürlüğünün tehlikeye girmesi ya da yok olması durumunda sistemin de varlığı tehlikeye girer ya da sona erer. Bull, Heeren’in devletler sistemi tanımının, kendisinin yaptığı uluslararası toplum tanımına yakın olduğunu belirtir.57 Bu bağlamda Bull, birbirleriyle iliskilerinde kendilerini bağlayan belirli bir kurallar bütününün ve ortak kurumların yönetimini paylasma anlamında belirli ortak çıkarların ve ortak değerlerin varlığının farkında olan devletlerin bir toplum olduğunda, devletler toplumu veya uluslararası toplumun meydana geldiğini belirtir. Dolayısıyla bir uluslararası toplum, bir sistemden çıkar; ancak, her uluslararası sistem bir toplum olusturmayabilir.58
Bull, insanoğlunun toplum içinde yasamasının birincil sebebinin “düzen arayısı” olduğunu savunur.59 Toplum içinde yasamanın üç temel amacı; can güvenliği, verilen sözün yerine getirilmesinin garanti altına alınması [pacta sund servanda] ve mal güvenliğinin sağlanmasıdır. Uluslararası toplumun üyesi olan devletlerin temel amacı da “düzen”dir. Bu doğrultuda, uluslararası toplumun temel, öncelikli ve evrensel amaçları da toplumsal yasamın sunduğu sekilde; uluslararası toplumun kendi varlığını, üye devletlerin varlığını, egemenliğini
ve bağımsızlıklarını korumak; uluslararası toplumun üye devletleri arasında normal sartlarda (genel sartların ihlâl edilmediği, savas durumunun olmadığı) barıs; son olarak da siddetin azaltılmasıdır (elçilerin dokunulmazlığı gibi diplomatik geleneklerin sürdürdürülmesi ya da haklı savas temperamenta belli [savasın belli sınırların olması] bu amacın unsurlarıdır).60
İngiliz Okulu içinde devam eden tartısmalardan biri, devletlerarası sistemlerin uluslararası topluma dönüsmesi noktasında ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeni, devletler sistemlerinin uluslararası topluma dönüsmesinde etkin olan unsurların neler olduğu konusunda Butterfield’la Wight ve Bull’la Watson’ın farklı bakıs açılarına sahip olmalarıdır.
Butterfield, Avrupa devletler sistemini Burke’ün güçler dengesi yaklasımıyla ele alarak “ortak değerler ve kültür birliği”ne dayandırmaktadır. Butterfield’e göre Avrupa devletler sistemini bir arada tutan bu kültür birliği, ortak değerler hissi ve geleneklere dayalı topluluk varlığının yanında uluslararası düzenin kendisi ve dolayısıyla güçler dengesiydi.61 Wight, Butterfield’ın bu görüslerini paylasmaktadır. Wight’a göre uluslararası toplum, Batı Avrupa’nın Hristiyanlığı yaymasıyla baslayarak dünyaya genisleyen, bağımsız toplulukları birbirine bağlayan bir etkilesimdir. Wight, diplomatik sistemin, dolayısıyla uluslararası toplumun açık göstergeleri; üye–toplulukların bağımsızlığını korumak için bilinçli güçler dengesinde, uluslararası hukukun düzenli olarak isletilmesinde ve ekonomik, sosyal ve teknik bağımsızlık ve bunların sürdürülmesi için kurulan uluslararası kurumlarda görülebileceğini ifade eder.62
Butterfield’a ve Wight’a göre uluslararası toplum ortak bir kültür olmaksızın islemez.
Hoffmann, Bull’a göre, öncelikli olarak Batılı devletlerin öncülüğünde gelisen ve Batılı olmayıp bu değerleri kabul eden devletleri ve İkinci Dünya Savası’ndan sonra ortaya çıkan devletleri, ortak bir kültürel çerçeve olmadan, kozmopolitan bir idealle bir arada tutan tek unsurun “ortak çıkarların varlığı” olduğuna dikkat çekmektedir.63 Bull ve Watson’a göre ortak kültür ve değerler uluslararası toplum için bir gereklilik değildir; zira “ortak çıkar” uluslararası toplumun isleyebilmesi açısından yeterlidir. Bull, yine de geçmis uluslararası toplum ların ortak kültür ya da medeniyet, yahut en azından ortak bir medeniyetin unsurlarından dil, ortak bir evren epistemolojisi ve algılayısı, ortak bir din, ahlâksal kod, ortak bir estetik ya da sanat anlayısı üzerinde ortaya çıktığını kabul eder. Bull’a göre, bu unsurlar, uluslararası toplumun isleyisini iki yönde kolaylastırır: Bir yandan, daha kolay iletisim ve diğer devletin diğerini anlamasında daha yakın bir farkındalık sağlar; böylece ortak kuralların tanımı ve ortak kurumların evrimi kolaylasır. Diğer yandan, devletleri ortak çıkarlar
doğrultusunda hareket etme hissini kuvvetlendirerek, müsterek hareket etmeye sevkeder.64
Uluslararası toplumun isleyebilmesi için ortak çıkarın yeterli olacağını savunan Bull ve Watson, uluslararası toplumun tanımını “(üyelerinin) eylemlerinin, yalnızca diğerlerinin eylemlerini göz önünde bulundurma zorunluluğu faktörüne dayanan bir sistem olmayıp, aynı zamanda iliskilerini düzenleyenin diyaloğa ve rızaya dayalı ortak yasalar ve kurumlar olduğunu ve kendi ortak çıkarlarının, bu düzenlemelerin sürdürülmesiyle mümkün olduğuna kanaat getiren devletler – ya da daha genel bir ifadeyle bağımsız siyasal topluluklar – grubu” seklinde ortaya koymustur.65
Uluslararası toplum ve devletler sistemi bir arada var olabilir. Buna örnek olarak, Avrupa uluslararası toplumu ile bir arada var olmus olan Baltık Devletleri sistemi verilebilir.66
Bundan baska uluslararası toplumlarla bir arada varlığını sürdürmüs olan, emperyal sistemler de bulunmaktadır.67 Bunun en belirgin örneği, Yunan uluslararası toplumu ile aynı zamanda hüküm sürmüs olan Fars İmparatorluğu’dur.
İngiliz Okulu içinde tartısılan bir diğer konu, Avrupa devletler sistemi ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki iliskilerin nasıl tanımlanacağı üzerine olmustur. Wight, Osmanlı İmparatorluğu’nun, Avrupa güçler dengesinin bir parçası olduğunu, ancak, devletler sisteminin bir üyesi olmadığını savunur. XVI. asırda bazı açılardan Avrupa uluslararası toplumundan daha medenî olan Osmanlı Dmparatorluğu’nun, 1856 Kırım Savası’ndan sonra Avrupa uluslararası toplumunun üyesi gibi görünmesi bir yanılsamadır. Wight ve Bull,
Türkler’in, Avrupa uluslararası toplumunun bir üyesi olmasının, 1923 Lozan Anlasması’ndan sonra, Batılı değerleri benimsemesiyle mümkün olduğunu savunmaktadırlar.68
Bull, Avrupa uluslararası toplumu ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki iliskiyi, Roma İmparatorluğu ile ius gentium olarak kabul edilen iliskiye benzetmek tedir.69 Avrupa uluslararası toplumu, müsterek hareket ettiğinde Roma İmparatorluğu gibi rakip devletlere ya da devletler sistemlerine kendi üstünlüğüyle birlikte, kendi değerlerini ve hukukunu da kabul ettirmistir.
Ancak, istisnaî bir durum olarak Osmanlı İmparatorluğu, XIX. asra kadar, Avrupa uluslararası toplumunun gücüne karsı koyabilmis, hukukuna tepeden bakmıs ve kendi teamüllerini kabul ettirebilmis, bununla birlikte ne uluslararası toplumun bir parçası olmus ne de güçler dengesinin dısında kalmıstır.70
Dünya Toplumu
İngiliz Okulu’nun üçüncü temel argümanı dünya toplumudur. Buraya kadar incelenen devletler sistemi Realist paradigma, uluslararası toplum Rasyonalist paradigma ve dünya toplumu Revolüsyonist paradigma ile iliskilendirilmistir. Buzan’ın belirttiği gibi İngiliz Okulu içinde dünya toplumunun tanımına ya da sınırlarına dair ortak bir yaklasım benimsenmemis olması, bu argümanın, kuramın bir “entelektüel çöp kutusu”na dönmesine neden olmustur.71 Bu sebeple, çalısmada, dünya toplumuna kavramına kısaca değinilecektir.
İngiliz Okulu’nun kurucu düsünürleri, dünya toplumu kavramının açık bir tanımını yapmamıslardır. Bunun nedeninin, İngiliz Okulu’nun temel analiz çerçevesi olarak dünya toplumunu değil, devletler toplumunu alması olduğu söylenebilir. Brown, İngiliz Okulu çerçevesinde, tüm “insanlığın iyiliği” ele alındığında, siyasal yönetimlerin tamamı olan uluslararası toplumun en iyi düzenleme olarak görüldüğünü belirtir: Bull, devletleri “genel iyiliğin” failleri olarak görmektedir.72 Buzan, ontolojik açıdan ele alındığında, dünya
toplumunun bireylerden basladığını ve devlet temelli uluslararası topluma zıt olduğunu belirtir.73 Dünya toplumu kavramının muğlaklığı, hukuksal anlamda bireylerin haklarının genislemesiyle, uluslararası toplumun üyeleri olan devletlerin yetkilerinin sınırlanması arasındaki iliskiden kaynaklanmaktadır. Bull, iki toplumun tam olarak nasıl örtüseceğini açıkça belirtmemistir.74
Bull, dünya toplumu ile anlatılmak istenenin, küresel sosyal etkilesimin toplamı olduğunu belirtir; ancak, nerede baslayıp nerede bittiği ve uluslararası toplumla nasıl bir arada isleyeceği sorularını yanıtsız bırakır. Buzan, dünya toplumu kavramının tam olarak doğru sayılamayacak bir yaklasımla, Revolüsyonist paradigma içinde sınıflandırıldığını belirtir.75
Dünya toplumu, bireyleri, devlet dısı kurumları ve nihai olarak dünya nüfusunu arastırma konusu olarak Uluslararaı Dliskiler’in merkezine koyar. Buzan, Revolüsyonizmin daha çok evrenselci kozmopolitanizm türleri üzerine bina edildiğini hatırlatır.76 Bu doğrultuda, Revolüsyonizm, Komünizmi de kapsayabilir ve transnasyonalizme paralellik arz eder; ancak, normatif sosyal kuramla daha çok iliski içindedir. Sonuç olarak, dünya toplumu kavramı, İngiliz Okulu’nun en az netlestirilmis ve sistemlestirilmis kavramıdır.
İngiliz Okulu’nun, üç temel kavramı olan devletler sistemi, uluslararası toplum ve dünya toplumu, bu kavramların üç temel paradigma içindeki yerleri açıklandıktan sonra ortaya çıkan tablo su sekildedir:
Tablo I: İngiliz Okulu’nun Klâsik Analiz Çerçevesi
Tablo, İO’nun temel kavramlarının ve analiz çerçevesinin anlasılması açısından özetleyicidir.77
Çalısmanın ikinci bölümüne geçilmeden önce, İngiliz Okulu’nun “ekonomik perspektif eksikliği”ne yönelik yapılan elestirilere değinilmesinde fayda görülmektedir.
İngiliz Okulu’nun I. Kusak düsünürleri, uluslararası iliskilerin daha çok siyasî ve güvenlikle ilgili yönleri üzerinde durarak, ekonomik yönü ihmal etmeleri sebebiyle elestirilmektedirler.78 Wight, ekonomik boyutun, günümüzde, uluslararası iliskilerde uluslararası siyasetin ayrılmaz bir parçasını olusturduğuna dikkat çeker79; ancak, aynı çalısmada devletler arası iliskileri incelerken bu boyutu ihmal eder. Bull da uluslararası toplumun ortaya çıkmasında ekonomik boyutun öneminden bahseder80; ancak, kendi analizlerinde bu boyutu ihmal eder. Kısaca, İngiliz Okulu, uluslararası iliskilerde ekonomik boyutun öneminin farkında olmasına ve konuya dikkat çekmesine rağmen, yapılan çalısmalarda ekonomik boyuta gereken önemin verilmediği asikârdır. Çalısmanın bundan sonraki kısmında analize tabi tutulacak olan, enerji ve enerji güvenliği alanlarında, ekonomik boyutun belirleyiciliğinin önemi süphesiz, büyüktür. Bununla birlikte, hiçbir Uluslararası Dliskiler kuramının, tüm dünya siyasetini tek basına, eksiksiz bir sekilde sunması beklenmemelidir. Dolayısıyla bu çalısma, İngiliz Okulu’nun kusursuz bir kuram olduğunu ispat etmeye yönelik bir etkinlikten ibaret değildir. Buradaki amaç, eklektik bir yapı sunan bu kuramdan en üst düzeyde istifade edilerek enerji ve enerji güvenliği konularının anlamlandırılmasına ve kurama, naçizane bir katkı sunulmasına yönelik bir arayıstır.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
1 Chris Brown, Understanding International Relations, Londra, MacMillan, 1997, p.42.
2 Roy E. Jones, “The English School of International Relations: A Case for Closure”, Review of International Studies, Vol. 7, 1981, p. 1-13.
3 Tim Dunne, Inventing International Society: A History of the English School, Londra, MacMillan, 1998, p. 89.
4 Tim Dunne, E. H. Carr’ın ünlü eseri Twenty Years Crisis’te (Yirmi Yıl Krizi) bahsettiği uluslararası toplum
fikrinin, Hedley Bull tarafından tartısılması nedeniyle, Carr’ın Okul içinde sayılması gerektiğini savunmus,
ancak, aynı çalısmanın sonunda “(Carr’ın) Dngiliz Okulu’nun içinde; ancak, Okul’un kendisinin içinde
olmadığı”nı belirtmistir; bkz. Hedley Bull, Twenty Years’ Crisis: Thirty Years On, International Journal, Vol.
24, No. 4, 1969, p. 625-638. Dunne, a. e., p. 24; 38. Örneğin, Barry Buzan, 1993’te yazmıs olduğu bir makalede
hem Carr’ı, hem de Manning’i İngiliz Okulu düsünürlerinden sayarken, 2001’de yazmıs olduğu baska bir
makalede her iki düsünürün de Okul’u etkileyen fikirler verdiğini, ancak, Okul’dan sayılmaması gerektiğini
belirtmistir. Buzan, 2004 yılında yayımlanan kitabında, Carr’ın görüslerine yine Okul’un bir üyesiymis gibi yer
verirken, Manning’in Okul’un bir üyesi sayılmaması gerektiğinin altını çizmistir; bkz. Barry Buzan, “From
International System to International Society: Structural Realism and Regime Theory Meet the English School”,
International Organization, Vol. 47, No. 3, 1993, p. 328; “The English School: an underexploited resource in
IR”, Review of International Studies, Vol. 27, 2001, p. 473 ve From International toWorld Society?: English
School Theory and the Social Structure of Globalisation, Cambridge, Cambridge University Press, 2004, p. 31-36.
Bu konuda, Michael Cox’un belirttiği gibi, E. H. Carr’ın Dngiliz Okulu açısından “istifade edilecek bir
kaynak olmaktan ziyade, asılması gereken bir bariyer niteliğinde olduğu” daha doğru bir yaklasımdır; bkz.
Michael Cox, “Sunus, (içinde) E. H. Carr, Yirmi Yıl Krizi: 1919–1939, çev. Can Cemgil, Dstanbul, Dstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, 2010, p. 38. Diğer yandan, C. A. W. Manning’in, İngiliz Okulu kuramcılarından
sayılması gerektiği görüsünün en ısrarlı savunucusu, Hidemi Suganami’dir. Suganami, Manning’in uluslararası
toplum fikrini ortaya koyduğunu ve hatta Hedley Bull’un da onun bir takipçisi olduğunu savunur; bkz. Hidemi
Suganami, “British Institutionalists, or the English School, 20 Years On”, International Relations, Vol. 17, 2003,
p. 253; Suganami, “C.A.W. Manning and the Study of IR”, Review of International Studies, Vol. 27, 2001, p.
101 ve ayrıca Andrew Linklater ve Hidemi Suganami, The English School of International Relations: A
Contemporary Reassessment, New York, Cambridge University Press, 2006, p. 47-53. Aynı çalısmada, bizzat
Bull tarafından, Wight’ın katkılarına gereken önemi vermediği için haklı olarak uyarıldığını ifade etmektedir.
Manning’in, uluslararası toplum kavramına yönelik çalısmaları bulunmakla birlikte, Butterfield ve Wight
tarafından, İngiliz Okulu’nun temellerinin atıldığı Britanya Uluslararası Siyaset Kuramı Komitesi’nden kisisel
nedenlerle uzaklastırıldığı bilinmektedir. Manning’in İngiliz Okulu yazarlarından biri olarak sayılmasına yönelik
tartısmalar güncelliğini korumaktadır. Genel olarak bakıldığında, Manning’in uluslararası toplum kavramı
üzerine verdiği çalısmalar sebebiyle, kendisinin Okul’a dâhil edilmesi gerektiğini savunan yazarlar
bulunmaktadır. Ancak, Bull’un ve Watson’un eserlerine bakıldığında, Britanya Uluslararası Siyaset Kuramı
Komitesi’nde yapılan çalısmalarda bir uluslararası toplum fikrinin tartısılması gerektiğinin en ısrarlı savunucusu
Martin Wight’ın olduğu görülmektedir. Manning’in, İngiliz Okulu yazarlarından sayılması gerektiğini ısrarla
savunan Suganami, Bull tarafından dikkatinin çekildiğini belirtmektedir. Manning’in Dngiliz Okulu’ndaki yeri ve
Okul’la olan iliskisinin tartısılması, tezin yerini ve amacını asmakla birlikte, eserlerine değinilmeyecektir. Bkz.
Dunne, a. e., p. 12-21. Suganami için, Suganami, The English School of ..., p. 20-24.
5 Çalısmanın kapsamının sınırlandırılması amacıyla, komitenin tarihsel gelisimine bu sekilde kısaca değinilerek
yetinilmektedir. Ayrıntılı bir çalısma için bkz: Dunne, a.e., p. 89-135.
6 Balkan Devlen ve Özgür Özdamar, “Uluslararası İliskilerde Dngiliz Okulu Kuramı: Kökenleri, Kavramları ve
Tartısmaları”, Uluslararası İliskiler, Vol. 7, Sayı 25, Bahar 2010, p. 43-68. Bull’un çalısmaları üzerinden,
uluslararası toplumun yapısının solidarist mi, yoksa plüralist mi olduğuna yönelik tartısmalar İngiliz Okulu’nun
İkinci Kusağı olarak kabul gören yazarlar arasında büyük bir tartısma baslatmıstır. Dngiliz Okulu’nun II. kusak
düsünürlerinin üzerinde en çok tartıstıkları konular; insan hakları ve insanî müdahaledir. Konunun güncelliğinin
ve bu çalısmanın kapsamının göz önünde bulundurulması kaydıyla, bu çalısmanın sahibi, konuyla ilgili daha
farklı kaynaklara dikkat çekilmesinde fayda görmektedir; bkz. Çoğulcu–Dayanısmacı tartısmaları için: N. J.
Wheeler, “Pluralist and Solidarist Conceptions of International Society: Bull and Vincent on Humanitarian
Intervention”, Millennium–Journal of International Studies, Vol. 21, 1992, p. 463-489; R. J. Vincent,
Nonintervention and International Order, Princeton, Princeton University Press, 1974; R. J. Vincent, Human
Rights and International Relations, Cambridge, Cambridge University Press, 1986; N. J. Wheeler, Saving
Strangers: Humanitarian Intervention in International Society, Oxford, Oxford University Press, 2000; Tim
Dunne ve N. J. Wheeler (eds.), Human Rights in Global Politics, Cambridge, Cambridge University Press, 1999;
Andrew Hurrell, On Global Order: Power, Values, and the Constitution of International Society, Oxford, Oxford
University Press, 2007; Robert H. Jackson, The Global Covenant: Human Conduct in a World of States, Oxford,
Oxford University Press, 2000; Robert Jackson, “Pluralism in International Political Theory”, Review of
International Studies, Vol.18, No.3, 1992, p. 271-281 ve II. Kusak yazarların farklı kanatlara ayrıldığı Normatif–
Konstrüktivist yapı tartısmaları için: Buzan, From International System to International Society...; Buzan, “The
English School: An Underexploited Resource in IR”; Barry Buzan ve Richard Little, International Systems in
World History: Remaking the Study of International Relations, Oxford, Oxford University Press, 2000; Christian
Reus–Smit, “Imagining Society: Constructivism and the English School”, British Journal of Politics and
International Studies, Vol. 4, No. 3, 2002, p. 487-509; Tim Dunne, “The Social Construction of International
Society”, The European Journal of International Relations, Vol. 1, No. 3, 1995, p. 367-389; Tim Dunne, ‘New
Thinking on International Society’, British Journal of Politics and International Relations, Vol. 3, No. 2, p. 223-
244; Tim Dunne, “System, State and Society: How Does It All Hang Together?”, Millennium–Journal of
International Studies, Vol. 34, No. 1, 2005, p. 157-170; Emanuel Adler, “Barry Buzan’s Use of Constructivism
to Reconstruct the English School: ‘Not All the Way Down’”, Millennium–Journal of International Studies, Vol.
34, No. 1, 2005, p. 171-182; Stefano Guzzini ve Anna Leander, “A Social Theory for International Relations: An
Appraisal of Alexander Wendt’s Theoretical and Disciplinary Synthesis”, Journal of International Relations and
Development, Vol. 4, No. 4, p. 616-638; ayrıca Dngiliz Okulu yazarlarına “tekrar toplanma çağrısı” yapan Barry
Buzan’ın, Dngiliz Okulu kapsamında verilen eserlerin takip edilebilmesi için olusturduğu portaldan üzerinden
Dngiliz Okulu’na dair yeni çalısmalar takip edilebilmektedir;
bkz.: http://www.polis.leeds.ac.uk/research/international-relations-security/english-school/resources.php
7 Herbert Butterfield ve Martin Wight, “Introduction”, Diplomatic Investigations: Essays in the Theory of
International Politics, H. Butterfield ve M. Wight (eds.), 3. bs., Londra, George Allen & Unwin Ltd., 1969, p. 12-13.
8 Dunne, a.e., p. 89.
9 Dunne, a.e., p. 96-97.
10 Söz konusu kitap ilk olarak 1977’de yayımlanmıstır. Bununla birlikte, bu çalısmada 2. basımı olan 1995 tarihli
düzenlemeden istifade edilmektedir. Bkz. Hedley Bull, The Anarchical Society: A Study of Order in World
Politics, New York, Columbia University Press, 1995.
11 Devlen ve Özdamar, a.e. p. 47-54.
12 Bu yapı, çalısmanın sonraki bölümünde ayrıntılı olarak incelenecektir. Uluslararası Dliskiler’de özellikle
Wight’ın ve Bull’un çalısmaları önemli bir yer tutmalarına rağmen, çalısmalarının genel olarak Dngiliz
Okulu’ndan bağımsız olarak anıldığı görülmektedir. Bunun en belirgin örneği Wight’ın Okul’a eklektik özellik
kazandıran International Theory: The Three Traditions çalısmasında görülmektedir. Wight’ın ve Bull’un,
Türkiye’de yapılan ya da takip edilen Uluslararası Dliskiler tarihi çalısmalarında, Okul’dan ayrı olarak
değerlendirilmesine yönelik bkz.: A. Nuri Yurdusev, “Uluslararası Dliskiler Öncesi”, Devlet Sistem ve Kimlik:
Uluslararası Dliskilerde Temel Yaklasımlar, Dağı, Eralp vd., 12. bs., Dstanbul, Dletisim Yay., 2010, p. 15-56. Söz
konusu çalısmada Wight’ın “Üç Paradigma” yaklasımı analiz aracı olarak kullanılmıs, ancak, kolektif çalısmanın
tamamında, Dngiliz Okulu Kuramı’ndan bahsedilmemistir. Benzer bir örnek için bkz.: Torbjon L. Knutsen,
Uluslararası Dliskiler Teorisi Tarihi, çev. Mehmet Özay, Dstanbul, Açılım Kitap, 2006, p. 335-337.
13 Dunne, a.e., p. 55.
14 Knutsen, a.e., p. 353.
15 Devlen ve Özdamar, a.e., p. 44.
16 Stanley Hofmann, “International Society”, Order and Violence: Hedley Bull and International Relations, J. D.
B. Miller ve R. J. Vincent (eds.), New York, Oxford University Press, 1990, p. 13-37.
17 Bull, The Anarchical Society, p. 97; 122; 156; 178; 194 ve Bull, “International Relations as an Academic
Pursuit”, Australian Outlook, Vol. 26, No. 3, 1972, p. 251-265.
18 Bull, “International Theory: The Case for a Classical Approach”, World Politics, Vol. 18, No. 3, 1966, pp. 361-377.
19 Richard Little, “The English School’s Contribution to the Study of International Relations”, European Journal
of International Relations, Vol. 6, 2000, p. 395-422.
20 Martin Wight’ın kafasındaki ifade, süpheye yer bırakmayacak biçimde bir “Uluslararası Dliskiler Kuramı”dır;
ancak, bunu “Uluslararası Kuram” olarak ifade etmistir. Bull, ifadedeki eksikliğe dikkat çekmis ve bunun
Uluslararası Dliskiler Kuramı olarak okunması gerektiğini belirtmistir. Bull, “Martin Wight and The Theory of
International Relations: The Second Martin Wight Memorial Lecture”, British Journal of International Studies,
Vol. 2, No. 2, 1976, p. 101-116.
21 Bull, “Martin Wight and The Theory of...”.
22 Wight, International Theory: The Three Traditions, G. Wight ve B. E. Porter (eds.), New York, Holmes &
Meier for the Royal Institute of International Affairs, 1992, p. 7.
23 Dunne, a.e, p. 58.
24 Bull, “Society and Anarchy in International Relations”, Diplomatic Investigations: Essays in the Theory of
International Politics, H. Butterfield ve M. Wight (eds.), 3. bs., Londra, George Allen & Unwin Ltd., 1969, p. 35-50.
25 Wight, Power Politics, H. Bull ve C. Holbraad (eds.), Londra, Continuum International Publishing Group Ltd., 2004, p. 105.
26 Wight, International Theory..., p. 7.
27 Bull, “Society and Anarchy in International Relations”
28 Ibid.
29 Wight, International Theory..., p. 32.
30 Benedict Kingsbury ve Adam Roberts, “Grotian Thought in International Relations”, Hugo Grotius and
International Relations, Bull, Kingsbury ve Roberts (eds.), New York, Oxford Press, 1989, p. 15-26.
31 Wight, International Theory..., p. 36-37.
32 Hugo Grotius, Savas ve Barıs Hukuku, çev. Seha L. Meray, İstanbul, Say Yayınları, 2011, p. 19-23.
33 Wight, International Theory..., p. 39; Bull, The Anarchical Society..., p. 25.
34 Wight, International Theory..., p. 33-40.
35 Wight, International Theory..., p. 37.
36 Bull, “The Grotian Conception of International Society”, Diplomatic Investigations: Essays in the Theory of
International Politics, Butterfield ve Wight (eds.), 3. bs., Londra, George Allen & Unwin Ltd., 1969, p. 51-73.
37 Grotius, a.e., p. 27.
38 Wight, International Theory..., p. 37.
39 Buzan, From International System to International Society..., p. 8.
40 Wight, International Theory..., p. 40.
41 Wight, International Theory..., p. 41.
42 Wight, International Theory..., p. 42.
43 Wight, International Theory..., p. 43.
44 Wight, International Theory..., p. 45.
45 Bull, “The Grotian Conception of International Society”.
46 Bull’un Uluslararası İliskiler yazınına kazandırmıs olduğu bu kavram, uluslararası iliskilerde genel olarak küresellesmenin etkisiyle, devletin bir aktör olarak
nüfuzunu kaybedeceğine yönelik yaklasımları elestirmek için kullanılmaktadır. Bkz. Bull, The Anarchical Society..., p. 245-246.
47 Bull, The Anarchical Society..., p. 307-308.
48 Bull, The Anarchical Society..., p. 8.
49 Ancak, İngiliz Okulu içinde, devletler temel aktörler sayılmakla birlikte, uluslararası toplumdaki tek aktörün devletler olmadıkları açıktır.
50 Bull, The Anarchical Society..., p. 9-10.
51 Adam Watson, The Evolution of International Society: A Comparative Historical Analysis, Londra, Routledge, 1992, p. 2.
52 Watson, The Evolution of International Society..., p. 3-4.
53 Bull, The Anarchical Society..., p. 10.
54 Wight, Power Politics, p. 148.
55 Wight, System of States, Leicester, Leicester University Press, 1977, p. 21-22.
56 Bull, The Anarchical Society..., p. 12.
57 Bull, The Anarchical Society..., p. 13.
58 Bull, “The European International Order”, Hedley Bull on International Society, K. Alderson ve A. Hurrel
(eds.), Londra, Macmillan, 2000, p. 170-187.
59 Bull, The Anarchical Society..., p. 4.
60 Bull, The Anarchical Society..., p. 16-18.
61 Dunne, a.e., p. 98.
62 Wight, “Western Values in International Relations”, Diplomatic Investigations: Essays in the Theory of
International Politics, H. Butterfield ve M. Wight (eds.), 3. bs., Londra, George Allen & Unwin Ltd., 1969, p.
89-131.
63 Hoffmann, a.e.
64 Bull, The Anarchical Society..., p. 22.
65 Bull ve Watson, “Preface”, The Expansion of International Society, H. Bull ve A. Watson (eds.), New York,
Oxford University Press, 1985, p. 1.
66 Watson, “Russia and the European States System”, The Expansion of International Society, H. Bull ve A.
Watson (eds.), New York, Oxford University Press, 1985, p. 61-74.
67 Watson, The Evolution of International Society..., p. 40-46.
68 Wight, Power Politics, p. 302-303, Bull, The Anarchical Society..., p. 14.
69 Bull, The Anarchical Society..., p. 28.
70 Thomas Naff, “The Ottoman Empire and Europe”, The Expansion of International Society, H. Bull ve A.
Watson (eds.), New York, Oxford University Press, 1985, p. 143-169; Watson, The Evolution of..., p. 42; 257.
71 Buzan, Buzan, From International to World Society..., p. 21.
72 Brown, “World Society and the English School: An ‘International Society’”, European Journal of International Relations, Vol. 7, p. 423-441.
73 Buzan, “The English School: An Underexploited Resource in IR”.
74 Bull, The Anarchical Society..., p. 270.
75 Bull, The Anarchical Society..., p. 269-270.
76 Buzan, “The English School: An Underexploited Resource in IR”.
77 Buzan’ın çalısmasından alınarak Türkçelestirilmistir. Bkz. Buzan, From International to World Society..., p. 9.
78 R. J. Vincent, “Order in International Relations”, Order and Violence: Hedley Bull and International Relations, J. D. B. Miller ve R. J. Vincent (eds.), New York,
Oxford University Press, 1990, p. 38-64; Buzan, From International to..., p. 19; Linklater ve Suganami, The English School of..., p. 20.
79 Wight, Power Politics, p. 15.
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder