ABD’NİN KÜRESEL HÂKİMİYET REKABETİNDE KAYA GAZININ YERİ: ENGELLER VE AVANTAJLAR, BÖLÜM 1
Zafer AKBAŞ*1
*Doç.Dr. Zafer AKBAS, Düzce Üniversitesi Uluslararası Dliskiler Bölümü, zaferakbas@duzce.edu.tr
Esra PALA**2
**Esra PALA, Düzce Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, esrapala1@hotmail.com
DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ
Özet
Günümüzde enerji kaynaklarına sahip olan devletler küresel rekabette diğer aktörlere karsı avantajlı durumdadır. Enerji bağımlılığı salt bir ekonomik sorun olmanın ötesinde bir güvenlik sorunu olarak da ele alınmaktadır. ABD dünyanın hegemon ülkesi olarak, küresel hâkimiyetini sürdürmeye çalısmaktadır. ABD’nin hegemon gücünün azaldığına dair yapılan analizlerin bir kısmı ekonomik parametlere dayanmaktadır. Enerji kaynakları, bu parametreler içinde önemli bir yer isgal etmektedir.
ABD dıs politikalarının önemli bir uğras alanı, enerji kaynaklarının kontrolü, çesitlendirilmesi, güvenliği konularıdır. ABD için, örneğin Ortadoğu ve Kafkaslar gibi bölgelere yönelik dıs politik tutumların en önemli odak noktalarından biri, enerji kaynaklarının kontrolüdür. Kaya Gazı, bu bağlamda olmak üzere, ABD için stratejik bir kaynak özelliği tasımaktadır.
ABD, dünyanın en önemli enerji aktörlerinden biri olmak yanında, yakın zamanın en önemli enerji kaynaklarından biri ve petrole alternatif olarak da ifade edilen Kaya Gazı potansiyeline sahip ülkelerden biri olmak avantajını da elinde bulundurmaktadır. Ancak bu enerji kaynağının elde edilmesinde ekonomik, teknik ve çevresel zorluklar vardır.
Bu çalısmada realist bir perspektifle, stratejik kaynak olma özelliği tasıyan Kaya Gazı’nın ABD için önemi, sağlaması muhtemel avantajlar ve buna dair engeller üzerine odaklanılmıstır. Bu unsurlardan hareketle, ABD’nin küresel hâkimiyetini sürdürmesinde Kaya Gazı’nın rolü, ABD ve uluslararası politika eksenli olarak incelenmistir. Ayrıca çalısma Kaya Gazı’nın ABD’nin küresel hâkimiyetinin sürdürülmesinde önemli araçlardan biri olduğu ve bu araca dair avantaj ve engellerin de bulunduğu varsayımına dayanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: ABD, Hegemonya, Kaya Gazı, Enerji rekabeti, Güç kapasitesi
Giriş;
Enerji, dünyadaki bütün ülkelerin ekonomik, politik ve sosyal açıdan gelismesinde birincil ihtiyaçlardandır. Bu açıdan günümüz uluslararası politikasında devletlerin, enerjiyi sorunsuz, güvenli bir biçimde, temiz ve ucuz yollardan temin etme ve alternatif kaynaklar üretme temel hedef ve stratejileri vardır. Devletler bu temel hedef ve stratejilerini gerçeklestirmek üzere, sert ve yumusak güç unsurlarını kullanırlar. Kaya gazı bu bağlamda olmak üzere kaynak çesitlendirmesinin en ciddi alternatiflerinden birini olusturmaktadır.
Kaya Gazı Devrimi" sayesinde Amerika Birlesik Devletleri (ABD) dünyada en çok doğal gaz üreten devletler sıralamasında son on yıl içinde en üst sıralara yükselmistir. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)'nın çalısmalarında, 2015 yılında, ABD'nin doğalgaz üretiminde Rusya Federasyonu'nu geride bırakacağı öngörülmektedir. Konvansiyonel olmayan doğalgaz kaynaklarının, özellikle de kaya gazının, kesfedilmesi ve ABD tarafından gelistirilen yeni teknolojiler sayesinde ortaya çıkarılarak dünya enerji arzına eklenmeye baslanması, dünya enerji jeopolitiğinde köklü değisiklikler meydana getirmektedir.3
Kaya gazı küresel dünyanın enerji ihtiyacının karsılanmasında önemli bir araç olmaya adaydır. Kaya gazına sahip olan ülkeler diğer ülkelere göre karsılastırmalı üstünlük elde etmis olacaklardır. Kendi çıkarlarını maksimize etmek, ekonomik, politik ve askeri yönden avantajlı durumda olmak isteyen uluslararası aktörler, kaya gazını çıkarmak ve arz etmek üzere çalısmalar yürütmektedir. Kaya gazı elde eden ülke sadece dısa bağımlı olmaktan kurtulmayacak ya da dısa bağımlılığını azaltmayacak, aynı zamanda rakiplerine göre rekabet üstünlüğü elde etmis olacaktır. Bu nedenle çalısmada kaya gazının özelliklerine ve ABD’nin kaya gazı politikasına yer verilmis, ABD için kaya gazının bir hegemonya sürdürme aracı
olduğu vurgusu yapılmıstır.
1. ABD Küresel Hâkimiyeti: Enerji Politikaları ve Jeo-Strateji Günümüz uluslararası düzeni içinde güç ve gücün unsurları bakımından diğer
aktörlere kıyasen açık ara üstün kapasiteye sahip olan tek ülke vardır ki bu da ABD’dir. ABD,
I. Dünya Savası ile dünya politik arenasında varlığını hissettirmis, II. Dünya Savası ile de hegemon bir güç haline gelmistir.
Tarihsel açıdan incelendiğinde, ABD’nin de dıs politika ve milli güvenlik stratejisini jeopolitik temeller üzerine insa ettiği görülmektedir. ABD, yirminci yüzyıl sonlarından itibaren bilinen dünya hâkimiyet teorilerinden farklı olarak, enerji havzalarının ve enerji ulastırma hatlarının kontrol gücüne dayanmakta olan farklı bir hâkimiyet teorisini gelistirmeye baslamıstır.4
Günümüz dünya siyaseti sosyal, ekonomik, küresel, mali ve siyasi alanlarda yasanan küresel krizin ve kaynakların azalmasının getirdiği baskıyla Batı dünyasının dünyanın geri kalanı üzerinde paylasım mücadelesi veya rekabeti biçiminde islemektedir.5
ABD, 1990’lı yıllarda en temel önceliği Rusya ile iliskilerin yeniden biçimlendirilmesine vermistir. Soğuk Savas’ın sona ermesi ile ABD-Rusya iliskilerinde “yeni bir sayfa” açılmasına neden olmustur. Bu çerçevede ABD ilk dönemde Rusya ile iliskilere öncelik vermis ve Orta Asya Bölgesi’nde de Rusya’nın devam eden etkisini kabul etmistir.6
ABD’nin petrol bölgesi olan Ortadoğu’ya yönelik izlediği politikaların temelinde enerji kaynaklarının kontrolü vardır. Bu bağlamda en önemli proje Büyük Orta Doğu Projesi’dir. Bu projenin bir amacı da petrol ve doğalgazın bir tehdit unsuru olarak kullanılmasını engellemektir.
Enerji gereksiniminin arttığı bir kürede, enerji kaynaklarına hâkim olmanın “küresel hâkimiyetin yeni belirleyicisi” olduğunu öne sürmenin pek de yanlıs olmayacağı söylenebilir. Fakat enerji kaynaklarına sahip olmak yeterli gelmeyecektir. Bunların güvenli bir sekilde gideceği yerlere ulastırılması en az enerji kaynaklarına sahip olmak kadar, önemlidir.7
Gelismenin ve refah seviyesinin endüstriyel ilerlemeye, gelismeye endeksli bulunduğu günümüz dünyasında, enerji kaynaklarının ve bunların bulunmakta olduğu bölgelerin denetlenmesi büyük oranda önem teskil etmektedir.8ABD’nin gelistirdiği enerji hâkimiyeti teorisinin amacı baskalarının enerji ihtiyacından önce kendi enerji gereksinimini karsılamaktır.9
ABD’nin enerji hâkimiyet teorisinin bir baska amacı da mevcut ekonomik sistemi sürdürmektir. ABD, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinin ürettikleri ürünlerin büyük kısmını ithal ettiği için 500 milyar dolarlık dıs ticaret açığı vermektedir. ABD, baska ülkelerin yeni pazarlara girmesine imkân vermek istememekte ve mevcut düzeninin devamını sağlamaya çalısmaktadır.10
ABD dıs politika yaklasımı açısından üç temel ekolden bahsedilebilir. Bu ekollerden ilki, Amerika’nın dünyanın tamamını kontrol etmek durumunda olduğuna inanan ve bunu yapmak için de askeri gücünü, sert gücünü önemseyen “controllers” grubudur. Dünyanın biçimlendirilmesi gerektiğini düsünen ve “shapers” denilen ikinci ekol ise Amerika’nın
“ Dünyanın Efendisi ” değil, “ Lideri ” olması gerektiğini savunmaktadır. Bu çerçevede, ABD’nin yumusak güç, kullanımına yönelmesi gerektiğini açıklamaktadır. Üçüncü ekol ise Amerikan gücünün kendi kıtasına çekilmesi gerektiğini savunan “abstainers” grubu. 1823 Monroe Doktrini’nden kalma izolasyonist durusu benimseyenler bu gruba dâhildir. Buna göre ABD,
dünyaya, özellikle de Avrupa’ya ve etrafına ne zaman müdahale etmeye kalksa bunun yan etkilerini Amerikan vergi mükellefleri üstlenmektedir.11 ABD elde ettiği essiz konumla, yumusak güç araçlarını en iyi sekilde kullanarak klasik hegemonik bir güç olmanın aksine, dünyayı yönetmeyi amaç edinmistir.12
Dünyanın enerji ihtiyacı gün geçtikçe artmaktadır. Bu alanda büyük bir rekabet yasanmaktadır. ABD, dünyanın en çok enerji kaynağı tüketen aktörü olarak, diğer bölgelerdeki enerji kaynaklarını kontrol etmeye yönelik politikalar izlemekte, enerji bağımlılığını azaltmaya çalısmakta ve bu nedenle kaynak çesitliliğini artırma yönlü tutum izlemektedir.
ABD’nin dıs politikasında enerji güvenliği en önemli karar noktalarından biridir. Özellikle petrolün Batıya sorunsuz akısının sağlanarak, fiyatının ucuzluğunun sağlanması ABD için yasamsal öneme sahip hususlar olarak kabul edilmektedir.
1970’lerin basından itibaren ABD, Ortadoğu petrollerini daha fazla kullanmaya baslamıstır. Bu eğilimle ABD’nin fiilen Ortadoğu’ya müdahil olmasına neden olacak stratejileri gelistirmesi, askeri kapasitesini artırması birbirlerine bağlı gelismelerdir. ABD’de enerji alanında kaya gazı kosunda yasanan devrim, hem ülkenin enerji kaynaklarına bağımlılığını azaltmakta hem de stratejik önceliklerini değistirmesini sağlamaktadır. Hidrolik kırma metoduyla elde edilen gaz ve petrol ABD’nin hızla kendine yetecek bir duruma gelmesine yol açmaktadır. 13
2.ABD Küresel Hâkimiyeti ve Kaya Gazı: Jeo-Ekonomik, Jeo-Politik ve Jeo-Stratejik Özellikler
ABD'de 2008 krizinden sonra ekonomik sektörlerde olusabilen sorunların gelecekte önüne geçebilmek için yeniden uluslararası ticarette "made in USA" damgalı rekabet edilebileceği ürünler üretme stratejisiyle öne çıktı. Sanayi üretimine yeniden önem ve ağırlık verilmeye baslandığı bu dönemde pek çok ABD'li politikacı bakımından kaya gazı, süper gücün dünya ekonomisi üzerinde yeniden hâkimiyet kurmasını sağlayacak hayati bir enerji girdisidir. Uzun bir aradan sonra ABD toplam istihdamı içinde payı tek rakamlı oranlara kadar gerileyen sanayi istihdamı, ilk kez gözle görünür bir artıs göstermeye baslamıstır.14 Bu artıs kaya gazı ile ilişkilendirilmektedir.
ABD’nin bütçe açığı artmaktadır. Federal Hükümet açıklamalarına göre 2013 mali yılı bütçe açığı 608 milyar dolardır.15 Bu açık zaman zaman fazlasıyla yükselmektedir. ABD makro ekonomik göstergelerinde de büyük bir sıçramadan bahsetmek mümkün görünmemektedir. Dünya 2001-2010 arası reel GSMH ortalaması 3.4 iken aynı dönemde ABD ortalaması 1.6’dır. Aynı dönemde OECD ülkeleri 1.7, OECD dısı ülkeler 6.9, Çin ise 10.9 Reel GSMH’ya sahiptir.16 ABD GSMH’sının 2014’te %2.4 büyüyeceği tahmin edilmektedir.17
Aşağıdaki tablodan da ABD’nin federal açığının arttığı görülmektedir.
Tablo1. ABD GSMH’sı ve Bütçe Açığı
Kaynak: US Government Spending,
http://www.usgovernmentspending.com/download_multi_year_2000_2020USb_G0f#copypas te Erisim Tarihi: 23.10.2014.
ABD, 1966 yılından günümüze kadar kesintisiz olarak doğalgaz ithal etmektedir. Kaya gazı üretimindeki artısın katkısıyla ABD, 1966'dan bu yana tarihte ilk defa yeniden 2019 yılında tükettiği bütün doğalgazı üretebilecek, 2020 yılında kullandığının yüzde 1'i kadarını, 2040 yılında ise yüzde 12'si kadarını dünya pazarına ihraç edebilecek olup, bu durum, Meksika ve Kanada ile olan büyük enerji ticaretinde Amerika lehine bir süreç baslatacaktır. ABD, 2011 yılında ürettiği doğalgazın yüzde 32'sini kaya gazından temin etmistir. Bu
rakamın 2007 yılında yalnızca yüzde 8 olduğu hatırlanırsa kaya gazı üretimindeki büyük artıs gözler önüne gelir ki bu rakamın 2035'de yüzde 50'yi geçmesi hedeflenmektedir.18
ABD, dünyada kaya gazı bölgelerini en verimli değerlendiren ülke konumundadır. Enerji Bilgi Yönetim Dairesi (EIA) öngörülerine göre ABD, kaya gazı ve mevcut petrolü sayesinde 2035'te enerjide kendi kendine yeten ülke durumuna yükselebilir. Uluslararası dengeler bakımından ekonomi alanında liderliği elinde tutan Çin'de refah düzeyinin yükselmesi ile beraber yükselen isçi maliyetleri düsünüldüğünde ABD yeniden dünyanın sanayi üretim ve ekonomik güç merkezi olabilir.19 ABD’nin 10 yıl içerisinde petrolde Suudi Arabistan’ı, 4-5 yıl arasında da dünyanın doğalgaz imparatoru Rusya’yı geride bırakacağı tahmin edilmektedir. ABD, Kaya gazına geçis ile petrol talebinde de azalmalar yasayacaktır.20 Bu durumlar kaya gazının stratejik ve ekonomik önemini artısmıs olup, ABD’nin küresel hâkimiyetine büyük katkı sağlayacak görünmektedir.
Kaya gazı Kuzey Amerika'da basarıya ulasmıs durumda olup sayet yoğun bir biçimde ihracatına ruhsat çıkarsa, dünya doğal gaz piyasasındaki dengeleri; ekonomik, jeopolitik, rekabet ve fiyat bakımlarından sarsacaktır. Avrupa, doğal gaza ABD'den üç kat, Japonya ise dört kat daha fazla ödemektedir. Bu sebeple özellikle doğal gaz ile bağlantılı petrokimya ve benzeri bazı yatırımlar, Kuzey Amerika'ya göç etmeye baslamıstır.21
2012 itibarıyla Çin’de kaya gazı için sadece 60 sondaj kuyusu, Avrupa’nın önemli kaya gazı rezervlerine sahip olduğu savunulan Polonya’da ise sadece 34 adet kaya gazı sondaj kuyusu mevcuttur. Bu oranlar kaya gazı teknolojisinde ve üretiminde ABD’nin üstün bir durumda olduğunu ortaya koymaktadır. Kaya Gazı konusunda bu imkânlara sahip olması ABD’yi bu gaza yöneltmektedir.22
ABD’deki kaya gazı üretimi 2010’da 4.87 Tcf’ye ulasarak, ülkedeki toplam gaz üretiminin %23’ünü olusturmustur. Bu oran 2013 yılı için %25’tir. Bu durum, tüm dünyanın dikkatini bu yeni alternatif enerji kaynağına yöneltmistir. 2000 yılındaki kaya gazı üretiminin sadece 0.39 Tcf olduğu göz önüne alındığında kaya gazı üretimindeki bu hızlı artısın, ABD için ne kadar önemli olduğu anlasılır. ABD’de petrollü kaya gazı endüstrisi alanında yirmi bin kuyuda sondaj islemleri yapılmakta olup, çok büyük miktarda insana istihdam imkanı sağlanmaktadır. Kaya gazı sanayisi sayesinde ülkede cüzi miktarla doğalgaz temin edilmektedir. Pahalı olmayan doğalgaz arzı ABD’ye esi benzeri olmayan faydalarla birlikte
enerji arz güvenliği bakımından kazanç sağlamaktadır.23 ABD’nin küresel GSYDH içindeki payı %22, dünya nüfusu içindeki payı %4.59,dünya enerjisi tüketimi içindeki payı ise % 25 tir. Dünyanın en büyük petrol tüketicisi ve ithalatçısı olan ABD, kullandığı petrolün yüzde 53.5’ini ithal etmektedir (2012). ABD’nin enerji tüketiminde petrolün payı, kaya gazı nedeniyle giderek azalmakta, petrolde dısa bağımlılık oranı düsmektedir. ABD açısından petrol içerikli kaya gazları tüketim ve üretiminde büyük oranda artıs görülmektedir. Bu ülkede petrol içerikli kaya gazları üretiminin büyümesi, ekonomik anlamda doğalgazdaki fiyatları düsürerek, çevresel açıdan da yeryüzüne sızan karbon emisyonları ve karbondioksit salınımlarını azaltmaktadır.24 Bütün bu gelismeler ABD’nin kaya gazına yönelmesine neden olmustur. ABD enerji açığını gidermek üzere kaya gazı üretimini önemli bir stratejik tercih olarak değerlendirmektedir. Dünyanın en büyük enerji ithalatçısı konumundabulunan ABD, bu konumunu 2017 yılından itibaren Çin’e bırakacak; 2030’da da Çin ve Avrupa, dünyanın en
büyük petrol ithalatçıları olacaklar diye tahmin edilmektedir.25
ABD, tükettiği petrolün yaklasık %53’ünü ithal etmektedir. ABD’nin kaya gazına sahipliği sadece kendisi için değil müttefikleri için de avantaj olarak değerlendirilebilir. Çünkü Almanya Basbakanı Merkel, ABD’nin kaya gazını ihraç etme kararını vermesi durumunda, bunun Avrupa ülkeleri açısından bütünleyici bir faktör olduğunu söylemiştir. Enerji ajansının verilerine göre, AB’nin halen enerjide dısa bağımlılık oranı yüzde 60 olan oranının, 2035 yılında yüzde 80’e yükselecek olması da bu bütünleyiciliğe ihtiyaç olduğunu göstermektedir.26
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder