2000'Lİ YILLARDA ABD'NİN ENERJİ POLİTİKALARINDA YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI, BÖLÜM 1
Sibel KAVUNCU*
* Yrd. Doç. Dr., Trakya Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İliskiler Bölümü
DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ
Özet
Küresellesen dünyada etkili bir ülke, etkin bir güç olabilmek için ekonomik olarak güçlü bir ekonomiye sahip olmanın gerekliliğinden hareketle, ekonominin gelistirilebilmesi ve de ekonomik gelismenin sürekliliğinin sağlanabilmesi büyük önem tasımaktadır. 2000'li yılların değisen dünya kosullarında uluslararası ekonomik rekabette bugün ön plana çıkan en önemli unsurlardan biri de enerjidir. Günümüzde, küresel bir güç olarak ABD, dünyanın tartısmasız en büyük ekonomisi ve yine dünya enerji alanındaki rekabetin büyük güçlerinden
biridir. Çalısmada, enerji tüketiminin her geçen gün arttığı dünyada giderek artan bir enerji tüketimine sahip olan ABD'nin artan enerji taleplerini karsılayabilmek için izlediği ve gelistirdiği enerji politikaları incelenirken, bu politikalar içinde yenilenebilir enerji kaynaklarının yeri ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: ABD, Enerji, Enerji Politikaları, Yenilenebilir Enerji Kaynakları, 2000'li Yıllar
Giris
Enerji kaynakları genel olarak; 'fosil', 'yenilenebilir' ve 'yeni' olarak sınıflandırılırlar. Kömür, petrol ve doğalgaz fosil kaynakları olustururken, su, günes, rüzgar, jeotermal ve biyo-kütle ise yenilenebilir kaynakları olusturur. Nükleer enerji, yakıt hücreleri vehidrojen enerjisi gibi kaynaklar ise yeni kaynaklar olarak sınıflandırılmaktadır. Yine baska bir biçimde de
enerji kaynakları 'birincil' ve 'ikincil' olarak da sınıflandırılabilir. Baska enerji kaynaklarından elde edilmemis olan kaynaklar birincil kaynakları olustururken, baska enerji kaynaklarından elde edilmis olanlar ise ikincil enerji kaynakları olarak adlandırılırlar.1
Dünya nüfusunun her geçen gün artması ve gelismekte olan ülkelerin hayat standartlarını iyilestirme taleplerindeki artıs çerçevesinde enerji talebi de gün geçtikçe artmaya devam etmekte, dünya nüfusundaki artıs ve de insanların hayat standartlarını daha da iyilestirme isteklerinin bir sonucu olarak dünya fosil yakıt talebi hızla artmaktadır.2 Dünyada artan enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü karsılayan fosil yakıtlarındaki kaynak sıkıntısı ve fosil yakıtların yoğun kullanımı sonucu basta karbondioksit olmak üzere sera etkisi yapan
gazların atmosferde birikmesi nedeniyle enerji kaynağı arayıslarında fosil kaynaklara alternatif olarak; su enerjisi, rüzgar enerjisi, günes enerjisi, dalga ve gelgit enerjisi, biyo(organik) yakıt, jeotermal enerji, hidrojen enerjisi, okyanus enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynakları3 öne çıkmıstır.4 Küresel ölçekte ülkelerin enerjiye kesintisiz, ucuz ve de güvenli bir sekilde ulasabilmesi çerçevesinde birçok ülke enerji ihtiyacını ithal kaynaklar yerine olabildiğince yerli enerji kaynaklarından karsılayabilmek için politikalar geliştirmektedirler ki, ABD'de de 2000'li yıllarda yönetimlerin enerji alanında vurgu yaptığı konuların basında enerjide dısa bağımlılığın azaltılmasına yönelik olarak yeni kaynaklara
yönelinmesi kapsamında ABD'nin kendi öz kaynaklarına yönelmesi, yenilenebilir enerji kaynakları vurgusu yer almıstır.5
2000'li yıllarda gerek George W. Bush'un iki dönem baskanlığı gerekse de Barack Obama'nın hem ilk baskanlık döneminde hem de devam etmekte olan ikinci baskanlık döneminde her iki baskan da gündeme dair konusmalarında yönetimlerinin enerji politikalarını aktarırken yenilenebilir enerji konusuna vurgu yapmıslardır. Hem Bush hem de Obama ABD'nin enerji konusunda petrole olan ihtiyacının dısarıdan karsılanmasının önüne geçilmesi ve ABD'nin enerji ihtiyacının karsılanmasında kendi iç kaynaklarına yönelmesi gereğinin altını çizerken alternatif enerji kaynaklarına isaret etmisler ve bu enerji kaynakları içinde de yenilenebilir enerji kaynaklarına atıf yapmıslardır.
George W. Bush Döneminde ABD'nin Enerji Politikalarında Yenilenebilir Enerji Kaynakları;
Ocak 2001 tarihinde göreve baslayan George W. Bush, 2001 yılı Subat ayında Kongre Ortak Oturumu öncesi Yönetiminin hedeflerini anlattığı konusmasında, ulusal bir enerji politikasını gerektiren ciddi bir enerji sorununun varlığına dikkat çekmis, enerji taleplerinin arzın gerisinde olduğunu belirterek, alternatif enerji kaynaklarının ve de tasarrufun tesvik edilmesine isaret etmistir.6
Baskan Bush’un göreve geldiği ilk aylardan itibaren ABD’nin içinde bulunduğu enerji krizini asmak öncelikli hedefleri arasında yer almıstır.7 Bush Yönetimi Ocak ayının sonlarında Baskan yardımcısı Dick Cheney baskanlığında bir Ulusal Enerji Politikası Gelistirme Grubu olusturmus,8 Baskan Yardımcısı Dick Cheney'nin yönetiminde hazırlanıp, 2001 yılının Mayıs ayında yayınlanan Ulusal Enerji Politikası Raporu'nda9 ; ABD'nin ithal petrole olan bağımlılığının gittikçe arttığı vurgulanırken, ABD'nin 2000 yılında tükettiği petrolün yarısını ithal etmek zorunda kaldığı belirtilmekteydi. Açıklanan enerji politikasında, petrol fiyatlarının düsük tutulması ve de ABD'nin ithal petrole olan bağımlılığının azaltılması
üzerinde durulmaktaydı. Raporda, ulusal enerji politikasının genis kapsamlı olması, çevreyi koruması ve de yerli petrol, doğalgaz, kömür, nükleer ve yenilenebilir enerji kaynaklarının arzını arttıracak bir politika olmasına vurgu yapılmıs, yenilenebilir ve alternatif yakıtların ABD'nin enerji geleceği için umut sunduğu ancak mevcut enerji ihtiyacının sadece küçük bir bölümünün kaynağı olduğu belirtilerek, bu enerji kaynaklarının tüm enerji ihtiyacını karsılamasının önünde uzun yıllar bulunduğu, o gün gelene kadar ise ülkenin enerji
ihtiyacının karsılanmasında mevcut enerji kaynaklarına isaret edilmistir.10
2005 yılı Nisan ayında, "Amerikan halkı için iki hayati konu" olarak nitelediği petrol fiyatlarında artısa neden olan enerji ve sosyal güvenliğe iliskin bir basın toplantısı düzenleyen George W. Bush, basın toplantısında, geçen on yılda Amerikan enerji tüketiminin, enerji üretiminden 40 kat fazla büyüdüğünü belirtmis, bu durumun, ABD dısında üretilen enerjiye bağımlılık anlamına geldiğini söylemistir.
Bush, konusmasında, "Yabancı enerji kaynaklarına bağımlılığımızı azaltmak için dört temel adım gerek. Birincisi, enerjiyi idareli harcamayı sağlayacak daha iyi bir teknoloji kullanmak. Dkincisi, petrol, doğalgaz, kömür, temiz nükleer enerji gibi varolan enerji kaynaklarını kullanacak çevre duyarlıklı yollar bulmak. Üçüncüsü, hidrojen, etanol ve biyodizel gibi yeni kaynaklar gelistirmek. Dördüncüsü, Çin, Hindistan gibi enerji tüketimi artan ülkelere küresel talebi düsürecek sekilde yeni teknolojiler kullanmalarında yardım etmek" demistir.11
2005 yılında, ABD’nin yeni Enerji Yasası’nda, federal hükümetin satın aldığı elektriğin 2007’den 2009’a kadar %3’ten, 2010’dan 2012’ye kadar %5’den ve 2013’den itibarense %7,5’dan daha az olmayacak sekilde yenilenebilir kaynaklardan sağlanacağı sartı getirilmistir.12
2006 yılı "Birliğin Durumu" konusmasında ABD Baskanı George W. Bush, yaptığı yıllık değerlendirmede, ülkenin petrol bağımlılığının ciddi bir sorun olduğunu söylemis, bu bağımlılığın teknoloji sayesinde asılabileceğini ifade etmistir. Amerika'nın petrole olan ihtiyacının kırılması gerektiğini dile getirmis, "Ciddi bir sorunumuz var: ABD petrole bağımlı. Bundan kurtulmanın en iyi yolu teknolojidir" diyen Bush, ekonominin petrole dayalı olmaktan çıkarılmasına vurgu yapmıstır. ABD'nin dıs kaynaklı enerjiye bağımlılığının sona
ermesinin önemli olduğunu vurguladığı konusmada Bush, ABD'nin 2001 yılından bu yana temiz, ucuz, güvenilir, alternatif enerji kaynakları üretmek için çaba sarf ettiğini belirterek çok önemli gelisme kaydedildiğini söylemistir. Bush konusmasında, temiz enerji arastırmalarına büyük kaynak ayıracaklarından bahsetmis, günes ve rüzgar enerjisine ve temiz güvenli nükleer enerjinin kullanımına ağırlık vereceklerini söylemistir. 13
Bush, 2006 yılı Subat ayının basında gerçeklestirdiği bu konusmanın ardından yönetiminin enerji politikalarını anlatmak amacıyla çıktığı gezide Wisconsin'de yaptığı konusmada, enerji konusunun hem ulusal güvenlik hem de ekonomik açıdan önemine değinmistir. Bush konusmasında, günes ve rüzgar enerjisi, ayrıca mısır ve talastan etanol gibi biyoyakıt elde etmeyi amaçlayan arastırma programlarını tesvik edeceklerini de söylemistir.14
2006’da ABD ekonomisi günlük ortalama 20,6 milyon varil petrol kullanmıstır ki, bu miktar dünyadaki arzın yaklasık dörtte biri kadardır.15 ABD’nin yabancı petrole bağımlılığı 2007 yılında da Bush yönetimince vurgulanmıs, Bush, ABD'nin enerji konusunda dısa bağımlılığına alternatif enerji kaynakları ile son verme konusunu 2007 yılı Birliğin Durumu konusmasında gündeme getirmis, Bush Kongre'deki konusmasında, “Sizden önemli bir hedefe ulasmak için destek istiyorum. Daha önce baslattığımız girisimleri sürdürelim ve önümüzdeki 10 yılda Amerika’nın petrol tüketimini yüzde 20 oranında azaltalım,” diye konusmustur. Bush konusmasında Amerika'nın enerji arzını çesitlendirmenin ABD'nin
yasamsal çıkarlarından olduğunu belirterek, bunun teknoloji ile sağlanabileceğini vurgulamıs, ABD'nin elektrik gücü üretim biçiminin temiz kömür teknolojisi, günes ve rüzgar enerjisi ve temiz, güvenli nükleer gücün daha fazla kullanılması ile değistirilmesinin devamına isaret etmistir.16
2006'daki yıllık "Ulusa Seslenis" konusmasında ABD'nin petrole olan bağımlılığından kurtulması için alternatif enerji kaynaklarının gelistirilmesine ağırlık vereceğini söylemis olan Bush, bu kapsamda bitkilerden elde edilen biyo-yakıtlar ve su gücünü desteklemistir.17 Ocak 2006'daki Ulusa Seslenis konusmasında petrole bağımlılığın ülkesi için ciddi bir sorun olduğunu söyleyen Bush, bu mesajı ülke çapında çıktığı turda da tekrarlamıs, Nashville'de konusan Bush, bilim adamlarının ot, odun ve mısır gibi doğal ürünlerden etil alkol üretimi konusunda büyük ilerlemeler kaydettiğini söylemis, "Çiftliklerimizde ot yetistirerek enerji sektörüne atılabileceğiz! Otu biçip, enerjiye dönüstüreceğimiz günler yaklasıyor" demis ve eklemistir: "Bize söylenenlere göre, arastırmalara hız verirsek altı yıl içinde benzine alternatif yakıtlar bulabiliriz."18
Ayrıca, 2007'de ABD’nin 2007 tarihli "Enerji Bağımsızlığı ve Güvenlik Yasası" onaylanmıs,19 bu yasa uyarınca, ABD’nin petrol dısalıma olan bağımlılığının azaltılması ve alternatif enerji kaynaklarına kaynak aktarılması öngörülmüstür. Ayrıca, enerji verimliliğinin tesvik edilmesi ve enerji teknolojilerine yatırım yapılması üzerinde durulmustur. 2007 tarihli Enerji Bağımsızlığı ve Güvenlik Yasası'nda ABD’nin “yenilenebilir enerji kaynaklarına iliskin stratejik rezerv” olusturma hedefi yer almıstır.20
20 Ocak 2001’de göreve basladıktan birkaç gün sonra 29 Ocak'ta kabineyi enerji gündemiyle toplayarak, Baskan Yardımcısı Dick Cheney’e de "Ulusal Enerji Politikaları Gelistirme Grubu" adlı bir grup olusturarak ülkenin ulusal enerji politikasını gelistirmesi talimatını veren 21 Baskan George W. Bush’un 2001-2009 yılları arasında iki dönem baskanlığı sürecindeki enerji konusuna iliskin söylemlerine bakıldığında, ABD'nin Ortadoğu petrollerine bağımlılığını azaltması, ulusun enerji arz istikrarının yükseltilmesi için alternatif teknoloji ve kaynaklara dayalı olarak ulusal üretimi arttırması gerektiğinin vurgulandığı görülmektedir.
Barack Obama Döneminde ABD'nin Enerji Politikalarında Yenilenebilir Enerji Kaynakları;
Kasım 2008'deki ABD Baskanlık seçimleri sonucunda iktidara gelen Barack Obama, seçimler öncesinde Ağustos 2008'de Demokrat Parti'nin Denver'da düzenlenen ulusal kongresinin dördüncü gününde, partisinin baskan adaylığını kabulü çerçevesinde yaptığı konusmada, enerji konusuna da değinmis, ekonominin düze çıkması, güvenlik ve gezegenin geleceği için, ABD baskanı olarak, on yıl içinde ülkenin Ortadoğu petrolüne bağımlılığını sona erdirme sözü veren Obama, ''simdi bu bağımlılığı bitirmenin zamanıdır. Açık denizde
petrol sondajı, sadece kısa vadeli bir çözümdür, uzun vadeli bir çözüm olmaktan uzaktır'' diye konusmus, Obama, ABD baskanı olarak doğal gaz rezervlerine ulasımı sağlayacağını, temiz kömür teknolojisine yatırım yapacağını ve güvenli nükleer enerji kullanımı yollarını bulacağını söylemis, gelecek on yıl içinde yenilenebilir enerji kaynaklarına 150 milyar dolar yatırım yapacağını, rüzgar gücü ve günes enerjisine yöneleceğini ve bu alanlara yatırımın bes milyon yeni is yaratılması anlamına geleceğini belirtmistir.22
2008 yılı Aralık ayında yaptığı bir basın toplantısında ise Obama, önceliklerinin yabancı petrole bağımlılıktan kurtulmak ve iklim değisikliğiyle mücadele etmek olduğunu söylemis, Barack Obama konusmasında çevre sanayinin yeni is imkanları yaratılması açısından sınırsız fırsatlar içerdiğini belirterek, bu fırsatları, "Karsı karsıya olduğumuz zorluklar, insanlarımız için yeni fırsatlar da arz ediyor. 21'nci yüzyıl ekonomik canlanma planıyla milyonlarca insanımız, rüzgar tarlalarında, günes panellerinde ve az yakıt tüketen araç üretiminde istihdam edilebilir." diyerek, "Yenilenebilir enerji insanlara iyi para kazandıran, dısarıda üretime ihtiyaç duymayacak yeni isletmeler ve yeni sanayilere hayat
verecektir. Yenilenebilir enerjiye uzun vadeli yatırımla, ekonomimize dinamizm kazandırabiliriz. Kamu binalarını daha az enerji tüketir hale getireceğiz, elektrik sebekemizi yenileyeceğiz, doğal kaynaklarımızı koruyup muhafaza ederken sera gazı salımlarımızı azaltacağız." sözleriyle açıklamıstır.23
Barack Obama, gerek seçim konusmalarında, gerekse görevine basladığı ilk günlerde yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine isaret etmistir. Seçim kampanyasında ABD'nin sera gazı emisyonlarını 2020'de %15; 2050'de ise %80 oranında azaltması gerektiğini açıklayan Obama, elektriğin 2012'de %10; 2025'de ise %25 oranında yenilenebilir kaynaklardan sağlanması hedefini vurgulamıstır.24 Iowa eyaletindeki bir rüzgar enerji tesisi isçilerine hitaben yaptığı konusmada da, ülkenin dıs kaynaklı petrole bağımlılığının azaltılmasına ihtiyaç duyulduğunu söylemis, kısa vadede petrol ve doğalgazda iç üretimin arttırılmasının öngörüldüğünü, gelecekte ise ABD'nin rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmasının öncelikli olduğunu ifade etmistir.25
Obama, 2009 yılı Ekim ayında Enerji ve çevre konusunda Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde yaptığı genis kapsamlı konusmasında ise, temiz kömür teknolojisi, güvenli nükleer yakıt, sürdürülebilir biyo yakıtlar ile rüzgar, dalga ve günesten elde edecekleri enerji vasıtasıyla ellerinde bol miktarda bulunan kaynaklardan en iyi sekilde istifade etmelerini sağlayacak bir yasal düzenleme nin yapılması çağrısında bulunmustur.26
2010 yılı "Birliğin Durumu" konusmasında, temiz enerjinin kullanımının önemine dikkati çeken Obama, iklim değisikliği ve enerji konusunda tesvikler içeren kapsamlı bir yasanın geçmesi gereğini söylemistir. Obama, "Enerji verimliliği ve temiz enerji konusunda tesviklerin sağlanmasının geleceğimiz için yapılması doğru olan sey. Çünkü temiz enerji ekonomisinde öncü olan uluslar, küresel ekonomiye de öncülük yapar ve bu ulus ABD olmalı" demistir.27
Obama, Haziran 2010’da Pittsburgh'da yaptığı bir konusmada ise, enerji politikalarında köklü değisiklikler gerektiğini vurgulamıs, temiz enerji olarak adlandırılan ve fosil yakıtlar gibi çevreye zarar vermeyen teknolojilere yatırımların tesvik edilmesi gerektiğini ifade etmistir. Barack Obama konusmasında, ülkesinin fosil yakıtlara (petrol, kömür, doğalgaz) bağımlılığının sona ermesi gerektiğini söylemis, bu bağımlılığın ABD'nin ulusal güvenliğini, ekonomisini ve çevre kosullarını tehlike altına soktuğunu belirterek,
''Çocuklarımız ve torunlarımız için belirlediğimiz vizyonumuz, yalnızca fosil yakıtlarla devam eden bir Amerika olmamalı'' demistir.28
2011 yılı "Birliğin Durumu" konusmasında yönetimin icraatı konusunda bilgi veren, gelecek iki yıl içinde yapmayı planladığı proje ve programları anlatan Obama konusmasında, temiz enerjilere yöneleceklerini söyleyerek, 2035 yılı için ABD'nin elektriğinin yüzde 80'inin temiz enerji kaynaklarından gelmesi hedefini ortaya koymus, konusması kapsamında ülkede yenilenebilir enerji kaynakları perspektifini de yinelemistir.29
2012 yılında yayınlanan "Temiz Enerji Standardı Kanunu" ile temiz enerji üreticilerine bazı destekler sağlanarak 2035 yılına kadar temiz enerjinin toplam enerji üretimindeki payını arttırmak hedeflenmis, bu çerçevede, yenilenebilir enerji üretimi için tam kredi imkanı, elektrik üretiminde doğal gaz veya kömür kullanımı için kısmi kredi imkanı ve elektriği üretirken ısıyı da yakalayan kombine ısı ve güç sistemleri için de ilave krediler sunulmustur.30
Dönemin ABD Dısisleri Bakanı Hillary Clinton da, 18 Ekim 2012 tarihinde Georgetown Üniversitesi'nde yaptığı konusmada,31 ABD'nin dıs politika yaklasımlarında enerjiyi ele alısına iliskin bilgiler sunarken, "... Enerji konusu, ABD dıs politikasının bütününü ilgilendirmektedir. Bu konu, bir milli güvenlik ve küresel istikrar meselesidir. Bu konu, küresel ekonominin de temelini olusturmaktadır. Aynı zamanda, demokrasi ve insan haklarıyla da ilgili bir konudur..." demis, Clinton konusmasında; "... kirliliği azaltmak, küresel
enerji arzını çesitlendirmek, istihdam yaratmak ve iklim değisikliğinin ziyadesiyle gerçek tehdidini ele almak için yeni teknolojileri ve enerji kaynaklarını -özellikle de yenilenebilir olanlarını-tesvik etmeye önem veriyoruz..." sözleriyle yenilenebilir enerji kaynaklarına verilen öneme isaret etmis, geçen dört yılda yenilenebilir rüzgar ve günes kaynaklarından ürettikleri elektriğin iki katına çıktığını, petrol ve doğalgaz üretimlerinin büyük bir yükselis içinde olduğunu belirtmis, Clinton konusmasında, enerji dönüsümü konusuna da değinerek,
"...Daha temiz enerjiye doğru dönüsüm dünyanın karbon emisyonunun azaltılması için merkezi önemdedir ve 21’inci yüzyıldaki güçlü küresel ekonominin çekirdeğini olusturacaktır..." demistir.
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder