18 Şubat 2017 Cumartesi

ENERJİ VE GÜÇLER BÖLGESİNDE TÜRKİYE



ENERJİ VE GÜÇLER BÖLGESİNDE TÜRKİYE 



   DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ

M. Oktay ALNIAK* 1 
*Prof. Dr. Yük. Müh. oalniak@bahcesehir.edu.tr 

1. Giriş;

Aynı Coğrafyada yasayan esit güçlerin bir sekilde birbirine galebe çalmaya gayret ettiği bir düzen, insanlığın evrimi boyunca doğal hayatın bir parçası olmustur. Farkedilir bir güce erisenler çesitli sebeplerle bir sekilde güç gösterisinde bulunmuslardır. Karizmatik güçler stratejileri ve siyasetleri nedeniyle içlerinde biriktirdikleri enerjiyi ani bir refleksle ya bir coğrafyayı ya da bir kaç ülkeyi istila ederek açığa çıkarıyorlar. Gücünün zirvesine eristiğinde, kendini sanki tutamayıp, yumruğunu rakibinin gözüne indiriveriyorlar... Ayıkla 
pirincin tasını! Bu güçler kendilerini aslında adil bir güvenlik sistemi olmayan dünyanın polisi, jandarması sayıyorlar. 

2. Açıklama;

Geçmisin harp tarihi cerideleri genelin detayına daha çok yer ayırıyor. İnsanoğlunun ya dili, ya da aklı yetersiz! Harp tarihi veya uygarlığın evrimini not alan cerideler; geçmis tarihi, dünü bir türlü bütün bir resim olarak bizlere gösteremiyor. Aslında dikkatli bakanların cerideleri anlaması ve fotoğrafın tümünü görebilmesi gerekir. Özetle, bakan görür veya görebilen görür! Bilhassa bulunduğumuz coğrafyada, bölgede, geçmisten gereken dersleri bir türlü çıkaramayan bir algılama noksanlığı vardır. Doğu’da mı, Batı’da mı olduğunu 
kestirmeye çalısan bölge insanının, detaylarla uğrasırken altındaki coğrafya kayıyor. Topraklarda çatlamalar oluyor. Erezyonun yasamı tehlikeye sokması muhtemeldir. Bölgede yasanan göç, sosyal sizofreni, sosyal kültürlerdeki kaygılar, toplumdaki korku ve güvensizlik, bölgenin coğrafyasını her gün yeni bir oldubittiye getiriyor. İşin önemli tarafı, biz bu bilinçaltı hazırlığın farkında bile olmuyoruz... Yazılı ve görsel medyamız, kimin adına ve namına bizi hipnotize ediyor? Neyin karsılığında bu oyun oynanıyor? Toplum, idare edenler, idare 
edilenler grogi durumda... Soğuk harp, sıcak harp derken bugün baska bir tür basıncın altındayız... 

Yeni bir bölgesel coğrafi ve sosyal değisimin olup, olamayacağına karar verebilmek için, bölgedeki entelektüel alt yapının incelenmesi gerekir. Entelektüel yapıdan anlasılanlar nelerdir? Acaba bölgedeki tarihsel geçmis, insan hakları kavramı, eğitim anlayısı, teknolojik birikim, enerji imkânları ve ekonomik varlıklar bölgenin entelektüel yapısıyla ilgili midir? 

Bölgedeki komsuluk iliskileri, savunma sanayii ve ekonomi arasındaki güç dengesi, siyaset kurumunun demokrasi kültürü, bölgedeki devlet yönetimi mekanizmaları ile bölgedeki geleceğin yönetilmesi kavramlarının incelenmesi gerekebilir. 

Etnisite aldı basını gidiyor! Din isleri ve cemaat tartısmaları, alevilik, sünnilik, mezhepçilik, azınlıklar bölgeyi etkiliyor! Bizi bizlikten çıkarıyor... Huzur sanki bölgeye gelmeyecek gibi görünüyor! Zaten amaç da budur... Bölgenin yönetimi kavramı genis tutulduğunda, bölge yönetimlerinin yönetimi akla gelmektedir. Kendinizi yönetemediğiniz takdirde, sizin yönetiminize müdahale ediliyor! Sizi ve bölgeyi yönetmeye baslıyorlar... Yeni yönetim kendine uygun bir vizyon belirliyor. Bu tip yönetimler demokrasi adına sizi yönetme hakkını kendinde görürken, siz kendi ülkenizde azınlık oluyor ve ülkenize yabancılasıyorsunuz. Ülkenizden kovuluyorsunuz! Topraklarınızı bırakıp baska ülkelere sığınıyor, paranız varsa kaçıyorsunuz. İnsanlar bu kaçısta canlarını zor kurtarıyorlar. Paranız yoksa kendi ülkenizde korku ve kusku ile yasamaya baslıyorsunuz ve kaderinize razı oluyorsunuz. Önce çok iyi yetismisler ve gençler kaçıyorlar. Kaçırılıyorlar... 

Bölge olmak için sınırı ve çerçeveyi belirlemek gerekir. Bir çınarın toprağa yapısması köklerinin gücüne bağlıdır. Dalları tasıyacak gövdedir. Askeri, siyasi, ekonomik, kültürel, jeopolitik, stratejik gücü olan toplumlar bölgesinde huzur içinde yasarlar. Çevresindekiler de huzurludur lar. Güç dengesi ilkelerine göre herkes gücünü ve haddini bilir... Gereken bölgesel gücünüz yoksa acı çekersiniz. Yasamaya kararlı olanlar toprağa tutunurlar. Yaratılan fırtına sonunda gelir ve geçer... Bu fırtınada ayakta kalmak zordur. İste bu durumlarda toplumlar, 
çocuklar, analar bu fırtınada çok zarar görürler. 

Ekonominin gücü ile silahlanma arasında bir denge olması gerekir. Gelismis ülkeler ulusal toplumlara özellestirme fikrini dayatıyorlar. Özellestirme bir merhemmis gibi 25 yıldır bütün vücuda sürüldü. Bir savunma kaldı özellesmeyen! O da kıyısından, kösesinden özel güvenlik adıyla zorlanıp duruluyor. “ Privatization” kelimesiyle yıllar geçirdik. Elde ne varsa 
sattık, savduk... Siz sağ, biz selamet! Borç, harç demisken; Osmanlı İmparatorluğu zamanında İngilizler “ Senin bana borcun var! ” demisler ve bunun karsılığı Kıbrıs’ı istemisler. Yönetim olmaz demis! Sen misin “olmaz” diyen, ertesi gün İskenderiye’yi topa tutmuslar ve Mısır’ı isgal etmisler. Mısır’ın gidisi o gidis! Sonra oralarda bir güzel yerlesmisler. Ordular ve donanmalar kurmuslar. Hazırlıklar yapmıslar. Hindistan’dan ve Avustralya’dan asker getirmisler. Aylarca eğitim yaptırmıslar. Hızlarını alamayıp Çanakkale’ye gelmisler! 1914-1918 yılları... İmparatorluğun dokuz parçasını yutmuslar ve bir parçasını zoraki bölgenin sahiplerine bırakmıslar. Bu son parçayı, imparatorluğun onda biri olan parçayı kurtarabilmek için Atatürk ve Arkadaslarının yaptıklarını Cumhuriyet sürecinde okuduk ve öğrendik. 

İnsaallah öğrenmisizdir, yine de hatırlatılması faydalı olacaktır. Kurtulus Harbi’nde, Sakarya Muharebeleri’nde ve Büyük Taarruz’da 5000 subay ve 50000 Mehmetcik sehit olmus... Bu harp, tabancasında mermisi olmayan subayların kılıç harbidir. Türkiye Cumhuriyeti olabilmek için ödenen bedel büyüktür. Simdi, bölgenin gücü olan Türkiye Cumhuriyeti, bu ülkenin sahibi olabilmek için bedelini on misli ödemis! 1900 yıllarından baslayarak bölge etnik ve zamanın küresel güçlerince paramparça yapılmıs! Geriye bir çekirdek kalmıs! 

Bölge üzerinde oyun oynayanlar ve bu oyunun parçası olanlar dikkat etmelidirler! Aynı oyunların tekrar oynanması mümkün değildir. Küçük Asya denilen çekirdekte yasayan bölge insanının Orta Anadolu’nun bozkırına sıkıstırılması planları akıl dısıdır. Bölge insanı, Türkiye Cumhuriyeti vatandasları oldukça, siz siz olun böyle birsey denemeyin. Kimseleri bu islere alet etmeyin! Ne yazık ki, her kesimden bu küresel güçlerin adamı ve kalemi vardır. 

Eskiden casus denildiğinde insanların tüyleri ürperir ve insanlar korkarlardı! Simdilerde küresel güçlerin her ülkede görevlileri vardır. Bunlar küresel yapılmıs projeleri gerçeklestirmek için çalısırlar. Bu görevliler küresel güçlerden beslenirler. Onların namına yazar ve çizerler. Masum vatandasların beynini yıkarlar. Masum, temiz, issiz, okulsuz, istikbali olmayan gençliği geçmisine, millete ve devlete düsman ederler... Bu kalemlere göre ulus, ordu, birlik ve dirlik tehlikelidir. Bunların görevi ülkenin birliğini, dirliğini dağıtmak, değerlerini, kültürünü ve ordusunu asağılamak, Cumhuriyetle kazanılan ulusal her ne değer varsa darmadağın etmektir. Bunlar Cumhuriyeti kategorize ederler! Akıllarınca yeni cumhuriyetler kurarlar. Bunlar da bizim ve bölgenin insanıdır... Lakin küresel güçlere önemli bir ücret karsılığı köselerinden ve makamlarından hizmet ederler... 

Bu çatısmaların tamamı sanki güçler savası! Küresel güçler bölgelerinde ulusal güçleri istemezler. Ulusal güçler küresel güçlerin gelismesine karsı olduklarından küresel güçlerce devamlı hırpalanırlar. Mikro milliyetçilik akımları bu çevreyi rahatsız eder. Para, güç, propaganda, medya vasıtasıyla kendilerine aydın dedirten bir kısım insanlar küresel güçlere hizmet ediyor! Nasıl bas edilir? 

Küresel güçlerle bas etmek zordur. Kimin ulusal, kimin küresel olduğu belli olmayan karmasık bir kaos ortamı bölge insanını tedirgin eder. İstikrar bozulur. Korku ve kusku sinir sistemini bozar. Zaten istenen budur! Patinaj yapan ve enerjisini bosa harcayan bir bölge toplumu! Patinaj yapmaktan yorulmus insanlar... Moraller bozulur! Oyun kuramayan bir futbol takımı olunur... 

Bu duruma kültürel enerji kaybı denilebilir. Enerji kaybı sistemin ve toplumların patinaj yapması demektir. İyi niyetinizin, gayretinizin, enerjinizin kaybolması emeğinizin bosa gitmesi demektir. Ne yapmak gerektiğini düsünmek akılcı olmaktır. 

İlk akla gelen herkesin kendi köyüne dönmesidir. Küresel güçleri iyilikle ikna etmek gerekli! “Sizin ne isiniz var buralarda? Sizin dağlarınız, ormanlarınız, Okyanuslarınız var! Sizin zengin ülkeleriniz ve mutlu bir yasamınız var. Size yeter enerjiniz, petrolünüz, paranız var... Sizin aileleriniz, çocuklarınız var! Bölgenize dönünüz... Bu bölgenin insanını, çoluk çocuğunu, tasını toprağını, kurdunu kusunu rahat bırakınız” demek gerekir. Birlesmis Milletler Platformlarında “Bölgeye huzur gelecek dediniz nifak geldi, demokrasi gelecek dediniz terör geldi, barıs dediniz savas geldi ” gerçeğini ısrarla hatırlatmak gerekir. Orta Doğu Bölgesi’nde iki milyon masum insanın öldürülmesine neden olan 1980-2014 vahseti kimin eseridir? Bu felaketin sorumlusu kimdir? Adil ve uzun süreli bir barıs için bunların arastırılması ve açıklanması faydalıdır. 

Bölgede insanlar “ Hani bizim Enerjimiz, Petrolümüz, Uygarlığımız, Huzurumuz, Anamız, Babamız, çocuklarımız, eski güzel vatanımız, insanca yasam güvencemiz” diye ağlıyorlar ve ölüyorlar. Orta Doğu’da insanlık adına, insanlığın tükendiği yerde yasanıyor... Korku, terör ve güvensizlik yaratan bu felaket daha ne kadar sürecek? 

Bu şartlarda Dünya jandarmalığı daha ne kadar sürdürülebilir ki ? 

3. Sonuçlar 

Bölgede beklenen; sosyal dengesi yerinde, ekonomik gücü kuvvetli olan bölge yönetimleri günü ve geleceği yönetebilirler. Baskalarının etkisine girmeyebilirler. Evrensel insani değer ölçüleriyle, etkin kültürleriyle kendi güvenlikli yasam alanlarını olusturabilirler. Bölgelerinde huzuru tesis edebilirler. Bölgenin gücü olabilenler, aynı zamanda uygarlığın ısığı ve insanlığın aradığı huzurun temsilcisi olabilirler. Böyle düsünülmesine rağmen, bölgede liderlik yapan yönetimler uzun ömürlü olmamıstır. Bölgede geleneksel yapı, krallık, demokrasinin yerlesmemesi gibi sebepler devamlıdır. Arap Baharı denilen rüzgar, darbeler, isyanlar, küresel istilalar bölgeyi karıstırmıştır. Son yüz yıldır bölgedeki liderler ve yönetim sistemleri uzun süreli olarak ülkelerini yönetememişlerdir. Ülkelerini küresel güçlerin gölgesinde uzun süreli yönetenler de ülkelerinde uygarlaşma adına istenilen ilerlemeyi sağlayamamıslardır. 

Bölgedeki her ise küresel güçler karısmakta ve bölge ülkeleri devamlı kültürel, ekonomik ve mali büyük kayıplara uğramaktadırlar. Bu kayıplar geri gelmeyecek enerji kayıplarıdır. Bu ülkelerin kalkınmaları beklenmemelidir. Asla kalkınamazlar... Her birisi küresel güçlere asırlık savas borçlusu haline getirilmislerdir. 

Türkiye bölgede kültürel, sosyal, ekonomik, askeri, stratejik bir güç olarak ne durumdadır? Gücü ve enerjisi ne kadardır? Gücünün alanı ve siddeti nedir? Bu konularda bir değerlendirme yapmak için yakın geçmisle beraber bin yıllık Anadolu entelektüel alt yapı varlığının incelenmesi faydalı olur. Bu inceleme sonucu bazı ipuçları bulmak mümkündür. 

Olumlu olarak değerlendirilenler; yönetimde esitlik, adalet, hakkaniyet, çalıskanlık, bilimin evrensel değerleridir. Olumsuz olarak değerlendirilenler ise bu değerlerden uzaklasmaktır. 

Türkiye’nin bölgesel bakıs açısına yön verilebilmesi için bir modele ihtiyacı vardır. Bu model; Türkiye’nin bölgede ve yasamında olusturduğu; adil, güvenli, uygar, entelektüel, bilimsel ve istikrarlı ülke imajıdır. Bu imaj aynı zamanda herkes için bir güven ölçüsüdür. 

Türkiye’nin asındırılmaya çalısılan entelektüel gücü vardır. Bu güç asırların olusturduğu bir kültür olarak tanımlanabilir. Türkiye, bölgesel bir aktör olarak kendine güvenini tazelediği takdirde, güveni oranında bölgede aktördür. Türkiye ile ilgili veriler incelendiğinde, Türkiye’nin entelektüel gücünün bölgede önemli olduğu görülür. Bu güç Türkiye’ye verilmek istenen zahiri rollerden çok daha fazlasını hak ve ifade eder. Türkiye’nin bölgedeki potansiyeli, bölgenin manyetik alanını türbülansa çevirmis güçler tarafından, güç çekismesi nedeniyle siyaseten bir olumsuzluk olarak görülebilir. Türkiye’nin bölgesinde sürekli, dinamik, demokratik, kültürel, toplumsal ve güvenilir güç olduğu gerçeği küresel 
güçlerce bilinmekte, ancak bu rol vurgulanmamaktadır. Türkiye’nin yönetimleri; Türkiye’nin mevcut entelektüel alt yapısı nedeniyle, bölgenin vazgeçilemeyecek en önemli istikrar unsuru olduğuna inandıkları takdirde, Türkiye evrensel ve bölgesel politikalarda ülke halkına ve bölge halklarına daha etkin, faydalı, insanlığa yararlı, tarihine ve geleceğine yakısır hizmet ve politikalar sunabilir. Bunların olabilmesi için Türkiye’nin entelektüel gücüne inanması ve yeri geldiğinde bu gerçeği dünyaya uygun yöntemlerle hatırlatması gerekecektir. 

Farkında olmak ve olunmak! Konusmalarda, faaliyetlerde, tesebbüslerde, barısı sürdürmede gücü kadar kendini ifade etmek gerçekçilik olacaktır. Bu, insanların kendini koruması amacıyla yaptığı spor gibi birseydir. Toplumların ve devletlerin koruma ve korunma reflekslerinin olması tabiidir. Bunun adına kültürel enerji denilebilir. Enerji ve güçler bölgesindeki Türkiye’nin en çok dikkat edeceği husus, adaletin ve barısın kendisi için çok önemli olduğuna inanmasıdır. 
10.09.2014 / Kusadası 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder