24 Şubat 2017 Cuma

UZAK COĞRAFYALARI BİRBİRİNE YAKINLAŞTIRAN BİR POLİTİKA, BÖLÜM 1


   UZAK COĞRAFYALARI BİRBİRİNE YAKINLAŞTIRAN BİR POLİTİKA, BÖLÜM 1



Ayşim PARLAKYILDIZ*1 
* BİLGESAM 2010 Güz Dönemi Stajyeri, Doktora Öğrencisi, İstanbul/TÜRKİYE 



ENERJİ POLİTİKASI VE BU BAĞLAMDA TÜRKİYE NORVEÇ İLİŞKİLERİNİN KÜRESEL GÜVENLİK ANLAYIŞINA KATKILARI 


İstanbul ve Çanakkale Boğazları sayesinde Asya ve Avrupa kıtasını birbirine bağlayan ve üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olan “Türkiye” ile Kuzey Avrupa’da, İskandinav Yarımadası’nın batısında yer alan ve Atlas Okyanusu’nun bir kolunu teskil eden Norveç Denizi’ne kıyısı bulunan bir ülke olan “Norveç”, coğrafî anlamda birbirine oldukça uzak bir mesafede yer alsalar da, onları birbirine yaklastıran bir politika mevcuttur: “Enerji politikası”. 

Bugüne kadar enerji kaynaklarının sınırlı olması veyahut bazı kaynakların enerjiye dönüstürülmesinin imkânsız olduğuna inanılması ve buna dair yanlıs algılar, ülkelerin enerji politikalarının yönünü yeryüzünün sadece belli bölgelerine çevirmelerine neden olmustur. Ne var ki, öncelikle; Kuzey Kutup Bölgesi’nde yer alan ülkeler, sonrasında dünyadaki bütün diğer ülkeler için yeni fırsatlar arz eden ve beraberinde küresel ısınma nedeniyle ortaya çıkacak olan enerji kaynaklarının üretimi ve tüketimi konusunda zaman ilerledikçe daha da 
önem kazanacak olan Kuzey Kutup Bölgesi, hiç süphesiz dünyanın ve ülkelerin enerji politikalarının seyrini değistireceğe benzemektedir. Bu durum, aynı zamanda, Kuzey Kutup Bölgesi’nde yer alan toplam sekiz ülkenin ( Norveç, Danimarka, Finlandiya, İzlanda, İsveç, Kanada, ABD ve Rusya) ister istemez güvenlik anlayıslarının kısmen de olsa değiseceğine isaret eder ve bunun sonucu olarak yeryüzünde bölgesel ve küresel güvenlik anlayıslarının da değisikliğe uğrayacağı asikârdır. 

Bu çalısma; jeopolitik konumu gereği pek çok avantaja sahip olmakla birlikte, dünya doğalgaz ve petrol rezervlerin geçis yolları üzerinde bulunan, hidrojen enerjisinin üretiminde ve bu enerjinin saklanmasında yegâne enerji kaynağı olan bor madenlerine fazlasıyla sahip ve enerjide transit bir ülke olan Türkiye ile elektriğini yenilenebilir enerji kaynaklarından elde eden, dünyanın besinci büyük petrol ve ikinci büyük doğalgaz ihracatçısı ve aynı zamanda bir HES (Hidro Elektrik Santrali) ülkesi olan Norveç arasındaki iliskilerin daha ziyade enerji 
politikaları ve buna bağlı olarak gelisen güvenlik anlayıslarıyla birlikte ne düzeyde sekillendiğini ve küresel güvenlik anlayı-sına ne ölçüde katkıda bulunduğunu arastırmayı amaçlamaktadır. Zira her iki ülke de gerek coğrafî konumlarından ve gerekse ekonomik gelismisliklerinden dolayı dünya enerji politikasına dolaylı yoldan hizmet etmektedir. 
Çalısma; aynı zamanda, sözkonusu iki ülke arasında son dönemde gelistirilen enerji alanındaki isbirliğine yönelik mutabakat zaptı sonucu ortaya çıkan ortak enerji çalısma grubunun faaliyetleri üzerinde de duracaktır. 

Anahtar sözcükler: Türkiye, Norveç, Kuzey Kutup Bölgesi, enerji ve enerji politikaları, coğrafya, küresel güvenlik, 


Giris 

Enerji olgusu, tarihin ekonomik ve politik boyutunda geçmiste olduğu gibi, bugün de etkin bir rol oynamaktadır. Bugün, enerji kaynakları yeryüzünün her noktasında esit oranda bulunmadığından, sözkonusu bu kaynaklara ulasma ya da bu kaynaklardan faydalanma arzusu, bir yandan ülkelerin iç ve dıs politikalarını sekillendirirken bir yandan da onların uluslararası alandaki konumlarını belirlemektedir. Bu anlamda kimi ülkeler ‘kaynak ülke’ olarak adlandırılırken, kimi ülkeler de ‘bağımlı ülke’ olarak adlandırılmaktadır. 

Kuzey Avrupa’da, İskandinav Yarımadası’nın batısında yer alan ve Atlas Okyanusu’nun bir kolunu teskil eden Norveç Denizi’ne kıyısı bulunan ve aynı zamanda dünyanın besinci büyük petrol ve ikinci büyük doğalgaz ihracatçısı ve de bir HES (Hidro Elektrik Santrali) ülkesi olan Norveç, 1814 tarihli anayasaya dayanan anayasal bir monarsi ülkesidir. 

“Norveç, Kuzey Denizi’nden Barents Denizi’ne kadar 1.752 km üzerine yayılmıs bir ülkedir. Norveç 21.925 km’lik bir kıyıya sahiptir (bunun 3.419 km’sini ana kıyılar, 2.413 km’sini büyük adaların etrafındaki kıyılar ve 16.093 km’sini ise küçük adaların ve fiyortların etrafındaki kıyılar olusturmaktadır). ”2 

Asağıdaki tablo bize, Norveç hakkındaki coğrafî bilgileri çok iyi bir şekilde özetlemektedir: 



(TABLO ALINTI: DU CASTEL Viviane, “La Mer de Barents: Vers Un Nouveau «Grand Jeu»?, Paris, Octobre 2005, IFRI-Institut Français des Relations Internationales, p. 24. (DU CASTEL Viviane, “Barents Denizi: Yeni «Büyük Bir Oyun» a Doğru mu ?, Paris, Ekim 2005, IFRI-Uluslararası Dliskiler Fransız Enstitüsü, s. 24.) 


Bununla birlikte; “40 yılı askın bir süredir denizlerdeki platformlarda yoğun biçimde petrol çıkarmakta olan Norveç, egemenliği altında olduğu Dsveç’ten 1905 yılında ayrıldığında Finlandiya ve Dzlanda ile beraber Avrupa’nın en fakir ülkelerinden biri olarak karsımıza çıkmaktaydı. Yüzlerce yıl sonra, bu fakir ülkeler birbirine yakın zenginlik standartlarını yakalayarak dünyanın örnek aldığı ekonomik modeller olarak karsımıza çıkma basarısını göstermislerdir. Norveç ise bunlar arasında en yüksek gelir düzeyiyle ilgiyi en fazla hakeden ülke olmustur.” 3 

Nail Alkan “ Norveç’te Seçimler ” adlı makalesinde; Norveç’in AB’ne üye olmadığı halde zengin bir ülke olduğunu belirtmis ve Norveç halkının AB’ne niçin üye olmak istemediğinin nedenlerini sıralamıstır: 

“ 4.8 milyon insanın yasadığı Norveç; Avrupa’da refah düzeyi en yüksek ülkelerden biri olup % 3 ile Avrupa’nın en düsük issizlik oranına sahip. 
Norveç Avrupa Birliği’ne üye değil ama ekonomik açıdan birçok Avrupa Birliği üye ülkelerinden daha iyi durumda. 

Norveç iki kez Avrupa Birliği üyeliğini düsündü, hükümet olarak da karar verildi, Avrupa Birliği de iki kez onayını verdi ama Norveç halkı 1973 ve 1995 yıllarında referandum yoluyla Avrupa Birliği üyeliğine hayır cevabı verdi. Seçim öncesi yeniden gündeme gelen Avrupa Birliği üyeliği, sosyal demokratlar tarafından desteklenen fakat koalisyonun diğer ortakları tarafından arzu edilmeyen bir dıs politika unsuru olarak seçim kampanyalarında yerini almadı. Norveç halkı özellikle iki nedenden dolayı Avrupa Birliği üyeliğini istememektedir: 

1. Norveç Avrupa’da tek petrol üreticisi olarak bu kaynaklarını paylasmak niyetinde değil; 
2. Norveç halkının büyük bir çoğunluğu balıkçılıktan geçinmektedir. 

Bir Avrupa Birliği üyeliği ile balık üretiminde sahip oldukları özel durumu Avrupa Birliği’nin kotaları yüzünden kaybetmek istemiyorlar” 4 seklinde açıklamada bulunmustur. Biraz da Norveç’in enerji politikası ve stratejisi üzerine değinelim. Corinne Deloy, ülkedeki muhafazakâr partinin ve solcu partinin enerji konusundaki görüslerini kısaca su sekilde açıklamıstır: 

“Muhafazakâr Parti, devletin, ülkenin en büyük enerji sirketi Statoil’deki katılımını %51’e düsürmeyi öneriyor.” 5 Bununla birlikte; “Solcu Sosyalist Parti, egemen fonların, hidrokarbür sirketlerindeki yatırımlarını yenilenebilir enerjilere yerlestirmek için sonlandırmalarını istiyor.” 6 

Görülmektedir ki, Norveç’te siyâsî partiler, enerji politikalarının belirlenmesinde önemli rollere sahiptir. 

Norveç’te Kurumlar 

Bugün Norveç, yeryüzünde enerjisini en çok gelistirmis ülkelerden biridir, dolayısıyla ürettiği enerji politikalarını yürütecek ve uygulayacak kurumlara ihtiyaç duymustur. Bu nedenle sektöre yönelik pek çok kuruma sahiptir. Asağıda, bu kurumlar ayrıntılı bir sekilde tanıtılmıstır: 

“Petrol ve Enerji Bakanlığı, Norveç kıta sahanlığı içinde yer alan petrol kaynaklarının idaresiyle ilgili tüm sorumluluğu elinde bulunduruyor. Bu sorumluluk, Storting ve hükümet tarafından verilen rehber talimatlar ile petrol faaliyetlerinin uyumlu bir sekilde yürütülmesinin sağlanmasını içermektedir. 

Buna ilaveten, Bakanlık, devlet tekelindeki Petoro AS ve Gassco AS adlı kurulusları idare etmek gibi özel bir sorumluluğa da sahiptir ve ayrıca, 
yine devletin büyük bir paya sahip olduğu petrol sirketi Statoil ASA’yı da yönetmektedir. Bakanlık, hem ekonomik hem de çevresel sartlar altında, 
su ve su gücü kaynaklarının ve diğer yerel enerji kaynaklarının ses yönetimini de sağlamaktadır. Bakanlık, hükümet adına, Statnett ve Enova’nın 
sahibi gibi is görmektedir.”7 

“İs ve Hükümet Yönetimi Bakanlığı, sanayinin taleplerine acil cevap vermek kadar, sanayinin güvenlik boyutundan ve de petrol sektöründeki is ortamından sorumludur. Çevre Bakanlığı, çevre politikasından sorumludur ve iklim politikasının bütün sorumluluğuna sahiptir. Ulasım ve Dletisim Bakanlığı, ulasım amaçlı enerji kullanımındaki bütün sorumluluğa sahiptir. 

Hükümet Yönetimi ve Reform Bakanlığı, Norveç Rekabet Otoritesi’nin faaliyetlerinin çerçevesini olusturur ve bu Otorite’nin kararlarını ilan eden kurumdur. 8 

Norveç’te sektöre yönelik gelistirilen politikalar, bakanlıkların yanısıra, birtakım otoritelerin de kontrolünde gelistirilip uygulanmaktadır: 
“Norveç Rekabet Otoritesi, güç pazarının rekabete konu olan kısımlarını düzenleyen Rekabet Sözlesmesi’yle uyumu takip eder. 
Norveç Petrol Güvenliği Otoritesi, güvenlikten, acil müdahaleden ve petrol sektöründeki is ortamından sorumludur. Ayrıca, petrol endüstrisiyle ilgili toprağa dayalı kolaylıkların (imkânların) kullanımını düzenler ve idare eder. Bu kurum, İş ve Hükümet Yönetimi Bakanlığı’na tabidir.” 9 
Yine, Norveç’te sektöre yönelik gelistirilen politikalar, bakanlıklar ve otoritelerden baska, müdürlükler tarafından da yürütülmektedir: 

“Norveç Petrol Müdürlüğü, petrol kaynaklarını yönetmekte ve Petrol ve Enerji Bakanlığı’nın tavsiyelerini uygulamaktadır. Bununla birlikte, Norveç kıta sahanlığı içinde yer alan petrol depozitlerinin üretilmesi ve çıkarılmasında yetki sahibidir. Petrol ve Enerji Bakanlığı’na tabidir. 

Norveç Su Kaynakları ve Enerji Müdürlüğü, Norveç’in enerji ve su kaynaklarının yönetiminden sorumlu Petrol ve Enerji Bakanlığı’na tabidir. 
Görevi, nehir sistemlerinin ses yönetimini bitisik ve çevreye duyarlı bir tarzda sağlamak ve de etkin elektrik ticaretini, maliyet-etkin enerji sistemlerini ve etkin enerji kullanımını yaymaktır. Bu Müdürlük, aynı zamanda, ulusal elektrik düzenleme yetkilisidir. Bunlara ilaveten, arastırma ve gelistirmeyle ve de uluslararası isbirliğiyle ilgili görevleri vardır. Bu Müdürlük, aynı zamanda, Norveç’in ulusal bir hidrolojik kurumudur.” 10 

Norveç’teki sözkonusu bu enerji politikalarının sirketler bazındaki görünümü yine devlet desteklidir. Bunların en tanınmısları asağıda ayrıntılı olarak tanıtılmıstır: 

“Statnett SF, sistem aktarım operatörüdür. Sahibi hükümettir ve Petrol ve Enerji Bakanlığı tarafından idare edilir. Norveç Su Kaynakları ve Enerji Müdürlüğü’nün tekel operasyonlarının düzenlenmesinin bir parçası olarak; Statnett’in geliri, yine bu Müdürlük tarafından düzenlenmektedir. 

Enova SF, enerji tasarrufunu, yeni, yenilenebilir enerji kaynaklarını ve doğal gazın çevre dostu olarak kullanımını yayma görevi olan bir devlet kurulusudur. Petrol ve Enerji Bakanlığı, bu kurulusun hükümet adına sahibidir ve Enova SF’nin görevlerini ve amaçlarını belirler. Niceliksel (sayısal) hedefler, Enova SF’nin faaliyetlerine göre saptanmıstır.” 11 

Norveç Enerji Sirketleri Statoil 

21.000 çalısanı ile 36 ülkede faaliyet gösteren Norveçli bir enerji ve derin deniz arastırma sirketi olan Statoil’in % 67’lik hissesi devlete aittir: 

“Eğer daha yakından incelenecek olursa, Norveç modelini güçlü yapan sey; her seyden önce orada gerçekliğini göstermek gerekir ki, petrolün ve gazın (petrol boru hatları sebekesi) isletimi özellikle bir devlet grubu olan Statoil’in dolambaçlı yollara basvurmasıyla kendini gösterir. Bu grup; petrolün ve gazın ister kesfi, isletilmesi ya da tasınması olsun, bu konu hakkında eksiksiz bir bilirkisi raporuna sahiptir. Norveç hükümeti, sirketin eylemlerinin % 67’sini elinde bulundur maktadır. Esas elinde bulundurana (devlet) yatırılan ortakların her birine düsen yıllık paylar, dolaysız olarak hükümet aylığı fonuna aktarılır. 2001 yılında borsaya kaydından beri Statoil, hükümete 18,9 milyar Kanada doları, sadece 2011 yılı için ise 2,36 milyar Kanada doları yatırdı. Yıllar içerisinde, Statoil 36 ülkede temsil edilen uluslararası bir sirkete dönüstü ve bugün 21.000 çalısanı mevcuttur.” 12 

Sirket, çalısmalarının bir kısmını, SDFI’nın yönetimi altında gerçeklestirmekte dir: 

“Mülkiyet birliğinin devletsel stratejisinin bütünleyen kısmı olarak (Statoil, SDFI, Petero SA ve petrol sektöründeki özel sirketler), Statoil, kendi petrolünün ve SDFI’nin yönetimi altında ürettiği petrolün satısını ve ticaretini yapmaktadır. Statoil, aynı zamanda; kaynağın güvenli ve sürekli bir kullanımını (araç-gereçlerinin yenilenmesi, arastırma ve gelistirme, uzun süreli gelisim ilkelerini uygulama, vb.) sağlamak için devlet adına en üst değer yaratımını desteklemekten sorumludur.” 13 

Söz konusu sirketi, devlet ve hükümet yatırımlar için finansal bir araç olarak kullanmaktadır: 

“Norveç devleti, kendini, tamamiyle Statoil kadar önemli olan ikinci bir oyuncu ile süsledi. Sözkonusu oyuncu; petrolün ve gazın kesfi ve kullanımı ile ilgili özel projelere katılmak için hükümetin finansal bir aracı olan State Direct Financial Interest (SDFI)’tir. SDFI, özel projelere hissedar olarak yatırım yapar ve aynı sıfatla diğer hissedarlardan gelirlerini toplar. SDFI, 1989’dan beri devletin kasaları için 210 milyar Kanada doları katkıda bulundu. SDFI çok çesitli bir yatırım portföyüne sahiptir. O, kullanım safhasındaki, gelismekte olan 
petrol ve gaz sahalarındaki ve bunların üretimindeki üretim lisanslarından olusmaktadır. Dahası, SDFI, yeryüzünde bulunan petrol ve gaz altyapılarının ve boru hatlarının salt çoğunluğa dayanan hissedarıdır. 2012’de, SDFI’nin yatırımlarının değerinin, yaklasık 200 milyar Kanada doları olduğu belirlendi. SDFI, 01 Ocak 2012’de, 146 üretim lisansında ve 14’ten fazla toprak altyapıları (onshore) ve boru hatları ortak sirketinde kazanç paylarına sahipti. 2001’den bu yana, hükümet adına SDFI’yi yöneten bir sirket sözkonusudur; bu sirket, 
Petero SA adlı sirkettir. Hedef; Norveç devleti için en üst bir değer yaratımının ve en iyi yönetim biçiminin sağlanmasıdır.” 14 

Görülüyor ki, Norveç devleti, enerji sirketleri ile yakından ilgilenmektedir. Sirketlerin çalısmalarını ülkenin çıkarlarına yönelik anlamda kontrol etmektedir. 

“Üretim lisansları, Petrol ve Enerji Bakanlığı tarafından düzenlenen teftisler sırasında bağıslanmıstır. Devletin, direkt olarak kendisi için lisansların mülkiyetini en çok yararlanılabilme potansiyeli ile birlikte alıkoyması gayet normal olarak düsünülür. Son teftiste; Statoil kendisi için, bahsedilen üretim lisanslarının % 13 ila % 26’sını, SDFI ise yaklasık % 29’unu alıkoydu.”15 

Yukarıdaki alıntıdan da anlasıldığı üzere, SDFI kendisi için Statoil’den daha fazla oranda lisans saklı tutmustur.

Statkraft 

2009 yılının Haziran ayında Türk enerji sirketlerinden Yesil Enerji A.S.’ni satın alan Norveç enerji sirketi Statkraft, Türk enerji piyasasında etkin bir sekilde faaliyet göstermektedir. Tamamı Norveç devletine ait ve ülkenin en büyük, Dskandinavya bölgesinin ise üçüncü en büyük sirketi olan Statkraft’ın Türkiye subesi hakkında bilgiler ve çalısma alanları asağıdaki alıntıda ayrıntılı bir sekil-de verilmistir: 

“Avrupa’daki enerji piyasalarının hemen hepsinde aktif olan Statkraft günümüz itibariyle yirmiden fazla ülkede elektrik ticareti gerçeklestirmektedir. 1998’den bu yana süregelen enerji ticareti tecrübesini Türkiye piyasasının gelisimine katkı sağlamak için de kullanmayı amaçlayan Statkraft, 2009 yılında Statkraft Elektrik Enerjisi Toptan Satıs Ltd. Sti.’ni kurmustur. Sirket 2012 yılının ilk çeyreğinden itibaren Türkiye ve komsu ülkelerle enerji ticaretini İstanbul ofisinden gerçeklestirmektedir. Statkraft Elektrik, Türkiye’de yeni iş modelleri gelistirmek ve sürdürülebilir ticaret fırsatları olusturmak için Mart 2010’da toptan satıs lisansı almıstır ve 2012’in ilk çeyreği itibarıyle aktif bir sekilde Türkiye’de ticari 
operasyonlarını yürütmektedir. Temel faaliyet alanı, toptan piyasalarda 600 TWh/yıl mertebesinde enerji ticareti olan Statkraft’ın Türkiye’de gerçeklestirdiği ticari islemler arasında sınır ötesi elektrik ticareti, piyasa erisim hizmetleri, elektrik alım/satım sözlesmeleri gibi islemler yer almaktadır.”16 

Sözkonusu sirketin, yirmiden fazla ülkede subesi ve 3600 çalısanı bulunmaktadır. Sirket; yenilenebilir enerji türlerinden rüzgar enerjisi, gaz enerjisi ve hidroenerji alanlarında çalısmalar yapmaktadır. 

Norveç’in Enerji Politikası 

Dünyanın en önemli petrol ve doğalgaz ihracatçısı ülkelerinden biri olan Norveç’te, Kuzey Denizi’nden bol miktarda petrol çıkarılmaktadır. Bugün Norveç, elektrik enerjisinin tamamına ya-kın bir kısmını hidroelektrik santrallerinden karsılamaktadır. Kisi basına düsen elektrik enerjisi tüketiminde dünyada birinci sıradadır. Norveç’te elektrik enerjisinden hemen hemen her alanda yararlanılmaktadır. Öyle ki Norveç, imâlat sanayisinde bile akarsularından 
elde ettiği ucuz elektrik enerjisinden faydalanmaktadır. 

Norveç, aynı zamanda çok büyük miktarlarda deniz rüzgârı ve dalga enerjisi ve de biyoenerji kaynakları bulunan bir ülkedir. 1960’lı yılların sonlarına doğru, Kuzey Denizi’nde genis petrol maden yataklarının kesfi ile birlikte, Norveç’te enerji, Norveç ekonomisi için çok önemli bir sektör olusturmustur. 

“Norveç’in enerji politikasının ağırlık merkezi tarihsel yer değisikliğini Kuzey’in yönetiminde devam ettirir. Aynı zamanda, uluslararası iliskilerde, mühimmat tedariki ve enerji güvenliği konularına verilen önem arttıkça enerji sorunları dıs politikayı harekete geçirici bir boyut kazanır. Sayısız ülke için enerji, güvenlik hususunda, açık ve net bir sekilde politikanın bir pencere kanadı olmaya eğilimlidir.”17 

Yukarıda da değinildiği gibi, enerji bütün ülkeler için her anlamda vazgeçilmez bir unsurdur. Her ülke, bulunduğu coğrafya gereği kaynak ve zenginlik anlamındaki bütün potansiyelini çıkarı doğrultusunda kullanmalı, fakat aynı zamanda küresel güvenliğe de katkı da bulunmayı unutmamalıdır. Norveç te coğrafyası gereği “Kuzey”in potansiyelini lehine 
çevirmeyi bilmistir. 

Petrol ve Norveç’in Petrol Politikası 

Petrol ve doğal gaz üretimi, Norveç ekonomisinin en büyük sektörüdür ve diğer ülkelerin çıkarlarına olduğu kadar ülkenin kayda değer zenginliğini genisletmeye devam edecektir. 

Norveç’in petrol fonu yönetim politikası su sekildedir: 

“Norveç’in hassas servet yönetimi yaklasımı dünyadaki diğer petrol zengini ülkelere önemli bir emsal teskil edecek niteliktedir. Bu özgün yaklasımın baslıca özellikleri söyledir: En basından itibaren, ilk petrol damlasının çıkarılmasıyla beraber, petrol ve gaz rezervleri kamu malı olarak kanunlarca koruma altına alınmıstır. Bu yasal düzenlemeyle, hükümetler yıllar içinde petrol ve gazdan gelen gelirlerin %80’ini rezerv etmisler, ve ancak çok olağan-dısı bütçe açıklarında bu paraya basvurmuslardır. Halende petrol gelirlerinin büyük 
çoğunluğu devlete ait petrol fonlarında biriktirilmektedir ve yurtdısında tahvil ve borsa yatırımlarıyla değerlendirilmektedir. Bu birikim, son ekonomik krizin patlak vermesinden önceki rakamlara göre 286 Milyar dolara ulasmıstır.”18 

Bununla birlikte; 

“Norveç’teki baslıca partilerin tamamına yakını petrolden gelecek hızlı sıcak para akımından ve buna bağlı savurganca harcamalardan ekonominin korunması gerekliliği konusunda ortak bir politika benimsemislerdir. Bu politikanın sürdürülebilmesi için Ekonomi Bakanlığı adına bu fonu ve yatırımları idare eden Norveç Merkez Bankası 2001 yılında özerk bir yapıya kavusturulmustur. Bu yapılırken, politikacılarla fon arasındaki uzaklığın sağlanması hedeflenmistir.”19 

Sonuç olarak; “tüm bu nedenlerden dolayı, Norveç, petrol ihraç eden diğer ülkelerin yasadığı finansal problemlerden kaçınmayı basarabilmistir. Bu gelir yönetim basarısının altında yatan en önemli sebeplerden biri petrolün çıkarılmaya baslanmasından önce ülkenin iyi isleyen bir demokrasinin olması gösterilebilir.”20 

Vaktiyle kıt kaynaklara sahipken, elindeki kaynakları en efektif ve doğru bir biçimde kullanmayı bilerek zengin bir ülke haline gelmis olan Norveç’in bugünkü durumuna gelmesindeki en önemli etkenin, ülkede gerçek ve uygulanabilir demokrasi anlayısının tam anlamıyla yerlesmisliği olduğu söylenebilir. 

Norveç, “izlediği petrol fonu yönetimi ve Ar-Ge’ye dayalı alternatif ekonomik faaliyetleri bunda etkili olup salt doğal zenginlikleriyle ayakta duran Orta Doğu ve bazı Güney Amerika ülkeleri için iyi bir örnek teskil etmektedir.”21 

Bunun yanısıra Norveç’in en önemli yer altı kaynakları; bakır, demir, çinko nikel, titanyum, kursun, petrol, doğalgaz ve kükürtlü madenlerdir. 

Doğalgaz 

Dünyada son dönemde yasanan olayların ister istemez ülkelerin enerji politikalarını kısmen de olsa bazen değistirdikleri bazen de zamanın akısına bıraktıkları görülmektedir. Sözgelimi Norveç’in devlet destekli, tanınmıs enerji ve derin deniz arastırma sirketi Statoil’in, son dönemde Kırım’da yasanan belirsizliğe rağmen projelerini gerçeklestirmeye çalıstığı bilinmektedir: 

“Norveçli petrol grubunda üst düzey yönetici, Statoil’in Kırım’daki kriz ve belirsizliğe rağmen Rusya’daki bütün projeleri ile bastırarak, bu yıl yeni bir kuyu açılması için beklediğini söyledi. Statoil’in, Rusya’nın en büyük petrol sirketi Rosneft ile, ülkenin güneyindeki seyl petrolünün yanı-sıra, Sibirya ve Kuzey Kutup Dairesi üzerindeki petrol ve doğalgaz sondajları da dahil olmak üzere çesitli ortak projeleri bulunuyor.” 22 

Yine, Türk ulusal basınında yer alan bir haberde ise; Ukrayna ve Kırım’da yasanan son gelismeler nedeniyle Norveç’in AB’ne doğalgaz ihraç etmesinin iki kat daha hızlandığı dile getirilmistir. Konuyla ilgili olarak ulusal basında çıkan haber söyledir: 

“Dünyanın 5. büyük petrol ve 2. büyük doğal gaz ihracatçısı konumunda bulunan Norveç, Kırım krizinin ardından Rusya’nın Avrupa’ya gaz ihracatının Ukrayna’nın transit ülke rolünden dolayı riske girmesiyle potansiyel olarak Avrupa’nın en önemli doğal gaz kaynağı konumuna geldi. Norveç, Avrupa’ya en fazla doğal gaz sağlayan ikinci ülke konumunda iken 2012 yılında Rusya’nın doğal gaz fiyatlarını petrole sabitlemesi ve kendisinin endeks sistemini koruması nedeniyle Avrupa’ya gerçeklestirdiği doğal gaz ihracatında Rusya’nın önüne geçti. Rusya’nın Avrupa’ya yönelik petrole endeksli doğal gaz politikaları son dönemde esneklik gösterirken, bunun arkasında Ukrayna’da yasanan siyasi kriz yatıyor. Subat 2014'ten bu yana yasanan Kırım krizinin ardından Rusya’nın Avrupa’ya gaz ihracatı Ukrayna’nın transit ülke rolünden dolayı riske girdi, dolayısıyla Norveç’i 
potansiyel olarak Avrupa’nın en önemli doğal gaz kaynağı konumuna getirdi.” 23 

Bununla birlikte; Almanya’nın yakın zamanda Norveç’in en büyük petrol sirketi Statoil’in varlıklarının bir kısmını satın alması bu alanda önemli bir gelisme olarak görülmektedir. Konuyla ilgili Türk internet basınında çıkan haber söyledir: 

“Alman enerji sirketi Wintershall Cuma günü bir açıklama yaparak, Statoil’in Norveç’te bulunan varlıklarından bir kısmını 1.25 milyar dolara aldığını duyurdu. 
Wintershall Yönetim Kurulu Baskanı Rainer Seele yaptığı açıklamada, Norveç Münhasır Ekonomik Bölgesindeki potansiyele inandıklarını belirterek, hedeflerine odaklanacaklarını söyledi. Norveç’te önde gelen petrol ve doğalgaz sirketlerinden biri olmak istediklerini belirten Seele, Avrupa’daki üretimle Avrupa’nın enerji tedariği güvenliğini güçlendirdiklerini söyledi.” 24 

Yine aynı internet haber sayfasında yer alan sözkonusu haberin devamında; Alman kimya sirketi BASF’nin Norveç ile olan iliskisi ve Alman halkının Norveç’i AB’nin doğalgaz üretiminde sağlayacağı katkı açısından güvenilir bulup bulmadığı dile getirilmistir: 

“Alman kimya sirketi BASF Norveç’te Gjøa üretim sahasından % 5i Vega doğalgaz üretim sahasından % 24.5, Aasta Hansteen projesinden % 24, Asterix kesiflerinden % 19, Polarled Boru Hattı Projesi’nden % 13.2 ve Aasta Hansteen civarındaki dört arama lisansı alacak. Yapılan son kamuoyu arastırmaları Almanlar’ın % 78’inin Norveç’i düsen AB doğalgaz üretimini arttırmak için güvenilir bir ortak olarak gördüklerini ortaya koyuyor.” 25 

Petrol ve doğalgazdan sonra, Norveç’i, dünyada enerji alanında söz sahibi yapan diğer enerji türlerinden biri de hidroelektrik enerjisidir. 

Yenilenebilir Enerji Türü Olarak Hidroelektrik Norveç, hidroelektrik enerjisi alanında kaynaklarını doğru ve çok iyi bir sekilde kullanarak sektörde kendini gelistirmis durumdaki ülkelerden biridir. Avrupa’da ve Türkiye’de bu enerji türün-de faaliyet göstermekte ve nihayetinde bölgesel elektrik pazarını elinde tutmaktadır. 

“Su gücü ve doğal gaz, değisebilir rüzgar gücü üretimini desteklemek için en uygun teknolojilerdir. Norveç, kayda değer bir su gücü rezerv kapasitesine sahiptir ve Norveç sistem aktarım operatörü olan «Statnett» adlı kurulus, Kuzey pazarı ile Avrupa’nın kalanı arasındaki entegrasyonu güçlendirecek birkaç yeni bağlantılararası çapraz sınır planlamaktadır. Uluslararası Enerji Ajansı, Rusya’dan sonra, Avrupa’nın en büyük su gücü kapasitesine sahip olan Norveç’i, bu gücü kullanması için ve de yaygın bölgesel pazardaki talep ve tedarikte değisimleri dengelemek için yine bu ülkeyi cesaretlendirmektedir. Bu, bölgesel elektrik pazarının entegrasyonundaki esneklik ve etkinliği arttırabilir.”26 

Pazar rekabeti gerektirdiği söylenen hidroelektrik enerjisinden elde ettiği elektriği, Norveç gibi, ev tüketiminden ağır sanayiye kadar hemen hemen her alanda kullanan ülkeler için bu elektriğin, gerek kendi ülkelerinde ve gerekse dünyadaki enerji politikalarında ne denli önemli bir rol üstlendiği bilinmektedir. Bu nedenle; 

“Su gücü, Norveç’te yenilenebilir enerjinin baskın bir halidir. Genellikle, pazar rekabeti olan bir enerji kaynağıdır ve destek kabul etmez. Güç ve ısı üretimini arttırmak için; hükümet, Enova vasıtasıyla, daha çok, doğrudan yatırım yardımları seklindeki diğer yenilene-bilir enerjinin kullanımını yaymaktadır. Enova, yenilenebilir enerji ve enerji etkinliği ile ilgili bir tanıtım programını yönetmektedir. Ulasım için biyo-yakıtlar, doğrudan karma (harmanlanmıs) bir zorunlulukla desteklenmektedir.” 27 

Görülmektedir ki, Norveç su gücünden elde ettiği elektriği doğru politikalarla diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının kesfinde, kullanımında ve ulastırılmasında da kullanmaktadır. 

Norveç-AB Enerji İliskilerine Kısa Bir Bakıs 

Bugün Norveç, dıs ticaretinin % 70’ine yakınını AB ülkeleri ile gerçeklestirmektedir. Dolayısıyla onun, AB ile olan iliskileri, bilhassa enerji alanındaki iliskileri kaydadeğerdir. 
Norveç aynı zamanda komsusu olan Rusya ile de iyi iliskilere sahip bir ülkedir. Sonuç itibariyle, dünyada enerji devi bir ülke olarak uluslararası örgütler ile de iliski içerisinde olması kaçınılmazdır. Bu nedenle Norveç çok sayıda uluslararası örgüte üyelik yaptırmıs bir ülkedir. Geçmiste, Barents Denizi’ne kıyısı olan komsu ülkelerle yasadığı Barents Denizi’ndeki haklara yönelik sorunları, bu örgütlerle birer isbirliği alanına dönüstürebilmeyi basarmıstır. 

“Norveç, Avrupa sınırları içerisinde yer alan ve Rusya ile iliskisi olan bir ülkedir. Öyle ki, Norveç, sayısız uluslararası örgüte 57 üye olduğu için, onun temel Atlantikçiliği onu ABD ile önemli iliskiler sürdürmeye sevketmektedir, bilhassa güvenlik politikasının köse tasını olusturan iliskiler konusunda. Norveç böylelikle, Barents isbirliğini vurgular fakat aynı zamanda ABD ile de baska bir isbirliğini destekler 58, Kanada, Almanya 59, Birlesik Krallık, Fransa60 ve Avrupa Birliği (AB). Bu ülkeler bilhassa, bölgenin potansiyel ve mevcut enerji kaynakları konusunda bölgeye yönelik artan bir ilgi göstermektedirler61. 

Bununla beraber Norveç, aynı zamanda AB’nin enerji güvenliğinde kilit konumdaki bir ülke olma özelliğini bugün halen daha ziyadesiyle sürdürmektedir: 

“Norveç, Avrupa Ekonomik Alanı (EEE-Espace Économique Éuropéen) üzerindeki anlasmada imzacı olduğu müddetçe, enerji iç piyasasına tamamen entegre olmustur. Norveç, dünyanın en büyük gaz ve petrol ihracatçısı ülkeler arasında yer almaktadır ve bu sıfatla, Avrupa’nın enerji güvenliğinde önemli bir rol oynamaktadır.” 29 

Bilindiği üzere, Norveç ile komsu kuzey ülkeleri ve kıta Avrupası arasındaki elektrik değis-tokusu önemli hacimler içermektedir. Avrupa Komisyonu bu nedenle Norveç ile diyalog halindedir: 

“Norveç ve Avrupa Komisyonu enerji sorunları üzerine uzunca bir süre siyasî bir diyaloğa girismistir. En azından yılda bir defa, bu diyalog çerçevesinde, Norveç Petrol ve Enerji Bakanı ile enerjiden sorumlu bir komiser karsılıklı olarak bir toplantı düzenlemektedirler.”30 

AB’nin bugün Rusya’dan sonra doğalgaz ithalatı yaptığı ikinci ülke Norveç’tir. Dolayısıyla Norveç-AB iliskileri bilhassa enerji alanında, daha da gelisip köklü bir hâl alacağa benzemektedir. Norveç ekonomisi doğalgaz ihracatı sayesinde önemli gelismeler kaydetmistir. Konuyla ilgili olarak, bilhassa Norveç’in AB ile olan son dönem iliskileri kayda 
değerdir: 

“AB tarafından ithal edilen doğalgaz miktarının yaklasık olarak çeyreği Norveç kıta sahasından gelmektedir; Norveç’i, AB’ne Rusya’dan sonra ikinci doğalgaz tedariği sağlayan ülke konumuna getiren sey budur. Bazı Avrupa ülkelerinde, Norveç gazı, tüketimde %30’dan fazla olarak temsil edilmektedir. Yükselise elverisli olan Norveç gazının üretiminin ve AB’nin üye ülkelerine ithal edilen Norveç doğalgazının hemen hemen tamamının ve Norveç kökenli Avrupa ihracatlarının aynı oranlarda büyüdüğü, artıs gösterdiği söylenilmektedir.”31 

Nitekim, bu görüslerin aksi yorumlar da mevcuttur; bilhassa, AB’nin uyguladığı yeni gaz politikasının Norveç ekonomisini olumsuz yönde etkileyeği konusunda. Söyle ki: 

“AB’nin dıs kaynaklara olan bağımlılığını azaltma stratejisinin Norveç ekonomisini vurabileceği öngörülmektedir. Norveç’in AB ülkelerine yılda 100 milyar metreküpten daha fazla doğalgaz ihracında bulunduğu ve bu doğalgaz ihracatından elde edilen gelirlerin Norveç’in toplam ihracat gelirleri içerisinde % 27’lik bir paya sahip olduğu dikkate alındığında AB’nin yeni gaz politikasının Norveç ekonomisine olumsuz etkilerde bulunacağı düsünülmektedir.”32 

Norveç, AB’ni Etkiliyor mu? 

AB, Norveç’i enerji üreticisi ve tedarikçisi olarak görmektedir. Norveç-AB iliskileri ve bu iliskilerin geleceği hakkında olumlu görüsler mevcuttur. Bu görüslere göre; sözkonusu iliskilerde AB’ni ilgilendiren en önemli nokta; Norveç’in gelecekte, hâl-i hazırdaki üretimini ve ihracatını koruyup koruyamayacağı hususudur. Konuyla ilgili olarak asağıdaki alıntı dikkate değerdir: 

“Müzakereler, AB politikacılarının Norveç’in gaz sevkiyatındaki tahmini artıstan (gelecek ilk 10 yıl içinde, 125–140 milyar m3) memnun olduklarını ve Norveç’in bu yolu izleyeceğini gösteriyor. Yine bu müzakereler, Norveç Kıta Sahanlığı’ndaki gazın nereden geldiğine dair az bir fikir vermektedir. Yetkili bir Komisyon üyesi, Norveç Kıta Sahanlığı’ndaki toplam üretime atıfta bulunarak, sunu söylemektedir: «Çok uzun süredir Norveçliler güzel seyler yapıyorlar. Üretmeleri gereken yerde üretim yapıyorlar.» Yalnızca, Norveç’in beklenti içinde olduğu gaz ihracatının artık yeterli olmayacağının isaretleri var olduğu zaman, belki de “Yüksek Kuzey”in gelismesi konusu, AB için daha ilginç hale gelecektir. Su an, tedariklerin Kuzey Denizi’nden, Norveç Denizi’nden ya da Barents Denizi’nden gelip gelmeyeceğinin gerçekten bir önemi yok. AB’yi ilgilendiren sey, Norveç’in 
mevcut tahminlere göre üretimini ve ihracatını koruyabilmesi ve arttırabilmesidir. Bu, Barents Denizi’nde fazla üretim olmaksızın, öngörülebilir gelecekte olası gözüküyor. Yetkili bir AB temsilcisi, Troll alanı gibi, Kuzey Denizi alanlarının, yasına rağmen, hâlâ güçlü olduğunu belirtmistir.” 33 

Sonuç olarak Norveç-AB iliskileri için denilebilir ki; “AB’in resmî ve gayrıresmî politikasında gösterdiği ilginin çoğu, öncelikle, Norveç’i genel anlamda bir enerji tedarikçisi olarak görüp, onunla bu sekilde bağlantıda kalmak üzerineydi: Yüksek Kuzey’e ilgi gelisigüzel ve somut bir içerik-ten eksik olarak kalmıstır.”34 

Türkiye’nin Enerji Politikası ve Stratejisi 

Enerji konusu artık, ülkemizin dıs politikasında ve ekonomi politikasında belirleyici bir etken olarak karsımıza çıkmaktadır. Son yıllarda Türkiye, bilhassa enerji ve doğalgaz ihtiyacından doğan talep sıralamasında Çin Halk Cumhuriyeti’nden sonra yer alan bir ülke haline gelmistir. Konuyla ilgili olarak T.C. Dısisleri Bakanlığı’nın web sayfasında Türkiye’nin enerji stratejisi su sekilde belirtilmistir: 

“Ülkemizin halihazırda toplam enerji talebinin yaklasık % 26’sı yerli kaynaklardan karsılanmaktayken, kalan bölümü çesitlilik arzeden ithal kaynaklardan karsılanmaktadır. 
Ülkemiz, çok boyutlu enerji stratejisi çerçevesinde; kaynak ülke ve güzergâh çesitliliğine gidilmesini, enerji karısımında yenilenebilir enerjinin payını arttırırken, nükleer enerjiden de yararlanılmaya baslanılmasını, enerji verimliliğinin arttırılmasına yönelik çalısmalarda bulunulmasını ve aynı zamanda Avrupa’nın enerji güvenliğine katkıda bulunulmasını amaçlamaktadır.” 35 

Yukarıda da belirtildiği gibi, ülkemizin yaklasık % 26 oranında yerli enerji arzına sahip olması, onun jeopolitik konumundan kaynaklanan, kaynak ülke ve geçis güzergâhları bağlamında enerji kaynaklarını çesitlendirme arzusunu kamçılamaktadır. Su durumda, Türkiye, hal-i hazırdaki enerji karısımını çesitlendirme stratejisini ulusal politikasının bir parçası haline getirmistir demek yanlıs olmaz. Konuyla ilgili olarak Prof. Dr. Nursin Atesoğlu Güney’in görüsleri kayda değerdir: 

“Türkiye’nin enerji bağımlılığını asmasının tek yolu enerji sepetini zenginlestirmek-ten geçmektedir. Bu sepet içerisinde Türkiye %10’luk bir kısmı nükleer enerjiye ayırmıs durumda. […] Türkiye son on yıllarda kaydettiği iktisadi büyüme sonucu hızla artan enerji gereksinimini karsılayabilmek için hidro-karbon kaynak ve geçis güzergâhlarını çesitlendirmek için çesitli plan ve stratejiler yaptı. Ankara bu bağlamda önceliğini bir yandan doğal-gaz ve petrol boru hatlarının kaynak ve geçis yollarını çesitlendirmeye verirken bir 
yandan da alternatif kaynak olarak tercihini hem yenilenebilir hem de nükleer enerji tedarikinden yana yapmıstır.”36 

Enerjide dısa bağımlılık oranımız % 74’lerde olduğu için, kendi topraklarımızdaki mevcut alternatif enerji kaynakları ve potansiyelleri ile ve de ülkemizin, coğrafî konumu sonucu jeopolitik ve jeostratejik açıdan enerji alanındaki çıkarlarını çok iyi bir sekilde korumayı bilmesi gerekmekte-dir. Kısacası, enerji literatüründe yaygın bir sekilde kullanılan “hub” sıfatını, coğrafî konumumuz gereği hak ettiğimiz için lâyıkıyla kullanmalıyız: 

“Su an Türkiye bir transit ülke konumundadır. Doğudan batıya, kuzeyden güneye, zengin petrol ve doğalgaz kaynağı olan ülkeler ile tüketici olan ülkeler arasında geçis coğrafyası üzerinde bulunan Türkiye için bugüne kadar ‘köprü’, ‘terminal’ sözcükleri kullanılmıs, son zamanlarda ise İngilizce bir sözcük olan ‘hub’ kullanılmaktadır. Hub olmak ise merkez olmak yani petrol ve doğalgaz boru hatlarının Türkiye’ye çesitli ülkelerden gelmesi, bir merkezde toplanması, yeniden değerlenmesi ve buradan baska ülkelere pazarlana-bilmesini ifade ediyor. Yani aldıktan sonra üçüncü ülkelere satıs hakkımızın olduğu, üstüne bir miktar gelir elde edebildiğimiz, stratejik önemimizi arttıran ve transit 
gelirin ötesinde bir gelir sağlayan konumdur. ‘Hub’ olmak arzu edilen, Türkiye’nin bir merkez olması ve bu merkezde petrolün ya da doğalgazın bir ‘durak’ yaptıktan sonra, bir baska ülkeye yönlendirilebilmesidir.”37 

T.C. Dısisleri Bakanlığı’nın web sayfasında Türkiye’nin enerji stratejisi su sekilde belirtilmistir: “Türkiye, genis Hazar Havzası ve Ortadoğu’nun hidrokarbon kaynaklarının Türkiye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya güvenilir ve kesintisiz sekilde sevkiyatının gerçeklestirilebilmesini hedeflemektedir.” 38 
Bununla birlikte; ülkemizin, enerji talebinde dısa bağımlılığını mümkün mertebede azaltabilmek için ulusal enerji politikamızı ve stratejimizi her daim etkin kılmamız gerekmektedir. Ülkemizin enerji stratejisi asağıda kısa ve öz bir sekilde açıklanmıstır: 

“Enerji talebimizi karsılamak için ülkemizin ortaya koyduğu temel enerji stratejisi, dısa bağımlılığı azaltmak olup ülkemizin izlediği enerji politikalarıyla; 

• Kaynak ülke ve güzergâh çesitliliklerinin sağlanması, 
• Enerji verimliliğinin artırılması, 
• Enerji yoğunluğunun azaltılması, 
• Yerli kaynakların tamamının kullanılması, 
• 2023 yılında elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının en az %30’a çıkarılması hedeflenmektedir.” 39 

Türkiye’nin Enerji Kaynakları Petrol ve Doğalgaz 

Türkiye’de 2003 yılındaki petrol piyasası kanunu, sözkonusu piyasaya yönelik etkinliklerin serbestlesmesini sağlamakla birlikte, ülkemizde petrol kaynaklarının 
arastırılmasına dair çalısmalar hız kazanmıstır. Türkiye konumu gereği enerji nakil hatlarının, deyim yerindeyse tam ortasında bulunan bir ülkedir. Dolayısıyla sözkonusu doğalgaz boru hatlarında söz sahibi olan ülkelerle de her daim iliski içerisindedir: 

“Rusya, Norveç ve Cezayir’den sonra doğal gazda Avrupa’nın dördüncü ana arteri olma hedefini güden Türkiye, Doğu-Batı ve Kuzey-Güney eksenlerinde, üretici ve tüketici ülkeler arasın-da güvenilir bir transit ülke rolünü üstlenme ve dinamik bir enerji terminali konumu edinme yönün-de de girisimlerde bulunmaktadır.” 40 

Bundan yedi yıl önce, 3 Temmuz 2007 tarihinde Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) Doğal Gaz Boru Hattı, 18 Kasım 2007 tarihinde ise Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Boru Hattı faaliyete geçmistir. Kısa adı TANAP olan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi de ülkemizin etkin bir sekilde rol aldığı projelerdendir. 

“Bilindiği gibi Türkiye uzun bir süredir Hazar Havzası kaynaklı doğalgaz ve petrol hatlarının kendi toprakları üzerinden geçisini sağlamak için ciddi girisimler içerisinde. Mesela 2018 yılında islerlik kazanacak olan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP) bunlardan biri. Yine Türkiye’nin uzun bir süredir enerji kaynak ve geçis yollarını çesitlendirmek konusunda oldukça kararlı olduğu biliniyor.” 41 

Çok yakın bir tarihte, 20 Eylül 2014’te, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı’nın (TANAP) baslangıç noktası olan ve aynı zamanda Güney Kafkaslar Gaz Koridoru olarak da adlandırılan projenin temeli Azerbaycan’ın baskenti Bakü’de atılmıstır. Hazar Denizi’ndeki mevcut gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya tasınmasını sağlayacak olan proje ülkemizin ortağı olduğu ve haklı gururunu yasadığı bir projedir. 

Bundan baska, ülkemiz; doğalgazın ısınma amacıyla evlerde ve sanayide kullanımını yaygınlastırmak için bir dizi politika gelistirmistir. Fakat doğalgazın elektrik üretiminde kullanılmaması maliyetinin fazla olması nedeniyledir. 

“Enerji planlamasında istikrar sağlanamamakta, özellikle doğal gaz planlamasında sorun olduğu ileri sürülmektedir. Uzun vadede öngörülen doğal gaz gereksinimi ile kağıt üzerindeki doğal gaz alım paketi arasında bir dengesizlik (arz fazlası) söz konusudur. Yapılan anlasmalardan kaynaklanan fazla gazın Avrupa pazarına satılması düsüncesinin gerçekçi olmadığı, Batı Avrupa’da kanıtlanmıs doğal gaz rezervlerinin devreye girmesiyle 2018’e kadar ihtiyaca yeteceği, Avrupa’ya halen doğal gaz satan Rusya, Cezayir, Libya ve 
Nijerya’ya ek olarak Katar, Abudabi, Mısır ve Dran’ın da Avrupa’ya doğal gaz satma niye-tinde olduğu ve piyasanın büyük bir rekabete sahne olacağı ileri sürülmektedir. Türkiye’nin büyük mali kayıp riski tasıyan (al ya da öde) ihtiyaç fazlası enerji satın alma girisimleri elestirilmektedir.” 42 

Kömür 

Türkiye, linyit kömürü yatakları bakımından oldukça zengindir. Linyit yataklarımızdaki rezerv yaklasık olarak 8 milyar tondur. Buna mukabil, ülkemizde kullanılan kömür santralleri teknolojisi topraklarımızda bulunan linyit kömürü ile uyum halinde olmadığından birtakım sorunlarla karsılasılmaktadır. Son zamanlarda ise devlete ait kömür sektörüne yönelik isletmeler özellestiril-meye baslanmıstır. Konuyla ilgili olarak Türk internet basınında yer alan bazı haberler dikkat çekicidir: 

“Özellestirme Yüksek Kurulu (ÖYK), Türkiye Kömür Dsletmeleri Kurumu’na (TKD) ait Bursa Linyitleri Dsletmesi (BLD) ile BLD tarafından kullanılan tasınmazları özellestirme kapsam ve programına aldı. TKD adına kayıtlı 79528 No.lu Ruhsat ve bu Ruhsatın kapsadığı Maden Sahası ile EÜAS adına kayıtlı 73021 No.lu Ruhsat ve bu Ruhsatın kapsadığı Maden Sahası da özellestirme programında.” 43 

Nükleer Enerji 

Ülkemizin nükleer enerji politikası, T.C. Dısisleri Bakanlığı’nın web sayfasında su sekilde belirtilmistir: 

“Türkiye, ulusal enerji bilesenine nükleer enerjinin de eklenmesi için hazırlıklarını sürdürmektedir. Bu çerçevede, 2030 yılına kadar Türkiye’nin nükleer enerjide 10 bin MW’lık kurulu güce ulasması öngörülmektedir. Bu kapsamda, RF ile Akkuyu’da bir nükleer güç santrali tesisine yönelik bir Hükümetlerarası Anlasma 12 Mayıs 2010 tarihinde imzalanmıstır. Dkinci nükleer santralin Sinop’ta insaası planlanmakta olup, ülkemizde üçüncü bir nükleer santralin de kurulması öngörülmektedir.” 44 

Prof. Dr. Nursin Atesoğlu Güney ise, ülkemizin nükleer enerji konusunda attığı adımları su sekilde değerlendirmektedir: 

“Türkiye’nin uzun bir süredir enerji kaynak ve geçis yollarını çesitlendirmek konusunda oldukça kararlı olduğu biliniyor. Bu çerçevede Ankara’nın yakın geçmiste hem Rusya Federasyonu hem de Japonya ile nükleer reaktör anlasması imzalamıs olması Türkiye’nin nükleer enerji alanında da kararlı olduğunu göstermektedir. Buradaki en önemli husus, Türkiye’nin nükleer enerji transferiyle ilgili olarak gerçeklestirdiği bu anlasmalarda, NPT’nin 4. maddesinden doğan hakkından, nükleer enerjiyi kendi topraklarında gelistirme 
hakkından vazgeçmemis olmasıdır. Gerçi, Rusya Federasyonu ile imzalanan anlasmada Ankara’nın nükleer reaktör için ihtiyaç duyacağı nükleer yakıt Moskova tarafından sağlanacaktır. Ancak bu durum Ankara’nın mesru hakkı olan nükleer enerjiyi kendi topraklarında gelistirme hakkından vazgeçmesi anlamına gelmemektedir.” 45 

Yine, Prof. Dr. Güney’in Rusya Federasyonu’yla imzalanan nükleer reaktör anlasmasının ülkemizin geleceğini nasıl etkileyeceği hakkındaki görüsleri aktarmakta fayda vardır: 

“Enerji kaynaklarını çesitlendirme stratejisi çerçevesinde; Rusya Federasyonu’yla imzalanan nükleer reaktör anlasmasının operasyonel hale gelmesiyle birlikte Türkiye enerji-sinin %5-10’luk kısmını buradan karsılayacak. Diğer %30’nun da, 2020’li yıllara doğru yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması beklenmekte. İleride, Akkuyu dısındaki diğer nükleer reaktörlerin de islerlik kazanması sonucu Türkiye’nin enerji ihtiyacının %60’lara yakınını kendi imkânlarıyla sağlaması mümkün olacak. Böylece Ankara’nın hidrokarbon enerji tedariki konusundaki Rusya basta olmak üzere dıs kaynaklara olan bağımlılığının %30’lara kadar düsürülmesi planlanmaktadır. Bir baska önemli husus da, ileride nükleer 
teknolojiye erisim sağlandıktan sonra Ankara’nın, Güney Kore örneğinde olduğu gibi kendi nükleer reaktörünü üretebilir hale gelme olasılığıdır. Bu Türkiye için göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir husustur.” 46 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder