19 Şubat 2017 Pazar

İTHAL ENERJİ BAĞIMLILIĞININ AZALTILMASINDA YENİLENEBİLİR ENERJİNİN FİNANSMANI



İTHAL ENERJİ BAĞIMLILIĞININ AZALTILMASINDA YENİLENEBİLİR ENERJİNİN FİNANSMANI 




   DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ
Emre ERGİN*1, 
* Doç.Dr., Kocaeli Üniversitesi, emre.ergin@kocaeli.edu.tr 
Hasret ÇOMAK**2 
**Prof.Dr., Kocaeli Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Uluslararası İliskiler Bölüm Baskanı 


Özet 

Enerji ile ekonomik gelisim arasında sıkı bir iliski bulunmaktadır. Ekonomik büyüme için düsük maliyetli, istikrarlı, asgari zararlı yan etkileri olan enerji kaynaklarına gereksinim bulunmaktadır. Enerji kaynaklarına sahip veya bu kaynakları diğer ülkelere göre daha düsük maliyetle edinebilen ülkeler, diğer ülkelere üstünlük kurabilmektedirler. Enerjiye olan bağımlılık sadece gelismekte olan ülkeleri değil, gelismis ülkeler için de güvenlik sorunu olmaya devam etmektedir. Küresellesme ve teknolojik gelismeler ile birlikte insanoğlunun 
enerjiye olan gereksinimi her alanda sürekli artmaktadır. Bu nedenle, geleneksel enerjiye ulasılmasında ve kullanılmasında ortaya çıkan olumsuzluklar, toplumları yeni enerji türlerinin arayısına ve kullanımına itmektedir. Türkiye enerji kaynaklarının yetersiz olusundan dolayı büyümek için enerji ithalatına bağımlı durumdadır. Dısa bağımlılık enerji güvenliğini doğurmaktadır. Dthalatın maliyetinin reel olarak artması ve Türk lirasının değer kaybetmesi nedenlerinden dolayı hedeflenen büyüme oranlarının altında kalınmaktadır. Yenilenebilir 
enerji mevzuatı yürürlüğe girmesine karsın, çok büyük yatırım gerektiren bu yeni alanlara sirketler girmekte zorlanmaktadırlar. Dünyada yenilenebilir enerjinin özendirilmesi amacıyla yapılan çesitli finansman ve vergi tesviklerinin bulunduğu bir dönemde, Türkiye’nin de bu süreçten faydalanması amacıyla bir an önce daha somut ve hızlı adımların atılması gerekmektedir. Bu çalısmada, yenilenebilir enerjinin finansmanını sağlayacak, sirketler ve bireyler adına bu konuda uzmanlasarak onları yönlendirip danısmanlık hizmet sunacak 
Yenilenebilir Enerji Bankası’nın kurulması; bu alanda menkul kıymetlestirme seçeneği ile yenilenebilir enerji yatırımları hızlanırken sermaye piyasalarına yeni bir varlık sunulması basta olmak üzere çesitli önerilerde bulunulmaktadır. 

Anahtar kelimeler: Enerji, yenilenebilir enerji, menkul kıymetlestirme, banka, finansman, ithalat, brent petrol. 

Giriş; 

Enerji bağımlılığı sadece az gelismis veya gelismekte olan ülkelerin sorunu değildir. Gelismis ülkeler de enerjiye ve özellikle de ithal petrole bağımlıdırlar. Örneğin, ABD’de son sekiz baskanın politika söylemleri arasında yabancı petrole olan bağımlılığın azaltılması konusu olmasına rağmen, petrol ve karbon bazlı yakıtlara bağımlılık azalmadan devam etmektedir. Son on yıl içerisinde dünya petrol üretimi 86 milyon varile ulasmıs ve ulasılan bu seviye azami sınır olarak kabul edilmektedir. Ancak küresel ekonomik büyüme için enerji ihtiyacı sürekli artmaktadır. Bununla beraber, fosil enerjinin kullanımının doğaya verdiği zararların önüne geçme çabalarında ise istenen sonuçlar elde edilememektedir. On yıl önce imzalanan Kyoto Protokolü’nden beri sera gazları azalacağına ikiye katlamıstır. Dünyanın önünde sera gazlarının azaltılması ve enerjinin geleceği hakkında alınması gereken önemli kararlar bulunmaktadır. Bu bağlamda, en iyi strateji karbona bağlı yakıtlara olan bağımlılığın azaltılması ve günes, rüzgâr, biyo-yakıtlar gibi yenilenebilir enerji (YE) kaynaklarının 
arttırılması olarak gözükmektedir (Joshi, 2012, s. 175). 

Türkiye son on yılda altyapı yatırımları ve insaat sektörü odaklı ağırlıklı olarak içsel bir büyüme gerçeklestirmistir. Türkiye’deki tasarruf oranı %14 olurken büyümeyi sürdürmek için milli gelirin %20’si oranında kaynağa gereksinim duyulmaktadır. Tasarrufların, diğer bir ifadeyle öz kaynakların yetmediği kısım yabancı sermaye ile sağlanmaktadır. Yurtdısından kaynak sağlarken, diğer yandan da yurtdısından enerji ithaline bağımlı durumda bulunulmaktadır. Dolayısıyla yurtdısından enerji ithali için yine yurtdısından borçlanarak 
kaynak kullanılmaktadır. Türkiye’nin önündeki dönemde sanayi sektöründe büyümeyi seçmesi gerekmektedir. Bu sektörün önemli girdisini olusturan enerjide de dısa bağımlılığı azalmak ve dünyadaki eğilime paralel olarak hızlı bir sekilde YE yatırımlarına ağırlık vermelidir. 

İthal Enerji Bağımlılığı 

Türkiye’nin yeterli enerji kaynaklarına sahip olmaması nedeniyle enerji gereksiniminin %72’sini ithal etmektedir. Türkiye’de kullanılan petrolün %93’ü ve doğalgazın %97’si ithaldir. Tablo 1’de toplam ithalat içerisindeki enerjinin aldığı payın yıllar itibarı ile artmakla beraber son yıllarda %21 ile %25 arasında dengelendiği görülmektedir. Reel gayrı safi yurtiçi hasıla (GSYH) içerisindeki enerji ithalatı oranındaki artıs hızı ise daha yüksek olarak gerçeklesmektedir. 

Türkiye’nin ithal enerji bağımlılığının azaltılmasında önemli rol oynayacağı düsünülen nükleer tesislerin en iyimser senaryoda 2019 yılında üretime baslayacağı öngörülmekte olup 2022 yılında toplam enerji üretiminin yaklasık %5’ini karsılayacağı tahmin edilmektedir (Enerji Enstitüsü, 2014). Diğer ülkeler incelendiğinde, nükleer enerjinin tek basına ülkelerin sorununu çözmediği görülmektedir. Örneğin, Meksika’da 1989 yılında kurulan ilk nükleer santralle beraber günümüzde faaliyet gösteren iki nükleer santral, ülke elektriğinin %4’ünün üretmektedir. Ancak Meksika’nın dalgalı büyüme ve cari açık sorunu halen devam etmektedir (Yavuz, 2013). Dolayısıyla, Türkiye’deki gerek geleneksel enerjiler gerekse de yeni kurulacak nükleer santral(ler) tarafından üretilecek enerji uzun vadede tek baslarına çözüm değildirler. 


Tablo 1: Enerji İthalatı ve Enerjinin Toplam İthalat İçindeki Payı Enerji İthalatı Toplam İthalat Reel GSYH (USD) 
Kaynak: TUİK. 


Tablo 2’de Brent petrolün USD fiyatını, USD/TL değerlerini ve bu iki verinin bir önceki yıla göre yüzde değisimleri 2000 yılından itibaren sunulmaktadır. 

*: İlgili yıla ait 12 ayın ortalama Avrupa Brent petrol spot varil basına USD fiyatıdır. Kaynak: U.S. Energy Information Administration (www.eia.gov). 
**: Bir önceki yıla göre yüzde değisimdir. 
***:Dlgili yılın son islem gününe ait TCMB ABD doları döviz alım kurudur. 
Brent Petrol ile USD/TL nominal değerlerinin korelasyonu: 0,69. Brent Petrol ile USD/TL değisim değerlerinin korelasyonu: -0,15. Brent petrol st.sapma: 34. USD/TL st. sapma: 41. 


Tablo 2 incelendiğinde, 1 Ocak 2000 tarihinden 31 Aralık 2013 tarihine kadar Brent Petrol 6,1 katı, USD/TL ise 3,9 katı artıs göstermistir. Nominal değerleri açısından aralarında yüksek korelasyon değeri (0,69) bulgulansa da, değisimlerin korelasyon değerleri düsük negatif (-0,15) olarak hesaplanmak tadır. Aynı dönemde enflasyonda ise yaklasık 7 kat artıs yasanmış tır. Brent petrolün 6,1 katı artması ve nominal değerlerdeki yüksek pozitif korelasyon, Türkiye’nin petrolü reel olarak daha pahalıya ithal ettiğini göstermektedir. 2000 yılında 1 varil brent petrole 19 TL ödenirken 2013 yılında ödenen tutar 231,4 TL’ye yükselmis, diğer bir ifadeyle birim bazında 12 kat artmıstır. Değisimlerin arasındaki düsük negatif korelasyon ise gerek makroekonomik planlamanın zorluğuna gerekse de mikro ölçekte ekonomik faaliyetleri (üretim, kredi kullanımı vb.) gerçeklestirmenin güçlüğüne dikkat çekmektedir. 

Hem ithalatın maliyetini kontrol edememe hem de yabancı paralara karsı istikrarlı bir ulusal para değerinin öngörülememesi, ekonomik planlama ve kalkınmanın önüne çıkan engellerdir. Dthal enerjiye bağımlılığın azaltılmasında önemli bir fırsat olan YE’nin üretilmesi sayesinde ekonomik faaliyetleri planlamak kolaylasarak belirsizlikler azalacaktır. Petrole olan bağımlılık, petrol fiyatlarında yasanan artıs yönlü soklar nedeniyle Türkiye’de enflasyonda da artıs olduğunu göstermektedir (Öksüzler ve Dpek, 2011, s. 30). Dolayısıyla, ithal enerjiye bağımlılık, arz yetersizliği ile ekonomide enflasyon risklerini barındırmaktadır. Enerjisini ithal etmek durumunda kalan ülkeler kendilerini güçsüz hissetmekte ve bu durum ülkelerin enerji güvenliği politikalarına (Çomak, 2013) etki edebilmektedir. Enerjisinin %88’ini ithal eden ve bu enerjinin %56’sını petrolün olusturduğu Drlanda’da, petrolde artıs yasanacağı varsayımıyla hazırlanan senaryolarda, enerji ithalatının GSMH’de yılda ilave %4,9 oranında maliyete neden olacağı bulgulanmıstır (Glynna, 2014). 

Yenilenebilir Enerji (YE) 

Kömür gibi geleneksel enerjilerin, üretim maliyeti düsük olmasına karsın havayı kirletmesi ve atıklarının zararlı etkilerinden dolayı asit yağmuru, küresel ısınma, insan sağlığını bozması gibi olumsuz yan etkileri olmaktadır. YE, diğer bir ifade ile yesil enerji, doğayı kirletmeyen günes, rüzgâr, jeotermal gibi enerji türlerini tanımlamaktadır. YE kaynakları en basit tanımıyla kaynağı doğada bulunan, sürdürülebilir olan ve fosil yakıtların aksine çevreye sera gazı yaymayan ya da ihmal edilebilir düzeyde sera gazı yayan, dolayısıyla doğayı kirletmemesi nedeniyle doğa dostu olan ve temiz niteliği tasıyan enerji kaynaklarıdır. YE kaynakları Tablo 3’de sunulmaktadır. 


Tablo 3: Yenilenebilir Enerji Türleri ve Kaynakları 

YE Türü Sağlandığı Kaynak Biyokütle Enerjisi Biyolojik maddeler ve atıklar Hidrolik (Su) Enerji Düsen (baraj) veya akan su (nehir) Rüzgâr Enerjisi Hava akısı Günes Enerjisi Günes ısığı ve ısısı Jeotermal Enerji Yer altındaki termal sular Dalga, Gelgit Enerjisi Deniz ve okyanuslar Biyodizel Enerji Bitkisel ve hayvansal yağlar Hidrojen Enerjisi Doğalgaz, su, biyokütle Etanol Çoğunlukla bitkisel biyolojik maddeler 

Günes enerjisi sonsuz enerji sağlamakta olan yenilenebilir bir enerji türüdür. Rüzgâr enerjisi de tamamen yenilenebilmekte ve herhangi bir hava kirliliği yaratmamaktadır. 
Jeotermal enerji, yerkürede olusan sıcak su kaynakları olup elektrik üretiminde kullanılabilmektedir. Biyokütle (biomass) ise, organik maddelerin (hayvansal ve tarımsal atıklar) yakılarak enerji haline dönüstürülmesidir. Biyokütle enerji, Amerika’da toplam kullanılan enerjinin %4’ünü, toplam yenilebilir kaynakların %45’ini olusturmaktadır. 

Yenilenebilir Enerji ve Türkiye 

Türkiye’de 10 Mayıs 2005 tarihinde bu konuda yapılan ilk düzenleme ile 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu yürürlüğe girmistir. 2 Kasım 2011’de 662 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü kurulmustur. Bu kurumun amacı, Türkiye’deki hidrolik, rüzgâr, jeotermal, günes, biyokütle ve diğer YE kaynakları öncelikli olmak üzere tüm enerji kaynaklarına yönelik arastırma ve gelistirme faaliyetlerini yürütmektir (Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, 2014). 

Türkiye petrol, doğalgaz ve kömür gibi birincil enerji arzının yaklasık %70’ini ithal etmektedir. Türkiye’de kullanılan toplam enerjinin %19’unu ise YE sağlamakta olup YE’nin %90’dan fazlasını hidrolik enerji olusturmaktadır (WWF, 2011). Bu verilerden anlasıldığı üzere, hidrolik enerji dısındaki YE türlerinin kullanımı son derece kısıtlıdır. 2012 yılında, bir önceki yıla göre dünyada YE artısı %8 olmustur. Hidrolik enerjinin artısı sadece %3 olurken, geriye kalan YE’deki artıs %21,5 olarak gerçeklesmistir (Renewables, 2013). Türkiye hidrolik enerjide potansiyelinin yaklasık yarısı kadar kurulu gücü varken, rüzgârda %3,7, jeotermalde %19 ve günes enerjisinde sıfır kurulu güce sahiptir (Yaman, 2012). Türkiye’de de dünyadaki eğilime benzer bir strateji uygulanması gerekmekte olup hidrolik dısındaki YE türlerine yatırım yapılmasını özendirici kararlar alınarak uygulamaya sokulmalıdır. 

Türkiye’nin 2023 stratejik YE hedefi %30’dur. WWF (2011) raporunda, 2050 yılına kadar küresel enerji arzının tamamının YE’den sağlanabileceği belirtilmektedir. AB topluluğu incelendiğinde ise, YE’nin de içinde bulunduğu üçlü bir enerji stratejisi hedefi görülmektedir: 2020 yılında YE enerjisinin toplam tüketilen enerjinin %20’sini olusturması, enerji verimliliğinin %20 arttırılması ve enerji tüketiminin %20 azaltılması stratejileri benimsenmistir. 


Tablo 4: Enerji Kaynaklarına Göre Elektrik Enerjisi Üretimi ve Payları 
*: Jeotermal, rüzgâr, katı biyokütle, biyogaz ve atık kaynaklarını içerir. 
Kaynak: TEDAS, Türkiye Elektrik Üretim -Dletim Dstatistikleri. 

2023 yılı hedefi olarak, toplam enerjinin %30’unun YE’den elde edilme hedefi, hem Avrupa Birliği ülkeler ile kıyaslandığında zor hem de yurtiçi kurumlar tarafından yapılan senaryolarda ulasılması zor gözükmektedir. Türkiye Enerji Enstitüsünün 2021 yılına ait güvenilir enerji üretimi senaryosuna göre, biyogaz, atık, hidrolik, rüzgâr ve jeotermal enerjilerin toplamı, 2012 yılına göre yaklasık %33 oranında bir artıs göstereceği öngörülmektedir (Enerji Enstitüsü, 2014). 

Yenilenebilir Enerjinin Finansmanı 

Türkiye, OECD ülkeleri arasında enerji talebinde son on yılda en büyük artısı kaydetmis (TÇMB, 2012) ve enerjiye olan bağımlılığın gelecekte de bu ivme ile sürmesi beklenmektedir. Türkiye’nin YE’ye ait 2023 hedefine ulasması için her yıl ortalama 4 ile 5 milyar USD tutarında kaynak ayırması gerekmektedir (GAIA, 2014). Bu tutarda bir yatırımın sadece yurtiçi kaynaklarla sağlanması mümkün değildir. Küçük ölçekli finansman sirketlerinin sağlayacakları fonlarla da bu boyuttaki bir yatırımı sürdürmek olası gözükmemektedir. Sermaye, borç ve bunların ikisinin bilesimi ile Türkiye’deki projelerin yurtiçi ve yurtdısı finansmanı gerekmektedir. Bu finansman sürecinde liderlik yapacak bir finansal kuruma gereksinim vardır. 

2012 yılı verilerine göre, küresel ölçekte enerji tüketiminin %19’u YE kaynaklarından sağlanmıstır (Renewable, 2013). Yaklasık 30 yıl öncesinde YE’nin payının neredeyse sıfır olduğu gerçeği ısığında bu gelisimin boyutu çok önemli olup, bu oranın 2035 yılında %23’e ulasması öngörülmektedir (World Energy Outlook, 2010). 2013 yılında üretilen elektriğin %22’si YE kaynaklarından sağlanmıstır (IEA, 2014). Dolayısıyla, yatırım gereksinimi duyulan bu alanda doğal olarak finansman sorunu da kendisini göstermektedir. Bu alana verilen tesvikler, uygun borç ya da sermaye desteği olmadan amacına ulasması beklenmemelidir. Türkiye’deki risk sermayesi örnekleri, finansal kiralama (leasing) uygulamaları gibi finansal seçenekler de böylesi bir projeyi tek baslarına karsılamakta yeterli değildirler. 

YE girisimcileri ve isletmeleri kaynak bulmakta uzun yıllar sıkıntı çektikten sonra finansal piyasaların durgunluğa girdiği 2000’li yıllarda birdenbire ilgi odağı haline gelmislerdir. Yüksek petrol fiyatları ve küresel ısınmayı yavaslatma isteği hükümetlerin ve halkın yaratıcı enerji projelerine eğilmelerine neden olmustur. Finansal kurumlar, risk sermaye sirketleri, yatırımcılar ve geleneksel YE dısındaki isletmeler bu yeni ve temiz enerji teknolojilerine para yatırırken diğer sektörlerin finansmanı durağan kalmıstır. YE’ye olan ilgi bir dönemki internet teknolojisi sirketlerine olan yatırım istahını hatırlatmaktadır. 2007 yılında küresel yatırım YE teknolojisine %60 artarak 148 milyar dolara ulasmıstır. 

Bu yatırımın %43’ü rüzgâr, %24’ü günes, %17’si biyo yakıtlar ve %9’ü biyokütleden olusmaktadır. 2020 yılında 600 milyar dolarlık yıllık yatırım olacağı beklenmektedir. YE’nin ilgi görmesinin diğer nedenleri arasında vatandasların doğayı koruma bilincinin artması; hükümetlerin küresel ölçekte düsünmesi; BP, Walmart ve Intel gibi büyük sirketlerin YE’yi tercih etmeleri sayılabilir. Finansman sirketlerinin yöneticilerinin paranın yönünün YE’ye çevirmelerinin nedenleri arasında ise bu alanın bakir olması ve bu yeni sektördeki büyüme fırsatının yüksekliği gelmektedir. Risk sermaye sirketleri Kuzey Amerika, Avrupa, Çin ve Hindistan’daki YE teknoloji sirketlerine yatırım yapmaktadırlar (Rombel, 2008). Bazı bankalar, enerji finansı uzmanlık birimi kurarak bu yeni ve gelisen pazarda pay kapmayı hedeflemektedirler. 

Bu birimde çalısan uzmanlar eyalet, devlet ve özel kurumlar tarafından YE alanında verilen hibeler, vergi indirimi gibi tesvikleri arastırarak müsterilerine 
sunmaktadırlar. Arizona Ulusal Bankası 2009 yılında günes enerjisi projesi ile nihai tüketicilere aylık kiralama seklinde kredi vermistir. Dslemler küçük tutarlarda olsa da banka yönetimi YE’nin geliseceğine inandıkları için sektörün geleceğine yatırım yapmayı seçmislerdir (Fest, 2011). 

YE sirketleri halka arz ve hisse satıslarında dikkatleri üzerlerine çekmislerdir. 2007 yılında 27 milyar dolarlık halka arz gerçeklesmistir. Dspanyol rüzgâr enerji firması Dberdrola Renovables tarafından gerçeklestiren halka arz, Dspanya’da o tarihe dek yapılan en büyük halka arz olmustur (Rombel, 2008). 

YE yatırımı yapacak isletmelerin önünde çesitli engeller bulunmaktadır (Olson, 2013): İlk yatırım maliyetinin finansmanı sorunu, düsük sabit faizli kaynak bulma zorluğu, 15-20 yıl gibi uzun vadeli fonlar bulunmasındaki güçlük, mülk satısı veya ortaklığın el değistirmesi durumunda enerji yatırımının finansmanının geri dönüsü problemi, vergisel konulardaki bilgisizlik, sektördeki tesviklerin karmasıklığı, borç verenin deneyimsizliği ve yatırımcının deneyimsizliği. Tüm bu engeller, finansal gücü ve uzmanlığı olan lider bir kurumun varlığı ile 
asılabilecektir. 

YE’nin maliyet-etkin olup olmadığının analizinin iyi yapılması gerekmektedir. Hindistan’daki rüzgâr ve günes enerjisinin finansman politikalarının sanıldığı gibi uygun maliyetli olmadığı yapılan arastırmalarda ortaya çıkmıstır. Arastırmada borcun maliyetini düsürücü aynı zamanda da vadeyi uzatan bir politikanın en uygun politika olduğu anlasılmıstır. Arastırmada YE’nin geleneksel yöntemlere göre %52-%129 daha maliyetli olduğu bulgulanmıstır. Hedefler yüksek olsa da bütçenin sınırlı olması nedeniyle maliyet- etkin stratejiler uygulanmamaktadır (Monica, 2014). Ancak, Hindistan hükümetinin yakın gelecekte yeterli uzun vadeli fon sağlamada karsılasacağı güçlükler YE politikasının amacına ulasmasındaki en büyük zorluktur. 

Türkiye’de 2007 yılında yayımlanan 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu ve 2008 yılında yayımlanan 5784 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile YE tesviklerinde bazı 
düzenlemeler yapılmıstır. Tesvik sistemleri arasında üretilen enerjiye verilecek fiyat desteği, enerjinin alım garantisi, arazi kullanımı için destek ve desteğin süresi bulunmaktadır. Ayrıca uluslararası standartların Türkiye’de benimsenmesi, bürokratik islemlerin azaltılması, sertifikasyon çalısmaları ve sebekeye ulasım olanakları gibi yapısal ve altyapı konuları bulunmaktadır (Uluatam, 2010). 

Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu YE yatırımının büyüklüğü ve ivediliği göz önüne alındığında, bu yatırımların ulusal bir strateji ile değerlendirilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Böyle uzun soluklu bir strateji ancak güçlü ve sürdürülebilir bir finansal destek ile gerçeklesebilir. Ancak Türkiye’deki tasarruf oranının yetersizliği ve öz kaynak eksikliği nedeniyle bunun mevcut olanaklarla finansmanı gerçekçi değildir. Sürekli yurtdısından kullanılacak kredilerle de dısa bağımlılık artarken, olusacak katma değer de kredinin faizi veya ortaklara ödenecek kâr payı olarak yurtdısına transfer olacaktır. Bu nedenle, Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Bankası kurulması gerekmektedir. Bu bankanın ortaklarını olusturacak kurumlar arasında hem sermaye katacak isletmeler hem de bu konuda bilgi, deneyim koyarak katkı sağlayacak kurumlar bulunmalıdır. Bu banka, likiditesi olmayan enerji yatırımlarını finansal mühendislik yoluyla menkul kıymetlestirme sürecine tabi tutacaktır. Banka sermaye piyasaları aracılığıyla menkul kıymet ihracı yaparak YE yatırımında bulunan girisimcilere uzun vadeli kaynak sağlayabilecektir. 

Menkul kıymetlestirme sayesinde sağlanacak bazı üstünlükler su sekilde sıralanabilmektedir (Joshi, 2012, 182): 

-Garantili menkul kıymet ihraçları, uzun vadeli borçlanma olanakları    yaratacaktır.
-Ucuz yabancı kaynak borçlanması ve kaldıraçlı öz kaynak projelerine    olanak sağlayacaktır.  
-Yatırımcılar ve toplum yeni bir varlık sınıfından fayda sağlayacaktır. 
-Vergisel avantajlar sağlanacaktır. 
-Bu konuda uzmanlasmıs kisi ve kurumlar artacaktır. 

YE Bankası, YE konusunda faaliyette bulunacak girisimcilere ve faaliyetlerini sürdüren isletmelere sadece kaynak sağlamakla kalmayacaktır. Banka ayrıca YE sektörü ile ilgili ulusal ve küresel bazda yayınlanan bilgi (teknoloji, ortaklık arayanlar vb.) ve sağlanan fırsatları (tesvik, hibe vb.) arastırarak raporlar halinde yayınlayacak ve isteyenlere danısmanlık hizmeti verecektir. Günümüzde bu arastırma islerini her isletme kendi kısıtlı kaynaklarını kullanarak ayrı ayrı yapmaktayken, banka sayesinde bu hizmetlere kolaylıkla, belki küçük bir bedelle ulasabilecektir. Dolayısıyla, banka aynı zamanda isletmenin bir ortağı gibi davranarak isletmeye hem parasal kaynak verecek hem de isletmeye bilgi aktarıp faaliyetlerini yakından izleyecektir. YE Bankası Tübitak, üniversiteler ve teknoparkta kurulu isletmeler ile isbirliklerini arastıracaktır. Böylece Türkiye genelinde bu alanda faaliyet gösteren kisi ve kurumların veri bankasını da olusturarak büyük bir sinerji yaratabilecektir. 

Ayrıca, yurtdısından Türkiye’ye aktarılan desteklerin de koordinasyonunu sağlayabilecektir. 

Örneğin, Avrupa Yatırım Bankası (AYB) 2006-2010 yılları arasında kamu ve özel sektörün çesitli projelerinin finansmanında yıllık 2 milyar avrodan fazla destek 
sunmustur. AYB YE ve enerji verimliliği alanında Türkiye’de yerel aracı bankalar aracılığıyla ve doğrudan özel sektör yatırımlarının gerçeklestirilmesine yönelik destekler vermektedir (Enerji Enstitüsü, 2011). Tüm bu desteklerin koordinasyonu YE Bankası ile sağlanabilir. 

2012’de hazırlanan bir rapora göre, Türkiye’de 2003 yılında lisans verilen toplam 1.152 projeden sadece 283 adedi, diğer bir ifadeyle lisans alımından sonra geçen 9 yılda projelerin sadece 25%’i isletmeye alınmıstır. Basvuran projelerin %74’ü hidrolik, %22’si rüzgâr olup, kabul edilen projelerin %72’si hidrolik ve %18’i rüzgâr alanındadır. Diğer projeler ise jeotermal ve biyokütleden olusmaktadır. Aynı raporda, 206 adet tekli rüzgâr lisans basvurusundan 144 adedinin reddedildiği 
belirtilmektedir (Yaman, 2012). Bu rapor, YE konusunda faaliyet göstermek isteyen isletmelere teknik, ekonomik, hukuki ve finansal destek verecek bir lider kurumun olmasının önemini vurgulamaktadır. Bu görevi, asli faaliyet alanı olacak YE Bankasının üstlenmesi durumunda Türkiye’nin YE alanında stratejik hedeflerine ulasması kolaylasacaktır. 

Yabancı kaynak kullanımın, öz kaynak kullanımına göre sunduğu vergi üstünlüğü bulunmaktadır. Kullanılan krediye veya menkul kıymet ihracı nedeniyle ödedikleri faizler vergi matrahından düsülmektedir. Oysaki öz kaynak kullanılması durumunda, ortaklardan sağlanan sermaye vergiden düsülemediği gibi, isletme ortaklarına kâr dağıtacağı zaman, dağıtılacak kâr üzerinden %15 oranında stopaj kesintisi yapılmaktadır. 

İsletmelerin YE yatırımlarının özendirilmesinde vergi tesvikleri önemli bir itici güç olusturmaktadır. Yatırım türüne bağlı olarak vergi tesviklerinde farklılık olmaktadır. 
İsletmelerin sağladıkları YE, enerji verimlilik ölçüleri gibi kriterler vergi indirimlerine veya vergi muafiyetine hak kazanmalarını sağlayabilmektedir. Günes paneli yatırımı yapan isletmelere ise vergi iadesi veya vergi hibeleri seklinde tesvikler yapılması daha uygun olabilir. Dolayısıyla, YE türüne göre isletmeyi özendirecek türde vergi tesvikleri uygulanmasında fayda bulunmaktadır (Cook and Hall, 2011). Duran varlık yatırımlarında uygulanacak amortisman yöntemi de, ödenecek vergide isletmelere erteleme sağlaması 
açısından baska bir vergi tesviki sağlamaktadır. Türkiye’de amortisman oranları Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanmaktadır. Azalan bakiyeler yönteminin kullanılması ile ilk yıllarda isletmelerin, dönem net kârı olması durumunda ödeyecekleri kurumlar vergisi azalmaktadır. Dolayısıyla, YE yatırımı yapan isletmeler, normal amortisman ile azalan bakiyeler yöntemi arasında seçim yapabilmektedirler. Ancak kurumlar vergisi kanununa göre kurumların zararları en çok bes yıl ileriye doğru tasınarak kârdan mahsup edilebilmektedir. YE yatırım sürecinin uzunluğu göz önüne alındığında, bes yıllık dönem kısa olarak değerlendirilebilir. Dolayısıyla, Türkiye için stratejik önemi olan YE’nin bu emekleme ve büyüme asamasında zararın mahsubunun bes yıldan on yıla çıkartılması da isletmelerin nakit akıslarında fayda sağlayacaktır. 

Sonuç 

Ekonomik büyüme için her alanda enerjiye gereksinim duyulmaktadır. Geleneksel enerji kaynaklarının (petrol, kömür, doğal gaz gibi fosil yakıtlar) öngörülebilir gelecekte tükenme riski ve bu kaynakların doğanın dengesini bozması gerçeklerinden dolayı son otuz yıldır dünyada yeni enerji arayısları baslamıstır. Yenilenebilir enerji (hidrolik, rüzgar, günes, 
biyokütle, jeotermal, hidrolik vb.) hem sürdürülebilir hem de doğayla dost olmasından dolayı insanoğluna bir fırsat sunmaktadır. Günümüzde küresel olarak YE tüketimi toplam tüketilen enerjinin yaklasık %20’sini olusturmakta olup YE’nin yaklasık yarısı hidrolik enerjiden sağlanmaktadır. Türkiye’de YE’nin payı yaklasık olarak aynı olmakla beraber, YE’nin %90’ı hidrolik enerjiden kaynaklanmaktadır. Türkiye’deki bu alanda mevzuat birkaç yıl önce olusmus olup YE projelerinin hayata geçirilmesi konusunda sıkıntılar yasanmaktadır. 

Enerjide ithalatının payı yüksek olup yıllar itibarıyla Türkiye ekonomisine reel maliyeti artmaktadır. Türkiye enerji ihtiyacının %72’sini ithal etmektedir. Bu ithalat tutarı, toplam ithalatın yaklasık dörtte birine yaklasmaktadır. Petrolün %93’ünü ve doğalgazın da %97’si ithal edilmektedir. Dthalat bağımlılığının azaltılabilmesi için YE bir fırsattır. Ancak, Türkiye’de bu alanda yapılan çalısmalar istenen amaca ulasamamaktadır. Örneğin, verilen tesviklerde ve kabul edilen projelerin hayata geçirilmesinde sorunlar yasanmaktadır. Çünkü YE yatırımı yapacak isletmeler uzun vadeli düsük maliyetli finansmana ve danısmanlık hizmetine gereksinim duymaktadırlar. Türkiye’deki mevcut öz kaynak yetersizliği nedeniyle, YE yatırımları için her yıl ihtiyaç duyulan fonun mevcut finansman kuruluslarından sağlanması mümkün değildir. Türkiye’de tasarruf oranı %14 iken, yatırım oranı %20’dir. Aradaki fark yurtdısı finansmanı ile sağlanmaktadır. Ayrıca, mevcut yapıda, finans kurulusları YE projesini yürüten isletmeden veya sponsorlarından yüksek teminat veya garanti istemektedirler. Türkiye’nin YE konusunda ulusal bir strateji benimsemesi gerekmektedir. Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Bankası kurulması ile bu ilk adım atılacaktır.  YE Bankası  ortakları arasında, YE ile ilgili kamu kurumlarının yanında bankaya sermaye dısında da katkıda bulunacak bankalar, kalkınma ajansları vb. kuruluslar olmalıdır. YE Bankası hem küçük hem de büyük ölçekli YE projelerine kredi sağlayacaktır. Ayrıca YE yatırımları menkul kıymetlestirme ile finansal varlıklara dönüstürülecektir. YE Bankası’nın ihraç veya aracılık edeceği menkul kıymetler ile YE isletmelerine hem uzun vadeli kaynak sağlanacak hem de sermaye piyasalarında yatırımcılara yeni bir varlık sunulacaktır. YE Bankası para ve sermaye piyasalarına girerek sunduğu menkul kıymetlerin likit kalması için piyasada islem gerçeklestirecektir. Bankanın ana faaliyet alanının YE olmasından dolayı, YE konusunda sunacağı arastırma raporları ve bilgilendirmeler ile YE alanındaki isletmelere çok değerli hizmetler verecektir. Banka aracılığıyla özel sektörün ve bireyin YE konusunda bilinçlendirilmesi sağlanacaktır. YE bankası bu konuda uzmanlasacağı için, küresel ölçekte yapılmakta olan teknolojik, hukuksal, toplumsal, ekonomik ve finansal yenilikleri izleyerek Türkiye’de de yapısal düzenlemelerin yapılmasına lider olacaktır. Finansman sorununun çözülmesi ile beraber YE altyapısındaki iyilestirmeler, tesvik mekanizması ve vergisel avantajlar hızlı bir biçimde sonuç vermeye baslayacaktır. 

KAYNAKÇA;

Cook, David R. and Hall, Roland F., “Financing Energy Efficiency Initiatives”, Financial Executives, March 2011, p. 17-19. 
Çomak, Hasret (Ed.), Bildiriler Kitabı Önsöz, Uluslararası Güvenlik Kongresi, 8-9 Ekim 2013, Kocaeli. 
Enerji Enstitüsü, “AYB’den Türkiye’ye 445 milyon Euro’luk destek”, 04 Temmuz 
2011, http://enerjienstitusu.com/2011/07/04/aybden-turkiyeye-445-milyon-euroluk-destek/ (Erisim 11 Temmuz 2014). 
Enerji Enstitüsü, Güvenilir Enerji Üretimi (GWh) -Senaryo, Türkiye Kurulu Enerji Gücü, 2014, 
http://enerjienstitusu.com/turkiye-kurulu-elektrik-enerji-gucu-mw/ (Erisim 07 Ağustos 2014). 
Fest, Glen, “Energy Financing: Soaking in the Sun”, US Banker, February, 2011, p. 8-9. 
GAIA, http://www.gaiacf.com/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=62&Itemid=68 (Erisim 20 Temmuz 2014) 
Glynna, J., Chiodia, A., Gargiuloa, M., Deanea, J., Baziliand, M. Gallachóira, B., “Energy Security Analysis: The Case of Constrained Oil Supply for Ireland”, 
Energy Policy, Vol. 66, 2014, p. 312-325. 
IEA (International Energy Agency), Key World Energy Statistics 2013, 
http://www.iea.org/publications/freepublications/publication/key-world-energy-statistics-2013.html  (Erisim 03 September 2014). 
Joshi, John, Renewable Energy Finance And Securitization, The Journal of Structured Finance, Winter, 2012, p. 174-183. 
Monica, Chaturvedi Charna, “Renewable Energy Scenario in India”, Chemical Business, Vol. 5, No 2, 2014, p. 76. 
Olson, Chris, “New Financing Solutions For Energy Retrofits”, Buildings, November 2013, 
http://www.buildings.com/article-details/articleid/16495/title/new-financing-solutions-for-energy-retrofits.aspx, (Erisim 15 Temmuz 2014). 
Öksüzler, Oktay ve Dpek, Evren, “Dünya Petrol Fiyatlarındaki Değisimin Büyüme ve Enflasyon Üzerindeki Etkisi: Türkiye Örneği”, 
ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 7, Sayı 14, 2011, s. 15-34. 
Renewables 2013 – Global Status Report, Renewable Energy Policy Network for the 21st Century (REN21). 
Rombel, Adam, “Growth Story”, Green Finance, September, 2008, p. 24-26. 
TÇMB, Temiz Enerji Finansmanı Uluslararası Çalıstayı, Çimento ve Beton Dünyası, Vol. 17, No 97, 2012, s. 45-46. 
Uluatam, Ela, “Yenilenebilir Enerji Tesvikleri”, Ekonomik Forum, Ekim 2010, s. 34-41. 
World Energy Outlook, (2010). U.S. Energy Information Administration (EIA). 
WWF (World Wildlife Fund, Dünya Doğayı Koruma Vakfı), Yenilenebilir Enerji Geleceği ve Türkiye, 2011, www.wwf.org 
Yaman, Yücel, “Yenilenebilir Enerji Mevzuatı ve Uygulamalar”, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, 25 Nisan 2012. 
Yavuz, Mine, “Enerji Dthalatının Cari Açığa Etkisi”, Ankara Strateji Enstitüsü, 18 Temmuz 2013, 
http://www.ankarastrateji.org/haber/enerji-ithalatinin-cari-aciga-etkisi-781/ (Erisim 01 Ağustos 2014). 
Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, www.eie.gov.tr, (Erisim 30 Temmuz 2014). 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder