Sıtkı Koçman Üniversitesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sıtkı Koçman Üniversitesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Mayıs 2017 Pazartesi

Turan Gazetesi Örneğinde Osmanlı Basınında Kafkas Cephesi’nin İlk Ayları ve Sarıkamış Harekâtı BÖLÜM 4



Turan Gazetesi Örneğinde Osmanlı Basınında Kafkas Cephesi’nin İlk Ayları ve Sarıkamış Harekâtı BÖLÜM 4



  Görüldüğü gibi Sarıkamış yenilgisine tek kelime ile dahi temas edilmeden yapılan bu değerlendirme, yeni bir taarruz beklentisiyle kamuoyunu 
bahara kadar, yani savaşın yeniden başlayacağı tarihe kadar oyalamayı amaçlıyordu. Gazetenin bundan sonraki yayınları da hep bu amaca yönelik 
olacaktı. Özellikle Daily News’ten nakledildiği ifade edilen bir yazı bu açıdan oldukça dikkat çekiciydi. Petersburg muhabirin (Daily News’a) bildirdiğine 
göre Türk kuvvetleri Sarıkamış’a adeta bir düğün dernek havası içerisinde gelmişlerdi86: 

Savaş Sarıkamış civarındaki Soğanlı tepelerinde başlamıştı. Her taraf karlarla kaplıydı. Rus birliklerinin kazdıkları avcı siperlerindeki savaş araç gereçleri yetersizdi. Bunlar karlarla dolu siperler içinde ve dağlık arazide beş saatlik bir mesafeyi kat etmek zorunda kalmışlardı. Düşman kuvvetleri ile en çok Kartaltepe’de temas edilmiş ve burada meydana gelen çarpışmalar iki gün devam etmiştir. Osmanlı kuvvetleri, topların koruması altında Rus mevzilerine iki defa süngü ile hücum etmişlerdir. Sonunda Ruslar Bardız Geçidi’ni tahliyeye mecbur oldular. Geçidi geri almak için yapılan karşı taarruzlar Osmanlı askerlerinin şaşılacak derecedeki gayret ve metanetiyle püskürtülmüştür. Savaş bazen Osmanlıların bazen de Rusların lehinde cereyan etmiştir. 

Osmanlı askerlerinin aslanlar gibi çarpıştığı inkâr edilemez. Heybetle ilerleyen kolordunun her tarafında al sancaklar dalgalanıyordu. Başında da alay musikisi latif havalar çalarak yürümekteydi. Kolordu, Rusların cehennemî ateşi karşısında bir an bile durmayıp ilerlemekte, Rus siperlerini birbiri ardınca ele geçirmekteydi. Katır ve deve kervanları orduya aralıksız olarak mühimmat getirmekteydi. Osmanlı askerlerinin donanımı olağanüstü mükemmel olup en küçük ayrıntı bile ihmal edilmediğinden savaş alanındaki her bir asker eksiksiz donanımıyla dikkat çekiyordu. Sağlık teşkilâtı da mükemmel olan ordunun iaşe ve mühimmat konusunda zengin olduğu anlaşılıyordu. 

Bu haberin birçok açıdan gerçeklerle örtüşmediği açıktır. Öncelikle Türk birlikleri, Sarıkamış önlerine düğün alayı gibi mızıka çalarak değil, sarp ve karlı dağlar üzerinde cebri yürüyüşlerle yıprandıktan sonra yorgun argın bir halde gelmişlerdir. Harekâta katılan bir Türk subayının anılarında bu yürüyüş şöyle anlatılmıştır87: 

Fırka yürüyüşü çok üzüntü vericiydi. Asker tek kolda, bir metreden fazla karlar içinde düşe kalka ilerliyordu. Hava eksi 15-20 derece, askerin sırt çantalarının ağırlığı 30-35 kilogramdı. Ağır yükün altında zahmet çeken askerler ter içinde kalıyorlar, dinlenmek için yol kenarlarına oturuyorlardı. Asıl felâket o zaman başlıyordu… Yere çömelip öylece donup kalıyorlardı. 

Ayrıca iddia edildiği gibi her türlü donanımı mükemmel bir Türk ordusundan bahsetmek mümkün değildi. Aksine Sarıkamış Harekâtı, lojistik hizmetler ve kışlık donanım eksikliği yüzünden başarısız olmuştu88. Bu durum, yukarıdaki haberin tahrif edilerek iktibas edildiği izlenimini uyandırmaktadır89. 


Donanım açısından ve lojistik hizmetler bakımından Türk ordusundan çok daha iyi durumda olan Rus ordusunun ise perişan bir halde olduğu iddia ediliyordu. Rus esirlerinin ifadelerine dayandırılan bu iddialara göre şiddetli açlığın yarattığı büyük huzursuzluk yüzünden Rus ordusunda ihtilâl alametleri görülmeye başlanmıştı90. 

Turan gazetesi, bu yaklaşımıyla bir tür psikolojik harekât icra ederek Sarıkamış bozgununu perdelemeye gayret etmiştir. Böylece daha savaşın ilk aylarında meydana gelen bu üzücü hadisenin kamuoyunda yılgınlık yaratmamasını önlemeye çalışarak ülke menfaatleri adına önemli bir hizmet ifa etmiştir. 


DİPNOTLAR;

1 Ramazan Balcı, Tarihin Sarıkamış Duruşması, İstanbul: Nesil Yayınları, 2007, 110. 
2 “Ardahan Alındı”, Turan, 20 Kânunuevvel 330 (2 Ocak 1915). 
3 İttihat-Terakki’nin Sorgulanması ve Yargılanması (1918-1919), yay. haz. Osman Selim Kocahanoğlu, İstanbul: Temel Yayınları, 1998, 448. 
4 “İşâ‘ât-ı Kâzibede Bulunanlar”, Tasvir-i Efkâr, 10 Kânunuevvel 1330 (23 Aralık 1914); “İşâ‘ât-ı Kâzibede Bulunanlar”, Tanin, 10 Kânunuevvel 
   1330 (23 Aralık 1914). 
5 İttihat-Terakki’nin Sorgulanması ve Yargılanması (1918-1919) , 250, 284, 428, 448. 
6 Yunus Nadi, “Yalan Haberlere Karşı”, Tasvir-i Efkâr, 11 Kânunuevvel 1330 (24 Aralık 1914). 
7 “Karilerimize”, Turan, 29 Teşrinievvel 1330 (11 Kasım 1914). 
8 Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi görmüş olan Nebizâde Ahmed Hamdi Bey (Serez, 1888-1969) Emile Durkheim ve Henri Louis Bergson 
gibi ünlü filozoflardan dersler almıştır. 1911 yılında Selanik’te yayınlanan Yeni Felsefe Mecmuası’nın kurucuları arasında yer almıştır. 1918-1919 yılları arasında Zaman gazetesinde başyazılar yazmış, 1920-1924 yıllarında Anadolu’da Yenigün gazetesindeki yazılarıyla Türk Kurtuluş Savaşı’na destek olmuştur. Yazıları Yenises gazetesinde de yayınlanmıştır. 1920 Tarihinden itibaren Trabzon milletvekili olarak aralıksız altı dönem (22 yıl) TBMM’de görev yapmıştır. 
1931 yılında, sonradan Yuca Ülkü adını alacak alan İnkılâp eğitim kurumlarını açmıştır. Bkz., Nejdet Bilgi, “Millî Mücadele’nin Başlarında İstanbul’da Yayınlanan Türk Dünyası Gazetesi”, Tarih İncelemeleri Dergisi, X, İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları, 1995, 274; Güngör Görmüş, Trabzon Mebusu Nebizade Hamdi Ülkümen, Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2006. 
9 İttihat ve Terakki’nin Türkçülük fikrini benimsemesi hakkında bkz. Erdal Aydoğan, İttihat ve Terakki’nin Doğu Politikası (1908-1918), İstanbul: 
Ötüken Neşriyat, 2005, 49-55. 
10 Aslen Azerbaycanlı olan Ağaoğlu Ahmet’in cemiyetle ilişkileri oldukça eskiydi. İttihatçıların ileri gelenleriyle 1889’da eğitim görmek üzere gittiği Paris’te 
tanışmıştı. 1894’te memleketine döndükten sonra Rusya Türklerinin haklarını savunan yazılar yayınladığı için Rus hükümetinin takibine uğrayınca 1909’da 
Türkiye’ye geldi. Türk Ocağı’nın kurulmasında ve bu kuruluşun yayın organı olan Türk Yurdu dergisinin yayımlanmasında faal rol oynadı, İttihat ve Terakki 
Cemiyeti’nin Türkçü-Turancı ideolojiyi benimsemesinde etkili oldu. Bkz. Fuat Süreyya Oral, İmparatorluk Kurtuluş Savaşı Cumhuriyet/Türk Basını, I, 
(Basım tarihi ve yeri yok), 256; Y. Doğan Çetinkaya, “Orta Katman Aydınlar ve Türk Milliyetçiliğinin Kitleselleşmesi”, Modern Türkiye’de Siyasal 
Düşünce/Milliyetçilik, IV, İstanbul: İletişim Yayınları, 2008, 91; Nuri Yüce, “Ağaoğlu Ahmet”, DİA, I, 464-466. 
11 Sultan Mehmet Reşat’ın Rus filosunu saldırgan ilan eden 29 Teşrinievvel 330 (11 Kasım 1914) tarihli irade-i seniyyesininn tam metni için bkz. 
“Resmen Hal-i Harp İlânı”, Turan, 30 Teşrinievvel 1330 (12 Kasım 1914). 
12 Karadeniz hadisesinin iç yüzü için bkz. Tuncay Öğün, “Türklerin ve Rusların Gözüyle 100’üncü Yılına Girerken Karadeniz Baskını ve Osmanlı Devleti’nin 
1. Dünya Savaşı’na Girişi”, History Studies, Special Issue on Balkan Wars Volume 5/Issue 6 2013, 90-111. 
13 “Türkiye-İtilâf-ı Müselles Muharebesi”, Turan, 30 Teşrinievvel 1330 (12 Kasım 1914). 
14 Bkz. “Şark Hududundaki Vekayiin Hülâsası”, Turan, 31 Teşrinievvel 1330 (13 Kasım 1914). 
15 “Türkiye-Rusya Harbinin Müsebbibi Kim?”, Turan, 25 Kânunuevvel 330 (7 Ocak 1915). 
16 “Türkiye-İtilâf-ı Müselles Muharebesi”, Turan, 30 Teşrinievvel 1330 (12 Kasım 1914). 
17 Turan, 31 Teşrinievvel 1330 (13 Kasım 1914). 
18 Mütarekeden sonra Fransızların isteği üzerine dönemin Polis Müdir-i Umumisi Bedri Bey, Üsküdar Belediye Reisi Kadri Bey ve Duyun-ı Umumiye Heyet-i 
Tahririye Müdiri Bedri Bey ile Osman Reis isminde bir şahıs hakkında, abidenin yıkılması için halkı tahrik ve teşvik ederek eşyalarını yağmalamak iddiasıyla 
inceleme başlatılmıştır. Bkz. BOA DH. İ UM, Dosya No: E-108, Vesika No: 65, Dâhiliye Nezareti tezkiresi, 27 Haziran 1332 (10 Temmuz 1916); BOA, DH. EUM. 
AYŞ, Dosya No: 17, Vesika No: 75, Müzekkere sureti, (tarihsiz). 
19 “Abide Değil de Kale İmiş”, Tasvir-i Efkâr, 4 Teşrinisani 1330 (17 Kasım 1914). 
20 Hüseyin Ragıp, “Kars’taki Boynu Bükük Hilâl”, Turan, 18 Teşrinisani 1330 (1 Aralık 1914) 
21 Turan, 22 Kânunuevvel 330 (4 Ocak 1915). Çok arzu edilmesine rağmen o sırda ortadan kaldırılamayan bu anıt 1918 baharında Kars’ı ele geçiren 
Türk kuvvetleri tarafından yıkılacaktır. Bkz. “Menhus Bir Hatıranın Refi Müyesser Odu”, Tasvir-i Efkâr, 28 Nisan 1334 (28 Nisan 1918). 
22 “Şark Hududundaki Vekayiin Hülâsası”, Turan, 31 Teşrinievvel 1330 (13 Kasım 1914). 
23 “Son Haberler Batum’a Doğru”, Turan, 31 Teşrinievvel 1330 (13 Kasım 1914). 
24 “Kafkasya’da Yeni Muvaffakiyetlerimiz”, Turan, 6 Teşrinisani 1330 (19 Kasım 1914). 
25 Turan, 3 Teşrinisani 1330 (16 Kasım 1914). 
26 “Batum’da”, Turan, 2 Teşrinisani 1330 (15 Kasım 1914). 
27 Bahaeddin Şakir, Yakup Cemil ve Rıza Bey tarafından organize edilen çeteler 4.000-4.500 kişilik bir mevcuda sahiptiler. Sınır birlikleri ise Melo Hudut 
Taburu’nun 400 askerinden ibarettiler. 6 Aralık 1914’te bu birliklere İstanbul’dan sevk edilen iki tabur daha ilave edilecek ve oluşturulan müfreze Alman 
Topçu Yarbayı Stange Bey komutasına verilecekti. Bkz. Hatice Yalçın, Harp Ceridesi (I.Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi), Tokat: Gaziosmanpaşa Üniversitesi 
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2008. 49, 59, 236. 
28 “Kafkasya’da Yeni Muvaffakiyetlerimiz”, Turan, 1 Teşrinisani 1330 (14 Kasım 1914); “Azerbaycan Hududu”, Turan, 4 Teşrinisani 1330 (17 Kasım 1914). 
1907 tarihinde İngiltere ile bir anlaşma imzalayarak İran’ı taksim eden Ruslar, ülkenin Osmanlı topraklarıyla komşu olan kuzey kesimlerini ele geçirmişlerdi. 
Bkz. “İran’ın Vaziyeti”, Turan, 3 Teşrinisani 1330 (16 Kasım 1914). 
29 “Kafkasya’da Yeni Muvaffakiyetlerimiz”, Turan, 6 Teşrinisani 1330 (19 Kasım 1914). 
30 Gönüllü Kürt aşiretleri Teşkilât-ı Mahsusa önderlerinden Ömer Naci ve İbrahim Fevzi Bey tarafından sevk ve idare edilmekteydiler. Bkz. Barış Metin, 
“Birinci Dünya Savaşı’nda İran Coğrafyasında Etnik, Dini ve Siyasi Nüfuz Mücadeleleri, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış 
Doktora Tezi, 2007, 72; E. Aydoğan, 95-97. 
31 “Azerbaycan’daki Aşiretler”, Turan, 4 Kânunuevvel 1330 (17 Aralık 1914). 
32 Teşkilât-ı Mahsusa’nın Kafkasya ve İran’daki bu tür faaliyetleri için bkz. Vahdet Keleşyılmaz, “Kafkas Harekâtının Perde Arkası”, Atatürk Araştırma Merkezi 
Dergisi, XVI/47, Temmuz 2000, 277-304. 
33 Konferansın geniş özeti için bkz. “Kafkas Türkleri/Türklerin Mukadderatı-Dünkü Hayatları Bugünkü Hayatları-Her Şey Hazır-Bizi Bekliyorlar”, Turan, 
31 Teşrinievvel 1330 (13 Kasım 1914). 
34 “Âlem-i İslâm”, Turan, 2 Teşrinisani 1330 (15 Kasım 1914). 
35 “Kafkasya’da Yeni Muvaffakiyetlerimiz”, Turan, 6 Teşrinisani 1330 (19 Kasım 1914). 
36 “Türkiye-İtilâf-ı Müselles Muharebesi/Vaziyet-i Umumiye”, Turan, 16 Teşrinisani 1330 (29 Kasım 1914). 
37 “Türkiye-İtilâf-ı Müselles Muharebesi/Vaziyet-i Umumiye”, Turan, 24 Teşrinisani 1330 (7 Aralık 1914). 
38 “Kafkasya’daki Kardeşlerimiz”, Turan, 9 Kânunuevvel 330 (22 Aralık 1914). 
39 “Tebliğ-i Resmî”, Turan, 10 Kânunuevvel 330 (23 Aralık 1914). 
40 Harekât emrinin tam metni için bkz. Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Kafkas Cephesi 3’ncü Ordu Harekâtı, I, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1993, 371-372. 
41 “Tebliğ-i Resmî”, Turan, 11 Kânunuevvel 330 (24 Aralık 1914). 
42 R(e) S(at), “Oltu Muvaffakiyeti” , Turan, 12 Kânunuevvel 330 (25 Aralık 1914). 
43 Lehistan’da Alman orduları, Ruslara ardı ardınca ağır darbeler indirerek büyük kayıplar verdirmiş, yüz binlerce Rus askerini esir almışlardı. Bkz. 
“Vaziyet-i Harbiye”, Sabah, 11 Teşrinisani 1330 (24 Kasım 1914); “Müşir Hindenburg’a Selâm”, Tanin, 17 Teşrinisani 1330 (30 Kasım 1914); 
“Avrupa Harbi/Vaziyet-i Harbiye”, Turan, 4 Teşrinisani 1330 (17 Kasım 1914); “Rus Esirleri 60.000”, Turan, 16 Teşrinisani 1330 (29 Kasım 1914). 
44 “Vaziyet-i Umumiye”, Turan, 12 Kânunuevvel 330 (25 Aralık 1914). 
45 “Son Haberler/Muzafferiyetimize Ait Tafsilat”, Turan, 12 Kânunuevvel 330 (25 Aralık 1914). 
46 “Vaziyet-i Umumiye”, Turan, 13 Kânunuevvel 330 (26 Aralık 1914). 
47 .Maslofski, Umumî Harpte Kafkas Cephesi Eserinin Tenkidi, Çev. Nazmî, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1935, 99. 
48 Nikolski, Bir Rus Generalinin Anlatımıyla Sarıkamış Harekâtı (12-24 Aralık 1914), çev. Nazmi, ed. Ersan Güngör, İstanbul: Kariyer Yayıncılık, 2010, 42-43; 
Köprülü Şerif, Sarıkamış İhata Manevrası ve Meydan Muharebesi, İstanbul: Necm-i İstikbal matbaası, 1338, 162. 
49 “Tebliğ-i Resmî”, Turan, 14 Kânunuevvel 330 (27 Aralık 1914). 
50 Tebliğ-i Resmi Turan, 16 Kânunuevvel 330 (29 Aralık 1914). 
51 “Vaziyet-i Umumiye”, Turan, 15 Kânunuevvel 330 (28 Aralık 1914). 
52 “Vaziyet-i Umumiye”, Turan, 17 Kânunuevvel 330 (30 Aralık 1914). 
53 “Vaziyet-i Umumiye”,Turan, 18 Kânunuevvel 330 (31 Aralık 1914). 
54 “Tebliğ-i Resmî”, Turan, 19 Kânunuevvel 330 (1 Ocak 1915). 
55 “Kafkasya’daki Askerî Muvaffakiyetlerimizin Tafsilatı”, Turan, 21 Kânunuevvel 330 (3 Ocak 1915). 
56 Turan, 20 Kânunuevvel 330 (2 Ocak 1915). 
57 “Vaziyet-i Umumiye”, Turan, 20 Kânunuevvel 330 (2 Ocak 1915). 
58 “Vaziyet-i Umumiye”, Turan, 21 Kânunuevvel 330 (3 Ocak 1915). 
59 “Ardahan Alındı”, Turan, 21 Kânunuevvel 330 (3 Ocak 1915). 
60 H. Yalçın, 107. 
61 Bkz. “Sarıkamış Muzafferiyeti - 2.400 Esir”, Sabah, 22 Kânunuevvel 1330 (4 Ocak 1915); “Büyük Zafer”, Tanin, 22 Kânunuevvel 1330 (4 Ocak 1915). 
62 Köprülü Şerif, 192-193; Arif Baytın, İlk Dünya Harbi’nde Kafkas Cephesi/Sessiz Ölüm Sarıkamış Günlüğü, İstanbul: Yeditepe Yayınevi, 2007, 161-162 
63 Sabah, 22 Kânunuevvel 1330 (4 Ocak 1915). 
64 Tanin, 22 Kânunuevvel 1330 (4 Ocak 1915). 
65 Tasvir-i Efkâr, 22 Kânunuevvel 1330 (4 Ocak 1915). 
66 Turan, 22 Kânunuevvel 330 (4 Ocak 1915). 
67 “Vaziyet-i Umumiye”, Turan, 22 Kânunuevvel 330 (4 Ocak 1915). 
68 “Vilayatda Şevk ve Sürur”, Tanin, 24 Kânunuevvel 1330 (6 Ocak 1915). 
69 “Vilayâtda Sürûr” Turan, 23 Kânunuevvel 330 (5 Ocak 1915); Zor ve Adana’dan gönderilen benzer telgrafları için bkz. “Ordumuzun Muzafferiyatı-Vilayatta 
Şevk ve Meserret”, Tanin, 23 Kânunuevvel 1330 (5 Ocak 1915). 
70 “Kafkasya’daki Muzafferiyetlerimiz” Turan, 23 Kânunuevvel 330 (5 Ocak 1915). Müttefik basınından aktarılan farklı yazı örnekleri için bkz. 
“Ardahan’ın Zaptına Dair”, “Von Der Goltz Paşa’nın Beyanatı”, Turan, 26 Kânunuevvel 330 (8 Ocak 1915); “Kafkasya’daki Muvaffakiyetlerimizin 
Netayici”, “Kafkasya Darü’l-Harekâtına Dair”, Turan, 27 Kânunuevvel 330 (9 Ocak 1915). 
71 Rus basının Bulgar basını vasıtasıyla takip edildiğine dair örnek haberler için bkz. “Avrupa Harbi/Vaziyet-i Harbiye”, Turan, 4 Teşrinisani 1330 
(17 Kasım 1914); “Son Haberler”, Sabah, 24 Kânunuevvel 1330 (6 Ocak 1915). 
72 “Son Haberler/Kafkasya Azerbaycan ve Basra’da”, Turan, 28 Kânunuevvel 330 (10 Ocak 1915). 
73 R. Balcı, 111-112. Ali İhsan Paşa’nın esareti ve esaret yıllarına ait anıları için bkz. İhsan Latif, Bir Serencam-ı Harp, İzmir: Maarif Matbaası, 1925. 
74 “30’uncu Tümen Harp Ceridesi-2”, yay. haz. Ahmet Tetik-Ayşe Seven-Melike Gürler, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl: 58, Sayı: 123 (Haziran 2009), 212. 
75 İttihat-Terakki’nin Sorgulanması ve Yargılanması (1918-1919), 60. 
76 “Vaziyet-i Umumiye”, Turan, 29 Kânunuevvel 330 (11 Ocak 1915). 
77 Turan, 2 Kânunusani 330 (15 Ocak 1915). 
78 “Tebliğ-i Resmî “, Sabah, 4 Kânunusani 1330 (17 Ocak 1915). 
79 O günlerde Viyana basınında Türk taarruzu üzerine Rusların Lehistan’dan Kafkasya’ya asker göndermeye mecbur kaldıklarına dair bir haber çıkmıştı. 
Bu haber Turan gazetesince de iktibas edilmişti. Bkz.“Lehistan’dan Kafkasya’ya Asker Geliyor”, Turan, 29 Kânunuevvel 330 (11 Ocak 1915). 
80 Vaziyet-i Umumiye”, Turan, 4 Kânunusani 330 (17 Ocak 1915). 
81 . “Muhtelif Darü’l-harekâtlar ve Düşman Kuvvetleri”, Tanin, 28 Kânunuevvel 1330 (10 Ocak 1915). 
82 “Tebliğ-i Resmî “, Turan, 6 Kânunusani 330 (19 Ocak 1915). 
83 “Tebliğ-i Resmî”, Tanin, 9 Kânunusani 1330 (22 Ocak 1915). 
84  Maslofki, 144. 
85 “Vaziyet-i Umumiye”, Turan, 9 Kânunusani 330 (22 Ocak 1915). 
86 “Düşmanlarımızın Ordumuz Hakkındaki Takdiratı/Sarıkamış Muharebesi Tafsilatı”, Turan, 18 Kânunusani 330 (31 Ocak 1915). 
87 Ziya Yergök, Sarıkamış’tan Esarete (1915-1920), yay. haz. Sami Önal, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2005 100. Sarıkamış önlerindeki Türk askerlerinin bitkin 
bir halde geldiklerine dair ayrıca bkz. Merih Baran Erbuğ, Kaybolan Yıllar/Mülâzım Ahmet Hilmi’nin Sarıkamış-Sibirya-Afganistan Hatıraları ve Hayatı, Ankara: 
Vadi yayınları, 2007, 33-40. 
88 Türk ordusunun lojistik hizmetleri için bkz. Tuncay Öğün, Kafkas Cephesinin I. Dünya Savaşı’ndaki Lojistik Desteği, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi 
Yayınları, 1999. 
89 Bu haber, küçük çeviri farklılıklarıyla aynı gün Sabah gazetesinde de yayınlanmıştır. Orada belirtildiğine göre asıl kaynağı Daily News olan haber, Berlin’de 
çıkan 26 Ocak 1915 tarihli Neue Freie Presse’den almıştır. Bkz. “Sarıkamış Muharebesi”, Sabah, 18 Kânunusani 330 (31 Ocak 1915). 
90 “Rus Esirleri ve İtirafları”, Turan, 21 Kânunusani 330 (3 Şubat 1915). 


Kaynaklar 

Arşiv Belgeleri 

BOA, DH. İ UM (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dâhiliye Nezareti İdare-i Umumiye Evrakı), Dosya 
No: E-108, Vesika No: 65. 

BOA, DH. EUM. AYŞ (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Asayiş 
Kalemi Evrakı), Dosya No: 17, Vesika No: 75. 

Süreli Yayınlar 

Sabah 
Tanin 
Tasvir-i Efkâr 
Turan 

Kitap ve Makaleler 

“30’uncu Tümen Harp Ceridesi-2”, yay. haz. Ahmet Tetik-Ayşe Seven-Melike Gürler, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl: 58, Sayı: 123 (Haziran 2009), s. 1-235. 
Aydoğan, Erdal, İttihat ve Terakki’nin Doğu Politikası (1908-1918), İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2005. 
Balcı, Ramazan, Tarihin Sarıkamış Duruşması, İstanbul: Nesil Yayınları, 2007. 
Baytın, Arif, İlk Dünya Harbi’nde Kafkas Cephesi/Sessiz Ölüm Sarıkamış Günlüğü, İstanbul: Yeditepe Yayınevi, 2007. 
Bilgi, Nejdet, “Millî Mücadele’nin Başlarında İstanbul’da Yayınlanan Türk Dünyası Gazetesi”, Tarih İncelemeleri Dergisi, X, (İzmir, 1995), 265-288. 
Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Kafkas Cephesi 3’ncü Ordu Harekâtı, I, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1993. 
Çetinkaya, Y. Doğan, “Orta Katman Aydınlar ve Türk Milliyetçiliğinin Kitleselleşmesi”, Modern Türkiye’de Siyasal Düşünce/Milliyetçilik, IV, İstanbul: 
İletişim Yayınları, 2008, 91-102. 
Erbuğ, Merih Baran, Kaybolan Yıllar/Mülâzım Ahmet Hilmi’nin Sarıkamış-Sibirya-Afganistan 
Hatıraları ve Hayatı, Ankara: Vadi yayınları, 2007. 
Görmüş, Güngör, Trabzon Mebusu Nebizade Hamdi Ülkümen, Trabzon: Karadeniz Teknik 
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2006 
Hüseyin Ragıp, “Kars’taki Boynu Bükük Hilâl”, Turan, 18 Teşrinisani 1330 (1 Aralık 1914). 
İhsan Latif, Bir Serencam-ı Harp, İzmir: Maarif Matbaası, 1925. 
İttihat-Terakki’nin Sorgulanması ve Yargılanması (1918-1919), yay. haz. Osman Selim 
Kocahanoğlu, İstanbul: Temel Yayınları, 1998. 
Keleşyılmaz, Vahdet, “Kafkas Harekâtının Perde Arkası”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, XVI/47, Temmuz 2000, 277-304. 
Köprülü Şerif, Sarıkamış İhata Manevrası ve Meydan Muharebesi, İstanbul: Necm-i İstikbal matbaası, 1338. 
Maslofski, Umumî Harpte Kafkas Cephesi Eserinin Tenkidi, Çev. Nazmî, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1935. 
METİN, Barış, “Birinci Dünya Savaşı’nda İran Coğrafyasında Etnik, Dini ve Siyasi Nüfuz 
Mücadeleleri, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, 2007. 
Nikolski, Bir Rus Generalinin Anlatımıyla Sarıkamış Harekâtı (12-24 Aralık 1914), çev. Nazmi, ed. 
Ersan Güngör, İstanbul: Kariyer Yayıncılık, 2010. 
Oral, Fuat Süreyya, İmparatorluk Kurtuluş Savaşı Cumhuriyet/Türk Basını, I, (Basım tarihi ve yeri yok). 
Öğün, Tuncay, “Türklerin ve Rusların Gözüyle 100’üncü Yılına Girerken Karadeniz Baskını ve 
Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na Girişi”, History Studies, Special Issue on Balkan 
Wars Volume 5/Issue 6 2013, 90-111. 
---------------------, Kafkas Cephesinin I. Dünya Savaşı’ndaki Lojistik Desteği, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 1999. 
R(e) S(at), “Oltu Muvaffakiyeti” , Turan, 12 Kânunuevvel 330 (25 Aralık 1914). 
Yalçın, Hatice, Harp Ceridesi (I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi), Tokat: Gaziosmanpaşa 
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2008. 
Yergök, Ziya, Sarıkamış’tan Esarete (1915-1920), yay. haz. Sami Önal, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2005. 
Yunus Nadi, “Yalan Haberlere Karşı”, Tasvir-i Efkâr, 11 Kânunuevvel 1330 (24 Aralık 1914). 
Yüce, Nuri, “Ağaoğlu Ahmet”, DİA, I, 464-466. 

Tuncay Öğün 
Turan Gazetesi Örneğinde Osmanlı Basınında Kafkas Cephesi’nin İlk Ayları ve Sarıkamış Harekâtı 

***

Turan Gazetesi Örneğinde Osmanlı Basınında Kafkas Cephesi’nin İlk Ayları ve Sarıkamış Harekâtı BÖLÜM 3





Turan Gazetesi Örneğinde Osmanlı Basınında Kafkas Cephesi’nin İlk Ayları ve Sarıkamış Harekâtı BÖLÜM 3




   Görüldüğü gibi Türk ordusunun büyük bir başarı kazandığına inanılıyor, mevzilerinden çıkarılan Rus kuvvetlerinin bozgun halinde ricat etmekte 
oldukları sanılıyordu. Oysa ricat ettiği sanılan sağ kanattaki Rus birlikleri Türk kuşatma kollarına karşı Sarıkamış’ı takviye etmek üzere çekiliyorlardı47. 
Buna karşılık Türk birliklerinin 25 Aralık akşamı Sarıkamış’a yaptıkları gece taarruzu ise başarısız olmuş, Sarıkamış civarındaki dağlarda gecelemek zorunda kalan Türk birlikleri, açlık ve şiddetli soğuklar yüzünden ağır kayıplar vermeye başlamışlardı48. 

Birlikler sınır ötesine geçtikleri için haber akışı da eskisi kadar kolay sağlanamıyordu. Daha önce kamuoyuna her gün düzenli olarak bilgi verildiği 
halde şimdi resmî açıklamalar iki-üç günde bir yapılıyordu. Üstelik cephedeki gelişmelerin çok genel ifadelerle geçiştirildiği de dikkatlerden kaçmıyordu. Karargâhın 27 Aralık 1914 tarihli oldukça uzun bildirisinde Kafkas cephesine en son satırda “Kafkasya’da Ordumuz ileri yürüyüşüne muzafferane devam ediyor” şeklinde tek cümleyle temas edilmişti49. 29 Aralık’ta ise “Kafkas ordusundan bugün alınan malumatta düşmanın takip edilerek birçok esir alındığı ve kıtaatımızın silâh, cephane ve sair levazım-ı harbiye iğtinam ettiği bildirilmektedir” deniyordu50. 

Karargâhın bu tavrı karşısında harekâtın akıbetinden endişe edilir olmuştu. Turan gazetesi, kamuoyunun diken üstünde olduğu bu günlerde, okuyucularını teskin etmek için elinden gelen gayreti gösteriyordu. Harekâtın kar ve soğuklar nedeniyle süratle icra edilemediğini belirtiyor51, arazinin sarplığı yüzünden her bir adımın bin müşkülâtla atılabildiğine dikkat çekiyor52, tabii şartlar nedeniyle meydana gelen bu bir iki günlük gecikmenin uzun sürmeyeceğini belirterek yüreklere su serpmeye çalışıyordu53. Kamuoyunun hassasiyetini dikkate alan karargâh da 1 Ocak 1915 günü bir açıklama yaparak kaygıları gidermeye çalışmıştı54: 

Kafkasya’da ordu-yı asliyemizin harekâtı muvaffakiyetle ilerlemektedir. Telgraf ittisâlâtı (bağlantısı) kıtaatımızın ileri yürüyüşünü takip edemediği cihetle Karargâh-ı Umumi şimdilik harekâtın teferruatına dair malumat alamamıştır. 

Bu açıklamanın da kaygıları gidermeye yetmediği anlaşılıyordu. İleri yürüyen birliklerden haber alınamadığı halde harekâtın başarıyla devam ettiği nasıl bilinebilirdi. Tam da bu gergin bekleyiş esnasında Ardahan’ın Çoruh vadisinden ilerleyen Türk birliklerince 29 Aralık’ta ele geçirildiğinin haber alınması55 ülkeyi yeniden bayram yerine çevirdi. Sansür kuralları gereği resmen tebliğ edilmediği sürece askeri harekât hakkında bilgi verilmesi kesinlikle yasak olduğu halde Turan gazetesi resmî açıklamayı beklemeden Ardahan’ın zaptını “Ardahan Alındı”, Yine Zafer” gibi çarpıcı başlıklarla duyurdu 56. Ardahan’ın zaptıyla Kars etrafında toplanmak isteyen Rus kuvvetlerinin tehdit altına alındığı ve böylece daha kolay hareket etme imkânına kavuşan merkezdeki aslî Türk kuvvetlerinin Sarıkamış’ı da geçip Kars önlerine kadar ilerleyecekleri yazdı 57. Birkaç gün önceki tedirginlikten eser dahi kalmamış, Turan hülyalarını yeniden depreştirmişti 58: 

“Hususiyle unutmamalıdır ki ordumuz, bugün senelerden beri Moskof zulmü altında yaşayan kan ve din kardeşlerimizi tahlise (kurtarmaya) başlamıştır… Bize Turan yolunu açan kahraman ordumuza gönülden binlerce selâm…” 

Bununla da yetinilmiyor zalim Moskof’un asırlık günah defterleri açılarak 
intikam isteniyordu 59: 

“Halaskâr ordu! Kanın pahasına kazandığın muzafferiyet tebşîrâtıyla (müjdeleriyle) beraber bizim uzaktan işittiğimiz bu faciaları sen gözünle 
gördün, bu faciaların kurbanı olan kardeşlerinin gönül yakıcı, yaralayıcı feryatlarını kendi kulaklarınla işittin ve bittabi hüküm ve kararını verdin; fakat duyduğumuz acılar bizi de söyletiyor, biraz da beri tarafı dinle bir kelimede toplanan ricalarımıza, istirhamlarımıza kulak ver: 
İntikam…” 

Oysa ülkeyi sevince boğan Ardahan zaferinin ömrü çok kısa olmuş, Ardahan’da sadece dört gün kalabilen Türk birlikleri, 3 Ocak’ta şehri terk ederek Şavşat istikametinde çekilmek zorunda kalmışlardı60. Ancak bu haber henüz kamuoyuna ulaşmadığından zafer coşkusu tüm hızıyla devam ediyordu. Üstelik karargâhtan 3 Ocak’ta yapılan yeni bir açıklama ile merkezdeki aslî kuvvetlerin de Sarıkamış’ta kesin bir zafer kazandıkları müjdelenmişti61: 

Kafkasya ordusu kumandanlığından bugün gelen malumata nazaran kıtaatımız muzafferane ileri harekâtına devam etmektedir. Ordumuzdan bir kısım kuvvet Sarıkamış’a kadar ilerleyerek burada mu‘annidâne muharebâtı müteakip bir muvaffakiyet-i kâmile kazanmıştır. 

Mah-ı halin on ikisinden (25 Aralık) itibaren kıtaatımız Ruslardan 2.000’i mütecaviz esir alarak sekiz top, 13 makineli tüfek, birçok esliha ve azim miktarda cephane ve her türlü malzeme-i harbiye iğtinam eylemiş ve keza hayli
erzak elimize geçmiştir. Sarıkamış ile Kars arasında tekmil muhteviyatıyla iki dolu askerî tren zapt olunmuş ve Sarıkamış-Kars demiryolu tahrip edilmiştir. Daha şimalde icra-yı hareket eden kıtaatımız yeni bir muvaffakiyet iktisabıyla kesp-i temeyyüz etmiştir. Tavuskert’ten Rus arazisi dâhiline ilerleyen bir kol bir Rus taburunu bir boğazda mühellak bir ateş altına almıştır. Düşman taburu 200 maktul, 400 esir vermiş ve mütebaki kısmı darmadağınık olmuştur.” 

Sarıkamış zaferi de tıpkı Ardahan’daki gibi aldatıcıydı. Biri Soğanlı, diğeri Allahuekber Dağları’ndan ilerleyen iki Türk kolordusunun 28 Aralık’ta 
Sarıkamış önlerinde birleşmesiyle harekât planı sadece teorik olarak gerçekleş mişti. Aşırı soğuklar, açlık ve cebri yürüyüşler nedeniyle ağır zayiata uğrayan birlikler, 4 Ocak’tan itibaren Sarıkamış önlerinden çekilmek zorunda kalmışlardı 62. Yani Sarıkamış Zaferi ilan edildiğinde aslında Türk ordusunun yenilgisi kesinleşmiş bulunuyordu. 

İstanbul basını bu durumun farkında olamadığından sözde Sarıkamış Zaferini de büyük bir sevinçle karşıladı. Sabah gazetesi “Sarıkamış’ta Azim Bir Muvaffakıyet Kazandık”63, Tanin gazetesi “Büyük Zafer”64 Tasvir-i Efkâr “Sarıkamış da Eyâdî-i Osmaniyânda” (Sarıkamış da Osmanlıların Elinde) diye manşet attı65. “Yine Zafer” başlığını tercih eden Turan gazetesi ise bu zaferin öncekilerle kıyas kabul etmeyecek derecede büyük bir başarı olduğunu ve bu sayede Türk ordusunun Bakü yolunu tutarak Osmanlı sancağını bütün Kafkasya’da dalgalandıracağını yazdı. Alınan esir sayısına dikkat çekerek yüzde on beşi esir edilen Rus ordusunun ricat değil firar, mağlup değil münhezim olduğunu öne sürdü66. Sözde zafer için teorik bir altyapı oluşturma gayreti de vardı67: 

Oltu’nun zaptı ile yandan bir darbe yiyen düşmanın zaten Sarıkamış’ta kalması imkânsızdı. Özellikle Ardahan’ın alınması, Rusları mümkün olduğu kadar süratle Kars’a çekilmeye mecbur etmişti. Alınan esirler, ele geçirilen mühimmat ve zapt edilen iki tren Rusların arkadan çevrilme tehlikesini atlatmak için ne kadar süratle Kars’a doğru firar ettiklerini göstermeye kâfidir. Şimdi Ruslar Sarıkamış, Oltu ve Ardahan arasında bir yarım daire şeklinde birleşen kuvvetlerimiz karşısında Kars’ı istinat merkezi kabul ederek yeni bir savunma hattı oluşturmaya teşebbüs etmek zorundadırlar. Mamafih ordumuzun büyük bir süratle ilerlemesi durumunda Kars’ı müdafaa edecek ufak bir kuvvet bırakarak çekilmeye devam etmeleri de kuvvetli bir ihtimaldir. 

Zafer haberleri sadece İstanbul’da değil ülkenin her yanında büyük bir memnuniyet ve heyecan yaratmıştı. Sevinç gösterileri düzenleniyor, memleketin dört bir yanından gazetelere tebrik telgrafları yağıyordu. Öyle ki Tanin gazetesi yer darlığı nedeniyle bu telgrafları yayınlayamadığını açıklamak 
zorunda kalmıştı68. Turan gazetesi ise Konya ve Kudüs’ten gönderilmiş iki tebrik telgrafına yer vermişti. Kudüs’ten gelen şu telgraf zafer 
sevincinin ne kadar coşkulu olduğunu gösteriyordu69: 

Kudüs 22 Kânunuevvel (5 Ocak) –Kahraman ordumuzun Kafkasya’da kazandığı kesin zaferi müjdeleyen telgraflar memleketimizde büyük bir sevinç ve memnuniyet yaratmıştır. Yöre halkı olağanüstü sevinç gösterilerinde bulunmuş, tekke ve zaviyeler sancaklarla donatılmıştır. Aralarında ulema ve eşrafın da bulunduğu binlerce kişi mektep öğrencileriyle birlikte hükümet konağı, kumandanlık, belediye dairesi, Almanya ve Avusturya konsoloslukları önünde sevinç gösterilerinde bulunmuşlardır. Askerî ve mülkî görevliler Müslüman ahali ile birlikte kahraman ordumuzun muzaffer ve muvaffak olması için dua etmişlerdir. Kudüslülerin bu vesileyle ortaya koydukları vatanperverlik tarif edilemez derecededir. 

Kafkasya’da elde edilen galibiyetlerin, müttefikler tarafından da önemsendiğini göstermek için Almanya ve Avusturya basınından alıntılar yapılmıştı. 

Viyana’da çıkan Viz Allgemeine Zeitung’dan nakledilen bir yazıda savunmada kalmayarak, taarruza geçen Türkleri herkesin takdir ettiği ifade ediliyordu. Berlin’in Deutsche Tageszeitung gazetesinden alınan yazı ise Ardahan’ın zaptından övgü ile söz ediliyordu70: 

“Ardahan’ın muzaffer ve kahraman Türk ordusu tarafından zaptını, Almanya büyük bir sevinçle selamlar. Asır dide düşmanın şimdi, evvelce kaybettiği araziden çekilmesi Türkler için en büyük ve en güzel bir muvaffakiyettir. Ardahan’ın zaptı, müttefikimiz Türklerdeki muvaffak olmak azminin kendilerini Süveyş Kanalı’nda da zafere isal edeceğine delildir.” 

Zafer sevinci ülke sınırlarını da aşarak dalga dalga yayılırken Sarıkamış bozgununu haber alan karargâhın derin bir sessizliğe gömüldüğü dikkat 
çekiyordu. Rus basını ise Türklerin mağlup edildiğini yazmaya başlamıştı. Rus Hükümeti’nin yayınladığı bildiriler İstanbul’a gelen Bulgar gazeteleri aracılığıyla Türk kamuoyuna da ulaşıyordu71. Bu nedenle karargâh 10 Ocak’ta yeni bir bildiri yayınlayarak sessizliğini bozmak zorunda kaldı. Yenilgi iddialarını reddederek harekâtın kar ve şiddetli soğuklar yüzünden durdurulduğu öne sürdü72: 

Rus matbuatı Osmanlıların Kafkasya’da bir mağlubiyete uğradıkları hakkında şu günlerde havadis neşretmektedir. 

Mukabilen Karargâh-ı Umumi de iki haftadan beri devam eden harekât-ı cedide hakkında mah-i halin 27’si (9 Ocak 1915) tarihiyle Kafkas Ordusu Kumandanlığı’ndan almış olduğu telgraf nameyi ber-vech-i ati neşreder. 

Asıl muharebe cephesinde kıtaatımız hududun ilerisinde hâkim mevkii düşmandan zapt etmiş ve Oltu ve Ardahan cihetindeki kıtaatımızın 
harekâtı kar ve soğuğun şiddetinden dolayı hal-i tevakkufta bulunmuştur… 

Rusların bir kolordumuzun fırka kumandanlarını esir ettikleri hakkındaki yalanları katiyen tekzip olunur. Yalnız geçenlerde bir yaralı kafilesine bir Rus köyünde hücum eden Rus müfrezesi orada ağır yaralı bulunan bir fırka kumandanını esir ve yaralı efradı şehit etmişlerdir.” 

Sarıkamış yenilgisi sadece kamuoyundan değil devletin ilgili birimlerinden de saklanıyordu. Bu yüzden, IX. Kolordu Komutanı Ali İhsan Paşa’nın karargâhı ve bir kolordudan fazla Türk askeriyle birlikte esir edildiğine dair Rus telgraflarını ele geçiren Osmanlı istihbarat birimlerine 3. Ordu Komutanlığı’nca bu haberlerin tümüyle gerçek dışı olduğu bildirilmişti73. 

Enver Paşa, kendisiyle birlikte her şeye tanık olan silah arkadaşlarına bile Sarıkamış yenilgisini itiraf etmemiş, cepheden ayrılırken orduya hitaben 
yayınladığı bildirisinde yenilgiden değil, elde edilen büyük başarılardan, ele geçirilen topraklardan söz etmişti74. İstanbul’a döndükten sonra 
sadrazama da Sarıkamış’ta olup bitenler hakkında bilgi vermemişti75. 

Harekâtın yoğun kar ve şiddetli soğuklar nedeniyle durdurulduğu açıklandığından Turan gazetesi de tahmin edileceği üzere hemen aynı yolda yayın yapmaya başladı. Daha birkaç gün önce bütün Kafkasya’nın zapt edileceğinden bahseden gazete şimdi ağız değiştirmişti 76: 

İleri harekâtımızın başladığı ilk günden beri tabiat şartlarından kaynaklanan engellerin dikkatten uzak tutulmaması gerektiğinde herkesten çok ısrar etmiş ve soğuğun, karın harekâtımızı engelleyebileceğini söylemiştik. Görüldüğü üzere kahraman ordumuz bu engellere rağmen ileri harekâtını duraksayarak bile olsa devam ettirmekte ise de, bazı yüksek yerlerde kar ve buz yürümeyi bile imkânsız kıldığından Oltu ve Ardahan taraflarında askerî harekât icra edilememektedir. 

Coğrafyanın ne kadar sarp, kar ve soğuğun ne kadar şiddetli olduğunu göstermek için Kafkasya’dan bir dağ geçidi resmi yayınlanarak şu açıklamaya 
yer verilmişti 77: 

“Kafkas Dağlarındaki geçitlerden birini gösteren bâlâdaki (yukarıdaki) resme bir nazar atmak; ordumuzun ne kadar müşkül ve mânialı arazide yürümekte bulunduğu hakkında bir fikir edinmeye kâfidir. Şüphesiz kahraman Türk orduları tabiatın bu bîaman mânialarını kırıp geçecek ve düşmana başladığı darbeyi vurmakta devam edecektir.” 

Osmanlı karargâhı ordunun Sarıkamış’ta uğradığı ağır kayıpları gizlemeyebilmek için Rusların aldıkları yardım kuvvetleri sayesinde karşı taarruza geçebildiklerini öne sürüyordu78. Bunu fırsat bilen Turan gazetesi de Viyana basınında çıkan asılsız bir habere79 dayanarak Rusların Lehistan’dan Kafkasya’ya yardım kuvvetleri gönderdiklerini iddia ediyordu80. Oysa Türk ordusunun Sarıkamış’ta uğradığı yenilgisinden sonra üstünlüğü ele geçiren Rusların böyle bir yardım kuvvetine ihtiyaç duymayacakları gibi Lehistan cephesinde sıkışık vaziyette olduklarından isteseler bile bunu yapabilecek durumda değillerdi81. 

Bu tür teviller ve laf cambazlıkları Rus basının yaptığı yayınlar karşısında etkili olamadığından Osmanlı karargâhı 18 Ocak akşamı yayınladığı bir bildiri ile Kafkas Cephesi’nde üstünlüğün Ruslara geçtiğini üstü örtülü de olsa kabul etmek zorunda kaldı82: 

Kafkasya’da kıtaatımız mütefevvik (üstün) kuvvetlerle taarruz eden Ruslara karşı mevzilerini muannidane bir surette müdafaa etmektedir. Düşmanın kolordularından birinin cenahı çevirmek hususundaki teşebbüsü akim bırakılmıştır. 

Görüldüğü üzere, 93 Harbi’nin intikamını almak ve esir Türk ellerini kurtarmak gibi yüce ideallerle yola çıkan Türk ordusu, Sarıkamış önlerinde uğradığı ağır yenilgi nedeniyle üstünlüğü kaybederek düşman kuvvetleri karşısında savunmaya geçmek zorunda kalmıştı. Karargâh, 21 Ocak’ta yayınladığı 
yeni bir bildiri ile Rus taarruzunun kesin olarak durdurulduğunu açıkladı83. Şiddetli çarpışmalarda ağır kayıplara uğrayan ve kendileri de yorgun düşen Rus kuvvetleri, Türk topraklarının sarp coğrafyasında taarruzlarını daha fazla devam ettirememişlerdi84. 

Savaşın başından beri karargâhın bildirilerini halkı paniğe düşmeyecek şekilde tahlil ve tevil etmekte bir hayli ustalık kazanmış olan Turan gazetesi, 
gelinen bu noktayı bile önemli bir başarı olarak göstermeye çalışıyordu 85: 

Dünkü resmî açıklama bizim için büyük bir müjde niteliğindedir. Çünkü Ruslar kendi topraklarına çekilmek zorunda kaldıklarında durumun vahametini anlayarak Lehistan cephesinden yeni kuvvetler getirmişler ve bu sayede taarruza geçmişlerdi. Savaş esnasında taarruz halinde olmanın önemi inkâr edilemeyecek kadar açık olduğundan, kahraman ordumuz düşman kuvvetlerinin üstünlüğüne rağmen, Kafkas topraklarından çekilmemek için on iki günden beri inatla ve cidden kahramanca savaşmış ve sonunda düşmanı durdurmuştur. 

Rusların durdurulmuş olmaları, bu yardım kuvvetleriyle arzu ettikleri neticeyi elde edemediklerini gösterir ki bunun ne kadar önemli olduğunu söylemeye bile gerek yoktur. Şimdi düşünülecek şey Rusların yeni kuvvetler getirip getirmeyecekleri meselesidir. Bizce Lehistan’da pek zor bir durumda bulunan düşman ancak oradaki konumunu sarsmayacak kadar bir kuvveti çekebilirdi. Bunu ise bugün yapmış bulunuyor. Varşova’yı müdafaa için Galiçya ve Karpatlardaki kuvvetlerinden yararlanmak zorunda kalan Rusların bu defa Kafkasya’ya için yeni bir kuvvet ayıramayacağı anlaşılıyor. Bundan dolayı ordumuzun pek yakında taarruza geçmesi beklenebilir. 

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

Turan Gazetesi Örneğinde Osmanlı Basınında Kafkas Cephesi’nin İlk Ayları ve Sarıkamış Harekâtı BÖLÜM 2


Turan Gazetesi Örneğinde Osmanlı Basınında Kafkas Cephesi’nin İlk Ayları ve Sarıkamış Harekâtı BÖLÜM 2



   Kazak süvarilerinin Köprüköy’deki saldırısı süvari tümenlerimizden biri tarafından püskürtüldü. 5-6 Kasım’da düşman, harekâtını durdurdu 
ve siper kazmaya başladı. Bu sırada arkadan yetişen birlikler taarruz için gerekli hazırlıkları tamamladılar. 7 Kasım’da taarruz başladı. 
Düşman Köprüköy’ün batısında hazırlamış olduğu kuvvetli bir mevzide direnişe geçti. 8 Kasım öğleden sonra düşman mevzii ele geçirildi. 

Çekilen düşman Köprüköy civarında daha kuvvetli diğer bir mevzie yerleşti ve yardım kuvveti almaya başladı. 9 Kasım’da bir Rus tümeniyle bütün I. Kafkas Kolordusu karşımızdaydı. 11 Kasım sabahı düşman mevziine karşı taarruza başlandı. Çoğu yerde süngü hücumu ile yapılan kanlı muharebelerin ardından 12 Kasım’da kesin sonuç alındı. Rus kolordusu bozgun halinde firar etti. Yılmaz ve yorulmaz birliklerimiz düşmanı takibe başladı. Dağlık ve engebeli arazide beş gün aralıksız devem eden çarpışmalara rağmen birliklerimizin morali yüksektir. 

Cephenin merkez bölgesindeki asli kuvvetlerin Köprüköy’de kazandığı bu zafer kamuoyunda büyük bir memnuniyet ve sevinç yaratmıştı. Aynı günlerde cephenin kuzey ve güney kanatlarından da galibiyet haberleri gelmeye başlayınca zafer sevinci adeta bir coşku seli halini almıştı. 

Kuzey kanadından gelen haberlere göre Türk birlikleri, Trabzon vilayeti sınırlarındaki Rus karakollarını bir gece baskını ile ele geçirip Çoruh vadisi nden Batum’a doğru ilerlemeye başlamışlardı23. Ağır kayıplara uğradıktan sonra perişan bir halde Batum’a doğru kaçmaya başlayan Rus kuvvetlerinden yüzün üzerinde esir, bir sancak, dört top, bir otomobil, birçok hayvan ve bol miktarda erzak ele geçirilmişti24. Turan gazetesi Çoruh vadisindeki bu harekâtı “Batum’a Doğru Zafer Hatveleri (Adımları)” manşetiyle duyurmuş, elde edilen başarıları zihinlere kazımak istercesine bir 

Osmanlı süvarisini elde kılıç Rus askerini kovalarken resmetmişti25. Gelen haberlere göre Türk birliklerinin ileri harekâtı karşısında Batum’un Rus ahalisi panik içerisinde şehri boşaltmaya başlamış, hükümet daireleri ve banka şubeleri paralarını kurtarma gayretine düşmüşlerdi. Türklerin eline geçmesinden korkulduğu için Batum’daki petrol stokları daha güvenli olduğu düşünülen yerlere nakledilmişti26. Rus topraklarında büyük bir korku ve panik yaratan bu kuvvetler aslında Teşkilât-ı Mahsusa önderleri tarafından organize edilmiş birkaç bin gönüllü çeteci ile az sayıdaki sınır birliklerinden ibarettiler27. 

İran Azerbaycan’ındaki güney kanadında da galibiyet haberleri geliyordu. Kotur’da sınırı geçmeye yeltenen Rus kuvvetleri yenilgiye uğratılmış, 
İran topraklarında işgal altında bulundurdukları dokuz nokta ele geçirilmişti28. Rus işgali altındaki İran topraklarında ilerlemeye başlayan Türk kuvvetleri, Kotur galibiyetinden iki gün sonra Salmas’ta da kuvvetli bir Rus müfrezesini yenilgiye uğratmışlardı. Ruslar bu savaşta iki subay ve yüz askerlerini kaybetmişlerdi29. İran topraklarındaki harekât, Enver Paşa’nın amcası Halil Bey (Kut)’in seferi kuvvetleriyle birlikte hareket eden gönüllü Kürt aşiretleri tarafından icra ediliyordu30. Elde edilen bu galibiyetler üzerine o zamana kadar Ruslarla birlikte hareket eden kuzey İran’ın silahlı Kürt aşiretleri de Osmanlı saflarına geçerek vaziyeti büsbütün Türkler lehine çevirmişlerdi31. 

Kafkas cephesindeki savaşın asıl ağırlık merkezi büyük kuvvetlerin toplanmış olduğu Aras vadisinde bulunduğundan, daha çok Teşkilât-ı Mahsusa’nın organize ettiği çeteler ya da aşiret kuvvetlerince icra edilmekte olan kanatlardaki bu faaliyetler, aslında askerî açıdan savaşın kaderini etkiyebilecek derecede bir öneme sahip değildi. Kanat hareketlerinin amacı Rus topraklarındaki Türk ve İslâm topluluklarını harekete geçirerek Çar hükümetine karşı bir halk isyanı başlatmaktı32. Bu yüzden Turan gazetesi de hemen her gün Kafkasya’da veya İran’da elde edilen yeni bir galibiyetten söz ederek Rusların her tarafta yenilgiye uğradıkları imajı uyandırarak Rusya Müslümanlarını harekete geçmeye teşvik ediyordu. 

Gazetenin yazdıklarına bakılacak olursa sınırı geçen Türk birliklerinin Rus topraklarında ilerlemeye başlaması üzerine Turan ideali ete kemiğe bürünmeye başlamıştı. Yine gazetenin yazdığına göre Ağaoğlu Ahmet Bey, Türk Ocağı’nda verdiği bir konferansta, aslen Türk memleketi olan Kafkasya’nın hiçbir zaman Türksüz kalmadığını söylemiş, oradaki on bir milyon nüfusun yedi milyonunun İslâm ve bunların beş milyonunun Türk olduğunu ifade etmişti. Bakü’de başlayan millî uyanışın, bütün Azerbaycan’a, Taşkent’e, Semerkant’a ve Rusya’nın her tarafına yayılmakta olduğunu belirterek karşısında daha önce orada bıraktığı kardeşlerini bulacak olan Osmanlı ordusunun kendisini kesinlikle yabancı bir ülkede hissetmeyeceğini dile getirmişti33. 

Başka bir yazıda da benzer görüşlere yer verilmişti. Kafkasya, Buhara, Hive, Türkistan, Kırım ve Kuzey Rusya’nın İslâmlarla dolu olduğu ifade edilerek; miktarı milyonlara baliğ olan bu din ve kan kardeşlerimiz, Rus esaretinden, Rus zulüm ve tahakkümünden kurtulmak için fırsat bekliyorlar. Osmanlı ordusunun Kafkasya’dan ilerlemeye başlaması onlarda senelerden beri hülyasıyla yaşadıkları saadetin tahakkuku ümitlerini tezyit etmiş ve bütün nazarları yeni bir şafağa intizaren huduttaki ufuklara çevirmiştir denilmişti34. 

Sarıkamış Harekâtı’nın başlamasından sadece birkaç hafta önce kamuoyunda beklentiler bu derece yükselmiş bulunuyordu. Rusya gibi büyük bir düşmana karşı cephenin birçok noktasında elde edilen galibiyetler, 93 Harbi’nden beri hâkim olan Moskof korkusunu bir anda silip atmıştı. 

Herkes Kafkasya’dan gelecek nihai zafer haberine kulak kesilmiş gibiydi. Bir yenilgiye, hele hele Sarıkamış bozgunu gibi ağır bir mağlubiyete ihtimal dahi verilmiyordu. Kışın yaklaşmasıyla birlikte cephedeki çarpışmaların şiddetini kaybetmesine paralel olarak kamuoyunun heyecanı bir miktar yatışmış ise de hayallerin gerçekleşmesi için baharın gelmesi beklenir olmuştu. 

Köprüköy’den çekilmeye mecbur edilen Rus kuvvetleri, Azap-ZazakHoşab hattındaki tahkim edilmiş tepelerde yeniden kuvvetli bir direnişe geçerek Türk taarruzunu durdurmayı başarmışlardı35. Yeni muharebe alanı, yüksekliği 1.600 ilâ 2.500 metre arasında değişen bir dağ silsilesi üzerinde bulunuyordu. Burada kış aylarında hava sıcaklığının -40 °C’nin altına kadar düştüğü, yoğun kar ve sisin her türlü harekâtı adeta imkânsız hale getireceği çok iyi biliniyordu. Karargâhtan yapılan açıklamalar da harekâtın keşif amaçlı faaliyetlerle sınırlandırıldığını gösteriyordu36. Bu yüzden Turan gazetesi 7 Aralık 1914 tarihli nüshasıyla şiddetli kış nedeniyle harekâta ara verildiğini açıklamıştı37: 

Rus Çarı da savaşa ara verildiğine inanmış olmalı ki Sarıkamış Harekâtı’nın başlamasından kısa bir süre önce Kafkasya’ya giderek cepheyi teftiş etmişti. Turan gazetesine göre Çar, Kafkas Türklerinin gönlünü almak ve Osmanlılarla işbirliği yapmalarına engel olmak için bu seyahate çıkmış, fakat amacına ulaşmaya muvaffak olamamıştı. Gazete Çar’ın bu seyahati sırasında Tiflis, Bakü ve Derbent dolaylarında binlerce Türk’ün tutuklandığından bahsederek şöyle diyordu38: 

“Artık oradaki kardeşlerimiz ne tatlı sözlerle aldanacak kadar gafil, ne de Çar’ın ve Rusya’nın maksadına nüfuz edemeyecek kadar cahildirler. Bu sebeple Kafkas ziyareti esnasında Çar’ın sırf Türkleri iğfal maksadıyla Tiflis’te Ömer ve Ali camilerini ziyaret ederek 2.000 ruble bırakmasını da bî-faide (faydasız) bulur ve kardeşlerimizin her vakit bizi beklemekte olduklarını temin edebiliriz.” 

Savaşa ara verildiği düşüncesiyle cephenin her iki tarafına da bir rehavet havası çökmüşken, beklenmedik bir anda Kafkas cephesinden şaşırtıcı 
haberler gelmeye başladı. 22 Aralık 1914 günü geç saatlerde düşmanın baskına uğratıldığı açıklandı39: 

“Dün geç vakit karargâh-ı umumiden tebliğ edilmiştir: 

Kafkasya’daki ordumuzun cephesinde kıtaatımız Alagöz, Arhi (?) köyleri [Köprüköy’ün 30 kilometre kadar şarkında] civarındaki düşman mevziine karşı bir gece taarruzu icra etmiştir. Düşman baskına uğramış ve birçok telefat ve esir bırakarak mevziini tahliye etmiştir.” 

Karargâhın bu açıklaması daha sonra anlaşılacağı üzere aslında Sarıkamış Harekâtı’nın başladığını duyuruyordu. Harekât planına göre Osmanlı ordusu bir kolordu ve bir süvari tümeniyle cepheden taarruz edip düşmanı oyalarken, diğer iki kolordusuyla sol kanattaki yüksek dağlar üzerinden Sarıkamış istikametinde ilerleyerek Aras vadisindeki düşman kuvvetlerini kuşatma altına alacaktı40. Kuşatma kollarının harekâtını gizlemek için karargâhın bildirisinde sadece cepheden yapılan taarruza değinildiğinden harekâtın amacı ve kapsamı tam olarak anlaşılamadığından gazete bu açıklamayı önemsiz bir haber gibi ikinci sayfasında yorumsuz olarak yayınlamıştı. 

Harekât olgunlaşıp kuşatma kolunun öncü birlikleri Sarıkamış önlerine kadar ulaşmaya başlayınca ikinci bir bildiriyle kuşatma kolunun faaliyetleri 
hakkında da kamuoyuna bilgi verildi41: 

“11 Kânunu evvel (24 Aralık 1914) tarihiyle Karargâh-ı Umumi’den tebliğ olunmuştur: 

Kafkasya cephesinde kıtaatımız İd (Narman) ve Oltu mevkileri arasında 
kati bir muzafferiyet kazanmıştır. Muharebe el‘an devam etmekte, mütemadiyen yeni muvaffakiyetler tetevvüc eylemektedir. Şimdiye kadar altı top zapt ettik, içlerinde biri miralay olmak üzere binden fazla esir aldık ve birçok cephane ve teçhizat iğtinam eyledik.“ 

Bu haber öncekinin aksine derhal büyük bir ilgi ve heyecan yarattı. Alınan esir sayısı kazanılan zaferin hiçte sıradan olmadığını gösteriyordu. 

Bu yüzden gazetenin o günkü başyazısına “Oltu Muvaffakiyeti” başlığı atılmıştı. Yazının tonu kendinden emin ve düşmanı aşağılar tarzdaydı. Eski 
defterler karıştırılarak Rus Çar’ının karısını Baltacı’nın çadırına gönderdiğinden bile söz ediliyordu. Oltu galibiyeti ise şu coşkulu ifadelerle dile getiriliyordu42: 

“Oltu’da galip gelenler otuz sene evvel mağlup olan Türklerin evlâtlarıdır. Görüyoruz ki eski mağlubiyetler, fena hatıralar, fakr ü sefalet Türklerin cesaretini kırmamış. Bilakis düşman teması, düşman tahkiri, düşman tazyiki onu yükseltmiş, diriltmiş. Yaralı aslanın atılışı daha dehşetli olur. Siz, Moskoflar, devam edin. Türkleri dövün, kesin, vurun ki kardeşlerimize ne kadar çok zulüm ederseniz, biz onların imdadına o kadar çabuk yetişiriz, onlar bizim ilerlememize o kadar çok gayret ederler. Siz, durmayın; vurun, kesin, yakın!” 

Elde edilen galibiyet, Almanların, Lehistan’da, Ruslara karşı kazanmış oldukları büyük zaferlerle43 mukayese ediliyor, Kafkas cephesinde, 
Lehistan’da olduğu gibi sayıları milyonlarla ifade edilen büyük ordular bulunmadığından, alınan 1.000 esirin önemli bir rakam olduğu ifade edi
liyordu. Lehistan’daki gibi büyük yardım kuvvetleri alma imkânları bulunmadığından, Oltu’da mağlup olan Rusların direniş gösteremeden çekilmeye mecbur olacakları iddia ediliyordu44. 

Karargâhın 25 Aralık 1914 tarihli yeni açıklaması harekâtın başarıyla devam ettiğini gösteriyordu45: 

İd civarında bulunan Rus kıtaatı hudut kıtaatımız tarafından hududun öbür tarafına itilmiştir. Ruslar ordu-yı asliyemizin taarruzu karşısında 
Azab, Kalender, Ardaş civarındaki mevzilerinden firar suretinde geri çekilmiştir.” 

Bu açıklamalar üzerine gazetesinin askerî uzmanı tarafından yapılan değerlendirme ise özetle şöyleydi46: 

Sol cenah, Oltu-İd arasında elde ettiği galibiyet üzerine düşmanı takip ederek sınırın diğer tarafına atmış, böylece Rusların merkezini de tehdit etmeye başlamıştır. Tehlikeyi hisseden Rus ordusu, zaten taarruza geçmiş olan merkez kuvvetlerimizin şiddetli hücumları karşısında aylardan beri tahkim ve takviye etmiş olduğu mevzilerini terk ederek derhal geri çekilmiştir. Nerede yeni mevzi aldıkları henüz belli değilse de ricatın firar şeklinde gerçekleştiğine bakılırsa dikiş tutturamayacaklarına hükmedilebilir. Aynı zamanda sağ cenahtaki mevzilerinden de çıkarılmışlardır Aylardan beri muhafaza etmekte oldukları mevzileri terk ederek geri çekilmeleri, ordumuz için cidden büyük bir başarı ve askerî harekâtın geleceği için iyiye sayılacak bir işarettir. 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Turan Gazetesi Örneğinde Osmanlı Basınında Kafkas Cephesi’nin İlk Ayları ve Sarıkamış Harekâtı BÖLÜM 1




Turan Gazetesi Örneğinde Osmanlı Basınında Kafkas Cephesi’nin İlk Ayları ve Sarıkamış Harekâtı BÖLÜM 1


*Tuncay Öğün 
*Doç. Dr., Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi 

Özet 

Kafkas Cephesi ve Sarıkamış Harekâtı son zamanlarda çok sayıda akademik çalışmaya konu olmuştur. Ancak döneme ait gazetelere neredeyse hiç 
başvurulmadığından cephedeki gelişmelerin kamuoyuna nasıl yansıdığı incelenememiştir. Konuyu Turan gazetesi örneğinde ele alan bu makale, 
söz konusu eksikliği bir ölçüde olsun gidermeyi amaçlamaktadır. 

Türkçü-Turancı bir yayın politikasına sahip olan Turan gazetesi, Kafkas Cephesi’ndeki savaşı 93 Harbi’nin rövanşı olarak görmüş, Rus esareti altındaki soy ve din kardeşleri için bir kurtuluş ümidi olarak değerlendirmiştir. Hükümetin politikalarını daima desteklemiş, basına uygulanan sansürün de etkisiyle yayın içeriğini karargâhtan yapılan resmî açıklamalara göre şekillendirmiştir. 
Osmanlı kuvvetlerinin üstün olduğu durumlarda haber ve yorumlarıyla kamuoyunu coşturmaya çalışmış, başarısızlık hallerinde ise gelişmeleri tedirginlik ve ümitsizlik yaratmayacak şekilde yansıtmaya özen göstermiştir. 

Harekâtın ilk günlerinde, Sarıkamış’ta büyük bir zafer kazanıldığının açıklanması üzerine Turan yolunun açıldığını müjdelemiş, bütün Kafkasya’nın  ele  geçirilece ğini öne sürmüştür. Muzaffer Osmanlı ordusuna seslenerek yıllardan beri Türklere ve İslâmlara zulmetmekte olan Ruslardan intikam alınmasını istemiştir. Alman ve Avusturya basınından alıntılar yaparak elde edilen galibiyetin müttefik ülkelerde de büyük bir memnuniyet yarattığını duyurmuştur. 

Sadece birkaç gün süren bu zafer coşkusunun ardından Türk ordusunun aslında Sarıkamış’ta büyük bir yenilgiye uğradığı anlaşıldığında ise gerçeği kamu oyundan gizlemek için büyük bir çaba göstermiştir. Yenilgi hakkında tek kelime bile yazmamış, resmî açıklamalara uygun olarak harekâtın kar ve şiddetli soğuklar nedeniyle durduğunu bildirmiştir. Türk ordusunun uğradığı ağır kayıpları perdelemek için Rusların Lehistan’dan getirdikleri yardım 
kuvvetleri sayesinde savunmadan taarruza geçtiklerini öne sürmüştür...,
Tuncay Öğün .

GİRİŞ;

   1 Kasım 1914’te Kafkas Cephesi’nde Ruslarla savaş başladığında Osmanlı basını tümüyle hükümetin denetim ve kontrolü altında bulunuyordu. 
Alınan karar gereğince savaşın komutası gibi savaş haberleri de tek merkezden yönlendiriliyordu1. Gazeteler, yayınlayacakları haber ve yazıları her gün düzenli olarak sansür memurluğuna teslim etmek ve oradan verilecek karara göre hareket etmek zorundaydılar2. Her türlü özel haberleşme de denetim altına alınmıştı. Açık zarflara konulması zorunlu olan asker mektupları Askerî Sansür Dairesi’nce incelendikten sonra adreslerine teslim ediliyor du 3. 

Haber akışının bu denli sıkı denetim altında olması, savaş haberlerinin cephelerden dönen hasta ve yaralıların anlattıklarıyla süslenen dedikodular 
şeklinde yayılmasına ortam hazırlıyordu. Ancak hükümet, bu tür dedikoduların da toplumda infial yaratmasına engel olmak için gerektiğinde sert önlemlere başvurmaktan çekinmiyordu. Sarıkamış Harekâtı’nın icra edildiği günlerde İstanbul Merkez Komutanlığı’ndan yapılan bir açıklama hükümetin bu konuda ne kadar kararlı olduğunu gösteriyordu4: 

“Kötü niyetli asılsız haberler uydurmak ve yaymak daha önce yayınlanarak ilan edilmiş olan idare-i örfiye beyannamesiyle yasaklanmıştı. Aşağıda isimleri yazılı olan şahıslar bu yasağa rağmen belirtilen fiilleri işlediklerinden divan-ı harb-i örfice yargılanarak suçlarının derecesine göre cezalandırılmışlardır.” 

Yazının devamında hüküm giyen şahısların isimleri ve aldıkları cezalar tek tek sayılmıştı. Buna göre biri emekli yüzbaşı, diğeri görevinden çıkarılmış eski bir polis memuru ve öbürü de imam olmak üzere üçü Müslüman, diğerleri gayrimüslim olan toplam on beş kişi iki aydan üç yıla kadar değişen hapis ve beş liradan elli liraya kadar değişen para cezalarına çarptırılmışlardı. Emekli yüzbaşının rütbeleri sökülmüş, imam görevinden ihraç edilmiş, her ikisinin de maaşları kesilmişti. Bakkal, marangoz, berber, gazinocu gibi farklı meslek gruplarına mensup olan diğer hükümlüler arasında Avramidi ve Mavromani isimli iki de gazeteci vardı. Avromadi üç yıl Mavromani on altı ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Komutanlığın açıklaması tehdit içeren şu ifadelerle sona eriyordu: 

“Ülkenin huzur ve güvenini korumak amacıyla yasaklanmış olan söz konusu fiilleri işleme cesaretinde bulunarak mutlak sükûnete ihtiyaç duyulan şu zamanda kamuoyunu kışkırtanların, onları gözetlemek ve takip etmekle görevli olan memurlar tarafından yakalandıklarında şiddetle cezalandırılacakları bir kez daha beyan olunur”. 

Basının ve özel haberleşmenin sansüre tabi tutulması Osmanlı hükümetine has bir uygulama değildi. Savaş halinin olağanüstü koşullarında, Fransa ve ABD başta olmak üzere dünyanın en demokratik ülkelerinde bile sansür vardı5. Bu bakımdan, hükümetin askerî sırların ifşa edilmesini önlemeye yönelik bu tür tedbirleri basın çevrelerinden de destek bulmaktaydı. Dönemin önemli gazetecilerinden Yunus Nadi, asılsız haber yayanlara verilen cezaların az bile olduğunu ifade ettikten sonra ahaliyi hükümete yardımcı olmaya davet ederek bu tür insanların kulaklarından tutulup zaptiyeye teslim edilmelerini istiyordu 6. 

Zaten katı bir sansüre tabi olan basın yayın organları bu baskı ve tehditler nedeniyle bağımsız kaynaklardan bilgi edinme olanaklarını da büsbütün 
yitirmiş bulunuyorlardı. Bu şartlar altında Karargâh-ı Umumî’den yapılan resmi açıklamalar savaş haberleri için başvurulabilecek tek kaynak durumundaydı. Cephelerden gelen raporlar Karargâh-ı Umumî’de değerlendirildikten sonra uygun görülen bilgiler, uygun görülen şekilde bir basın bildirisiyle kamuoyuna açıklanıyordu. Böylece karargâhın süzgecinden geçen savaş haberleri duruma göre bazen birkaç gün, bazen bir hafta, bazen de daha uzun bir gecikmenin ardından kamuoyuna ulaşabiliyordu. Gazeteler, haberlerini ve yorumlarını zorunlu olarak bu bildiriler kapsamında hazırlıyorlardı. Gazeteler, farklı isimler altında yayınlanıyor olsalar bile özellikle savaş haberleri açısından neredeyse aynı içeriğe sahip bulunuyorlardı. Bu yüzden çalışmamızın temel kaynağı durumunda olan Turan gazetesi kapsamında yapılan bu inceleme, Osmanlı basınının Kafkas Cephesi ve Sarıkamış Harekâtı’na bakış açısını ortaya koymak bakımından da önemlidir. 

İlk defa 1912 yılında Selânik’te Rumeli adıyla çıkmaya başlayan ve kısa bir süre Türkili ve Türk Dili isimlerini kullandıktan sonra yayın hayatına İstanbul’da devam eden Turan gazetesi,7 isminden de anlaşılacağı üzere Türkçü-Turancı bir yayın politikası takip ediyordu. Günlük, dört sayfa halinde ve resimli olarak yayınlanan gazete, baskı kalitesi ve içeriği açısından Tanin, İkdam, Sabah ve Tasvir-i Efkâr gibi dönemin önde gelen diğer gazetelerden hiç de geri kalır bir durumda değildi. Gazetenin sorumlu müdürü Nebizâde Ahmet Hamdi (Ülkümen) Bey Avrupa’da eğitim görmüş önemli bir şahsiyetti.8. Yazar kadrosunda Ruşen Eşref (Ünaydın), Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Hüseyin Ragıb (Baydur) ve Ağaoğlu Ahmet gibi dönemin siyaset ve düşünce hayatının önemli isimleri vardı. Başyazılar çoğunlukla Hüseyin Ragıb ve Ağaoğlu Ahmet tarafından kaleme 
alınıyordu. 

Turan gazetesi, sadece sansürün etkisiyle değil gönüllü olarak da İttihat ve Terakki Hükümeti’nin politikaları doğrultusunda yayın yapıyordu. Zira 
gazetenin görüşleriyle hükümetin politikaları arasında bir uyum ve paralellik vardı. Balkan Savaşları’ndan sonra Türkçülük-Turancılık fikri hükümet 
çevrelerince de benimsenerek ülkenin iç ve dış siyasetini yönlendiren en güçlü akım haline gelmişti9. Gazetenin İttihat ve Terakki Cemiyeti’yle organik 
bağları da vardı. Yazar kadrosunun önde gelen isimlerinden Ağaoğlu Ahmet Bey, cemiyetin hem merkez-i umumi (genel merkez) üyesi, hem de Afyonkarahisar  mebusuydu10. 

Gazete, hükümetin resmî görüşüne11 uygun olarak, iki ülke arasındaki savaşı Rusların başlattığını iddia ediyor, aslında Osmanlı donanmasının saldırısı üzerine gerçekleşen Karadeniz hadisesinin (29 Ekim 1914)12 Rusların saldırgan tutumu nedeniyle meydana geldiğini öne sürüyordu13. Rusların, bu hadisenin hemen ardından (1 Kasım 1914) Kafkasya’da saldırıya geçmelerini bu görüşünü desteklemek için delil olarak gösteriyor, uzun süreli bir hazırlık yapılmadan böyle bir harekâta girişilemeyeceğine göre Rusların önceden beri saldırı niyetinde olduklarını yazıyordu14. Böylece Ruslara karşı yapılan savaşa bir nefs-i müdafaa anlamı yükleyerek Rusya Müslümanlarının Osmanlı saflarına geçmeleri için uygun ortam hazırlamak istiyordu15. 

Rus boyunduruğu altındaki Türk ve İslâm topluluklarının sorunlarını yakından takip eden gazete, bu savaşı, 93 Harbi’nin rövanşı, Rus esareti altındaki ırk ve din kardeşlerinin kurtuluş ümidi olarak görüyordu. Bu yüzden Rusya’ya karşı resmen savaş ilân edildiğinde “Turan Yolunda…” manşeti atarak, “böyle yekdil ve yekvücut olarak çalıştıkça düşmanlarımızdan intikam almaya, mazlum ve esir din ve kan kardeşlerimizi esaretten kurtarmaya muvaffak olacağımız şüphesizdir” ifadelerine yer vermişti. 

Gazete Ruslara karşı galip gelineceğinden o derece emin görünüyordu ki Türk ordusunun ileri harekâtının kolayca takip edilebilmesi için sınır bölgesini gösteren bir de harita yayımlamıştı16. 

Daha savaşın ilk günlerinden itibaren Ruslarla mücadeleye böyle tarihsel ve ideolojik bir anlam yükleyen gazete, 13 Kasım 1914 tarihli nüshasını 
“Göğsümüzde Bir Mezar Taşı” manşetiyle yayınlamıştı. Manşetin hemen altına ise Rusların 93 Harbi’nde ölen askerleri anısına Ayastafanos (Yeşilköy)’ta inşa ettirmiş oldukları görkemli abidenin bir resmi yerleştirilmişti. Rus abidesinden nefretle söz ediliyor, bunun sadece korkunç bir felâketi (93 Harbi’ni) hatırlatan bir abide değil, öldü zannedilen Türklük için zalim Ruslar tarafından milletin ta kalbine saplanmış kocaman bir mezar taşı olduğu ifade ediliyordu. Gazete “Temenni ederiz ki hükümet Türk gençlerine, her işte olduğu gibi, rehber olsun, bu kocaman mezar taşını, yarın doğacak zafer güneşi görmesin”, sözleriyle hükümeti ve halkı abidenin yıkılması için açıkça tahrik ve teşvik ediyordu17. 

Abideyi kalabalık bir halk topluluğuna yıktırma düşüncesi, aslında hükümetin perde arkasından planlayıp organize ettiği bir operasyonuydu18. 

14 Kasım 1914 günü görkemli bir törenle cihad-ı ekber ilan edilmesi kararlaştırılmıştı. Kutsal savaşın böyle bir organizasyon eşliğinde ilan edilmesi 
hem halkın kin ve nefret duygularını tahrik edecek, hem de Ruslara gözdağı verilmiş olacaktı. Ayastafanos’taki Rus abidesi, bu plan ve düşünce gereği 
Turan gazetesinin de desteğiyle galeyana getirilen kalabalık bir halk kitlesi tarafından 14 Kasım 1914 günü tahrip edildi. Abidenin, Tasvir-i Efkâr’da 
yayınlanan fotoğrafı tahribatın ciddi boyutlara ulaştığını gösteriyordu19. 

Ayastefanos abidesinden sonra sıra Rusların yine 93 Harbi anısına Kars’ta inşa ettirmiş oldukları zafer anıtına gelmişti. Gazetenin önemli yazarlarından 
Hüseyin Ragıp, “Kars’taki Boynu Bükük Hilâl” başlıklı yazısında bu konuyu şu etkileyici ifadelerle dile getirmişti20: 

“Deli Petro’nun hain milleti Kars’ı aldıktan, Kars’ı çaldıktan sonra, şehrin en mutena bir yerine, tıpkı Ayastafanos’taki gibi, büyük bir abide kurmuştu. Fakat bunun buradakinden daha başka, göze batan nişane-leri vardı: Büyük abidenin ta yukarısına boynu bükük, yüzü solgun bir Osmanlı bayrağı, senin al bayrağın çakılmıştı; bunun üstünde savlete müheyya (saldırmaya hazır)bir yırtıcı kuş vardı ki, iri gagasıyla bayrağımızın nurlu necm ü hilâlini (ay yıldızını) didiklemek, parçalamak üzere bulunuyordu.

Ve işte kardeşim, Kars’ın senelerden beri elem ve hicran inleyen kalbi bu yırtıcı şimal kuşunun didiklemeleri altında bitap düşmüş bu bayrak, Kafkas dağlarının semalara yükselen tepelerinden, geniş sırtlarından aşarak kulaklarımıza kadar gelen imdat nidalarıyla seni, Türkleri ve İslâm ordusunu çağırıyor.” 

Celâl Sahir (Erozan)’ın Türk Yurdu’ndan iktibas edilen Kafkas Türküsü şiiri de yine bu heykelden bahsediyordu21: 

Başında bir topuz gibi Moskof’un eli, 
Bağrında bir hançer gibi Kars’ın heykeli, 
Kaç muharrem geçti böyle sine döveli? 


Görüldüğü gibi gazete, semboller üzerinden yaptığı bu tür yayınlarla bir taraftan halkın vatanperverlik duygularını okşarken, diğer taraftan kin ve intikam duygularını kamçılayarak kamuoyunu savaşa hazırlama hususunda önemli bir görev ifa ediyordu. Bu sırada cepheden gelen haberler de işlerin iyi gittiğini, ilk Rus saldırısı karşısında geri çekilen Osmanlı ordusunun toparlanarak karşı taarruza geçtiğini gösteriyordu. Osmanlı karargâhının Köprüköy savaşlarından sonra yayımladığı 13 Kasım 1914 tarihli resmi bildiriye göre Kafkas cephesindeki durum özetle şöyleydi22: 

Karadeniz’de yaptıkları baskının bir benzerini kara sınırlarımızda da yapmak isteyen Ruslar, 1 Kasım’da savaş ilân etmeksizin beş koldan Kafkasya’da sınırını geçtiler. Sınır birliklerimiz düşmana şiddetli darbeler vurarak ağır ağır geri çekildiler. Böylece gerideki birliklere vakit kazandırarak gerekli önlemlerin alınmasını sağladılar. Bu direniş karşısında düşman sınırı geçtikten dört gün sonra ancak Köprüköy civarına gelebildi. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,


***