Turan Gazetesi Örneğinde Osmanlı Basınında Kafkas Cephesi’nin İlk Ayları ve Sarıkamış Harekâtı BÖLÜM 2
Kazak süvarilerinin Köprüköy’deki saldırısı süvari tümenlerimizden biri tarafından püskürtüldü. 5-6 Kasım’da düşman, harekâtını durdurdu
ve siper kazmaya başladı. Bu sırada arkadan yetişen birlikler taarruz için gerekli hazırlıkları tamamladılar. 7 Kasım’da taarruz başladı.
Düşman Köprüköy’ün batısında hazırlamış olduğu kuvvetli bir mevzide direnişe geçti. 8 Kasım öğleden sonra düşman mevzii ele geçirildi.
Çekilen düşman Köprüköy civarında daha kuvvetli diğer bir mevzie yerleşti ve yardım kuvveti almaya başladı. 9 Kasım’da bir Rus tümeniyle bütün I. Kafkas Kolordusu karşımızdaydı. 11 Kasım sabahı düşman mevziine karşı taarruza başlandı. Çoğu yerde süngü hücumu ile yapılan kanlı muharebelerin ardından 12 Kasım’da kesin sonuç alındı. Rus kolordusu bozgun halinde firar etti. Yılmaz ve yorulmaz birliklerimiz düşmanı takibe başladı. Dağlık ve engebeli arazide beş gün aralıksız devem eden çarpışmalara rağmen birliklerimizin morali yüksektir.
Cephenin merkez bölgesindeki asli kuvvetlerin Köprüköy’de kazandığı bu zafer kamuoyunda büyük bir memnuniyet ve sevinç yaratmıştı. Aynı günlerde cephenin kuzey ve güney kanatlarından da galibiyet haberleri gelmeye başlayınca zafer sevinci adeta bir coşku seli halini almıştı.
Kuzey kanadından gelen haberlere göre Türk birlikleri, Trabzon vilayeti sınırlarındaki Rus karakollarını bir gece baskını ile ele geçirip Çoruh vadisi nden Batum’a doğru ilerlemeye başlamışlardı23. Ağır kayıplara uğradıktan sonra perişan bir halde Batum’a doğru kaçmaya başlayan Rus kuvvetlerinden yüzün üzerinde esir, bir sancak, dört top, bir otomobil, birçok hayvan ve bol miktarda erzak ele geçirilmişti24. Turan gazetesi Çoruh vadisindeki bu harekâtı “Batum’a Doğru Zafer Hatveleri (Adımları)” manşetiyle duyurmuş, elde edilen başarıları zihinlere kazımak istercesine bir
Osmanlı süvarisini elde kılıç Rus askerini kovalarken resmetmişti25. Gelen haberlere göre Türk birliklerinin ileri harekâtı karşısında Batum’un Rus ahalisi panik içerisinde şehri boşaltmaya başlamış, hükümet daireleri ve banka şubeleri paralarını kurtarma gayretine düşmüşlerdi. Türklerin eline geçmesinden korkulduğu için Batum’daki petrol stokları daha güvenli olduğu düşünülen yerlere nakledilmişti26. Rus topraklarında büyük bir korku ve panik yaratan bu kuvvetler aslında Teşkilât-ı Mahsusa önderleri tarafından organize edilmiş birkaç bin gönüllü çeteci ile az sayıdaki sınır birliklerinden ibarettiler27.
İran Azerbaycan’ındaki güney kanadında da galibiyet haberleri geliyordu. Kotur’da sınırı geçmeye yeltenen Rus kuvvetleri yenilgiye uğratılmış,
İran topraklarında işgal altında bulundurdukları dokuz nokta ele geçirilmişti28. Rus işgali altındaki İran topraklarında ilerlemeye başlayan Türk kuvvetleri, Kotur galibiyetinden iki gün sonra Salmas’ta da kuvvetli bir Rus müfrezesini yenilgiye uğratmışlardı. Ruslar bu savaşta iki subay ve yüz askerlerini kaybetmişlerdi29. İran topraklarındaki harekât, Enver Paşa’nın amcası Halil Bey (Kut)’in seferi kuvvetleriyle birlikte hareket eden gönüllü Kürt aşiretleri tarafından icra ediliyordu30. Elde edilen bu galibiyetler üzerine o zamana kadar Ruslarla birlikte hareket eden kuzey İran’ın silahlı Kürt aşiretleri de Osmanlı saflarına geçerek vaziyeti büsbütün Türkler lehine çevirmişlerdi31.
Kafkas cephesindeki savaşın asıl ağırlık merkezi büyük kuvvetlerin toplanmış olduğu Aras vadisinde bulunduğundan, daha çok Teşkilât-ı Mahsusa’nın organize ettiği çeteler ya da aşiret kuvvetlerince icra edilmekte olan kanatlardaki bu faaliyetler, aslında askerî açıdan savaşın kaderini etkiyebilecek derecede bir öneme sahip değildi. Kanat hareketlerinin amacı Rus topraklarındaki Türk ve İslâm topluluklarını harekete geçirerek Çar hükümetine karşı bir halk isyanı başlatmaktı32. Bu yüzden Turan gazetesi de hemen her gün Kafkasya’da veya İran’da elde edilen yeni bir galibiyetten söz ederek Rusların her tarafta yenilgiye uğradıkları imajı uyandırarak Rusya Müslümanlarını harekete geçmeye teşvik ediyordu.
Gazetenin yazdıklarına bakılacak olursa sınırı geçen Türk birliklerinin Rus topraklarında ilerlemeye başlaması üzerine Turan ideali ete kemiğe bürünmeye başlamıştı. Yine gazetenin yazdığına göre Ağaoğlu Ahmet Bey, Türk Ocağı’nda verdiği bir konferansta, aslen Türk memleketi olan Kafkasya’nın hiçbir zaman Türksüz kalmadığını söylemiş, oradaki on bir milyon nüfusun yedi milyonunun İslâm ve bunların beş milyonunun Türk olduğunu ifade etmişti. Bakü’de başlayan millî uyanışın, bütün Azerbaycan’a, Taşkent’e, Semerkant’a ve Rusya’nın her tarafına yayılmakta olduğunu belirterek karşısında daha önce orada bıraktığı kardeşlerini bulacak olan Osmanlı ordusunun kendisini kesinlikle yabancı bir ülkede hissetmeyeceğini dile getirmişti33.
Başka bir yazıda da benzer görüşlere yer verilmişti. Kafkasya, Buhara, Hive, Türkistan, Kırım ve Kuzey Rusya’nın İslâmlarla dolu olduğu ifade edilerek; miktarı milyonlara baliğ olan bu din ve kan kardeşlerimiz, Rus esaretinden, Rus zulüm ve tahakkümünden kurtulmak için fırsat bekliyorlar. Osmanlı ordusunun Kafkasya’dan ilerlemeye başlaması onlarda senelerden beri hülyasıyla yaşadıkları saadetin tahakkuku ümitlerini tezyit etmiş ve bütün nazarları yeni bir şafağa intizaren huduttaki ufuklara çevirmiştir denilmişti34.
Sarıkamış Harekâtı’nın başlamasından sadece birkaç hafta önce kamuoyunda beklentiler bu derece yükselmiş bulunuyordu. Rusya gibi büyük bir düşmana karşı cephenin birçok noktasında elde edilen galibiyetler, 93 Harbi’nden beri hâkim olan Moskof korkusunu bir anda silip atmıştı.
Herkes Kafkasya’dan gelecek nihai zafer haberine kulak kesilmiş gibiydi. Bir yenilgiye, hele hele Sarıkamış bozgunu gibi ağır bir mağlubiyete ihtimal dahi verilmiyordu. Kışın yaklaşmasıyla birlikte cephedeki çarpışmaların şiddetini kaybetmesine paralel olarak kamuoyunun heyecanı bir miktar yatışmış ise de hayallerin gerçekleşmesi için baharın gelmesi beklenir olmuştu.
Köprüköy’den çekilmeye mecbur edilen Rus kuvvetleri, Azap-ZazakHoşab hattındaki tahkim edilmiş tepelerde yeniden kuvvetli bir direnişe geçerek Türk taarruzunu durdurmayı başarmışlardı35. Yeni muharebe alanı, yüksekliği 1.600 ilâ 2.500 metre arasında değişen bir dağ silsilesi üzerinde bulunuyordu. Burada kış aylarında hava sıcaklığının -40 °C’nin altına kadar düştüğü, yoğun kar ve sisin her türlü harekâtı adeta imkânsız hale getireceği çok iyi biliniyordu. Karargâhtan yapılan açıklamalar da harekâtın keşif amaçlı faaliyetlerle sınırlandırıldığını gösteriyordu36. Bu yüzden Turan gazetesi 7 Aralık 1914 tarihli nüshasıyla şiddetli kış nedeniyle harekâta ara verildiğini açıklamıştı37:
Rus Çarı da savaşa ara verildiğine inanmış olmalı ki Sarıkamış Harekâtı’nın başlamasından kısa bir süre önce Kafkasya’ya giderek cepheyi teftiş etmişti. Turan gazetesine göre Çar, Kafkas Türklerinin gönlünü almak ve Osmanlılarla işbirliği yapmalarına engel olmak için bu seyahate çıkmış, fakat amacına ulaşmaya muvaffak olamamıştı. Gazete Çar’ın bu seyahati sırasında Tiflis, Bakü ve Derbent dolaylarında binlerce Türk’ün tutuklandığından bahsederek şöyle diyordu38:
“Artık oradaki kardeşlerimiz ne tatlı sözlerle aldanacak kadar gafil, ne de Çar’ın ve Rusya’nın maksadına nüfuz edemeyecek kadar cahildirler. Bu sebeple Kafkas ziyareti esnasında Çar’ın sırf Türkleri iğfal maksadıyla Tiflis’te Ömer ve Ali camilerini ziyaret ederek 2.000 ruble bırakmasını da bî-faide (faydasız) bulur ve kardeşlerimizin her vakit bizi beklemekte olduklarını temin edebiliriz.”
Savaşa ara verildiği düşüncesiyle cephenin her iki tarafına da bir rehavet havası çökmüşken, beklenmedik bir anda Kafkas cephesinden şaşırtıcı
haberler gelmeye başladı. 22 Aralık 1914 günü geç saatlerde düşmanın baskına uğratıldığı açıklandı39:
“Dün geç vakit karargâh-ı umumiden tebliğ edilmiştir:
Kafkasya’daki ordumuzun cephesinde kıtaatımız Alagöz, Arhi (?) köyleri [Köprüköy’ün 30 kilometre kadar şarkında] civarındaki düşman mevziine karşı bir gece taarruzu icra etmiştir. Düşman baskına uğramış ve birçok telefat ve esir bırakarak mevziini tahliye etmiştir.”
Karargâhın bu açıklaması daha sonra anlaşılacağı üzere aslında Sarıkamış Harekâtı’nın başladığını duyuruyordu. Harekât planına göre Osmanlı ordusu bir kolordu ve bir süvari tümeniyle cepheden taarruz edip düşmanı oyalarken, diğer iki kolordusuyla sol kanattaki yüksek dağlar üzerinden Sarıkamış istikametinde ilerleyerek Aras vadisindeki düşman kuvvetlerini kuşatma altına alacaktı40. Kuşatma kollarının harekâtını gizlemek için karargâhın bildirisinde sadece cepheden yapılan taarruza değinildiğinden harekâtın amacı ve kapsamı tam olarak anlaşılamadığından gazete bu açıklamayı önemsiz bir haber gibi ikinci sayfasında yorumsuz olarak yayınlamıştı.
Harekât olgunlaşıp kuşatma kolunun öncü birlikleri Sarıkamış önlerine kadar ulaşmaya başlayınca ikinci bir bildiriyle kuşatma kolunun faaliyetleri
hakkında da kamuoyuna bilgi verildi41:
“11 Kânunu evvel (24 Aralık 1914) tarihiyle Karargâh-ı Umumi’den tebliğ olunmuştur:
Kafkasya cephesinde kıtaatımız İd (Narman) ve Oltu mevkileri arasında
kati bir muzafferiyet kazanmıştır. Muharebe el‘an devam etmekte, mütemadiyen yeni muvaffakiyetler tetevvüc eylemektedir. Şimdiye kadar altı top zapt ettik, içlerinde biri miralay olmak üzere binden fazla esir aldık ve birçok cephane ve teçhizat iğtinam eyledik.“
Bu haber öncekinin aksine derhal büyük bir ilgi ve heyecan yarattı. Alınan esir sayısı kazanılan zaferin hiçte sıradan olmadığını gösteriyordu.
Bu yüzden gazetenin o günkü başyazısına “Oltu Muvaffakiyeti” başlığı atılmıştı. Yazının tonu kendinden emin ve düşmanı aşağılar tarzdaydı. Eski
defterler karıştırılarak Rus Çar’ının karısını Baltacı’nın çadırına gönderdiğinden bile söz ediliyordu. Oltu galibiyeti ise şu coşkulu ifadelerle dile getiriliyordu42:
“Oltu’da galip gelenler otuz sene evvel mağlup olan Türklerin evlâtlarıdır. Görüyoruz ki eski mağlubiyetler, fena hatıralar, fakr ü sefalet Türklerin cesaretini kırmamış. Bilakis düşman teması, düşman tahkiri, düşman tazyiki onu yükseltmiş, diriltmiş. Yaralı aslanın atılışı daha dehşetli olur. Siz, Moskoflar, devam edin. Türkleri dövün, kesin, vurun ki kardeşlerimize ne kadar çok zulüm ederseniz, biz onların imdadına o kadar çabuk yetişiriz, onlar bizim ilerlememize o kadar çok gayret ederler. Siz, durmayın; vurun, kesin, yakın!”
Elde edilen galibiyet, Almanların, Lehistan’da, Ruslara karşı kazanmış oldukları büyük zaferlerle43 mukayese ediliyor, Kafkas cephesinde,
Lehistan’da olduğu gibi sayıları milyonlarla ifade edilen büyük ordular bulunmadığından, alınan 1.000 esirin önemli bir rakam olduğu ifade edi
liyordu. Lehistan’daki gibi büyük yardım kuvvetleri alma imkânları bulunmadığından, Oltu’da mağlup olan Rusların direniş gösteremeden çekilmeye mecbur olacakları iddia ediliyordu44.
Karargâhın 25 Aralık 1914 tarihli yeni açıklaması harekâtın başarıyla devam ettiğini gösteriyordu45:
İd civarında bulunan Rus kıtaatı hudut kıtaatımız tarafından hududun öbür tarafına itilmiştir. Ruslar ordu-yı asliyemizin taarruzu karşısında
Azab, Kalender, Ardaş civarındaki mevzilerinden firar suretinde geri çekilmiştir.”
Bu açıklamalar üzerine gazetesinin askerî uzmanı tarafından yapılan değerlendirme ise özetle şöyleydi46:
Sol cenah, Oltu-İd arasında elde ettiği galibiyet üzerine düşmanı takip ederek sınırın diğer tarafına atmış, böylece Rusların merkezini de tehdit etmeye başlamıştır. Tehlikeyi hisseden Rus ordusu, zaten taarruza geçmiş olan merkez kuvvetlerimizin şiddetli hücumları karşısında aylardan beri tahkim ve takviye etmiş olduğu mevzilerini terk ederek derhal geri çekilmiştir. Nerede yeni mevzi aldıkları henüz belli değilse de ricatın firar şeklinde gerçekleştiğine bakılırsa dikiş tutturamayacaklarına hükmedilebilir. Aynı zamanda sağ cenahtaki mevzilerinden de çıkarılmışlardır Aylardan beri muhafaza etmekte oldukları mevzileri terk ederek geri çekilmeleri, ordumuz için cidden büyük bir başarı ve askerî harekâtın geleceği için iyiye sayılacak bir işarettir.
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder