YEREL YÖNETİMLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
YEREL YÖNETİMLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Aralık 2017 Pazar

TÜRKİYEDEKİ MERKEZİ YÖNETİM, YEREL YÖNETİMLER, BÖLGESEL ÖRGÜTLENME, FEDERALİZM BÖLÜM 2

TÜRKİYEDEKİ MERKEZİ YÖNETİM, YEREL YÖNETİMLER, BÖLGESEL ÖRGÜTLENME, FEDERALİZM  BÖLÜM 2



OSMAN NURİ EYÖVGE- Atma.

MUSTAFA TAMER- Atmazsan ne yapacaksın?

OSMAN NURİ EYÖVGE- Atma, bir yerde tıkansın.

MUSTAFA TAMER- Atmadığın zaman bitti devlet, zaten bir şey yok.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Tıkansın.

MUSTAFA TAMER- Ne yapacaksın, yani yol ayrımına gelmişsin. İl özel idaresinin 
parasına, diyelim ki 30 kişilik il genel meclisinde 25 tane HADEP'li hâkim, senin vali olarak orada bir yetkin yok ki, ne yapabilirsin?

OSMAN NURİ EYÖVGE- O zaman yetkiniz yoksa, valilik de yapmayın beyefendi.

MUSTAFA TAMER- Neticede diyeceğim şu: Fiilen sistemi mevcut haliyle muhafaza ederek, çürütmeye devam etmenin yanında, acil tedbirler alıp, "oralarda neler yapılabilir?" konusunun iyi araştırılması lazım. Bence olağanüstü hal bölge valiliği sadece güvenlik mülahazalarıyla değil, ekonomik ağırlık olarak devam ettirilseydi veyahut da kaldırılmasaydı. GAP İdaresi var, şu anda devam ediyor, neden Ankara'da oturuyor bu adam? Bölge valiliğini ekonomik valilik şeklinde dönüştürüp, o bölgeye süratle nüfuz etmek lazım. 


Özetle demek istediğim şu Komutanım: Mevcut yapıyı aynı şekilde muhafaza etme bence yeterli değil, çünkü öteden beri bu araştırmalar söz konusu, ta Osmanlıdan beri geliyor. Yeni bir model ortaya çıkarıp, ama tabii, ulusal devlet, güvenlik ve bizim ulusal bütünlüğümüz, idarenin bölünmez bütünlüğü ilkeleri çerçevesinde yeni arayışlara açık olmakta fayda var. Teşekkür ederim.

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Soruları ve katkıları bekliyoruz efendim. Buyurun efendim.

SAVAŞ ÖZDAĞ- Efendim, ilk soruyu size soracağım, ikinci soruyu da Sayın Tamer'e soracağım. Ümit Bey de aynı şeyi söyledi, siz de söylediniz; telaffuz ettiğiniz federalizm, nihai şekillenme mi, bir ara geçiş mi? Şu anda soruyorum: Üniter yapıda da, federal yapıda da bir üst idare var. 

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Anladım ben. Bundan sonra Türkiye'nin bizim ifade etmeye çalıştığımız konu, şu anda il idaresine, yani illere göre bir yönetim 
vardır. Ancak gerek Avrupa Birliği giriş sürecinde ve gerekse bu süreci 
destekleyen iç dinamikler, yerel yönetimlere daha çok yetkiler vermek suretiyle, 
merkezle olan bağı mümkün olduğu kadar hafifletmek.

SAVAŞ ÖZDAĞ- Ayrılığın altyapısı.

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Evet, dolayısıyla ayrılığın altyapısını oluşturmak ve bu altyapılar vasıtasıyla bölge valilikleri de tesis etmek suretiyle, o alt yapılar içerisinde federatif bir yapıya doğru gitmek ve bu federatif yapıları zaman içerisinde güçlendirmek; şu anda bizim gördüğümüz manzara bu. Bunu bir ara geçiş olarak kabul etmek, zaman ilerledikçe, şartlar müsait oldukça bu federal bölgelerin kopma noktasına gelip, daha sonra da kopmasını temin etmek; tarif etmeye çalıştığımız manzara bu. "Biz idareyi iyileştiriyoruz" derken, ülkenin bütünlüğüne zarar verecek bir uygulama içerisine girmeyelim, bunun tehlikeleri var, bunları nasıl önleriz, bunun için uygun hareket tarzı nedir diye bir araştırma içerisindeyiz.

SAVAŞ ÖZDAĞ- Şimdi Sayın Tamer'e sormak istediğim, biyografisini görmedim, 
lisans eğitiminiz hukuk mudur acaba?

MUSTAFA TAMER- Bu kitabın arkasında var, Siyasal Bilgiler.

SAVAŞ ÖZDAĞ- Siyasal Bilgiler Kamu Yönetimi Bölümü.

MUSTAFA TAMER- Evet.

SAVAŞ ÖZDAĞ- Bunu şunun için sordum: Anlattıklarınızı dinlerken, bu bölgesel 
yapılanmaların meri hukuktaki yerini merak ettim, anayasal dayanağı var mı diye sormak isteyeceğim. Ethem hoca idare hukuku doçentidir, şüphesiz o çok daha vukufla söyleyecek. Türk devlet sisteminde merkezi yönetimle taşra teşkilatı arasındaki ilişkilerin nasıl düzenlendiği malum. Bu sözünü ettiğiniz sistem buna oturuyor mu, bunun dışına çıkıyor mu, tüm anayasanın ruhunun değişmesi icap edecek mi? 

SALONDAN- Edecek.

SAVAŞ ÖZDAĞ- O zaman nasıl söyleyeyim, anayasal iradeyi arayacağız. Bu mümkün olabilecek mi, yani Meclisten sadece bir kanunun oylanmasıyla bu 
söylediklerinizin hayata geçmesi sanıyorum mümkün olmayacak, değil mi?

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Ondan sonra ek kanunlar falan çıkması gerekiyor, anayasayı zorluyor.

SAVAŞ ÖZDAĞ- Acaba değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek hükümler arasına bu giriyor mu? Sınırlı bir anayasal irade dahi bunları hayata geçirmeye yetmez 
diyebilir miyiz, yani kurucu irade deriz ya, anayasayı ilk yapan irade, o anlamda bir irade gerekiyor mu? Merak ettim. 

OSMAN NURİ EYÖVGE- Belediye Kanunu hakkında, Özel İdare Kanunu hakkında Anayasa Mahkemesinde davalar sürmekte ve anayasaya aykırılıktan açılmış bir davadır. 

SAVAŞ ÖZDAĞ- Muhalefet partilerinin şeyi.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Hatta Cumhurbaşkanının açtığı davalar da var.

MUSTAFA TAMER- Ben söylemiştim, anayasamıza göre il sistemi asıldır, bölge 
istisnaidir. Dolayısıyla Bölge Valiliği Kurulması Hakkındaki Kanun, bu nedenle 
anayasaya aykırı bulunduğu için, yeni bir kanunla kaldırıldığını biliyoruz. 
Neticede bu İçişleri Komisyonu Raporu var, bu kitabı baktığınız zaman, 58 nci 
sayfada var. İçişleri Komisyonu 1984 yılında "İl sistemi asıldır, yeni bir 
kademe yaratılmaktadır, bölgesel kuruluşlara yasal dayanak getirilmeye 
çalışılmaktadır. Neticede danışma meclisinin ve diğer kurumların getirdiği 
düzenlemeler anayasaya aykırıdır" diye rapor vermiş. Bölge uygulaması fiilen 
var, ama ben dediğim gibi, fiilen bölge kurulması asıl olmuş, il teşkilatı 
istisna gelmiş, ama anayasaya göre asıl olan il teşkilatıdır, bölge istisnaidir, 
sadece sınırlı kalması lazım. Mevcut eğilim de, mevcut hükümetin şeyine de 
baktığımızda, esasında bu bölgesel kuruluşları kaldırmaya çalışmaktadır; Köy 
Hizmetlerinde olduğu gibi. Ama bunları kaldırmaya gücü yeter mi, yetmez mi 
bilemiyorum tabii.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Paşam, ben bu konulara çok daha değişik bir açıdan bakmak istiyorum. 1982'de bölge valiliği, o ihtilal hükümetinin bir şeyi, genelge gibi bir metinle kurulmuş bir şey, onu ben bölge valili anlamında görmüyorum. Bölge valiliği anlamında ilk kuruluş Olağanüstü Hal Bölge Valiliği Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname. Cumhuriyet kuruluşundan bu yana üniter devleti sonuna kadar savunurken, ilk yarayı bu Olağanüstün Hal Bölge Valiliği Kararnamesiyle aldı. Bu kararname, Doğu ve Güneydoğu'da birtakım iller bu bölge valiliği kapsamına dahil edildi ve Türkiye'de ayrı bir idari yapılanmaya gidildi, üniter devlet ilk büyük yarayı Bölge Valiliği Kanunuyla aldı. Daha sonra AKP'nin iktidar olması birlikte birtakım kanunlar geçilmeye başladı. AKP mecliste anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa sahip olduğu halde, anayasayı değiştirmeksizin, çıkardığı bu kanunlarla, anayasanın rejimiyle kurumların çatışma noktasına getirilmesine sebebiyet verdi; anayasal rejim veya üniter devlet ile kurumları çatıştırır hale gelmiştir. Ben şöyle yorumluyorum: Erbakan'ın deyimiyle, kanlı mı olacak, kansız mı olacak? Kurumlarla rejim arasında yaptırılmak isteniyor. Bu kanunların en önemlisi, Kamu Yönetimi Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun. Bu kanunla devlet bir şirket, kamu hizmeti bir mal, vatandaş ise müşteri şeklinde tarif edilmek edilmektedir. Tekrar ediyorum, devlet bir şirket, kamu hizmeti bir mal, vatandaş ise müşteri olarak tarif edilmektedir. 

Bu çıkarmak istedikleri kanunların hemen hepsi tercüme kanunlardır. Şuna bakmak lazım: Bu kanunları en başta savunan kişi Başbakanlık Müsteşarı. Başbakanlık Müsteşarının gerek anayasa, gerekse idare hukuku açısından hiçbir nosyonu yoktur. Başbakanlık Müsteşarı bir işletme profesörüdür. İşletme profesörü olduğu için, kamuyu da bir işletme olarak görme eğilimindedir. 

Bu kanun, Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri Hakkındaki Kanunu bir sundular, 
tepkiler üzerine geri çektiler. Geri çektiler, ama ne yaptılar? Diğer kanunlara 
serpiştirmeye başladılar. Bunlardan en önemlisi, kalkınma ajanslarının kuruluş 
ve koordinasyonu ve görevleri hakkında bir kanundur. Bu kanun yeni çıktı, daha 
Cumhurbaşkanı imzalamadı bu kanunu. Bu kanun ilk sevk edildiğinde İngilizce 
ismi, o İngilizce tam karşılığı olan, "bölgesel kalkınma ajansı" ifadesi 
kullanılmıştı, bölgesel niteliğini de özellikle vermişlerdi. 

Daha sonra Özel İdare Kanunu çıkarıldı. Bu Özel İdare Kanunu, aslında Prens 
Sabahattin'in ademimerkeziyet ve hür teşebbüs felsefesinin Cumhuriyet  felsefesine karşı zafer kazanmasından başka bir şey değildir. Tekrar ediyorum,  
Özel İdare Kanunu, Prens Sabahattin'in ademimerkeziyet ve her teşebbüs
felsefesinin Cumhuriyet felsefesine karşı zafer ilanıdır. 

SALONDAN- Hangi prens Sabahattin?

OSMAN NURİ EYÖVGE- Ademimerkeziyeti ilk savunanlardan. İl kademesinde yönetsel federalizm, il özel idarelerini merkezi sisteme karşı özerk kılarken, kurduğu borçlanmaya ve ihale imtiyaza dayalı çalışma sistemiyle, küresel mali 
merkezlere, imtiyaz arayıcılara bağımlı kılmaktır. Bu özellikle küreselleşme 
sürecinin ancak yerleşmeyle, yerelleşmeyle yürütülebileceğini çoktan ilan etmiş 
olan küresel reform felsefecileri tarafından açıklanmış özelliklerden ibarettir. 
Şimdi bu kanunla başka kurum ve kuruluşlara verilmeyen mahalli müşterek 
nitelikteki her türlü görev ve hizmeti yapar hükmü getirilmektedir. Değil mi 
Sayın Tamer?

MUSTAFA TAMER- Evet, durduruldu Anayasa Mahkemesinde.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Bu maddeyi de, sınırları açık olarak belirtilmeyen bir yerel yönetim biçimi oluşturulmaktadır. Sınırı yok bunun. Yurtiçinde ve yurtdışında mahalli idareler ve mahalli idare birlikleriyle karşılıklı işbirliği yapılmasına karar vermek yetkisi il genel meclislerine tanınmıştır. Bu hüküm ile mahalli müşterek ihtiyaç kavramı dışına çıkılmış ve merkezi idarenin dışında yabancı ülkelerin idareleriyle ilişki kurma ve yapılanmaya gitmeleri yolu açılmıştır. 

Yine, kanunun 22/B maddesiyle, il özel idaresine verilen görevlerle ilgisi 
olmayan siyasal konularda karar alırsa, İçişleri Bakanlığının bildirisi, 
Danıştay kararıyla feshedilmektedir özel idareler. Fakat bu hüküm ile il genel 
meclisinde siyasi konuların görüşülmesinin aslında yolu açılmış bulunmaktadır. 
Karar vermeyi engelliyor, ama görüşmeyi engellemiyor, görüşmenin yolu açılmış bulunuyor. Söz konusu hüküm, siyasi konularda karar alınmasını engellemekte, ama siyasi konuların görüşülmesine mani olmamaktadır. Ayrıca görevleri arasında bulunan konularda siyasi kararlar alınabileceğini de hükme bağlamış bulunmaktadır. Örneğin, eğitim alanında, il genel meclisi toplantılarında laiklik, anadil ve benzer konularda görüşme yapılıp, karar alınması da olağan hale gelecektir, "Anadilde eğitim yapacağız" diyecektir. Bu kanun ile merkezin illerdeki temsilcisi olan valilik kurumu ya tamamen etkisizleştirilmekte ya da seçimle gelmesi sağlanarak, merkezin temsilcisi olma niteliğinin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir; ya seçim, ya şimdiki gibi etkisiz bir valilik. 

Sayın Tamer çok güzel söyledi, ilde belediye başkanı var, özel idare başkanı 
diye niteleniyor, il genel meclisi başkanı var, tokmak bunların elinde, davul da 
valinin omzunda, vali de encümen başkanlığı görevini yapıyor. Encümen eskiden haftada bir toplanırken, şimdi buna karşılık il genel meclisi yılda iki defa 
toplanırken, şimdi il genel meclisi her ay toplanır. Özel idarelerde daimi 
encümene de ihtiyaç kalmayacak, her ay toplandığına göre, genel karar organı da il genel meclisi olduğuna göre, o kararı verecek, vali de sadece onların verdiği kararları yürütecek. İkinci tercih, il genel meclisinin başkanı vali seçimle 
gelecek olursa, o zaman kopmanın yolu daha da çabuklaştırılacak, çünkü seçimle gelmiş kuvvetli bir vali il genel meclisinin başında, istediği her türlü kararı alabilir. 

Bu yasa, anayasamızın 123, 127'nci maddelerindeki üniter devlet yapısını 
düzenleyen maddelerin hepsine aykırıdır. Bu nedenle de iptal edilmesi büyük 
ölçüde imkân dahilindedir. Aslında Cumhurbaşkanlığının bu yasayı geri 
göndermesi, il özel idaresi düzenlemesi ve öbür kamu reformu taslak tasarı yasa metinlerini gözden geçirmek için bir fırsattır. Ancak bu iktidar bu uyarıları 
dikkate alıp, değerlendirmek yerine, aynı metni birkaç değişiklikle yetinerek 
Türkiye Büyük Millet Meclisine yeniden sunmayı uygun gördü ve kanunlaştırdı. 

Sadece Özel İdare Kanunu değil, üniter devlete karşı diğer bir kanun Büyükşehir Belediye Kanunu. Gerek bizde, gerekse diğer ülkelerde idari bir birim kurulurken, üç tane önemli kriter var; iktisadi şartlar, coğrafi şartlar ve kamu hizmetlerinin gerekleri. Büyükşehir Belediye Kanunu bu üç kriterin üçü de göz ardı edilmiş, pergel metodu denilen bir metot getirilmiştir. Ne bu pergel 
metodu? Valilik binası merkez kabul edilmek suretiyle, nüfusu 1 milyona kadar 
büyükşehirlerde yarıçapı 20 kilometre, nüfusu 1 milyondan 2 milyona kadar olan büyükşehirlerde yarıçapı 30 kilometre, nüfusu 2 milyondan fazla olan 
büyükşehirlerde yarıçapı 50 kilometre olan dairenin sınırı büyükşehir
belediyesinin sınırını oluşturmaktadır. Hükümet konağının üzerine koyuyor
pergeli ve çeviriyor. İstanbul ve Kocaeli için ise, mülki sınırları ilin idari
sınırlarının tamamını belediye sınırları haline getiriyor. Başka bir deyişle, 
İstanbul ve İzmit'te Bizans'ı yeniden ihya ediyorlar. Bu kanunla yalnızca belde
ve belde sakinleriyle oynanılmakla kalınmayıp, halihazırda mevcut Köy Kanununa rağmen ve bu kanuna aykırı biçimde, bu sınırlar içinde kalan köyler bir anda mahalle oluşturdu. 

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Şu Bizanslaşmak ve Bizans'ı yaratmak, yani belediye sınırları ile il sınırlarının birleşmesi suretiyle Bizanslaşma konusunu açar mısınız?

OSMAN NURİ EYÖVGE- Ben biraz açayım, biraz da Şakir Paşama açması için şey edeceğim. Jandarma ve polisin görev alanlarını belirtirken, jandarma daha çok kırsal kesimde, polis ise belediye hudutları içerisinde görev alıyor. Benim 
orada bir bakıma kastetmek istediğim şey şu: İzmit ve İstanbul'da jandarma 
çıkarılmak istenilmektedir. Jandarmanın çıkarıldığı İstanbul ve İzmit'te 
politize olmuş bir polisle hangi yeraltı ve yerüstü dünyalarının kurulacağını da 
ben sizin takdirinize bırakıyorum Paşam. Belki biraz katı oldum, ama altında 
yatan amaç budur. 

SALONDAN- Şimdi mevzie gireceğiz, gidip evde şimdi mevzi yapacağız, savaşmaya hazırlanacağız.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Efendim, ben hem kendim silahlanıyorum, hem milleti de silahlanmaya teşvik ediyorum; suç olduğunu bile bile. Ayrıca, Sayın Valiye bir şey daha soracağım: İl Özel İdaresi ve Belediye Kanunun en önemli tanımlarından biri, mahalli mahiyetteki müşterek ihtiyaç. İstanbul'da ve İzmit'te mahalli mahiyetteki müşterek ihtiyaçların tanzim ve tespitiyle mükellef iki şey var, bir büyükşehir belediyesi, bir de özel idare. Eğer İstanbul Büyükşehir Belediyesi "bütün bu mahalli mahiyetteki ihtiyaçları ben karşılayacağım" dediği takdirde, İstanbul'da ve İzmit'te özel idareye gerek kalacak mıdır?

MUSTAFA TAMER- Özel idarenin fiilen yapması gerektiği konusunda görevler 
sayılmış kanunda. Dolayısıyla özel idarenin görev alanına girip de, örneğin 
milli eğitim, örneğin gençlik spor, örneğin çevre, örneğin köy hizmetlerini bir 
tarafa bırakmıyoruz, bu konular devam edecek, yine özel idarenin kendi 
görevleri.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Hayır, devam etmeyecek. Kanunda onları koymuş, ama kanunun ana felsefesi, mahalli mahiyetteki ihtiyaçlar. 


MUSTAFA TAMER- Ama onu Anayasa Mahkemesi durdurdu.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Dur bakalım ne çıkacak, daha sonra ne çıkacak.

Ben birkaç başka şey daha söylemek istiyorum: Sadece mahalli idare mevzuatıyla sınırlı kalmıyor bu çabalar, mesela bir dernekler kanunu çıkardılar, dernekler, benzer amaçlı derneklerde, siyasi partilerde, işçi ve işveren sendikalarında ve meslek kuruluşlarından yardım alabilirler ve adı geçen kurumlara maddi yardımda bulunabilirler. Bununla da kalmayıp, yine dernekler yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi yardım alabilirler; bu hüküm de getirildi. 

Ayrıca, son dönemde teftiş dönen müfettiş arkadaşlarımın belirttiği bir konu 
var, bu da özel güvenlik teşkilatı kurulmasına dair bir kanunla ortaya çıkan bir 
şey. Özel güvenlik teşkilatıyla da, tahminen 150-200 bin kişilik güvenlik 
güçleri dışında silahlı bir güç yaratılmak isteniyor. Diyarbakır Belediyesini 
teftiş eden müfettişlere şu söyleniyor: Belediyenin önünde özel güvenlik 
teşkilatı duruyor. Polis içeri girecek. "Hayır, giremezsiniz. 
Burada özel güvenlik teşkilatı var" diyor. 

SALONDAN- Nereye bağlı?

OSMAN NURİ EYÖVGE- Özel güvenlik teşkilatı tamamen şirket esasında kurulu bir teşkilat. 

SALONDAN- Ama sözleşme olması lazım herhalde.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Kanunu var. Kanun şirketler özel güvenlik teşkilatı 
kurabilirler diyor. 

SALONDAN- Ama yasada ne diyor? İstediği an denetler diyor. 

OSMAN NURİ EYÖVGE- Denetleme şeyi var. Ama yetkilerini aşarak, şimdi bakın, 
polise, jandarmaya vermediğiniz yetkileri, Karum'a gidin, "sizi arayacağım" 
diyor. Arama yetkisi yok bu adamın. Diyarbakır'da da diyor ki, "siz 
giremezsiniz, burada özel güvenlik teşkilatı vardır" Maalesef, denetimi…

SALONDAN- İçişleri Bakanlığı yapıyor, o yetkisi var, kanuna göre var.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Kanuna göre var da, yapılmıyor.

SALODAN- 2495 sayılı Kanun. 

E. Tümg. YAŞAR KARAGÖZ- Ben bizzat bu işle uğraştığım için, Tunceli'de üç tane baraj yapıyor benim mensubu bulunduğum firma. Güvenlik gücü kurduğumuz zaman, mesela o buyurduğunuz şirket, belediyenin korunması, bunların silahlanma müsaadesini valilik veriyor. Valilik onlara silah taşıma müsaadesi vermiyor zaten, onların şeydeki güvenlik görevlilerinin, sizin ifade ettiğiniz, Migros'taki, şuradaki, buradaki, hiçbir tanesi silahlı değildir.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Ama büyük işletmelerde silahlı.

E. Tümg. YAŞAR KARAGÖZ- Büyük işletmeler dediğiniz, valilik ve jandarma, 
Tunceli'de olan, eğer "bunların güvenliğinin silahlı olmasına ihtiyaç var, şu, 
şu silahları alabilir" derse, o yetkiyi de yönetmeliğin 13 üncü maddesine göre 
Genelkurmay'a soruyor. Genelkurmay bütün MİT'e, şuraya, buraya, "bu firmanın geçmişi, geleceği nasıldır, bu adamlara silah verirsek devlet aleyhine kullanır mı?" diye tetkik ediyor, "evet" diyor valilik ondan sonra, "bunlara silah 
verebilirsiniz" diyor, ondan sonra silah veriyor ve silahları da mümkün mertebe 
sınırlı ölçüde. Mesela, bizim firmamıza makineli tüfeği vermedi. Mesela, ben 
havan topu da isteyebilirdim, yani nasıl olsa ben orada güvenlik komutanlığı 
yaptım diye, havan topu da iyi olur diyebilirdim, ama bunların hiçbirini uygun 
görmedi. Mesela, gidip gelmek için zırhlı araç istedim, "yok, sizin bölge içinde 
kalacağı için size zırhlı araç da vermiyoruz" dedi. Zırhlı araçtan kastım, o 
silahlı falan, var yani, onları kastettim, onlar uygun görülmedi. Olay bu 
şekilde. 

OSMAN NURİ EYÖVGE- Paşam, burada bir küçük saptama daha yapacağım: Bu kanunda mütekabiliyet esasına göre yabancı şirketler de Türkiye'de güvenlik şirketi kurabilirler. 

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Yalnız, bir şey daha var. Biraz önce "polis giremez" dediniz, yani belediye özel güvenlik şirketiyle anlaşmış ve oranın güvenliğini almış, polis bir konuyla ilgili girmek istiyor, polise dur diyor. Emin misiniz bundan?

OSMAN NURİ EYÖVGE- Eminim.

SALONDAN- O yetkisi olduğu için değil.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Yetkisi olmadığı halde diyorum. 

ALİ GÜLBAHAR- Söylediğiniz bir fiili durum olabilir, ama yasal olmadığı bir 
gerçek, çünkü sadece silahlanma konusunda değil, benim bildiğim kadarıyla, yani bildiğim için söylüyorum, güvenliği sağlanacak olan şirketlerin türlerine göre güvenlik elemanı sayısını da saptıyor il koordinasyon kurulları. Dolayısıyla o sizin sözünü ettiğiniz güvenlik örgütlenmesi, mevcutlara alternatif bir 
örgütlenme değil, yani orada bir fiili durum yaratılmış olabilir, yasası vardır, 
tebliği vardır, 2495 sayılı Yasa, sonradan birtakım ilavelerle yasa numarası 
değişti, onu bilmiyorum, ama özü değişmedi, özü itibariyle yine aynıdır ve 
silahsız güvenlik anlayışı esastır o kanunda.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Ama silahlı güvenlik de var.

ALİ GÜLBAHAR- Var tabii. Örneğin, BOTAŞ için böyledir, hatta beyefendinin 
söylediği gibi, kariyerler falan da alınıyor, uzun menzilli silahlar, otomatik 
silahlar, gece görüş dürbünleri.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Ama yeni bir silahlı güç oluşturuluyor. Polis ve jandarmanın dışında bir silahlı güç.

ALİ GÜLBAHAR- Çok aşırı bir tespit gibi geliyor bana.

MUSTAFA KÜÇÜKÇAKIR- 1980 yılında sıkıyönetim eşgüdüm toplantısındayız Ankara'da, o zaman Necdet Üruğ 1. Ordu Komutanıydı, "benim askerim falanca bankanın emniyetini sağlamakla görevli değil, özel güvenlik kuvvetleri kurulsun, korusun" dedi. Ne oldu? Eğer siz bunu bu şekilde müsaade de etmezseniz, o zaman sağlamak durumundasınız; işin bir de bu tarafı var. Daha sonra bu özel güvenlik kuvvetleri yayılmaya başladı.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Peki, size şunu söylesem katılır mısınız? AKP iktidarıyla 
beraber, sermaye el değiştirdi, bürokrasi el değiştirdi, bu değişen sermaye 
kuruyor bu şirketleri. Bu sermayenin menşeine bakarsanız, biraz tereddütler 
hasıl olmaz mı?

MUSTAFA KÜÇÜKÇAKIR- Olur tabii, oluyor zaten.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Biraz da onu kastediyorum.

E. Tümg. YAŞAR KARAGÖZ- Şuna katılıyorum: Silahsız olması silahlı olmasından 
daha tehlikeli derseniz, ona katılırım. Güruh önünüze çıktı, silah 
kullanabiliyor musunuz? Şu ortamda Türkiye'de bu güruhu zaptetmek için silah 
kullanabiliyor musunuz? Yetkiniz var mı? Yetkimiz var, ama kullanamıyoruz. 
Neden? Baskıdan kullanamıyorsunuz. Zaten bir de kendi milletiniz, demokratik 
ortam diyorsunuz. Bu işte herkesin … ben olsam ben de ederim. 

HÜSEYİN DURAN- Bu silahlı özel kuvvetleri bir yerde ihtiyaçtan doğduğunu 
biliyorum, çünkü her yere güvenlik kuvvetleri yetişemiyordu Güneydoğu'da. 
Haberleşme merkezleri, yansıtıcılar gibi, dağ başındaki telsizlerle yetişemediği 
zaman, bunların eğitimi, denetimi ve atışları da gene kontrolü yine resmi 
güvenlik kuvvetlerindeydi. Bu denetim sıkı bir şekilde uygulanırsa, bunların 
mahzurları asgariye indirilir.


3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


***

TÜRKİYEDEKİ MERKEZİ YÖNETİM, YEREL YÖNETİMLER, BÖLGESEL ÖRGÜTLENME, FEDERALİZM BÖLÜM 1

TÜRKİYEDEKİ MERKEZİ YÖNETİM, YEREL YÖNETİMLER, BÖLGESEL ÖRGÜTLENME, FEDERALİZM  BÖLÜM 1


21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü 
BEYİN FIRTINASI
http://www.21yyte.org/arastirma/ekonomik-arastirmalari-merkezi/2007/09/08/5957/beyin-firtinasi
Politik-Sosyal-Kültürel Araştırmalar Merkezi
15 Şubat 2005 Salı 
TÜRKİYE'DEKİ MERKEZİ YÖNETİM, YEREL YÖNETİMLER, BÖLGESEL ÖRGÜTLENME, FEDERALİZM
KONUK: MUSTAFA TAMER,

BİRİNCİ OTURUM

I- GİRİŞ


Prof. Dr. ÜMİT ÖZDAĞ- Çok değerli misafirler; 
"Türkiye'de Merkezi Yönetim, Yerel Yönetimler, Bölgesel Örgütlenme, Federalizm" konulu toplantıya hoş geldiniz.


Tabii, Türkiye ve federalizm deyince bile, insana ürpertici geliyor, ama ne yazık ki böyle bir konuyu da tartışmamız gereken bir sürece doğru itiliyor. 
Federalizm Türkiye'de üstü örtülü olarak işleyen bir süreç hâlihazırda. Ne yazık ki, gereken önem de bu konuya verilmiyor. En son çıkan Bölgesel Gelişme Yasasını incelediğimizde ki, federalizmin "güzel" örneklerinden biri, Türk basınında 2,5 santimetrelik bir yer aldığını görüyorsunuz. Bugün bu konuyu etraflı olarak incelemek için bir araya geldik. Aramızda Mustafa Tamer Bey var, kendisi merkez valisi, ama merkez valisi olmanın ötesinde bu konuyu bilimsel olarak incelemiş ve doktora tez konusu yapmış bir insan, yani meseleyi iki açıdan da biliyor. Uygulamadan geldiği için gayet iyi biliyor, meselenin içerisinde, bir de meselenin teorik çerçevesini bilimsel bir araştırma konusu yapmış durumda. 


Bizim toplantı şeklimiz, önce kendisini dinlemek, sonra kendisine yönelteceğimiz sorular olacak, soruları cevaplandıracak ve tabii bu arada yapacağımız katkılar olacak.Bu konuşma tamamen banda alınıyor, kapalı bir toplantı olmasına rağmen ve daha sonra sizlere deşifre edilerek metni dağıtılacak. 
Hepinize tekrar hoş geldiniz diyorum ve Sayın Valim sözü size bırakıyorum. 

Buyurun. 

II- MUSTAFA TAMER'İN DEĞERLENDİRMELERİ: 

Değerli Başkanım, değerli katılımcılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. İsmim Mustafa Tamer. Ben en son Iğdır Valisi olarak görev yaparken, 3 senedir de 
merkez valisi olarak görev yapıyorum. Daha önce, birer tane sizlere takdim edeceğimiz kitaplardan da görüleceğe üzere, il özel idaresiyle bir çalışmam 
olmuştu ve "bölge valiliği ve kalkınma" diye Devlet Planlama Teşkilatı tarafından bir eserimiz basılmıştı. Değerli hocamızın bana tevdi ettiği görev 
gereğince, sizlerle birlikte kısa bir süre fikir olması açısından neler bu konuda söylenebilir, vaktinizi almadan arz etmeye çalışacağım.


Bunun için her şeyden önce, Türkiye'de merkezi idarenin taşra teşkilatının nasıl bir gelişme seyri içerisinde olduğunun öncelikle ele alınmasında fayda vardır 
diye düşünüyorum. Tarihsel gelişimini mutlaka hepimiz biliyoruz, ama kısaca şöyle bir bakmakta da yine fayda var. Türkiye'nin idari yapısı bildiğiniz gibi, 
bölgemizdeki diğer ülkelerle birlikte köklü bir geçmişe sahip. Her şeyden önce, örneğin İran'daki gibi, bizim de devlet yapımız 2 bin, 3 bin senelik, belki daha 
fazla. Anadolu'ya Türklerin göçünden itibaren bizim idari teşkilatlanmamız, bölgemizdeki komşularımız ve diğer ülkelerle birlikte, İran, Roma, Bizans, 
Salsani, Abbasi gibi, değişik imparatorlukların etkisinde altında kalarak şekillene gelmiştir. Netice itibariyle Selçuklu da uçbeylikleri, eyalet 
beylikleri, emirlikler şeklinde bir örgütlenme görüyoruz. Anadolu Selçuklu yapılanması bu şekilde Osmanlıya da sirayet etmiştir. Osmanlı da bildiğiniz 
gibi, beylik döneminden itibaren eyalet, zaman zaman sancak, daha sonra livalar, kazalar, kariyeler, köyler şeklinde çok standart olmayan ve zamana göre değişen bir yapılanmanın varlığını görüyoruz. Bu Cumhuriyete kadar devam eden bir gelişme süreci içerisindedir. 


Özellikle Osmanlıdaki yenileşme hareketleriyle birlikte, Tanzimat Fermanı ve ıslahat çalışmaları sırasında, daha çok ülkedeki geri kalmışlığın veyahut da 
çöküşün nedenleri, yönetim organizasyonunun eksikliğine bağlandığı için, daha çok yönetimde yeniden yapılanma şeklinde bir çalışma sistemi benimsenmiştir. 
1864 yılında hidayeyi umumiye vilayet nizamnamesi, 1871 yılında yine genişletilerek devam etmiş. 1913 yılında Osmanlıların genel idare-özel idare 
şeklinde çıkarılan geçici kanun muvakkat, biliyorsunuz son zamanlara kadar yürürlükteydi, 1913 yılında il özel idareleri şeklinde devam etmiştir. 1850'li 
yıllarda kurulan belediye de, bizim yönetim sistemimize katılan bir ithal rejim bize göre. 


Bizde yerel yönetim birimi olarak kendi bünyemizden çıkan bir sistem değil. Bizim bünyemizde gerçi yerel yönetim benzeri örgütlenmeler var, vakıflar var, 
mahalli hizmet birimi olarak. Mahalle yönetimi var, yine halkın müşterek ihtiyaçlarını karşılayan, kendi yapımıza uygun. Bir de lonca sistemleri bizim 
yerel yönetim benzeri uygulamalarımız olmakla birlikte, daha çok bu mahalli idareler, yani yerel yönetimler Batıdan bize gelen ithal rejimler olarak
görülmekte.


Cumhuriyet dönemine geldiğimizde, 1921 Anayasası ve 1924 Anayasasında il yönetimine ve taşra teşkilatlanmasına, özellikle 1921 Anayasasında geniş yer 
verildiğini görmekteyiz. 1962 Anayasası, 1982 Anayasasında taşra yönetiminin hangi ilkelere göre şekilleneceği belirlenmiş. Bu ilkelere baktığımızda, 
merkezden yönetim, yerinden yönetim ilkesi var, idare kuruluş ve görevleri bir bütündür diyor. Aynı şekilde idari vesayet var, yetki genişliği var. Ayrıca 
bugün de üzerinde çok durulan, idarenin bütünlüğü temel ilkelerden biri. Merkezi idarenin taşra teşkilatlanması, mevcut gelişmelere bağlı olarak iki şekilde 
geliyor. Biri il sistemi, diğeri de fonksiyonel sistem. Bizim idari yapımız bildiğiniz üzere Fransa'dan büyük ölçüde etkilenmiştir. Fonksiyonel sistem bölge 
örgütlenmesi dediğimiz, daha çok Kıta Avrupa'sında, Amerika ve İngiltere'de gözüken bir yapılanma. Teknolojinin ve uzmanlaşmanın gelişmesi sonucunda ortaya çıkan bir yapılanma söz konusu. 1961 Anayasasında ve 1982 Anayasasında il temel alınırken, bölge istisnai bir örgütlenme olarak yer almış, ama uygulamada bölge sistemiyle il sistemi birbirine karışmış vaziyette. Teknik ve uzmanlaşmanın ilerlemesi sonucunda yetkiler daha çok bölge kuruluşlarına kaymış. Netice itibariyle karmaşık bir yapı söz konusu. Daha sonra bucak yönetimleri biliyorsunuz, fiiliyattan kalkmış vaziyette, ilçeler temel hizmet birimi olarak devam ediyor. Netice itibariyle bizim sistemimiz ikili bir yapı olarak günümüze kadar gelmiş durumdadır ve bugün ne bir yapı olacağı konusunda ayrıntılı çalışmalar mevcut Hükümet tarafından bir ekip kurulmak suretiyle devam ettirilmektedir.


Bölge konusu önem taşımaktadır. Bölgesel düzeyde örgütlenmeler il sisteminde iki türlüdür. Birincisi; il yönetimine baktığımızda, kapsayıcı valilik var. Bir de, 
sınırlı valilik diye bir sistem var. Kapsayıcı sistem Fransa'da, sınırlı valilik sistemi de daha çok İtalya'da, valiler sembolik şekilde görev yapmaktadırlar. 
Bölge düzeyinde yönetici, yönetim mekanizması iki şekilde olmaktadır. Birincisi, kurul tipi yönetim şekilleri vardır. İkincisi de, yönetici tipi. Kurul tipi 
şeylere baktığımızda, bir kurul olmakta veya ekip olmakta veya koordinasyon kurulu olmakta veya valiler toplantısı veya birlik şeklinde kurul tipi 
organizasyonlar var, bölge düzeyindeki mekanizmalarda. İkincisi de, yönetici tipi örgütlenmede ise, bir planlama örgütü veyahut da koordinatör valilik veya 
bölge valiliği veyahut da büyük il sistemi şeklinde ikili bir yapı var, yani birincisinde bir çalışma grupları, kurulları oluyor, ikincisi de tek kişiye 
bağlı bir yönetim şekli söz konusu. Bizim kendi sistemimizde bölge yönünde geçmişte çeşitli uygulamalar olmuştur. Bunlara baktığımızda, örneğin 1927 
yılında dört ilde uygulanan, dört il merkezli, 20 ilde uygulanan genel müfettişlikler söz konusu ve 1949 yılında çıkarılan İl İdaresi Kanunuyla genel 
müfettişlikler kaldırılmıştır. Daha çok asayiş mülahazalarıyla kurulan bu yönetim Erzurum, Edirne, Elazığ ve Diyarbakır illerinde, bir müddet de 
Anadolu'da kurulmuş ve kaldırılmış. Bir diğer uygulama, koordinatör valilik. Örneğin, Düzce, İzmit, Sakarya depreminde, depremin sevk ve idaresinden sorumlu deprem koordinatör valiliği kurulmuş. Bir diğer bölge uygulaması, olağanüstü hal bölge valiliğidir. Bozulan asayişi temin amacıyla, biliyorsunuz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da bazı illerle ilgili yakın zamanda uygulanan bir sistem. 

Ayrıca sistemi tamamen değiştiren, fakat uygulama şansı bulmayan önemli bir hukuki çalışma da, 12 Eylül rejimi sırasında kurulan bölge valiliği, 71 sayılı 
Kanun Hükmünde Kararnameyle kurulmuştur ve bölge valiliği Türkiye'de gerçekten tamamen yeni bir yapılanmaya gitmiştir, merkezle il arasında yeni bir kademe ve burada anormal, sekiz bölgeye ayrılmış. Mesela, Erzurum Türkiye'nin ¼'ünü içine alan bir bölge sistemiyle, 15 ile bağlı, bir ucundan bir ucuna 600-700 kilometre olan büyük bir yapılanma getirmiş. Ama iktidarın el değiştirmesi sonucunda, ilk genel seçimlerde Anavatan Partisinin iktidarı zamanında bu yönetimler Türkiye Büyük Millet Meclisinde uygun görülmeyerek, kaldırılmıştır.

Baktığımızda, bölge esasının daha çok planlama kaynaklı olmasının yerinde olacağı, bölgesel planlamanın esas alınması gerektiği şeklinde çeşitli görüşler 
kalkınma planlarında, yıllık programlarda dile getirilmiş, siyasi partilerin kendi programlarında, hükümet programlarında dile getirilmiştir, ama plan 
maalesef kendini uygulayacak bölgesel ve taşraya sirayet edecek bir yapılanmaya gidememiştir. Plan sadece kalkınma planları, merkezde karar alınan, merkez tarafından uygulanan bir yapıdan ibaret kalmıştır. Neticede baktığımızda, Avrupa Birliğinin yeni sürecinde Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı, Yerel Topluluklar ve Yönetimler Arasında Sınırötesi İşbirliği Çerçevesi Sözleşmesi ve diğer buna benzer bütün metinlerde görüyoruz ki, yerel yönetimlerin temel alınması ve taşranın büyük ölçüde merkezden ziyade, merkezin taşra örgütünden ziyade, yerel yönetimler ağırlıklı olması yönünde çeşitli telkinler gözümüze çarpmaktadır. 

Örneğin, Avrupa'daki bazı ülkelere şöyle bir baktığımızda, Fransa'da Mitterand'dan sonra bölgesel örgütler yerel yönetim temeline dayandırılmış. 
İtalya'da yine, üniter devletin korunması için, faşist rejime kaymaması açısından yine bölgesel örgütlenme ön plan çıkarılmıştır. Fransa'da da yine aynı 
şekilde yarı eyalet şeklinde bir sistem söz konusu. Daha önce 50 yıllık diktatörlükten önce biliyorsunuz, Katalanya'da, Bask'ta, 1930'lu yıllarda 
özerklikler ilan edilmiş ve ulusal bölünmezliği yumuşatılmış yarı feodal bir sistemle Fransa'ya korumaya çalışmıştır. Netice itibariyle, dünyadaki
gelişmelere paralel olarak, Avrupa'da da, örneğin Korsika'da, Bask'ta, Britanya özerkleşme kıpırdanmaları söz konusu ve bunlar daha çok bölgesel ve özerk
yönetimlerin bir araya gelmesiyle oluşmaya çalışmaktadır. 

Türkiye'ye geldiğimizde, son yıllarda özellikle sanayileşmeye baktığımızda, İstanbul, İzmir, Ankara ve Adana gibi yerlerin yanında, hemen bu illerin komşusu biçimindeki İçel, Kocaeli, Kırklareli, Tekirdağ ve Sakarya gibi birtakım yerlerin yeni alternatif sanayi merkezleri olarak çıktığını görüyoruz. Aynı şekilde, Anadolu kaplanları dediğimiz, Gaziantep, Çorum, Afyon, Kayseri, Kahramanmaraş, Karaman ve Denizli gibi yerlerde, devletin daha çok katkısı olmadan kendi kendine gelişmeler söz konusu; bunları hepimiz biliyoruz. 

Yeni bir göç yapılanması var. Bu gelişmelere bağlı olarak, Ankara, Bursa, İstanbul, İzmir, asıl göç alan merkez olmakla birlikte, yeni dönemde Antalya, 
Diyarbakır, Batman, İçel, Adıyaman, Urfa ve Van'a da yoğun bir göç olduğunu görüyoruz. Türkiye'deki bu yeni sanayileşme, bilimsel anlamda bilgi teknolojisi, 
haberleşme, ulaşımdaki gelişmeler sonucunda âdeta sistem bir alabora olmaktadır. 

Biliyorsunuz, köylerden şehirlere doğru nüfus göçü söz konusu ve mevcut idari sistem bu yükü taşıyamamaktadır, yani mevcut elbiseler bu bedene dar gelmektedir. 


Bu arayışlar içerisinde bölgesel örgütlenme konusunda çeşitli çalışmalar yapılmıştır. "Bölge bize terstir, biz bölgeye karşı çıkıyoruz" gibi kesin görüş 
bence doğru değil, çünkü zaten fiilen bölgesel anlamda çalışmalar var. Neler var? Mesela, ben size, daha çok ekonomik içerikli olmakla birlikte, GAP Projesi, 
bir bölgesel çalışmadır, Doğu Anadolu Projesi var, DAP dediğimiz, Devlet Planlamanın gündeminde olan, DOKAP dediğimiz, Doğu Karadeniz Bölgesi, Yeşilırmak Havza Geliştirme Projesi, Kızılırmak Havza Geliştirme Projesi, Marmara Bölgesel Planı ve Doğu Akdeniz Bölgesel Gelişme Planı. Bir de, Konya'nın bu konuda bir çalışması var. Bunlar aynı zamanda birer bölgesel çalışmayı gerektiren konular bana göre. Netice itibariyle bir arayışın ürünü. O nedenle bölgesel kuruluşlar yoktur, bizim amacımız mülki idare esas olsun… Mesela, ben bir mülki idare amiri olarak meslek taassubuyla buna yaklaşırsam, bölgeye karşı çıkıyorum; ama fiilen bir bölge teşkilatının olduğunu söylersem, yanlış olmak diye düşünüyorum, çünkü bölge gerçektir, Türkiye'nin realitesidir, ama bunun nasıl şekilde, en etkisiz şekilde olacağı konusunun iyi planlaması, tasarlanması lazım. 

Birkaç şey daha söyleyip, konuşmamı bitirmek istiyorum: Türkiye'de bölgesel çalışmaların daha çok üzerinde durulduğu konular, dil konusunda, bölgesel 
örgütlenme, teknik anlamda ulusal saiklerle bölgenin olsun veya olmasın şeklinde karşı çıkmalar söz konusu. Taşradaki yapılanmaya baktığımızda, idari birimler teknik olarak artması gerekirken, büyümesi gerekirken, alan olarak, nüfus olarak, bizde tam tersi bir gelişme söz konusu, küçülme söz konusu. Benim 2 sene önce en son almış olduğum bilgilere göre, mesela 128 tane ilçe il olmak için müracaat etmiş ve 592 tane belde veya nahiye gibi yerler de ilçe olmak için İçişleri Bakanlığına müracaat etmiş. Gerçi son yıllarda bu hız kesildi ve gündemden kalkmış gibi gözüküyor, ama halkın yine de bu konuda bir baskısının olduğu inkâr götürmez. Çünkü sadece ekonomik, sosyal, kültürel saiklerle değil, siyasi düşüncelerle ve diğer saiklerle il olma, ilçe olma gibi, bir gecede 103 ilçenin kurulduğunu biliyoruz. Bakanlıktan giden 15-20 ilçe teklifi komisyonda 50-60'a, Genel Kurulda 103 ilçeye çıkmıştır. Bunları 1989 yılında hepimiz yaşadık. Türkiye'de yerel yönetimlerin taşra teşkilatının bu kadar ele alındığı ve neticede gelişigüzel yapılandırıldığını hepimiz biliyoruz, ayrıca bunu 
söylemek de gereksiz bence. Bölge konusunda neler yapılabilir? Türkiye'de bence bir öneri olarak, illerde yeni yapılanmada İlhan Özay isimli bir meslektaşımız değişik bir valilik yapılanması olabilir, politik vali, yani politik, hükümetin de şimdiki tasarısında var. Hükümetle gelip, hükümetle gidecek, seçimle gelmiyor, politik, yani belli kadrolar politikayla irtibatlanır, hükümetle gelme, hükümetle gitme atamayla olabilir şeklinde bir öneri vardı. Bir 
koordinatör valilik önerisi var ayrıca, yani koordinatör vali Devlet Planlama Teşkilatı merkezli olacak ve müsteşarlığa bağlı bir sistemle bu iş olabilir diye 
düşünülüyor. Uygulamada getirilen öneriler bunlar, benim savunduğum bir görüş değil de, tartışılan konular olarak arz ediyorum. 

Bir diğeri de, mevcut yapıyı değiştirmeden, kötüleştirmeden iyileştirilebilir. Mesela, il ve ilçeler sayısı azaltılabilir, yani mevcut sistemlerde yönetim 
birimlerini kaldırdığınız zaman halk tepki verir, ama ileri bir kademeye götürürseniz halk bundan memnun. Mesela, ili ilçe, ilçe il yapmak, ili daha üst 
kademeye götürmek. Baktığımız zaman, 900 civarında büyük yerleşim yeri var Türkiye'de. Bu bir çalışmada da üçlü bir kademe öngörülüyor. Büyük il,
büyütülmüş sistem diyoruz buna, 700 civarında ilçe olsun, 100 civarında ikinci kademe il olsun, 20 civarında büyütülmüş il olsun şeklinde bir öneri söz 
konusu. 

Bir başka öneri de, bölge valiliği olarak şey yapılıyor. Bu bölge valiliği dediğim gibi, 1982'de uygulamadan son anda vazgeçilen bir sistem. Kuvvetli bir 
bölge valisi uygulaması. Atamayla geliyor, ama merkezi hükümetin tamamen her türlü yetkisini taşrada kullanan, emniyet, asayiş, ekonomik, sosyal, kültürel 
her konuda yetki sahibi bir yönetim modeli. 

Beşinci bir sistem de, Eyalet Valiliği. Tamamen bu federe devlet ve seçimle gelen, âdeta mini hükümet şeklinde, Almanya'daki gibi veya Amerika'daki gibi 
veya İsviçre'deki kantonlar gibi, kendi parlamentosu, hatta yargı görevi olan bir sistem. Bunlardan hangisinin ön plana çıkarılacağı konusu tabii tartışma 
götürür. Bunlar olmayabilir de, yani bizim ülkemiz için bunlar olsun gibi benim bir önerim şeklinde bir yaklaşımım yok, ama tartışılan konular bunlar. Mülki 
idare ve taşra teşkilatı bölgeyle ilgili baktığımızda, çeşitli çıkarmalar mümkün. Bunlardan bir tanesi, şu tespiti yapabiliyoruz ki, bizim mevcut yapımız 
Osmanlı kökenlidir, Osmanlıya dayanıyor. İkincisi, genellikle valilik mülki idare sisteminin, taşra sisteminin, merkezi idarenin taşra uzantısının 
işletilmesi için İçişleri Bakanlığına değil, Başbakanlığa bağlanmasının daha uygun olacağı, çünkü hükümetin veya devletin temsilcilerinden bir yönetici. 
Gerçi bizim meslek mensuplarımız, kusura bakmayın, size de şey yapıyorum, ama buna karşı çıkarlar, "Bakanlık olarak, İçişleri Bakanlığı olsun" filan. Ama 
öteden beri istenilen Başbakanlığa bağlanmasının daha organik olacağıdır, çünkü hükümetin taşradaki yansıması. Bucaklar fiilen 800-900 civarındaki, bucaklar 
kalkmış durumda. Zaten görev yapan bucak müdürü de kalmadı. İlçeler taşrada temel hizmet birimi ve ilçeler vazgeçilmez, ancak ilçelere kaynak aktarılması 
gerekir. İl sistemi maalesef şu anda yürüyemez bir halde. Yetkiler son çıkan kanunlarla birlikte iyice karmaşıklaştı, ilin çok iyi tarif edilmesi lazım. 
Anayasada bölge kuruluşları istisna olarak öngörülmesine rağmen, fiiliyatta bölgeler asıl, iller istisnai hale gelmiş vaziyette. Mesela, bir Köy Hizmetleri 
Genel Müdürlüğünün kaldırılması için bir sürü kıyametler koptu. 1987 yılında bu idareler politik oldukları için de, özellikle sendikaların çok güçlü olması, 
bütçelerinin yüzde 70-80'inin bu personel giderlerine ayrılması sonucunda, gayri rantabl olan bu idarelerin kaldırılması çok güç gözükmektedir. Politikayla da 
çok fazla iç içe oldukları için, kaldırılırken bir sürü problem çıkmaktadır. 

Bunlardan bir tanesi, bölge planlaması Türkiye'de ihmal edilmiştir. Acaba bölge 
uygulaması yapmamak ayrılıkların temeli de olabilir. Tersten düşünmek lazım, 
yani bölgelerdeki gelişmişlik düzeyini ve dengesizliğini gidermemek de 
ayrıcalığın bir nedeni, yani bölge kurmayalım, ama mevcut yapıyı da böyle 
koruyalım derken, sistem giderek kendisini tersine götürebilir mi; bunu da bir 
düşünmekte fayda var.

Demokratik yerel yönetim, tamamen demokratik yerel yönetim sistemi Türkiye'de uygulanabilir mi? Bana göre, bunun için henüz erken. Eyalet sistemi Türkiye için geçerli bir sistem mi? Değil. Dolayısıyla seçimle gelen ve atamayla gelen yönetim modelinin, Türkiye'nin belli bir gelişmişlik seviyesine ve o seviyeye uygun bir vatandaş tipi yetiştirinceye kadar ertelenmesinde fayda var.

Merkezdeki politikacı iki hususu taşraya vermiyor; birisi kaynak, parayı, 
ikincisi personeli. Personel ataması ve kaynak kendisinden taşraya verildiği 
zaman, ayağına kimsenin gelmemesi gibi bir şey söz konusu herhalde. 

Türkiye'nin 2000 yılında tespit ettiği, 2023 gelişme stratejisi, 2010'lu 
yıllarda bölgesel güç, 2023 yılında küresel güç olma gibi çok büyük iddiaları 
olan bir yaklaşımımız var. Fakat bu amaçların gerçekleştirilmesi için, bizim her 
şeyden önce dünyadaki gelişmelere paralel olarak, yönetim yapımızı da yeniden 
şekillendirmemiz gerektiği kanaatindeyim. 

Mevcut sistemde, mevcut kamu yönetimi reformuna baktığımızda, özellikle kamu yönetimi temel kanunu çıkmadı biliyorsunuz, bununla birlikte il özel idaresi, belediyeler, büyükşehir belediyeleri, mahalli idare birlikleri kanunları 
Meclisten geçti, uygulama imkânı buldu. Belediye Kanunuyla ilgili çeşitli 
çekinceler söz konusu. Cumhurbaşkanlığı tarafından geri çevrilmesi sırasında, 
Belediye Kanununda bazı hususların idarenin bütünlüğüne, üniter devlet yapısına, idari vesayete aykırı olduğu, dolayısıyla bunların anayasamız açısından da kabul edilirliğinin olamayacağı belirtilerek, Meclise gönderilmişti. Biliyorsunuz, Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartında "merkezi yönetim koordine etsin, temel ilkeleri, standartları belirlesin, taşrada yerel yönetimler genel yetkili olsun" şeklinde bir ilke var. Dolayısıyla özerk yönetimler taşrada istediği konuda 
kendisini görevli saysın, genel yetki taşrada olsun, özel yetkiler merkezde 
tadat edilsin, sayılsın deniliyor. Fakat bizde Belediye Kanununun 4 üncü 
maddesinde, "mahalli müşterek nitelikteki başka bir kurumlara bırakılmayan 
görevleri belediyeler yapabilir" diye bir hüküm konulmuştu ve bu en son Anayasa Mahkemesinin durdurmuş olduğu, yürütmenin durdurulması için verdiği karardan, iki maddenin biridir. Bu madde çok tehlikeli, çünkü belediye istediği zaman kendisini bir konuda yetkili addedebiliyor, âdeta bir yerel parlamento gibi. Tabii, bu Anayasanın mevcut yapısı değiştirilmeden, uygulama imkânı bulması mümkün değil.

İl özel idarelerine baktığımızda, il özel idareleri, valilik kurumuyla özel 
idarenin seçilmişlik olayında bir karmaşa söz konusu. Biz eskiden baktığımızda, 
il özel idaresinde bir tek vali vardı, şimdi valinin yanında bir ikinci kişi 
genel meclis başkanı var, üçüncü kişi genel sekreter var, yani üç tane. Geçen 
bir ile gitmiştim, üç tane ayrı otorite, üçü birbirinden bağımsız, yetkiyi 
bölmüşler, kim ne kadar yetkili belli değil. Dolayısıyla gücü az bir idare, ama 
yetkisi paylaşılmış, zayıflatılmış bir yönetim söz konusu. Merkezi yönetimi 
küçültmeden, taşraya bu yetkileri devretmeden, oradaki kişilerin yetkilerini 
artırmak bir şeyi çözmüyor. Rahmetli meslektaşımız demişti, Recep Yazıcıoğlu 
Bey, Allah rahmet eylesin, "Ankara en güzel yatırım yapılacak yer" diyordu. 
Binlerce insan giriyor çıkıyor Ankara'ya, otobüs işletmeciliği, lokantacılık, 
otelcilik, emlak, minibüsçüler, yani yeme içme barınma hizmetlerine yatırım 
yaptığınız zaman zarar etmezsiniz, çünkü Ankara bu kadar hantal bir yapıda, 
klasik 1940'lı yılların merkezi olan yer yetişmiyor, şimdi Eskişehir Yoluna 
doğru büyüyor. Merkezi küçültmeden taşrayı etkin hale getirme imkânı yoktur. 

Netice itibariyle, "taşrada bölge uygulaması olur mu, olmaz mı?" konusunun çok 
iyi tartışılması lazım. Bence, güvenlik mülahazaları, ulusal bütünlük, aynı 
şekilde hizmet gerekleri, bundan başka emniyet, asayiş, üniter devlet yapısı, 
dış politika, geleneksel yapı, tarihi geçmiş gibi konular dikkate alınarak, 
Türkiye'nin bu konuda karar vermesi lazım, çünkü mevcut il sistemi yetersiz, 
bölge kuruluşları da belki sakıncalı, ama buna ilişkin uygulamalar söz konusu. 
Biraz önce değerli hocamız açılış konuşmasında arz ettiler, bölge kalkınma 
ajansları gibi belli yapılanmalar var, ama bu da bir bürokratik, yeni bir 
bürokratik kademe olmaktan öteye gidecek bir sistem değil, çünkü her sıkıntıda 
yeni bir idare şekli kurulması sadece yapıyı biraz daha hantallaştırmaktadır. 
Bence sadeleştirmek, taşraya devretmek ve bunun demokratikleşmeyle paralel bir kültür olarak yerleştirmek gerekir. 

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

III- TARTIŞMA

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Bugünkü toplantının maksadına bakmamız lazım. Bugünkü toplantının maksadı, Türkiye'de mevcut yönetim nasıl, bu yönetimi mevcut şartlara cevap veriyor mu?

Bir de, yeni çıkan Kamu İdaresi Yasası var; çıkmadı da, taslak halinde. Bunda 
bazı zorlamalar var, işte Başbakanlık Müsteşarının koordinesinde bu iş 
hazırlanmıştı. Bu yeni çıkan tasarı veya çıkacak olan kanun tasarısı, acaba bir 
dış baskılar sonucunda mı hazırlandı, yoksa uygulamadan doğan, Türkiye'nin 
ihtiyaçlarından mı ortaya çıktı? Bu Avrupa Birliği giriş süreciyle paralel 
olarak, bunlar da yürürlüğe girdiği zaman, Türkiye'yi bekleyen tehlikeler neler, 
Türkiye bir federalizme doğru mu gider, bu federalizme gitmesi konusunda 
birtakım önlemler almamız mı gerekiyor, acaba Türkiye neden bu konuda birtakım zorlamalarda bulunuyor, niçin federatif bir yönetime doğru itilmek isteniyor. 

Bütün bunların, soruların cevaplarını verip, bunlardan korunmak için Türkiye'ye 
özgü, şu andaki yönetim tarzının aksaklıkları ortaya çıkarılıp, bunlar nasıl 
düzeltilir, ancak bunlar düzeltilirken de, yerel yönetimlere inisiyatif vermek, 
yetkiler vermek suretiyle onların yerel konularda daha etkili ve bağımsız duruma doğru gidip, federalizmi destekler ve federalizmi yaratır biçimde ulusal 
bütünlüğü bozucu tarzda gelişmelerine de nasıl engel olabiliriz? Bugünkü 
toplantının maksadı bu. O bakımdan Valimden özetle şunu ifade etmesini
istiyorum, yani kendi ifadelerini bir sonuca bağlamamız lazım. Şu andaki 
yönetim ve idare şekli Türkiye için uygun bir idare şekli midir? Aksayan 
taraflarını düzeltmek için hangi tedbirleri almamız lazım?

Bir de, gerek dış baskılar sonucu, gerek Avrupa Birliği giriş sürecinin ortaya 
çıkartmış olduğu bazı zorlamalar ve bir de içeriden kamu idare yasası 
çıkartıyorum deyip, federalizme doğru giden yolu açmak isteyenlerin yapmak 
istedikleri, uygulama sonucunda Türkiye'yi bekleyen tehlikeler neler, bunlara 
karşı nasıl tedbir almamız lazım? Bunu çok özet olarak, zaten konuşmalarınız 
içinde parça parça vardı bu, sadece o kısmını bir tekrar ederseniz, ondan sonra 
müsaade ederseniz, sorularla konuyu açmaya devam edelim. 

MUSTAFA TAMER- Teşekkür ederim. Biz bir Türk kamu yöneticisi olarak, öteden beri mevcut sistemin hantal olduğunu, yürümediğini, karmaşık olduğunu savuna gelmekteyiz. Yeni arayışlar içerisinde, sürekli kamu yönetimi, MEHTAP 
Raporundan, idarenin yeniden düzenlenmesi ve diğer çalışmalar, KAYA Projesinde çeşitli öneriler getirilmiştir. Bizim üzerinde durduğumuz konu, ulusal bütünlük, dış politika ve diğer konular bir tarafa, dar anlamda söylediğimiz zaman…

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞL- Onları bir tarafa atamıyoruz.

MUSTAFA TAMER- Oraya geleceğim. Taşrada ne olsun? İl mi olsun, bölge mi olsun, bu tartışıla gelmektedir. Anayasal açıdan baktığımızda, il temelli bir yapılanma söz konusu. Anayasayı değiştirmediğimiz müddetçe, bölgesel örgütlenme Türkiye'de mümkün değil. Bu yerel mi olsun, merkezi idareye atanmış, seçilmiş şekilde de özetleyebiliriz, bu şekilde mi olsun şeklinde bir tartışma var. Tabii, bu konular, biraz önce bazı örnekler vermeye çalıştığım gibi, çok çeşitli öneriler getirilmiştir bilim adamları ve yöneticiler tarafından. Kesin bir neticeye varılmış bir yargı söz konusu değil. Kesin olan şu ki, fiiliyatta bir sistem 
sorunu var taşrada. Bakıyorsunuz, bir ilde ordu birlikleri var, üniversite var, 
bölgesel kuruluşlar var, büyük hastaneler var, büyük ekonomik tesisler var. 
Mesela, yerel yapılanmalara baktığımızda, İstanbul İli Bilecek İli'nin 32 katı 
büyüklüğünde bir nüfusa sahip. Erzurum İli veyahut da Konya İli, diyelim ki bir 
başka ilin 13 katı büyüklüğünde toprağa sahip, yani İstanbul'la Hakkari aynı 
kanunla yönetiliyor; il idaresine göre baktığımızda, belediye olarak da öyle. 
Kanunlar zorluyor sistemi. Mesela, İstanbul'da köylere ilişkin hizmet götüren 
Köy Hizmetleri Birliği kaldırıldı, ben şimdi izliyorum, köylerin yolları bir 
türlü açılamıyor İstanbul'da. Neticede bir yeri alıp, bir yere koymak çok zor. 

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Nereye gitti bunlar?

MUSTAFA TAMER- Nasıl?

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Köy Hizmetlerinin sahip olduğu imkânlar.

MUSTAFA TAMER- Sadece Kocaeli ve İstanbul ilinde Köy Hizmetleri Genel 
Müdürlüğünün taşra birimleri belediyelere devredildi, diğer illerde valiliklere, 
özel idarelere verildi. Şimdi İstanbul'da köyler 40 gün, 30 gün, hatta 20 gün 
kapalı olan köylerden bahsediliyor. Taşrayı hafif bir şekilde değiştirdiğiniz 
zaman, sistem buna alışkın değil. Büyükşehir belediyeleri var, hadi bölgeden 
vazgeçiyoruz, ama zaten bölgeleşmişler. Valilikler İstanbul'da şimdi merkezi 
hükümetin şeyinde başka bir hükümetin varlığı fiilen söz konusu, ekonomik olarak merkez olmuş. Bunları böyle biz eyalete karşıyız, federalizme kayarız şeklinde karşı çıkarak da çözemeyiz, biz bunlara çözüm bulmak zorundayız. İl sistemini veyahut da yapılandırmayı değiştirmemiz lazım. Bu öneriler o kadar çok kaypak ki. Mesela, Fransa'da bölge yönetimi yönetsel karakterlidir, yani ekonomik ve yönetim saikleriyle oluşturulmuştur. Bunların parlamentosu yoktur, meclisleri vardır, ama yargı yetkisine, zabıta yetkisine sahip değil, ama İtalya'da ve İspanya'da bu şekilde daha çok eyalet yapılanması söz konusu, yani bizim 
sistemimiz Fransa'ya yakın olduğu için, mevcut ekonomik problemlerin, sosyal, 
kültürel problemlerin çözümü için taşrada yeni bir arayışa gitmekte fayda var. 

Buraya geldiğimiz zaman hassas nokta. Ben biraz önce dedim, mevcut yapıyı bu şekilde koruduğumuz zaman, acaba ayrılık tohumlarını da ekiyoruz, bir de o var. 

SAVAŞ ÖZDAĞ- Affedersiniz, yeniden yapılanma gerçek ihtiyaçtan kaynaklanıyor, dışarıdan dayatma söz konusu değil.

MUSTAFA TAMER- Hayır, öyle bir şey demiyorum. Türkiye'nin mevcut yapısında bir dağınıklık var, bir zorlama var, bu kesinlikle var; yani mevcut sistem, yani bir cümle var kitapta, bu elbise bu bedene dar geliyor. Bunu böyle bir tespit olarak koyduğumuz zaman, dışarıdan Türkiye'ye birtakım şeyler yaptırılıyor mu? Kamu Yönetimi Temel Kanunu çerçevesinde baktığımızda, Türkiye'de şunlar var 
deniliyor: Performans açığı var, stratejik açık var, mali açık var, bir açık 
daha var, dört açık; stratejik açık, performans açığı, mali açık, güven açığı. 
Stratejik açık nedir? Hedefimizi göremiyoruz. Performans açığı nedir? Verimli, 
etkili bir idare yok. Mali açık, sürekli açık veren bir bütçe. Güven açığı da, 
yolsuzluklar var deniliyor. Bunların çözümü için de biz, yani değişim yönetimi 
için yönetimde değişim diye, Başbakanlık sitesine girdiğin zaman bir çalışma 
var, ben onu çıkarttım onu internetten. Sayın Ömer Dinçer'in başkanlığında 
yapılan çalışmaların özünde bu var. 
Biz üç şey yapacağız diyor, "özelleştireceğiz, yerelleştireceğiz, sivilleştireceğiz" 

Özelleştirme nedir? 

Devletin elini eteğini ekonomiden çekeceğiz. Yerelleştirme nedir? Bütün 
yetkileri taşraya devredeceğiz. Sivilleştirme nedir? Demokratik olması açısından 
sivil toplum kuruluşlarını, STK'ları ön plana çıkaracağız diye bir mantıkla bu 
işi yürütüyorlar ve bununla ilgili olarak mevcut Belediye Kanununda, Büyükşehir 
Belediye Kanununda, İl İdaresi Kanununda bunu parça parça yerleştirmeye 
çalıştılar. Örneğin, İsviçre'de, İspanya'da, İtalya'da uygulanan eyalet  sistemleri nin bir uygulaması. Mesela, halkoylamasına gidilmesi, bizde de bunu 
koydular. Belediye Kanununda bir hüküm var, diyor ki "belediye başkanı anket 
yapabilir, halkoylaması yaptırabilir" diyor. Biliyorsunuz, Ankara'nın trafiğiyle 
ilgili bir halkoylaması yapıldı, yargı konusu oldu. Halbuki şimdi kanuna bunu 
koydular. Mesela, Belediye Kanununda bir hüküm var, "yapar veya yaptırır, 
gördürür" diyor. Ne demek bu? Bütün işleri özel sektöre gördürebilir diyor. 
Bunlar parça parça yerelleşmeye gidişin işaretleri. Dediğiniz gibi, kalkınma 
ajanslarının kurulması da öyle, ama bir bütün halinde, bunlar bu şekilde olar 
gibi bir yaklaşım henüz söz konusu değil. Benim şahsi kanaatime göre, mutlak 
suretle dış baskılar gerektiriyor değil, ama biz istesek de, istemesek de, bir 
yapılanmaya gitmemiz gerekiyor.

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- İhtiyaçtan kaynaklı.

MUSTAFA TAMER- İhtiyacımız var, ama dış bizi bölecek gibi, böyle bir önyargılı 
saikle de buna yaklaşıp, mevcut yapıyı iyice muhafaza haline getirmenin de bir 
anlamı yoktur. Mutlaka arayış yapmak lazım. Örneğin, İstanbul için özel bir 
yönetim şeyi kurmak lazım, yani artık İstanbul'da vali var mı, yok mu bilen yok.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Zaten bu kanunla kuruldu.

MUSTAFA TAMER- Fiilen bölge var, yani "İstanbul valisi kim?" diye sorun, kimse 
bilemez, ama İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı aynı zamanda başbakan oluyor Türkiye'de. Hangi büyükşehirde belediye başkanı varsa, Türkiye'nin cumhurbaşkanı olarak görüyor kendisi. Bir fiilen yapı var, biz bunu tarif etmemiz lazım; önemli olan budur. Bölge gereksizdir, bölgeye geçilmesin şeklinde bir önyargı, yok biz Türkiye'de merkezi hükümeti güçlü tutacağız, ulusal bütünlüğü tutmak için tekil devlet, üniter yapı diye diye, taşrayı hantal hale getirdiğiniz 
zaman, taşrayı yetkisiz, imkânsız, kaynaksız bıraktığınız zaman gelişemeyiz. 
Onun için bana göre merkez koordine etmeli, standartlar belirlemeli, 
denetlemeli, ulusal bütünlük açısından koymalı, klasik, liberallerin söylediği 
gibi, dış politika, savunma, adalet, şu, bu, ama taşraya bunu devretmek lazım. 
Ama Türkiye'de bu sistem nedir? Ben dedim ki, ithal rejimler bu rejimler bize, 
100 sene, 150 sene. Biz 2-3 bin dolarlık bir insan tipiyle yetiştiğimiz bir 
ülkedeki vatandaş tipiyle, 30-40 bin dolarlık ülkelerin uyguladığı rejimleri 
aynen uygulayamayız. Kendimize göre bir geçiş planı çerçevesinde bir zaman 
dilimi içerisinde, okuma-yazma oranı, vatandaşın kültürel, sosyal 
alışkanlıklarının geliştiği bir seviyeye vardığımız zaman, ekonomimiz de üç beş 
kat ilerlediği zaman ancak bu sistemler uygulanabilir. Bana göre, bölge idaresi 
kaçınılmazdır, desek de demesek de fiilen olmuştur. Geleceğin yönetimleri yerel 
yönetimlerdir, bunları görmek lazım. Bunları görürken de ülkenin tekil 
devletini, temel bütünlüğünü, ulusal bütünlüğünü göz ardı etmeden ve mevcut 
sistemi daha da çürüterek, belki de b şekilde aksi yönde davranarak bölgesel 
bölünmelere, mesela güvenlik mülahazalarıyla kurulan bölge valiliği sadece 
jandarma, polise, askere havale edildi, ne oldu? Güneydoğu'ya girilemez hale 
geldi şimdi. Fiilen Güneydoğu'da devlet şu anda, devlet memuru, vatandaşın hâkim olduğu, biz de çalıştık, HADEP'li belediye meclisleriyle çalıştık, adamlar 
istediği kararı alıyor, istediği köye yardım yapıyor, sende imza atıyorsun. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

25 Mart 2016 Cuma

YEREL YÖNETİMLERİN HİZMET SUNUMLARINDAKİ DEĞİŞİM ve e -BELEDİYECİLİK BÖLÜM 2



YEREL YÖNETİMLERİN HİZMET SUNUMLARINDAKİ DEĞİŞİM 
ve  e -BELEDİYECİLİK  BÖLÜM 2


E-Belediyenin Gerekliliği : 


.. Kişi ve kurumların yerel yönetimlerden beklentileri; 
.. Belediye hizmetlerinde etkinlik ve verimlilik, 
.. Daha düzenli ve sağlıklı bir çevre, 
.. Düzenli bir trafik ve yol, yollarda yönlendirme, 
.. Abone işlemlerinde ve ödemelerde hız, 
.. Afet halinde hızlı, etkin ve yararlı müdahale, 
.. İmar işlemlerinde hız, 
.. Yetkili kişilere sorununu anlatabilme, ulaşabilme, gibi temel talepler olarak öne çıkmaktadır. 

Bunların yanı sıra işin sosyal, ekonomik ve teknoloji boyutu na baktığımızda e-belediye olmanın gerekliliği daha açık ortaya çıkmaktadır. 25 

 E-belediyecilik, vatandaşın yönetime katılması, şeffaflığın, hesap verilebilirliğin sağlanması için önemli bir ortam hazırlar. Kamu yönetimi kurumları arasında bilgi alışverişini kolaylaştırarak bürokraside gereksiz işlemlerin ve tekrarların azaltılmasına imkan sağlar. E-belediyecilikte “vatandaş odaklı hizmet” anlayışı esas alınmaktadır. Bu da, 21. yüzyılın kamu yönetimine ışık tutması hedeflenen yönetişim olgusunun ilkeleri ile doğrudan ilintilidir. 

Demokratik katılımın elektronik sistemler aracılığı ile sağlanması, günümüzde doğrudan demokrasinin önündeki zaman, mekan ve benzeri engelleri ortadan kaldıracak ve demokratik katılımın maliyetini düşürecektir.26 E-belediyecilik anlayışının katılımcı belediyecilik kavramına olan olumlu etkilerinden birisi de, belediye meclis kararları gibi yönetimsel kararların yerel halkla elektronik ortamda paylaşılabilmesi dir. Bu tip uygulamalar, yönetilen-yöneten döngüsünü ve adlandırmalarını giderek değiştirebilecek bir yapıda olup, günümüz yönetim anlayışına “ Paydaş ” olgusu katılmaktadır. 

25 TBD, Türkiye Bilişim Derneği, e-Belediye Taslak Rapor-I , II. Türkiye Bilişim Şurası, 27. Ocak 2004, 
http://www.bilisimsurasi.org.tr/e-turkiye/docs/e-belediye_taslak_raporu_1-5.doc 

26 Mustafa Akgül, “Internet Notları: Internet, Demokrasi ve Türkiye”, 
http://siyaset.bilkent.edu.tr/kamunet/oncesi/cbt-not3.html ,18. 12. 2001. 


Halkın yaşadığı çevreye ilişkin edinebileceği bilgiler arasında, yerel-bölgesel bilgilendirmeler,hava-yol durumu, yerel anket sonuçları, ulaşım bilgileri, sosyal 
etkinlikler, güncel kararlar ve uygulamalara dair pek çok nokta yer alabilmektedir. 

Ancak yönetsel etkinliğin ve kamu hizmetinin kalitesinin artırılmasına katkısının yanında, elektronik yönetim uygulamalarının etkin ve sorunsuz uygulanabilirliği ni sağlamak adına, yasal düzenlemelerin yapılması, kişisel bilgilerin korunması, güvenlik, elektronik imza altyapısı sağlanması, idari sürecin yeniden örgütlenmesi konusuna önem verilmelidir.27 

E-belediyeciliğe geçiş yapmayı hedefleyen yerel yöneticiler, diğer yerel yönetimlerin deneyimlerini inceleyerek kendi yönetim biriminin kapasite ve ihtiyaçlarına en uygun bilgi ve hizmetlere yoğunlaşmalı; hedefleri doğru koymalı, vatandaş-odaklı çalışmalı, fayda-maliyet analizini dikkatli yapmalı, birden tüm bilgi ve hizmetleri sunmaktansa aşamalı olarak, geçmiş deneyimlerden dersler çıkararak ve yeni pilot çalışmalardan deneyim kazanarak hareket etmelidir.28

Genelde e-devlet , buna bağlı olarak ta e-belediyecilik uygulamalarının önündeki engeller olarak; yasal mevzuat, bütçe kısıtları, e-devlet uygulamalarının teknolojik değişimin gerisinde kalabilmesi, eşit erişim ve teknolojileri kullanım yeteneklerinin hem hizmeti veren tarafta hem de hizmeti alan tarafta geliştirilmesi gerekliliği sıralanabilir. 

E-belediyeciliğin çıkış noktası ve kamu hizmetlerinin bütünselliğinin simgesi olan e-devlet uygulamaları sadece devletin bilgi ve hizmet verdiği kanalları değiştiriyor gibi görünse de değişim çok daha derindir. Bu bağlamda e-devlet kavramını, kamu yönetimi yazınına son çeyrek yüzyılda giren müşteri/ vatandaş memnuniyeti, toplam kalite yönetimi, ağlar ve birlikler (networks and associations) gibi dönüştürücü kavramlardan biri olarak değerlendirmek yerinde olacaktır. 


27 George, Aichholzer, “E-Government”, E-Society Kongresi, Teknolojik Değerlendirmeler ve Sistem Analizi 
Enstitüsü (ITAS), 17-19.Ekim 2001, Berlin, www.abgs.gov.tr , 16. 12. 2001. 

28 Mete Yıldız, Yerel Yönetimlerde İnternet Uygulamaları ve E-Devlet, http://www.bilgiyonetimi.org , 08.01.2005 


Diğer bir deyişle e-devlet, vatandaşı ön plana çıkaran ve merkezi bir konuma yerleştiren, kamu çalışanını verdiği bilgi ve hizmetin kalitesinden sorumlu tutan, kamu görevlisinin performansını ölçen, kamu hizmeti sürecini sadece kamu kurum ve kuruluşlarının olanakları ile sınırlı görmeyip bu sürece özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını da dahil etme gayretinde olan bir yaklaşımdır.29

Yerel yönetimlerin internet kullanımı, ancak vatandaşların ilgi, kullanım ve katılımını sağlayabildiği ölçüde anlamlı olacaktır. Vatandaşları sanal bilgi ve hizmetleri kullanma konusunda istekli hale getirmenin de olmazsa olmaz şartı yerel yönetim web sayfalarında ulusal ve yerel düzeyde anlamlı, işe yarar ve artı değer yaratan içerik sağlamaktır.30

E-belediyecilik uygulamalarında; 

• Vatandaş odaklı 
• Daha katılımcı 
• Daha şeffaf 
• Daha etkin bir yerel yönetim yapısının oluşturulması için; 

Kamu hizmetlerinin sunumunda bilgi ve iletişim teknolojilerinin en etkin şekilde kullanılmasına olanak sağlayacak;yasal, idari ve teknik altyapının oluşturulması göz ardı edilmemesi gereken 
bir husustur. 


E-belediyecilik uygulamalarının sağlayabileceği yararları şu şekilde sıralayabiliriz; 

1. Yönetim ve karar alma süreci şeffaflaşmaktadır. 
2. Hizmette zaman ve mekan sınırlaması ortadan kaldırılabilmektedir. 
3. Kurum ve yerel halk açısından hizmet maliyetinde düşüş gözlenebilmektedir. 
4. Paydaş ruhu ortaya çıkmış, kentlilik bilinci dolayısıyla yerel halkta katılımcı bir anlayış yerleşmeye başlamıştır. Demokratikleşme sürecinde önemli yol alınmıştır. 

5. Vatandaşın kendi işini kendisinin yapmasından yola çıkarak, yerel yönetimlerdeki fazla olabilecek istihdam sorunu ortadan kalkabilecektir. 

6. Katılımcılık ve izlenebilirlik kavramlarının yaygınlaşması dolayısıyla, verilen hizmet  kalitesinde artış olabilmektedir. 

7. Dünya ile bütünleşebilme açısından bakıldığında; e-belediyecilik uygulamalarının sayısı arttıkça, halkın bilgi teknolojilerini kullanımında artış gözlenebilmektedir. 

8. Hizmet sunumundaki, vatandaş odaklı bakış açısı sayesinde, halkın yerel yönetimlere  olan güveninde artış görülebilmektedir. 

29 Mete Yıldız, Elektronik (E)-Devlet Kuram Ve Uygulamasına Genel Bir Bakış ve Değerlendirme, 
http://www.bilgiyonetimi.org, 08.01.2005 

30 Mustafa Bulun,. Bir E-Türkiye Denemesi. INET 2001, 7. İnternet Konferansı, 
http://www.edevlet.net/eTurkiye/e-Turkiye_Denemesi.pdf ,20.10.2003 


3- YEREL HİZMET SUNUMUNDA ELEKTRONİK UYGULAMALAR VE TÜRKİYE 

E-yerel yönetim veya e-belediye; sadece bilgisayar yada internet ortamının varlığı veya internet aracılığı ile hizmet yada yerel yetkili bulunması değildir. E-yerel yönetim toplum için yerel önderliğin, demokratik sorumluluğun ve toplumsal katılmanın bir aracı olarak da algılanmalıdır.31

E-yerel yönetim ile ulaşılması öngörülen hedefler arasında şunlardan söz edilebilir. Şu anda var olan süreçlerin daha ileri bir değişime uğraması; vatandaşlar ile etkileşime geçme ve bir dizi hizmet için organizasyonların yeniden düzenlemesi ile organizasyonlarda köklü bir değişimin sağlanması; belirlenen/tanımlanan yerel özgürlükleri ve yönetim içinde karar vermeyi yerel yetkililerle paylaşmak; hizmetlerin biçimini değiştirmek için yeni bir teknoloji kullanılması; yerel hizmetleri daha iyi, daha uygun maliyetli ve daha ulaşılabilir hale getirmek; yerel demokrasinin başlamasını ve gelişmesinin sağlanabilmesi olarak sayılabilir.32

İnternet ve demokrasi arasındaki etkileşim ve ilişki varlığı gelişmiş ülkelerin yönetsel etkinliklerinde, özellikle de yerel yönetimlerde yaygın kullanıma sahiptir. 8. Kalkınma Planı Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonu Raporunda, yerel yönetimlerin kurumsal yapılarının ve çalışma biçimlerinin yerel ve ulusal çıkarları birlikte sağlayacak biçimde geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için; “yerel yönetimler arasında ve yerel-merkezi yönetim kuruluşları arasında etkili bir bilgi ağı” kurulması amaçlandığı vurgulanmakta ve internet yerel düzeyde halk katılımının ve iletişim demokrasisinin gerçekleştirilme araçları arasında sayılmaktadır. Bu çerçevede yerel halk katılımının uygulamaya geçirilmesi için “yerel yönetimlerde halkı bilgilendirme süreçlerinin ve ortamının geliştirilmesi, kamu belge ve bilgilerine özgürce erişebilirliğin sağlanması” öngörülmektedir. 33 Bu yaklaşım açık biçimde belediyelerin bilgi toplumunun oluşumu sürecindeki konumunun belirlenmesine yönelik girişimler olarak görülmelidir. 

31 Stuart Harrington, Modernising Local Government via electronic means, 
http://www.coe.int/t/e/integrated_projects/democracy/1, 09.01.2005 

32 Improvement and Development Agency, Local e-government now: a worldwide view-2002,s:34, 
http://wwwold.kuntaliitto.fi/tietot/localworld.pdf, 09.01.2005 

33 8BYKP, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı: Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonu raporu . Ankara: DPT, 
2001. ( DPT. 2538 - ÖİK. 554 ). ISBN 975-19-2567-3, http://ekutup.dpt.gov.tr/yerelyon/oik554.pdf , 10.05.2004 


Bunun dışında, yerel yönetimlerin hizmet sunumlarında elektronik olanakların kullanılmasına ilişkin diğer olumlu gelişmelerden birisi de yerel bilgi projesidir. İçişleri Bakanlığı'nın önerisi üzerine Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE),Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi (YYAEM) tarafından "Yerel Yönetimler Bilgi Tabanı Projesi" (YERELBİLGİ Projesi) hazırlanmış ve proje iki kurum arasında imzalanan bir protokol ile 4 Nisan 2001'den başlayarak yürürlüğe girmiştir. 

Ülkemizde 81 il özel idaresi, 3226 belediye, 34.600 köy, 1000'in üzerinde yerel yönetim birliği, belediye bünyesinde bilinmeyen sayıda işletme, döner sermaye ve fon birimi, çoğunluğu belediyelere ait 1000'e yakın şirket, 50'ye yakın vakıf bulunmaktadır. 

YERELBİLGİ Projesi, yerel yönetimlerle ilgili olan verileri elektronik ortamda toplayarak, bu verilerin politika geliştirme ve karar alma sürecine yardımcı olacak şekilde derlenmesi ve bunların analitik sorgulamaya tabi tutulmasını hedeflemektedir. 

Çalışmanın içeriği, somut olarak, il özel idaresi, belediye, köy, yerel yönetim birlikleri ile bunların kurdukları işletme, döner sermaye-fon, şirket ve vakıflara ilişkin kurumsal bilgiler ile bunlar tarafından yürütülen hizmetlere ilişkin temel verilerin, internet teknolojisi kullanılarak toplanması ve kurumlar, iller ve ülke düzeylerinde değerlendirilmesidir. Toplanacak bilgiler politika üretici ve karar verici makamların yanı sıra İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü 'nün www.mahalli-idareler.gov.tr adresinden kamuoyunun da bilgisine sunulmaktadır. 

TODAİE - YYAEM, 2000 yılı sonunda YerelNet adlı bir internet paylaşım ağı kurmuş ve bu ağı www.yerelnet.org.tr adresinden kullanıma açmıştır. YerelNet, merkezden sunulan bilgilerin yanısıra, 3215 belediyenin kendilerine ait bilgileri doğrudan kendilerinin girebilecekleri; yurttaşların hemşehrisi oldukları belediye sayfasına mesaj atabilecekleri; belediyelerin arzu ettikleri duyuruları yapabilecekleri etkileşimli bir yapıya sahiptir.34

Günümüzde, ülkemizin hemen her belediyesinin kendisine ait bir internet sayfası mevcuttur. Ancak, e-belediyecilik kavramının, internet sitesi kurmakla olup bitmeyeceğini bilmek gereklidir. E-belediyecilikle, yönetişim olgusunun gereklerinin hayata geçirilebileceği bir ortam yaratılabilmelidir. Yerel halkın, belediye kapısına gitmeden , selli süreçlere dahil olabileceği teknik altyapının kurulması ve başarıyla işleyebilmesi sağlandıkça, e-belediyecilikte ilerlenmiş sayılabilir. 

34 Yerel Yönetimler Bilgi Tabanı Projesi, http://195.142.105.10/yyaem/yerelbilgi.php,09.01.2005 


Ülkemizde de , konuya verilen önem giderek artmakta, uygulamaların yaygınlaştırılması adına belli stratejiler de geliştirilmektedir. TÜSİAD(Türkiye Sanayici İş Adamları Derneği) ve TBV(Türkiye Bilişim Vakfı), ekonomide ve toplumsal yaşamda kalitenin, verimliliğin ve rekabet gücünün artırılmasına; şeffaf ve etkin kamu yönetiminin oluşturulmasına katkıda bulunarak, bilgi toplumuna dönüşümün gerçekleştirilmesine, birer sivil toplum örgütü olarak katkıda bulunmanın görevleri olduğunu düşünerek 2003 yılında “eTR Ödülleri” ni oluşturmuşlardır. “ eTR Ödülleri” ile devlette örnek uygulamalara dikkat çekilmesi, yenilikçi girişimlerin kamuoyuna tanıtılması, iyi niyetli ve başarılı girişimlerin desteklenmesi ve özendirilmesi bu yöndeki uygulamaların yaygınlaşmasına katkıda bulunulması hedeflenmektedir. 

Bu kapsamda, kamu kurumlarının e-devlet uygulamalarını hızla gerçekleştirme leri, özel sektörün ise söz konusu dönüşüme destek olacak çalışmalara başlaması ve bunu sürdürmesi yönünde özendirilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca, bu dönüşümden doğrudan etkilenecek toplumun bireylerinin, dönüşümü doğru algılamalarını sağlamak üzere bilgilendirilmesi hedeflenmektedir. 

TÜSİAD ve TBV yukarıda belirtilen noktaları göz önüne alarak 2004 yılında da, e-devlet konusunda, 

1. Merkezi yönetimlerin merkez veya taşra teşkilatlarındaki uygulamalarına ve 

2. Yerel yönetimlerin uygulamalarına ilişkin eTR ödülleri ve kongresi düzenlemiştir. Ödüllere ilişkin kategori ise şöyledir: 

a) eDevlet Ödülü: Başvuruya konu olan uygulama, etkileşimli olarak internet üzerinden herhangi bir devlet hizmetinin kullanıcıların erişimine sunulması, devletin bu konudaki iş süreçlerini kısaltması, etkinliğini ve verimliliğini artırması amacına yönelik olmalıdır. 

b) eYerel Yönetim Hizmetleri Ödülü: Başvuruya konu olan uygulama, etkileşimli olarak internet üzerinden herhangi bir yerel yönetim hizmetinin kullanıcıların erişimine sunulması, yerel yönetim birimlerinin bu konudaki iş süreçlerini kısaltması, etkinliğini ve verimliliğini artırması amacına yönelik olmalıdır. 

Ülkemizde e-belediyecilik uygulamalarında başarılı olan pek çok belediye mevcuttur. 

Ancak, bu yarışmaya yerel Yönetim Hizmetleri dalında; Ankara Altındağ Belediyesi, Bursa Osmangazi Belediyesi, İstanbul Bahçeşehir Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul 

Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İSKİ) ve İstanbul Silivri Belediyesi katılmıştır.35

Yapılan değerlendirmeler sonrasında; son dönemde e-belediyecilik alanında yaptığı yatırımlarla bu alanda iddialı olduğunu gösteren Osmangazi Belediyesi ödül almıştır. ISO Kalite Güvencesi altında, bilgi teknolojileri destekli, vatandaş odaklı hizmet veren Osmangazi Belediyesi, elektronik hizmetlerini donanım ve veri iletişim altyapısı, yönetim bilgi sistemi, kent bilgi sistemi ve web sitesiyle entegre bir bilgi sistemiyle sağlamaktadır. Osmangazi Belediyesi’nin e-Belediyecilik projesinin iki yüzü bulunmaktadır. Vatandaşlara yönelik yüzünde; 
7/24 ulaşılabilir, şeffaf ve katılımcı yönetim anlayışı çerçevesinde web sitesi aracılığıyla internet üzerinden müracat ve vergi ödemesi yapılabilmektedir. Ayrıca vatandaşlar İhale ve İmar Planlarına ulaşıp imar durumlarını öğrenebilmekte ve daha birçok hizmete ulaşabilmektedirler. 

Diğer taraftan sistemin belediye içerisinde çalışanlara yönelik yüzünde ise; Yönetim Bilgi Sistemi, tümü Internet Explorer üzerinde çalışan, tamamen web tabanlı, birbirleriyle entegre modüllerinden oluşmaktadır. Bilgiler, tek sicil düzeninde, gayrimenkul tabanlı standartlara oturtulmuş, binalar ve parsellerle ilişkilendirilmiş ve RDBMS da(Veri Tabanı Yönetim Sistemi) tutulmaktadır. Entegre Kent Bilgi Sistemi ise ihtiyaçlar doğrultusunda, kendi imkânlarınca geliştirilen, kullanımı kolay ve verimli bir sistemdir. Grafik verileri, kadastro mülkiyet sınırları dahil, üzerinden uygulama yapılabilen, hukuki boyutta 0 hata toleranslı gerçek veriler kayıtlıdır.36 Sözü edilen bu ödülün her yıl düzenli olarak verilmesi, devlet ve yerel yönetimlerde elektronik hayata geçişin bir lüks değil gereklilik olduğunun, halka hizmet sunumu yapan kurumların kendilerini çağdaş yaşamın yönetim ilkelerinden ayrı tutamayacakları nın bir göstergesidir. Ülkemizde de , e-belediyeciliğin, belediyeye bir internet sitesi açmak değil, yönetişim mantığı ile yeniden yapılanma sürecinin bir yansımasını elektronik ortama aktarmak olduğu daha yaygın bir şekilde anlaşılabilmektedir. 

Yerel yönetimler arasında, halkına daha iyi hizmet vermek isteyen kurumların e-dönüşümü sağlamalarının gerekli olduğu açıktır. Vatandaşlarımızın kolayca ulaşabileceği ve derdini iletebileceği, hantallıktan uzak bir sistem kurulması gereklidir. Katılımcı, hesap verebilir, düzeltici  önleyici faaliyetler kapsamında sürekli gelişmeyi benimsemiş, hizmette kalite prensipli, vatandaş odaklı, müşteri memnuniyetini ön planda tutan yönetim anlayışına bürünebilen ve tüm bunları bilgi çağı toplumunun gereği olarak elektronik ortama yansıtabilen belediyelerin, yerel halkları tarafından daha benimsenebilecekleri unutulmamalıdır. 

35  e-TR Ödülleri ve Kongresi, http://www.etrodulleri.org/win02.htm,09.01.2005 

36 Osmangazi Belediyesi, http://www.osmangazi.bel.tr/Calismalar/cal_acilis.htm,09.01.2005 


4- SONUÇ: 

Günümüz yönetimlerinde, hizmetlerin sunumuna ilişkin toplumsal talepler; verimlilik, etkinlik, hız, bürokrasinin azalması, yönetsel talepler ise; şeffaflık, hesap verilebilirlik, yönetsel denetimin paylaşılması, yönetişim ilkeleri ile ortaya konulmaktadır. Bu kavramlar, kamu yönetiminde yeniden yapılanmanın gereği olarak hayatımıza girmiştir. Yerel yönetimler de, halka en yakın kamu yönetimi birimleri olarak bu değişimin kendini gösterebileceği alanlar arasındadır. Yerel halkın istek ve ihtiyaçlarını en etkin biçimde karşılayabilmek adına varolan 
yerel yönetimlerin, bu hizmetleri elektronik ortama yansıttıkları bir sisteme geçişleri hem çalışanlar, hem de vatandaş açısından olumlu sonuçlar doğurmaktadır. E-belediyecilik, sadece internet sayfası açmak değil, yönetimsel, toplumsal ve bilgilendirme amaçlı tüm süreçlerin, zaman ve mekan kısıtlaması olmadan, hızlı ve etkin bir biçimde elektronik ortamda gerçekleşebilmesi demektir. 

Türkiye’de de bu konuya oldukça önem verilmektedir. Öyle ki, sekizinci beş yıllık kalkınma planında konuya vurgu yapılmıştır. İlgili bakanlıkların destekleri ile yerel yönetimlerin arasında sıkı bir bağ kurulmasını hedefleyen yerel yönetim bilgi ağının kurulması da konuya verilen önemi vurgulamaktadır. E-devlet ve e-belediyeciliğe dikkat çekilmesi sadece devlet kurumları tarafından değildir. TÜSİAD ve TBV’de konuya ilgi göstermiş ve her yıl başarılı uygulamalara eTR ödülleri verilen bir kongre düzenlemeyi uygun bulmuştur. Bu çalışmada , 
2004 yılında , başarılı e-belediyecilik uygulaması ile eTR ödülüne layık görülen Osmangazi Belediyesinden de söz edilmektedir.Ülkemizde, e-belediyeciliğin önemi hızla kavranmakta ve uygulama adedi giderek artmaktadır. Bilgi çağı toplumunun, teknolojik gelişmeleri hayatına yansıtabilen bireyleri olarak, katılımcı yerel yönetim anlayışının yaygınlaşması; şeffaf, rahat ulaşılabilir, hesap verebilir, vatandaş odaklı hizmet sunumuna ilişkin yönetim görüşüne sahip yerel yönetimler takdir ve teşvik edilmelidir. 


5- KAYNAKLAR: 

• AİCHHOLZER, George, , “E-Government”, E-Society Kongresi, Teknolojik Değerlendirmeler ve Sistem Analizi Enstitüsü (ITAS), 17-19.Ekim 2001, Berlin, www.abgs.gov.tr , Erişim Tarihi: 16. 12. 2001 
• AKGÜL,Mustafa, “Internet Notları: Internet, Demokrasi ve Türkiye”, http://siyaset.bilkent.edu.tr/kamunet/oncesi/cbt-not3.html , Erişim Tarihi: 18.12.2001 
• AKTAN, Coşkun Can, İyi Yönetişim, KalDer 7. Toplam Kalite Yönetimi Makale Yarışması, 2002, 
www.canaktan.org.tr , Erişim Tarihi: 25.11.2004 
• Aliağa Belediyesi internet sayfası, İnteraktif Sistem ve E-belediyecilik, http://www.aliaga-bld.gov.tr, Erişim Tarihi: 05.01.2005 
• ARDIÇ, Kadir; BAŞ, Türker; “Kamu Yönetiminde Sürekli Gelişme Aracı Olarak Toplam Kalite Yönetimi ve Uygulama Aşamaları”, 8.Ulusal Kalite Kongresi, 2000’li Yıllar ve Toplam Kalite Yönetimi, 3-4 Kasım.1999, İstanbul 
• BOZKURT, Ömer; ERGUN, Tuncay, Kamu Yönetimi Sözlüğü, TODAİE Yay., Ankara, 1998.s:259 
• BULUN, Mustafa, Bir E-Türkiye Denemesi, INET 2001, 7. İnternet Konferansı, http://www.edevlet.net/eTurkiye/e-Turkiye_Denemesi.pdf , Erişim Tarihi:20.10.2003 
• CASTELLS, Manuel, Globalization & Identity İn The Network Society, Prometheus, Vol.4, 2000 
• ERGUN, Tuncay, “Postmodernizm ve Kamu Yönetimi”, Amme İdaresi Dergisi,Cilt.30,Sayı.4,Aralık, 1997, s.4-5. 
• eTR Ödülleri ve Kongresi, http://www.etrodulleri.org%20,%20%20erişim%20tarihi:%2009.01.2005/ , Erişim Tarihi: 09.01.2005 
• GİDDENS, Anthony, The Transformation of Intimacy, Oxford:Basil Blacwell,1994 
• GÖRMEZ, Kemal,Yerel Demokrasi ve Türkiye, 2. Baskı, Vadi Yayınları,Ankara, 1997 
• GÜLER, Birgül Ayman; AKDOĞAN, Argun ve OKTAY, Hakan.; Yerel Yönetimler ve Internet “Türkiye’yi Internete Taşımak Konferansı,Kasım-2001,İstanbul, 
www.inet.tr.org.tr/inetconf7/Sunum/yerelyonetim.doc, Erişim Tarihi: 25.11.2004 
• HARRİNGTON, Stuart, Modernising Local Government via electronic means, 
http://www.coe.int/t/e/integrated_projects/democracy/1, Erişim Tarihi: 09.01.2005 
• HENDEN, H.Burçin, “Yerel Yönetimlerde Uygulanan Toplam Kalite Yönetiminin “e-Belediyecilik” Kavramı İle Bağlantısının İrdelenmesi”, Yapı ve Kentte Bilişim’04 Kent’te-Dönüşüm, e-belediyecilik, e-mühendislik ve e-kentlilik 3. Ulusal Kongresi, 02-03 Aralık 2004,Ankara. 
• Improvement and Development Agency, Local e-government now: a worldwide view-2002,s:34, 
http://wwwold.kuntaliitto.fi/tietot/localworld.pdf, Erişim Tarihi: 09.01.2005 
• JOHANSSON, Henry; MCHUCH Patrick; PENDLEBURY A.John ve WHEELER, William A III; Business Process Reenigineering: Breakpoint Strategies For Market Dominance, John Wiley and Sons., Chichester, 1993, s.4. 
• KALKANDELEN, A.Hayrettin, “Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma (Süreç ve Aşamalar)”, Türk İdare Dergisi, Yıl.70, Eylül, Sayı.420, 1998, s.98-99 
• KELEŞ, Ruşen, Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınları, İstanbul, 1992.s:17 
• Milli Emlak Genel Müdürlüğü, "E-Devlet", http://www.milliemlak.gov.tr , Erişim Tarihi: 20.12.2004 
• NADAROĞLU, Halil,Mahalli İdareler, 3.Bası, Beta Basın Yayın, İstanbul 1986. 
• Osmangazi Belediyesi, http://www.osmangazi.bel.tr/Calismalar/cal_acilis.htm, Erişim Tarihi: 09.01.2005 
• ÖZTÜRK, Azim, “Türkiye’de Kamu Hizmetlerinin Karşılanması Sürecinde Karşılaşılan Yönetim Sorunları ve Çözüm Önerileri”, Türk İdare Dergisi, Yıl.68, Haziran, 1996, sayı.411, s.146. 
• TBD, Türkiye Bilişim Derneği, e-Belediye Taslak Rapor-I , II. Türkiye Bilişim Şurası, 
http://www.bilisimsurasi.org.tr/e-turkiye/docs/e belediye_taslak_raporu_1-5.doc , Erişim Tarihi: 27. Ocak 2004 
• Türkiye Bilişim Şurası,E-devlet Çalışma Grubu Raporu, 10-12.Mayıs.2002, Ankara 
• UÇKAN, Özgür,E-Devlet, E-Demokrasi ve E-Yönetişim Modeli: Bir İlkesel Öncelik Olarak Bilgiye Erişim Özgürlüğü, Stradigma.com. Aylık Strateji ve Analiz E-Dergisi, Haziran 2003, Sayı:5, Erişim Tarihi:18.12.2004 
• ULUSOY, Ahmet; AKDEMİR, Tekin, Yerel Yönetimler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2002. 
• Yerel Yönetimler Bilgi Tabanı Projesi, http://195.142.105.10/yyaem/yerelbilgi.php , Erişim Tarihi: 09.01.2005 
• YERELNET, www.yerelnet.org.tr/yerelbilgi , Erişim Tarihi: 25.12.2004 
• YETİM, Nalan; “Küresel Üretim Yapılanmasına Kültürel Yanıtlar: Ulusal-Yerel?” Doğu Batı Düşünce Dergisi, Ankara,2002.Sayı:18,s.129-140 
• YILDIRIM, Uğur; ÖNER, Şerif , Bilgi Toplumu Sürecinde Yerel Yönetimlerde Eğitim-Bilişim Teknolojisinden Yararlanma : Türkiye’de E-Belediye Uygulamaları, The Turkish Online Journal of Educational Technology - TOJET January 2004 ISSN: 1303-6521 Volume 3, Issue 1, Article 8 
• YILDIRIR, Hilal; KARAKURT, Elif, E-Devlet Ve Uygulamaları, http://www.isguc.org, E-düşünce, Cilt:6, Sayı:1, Erişim Tarihi: 25.12.2004 
• YILDIZ, Mete, Elektronik (E)-Devlet Kuram Ve Uygulamasına Genel Bir Bakış ve Değerlendirme, http://www.bilgiyonetimi.org, Erişim Tarihi: 08.01.2005 
• YILDIZ, Mete, Yerel Yönetim ve Demokrasi. Çağdaş Yerel Yönetimler,1996, 5(4): 3-15. 
• YILDIZ, Mete, Yerel Yönetimlerde İnternet Uygulamaları ve E-Devlet, http://www.bilgiyonetimi.org, Erişim Tarihi: 08.01.2005 
• 8BYKP, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı: Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonu raporu . Ankara: DPT, 2001. ( DPT. 2538 - ÖİK. 554 ). ISBN 975-19-2567-3, 
http://ekutup.dpt.gov.tr/yerelyon/oik554.pdf , Erişim Tarihi: 10.05.2004 


 ****