Yarınlar İçin Düşünce etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yarınlar İçin Düşünce etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Aralık 2020 Salı

Kosova Bağımsızlığı Kuzey Kıbrıs İçin Emsal Olur Mu?

Kosova Bağımsızlığı Kuzey Kıbrıs İçin Emsal Olur Mu? 


Prof. Dr Mehmet Can
Yarınlar İçin Düşünce 
mcan@ius.edu.ba 

Center for Strategic Analysis and Risk Assessment International University of Sarajevo 

Dunya uluslar ailesine geçtiğimiz ay, 17 Subat 2008, Pazar, Türkiye yerel saati 15:50 Sırbistan'dan tek yanlı olarak bağımsızlığını ilan ederek katilan Kosova, sadece Kosova Arnavutları tarihinde binlerce yıllık bir halkayı kırmamış aynı zamanda uluslararası ilişkilerde ve özellikle uluslararası hukukta etkileri önümüzdeki on yıllarda görülecek yeni bir tartışma da başlatmis bulunuyor. 

Zira, Yugoslavya'nın 1990'lar boyunca kanlı savaşlara sahne olan çözülme  sürecinin son perdesi olarak görülse de, Sosyalist Federasyon'dan ayrılan diğer cumhuriyetlerden farklı olarak Kosova, 1989’a kadar Sırbistan'in otonom bir bölgesiydi. Mart 1999'da NATO'nun aktif uluslararası müdahale ve güc kullanımı ile başlayan bu sürec, yaklaşık dokuz yıl sonra egemen bir devletin topraklarından bir parçanın tek yanlı bağımsızlık ilan edip kopmasıyla sonuçlandı 21. 

Bir süredir Sırbistan'dan ayrılması gündemde olan Kosova’nın Parlamentosu, 17 Şubat 2008, Pazar günkü olağanüstü toplantısında, Sırbistan'dan bağımsızlığını oy birliğiyle kabul etti. 

Bağımsızlık Bildirgesinin okunmasından sonra yapılan oylamaya 109 milletvekili katıldı. Toplantıya katılan milletvekilleri, Kosova'yı bağımsız yapan bildirgeyi açık oylamada oy birliğiyle ayakta alkışlayarak kabul etti. Parlamentonun, aralarında 
Sırpların da bulunduğu 11 azınlık üyesi ise oylamaya katılmadı. 
Kutlamalar Priştina sokaklarına taştı Kosova Başbakanı Haşim Taçi, parlamentoda yaptığı konuşmada "Kosova bugünden itibaren gururlu, bağımsız ve özgür olacak" dedi. Taçi, Kosova'nın bir daha Belgrad tarafından hiçbir zaman yönetilmeyeceğini söyledi. 

Parlamento'nun bağımsızlık ilanından sonra Priştine'de basın toplantısı düzenleyen Kosova Başkanı Fatmir Seydiu, tüm ülkelerden, bugün Sırbistan'dan ilan ettikleri bağımsızlığı tanımalarını istedi. "Dünyanın tüm ülkelerinden bağımsızlığı tanımalarını ve bizimle normal diplomatik ilişki kurmalarını isteme onurunu taşıyorum" diyen Seydiu, BM'nin Kosova özel temsilcisi Martti Ahtisaari planını tam anlamıyla yerine getirmek için çaba harcayacaklarını belirterek, Kosova'daki 
bütün yurttaşları kucaklayacak bir devlet olmaya çalışacaklarını ifade etti. 
Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme yolunda ilerlemeye devam edeceklerini kaydeden liderler, hiçbir kuvvetin kendilerini bu yoldan geri çevirmeyeceğini söylediler. Kosova'nın bugün her zamandan çok dostu olduğunu ve dostlarının yarın daha da artacağını öne süren liderler, Kosova'nın özellikle son 10 yılda ABD, AB ve NATO'dan büyük destek gördüğünü ifade ettiler ve bunun için şükranlarını dile getirdiler. Kosova’nın Bağımsızlık Serüveni 
1989 zamanın Yugoslav Cumhurbaşkanı Slobodan Milosevic, Kosova’nın 1976’dan beri devam eden muhtariyetini kaldırdığını açıkladı. 

1990 Kosova Hükümeti Sırp yönetimi tarafından lağvedildi. 

1998 Şimdiki Başbakan Haşim Taçi yönetimindeki Kosova Kurtuluş Ordusu (KLA) Sırp güvenlik güçleriyle çatışmağa başladı. Sırplar Müslüman Arnavutlara karşı “etnik temizlik” e girişti. 

1999 Barış Görüşmeleri sonuçsuz kalınca NATO, Kosova’ya saldıran Sırp askeri b irliklerine karşı hava harekatı başlattı. 78 gün süren hava harekatının ardından Belgrat gevşedi ve birliklerini Kosova’dan geri çekti. 

2004 Arnavutlarla Sırplar arasındaki çatışmalarda 19 kişi hayatını kaybetti. 
Şubat 2007 Sırbistan Kosova bağımsızlığı hakkındaki BM Ahtisaari planını reddetti. 

Kasım 2007 Kosova Müslüman Arnavutlarının siyasi lideri Haşim Taçi, tek yanlı bağımsızlık ilan edeceğine söz vererek genel seçimleri kazandı. 
Şubat 2008 AB, Kosova’daki polis ve yargı hizmetlerine katkıda bulunmak için 1,800 personel göndermeyi kabul etti. 

Şubat 17, 2008 AB ve ABD’nin desteği ile tek yanlı bağımsızlık ilan edildi. 
Kosova Cumhuriyeti 17 şubat 2008 itibari ile dünya sahnesine çıkan yeni devlet Yugoslavya’nın parçalanmasından sonra sırbistanın güney eyaleti olarak 15 yıl devam etti. denizle bağlantısı olmayan bir Balkan ülkesi olan kosova’nın genel bilgileri şöyle: yüzölçümü 10bin km², yani İzmir vilayeti kadar. Nüfusu 
2.3 milyon, yani yine İzmir ilininkinin yarısı kadar. Etnik yapının %90'ı Müslüman Arnavut ve %4'ü Ortodoks Sırp. Yani Kosova için ikinci bir Bosna diyebiliriz. 
Kosova’nın yüzölçümü 10 bin km², Kosova’da başlıca üç dil konuşuluyor. Arnavutça, Sırpça ve Türkçe. Peç’ten (İpek) güneye inerken sokak isimleri bile bu üç dilde yazılıyor. Prizren tam bir Osmanlı şehri. Bu hava güneye doğru Makedonya’ya kadar bozulmuyor. 

1389’da Murat Hüdevandigar’ın Birinci Kosova Savaşı’yla Osmanlı yönetimine kattığı Kosova, 1914 Berlin anlaşmasına kadar elişmizde kaldı. Bu dönemde 30bin Sırp aile, Sırpların çıkardıkları fesat sebebiyle Doğu Bosna’ya sürülmüş, ve yerlerine Müslüman Ararnavutlar yerleştirilmişti. Tito’nun komünist rejimi sırasında sırplar yeniden bu bölgeye yerleşmeye çalışmışlarsa da hiç bir zaman 
çoğunluk olamamışlardır. 

Piriştina’da yüzbinler bağımsızlığı kutlarken havai fişekler geceyi aydınlatıyor Sırplara göre Fiili işgal altında "bağımsızlık" Sırbistan kaynakları, emperyalistlere sırtını dayayarak bağımsızlığını ilan eden Kosova’nın fiilen NATO ve AB güçlerinin işgali altında olduğunu söylüyor. Kosova'da halihazırda bulunan 16 bin NATO askerine ek olarak, AB de bağımsızlık ilanından önce, Kosova için 2 bin kişilik bir polis ve yargı misyonu görevlendirdi. 

Bölgenin işgalinin ardından faaliyete geçirilen geçici BM yönetiminden (UNMIK) 120 gün içinde görevi devralması öngörülen AB misyonu, Kosova polisi, yargı ve gümrük görevlilerini eğitecek. 

Kosova polis ve yargı misyonuna, Malta dışında, tüm AB üyelerinin yanında NATO ile koordinasyon kapsamında Türkiye ve ABD'nin de katılması öngörülüyor. 
Genç Kosova’lı Arnavutlar parlemento bağımsızlık ilanına hazırlandığı sıralarda 
Piriştina sokaklarında Amerikan ve Arnavut bayrakları taşıyorlar Jetmire Idrizi / Bloomberg News AB çatısı altında birleşeceğiz 
Kosova'nın bağımsızlığını ilan etmesi, Kosova'yı ilhak ederek "Büyük Arnavutluk" kurmak isteyen Arnavutluk yönetimini de umutlandırdı. Sosyalist Arnavutluk'un kurucusu Enver Hoca tarafından Güney Afrika'ya sürgüne gönderilen Arnavutluk Kralı Zoğu'nun torunu Kosova'nın bağımsızlığı için Priştine'ye geldi. Cihan Haber Ajansı'na demeç veren İkinci Leka Düğacını "Bugün Arnavutluk ve Kosova için tarihi bir gün." dedi. Kosova'nın bağımsızlığını "büyük bir arzuyla beklediklerini" 
ifade eden Düğacını, "Yıllar süren acılardan sonra Kosova bağımsızlığını kazanma noktasına geldi. Böyle bir anda burada bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum." diye ekledi. II. Leka Düğacını, sadece Arnavutluk'un değil dünya üzerinde bütün Arnavutların Kosova'nın AB de yerinin olmasını istediğini belirtti. 

Arnavutluk Başbakanı Sali Berişa da Kosova'nın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından bir açıklama yaparak, Kosova ve Arnavutluğun AB'de birleşeceğini savundu. Alman gazetesi Frankfurter Allgemeine'ye demeç veren Berişa, Sırbistan'ın Kosova'ya ekonomik abluka uygulaması halinde Arnavutluk'un limanlarını da açarak Kosova'ya yardım etmeye hazır olduğunu söyledi. Kosova ve Arnavutluk'un birleşmesi fikrinin köklü olduğunu söyleyen Berişa, "Arnavutluk'taki 50 yıllık komünist diktatörlük nedeniyle Kosovalı Arnavutlar bunu unutmaya başlamışlardı" dedi. 

Halihazırda iki ülkenin birleşmesi olanağının bulunmadığını teslim eden Berişa, "Yarın AB'de birleşeceğiz" diye konuştu 22. 

Türkiyenin Kosova’ya Yaklaşımının Esası Ne olmalı 

Kosova’da en etkin kültür, Osmanlı kültürüdür. Müslümanlar nüfusun %90’ını oluşturur, Türkçe en çok konuşulan diller sırasında üçüncüdür. Halkın İslam anlayışı, Osmanlı anlayışıdır. Türkiye bu yakınlıklardan yararlanarak bölgedeki kültürel varlığını, ekonomik yatırımlarla desteklemelidir. 

Bölgede işsizlik had safhadadır

İpek (Pec), cami ve katolik kilisesi, etkin kültür, Osmanlı kültürü. 
Türkiye’deki Kosova asıllıların sayısı, bu günkü Kosova nüfusundan fazladır. Kültürel ve ticari anlaşmalarla bu potansiyelden istifade edilmelidir. Ancak 1999 hadiselerinden başlayarak Kosova’nın Sırp zulmünden kurtarılmasında ve bağımsızlık ilanının tanınmasında ABD ve İngiltere’nin rolü, bölge halkını çok etkilemiştir. 

Bunu geçen yaz Kosova gezim sırasında açıkça gözlemlemiştim. Prizren'e yaklaşıncaya kadar geçtiğimiz kasaba ve şehirlerde sokak levhaları üç dilde Arnavutça, Sırpça, İngilizce Rr, Ul, Str yani Rrasar, Ulica, Street idi. Prizren'e yaklaşınca İngilizce’nin yerini Türkçe aldı Rr, Ul, Cad., Cadde Oldu. 

Caddelerden birinin adının Tony Blair Street 
Caddelerden birinin adının Tony Blair Street olması, dükkanlarda siyah kartallı Arnavutluk bayrağının, Amerikan bayrağı ile birlikte asılması bunu açıkça gösteriyordu. 

AB ve ABD, Kosova’lıları Islam kimliklerinden soyutlayarak “Etnik Arnavut” diye anmakta ısrar etmektedir. Türkiye Diyanet ve TİKA vasıtasıyla bölgeye götürdüğü hizmetleri artırmalı, İslam kimliğinin güçlenmesine çalışmalıdır. Kosovanın İslam Konferansı Örgütü’ne alınması için de Türkiye girişim başlatmalıdır. AB'nin bu gibi gelişmeleri hoş karşılamayacağı, Kosova Müslümanlarını Avrupa Medeniyet kimliği içine asimile etme yolunu seçeceği kuşkusuzdur. 

Condoleezza Rice Sırbistanı Kosova’nın Bağımsızlığını Tanımaya Çağırdı23 
ABD Dışişleri bakanı Condoleezza Rice 13 Şubat 2008 Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Sırbistan’ın, Kosovanın koşullu bağımsızlığı hakkındaki karar taslağını kabul edeceğini ve Avrupa ile tam integrasyon yolunda yürüyeceğine inandığını söyledi. 
ABD Dışişleri bakanı Condoleezza Rice 13 Şubat 2008 Çarşamba günü Senato Dışişleri Komisyonu toplantısından önce Washington’da Capitol Hill’de açıklama yaparken ABD Dışişleri bakanı Condoleezza Rice 13 Şubat 2008 Çarşamba günü Amerikanın dışişleri bütçesinin görüşülmesine tahsis edilmiş Senato Dışişleri Komisyonu toplantısından önce Washington’da Capitol Hill’de açıklama yaparak, sürecin Sırbistan için kolay olmayacağının farkında olduğunu, ancak bir kere bu sorun aşılınca Sırbistan’ın önünde Avrupa ile tam integrasyon yolunun açık olduğunu söyledi. 

21 Şubat 2008, Belgard’daki Amerikan Büyükelçiliğine saldıran göstericiler, binaya girmeyi ve bir kısmını ateşe vermeyi başarıyorlar. 
Sırbistan ve Rusya Kosova Bağımsızlık Kararını geri aldırmaya çalışacak Rusya'nın BM nezdindeki Daimi Temsilcisi Büyükelçi Vitali Çurkin, ülkesinin isteği üzerine acilen yapılan Güvenlik Konseyi toplantısından önce, Moskova'nın Kosova'daki BM misyonunun, bölgenin tek yanlı bağımsızlık ilanını "geçersiz" ilan etmesini istediğini söyledi. Büyükelçi Çurkin, BM 1244 sayılı kararı ile diğerlerinin uygulanmasını istediklerini belirtti. Güvenlik Konseyi'nin 17 Şubat 2008, Pazar günkü toplantısından bir sonuç çıkmazken, Konsey'in 18 Şubat Pazartesi günü yeniden toplanması kararlaştırıldı. 

Putin and Sırbistan Başbakanı Kostunica Kosova konusunda sırt sırta 
Kosova’nın bağımsızlık ilanını yasadışı olarak niteleyen Rusya ve Sırbistan 18 Şubat 2008 Pazartesi günü parlementolarını, atılacak adımları kararlaştırmak üzere olağanüstü toplantıya çağırdılar. 

Rus milletvekilleri Kosova bağımsızlık ilanının etkileri üzerinde bir metin hazırlarken bir yandan da eylemi kınamayı ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’u daha sert tedbirler almaya davet etmeyi planlıyorlar. Rusya’nın tanınmış milletvekillerinden Mikhail Margelov ITAR-TASS tarafından gecilen bir açıklamasında “Kosova örneği dünyayı kaosa sürükleyecek” diyor. “Bağımsızlık ilanı uluslararsı yasaya ve ahlaka aykırıdır. Tehlikeli bir girişimdir.” Diye ekliyor. 
Sırp öğrenciler 18 Şubat 2008 Pazartesi günü Belgrad’da yaptıkları protesto gösterisinde (Nikola Solic/Reuters) 

Rusya Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden Alexander Botsan-Kharchenko BM Genel Sekreteri Ban’dan BM sözleşmelerini ve kurallarını uygulamasını istedi. Rusya’nın BM sözleşmelerinin ve Kosova hakkındaki 1244 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı’nın arkasında olacaklarını ilave etti. Veto yetkisine sahip bir BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi olmasına rağmen Rusya son olarak 17 Şubat 2008 Pazar günü Sırbistan’dan yana çıkarak Kosova’nın bağımsızlık ilanını hükümsüz bırakacak bir BM Güvenlik Konseyi kararı çıkarmada başarısızlığa uğradı. 

Kosovalı Sırplar 18 Şubat 2008 Pazartesi günü bölünmüşşehir Mitroviça’da yaptıkları protesto gösterisinde (Marko Djurica/Reuters) 

 Rusya Kosova’nın Girişimini Kendi Ayrılıkçıları için kullanıyor 18 Şubat 2008 Pazartesi günü çıkan Rus gazeteleri Rusya’nın Kosova'nın bağımsızlık ilanını büyük olasılıkla komşusu Gürcistan’a baskı yapmakta kullanacağını yazdılar. Bilindiği gibi 
Gürcistan’da Abhazya ve Güney Osetya gibi iki ayrılıkçı vilayet var. Bunlar Rusya’dan destek alıyor ve Gürcistan’dan koparak Rusya’ya bağlanmak istiyorlar. 
Ancak Rusya, Çeçenistan gibi kendi sınırları içindeki diğer ayrılıkçı gurupların eylemlerinden çekindiği için bu iki Gürcistan vilayetinin ayrılıkçı hareketlerini açıktan desteklemekten çekiniyor. 

Abhazya ve Güney Osetya Kosova’nın bağımsızlık ilanından sonra Rusya ve BM’ye kendi bağımsızlıklarını da tanıma çağrısı yapmayı planlıyorlar. 
Abhazya’nın kendinden menkul Cumhurbaşkanı Sergei Bagapsh Interfax Haber Ajansı’na verdiği bir demeçte "Abhazya’nın yakında Rus parlementosuna ve BM Güvenlik Konseyi’ne bir yazıyla başvurarak bağımsızlıklarının tanınmasını isteyeceklerini” söyledi. 
Güney Osetya Cumhurbaşkanı Eduard Kokoity da "Güney Osetya’nın pek yakında Bağımsız Devletler Topluluğundan ve BM’de bağımsızlıklarının tanınmasını isteyeceklerini hatırlattı. Kommersant gazetesinin haberine göre Moskova bu iki Gürcistan vilayetinde birer temsilcilik açarak onların bağımsızlıklarını tanıma yolunda ilk adımları atmayı planlıyor. 

Güney Kıbrıs AB Bütünlüğünü Bozdu Rum hükümet sözcüsü Vasilis Palmas, bütün AB bu konuda anlaşsa ve bizim tutumumuzu eleştirse de, Lefkoşa tek yanlı bağımsızlık ilanını tanımayacak dedi . Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bu tutumunun Kosova bağımsızlığının KKTC için emsal teşkil etmesinden duyduğu kaygıya bağlamak kehanet olmaz. Bilindiği gibi 1974’te Türkiyenin gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tek yanlı bağımsızlık ilan etmiş ve bağımsızlığı sadece Türkiye tarafından tanınmıştı. 

AB’nin etkili ülkeleri Bruksel’de toplanarak, Kosova’nın muhtemel bir bağımsızlık ilanını mümkün olduğu kadar bir bütün olarak tanımak ve Kosovaya özel kuvvet göndermek konularını konuştular. 1990’larda Balkanlarda arabuluculuk yapmış olan İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Bürüksel’de AB’nin hemen hemen fikir birliğine vardığını söyledi ve “bir ülke var ki onun kabul etmesi imkansız” dedi. 

Bu ülke tabii ki Güney Kıbrıs’tı. Güney Kıbrıs görüşmeler boyunca BM onayı 
alınmasında ısrar etti. 
Güney Kıbrıs’a ilave olarak Yunanistan, Slovakya ve İspanya gibi en az üç AB ülkesi daha Kosova bağımsızlığını tanımakta gönülsüzlük gösterdi. 
Kosova Bağımsızlığı Karşıtlarına Romanya da Katıldı Romanya Cumhurbaşkanı Traian Basescu ülkesinin Kosova bağımsızlığını tanımayacağını sert bir dille ifade etti. 31 Ocak 2008, Perşembe akşamı bir açıklama yapan Romanya Cumhurbaşkanı Traian Basescu ülkesinin Kosova bağımsızlığını tanımayacağını sert bir dille ifade etti. Basescu’nun önemli gerekçesi, bunun dünyanın başka yerlerindeki azınlıklara yanlış mesaj vereceği ve geleneksel hale gelmiş uluslararası yasalara zarar vereceği idi. 

Kosova Bağımsızlığı Kuzey Kıbrıs’a Emsal Olur mu? 

Tek taraflı bağımsızlık ilanının ardından, uluslararası topluluğun büyük bölümünün Kosova’yı tanıması ve BM üyeliği gelecek ve Kosova, meşru bir bağımsız-egemen devlet olarak uluslar ailesinde ve haritadaki yerini sağlama alırken, Balkanlar’da, ülke nüfusunun yüzde 30’unu Müslüman Arnavutların oluşturduğu, Makedonya’nın burnu dibinde yeni bir Müslüman Arnavut devleti ortaya çıktı. 

Kosova bağımsızlığı ilk domino etkisini, Rusya’nın iddia ettiği gibi, Çeçenistan, Kuzey Kıbrıs, Moldava ve Tibet’e doğru değil, Makedonya’ya ve Bosna-Hersek’e doğru yapacak gibi görünüyor. 

Ancak bölgedeki rakipsiz AB ve ABD baskısı, bütün tarafları temkinli olmaya itiyor, Kosova ve Makedon Müslüman Arnavutları, Arnavutlukla, Republica Sırpska Sırpları da Sırbistan’la birleşme arzularını gelecek bahara, AB’ye girdikleri zamana ertelediklerini gereğinden fazla sıklıkla ifade ediyorlar. 

Ancak sıraya İskoçya, Çeçenya, Moldova, Filistin, Bask, Katalanya, Kuzey Kıbrıs, Republica Sırpska girmemesi için hiç bir neden yok. Birleşmiş Milletler, devletler üzerinde temellenmiştir. 

Avrupa Birliği’de devletlere dayanır. Böyle olmaya devam edecek. Yeni devletler ortaya çıkacak, Doğu Almanya misali bazı devletler ortadan kalkacak 24. 
Ancak bu dalganın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne tanınma getirmesi olasılığı oldukça zayıf. 

Birincisi Kosova’yı bağımsızlık ilanına teşvik eden AB ve ABD’nin birinci amacı, Rusya’yı Sırbistan ve Doğu Avrupa karşısında mahcubiyete düşürerek Rusya’nın Avrupa’daki nüfuzunu adamakallı kırmak. İkincisi Bosna’nın Müslüman kesimi gibi Kosova Müslümanları üzerinde de çok kuvvetli bir baskı kurma olanağı elde etmek. 
Oysa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı AB ve ABD’nin hiç bir menfaatine tekabül etmiyor. Üstelik İsrail, burnunun dibinde gittikçe güçlenen Türkiye’nin, daha etkinlikle kullanabileceği bir uzantısını görmek istemiyor. 

DİPNOTLAR:

21 Omer Dincsoy, Breaking the Taboo, "finally, a Status for Kosovo", SARU Discussion Paper December 2004, Pristina, Kosovo (Ömer Dinçsoy UNMIK Stratejik Analiz ve Araştırma Birimi Eş Başkanı). 
22 http://www.sol.org.tr/index.php?yazino=28584 
23 David Gollust , VOA, Washington, 13 February 2008. 
24 Cengiz Çandar, Kosova: Avrupa’nın yeni bebeği, Türkiye’nin kardeşi..., 18 Şubat, 2008. 

Yarınlar İçin Düşünce 
Yıl 3, Sayı:30 
Nisan 2008. 

***


KOSOVA BAĞIMSIZLIĞI Domino Etkisi Olur Mu?

KOSOVA BAĞIMSIZLIĞI Domino Etkisi Olur Mu? 


Prof. Dr. Mehmet Can
Yarınlar İçin Düşünce 
mcan@ius.edu.ba 



10 Aralıkta bitmesi beklenen Priştina-Belgrad görüşmeleri, Rusya’nın Sırbistan’a arka çıkması ve Kosovalıların tam bağımsızlıktan daha az bir şeye razı olmamalı yüzünden 28 Kasım Çarşamba günü Avusturya’nın Baden kentinde kesildi. 26-28 Kasım 2008 tarihleri arasında Baden’de Rusya, ABD, AB üçlüsünün gözetiminde yapılan görüşmeler, başarısızlıkla sonuçlandı. Sırplar, Kosova’ya Sırbistan sınırları içinde geniş bir muhtariyetten daha fazlasına razı olmazken, Kosovalılar, tam bağımsızlıktan daha azına razı olmadılar. 

Bu noktaya gelinceye kadar Kasım başlarında Sırpların ulusalcı Başbakanı Vojislav Kostunica, “Kosova’yı ve (Bosna-Hersek’in icnde yarı bağımsız) Sırp Cumhuriyetini muhafaza etmek, şu anda devlet ve ulus politikalarımızın en önemlisidir.” Diyerek, Kosova için Republica Sirpska’yı bir manivela olarak kullanabileceklerini ihsas etti. Bilindiği gibi 1992-1995 Bosna savaşımnda Sırbistan, Sırp ordusu haline getirdiği Yugoslav Halk ordusunun Slovenya ve Mekadonya’dan geri çektiği birliklerini Bosna-Hersek’e konuçlandırmış ve bu birliklerin Bosnalı Müslümanlara yönelttiği 
saldırılara her turlu personel ve lojistik desteği sağlamıştı. 

Avrupa Birliği Sırbistan’a bir havuç yetiştirmekte gecikmedi. 6 Kasım 2008’de Sırbistan’ın saldırgan geçmişi ile alakasını zayıflattığına dair bir ilerleme raporu uzerine Sırbistan’la Stabilizasyon ve İşbirliği anlaşması imzaladı. Imzaladı ama Sırbistan Başbakan Yardımcısı Bozidar Djelic “Kosovaya karşılık AB üyeliği asla kabul edilemez. Sırbistan bunu asla kabul etmez.13” Demekten de geri durmadı. Avrupa Birliği içinden bazı politikcılar, AB havucu olmaksızın Kosova’yı kaybeder se, Sırplarda ulusalcılık geri döner ve bu, Balkanlarda bir kara delik oluşturur diyorlar. 

10 Aralık 2007 Pazartesi günü AB’li diplomatlar, bağımsızlığa doğru gitse de Kosova’nın Sırpları ve Rusları kızdıracak bir adım atmamaları için tedbirleri konuştular. Yeni hükümeti kurmaya çalışan HashimThaci, onlara ABD ve AB ile birlikte hareket edeceğine dair söz verdi. 

RUSYA’NIN KOSOVA İLE DENENMESİ 

Putin Amerikanın Irak başta olmak üzere karşılaştığı zorluklardan ve bazen şantaja dönüşen etkili enerji politikasından cesaret alarak Sovyetler Birliğinin çöküşünü izleyen bu on yıl boyunca kaybettiği zemini yeniden kazanmaya çalışıyor. Rusya içinde ise otoriter bir yönetim sürdürüyor. 

Putin, 2007 Şubatında Münih’te ABD’yi ağır bir dille suçladı. 

Şimdi Kosova bağımsızlığı vasıtasıyla ABD ve Avrupa, Rusya’nın sabrını ölçmek için yeni bir fırsat elde etmiş bulunuyorlar. 

1999’da ABD önderliğinde NATO, 78 gün boyunca Sırp mevzilerini bombalamış ve Sırp birliklerini Kosova’dan geri püskürtmüştü. Ancak Birleşmiş Milletlerden çıkan karar, Rusya’nın Kabul edebileceği bir şekle sokulma zorunluluğundan, Kosova’nın Sırp sınırlarına dahil olduğunu kabul ediyordu. Kosova’nın yönetimine Birleşmiş Milletler müzaheret edecek ve güvenliğini de NATO sağlayacaktı. 

Geçtiğimiz dokuz yıl boyunca Kosova ve Belgrad’da sinirler gerilirken, ABD ve AB Kosova’nın nihai statüsüne fazla önem vermemişlerdi. 26 Mart 2007’de Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi, eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine Kosova için çözüm içeren raporunu sundu ama, Rusya veto edeceğini ihsas ettiğinden gündeme alınamadı. 

Plan Kosova’ya denetimli bağımsızlık getirirken, Kosova’da kalacak Sırp azınlığa da geniş özgürlükler ve güvenceler getiriyordu. Sırbistan planı şiddetle reddetti. 

Putin, Sırbistan’ın Kabul etmeyeceği hiç bir çözümü desteklemeyeceğini söyleyerek başta Almanya ve Amerika olmak üzere Batılıları köşeye sıkıştırma imkanını kaçırmadı14. Amerika’nın yapabileceği tek şey Rusya’ya Ahtisaari planının önünü keserse, doğacak karmaşadan Rusya’nın sorumlu olacağını 
ve Rusya’nın Batı ile diğer ilişkilerinin bundan etkileneceğini hatırlatmak oldu. 
Rusya ise, Birleşmiş Milletlerin, ilgili ülkenin oluru alınmaksızın uluslar arası bir sınırı değiştirme hakkının olmadığından emin görünüyor.. Batılılar ise 1999’da Rusya’nın da onayı ile Kosova’nın geleceğini belirleme yetkisinin Birleşmiş Milletlere verildiğini savunuyorlar. 
Şimdi her kes şu sorunun yanıtını merak ediyor: Rusya geri adım atarak Kosova’nın bağımsızlığına onay vermesi beklenemeyeceğine göre, Balkanlarda yeni bir savaş olası mı? Bu soruyu rahatlıkla hayır diye yanıtlayabiliriz. 

Rusya Doğu Avrupa’daki itibarı için Sırbistan’ıa arka çıkıyor ama, Sırp kamuoyu bu arkaya çok fazla dayanmak istemiyor. Avrupa’da kimse Rusya’nın ABD ile rekabet edebildiği eski gunleri geri getirebileceğine inanmıyor. Sırplar bilhassa Avrupa Birliği için müzakere gunlerini beklerlerken, ulusalcılık damarlarını okşasa da Rusya ile daha uzun bir yolculuğa çıkmaya arzulu görünmüyorlar. 

Sırpların bu iki yüzlü politikalarına fazla yaslanmak istemeyen, Rusya alana başka domino taşları sıralamaktan da geri kalmıyor. 30 Mayıs 2007 G8 toplantısından hemen önce yaptığı açıklamada Rusya, Ahtisaari Planının, Gürcistan’ın Ossetia ve Abkhazia bölgelerinde de ayrılma eğilimlerine örneklik yapacağını ileri sürdü. Bilindiği gibi Rusya bu iki bölümdeki ayrilikçiların destekçisi. 

Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, sağda, Mayıs 2007’de Almanya’nın Potsdam kentinde yapılan G8 toplantısı öncesinde Rus meslekdaşı Sergey Lavrov’a hoşgeldin diyor. Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, Kasım içinde, Güney Kıbrıs’ın AB’nin Kosova bağımsızlığını tanıma kararını deleceğini açıklamasından sonra Kıbrıs’a yaptığı iki günlük ziyaret sırasında gazetecilere Kosova bağımsızlığını tanımaya hazırlanan ülkeler için “Sonuçlarını büyük bir 
dikkatle degerlendirsinler, bu eylemleri ile uluslararası yasaları ihlal etmiş olacaklar. 
Bu Balkanlarda ve Dünyanın başka yerlerinde zincir reksiyonuna neden olacaktır.” Diyerek Kıbrıs’ı da domino taşları arasına yerleştirdi. 
Müzakerelerin çıkmaza girdiğinin resmen kabul edildiği 28 Kasım günü Sırbistan’ın Batılılara kuvvet kullanmayacağı sözü vermesi bunun açık kanıtıdır. Öte yandan Aralık ortasında Kosova’daki NATO birliklerinin komutanına, Roma’daki NATO üssünden emir beklemeden her türlü kargaşayı önleme etme yetkisinin verilmesi de tek yanlı bağımsızlık ilan edecek Kosova’ya muhtemel bir Sırp askeri mudahelesini olanaksız kılıyor zaten. Muhtemel domino etkisinin diğer ayağı Bosna-Hersek içindeki Republika Sirpska’nın durumu da farklı değil. Kasım başında o da Bosna’daki diğer ortakları Hırvat ve Boşnaklarla birlikte Stabilizasyon ve İşbirliği anlaşması anlaşması imzalayanlardan. RS Başbakanı Milorad Dodik, 7 
Aralık 2007’de Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadic ile yaptığı görüşmede, RS’te toplumun düzenini olumsuz etkileyecek hiçbir girişimde bulunmayacaklarını, ancak RS olarak Kosova’nın tek yanlı bağımsızlık ilanını tanımayacaklarını, Bosna-Hersekteki Boşnak ve Hırvat ortaklarının da bu yönde davranacaklarını tahmin ettiğini söyleyerek, Rusya’nın domino etkisi tehditlerinin asılsılığına dair işaretler verdi. RS Başbakanı Milorad Dodik, (Sağda) 7 Aralık 2007’de Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadic ile Hükümet kurma çalışmalarıyla meşgul, bir zamanların Kosova Kurtuluş Ordusu komutanı Haşim Taci de görüşmelerden sonuç alınamamasından üzüntü duyduğunu, ancak bu sefer şidde kullanılmayacağını ve açık çatışma yaşanmayacağını söyledi. 

Kosova'nın Arnavut Demokratik Partisi lideri Hashim Thaci, solda, Cumhurbaşkanı Fatmir Sejdiu, Viyana yakınındaki Badende, Aralık 28, 2007’de bir basın toplantısında, (AP). Baden’de 26-28 Kasım 2007 tarihlerinde yapılan son tur görüşmelerin ikinci günündeSırbistan Başbakanı Vojislav Kostunica basın açıklamasında , Kosova’nın geleceğinin tek taraflı olarak Arnavut çoğunluk ve onun Batılı destekcileri tarafından belirlenemeyeceğini, Sırpların sadece BM 
Güvenlik konseyi kararlarına itibar edeceğini açıkladı. Bunun dışındaki her çözüm, uluslar arası yasaya ve Birleşmiş Milletlere karşı işlenmiş bir suçtur. Diye devam etti. 
Sırbistan BAşbakanı Vojislav Kostunica, solda, Cumhurbaşkanı Boris Tadic 
Viyana yakınındaki Badende, Aralık 27, 2007’de bir basın toplantısında, (AP). 
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Larov ise, Bu meselenin kendine özgü ıve bağımsızlığın kaçınılmaz olduğunu kabul etmemiz mümkün değildir. Kosova’nın bir an önce bağımsızlık ilanından yana olanlardan çoğunun , böyle bir şeyin bölgeye ne getireceğini görmeya başladıkları anlaşılıyor. 

İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero (Solda), Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy (Ortada) ve Başbakan Gordon Brown, Bruksel’de Aralık 14, 2007’de Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesinin girişinde 
bir gazeteyi inceliyorlar. Her zaman aykırı bir sesle AB liderliğine yakıştığının düşündüğü bir tutum takınan Fransa da Kosova konusunda hizaya girmiş görünüyor. 30 Kasımnda Amerikanın Sesine düşen açıklamasında Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de Fransa’nın Kosova bağımsızlığını 
destekleyeceğini söylüyor 15. 

RUSYANIN AYAĞI AVRUPA’DAN KESİLİYOR MU? 

Rusya anlaşılan bunlarla yaranamadı. Avrupa’yı dikensiz gül bahçesi haline getirip istediği gibi kullanmak isteyen Amerika, Rusya’nın Avrupa’daki son dayanaklarını 
da yok etme peşinde. 

Demir perde indiğinden beri Amerika’ya karşı bir müşteri devler, bir müttefik, ya da gerçek bir dost gibi davranmadığı doğrudur ama dünyanın iki süper kutbundan biri olmaktan, sıradan bir büyük devlet olmaya düşmüş Rusya, ABD’nin “terörle savaş”ına gönülden destek verdiği yetmiyormuş gibi, Afganistan ve Irak işgallerine de seyirci kalmıştı. 
Rusya’da Glastnost ve izleyen reformlar döneminde Rus yasama organlarınca yapılan düzenlemelerle düzenin çağa uyumlu hale getirildiğine dair bir kanı yaygınken, Amerikalılar bu değişimi Reagan’ın kazandığı soğuk savaşa bağladılar. Aslında Sovyet Lideri Mikhael Gorbachev, Rusya Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin ve onları izleyenler Rusya’da savaş kaybedenler olarak değil, ülkelerini reformlarla güçlendirenler olarak anılıyorlar16. 

Anlaşılan 2000’lerin başında ele geçirdiği tek süper devlet olma imtiyazını yirmi birinci yüzyılda da sürdürmeye kararlı Amerika, kendine yakın güçlü rakip istememektedir. Büyün Satranç Tahtası’nda ‘nin de söylediği gibi, Rusya, Çin, Japonya, Hindistan ve uzak doğunun her birini bir diğerine karşı kolayca kullanılabileceği bir güç dengesi bu amaca daha uygun görünmektedir 17. 
Muhakkak olan bir şey varsa, Rusya’nın Avrupa’ya uzanan kolu budandıktan sonra sıra onun Orta Asya’ya uzanan koluna gelmiştir. Daha şimdiden Putin’in Orta Asya destekli enerji politikalarını şantaj olarak niteleyen ABD, Rusya’nın Çin ile birlikte Orta Asya petrol zengini devletlerini yeni bir nüfuz alanında, Şangay Beşlisi’nde toplama çabalarını endişe ile izlemektedir. Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’dan oluşan beşli grup, sınır sorunları üzerinde anlaştı. Haziran 2007’de yapılan zirveye Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov da gözlemci olarak katıldı. 

KREMLİN, MOSKOVA. 

Rusya Federasyonu Hükümeti ile, Kazakistan ve Turkmenistan Hükümetleri arasında Trans-Hazar gaz boruhattı işbirliği anlaşmasının imza töreni. Aralık 20, 2007. Kosova meselesinde dünya, Amerika’nın “ben yaptım oldu”suyla karşı karşıya kalacaktır. 

Müslüman bir toplumun Müslüman olmayan bir devletten bağımsızlığını kazanması hoşumuza gitse de, bu kanun tanımazlığın bir gün bize de çatabileceğini akıldan çıkarmamalıyız. 

MİLLİYETÇİ SIRPLAR ŞAŞKIN 

The Jerusalem Post’ta Yahudi yazar Caroline B Glick 13 Kasım tarihli “Islam ve Ulus Deflet” başlıklı yazısında “Bu gün ABD ve AB, bir Filistin devleti ve bir de Kosovada bir bağımsız devlet inşasıyla meşguller” diyor18. 1999 NATO bombardımanını gerçekleştiren NATO uçaklarını “dindaşlarını bombalayan kafirler” olarak nitelendiren diğer bir Yahudi yazar gibi Glick de Kosova’da biHirstiyanlardan kurtarılmış bir Müslüman devlet kurma gayretleri nedeniyle AB ve ABD’yi kınıyor. 

Milliyetçi sırplar da Hıristiyan kardeşlerinin Kosova’nın kopmasına katkılarından şaşkınlık duyuyor. 1389’da Avrupa’yı Müslüman saldırganlardan kurtarmak isterken hayatını Kosova Savaşı’nda veren Sırp Kralı Lazar’ı hatırlatıyorlar. 

Ve Batılıları vefasızlıkla suçluyorlar. 

SON DURUM 

Belgrad’da bir otobüsün üstüne çizilmiş resimde Kosova, Sırbistan’ın parçaso olarak resmedilmiş. 
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 19 Aralık 2007’de Kosova için yaptığı son toplantısında Kosovar Cumhurbaşkanı Fatmir Sejdiu ve Sırbistan Başbakanı Vojislav Kostunica yaptıkları konuşmalarda taleplerini birbirlerine yaklaştıramadılar ve toplantı bir karar alınamadan dağıldı. 

Başbakan Kostunica Belgrad’ın askeri güç kullanım ayağı kısa olmak üzere, Kosova’nın tek yanlı bağımsızlık ilanını engellemek için her türlü vasıtayı kullanacağını, Avrupa Birliği ve Amerika’nın Kosova’nın bağımsızlık ilanını desteklemelerinin sonucu değiştirmeyeceğini söyledi. “Yasadışı bir şeyi, bir ülkenin ya da birkaç ülkenin yapması onu yasadışı olmaktan çıkarmaz. Dolayısı ile Kosova’nın tek başına bağımsızlık ilanı ile onu, koordineli olarak ilan etmesi farksızdır. Serbistan böyle bir kararı BM Kararı açısından değerlendirecektir. 

Bu durumda BM Kararını çiğneyen ülkelerin karşısına Sırbistan, bu kararın bekçisi olarak dikilecektir. BM Güvenlik Konseyi Kosova meselesini çözme gücüne sahiptir. 
Güvenlik konseyini dolanmaya yönelik her girişim, uluslararası yasanın ihlali olarak görülmelidir.” Diye sürdürdü 19. 
İngiltere’nin BM’deki Büyükelçisi Sir John Sawers, “19 Aralık 2007 Güvenlik Konseyi toplantısının karar alınamadan kapanması, Kosova meselesinin BM Güvenlik Konseyinde çözülemeyeceğini göstermiştir. Iki yıllık görüşme süreci de, iki tarafı birbirine yaklaştıramammıştır. Hatta Amerika, Avrupa Birliği ve Rusya’dan oluşan Kosova üçlüsünün tarafsız-statü önerisi de Belgrad tarafından 
şiddetle reddedilmiştir. Birleşik Krallık’ın görüşüne gore Kosova’nın statüsü meselesini halletmenin zamanı gelmiştir. Bunu Güvenlik Konseyi’nde yapmayı isterdik. Ancak 1244 Sayılı Güvenlik Konseyi Kararı’nın harekete geçmek için gerekli yetkiyi verdiğine kaniyiz.” Dedi. Sawers’e göre Kosova’ya denetimli bağımsızlık veren Ahtisaari planı, ilerlemeye en uygun plan idi. Kosova Cumhurbaşkanı Sejdiu da NATO ve Birleşmiş Milletlerle işbirliği halinde ilerleyeceklerini ve Sırbistan’ın dostluk elini tutmaya devam edeceklerini bildirdi. 
Amerika’nın BM Büyükelçisi Zalmay Khalilzad da toplantıdan sonra Rus meslekdaşı Churkin’i Ahtisaari planı üzerinde bir kere daha düşünmeye davet etti. “Eğer Rusya bu konudaki tutumunu değiştirmezse, Amerika, Avrupalılar ve diğerleri bu planı uygulamak üzere harekete geçeceklerdir.” Diye uyardı. Güvenlik Konseyi’nin Avrupalı üyeleri Fransa, İngiltere, Slovakya, İtalya, Belçika ve Almanya adına 
konuşan Belçikanın BM Büyükelçisi Johan Verbeke, BM Güvenlik KOnseyindeki son tartışmanın iki taraf arasında egemenlik konusundaki ayrılığın kaldırılamadığını gösterdiğini söyledi. "Bu yada başka bir formatta görüşmeleri sürdürmek durumu değiştirmeyeceği bellidir. Şu andaki durumu daha fazla sürdürmek mümkün değildir. AB, Kosova’nın statüsünü belirleme işinde önderlik etmeye hazırdır. 

AB ve ABD, Kosova’da olanların başka yerler için emsal teşkil etmeyeceğinde hemfikirdir.” Dedi. 
Ancak Rusya’nın BM Büyükelçisi Vitaly Churkin, “Kosova’nın BM üyeleri için ne manaya geldiğini siz bu çatı altında çalışanlar tarafından çok iyi bilindiğinden eminim. Bu nedenle bizim inancımız odur ki, maalesef işler yasal mecrasından bir kere çıktı mı, bir kere tek yanlı eylemler istikametine yöneldi mi, uluslararası sisteme ve uluslararası yasalara şok dalgaları olarak arka arkaya çarpar durur.” Dedi. 
Son gün yapılan konuşmalar konusunda çok iyimser olduğunu ve bu duygularında da yalnız olmadığını ekledi. Ancak Kosova’nın tek yanlı bağımsızlık ilanını tanımayacakları konusunda kararları kesindi. 
Güvenlik Konseyi’nde veto hakları olan Çin ve Rusya, Kosova’nın geleceğini belirleme görüşmelerinin sürdürülmesinden yana olduklarını ifade ettiler. Aralarında Endonezya, Kongo ve Ghana’nın da bulunduğu diğer Güvenlik konseyi üyeleri de aynı görüşü paylaşıyorlardı. 
Netice olarak Güvenlik konseyi üyeleri ABD ve AB’nin önünde, uluslararası yasalara bağlı kalarak yapabilecekleri bir hamle bırakmamış görünüyorlar. ABD, Afganistan ve Irak işgallerinde olduğu gibi BM kararlarını ve uluslararası hukuku hiçe sayan işlerinde AB’yi kullanmayı adet edindi. 
Bakalım bu sefer de aslında direksiyona hiç oturtmadığı AB ve NATO’yu, dünyaya bu suçunun esas fail olarak gösterebilecek mi? 

ASIL DOMİNO ETKİSİ MAKEDONYA’YA DOĞRU 

Geçen gün bir Bosna’lı meslekdaşım Tito’nun Türkiye politikasına örnek olarak şunu anlattı: 
Bosna’dan Yugoslavya dışına din eğitimi almaya gideceklerini, Bağdat, ya da Kahire gibi Arap şehirlerine gönderirdi. Onları Istanbul ve diğer Türkiye şehirlerine göndermekten özenle sakınırdı. 

Sebebini soranlara da “Araplar burada hiç bulunmadı” derdi 

Bu politikayı bu gün ABD’de dikkatle uyguluyor. Türkiye’yi Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki, mesela Irak’taki pis işlerinde yanında sürüklemek istiyor da, yönü Türkiye’ye dönmeye başlamış Balkanlardan özenle uzak tutuyor. 

Amerika ve Avrupa’nın Kosova politikasının başka bir ilginç özelliği ise, Kosovalı kimliğini sadece “etnik Arnavut”lukla tanımlaması. Oysa Kosova halkının asıl kimliği İslam kimliğidir. İslam kimliği öne çıkarıldığında, hemen yakınındaki Sancak, Karadağ ve Bosna ile çok sıcak ilişkiler geliştirerek Batı Balkanların stabilitesine önemli katkı yapabilecek olan bu insanlar, ırkları öne çıkarıldığı için 
“hedefimiz büyük Arnavutluk” diye bağırıyor. Asıl domino etkisi, Makedonya’nın da stabilitesini bozarak, Kosova, Makedonya, Arnavutluk üzerinde gerçekleşecek gibi görünüyor. 

Elimizde Osmanlı İmparatorluğu ile Sırbistan Krallığı arasında 1913 yılında imzalanmış bir anlaşmanın metni var. Anlaşmaya Osmanlı İmparatorluğu adına Hariciye Vekaleti, Siyasi İşler Dairesi Başkanı Ahmed Reşid Bey, Sırbistan Krallığı adına da mukabili Dragomir L. Stefanovic imza koymuş. Anlaşma, Murat Hudavendigar’ın türbesinden, Sırbistan’a terkedilen topraklarda yaşayan Müslümanların alternatif hukuk haklarına kadar bölge Müslümanlarının bütün önemli haklarını kapsıyor 20. Düstur, Cild 7, 20 Zilhicce 1330 – 5 Muharrem 1334. 

Türkiye Cumhuriyeti her ne kadar tarih sahnesine Osmanlı İmparatorluğunun mirasını reddeden bir nevzuhur olarak çıkmışsa da, ürkiye Cumhuriyetinin dış politikasında son yıllarda gözlenen yeni açılımlar ışığında bu ve benzeri anlaşmaların verdiği haklar çerçevesinde Osmanlı Memaliki’nde günümüzde vukubulan gelişmelere müdahil olunabilir. 

Yarınlar İçin Düşünce okurları için, bahsettiğimiz anlaşmanın ayrıntılarını, gelecek yazılarımızdan bir ikisinin konusu yapabiliriz. 

DİPNOTLAR:

13 Pristina, Serbia (AFP), Aralık 10, 2007. 
14 R. Holbrooke, Russia’s Test in Kosovo, The Washington Post, Mart 13, 2007 
15 VOA News, Kasım 30, 2007. 
16 D. K. Simes, Losing Russia, Foreign Affairs, November/December 2007. 
17 Z. Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası, İnkılap Kitabevi, İstanbul 2005, ISBN No: 9751023270 
18 C. B. Glicks, Islam and the National State, The Jerusalem Post, November 13, 2007. 
19 Nikola Krastev, Radio Free Europe, Thursday, December 20, 2007 
20 Düstur, Cild 7, 20 Zilhicce 1330 – 5 Muharrem 1334. 

Yarınlar İçin Düşünce 
Yıl 3, Sayı:29 
Mart 2008. 


***

KOSOVADA Kİ TÜRKİYE VE KOSOVA NIN BAĞIMSIZLIĞI

KOSOVADA Kİ TÜRKİYE VE KOSOVA NIN BAĞIMSIZLIĞI 


Prof. Dr. Mehmet Can
Yarınlar İçin Düşünce 
mcan@ius.edu.ba 

Merkez bölgesinde Sultan Murad Han’ın Kosova Savaşı’nı kazandığı Kosova Ovası bulunan 10 bin kilometrekarelik bir bölgenin adı bu gün Kosova. Siyasi olarak, Karadağ’ın ayrılmasından sonra adı Sırbistan olan eski Yugoslav Federal Devleti Sırbistan’ın özel statülü bir eyaletiydi son zamanlara kadar. 

Kosova’yı 3000 yıl önce ilk iskan edenlerin Akdeniz kavimleri olduğuna inanılıyor. Son iki bin sene boyunca da bir çok göç dalgalarının son durağı oldu. Akınlarla bölgeye girip de yerleşip kalanlar arasında Hunlar, İskitler, İlliryalılar, Moğollar bile var. MS altıncı ve yedinci yüzyıllarda kuzeyden Slav kavimleri de indiler. Ancak Kosova’ya medeniyet kimliği veren gelişmeler, on birinci yüzyıldan itibaren, İslam tebliğcisi tarikatların bölgeye girmesiyle başladı. Medeniyet kimliği, 1389 Kosova Savaşı’ndan itibaren 1913’e kadar Osmanlı şemsiyesi altında geçen beş yüz yıla yakın dönemde kesinleşti. 

KOSOVA’DAKİ TÜRKİYE 

Müslümanların, çeşitli Hıristiyan mezheplerinin mensupları ile çeşitli oranlarda karışık olarak yaşadığı bu topraklarda, Müslüman olmayanların örf ve gelenekleri nde bile güçlü İslam ve Osmanlı etkisi vardır. 
Kosova’daki Türkiye’yi daha iyi anlatabilmek için, 
2007 Temmuzunda gerçekleştirdiğim Kosova gezimden anılar aktaracağım. 
Rojaye’nin tek otelindeki odamda sabah yedi gibi kalkıp hazırlanıyorum. Sekize doğru otelin müşteri kabulüne gidip ayrılacağımı söylüyorum. Ödemek istediğimde, ödendi diyorlar. 

Bu hiç hoşuma gitmiyor. Bunu muhakkak Rojaye Başİmamı Ernad Ramoviç yapmıştır. 
Sekizi bir hayli geçmişken Rojaye’li öğrencim Haris ve Ernad otelin lobisine geliyorlar. Anlaşılan Haris bu sefer arabayı ödünç alamamış. Yanlarında getirdikleri taksici, Karadağ Baş Müftüsü Rifat Feyzic’in ağabeyi Fadil Feyzic. İpek’e kıvrıla kıvrıla inen yolda ilerlerken bir yandan ta konuşmağa çalışıyoruz. Onun her seferinde “tamam abi” yerine “taman abi” demesi gülümsememe sebep olsa da “samo malo” Boşnakça’mla anlaşıyoruz. İşte İpek karşımızda seksen bin nüfusuyla ovanın ortasına yerleşmiş. İpek (Pec), cami ve Katolik kilisesi Biz İpek otobüs garajının önüne varmıştık ki, Prizren otobüsü çıkmaya çalışıyordu. Fadıl ile 
hemen vedalaşıp otobüse geçtim. Telefonum çalışmadığından mesajla Ernad’a ulaşıp Prizren’de Diyanet Koordinatörü Tevfik Hoca’nın imamlık yaptığı camiyi bir kere daha sordum. Sinan Paşa Camisi idi. Evlerde, iş yerlerinde sık sık Amerikan bayrağı ile, kırmızı üzerine siyah kartal Arnavutluk bayrağı yan yana asılmış duruyordu. 

Tito dönemini ulus devlet keyfini yaşayamadan bitirmiş Yugoslav Federasyonu insanları, toplumların medeniyet kimliklerine göre harmanlandığı bu post modern çağda, kimliklerini kavimlerine göre belirlemeyi seçiyorlar ne yazık ki. Otobüs bizim dolmuşlar gibi her yerde durup yolcu alıyor, yolcuları istedikleri yerde bırakıyordu. Buna rağmen İki saat sonra Prizren'deydik. Prizren'e yaklaşıncaya kadar geçtiğimiz kasaba ve şehirlerde sokak levhaları üç dilde Arnavutça, 
Sırpça, İngilizce Rr, Ul, Str yani Rrasar, Ulica, Street idi. Prizren'e yaklaşınca İngilizce’nin yerini Türkçe aldı Rr, Ul, Cad., Cadde Oldu. 

Para ödemek için en sona kalmıştım. Türkçe olarak Prizren'e geldik mi? diye sordum. Biraz şişmanca ellinin üzerindeki şoför tatlı Rumeli şivesiyle evet dedi. İpek-Prizren yol parası sadece üç Euro idi. Ama baktım şoför bana bir indirim yapmış. Beş Euroluk banknottan geriye iki buçuk Euro çevirmiş. Kosova, Sırbistan’a inat olsun diye Sırp Dinarını terk etmiş ve şimdiden Euroya 
geçmiş bile. Sinan Paşa Camisini de yine o tatlı şivesiyle tarif etti. 

Ön revakları 1922’de Sırplar tarafından topçu ateşiyle yıkılmış olan cami, 1615’lerin mirasıydı. Komünist rejim zamanında caminin bahçesine biçimsiz iş yerleri inşa edilmiş, şadırvanı da yıkılmıştı. Şadırvandan geride kalan dört kollu çeşmeden sürekli su akıyor. Buraya hala Şadırvan diyorlar. Öğle namazına daha yarım saatten fazla vardı. Camiye tırmanan dik taş merdiveni, caminin önünde sürekli akan çeşmeden doldurduğu suyla yıkayan otuzlarında biraz şişman 
Boşnak genç adama Metin Hocayı soruyorum. Az sonra gelir diyor. Abdest almak için terlik giyip yine aşağı iniyor ve o tek çeşmeden abdest alıyorum. 

Revakların yıkık sütunları üzerinde nefeslenmek için oturuyorum. Benden önce bir başka sütun parçası üzerine yerleşmiş olan ak saçlı, ak takkeli kişi merhaba diye takılıyor. “samo malo” Boşnakça’mla konuşuyoruz. Saraybosna nasıl diye soruyor. Burası gibi güzel diyorum. O itiraz ediyor.. Hayır burası güzel değil. Biraz ticaretin dışında iş güç yok. Sırplar bütün fabrikaları alıp gitti. Ben üç yıldır emekliyim. 

Kıt kanaat geçiniyoruz. Fakat gençler işsiz diye sürdürüyor konuşmayı. 

Türkiye’nin parasıyla revaklar restore edilirken şadırvanın da yeniden yapılacağını bir sure sonra Tika sorumlusu Metin Beyden öğreneceğim. 
Camiye girdiğimde altmışına yakın bir Prizren'li Türkiyeli turistlere camiyi anlatıyor. Tanışıyoruz. Turistler İstanbul’dan ama aslen Samsunlu. Namazı beklemeğe başlıyorum. Derken yanıma birisi oturuyor. Siz Bosna’dan gelen misafir olmalısınız. Benim adım Turan. Metin Hoca Tabura kadar gitti. Sizinle ilgilenmem için beni gönderdi, diye kendini tanıtıyor. 

Sinan Paşa Camii Prizren 

Namaz kıldıktan sonra Turan Bey ile birlikte hemen caminin karşısındaki kahveye oturup birer kahve söylüyoruz. Tevfik Bey’in yerine imamlık yapan Prizren Medresesi mezunu, Sinan Paşa Camisi Müezzini Amir Aliya da bizimle. Ona Üniversitemizi tanıtıyorum. Kapasitesine güveniyorsa, burslu okuyabileceğini söylüyorum. Anlaşılan fazla cesareti yok. Kahvelerimiz biterken Tevfik Bey’den telefon geliyor. Taburda işlerini bitirmişler. Onları az aşağıdaki kebapçıda, gölgeliklerin altına yerleşmiş buluyoruz. Bayrampaşa İlçesi Müftüsü, Bu 
Müftülükte çalışan Piriştine doğumlu “Arnavut Hoca”, Onlara eşlik eden Bayrampaşalı bir zat, Mitrovica Müftüsü Recep Luşta ve T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Kosova Koordinatörü ve Sinan Paşa Camisi imamı M. Tevfik Yücesoy. 
Mitrovica Baş imamı bizim lisans sonrası programlarımızla ilgileniyor. Kendisini din sosyolojisi konusunda mastır ve doktora yapmaya davet ediyorum. Ücretini sorduğunda da senin için bedava diye cevaplıyorum. Gülüşüyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı Bayrampaşa ile Karadağ’ın başşehri Podgorica’yı kardeş şehir yapmış. Kafile Podgorica’ya hareket ederken biz de Emin Paşa Camisinin yolunu tutuyoruz. 

Tevfik Hoca öğle namazını kılarken biz de Sultan Murat Kız Kur’an Kursu’nda dinleniyoruz. 

Akşam burada bir sohbet yapacağız. Cami avlusuna inşa edilmiş Erkek Kur’an kursunda, kurs yöneticisi Ahmet Hoca ile tanışıyoruz. Onun ikram ettiği karpuzu yerken o, faaliyetlerini anlatıyor. 

İstanbul’da Süleyman Efendi Kursları’ndan yetişmiş, aynı usul üzere Belçika’da yirmi yıl öğrenci, hafız yetiştirmiş, o işi öğrencilerine devrederek Prizren’e yerleşmiş. 

Burada yıkılan köy camilerinin onarımı, köylerden öğrenci toplayıp bu kursta hafız yetiştirmek, Prizren Medresesinin öğrencilerine yurt sağlayıp akşam kurslarıyla derslerine yardımcı olmak gibi faaliyetleri var. İçinde oturduğumuz dört katlı kurs binasının son iki katını da kendi ve Belçika’daki öğrencilerinin katkısıyla tamamlamış. Kitap çalışmaları da var. Gayretli bir insan. Gece benim yatmama ayrılan odadaki koliler dolusu kitapla Anadolu’dan Kosova ya ilim Türkçe olarak 
taşınıyor. Büyük hizmet. Ahmet Hoca mütevazi tavrıyla buranın çocuklarına kelime-I şahadet öğretiyoruz diyor. Gerçekten medeniyet kimliği olarak Müslümanlığı benimsemiş bu coğrafya insanında, bilhassa köylerde cehalet bu boyutlarda. 
İkindi namazı için yeniden Sinan Paşaya gitmeye hazırlanırken Tevfik Hoca’dan Tika sorumlusu Metin Bey’i aramasını rica ediyorum. Namaz arkası yine caminin karşısındaki kahvelerden birinde Metin Bey ile tanışıyoruz. 

Metin Bey Prizren’in, genelde Kosova’nın yüksek öğrenim durumunu ve sorunlarını çok iyi özetledi. 

Bölgede Türkçe çok yaygın olduğu için lise mezunları Türkiye’nin bölge kontenjanlarından yararlanarak Türkiye üniversitelerine kolayca yerleşebiliyorlar. 
Eğitim ücretsiz olduğu gibi, Türkiye’de geçimlerini sağlayacak kadar burs da alıyorlar. 
Bölgede işsizlik oranı çok yüksek. Ailelerin pek azı çocuklarını para ödeyerek okutma imkanına sahip. Buna göre International University of Sarajevo daha bir sure bölgeden yüzde yüz burslu, yetenekli öğrenci Kabul etme politikasını sürdürmek zorunda. 
Saat yedi civarında Tevfik Bey’in ofisinden Kur’an Kursuna, akşamki sohbetten sonra dağıtılmak üzere, TC Diyanet İşlerinin hazırlattığı, çocuklara yönelik Türkçe kitaplar sevk edeceğiz. Metin Bey üç katlı evin en üst katında eşi ve Meryem adlı kızlarıyla oturuyor. Orta katta bir yandan internetten postama bakarken bir yandan da evden ikram edilen pasta ve meşrubatla ilgileniyorum. 

Kitaplar Turan Bey’in arabasıyla Kursa yollanırken ben de akşam namazı için Sinan Paşa’ya çıkıyorum. 

Akşam namazından sonra Emin Paşa camisi avlusundaki Kur’an Kursu’nun yolunu tutuyoruz. 

Kursun giriş katındaki sohbet salonu dolmuş. Tevfik Bey bir giriş yaparak sözü bana veriyor. 
Ben konuşmamı, gayrimüslimlerle karışık yaşayan Müslümanların problemlerine odaklıyorum. 
Müslümanlar için yakın yüzdelerle karışık yaşam teşvik edilmemiştir. Gayrimüslim çoğunluk içinde azınlık olan Müslümanların hicret etmesi gerekir. Ama burası bir zamanlar darül İslam idi. Yeniden darulislam olma umudu vardır diye kalmayı seçmişseniz, kendinizi ağır bir imtihanla da karşı karşıya getirmiş olursunuz. 
Aynı sosyal ortamı paylaştığınız gayrimüslimlerin inançlarını paylaşmanız gerekmez. 

Gayrimüslimlerle aranızdaki coğrafi sınırlar kalkmış olabilir, ancak kalplerinizdeki sınırlar asla kalkmamalıdır. Gayrimüslimlerle ilişkilerimiz, Kur’ani çerçevede olmalıdır. 
İçinde yaşadığınız devletlerden şu üç hakkı muhakkak talep etmelisiniz: 

1. İnancınızı bütün kurumlarıyla bir başınıza, ya da toplu olarak yaşamak hakkı. 
2. Çocuklarınızı kendi inançlarınıza ve medeniyet kimliğinize uygun olarak eğitme hakkı. 
3. Nikah, boşanma, miras ve benzeri hukuki meselelerinizi İslam Şeriatına uygun olarak halledebilmeniz için alternatif İslam hukuku ve şeriat mahkemeleri. 

Osmanlı Millet Sistemi ile, karşılıkları İmparatorluk içinde yaşayan bütün gayrimüslimlere tanınmış olan bu hakları muhakkak bizi yöneten devletlerden talep etmeliyiz. Daha sonra coğrafi sınırlar kalktıktan sonra kalplerdeki sınırları muhafaza edemeyen Bosnalı Müslümanların başına gelenleri, 1992-1995 Bosna harbinin sahnelerini anlatıyorum. İyi bir örnek oluşturuyor. 
Konuşmamın son kısmında bütün Balkanlarda Osmanlı mirası İslam Medeniyetinin yenden doğuş sürecine girdiğini, Üniversitemizin, Diyanet Teşkilatımızın, Tika’nın ve diğer bütün hizmet kurumlarının burada bu doğuma şahitlik ve ebelik etmek için bulunduklarını hatırlatıyorum. 

Toplantı çok etkili bir hava içinde sonuçlanıyor. 

Bu arada yatsı namazı okunduğu için Emin Paşa camiine geçiyoruz. Caminin Şam’da on dört yıl eğitim almış hafız hocası güzel sesiyle okuduğu ayetlerle namazı kıldırıyor. Namazdan sonra Kur’an Kursu’nda bana ayrılan odaya geçiyorum. Kurs öğrencilerinden biri, tepsi içinde peynir-ekmek, bisküvi ve meşrubat getiriyor. Uyumayacaksam Ahmet Hocanın beni ziyaret etmek 
istediğini söylüyor. Buyursun diyorum. Gece on bire doğru Ahmet Hoca geliyor. Kitap yazmakla meşgul olduğu için aşağıdaki sohbete katılamamış. Bence o insanlarla karşımda aynı hizada durmak istemedi. Ama neyse.. Geç vakte 
kadar hizmetleri anlatıyor. Allah razı olsun çok gayretli bir insan. Kelime-I Şahadet öğretmekten hafız yetiştirmeye kadar Süleyman Efendinin şanına layık bir yöntemle her türlü öğretim hizmetine koşuyor. Köy camilerini onartıyor, köylerden öğrenci topluyor. Veda ettiğinde saat yarımı biraz geçmiş.. 
Sabah namazına yine Emin Paşa Camiine iniyorum. Namazdan sonra pek yatamıyorum. 
Yol hatıralarımı toparlıyorum. Saat yediye doğru aşağı inip Tevfik Bey’i bekleyeceğim. 
Prizren’de Emin Paşa Camisi yanında Murat Paşa Hamamı Cami şadırvanında Abdest tazelemeyi bitiriyordum ki, Tevfik hoca cami kapısından girdi. Turan 
Beyi de alıp birlikte kahvaltı edeceğiz. Tevfik Bey bir pastane ismi söyledi. Turan Bey bu fikri fazla beğenmedi ama yine de gittik. Burada sadece birer kahve içebildik. Pastane çok güzel bir yerde. 

Savaştan sonra buranın sahibi, tapuyu üç kopya yaptırarak burayı üç kişiye ayrı ayrı kelepir fiyatına satmış. Sonra bunlardan biri diğer ikisinin paralarını ödeyerek yere sahip olduğunda fiyat da yerini bulmuş. 
Tevfik ile burada vedalaşıyoruz. O uğraşlarına dönerken biz de Turan Bey’in yazmacı dükkanına yöneliyoruz. Bu arada bazılarının başında gördüğüm yarım yumurta kabuğu biçimindeki keçe Arnavut külahlarından satın almak istediğimi söylüyorum. Turan Bey, komşumda var diyor. Külah beş Euro. Turan Beyin yanında para ödemek imkansız. 

Oradan çıkıp bir Boşnak börekçiye giriyoruz bir yandan ısmarladığımız “sirnice” peynirli böreği yerken bir yandan da Turan Bey’in Saraybosna’da 1972’de yaptığı askerliğin anılarını dinliyorum. 
Yugoslav Halk Ordusu’nu Sırp ordusunu dönüştürme çalışmaları daha Tito’nun sağlığında başlamış ve hız kazanmış. 
Saat dokuza yaklaşırken Üsküp otobüsünü karşılamak için caddeye çıkıyoruz. Priştine, Belgrad otobüslerinden sonra Üsküp otobüsü görünüyor. Otobüs yarı dolu. Prizren-Üsküp sadece dokuz Euro. 

KOSOVA BAĞIMSIZLIĞINDA SON PERDE 

1690 ve 1789 Sırp göçleri bölgede uzun süreden beri devam eden Sırp çoğunluğunu sona erdirmişti. Kosova yirminci yüzyıla %90 Müslüman Arnavut çoğunluğuyla girdi. 1920’deki yeniden kolonileştirme çabalarıyla Sırp nüfus arttıysa da Arnavut nüfusundaki hızlı artış ve 1960’da yaşanan yeni Sırp göçü Sırp nüfusunu 1990’larda %15’lerde tuttu. 1999’da 100 000 Sırp daha bölgeyi terk etti. 
1912 Balkan Savaşı sırasında Sırbistan ve Karadağ tarafından işgal edilen Kosova, 1913 Londra Konferansı’nda Sırbistan ve Karadağ’a bırakıldı. Kosova önce bölüşüldü, sonra iki dünya savaşı arasında Yugoslav Krallığı’nın parçası yapıldı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1946’da Josip Broz Tito başkanlığında kurulan Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nin parçası sayıldı. 1974 Yugoslav anayasasında Voyvodina ile birlikte Kosova muhtar eyalet statüsü kazandı.Tito 1980’de 
ölünceye kadar ülkeyi, dört federal cumhuriyet ve iki muhtar eyaletten oluşan bir komünist devletle yönetti. 
1986’da Sırbistan Komünist Partisi’nin başına geçen ve aynı yıl cumhurbaşkanı seçilen Slobodan Miloseviç Kosova Eyaleti’ni sahiplendiği gibi, 1989’da otonomiyi ilga etti, bölgeye, Müslümanları sivil haklardan, eğitimden ve ekonomik hayata katılmaktan alıkoyan ayırımcı bir rejim oturttu. 

Slobodan Miloseviç Yugoslavya Federasyon Parlamentosu’nda Müslümanları, ayrılmaya kalktıkları halde yok etmekle tehdit ederken. 

Yollar ayrılmadan önce Yugoslav Halk Ordusu, Sırp Ordusuna dönüştürülmüş, Slovenya ve Makedonya’dan boşaltılan Sırp egemen birlikler, Bosna-Hersek’te konuşlandırılmıştı. Savaş çıktığında dünya, bu Sırp birliklerinin Bosna-Hersek’li Sırplara ait olduğuna dair bir kandırmaca yaşadı. Le heigh Adalet Divanı’ndaki son mahkeme sırasında bile bu yalan aşılamadı. 

Slobodan Miloseviç 1995’te savaşı bitiren Dayton Barış Anlaşması’nı imzaladı ama Kosova bölgesinde 1998’e kadar Sırplarla Müslümanlar arasındaki çatışmalar durmadı. 1998-1999 kışında rahatsızlıklar had safhaya vardı. 

Müslüman Kosovalılar gizli Kosova Kurtuluş Ordusu (KLA) etrafında örgütlendiler. KLA ile Sırp polisi ve güvenlik güçleri arasında 1998 başlarında çıkan savaş kısa zamanda bütün Kosova’ya yayıldı. KLA’nın başlangıçtaki yerel başarıları devam  edemedi ve yazın genel taarruza geçen Sırp ordusu 300 000 Müslüman’ı evsiz bıraktı. 
NATO, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına dayanarak şiddetin durdurulmasını ve ateşkes ilan edilmesini istedi. ABD temsilcisi Richard Holbrooke Miloseviç ile Kosova’daki Yugoslav güvenlik güçleri varlığını azaltması, OSCE gözlemcilerinin bölgeye girmesine izin vermesi ve NATO hava kontrol uçuşlarını kabul etmesi konusunda pazarlığa oturdu. 1999 Şubatında Fransa’da Rambouillet’teki görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanınca Sırbistan, KLA’nın 
yanı sıra NATO ile de karşı karşıya geldi. 
NATO, 1999 24 Martında BM onayı olmaksızın Sırbistan’ı bombalamağa başladı. 78 gün süren bombardıman süresince 10 Haziran 1999’a kadar yaklaşık bir milyon Kosovalı mülteci olarak yollara düştü. Aslında bunlar Sırplar tarafından silah zoruyla evlerini terke mecbur edilenlerdi. UNMIK, KLA hükümetini 2000 başlarında ortak bir yönetim oluşturmaya ikna etti. 2000 Ekimindeki belediye seçimlerinde Rugova’nın LDA’sı Hashim Thaci’nin Kosova Demokratik Partisini (PDK) süpürdü attı. Üç ay süren belirsizlik 2001 Kasımındaki genel seçimlerle sona erdi. 

Seçimlerden koalisyon çıktı ve İbrahim Rugova Cumhurbaşkanı, PDK adayı Bajram Rexhepi başbakan oldu. 

2002 Nisanından itibaren UNMIK, Kosovalıları tek yanlı bağımsızlık ilanından vaz geçirmeğe uğraştı. 2003’te tesis edilen Temas Gurubu Kosovalılara, etnik guruplar arasında güvenli bir ortam oluşturabildikleri takdirde nihai statünün belirlenmesi işlemlerine 2005 ortalarında başlanabileceği sözü verildi 5. 2004 Martında Müslüman Arnavut isyancıların Sırplara ve UNMIK birliklerine saldırmalarıyla 
tansiyon yükseldi. Sırpların bir Arnavut çocuğunu boğduğu hakkındaki asılsız suçlama, Mitroviça’da çatışmaya neden oldu. İki gün süren isyanda 19 kişi öldü, 900 kişi yaralandı. KFOR ve UNMIK’in müdahaleleri başarısız kaldı ve bilhassa Sırplar nezdinde güvenirliklerine zarar verdi. Üç yıldan beri şiddet hareketlerinin yeniden yaşanmayacağına dair oluşturulmuş güven duygusu ve bir dereceye kadar kazanılmış bağımsızlık büyük yara aldı 6. 

2005 Ekiminde Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi Kai Eide, daha fazla gecikmeden bir yarar sağlanamayacağı sonucuna vardı 7 ve Genel Sekreter, eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari’yi anlaşmaya önderlik etmek üzere görevlendirdi 8. 2006 Şubatından Eylülüne kadar Ahtisaari’nin ofisi (UNOSEK) Kosova ve Sırp müzakere heyetlerini Viyana’da doğrudan görüştürme işiyle uğraştı9. Her iki başkente uzman gurupları gönderdi 10. 

Sırbistan’ın 21 Ocak 2007 seçimlerinin sonuçlanmasını beklemek için verilen bir aradan sonra, Ahtisaari 2 Şubatta Özet Teklif’ini Piriştine ve Belgrat’a sundu. Her iki tarafla Viyana’da yürütülen ek müzakerelerden sonra, 10 Martta görüşmeler resmen kesildi. Ahtisaari planı şimdi BM  Güvenlik Konseyi’nde görüşülmeyi bekliyor. Gündeme alınması halinde Rusya tarafından veto edileceği anlaşıldığından da bekleyiş sürüyor 11. 

Bu arada Fransa, Almanya, İtalya, Rusya, İngiltere ve Amerika’dan oluşan “Temas Gurubu” , Priştine ile Belgrad arasında, Ağustos 2007’nin ikinci haftasından itibaren dört aylık bir müzakere süreci başlattı. Önümüzdeki 10 Aralıkta sona erecek müzakerelerden bir sonuç çıkacak gibi görünmüyor. Sırplar Kosova üzerindeki egemenlikten ödün vermezken, Kosovalılar bağımsızlıktan daha az bir şeye razı değiller. 
Türkiye Yazımızın ikinci kısmında anlattığımız Kosova’nın statüsünü belirleyen aktörlerle, birinci kısımda söz ettiğimiz Kosova’daki Türkiye arasındaki çelişki okuyucumuzun dikkatini çekmiş olmalıdır. 

Ortadoğu’daki politikalarında Türkiye’yi stratejik ortak olarak yanından ayırmak istemeyen Amerika, ortağını Balkanlardaki Müslüman topluluklarla ilgili meselelerden uzak tutmağa özen göstermektedir. AB ise, Balkanlardaki anlaşmazlıkları ırk temeline dayalı olarak çözme gayretindedir. Oysa Balkan topluluklarının kimliklerini belirleyen faktörler arasında Türk dili ve Müslümanlık çok daha önemli bir role sahiptir. 

Hem KLA ve hem de NLA, başlangıçtaki Büyük Arnavutluk yanlısı politikalarından uzaklaşıp, Kosovalıların ve Makedonyalıların kendi öz meseleleri ile ilgilenmeye başladıklarında daha büyük bir halk desteğine kavuşmuşlardır12. Bu da bölgede İslam kimliğinin, Arnavut kimliğinden daha önce geldiğini göstermektedir. Gezi gözlemlerimiz de Osmanlı kültür mirasının, Türkçe’nin ve Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını açıkça ortaya koymuştur. 

Post modern çağda, toplumların medeniyet kimliklerine göre kendilerini yeniden tanımladıklarını görmezden gelen, Kosovalıları sadece etnik Arnavutlar olarak gören politikalar başarısızlığa mahkumdur. Türkiye ABD ve AB ile karşılaştığı platformlarda bunu ısrarla anlatmalıdır. Avrupa ve ABD, İslam’ı kendisi ile kolay uzlaşabilecek bir Protestanlığa zorlamak yerine, İslam’ın orijinal hali ile bir arada yaşama kültürünü geliştirmeğe çalışmalı, Müslüman topluluklar üzerindeki 
politikalarında bu boyutu hesaba katmaktan korkmamalıdır. 

Kosova’nın nihai statüsünü belirleyen çabalara, Türkiye sadece KFOR ya da BM Barış Gücü’ne vereceği askerle değil, Kosovalılarla olan Medeniyet akrabalığı, Kosova’daki kültürel varlığı nedeniyle de müdahil olmalıdır. Kosova’da kalıcı barış, Türkiye’nin katkısıyla mümkündür. 

DİPNOTLAR:

5 Kosovo’s Ethnic Dilemma: The Need for Civic Contract, Europe Report No: 143, 28 May 2003. 
6 Bridging Kosovo’s Mitroviça Divide, Europe Report No: 165, 13 September 2005. 
7 The Report of the Special Envoy of the Secretary General on Kosova’s Future Status, 
8 Kosovo Status: Delay is Risky, Europe Report No: 177, 10 November 2006. 
9 Kosovo’s Status: Difficult Months Ahead, Europe Briefing No: 45, 20 December 2006. 
10 UNOSEK documentation of the Kosovo status talks, February 2006-March 2007, 
11 Breaking the Kosovo Stalemate, Europe’s Responsibility, Europe Report No:182, 21 August 2007. 
12 Pan-Albanism: How Big a Threat to Balkan Stability? Europe Report No: 153, 25 February 2004. 

Yarınlar İçin Düşünce 
Yıl 3, Sayı:27 
Ocak 2008. 


***