15 Aralık 2020 Salı

KOSOVA BAĞIMSIZLIĞI Domino Etkisi Olur Mu?

KOSOVA BAĞIMSIZLIĞI Domino Etkisi Olur Mu? 


Prof. Dr. Mehmet Can
Yarınlar İçin Düşünce 
mcan@ius.edu.ba 



10 Aralıkta bitmesi beklenen Priştina-Belgrad görüşmeleri, Rusya’nın Sırbistan’a arka çıkması ve Kosovalıların tam bağımsızlıktan daha az bir şeye razı olmamalı yüzünden 28 Kasım Çarşamba günü Avusturya’nın Baden kentinde kesildi. 26-28 Kasım 2008 tarihleri arasında Baden’de Rusya, ABD, AB üçlüsünün gözetiminde yapılan görüşmeler, başarısızlıkla sonuçlandı. Sırplar, Kosova’ya Sırbistan sınırları içinde geniş bir muhtariyetten daha fazlasına razı olmazken, Kosovalılar, tam bağımsızlıktan daha azına razı olmadılar. 

Bu noktaya gelinceye kadar Kasım başlarında Sırpların ulusalcı Başbakanı Vojislav Kostunica, “Kosova’yı ve (Bosna-Hersek’in icnde yarı bağımsız) Sırp Cumhuriyetini muhafaza etmek, şu anda devlet ve ulus politikalarımızın en önemlisidir.” Diyerek, Kosova için Republica Sirpska’yı bir manivela olarak kullanabileceklerini ihsas etti. Bilindiği gibi 1992-1995 Bosna savaşımnda Sırbistan, Sırp ordusu haline getirdiği Yugoslav Halk ordusunun Slovenya ve Mekadonya’dan geri çektiği birliklerini Bosna-Hersek’e konuçlandırmış ve bu birliklerin Bosnalı Müslümanlara yönelttiği 
saldırılara her turlu personel ve lojistik desteği sağlamıştı. 

Avrupa Birliği Sırbistan’a bir havuç yetiştirmekte gecikmedi. 6 Kasım 2008’de Sırbistan’ın saldırgan geçmişi ile alakasını zayıflattığına dair bir ilerleme raporu uzerine Sırbistan’la Stabilizasyon ve İşbirliği anlaşması imzaladı. Imzaladı ama Sırbistan Başbakan Yardımcısı Bozidar Djelic “Kosovaya karşılık AB üyeliği asla kabul edilemez. Sırbistan bunu asla kabul etmez.13” Demekten de geri durmadı. Avrupa Birliği içinden bazı politikcılar, AB havucu olmaksızın Kosova’yı kaybeder se, Sırplarda ulusalcılık geri döner ve bu, Balkanlarda bir kara delik oluşturur diyorlar. 

10 Aralık 2007 Pazartesi günü AB’li diplomatlar, bağımsızlığa doğru gitse de Kosova’nın Sırpları ve Rusları kızdıracak bir adım atmamaları için tedbirleri konuştular. Yeni hükümeti kurmaya çalışan HashimThaci, onlara ABD ve AB ile birlikte hareket edeceğine dair söz verdi. 

RUSYA’NIN KOSOVA İLE DENENMESİ 

Putin Amerikanın Irak başta olmak üzere karşılaştığı zorluklardan ve bazen şantaja dönüşen etkili enerji politikasından cesaret alarak Sovyetler Birliğinin çöküşünü izleyen bu on yıl boyunca kaybettiği zemini yeniden kazanmaya çalışıyor. Rusya içinde ise otoriter bir yönetim sürdürüyor. 

Putin, 2007 Şubatında Münih’te ABD’yi ağır bir dille suçladı. 

Şimdi Kosova bağımsızlığı vasıtasıyla ABD ve Avrupa, Rusya’nın sabrını ölçmek için yeni bir fırsat elde etmiş bulunuyorlar. 

1999’da ABD önderliğinde NATO, 78 gün boyunca Sırp mevzilerini bombalamış ve Sırp birliklerini Kosova’dan geri püskürtmüştü. Ancak Birleşmiş Milletlerden çıkan karar, Rusya’nın Kabul edebileceği bir şekle sokulma zorunluluğundan, Kosova’nın Sırp sınırlarına dahil olduğunu kabul ediyordu. Kosova’nın yönetimine Birleşmiş Milletler müzaheret edecek ve güvenliğini de NATO sağlayacaktı. 

Geçtiğimiz dokuz yıl boyunca Kosova ve Belgrad’da sinirler gerilirken, ABD ve AB Kosova’nın nihai statüsüne fazla önem vermemişlerdi. 26 Mart 2007’de Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi, eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine Kosova için çözüm içeren raporunu sundu ama, Rusya veto edeceğini ihsas ettiğinden gündeme alınamadı. 

Plan Kosova’ya denetimli bağımsızlık getirirken, Kosova’da kalacak Sırp azınlığa da geniş özgürlükler ve güvenceler getiriyordu. Sırbistan planı şiddetle reddetti. 

Putin, Sırbistan’ın Kabul etmeyeceği hiç bir çözümü desteklemeyeceğini söyleyerek başta Almanya ve Amerika olmak üzere Batılıları köşeye sıkıştırma imkanını kaçırmadı14. Amerika’nın yapabileceği tek şey Rusya’ya Ahtisaari planının önünü keserse, doğacak karmaşadan Rusya’nın sorumlu olacağını 
ve Rusya’nın Batı ile diğer ilişkilerinin bundan etkileneceğini hatırlatmak oldu. 
Rusya ise, Birleşmiş Milletlerin, ilgili ülkenin oluru alınmaksızın uluslar arası bir sınırı değiştirme hakkının olmadığından emin görünüyor.. Batılılar ise 1999’da Rusya’nın da onayı ile Kosova’nın geleceğini belirleme yetkisinin Birleşmiş Milletlere verildiğini savunuyorlar. 
Şimdi her kes şu sorunun yanıtını merak ediyor: Rusya geri adım atarak Kosova’nın bağımsızlığına onay vermesi beklenemeyeceğine göre, Balkanlarda yeni bir savaş olası mı? Bu soruyu rahatlıkla hayır diye yanıtlayabiliriz. 

Rusya Doğu Avrupa’daki itibarı için Sırbistan’ıa arka çıkıyor ama, Sırp kamuoyu bu arkaya çok fazla dayanmak istemiyor. Avrupa’da kimse Rusya’nın ABD ile rekabet edebildiği eski gunleri geri getirebileceğine inanmıyor. Sırplar bilhassa Avrupa Birliği için müzakere gunlerini beklerlerken, ulusalcılık damarlarını okşasa da Rusya ile daha uzun bir yolculuğa çıkmaya arzulu görünmüyorlar. 

Sırpların bu iki yüzlü politikalarına fazla yaslanmak istemeyen, Rusya alana başka domino taşları sıralamaktan da geri kalmıyor. 30 Mayıs 2007 G8 toplantısından hemen önce yaptığı açıklamada Rusya, Ahtisaari Planının, Gürcistan’ın Ossetia ve Abkhazia bölgelerinde de ayrılma eğilimlerine örneklik yapacağını ileri sürdü. Bilindiği gibi Rusya bu iki bölümdeki ayrilikçiların destekçisi. 

Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, sağda, Mayıs 2007’de Almanya’nın Potsdam kentinde yapılan G8 toplantısı öncesinde Rus meslekdaşı Sergey Lavrov’a hoşgeldin diyor. Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, Kasım içinde, Güney Kıbrıs’ın AB’nin Kosova bağımsızlığını tanıma kararını deleceğini açıklamasından sonra Kıbrıs’a yaptığı iki günlük ziyaret sırasında gazetecilere Kosova bağımsızlığını tanımaya hazırlanan ülkeler için “Sonuçlarını büyük bir 
dikkatle degerlendirsinler, bu eylemleri ile uluslararası yasaları ihlal etmiş olacaklar. 
Bu Balkanlarda ve Dünyanın başka yerlerinde zincir reksiyonuna neden olacaktır.” Diyerek Kıbrıs’ı da domino taşları arasına yerleştirdi. 
Müzakerelerin çıkmaza girdiğinin resmen kabul edildiği 28 Kasım günü Sırbistan’ın Batılılara kuvvet kullanmayacağı sözü vermesi bunun açık kanıtıdır. Öte yandan Aralık ortasında Kosova’daki NATO birliklerinin komutanına, Roma’daki NATO üssünden emir beklemeden her türlü kargaşayı önleme etme yetkisinin verilmesi de tek yanlı bağımsızlık ilan edecek Kosova’ya muhtemel bir Sırp askeri mudahelesini olanaksız kılıyor zaten. Muhtemel domino etkisinin diğer ayağı Bosna-Hersek içindeki Republika Sirpska’nın durumu da farklı değil. Kasım başında o da Bosna’daki diğer ortakları Hırvat ve Boşnaklarla birlikte Stabilizasyon ve İşbirliği anlaşması anlaşması imzalayanlardan. RS Başbakanı Milorad Dodik, 7 
Aralık 2007’de Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadic ile yaptığı görüşmede, RS’te toplumun düzenini olumsuz etkileyecek hiçbir girişimde bulunmayacaklarını, ancak RS olarak Kosova’nın tek yanlı bağımsızlık ilanını tanımayacaklarını, Bosna-Hersekteki Boşnak ve Hırvat ortaklarının da bu yönde davranacaklarını tahmin ettiğini söyleyerek, Rusya’nın domino etkisi tehditlerinin asılsılığına dair işaretler verdi. RS Başbakanı Milorad Dodik, (Sağda) 7 Aralık 2007’de Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadic ile Hükümet kurma çalışmalarıyla meşgul, bir zamanların Kosova Kurtuluş Ordusu komutanı Haşim Taci de görüşmelerden sonuç alınamamasından üzüntü duyduğunu, ancak bu sefer şidde kullanılmayacağını ve açık çatışma yaşanmayacağını söyledi. 

Kosova'nın Arnavut Demokratik Partisi lideri Hashim Thaci, solda, Cumhurbaşkanı Fatmir Sejdiu, Viyana yakınındaki Badende, Aralık 28, 2007’de bir basın toplantısında, (AP). Baden’de 26-28 Kasım 2007 tarihlerinde yapılan son tur görüşmelerin ikinci günündeSırbistan Başbakanı Vojislav Kostunica basın açıklamasında , Kosova’nın geleceğinin tek taraflı olarak Arnavut çoğunluk ve onun Batılı destekcileri tarafından belirlenemeyeceğini, Sırpların sadece BM 
Güvenlik konseyi kararlarına itibar edeceğini açıkladı. Bunun dışındaki her çözüm, uluslar arası yasaya ve Birleşmiş Milletlere karşı işlenmiş bir suçtur. Diye devam etti. 
Sırbistan BAşbakanı Vojislav Kostunica, solda, Cumhurbaşkanı Boris Tadic 
Viyana yakınındaki Badende, Aralık 27, 2007’de bir basın toplantısında, (AP). 
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Larov ise, Bu meselenin kendine özgü ıve bağımsızlığın kaçınılmaz olduğunu kabul etmemiz mümkün değildir. Kosova’nın bir an önce bağımsızlık ilanından yana olanlardan çoğunun , böyle bir şeyin bölgeye ne getireceğini görmeya başladıkları anlaşılıyor. 

İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero (Solda), Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy (Ortada) ve Başbakan Gordon Brown, Bruksel’de Aralık 14, 2007’de Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesinin girişinde 
bir gazeteyi inceliyorlar. Her zaman aykırı bir sesle AB liderliğine yakıştığının düşündüğü bir tutum takınan Fransa da Kosova konusunda hizaya girmiş görünüyor. 30 Kasımnda Amerikanın Sesine düşen açıklamasında Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de Fransa’nın Kosova bağımsızlığını 
destekleyeceğini söylüyor 15. 

RUSYANIN AYAĞI AVRUPA’DAN KESİLİYOR MU? 

Rusya anlaşılan bunlarla yaranamadı. Avrupa’yı dikensiz gül bahçesi haline getirip istediği gibi kullanmak isteyen Amerika, Rusya’nın Avrupa’daki son dayanaklarını 
da yok etme peşinde. 

Demir perde indiğinden beri Amerika’ya karşı bir müşteri devler, bir müttefik, ya da gerçek bir dost gibi davranmadığı doğrudur ama dünyanın iki süper kutbundan biri olmaktan, sıradan bir büyük devlet olmaya düşmüş Rusya, ABD’nin “terörle savaş”ına gönülden destek verdiği yetmiyormuş gibi, Afganistan ve Irak işgallerine de seyirci kalmıştı. 
Rusya’da Glastnost ve izleyen reformlar döneminde Rus yasama organlarınca yapılan düzenlemelerle düzenin çağa uyumlu hale getirildiğine dair bir kanı yaygınken, Amerikalılar bu değişimi Reagan’ın kazandığı soğuk savaşa bağladılar. Aslında Sovyet Lideri Mikhael Gorbachev, Rusya Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin ve onları izleyenler Rusya’da savaş kaybedenler olarak değil, ülkelerini reformlarla güçlendirenler olarak anılıyorlar16. 

Anlaşılan 2000’lerin başında ele geçirdiği tek süper devlet olma imtiyazını yirmi birinci yüzyılda da sürdürmeye kararlı Amerika, kendine yakın güçlü rakip istememektedir. Büyün Satranç Tahtası’nda ‘nin de söylediği gibi, Rusya, Çin, Japonya, Hindistan ve uzak doğunun her birini bir diğerine karşı kolayca kullanılabileceği bir güç dengesi bu amaca daha uygun görünmektedir 17. 
Muhakkak olan bir şey varsa, Rusya’nın Avrupa’ya uzanan kolu budandıktan sonra sıra onun Orta Asya’ya uzanan koluna gelmiştir. Daha şimdiden Putin’in Orta Asya destekli enerji politikalarını şantaj olarak niteleyen ABD, Rusya’nın Çin ile birlikte Orta Asya petrol zengini devletlerini yeni bir nüfuz alanında, Şangay Beşlisi’nde toplama çabalarını endişe ile izlemektedir. Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’dan oluşan beşli grup, sınır sorunları üzerinde anlaştı. Haziran 2007’de yapılan zirveye Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov da gözlemci olarak katıldı. 

KREMLİN, MOSKOVA. 

Rusya Federasyonu Hükümeti ile, Kazakistan ve Turkmenistan Hükümetleri arasında Trans-Hazar gaz boruhattı işbirliği anlaşmasının imza töreni. Aralık 20, 2007. Kosova meselesinde dünya, Amerika’nın “ben yaptım oldu”suyla karşı karşıya kalacaktır. 

Müslüman bir toplumun Müslüman olmayan bir devletten bağımsızlığını kazanması hoşumuza gitse de, bu kanun tanımazlığın bir gün bize de çatabileceğini akıldan çıkarmamalıyız. 

MİLLİYETÇİ SIRPLAR ŞAŞKIN 

The Jerusalem Post’ta Yahudi yazar Caroline B Glick 13 Kasım tarihli “Islam ve Ulus Deflet” başlıklı yazısında “Bu gün ABD ve AB, bir Filistin devleti ve bir de Kosovada bir bağımsız devlet inşasıyla meşguller” diyor18. 1999 NATO bombardımanını gerçekleştiren NATO uçaklarını “dindaşlarını bombalayan kafirler” olarak nitelendiren diğer bir Yahudi yazar gibi Glick de Kosova’da biHirstiyanlardan kurtarılmış bir Müslüman devlet kurma gayretleri nedeniyle AB ve ABD’yi kınıyor. 

Milliyetçi sırplar da Hıristiyan kardeşlerinin Kosova’nın kopmasına katkılarından şaşkınlık duyuyor. 1389’da Avrupa’yı Müslüman saldırganlardan kurtarmak isterken hayatını Kosova Savaşı’nda veren Sırp Kralı Lazar’ı hatırlatıyorlar. 

Ve Batılıları vefasızlıkla suçluyorlar. 

SON DURUM 

Belgrad’da bir otobüsün üstüne çizilmiş resimde Kosova, Sırbistan’ın parçaso olarak resmedilmiş. 
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 19 Aralık 2007’de Kosova için yaptığı son toplantısında Kosovar Cumhurbaşkanı Fatmir Sejdiu ve Sırbistan Başbakanı Vojislav Kostunica yaptıkları konuşmalarda taleplerini birbirlerine yaklaştıramadılar ve toplantı bir karar alınamadan dağıldı. 

Başbakan Kostunica Belgrad’ın askeri güç kullanım ayağı kısa olmak üzere, Kosova’nın tek yanlı bağımsızlık ilanını engellemek için her türlü vasıtayı kullanacağını, Avrupa Birliği ve Amerika’nın Kosova’nın bağımsızlık ilanını desteklemelerinin sonucu değiştirmeyeceğini söyledi. “Yasadışı bir şeyi, bir ülkenin ya da birkaç ülkenin yapması onu yasadışı olmaktan çıkarmaz. Dolayısı ile Kosova’nın tek başına bağımsızlık ilanı ile onu, koordineli olarak ilan etmesi farksızdır. Serbistan böyle bir kararı BM Kararı açısından değerlendirecektir. 

Bu durumda BM Kararını çiğneyen ülkelerin karşısına Sırbistan, bu kararın bekçisi olarak dikilecektir. BM Güvenlik Konseyi Kosova meselesini çözme gücüne sahiptir. 
Güvenlik konseyini dolanmaya yönelik her girişim, uluslararası yasanın ihlali olarak görülmelidir.” Diye sürdürdü 19. 
İngiltere’nin BM’deki Büyükelçisi Sir John Sawers, “19 Aralık 2007 Güvenlik Konseyi toplantısının karar alınamadan kapanması, Kosova meselesinin BM Güvenlik Konseyinde çözülemeyeceğini göstermiştir. Iki yıllık görüşme süreci de, iki tarafı birbirine yaklaştıramammıştır. Hatta Amerika, Avrupa Birliği ve Rusya’dan oluşan Kosova üçlüsünün tarafsız-statü önerisi de Belgrad tarafından 
şiddetle reddedilmiştir. Birleşik Krallık’ın görüşüne gore Kosova’nın statüsü meselesini halletmenin zamanı gelmiştir. Bunu Güvenlik Konseyi’nde yapmayı isterdik. Ancak 1244 Sayılı Güvenlik Konseyi Kararı’nın harekete geçmek için gerekli yetkiyi verdiğine kaniyiz.” Dedi. Sawers’e göre Kosova’ya denetimli bağımsızlık veren Ahtisaari planı, ilerlemeye en uygun plan idi. Kosova Cumhurbaşkanı Sejdiu da NATO ve Birleşmiş Milletlerle işbirliği halinde ilerleyeceklerini ve Sırbistan’ın dostluk elini tutmaya devam edeceklerini bildirdi. 
Amerika’nın BM Büyükelçisi Zalmay Khalilzad da toplantıdan sonra Rus meslekdaşı Churkin’i Ahtisaari planı üzerinde bir kere daha düşünmeye davet etti. “Eğer Rusya bu konudaki tutumunu değiştirmezse, Amerika, Avrupalılar ve diğerleri bu planı uygulamak üzere harekete geçeceklerdir.” Diye uyardı. Güvenlik Konseyi’nin Avrupalı üyeleri Fransa, İngiltere, Slovakya, İtalya, Belçika ve Almanya adına 
konuşan Belçikanın BM Büyükelçisi Johan Verbeke, BM Güvenlik KOnseyindeki son tartışmanın iki taraf arasında egemenlik konusundaki ayrılığın kaldırılamadığını gösterdiğini söyledi. "Bu yada başka bir formatta görüşmeleri sürdürmek durumu değiştirmeyeceği bellidir. Şu andaki durumu daha fazla sürdürmek mümkün değildir. AB, Kosova’nın statüsünü belirleme işinde önderlik etmeye hazırdır. 

AB ve ABD, Kosova’da olanların başka yerler için emsal teşkil etmeyeceğinde hemfikirdir.” Dedi. 
Ancak Rusya’nın BM Büyükelçisi Vitaly Churkin, “Kosova’nın BM üyeleri için ne manaya geldiğini siz bu çatı altında çalışanlar tarafından çok iyi bilindiğinden eminim. Bu nedenle bizim inancımız odur ki, maalesef işler yasal mecrasından bir kere çıktı mı, bir kere tek yanlı eylemler istikametine yöneldi mi, uluslararası sisteme ve uluslararası yasalara şok dalgaları olarak arka arkaya çarpar durur.” Dedi. 
Son gün yapılan konuşmalar konusunda çok iyimser olduğunu ve bu duygularında da yalnız olmadığını ekledi. Ancak Kosova’nın tek yanlı bağımsızlık ilanını tanımayacakları konusunda kararları kesindi. 
Güvenlik Konseyi’nde veto hakları olan Çin ve Rusya, Kosova’nın geleceğini belirleme görüşmelerinin sürdürülmesinden yana olduklarını ifade ettiler. Aralarında Endonezya, Kongo ve Ghana’nın da bulunduğu diğer Güvenlik konseyi üyeleri de aynı görüşü paylaşıyorlardı. 
Netice olarak Güvenlik konseyi üyeleri ABD ve AB’nin önünde, uluslararası yasalara bağlı kalarak yapabilecekleri bir hamle bırakmamış görünüyorlar. ABD, Afganistan ve Irak işgallerinde olduğu gibi BM kararlarını ve uluslararası hukuku hiçe sayan işlerinde AB’yi kullanmayı adet edindi. 
Bakalım bu sefer de aslında direksiyona hiç oturtmadığı AB ve NATO’yu, dünyaya bu suçunun esas fail olarak gösterebilecek mi? 

ASIL DOMİNO ETKİSİ MAKEDONYA’YA DOĞRU 

Geçen gün bir Bosna’lı meslekdaşım Tito’nun Türkiye politikasına örnek olarak şunu anlattı: 
Bosna’dan Yugoslavya dışına din eğitimi almaya gideceklerini, Bağdat, ya da Kahire gibi Arap şehirlerine gönderirdi. Onları Istanbul ve diğer Türkiye şehirlerine göndermekten özenle sakınırdı. 

Sebebini soranlara da “Araplar burada hiç bulunmadı” derdi 

Bu politikayı bu gün ABD’de dikkatle uyguluyor. Türkiye’yi Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki, mesela Irak’taki pis işlerinde yanında sürüklemek istiyor da, yönü Türkiye’ye dönmeye başlamış Balkanlardan özenle uzak tutuyor. 

Amerika ve Avrupa’nın Kosova politikasının başka bir ilginç özelliği ise, Kosovalı kimliğini sadece “etnik Arnavut”lukla tanımlaması. Oysa Kosova halkının asıl kimliği İslam kimliğidir. İslam kimliği öne çıkarıldığında, hemen yakınındaki Sancak, Karadağ ve Bosna ile çok sıcak ilişkiler geliştirerek Batı Balkanların stabilitesine önemli katkı yapabilecek olan bu insanlar, ırkları öne çıkarıldığı için 
“hedefimiz büyük Arnavutluk” diye bağırıyor. Asıl domino etkisi, Makedonya’nın da stabilitesini bozarak, Kosova, Makedonya, Arnavutluk üzerinde gerçekleşecek gibi görünüyor. 

Elimizde Osmanlı İmparatorluğu ile Sırbistan Krallığı arasında 1913 yılında imzalanmış bir anlaşmanın metni var. Anlaşmaya Osmanlı İmparatorluğu adına Hariciye Vekaleti, Siyasi İşler Dairesi Başkanı Ahmed Reşid Bey, Sırbistan Krallığı adına da mukabili Dragomir L. Stefanovic imza koymuş. Anlaşma, Murat Hudavendigar’ın türbesinden, Sırbistan’a terkedilen topraklarda yaşayan Müslümanların alternatif hukuk haklarına kadar bölge Müslümanlarının bütün önemli haklarını kapsıyor 20. Düstur, Cild 7, 20 Zilhicce 1330 – 5 Muharrem 1334. 

Türkiye Cumhuriyeti her ne kadar tarih sahnesine Osmanlı İmparatorluğunun mirasını reddeden bir nevzuhur olarak çıkmışsa da, ürkiye Cumhuriyetinin dış politikasında son yıllarda gözlenen yeni açılımlar ışığında bu ve benzeri anlaşmaların verdiği haklar çerçevesinde Osmanlı Memaliki’nde günümüzde vukubulan gelişmelere müdahil olunabilir. 

Yarınlar İçin Düşünce okurları için, bahsettiğimiz anlaşmanın ayrıntılarını, gelecek yazılarımızdan bir ikisinin konusu yapabiliriz. 

DİPNOTLAR:

13 Pristina, Serbia (AFP), Aralık 10, 2007. 
14 R. Holbrooke, Russia’s Test in Kosovo, The Washington Post, Mart 13, 2007 
15 VOA News, Kasım 30, 2007. 
16 D. K. Simes, Losing Russia, Foreign Affairs, November/December 2007. 
17 Z. Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası, İnkılap Kitabevi, İstanbul 2005, ISBN No: 9751023270 
18 C. B. Glicks, Islam and the National State, The Jerusalem Post, November 13, 2007. 
19 Nikola Krastev, Radio Free Europe, Thursday, December 20, 2007 
20 Düstur, Cild 7, 20 Zilhicce 1330 – 5 Muharrem 1334. 

Yarınlar İçin Düşünce 
Yıl 3, Sayı:29 
Mart 2008. 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder