AVRUPA BİRLİĞİ’NİN DOĞU GENİŞLEMESİ ve TÜRKİYE BÖLÜM 4
Ancak, yine de Türkiye-AB ilişkilerinin hukuki çerçevesi, Müzakere Çerçeve Belgesinde belirlenen yapının dışına çıkmadıkça, Retoriksel Eylemin Türkiye’nin
AB’ye katılım sürecini açıklama imkanı devam etmektedir.
Zira Türkiye, katılım müzakereleri kısmen durdurulmuş olmasına rağmen demokratik reformlarını ve müktesebata uyum çalışmalarını devam ettirmektedir.
Türkiye ile AB arasındaki tam üyelik müzakerelerinin devamına;
i) Kıbrıs sorunu kapsamında “tersine tuzaktan” çıkılması için Topluluk normlarına uyumu içeren bir adım atılmaması (Mayda, 2013: 179) ve Kıbrıs sorununun yerel siyasi maliyeti yüksek bir konu olmaya devam etmesi (Schimmelfennig, 2008b: 919, 920),
ii) AB’nin genişleme yorgunluğu içinde olması ve hazmetme kapasitesi sorununun gündemde olmayı sürdürmesi (Schimmelfennig, 2008b:919), genişleme koşulluluğunun AB’ye coğrafi ve kimliksel uzaklık oranında artış eğiliminde olmaya devam etmesi,
iii) Ekonomik kriz nedeniyle özellikle Akdeniz ülkelerinde işsizlik oranının artması ve AB’deki merkez ülkeleri temelden zorlayan bir soruna dönüşmesi sonucu nispeten daha fakir ülkelerin Birliğe dahil edilmesine yönelik kamuoyunun oluşturulamaması engel olmaktadır.
Türkiye’nin “insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlık hakları dâhil insan haklarına saygı” olarak sıralanan AB ortak değerlerine sahip çıkma kapasitesindeki düşüklük de sorunu derinleştirmektedir. Retoriksel eylem kuramına göre, Türkiye’nin bu engelleri aşabildiği oranda AB üyesi genişleme karşıtı ülkeleri retoriksel tuzağa düşürme ve dolayısıyla AB üyeliği yolunda ilerleme şansı olacaktır.
Sonuç
Schimmelfennig’in genişlemeye kuramsal yaklaşımı, rasyonalist ve sosyal inşaacı yaklaşımların eleştirisiyle başlar. Her iki yaklaşımın da bir dizi temelde ontolojik varsayımlarla tanımlanan metakuramlar olduğuna dikkat çeken Schimmelfennig, genişleme araştırmalarının karşılaştırmalı bir analizle yapılması gerektiğini önermektedir (Schimmelfennig ve Sedelmeier, 2002: 500 - 528).
Sonuç
Schimmelfennig’in genişlemeye kuramsal yaklaşımı, rasyonalist ve sosyal inşaacı yaklaşımların eleştirisiyle başlar. Her iki yaklaşımın da bir dizi temelde ontolojik varsayımlarla tanımlanan metakuramlar olduğuna dikkat çeken Schimmelfennig, genişleme araştırmalarının karşılaştırmalı bir analizle yapılması gerektiğini önermektedir (Schimmelfennig ve Sedelmeier, 2002: 500 - 528).
Schimmelfennig, uluslararası ilişkiler ve bütünleşme kuramları arasında, AB’nin genişlemesi konusunun sadece aktör temelli zayıf rasyonel seçim kurumsalcılığı ile sosyal inşaacılığın, Checkel’in “zamansal sıralama” modeliyle entegre edilerek açıklanabileceği sonucuna ulaşmıştır. Bu zamansal sıralama, AB genişlemesi özelinde, aktörlerin başlangıçta rasyonel, Topluluk karar alma süreci içinde ise normları da dikkate alan bir seçim yaptığı şeklindedir. Bu sentez çalışmasında her iki kuramsal alanın bütünleştirilmesi, bazı varsayımların kabulü, bazılarının ise reddiyle mümkün olmaktadır. Bu tamamen höristik bir yaklaşıma işaret etmektedir ve uluslararası ilişkiler alanında höristik yaklaşımın kullanımı sonucu hipotezlerin gözlemlenebilir etkenlerle test edilerek belli siyasa alanlarını daha kapsamlı şekilde açıklayabileceği yönündeki iddiaları desteklemektedir. Retoriksel eylemin inşaasında Schimmelfennig’in, özellikle rasyonel seçim kurumsalcılığının aktör davranışlarına ilişkin varsayımları, sosyal inşacılığın aktör merkezli açıklamaları (sosyalizasyon vb.) ile söz-eylem yaklaşımlarından faydalandığı görülmektedir.
Sosyal ve fikirsel ontolojisi bakımından sosyal inşaacı, aktörler ve davranışları bakımından rasyonalist olan (Schimmelfennig, 2003a: 283) retoriksel eylem kuramının, kuramlar arası çapraz polenleme yönteminden elde ettiği gözlemlenebilir etken zenginliği sayesinde genişlemeyi bütünüyle açıklama gücüne sahip bir yaklaşım olduğu görülmektedir. Zira retoriksel eylem, rasyonalist aktör davranışlarının topluluk ortamında süreç içindeki karara yönelik tartışmalar esnasında retoriğin kullanımı ile (normların stratejik kullanımı ile) kolektif bir
eyleme dönüşebileceğini iddia etmektedir. Bu bireysel seçimden kolektif eyleme geçiş süreci içinde, hem rasyonel davranışların hem de normların gücü hesaba katılmakta, aktörlerin tartışma esnasında yaptıkları dramaların - yola bağımlılığa, söz-eyleme, kurumsal norm, kural ve değerlere, topluluk meşruiyet standardına yaptıkları vurguların - aksi düşüncedekileri utandırarak, onları uyuma sürüklemesi ile kolektif sonuca ulaşıldığı öne sürülmektedir.
Retoriksel eyleme göre AB’nin Doğu genişlemesi tartışmaları, genişlemenin çoğu AB üyesi devlet için rasyonel bir fayda sağlamayacağı görülmüşken, genişleme yanlılarının retoriksel eylemi sonucu kolektif bir pozitif kararla sonuçlanmıştır.
Benzer şekilde,
eyleme dönüşebileceğini iddia etmektedir. Bu bireysel seçimden kolektif eyleme geçiş süreci içinde, hem rasyonel davranışların hem de normların gücü hesaba katılmakta, aktörlerin tartışma esnasında yaptıkları dramaların - yola bağımlılığa, söz-eyleme, kurumsal norm, kural ve değerlere, topluluk meşruiyet standardına yaptıkları vurguların - aksi düşüncedekileri utandırarak, onları uyuma sürüklemesi ile kolektif sonuca ulaşıldığı öne sürülmektedir.
Retoriksel eyleme göre AB’nin Doğu genişlemesi tartışmaları, genişlemenin çoğu AB üyesi devlet için rasyonel bir fayda sağlamayacağı görülmüşken, genişleme yanlılarının retoriksel eylemi sonucu kolektif bir pozitif kararla sonuçlanmıştır.
Benzer şekilde,
Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini de retoriksel eylem perspektifinden analiz etmek mümkündür. Türkiye AB ile kurumsal ilişkilerinde retoriksel eylem uyguladığı dönemlerde, katılım yolunda ilerleme sağlamıştır. Koşulluluğu yerine getirdiğinde, çoğu sorun devam etse de, genişleme karşıtı ülkelerin Türkiye aleyhine kullanabileceği iddialar meşru görülmediğinden, kabul edilmemiştir. Çünkü AB
koşulluluk ile kendini retoriksel bir taahhüde sokmuştur. Bu da Türkiye’nin frenleyicilere karşı retoriksel tuzağı olmuştur.
koşulluluk ile kendini retoriksel bir taahhüde sokmuştur. Bu da Türkiye’nin frenleyicilere karşı retoriksel tuzağı olmuştur.
Bu bağlamda Türkiye, AB’den diğer aday ülkelerle aynı demokrasi standartlarına göre değerlendirilmesi gerektiğini öne sürmüş, AB’nin retoriksel taahhüdünü yerine getirmesi istenmiştir.
Öte yandan, Türkiye’nin Müzakere Çerçeve Belgesinin 2005 yılında imzalanmasından hemen sonra, Ek Protokolü koşulsuz tüm AB üyesi
ülkelere uygulama taahhüdünü yerine getirmemesi sonucu, bu kez genişleme karşıtı ülkeler Türkiye ile müzakerelerin sürdürülmemesi konusunda topluluk nezdinde meşruiyet zemini kazanmıştır. Bir başka deyişle, bu süreç Türkiye’nin retoriksel tuzağa düşürüldüğü bir döneme işaret etmektedir.
ülkelere uygulama taahhüdünü yerine getirmemesi sonucu, bu kez genişleme karşıtı ülkeler Türkiye ile müzakerelerin sürdürülmemesi konusunda topluluk nezdinde meşruiyet zemini kazanmıştır. Bir başka deyişle, bu süreç Türkiye’nin retoriksel tuzağa düşürüldüğü bir döneme işaret etmektedir.
Nitekim, Türkiye Kıbrıs konusundaki tavrını değiştirmediği için de, Türkiye’nin AB’ye katılımına destek veren ülkeler, iddialarına destek sağlayacak zemini halen bulamamaktadır. AB’deki genişleme yorgunluğu ve devam eden ekonomik kriz de dikkate alındığında, AB’ye yeni mali ve siyasi masraflarının olacağı bilinen Türkiye’nin AB’ye katılımı sürecine yeniden ivme kazandırmamış dır.
Sonuç olarak, uluslararası ilişkiler alanında araştırmada kuramsal sentez yaparak açıklamada bulunma yaklaşımı, temel varsayımlarına katı şekilde sahip çıkan rasyonalist ve sosyal ontolojiye sahip kuramlara kıyasla, özellikle alt politika alanlarda kapsamlı açıklamalar sunabilmektedir. Schimmelfennig benzer yaklaşımdaki retoriksel eylem kuramı ile AB’nin Doğu genişlemesi sürecini bütünüyle açıklayabilmiş tir.
Sonuç olarak, uluslararası ilişkiler alanında araştırmada kuramsal sentez yaparak açıklamada bulunma yaklaşımı, temel varsayımlarına katı şekilde sahip çıkan rasyonalist ve sosyal ontolojiye sahip kuramlara kıyasla, özellikle alt politika alanlarda kapsamlı açıklamalar sunabilmektedir. Schimmelfennig benzer yaklaşımdaki retoriksel eylem kuramı ile AB’nin Doğu genişlemesi sürecini bütünüyle açıklayabilmiş tir.
Türkiye’nin de Birliğe üyeliği, tıpkı merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, çoğu AB üyesi ülkeler tarafından rasyonel bir seçim olarak görülmemektedir. AB’nin Doğu genişlemesi ile Türkiye’ye genişlemesi sürecinin bu benzerliği göz önüne alındığında, genişleme karşıtı ülkelerin kararlarının retoriksel eylemle değiştirilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
AB açısından rasyonalist görünmeyen ve bugüne kadar pazarlık/koşulluluk denkleminde ilerleyen Türkiye genişlemesi nin, Türkiye’nin AB’ye uyum için attığı adımlar ve AB’nin Türkiye’ye yönelik taahhütleri göz önüne alınarak, retoriksel eylemle tamamlanması gerekmektedir 20.
Kaynakça
Abbott, Kenneth W. ve Duncan Snidal (1998), “Why States Act through Formal International Organizations” The Journal of Conflict Resolution, 42 (1): 3 – 32.
Adler, Emanuel (1997), “Seizing the Middle Ground: Constructivism in World Politics”, European Journal of International Relations, 3 (3): 319 – 363.
Barnett, Michael N. ve Martha Finnemore (1999), “The Politics, Power, and Pathologies of International Organizations”, International Organization, 53 (4): 699 – 732.
Buchanan, James M. (1965), An Economic Theory of Clubs, Economica, New Series, 32 (125): 1– 14. Checkel, Jeffrey T. (1999), “Norms, Institutions, and National Identity in Contemporary Europe”, International Studies Quarterly, 43 (1): 83 – 114.
Checkel, Jeffrey T. (2001), “Why Comply? Social Learning and European Identity Change”, International Organization, 55 (3), 553 – 588.
Checkel, Jeffrey T. (2005), “International Institutions and Socialization in Europe: Introduction and Framework”, International Organization, 59 (4): 801 – 826.
Checkel, Jeffrey T. ve Andrew Moravcsik (2001), “A Constructivist Research Program in EUStudies?”, European Union Politics, 2 (2), 219 – 249.
Copeland, Dale C. (2006), “The Constructivist Challenge to Structural Realism”, Stefano Guzzini and Anna Leander (eds.),
Constructivism and International Relations, (Oxon: Routledge): 1 – 20.
Donnelly, Jack (2000), Realism and International Relations, (Cambridge: Cambridge University Press). Elster, Jon (1989), “Social Norms and Economic Theory”, Journal of Economic Perspectives, 3 (4): 99 – 117.
Fierke, Karin M. ve Antje Wiener (1999), “Constructing Institutional Interests: EU and NATO Enlargement”, Journal of European Public Policy, 6 (5): 721 – 742.
Finnemore, Martha (1996), National Interests in International Society, (Ithaca, NY: Cornell University Press).
Finnemore, Martha ve Kathryn Sikkink (1998), “International Norm Dynamics and Political Change”, International Organization, 52 (4): 887 – 917.
Goffmann, Erving (1959), The Presentation of Self in Everyday Life, (New York: Anchor Books).
Haas, Peter M. ve Ernst B.Haas (2002), “Pragmatic Constructivism and the Study of International Institutions”, Millenium-Journal of International Studies, 31 (3): 573 – 601.
Humphreys, Adam R.C. (2010), “The Heuristic Application of Explanatory Theories in International Relations”, European Journal of International Relations, 17 (2): 257 – 277.
Jervis, Robert (1998), “Realism in the Study of World Politics”, International Organization, 52 (4),
International Organization at Fifty:Exploration and Contestation in the Study of World Politics:.971 – 991.
Jupille, Joseph, James A.Caporaso ve Jeffrey T.Checkel (2002), “Integrating Institutions: Theory,
Method, and the Study of European Union”, Advanced Research on the Europeanization of the Nation-State (ARENA), Working Papers 02/27,
http://www.sv.uio.no/arena/english/reserach/publications/arena-publications/workingpapers/working-papers2002/wp02_27.htm
(17.01.2012).
Kratochwil, Friedrich (1993), “The Embarrassement of Changes: Neo-realism as the Science of Realpolitik Without Politics”, Review of International
Studies, 19 ( 1): 63 – 80.
March, James G. ve Johan P.Olsen (1998), “The Institutional Dynamics of International Political Orders”, International Organization, 53
(4): 943 – 969.
Mayda, Oğuz (2013), Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne Katılım Sürecinin Retoriksel Eylem Perspektifinden Analizi, (Yayımlanmamış Doktora Tezi).
Mearsheimer, John (1994/1995), “The False Promise of International Institutions”, International Security, 19 (3): 5 – 49.
Miller, Edward Alan ve Jane Banaszak-Holl (2005), “Cognitive and Normative Determinants of State Policymaking Behavior: Lessons from the
Sociological Institutionalism”, Publius, 35 (2): 191 – 216.
Moravcsik, Andrew ve Milada Anna Vachudova (2003), “National Interests, State Power, and EU Enlargement”, East European Politics and Societies, 17 (1): 42 – 57.
Moravcsik, Andrew ve Frank Schimmelfennig (2009), “Liberal Intergovernmentalism”, Antje Wiener ve Thomas Diez (eds.),
European Integration Theory, (Oxford: Oxford University Press): 75 – 94.
Olsen, Johan P. (2007), “Understanding Institutions and Logic of Appropriateness: Introductory Essay”, Arena Center for European Studies, University of Oslo, Working Paper 13: 1 – 16.
Pollack, Mark A. (2006), “Rational Choice and EU Politics”, Knut Erik Jørgensen, Mark A. Pollack ve Ben Rosamond, Handbook of European Union Politics, (London: Sage Publications Ltd).
Price, Richard ve Christian Reus Smith (1998), “Dangerous Liaisons, Critical International Theory And Constructivism”, European Journal of International Relations, 4(3): 259 – 294.
Risse, Thomas (2000), “Let’s Argue!: Communicative Action in World Politics”, International Organization, 54 (1), 1 – 39.
Risse, Thomas (2009), “Social Constructivism and European Integration”, Wiener, Antje ve Thomas Diez, European Integration Theory, (Oxford: Oxford University Press): 159 – 176.
Ruggie, John Gerard (1988), “What Makes the World Hang Together? Neo-Utilitarianism and the Social Constructivist Challenge”, International Organization, 52 (4): 855 – 885.
Schimmelfennig, Frank (1999), “The Double Puzzle of EU Enlargement, Liberal Norms, Rhetorical Action, and the Decision to Expand to the East”, Darmstadt University of Technology, Paper Presented at the ECSA Sixth Biennial International Conference, Pittsburgh: 1 – 50.
Schimmelfennig, Frank (2001), “The Community Trap: Liberal Norms, Rhetorical Action, and the Eastern Enlargement of the European Union”, International Organizaton, 55 (1): 47 – 80.
Schimmelfennig, Frank (2003a), The EU, NATO and the Integration of Europe: Rules and Rhetoric, (Cambridge: Cambridge University Press)
Schimmelfennig, Frank (2003b), “Strategic Action in a Community Environment, The Decision to Enlarge the European Union to the East”, Comparative Political Studies, 36 (1-2): 156 – 183.
Schimmelfennig, Frank (2008a), “Entrapped Again: The Way to EU Membership Negotiations with Turkey”, UCD Dublin European Institute Working Paper, 08-8, 1 – 28.
Schimmelfennig, Frank (2008b), “EU political accession conditionality after the 2004 enlargement: consistency and effectiveness”, Journal of European Public Policy, 15 (6), 918 – 937.
Schimmelfennig, Frank, Engert, Stephan ve Knobel, Hesko (2003), “Costs, Commitment and Compliance”, JCMS, 41 (4), 661 – 679.
Schimmelfennig, Frank ve Sedelmeier, Ulrich (2002), “Theorizing EU Enlargement: Research, Focus, Hypotheses, and the State of Research”, Journal of European Public Policy, 9 (4): 500 – 528.
Schimmelfennig, Frank ve Sedelmeier, Ulrich (2005), The Politics of European Union Enlargement, Theoretical Approaches, (Oxon: Routledge).
Schimmelfennig, Frank (2008), Entrapped Again: The Way to EU Membership Negotiations with Turkey, UCD Dublin European Institute Working Paper 08-8, July 2008.
Schimmelfennig, Frank ve Thomas, Daniel C. (2009), “Normative Institutionalism and EU Foreign Policy in comparative perspective”, International Politics, 46 (4), 491 – 504.
Waever, Ole (2009), “Discursive Approaches”, Wiener, Antje ve Thomas Diez, European Integration Theory, (Oxford: Oxford University Press): 197 – 215.
Wendt, Alexander (1999), Social Theory of International Politics, (Cambridge: Cambridge University Press).
Zürn, Michael ve Jeffrey T.Checkel (2005), “Getting Socialized to Build Bridges: Constructivism and Rationalism, Europe and the
Nation-State”, International Organization, 59 (4), International Institutions and Socialization in Europe: 1045 – 1079.
Waever, Ole (2009), “Discursive Approaches”, Wiener, Antje ve Thomas Diez, European Integration Theory, (Oxford: Oxford University Press): 197 – 215.
Wendt, Alexander (1999), Social Theory of International Politics, (Cambridge: Cambridge University Press).
Zürn, Michael ve Jeffrey T.Checkel (2005), “Getting Socialized to Build Bridges: Constructivism and Rationalism, Europe and the
Nation-State”, International Organization, 59 (4), International Institutions and Socialization in Europe: 1045 – 1079.
Oğuz Mayda
• Ankara Üniversitesi SBF Dergisi • 68-4
• Uluslararası İlişkiler Kuramlarında Sentez Metodu .. 189
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/1884/19776.pdf
• Ankara Üniversitesi SBF Dergisi • 68-4
• Uluslararası İlişkiler Kuramlarında Sentez Metodu .. 189
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/1884/19776.pdf
DİPNOTLAR:
1 Pozitivist varsayımlara dayanan sosyal inşaacı yaklaşım için bkz.: (Finnemore, 1996); (Wendt, 1999).
2 Humphreys, açıklayıcı kuramların da aslında yarı-tümdengelimci olduğunu ve bu nedenle belli höristik kaynakları kullandıklarını, makul
açıklamalar sunmak için kuramların höristik kullanılması gerektiğini öne sürmektedir (Humphreys, 2010: 271, 272).
3 Klasik realist “güvenlik” (Donnelly, 2000: 10), (Mearsheimer, 1994/1995: 7) ve “güç dağılımı” (Schimmelfennig, 2003a: 32) yaklaşımları,
“kulüp kuramı” (Buchanan, 1965: 3) , “liberal hükümetlerarasıcılık” (Moravcsik ve Vachudova, 2003: 43) ve yeni kurumsalcılığın “rasyonel seçim”
gibi sürümleri.
4 Pollack’a göre AB’nin kuruluş dönemlerindeki yeni işlevselci-hükümetlerarasıcı tartışmasının yerini bu yeni “büyük tartışma” almıştır
(Pollack, 2006: 44).
5 Jervis, sosyal inşaacıların tüm norm ve fikirlerin mutlak doğruyu işaret ettiği gibi bir iyimserlik içinde olduğuna işaret ederek, hem devrimci
hem de ölümcül sonuçları olan norm ve fikirlerin göz ardı edildiğini, “Hitler Almanya’sının ya da Stalin’in Sovyetler Birliği’nin” güçlü
elitlerce yayılan fikir ve normların kaynağı olduğunu görmek gerektiğini iddia etmektedir. Bkz.: (Jervis, 1998: 974).
6 Finnemore ve Sikkink, normların oluşturucu etkilerine vurgu yaparken, normların rasyonalite ve rasyonel seçimin zıddıymış gibi
algılanmasına karşı çıkmakta, rasyonalitenin hiçbir belirgin normatif etki ve değişimden ayrıştırılamayacağını savunmakta ve süreci
“stratejik sosyal inşaa” olarak adlandırmaktadır. Bkz.: (Finnemore ve Sikkink, 1998: 888).
7 Neorealizme göre çıkarları ve davranışları dışsal etkiler belirler.
8 Neorealizmde aktörün yapıya etkisi söz konusu değildir. Yapı davranışları belirlemektedir.
9 Sosyal İnşaacılığın, çıkarların biçimlenmesi konusunda dışsal etkenleri vurgulaması bakımından rasyonel seçimciliği desteklediği, ya da sosyal
eylemin öğrenme modeli/uygunluk mantığıyla gerçekleştirildiğini öne sürmesiyle rasyonel seçimden farklı olduğu gibi tartışmaların yanı sıra,
rasyonel seçim kuramı ile postmodernizm arasında bir orta yol olduğu yönünde farklı görüşler bulunmaktadır (Adler, 1997: 319 – 363).
Price ve Smith’e göre sosyal inşaacılık yaklaşımı gizli bir rasyonalizm ya da pozitivizm olmadığı gibi, temellerini eleştirel kuramdan almakta,
eleştirel kuramla uyumlu bir görünüm sergilemekte ve eleştirel kurama katkı sağlama potansiyeli bulunmaktadır (Price ve Smith, 1998: 260).
Sosyal inşaacıların bir kısmı, sistematik eğilimden kaçınmak için bilgi birikimini anlamaya dayalı, yorumlayıcı bir epistemolojik yön
benimsemişlerdir (Haas ve Haas, 2002: 577). Haas ve Haas aktörlerin anlayışa ilişkin farklı bakış açıları taşıyabileceğini, uluslararası
kurumların anlam inşaasında hem neden hem de etki olabileceğini öneren pragmatist sosyal inşaacılardır.
Bkz. (Haas ve Haas, 2002: 586).
10 Jupille, Caporaso ve Checkel, ılımlı sosyal inşaacılara örnek olarak Risse, Ropp ve Sikkink 1999 ve Johnston 2001’i örnek göstermektedir
(Fierke ve Weiner, 1999: 13), ılımlı rasyonalistler arasında Frank Schimmelfennig 1999, 2001 (ve Underdal, 1998) öne çıkmaktadır
(Checkel ve Moravcsik, 2001: 220).
11 Fierke ve Weiner, buna örnek olarak, Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Nihai Senedinin (Helsinki, 01 Ağustos 1975), hukuki uygulama gücü
olmamasına rağmen, tüm katılımcılar tarafından, ahlaki uygulama zorunluluğu nedeniyle, bir uygulama hedefi olarak ortaya çıktığını,
katılımcıların uygulama sözlerinin gerçeğe dönüştüğünü göstermektedirler (Fierke ve Weiner, 1999: 727).
12 Alexander Wendt, Michael Barnett ve Martha Finnemore uluslararası kurumları yapısal olarak değerlendiren sosyal inşaacılar arasında
yer alır. Bkz.: (Wendt, 1999); (Barnett ve Finnemore: 1999: 699-733); (Haas ve Haas, 2002: 573 – 601).
13 Benzer şekilde, Habermas geleneğinden gelen bir diğer sosyal etkileşim mantığı “tartışma mantığıdır”.
Buna göre aktör gerçeği aramak maksadıyla katılım sağladığı tartışmalarda, daha iyi tartışmanın gücünü kabul ederek ortak karara ulaşır
(Risse, 2000: 6-7).
14 Zürn ve Checkel, bu konuda Avrupa Birliği’nin üye olmayanlara yönelik sosyalleştirme eylemini, ikna ve sosyal öğretme ile yaptığını,
koşulluluk ile stratejik hesaplama ve güdülerin vurgulandığını, böylece sosyalleştirme mekanizmalarının tartışma ve pazarlık ikilemine
indirgendiğini iddia etmektedir. Bkz. Zürn ve Checkel, 2005: 1052, 1063, 1064.
15 Kopenhag kriterleri bir aday ülkenin Birliğe tam üye olabilmesi için gerçekleştirmesi gereken siyasi ve ekonomik koşullar ile uyum
koşulundan oluşmaktadır. Siyasi kriterler “demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarına saygı” ilkesini ve “bu ilkeleri
güvence altına alan kurumların istikrarının sağlanması”nı içermektedir. Ekonomik kriterler, aday ülkenin “işleyen bir pazar ekonomisine”
ve “Birlik içindeki rekabet baskısı ve pazar güçleriyle baş edebilme yeteneğine” sahip olmasını gerektirmektedir.
Buna ilaveten, aday ülkenin “siyasi, ekonomik ve parasal birliğin amaçlarına bağlılık dahil, üyelikten kaynaklanan yükümlülüklerini
üstlenme yeteneğine sahip bulunmasını” öngörmektedir.
16 6 Mart 1995 tarihinde yapılan AB Genel İşler Konseyi Toplantısında Konsey, Yunanistan’ın Türkiye ile gümrük birliği yapılması
konusundaki vetosunu kaldırması karşılığında Kıbrıslı Rumlar ile üyelik müzakerelerine 1997 yılında yapılacak Hükümetlerarası Konferansın
bitimini takip eden altı ay içinde başlanmasına karar vermiştir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin 1998 yılında Birlik ile üyelik müzakerelerine başlaması sonrasında Türkiye’ye 1999 yılında tam üyeliğe
adaylık statüsünün verilmesi sorun teşkil etmemiştir. AB ile 16 Nisan 2003’te Katılım Anlaşmasını imzalayan Kıbrıslı Rum liderlerin
24 Nisan 2004 tarihinde Annan Planını desteklemesi için de bir neden kalmamıştır. Türkiye’nin tam üyelik hakkı ise
Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin AB’ye tam üye olduğu gerçeğinin Türkiye tarafından kabul edilmesi zorunluluğu ortaya çıktıktan sonra
verilmiştir. Ayrıntılı analiz için bkz.: (Mayda, 2013: 193 – 208).
17 Müzakere Çerçeve Belgesi (03 Ekim 2005) Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerine ilişkin ilkeleri, esasları, usulleri ve müzakere
fasıllarını belirlemektedir. Türkiye’nin Müzakere Çerçeve Belgesi’nde müzakereler;
a) Türkiye’nin Kopenhag Siyasi Kriterlerini istisnasız uygulaması ve siyasi reformları geri dönülemez şekilde derinleştirmesi,
b) AB müktesebatının üstlenilmesi ve uygulanması,
c) Kapsayıcı bir sivil toplum diyalogu içine girilmesi temeli üzerine kurulmuştur.
Üyeliğe alınan diğer ülkelere kıyasla Türkiye’ye getirilen ek koşullar;
a) müzakere sürecinin ucunun açık olması,
b) üyelik kararında Birliğin hazmetme kapasitesinin dikkate alınacak olması,
c) sınır anlaşmazlıklarının halledilmesi (Yunanistan ile Ege Denizine ilişkin ihtilafların giderilmesi),
ç) Kıbrıs Cumhuriyeti de (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) dahil tüm AB üyesi ülkeler ile ikili ilişkilerin normalleştirilmesi ve gümrük birliğini
tüm AB üyelerine genişletecek Ek Protokol’den doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi, d) kişilerin serbest dolaşımı, yapısal politikalar
ve tarım alanında kalıcı kısıtlamaların getirilebileceği şeklindedir.
18 Schimmelfennig vd. diğer iki koşulluluk mekanizmasının “sosyal etki” ve “ ulus ötesi güçlendirme ” olduğunu, fakat adaylar üzerinde
etkili olmadığını öne sürmektedir (Schimmelfennig vd., 2003: 498).
19 Normatif kurumsalcılığın “normatif tuzak” hipotezi bir üye devletin bir kez belli bir norm dizisine ya da siyasi yola taahhütte bulunması
durumunda, bu üye devletin bu norm tarafından sınırlandırılmasının olası olduğu ve kendi niyeti ya da mevcut tercihini bu norm aleyhine
kullanamayacağı yönündedir. Kuramın “ iş birlikçi pazarlık ” hipotezi ise, üye devletin kendini Avrupa ile artan şekilde tanımlaması, oy birliği
normu ve danışma refleksi bu ülkenin veto hakkını kullanma eğilimini azaltmakta ve siyasi kararlarını rekabet taktikleri yerine işbirliği
içeren taktikler dahilinde yapmaya yönlendirdiğini öne sürmektedir. (Schimmelfennig ve Thomas, 2009).
20 Bununla birlikte genişlemeyi elit seviyede açıklama imkanına sahip olan Retoriksel Eylemin, epistemolojisi nedeniyle Türkiye’de
Avrupalılaşma, kimlik dönüşümü, sosyalleşme ve sosyal öğrenme gibi makro seviyedeki değişimi açıklaması mümkün olmayacaktır.
****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder