23 Aralık 2020 Çarşamba

BAŞBAKANIN BDP ELEŞTİRİLERİNİN SİYASAL ANLAMI

BAŞBAKANIN BDP ELEŞTİRİLERİNİN SİYASAL ANLAMI



Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
16.10.2013 


    Devlet tarafında kim bulunursa bulunsun yaklaşık yirmi yıldır Devlet ile PKK arasında geliştirilen ilişkilerde değişmeyen tek aktör Abdullah Öcalan'dır. Öcalan Suriye'de iken böyleydi. Suriye'den çıkarılıp Türkiye'ye teslim etmesi bu gerçeği değiştirmedi. Ne PKK onun lideliğinden vazgeçebildi ne de devlet onu gözardı edebildi. Bu konumu giderek pekişti. PKK'de 2003-2004 yıllarında yaşanan ayrılmalar dahi bunun üzerinde etkili olamadı. PKK'den ayrılanlar dahi açıktan Öcalan karşıtlığı yapmadılar. Öcalan'ın bu duruşu PKK'den ayrılanlara yönelik tasfiyeyi de önlemiş oldu. Osman Öcalan kastedilerek 'kardeş katili' olarak tarihe geçmek istemiyorum diyen de Öcalan'ın kendisidir. Bu söz gerçek anlamda Kürtler arasındaki 'bırakujinin' bitmesi anlamına geliyordu. Öcalan'ın bu konumunu bildiği için Qandil, içinden Öcalan'ı eleştirmek geçse de bunu doğrudan doğruya yapmak yerine bunu BDP üzerinden yapmak yolunu seçiyor. Devlet de aynı şekilde hareket ederek eleştirilerini BDP üzerinden vermeye çalışıyor. Devlet Öcalan'la avukat görüşmelerini yasaklarken, 

Öcalan'la görüşecek BDP'lirin kim olacağı/olmayacağını, görüşme şekil ve zamanını belirlerken hedefinde avukatlar veya BDP değildir. Bunun hedefinde Öcalan vardır. Öcalan'ın kendisi de bunun farkındadır. Siyasal bir parti olan BDP bunu açıklamakta zorlansa da Öcalan görüşmek istediği sürece bu durum devam edecektir. Şu anda BDP içinde Öcalan'la görüşebilecek BDP'lilerin sayısı bir elin parmak sayısının altına düşmüş durumdadır. Peki bu durumda BDP siyasi tavır koyarak bu şartlarda da olsa görüşmeleri neden devam ettiriyor? BDP mutlaka bunu konuşuyordur. Ancak Öcalan, görüşmelerin kesilmesini istemiyor. Öcalan'ın görüşmelerin kesmeyişini onun tutsaklığına bağlayanlar olsa da bu gerçekçi bir yorum değildir. Öcalan orada devletin isteklerini yerine getiren biri değildir. Kürt siyasetinin tabanınından ve örgütlülüğünden gücünü aldığının farkındadır. Yıllardır devlet onunla görüşüyorsa bunun nedeni onun liderliğinin devam ediyor olmasıdır. Etkinliği olmayan biri olsaydı çoktan unutulmuş olacaktır. Devlet/Öcalan/Qandil ilişilerinin tarihsel/diyalektik anlamı vardır. Bu ilişkiye eklenen Irak Federe Kürt Yönetimi/Barzani üzerinde de durmak gerekiyor. Bu ilişkilerde önemli rol oynuyor. BDP'lilerin Öcalan'ın mektuplarını Hewler üzerinden Qandil'e kolayca ulaştırmaları bu konuda sorun yaşamamış olmalarında Türk devleti ile Barzani ilişkisiyle de doğrudan bağlantılıdır. Barzani'nin bu konudaki rolü de hem devleti hem de Öcalan'ı dengeler mahiyettedir. Öcalan'ın tutsaklığı, Talabani'nin hastalığı da dikkate alındığında Barzani'nin bu konumuyla dengenin görünmeyen bir yerinde yer aldığını gösteriyor. 

    BDP ya bu siyasi gerçekleri kabul edip bu doğrultuda politika yapacak ya da bağımsız bir politik yapı olduğunu ortaya koyacaktır. Başbakan'ın BDP'ye yönelik eleştirilerin temeli de buna dayanmaktadır. BDP bu konuda bağımsız siyasi tavır koyabilseydi başbakan belki de BDP'yi eleştirme gereği bile duymazdı. Bağımsız duruşunun olmayışı BDP'yi çekiç/örs gibi araya sıkıştırmış durumdadır. BDP'nin burada "ben muhatap alınmadım" savunması da yersiz kalıyor. Pratiğiyle 'muhatap' olduğu zaten görülüyor. İradem Öcalan söylemi, DTP kapatıldıktan sonra sineyi millete gidilmeyişi, yemin konusu, açlık grevinin bitirilmesi hususları gözönünde bulundurulduğunda BDP'nin çoktan muhatap olduğu da biliniyor. Bunlara bir bütün olarak bakıldığında BDP'nin siyasi çıtası da bellidir. Bunu devlet de, Öcalan da, Qandil de biliyor. O nedenle BDP liderliklerinin yapabilecekleri bir şey yoktur. Olsa olsa onlara düşecek olan "günah keçiliğidir." Bundan BDP çatlayacak/parçalancak diyenler de umutlanmasın.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder