23 Aralık 2020 Çarşamba

TÜKETEN BEKLENTİ: KAFKA’NIN "DAVA" ROMANINDAN

TÜKETEN BEKLENTİ: KAFKA’NIN "DAVA" ROMANINDAN


Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN 
01.09.2013 

     Kafka'nın Dava romanında geçen Yasaya girmek isteyen taşralı ve yasa önünde nöbet tutan bekçinin hikayesi: "Yasa önünde nöbet tutan bir bekçi vardır. Taşralı bir adam bir gün ona gelip yasaya girme izni ister. Ancak bekçi o anda izin veremeyeceğini söyler. Adam düşünür ve daha sonra girip giremeyeceğini söyler. 'Belki' der bekçi, 'ama şimdi olmaz' Bekçi, her zamanki gibi açık duran kapının önünden çekilir ve adam içeri bakmak için eğilir. Bunu gören bekçi güler ve "madem ki girmeyi bu kadar çok istiyorsun, beni aşarak girmeyi dene bakalım." Ama bil ki ben güçlüyüm. Üstelik bekçilerin en küçüğüyüm. Her bir salonun girişinde gitgide daha güçlü bekçilere rastlayacaksın. Üçüncüsünden itibaren onların görüntüsüne ben bile katlanamıyorum. Taşralı adamın yasanın her zaman açık olduğunu sanmıştır. İzin verilinceye kadar kapıda bekler. Yıllar geçer. Yalvarır, yanında bulundurduklarını rüşvet olarak verir bekçi onları alır ona sırf bir şeyi ihmal etmediğini sanmayasın diye kabul ediyorum der. Adam yıllar boyu beklerken sürekli olarak bekçiyi inceler. Diğer nöbetçileri unutur. Yasa'ya girmesine izin vermeyen ilk ve tek kişi olduğunu düşünür. Sonraları yaşlandıkça, homurdamakla yetinir. Çocuklaşır ve bekçiyi incelediği uzun yıllar boyunca sonunda kürkünün yakasındaki bitleri bile tanıdığı için, onlardan bekçiyi yumuşatmasını rica eder. Artık ölüme yaklaşmıştır. Ölmeden önce, beyninde toplanan tüm anıları, bekçiye henüz sormadığı bir soruya dönüşür. Bu kapıdan içeri girmek yalnız sana tanınmıştı. Bu giriş sırf senin için yapılmıştı. Ben artık gidiyorum kapıyı da kapatıyorum."

Beklentiler Tüketir Egemene Zaman Kazandırır

     AKP'nin yaptığı kritik yasalar genel olarak kanun yapma tekniğine uygun değil. Özgürlükçü bir anlayış yok. Toplumda umut yaratmak. Taş atan çocuklarla ilgili düzenlemelerde olan buydu. Üçüncü ve dördüncü yargı paketinin kapsamı böyleydi. Belirli bir çözüm iradesi yok. Toplumda umut yaratarak kendini sürdürme çabası görülüyor. Toplumu hep bir paket beklentisi içinde tutuyorlar. 

Bu sadece hukukta değil, siyaset ve ekonomide de böyledir. Bu toplumu kendi dinamiği üzerinden örgütlenmesi yerine her şeyi devletten bekleme durumuna sokmak anlayışıdır. Devletsiz yaprak kıpırdayamaz anlayışıdır. Bu devlet kapısı önünde bekleme/bekletme anlayışıdır. Birey arkasında duran devlet olduğunu düşünmeye devam ettikçe kendi özünden ve kurumlarından uzaklaşırken gerçek anlamda örgütlü yapıya girmek isteyenler üzerinde baskı uygulanır. Temelini gözetim toplumundan alan (gözetim toplumunda gözeten görünmez, gözetilenin ise tüm yaşamı kontrol altındadır, hareketleri, tavırları, eğilimleri, düşünceleri, anlayışları gözetilen tarafından bilinmektedir.) gözetim faaliyeti şimdilik "denetimli serbestlik" şeklinde kendisini gösterirken siyasal anlamda denetimli demokrasi demektir. Kürt toplumu üzerindeki gözetlemenin boyutu daha da kapsamlıdır. Onun ekonomik sosyal statüsü de bu kapsamda ele alınır. Bir türlü zorlamalar dayatılarak herkesi kendisine bağlama amaçlanıyor. Beklentiler yaratılarak sistem hem kendisini yürütüyor hem de sistem karşıtlığını bekleme durumunda bırakarak onların çözüm gücünü de tüketerek kendi çözümünü(?) bir şekilde dayatıyor.
İşçi, işverenin kendi iş koşullarının iyileştirmesi, dayak yiyen kadının kocanın dayağının biteceği beklentisi gibi beklentiler bunun somut örnekleri. Böylece beklenti içinde tutularak "umut" canlı tutulurken;geçmişin zalimliklerine karşı "öfke" de unutturuluyor.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder