TEMİZ ENERJİ VE İNSAN SAĞLIĞI,
Melda YARDIMOĞLU,
Halime ATAS,
Abdurrahim FİDAN,
Umut KARADAĞ
Özet
Ülkemizde artan enerji ihtiyacı sebebiyle özellikle yenilenemeyen enerji kaynaklarına yönelim artmaktadır. Bu çalısmanın amacı yenilenemeyen kaynakların çevre ve insan sağlığına ciddi ve tehlikeli etkilerini konuyla iligili olarak yapılmıs bilimsel çalısmaları inceleyerek ortaya koymaktır. Ayrıca alternatif enerji kaynaklarına yönelimin gerekliliği üzerinde durulmustur. Çalısmamız ilgili arastırmaların literatür taranması ve derlenmesi seklinde yapılmıstır.
Termik santrallerin olusturduğu hava kirliliği nedeniyle özellikle solunum ve dolasım sistemi hastalıklarına yol açtığı bilinmektedir. Ayrıca ortaya çıkardığı toksik metaller kanser riskini arttırmaktadır. Yapılan arastırmalar termik santral çalısanlarında sitogenetik hasarın anlamlı derecede yüksek oluğunu ortaya çıkarmıstır.
Nükleer enerjinin kullanımında herhangi bir güvenlik sorununda çevreye yayılan radyasyonun insan sağlığına etkisi çok daha fazla olmaktadır. Nükleer santrallerde ortaya çıkan radyoaktif atıkların da doğa olayları ile kolayca birçok insana ulasabildiği görülmüstür. Radyasyonun sebep olduğu mutasyonlar gelecek kusakları etkilemektedir.
Rezervleri sınırlı ve bir gün tükenecek olan yenilenemeyen enerji kaynakları yerine çevreyi ve insan sağlığını esas alan alternatif enerji kaynaklarına yönelim artmalıdır. Yeni kaynakların kullanımında uzun yıllar sonra insan sağlığına etkileri de düsünülmelidir. Sanayi uğruna insan sağlığından vazgeçilemeyeceği bilinciyle “sürdürülebilir bir kalkınma” sağlanmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Yenilenebilir enerji kaynakları, insan sağlığı, çevre, fosil yakıtlar, nükleer enerji, sürdürülebilir kalkınma, Melda YARDIMOĞLU, Halime ATAS, Abdurrahim FİDAN, Umut KARADAĞ,
Giris
Ülkemizde artan enerji gereksinimi ile özellikle yenilenemeyen enerji kaynaklarının tüketimi de artmaktadır. Bu çalısmanın amacı yenilenemeyen kaynakların çevre ve insan sağlığına ciddi ve tehlikeli etkilerini konuyla ilgili olarak yapılmıs bilimsel çalısmaları inceleyerek ortaya koymaktır. Ayrıca alternatif enerji kaynaklarına yönelimin gerekliliği üzerinde durulmustur.
Gelişmis ve Gelismekte Olan Ülkelerde Enerji Tüketimi
Günümüzde kisi basına tüketilen enerji miktarındaki artıs, nüfus artısı ile birlikte, enerji konusunda iki temel sorunu gündeme getirmektedir:
1. Enerji temini
2. Enerji üretim ve tüketiminin çevresel etkileri (1,2).
Enerji kaynaklarını yenilenebilir ve yenilenemez olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür. Enerji kaynaklarından bazıları milyonlarca yıldan beri depolanmıs olup, simdi kullanılmaktadır. Yerine yenisinin konulması çok uzun zaman aldığından tükenme tehlikesi ile karsı karsıya bulunmaktadır (1,2).
Yenilenemeyen kaynaklar:
1. Petrol
2. Kömür
3. Tabi gazlar
4. Nükleer yakıtlar
5. Jeotermal enerji
Enerji Temini
Yenilenebilen kaynaklar kullanıldıktan bir süre sonra doğaya iade edilen ya da doğa tarafından sürekli olarak yenilenen kaynaklardır (1-3):
1. Hidrolik enerji
2. Rüzgar enerjisi
3. Günes enerjisi
4. Dalga, gel-git ve akıntı enerjisi
5. Odun enerjisi
6. Biyomas enerjisi
Ülkemizde Mevcut Durum
Türkiye’nin hidrolik potansiyeli simdiki kullanım potansiyeline yakındır. Dolayısıyla çevrecilerin elektrik üretiminin hidrolik barajlar vasıtasıyla üretilmesi gerektiği önerileri ancak 10 yıllık bir projeksiyona cevap vereceği bildirilmistir. Ayrıca hidrolik potansiyelin kullanılması, ya da ülkenin elektrik ihtiyacının tek bir kanalla karsılanması bazı sakıncalar doğuracağı ifade edilmistir. Kuraklık durumunda hidrolik santralin kapasitesinin çok düseceği, zamanla belki de daha ekonomik bir elektrik üretim sekli olabileceği de bildirilmistir. Toplam elektrik üretiminin birbirinden yakıt ve teknolojik yapı olarak farklılık gösteren değisik santrallerce üretilmesi önerilmistir. Hidrolik potansiyelin yanında kömür
veya linyit yakan termik santrallere ihtiyaç olduğu, ancak kömürün gelecek nesillere de bırakılmasının yanında, yanma gazlarının sera etkisi uzun süre bizi etkileyeceği ifade edilmektedir (4).
Enerji Üretim ve Tüketiminin Çevresel Etkileri
Petrol ve kömür gibi ana enerji kaynaklarının, gün geçtikçe azalması, fiyatlarının sürekli artısı ve önemli çevre sorunları yaratmaları alternatif enerji kaynaklarını gündeme getirmektedir. Fosil yakıtlar olarak bilinen bu iki tür yakıtın yanma ürünlerinde bulunan kükürt oksitleri, azot oksitleri ve CO’in insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri bilinmektedir (1-6). Petrol; üretimi, tasınması, rafinerisi ve kullanımı sırasında su kirliliği yaratmaktadır. Yapılan çalısmalar, Akdeniz'de önemli oranda petrol kirlenmesi olduğunu ortaya çıkarmıstır. Kömür de üretimi ve kullanılması sırasında; hava, su ve toprak kirlenmesi sorunlarını beraberinde getirmektedir. Fosil kökenli enerji kaynaklarının 3/4'ünü kömür
olusturmaktadır. Temel olarak kömür, bitki artıklarının birlesmesinden ve sekil değistirmesinden olusmus karbonlu bir bilesiktir. Kömür hazırlamada; kömür, içerisindeki yabancı maddelerin ayrılması ve kalitesinin yükseltilmesi amacıyla lavvar adı verilen ünitelerde yıkanırken, siyah renkli atık sular olusturmaktadır. Akarsulara bosaltılan bu atık sular, akarsuyun diğer amaçlarla kullanımını olanaksız hale getirmektedir (1-3).
Termik santrallardan çıkan çok miktarda kül de gerekli önlemler alınmadan yığıldığında, özellikle kuru ve rüzgarlı havalarda çok yoğun bir tozluluk yaratmaktadır. İnsan sağlığı açısından en büyük risk, kömür ve petrol ile çalısan termik santrallardan kaynaklanmaktadır (5-6). Termik santraller, daha çok hava kirliliği nedeniyle özellikle solunum ve dolasım sistemlerinde hastalıklara sebep olmaktadır. Termik santral çevresinde erken doğumlar ve mental retardasyon lara rastlanmıstır. Termik santral yakınlarında yasayan larda ve çalısanlarda Civa ve arsenic maruziyetine bağlı olarak cilt kanserlerinde artıs gözlenmistir (7-10). TÜİK’in resmi rakamlarına göre, termik santrallerde olusan atığın ancak %65 kadarı kül barajlarında depolanmıstır. Geriye kalan %35’in büyük bir kısmının
rüzgar ile uçusarak, toprağa, suya ve gıda zinciri ile insan vücuduna karıstığı rapor edilmistir (1,2,11).
Kömürün yanmasıyla çıkan kirleticiler solunum sisteminde bir dizi hastalığa sebep olmaktadır. Azot oksitler ve ince parçacıklar (örn. PM 2,5) çocuklarda akciğer gelisimini olumsuz etkilediği ve solunum hacmini azalttığı bilinmektedir. Bu durum, çocuğun sonraki solunum hastalıklarının öncülü olarak kabul edilmektedir (12).
ABD Çevre Koruma Ajansı'nın (Environment Protection Agency: EPA) yaptığı arastırmaya göre, hava kirliliği, simdilerde ABD’li çocukların %9’undan çoğunu etkileyen astım ataklarını tetiklemektedir (2,3, 5, 6,8). EPA’nın yaptığı arastırmaya göre, kömür kirleticileri, solunum yollarını daraltan kalıcı bir hastalık olan Kronik Engelleyici Solunum Hastalığı’na (Chronic obstructive pulmonary disease,COPD / KOAH) neden olmaktadır.
Partikül maddeye maruziyetin hücresel düzeyde yangılara neden olması KOAH’ın temel sebebidir.
ABD’de kömürlü termik santral çevresindeki hava kirliliğine bağlı ölümlerin bir önemli nedeni de KOAH olarak belirtilmektedir (6, 8, 9).
Partikül maddeye maruz kalmakla akciğer kanseri gelismesi ve ölümleri arasında iliski olduğu açıklanmaktadır.
Amerikan Akciğer Birliği’ne göre, parçacık kirlenmesi gibi etkiler, kalp krizlerine de neden olmaktadır (11). Üstelik parçacık kirlenmelerindeki geçici doruklar birkaç saatte ya da günde geçse de, karbon kirlenmesine kısa süreli maruziyetler bile ölüme sebebiyet verebilmektedir.
Parçacık düzeylerinin yüksek olduğu günlerde ya da birkaç ay içinde ölümler görülebilmektedir (6, 8).
Kömürü kirleticilerin, kalp krizlerine neden olan arteryal tıkanmalar ve 02 yetersizliğinden ötürü kas ölümü ve kalp hasarları gibi kardiyo-vasküler hastalıkları doğurduğu bilinmektedir. Azot oksitleri ve P M 2,5’nin, öldürücü kalp ritim bozukluklarından dolayı hastaneye yatmalarla iliskisini ortaya koymaktadır.
Kömürlü termik santrallerden çıkan N02’in havada yüksek düzeyde bulunduğu kentlerdeki ölüm oranlarının, düzeyde N02 bulunduran kentlere göre 4 kez daha yüksek olusu da muhtemel bir iliskiyi ortaya koymaktadır.
Örneğin, Temiz Hava Yasası’ndan ötürü ABD’nin 51 büyük kentinde PM 2.5 derisimleri düsürülünce yasam süresi beklentilerinde önemli artıslar sağlamıstır.
Sosyal Sorumluluk için Fizikçiler tarafından hazırlanan rapora göre; kömür kirleticileri, sinir sistemini ve beyni besleyen damarları da olumsuz etkilemektedir.
Bu olumsuz etki, yangılar ve oksitleyici gerilimleri kıskırtıp felçlere neden olmaktadır (6, 8, 9, 11).
Tedavi altındaki hastalarda havadaki PM 2.5 düzeyi ile serebro vasküler hastalıklar arasında bir iliski ve PM10 ile inmelerin %87’sini olusturan iskemik inmeler arasında bir iliski saptanmıstır. Kömür yakıldığında önemli düzeyde Hg’yı çevreye salmakta ve sinir sistemi üzerinde entellektüel kapasitenin kaybına neden olabilmektedir (6, 8).
Termik santrallerin çevresinde yasayanlarda sağlıkları en çok bozulmaya aday olan risk grupları çocuklar, yaslılar, astım ve KOAH’lı hasatalar, sosyo-ekonomik düzeyi düsük insanlar olarak saptanmaktadır (6, 8).
İsrail’de, termik santralden kaynaklanan hava kirliliğinin çocukların akciğer fonksiyonu gelisimini olumsuz yönde etkilediği bulunmus, termik santrale yakın
(19 km alan içinde) yasayan çocuklarda solunumla ilgili rahatsızlıklarda artıs gösterilmistir (13).
Tayland’da, termik santralden kaynaklanan hava kirliliğinin astımlı çocuklarda akciğer fonksiyonlarında azalmaya yol açtığı, solunum ve kalple ilgili sorunlar nedeniyle hastaneye yatısları ve ölümleri arttırdığı gösterilmistir (13).
Tayvan’da termik santrallerden kaynaklanan hava kirliliğinin, santral çevresinde yasayan gebe kadınlarda erken doğumların görülme sıklığını da arttırdığı bulunmustur (13).
Slovakya’da yapılan bir çalısmada, idrarda As yoğunluğunun termik santralden uzaklastıkça azaldığı saptanmıstır.
Melanom dısı deri kanserlerinin görülme sıklığı da termik santral çevresinde %21 daha yüksek olarak bulunmustur (13). Türkiye’de Seyitömer termik santralden kaynaklanan hava kirliliğinin özellikle sigara içmeyenlerde solunum fonksiyonları nı olumsuz yönde etkilendiği net olarak gözlenmistir (13).
Afsin-Elbistan Termik Santrali çalısanlarında, kontrol grubuna göre sitogenetik hasar anlamlı derecede yüksek bulunmustur.
Bu sitogenetik hasarın kömür, toz ve gaz emisyonlarına bağlı çesitli kimyasallara uzun süre maruz kalmanın birikimine bağlı olabileceği düsünülmektedir (13). Yatağan’da termik santralin çevresinde yasayanlarda solunum fonksiyonlarının kontrol grubuna göre anlamlı derecede azalmıs olduğu ve bu durumun santralin yarattığı hava kirliliği nedeniyle KOAH’nın bir sonucu olarak ortaya çıktığı düsünülmektedir (13).
Bursa’da Orhaneli Termik Santral çevresinde yasayanların, kontrol grubuna göre solunum fonksiyonlarında azalma olduğu saptanmıstır (13).
Burada bahsettiğimiz sağlık etkileri, çok sayıda yeni termik santrallerin kurulumuna karar verilmesi asamasında olan ülkemiz için büyük önem tasımaktadır.
Termik santrallerin sağlığı olumsuz etkilediği kesindir ve bir takım önlemlerle (desülfürizasyon üniteleri, elektrostatik filtreler vb.) bu etkilerin tamamıyla ortadan kaldırılabileceğine iliskin iddialar dünyanın en gelismis ülkelerinde bile kanıtlanamamıstır.
Sonuçlar ve Öneriler
Önlemler
1. Hukuksal önlemler (yasal düzenlemeler)
2. Teknolojik önlemler.
a.Arıtma Tesisleri
b.Biyolojik savasım
c.Emisyon azaltma (filtre, sülfirikasit ünitesi)
3. Ekolojik önlemler
a.Alternatif ernerji kaynakları
b.Ekolojik Planlama
c.Eğitim ve bilinçlendirme.
4. Enerji kullanımının İzlenmesi
5. Enerji tasarrufu uygulamaları (13).
Alternatif Enerji Kaynakları
Günes enerjisi, gerek miktar yönünden, gerekse çevresel sorun yaratmayısı nedeniyle, gelecekte enerji gereksiniminin karsılanmasında en çekici kaynaklardan biri görünümündedir.
Ancak günes enerjisinin büyük çapta kullanılmasında, enerjinin derlenmesi ve baska tür bir enerjiye dönüstürülmesi ile biriktirilmesi gibi iki önemli teknik ve ekonomik sınırlamayla karsılasılmaktadır. Depolama sorununa çözüm bulunduğunda ve teknolojisi gelistirilip, birim enerji maliyetleri uygun bir düzeye indiğinde, günes enerjisinin enerji kaynağı olarak yaygın biçimde kullanılması sağlanabilecektir (1, 15). Öz kaynaklarımızdan en önemlilerinden biri olan ve ancak % 30'undan yararlanılabilen su kuvveti, diğer enerji türlerine oranla çok daha temiz bir nitelik tasıması ve enerji üretiminin yanı sıra akarsu akımlarını düzenleyerek yan yararlar sağlaması nedenleri ile üzerinde en çok durulması gereken birincil enerji kaynağıdır.
Doğal kosullarda, bazen zararlara bile yol açabilen akarsu akımlarını nitelik ve nicelik yönünden düzenleyerek yararlarını artırma amacıyla kurulan barajlar, ana amaç olarak enerji üretimine yönelik olsalar bile, genelde taskın kontrolü, sulama suyu temini gibi amaçları da sağlamaktadır (1, 15).
Biodizel atıkları, bitkisel kaynaklı olduğu için doğaya zarar vermeksizin, bitkiler tarafından enzimlenerek tekrar kullanılır. Ülkemizin içerisinde bulunduğu durum dikkate alındığında, bu tür alternatif yakıtların kullanımının ciddi ekonomik katkı sağlayacağı bilinmelidir. Biodizel yakıtının yurdumuzda kullanılmasıyla, çevre kirliliğinin çözümünde katkı sağlanacak, Türkiye’nin petrole olan ihtiyacı bakımından dısa bağımlılıktan kurtulmasına yardımcı olacaktır. Atık bitkisel yağların ülkemizde alternatif yakıt olarak kullanımının mümkün olabileceği, ülke ekonomisine ve çevreye büyük katkı sağlayacağı söylenebilir (4).
Gelecekte enerji açığının kapatılabilmesi için nükleer enerji gündeme gelmektedir ki bu durum, ihmaller ve kazaların çok sık olduğu ülkelerde bu tür bir santralın isletilmesinin güvenliği büyük bir soru isareti olarak karsımızda durmaktadır.
Ne yapmalı?
Çevresel risk faktörlerinin hastalık yükünü azaltma çalısmaları, Milenyum Kalkınma Hedeflerine önemli ölçüde katkı sağlayacaktır. Binyıl kalkınma hedeflerinin “ Çevre Sağlığı ” unsuru önemlidir (16):
1. Asırı yoksulluk ve açlığı ortadan kaldırmak
2.Evrensel temel eğitimin sağlanması
3. Cinsiyet esitliğini tesvik etmek ve kadının güçlendirilmesini sağlamak
4. Çocuk ölümlerini azaltmak
5. Anne’nin sağlığını iyilestirmek
6. HIV/AIDS, Malaria ve diğer hastalıklarla savasmak
7. Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması
Çevresel Sürdürülebilirliğin Sağlanması
Dünya nüfusunun yarısından fazlasının biyomass yakıtlar ve kömürün evlerde kullanımı, hava kirliliği ile ilgili solunum hastalıklarından yılda 1,5 milyon kisinin ölümüyle sonuçlandığı rapor edilmistir. İçme suyu, kanalizasyon ve temiz enerji kaynaklarının gelistirilmesi ve erisimi nedeni ile su ve hava kaynaklı kirleticilerin ekosistemler üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak üzere çevresel müdahalelerle sağlığın korunması öncelenmelidir (16).
Kalkınma Için Küresel Bir Ortaklık Gelistirilmesi
Sağlık sektörü ve sağlık dısı sektör aktörleri çevresel kaynaklı hastalık nedenlerini ele almak için küresel ortaklıklar kurmalıdır. Zaten çocuk çevre sağlığı; is sağlığı; ortak sağlık sektörü ve çevre sektörü bağlantılarda; su, kimyasal ve hava kirliliği sektörlerdeki etkinliklerde böyle birçok ittifaklar mevcuttur. Sağlık, çevresel sürdürülebilirlik ve gelismenin birbirleriyle iliskili hedeflerine ulasmak için global ortaklıklara ihtiyaç vardır (16). Rezervleri sınırlı ve bir gün tükenecek olan yenilenemeyen enerji kaynakları yerine çevreyi ve insan sağlığını esas alan alternatif enerji kaynaklarına yönelim arttırılmalıdır. Yeni kaynakların kullanımında uzun yıllar sonra insan sağlığına etkileri de düsünülmelidir. Sanayi uğruna insan sağlığından vazgeçilemeyeceği bilinciyle “sürdürülebilir bir kalkınma” sağlanmalıdır. “Sağlıklı yasamak” en temel insan hakkı ise, bu hakkı kazanmak için toplumun bütün kesimlerinin dayanısma içinde enerjinin verimli kullanılması için girisimde bulunması, Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretimindeki payının artırılması gerekmektedir.
KAYNAKÇA
1. web.deu.edu.tr/cevre/old/pala/Enerjidensonrakibolum.doc. 5.11
2. http://www.bbc.co.uk/turkish/fuelling_the_future/documents/enerji.pdf. X. Enerji X.1.Türkiye’de Enerji ve Çevre T.C.Çevre ve Orman Bakanlığı
3. Botsalı F.M. “Cevre_Sorunları”Sunu pdf www.makina.selcuk.edu.tr/img/files/6.
4. Ünalan S. Alternatif Enerji Kaynakları (Ders Notları)
http://birimler.dpu.edu.tr/app/views/panel/ckfinder/userfiles/48/files/alt_ener_kay_ders_notlari.pdf
5. Kılıç T. Çevre Sorunları”pptx.www.bilecik.edu.tr/...ftp/.../Çevre%20Sor/
6. Varınca K, Gunes G, Ertürk F. Hava kirleticilerin insan sağlığı ve iklim değisiklikleri üzerine etkileri, Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü. UAKS,
Bildiriler Kitabı, 2008.s.161-168.
7. http://www.bursa.bel.tr/bursa-kent-konseyi-nde-4-saat-suren-gergintoplanti/haber/17828/. 13 Eylül 2014
8. Kampa M, Castanas K. Human health effects of air pollution,Environmental Pollution, Vol.151, 2008, p. 362-367.
9. Buyan A.Z, Turan S. Çernobil Olayı ve Sosyolojik Etkileri. T.C Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Sosyoloji Bölümü Lisans Tezi.Ankara, 2007.
http://www.nukte.org/node/154.
10. Kılıç H. “Çernobil’e yeniden bakıs ve Japonya nükleer felaketi”.
http://www.kureseleylem.org/nukleer-enerji/46-nuekleer-enerjiye-hayr/277-cernobile-yeniden-bak-ve-japonya-nuekleer-felaketi.html
The Green Think Tank of Turunch Foundation. N.J. USA.
11. http://www.tema.org.tr/folders/14966/categorial1docs/97/Termik santral etkileri uzman raporu.pdf. Kasım 2013.
12. Cavkaytar Ö, Soyer Ö.U., Sekerel B.E. The Effects of Air Pollution on Health in
Turkey. Review Article, Hava Kirliliği Arastırmaları Dergisi 2 (2013) 105 – 111.
13. http://www.bursaport.com/makaleler/kayihan-pala/termik-santraller-sagligi-olumsuz-etkiliyor-668.html
14. Sipahi D.H.
http://adanapost.com/gundem/36-ust-haberler-8/26745-kuresel-isinma-etkileri-ve-tedbirleri.html.Küresel Isınma etkileri ve tedbirleri. 4 Mart 2013.
15. Çukurçayır, M.A., Sağır H.
http://www.solar-academy.com/menuis/Enerji-Sorunu-Cevre-ve-Alternatif-Enerji-Kaynaklari020316.pdf
16. http://www.ttb.org.tr/kutuphane/cernobil_06.pdf Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye’de Kanser Birinci Baskı, Nisan 2006 Türk Tabipleri Birliği YayınlarıISBN
975-6984-80-5.
17. Prüss-Üstün A. and Corvalán C.
http://cdrwww.who.int/quantifying_ehimpacts/publications/preventingdiseasebegin.pdf .
WHO Library Cataloguing-in-Publication Data, Preventing disease through healthy environments.
Towards an estimate of the environmental burden of disease. / II.
World Health Organization. ISBN 92 4 159382 2 (NLM classification: WA 30.5)
***