21 Ekim 2014 Salı

ANLAYIN ARTIK..

ANLAYIN ARTIK..


havada_ne_sesi1
3 Haziran 2013  

Havada Ne Sesi Olduğunu Anlayın Artık!

Cazim Gürbüz

İhtilaller, devrimler, halk hareketleri, ayaklanmalar, başkaldırılar… Nasıl olur, nasıl başlar, nasıl gelişir ve nasıl sonuçlanır?…

Bütün bunları bilemeyen, anlayamayan, okuyamayan bir hükümetle ve o hükümetin megaloman ve narsist başıyla karşı karşıyayız…

Neden böyle diyoruz, açalım bütün bunları… Açarımız, devrimleri ve ihtilalleri yaşamış ve araştırmış olanların sözleri olsun.

Bakalım neler demekteler:
“Bütün devrimler dâhiler tarafından tasarlanır, aşırı görüşlü topluluklar tarafından gerçekleştirilir, nimetlerinden ise yağmacılar yararlanır.” Bismark

“İhtilal yapılmaz, gelir.“ Voltaire

“Şartlar tamam olursa, ihtilal meşru olur.” İsmet İnönü

“Eğer insan hakları yürütülemez, vatandaş hakları zorlanırsa, ihtilal behemahal olur. Bu yolda devam ederseniz, sizi ben bile kurtaramam.” İsmet İnönü (DP’lilere demiş)

İyi mi?
Şimdi bütün bu sözlerle birkaç gündür ülkemizde yaşananları koyun ortaya, işin vahametinin boyutlarını anlayın.

Siz anlarsınız, anladınız da, asıl anlaması gerekenler anlamaktan bihaberler. Onlar, dünyanın bütün diktatörlerinin düştüğü ruhsal bunalımı yaşamaktalar. İran Şahı da bunların tavrındaydı, o da erişilmez, indirilmez, dokunulmaz görüyordu kendisini.

Nikolay Çavuşevsko ve eşi de bu havadaydılar, bu avazla gitmişlerdi. Bizim tarihimizde de var, rahmetli Menderes, 28-29 Nisan 1960’taki öğrenci hareketlerini ve öğrencilerin üstüne atlı polisleri süren kendi polis şefi Bumin Yamanoğlu’nun yaptıklarını okuyamamıştı.

İlk Kültür Bakanımız, yazar ve bilim adamı Talat Sait Halman“Hep çocuklarla çiçekler devirir zorbaları” demekte. Şu gezi parkı başkaldırısı, bunun böyle olduğunu, işin oraya doğru gittiğini göstermiyor mu?

Gösteriyor da, iktidarın başı kaplan sırtında… İnmek istiyor inemiyor, hükmetmek dizginlemek istiyor yapamıyor. Kabadayılığa leke sürmemek için kükrüyor kaplanın sırtında. Yüzde elliyi bunların karşısına koymaktan söz ediyor akılsızca. Oysa yapılması gereken soğukkanlılıkla bu ateşe bir su serpmek, serperken kimseyi incitmemek, toplumu germemek, her şeyin halk için olduğunu, halkın karşısında eğilmenin ayıp bir şey olmadığının bilincinde ve onurunda olmak.

Biz her şey rağmen AKP’nin meclis grubu içinde sağduyu sahibi, geniş görüşlü, devlet deneyimine sahip, millet olgusuna ve gerçeğine yürekten inanan kimseler olduğuna inanıyoruz. Şimdi görev onlara düşüyor, bu işe el koymalılar. Gidişatın yönünü ve bu işlerin sonunu öğretmeliler Tayyip Erdoğan denilen bu klinik vak’aya!

Kartal gözüyle, en yüksekten baktık, en ince ayrıntıyla bunları gördük. Gördüklerimizi de saklamadan size aktarıyoruz.
Aklınızı başınıza alınız!

Burası muz cumhuriyeti değildir!

Havada ne sesi olduğunu anlayın artık, uyarın, dizginleyin bu adamı!

http://hepar.org.tr/anlayin-artik.aspx

.

SANKİ İNSAN TEMSİLCİLERİ !

SANKİ İNSAN TEMSİLCİLERİ !

sanki_insan_temsilcileri_slayt
23 Haziran 2013  

ARAP BÜLBÜLÜ

Hiyerarşik bir düzen içinde yaşarlar. Çeneleri gelişmiş,geveze ve gürültücü kuşlardır. Taklitleri içeren geniş bir repertuvarları vardır. Sürüler halinde toplandığında çok ses çıkarırlar. Ötme organları çok fazla kuvvetlendiğinden yerlerini tespit etmekte zorluk çekilmez.

Coğrafyamızın her kesiminde bulunurlar.

Ak yanaklı, ipek kuyruklu, sürmeli, kara kafalı türleri vardır. Meyveleri severler. Karakuyruk ve örümcek kuşu ile akrabadır. Yeşil guguk, yeşil tir an, takkeli ötleğen, Arnerikan ve Avrupa ötleğenleri yanında, sakallı sığırcık ile de bağları vardır.

SÜMSÜK
Çok çeşitlilik gösteren bir canlı grubudur. Benzer diğer cinslerden kolayca ayrılabilirse de, boy güvenilir bir ayırt etme yöntemi değildir.

Sesi çoğu zaman kimliği hakkında en önemli ipucudur. Tatlı suları severler. Binlercesi sürüler oluşturmasına rağmen, yön tayin etme yetenekleri hiç yok denecek kadar zayıf olduğundan, başka cinslere tabidir. Kanat ve kuyruk telekeleri sürekli renk değiştirip, her tona dönüşebilir. Bütün bölgelerde kolayca bulunabilirler.Sağa sola yatarak ve döne döne uçarlar.

Rüzgar hafif de olsa onun yönüne kolayca sürüklenirler. Yakarma ve tıslamaya benzer seslerden geniş bir repertuvarları vardır. Eylemsizliğe yatarak uyuduklarından bir alt tür olarak sınıflandırılırlar.

Yırtıcılar karşısında suskun kalarak, saygıda kusur etmezler .

KUYRUK SALLAYAN
Kendileri küçük, kafaları kalın otlakçılardır. Yüzünde maske yoktur. Aşırı avlanmaya rağmen sayıları azalmaz. Cinsiyetleri fark etmez. Sesleri kadife kadar yumuşak ve kesik kesiktir.

Her yere tüneyen Pasifik kuyruksallayanı, büyük küçük bütün yerleşim birimlerinde bulunur. Baş renkleri niyetlerine göre değişir. Büyüklerinin kuyrukları büyük, küçüklerinin kuyrukları küçüktür. Uçuşları sürekli hafif dalgalıdır.

Hem uçarken, hem de yerde iken öten nadir bir türdür. Dalkavuk kuştur, sevdiğini köpek gibi yalaya yalaya öldürür.

Besinlerin bolluğundan doğrudan etkilenir. Boz başlı inek kuşuyla akrabadır. Kolyeli kuyruk sallayanı, Kıbrıs kuyruk sallayanı gibi türlerinin yanında, Amerikan çüntesi ve Avrupa çüntesiyle de hısımlığı vardır. Dağınık olabileceği gibi koloniler halinde de beslenirler ve yaşarlar.

ŞAKRAKCI
Genelde zayıf ve cılız bir sesi olmasına rağmen sürü halinde çok gürültü çıkarırlar.

Bu türün yaşamı aya benzer, bir parlak bir karanlık. Gelişmiş gagalı, kısa kuyrukludurlar. Giysileri cinsiyet, yaş ve mevsime göre değişiklik gösterir. Antik çağdan bu yana soyu hiç tükenmeyen ve asla yeryüzünden çekilmeyecek olan garantili bir türdür.

Ne zaman kaçacakları, ne zaman kalacakları belli olmaz.
Korktuklarından kaçanları olduğu gibi, kaçtıkları için korkanları da vardır. Kocabaşlar, cılbıtlar ve sığırcıktarla araları iyidir.

BAĞIRTLAK
Gagaları küt, kuyrukları uzun ve basamaklıdır.
Gövdesi çok sık enine çizgili olduğu için çok uzaklardan fark edilebilir. Küçük ve kılkuyruk bağırtlaklar da vardır.

Uçarken ötme yetenekleri pek yoktur. Sağlam bir tünekte ise susmayı bilmezler.

Türlerinin büyük çoğunluğu ürkektir, çok çaresiz görünürler. Çok sık rastlanır. Genellikle karanlıkta seslenmeyi seçerek göze batmak istemezler. Koloniler halinde saklanarak yaşarlar. En sevdikleri şey, başka türlerin yuvalarına yumurtlamaktır.

Övgünün fazlasının maskaralık olduğunu hiçbir zaman öğrenmeyecek olan bir alt türdür. Toylara yakındır.

MUKALLİT
Coğrafyamızda en bol bulunan, en yaygın türdür.

Ötüşü melodisiz, ince ve metaliktir. Bozuk bir plak gibi durmadan duyduğu her şeyi tekrarlar durur. Ne aldıysa onu verir.
Soyu tükenmeyecek olan bir sınıfındandır. Papağan ve guguklarla akraba olan beleşçi kuşlardır. Böceklerle beslenir.

Ne doğru? Ne yanlış? Algılayamadığından, mukallitlere en iyi öğretmen başlarına gelecek felakettir.

Diğer kuşlar gibi bu kuşu da tanımanın birinci kuralı iyi gözetlemektir. Tecrübe şarttır. Şarkıcı mukallit, gerdanlı mukallit, maskeli mukallit, Arap mukallidi, açgözlü mukallit ve bıyıklı mukallit, bu türün diğer örnekleridir.

Örümcekler ve Yarasalar aydınlıktan korkarlar..

Cesur kişileri bir eyleme, ancak, eylemi olduğundan daha tehlikeli göstererek yöneltebilirsiniz..

Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı

http://hepar.org.tr/sanki-insan-temsilcileri.aspx

..

TAŞLARI BİLE GÜLDÜRMEK!

.

TAŞLARI BİLE GÜLDÜRMEK!

taslari_bile_guldurmek_slayt
TAŞLARI BİLE GÜLDÜRMEK!
Voltaire “İhtilal ve darbe yapılmaz, gelir!” diyerek; tüm ihtilaller, darbeler, ayaklanmalar ve devrimler tarihinin hem nesnel hem de ruhlar yapısını açıklamıştır..
İhtilali halk yapar, darbeyi ordular. Halkın da ordunun da var olduğu yerde, devlet ve onun bir hükümeti de olduğuna göre, bu nasıl bir hükümet ki, olup bitecek olanı önceden sezemiyor, ön göremiyor ve tedbir alamıyor!. Demek; hükmedemiyor, yönetemiyor, acze ve çaresizliğe düşüyor, fakat bütün bunlara rağmen kendisinin “hükümet ettiğini” sanıyor..
Darbeler Türkiye’yi hırpalamış, üniformayı siyasetin içine sokmuş, suyun doğal yatağından çıkmasını sağlamış, insanların bir kısmının da “nasıl olsa ordu müdahale eder” gibi düşüncelerle vatandaşlık sorumluluğunu bir kenara bırakarak siyasi tembelliğe düşmesine yol açmıştır..
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 211 sayılı iç hizmet kanun ve yönetmeliğinde ki 35′inci maddeyi değiştirerek, akılları sıra bir iş yaptıklarını sanıyorlar. Eski madde ile yeni madde ifadelerine bakıldığında; sözcüklerin esnekliği ve algı yorumlaması dışında eski ile yeni arasında hiçbir fark olmadığı gibi yenisi daha da tahrikkâr..
Bence tümünü kaldırın da, rahatlayın..
Ordunun vazifesini tarif etmekte neymiş!
Maddeye istinad ettirerek, devrim, ihtilal, darbe olur mu be aymazlar!
Eğer bu işlere yeltenenler “hareketi şu maddeye dayadık” diyorlarsa onlar bu işten paçaları tutuşanlardır. 1913’de İstanbul Babıali’yi basıp, bakanları vurarak hükümeti deviren subayların 35′inci maddesi var mıydı?.
Bu İç hizmet kanun ve yönetmeliğinin bir bölümünde hala, hayvanlı birliklere ait sayısız maddeler ve bölümler vardır. Türk ordusunda hayvanlı birlikler kalkalı 40 yıl oldu. Tımar nasıl yapılır, gebre nasıl kullanılır, yemler nasıl verilir, koşum takımlarının bakımı gibi sayısız, galubeladan kalma komik ve mizah konusu onlarca madde niye oralarda duruyor? Herhalde sıra gelmedi!.
Çözüm süreci diye yavaş beyinleri ikna etmek için kullanılan, PKK’nın temel istekleri konusunda halka masal anlatanlar, siz daha devam edin. Elbette herkes çözüm istiyor ve bu mesele kökü saçağı ile bitirilmeden ülkeye huzur gelmeyecek..
Ama bu, İmralı fırıldağının politik manevralarına boyun eğerek değil. Bunların çözüm süreci, Ege türküsündeki sözlere benziyor: “Çöz de gel Mustafa Ali’m çözde gel!” Mustafa Ali çözdü mü çözmedi mi, bilen yok ama; çözüm süreci yutturmacası bu hükümeti öyle bir çözecek ki, bir daha da kimse yukarı çekip bağlayamayacak..
Gün yurtsever ve mert insanların günüdür.
Türkiye Stalin Rusya’sına döndü.
Gerçek yürür ve onu hiç kimse durduramaz.
Haine şeref kazandırarak, Türk milletini bir haysiyetsizlik dalgası altında boğmak kimsenin haddine değildir. Çokluk diye bir şey yoktur. Çokluk şeylerin birikmesi anlamına gelir. Sonuç olarak bir tek varlık vardır. O’da bilinçli yurtsever bireydir. Baştakilerin ziftlendiği ve yandaşların kayrıldığı bir memleket adam olmaz..
Gençlik; yurdun görülmeyen gücüdür ve geleceğin kurucusudur.
Rejimin ve toprakların şansı da onlardır..
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı


http://hepar.org.tr/taslari-bile-guldurmek.aspx

BOYUN EĞİŞİN MÜKÂFATI ESARETTİR

BOYUN EĞİŞİN MÜKÂFATI ESARETTİR

kopru_gecis_slayt

12 Haziran 2013  

Halkın idarede söz ve hak sahibi olduğu demokrasi yolu, kolay olmadığı için, zor göze alınan bir yoldur. Bu yol, çok sayıda insana en çok sorumluluk yükleyen bir güzergâhtır. Başarısızlıklar, sapmalar olmaktadır ve olacaktır da. Demokrasilerdeki özgürlük, insandaki baskı altından kurtulma, hak arama ve fırsat kollama gibi bir duygu ve davranışları ortaya çıkararak bir yaşama biçimine dönüşecektir.

Demokrasi için en büyük tehlike kötü yasalarla onu ‘’ bir sayı sisteminden başka bir şey olmadığı’’ şekline dönüştürmektir. Bu durumda ellerine geçirdikleri araçlarla sansür uygulayarak, iletişim ve reklam yoluyla düşünce ve fikir hareketlerini yönlendirerek, sözde halkın isteğine dayanan totaliter hükümetler ortaya çıkar. Demokrasi eninde sonunda ya sürüp gidecek ya da ne pahasına olursa olsun sürdürmeye çalışan inançla birlikte çöküp gidecektir. Demokrasi evde başlar ve ancak yüksek nitelikle yurttaşlık bilinciyle ve gerçek değerleriyle yaşatılabilir.

Demokrasi demek, erdemli insan demektir.
Ayrıca demokrasi sarp ve dikenli bir yoldur, emek ve fedakârlık gerektirir.

Demokrasinin halkoyuna ve halk duygusuna bağlı olduğu yolundaki beylik söz; tatbikatta hiç böyle değildir. İnsanlar genel olarak inanmak istedikleri şeylere inanırlar. Bilinmeyenden, yenilikten ve değişmekten korkarlar. Demokrasinin serbest söz, serbest basın, serbest toplantıya olan inancı, demokrasiye açıklık kazandıran nedenlerden biridir, çünkü rejim karşıtları başa geçtiler mi, bu özgürlükleri hiçe sayan da yine onlar olacaktır. Para pulla desteklenen bu kimseler, yıkıp çökertme işine durmadan devam edeceklerdir.

Her devirde olduğu gibi, halka cahil ve kandırılabilir yığınlar muamelesi yapmaya devam eden siyasiler olacaktır. Tavır koyamayan toplumlarda bu tutum olağan bir hal alacaktır. Acaba insanlar özgürlüğü kendilerine dert emişler midir? Siyasi tarih ve devrimler tarihinin süreleri ile tüm insanlık devirlerinin içerisindeki yerine bakıldığında çok çabaladıklarını söylemek zordur.

Net olan şey şudur: Hiçbir coğrafyada toplumun tamamının katılımıyla yapılan siyasal bir hareket veya devrim yoktur.

Hareketin çapı ne kadar büyük olursa olsun, katılanların en yüksek oranı %30’dur. %70 her zaman bekler, sular durulunca kazananın yanında yer alır.

Bütün şerefli işler, başlangıçta imkânsız görünür…

Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı

http://hepar.org.tr/boyun-egisin-mukafati-esarettir.aspx

BÜGÜN Kİ DURUM..

BÜGÜN Kİ DURUM..

Önünüze Çıkan her Engelde..El Sıvazlar Baş Egerseniz..
Ensenize Tokat atan çok olur..



Osman Pamukoğlu
HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ
GENEL BAŞKANI

http://hepar.org.tr/

..

YAZIK OLACAK, ÇOK YAZIK!.



YAZIK OLACAK, ÇOK YAZIK!.

ataturkum_benim_slayt
1923’den beri Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkmak için uğraşan yıkıcılarla bölücüler bu gün nışadır sürmüşçesine koşturuyorlar. Ortaçağ’dan kalma kafalar ile Kürt şovenler et ve tırnak oldular..
Televizyon kanalları ve gazetelerin sermayedar patronları, hükümetin birer köle ve kulu olmaktan, ne utanma ne de arlanma bile duymuyorlar. Bu zevatın yüzüne tükürseniz, bin kere şükretmeye hazırlar.
Ekranlar ve gazete köşeleri şarlatan ve işbirlikçilerden geçilmiyor. Bu herifler Müslüman mahallesinde salyangoz satmakla görevlendirilmiş, paralı işbirlikçilerdir.
Diyarbakır’daki nevruz kutlamalarına bakar mısınız?
Bir tek Türk bayrağı var mı?
Komitacı başının çağrısına bağlanmış koskoca devlet ve Türk milleti, öyle mi?.
“Eylemler duracak ve Türkiye’yi terk edeceklermiş!” Aman ne büyük iş!.
Nerede toplanacaklar? Güney Kürdistan’da.
Sonra ne olacak?
Tüm silahlı gücü bu bölgeye yığarak siyasi taleplerini daha ısrarlı ve cüretkarca yapacaklar. Yapıldı yapıldı, yapılmadı daha hırslı ve azimkar bir şekilde yeniden saldırıya geçecekler. PKK kollarının bizim topraklara yeniden girerek saldırılara başlaması en fazla bir ayı alır. İşte, bu kadar basit..
Nevruz kutlamalarındaki komitacı başının posterleri ve dalgalandırdıkları bayraklar ile “ Kürtlere statü, Öcalan’a özgürlük” lafları ise, yıllardır devam eden yalan, dolan ve sahtekarca söylemlerle Türk Milletini ahmak yerine koyma üzerine bir kez daha sünger çekiyor.
Barış gelecekmiş!
Demek biz otuz yıldır savaşıyormuşuz.
Neden bunu son dört ayda dilinize pelesenk ettiniz, Türk Milletinin düşmanları?
Aptalca politikalarla eşkıyayı galip ve muzaffer hale getirip, devleti onların siyasi hedeflerini gerçekleştirecek seviyeye getirdiniz..
Madem ki savaş!
O zaman soruyorum: Her savaştan sonra barış yapılır ve yenilen, onuru başta olmak üzere her şeyini kaybeder.
Fakat, yenilenler kimse, sonunda savaş suçlusu olarak yargılanır.
O zaman soru açık: “Yenilmemize kimler sebep olacak suçları işledi?”
Madem ki savaş! Divan-ı harp savaş suçluları için kurulur..
Savaş ve barış diye yırtınanlar, aymaz bir şekilde, başınızı kerpetenin açık ağzına sokuyorsunuz. Hem de aymazca söylem ve eylemlerle..
Hedefleri Lozan antlaşması ve Anayasanın temel üç maddesidir.
“Süreçmiş!” süreç sizin burnunuzun sürtülmesiyle bitecek. Bütün dünyada bunu görecek.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığını kimse yıkamaz, tarih boyunca bir halt olamamışlar da bölemez..
Siyasete aciz, tefessüh etmiş istihbarat ve beceriksizce mücadele örgütlenmesinin sonucu, işte böyle boyun bükmeye sebep olur..
Mevcut düzen partilerine sarılarak işin kökü saçağı ile sökülüp atılacağını sanan yurttaşlara ise söylenecek tek söz var:
“ Uyanın babaya geldik; başlarınızı kan uykusundan kaldırın.”
Geç kalmak kötüye işarettir.
Aksi halde, yazık, çok yazık olacak..
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
http://hepar.org.tr/yazik-olacak-cok-yazik.aspx

..

VECİZ..,

VECİZ..,


veciz_slayt_2

14 Ocak 2013  

HEDEF SEÇENLER, ÖZVERİLİ OLMASINI VE DAYANMASINI BİLDİLER Mİ, KESİNLİKLE BAŞARIRLAR…

BİR SÜRÜNÜN ÜZERİNE DALACAK KARTAL, ONUN SAYISINI DÜŞÜNMEZ…


Osman PAMUKOĞLU
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı

http://hepar.org.tr/veciz.aspx

..

OSMAN PAMUKOĞLU DESTANI..,

OSMAN PAMUKOĞLU DESTANI..,



pamukoglu_destani_slayt
24 Şubat 2013  

Yılgınlık salgındı o yıllarda
Ulusal çılgınlıksa yaşam ve belleklerden silinmek üzre
Ülkenin toprakları emperyalist bir iştihanın dikkat merkezinde
Kaynaşmalar var kanamalı
Kara kara kollar boğmakta sınırda karakolları
Düşen asker
Kuran şer
Pusular cüretkâr
Tuzaklar sereserpe.
Erler bidolu ya
Onları kahraman edecek komutanlar
Yana yana aranmaktalar.
Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş
Bir beden arıyordu: Tam sağlam.
Bir ruh arıyordu o bedene
İstenç, inanç, irtifa ve ilham olacak.

Aramaları taramalara dönüştürdü Doğan Paşa
Dörtnala çağrışımlar, ipuçları, belirtiler koşturdu
Durum ve oturum muhakemelerine.

Hayırlı ve milli bir iş için aranmak güzel
Aranan özel
Beklemek… Kurtuluş Savaşımızdaki gibi: “Dakika tehiri mucib-i idam”
Osman Pamukoğlu çağrılmış, görev teklif edilmiştir bile

Kayıtsız koşulsuz kabul!
Yürümeliyim bahtıma âşık bir ışık gibi afacan
Duman işaretleri vermeliyim gizemli dönemeçlere
Hükmünü ve halini öğrenmeliyim güneydoğumun
Cenk iftarlarının oruçlusu olduğum görülmelidir

Gitti yüzeyi büklüm büklüm
Doruk doruk dağlarla kaplı o sağ köşemize
Dağlar… O dağlar…
Destancı o dağları yazmıştı daha önce
O yazılanlar şimdi denk düştü buralara
Bir okuyalım mı?
Karşı yatan kara dağların ak sarıkları vardır. Hırçın rüzgârları, boranları, dumanları vardır. Göğsü çimenli, kucakları yaylalı olanları; taş ya da altın kalpli olanları vardır. Ceylanları, kurtları, yılanları, kartalları vardır. Bilge çobanlara “Aman beyler değil yaman dağlar” dedirten amansız eşkıyaları vardır. Sen de var olmak istersen “eğil dağlar” diye komut verir, “yol ver” dağlar diye yalvarırsın. Dağlar bitsin dersin ya, aşılası dağlar bitip dağdağasız bir hayat sürmeye başlayanların pek yakında yeraltı yolcusu olacaklarını da bilirsin. Yüreğin dağlanır bu gerçeği hatırlayınca. Yürek dedim de, kalp grafikleri geldi aklıma, o dağ misali iniş çıkışlar, hayat muştusudurlar aslında. Dümdüz çizgi, bitişin işareti. Yani dağ yoksa sağ da yok.

Dağların yüreği vardır bilir misiniz?
Yalnızca kahramanlar duyarlar tiktaklarını
Dağın yüreğine yürek dayayan kahraman
Dağcayı söker
Dağ da kahramancayı.

Kahramanca…
Hoyrat formunda bir örnek versek de
Uzantısı, işbirlikçisi, milisleri de duysa:
Ha üssüne ha inine
Haber et hainine
İnmeden tepelerine
Dağlardan hain ine
İnmeyiz inmeyiz bize züldür
Sınırın sıfır noktası var çok sıkışsak geçeriz paldır güldür
Senin geçmense mevzuat hazretlerine tabi.
“Öyle mi?” dedi Pamukoğlu
“Bir virgül atarım postallarımla
Sınırın o çok güvendiğiniz sıfır noktasına
Olur sıfır noktalı virgül”

O noktalı virgüller çoğaldı da çoğaldı
Tümence tümceler kuruldu
Paragraflar atıldı dağların aralarına
Adları Mezi Karyaderi, Hakurk, Avaşin Basyan
Falan filan…

Farklıydı bu Paşa, er oluyordu bir anda
Sıçramayan, siper de almayan bir avcı eri
Yüreğim beni korur diyordu
Ayakta ateş ediyordu.
“Askeri indir hainlerin üstüne” demiyordu helikoptere
“At bizi” buyruğuyla
Atlıyor atılıyordu
Böyle şey görmemiş düşman üstüne.
Askeri de görmemiş
Yorumlar operasyondan sonra:
Ol anlar
Nasıl oldu ol anlar
Mucize diyemedik
Efsanedir olanlar.
Efsane Komutan akla ziyan işleri onlara da aşılamakta:
“Olağanüstülükten korkar sayın olağan
Fikirde papağan, yaman lafazan
Bu gibilere hiç inanmayın.
Düşleyin sınırsızca
Yaratıcılığınızı kullanın akıldan önce
Korkmayın korkanlara şunları deyin:
Korkusundan
Düşlemez korkusundan
Düşünden ne korkarsın
Sen asıl kork usundan”

Ve okuyordu cephede de yazıyordu ha bire
Şaşıyordu buna şaşıranlara
Kızıyordu “birazcık diyet” diyenlere
“Okuma ve yazma iştahıma diyet düşünüyorlar akıllarınca
Okumaya ve yazmaya diyet ne kötü niyet
Savaş ilanı sayarım hepten ve yekten
Başlatırım bilmeyene kendini bildirme harekâtını
Rap rap rap
Bir kalem ve binlerce kitap
Edebiyat ve bilgi tugayı olarak
Zapt edecektir onların dar kafalarını”

Okumalarıyla okumuştu düşmanın ciğerini
Alberto Bayo, Carlos Marighella ve diğerleri
Şekil aynı şekil, şablon da diyebilirsin
Ülke boyasıyla çizilmiş olması
Esasa ilişkin bir ayrım değil
Bütün bu olgu, algı ve bilgilere eklenince kendi yorumu
Dünya tarihinde olmayan bir şey oldu
Gerillayı yendi düzenli ordu.

Nedir ki “Yapmasın konuşsunlar, yapsın konuşmasın” ayağındaydılar birileri
Yapmadı onların dilediklerini, dediklerini.
Çağlayanda mutluydu o, çağlamasından ürktüler
Kanal açıp emeklilik gölüne döktüler

Orduevinde kâğıt oynayacak, anılar anlatacak sandılar
Pek fena aldandılar.
Osman Paşa, bir kitap yazdı
Bilinçaltında sakladığı bölücülük vuruşmasının
Duruşma tutanakları gibi.
Çöpe atıyordu böylece
Düz mantık mastürbasyonu yapanların sığlıklarını.

Sonra diğer kitaplar…
Yankılar yankılar yankılar…
Nasıl bir yazar olduğunu yazanlar pek çok
Bunlardan iki örnek marifete iltifatın en içten ifadesi
İlhan Selçuk “Edebiyatın her dalına posta koyar Osman Paşa”
Destancı “Kalemini de silahı kadar iyi kullanıyor… Roman yazan ikinci general…”

Gerçek yengi, dile getirerek dize getirmek
Anlatıyordu durmadan Osman Paşa
Memleketin halini ahvalini
Üniversite kürsülerinde, ekranlarda, çalıştaylarda

Halk bunu yeterli görmüyordu “Parti parti!” diyordu
“Düzenin fon müziği çalıp durdukça
Bu ülke uyuyacaktır.
Kur orkestranı, al çubuğu eline kaldır
Osman Paşa Marşını çaldır”

Onu da yaptı
Toplumsal kıpırtılar son da olabilirdi ilk de
Bunu bilmesine karşın
Sivas Kongresi’nin toplandığı 4 Eylül günü
Ser oldu can pazarından daha riskli bu serüvene

Tapulu araziler vardı oy tabanında
İşlevi bir işleme bağlı olanlarla dolu ortalık
Siyasal bellekse tam bir felaket
Boş kumbara kimileri sadaka beklemekte
Sönmüş kapkara olanları var, ümitsiz vak’a
Ve en acısı, yalandan eşek olup bilmezden gelenler pek çok.

Örgütlenildi bütün bunlara karşın
Kütükler kapıldı selin önünden
Toplama, çıkarma, çarpma, bölme dört işleminin
Beşincisi bulundu gelir sağlama bağlamında.

Hep ardır
Hep namustur, hep ardır
Ülkeyi kurtaracak
Hak partisi HEPAR’dır
Diye diye
Seçim eğik düzlemine para kuvvetiyle değil
Yetenek, yürek ve yurtseverlikle girildi
Seçimi geçim, geçimi seçim yapanlar yoktu aralarında
Baraj vardı seçim yasasında ve halkın kafasında
Fırsat eşitliği getiremeyenler, eşitlik fırsatı da vermiyorlardı.
Bunları aşmak için güçse güç, oyunsa oyun, bilgiyse bilgi
Bir avuç idealist kaya sondajı yaptı önyargıların altına
Telekulakları çekildi birilerinin
Cemaziyülevvelleri ortaya döküldü

Ve sonuç:
Seçim’in seç’ini verseler de, im’ini yakalamışlardı
Oy toplarken anılar da toplamışlardı seçim meydanlarından
Bu im’i ve anılarını siyaset biliminin doğruları eşliğinde tartıştılar
Vizyon, misyon, pozisyona dönüşürse anlamlı
Halk kitleri bugünden yarına değişemiyor
Uzun soluklu top çevirmeler olmalıydı “ya sabır” makamında.

Kuruluş aşamasında
Kervan yolda düzelmişti mecburen
Çünkü bir takvim sıkıştırması vardı.
Şimdi artık zamanla yarışmadan yarışmak zamanıydı
Kervanını yeniden oluşturdu, dizdi, düzeltti Osman Paşa
Gidiş yolu ve hedef güncellemesi yaptı

Şimdi yeni ivmeler kazanma günü
Okuyor, anlatıyor, yazıyor Osman Paşa
Yazdıklarının özütlenmiş özeti şöyle:
Kuru gürültüyü erekle demle
Tutkuyla atılan slogan olsun.
İmgeyle demle ki kuru lafları
Utkuya dem tutan enstrüman olsun.

Tarih gözüne kestirmiştir
Coğrafyadan okunur falları
Tanrı özel görevle yollar kimi kulları
Osman Pamukoğlu bu enderlerdendir
Bunun altı ileriki yıllarda
Daha kalın çizgilerle çizilecektir.
“Kahramanlar yaşarken tarih konuşmaz” derler Bulgarlar
Tarih konuşmasın, onun duygusu ve coşkuları yok
Acelesi de…
Destan konuşur ama, destanın dili durmaz
Ne ki, yaşarken bir kahramana pek destan yazılmamıştır
Bu destanın kahramanı yaşamaktadır
İşte bundan dolayı
Destanımıza son değil şimdilik ara
Devamı yeni olağanüstülüklerle donanmış olarak
Biz yazamasak bile yazılacaktır.

Cazim Gürbüz

http://hepar.org.tr/osman-pamukoglu-destani.aspx

..

NEDEN OSMAN PAMUKOĞLU? İŞTE YANITI

NEDEN OSMAN PAMUKOĞLU?  İŞTE YANITI



http://youtu.be/72hthZbIv6A

TARİHCİLİĞE SOYUNAN RTE’NİN HALLERİ!.

TARİHCİLİĞE SOYUNAN RTE’NİN HALLERİ!.


11 Aralık 2012 

tarihci_rte_slayt


Arap sevdalısı ve manevi sponsor RTE, Çanakkale muharebelerinde Arapların da bizim yanımızda olduğunu söyleyerek, derin tarih kültürünü konuşturdu!. 250.000 kişilik orduyla savunduğumuz Çanakkale’de iki Arap taburu vardı ve iki taburun toplam miktarı 600 askerdi..

Utanmasa, Çanakkale’yi Araplar sayesinde kazandık da diyebilirdi..Şu aymazlığa bakın ki, aynı Çanakkale’de iki de Alman taburu vardı. Üstelik, Çanakkale’deki bazı tümen komutanları Almandı, gene bazı tümenlerin kurmay heyetleri içerisinde de Almanlar vardı.

Çanakkale’yi savunan 5inci Ordunun komutanı da Leyman Von Sanders’di. Çanakkale muharebeleri gibi, Birinci Dünya Harbi’nin en kilit ve kritik çarpışmalarının yapıldığı, savaşın kaderini etkileyen muazzam zaferin içerisine iki Arap taburu sokarak matah bir şey yaptığını sanan kafaya ne denir?. Yarın biri de çıkıp, zaferi Almanlara borçluyuz der ve bu aymazlığı örnek gösterirse kimse şaşırmasın..

O zaman al sana, Arap dostlarının aynı Birinci Dünya Harbinde bize yaptıkları:
“Arapların Osmanlıya isyanı 1916’da başladı. 14 Temmuz da Mekke Arap isyancıların eline geçti. İngiliz donanmasının yardımıyla Cidde işgal edildi. Mekke ve Cidde’deki Türk askerleri korkunç muamelelere maruz bırakıldı. İşgal edilen her yer, İngilizlerin Arapları her türlü silah ve para ile beslemeleri için bir üs haline getirildi. Ondan sonra bütün gayretler, Suriye-Medine Demiryolunun kesilmesine yöneldi.

Lokomotifler havaya uçuruldu. Vagonlara baskın yapıldı. Köprüler bombalandı. Karakol postalarına saldırıldı. İngilizler Akabe’ye asker çıkarınca, arap saldırıları, Suriye’ye kadar uzandı..Ama Türkler, Medine’yi savunmaya devam ettiler. Peygamberin kabri buradadır. Karşımızda bize saldırınlar, peygamberin soyundan geldiğini söyleyenlerdir. Fakat arkalarını bize, Çanakkale’de, Kütülamere de saldıran İngilizlere dayamışlardır. Onlara her türlü yardım İngilizlerden gelmektedir. Medine’yi savunan Türkler ise ateşte kavrulmuş çekirge ölülerine kadar ne bulursa yemeye çalışmaktadır.

Bir de marş düzmüşüzdür. Ordu da, mektepler de söylenir:
“Bırakmayız Medine’de yatanı,
Can veririz, kurtarırız vatanı,”
Fakat ne var ki bize Medine’de saldıranlar, işte bu Medine’de yatanın, yani Peygamberimizin soyundan geldiklerini iddia ederler. Biz orayı vatan sayarız, onun için can veririz ama, bizi arkadan vuranlar, bizim canımızı alanlar onlardır..Mekke’de, Tayif’te askerlerimiz, onların elinde şehit olup erimişleridir..

Medine-Suriye arasındaki demiryolunu da, korumaya çalıştık. Yolculuğu üç gün üç gece süren bu hattın muhafızasına ayrıca 20.000 asker görevlendirdik. Bunlar da durmadan saldırıya uğradılar. Hat durmadan kesildi. İngiliz casusu Lawrens’in çadırları altın doludur. Her gelen Arabın koynuna durmadan altın keseleri sıkıştırdı. Ve onlara, hemen demiryolu ve Türk karakol ve askerlerine saldırı işaretini verdi..
İhanetin bu derecedeki yüksekliği, Medine’de Peygamber mezarını savunan Fahri Paşayı bile şaşırttı. Bir gün, son müdafaa arkadaşlarını yanına alıp, Peygamberin kabrine gitti.

Bir bayrağa sarındı, namazını kıldı, dualarını okudu ve sonra haykırdı:
“ Kalk! Kalk ya Muhammet!.. Allah’ın resulü! Kalk! Ve sana inanan, senin için çarpışanları gör!.. Tanrı’nın yardımını bize ulaştır!.. Ama Peygamberin mezarı sessizdir…”

“Çanakkale’de Arap dostlarımız bizimle düşmana karşı çarpışmış!.”

Dostlarını al başına çal!..”

Türkiye’de bu siyasi demagoglar yüzünden artık söz , ayağa düşmüştür…

Osman PAMUKOĞLU
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı

http://hepar.org.tr/tarihcilige-soyunan-rtenin-halleri.aspx

..

15 Ekim 2014 Çarşamba

2012 TÜRKİYE’SİN DE DURUM


2012 TÜRKİYE’SİN DE DURUM

2012_turkiyesi_slayt
ÜLKEYE BAK HİZAYA GEL!..
Tam 2012’ye girmek üzereyken, uçaklarla kaçakçı ve katır vurdular. 30’dan fazla köylü, 20 kadar katır öldürdüler..Neymiş, bunlar PKK’lıymış!.. Bölge de, sınır hattın da bir metre arayla asker diziliyken ve bu gelip gitmeleri iki tarafta bal gibi bilirken, şu hale bak! PKK yurtiçi ve yurtdışı tüm imkanlarını kullansa böyle bir propaganda yapamazdı. Bunlar, PKK adına yapmayı başardılar. Uyduruk meclis komisyonu hala müsebbip arıyor!. Savcı da işin üzerinde!. Yürütmenin başı da açıklama yaptı: “Uludere ile kürtaj aynı şeydir!.”
Afyon’da 25 genç pisi pisine öldü..Hala suçlu ve sebep aranıyor!..
PKK otuz yılda yapamadığını yaptı, 7 ayda, Şemdinli, Yüksekova, Hakkari, Çukurca alanına tam yerleşti. Bir seri eylemlerle, nerede ise her gün şehit verildi. Bazen günlük kayıplar 8-10’a yükseldi. Ve ilk kez ana yola kurulan bir pusu ile 10 asker şehit, 70 asker yaralandı. Yani bir eylemde 80 asker saf dışı edildi. Bu geçen 30 yılın rekorudur. Artık ulaştırma ana mihverleri ve tali yollar PKK’nın kontrolünde olduğu için de TSK asker geliş gidişlerini helikopter ve uçaklarla yapma kararı aldı!. Ne ihtişamlı bir karar bu böyle, anlamı için akıl mı lazım!.
Eylül ayı içerisinde Yüksekova Dağlıca arasındaki Yeşilöz vadisi PKK tarafından kapatıldığı için Yeşiltaş karakolunda üs tutmuş olan 600 askerlik piyade taburuna 30 gün erzak götürülemedi. Erzağın yükleneceği yer, Yüksekova idi ve Yeşiltaş karakoluna mesafesi de 18-20 km’dir.
Hakkari, Yüksekova, Şemdinli merkezlerinde gündüz gözüyle, sivil kıyafetli askerler ve polisler suikastlerle öldürüldü.
Şemdinli ile Şemdinli’ye bağlı Derecik beldesi arasında teröristler gündüz yol kesti. Meclisteki temsilcileriyle görüştüler, öpüştüler, koklaştılar..Yol kesilen mevkide 40’dan fazla insan, 20 kadar araç, panayır yeri gibi duruyor ve bir saate yakın seremoni yapıyorlar. Böyle bir rezalet de ilk kez yaşanıyor, hiçbir müdahale yok..Herkes elini kolunu sallayarak, oradan ayrılıyor..
Suriye savaş uçağı düşürüyor, hala; kim düşürdü? Neyle düşürdü? Aymazlar, arayıp duruyorlar!.
Güneydoğu’da kaçırılan kamu görevlilerinin ne tam sayısı belli, ne de nerede oldukları. Zaten bunların kendi vatandaşlarını arama bulma diye bir derdi yok..İranlı veya İsrailli bir vatandaş kaçırılırsa onlara aracılık yapıyorlar..
PKK bir tarafa, Şemdinli’de kaçakçılar İran-Türkiye arasına boru hattı döşeyerek artık akaryakıt kaçakçılığında at ve katır kullanmaktan vazgeçtiler. Hani sınır “namus’tu”. Sınır mınır yok. Yol geçen hanı ve süzek var..
İki tezkere çıkardılar. Biri Suriye için, diğeri Irak için. Güya askeri harekat yapacaklar!. Suriye tezkeresinin çıkmasının hemen ertesinde “Biz onu savaş için çıkartmadık” beyanları da arkasından geldi. Sınır çatışmalarında bizim tarafa da mermiler düştü ve 4 yurttaşımız hayatını kaybetti. Can kaybına sebep olan mermiler, 8 nci düşüştü. 7 kez aval aval bakarsan, işte sonucu böyle olur. Irak teskeresi de göz boyamadan başka bir şey olmadığı ve ABD, bölgenin kahyası olarak bu yanaşmalara müsaade etmediği için “dostlar pazarda görsünler”den öteye geçmiyor. Buna mukabil Bağdat yönetimi, Türkiye Cumhuriyeti Bakanı unvanına sahip şahsın uçağını kendi hava sahasına sokmadı. Tırıs tırıs geri dönüp, Kayseri’ye kondular. Böyle bir şey olamaz..ABD’nin kuklası olan Bağdat hükümeti bu ve benzeri hareketleri, patronun müsaadesi olmadan asla yapamaz. Olay yeni bir Süleymaniye, çuval geçirme tavrıdır..Bunu da yuttular..
Suriye’deki PKK uzantısı kürt örgütlenmesi iç karışıklardan istifade sözde Kürdistanı batıya doğru Suriye topraklarında genişletmeye devam ediyor. NATO ve patron ABD, bölgedeki ulusal çıkarlarına hizmet eden, bizdeki hükümete güya Suriye’den bize bir tehdit varmış gibi NATO’dan patriot istetti. Gerçek amaç Malatya Kürecik’deki radar üssünü ve İsrail’i korumak ve esas hedef İran’dan başkası değil.. “Türkiye aynı zamanda NATO toprağı”dır, diyen muhteremi de bu topraklar ilk defa gördü ve tanıdı..Bu derece palyatif ve acz anlatan bir sözü gene ilk kez, ahalimiz duymuş oldu..Umarım ne manaya geldiğini de kavramışlardır!..
Gerek Malatya Kürecik radarının tesisinde, gerekse Patriotların gelişi safhalarında ampulcülerin beyanatları hep aynı oldu: “Tetiği biz de olacak!” Ne sistemden, ne teknik yapıdan, ne de NATO işleyiş düzeninden anlamadıkları için askerlik yapmış olan sıradan bir vatandaşın dahi söyleyemeyeceği lafları ettiler. Aslında bu sözler halkı düpedüz avanak yerine koymaktan başka bir şey değildi..Bunlar, Kürecik radarı ile Patriotları kuş tüfeği sandıklarından tetiği bizde diyorlar.Ateşleme düzeneklerini de tetik sanıyorlar.NATO (ABD) bunlara ne tetik, ne de onu çekecek parmak vermez..Her zaman olduğu gibi kendi ulusal çıkarlarına hizmet ettirmeye devam edecektir..
Birden ayranları kabardı ve “idam” demeye, PKK’nın meclis uzantılarının “dokunulmazlıkları kalksın” demeye başladılar. Küçük küçük atın da kuşlar yesin. Kahya’ya sordun mu? İmralı’yı kim teslim etti? ABD ne dedi verirken? “idam etmeyeceksiniz”. Edemediler ve idamda kalktı..2002 seçimlerinden sonra daha milletvekili bile değilken, seçimin hemen ertesinde, koşa koşa ABD’ye teşekküre giden kimdi? Kahyaya hareket sökmez. Sizin gibileri, getirdiği gibi götürür muhterem!.. “Maliki” gibi, “Mursi” gibi işaretleri de vermeye başladı. Yürütmenin başı, “PKK’lılar, silahları bıraksınlar.İstedikleri ülkeye gidebilirler” diyor. Ne kadar güzel!.Bu, “katiller, size af çıkartım.Ben savcıyım, ben hakimim, karar verdim, serbestsiniz” demekten başka hiçbir manaya gelmez.Olur!. Başka bir arzun var mı, muhterem?.Hale bakın..
Habur, Oslo işleri de bunların yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları işlerdi. Önce küfürler, hakaretler yağdır böyle bir şey yok de, sonra benim talimatımla oldu de!. Kendine hakaretler yağdıran da bu kubbe altında ilk kez görünüyor. Seçimlerden önce PKK eylemlerini durdursun diye İmralı’ya yalvar yakar olanlar da bunlardı..”Müzakere-mücadele” diye saçmalayanlarda gene bunlar..
PKK 5000 kişilik silahlı kadrosuyla K.Irak Ve Türkiye’deki kamplarında, değişmeyen sayıdaki militanlarıyla dururken: “PKK can çekişiyor” “büyük çaplı operasyon”, “Çembere alındılar,” “büyük darbe yedi” martavalları devam ediyor..Üstelik en çok şehir eylemlerinin yapıldığı ve yaygınlaştığı bu yılda.. Şehit cenazelerinde, utanıp sıkılmadan musalla taşının karşısına pırasa sapları gibi dizilen siyasetci ve bürokratlar ise, artık bu işi günlük hizmetlerinden biri olarak görüyorlar.
Bütün bunlar olup biterken AKEPE, CHP’nin de gönüllü desteğiyle, bedelli askerliği çıkardı. Yoksullar, fakirler ve okuyamayan çocuklar dağlarda, tipi ve karın altında 15 ay hizmet verir ve her gün çatışmalarda şehit olup yaralanırken bunu yaptılar.. Vicdan, vicdan ve yine vicdan..Arada bulasın bunlarda..
Devlet, hızla partileştirilirken, yandaş ve yanaşmalar da dört nala zenginleşmeye devam ediyor.Bu arada yürütmenin başı dünyadaki en zengin devlet ve hükümet başkanlarının arasına girdi!..
Keriz fenerine ve Oslo görmelerine bakan savcılar civa gibi yerlerinde duramıyor, tek tek görevden alınıyorlar!. Köşkteki zat, aynı zamanda Dışişleri konutunu da işgal ettiğinden, kendine bir villa tutmak zorunda kalan bakan efendi de kira diye ay da 34.000 lirayı bu villanın sahibine ödemeye yıllardır devam ediyor!.
Her Salı günü yapılan meclisteki grup toplantılarına çıkan düzen partilerinin başında bulunan, başına getirilen ve başlarında olması istenen muhteremler, karagöz ve hacivat misali müsamere yapmaya devam ediyorlar. Olgunluk çağındaki çocuklarda alkış görevlerini yerine getiriyor..
Van Erciş’teki bir okulun “Atatürk” adı değiştirilerek RTE!nın annesinin adı yazıldı. Bu okul kamu parasıyla yapılmıştı!. Parası olsa muhterem, kendi parasıyla yaptırırdı da, ne yapsın, olmayınca buna razı oldu..İlerde kazanırsa, aile efradına kendi kazancından okul dikecek!..
29 Ekim ve 10 Kasım kutlama ve anma törenleri ampulleri şaşırttı!.Partili bürokratlar aracılığıyla engellemelere kalkıştılar..Türkiye bu filmi 1960 öncesi gördü!.Nafile işler bunlar, halktan korkanın gidebileceği bir yer yok..Ne zamana kadar sürecek bu aymazlık ve kimlere karşı?10 Kasım da, yürütmenin başı (Cumhuriyet tarihinde ilk kez) Anıtkabir’de bulunmadı..Dünyanın bir köşesinde yaşayan sultan: “Buraya kadar gelmişken bize uğramazsanız, alınırız” demiş!.Uçakta gazeteciler korka korka, neden bulunmadığını soruyorlar. Cevap: “Anayasa ve kanunda böyle bir zorunluluk var mı?” benzeri, dam üstünden saksağan, laflar ediyor… “Atatürk” demeye dili varmadığı için Gazi M.Kemal diye konuşuyor,yarım ağız.. Çünkü, “Atatürk” demek çağdaşlık, laiklik ve devrimler demektir. Alamaz ağzına..
Mecliste çeşitli komisyonlar çalıştırıyorlar. Sanki sonuçta bir şey elde edecekler. Sorular bakınca görülüyorki, bir kıraathanenin dedi-koducularından farksızlar. Bir kişiden alacakları armağanı da 12.000 lira çıkardılar. Eski milletvekilleri de kene gibi, fiilen mecliste olanların haklarının aynısı için kanun çıkarma peşindeler. Milli toprakların satışını da 10 hektardan 30 hektara çıkardılar.
Türkiye, dünya da rüşvet ve yolsuzlukla halen ilk dört ülkeden biri.Dünyada en pahalı benzini kullanan ülkeyiz. Elektrik ve doğalgaz zamları devam ediyor. Gelir dağılımı uçurum halinde ve asgari ücret 762 lira. Kamu serveti satılıp savruldu. Müsriflik tam gaz. Kamu aracı kullanmada gene dünya birincisiyiz. Tarım ve hayvancılık bitti.
Balyoz ve Ergenekon 12 Eylül gibi, ABD destekli göstermelik mahkemeler devam ederken, sıra 28 Şubatta..Ama 27 Nisan muhtırasını bunların kafasına indiren muhterem, Dolmabahçe sırdaşına bir şey yok..Halbuki o gece ödleri karışmıştı, öyle değil miydi? “Dik durduk” ayaklarıyla geçiştirin bakalım..
Suriye’de gündüz gözüyle 28 çocuğu roketleyerek öldüren,23 Suriyeli askeri gündüz gözüyle kameralar önünde kurşunlayan güya muhalefet, başıbozuklara gelince, para var!.1923’den bu güne kadar ilk kez bütün komşularımızla kanlı bıçaklı olduk. İsrail 9 vatandaşımızı öldürüp gemiyi esir alıp limanlarına çektiler. Ne oldu? Özür bile yok. E..Bu işler böyledir. Önce Yahudi madalyasını takarlar, sonra da yapacaklarını yaparlar.. Geçenler de ABD ve İsrail uçakları Malatya-Kürecik radarının yeteneği denemek için bizim hava sahamızda tatbikat yaptılar!.Vah vah..Hem de ne vah!..
Beş buçuk yaşındaki çocukların okula başlatılması, kıyafet yönetmeliği değişikliği ise “Kindar ve dindar nesil yetiştireceğiz” hezeyanının yan unsurlarıdır. MHP’nin “Kandile bayrak dikelim” gibi ağızdan dolma lafların başkanını Bağdat yönetimi Kerkük’e sokmayınca, ortada kalırken, CHP’nin başındaki de Bağdat davetine balıklama daldı. Dönüşte karadan gelerek, “Erbil’e uğramak” istiyor. İsabetli olur, oradakilerle PKK dahil, her konuda sorunsuz anlaşırsınız zaten, ona ne şüphe? Barzani’de silahla çözüm olmaz diyor, tıpkı CHP’li gibi. Silahla çözüm olmazmış! PKK silahla her şeyi size nasıl da çözdürüyor!.
Bu arada Barzani güneydeki Araplardan korktuğu için ABD’den, bölgelerine asker istedi ve üs vermeyi taahhüt etti..Irak’taki iki kuklanın da ustası Sam amca olduğu için, doğru durun, aksi halde iki kuklayı da sandığa koyup kapağını kapatır..Şu petrolün gözü kör olsun! Sam amca size katlanır mı yoksa!.
Türkiye gittikçe maddeci insanlar ve maddeci topluma dönüşüyor. Bunun yıkıcı etkileri de günlük olaylarla ortaya dökülüyor. Yaklaşan ve kendini maddi çıkarlara bağlanmış bir toplum. Uyuşturucu yaşı ise nerede ise, 12-13 yaşlarına düştü.
Holding medyada ise korku dağları bekliyor. Dünya yansa umurlarında değil. Bunların duvardaki eski kilimlerine dokunulmasın yeter. Haberleri sunan yılışık suratlar, programlarda şambabası gibi riyakarlık ve yalakalık fışkıran nursuzlar..Akılları sıra hükümete yaranacaklar..Ortalık zamane uşaklarından geçilmiyor. Bunlara sormak gerekiyor. Sizin dünyaya gelip gitmeniz, ne işe yarar?.
Eski insanlar ülkeleri ve millet bu günkü durumlar düştüğünde ne yapılacağını iyi biliyor ve tek cümleyle özetliyorlardı: “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe”.
Bugün sokaktakinin durumu ise : Huşu içerisinde batışı seyretmekten ve boş laf üretmekten öteye geçmiyor. Batışın devamı karanlığa gömülmektedir. Ama bir şey var! Arkası, ufuktan güneşin tekrar doğuşudur. 2.5 milyar yıldır, doğanın değişmeyen yasası bu’dur..
Osman PAMUKOĞLU
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı


http://hepar.org.tr/2012-turkiyesin-de-durum.aspx

BÜYÜK ŞEF DALTONLARA KARŞI !

BÜYÜK ŞEF DALTONLARA KARŞI !


10 Şubat 2012   


Büyük şef Obama, kendi kabilesinin Vietnam, Somali, Irak, Afganistan’da fiyaskoyla biten siyasi ve askeri operasyonlarından çıkardığı yüksek derslerden sonra, Ortadoğu’daki kaynak savaşlarında Daltonlarla işbirliğine gitmeyi her yönden kendi çıkarlarına daha uygun görüyor.
Büyük şef uyanık, çünkü sahne karman çorman, kimin ne maksatla, ne zaman ne yapacağı ve nasıl yapacağına şeytan bile akıl erdiremez durumda.. Niye kabilesinin çocuklarını ve milyar dolarlarını tehlikeye atsın!..
Anadan doğma vesayeti seven ve mandacılığa can atan Daltonları kullan, hizmetlerini al, çıkarlarını elde et..
Lübnan’ın güneyindeki Hizbullah, 1967- 1973 Arap İsrail Savaşlarının galibi İsrail Ordusunun fiyakasını birkaç yıl önce bozdu ve halen de bozabilecek bir güce sahip.
İran’la sıkı temasta..
Suriye’nin hali yürütülen diplomasiler nedeniyle yürekler acısı. Irak kabak gibi üçe bölündü. Sunni ve Şii Araplar ile kuzeyde otonom kürtler.. Dün Irak merkezi hükümeti, Türk Büyük Elçisi’ni çağırıp ‘‘ İç işlerimize burnunuzu sokmayın’’ ültimatomu verdi, Irak Şiileri de İran’la içi içe. İran’ın nükleer programı bir tarafa Malatya Kürecik’deki ABD Radar üssü, günü, zamanı gelince kapışmak için yeter de artar özellikler taşımakta..
Daltonlar kim? Erdoğan Tayyip, Barzani Mesud, Kılıçdaroğlu Kemal ve Bahçeli Devlet. Son ikisinin ne alakası var demeyin.. İlk iki Dalton Büyük şefin talimatlarını ya başka bir ülkeden ( G.Kore gibi ) ya da Amerika’ya gidip alıyor.. Diğer ikisine rüzgarlar getiriyor.. Daltonların lafları: ‘‘ Müzakere, mücadele; güvenlik kuvvetlerinin operasyon gibi bir derdi yok!.’’ ( Bu ülke salmalık ya ) ‘‘Türkiye ve PKK ateşkes yaparsa, katkı sağlarım’’ ( Büyük adam dediğin böyle konuşur) ‘‘ Terörün bitmesi için hükümetin getireceği her projeyi destekleriz’’ ( Aslında hükümetin ne yapmak istediğini biliyor, kendisinin de niyeti aynı ama bunu AKP’ye söyletmek istiyor. Tıpkı somun pehlivanı) Dördüncü Dalton ise mangal yelliyor.. Savur savurabildiğin kadar.. ‘‘ Kandile bayrak dikelim.’’ Aradan 30 yıl geçmiş, hala bu değirmeni kimin döndürdüğünü anlamamazlığa geliyor.. Uyan babaya geldik, ne söyleyeceksen, ki yok, şunu Büyük şefe söylesene ( Bir şey dikersinde, bu ancak tüy olur..)
Aslında Büyük şef ve Daltonların tuzu kuru. Olan bu milletin çocuklarına oluyor.
Ortada operasyon vesaire görülmezken gün geçmiyor ki gazetelerde tek tek şehit ilanları çıkmasın..
Kaçırılan askerler, polis ve kaymakam ise kimsenin umurunda değil..
Son PKK hareketlerine TV.lerde ve gazetelerde yorum yapan avanaklar halen ‘‘ son çırpınışı, tükenmenin sebepleri’’ demezler mi!.
Türkiye’nin ne gidişi gidiş, ne de yolu yol..
Her şey olacağına varacak..
İş İşten geçtikten sonra saç baş yolmanın ve dövünmenin de kimseye faydası olmayacak..
Her şey göz göre göre oluyor, yazık çok yazık…
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
http://hepar.org.tr/buyuk-sef-daltonlara-karsi.aspx


..

MUHARREM İNCE : DEVLETİ PKK YA TESLİM ETTİNİZ..

MUHARREM İNCE :  DEVLETİ PKK YA TESLİM ETTİNİZ..



MUHARREM İNCE : Öcalana Ulusa Seslenişe Başladı, Eş Başbakan Noktasına Geldi, Affedecekmisiniz.
DEVLETİ PKK YA TESLİM ETTİNİZ..





20 Mart 2013 CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce: Türkiye'nin 30 yıldan beri terörden çektiğine işaret eden İnce, ''Kimse terör sürsün istemiyor. Biz de barış istiyoruz, teslimiyet başka bir şey, barış başka bir şey. Uçakta gelen terör örgütü lideri, 'Türkiye devleti ne isterse yardıma hazırım' diyordu. 'Yardıma hazırım' noktasından eşbaşbakan noktasına gelmiş'' diye konuştu.

İnce, İmralı tutanaklarını kimin sızdırdığının tartışıldığını anımsatarak, ''Kimin sızdırdığı önemli değil ne yazdığı önemli. 'Yaz' diyor milletvekiline, TBMM üyesine; 'millet tanımını sana yazdırıyorum' diyor, talimat veriyor'' ifadelerini kullandı.

İnce, ''Bu iş siyasetin ötesinde bir şey. Siz geldiğimiz noktayı gerçekten görmüyor musunuz- Millet tanımını yazdıran terör örgütü liderinin yarın ulusa seslenişi var. Yarın Diyarbakır'da miting var. Ölen PKK'lıların resimleri asılmış, valilik 'indir' diyor, ancak o resimler oradan indirilmeyecek. Senin bayrağın yok orada, iş bitmiş. Sen buradaki bayrağı gösteriyorsun, ben sana oradaki PKK'lıların fotoğraflarını gösteriyorum'' sözlerini sarfetti.

Meclis'e Atatürk fuları ile girilemediğini iddia eden İnce, şöyle konuştu:

''Yakında Öcalan'ın posterleriyle meydan okuyacak. Türkiye büyük bir hazırlık içinde. Bunun adı barış değil, bunun adı hazırlıktır. Siz insanları 'yok camiler bombalanacak, Arınç'a suikast yapılacak' diye kandırdınız. Siz, size muhalif olan, Cumhuriyeti savunmak isteyen ne kadar insan varsa onları içeri aldınız. Siz bütün ağırlığınızı terör örgütü liderini affetmek için... Onu affedeceksiniz, bu sizin oylarınızla olacak. Türkiye bu noktaya doğru gidiyor. Girdiğiniz yol, yol değildir. Bu yoldan çok pişman olacaksınız. Biz çözüm ve barış istiyoruz, siz pazarlıkta teslim olmuşsunuz. Ne verdiğinizi bilmiyoruz ama ne aldığınızı biliyoruz, başkanlığı aldığınızı biliyoruz, tarih sizi affetmeyecek. Ne verdiğiniz ortaya çıkınca, insan içine çıkamayacaksınız.''






..

DOĞU PERİNÇEK VE TÜRKİYE GENÇLİK BİRLİĞİ, CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE NEDEN SAHAYA İNMEDİ?

DOĞU PERİNÇEK VE TÜRKİYE GENÇLİK BİRLİĞİ, CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE NEDEN SAHAYA İNMEDİ?


.

Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1924)
Soru şu; Yedi yıldır Tayyip Erdoğan ve AK Parti diktatoryasına karşı mücadele eden, Silivri zindanının duvarlarını yıkarak tutsak yurtseverlerin özgürlüğe kavuşmasını sağlayan büyük halk hareketlerini organize eden, TOMA’lara, biber gazlarına ve orantısız polis şiddetine karşı direnen, sağduyulu ve vatansever Atatürkçü milyonlarla meydanları dolduran Türkiye Gençlik Birliği (TGB) 10-15 Ağustosta yapılacak rejim mücadelesinde niye yoktur. TBG’nin eylem ve söylemleri İşçi Partisi lideri Sayın Doğu Perinçek Silivri’den çıktıktan sonra neden bitmiştir?
Doğu Perinçek ve İşçi Partisi; Ekmeleddin İhsanoğlu’nu beğenmediğini açıkça beyan etti. Ulusal değerleri olan ve ulusal mücadelelere fiilen katılmış bir aday çıkarılması için siyasi mücadelesini verdi fakat başarılı olamadı. Bu çok doğal bir süreçti ama bitti.
Şimdi yeni bir süreç başlamıştır ve bu sürecin şartlarının yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde 10 Ağustosta Cumhurbaşkanlığı makamını devralacak olan Tayyip Erdoğan’ın devletin zirvesinde 10 yıl süre kalması kaçınılmaz olacaktır.
Türkiye tarihinde ilk defa halkın seçeceği cumhurbaşkanı süreci ile çok kritik bir döneme girmiştir. Bir tarafta cumhurbaşkanı olduğu zaman parlamenter rejimi değiştireceğini açıkça bildiren Tayyip Erdoğan vardır. Diğer tarafta tüm halkı kucaklayacağını belirten on siyasi partinin desteklediği bilim ve hukuk adamı Ekmeleddin İhsanoğlu vardır. Kanaatimce, Doğu Perinçek gibi tecrübeli bir siyasi liderin ve ekibinin bu hayati mücadelenin dışında kalması tarihi bir hatadır. Ve bunun kamuoyuna izahı zordur. Şimdiye kadar çok büyük bir demokrasi mücadelesi veren Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesinin izlenme ve okunma oranlarının son günlerdeki düşüşün bu organların yetkililerinin gözünden kaçmadığını sanıyorum. Bunun nedenleri arasında bugünkü pasif tutumun olduğunu değerlendiriyorum. 
Sonuçta, Başbakan sıfatıyla devletin tüm imkanlarını ve gücünü Cumhurbaşkanlığı seçimi yolunda kullanan Tayyip Erdoğan’a karşı Ekmeleddin İhsanoğlunun TGB’nin ve TLB’nin fiziki gücüne acilen ihtiyacı vardır.
Türkiyenin ülke ve dünya çapında en iyi teşkilatlanan örgütü olduğunu defalarca ispat eden Türkiye Gençlik Birliği (TGB) ve (Türkiye Liseliler Birliği’nin (TLB) bu büyük mücadelede mutlaka yer alması gerekmektedir. 
Sayın Perinçek ve arkadaşlarının bu rejimi koruma mücadelesinde fiilen yer aldıkları takdirde ulusalcı çizgilerinden asla uzaklaşmayacaklarını, ama cumhuriyetin geleceği açısından bu tarihi noktada görev yaparak büyüyeceklerini ve ülkeye hizmet için çok daha iyi imkanlar elde edeceklerini değerlendiriyorum..
Dr. Tahir Tamer Kumkale
http://kumkale.wordpress.com/2014/07/20/dogu-perincek-ve-turkiye-genclik-birligi-cumhurbaskanligi-seciminde-neden-sahaya-inmiyor/

BU YOL, YOL DEĞİL!.

BU YOL, YOL DEĞİL!.

bu_yol_yol_degil
Ulusal gurur, bir millet için şerefiyle ve haysiyetiyle yaşamını sürdürmek demektir. Bu öyle bir duygudur ki, kendi milli futbol takımlarının başka bir ulusun milli takımına karşı hezimete uğraması bile, onların zihinsel ve fiziksel güçlerini yerle bir edip çökertmeye yeter..
Türkiye, Ortadoğu denilen batak coğrafya da eğer üniter yapısını ve toprak bütünlüğünü koruyamaz ise, kesinlikle bir kaosun içine düşecek ve büyük acılarla karşı karşıya gelecektir. Durum gün gibi ortadadır ve egemenlikle ilgilidir. Asla taviz vermemeli ve bataklık daha da genişlemeden önü kesilmelidir.. 30 yıla dayanan PKK illetini siyaseten ve askeri olarak ortadan kaldırmadan bizim topraklarımıza huzur geleceğini beklemek, kumdan kaleye sığınmak kadar abestir..
Kürtçülüklerini kamufle etmek için terörist başının direktifiyle ikide bir, isim değiştiren, son olarak da HDP adını alanlarını sözcülerinin şu lafları, gelecekte nelerin olabileceğinin kanıtıdır: “Başta sayın Öcalan dahil, siyasetin önü açılmalıdır. Genel af çıkarılmalıdır. Bir gece de bütün köy, kasaba ve şehir isimleri değiştirilmelidir. Hakikatleri araştırma komisyonu kurulmalıdır. Bölgenin kaynakları bölgede kullanılmalıdır ve daha uzadıkça uzayan listeler, vs.”
Koskoca ulusu ahmak yerine koyarak, bölgenin, önce özerklik sonra da bağımsızlık olarak Türkiye’den kopartılmasını, “demokratikleşme ve toplumu rahatlatma” diye yutturmaya çalışıyorlar..
Meclis genel kurulunda iki gündür, laf olsun torba dolsun anlamında PKK’nın taleplerinin bir bölümü olan 6 maddelik yasa teklifi görüşülüyor. Bu yasa içerik olarak Anayasanın temel hükümlerine aykırıdır ve suç işlenmektedir. Netice de yasa AKEPE+CHP+HDP sayesinde çıkacak ve yürürlüğe girecektir. Günü geldiğinde bu yasayı hazırlayan ve oylayanlar kimlerse, herkes ismi kadar bilsin ki bunun hesabını en ağır şekilde yargı önünde vereceklerdir..
Hadi, AKEPE ve HDP bu yolun yolcusu; peki, CHP’ye ne demeli? Şunu bile hala kavrayamamışlar. Türkiye’de Kürt vatandaşlarımızın sayısı 10 ile 12 milyon arasında. PKK’lıların seçime girerek aldığı oy ise en fazla 3 milyon.. Türkiye’de 55 milyon kişinin oy kullanma hakkı var. 52 milyonluk bir kitle ortada dururken, 3 milyona göz dikmek nasıl bir politika stratejisi! Ki, bu üç milyon da Türkiye’den kopalım diyenler ve bunu silah gücüne güvenerek, tehdit ve şantajla yapmaya kalkışanlar. CHP sözcüsünün laflarına bakın: “6 maddelik yasayı destekliyoruz, bunu Türkiye’de yaşayan halklar için yapıyoruz.(Halklarmış!) 4’üncü maddeye itirazımız var. Bu madde Anayasaya aykırı olduğu için.” Bu, köy kurnazlığı yaparak, kamuya karşı, biraz itiraz ediyor görünmekten başka bir şey değildir.. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Gelini ata bindirmiş götürüyorlar, bunların yaptığı da atın nalındaki mıh’ı beğenmediğini söylemek gibi.. Gelin gidiyor, be adam gidiyor.. Siz, bu yasaya ve bundan sonra gelecek olanlara da tam destek vermeye devam edin. Sonun da, olacağı söyleyeyim mi? Ana muhalefetten de düşeceksiniz. Yerel seçimler de birden bire MHP’nin 2 milyon 400 bin oy alarak neden yükselişe geçtiğini de anlayamadınız değil mi?.
Kimlerin istek ve arzusuyla geldiği çok açık belli olan çatı adayınız “Çözüm istemeyen savaş istiyor demektir.” demiyor mu? Ulu Önder Atatürk’ün kemiklerini sızlatıyorsunuz, yeter artık onun ismine ve “çocuğum” dediği partisine çöreklenerek politika yapmayın. Sizin neyiniz benziyor Atatürk’e, mesleğiniz benzemez, eğitiminiz benzemez, kişiliğiniz benzemez, Uludere’ye Roboski, Tunceli’ye Dersim diyerek ve devrimlerin en yoğun olduğu 1930 dönemlerini reddederek ona nankörlük yapmak ise sizin haddiniz değil. Kendinize yeni bir parti kurun, eğer arkanızdan 1000 kişi (yanlış değil, yazı ile bin kişi) gelirse, ben de Karadeniz’e 20 metre mesafedeki bir evde doğmuş çocuk olarak, Atlantik’i, bir kıtadan diğerine yüzerek geçeceğim; sözüm söz!.
2002 seçimlerin de RTE milletvekili olamıyordu. ABD’ye gitti geldi. (Kırmızı halılı karşılamalar!) CHP yasa değiştirdi, bir hülle seçimi yapıldı ve Başbakanlığa oturtturuldu. Aradan 12 yıl geçti, bir sipariş aday bularak, bu kez RTE’yi gene aynı parti, Cumhurbaşkanlığına taşıyor..
MHP ortaya atılan adayın “Barıştan yana olmayan savaş istiyor demektir” lafının sonunda nereye varacağını kestirdiği için, “her konuda aynı düşünmeyebiliriz” diye, bir manevraya başvurdu bile..
Son Söz:
1. İnsanlar köklerinin ve kültürlerinin ürünüdür. Armudun dibinde elma aranmaz.
2. Savaş ve barıştan bahsedilen yerde, hangi ülkenin ordusu olursa olsun genç askerler, nine tavırlı bir generalden hoşlanmazlar. Çünkü, onun kendilerini zafere değil, yenilgiye götüreceğini içgüdüsel olarak bilirler…
TEK UMUT TEK YOL HEPAR
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
http://hepar.org.tr/bu-yol-yol-degil.aspx

..