2 Ocak 2018 Salı

21. Yüzyılda İstihbaratın Değişen Paradigmaları, BÖLÜM 2

21. Yüzyılda İstihbaratın Değişen Paradigmaları, BÖLÜM 2


 İstihbarat örgütlerinin gelecekte en büyük zorluklarından biri istihbaratın 
dağıtımında olacaktır. Bugünün ve geleceğin istihbarat örgütleri bulmaca çözmeye daha az, sırları ya da cevabı kolay olmayan büyülü problemlere daha çok angaje olacaklardır. istihbarat analizcileri artık düşman füzelerinin menzilinin ölçülmesi, denizaltılarını rotaları gibi analitik sorunlardan çok algı yönetimine odaklanacaklar ve algı için önemli olan bilgi için toplayıcı ile yakın çalışacaktır. istihbarat analizcisi, kendi halkı için rakipleri, teröristleri, ayaklanmacıları, sosyal hareketleri, dini fanatikleri tanımlayan algı-yapıcı olacaktır. Bu nedenle, açık kaynaklar kullanmaya eğilimli karar vericilere angaje olabilecek iyi bir iletişimci olmalıdır. Analizciler ve karar vericiler gerçekleri inşa etmek (yeniden inşa değil) için birlikte çalışmalıdır. Anlamaya dayalı alanı olan istihbarat analizcisi, değere dayalı alanı olan politikacı ve diğer karar vericiler bir araya gelerek insanlara gerçekleri anlatacakları hikâyeleri yazmalıdırlar. 

Bu yüzden istihbarat artık politikanın sadece destekleyen bir süreç değil, analizcilerin algı yaratma işlevi ile aynı zamanda politika şekillendiricisi de oldular. Bu yeni işlev, istihbarat toplumunun görev alanını da genişletmektedir. Ancak, algı yönetimi; demokratik bir toplumda halka gerçekleri söylemek, şeffaflık ve yapılan işlerin meşruiyeti konusunda sorunlar çıkaracaktır. Öte yandan, istihbaratçı ve politikacı arasındaki bağlar böylesine sürekli ve yakın hale gelirken, istihbaratın siyasallaşmasının önüne geçilmesi ve bunun kamu denetimi de ciddi bir tartışma konusu haline gelecektir. 

 İstihbaratın Askerileşmesi 

Uluslararası arenada söz konusu olabilecek ve geçmişte de yaşanmış 
güvenlik riskleri ile baş edebilmenin en ekonomik ve etkin yolu zorlayıcı diplomasi ile desteklenen örtülü yöntemler ve gizli savaşlar olacaktır. 21. yüzyılda politikanın gizli ve örtülü yöntemlerle devam ettirilmesi teknolojinin sağladığı yeni avantajlar ve yöntemlerle çeşitlenerek devam edecektir. İstihbarat fonksiyonlarının uluslararası güç mücadelesi içinde daha yaygın ve etkin kullanımı ile örtülü operasyonlar ve düşük yoğunluklu çatışmalar bazen değişime uğrayarak yaygınlaşacaktır. İstihbarat fonksiyonları ile güvenlik ortamını şekillendiren güçlerin sağladığı bölgesel etkinlik küresel etkinliğin de kapısını açacak, çok kutuplu ve rekabetin genellikle örtülü yöntemlerle sertleşerek sürdüğü bir uluslararası ortam yaşanacaktır. İstihbarat fonksiyonları ve ileri teknoloji konusunda ön plana çıkan ülkeler, ittifaklar sistemi ile dünya liderliğine oynayacaklardır. Askeri güç bu tür sorunlarla başa çıkmak için tek başına uygun bir araç olmadığından istihbarat fonksiyonları ile desteklenen diplomasi 
veya müdahale biçimleri daha uygun yöntemlerdir. Bu gelişmeler; ülkelerin dış 
güvenliklerinin daha etkin ve gelişmiş yapılanmalara, imkânlara ve yöntemlere sahip olmalarını gerektiğini göstermektedir. Günümüzde siyasi-stratejik ve ekonomik istihbarattan çok askeri-stratejik istihbarata odaklanılmaktadır. Bu istihbaratın yeni oryantasyonu oldu. İstihbarat sadece sivilleşmedi, son 20 yılda oldukça özelleşti ama bir yandan da yeşilleşti yani askerileşti. 

2000.lerin istihbarat paradigmasının tarifi 11 Eylül sonrası dönemde yapılmaya 
başlandı. İstihbarat, belirli bir alanda ve taktik kullanıma uygun olmalıydı. 11 Eylül 2001 sonrası CIA geleneksel görevi olan ordu ile ortak görevlere başlarken, ajanlar askerlere dönüşüyordu. Askerler ise timler halinde Amerikan dış politika sının karanlık boşluklarına dağılıyordu. Yeni Amerikan savaş metodu için askeri-istihbarat kompleksi yaratılmıştı. Birbirinden ayrı ve paralel yürüyen pek çok savaşta özel kuvvetler ve istihbaratçılar yan yana çalışmalı idi. Sözleşmeci özel Şirketlere gizli casusluk ağları kurulması görevi verildi ve bölgedeki diktatörler, güvenilmez yabancı istihbarat servisleri ve vekilli savaş güçleri ile işbirlikleri geliştirildi14. ABD, terörle gizli savaşta en önemli vasıta olarak silahlı insansız hava aracını (Predator) keşfetti ve halen onun yanına bir şey koyamadı. ABD.deki istihbarat servisleri gittikçe askerileşiyor hatta yapıları askeri modele kayıyor; daha merkezi ve yukarıdan aşağı liderlik. Geleneksel espiyonaj yani ajan kullanımı ile insan istihbaratı açık kaynak istihbaratında daha az değerli olacak, sosyal medya istihbaratı genişleyecektir15. Siber savaş, drone ve robotlar, özelleşmiş savaş, teknoloji ile güçlendirilmiş kişi ve küçük gruplar savaşın doğasını değiştirecektir. 

Düzensiz savaşlar; fiziksel, entelektüel ve moral olmak üzere üç alanda yapılır. 
Modern savaş ise çifte bir vizyon krizi yaşıyor. Birincisi entelektüel vizyon sorunudur. 

Gerçek bir teknolojik devrimle karşı karşıya olduğunu kabul etmek istemiyor. Diğer sorun alanı ize yeni teknolojilerin yarattığı çözülemeyen problemlerdir; komuta-kontrol ve istihbarat krizi. 
ABD nin terörle mücadelesi 5 yıl içinde iki büyük savaştan sonra Işgale yönelik hava harekâtına, özel kuvvet operasyonlarına ve CIA.nın vekilli savaşlarına indirgenmiş durumdadır. Çare “akıllı savunma” ama bu çok para ve çok güçlü ordu anlamına gelmiyor. Yeni durumları önceden görmek, adapte olmak yani akıllı istihbarat ile operasyonel zorlulukları yenecek eğitim ve kabiliyetlere sahip olmaktır. Ancak, Soğuk Savaş.tan kalma yapılara sahip istihbarat servisleri terörle mücadele için yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyuyor. 21. yüzyılın istihbaratı için saldırgan avcı stratejisi gerekli ancak bu sadece teröristleri avlamayı yani öldürmeyi değil, yerel  istihbarat ve güvenlik servisleri ile birlikte çalışmayı ve yerel hassasiyetleri dikkate almayı gerektiriyor 16. Küresel terörün geldiği aşama yeni, saldırgan ve Ortodoks olmayan taktikler gerektiriyor 17. 

Bir istihbarat teşkilatı olmasına rağmen CIA, ABD.nin terörle mücadelesinde ana vasıtalarında biri oldu 18. 
Bu amaçla örtülü faaliyet alet kutusu (psikolojik savaş, bilgi savaşı, aldatma, siyasi-ekonomik ve paramiliter örtülü operasyonlar) koordineli bir şekilde kullanılmalıdır. Son yıllarda paramiliter programlar içinde eğit-donat, hedefli öldürme programları öne çıktı. 

 İstihbaratın Öncelikli İşi; Terörle Mücadele 

 Uluslararası güvenlik çevrelerinde gene kabul gören anlayışa göre, tehdidin 
doğası, dolayısıyla istihbaratın hedefi büyük ölçüde, ulus-devletlerden devlet dışı aktörlere kaydı. Devlet dışı aktörler, öncelikli hedef oldu. Ulus-devletler coğrafidir yani belirli bir coğrafya içindedir ve adresi bellidir. Onların uzun bir hikâyesi vardır ve istihbarat, bu hikâyelerden yola çıkarak kendi liderlerine yön verecek çalışmalar yapar. Hikâye olmadan, yeni bir bilgi sadece boG bir bilgidir. Devletlerarası ilişkiler hiyerarşik ve bürokratiktir, tehdide dayalıdır. Devletlerin çıkarları ve hedeflerini anlamak için savunma yeteneklerine bakılır; tanklar, füzeler, ordunun büyüklüğü vs. Teröristler (bireyler, şebekeler ve örgütler) ise her yönden devletlerden farklıdır. 
Küçük yapılardır ama bir intihar bombacısı bile büyük sonuçlar doğurabilir. Dönüşen, akıcı ve gizli yapıları hakkında istihbarat toplamak zordur. Ne adresleri vardır ne de sadece oradadırlar. Teröristler genellikle bir halkın içinde saklıdır ve onlar hakkında bilgi toplarken sivil halkın özgürlüklerine zarar vermemelisinizdir. Onlarla ilgili çok az hikâye vardır ya da yoktur. 11 Eylül 2001.den beri hala El Kaide.nin hiyerarşisi, şebekesi, eylemleri, ideolojisinin ne olduğu tartışılıyor. 

Bütün bu gelişmeler istihbarat örgütlerine de etki ediyor ve geleceğe ilişkin 
çalışmalara önem kazandırıyor. İlk yaşanacak etki bugün bahsettiğimiz “istihbarat” ya da “gizli istihbarat” kavramı ile 20 yıl sonra aynı şeyi mi kastedeceğiniz sorusunun cevabıdır. Gizli istihbarat, başkasının sizin bilmenizi istemediği ve vermediği bilgiyi elde etmek başarısıdır. Bunun için hala ajanlar eğitiliyor, yabancı ülkelerde irtibat personeli kullanılıyor ve özel haberleşmeler elektronik olarak takip ediliyor. Bilgi ve haberleşme teknolojileri şirketleri halen uluslararası çatışmalarda çok önemli roller oynuyorlar. Arap hareketlerindeki devrimlerin alt yapısını kurdular 19. Örneğin Suriyede muhalif gruplar şirketler den istifade ederek ( Google Map Maker) bölgenin haritasını çıkardılar, insan kaynağı temin ettiler (crowd-sourcing program) ve rejim üyelerinin ailelerine kadar tüm bağlantılarını ve yerlerini öğrendiler. Protestolar başladığında yerel olarak muhaliflerin elinde Google editörleri tarafından onaylanmış isim listeleri vardı 20. Protestocular, Google sayesinde sadece elektronik haritaları  değiştirmediler, cadde ve sokaklara kendi isimlerini verdiler. Böylece muhtemel bir barış anlaşması için Google sayesinde kendilerine göre bir meşru harita geliştirdiler. 

Suriye hükümeti BM de Google dan şikâyetçi olunca, şirket yetkilileri bu bilgileri yetkili (!) kaynaklardan aldıklarını söylediler 21. 

Ayaklanmacılar ile teknoloji şirketleri işbirliği içinde bu tür oyunları Orta doğu genelinde, Güney Asya ve Latin Amerika da da oynuyorlar. 

 21. yüzyılın tehditleri artık devletlerden çok devlet dışı aktörlerden, 
teröristlerden, ayaklanmacılar dan, aşırılık yanlılarından, organize suçlardan, siber hackerlardan, korsanlardan kaynaklanıyor. İletişim ve haberleşme alanındaki teknolojik gelişmeler açlık, kıtlık, insan hakları, göç, hastalıklar gibi tehditleri daha görünür hale getirdi. Dış politikada ulusal hükümetlerin ikna edilmesi için gene kendi halkı kullanılacaktır. Bu amaçla, bölgesel güvenlik aracı olarak “ikna” yöntemi için yenilikçi yaklaşımlara başvurulabilir. Uzmanlaşmış, yüksek teknolojiye sahip gizli faaliyetler yerel hareketlerin desteklenmesinde rol alabilir. Küresel kamuoyu, stratejistlerin dikkate alması gereken gerçekten önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Küresel iletişim “kopyacılığı” mümkün kılmaktadır. Anında ve yoğun küresel haberleşme; ülkelerin, kendi vatandaşlarının (veya diğer ülke vatandaşlarının) neyi duyması, görmesi, okuması, bilmesi ve inanması gerektiğini etkileyecek kabiliyetlerini erozyona uğratmıştır. Teknoloji insanların hayatının kalitesini artırır ve toplum yaşamını dönüştürürken, özel hayatın gizliliği endişe konusu oldu. 

 İstihbaratın Özelleşmesi 

     17. yüzyıldan beri özel şirketler ülke kaynaklarının ( İngilizlerin Doğu Hindistan Çay şirketi ya da Amerikalıların Standart Oil i gibi) sömürülmesinde kullanılırdı. 
Bugün teknoloji şirketleri ile ülke egemenlikleri ve kendini savunma hakları ellerinden alınıyor. Şüphesiz bu şirketlerin istihbarat servisleri ile iç içe çalıştığını düşünüyorsunuz ama bu bile yetersiz çünkü daha da ötesinde birçok devletten ya da devletler grubundan daha etkili bir “istihbarat silahı” olarak kullanılıyorlar. Tarihte hiç olmadığı kadar uluslar arası politikada bir güç çarpanı haline geldiler. Soğuk Savaş döneminde çok büyük, çok yavaş ve çok katı bir rakip vardı. Bugün ise rakiplerimizden daha hızlı karar alma ve harekete geçme kabiliyetine sahip değiliz. 

Özel ticari şirketler ve akademik ortaklar hükümetlerin daha hızlı hareket etmesine yardım edecektir. Soğuk Savaş döneminde istihbarat gizli bilgi demekti ve karşı tarafın sakladığı bu bilgiyi almak istihbarat servislerinin işi oldu. Toplanan bilgiler bir süreçten geçirilir ve gene gizli kanallardan üst makamlara rapor edilirdi. Bugün bu sistem ne yeterli ne de kabul edilebilir. Artık özel sektörü kaynak olarak kullanma dönemindeyiz. 

Örneğin ticari bir şirketin uzaydan aldığı bir görüntü ile Çin de bir 
hava alanına park etmiş bir askeri uçak resimlenmektedir. Dış kaynağa başvurmak işi başkasına yani özel sektöre yıkmak değildir. Ticari ve akademik dünya ile birlikte stratejik ortaklıklar ve müşterek projeler içinde iyi düşünülmüş süreçlerin kullanılmasıdır. Resmi ve özel istihbarat üreticileri ve tüketicileri farklı ürünler için artan şekilde iç içedirler. Haber analizinden kamu diplomasisine, dezenformasyon dan aldatmaya ortak projeler uygulanmaktadır. 

11 Eylül 2001 sonrası ABD istihbarat toplumunda sessiz bir devrim oldu ve 
pek çok büyük çaplı iş, dış kaynak kullanımı (outsourcing) ile sözleşmeci özel 
şirketlere verildi. Artık istihbarat servislerinin temel fonksiyonları özel şirketler 
tarafından yerine getirilmektedir. 2007 yılında ABD hükümeti kabaca 2.8 trilyon dolar olan federal bütçesinin yaklaGık 1 trilyon dolarını güvenlik iGlerine harcadı22. 

ABD de özel sözleşmeci şirket çalışanı sayısı 7.5 milyondan fazla olup, bu federal iş gücünden dört kat daha fazladır. Bütçe açığının 10 trilyon doları geçtiği ABD.de, sözleşmeci şirketlere yılda yarım trilyon dolar verilmektedir 23. Mayıs 2007 de yayınlanan ODNI.nin bütçesinin %70.inin sözleşmelere gittiği görüldü. NSA nın işlerini özel şirketler olmadan yapması mümkün değildir. Pentagon.un yeni istihbarat birimi Terörle Mücadele Sahra Hareketi (CIFA24) personelinin %70.i gene sözleşmeci şirket elemanıdır. DIA.nın 2007.deki çalışanlarının %51.i aynı durumda idi. CIA da da durum farklı değildi. CIA iş gücünün %50-60.ı, özellikle Ulusal Gizli Servis (NCS) ve insan istihbaratı bölümü çalışanları özel Şirketlere mensuptur 25. Özel şirket çalışanları, CIA içindeki adı ile “Yeşil Porsuklar”, Irak.ta örtülü operasyonlardan casusları işe alma ve çalıştırmaya kadar pek çok hassas hizmet verdiler. CIA adına insan istihbaratı toplayıp analiz ettiler ve istihbarat ürünlerini diğer ülke istihbarat servisleri ve hükümetin diğer daireleri ile paylaştılar. Lockheed Martin, Raytheon, Booz Allen Hamilton, SAIC ve diğer şirketlerin istihbaratçı profesyonelleri, ODNI ve diğer istihbarat servislerinin analitik bölümlerine entegre oldular. 

 Güvenlik ve istihbarat şirketleri, iç içe her gün pek çok yeniliğe yol açmakta ve 
siyasi arenada sözü geçen birer aktör haline gelmeye başladılar. Lobicilik ya da 
danışmanlık gibi görüntüler altındaki bu şirketlerin yönetiminde çalışanlar ve 
elemanlarının çoğu eski istihbarat servisi ya da özel kuvvetler çalışanlarıdır. Hemen her gün istihbarat dünyasından iş dünyasına bir transfer haberi rutin hale geldi. 

İstihbarat servislerinin bütçe detayları gizli olduğu için hangi serviste ne kadar özel şirket elemanı olduğunu net olarak söylemek mümkün değildir. Sözleşmeci şirket kullanımı bir seçenek olmaktan giderek zorunluluk hale geldi. Gittikçe yasal ve yasal olmayan güç kullanımı arasındaki çizgi de kayboldu. Ulusal güvenlik ya da devlet istihbaratının temel amacı, ulusal çıkarları geliştirmektir. Ancak, özel şirketler gittikçe istihbarat, güvenlik ve savunma politikalarında etkili olmaya başlıyor. Özel şirketlerin istihbarat alanına da yoğun şekilde girmesi ile bu çıkarların belirlenmesinde şirketlerin hissedarları da söz sahibi olmaya başladı. Devletin özel istihbarat şirketlerine ait personel, bilgi ve uzmanlığı ne kadar kontrol edebildiği tartışılmaya başlandı 26. Bu yabancı kaynakların gizlilik dereceli bilgiye nüfuz etmesine imkân sağlayabilir. 

İstihbarat örgütleri ve büyük şirketler arasındaki ilişkiler nedeniyle gözetleme ve izleme işlerinin örtülü operasyonlar içerisindeki rolü çok daha büyümüş ve küresel bir hal almıştır. ABD ve Avrupa.da ortalık iş istihbaratı ile ilgili şirket kaynamaktadır. İstihbarat servisleri ve özelde istihbarat şirketleri kendilerine iş dünyasında finans ve yatırım danışmanlığı işlerinden sonra yeni pazarlar bulmak ve görünümlerini kamufle etmek için lobicilik, güvenlik ve kriz yönetimi alanlarına da el attılar. Önemli ölçüde güç kaybeden istihbarat servisleri çare olarak emekli personelinin özel şirketlere gitmesini yasaklamayı düşünüyor. 


 İstihbarat Fonksiyonlarında Yeni Trendler 

     İstihbarat, örtülü operasyonlar, propaganda ve koruyucu güvenlik kabiliyetleri; birer istihbarat fonksiyonu olarak ulusal güvenlik önlemlerinin daha belirgin bir öğesi haline gelmiştir. İstihbarat dün olduğu gibi bugün de bir insan gayreti olarak kalmaktadır. Örgütler ve teknolojiler gelişirken yeni vasıtalar ve yöntemler bulmakta ama eski moda olanlar göz ardı edilemeyecek kadar geçerli olmaya devam etmektedir. Düşük teknolojilerin tek başına yeterli olmayacağı durumlarda vardır ve bu yüzden istihbaratçı her türlü vasıtayı birbirini tamamlayacak şekilde kullanmak zorundadır. Bilgi çağında istihbarat planlama süreci, modern yönetim şekillerinin uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. Daha esnek, daha uyumlu ve daha sorumluluk sahibi bir planlama süreci oluşturulmalıdır. İstihbarat için değişim alanları şu şekilde sıralanabilir 27; 

- Toplama, 

 - Değerlendirme, 

 - Uyarı, 

 - Güvenlik, 

 - Dağıtım, 

 - Bütçe ve Programlar, 

- Organizasyon, 

- İnsan gücü, 

- Uyum gösterme, 

- Radikal çözümler. 

Toplama kabiliyetleri ile ilgili değerlendirmeler şu şekildedir; 

 HUMINT; eskisi kadar önemli çünkü teknoloji her yere giremez. İnsan 
istihbaratının öncelikli amacı hedefin niyetini öğrenmek. Örtü sağlamak ve 
dokümantasyon gittikçe zor hale geliyor. Espiyonaj gittikçe dijital hale geliyor. Ajan tipi değişiyor. 

SIGINT: en önemli güç çarpanlarından biri haline geldi. Özel kriptolama 
kullanımı kritik bir kabiliyet. 

 IMINT; rolü değişiyor, istatistik geliştirmek artık çok önemli değil. Ticari hale 
gelirken, operasyonel güvenliğe etkileri konusunda dikkatli olunmalıdır. 

 OSINT; bütün yararlı bilgiler açık değildir, bütün gizli bilgiler de yararlı değildir. 
Kaynakların güvenilirliğini araGtırmak önemli ama zordur. 

ABD istihbaratı teknik istihbarata özellikle GEOINT, SIGINT ve MASINTa 
yöneliyor, HUMINT gittikçe kayıp tarafta kaldığı için analizciler büyük resmi 
haberleşmeler, gazeteler ya da ölçülen emisyonlardan okumaya çalışıyor28. HUMINT olmadan bu verilerin teyit edilmesi, rakibin niyet ve kabiliyetleri anlaşılması zordur. 

Taktik istihbarat alanında da aynı sıkıntı yaşanıyor. 21. yüzyılın operasyonel 
istihbarat ihtiyacı insansız hava araçlarına bağımlılığı oldukça artırırken, insan 
istihbaratı da tersi bir trend izliyor. İstihbarat başarısızlıklarının çoğunun arkasında HUMINT eksiği yatıyor. 21. yüzyılda gizli istihbaratın rolü dönüşüm içindedir. 

İstihbarat ve güvenlik konularının politikadaki yeri ve bu konuda kamuoyu bilinci daha arttı. 


Şekil 1: İstihbaratın Yeni Dengesi 

 Analiz ve değerlendirme; rakamlar çok önemli olmaktan çıkıyor, gizli bilginin 
kullanımı azalıyor. Büyük bilgi yığını içinde neye baktığımız, neyi aradığımız önemli hale geliyor. Devlet-dışı aktörlerle ilgili analiz yapmak farklı yetenek setleri gerektiriyor. “Yeterli olmak” yerine “zamanında bilgi”, bazen de “konuya özel istihbarat” öne çıkıyor. Kültürel istihbarat geliştirilmelidir. 

 İstihbarat kaynaklarının çokluğu, operasyonel ihtiyaçlar için gerçek zamanlı 
bilgi ihtiyacı istihbaratın entegrasyonunu gerekli kılmaktadır. Toplanan bilgi işlem görmedikçe istihbarat değildir ve bundan dolayı potansiyel olarak yararsızdır. 
İstihbarat servisleri, toplama ve analiz konusunda kendi özel yöntemlerini geliştirmek zorundadır. Yeni teknolojiler entegre ederek toplama kaynakları ve analiz için uzmanlaşma geliştirilmelidir. Günümüzün karmaşık istihbarat ürünleri için iş ve akademi dünyası ile işbirliği ve ortaklıkların gayri resmi olarak sürdürülmesi artık olanaksızdır. 

Bilgiyi nasıl işlediğimiz de değişmelidir. Evrensel olarak pek çok bilgi sıradan 
insanlar gibi tüm istihbarat servislerine de açıktır ve internet yolu ile ülkelerin iç 
istikrarı takip edilmektedir. Güvenilir özel şirketler varken istihbarat toplama, işlem ve sunma görevlerini sadece resmi makamlara bırakma fikri artık geride kaldı. Bu tür işbirliklerinin büyük avantajları görülmektedir. 

Uzun dönemli analiz ve temel araştırmalar azalma sürecindedir. Uygulanan 
politikaların desteklenmesi için gerekli günlük talepler artık analitik kabiliyetlerin 
ötesine geçmektedir. Uzun vadeli analizler için gerekli kaynaklar ve analitik 
programlar yetersizdir. Analiz konusuna yatırım artırılmalıdır. Stratejik izleme ve terörle mücadele klasik bütçe uygulamaları ve sınır kontrolleri ötesinde ihtiyaçlar doğurmaktadır. Ulusal güvenlik, iç güvenlik, suç ve yolsuzluklar, uzay ve havacılık teknolojisi, gelişmiş malzemeler, biyografik bilgiler, askeri doktrin ve strateji alanında edinilen devasa bilgi yığının analiz edecek yeterli analiz kabiliyeti yoktur. Açık kaynaklar arttıkça kültür, tarih ve dil daha önemli hale gelmektedir. Gerçek zamanlı istihbarat için analizciler yabancı kaynaklardaki bilgileri hızlı bir Şekilde arayacak, sınıflandıracak, depolayacak ve yeniden ilave edecek makine tercüme kabiliyetlerine sahip olmalıdır. 

İkinci Dünya Savaşından beri hava tahminler bir istihbarat işlevi olarak 
görüldü. Bugün bu işlev kamu hizmeti olarak görülüyor. Ancak, istihbarat alanındaki değişim ihtiyaçları yeni görev bölümleri getirebilir. 

İstihbarat analizi hala entelektüel bir iş ve analizcilerin beyninde oluşmaktadır. 
İstihbaratçılık gittikçe kötümser bir eğilimde gidiyor. Bob Gates bir zamanlar Şöyle demişti; CIA analizcisi çiçekleri koklamayı bıraktığında daima etrafına bir cenaze için bakmalıdır. Eğer politika yapıcı iyimser değilse o işini yapamaz. Gerçeklere dayalı, tümevarımlı, mevcut dünyaya kötümser bir bakış ile vizyona dayalı, tüm dengelimci, dünyayı hayal ettiği gibi iyimser görmeye çalışan iki anlayıştan biri içindeyizdir. istihbarat politika üretmez ama doğru yapıldığında onun sınırlarını belirler, işte katkısı budur. 

İkaz istihbaratı; erken uyarı için emareler geliştirilmelidir. Risk yönetimi 
problemin özüdür. İkaz istihbaratı gittikçe taktik hale geliyor ama bazen tüm uyarılar stratejik olabiliyor. 

Güvenlik; güvenlik geçmişte hiç olmadığı kadar önemli hale geldi ve paranoya 
ile karışmaya başladı. Ekonomik güvenlik, fiziksel güvenliğin önüne geçti. İstihbarat Karşı Koyma ve Karşı Espiyonaj dijital hale geliyor. 

Dağıtım; kâğıt ürünler kalkıyor, yerini gayri resmi konuşmalar alıyor. 
Zamanındalık içerikten önemli hale geliyor. Hem bizim hem de rakibin karar verme sistemine göre davranmak zorundayız. Gizlilik derecesi ile sınıflandırma minimal hale geliyor. 

 Bütçe ve programlar; teknolojinin ömrü aylarla sınırlı olmaya başladı. Özel 
şirketlere bağımlılık arttıkça hükümetler de iş adamı gibi davranmak zorundadır. 

Organizasyon; “düşündüğümüz Şekilde mi organize olmalıyız, organize 
olduğumuz Şekilde mi düşünmeliyiz çelişkisi yaşanıyor. Kendi konumlarını her zaman korumaya çalışanlar ve bürokratlar en büyük engel. 

İnsan gücü; eğitim ve profesyonellik öne çıkarken kaliteli personeli tutmak 
veya işe almak özel teşvikler ve tatmin gerektiriyor. Dil bilen, yerli eleman temini ihtiyacı hassasiyet oluşturuyor. 

Uyum gösterme; stratejik U dönüşleri için gerekli, keskin uçlarda çizgide 
oynamak zorunlu ama sıkıntılıdır. 

 Radikal çözümler; reform içerden gelmeyecek, sivil memur sistemi kalkmalı. 
Sürekli kriz ortamında yaşamaya alışkın ama paranoya içinde olmayan bir ortamda çalışmaya dayanıklılık gerekli. İstihbarat, kötü politikayı kurtarmaz, işin köküne  gidilmelidir. 

 Sonuç 

İstihbarat, belirsizliğin azaltılması ile ilgilenir, yani belirsizlik arttıkça istihbarata 
olan ihtiyaç da artacaktır. Soğuk Savaş sonrasının artan belirsizlik ortamı ve 
karmaşık ilişkileri iddia edildiğinin aksine istihbarata olan ihtiyacı arttırmıştır. 21. yüzyılda istihbarat tarihte hiç olmadığı kadar dünya politikaları için önemli hale geldi. 
Körfez Savaşı, 11 Eylül 2001 saldırıları, Afganistan ve Irak Savaşlarının ardından yaşanan Renkli Devrimler ve Arap Hareketleri istihbaratın gerek resmi, gerek akademik ve gerekse popüler medya içinde güvenlik ve uluslararası ilişkiler bakımından önemini artırdı. Geleceğin kriz ve çatışmaları için artan bir Şekilde ilave ve yeni istihbarat kabiliyetleri gerekmektedir. Tehditteki değişim kadar savaş alanındaki değişim de istihbarat toplumunda değişiklikleri zorunlu kılmaktadır. 

Bugünün cevap bekleyen soruları ise Şunlardır; terörle mücadelenin istihbarat 
faaliyetlerinin diğer alanlarını nasıl etkilediği, erken ikazın hala istihbaratın öncelikli işi olup olmadığı, savaşın değişen doğasının istihbarata olan etkileri, Ortadoğu başta olmak üzere bölgesel olarak istihbaratın çatışma yönetimine katkısı, istihbarat vasıtalarının kriz yönetiminde en etkili nasıl kullanılabileceği, demokrasilerde istihbaratın karşılaştığı sınırlamalar. İstihbarat ve güvenlik teşkilatları için istenen bilginin doğası gittikçe hükümetlere ve kuruluşlarına muhalif olan bireyler ve devlet dışı aktörlere doğru kaymaktadır. Bu ihtiyaç seyahatlerinden bankacılık işlemlerine kadar SIGINT ya da HUMINT yolu ile bu kişilerin özel bilgilerine nüfuz etmeyi gerektirmektedir. Böylece kiGilerin özel bilgilerinin korunmasının ahlaki önemi yanında devletin modern teknolojiyi kullanarak gittikçe daha çok insan hakkında bilgi toplaması, özel hesaplarına nüfuz etmesi, bilgi madenciliği yapması “gözetlenen toplum” korkusu artmaktadır. Bugün tüm dünya, uluslararası izleme ve insan avına dur demek için hala durum farkındalığı ve tepkimizi belirleme aşamasındadır. 

 Soğuk Savaş sonrası dikkati çeken bir diğer husus, artık ulus devletlerin dünya 
uluslararası ilişkilerinde tek aktör olmadıkları ve hatta egemenliklerinin bir kısmını devlet dışı aktörlere gönüllü ya da zorunlu olarak devretmek zorunda kaldıklarıdır. 
İstihbarat servisleri, hem bu örgütlerle hem de bu örgütlere karşı yeni eylem 
stratejileri geliştirmişlerdir. Özellikle istihbaratın toplanması ve örtülü faaliyetlerin yürütülmesi safhalarında bu örgütlerden faydalanılmaktadır. Soğuk Savaş sonrası ticarî Şirketler, hükümet dışı organizasyonlar, devlet dışı örgütler, yardım kuruluşları, gönüllü teşkilatlar ve misyoner okulları gibi enstrümanları da dahil ederek, espiyonaj ağını resmi ajan dışı unsurlarla genişleten istihbarat servislerine karşı farklı metotlarla mücadele edilmelidir. İstihbarat teşkilleri nin üç temel dinamiği aynıdır; müşteri kimdir, ne istemektedir, ne zaman istemektedir. İstihbarat kullanıcıları başta ülke liderleri ve danışmanları olmak üzere politika yapıcı daire ve teşekiller ile teknik istihbarat ile ilgili analiz unsurlarıdır. 

21. yüzyılın operasyonları için istihbarat profesyonelleri, pratik ama yenilikçi, hızlı ama karara etki edecek kalitede bilgi temin edecek bir sistem geliştirmeli dir. İstihbarat, bir silah sistemi gibi olmalı; kaynaklar gerektiğinde bir araya  getirilmeli, manevra yapmalı, geleneksel ve kinetik sistemlere adapte olabilmelidir. 

Doğru şekilde hareket eden, kolaya kaçmayan, uzun vadeye odaklanan bir istihbarat sistemi ve güç projeksiyonu tasarlamalıyız. 

Şimdi 21. yüzyıl paradigmasını yakalamak, uyum sağlamak, fırsatları değerlendirmek için yeniden yapılanmalara gitmek ve anlaşılması zor, yeni yöntemler bulmak zamanıdır. 

Geleceği öngörmenin en iyi yolu geleceği kendimizin tasarlaması dır. İstihbarata düşen ise ülkenin önünün açılması, yani geleceğinin hazırlanmasıdır. 

DİPNOTLAR ;

1 Robert M Clarck, Intelligence Analysis, A Target-Centric Approach, CQ Press, (Washington DC, 2007), 172. 

2 Harp Akademileri Komutanlığı, GeçmiGte ve 21 nci Yüzyılda SavaGlar, Stratejiler ve Stratejler, (Yenilevent-Gstanbul, 2002), 184. 

3 Wilhelm Agrell, The Next 100 Years? Reflections on the Future of Intelligence, in Isabelle Duyvesteyn, Ben de Jong, Joop van Reijn: 
The Future of Intelligence Challenges in the 21 st Century, 
Routledge, (New York, 2014), 144-145. 

4 John Jacob Nutter, CIA.nın Karanlık Operasyonları: Örtülü Operasyonlar, Dış Politika ve Demokrasi, Güncel Yayıncılık, Çev.: Ahmet SARAÇOĞLU, (İstanbul, 2005), 497-498. 

5 Zalmad Khalilzad, Ian O. Lesser, O. Sources of Conflict in the 21st Century: Regional Futures and U.S. Strategy, (Washington D.C., 1998), 21. Public Eye, Scientific American, (August 1996), 18. Charles Lane, The Satelllite Revolution, The New Republic, Vol.215, No.7, (August 12, 1996), 22. 

6 Sait Yılmaz, 2070 Sonrası Dünya; İnsan 2.0, Academia.edu, (22 Nisan 2015).

7 Alvin ve Heidi Tofler, 21. Yüzyılın şafağında Savaş ve Savaş Karşıtı Mücadele. Çev.Mehmet Harmancı, Sabah Kitapları, (İstanbul, 1994), 181. 

8 Stephen C. Mercado, Sailing the Sea of OSINT in the Information Age, Studies in Intelligence, Vol.48, No.3, (2004). https://www.cia.gov/library/center-for-the-studyofintelligence/csipublications/csistudies/studies/vol48no3/article05.html 

9 James R. Clapper, How 9/11 Transformed The U.S. Intelligence Community, Wall Street Journal, (7 September, 2011). 

10 Toffler, a.g.e., (1994), 153. 

11 Gregory F. Treverton, The Future of Intelligence Changing Threats, Evolving Methods, in Isabelle Duyvesteyn, Ben de Jong, Joop van Reijn: The Future of Intelligence Challenges in the 21 st Century, Routledge, (New York, 2014), 25. 

12 Deborah G. Barger, Toward A Revolution in Intelligence Affairs, Rand Corporation, (Arlington/VA, 2005), 3-4. 

13 Barger, a.g.e., ( 2005), 108-109. 

14 Mark Mazetti, The Way Of The Knife, The CIA, A Secret Army, And A War At The Ends of The 
Earth, Penguin Books, (New York, 2013), 4-5. 

15 Jane Harman, Disrupting the Intelligence Community, Foreign Affairs, March-April 2015, 
https://www.foreignaffairs.com/articles/united-states/2015-03-01/disrupting-intelligence-community 

16 Cogan Charles, Hunters not Gatherers: Intelligence in the 21st Century, Intelligence and National Security 18, No. 2 (Summer 2004), 316. 

17 William Akin, The Secret War, Los Angeles Times, (27 October 2002). 

18 Commission on the 9-11 Terror Attacks, Intelligence Policy, Staff Statement No.7, (Washington DC, 2004). http://govinfo.library.unt.edu/911/staff_statements/staff_statement_7.pdf 

19 Sims, ibid, (2014), 58. 

20 Column Lynch, Syrian Opposition Seeks to Wipe the Assad Name Off the Map -via Google, 
Washington Post, (14 February 2012). 

21 Lynch, ibid, (14 February 2012). 

22 Christopher Hellman, U.S. Security Spending: How Much Do We Really Spend?, Center For Arms Control and Non-Proliferation, (Oct. 1, 2007), http://www.armscontrolcenter.org/policy/securityspending/articles/how_much_do_we_spend/. 

23 Shane Scott, Ron Nixon, In Washington, Contractors Take on Biggest Role Ever, New York Times, (Feb. 4, 2007). 

24 CFA: Counterintelligence Field Activity. 

25 Raelynn J. Hillhouse, Outsourcing Intelligence, The Nation, (July 24, 2007). 

26 Janine R. Wedel, Is the intelligence Community Out of Control? Washington Post, (July 25, 2010). 

27 Douglas H. Dearth, Intelligence in the 21 st Century Re-focuing INtelligence to Shape Strategic Environment, Joint Military Intelligence Center, (March 1, 2016). 
http://www.oss.net/dynamaster/file_archive/040319/cb248eb2338cc18756bdf71de8db26a0/OSS1999-P2-30.pdf 

28 Gabriel Margolis, The Lack of HUMINT: A Recurring Intelligence Problem, Global Security Studies, 
Volume 4, Issue 2, Spring 2013, p.4-7. 

***

21. Yüzyılda İstihbaratın Değişen Paradigmaları, BÖLÜM 1

21. Yüzyılda İstihbaratın Değişen Paradigmaları , BÖLÜM 1



Prof.Dr.Sait Yılmaz 

21. Yüzyılda İstihbarat 
21. Yüzyılda İstihbaratın Değişen Paradigmaları 
 Tarihçilere göre 20. yüzyıl “istihbarat yüzyılı” idi. Birçok devlet istihbarat için 
resmi kurumlar teşkil ettiler ve birbirilerine karşı casusluk yaptılar. Yüzyılın sonunda Batılı ülkeler istihbarat teşkilatlarını yeniden düzenleyerek, kamu denetimine açtılar, diğer ülkelere irtibat personeli gönderdiler. 

20. yüzyıl teknolojisi bize istihbarat vasıtası olarak telsiz, radar, katı halli elektronikler, uydular, bilgisayar ve internet kazandırdı. 

Son yıllarda buna açık kaynak istihbaratı için yeni arama motorları ve semantik web eklendi. Uluslararası istihbarat yöntem ve vasıtaları sürekli gelişmektedir. Önümüzde biyo-bilimsel devrimler var ve insan benzeri makinelerin harekât ortamında yer alması ve istihbaratçının yerine bilgiyi füzyon etmesi bekleniyor. Gerçek istihbarat, gelecek hakkındadır ve ilerideki bir zamanda ne olacağı ile ilgilidir1. 

Geleceğin istihbaratında sadece kurumlar ve yöntemler değil, özel 
ve bürokratik karakterdeki konseptler de değişecektir. İstihbaratın çok daha 
kullanılması ve entegre edilmesi ile istihbarat yayılması yaşanacak ama aynı 
zamanda artan ölçüde farklı, caydırıcı ve tanımlanması zor hale gelecektir. İstihbarat hem yaygınlaşacak hem de dönüşüme uğrayacak, yapılanların istihbarat çalışması olduğunu söylemek zorlaşacaktır. Geleceğin daha belirsiz ve karmaşık güvenlik ortamı içinde bir istihbarat teorisi geliştirmek daha zor olacaktır. 

Artan bilgi akışı, istihbarat örgütlerini aşırı yükleme nedeniyle bunaltmaya başlamıştır2. 

Bilgi teknolojisinin böyle durumlarda karar verme sürecini 
basitleştirmeyeceği, gerçekte daha da karışık hale getireceği oldukça açıktır. 

Dünyanın gittikçe belirsiz bir güç mücadelesine girmesi ve düGük yoğunluklu 
çatışmaların değişik boyutları eylemlerde ve çatışmalarda ileri teknolojiye sahip 
silahların kullanılmasını teşvik edecek ve kitlesel ölümler yaşanabilecektir. İletişim teknolojisindeki gelişmeler; ekonomik avantajların yer değiştirmesi, insanların artan dolaşımı ve terörist ağların genişlemesi; toplumsal kırılmaların kolaylaşması, iletişim teknolojilerine bağımlı ülkelerin artan hassasiyeti, daha zor ve çok hedef, hedefe nüfus etmeye daha çok ihtiyaç, daha gelişmiş savaş sistemleri ve anında geri besleme ihtiyacı gibi sonuçlar doğuracaktır. istihbaratın geleceği ile ilgili şu genel beklentileri yapabiliriz3; 

 - Ulusal istihbarat paradigması zamanla geçersiz hale gelecek, değişikliklere 
uyum sağlamak için reform yapmak yeterli olmayacak, yeni istihbarat kurumları ve sistemleri gerekecektir. 

- Gstihbarat çalışmalarında yeni uzmanlık ve anlama alanları ortaya çıkacak. 

- Bugün kullanılan bazı önemli kaynaklar ve yöntemler önemini kaybedecektir. 

 - İstihbarat üretimi ve temininde yeni aktörler ortaya çıkacaktır. 

- Rekabetçi anlama ortamının doğması ile entelektüel tekel olmayacaktır. 

- Bilginin kırılgan dünyası güvenirliğe verilen önemi artıracaktır. 

 İletişim ve ulaşım teknolojisinin ve yöntemlerinin yaşamı daha da etkisi altına 
alacağı 21. yüzyılda, propaganda ve psikolojik savaş en önemli güvenlik-tehdit 
yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Hâkim güçler, kendi çıkarlarına tehdit olan unsurları belirleyip, bu temelde ürettikleri güvenlik ve tehdit tezlerini diğer aktörlere benimsetebildikleri ölçüde hegemonyalarını kurup sürdüreceklerdir. Ekonomik, siyasal, askeri gücün etkisini artıran güç çarpanı propaganda ve psikolojik savaştır. Propaganda ve psikolojik savaş yolu ile hedef ülkeler, toplumlar ya da gruplar kendilerine yöneltilen tehdit tezlerine sanki kendilerinin güvenliklerini, çıkarlarını sağlıyormuşçasına sahip çıkmakta ve bu tür politikalara “rıza” gösterebilmektedirler. Ya da hâkim güçlerin ulusal politikaları erozyona uğratma girişimleri ve örtülü operasyonlarına karşı duran güçler, yine ulusal düzeyde psikolojik savaşın çeşitli yollarla kullanılmasıyla yıpratılmaya çalışılmaktadır. Aç gözlülük, paranoya, fanatizm ve rekabet sonucu ortaya çıkan düzensizlikler ulus-devlet yapılarını istismara açık hale getirmektedir. Saldırgan istihbarat fonksiyonları medya ve haber kaynakları yanında iletişim ve ulaşım vasıtalarını da hedef almaktadır. Örtülü teşkillerin varlığı demokrasiye zarar verir ve kanunların değil, kişilerin yönettiği bir devlet oluşmasına neden olur. 

Soğuk Savaş sonrası yoğunluğunu yitirmiş gibi görünen örtülü faaliyetler de 
küresel güç mücadelesi veren devletlerin istihbarat servisleri için önemli bir argüman olarak etkinliğini arttırmaktadır. Örtülü faaliyetler, Soğuk Savaş sonrası belirli devletlere karsı, “demokrasi” ve “devlet inşası” gibi özel operasyonlarda kullanılmaküzere yeni yöntemlerle icra edilmektedir. Örtülü operasyonların gelecekte de dış politikanın temelini oluşturmasının dört temel sebebi vardır4. 

(1) Hala güvenlik ortamında pek çok düşman, tehdit ve çözülmeyi bekleyen sorun bulunmaktadır. 

(2) Kurulan örtülü bürokrasiler kendilerine yeni roller bularak var olmaya devam edecektir. 

 (3) Örtülü operasyonlar geçmişteki nedenlerden dolayı yönetimlere çekici bir seçenek oluşturmaya devam edecektir. 

(4) Soğuk Savaş sonrası güvenlik ortamı örtülü operasyonlar için yeni olanaklar ve hedefler sunmaktadır. 11 Eylül 2001 sonrasında örtülü faaliyetler 
özellikle terörizmle mücadele alanında odaklandı. 

 Ekonomik istihbarat alanında en önemli görev istihbarat servislerine 
düşmektedir. İstihbarat çarkının ekonomik istihbarat için de uygulanması, özel 
sektörle işbirliği ve karşı istihbarat faaliyetleri ekonomik istihbarat alanında istihbarat servislerinin görevlerindendir. Ekonomik istihbarat alanında bir devletin alması gereken en önemli tedbir; bir ekonomik istihbarat sistemi teşkil etmektir. Daha sonra kendisine yönelen ekonomik istihbarat faaliyetlerine karsı saldırgan bir ekonomik istihbarat politikası belirlemelidir. Bunu sağlamak için, ekonomik ve endüstriyel istihbarat faaliyetlerinde bulunan devletlere karşı özellikle ekonomik ve ticari yaptırımların uygulanması ve uluslararası alanda ikili ve çoklu antlaşmalarla ekonomik casusluğun karşılıklı olarak yürütülmemesine dair taahhüt altına girilmesi gibi girişimlerde bulunabilir. 

 Teknoloji ve İstihbarat 

1920.lerden itibaren hava araçlarında yaşanan teknolojik gelişmeler nedeni ile 
Soğuk SavaG boyunca ve hatta 11 Eylül 2001.e kadar güvenlik uzmanlarının genel anlayışı „havaya hâkim olmak. üzerine olmuGtu. Bilgi devrimi ile yaşananlar bu anlayışı tekâmül ettirdi çünkü artan bir Şekilde “bilgi ve istihbarat” konuşuyoruz. 21. yüzyılın savaşları politika ve güç, ticaret ve endüstri, sanat ve kültür, bilim ve teknoloji gibi alanlarda internet üzerinden bilgi için yapılacaktır. Dünyada yeni çatışmalar artık Doğu-Batı veya Kuzey-Güney etkisinde kalmayacak, hızlı ve yavaş ülkeler arasında olacaktır. Savaşlarda insanın yerini robotlar alacak, siber savaşlar ile ülkelerin güç 
kaynakları kesilecek, savaşın boyutları ve sınırları sonsuz hale gelecektir. Başta uydu sistemleri olmak üzere teknolojinin kullanımı, özel olarak ise ekonomik istihbarat çok daha önemli hale gelmiştir. Rakiplerimiz karşısında üstünlüğü belirleyen artık yeni teknolojiler ile istihbaratı toplamak, geliştirmek, analiz etmek ve dağıtmak konusundaki yeteneklerimiz oluşturacak. Rakiplerimize üstünlük sağlamak için birleşik ve adrese özel bir istihbarat sistemi geliştirmeliyiz. Savunma stratejileri için gerekli olan; uzaktan kontrol sistemleri, uzun menzilli isabetli vuruş kabiliyetleri, manevra ve sefer kuvvetlerindeki değişimin istihbarat kabiliyetlerindeki yenilikler ile tamamlanmasıdır. Bilim ve teknolojinin sağladığı istihbarat üstünlüğü daha kısa karar süreçlerini ve istihbarat ile operasyon arasında daha sıkı işbirliğini ve reaksiyon 
zamanlamalarına odaklanmayı gerektirmektedir. 

21. yüzyıl, teknolojinin getirdiği imkânlar vasıtası ile gözetleme, izleme ve 
dinleme çağı olacaktır. Potansiyel olarak rakip olan ülke ve kurumlar, bilgiye bağımlı kalmadan kendilerine uyan teknolojileri üretme yarışına gireceklerdir. Teknoloji istihbarat toplama vasıtalarının etkinliğini artıracak, özellikle uzaya dayalı, elektronik görüntü ve dinleme istihbarat vasıtaları alanındaki teknolojik üstünlük güvenlik alanında önemli bir kuvvet çarpanı haline gelecektir. Uzaya yayılan her sinyal birileri tarafından dinlenilebilmektedir. Uzaya dayalı kabiliyetlerde önemli gelişmeler olacak ve yüksek çözünürlük lü görüntü temini daha düşük maliyetlerle sağlanacak tır5. 

Teknolojik gelişmeler neticesinde gizlilik kavramı boyut değiştirmiş ve gizli bilgilere nüfuz etme kolaylaşmıştır. Hızlı reaksiyon gösterebilmek için daha esnek istihbarat kabiliyetlerine ihtiyaç duyulacaktır. Teknolojideki gelişmeler öncelikle hedef tespit imkânlarının gelişimi ile örtülü operasyonların etkinliğine önemli bir katkı sağlayacak; cezalandırma, suikast, sabotaj, arama-kurtarma gibi operasyonlara teknolojinin sağladığı imkânlar ile daha sık başvurulacaktır. GPS veya bunun devamı olan uydu yönlendirme aletleri ve uydu iletişimi birçok ülke tarafından kullanılmaya başlanacaktır. Öte yandan, medya ve internet gibi küresel iletişim vasıtalarının yaygınlaşması, bu alanda yapılan yeni çalışmalar; psikolojik harekat için yeni vasıta ve yöntemlerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. 

Teknoloji, sadece güç katan bir araçtır ve ne kadar ilerlerse ilerlesin insan, 
gelecekteki hayatın en önemli unsuru olmaya devam edecektir. İleri teknolojik 
istihbarat kullanımlarının, araçları da sonuçları da yöntemleri de hala çok açık 
değildir. Çoğu kez kullanılan yöntem ve araçlardan ziyade, ortaya çıkan olaylar eliyle yaratılan sansasyonlar arka odalardaki çalışmaları gizlemektedir. Elektronik ortamda her şey dinlenir veya okunur, bunlar manyetik bantlara kaydedilir ve buradan da tercüme, analiz ve kıymetlendirme için ilgili merkeze gönderilir. Bu işlemden sonra tekrar ama farklı disklere depolanır, özetleri ve indeksleri çıkarılarak karar merciine ulaştırılır. Bu da bilgisayar ve iletişim teknolojisi demektir. Bu bilgisayar sistemlerinin içeriği, güçleri, uyumlulukları, esneklikleri ve dahası uydular gibi iletişim ağı bağlantıları teknik istihbaratın bir parçasıdır. Diğer teknolojik (biyoteknoloji, biyometri, mikroelektronik, nanoteknoloji ve materyal teknolojisi) gelişmelerin ise; DNA, kan ve 
genetik analizlerinde gelişme, toplum sağlığına zarar veren maddeleri tespit edecek yeni sensörler bulunması, espiyonaj ve siber suçlarda artış, nanoteknoloji ile ürün dizaynında değişim gibi güvenlik kapsamlı sonuçlar yaratabileceği değerlendirilmektedir. Askeri teknolojideki gelişmelerin ise özellikle sensör ağı ile vuruş kabiliyetinin artması, istihbarat ve harekât arasında daha yakın ilişki gibi gelişmeler sağlaması beklenmektedir. Uzun vadede istihbarat anlayışını değiştirecek önemli teknolojik beklentiler şunlardır 6; 

- 2030.da 90 milyar alet internete bağlı olacak, her şey birbirine irtibatlanacak, internetten çıkmak suç olacaktır. Bugünkü ikinci nesil polislerin yerini elektronik olarak her ortamı izleyen ve kayıt altına alan, robotlar vasıtası ile suç mahalline müdahale eden polis sistemi alacaktır. 

- 2040.lardan itibaren beyine yerleştirilen çipler ile suçlular izlenecek, insanlar 
sadece işlediği değil işleyeceği suçlar için de tutuklanacaktır. 

- 2050.den itibaren DNA bilgi bankaları ile insanın evrimi kontrol altına alınacak, biyokrimonoloji çalışmaları ile insanları suç işlemeye iten nedenlere önlem getirilecektir. 

- Nükleer devletler ve nükleer malzemelerin terörist maksatlar ile kullanımı 
gittikçe artacak, 2060.da dünyadaki devletlerin %25.inin açık ya da gizli nükleer programları olacak, 2080.de nükleer silahların yerini daha örtülü kitle imha silahları alacaktır. 

- Bütün insanlığı tehdit eden en önemli olgulardan biri iklim değişikliği ve 
beraberinde getirdiği küresel ısınma, ozon delinmesi, çölleşme ve ormanların yok olması, büyük göçler, içilebilir su kaynaklarının azalması gibi çevre sorunları olacaktır. 

 Siber ; Açık İstihbarat 


Önceki yüzyıllardaki toprak, demir, petrolün yerine, 21. yüzyılın stratejik 
kaynağı satabileceğimiz, saklayabileceğimiz ve hala elimizde tutabileceğimiz “bilgi”olacaktır. Bilgi; zenginlik ve güç, başkalarının hayatlarını kontrol, sürpriz saldırgan yöntemler için kullanılacaktır. Bilgisayarlar, bilgi ağları ve uydular artan bir şekilde, endüstri üretimini ve modern silah teknolojisini belirleyecektir7. Siber yollardan ekonomik casusluk istihbaratta öncelik kazanacaktır. NSA.nın açık olarak sadece tüm Amerikalıların değil, tüm dünyanın dijital yaşamlarına direkt erişimi olduğu açıktır. 

İstihbaratçıların işini sokaklardan masa başlarına taşıyan daha çok bilgisayar 
teknolojisindeki gelişmeler olmuştur. Dönem artık bilgisayarlarla casusluk dönemidir. 

    Apple, Google, Facebook, Twitter, MSN Şirketleri ABD dedir ve uzun zamandır ABD istihbaratı ile işbirliği yapmakta, sizin hakkınızda hiçbir yasal temeli olmadan özel bilgilerinize ulaşım sağlamaktadırlar. Bunu da terör ya da çocuk pornosu ile mücadele gibi insani gözüken nedenler kisvesi altında yapmaktalar. Dijitalleşmenin güvenliğe iki önemli etkisi; mesafelerin yok olması ve özel bilgilerin ortadan kalkması, elektronik ortamda her türlü bilginin edinilebilmesi ya da çalınabilmesidir. Bugün terörle mücadele yasası maskesi altında banka işlemlerimiz, alışverişlerimiz, internette gezdiğimiz sayfalar, sohbetlerimiz, sağlık durumumuz, seyahatlerimiz, telefon konuşlarımız kaydediliyor, izleniyor. Yeni casus yazılımları ile telefonunuz uzaktan kontrol ile açılabilmekte, kapalı olsa bile bilgisayarınızın kamerası ve mikrofonu ile haberiniz olmadan konuşmalarınız kaydedilmekte, resimleriniz ya da videonuz çekilmektedir. OnStar sistemi dâhilinde arabanıza yerleştirilen mikrofonlar ile konuşmalarınız takip edilmektedir. 

   Yazılım programları ile klavyenizdeki vuruşlar takip edilerek Şifreleriniz ve diğer özel bilgileriniz kaydedilmektedir. İnternetteki hareketleriniz, kullandığınız telefonlar uzun zamandır izleniyor olabilir ya da en azından istendiği zaman konuşma arşivinize girilebilir. PRISM programı sürekli genişliyor, Hotmail veya Google gibi servislerdeki hesaplarınız kontrol altındadır. Eğer Apple, Google veya Microsoft üzerinden izleniyorsanız, takip edilmekten kaçınmanın en iyi yolu akıllı telefonlardan kurtulmaktır. 

    Yakın gelecekte kara kutuların arabalara da konulması zorunlu olacak, 
halka açık yerlerde detektör kullanılacak, milyarlarca kamera her açıdan sizleri 
izleyecek, dünya genelinde DNA örnekleriniz tutulacak, özel hayat bitecektir. Önce, bilgisayarlarda klavye, maus kalkacak, doğrudan beyin-makine etkileşimi sağlanacak, bu gelişme beyin kontrolünde de kullanılacaktır. 

   Her şeyiniz internette kayıt altında olacak, çorabınızın bile IP no.su olduğundan dolapta hangi renkte kaç çorap kaldığını izleyebileceksiniz, herkes de sizin tam kimliğinizi, yerinizi ve statünüzü gerçek zamanlı olarak takip edebilecektir. Güvenlik olmadan özgürlük tehlikelere açıktır ama özgürlük olmadan güvenlik ise baskı rejimidir. Snowden ifşaatları ortaya çıkınca, ABD 
istihbaratının en büyük üzüntüsü insanları yasal olmayan izleme yöntemlerinin ortaya çıkması değil, bu yöntemlerin öğrenilmesi nedeni ile hedef kişilerin davranışlarını değiştirmesi olmuştu. Yakın bir gelecekte arkamızda dijital bir iz bırakmadan çalışmamız, seyahat etmemiz, haberleşmemiz mümkün olmayacaktır. 

Açık kaynak istihbaratının önemi önümüzdeki yıllarda artarak devam 
edecektir. Örneğin „amazon.com. da bir tık ile ulaGamayacağınız akademik kaynak kalmadı8. 

    İstihbarat servislerindeki sürekli bilgi akışı, toplanan verilerin tamamının analiz edilememesi bir tür „ analiz felc ine yol açmıştır. Yeni dönemin istihbarat faaliyeti; Elektrik süpürgesi gibi hiçbir ayırım yapmadan her şeyi toplamak yerine, isteğe göre bilgi toplamak ya da analizleri seçerek yapmak olmalıdır. Bununla beraber açık istihbaratın „çok gizli. dünyasına pek fazla katkısı yoktur.Özellikle internet yolu ile sağlanan açık kaynak bilgileri giderek daha yoğun hale gelirken istihbarat toplayıcıları aşırı yükten ziyade işe yarar bilginin azlığından şikâyet edeceklerdir9. 

   Bilgi teknolojilerinin gelişmesi açık istihbaratın önünü açmaktadır. Bir 
süre sonra parası olan özel kişiler veya Şirketler, devletlerin kullandığı bazı teknik istihbarat süreçlerini kullanmaya başlayacaklardır. Hatta bazı Şirketler uydu istihbaratının sağladığı görüntülerden faydalanmaya başlamışlardır. Bu süreç istihbarat toplama ve analiz için merkezi olmayan, yatay yapılanmaları da 
beraberinde getirmiştir ve eğilim bu yönde artacaktır. 

 İstihbarat Servisleri 

 İstihbarat artık sadece istihbarat teşkilatlarının oyun alanı olmaktan çıkmakta, 
çeşitli özel, kamu, kolektif ve ticari ajanlar artan ölçüde alana dahil olmaktadır. 
Gstihbarat teşkilatları bilgi toplama servisi olmaktan „anlama doğrulama (teyit). ve anlama (knowledge) yönetimi örgütlerine dönüşebilir. Yeni dönemde istihbarat servisleri sadece bilgi toplayan ve analiz eden statik konumundan çıkarak, sorunlu ülkelerde demokrasi ve hukuk kurallarının tesisi ve geliştirilmesi konularında aktif roller alan dinamik bir yapıya kavuşacaktır. Eski istihbarat organizasyonları; çok büyük boyutlu, merkezi ve çok gizlilik yanlısıydılar. Bu tür organizasyonların, ekonomide olduğu gibi istihbaratta da modaları geçmiştir. Tıpkı büyük Şirketler gibi istihbarat dünyasının kurumları da temel görev ve fonksiyonlarını sorgulamak zorunda kalmışlardır. Güvenlik pazarı harekete geçip genişledikçe yeni ortaya çıkan sorunları çözümlemek için yeni ürünler gerekecektir 10. 

21. yüzyılın operasyonları için istihbarat profesyonelleri, pratik ama yenilikçi, 
hızlı ama karara etki edecek kalitede bilgi temin edecek bir sistem geliştirmeli dir. Yenilikçilik ve yaratıcılığın öne çıkacağı bu yapılar, yeni durumlara süratle adapte olacak, kısa sürdüğü oluşturduğu timlerle teşkilat içi ve dışı tüm tecrübe ve yeteneği kullanacaktır. Bu, 20. yüzyılın sonunda barış zamanında bir hükümetin uzun zamanda başardığı bir işi, yeni yapının savaşta çok kısa sürede başarması anlamına gelmektedir 11. İstihbarat, bir silah sistemi gibi olmalı; kaynaklar gerektiğinde bir araya getirilmeli, manevra yapmalı, geleneksel ve kinetik sistemlere adapte olabilmelidir. Bu yüzden yenilikçi ve cesur düşünme gereklidir. Bütün bunlar yapılırken karmaşık ve belirsiz operasyon alanında bilgiyi ayırt etmek, korumak ve kontrol etmenin önemi de unutulmamalıdır. İstihbaratçıların yapması gereken bir kez daha yeni güvenlik ortamının Şartlarına ve ihtiyaçlarına adapte olmak, yeni durumun gerektirdiği düşünsel ve yapısal değişimleri gerçekleştirmektir. Yani modası geçmiş ile adapte olunması gereken arasında mantıklı tercihler yapmaktır. Bu yapılmadığı takdirde 
önce ortamın kontrolünü kaybedersiniz nihayetinde onlar sizi kontrol etmeye başlar. 
Sınırsız sayıda rakibin olduğu, çalkantılı ortamın karmaşıklığı istihbarat örgütünün de karmaşık bir yapıda olmasına neden olacaktır. Yeni güvenlik ortamında istihbarat örgütleri daha akıcı ve yatay olmak zorundadır. Yeni görevler ve karmaşıklığın getirdiği iş yükü bürokratik engellerin azaltılmadığı takdirde işleri daha da çıkmaza sokacaktır. Yapılan işlerin stratejik önemi bazen mikro yönetim isteyen işlerin en tepeden gerçek zamanlı takibini gerektirebilir. Bu örneğin terör örgütü liderine yapılan baskının veya insansız hava aracı ile bir hedefin vurulmasının etkilerinin görülmesi için Ulusal Durum Merkezi.nde en üst düzey devlet liderlerinin durumu takibi Şeklinde olabilir. 

İstihbarat örgütleri sürekli bir değişim ve arayış içinde bir yandan yeni 
teknolojilere adapte olurken, diğer yandan yeni yüzler edinmektedirler. istihbarat servisleri „kimleri izlemekle yükümlüyüz. sorusunun cevabını aramaktadır. 

Dolayısıyla, Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan çeşitli jeopolitik teoriler bu gözlükle bakıldığında istihbarat açısından anlam kazanacaktır. Yeni istihbarat görevleri ülke güvenliğinden, ekonomi, uzay, siber-uzay, medya operasyonları ve yurt dışında diplomasinin örtülü faaliyetler ile desteklenmesine kadar geniG bir yelpazede değişmektedir. İstihbarat kabiliyetleri, fonksiyonları, politikaları ve teşkilatları değişen güvenlik ortamının gereklerine uyum sağlamalıdır. İstihbarat servislerinin her şeyden önce kültürel bir değişime, yeni durumlara kendini adapte edebilecek şekilde yeniden organize olmalarına gerek vardır. Bu değişim, sistemi sorgulayacak, statüko yerine alternatif gelecekler bulacak bir kadro ihtiyacı ortaya çıkarmıştır12. 

Öncelik yelpazesinin genişliği istihbarat servisleri içinde uzmanlaşmayı ve dışarıdan tedarik usullerini de beraberinde getirmiştir. Güç, gittikçe devlet dışı aktörlere (NGOs, terör örgütleri vb.) kaymaktadır. 

İstihbarat servislerinin teşkilat yapılarının gözden geçirilmesi gereklidir. Pek 
çok ülke kendi içinde güçlü gelenekleri, kadroları ve sadakatleri olan farklı istihbarat örgütlerine sahiptir. Bunlar kendi dünyalarından kendi çözümlerini geliştirdiler. Bunu yaparken bazen bürokrasi ve siyasi nedenlerle uyarmak istediklerinden daha kötü sonuçlar doğurdular. Bugün ise örgütler arası uyum için yatay bilgi kullanıcıları dönemindeyiz. 11 Eylül sonrası gelişmeler istihbaratın dört fonksiyonunu ön plana çıkardı13; dış istihbarat, örtülü faaliyet, karşı istihbarat ve iç istihbarat. İç ve dış tehditler arasındaki ayırım gittikçe yok olmaktadır. Teoriye Soğuk Savaş sonrası istihbarat servislerinin raporlarında en sık kullanacakları kelime belki de “karşı” terimi olacaktır. Karşı istihbarat, kontr terörizm, karşı narkotik ve karşı silahlanma, modern servislerin kendi devletlerine yönelik saldırıları engellemek için gerçekleştirecekleri en önemli faaliyetler olacaktır. İstihbarat servislerinin Weber tarzı yapılanması, üretim sürecinin bürokratik engellere takılarak zaman, para ve kalite kaybına uğraması sonucu, istihbarat analistleri ile karar vericiler arasındaki hiyerarGik yapılanma kaldırılmış ve karar vericilerin de üretim sürecine aktif olarak katılmaları sağlanmıştır. 

Ancak, analistler ile karar vericilerin bir araya gelmesi istihbaratın politize olmasını, yani politikacılara karar verme aşamasında destek olmak yerine, politikacıların vermiş oldukları kararları destekleyici yönde istihbarat üretimi sorununu çözememiştir. Önemli olan siyasi karar vericiye en iyi ürünü sunmak olduğuna göre bunu zamanında ve en doğru yapacak yatay entegrasyon sağlanmalıdır. 

Güç konseptlerinde ki değişimler ve güç dağılımı geleceğin istihbarat 
servislerinin gelişimine de etki edecektir. İstihbarat servisi için oyunun yeni kuralları şu şekilde sıralanabilir; 

 - Gizli bilgi toplamak yerine politika yapıcıyı bilgilendirme. 

 - Sert hedefleri küresel kaplama ile aşındırmak. 

 - Öncelik 28 dilde olmak üzere bütün dillerde çeviri kabiliyeti. 

- Devletin iki aşağı kademesine (devlet altı istihbaratı) odaklanmak. 

- Kültürel istihbaratın temel olması. 

- Jeouzaysal ve zaman sınırlaması. 

- Küresel açık istihbaratı güç çarpanı yapmak. 

- Karşı istihbarat satrancını kazanmak. 

- İnsan & teknik istihbarat arasında verimlilik çekiGmesini çözmek. 

- Merkezi olmayan bilgi bankası (NGO, Özel vb.) kurmak. 

- İstihbarat için; “ Değer = İçerik + Şartlar + Hız ” formülü. 

- Öncelikler yerine bilgi açığı kapama amaçla istihbarat toplaması. 

- İhtiyaca dayalı üretim & kabiliyetler 

- Stratejik istihbarata daha çok önem verilmesi. 

- Etkili bütçe yönetimi. 

- Kamu istihbaratının kamu diplomasisine etki etmesi. 

- Analizcilerin yönetici olarak çalışması. 

- Uluslar arası işbirliği için çoktaraflı masraf paylaşımı. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

Avrupa Güvenliği

Avrupa Güvenliği,

Yazar: Doç. Dr. Haydar Çakmak
Yayınevi: Akçağ

Avrupa güvenliği ABD’ye rağmen mi?

Ülkemizin değişmez gündemlerinden biri olan AB, sâdece ekonomik bir güç olarak uluslararası arenada varlığını devam ettiremeyeceği gerçeğinden hareketle, kendi güvenlik konseptini oluşturmak için hummalı bir çalışma gerçekleştiriyor. Kopenhag siyasî kriterlerinin dahi tartışmayan, taraf olduğu cepheden ötekini yaylım ateşine tutan, “sanal cennet” tasvirleri ile AB havariliğine soyunan aydınların ülkesinde, AB’nin küresel ölçekli güç mücadelesine yaptığı hazırlık olarak değerlendirilebilecek Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’nı Doç. Dr. Haydar Çakmak “Avrupa Güvenliği” isimli kitabı ile masaya yatırmış. 

Türkiye’de sâdece Avrupa güvenliğini işleyen, güvenlik ve savunma konularına teorik ve tarihî arka planı ile yaklaşan ve günümüz gerçeklerini de içine alan kapsamlı bir çalışmanın eksikliğinin dile getiren Çakmak, kitabı ile bu boşluğu doldurmayı hedeflemiş.

Üç bölümden oluşan kitapta 1919 yılından günümüze kadar Avrupa’daki güvenlik algılamalarının kilometre taşlarını bulmak mümkün. Kitabın son bölümünde 1990 sonrasında yaşanan gelişmeler ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’nın (AGSP) oluşumunu gelinen noktanın değerlendirilmesine ayrılmış. Avrupa güvenliğinin ABD, NATO, Rusya ile olan ilişkileri değerlendirilmiş.

“Romalılar, bir olayı daha iyi anlama veya muhatabıyla pazarlık yapmak için ‘Cui Prodest’, yani ‘kim kazanıyor?’ diye soruyorlardı. Avrupalılar’ın düşünce ve yaşam felsefesinde bu anlayışın önemli bir yeri vardır. Tarih boyunca bu anlayış Avrupalılar’ın sâdece günlük hayatlarında değil, diğer uluslarla ilişkilerinde de önemli bir yer tutmuştur. Batılı ülkelerin hırsı ve kazanma isteği onları deniz aşırı bölgelerde ve kıtalarda sömürge ülkeleri bulmaya itmiştir. Kazandıkça daha fazla kazanma, büyüdükçe daha fazla büyüme hırsları olmuştur. İngiltere, Fransa, İspanya, Portekiz ve Belçika gibi ülkeler başka olmak üzere diğer bir çok Avrupalı ülke, Afrika, Asya, Avustralya, Amerika gibi kıtalarda sömürgelere sahipti. 18. yüzyılda uluslararası ticaret önemli gelişmeler kaydetti. 19. yüzyılda ticaretin yanı sıra, sınırlı da olsa, sanayinin başlamasıyla hammadde ticareti önem kazandı. Özellikle kömür, demir madenleri, pamuk gibi ürünler sanayinin önemli girdileri oldu ve bu maddelerin bulunduğu topraklar önem kazandı. Buharlı gemilerin icadı, demiryollarının yapılması, dominonun keşfi gibi yenilikler ise, hem uluslararası ticareti hem de uluslararası ilişkileri önemli derece etkilemiştir. Üretime makinenin girmesiyle üretim fazlası olmuştur. Ülkeler ihtiyaç fazlası üretimlerine hammadde ve pazar bulmak için yeni sömürgeler bulma yoluna gitmişlerdir. İhtiyaç duydukları hammaddeler ve üretimlerini pazarlayacakları sömürge ülkelerine giden su ve karayollarını güven altına almak için ortaya çıkan ihtiyaç, sahip olunan askerî gücü” artırmak çözülmeye çalışılmıştır.

19. ve 20. yüzyılın çalkantılarla dolu yıllarında yaşanan olayların kısa bir özeti niteliğindeki bu düşünceler, bugün gelişmiş ülkelerde oluşan güvenlik endişesinin de kısa bir özeti niteliğindedir. Özellikle 1990’lı yıllardan sonra yâni soğuk savaşın bitip, iki kutuplu dünya tasarımının sona erdiğinin ilânıyla birlikte kendisine yol bulan küreselleşme yeni bir dünya tasarımı ve güvenlik anlayışını da zorunlu kılmıştır. Artık hiçbir ülke kendi güvenliğini dünyanın diğer bölgelerindeki güvenlik endişelerinden soyutlamak ve izolasyonist bir politika belirlemek lüksüne sahip değildir. Hele küresel bir boyut kazanan terörün giderek uluslar arası arenada kendine edindiği tartışılmaz yer AB’nin olduğu kadar bütün ülkelerin yeni güvenlik anlayışları geliştirmesini zorunlu kılmaktadır. 

Avrupa “21. yüzyıla, Avrupa’nın bütünleşmesi, Doğu Bloku’nun Avrupalı üyeleriyle kaynaşması ve ABD ile çıkar çatışmasına doğru giden bir görüntü ile girmektedir. Avrupa; İslâm dünyası ile sıkıntılı, Çin ile mesafeli Rusya ile barışma dönemindedir. Terörizm, etnik sorunlar ve sınır kavgaları, çevre kirliliği, antidemokratik rejimler, yoksulluk, gelir dengesizliği ve kitle imha silahları Avrupa güvenliğini en azından 21. yüzyılın ilk yarısında bekleyen tehditler olarak görülmektedir.”

Bu tehditler Avrupa’yı yeni güvenlik konseptinin temelini oluştururken karşılaştığı sorunlarda yok değildir. 

“Gün geçtikçe Avrupa sözcüğü bir kıta adından çok bir ülke veya bir bütünlük olarak algılanmaya başlamıştır. Asya'nın güvenliği veya Afrika'nın güvenliği cümlelerini hem işitmeyiz hem de işitsek bile garip gelmektedir… Avrupalılar çok istemelerine rağmen güvenliklerini kendilerinin sağlamalarına izin verilmemektedir. Avrupa güvenliğinde başka garipliklerde vardır. Avrupa'da bugün düşman yoktur aslında hiçbir zamanda yabancı düşman olmamıştır. Türk İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Rusya'yı da Avrupalı sayarsak Avrupa kendi düşmanını hep kendi içinden çıkartmıştır. Bugün Avrupa güvenliğine dışarıdan bir tehdit yoktur sâdece Avrupa'nın iç sorunlarından kaynaklanan etnik ve sınır sorunları vardır. Dış müdâhale olmadığı müddetçe, Avrupa'nın silâhlı güçleri bu iç sorunları çözecek durumdadır. Ancak, ABD Avrupa güvenliğinde oynadığı tarihsel rolünün bitmediği düşüncesindedir.

NATO'nun görevinin bitmemiştir çünkü tehlike hâlâ vardır. Tehlikenin boyut değiştirerek Avrupa güvenliğini tehdit ettiğine inanılmaktadır. Örnek olarak da, Balkanlar’daki kanlı olaylar, uluslararası terörizm, dinî fanatizm, her türlü kaçakçılık, komşu bölgelerdeki olaylar Ortadoğu'da İsrail-Filistin ve Irak, İran, Suriye gibi istikrarsız ve tehlikeli ülkeler, Asya'da Kuzey Kore ve Afganistan gibi diğer uluslararası riskli olaylar, az veya çok Avrupa'da barış ve istikrara olumsuz etki yapmaktadır. Dolayısıyla, NATO ve ABD'nin kaçınılmaz olarak Avrupa'nın yanında olması gerekmektedir. 


Eğer, Almanya ve Fransa ABD'nin Avrupa'daki rolünü bitirmek konusunda ısrar ederse, ABD Almanya ve Fransa'nın olmadığı bir NATO veya bir başka güvenlik örgütü düşünebilir. İngiltere, Doğu ve Batı Avrupalı bir çok ülkeyle bunu gerçekleştirebilir. AB, Türkiye'yi içine almazsa Türkiye de Avrupalı bazı ülkelerle ABD ve İngiltere önderliğinde kurulacak güvenlik veya politik-ekonomik bir örgütlenmede yerini alabilir. Eğer, Almanya ve Fransa bu ihtimale rağmen ABD ve NATO'yu dışlamaya devam ederlerse bu ihtimali de göz ardı etmemek gerekir. 

Türkiye ile AB arasında uzun zamandan beri sürüncemede kalan bir mesele AGSP ile Türkiye arasında NATO'nun imkânlarının kullanılmasıdır. Türkiye'nin Avrupa güvenliğinde rol alması için ileri sürdüğü koşullar AB güvenlik ve dış ilişkiler yüksek temsilcisi Javier Solana'nın gayreti ile Nisan 2003 AB Brüksel Zirvesi'nde çözülmüştür. Brüksel Belgesi adını alan metin Ankara Mutabakatı ile paralellik arz etmektedir. Türkiye'nin itiraz ettiği belgenin ikinci maddesinde yer alan "ikili anlaşmazlıkların Lahey'e götürülmesi" ibaresi değiştirilerek "BM şartını ihlal edecek eylemlerde bulunamaz" ifâdesine yer verilmiştir. Bu değişiklik de Türkiye'yi tatmin etmiştir. Irak olayı nedeniyle Avrupa-ABD ilişkilerinin bozulması Türkiye'nin işine gelmiş ve Avrupalılar Yunanistan'ı ikna ederek Türkiye'nin ABD'ye destek vermesini önlemeye çalışmışlardır. Zira, Irak konusunda ABD'nin mümkün olduğunca yalnız kalması özellikle de Avrupalılar tarafından yalnız bırakılması Almanya ve Fransa gibi ülkelerin arzuladığı sonuçtu.
Bugün Avrupalılar’ın ABD'ye kabaca NATO'yu ve Avrupa'yı terk et demesi normal midir yoksa vefasızlık mıdır? Yahut da bir başkaldırı mıdır? ABD ile Avrupa'nın yakın geçmişine bakıldığı takdirde belki bir yanıt bulunabilir. ABD’nin gerek Birinci Dünya Savaşı'nda gerekse İkinci Dünya Savaşı'nda hür dünyanın Avrupası’na desteklediği herkesin kabul ettiği bir durumdur. İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD Batı Avrupa'nın hem güvenliğini savunmuştur hem de ekonomik kalkınma için çok önemli ekonomik ve teknolojik destek vermiştir. ABD Avrupalılar’ın İkinci Dünya Savaşı'nın yıkımlarını tamir ettikten ve ekonomik kalkınmalarını sağladıktan sonra 1960'lı yıllardan itibaren güvenlik bütçelerini, askerî harcamalarını arttırarak kendi güvenliklerine daha fazla katkı sağlamalarını ısrarlı bir şekilde istemesine rağmen pek başarılı olamamıştır: Ve kendisi Batı dünyasının güvenliği için büyük bütçeler ayırmıştır. Bugün Doğu Bloku'nun yıkılmasından sonra güvenlik için artık çok para harcamaya gerek kalmamıştır ve artık önemli bir düşmanda kalmadığına göre ABD artık Atlantik'in kuzeyine geri dönebilir düşüncesi vardır. Ama, bu kez de ABD, büyük yatırımlar yaptığı Avrupa'yı ve kendisine başka coğrafya ve başka dünyaları açan ve yakınlaştıran bu toprakları hemen terk etmek istememektedir. Zira, ABD'nin yeni küresel vizyonunda Avrupa'nın en önemli bir yeri olduğu muhakkaktır. Zaten, ABD özgürlüğüne kavuşan eski Doğu Bloku mensubu Avrupalı ülkelerle daha yakın işbirliğine gitmektedir. Başta Polonya ve Bulgaristan olmak üzere, birçok doğu Avrupa ülkeleri ABD'nin Irak ve Afganistan politikalarını destekledikleri gibi asker de göndermişlerdir. Bu davranış, ABD karşıtı Avrupalı ülkeleri rahatsız etmiş ve hatta Fransa Cumhurbaşkanı Jacque Chıraque bir çoğu AB adayı olan bu Doğu Avrupalı ülkeleri hafif tehdit içeren bir üslupla sadakatsizlikle suçlamıştır. ABD ise, buna karşılık olarak yaşlı Avrupalı ve genç Avrupalı ayırımını yapmıştır. ABD ile Avrupa arasındaki sorun AB'ye de yansımış İngiltere ile Fransa ilişkileri ciddî bir şekilde gerginleştirmiştir.” 

http://www.2023.gen.tr/Arsiv/aralik03/gozucu.htm


***

31 Aralık 2017 Pazar

TÜRKİYEDEKİ MERKEZİ YÖNETİM, YEREL YÖNETİMLER, BÖLGESEL ÖRGÜTLENME, FEDERALİZM BÖLÜM 7

TÜRKİYEDEKİ MERKEZİ YÖNETİM, YEREL YÖNETİMLER, BÖLGESEL ÖRGÜTLENME, FEDERALİZM  BÖLÜM 7


ÖMER FARUK EMİNAĞOĞLU- 1 yıl önce Avrupa Birliğindeki o fondaki para alınmıştı, kullanılmıştı, bunun ihaleleri yapılmıştı. Bu yasayı çıkarmama şansınız var mı? Bu yasayı çıkaran irade TBMM mi?

SAVAŞ ÖZDAĞ- Ben şimdi anılan komisyonda vazife yapsa, Ünsal Bey vazife yapsa, Ethem hoca vazife yapsa, bu değişiklikler, sizin az önce çok güzel anlattığınız sorunların hepsini doğuracak desem ve muhalefet etsem, bunu yayınlasam ne olur?

ÖMER FARUK EMİNAĞOĞLU- Bu Mecliste çok fazla olmamakla birlikte, federalizmi ne şekilde çağrıştırabilir gibi tartışmalar oldu, fakat ön planda bu tartışmalar yapılmadı ve çok hızlı bir şekilde yasası geçirildi, çıktı. 

ALİ GÜLBAHAR- Ben bir şey söylemek istiyorum: Bunların tümü gizli değil, yani 
AB'yle olan konuda, ulusal program vardı, orada yazıldı, çizildi. Siz yıllık 
programlara bir bakın, onların ekinde eylem planlarını göreceksiniz, bu ülkenin 
tek tek bütün kurumlarıyla ilgili hangi yasal değişikliklerin yapılacağına dair 
vaatler vardır orada ve aşağı yukarı denetime ilişkin kısım hariç, hemen hemen 
aynı dönemde, birkaç aylık gecikmelerle -denetim kısmı 2 yıl geriden geliyor- 
yerine getiriliyor. Bunlar sır değil ki. Adı öyledir, eylem planları. Kiminle 
görüşülmüştür? Dünya Bankasıyla, yani orada attığınız adımlar tatmin edici 
olmadığı sürece, size yeni kredi dilimleri açılmıyor. Hani demin saydık ya, hep 
içinde farklılıklar var diye. Bugünkü mali yönetimle Düyunu Umumiye arasında 
biçimsel farklılıklar var. 

SAVAŞ ÖZDAĞ- Eğer bir mecburiyetse, o zaman tenkit etme hakkımız da yok 
demektir.

ALİ GÜLBAHAR- Bakınız, sizin hazineniz, bunu oradaki arkadaşlarla da 
konuşuyorum, onlara söylediğimde de doğru diyorlar, utanarak da olsa, "IMF'nin bir bağlı birimi gibi çalışıyoruz" dediler. Açın internetteki sayfasını, 
stand-by'lardan falan, IMF'yle oturup konuşmalardan, raporlardan, buna ilişkin 
basın açıklamalarından başka bir şey göremezsiniz. Bakın, bu toplantıdan sonra 
bir bakın bence.

SAVAŞ ÖZDAĞ- Bunu anlıyorum, ama az önce Armağan Paşamın söylediği, hani valiyi eleştirmeyelim, sistem böyle istiyor dedik ya, sistem herkesten bunu istiyorsa, o zaman bizim konuşmamız da bir yere varmayacak demektir. Komisyonun içindeki hoca dahi buna karşı çıkamıyorsa…

ALİ GÜLBAHAR- Bakın, sistem benden birey olmamı istiyor, ben de diyorum ki, 
vatandaşım, yani bastığım topraklar var, toprakla benim bir ilişkim var, o 
toprakla bağımı benim açıklamam lazım.

E. Tümg. YAŞAR KARAGÖZ- İfadeleriniz arasında "Cumhuriyetin temel değerleri 
yeniden yorumlanmalı" dediniz. Yeniden yorumlanma bir eksik, Atatürk 
ilkelerinde, onun koyduğu prensiplerde bir değişiklik mi yapacağız? Zaten 
çağdaşlaşmayı, dünyaya bakıyoruz, birçok örnekleri var, Atatürk'ten istifade 
ediyorlar. Biz şimdi tekrar mı onları yorumlamamız gerekiyor? 

İkincisi; eğer yorumlayacaksak, bu ortamda yorumlama imkânına sahip miyiz ki? 
Biz birçok şeyi o zaman sildik, arkaya bıraktık; böyle mi değerlendirelim?

ETHEM AKAY- Bu bağlantılı, bir plan var, bu plan birdenbire topyekûn ortaya 
konulmaz. Topyekûn konulsa iyidir, yani bu plan Sevr gibi tak önünde olsa, hemen bir şeyi üs alıp, onu savunursun, bir şekilde ya gider veya kalır. Türkiye'de şu ana kadar benim tespitlerimde, saygın olan her şey erozyon oldu. Nedir o saygınlar? İşte bunun içerisinde ordu vardır, emniyet vardır, üniversite vardır, yargı vardır. Bakın, bunlar bir şekilde sistematik olarak erozyona uğradı. En sonunda erozyona uğrayan kimliğimiz oldu. Nedir? Vatandaşlık, tartışmalar falan. Dünyanın hiçbir yerinde böyle saçma bir tartışma görülmemiştir. Ne denildi? Türk değil de, Türkiyeli falan filan, yani absürt kavramlar, yani hafızamdan sildim, çünkü beni rahatsız eden bir şey, yani Türk'üm ben. Anayasa bunu tanımlıyor vatandaşlık bağıyla. Siz bunu etnik köken bazına falan filan indirip veya buna yol açacak bir tartışmayı açıyorsanız ve bunu da en yetkili, en etkili ağızdan söylüyorsanız ve bunu da insanlar ciddiye alıp dinliyorsa, işte vahamet orada başlıyor. Çünkü zaten 1924 Anayasasında Türk Milletinin ne olduğu çok güzel tarif edilmiş. 1961 Anayasasında bu daha modern bir kimliğe büründürülmüş, 1982 Anayasamızda da var. Bunu söyleyen şahsa sorduğunuz zaman, "kardeşim, vatandaşlık bağıyla olan herkes Türk'tür, bunun arkasına başka bir şey eklemeniz ne anlam ifade eder?" diye sorduğunuz zaman, Türkiye'nin hangi sorununa cevap getireceğini sorduğunuz zaman cevap bulamayacak; ama bu meseleyi de hiç kimse bu anlamda şey yapmıyor. Oradaki bir erozyonu ne yapacak? Bir ihtiyaç doğduğunu. İhtiyaç doğduğu zaman çözüm, çözümün içerisinde mevcut sorunu çözemiyor, o zaman yerine AB planları, bu planların içerisinde federatif yapı mı olur, güçlendirilmiş bölgesi mi olur, illerin farklı bir statüsü mü olur? İşte şeyin arkasında o, filmin sonunun böyle olacağını düşünüyorlar; ama ben bu kadar kötümser değilim. Birilerinin yapmış olduğu plan program, her zaman teoriyle pratik hiçbir zaman örtüşmez. Eğer böyle olmuş olsaydı, dünyadaki en iyi politikacılar ekonomistlerin olması lazımdı, ama ekonomistlerin de en kötü politikacılar olduğunu biliyoruz. Netice itibariyle Türkiye'de bir hassasiyet var. Önemli olan, bu hassasiyet zeminini makul bir şekilde harekete geçirmek. Bunu da ertelemeden, birtakım meseleleri, kimseyi de çok fazla irite etmeden… İriteden kastım, gerginlik yaratmadan. Çünkü gerginlik yarattığınız zaman, havayı gerdiğiniz zaman, o söylediğiniz doğru da yanlış anlaşılmaya başlıyor. Bu yapıldığı zaman bu meselelerin aşılamayacağı kanaatindeyim. Aşılır, bunda ne olur? Biraz Türkiye vakit kaybeder. Zaten kaybetsin, yani eğer benim istikbalim karanlık olacaksa…

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Yok olmaktansa, vakit kaybetmek daha iyidir yani.

ETHEM AKAY- Tabii. Benim şahsi kanaatim ve inandığım şey bu. Özür dilerim, uçağa yetişmem lazım; yoksa sohbet çok güzeldi.

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Katkılarınız için teşekkür ediyoruz, sağ olun. 

ALİ GÜLBAHAR- Ben sizin sorunuza şöyle cevap vereyim: Bu bir tespit, yani 
katıldığım için söylemiyorum, kişisel görüşüm bundan farklı. Cumhuriyet aslında 
esas itibariyle, Osmanlı ordusuna mensup birkaç tane generalin projesidir. Bu 
10'u bulmaz, birlikte sayalım, 7 ve 8 tane sayarız. Sonuç olarak, o insanların 
planladığı, öngördüğü, onların projeksiyonu olarak ortaya çıkan bir oluşumdur. 
Ama şeyi aşmıştır, yani bunu söylerken, ben askeri niteliği vardır falan 
demiyorum kesinlikle. Biliyorsunuz, o art arda gelen, devrim, inkılap, adı her 
neyse, onlarla birlikte Batıya dönük bir dizi tedbiri henüz daha zihniyet 
oralarda değilken -hâlâ orada değil- bunları benimsetmek üzere adım atma 
cesaretini göstermiş bir yeni rejim, bir yeni oluşum Cumhuriyet.

Birtakım ilkeler benimsenmiş, işte o dönemki tek partinin ilkeleri olarak 
benimsenen bir dizi şey. Tek tek hiçbirine kimsenin itiraz etmeyeceği şeyler; 
milliyetçilik, devrimcilik, halkçılık filan gibi. Ama temel değerleri bundan 
ibaret değil, yani bunları saymakla Cumhuriyetin temel değerlerini ifade etmiş 
olmuyorsunuz. Cumhuriyetin temel değerleri daha geniş bir hikâye. Bunun için 
şimdi tersinden gidelim. Eğer Kurtuluş Savaşına başlarkenki o heyeti milliye 
anlayışıyla devam edilmiş olsaydı, az sonra söyleyeceğim sorunlar çıkmayacaktı. Yani neyi kastediyorum? Atatürk tek başına birtakım işlere kalkışsaydı, nihayet bir asi olarak hesabı görülürdü. Ama hep toplumun her kesimini kucaklayan, hem etnik farklılıkların yer aldığı, hem din adamlarının yer aldığı, ordu mensuplarının yer aldığı bir heyetle, onun heyeti milliye dediği şeyle hareket edilmiştir, yani hep sorumluluğu yaymıştır. Bir yetki kullanmıştır, ama 
sorumluluk paylaşılmıştır, hatta yetki paylaşılmıştır. Fakat Cumhuriyetin 
ilanından sonra beklentilerin karşılanamaması, genel beklentilerin 
karşılanamaması gibi sorunlar çıkmıştır. Mesela, Serbest Fırka hikâyesi siyasi 
havanın koklanmasına dair bir manevradır bana göre, ama sonuçları umut kırıcı 
olmuştur. Demokrat Parti deneyi onun gelişmiş şeklidir, bir patlamadır. Ne 
sıkışmıştı da patladı? Kendi fikrimi söylüyorum, kişisel fikrimi söylüyorum: 
Bana sorarsanız, Demokrat Partinin o patlamayla yaşanan tecrübesi bir cümledir özü. Belki biraz ağır ifade edeceğim, ama üç dört tane traktöre rejim 
değiştirilmiştir, rejim satılmıştır. Ama bu böyle sunulmuştur ve üstelik de o 
muhalefet o dönem tek parti içerisinden gelen muhalefettir, yani tek parti 
yönetiminin içinde bulunup, onun taşradaki ayağı olup da, sonradan Demokrat 
Parti adı altında doğrudan sorumluluk üstlenmiş siyasi şahsiyetlerdir. Demek ki, 
o zaman o toplumla birlikte, o siyasi teşekkülle birlikte, o rejim adına 
yapılmış icraatların bir kısmında samimiyet yok. Ben hep başından beri şeyleri 
söylerken hep samimiyete vurgu yapıyorum. Mesele budur, yani mesele, sizin 
sorunları tespit şeklinizde, teşhis şeklinizde ve ona göre yönelik çözüm 
şeklinizdeki samimiyettir. Ben hep buna bakarım, benim kriterim budur. Yeniden
 konuya döneceğim, bu son seçimler öncesinde bir anti-Amerikancı söylemi vardı AKP'nin. Bu çok barizdi, böyle bir vurgu vardı. Ama adam aynı zamanda
 çocuklarını okumak üzere oraya gönderiyordu. İşte benim kriterim budur. Ben 
eğer anti-Amerikancı söylemimde samimi olursam çocuklarımı göndermem. 
Basit, ama sonuç alıcı kriterlerdir.

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- İktidara gelmeden önce gidip de, icazet almak.

E. Tümg. YAŞAR KARAGÖZ- Müsaadenizle, bir fikrimi daha söylemek istiyorum: Biz öyle çabuk öğrenen, hemen uygulamaya koyan bir millet değiliz, yavaş yavaş hazmediyoruz. En son 1980'den bu yana terörle mücadeleyi Türk Silahlı 
Kuvvetleri, bazı konularda, özellikle güvenlik konusunda temel eğitimi almış 
olmasına rağmen, uyum sağlayabilmesi 20 seneyi aldı, 20 sene sonunda ancak şeyi sıfırlayabildik yahut minimuma indirdik. Şimdi mücadele tarzı, Türk Silahlı 
Kuvvetlerinin mücadele tarzının dışında bir şey cereyan ediyor. Sizin de ifade 
ettiğiniz gibi, şu kurduğumuz gruplar bile, hepsi Kuvayi Milliyenin birer devamı 
oluyor. O zaman şimdi hocamın söylediği gibi, acaba o kadar pesimist olmamıza 
gerek var mı? Şunu söylemek istiyorum: Bütün değer yargılarımızı yeniden gözden geçirelim mi? Şimdi sanki öyle bir şey ortaya çıktı ki, hiç devlet kültürü 
yokmuş gibi. Halbuki Türk Milletinin şeyinden gelen, devlet kurma, devlet 
geliştirme genleri var bir defa. Dolayısıyla bu tip şeyle mücadele etmek için, 
aşağı yukarı 3-4 senedir başladı bu faaliyetler, belki 5 senedir başladı ve bu 
sürüp gittikçe, bir gün silahlı kuvvetlerin yöntemi gibi belki 20 senede sonuç 
alınmaz, ama 30 uncu senede alınabilir. Belki teknoloji gelişir, herkes şimdi 
birbiriyle çok daha hızlı haberleşiyor, bundan 2 sene evvelkinden çok daha hızlı 
haberleşiyor…

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- 15 senede alınabilir belki.

E. Tümg. YAŞAR KARAGÖZ- Belki de senede de alınabilir yani. Onun için, değer 
yargılarımıza dokunmadan, bunların güzelliklerini anlatmak suretiyle, hani Kürt 
kardeşlerimize de, hani onları hiçbir zaman dışlamadığımızı, bu memlekette bir 
arada yaşamak istediğimizi, sosyal refahı onlardan kıskanmadığımızı, ama sizin 
söylediğiniz tarzda, sokak temelinde bunu anlatmamız lazım. İşsizlikse, 
İstanbul'da da işsizlik, Konya'da da işsizlik, Diyarbakır'da da işsizlik, yani 
bu temel sorun. Mersin'deki işçi, o Başbakana kızan adam, bugün mesela gazetede vardı, çok etkileyici bir fotoğraftı, bütün mandalinalar yerlerde, sarı sarı dökülmüş, valla benim içim yandı, yani böyle sanki bıçak saplanmış gibi 
hissettim. Toplum da böyle hissediyor ve neticede bir gün çözümü yapacak 
adamları seçeceğiz yani. 

ALİ GÜLBAHAR- Az önce beyefendi konuşmasından sonra ilave bir açıklama yaparken bir şey söyledi, kritik laflardır bunlar, kritik yorumlardır bunlar, milli 
burjuvaziden söz etti. Benim az önce yaptığım değerlendirmenin, o Cumhuriyet 
dönemi değerlendirmesinin tam orta yerinde bu vardır. Ama bakın, İttihat 
Terakki'nin milli burjuva yaratma politikasıyla Cumhuriyet dönemi 
bürokrasisininki farklıdır. İttihat Terakki döneminin milli burjuva tanımının 
içerisinde azınlıklar vardır. Nende? Çünkü orada Osmanlılaştırma çabaları vardı, 
yani etnik kökeni ne olursa olsun, kendisini Osmanlı kabul eden herkes 
Osmanlıydı. Dolayısıyla bu kabullere göre, bu genel kabule göre yapacağız 
iktisadi atakları, hamleleri de buna göre planlar, o alandaki tespitlerinizi, 
politikanızı da buna göre yönlendirirsiniz, o yüzden de milli burjuva 
tanımınızın içerisine gayrimüslim azınlıklar da girer. Cumhuriyet dönemininki 
farklı bir şeydir, yani bu birbirinin devamı değildir. Cumhuriyetin ilanı, 
İttihat Terakki'yle Cumhuriyetin ilanı arasındaki dönemde bir defa azınlıklar 
fiilen tasfiye edilmiştir Türkiye'de. Dolayısıyla ticaret, sanayi vesaire türü 
şeyler ortada kalmıştır. Buralarda çok net değil kafam, yani benim hem mastır 
tezim, hem doktora tezim o dönemle ilişkilidir, ama burada bir niyet var, buna 
ilişkin bilgi bulmak zor. Bu planlı mıydı, yani devlet eliyle bu işletmeciliğin 
başlatılması bir ideolojinin ürünü müydü, yani Mustafa Kemal'in kafasındaki, 
yani gerçi o bunları hiç ifade etmedi bunları; yoksa fiili durumun dayatması 
mıydı? Yani ortada tacir, tüccar falan yok. 

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Hiçbir şey yok, birisi bir şey yok.

ALİ GÜLBAHAR- Biri bir şey yapacak, devlet eliyle yapalım. Onu bilmiyorum 
açıkçası, yani bunu samimiyetle ifade etmek gerekirse, bu kısmını bilmiyorum.

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- O zaman sermaye yoktu, özel teşebbüs yoktu, birisi yapacaktı.

ALİ GÜLBAHAR- O zaman milli burjuva yaratmak, hatta bu hiç ifade edilmiyor, sadece söylenen şey şu: Biz devlet eliyle esas itibariyle büyüyeceğiz, ama bu 
özel sektörün önünü tıkamak anlamına gelmiyor.

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Yeri ve zamanı geldiğinde…

ALİ GÜLBAHAR- Gelişmesi için alan yaratacağız falan. Ama aslında fiilen böyle 
bir alan yaratılmıyor. O kadar büyük tesisler kuruluyor ki, özel sektörün 
kısıtlı kaynaklarıyla oraya girmesi çok zor. Bu sözde veriliyor, ama fiilen 
olmuyor. İşte bu kendiliğinden midir, değil midir bunu bilmiyorum. Burada o 
zaman ne oluyor? Bakın, Osmanlıda esasen milli burjuva olacak nüve Ayanlardı, 
ama olmadı sistem öyleydi, çünkü "ben vatandaşım iaşesi ve ibatesini kendim 
sağlarım, tacire, tüccara ihtiyacım yok" diyordu. O yüzden, kim palazlandıysa, 
Osmanlı onu halletti. Cumhuriyet döneminde de, belirli bir gücü olanlar, yani 
bir milli burjuva unsur olarak teşebbüste bulunmak isteyen insanlar hep o tek 
parti kalıbının içerisinde sıkıştılar. Gerçekten Demokrat Parti döneminde, 
özellikle o dönemden sonra girişimci olanların çok büyük bölümü, daha önce 
devletin yarattığı iktisadi işletmelerde yöneticilik yapmış olan insanlardı, ilk 
böyle başladı. Dolayısıyla içeride böyle bir sıkışma var. 

Artı, başka şeyler var. İşte bakın, bunlar karışıyor; ne kadarı dışarıdan, ne 
kadarı içeriden? Biz de resmi kabule göre, genel olarak iktisatçıların kabul 
ettiği devletçilik dönemi, 1929-39'dur, böyle tanımlanır. Ama 1929-39 arasında 
bir önemli dış mesele daha vardır, o da meşhur 1929 krizidir. Bu kriz bütün 
ülkeleri otoarşik, içe dönük politikalar izlemeye itti, herkes bir anda kabuğuna 
çekildi. Dışarıdaki konjonktürün içeriye bir yansımasıdır otoarşik politikalar, 
bizde devletçi gibi tanımlanan. Oysa başka bir ayak var. Mesela, 1925 yılında 
bitiyor çalışma ve İktisat Vekaletinin bir dairesi bunu açıklıyor. Çalışmanın 
konusu şu: Bizim gümrük oranlarımız ne olmalı, yani gümrük politikamızı neye 
göre belirlemeliyiz? Çalışmasın yapıyor, diyor ki; bir defa, şu andakinden daha 
yüksek olması gerekir, ama bizim gümrük istiklalimizi kazanmamız 1929'la mümkün olacaktır, 1929'a kadar gümrük istiklalimiz yok Lozan gereği. Peki, bizim devletçiliğimiz 1929'dan sonra Lozan'la ilgili sorumluluklarımızın kalkmasından dolayı mı gümrükleri yükseltmek şeklinde olmuştur, yoksa dışarıdaki konjonktürün dayatması mı? Bakın, bunları iyi ayırmak lazım. Bu soruya verilecek cevap kritik bir cevaptır. Eğer siz çalışmanın sonucunu esas alırsanız, o zaman devletçilik 1929'dan başlayın 1939'a kadar süren bir konjonktürün ürünü değil, 1923'ten beri Cumhuriyet rejiminin esasıdır dersiniz, mecburen böyle yapmak durumundasınız. O yüzden, geçmişle hesaplaşmamızda da samimi olmak durumundayız. Çok alan bulamadı milli burjuvazi oluşmak üzere kendisine o dönemlerde, devletin büyük işletmeler planlayıp, hayata geçirdiği dönemde.

Bir önemli mesele daha var, bence bundan daha önemli: Devletin mülkiyete bakışı. Eğer siz mülkiyeti dokunulmaz kabul etmezseniz, onun üzerinde bir özel teşebbüs gelişmez, bu mümkün değil. Bu ülkede akşam yatıyorsunuz, sabah bir 
kalkıyorsunuz, mülkiyet el değiştirmiş, yani bunun bir sürü örnekleri var. 6-7 
Eylül de böyledir, kısmın böyledir, Varlık Vergisi konusu böyledir. Bunlar 
mülkiyetin el değiştirmesi üzerine düşünülmüş ya da onun üzerinde düşünülmüş 
politikalardır. Azınlıklar hedef alınmıştır falan filan, o detaylara girmiyorum, 
ama önemli olan burada, mülkiyete nasıl baktığıdır devletin ve hâlâ bugün bile 
bunun etkileri vardır. Bizim müteşebbisimizle devlet arasında bu anlamda bir 
güven problemi vardır, güven bunalımı vardır, yani girişimcimiz devlete güvenmez ve bunun son örneği de ABD'yle başı derde girdiği için, kazık atmıştır, atmamıştır bilmiyorum, Uzan hikâyesidir. Devlet eliyle yaratılan şeyler, bir gün devlet eliyle geri alınıyor. Bu özel teşebbüs için güvenilir bir zemin değil.

ÜNSAL AKTAŞ- İki tane katkı yapmak istiyorum. Paşamın sualini desteklemek, açmak adına. Cumhuriyetle kimsenin problemi olamaz, yani buradaki heyet bunu aşmış. Ama bazı unsurlar ve şartlar, mevcut iktidarlar veya ona mümasi müşterek su taşıyor; bunu kırmak, bunu bloke etmek, bunu süzmek anlamında. Milli burjuvazi oluşmadı, eksikler var, her döneme ait boşluklar var, yani bugün bir sürü dağ köyünde Türklerimiz kaldı. Osmanlıdan kalan değişik gelenekler, sosyal dokudaki bazı tespit veya tercihlerle, Alevi yurttaşlarımıza ilişkin ticari sirkülasyonda bir sükunet ve blokaj var uzun yıllar. Bu siyasette başka yerlere de imkân, ortam … oluşturur. 

Bugünkü siyasi Kürtçü meselesi, etnik ırkçılık meselesi. Orada bir köy uzakta, 
gitmesek de, gelmesek de, o köy bizim köyümüzdür ve o düşünceden mülhem, yol sultasını, cuntasını, ekonomisini, yapısını kontrol eden güçlere yol verirken, 
demiryolunu erteledik veya başka unsurlar çıktı. Bugünkü durum, sıcak parayla 
kimle meşgul, sıcak para ne, günümüzdeki sıcak para ne? Günümüzdeki sıcak para, Maskat'tan bize gelecek veya ikiz kulelerden gelecek para değil, bizim 
Türkiye'de şu anda bizim kontrolümüz dışındaki ve günlük dönüşümde, kentler daha sıcak para. Bütün organizasyonlarımızın, arabalarımızın içindeki yakıtın 
Gebze'den başlayıp, Aliağa'ya kadar 2 milyar dolarlık bir kaçak para ve 
diğerleri. Bunların hepsi güvenlik meselesi. Bugünden yarına, yarından öbür güne milli burjuvaziyi tesis etmek için bir şeyi baz etmek lazım ve bunu birileri 
söyleyecek. Bu söylendiği zaman, neler olabilir? O konuda fikirler
yürütülebilir, o konuda beyin jimnastiği hızlandırılabilir. Bazen çok basit bir 
şey, çok kestirme bir şeyi çok zorlaştırmak da mümkün, yani bu insanı kendi … 
uğraşacak. O zaman zaten bizbizecell oluyor, Türkcell olmuyor, bizbizecel oluyor. 


MUSTAFA TAMER- İzninizle bir iki konuyu tekrar şey yapmak istiyorum: Şimdiki 
tartışmalardan ve başladığımız konudan birkaç soruyla tekrar dönüş yapmak istiyorum.

Her şeyden şu anlaşılıyor mu? Benim şahsi tecrübelerime göre, Türkiye'de 
siyaset, hatta iddialı konuşuyorum, devlet bir rant bölüşüm aracı haline gelmiş 
ve merkeziyetçilik, ademimerkeziyetçilik 150 senedir tartışılıyor ve bugünkü 
tartıştığımız konunun özü de bu esasında. Netice itibariyle biz merkeziyetçiliği 
mi savunacağız, taşrayı mı savunacağız? Mevcut federalizmi eleştiriyoruz, ama 
taşrada fiilen ne koyacağız yerine, yani ben somut olarak şunu istiyorum, tamam birtakım şeyler olsun, ama taşrada yerel yönetim birimi mi olacak, mülki idare mi olacak, bölgesel fonksiyonel sistem mi olacak? Bugünkü tartışmadan somut bir şey çıksın istiyorum, yani taşrada biz bölge istemiyor, il kuvvet sistemi kuvvetlendirilsin, öyle kalsın. Merkeziyetçiliği aşırı savunduğumuz zaman, acaba kırtasiyecilikle merkezi devleti, üniter devleti karıştırıyor muyuz, hantal yapıyı, yolsuzluk ekonomisini? Bugün devlet açıkçası yolsuzluk üreten bir 
mekanizma haline gelmiştir, hatta bu yasama, yürütme, yargı için de geçerlidir. 
Netice itibariyle zaman içerisinde bölgesel güç, küresel güç olacağız, ama bu 
çarpık yapıyla olacağız, biz bir Ortadoğu ülkesi olarak mı kalacağız veya 
sosyalist kalıntı devletlere mi benzeyeceğiz? Demokrasi ne olacak, yerel yönetim anlayışı ne olacak? Olması gereken ne, biz ne olmamız lazım? Bu sorulara biraz daha, yani fiili yapıyı mı savunacağız, yani statükocu mu olacağız, bunu iyi açmamız lazım. Milli devleti hepimiz savunuyoruz, onda bir şeyimiz yok, ama mevcut çürümüşlüğü nasıl önleyeceğiz, kanalları nasıl açacağız? Bu konularda biraz daha kafa yormamız gerektiği kanaatindeyim. Somut olarak taşrada, merkezde devletin ne olması lazım, bunu tartışalım diye düşünüyorum. 

MUSTAFA KÜÇÜKÇAKIR- Gerçekten bugünkü toplantıda çok güzel tespitler yapıldı. Sayın Valimin de ifade ettiği gibi, aslında bu ilk toplantı, bizim bu çalışma, daha doğrusu bu toplantıdan sonra, böyle bir çalışma grubumuz da var bizim ve devletin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili çalışma grubumuz var, hukuk grubumuz var. Bundan sonra tabii ki, bu çalışmaları devam ettirebiliriz. Bizim şimdi Mart ayında yeni bir dergimiz de çıkacak, 21. Yüzyılda Türkiye'de Dergisi. Burada belirttiği gibi Sayın Valinin, artık çözüme doğru makaleler yer alabilir. Ayrıca bu çalışma, biz çalışma gruplarından istediğimiz, senede bir veya iki, bu konuda özel rapor istiyoruz, bu konuları daha güzel derleyip, toplamaya, çözüm üreten, hatta bu çözümleri siyaset meydanına taşıyabilen şekilde raporların 
hazırlanmasını arzu ediyoruz. Bu konuda bilemiyorum, yani buraya gelen 
katılımcılar da bize katkıda bulunmak isterlerse, bunu da memnuniyetle, biz her 
türlü kendilerine destek vermek suretiyle öyle raporların, öyle makalelerin 
hazırlanması konusunda kendilerine yardımcı olabiliriz. Çünkü şey olmayacak, 
bunu da tespit etmemiz hep ortada kalıyor. Bu işin alanlara da götürülmesi 
lazım, siyasetinin yapılması lazım ki, onu da herhalde Ümit hocam bir başka 
yerde yapacak. Biz burada tespit yapalım…

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Tespit ve çözüm.

MUSTAFA KÜÇÜKÇAKIR- Öbür tarafta da bunun siyasetini yapalım. 

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Bizim tespitleri yapıp, çözümleri ortaya koyup, 
bunları rapor şekline getirmemiz lazım. Bunun siyasetini de öbür tarafta 
yapılacak, siyaset yoluyla halka taşınması, götürülmesi konusu. 

MUSTAFA KÜÇÜKÇAKIR- Şu anda çok şey açığa kavuştu bir yerde, yani hatalar var, kusurlar var, ama yeni baştan, halka açılıp, bunu anlatmak lazım. 

ALİ GÜLBAHAR- Yalnız, kavramlarda hâlâ sorun var, yani biz onları bize sunulduğu gibi düşünüyoruz. Bir şey söyleniyor, biz onun içini kendimiz dolduruyoruz, öyle olduğunu düşünüyoruz. Öyle değil aslında. Bakın, biraz sıkıştırırsak kavramları, Türkiye'deki sistemi tanımlamak çok basittir. Bunu yaklaşık 20 yıllık bir kamu görevlisi olarak benim söylemem elbette utanç veriyor, ama gerçek böyle. Bu ülkede sistem müteahhitlik sistemidir, herkes buradan beslenir, yani esas olan ihalelerdir ve herkes bunun içerisindedir. Partiler parti değildir, bürokrasinin ve politikacıların sendikaları olmuştur, sendikalar başka şeyler olmuştur, yani bu kavramlar bir defa yerinden edilmiş. Ama biz bir siyasi parti dediğimizde, onu parti gibi anlıyoruz, yani sosyolojideki ya da daha doğrusu siyaset bilimindeki anlamını yüklüyoruz. Öyle bir gerçek yok, öyle bir şey yok, başka şeyler var, başka fiili durumlar var. Eğer biz o fiili durumları doğru tespit edebilirsek, yani kavramları iğdiş etmeden, ona ilişkin, yani siyaset biliminin, sosyolojinin, iktisadın oturmuş kavramlarını yerinden etmeden, onları doğru tanımlayabilirsek, doğru görebilirsek, bence çözüm onun içinde var zaten. Çözüm aslında şu konuşmaların en basit olan kısmı. Ben örneğin, kendi adıma çözüme özellikle girmekten kaçınıyorum, çünkü söylediğim anlamda olgunlaşmadı buradaki değerlendirmeler.

SALONDAN- Ama daha geniş kitlelerle paylaşırsanız, çözüme doğru gidebilirsiniz. Biz şimdi burada sınırlı kalmayalım diyoruz.

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Tespitleri ve kavramları da biz ifade ederken, içinden çıkılmaz bir hale de getiriyoruz. Sizin şu söylediklerinizi çıkıp halk 
kitlelerine anlatmak mümkün değil, çünkü bazen biz bile anlamakta zorluk çekiyoruz. Bizim anlamakta zorluk çektiğimiz konuları halk kitlelerine aktarıp, 
onları bu konularda bilinçlendirip, tespiti tam yapıp, ondan sonra çözümleri getirebilmek için bunu biraz daha basite indirgenmemiz ve geniş kitlelerin 
anlayabileceği seviyeye doğru bunları itmemiz lazım. Eksikliğimiz de bundan kaynaklanıyor gibime geliyor. Ya çok fazla halka eğilip, işi çok 
basitleştirenler var ya da çok bilimselliğe doğru kaçıp, hiç anlaşılmayacak bir duruma getirenler var. Bu ikisinin ortasında bir anlayış beraberliği sağlayacak 
bir düzlemi yaratamıyoruz biz, bence eksikliklerden biri bu. 

ÜNSAL AKTAŞ- Ama Paşam, zaten bu eksen herhalde kuruldu.

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Herkes şu konuşulanları daha iyi görüp, neler konuşulmuştu, ne olmuştu diyebilecek duruma getirdiğimiz bir bant çözümü olacak. Ama bunu mutlaka biraz taşımamız lazım, yani tespitleri somutlaştırmamız lazım, o tespitleri anlaşılır ve anlatılır vaziyete getirmemiz lazım ve ondan sonra da bunlar için çözümler üretmemiz lazım ve alternatif de olması lazım, çünkü bu tek olmaz. 

ÜNSAL AKTAŞ- Bu konuda çok ciddi bir … arkadaşımızı takviye edeceğim ben, çok değişik sayısız, … bu endişeyi paylaşan kişilerle birlikte yapılmış tespiti 
ifade edeyim, bunda bir sakınca görmüyorum. Şu anda gelinen nokta, kemik kemiğe geçer de, … aşınma, Türkiye'de başarıya gitmenin asgari şartı, siyasal anlamda ve ekip çözüm anlayışında... Kayda alınıyor mu bilmiyorum.

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Kayıt size gelecek yine ya da bize gelecek yine.

ÜNSAL AKTAŞ- Kontrol edilebilir büyüme, kontrol edilebilir gelişme içinde kalmayı göze alarak bunu yapabilecek bir kuvvet lazım.

SALONDAN- Tam olarak ne demek bu?

ÜNSAL AKTAŞ- Tam olarak şu: Biz 12 Eylülden öncesini hatırlayan bir jenerasyon veya … sahibiz, değil mi? Bana göre, çok katı bir ifadeyle, Türk-Amerikan siyasi ilişkileri, partnerliği, jeopolitik, stratejik, konu ifade edildi burada, Türkiye çok zor dönemler yaşadı, bunun bir parçası olduk, yani biz tozunu, balık yağını da ilkokullara, ortaokullara giden süreçte yakalamışız. Hemhudut olarak Sovyetler üzerimize düşse, biz kendimizi zorla NATO'ya attık. Ama bu ülke de Gobi Çölü'nden geçecek, yani önümüzde bir çöl var, Gobi Çölü'nden geçeceğiz. Gobi Çölü'nden geçerken IMF'yi yoksay, Dünya Bankasını kenara at falan ya da ben bugün 30 tane jetimle 3 saat Kandil Dağı'nı döveceğim, yapabilirsiniz tabii. Şunu ifade etmeye çalışıyorum: Gelecek yapı, başkalarının icazet için gittiği, kapı beklediği, eşik aşındırdığı değil de, bunu çok farklı bir söylemle, çok dürüst bir duruşla, çok akıllı bir iletişim kompozisyonunda Gobi Çölü'nden geçmenin usul ve esaslarını, asgari, azami zarar ve risklerini doğru ifade etmekle mükellefiz. O yaptığı, bu söylediğimiz konuları çözebilir…

SALONDAN- Ortak akılla beraber mi olacağız biz?

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Hangi ortak akıl?

ÜNSAL AKTAŞ- Hangi ortak akıl, onu bilmiyorum.

SALONDAN- Bizim mi, başkasının mı acaba?

ÜNSAL AKTAŞ- O çerçevede nereye koyacağız? Çok özür dilerim, kabaca olduğu için, hoşt Amerika, pust Amerika vesaireden gelip veya Türkiye'deki Amerika veya Amerika'daki İngiltere veya Türkiye'deki AB falan, böyle duvarlarla değil.

SAVAŞ ÖZDAĞ- Ama kontrol edilebilir.

ÜNSAL AKTAŞ- Bunu çözümlerde açmak lazım ve bu konuda bütün hasılat yine giderbir yeri kilitlenir korkusuyla aydınlarda, bütün hasılat gider bir yere kilitlenir, bir kişinin, ha öyle mi, peki çekmeceye koyun; böyle bir yapıya…

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Biz bürokrat olmadığımıza göre, çekmeceye girmez.

ALİ GÜLBAHAR- Şu ayrımı da yapalım: Ben bir denetim elemanıyım, 20'nin üzerinde ayrı kurumda denetim yaptım, ayrı yapılar tanıdım. Bizim yaptığımız işin bir parçası da, çünkü iktisadi denetim yapıyoruz, denetiminize konu olan kurumun işleyişini merkez ve taşra teşkilatıyla birlikte kavrayabilmektir. Ne kadar hâkim olursanız olun, masa başında, ya o kurumun bütün makro, mikro büyüklüklerini, rakamlarını ezbere biliyor da olsanız, görmek başka bir şey. 
Eğer elverir de bir gün detaylara inersek burada, mesela hiç aranızda göreniniz var mı enerji dağıtımı haritasını, elektrik enerjisini?

OSMAN NURİ EYÖVGE- Onunla neyi kastediyorsunuz?

ALİ GÜLBAHAR- Karayolları haritasıdır gibi böyle, her yıl TEDAŞ bunu basar. Mesela, açıp o haritanın üzerinden konuşmanın başka bir boyutu olduğunu 
göreceksiniz. Boru hatları konuşurken öyle, BOTAŞ vesaire. Şöyle bir Avrupa'daki, oradaki projeler falan, o boru hatlarını koyalım, bizdekini 
koyalım, bir görelim, bir bakalım. 

SALONDAN- Konuşacağız bunları zaten.

ALİ GÜLBAHAR- Ama başka bir boyuttan söz ediyorum, görme boyutundan söz ediyorum. Örneğin, enerji dağıtım haritasına ben ilk baktığımda, sonuçta bu 
sektörün içinde uzun süre denetim yaptım, doğrudan o elektrik şirketlerini denetlemedim, ama petrol bölümünde denetim yaptım. Kocaman kahverengi hatlarla, işte onlar yüksek gerilim hatlarıdır, enerjinin Güneydoğu Bölgesinde üretilip, Marmara Bölgesi'nde, Adapazarı civarında tüketildiğini, oralara taşındığını görürsünüz. O zaman Güneydoğu'yu farklı görürsünüz, Güneydoğu başkalaşır gözünüzde.

SALONDAN- Stratejik önemi anlaşılır.

ALİ GÜLBAHAR- Yani onları görürsünüz, o zaman GAP'ı görürsünüz, GAP'ın kimin projesi olduğunu görürsünüz. Niye GAP'ın 12 Eylülden sonra devreden tek proje 
olduğunu görürsünüz. O zaman PKK'yı görürsünüz, PKK diye bir şey var mı, yok mu? PKK bana göre, sanal bir hikâyedir, yani nasıl olur 30 bin insan ölüyor? Evet, oluyor, bayağı oluyor, yani orada bir şekildir sadece. 

SALONDAN- Geçmiş toplantıda da çok güzel tespitler yapıldı, yani İstanbul'u kurtarmak istiyorsanız, Diyarbakır'ı kurtaracaksınız derler.

ALİ GÜLBAHAR- Büyük Ortadoğu Projesi ne kadar büyük Ortadoğu projesidir? Büyük Ortadoğu Projesi midir, Büyük İsrail Projesi midir? Kutsal topraklar nerede başlar, nerede biter, vaat edilmiş topraklar, yani bunları iyi görmek lazım. Petrolün ömrü nedir, suyun ömrü nedir, Hafız Esat neden hayatı boyunca suya oynadı? Bunları yerinde değerlendirmek lazım. Sınıraşan su, bilmem ne falan, bir sürü şeyi tartıştık. 60 yıl sonraki petrol sudur, çok açık bu. Ama biz tabii, bu konularda dama oyuncusu gibi düşünüyoruz, satranç oyuncusu gibi değil. 

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Piyonuz biz, oyun kurucu değiliz.

ALİ GÜLBAHAR- Yok, bir oyuncuyuz, ama dama oynuyoruz.

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Kurucu olamıyoruz.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Bir de elimizde ne var, onu bilmiyoruz.

ALİ GÜLBAHAR- Doğru olan şu: Siz satranç oynayanların karşısına dama oynamayı biliyorken, satranç oyuncusu gibi çıkacaksınız. Benim kavram dediğim şey bu. 

Eğer biz kullandığımız kavramların içinde aynı şeyi anlamıyorsak, bu bir İngiliz'in İngilizce konuşarak, bir Fransız'ın da Fransızca konuşarak anlaşmaya 
çalışmasına benzer. Onların içini doğru doldurmak lazım. 

Bir de, şeyi bileceğiz, yani hangi oyunda nereye kadar sağlamız, nereye kadar yetkiliyiz, yetkiniz ve biliyoruz? Bunları doğru tanımlamak lazım. Önce gücümüzü tanımlayacağız, ondan sonra hamle yapacağız. 

E. Tümg. YAŞAR KARAGÖZ- Efendim, eski bir toplumla ilişkilerci olarak şunun not edilmesini istiyorum: Alanımızı ne kadar çok genişletebilirsek, bugün şuradan ben o kadar çok şey öğrendim ki, son 5 yıldır, 6 yıldır, Armağan Paşam ve arkadaşlarla bir sürü araştırma merkezlerinde çalıştım, toplantıları takip 
ediyorum. Ülkenin sorunlarını benimseyen, ne kadar tabanı genişletebilirsek, herhalde yapacağımız ilk bu mücadelenin, uzun vadeli mücadelenin belki de ilk 
bacağını geniş ölçüde oluşturuyoruz ve bunu ne kadar yaygınlaştırabilirsek, o kadar iyi. Neden? Bakın, çok değişik grup geldik. Mesela, Ömer Beyin anlattığı 
konuyu ben bilmiyorsam, Türkiye'de kaç kişi bilebilir? O sizin anlattığınız yargıyla ilgili şeyi ben ilk defa duyuyorum ve çok şey öğrendim. Sayın Valimin, 
sizin anlattıklarınızdan çok şey öğrendim. Strateji olarak tabanı genişletip, böyle ha bire konuşalım, daha çok arkadaşımız gelsin, bunları daha çok kişilere 
aktarsınlar. Mesela, biraz bizi karamsarlığa doğru bir akış yaptınız, hocamla siz tekrar bizi toparladınız. Vali Beyin hâlâ soruları kaldı. 

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- O sorular kalacak ki, devam etsin bu iş.

E. Tümg. YAŞAR KARAGÖZ- Hakikaten esasen bu toplantıya ben doymadım valla.

OSMAN NURİ EYÖVGE- Hocamın hissiyatına ben bir dörtlükle cevap vereceğim: 

Şair diyor ki, Vatan olsa … Perva / 
Yine dünyada zulmü biz yıkarız / 
Merkezi hak assalar da bizi / 
Küreyi … Patlatır çıkarız. 

E. Tümg. ARMAĞAN KULOĞLU- Katkılarınız için teşekkür ederiz. İyi akşamlar diliyorum.


***