19 Şubat 2016 Cuma

"Yüreklerin Kulakları Sağır..."



"Yüreklerin Kulakları Sağır..." 


 
Serdar Ant      
20 Ocak 2009 Salı 
                                 
 67 yaşında bir aile büyüğünüz, diyelim ki babanız son altı ay içinde 22 kilo vermiş olsa endişelenir misiniz? Sanırım hiçbir evlat, bu soruya " Hayır " diye yanıt veremez.

Peki, bu kişi babanız olmasa da toplumun tanıdığı biri olsa, en azından "neden acaba?" diye düşünmez misiniz?
Ama bu kişi yıllarca Türk Silahlı Kuvvetleri üyesi olarak bu vatana hizmet etmiş, kendini "vatansever" olarak tanımlayan birçok kişinin gitmekten kaçındığı bölgelerimize bile gidip görev yapmış ve en sonunda da Ordu Komutanlığı'ndan emekli olmuş biriyse; bu kişi emekli Org. Hurşit Tolon ise, hiç endişelenmez, zerre kadar üzülmez, "acaba bir hastalığı mı var, 67 yaşındaki biri durduk yerde neden 22 kilo versin ki?" diye düşünmezsiniz !
Çünkü Hurşit Tolon bir " Suçlu "!
Suçu ne peki?
Evrakta sahtecilik mi?
İhaleye fesat karıştırmak mı?
Zimmete para geçirmek mi?
Hiçbiri!
Eğer Hurşit Tolon'un "suçu" bunlardan biri olsaydı, şimdi zaten hapishanede değil, Meclis'te milletvekili olurdu!
İyi de Hurşit Paşa neden hapiste o zaman?
Bilen varsa beri gelsin! 

" İstanbul Barosu Başkanlığı, Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan emekli general Hurşit Tolon'un yaşamsal tehlikesi bulunan bir rahatsızlığı olduğuna ve 22 kilo birden zayıfladığına dikkat çekerek "İvedi olarak Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi"ne (GATA) sevkinin yapılmasını istedi" (Cumhuriyet, 20.12.2009)
Demokrasiyi de hukuku da koydum bir yana… Eğer bu ülkede bir parça insanlık kalmış olsaydı, işte size gazetelerin birinci sayfasında manşet olacak bir haber… Ama bırakın sermaye borazanı boyalı basını, bu haber Cumhuriyet gazetesinde bile ancak 17. sayfada yer bulabilmiş kendine… Çünkü Cumhuriyet'in birinci sayfasında çok daha "önemli" bir haber var! Gazetenin birinci sayfasına, neredeyse sayfanın yarısını kaplayacak şekilde, üzerinde "ji bo Hrant, ji bo dade" (Hrant için, Adalet İçin) yazılı bir fotoğraf koyulmuş ve gazete manşeti atmış:
"Binlerce arkadaşı Hrant'ı andı. "
Peki, bütün bir ömrünü bu vatan için vermiş Hurşit Paşa'nın binlerce arkadaşı nerede şimdi?
2007 bahar Mitinglerinde Meydanları doldurup " Türkiye laiktir, laik kalacaktır ", " Ne ABD, ne AB… Tam bağımsız Türkiye! " diye slogan atan milyonlar nerede şimdi?
Hurşit Paşa da Kemal Gürüz gibi " Ben Amerikancıyım, Türkiye'nin ABD ile müttefiklik ilişkisini savundum" demiş olsaydı, şimdi belki o da elini kolunu sallayarak dolaşıyor olacaktı!
Her fırsatta Türkiye'yi " hukuk reformu " diye sıkıştıran AB'nin komiserleri nerede şimdi?
Hani hukuk herkes içindi?
Hani insan hakları her türlü siyasi düşüncenin üstündeydi?
Hani, dili, dini, ırkı, cinsi, milliyeti ne olursa olsun her insanın, bu sıfatından ötürü dokunulamayacak hakları vardı?
Adil yargılanma hakkı, bu haklardan biri değil mi?
Binlerce Türk vatandaşının katili olan bir bölücü örgütün liderinin bile adil yargılanma ve yaşam hakkına saygı gösteriliyorken, ne ile suçlandığı söylenmeden bir insanın altı ayı aşkın bir süredir tutuklu olmasını, o yere göğe sığdıramadığınız AB hukukunun neresine sokacaksınız şimdi, ey sözde "demokrasi" âşığı mandacı soytarılar!
Abdullah Öcalan isimli eli kanlı katil için, "zehirlenerek yavaş yavaş öldürülüyor" yalanıyla yaygara koparmak bu ülkede demokratik özgürlükler çerçevesindedir! Ama "yaşamsal tehlikesi bulunan bir rahatsızlık nedeniyle 22 kilo birden zayıflayan" bir emekli generalin "yavaş yavaş öldürülmesi" karşısında susmak insanlık gereği midir?
Bu ülkede "Kayıp Trilyon Davası"ndan hüküm giyen Necmettin Erbakan'ın, "sağlık durumunun mahkûmiyetinin devam etmesine izin vermediği" gerekçesiyle, bu davanın bir başka sanığı olan şimdiki Cumhurbaşkanı tarafından affedilip kalan cezasını yazlığında geçirmesi hukukun gereğidir! Ama hakkında, bırakın herhangi bir kesinleşmiş mahkeme kararını, düzenlenmiş bir iddianame bile olmayan bir askerin, aylardır, hem de hasta olmasına ve sürekli kilo kaybetmesine rağmen, hâlâ hapiste tutulması neyi gereğidir peki?
İkiyüzlülük ve omurgasızlık gün gibi ortada olduğu için, örnekleri çoğaltmanın bir anlamı yok.
"Yüreklerin kulakları sağır" çünkü…
 
 
Serdar Ant


...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder