31 Ocak 2020 Cuma

TÜRK AKIMI PROJESİ TÜRK-RUS İLİŞKİLERİNDE YENİ İŞBİRLİKLERİNİN TETİKLEYİCİSİ OLABİLİR Mİ?

TÜRK AKIMI PROJESİ TÜRK-RUS İLİŞKİLERİNDE YENİ İŞBİRLİKLERİNİN TETİKLEYİCİSİ OLABİLİR Mİ? BÖLÜM 1


TÜRK AKIMI PROJESİ TÜRK-RUS İLİŞKİLERİNDE YENİ İŞBİRLİKLERİNİN TETİKLEYİCİSİ OLABİLİR Mİ?



21 KASIM 2018










19 Kasım 2018 tarihinde İstanbul’da Türk ve Rus üst düzey devlet yetkililerinin birlikte katıldığı bir törenle deniz hattı bölümünün inşasının tamamlandığı Türk Akımı Doğal Gaz Boru Hattı, sadece Ankara-Moskova ilişkileri bağlamında değil, aynı zamanda Avrasya bölgesi enerji güvenliği parametreleri çerçevesinde de çok dikkat çekici bir proje olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu analiz yazısında, ilgili boru hattı projesinin günümüze kadar izlediği seyir ve bunun Türk-Rus ilişkilerinin geleceğine olası yansımaları irdelenecektir.
1984’te imzalanan bir doğalgaz alım-satım anlaşması ile başlayan Türk-Rus enerji ilişkilerinde, sırasıyla Mavi Akım ve Batı Hattı projelerinin devreye alınmasıyla birlikte münasebetlerin bu boyutu güçlendirilmeye çalışılmıştır. Nitekim geçen seneler içerisinde, Rusya Federasyonu, Türkiye’nin en önemli doğalgaz tedarikçisi haline gelmiştir. Günümüzde bu oran yaklaşık yüzde 60’tır. Rusya Federasyonu’ndan Avrupa’ya giden doğalgaz boru hatlarının yüzde 70’inden fazla bir bölümü Ukrayna toprakları üzerinden geçmektedir. Ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ertesinde bağımsızlığını kazanan Ukrayna’nın dış politikasında zaman zaman Avro-Atlantik politikaları önceleyen bir tutum takınması, bu ülkenin özellikle 2000’li yıllarda Rusya ile çok ciddi krizler yaşamasına neden olmuştur.
Vladimir Putin’in 2000 senesinde Rusya Federasyonu’nda Devlet Başkanı olması, burada dengeleri değiştiren bir unsur olmuştur. Nitekim uyguladığı sert ve merkeziyetçi politikaların yanı sıra o dönemde hidrokarbon fiyatlarının yüksek seyretmesi sayesinde Putin liderliğinde dış politikasında daha aktif bir tutum takınmaya başlayan Moskova, öncelikle Ukrayna ve Gürcistan’ın hiçbir şart altında NATO ve Avrupa Birliği’ne üyeliklerine izin vermeyeceğini vurgulamıştır. Nitekim Gürcistan örneğinde olduğu gibi bunu sert güç unsurlarıyla yapabileceğini ortaya koyan Moskova, Ukrayna örneğinde ise doğalgazdan çok etkili bir biçimde istifade etmiştir. Kiev’in dış politikasında 2004 Turuncu Devrim ile iktidara Viktor Yuşçenko-Yuliya Timoşenko ikilisinin Avro-Atlantik yanlısı politikalar takip etmeleri ve Rusya’yı devre dışı bırakarak bu ülkeyle olan enerji ilişkilerinde doğalgaz fiyatı ve alımdan kaynaklı borcun ödenmeyeceğinin ilanına Moskova çok sert cevaplar vermiş ve bu doğrultuda 2006 ve 2009 senelerinde Kiev’e özel indirim çerçevesinde verdiği doğalgazı kesmiştir. Kış mevsimlerinde vuku bulan bu kesintilerden sadece Ukrayna çok kötü yönden etkilenmemiş, aynı zamanda mevzubahis ülke üzerinden doğalgaz alan Avrupa ülkeleri de çok olumsuz bir biçimde etkilenmişlerdir.[1]
Bahse konu krizlerin hem Rusya, hem de Avrupa tarafından Ukrayna’ya alternatif doğalgaz taşıma projeleri önceliklendirilmiştir. Moskova açısından Kuzey Akım ve Güney Akım/Türk Akımı projelerinin ivedilikle devreye alınması öngörülürken, Avrupa ise öncelikli olarak Azerbaycan doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasını öngören ve TANAP ve de TAP boru hatları projelerini içeren Güney Gaz Koridoru’na ağırlık vermektedir. 2007 senesinde Rusya’nın İtalya ile başlattığı Güney Akım Doğalgaz Boru Hattı Projesi hattın üzerinden geçmesi düşünülen tüm ülkelerle ilgili anlaşmaların imzalanmasına karşın, Kasım 2013’te o dönemin Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç, AB Ortaklık Antlaşması’nın imzalanmasından son anda ulusal güvenlik gerekçeleriyle vazgeçilmesi neticesinde patlak veren kriz ve bunun Rusya’nın Kırım’a yönelik ilhakı ve de Doğu Ukrayna’daki ayrılıkçılara Moskova tarafından sağlanan kapsamlı destekten ötürü Rusya’ya Avro-Atlantik Blok tarafından yaptırımlar uygulanması neticesinde Kremlin’in 1 Aralık 2014 tarihli kararıyla iptal edilmiş ve hattın geçtiği rotanın değiştirilerek “Türk Akımı” olarak adlandırılması kararlaştırılmıştır. Ancak bu dönemde günümüzde de sıcaklığını koruyan Suriye meselesinden ötürü, o dönem çok ciddi krizler yaşayan Ankara-Moskova arasında 24 Kasım 2015 tarihinde yaşanan uçak düşürme krizinden dolayı aralarında bu projenin de olduğu birçok proje -geçici süreyle- buzdolabına kaldırılacaktır. Fakat 24 Haziran 2016 tarihinde dönemin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın muadili Vladimir Putin’e gönderdiği ilişkileri düzeltme ve özür talebini içeren mektubun ertesinde ilişkiler yavaş yavaş eski haline dönmeye başlamıştır. Bundan sonraki süreçte, başta Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı Projesi olmak üzere çok çeşitli stratejik alanlarda projeler ortaya konulmaya devam edilmektedir.[2]
Türk Akımı özelinde Türkiye’nin enerji güvenliği politikaları bağlamında Rusya özelinde birtakım verileri paylaşmak bu projenin ikili ilişkilerde içerdiği önemin anlaşılmasına yardımcı olabilecektir. Enerji, Ankara ve Moskova arasındaki münasebetlerde başat bir unsurdur. Özellikle 2000’li senelerle birlikte sağlanan refah artışı, Türkiye’nin hidrokarbon tüketiminde yükselişler yaşanmasına yol açmıştır. Türkiye’nin söz konusu enerji kaynaklarına sahip olmaması dışa bağımlılık sonuçlanmıştır. Mevzubahis minvalde Türkiye’nin petrolde ithalata bağımlılığı oransal olarak yüzde 93,6 iken, doğalgazda söz konusu bağımlılık oranı yüzde 99,2 düzeyindedir. Türkiye’nin ithalatını yaptığı petrolün tedarikçilerine göre dağılımı ele alındığında listenin 2. sırasında yüzde 18’lik oranla Rusya yer almaktadır. Öte yandan, Türkiye’nin gaz ithalatında tedarikçi ülkeler listesi irdelendiğinde ise, Rusya, sahip olduğu yüzde 55’lik oran ile ilk sıradadır.[3] Örneğin, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Doğalgaz Sektörü Raporu’na göre, 2014 senesinde gaz ithalatı yüzde 54,76’lık payla en çok Rusya’da yapılmışken, miktar temelinde ise takriben 50 milyar metreküplük gaz gereksiniminin 26 milyar metreküpü Rusya’dan tedarik edilmiştir. Bu minvalde, Moskova’ya gaz satışı için ödenen toplam tutar 16,5 milyar dolar olmuştur.[4]
Büyük bir net enerji ithalatçısı konumundaki Türkiye, 2015 senesinde kullandığı toplam 130 milyon ton petrol eşdeğeri birincil enerjinin dörtte üçünü ithal etmiştir. Uluslararası Enerji Ajansı’nın istatistiklerine göre, 2015 senesinde Türkiye, ithal ettiği 34 milyon ton taşkömürünün yüzde 33’ünü, 25,1 milyon ton ham petrolün yüzde 12,4’ünü, 23,6 milyon ton petrol türevi ürünlerin yüzde 22,9’unu ve 47,6 milyar metreküp gazın ise yüzde 55’ini Rusya’dan tedarik etmiştir.[5]  Bu minvalde, Türkiye’nin toplam Rus gaz satışındaki payı yüzde 13 düzeyindedir. 2015 senesi itibariyle Rus enerji devi Gazprom tarafından Türkiye’ye 27,02 milyar metreküp gaz ihracatı gerçekleştirilmiş olup, Ankara, Berlin’in ardından Moskova’nın gaz ihracatında ikinci en büyük alıcı pozisyonunu muhafaza etmiştir. Söz konusu miktarın 2016 senesinde 24,5 milyar metreküpe düşmesi, fakat gelecek dönemlerde de küçük bir artış göstererek 2022 senesine değin 25 milyar metreküp düzeyinde sabitlenmesi öngörülmüştür.
24 Haziran 2016’da Erdoğan tarafından Putin’e gönderilen mektupla düzelmeye başlayan ikili ikili ilişkilerde, Türk Akımı bağlamında 14 Eylül 2016’da Gazprom söz konusu projenin deniz altındaki bölümünün yapımı için Ankara’dan ilk iznin alındığını ilan etmiştir. 10 Ekim 2016’da o dönemin Türkiye Enerji Bakanı Berat Albayrak ve Rusya Enerji Bakanı Aleksandr Novak arasında Türk Akımı’nın yapımı konusunda bir anlaşma imzalanmıştır. İmza töreninde, Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusunun anlaşmanın iki ülkenin arasındaki stratejik ilişkilerin normalleştirilmesine yardımcı olacağını vurgulayarak, bu projenin sonuçlandırılmasına dönük müzakerelerin iki ülkenin Enerji Bakanlıkları arasında yapılacağına işaret etmiştir. Gazprom Başkanı Aleksey Miller ise, yaptığı açıklamada, söz konusu hattın Kuzey Avrupa’ya gaz taşınmasını hedefleyen Kuzey Akım 2 Projesi ile birlikte Avrupa piyasaları için bir meydan okuma olmayacağının altını çizmiştir.[6] TBMM, 1 Aralık 2016’da Genel Kurul’daki 223 milletvekilinin 210’nunun kabul oyu vermesiyle Türk Akımı Projesi’ni onaylanmasını takiben Türk Akımı konusundaki Hükümetlerarası Anlaşma ile ilgili kanun 6 Aralık 2016’da Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanma ve Resmî Gazete’de yayımlanmasının ertesinde yürürlüğe girmiştir.
Bu noktada Türk Akımı’nın hayata geçirilmesi paralelinde 19 Kasım 2016’da Ankara’da katıldığı bir tören esnasında uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden dönemin Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un konuyla ilgili değerlendirmelerinden bahsetmek yerinde olacaktır.[7] Karlov, Rusya’nın Türkiye’yi bir gaz “hub” noktası olarak görmek istediğini ve bundan ötürü Türk Akımı Projesi’ni desteklediğini ifade ederek, boru hattı inşasının 2017 senesinde başlayıp ilk gaz akışının 2019 senesi itibariyle yapılacağının altını çizecektir. Ayrıca Karlov, iki hat yapılacağını ve bu hatlardan ilkinin Türkiye’nin gaz ihtiyaçları için tahsis edileceğinin diğerinin ise anlaşma paralelinde ya Güney Avrupa’daki üçüncü ülkelere transfer edileceğini veya Türkiye’nin artan iç talebini karşılamak maksadıyla buraya yönlendirileceğine vurgu yapacaktır. Türk Akımı’nın yapımıyla ilgili olarak önce 20 Ocak 2017’de Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı olan Duma tarafından daha sonrasında ise 1 Şubat 2017’de RF Konseyi tarafından da Hükümetlerarası Anlaşma onaylanacaktı. Duma tarafınca verilen bu onayların ertesinde, Başkan Putin tarafından 7 Şubat 2017’de “RF Hükümeti ve T.C. Hükümeti arasında Türk Akımı Gaz Boru Hattı Projesi Anlaşması’nın Onaylanması Hususundaki Federal Kanun” onaylanmış olacaktı.
7 Mayıs 2017 tarihinde Gazprom Başkanı Aleksey Miller, Türk ve Rus liderlerinin Soçi’de gerçekleştirdiği görüşmelerden günler sonrasında yaptığı bir açıklamada söz konusu tarih itibariyle Türk Akımı’nın offshore bölümünde boruları döşemek suretiyle pratik uygulamaya geçildiğinin altını çizmiştir. Öte yandan, Rus gaz devi Gazprom, söz konusu projeyi nihayetinde sekteye uğratabilecek ABD Senatosu tarafından önerilmekte olan ek bölgesel yaptırımların[8] endişesiyle Türk Akımı’nın boru döşeme çalışmalarını hızlandırmıştır. Miller, Avrupa’nın gaz talebinin günümüzde artış gösterdiğini ve Türk Akımı’nın kesinlikle bu ülkelere yönelik gaz tedariklerinin güvenliğini sağlayacağına işaret etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 23 Haziran 2017 tarihinde muadili Putin ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Türk Akımı hakkında aşağıdaki değerlendirmelerde bulunmuştur: “Başta doğalgaz projeleri olmak üzere ülkelerimiz arasındaki enerji projeleri yaklaşık 30 yıldır enerji arz güvenliğimizin önemli ve güvenilir bir parçasıdır. Aynı zamanda Rusya Federasyonu, enerji alanında ülkemizin de güvenilir ve istikrarlı bir ortağıdır. Biz bu ortaklığı, daha da geliştirme, dostluğumuzu daha da kuvvetlendirme konusunda kararlıyız. Akkuyu Nükleer Güç Santrali ve Türk Akımı gibi yakın gelecekte tamamlanması beklenen büyük çaplı projelerle inşallah dostluğumuz perçinlenecektir. Türk Akımı sayesinde hâlihazırda Batı Hattı ve Mavi Akım Hattı üzerinden ülkemize gelen Rus doğalgazının herhangi bir ülkenin iletim sistemine bağımlı olmadan doğrudan Türkiye’ye iletilmesi sağlanacaktır. Türk Akımı Projesi, enerjinin uluslararası ilişkilerde bir çatışma sebebi değil, barış için birleştirici bir araç olması gerektiğini savunan dış politikamızın ve kazan-kazan anlayışımızın güzel bir sembolüdür. İleride başka vesilelerle yine bu birlikteliği gerçekleştiririz. Çünkü bu proje, tarihî niteliktedir. Kapsamlı bir çalışmanın ürünüdür. 2 bin 200 metre derinlikte sondaj yapılacak olan bu adım, gerçekten çok çok önemli bir vasıf ve dünyanın ilki. Bu süreçte emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Türk Akımı Projesi’nin, bu alanda girişimlerimizin ülkelerimize ve bölgemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.”[9]
23 Haziran 2017 tarihinde yapılan bu telefon görüşmesinde ise Putin, Türk Akımı’na verdikleri önemi aşağıdaki sözlerle ifade etmiştir: “Türkiye ile Rusya arasında yürütülen işbirliğinin, diğer birçok ülkeyle yürütülen iş birliği seviyesinin üzerindedir. Türkiye ile yürütülen projelerin de başka ülkelerle yürütülmemektedir. Diğer ülkelerle yıllar süren koordinasyon sürecinin Türkiye ile kısa bir süre içerisinde hızla çözüme kavuşmaktadır. Türk Akımı Projesi’ne ilişkin hükümetler arası anlaşma 7 ay önce imzalandı. Birkaç aylık süre zarfında projede inşaat başladı. Bu, sizin şahsi desteğiniz sayesinde gerçekleşiyor ve bu konuda size teşekkür ediyorum. Önümüzdeki yıl proje kapsamında ilk hat, 2019’da da ikinci hat tamamlanmış olacaktır. Projeyle ilgili anlaşmamız gereken bazı başka noktalar daha var. Hattın Türkiye’ye giriş noktası ve çevresel konuları gibi. Ancak şu andaki tempomuzla devam edersek, tüm planlarımızı zamanında gerçekleştiririz. Türkiye üzerinden Doğu ve Güney Doğu Avrupa’ya doğalgaz göndermeye hazırız. Ortaklarımızın buna ilgi duyduğunu biliyoruz”.[10]
Türk Akımı Projesi’nin güzergâhı konusunda yapılan değişikliğe göre boru hattının Türkiye’den çıkması sonrasında Yunanistan yerine Bulgaristan’a giriş yapacaktır. Bunu takiben Bulgaristan, Romanya ve Macaristan kanalıyla Avrupa’nın merkezi olan Avusturya’ya ulaşmış olacaktır. Sofya’nın da söz konusu değişikliğe yönelik olarak hazırlıklara giriştiği bildirilmektedir. Mevzubahis proje sayesinde Ukrayna devre dışı bırakılmış olacaktır. Bu hat bağlamında Sofya’nın tercih edilmesi sayesinde söz konusu hatta tersine işlem gerçekleşecektir. Hâlihazırdaki Sofya, Bükreş hattına daha sonrasında Budapeşte ve Viyana’nın dâhil olması öngörülmektedir. Adı geçen kapsamda Moskova, farklı boru hatlarıyla 2020 senesinde sıcak çatışma içerisinde bulunduğu Ukrayna’dan artık tamamıyla kurtulmayı istemekte ve bu amaç doğrultusunda alternatif rotalara ağırlık verirken hâlihazırda olanlara ilaveten Türk Akımı ve Kuzey Akım 2[11] gibi yeni projeleri de gerçekleştirmektedir. Diğer yandan enerji pazarlarında dönüşümün zorunlu kılacağı sıfır kilometre koşulların tatbiki ve enerji oyununda kartların yeniden dağıtılması için en erken tarihin 2020 senesi olacağı düşünülmektedir. Bunun sebebi ise adı geçen sene itibariyle Avrupa gaz pazarında üç dikkat çekici gelişmenin yaşanacağına dair beklentidir:
  • Moskova-Kiev arasında uzun dönemli gaz alım-satım sözleşmesi ve Avrupa’ya gaz akışını gerçekleştiren taraflar arasındaki iletim kapasite anlaşmasının 2019 senesinin sonunda bitecek olması,
  • Avrupa Birliği’nde ticareti gerçekleştirilen her üç gazdan ikisinin fiyatına artık petrol temelli fiyatlandırmadan arındırılmak suretiyle spot pazarda karar verilirken, 2020 ertesinde Gazprom’un öteki Avrupa ülkeleriyle arasındaki uzun dönemli sözleşmelerinin sona erecek olması ve
  • Güney Gaz Koridoru bağlamında Avrupa piyasalarına Rusya haricindeki tedarik kaynaklarından gaz sağlayacak Adriyatik Geçişli Gaz Boru Hattı Projesi’nin ancak söz konusu zamanlarda tam olarak faaliyete geçmesinin öngörülmesidir.[12]
Konunun uzmanlarının değerlendirmelerine göre bu tür bir girişimin hayata geçirilmesi durumunda karaya inşa edilecek olan boru hattının milyonlarca dolarlık yatırım maliyeti ortadan kaldırılacaktır. Gazprom Başkan Yardımcısı Aleksandr Medvedev, Viyana’da gerçekleştirilen 11. Avrupa Gaz Konferansı’nda yaptığı konuşmada şu hususları vurgulamıştır: “Türk Akımı Projesi’nin Avrupa’ya uzanacak olan bölümü için değişik seçenekler üzerinde çalışılmaktadır. Bu alternatiflerden birisi ise Avusturya’daki Baumgarten Doğalgaz Merkezi’dir. 2019 yılından sonra Ukrayna üzerinden gaz transit hacmi, transit koşullarına ve Avrupa’daki talebe bağlı olacak. Birçok ülkeye Ukrayna üzerinden gaz almalarını önerdik ancak yeni koridor üzerinden gaz almak istediklerini söylediler”.[13]
Dünyanın en büyük inşaat gemisi olarak nitelendirilen ve Türk Akımı Gaz Boru Hattı’nın derin sulardaki bölümünü döşemek maksadıyla 40 ülkeden 562 kişinin görev aldığı Pioneering Spirit, takriben 10 aylık seyahatinin ertesinde 30 Nisan 2018 tarihi itibarıyla Türkiye kıyısına ulaşmış durumdadır. Böylelikle Türk Akımı’nın Türkiye’ye gaz sağlayacak ilk hattının derin deniz bölümü bitirilmiştir. Bu inşaatı gerçekleştiren geminin kaptanı Loek Fernengel, Türk Akımı’nın kendileri açısından büyük bir başarı olduğunu değerlendirerek, mevcut durumda 74.000 boru kaynağının yapılmış olduğunu vurgulamış ve şu ifadeleri kullanmıştır: “Bu kaynaklarda hata payı sadece yüzde 0,63 olarak belirlendi. Bunları da düzelttik. Şu ana kadar hem üretim hızı ve güvenliği rekorlarımızla hem de kalite açısından çok başarılı bir süreç geçirdik. Bir ay önce bir fırtına nedeniyle 7-8 metrelik dalgalara rağmen çalışmalara devam ettik. Gemiye zarar verdi, ancak üretim durmadı. Boru döşeme işi esnasında deniz dibinde uçak enkazlarına ve arkeolojik alanlara rastladık. Her seferinde yeni bir rota belirledik, bunlara rağmen hedefimize zamanında ulaştık, herhangi bir erteleme olmadı. Artık bu görevimizi tamamladık ve buradan Rotterdam’a gideceğiz. Orada 10 gün içinde gemiyi boru döşeme ayarlarından çıkarıp platform montaj ayarına getireceğiz. Ardından Norveç kıta sahanlığında 22.000 tonluk bir petrol sondaj platformunun kurulumu için yola çıkacağız. Türk Akımı’nın ikinci hattını tamamlamak için 2018’in 3. çeyreğinde Karadeniz’e geri döneceğiz”.[14]

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder