Annan Planı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Annan Planı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mart 2018 Pazar

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 10

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 10



Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen cevapta Acheson’a hemen pes etmeyerek 
tarafları ilk planı üzerinden görüşmeye razı etmesi yönünde talimat verildi. Belki de uzlaşmaları için bu iki ülkeye, “Türkiye ve Yunanistan’ın mevcut askeri güçlerini NATO üyesi olmalarına borçlu olduklarının, bu askeri gücün onlara birinin diğerine karşı kullanması için sağlanmadığının, savaşa tutuşarak NATO’nun güneydoğu kanadını zayıflatmanın ve SSCB’ye soruna dâhil olması için davetiye çıkarmanın NATO’nun kuruluş amaçlarına uygun olmadığının” iyice anlatılması gerekiyordu.352 

Başkan Johnson 16 Ağustos’ta Türk ve Yunan Başbakanlarına birer mektup 
göndererek Cenevre’deki görüşmelerde uzlaşmacı tutum takınmaları ve Kıbrıs 
sorununa nihai bir çözüm bulunması için yardımcı olmaları konusunda ısrarcı 
olduğunu belirtti. Papandreou’ya gönderilen mektupta Johnson, Kıbrıs sorununa 
dâhil olmanın ABD için sıkıntı verici olduğunu fakat NATO’ya verilen önem ile 
Türkiye ve Yunanistan’la olan dostça ilişkiler düşünülünce bunun kaçınılmaz 
olduğunu belirtiyordu. Almanya ve Fransa NATO üyesi oldukları zaman uzun bir 
anlaşmazlık tarihini arkalarında bırakmışlardı. Türkiye ve Yunanistan da aynı 
yükümlülüklere sahipti. Bu nedenle iki ülkenin Kıbrıs sorununa bir an önce kalıcı bir çözüm bulmalarının öneminin büyük olduğu ve Acheson’ın birinci planının, 
müzakerelere devam etmek için gayet uygun bir zemin sağladığı vurgulanıyordu.353 

ABD’nin Türkiye ve Yunanistan’ı uzlaştırmaya çalışırken uğraşması gereken 
başka bir sorun da Makarios’tu. 15 Ağustos’ta SSCB, bir dış müdahale olması 
durumunda Kıbrıs’a yardım edeceğini duyurmuştu.354 Başından beri Türkiye ile 
Yunanistan arasında varılacak bir anlaşmanın kendisine dayatılamayacağını belirten Makarios için, Cenevre’de yeni bir plan üzerinde çalışmalar devam ederken gelen bu açık Sovyet desteği cesaret vericiydi. 18 Ağustos’ta Makarios, ABD’nin Kıbrıs Büyükelçisi Belcher’e “Papandreou benim onayladığım herhangi bir planı kabul edecektir fakat ben onun vereceği kararları kabul etmek zorunda değilim” diyordu.355 

Bu gelişmelerin sonunda 20 Ağustos’ta Dean Acheson Türkiye ve 
Yunanistan’a ikinci planını sundu. Acheson bu yeni planı Türk temsilci Erim’e 
sunarken, planda yer alan önerilerin kendisine değil Başkan Johnson’a ait olduğunu da söyledi.356 Acheson’ın ikinci teklifi de ilkinde olduğu gibi Kıbrıslı Türklere verilecek haklar ve bunların nasıl korunabileceğine ilişkin öneriler içeriyordu. Yine Kıbrıs’ın bağımsızlık veya enosisi seçme hakkının olması öngörülüyordu. Yeni planda ilkine göre asıl değişiklik, görüşmeler süresince de en çetrefilli tartışmalara neden olan Kıbrıs’ta Türkiye’ye verilmesi düşünülen üs konusundaydı. İkinci Acheson Planı’nda Türkiye’ye ülkesinin ayrılmaz parçası olacak bir üs yerine yine Karpas Yarımadası’nda 50 yıllığına kiralanacak bir üs verilmesi teklif ediliyordu.357 

Aynı gün ABD, Yunanistan Büyükelçisi aracılığıyla Papandreou’ya Acheson’ın bu yeni teklifinin kabul edilmesi yönünde baskı yaptı. Kıbrıs Dışişleri Bakanı Spyros Kyprianou’nun Moskova’ya bir ziyaret gerçekleştireceğinin duyurulması nedeniyle ABD, Kıbrıs’ın komünistlerin denetimi altına girmesinin an meselesi olduğunu vurgulayarak Papandreou’dan elini çabuk tutmasını istiyordu. 
Ayrıca bu önerilerin üzerinde pazarlık yapılacak öneriler olmadığı, evet ya da hayır gibi net cevaplar verilmesi gerektiği ve bu plan haricinde ABD’nin önerebileceği başka planının olmadığı da belirtiliyordu. Ertesi gün büyükelçilikten gelen telgraf Papandreou’nun planı kabul etmeye hazır olduğunu haber veriyordu.358 Fakat bu arada Türkiye, Cenevre’deki temsilcisi Erim aracılığıyla Acheson’a ikinci planını reddettiğini bildirdi. Acheson, Erim’e planı reddetme konusunda bu kadar aceleci davranmamaları gerektiğini, Yunanistan’ın henüz resmi bir açıklama yapmadığını, planın karşı tarafça reddini beklemenin en azından müzakerelerin başarısızlığa uğramasının nedeni olarak Yunanistan’ı sorumlu tutma gibi bir kazanç getirebileceğini söyledi.359 

Ancak Türkiye için bu kiralık üs teklifinin kabul edilmesi düşünülemezdi. 
Planı kabul ettirebilmek için Ball ve Acheson’ın talimatlarıyla Başbakan İnönü ve 
Dışişleri Bakanı Erkin ile görüşen Büyükelçi Hare’e İnönü, planı desteklemesinin 
siyasi kariyerinin sonu anlamına geleceğini belirtti. Uzlaştırma çabalarını sona 
erdiren taraf olarak görünmemek için İnönü bu red kararının bir nihai karar yerine fikir teatisi olarak anlaşılması gerektiğini vurguladı.360 Türkiye’nin bu kararlı tutumu karşısında ABD’nin karşı tarafa baskı yaparak Yunanistan’a geri adım attırabileceği de düşünülüyordu. 
ABD, Türkiye’ye planı kabul ettirmeye çalışırken bu kez de Yunanistan planı 
kabul edemeyeceğini bildirdi. Yunanistan Savunma Bakanı Petros Garoufalias’ın 
Kıbrıs ziyaretinden sonra Yunan Hükümeti Makarios’a bu planı kabul 
ettiremeyeceğine ikna olmuştu. ABD, Yunanistan’ın sözünden böyle kolay bir 
şekilde dönemeyeceğini vurgulayarak bu karara karşı çıktı.361 Fakat Papandreou da kendisinin böyle bir çözümü Makarios’a dayatacak güçten yoksun olduğu konusunda ısrarcıydı.362 Zaten bu planın ne olursa olsun Makarios’a kabul ettirilemeyeceği Kıbrıs’taki ABD Büyükelçisi Belcher tarafından da belirtilmişti: “Bırakın egemen Türk üssünü, kiralık üs önerisi bile başta Makarios olmak üzere Kıbrıslıların çoğunluğu tarafından reddedilecektir. Kıbrıslı Rumlar BM Genel Kurulu’nda kazanabileceklerinden daha azını neden kabul etsinler ki?”363 

Bütün tarafların planı reddettiklerini duyurmaları üzerine George Ball 23 
Ağustos’ta Acheson’a gönderdiği telgrafta, Cenevre’nin ABD’nin uzlaştırma 
çabalarındaki misyonunu tamamladığını belirterek yine de kalan olasılıkların gözden geçirilmesi için birkaç gün daha Cenevre’de kalmasını söyledi.364 Bu olasılıklardan kasıt bir sonraki başlıkta inceleneceği gibi ABD’nin Makarios’u tamamen devre dışı bırakarak Türkiye ve Yunanistan’la birlikte sorunu nihai çözüme ulaştırmayı amaçlayan planlarıydı. Fakat bu alanda da başarılı olunamaması üzerine 31 Ağustos’ta Acheson geri çağrıldı. Böylece Cenevre Görüşmeleri resmen sona ermiş oldu.365 

Ball’a göre, Acheson’ın Cenevre’deki çabalarının başarısız olmasının iki 
nedeni vardı: Kamuoyu tepkisinden çekinerek Makarios’un karşı çıktığı yöntemlerle Kıbrıs sorununa çözüm bulunması konusunda “sorumluluğu üzerine almaktan kaçınan Yunan Hükümeti’nin zayıflığı”366 ve “Türkler ile Yunanların, Türkiye’ye verilecek üs konusundaki farklı tutumlarında diretmeleri.”367 Önceden beri çözümün önündeki engel olarak görülen Makarios’un Cenevre Görüşmeleri’ndeki planları ifşa etmesinin de bu başarısızlıkta önemli bir etken olduğu düşünülüyordu.368 “Ancak, Cumhurbaşkanı Makarios’un giderek devlet başkanı olmanın avantajlarının farkına vardığı ve bu nedenle enosis fikrinden uzaklaştığı, Yunanistan’ın Kıbrıs üzerinde değil Kıbrıs’ın Yunanistan politik yaşamında bir baskı öğesi olduğu ve giderek ulusal ve uluslararası düzeyde gücü artan Makarios’a kendi rızası dışında bir çözümü kabul ettirmenin eskisi kadar kolay olmadığı göz ardı edilmişti.”369 

Kıbrıslıların doğrudan katılımı olmadan Kıbrıs sorununu ortadan kaldırarak 
ABD’nin çıkarlarını güvence altına almayı amaçlayan Acheson Planları’nın,370 
ölümcül zayıflığı Rumların ve Makarios’un görüşlerini önemsememesiydi.371 
Nitekim Makarios, “Kıbrıslılardansa NATO’nun çıkarları için adayı Türkiye ve 
Yunanistan arasında taksim etmeyi amaçla[dığını]”372 görerek bu planları 
reddetmişti.

 5. ABD’nin Kıbrıs Sorununu Makarios’u Devredışı Bırakarak Çözme 
Yönündeki Planları 

Acheson’ın Cenevre’deki faaliyetleri boyunca uygulanması düşünülen 
yöntem, Türkiye ve Yunanistan’ın üzerinde uzlaşacakları bir çözüm planını sonradan Kıbrıslılara kabul ettirmekti. Ancak yukarıda anlatıldığı gibi, iki ülkeyi de tatmin edecek bir plan üretmenin ve bunu Makarios’a kabul ettirmenin kolay olmadığı görüldü. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması sürecinde işe yarayan bu yöntem beş yıl sonra aynı başarılı sonucu vermiyordu. Kıbrıs’ın NATO’nun güneydoğu kanadını istikrarsızlaştıran bir sorun olmasının en büyük nedeni olarak görülen Makarios’un adanın geleceğindeki kilit rolü ve Yunan Hükümeti üzerindeki etkisi ABD tarafından hak ettiği önemi göremeyen gerçeklerdi. 

Acheson’ın arabuluculuk çabalarına Rum liderin daha kendisine bir öneri 
sunulmadan çomak sokması ABD’li yetkilileri Kıbrıs sorununa çözüm için daha uç yöntemlerin uygulanabilirliğini sorgulamaya sevk etti. Makarios’u çözüm sürecinin bütün safhalarından tamamen dışlamak artık tek çıkar yol gibi görünüyordu. Türkiye ve Yunanistan’ın üzerinde uzlaşacakları bir çözüme Makarios’un onay verip vermeyeceği endişesinin ortadan kalkması durumunda bu iki ülkenin anlaşmalarının da daha kolay olabileceği düşünülüyordu. 

Bu düşünceleri kışkırtan teklif Yunanistan’dan geldi. Birinci Acheson 
Planı’nda Türkiye’ye verilecek imtiyazlarla birlikte Kıbrıs’ın self-determinasyon 
hakkını da içeren tam bir bağımsızlığa sahip olması düşünülmüştü. Kısa bir geçiş sürecinden sonra da Kıbrıs, Yunanistan ile birleşecekti. Planın kamuoyuna ifşa edilip Cenevre Görüşmeleri’nin çıkmaza sürüklendiği ağustos ayı başında bu planda değişiklik yapılması gündeme geldi. Yunanistan’ın Cenevre’deki temsilcisi 
Nikolareizis’in önerdiği yeni plana göre, Kıbrıs’ın tam bağımsız olacağı bu geçiş 
süreci fikri ortadan kaldırılarak “ani enosis”in gerçekleştirilmesi gerekliydi. Ani 
enosis gerçekleştikten sonra da Türk yetkililerle yapılacak görüşmeler yoluyla 
Türkiye’ye verilecek imtiyazlar konusunda anlaşmaya varılabilirdi. Nikolareizis’e 
göre, bağımsızlığı temel alan her türlü çözümü müzakere etmek artık Yunanistan için imkânsızdı. Çünkü bu durum Makarios’un da işbirliğini gerektiriyordu ve Makarios iki ülkenin anlaşmasıyla oluşan herhangi bir planı kabul etmeyeceğini açık açık söylemişti.373 

Nikolareizis’i dinleyen Acheson kendisinin de tamamen aynı fikirde 
olduğunu söyledi. Yalnız Acheson’a göre, planın gerçekleşmesinin önünde bir engel vardı: Türkler Yunan ve Kıbrıs Hükümetleri’ne güvenmiyorlardı. Papandreou ve Makarios’un ittifak hâlinde hareket ettiklerine inanıyorlardı. Bu nedenle enosis gerçekleştirilmeden önce, sonrasında ne olacağına ilişkin tam bir anlaşmaya varılmalıydı. Bütün bu sürecin Türk Hükümeti’nin düşmesine neden olmaması için de uygun bir yol izlenmesi gerekliydi. Acheson’a göre, enosis sonrası düzenlemelere ilişkin anlaşmaya varıldıktan sonra Türkiye kamuoyu, Türkiye ve Yunanistan’ın anlaşmaya vardıkları hususunda çok genel bir biçimde haberdar edilmeli, hemen sonrasında da enosis gerçekleştirilmeliydi.374 

Aynı günlerde Makarios’u dışarıda bırakarak enosisi gerçekleştirmeyi 
amaçlayan başka bir plan bu kez Kıbrıs’ta General Grivas tarafından ABD’li 
yetkililere açıklanıyordu. “Tutkulu bir enosis yandaşı olan General Grivas”ın enosis planında adadan ayrılmak isteyen Türklere tazminat, kalanlara ise koruma sağlanması öngörülüyordu. Ball’a göre, Makarios’un devre dışı bırakılması konusu da planın çekiciliğini artırıyordu.375 

Ancak tam bu sırada Kıbrıs’ta Erenköy -Mansura saldırılarının 
gerçekleşmesi, bu iki planın da rafa kaldırılmasına neden oldu. Kıbrıs’taki çatışmalar nedeniyle Ball, Acheson’dan tekrar Cenevre’deki görüşmeler üzerine 
yoğunlaşmasını ve ABD’nin bu plana verdiği sözlü desteğin ötesine geçecek bir 
adım atmaktan kaçınmasını söyledi.376 Her ne kadar Makarios gibi bir engelin 
atlatılmasını öngörmeleri nedeniyle bu planlar kendilerini cezbetmiş olsa da ABD’li diplomatlar Cenevre Görüşmeleri yoluyla bir anlaşma sağlanması konusunda hâlâ umutluydular. 

Acheson ikinci planını sunmak için Cenevre’de temaslarına devam ederken 
Washington’daki ABD’li diplomatlar yeni planlar üretmeye devam ediyorlardı. 
Kıbrıs’tan Grivas’ın Makarios’u devirmek için darbe yapmayı planladığı yönünde 
söylentiler gelmesi nedeniyle Ulusal Güvenlik Konseyi üyelerinden Robert Komer ABD’nin bu girişimde yönlendirici rol oynayabileceğini düşünmüştü. Komer’e göre, adada bulunan Yunan askerleri de Makarios’a karşı yapılacak darbeye yardımcı olabilirlerdi. Fakat ABD’nin istediği çizgide bir darbe yapıp yapmayacağı konusunda Grivas’a güvenilmemesi nedeniyle ve Türklerin gösterebilecekleri tepkiler göz önünde bulundurularak bu aşırı düşünceden de vazgeçildi.377 

Bu yöndeki başka bir plan ise İkinci Acheson Planı’nın da başarısızlığının 
kesinleştiği tarihte, 23 Ağustos’ta ortaya çıktı. Dışişleri Bakanı Rusk’ın imzasıyla 
Cenevre’deki Acheson’a gönderilen telgrafta Ball’un yeni planının detayları yer 
alıyordu. Yine telgrafta belirtildiğine göre, bu öneriler aynı gün Yunan Başbakanı 
Papandreou tarafından Acheson’a gönderilen mektuptan esinlenilerek 
oluşturulmuştu.378 Plan kısaca şöyle bir yöntem uygulanmasını öngörüyordu: 
Yunanlara “ani enosis” planlarını uygulamaları talimatı verilerek, eğer bunu kabul edilebilir bir çabuklukla gerçekleştirirlerse ABD’nin de Türkiye ya da başka bir dış gücün askeri müdahalesine izin vermemeyi taahhüt ettiği bildirilecekti. 

Ancak bu önerinin bazı koşulları vardı. Yunanistan, enosis gerçekleşir 
gerçekleşmez Garanti ve İttifak Antlaşmaları’nın iptali için Türkiye’yle bir an önce ve iyi niyetle müzakere etmeyi taahhüt etmeliydi. Ayrıca Yunanistan bu müzakereler sırasında antlaşmaların iptaline karşılık olarak Türkiye’ye iki konuda imtiyazda bulunacağına da şimdiden garanti vermeliydi. Bunlar, “Kıbrıslı Türklere Dean Acheson’ın öne sürdüğü şekilde azınlık hakları sağlanması” ve “SHAPE (Supreme Headquarters of the Allied Powers in Europe)’in tavsiyesi doğrultusunda üzerinde iki ülkenin karşılıklı olarak anlaştığı uygun bir üs bölgesinin Türkiye’ye elli yıllığına kiralık olarak verilmesi” konularıydı. 

Bu konularda Yunan Hükümeti garanti verdiği takdirde Türkiye’ye de bu 
plandan ve Yunanistan’ın taahhütlerinden bahsedilecekti. Acheson’ın önerdiği ikinci planın Türk Hükümeti tarafından kabul edilmediği ancak ABD’nin de Kıbrıs’ın yeni bir Küba olmasına izin veremeyeceği güçlü biçimde vurgulanarak Türkiye’nin bu eylem planına itiraz etmemesi konusunda baskı yapılacaktı. Ball’a göre, bunun Türk Hükümeti’nin resmi kararını gerektiren bir teklif değil de, İnönü’nün rızasına dayanan bir plan olması nedeniyle bu kez çözüme ulaşma konusunda umut vardı.379 

Johnson Mektubu nedeniyle zaten yeteri kadar hayal kırıklığı yaşayan 
Türkiye’ye kabul edemeyeceği bir yöntem konusunda tekrar baskı uygulamak 
açıkçası pek de akılcı bir düşünce değildi. ABD’nin Cenevre’deki uzlaştırma 
çabalarında başarısız olmasının yarattığı hayal kırıklığı ile Kıbrıs sorununu acilen 
çözebilmek için Türklere karşı yeniden “kabadayılık etmesi” belki de Türkleri 
NATO ya da CENTO’ya “baş kaldıracak” duruma getirebilirdi.380 Kıbrıs sorununa 
çözüm bulunmasını artık bir gurur meselesi haline getiren bazı Amerikalı diplomatlar Türkiye - NATO, Türkiye - ABD ilişkileri gibi daha önemli konularda yaşanabilecek tehditleri göremiyorlardı. Ancak bazı ABD’liler de bunun tersine Kıbrıs konusunda daha mantıklı tespitlerde bulunuyorlardı. Nicolet’nin aktardığına göre, Ankara’daki bir Amerikalı yetkili Ball’un bu planını görünce şöyle bir yorum yapmıştı: “Amerikalılar Kıbrıs’ı ikinci Küba olarak görme saplantısından kurtulmalıdırlar. 

Küba’yla yaşayabiliriz ve yaşıyoruz da. Kıbrıs, Küba’nın onda biri büyüklükte ve ne Türkiye’ye ne de Yunanistan’a Rusya kadar yakın.”381 Böyle mantıklı eleştiriler yöneltilince plandan vazgeçilmesi kaçınılmaz oldu. 

Bu dönemde yapılan son öneri, Cenevre’den dönmek için ABD Dışişleri 
Bakanlığı’ndan talimat bekleyen Dean Acheson’dan geldi. Acheson’ın bu son önerisi Kıbrıs sorunu ile ilgilenen ABD’li yetkililerin kafa karışıklığının ve çaresizliğinin açık göstergesiydi. Daha birkaç gün önce Yunanistan’ın Kıbrıs’ı işgal etmesiyle enosis sonucuna ulaşılması ihtimalini ciddi bir şekilde değerlendiren ABD’liler bu kez “Türkiye’nin Acheson Planları’nda kendisine üs olarak verilmesi düşünülen bölgeyi işgal etmesi”ni temel alan bir planın uygulanabilirliğini tartıyorlardı. Nicolet’nin dediği gibi, “ne şekilde olursa olsun sorundan tamamen kurtulmak [düşüncesi] dışında ortada ne bir tutarlılık ne de bir strateji vardı.”382 
Acheson’ın 26 Ağustos’ta Ball ile paylaştığı plana göre, Türkiye mümkün 
olduğunca az miktarda ABD askeri malzemesi kullanarak Karpas Yarımadası’nı 
işgal edecekti. 
Bu sınırlı amaca ulaştıktan sonra daha ileri gitmek istemediğini Yunanlara gösterecek uzlaşmacı açıklamalar yapacaktı. İki ülke arasında yapılacak   görüşmeler yoluyla da Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleşmesi sağlanacaktı. 383 Bu planda güvenilen nokta “Makarios yüzünden Yunan kamuoyunun baskısı altında olan Papandreou’nun Türkiye’nin işgali sonucu kamuoyundan büyük bir tepki çekmeden üstüne düşeni yapabileceği ve Kıbrıs’ın geri kalanını Yunanistan’ la birleştirebileceği” düşüncesiydi.384 

Dean Acheson bu düşüncesini Cenevre’deki Türk temsilci Nihat Erim’le de 
paylaşmıştı. Erim’in kitabında aktardığına göre, 26 Ağustos’ta Acheson kendisine şunları söylemişti: “Özel olarak, dostça söylüyorum, fazla kan dökmeden size ayrılan bölgeyi gidip askeri kuvvetle işgal edebilir misiniz? Eğer bunu yapabilecekseniz, gidip alın. Amerikan Altıncı Filosu karşınıza çıkmaz. Tersine, sizi korur.”385 Durumdan haberdar edilen Başbakan İnönü’nün tepkisi ise gayet temkinli oldu. İnönü, ancak resmi bir şekilde yapılması durumunda teklifin incelenebileceğini belirtti.386 

Elbette bu önerinin resmi olarak yapılabilmesi için Başkan Johnson’ın da 
onayı gerekiyordu. Acheson Cenevre’den döndükten sonra 8 Eylül’de yapılan bir 
toplantıda konu gündeme getirildi. Ball ve Acheson, üzerinde uzlaştıkları bu plana Başkan Johnson’ın da olur vermesi için oldukça uğraştılar. Plan bazı yönleriyle aklına yatmasına rağmen Başkan’ın Kasım 1964’te yapılacak olan seçimler öncesinde böyle riskli bir işe kalkışma konusunda şüpheleri vardı. Sonunda Johnson “önümüzdeki iki ay başka bir savaş için pek de uygun bir dönem değil” diyerek Savunma Bakanı McNamara’ya ve Dışişleri Bakanı Yardımcısı Ball’a plan üzerine askeri ve siyasi unsurları birlikte içerecek şekilde daha dikkatli ve özenli çalışmalar yapılması talimatını verdi.387 Böylece Kıbrıs sorununu çözmeye yönelik planların sonuncusu da Başkan’ın çekincelerine takılarak uygulamaya konulamadı. 

Makarios’un yaklaşan BM Genel Kurulu toplantısında uluslararası destek elde edebilmek için doğru zamanda Kıbrıs Türk topluluğuna yönelik bir barış 
girişiminde bulunması ile adada ortam biraz daha yumuşadı.388 25 Eylül 1964’te BM Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler’in daha önceki kararlarını tasdik eden 194 sayılı kararı aldı. Bu karar doğrultusunda BM Barış Gücü’nün görev süresi üç ay uzatıldı.389 1964 yılının kalan günlerinde Kıbrıs sorunu ABD’nin acilen harekete geçmesini gerektirecek bir seviyeye ulaşmadığı için bu uzun soluklu kriz dönemi ağustos ayı sonu itibariyle kapanmış oldu. 

D. 1964 Krizi Boyunca ABD’nin İzlediği Politika: Değerlendirme 26 Ekim 1964’te İngiliz ve Amerikalı diplomatlar arasında Kıbrıs sorununun da değerlendirildiği bir toplantı yapıldı. İngiltere Dışişleri Bakanı Patrick Gordon Walker toplantının sonunda, Kıbrıs sorunundaki durumun pek de iç açıcı olmadığı yönündeki Amerikan görüşüne katıldığını ancak İngiltere’nin Kıbrıs’a yönelik herhangi bir girişimde bulunmaya niyetli olmadığını söyledi. Bununla birlikte, eğer ABD Hükümeti sorunu çözmeye yönelik çabaları sırasında İngiltere’nin faydalı  olabileceğini düşündüğü bir görev öngörürse “İngiltere Hükümeti’nin yardıma hazır olacağını” belirtti.390 Bu toplantıda İngiltere’nin Kıbrıs sorununa ilişkin takındığı tavır Ocak 1964’teki ABD tavrının aynısıydı. Ancak ironik bir biçimde roller tam tersine dönmüştü. 

Bu değişimin yaşandığı 1964 krizi boyunca ABD’nin Kıbrıs sorununa yönelik 
tutumunu özet hâlinde hatırlamak, izlediği politikayı değerlendirmek açısından 
faydalı olacaktır. 

1963 yılının sonlarında Kıbrıs’ta şiddet olaylarının başlamasıyla birlikte 
ABD, NATO müttefikleri olan Türkiye ve Yunanistan arasında bir savaş 
yaşanmasından korkarak sorunu yakından izlemeye başladı. Taraflara sükunet 
çağrısında bulunmakla birlikte, Kıbrıs sorununda sorumluluğun İngiltere’de olduğu yönündeki düşüncesini devam ettirerek müdahil olmaktan kaçındı. 

Ancak adadaki olayların -dolayısıyla Türk - Yunan savaşı tehlikesinin- devam 
etmesi ve İngiltere’nin Kıbrıs sorunuyla artık tek başına mücadele edemeyeceği ni  belirterek ısrarla yardım istemesi gibi nedenlerle ABD soruna müdahil oldu. Ocak 1964’te Kıbrıs sorununa çözüm bulunması amacıyla toplanan Londra Konferansı sonucunda İngiltere ile ortaklaşa sunulan “Anglo - Amerikan Teklifi”yle birlikte bu iki ülkenin sorundaki rollerini değiştirecek süreç başladı. 

Teklifin Makarios tarafından reddedilmesi ve ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı George Ball’un aksi yöndeki çabalarının başarısız olmasıyla NATO’nun 
güneydoğu kanadı açısından tehlikeli durumunu koruyan Kıbrıs sorununa, BM 
Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964’te aldığı 186 sayılı kararla geçici de olsa bir 
çözüm bulunduğu düşünüldü. Ancak adada yaşanan gelişmeler ve buna bağlı olarak Türkiye’nin müdahale söylemini devam ettirmesi nedeniyle BM kararının da çare olmadığı kısa sürede görüldü. Bu dönemde ABD, özellikle Türkiye’ye, müdahale etmemesi yönünde baskıda bulunarak çatışmaların en azından ada sınırları dahilinde kalmasına çalıştı. 

Doğu Akdeniz’deki Amerikan çıkarlarını ciddi biçimde tehdit eden bu soruna 
ABD’nin gayet hazırlıksız olarak müdahil olduğunun “Anglo - Amerikan Teklifi” 
girişiminin başarısızlığı ile kanıtlanması nedeniyle, özellikle nisan ayından itibaren ABD’li diplomatlara soruna bulunabilecek nihai çözüm konusunda fikir üretmeleri talimatı verildi. Haziran ayının başında Türkiye’nin Kıbrıs’a yapmayı planladığı askeri müdahale, tehdit dolu Johnson Mektubu sayesinde önlenebildi. Böyle bir tehlikenin tekrar yaşanmasını önlemenin tek yolunun ABD’nin Kıbrıs sorununda Türkiye ve Yunanistan arasında arabuluculuk yapması olduğuna karar verildi. 

Temmuz ayında başlayan Cenevre Görüşmeleri’nde Amerikalı diplomat Dean 
Acheson’ın öncülük ettiği uzlaştırma çabaları ile ABD iyiden iyiye Kıbrıs sorununun içine çekilmiş oldu. Acheson görüşmeler boyunca Türk ve Yunan temsilcilerine, bahar aylarından beri ABD’li yetkililerin soruna bulunabilecek nihai çözüm konusunda öne sürdükleri düşüncelerin şekillendirdiği planlar sundu. Tarafların üzerinde anlaşmaya vardıkları herhangi bir çözüm yolunun kendisi için de kabul edilebilir olacağı yönündeki söyleminin aksine, ABD Cenevre’de taraflara en uygun çözüm yolu olarak gördüğü “imtiyazlı enosis”i amaçlayan önerilerde bulundu. Bu doğrultuda hazırlanan iki planın da tarafların hepsini birden tatmin etmemesi sonucu ABD’nin uzlaştırma girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı. 

Acheson’ın arabuluculuk çabalarının istenilen sonucu sağlamaması nedeniyle 
ortaya çıkan karamsarlık ve çaresizlik ABD’li diplomatları, nihai çözüm konusunda aşırılık içeren yöntemlerin uygulanabilirliğini düşünmeye sevk etti. Başlıca fikir babaları Dean Acheson - George Ball ikilisi olan ve birbiriyle hiçbir tutarlılık göstermeyen planlar da çeşitli nedenlerle uygulanamadı. Böylece 1964 krizi sonucunda perde Kıbrıs sorununa çözüm bulunamadan ama Türkiye ve Yunanistan arasında bir savaş da yaşanmadan kapanmış oldu. 

Bu özetten de görülebileceği gibi ABD’nin kriz boyunca esas amacı Türkiye 
ve Yunanistan arasında Kıbrıs sorunu nedeniyle bir savaş yaşanmasını ne şekilde olursa olsun önlemekti. Soğuk Savaşşartlarında ABD ile SSCB arasında yaşanan küresel rekabet nedeniyle NATO ittifakı büyük önem arz ediyordu. İttifakın görece zayıf görülen ve yardımlarla desteklenmeye çalışılan güneydoğu kanadının Kıbrıs gibi küçük bir ada nedeniyle istikrarsızlaşması ABD’nin bu dönemde adaya yönelik izlediği politikada ilk sırayı alan kaygı unsuruydu. Çünkü SSCB’nin mevcut anlaşmazlığı istismar ederek ABD’nin uyguladığı çevreleme politikasında gedikler açabileceğine inanılıyordu. Bu nedenle “Makarios’un bağlantısızlık politikası”, “adadaki komünist faaliyetler” ve “Kıbrıs Cumhuriyeti - SSCB ilişkilerindeki gelişmeler” gibi konular ABD’nin Kıbrıs politikasındaki önemlerini korumakla birlikte yaşanan kriz nedeniyle önceliklerini kaybetmişler di. Kıbrıs bir savaş tehdidi oluşturmadığı sürece bu “sorun”ların da üstesinden gelinebileceğine inanılıyordu. 

Kriz boyunca ABD, Türk - Yunan savaşı ihtimalini önlemek için dış politika 
aracı olarak diplomasiyi kullandı. Bazen Başkan Johnson’ın mektupları, bazen 
Amerikalı yetkililerin ziyaretleri, genellikle de taraf ülkeler nezdindeki ABD 
Büyükelçileri aracılığıyla Washington’ın Kıbrıs sorununa ilişkin endişe ve 
düşünceleri vurgulandı. Savaş tehlikesinin yüksek olduğu dönemlerde ABD, Türkiye ve Yunanistan’a önceden sağlanmış olan yardımların NATO savunması dışındaki amaçlarla kullanılamayacağını, yapılmakta olan yardımların da kesilebileceğini dile getirerek tarafları şiddetten uzak durmaları konusunda uyardı. Bazı yazarların iddia ettiğinin391 aksine ABD taraflardan hiçbirine karşı Akdeniz’deki donanması olan Altıncı Filo’yu kullanmayı düşünmedi. İki NATO müttefikinin savaşma ihtimalinin bile örgütün güvenilirliğine ve prestijine verdiği zararın farkında olan Amerikalı yetkililer için “müttefikleri ile savaşma” olasılığı söz konusu değildi.392 

ABD’nin Kıbrıs sorununun çözülmesi konusunda uygulanmasını istediği 
yöntem ise, Türkiye ve Yunanistan’ın ikili görüşmeler yapmalarıydı. Moskova’nın 
da söz sahibi olduğu Birleşmiş Milletler, çözüm için uygun bir platform olarak 
görülmüyordu. Sorun Birleşmiş Milletler’e taşındıktan sonra da NATO içinde çözüm arayışlarına devam edildi. İngiltere’den boşalan arabuluculuk rolünü bir süre sonra ABD istemeyerek de olsa üstlenmek zorunda kaldı. Önerilen planların kabul görmemesi nedeniyle Amerkalı yetkililer tarafından meşruluk ve mantıktan uzak planlar gündeme getirildi. Bu planların hiç birinde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne egemen bir devlet gözüyle bakılmadı. Türkiye ve Yunanistan’ın görüş ve düşünceleri uzlaştırılmaya çalışılırken çözümün esas muhatabı olacak Kıbrıslıların iradelerine önem verilmedi.393 Soğuk Savaş ortamında izlenen realist dış politika açısından bu durum kaçınılmazdı. 

ABD’nin 1964 Kıbrıs krizi boyunca izlediği politikanın başarılı olup olmadığı 
konusu ise tartışmaya açıktır. Bazı yazarlar bu politikanın Doğu Akdeniz’de bir 
Sovyet uydusu yaratılmasını önlediği, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesini ve 
böylece belki de iki NATO müttefiki Türkiye ve Yunanistan’ın savaşmasını 
engellediği için başarılı olduğunu savunmaktadırlar.394 Bazı yazarlara göre ise, bu politika başarısızdır. Çünkü sadece “savaşı önlemek krizin iyi bir şekilde çözüldüğü anlamına gelm[emektedir]. ABD, [taraflar üzerindeki] etkisini kullanmada diplomatik alanda başarılı olamamıştır.”395 Ayrıca “ABD’nin tarafları yatıştırma ve askeri müdahaleyi önleme çabaları, bu ülkenin Türkiye ve Yunanistan’la olan ilişkilerini kısıtlamıştır.”396 Nitekim Dean Acheson da 24 Mart 1965’te Chicago Barosu’nda yaptığı bir konuşma sırasında Kıbrıs konusuna değinerek bu sorun nedeniyle NATO ittifakının büyük ölçüde zayıfladığını belirtmiş, ardından da “Bir bütün olarak bakıldığında, bu hikaye Batı diplomasisi nin en parlak kısmı değildir” demiştir.397 

Yukarıdaki yorumlar ışığında ABD’nin 1964 Kıbrıs krizine yönelik politikasına ilişkin şunlar söylenebilir: Krizin ilk ortaya çıktığı günlerden beri ABD’nin izlediği politikanın başlıca amacı Türkiye ve Yunanistan arasında bir savaş yaşanmasını önlemek olmuştur. ABD’nin uyguladığı baskı ve tehditlerin de etkisiyle kriz sonuna kadar bu iki ülke arasında herhangi bir sıcak çatışma yaşanmaması 
nedeniyle bu amaca ulaşılarak bir başarı sağlanmıştır. Fakat sorunu tamamen ortadan kaldırmak için ABD’nin giriştiği arabuluculuk çabaları, önerilen planların kabul edilmemesi nedeniyle başarısızlığa uğramıştır. Ayrıca Kıbrıs sorunu nedeniyle Türkiye ve Yunanistan’a karşı takınılan tutum da bu iki ülke tarafın dan memnuniyetsizlikle karşılanmıştır. Bunun olumsuz etkileri daha sonraki dönemlerde ikili ilişkilere yansıdığında görülmüştür. Kısacası 1964’ten sonra ABD’yi Kıbrıs’ta yeni krizler, Türkiye ve Yunanistan’la olan ilişkilerinde de sancılı bir dönem beklemektedir. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

352 “Telegram From the Department of State to the Mission in Geneva,” Washington, August 15, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
353 “Telegram From the Department of State to the Embassy in Greece,” Washington, August 16, 
1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
354 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, August 18, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); Keesing’s 
Contemporary Archives, Vol. XVI, (1963-1964), s. 20266. 
355 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, August 18, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
356 Erim, op. cit., s. 399. 
357 Erim, op. cit., s. 399-400; Sarıca, et al., op. cit., s. 82-83. 
358 “Telegram From the Department of State to the Embassy in Greece,” Washington, August 20, 
1964, 1:18 p.m., http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, August 21, 
1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram From the Department of State to the Embassy in Greece,” Washington, August 20, 1964, 11:36p.m., http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
359 “Telegram From the Mission in Geneva to the Department of State,” Geneva, August 21, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); Erim, op. cit., s. 400-401. 
360 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, August 22, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
361 “Telegram From the Department of State to the Embassy in Greece,” Washington, August 22, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
362 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, August 22, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). Danopoulos’a göre, Papandreou başta planı kabul etmiş olmasına rağmen oğlu Andreas Papandreou ve Makarios’tan gelen baskılara dayanamayarak reddetmek zorunda kalmıştı. Bkz. Daopoulos, op. cit., s. 260. 
363 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, August 21, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
364 “Telegram From the Department of State to the Mission in Geneva,” Washington, August 23, 
1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
365 Uslu, op. cit., s. 143. 
366 Acheson’a göre de Papandreou daha büyük çaba gösterseydi Makarios’un 
muhalefetinin üstesinden gelebilir ve sorun ilk Acheson Planı’nın öngördüğü şekilde çözülebilirdi. Fakat tam tersine bu “…karar verme kudretinden yoksun, çenesi düşük bunak… çok kritik bir anda [ABD’nin planlarını] Makarios’a açıkla[mıştı].” Bkz. Acheson to Battle, 7 Dec. 1964, in David S. McLelland 
and David C. Acheson (eds.), Among Friends: Personal Letter of Dean Acheson, New York, 1980, p. 284’ten aktaran Brands, op. cit., s. 358. 
367 “Summary Notes of the 542d Meeting of the National Security Council,” Washington, September 1, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
368 Dean Acheson, Cyprus: The Anatomy of the Problem, 46 Chicago B. Record note 288, at 353 ve New York Times, Aug. 15, 1964, p. 1, col. 6’dan aktaran Ehrlich, “Cyprus, the ‘Warlike Isle’…”, s. 1086. 
369 Fırat, op. cit., s. 137. 
370 Mandell, op. cit., s. 211. 
371 Glen D. Camp, “Greek-Turkish Conflict Over Cyprus,” Political Science Quarterly, Vol. 95, No. 1 (Spring 1980), s. 51. 
372 Souter, op. cit., s. 673. 
373 “Telegram From the Mission in Geneva to the Department of State,” Geneva, August 6, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). Acheson’ın 2 Ağustos 1964’te Ball’a gönderdiği telgrafa göre, bu iki ABD’li diplomat da “ani enosis” yöntemini o an için en iyi çözüm yolu olarak görüyorlardı. Bkz. “Telegram From the Mission in Geneva to the Department of State,” Geneva, August 2, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
374 “Telegram From the Mission in Geneva to the Department of State,” Geneva, August 6, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
375 Ball, op. cit., s. 357. 
376 Ball (signed Rusk), Deptel Nicosia 96, 6 Aug. 1964: SDSNF, 1964-66: Formerly Top Secret 
Central Policy Files (FTSCPF) 1964-66, POL 23-8 CYP, box 11, NARA, 2’den aktaran Nicolet, op. cit., s. 108-109. 
377 Nicolet, op. cit., s. 109-112; “Telegram From the Mission in Geneva to the Department of State,” 
Geneva, August 19, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 
25.05.2009). 
378 “Telegram From the Department of State to the Mission in Geneva,” Washington, August 23, 
1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
379 Idem. 
380 Bruce to Ball, Embtel London 911, 24 Aug. 1964: SDSFN, 1964-66, POL 27 CYP, box 2091, NARA, 1-2’den aktaran Nicolet, op. cit., s. 115. 
381 An unidentified “Earnie”, as reported by Acheson to Jernegan, Telephone Conversation, 24 Aug. 1964: SDSFN, 1964-66, POL 27 CYP, box 2091, NARA, 2’den aktaran Idem. 
382 Nicolet, op. cit., s. 117. 
383 Acheson, Embtel US Mission Geneva 486, 26 Aug. 1964: SDSFN, 1964-66: FTSCPF 1964-66, POL 27 CYP, box 12, NARA, 1-3’ten aktaran Ibid., s. 116-117; “Memorandum for the Record,”Washington, September 8, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm 
(Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
384 Bölükbaşı, “The Johnson Letter…,” s. 519. 
385 Erim, op. cit., s. 406. 
386 Idem. 
387 “Memorandum for the Record,”Washington, September 8, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4768.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
388 Nicolet, op. cit., s. 118. 
389 Bitsios, op. cit., s. 194; “Telegram From the Department of State to the Mission to the United 
Nations,” Washington, September 30, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4769.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
390 “Memorandum of Conversation,” 26 Oct. 1964, National Security File/National Security Council History, Box 16, Volume 3B, 44-54’ten aktaran Brands, op. cit., s. 360. 
391 Mallinson’a göre, “ABD, Türkiye’nin müdahalesini önlemek için gerekirse Altıncı Filo’yu 
kullanma konusunda kuşku duym[uyordu].” Bkz. Mallinson, op. cit., s. 495. 
392 “Telegram From the Department of State to the Embassy in the United Kingdom,” Washington, 
June 21, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); 
“Memorandum of Conversation,” Washington, June 24, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
393 Coufoudakis, op. cit., s. 18. 
394 Edward Weintal ve Charles Barlett, Facing the Brink: An Intimate Study of Crisis Diplomacy, New York, Charles Scribner’s Sons, 1967, s. 36’dan aktaran Ball, op. cit., s. 359; Adams ve Cottrell, op. cit., s. 67. Bununla birlikte Adams ve Cottrell, ABD’nin özellikle arabuluculuk çabalarını başarısız olarak değerlendirmektedirler. Bkz. Idem. George Ball ise bu yazarlarla aynı fikirde değildir. Bkz. Ball, op. cit., s. 358-359. 
395 Güney, op. cit., s. 31. 
396 George S. Harris, “Turkey and the United States,” içinde Kemal H. Karpat, (der.), Turkey’s Foreign Policy in Transition 1950-1974, Leiden, Netherlands, E. J. Brill, 1975, s. 59; Ehrlich, Cyprus 1958-1967, s. 110. 
397 Adams ve Cottrell, op. cit., s. 74-75. ABD’nin 1964 krizi boyunca izlediği politika Türk ve Yunan Başbakanları tarafından da eleştirilmiştir. Bkz. Sezer, op. cit., s. 162; Ehrlich, op. cit., s. 110. 


11 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 9

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 9


 3. Cenevre Görüşmeleri ve Birinci Acheson Planı 

George Papandreou’ya Cenevre’de Türkiye ile Yunanistan arasında Acheson’ın yardımıyla görüşme yapılması fikri zorla da olsa kabul ettirilmiş olmasına rağmen Yunanistan’ın gönülsüz tavrı ABD’yi tedirgin ediyordu. ABD’nin 
uzlaştırma girişimine Yunanistan’ın gereken ciddiyeti atfetmediğini ve bu girişimi geçiştirmeye çalışacağını düşünen Başkan Johnson, Papandreou ülkesine döndükten hemen sonra Başbakan’a görüşmelerin bir an önce başlamasının gerekliliğini vurgulayan bir mektup gönderdi.309 

1 Temmuz tarihli bu mektupta Johnson, iki ülke arasındaki görüşmeler sırasında ABD tarafından herhangi bir dış görüş dayatılmayacağını ya da ABD’nin,  dostlarından birine karşı diğeriyle birlikte tutum almayacağını, sadece çözüm bulunmasına yardımcı olmayı yürekten istediklerini belirtiyordu. Görüşmelerin başarıyla sürdürülebilmesi için de Cenevre’ye gönderilecek Yunan temsilcinin, BM Arabulucusu’yla ve Türk ile Amerikalı temsilcilerle Kıbrıs sorununun bütün yönlerini tartışabilecek yetkiyle donatılmış olması gerekliydi. 

ABD’nin duyarlılığını vurgulamaya çalışan bu ifadeler Başbakan Papandreou 
açısından normaldi, daha önce de birçok kez benzer bir söylemle karşılaşmıştı. 
Ancak normal olmayan, Başkan Johnson’ın olası Türk askeri müdahalesine yönelik sözleriydi. Başkan Johnson, Kıbrıs’ta, Türkiye’nin müdahalede bulunmasını kışkırtan koşulların devam ettiğini belirttikten sonra şöyle diyordu: “Geçen ay böyle bir müdahaleyi en yoğun kişisel çabaları göstermek suretiyle önlemiş biri olarak, Türklerin gerçekten meşru olan haklarını uygulamalarını önleme konusunda bundan sonra yapabileceklerimizin de bir sınırı olduğunu çok iyi biliyorum.” Kısacası Papandreou, sorunun çözümü için gereken çabayı göstermediği takdirde, ABD’nin de olası Türk askeri müdahalesini önlemek için herhangi bir girişimde bulunmayacağı söylenerek tehdit ediliyordu. Bu mektup, onun kadar sert ve ağır ifadeler içermemesine rağmen Johnson’ın Başbakan İnönü’ye gönderdiği mektubu anımsatıyordu.310 İnönü’ye gönderilen mektupta, uygulanmasını önlemek için her türlü tehdidin kullanıldığı “müdahale hakkı”, Papandreou’ya gönderilen mektupta tehdidin kendisi olarak kullanılıyordu. İronik olarak görülen bu durum aslında ABD’nin Zürih ve Londra Antlaşmaları’nı -özellikle Yunan yetkililere bu antlaşmaların hâlâ yürürlükte olduğunu sık sık vurgulamak suretiyle- Yunanistan’a baskı uygulamak için bir koz olarak kullanıldığının göstergesiydi. 

Yoğun çabalardan sonra nihayet 4 Temmuz’da ABD Dışişleri Bakanlığı 
“Başkan Johnson’ın isteği üzerine Dean Acheson’ın Kıbrıs krizinin çözülmesine 
yardım sağlamak amacıyla Cenevre’ye gideceğini” duyurdu.311 Türkiye’yi 
Cenevre’de temsil edecek ismin Nihat Erim olduğu Washington’daki görüşmeler 
sırasında belirtilmişti. Yunanistan da temsilci olarak deneyimli diplomatlarından 
birini, Belgrad Büyükelçisi Dimitrios Nikolareizis’i tayin etti. Acheson’ın ilk 
görüşmesini 9 Temmuz’da Türk yetkililer ile yapmasıyla Cenevre Görüşmeleri 
başladı. 

Acheson, Cenevre’deki görüşmelerin gidişatına göre şekillenecek çözüm 
yolları konusunda oldukça hazırlıklıydı. Kıbrıs sorununa bulunacak nihai çözüm 
konusunda daha önceden ABD Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin görüşleri 
alınmıştı.312 Cenevre’ye gitmeden önce bütün ihtimaller üzerine planlar yapılmıştı. 
Ancak daha görüşmelerin başında, taraflara ABD’nin herhangi bir planını sunmak iki tarafın da tepkisini çekebilir ve görüşmeleri terk etmeleriyle sonuçlanabilirdi. Bu nedenle Acheson ilk temaslarda önerilerde bulunmaktan çok olasılıklar üzerinde durup tarafların tepkilerini ölçmeye çalıştı.313 

Türkiye, Cenevre’ye 1959 Antlaşmaları’nın uygulanması istemiyle gelmişti. 
Aslında mevcut antlaşmaların adadaki Türkleri ve Türkiye’nin güvenliğini yeterince koruyamadığı görülmüştü. Yine de birtakım düzenlemeler yapılarak Kıbrıs’ın anayasal sisteminde iyileştirmeler yapılabilirdi. Bu düzenlemelerin Makarios’un tek taraflı beyanları ile değil, Türkiye’nin de görüşü ve onayı alınarak yapılması gerektiği savunuluyordu. Bunun gerçekleşmemesi durumunda Türkiye sadece taksimi ya da Kıbrıs’ta iki toplumdan oluşacak bir federasyonu kabul edebilirdi.314 

Yunanistan ise uzun süredir self-determinasyon hakkıyla birlikte Kıbrıs’ın 
tam bağımsızlığını savunuyordu. Bunun gerçekleşmesi durumunda nihai hedef olan enosise de ulaşılabileceği ümit ediliyordu. Ancak birçok Yunan yetkili Makarios’un da tam bağımsızlığın ardından enosisi isteyip istemeyeceği konusunda ciddi şüphelere sahipti. Buna rağmen Papandreou Hükümeti göreve başladığından beri Makarios’un tutumuna verilen destek Yunanistan kamu oyunun gösterebileceği tepkiler düşünülerek geri çekilemiyordu.315 Çünkü “Yunanların büyük bir kısmı, Kıbrıs’ın self-determinasyon hakkına sahip olması gerektiği yönünde öyle güçlü ikna olmuşlardı ki Makarios’un entrikalarına mahkûm” edildiklerinin farkında değillerdi.316 Yunan Hükümeti, Kıbrıs sorununda ne kadar sert bir tutum izlerse [ki bu sertlik, Türkiye ile uzlaşmaktansa Makarios’un arkasında durmak anlamına geliyordu] içerde o kadar çok destek alıyordu.317 

Dean Acheson, 14 Temmuz’da Yunan temsilci Nikolareizis’e genel hatlarıyla 
bahsettiği ve sonradan “Birinci Acheson Planı” olarak anılacak olan çözüm önerisini, ertesi gün Türk temsilci Erim’e yazılı olarak sundu. Aslında Acheson, ABD’nin planı olarak sunulabilecek böyle bir belge vermek istemiyordu. Çünkü çözüm planının yazılı olarak ilan edilmesi halinde ABD’nin büyük tepki göreceğini düşünüyordu. Acheson’a göre, tepki olarak “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’nde çeşitli karar örnekleri öne sürülebilir, Yunanistan NATO’dan çıkmaya kalkışabilir ve ABD’nin filosunu Akdeniz’den çekmesi dahi istenebilirdi.” Ancak Erim’in ısrarı üzerine “Birinci Acheson Planı”nı, ABD’nin çözüm için önerilerinden çok Acheson - Erim görüşmelerini soru cevap şeklinde özetleyen bir formatta ve gizli kalması kaydıyla yazılı olarak verdi.318 

Bu öneri Şubat 1964’ten beri Kıbrıs sorunundaki gelişmeler hakkında 
bilgilendirilen Acheson’ın birçok rapordan, belgeden ve görüşmeden çıkardığı 
sonuçlarla şekillenmişti.319 Plan esasen, Türkiye’ye verilecek bazı imtiyazlarla 
birlikte Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesine, yani enosise dayanan bir çözüm yolu öneriyordu.320 Metinde, Türkiye’ye verilecek imtiyazlar konusunda önemli noktalar şöyleydi: 

-Türkiye’ye adanın kuzeydoğu ucundaki Karpas Yarımadası’nda bir alan 
verilecekti: Askeri üs olarak da kullanılabilecek bu alan hem Türkiye’nin 
kendi güvenlik kaygıları hem de Kıbrıs’taki Türklerin güvenliği düşünülerek teklif ediliyordu. Türkiye’ye verilecek olan alanın sınırları ve Türkiye’nin tam egemenliğinde olup olmayacağı konuları Yunan Hükümeti ile yapılacak müzakereler sonucu belli olacaktı. Ancak Acheson kişisel görüşünün bu bölgenin Türkiye’nin tam egemeni olduğu bir üs bölgesi olması ve sınırlarının da Kıbrıslı Türklerin tehlike anında bir sığınma yeri olarak kullanabilecekleri kadar geniş tutulması yönünde olduğunu da belirtiyordu. 

-“Sorunun nihai çözüm şekline göre, bağımsız ya da doğrudan 
Yunanistan’a bağlı [bu ifadeyle enosisin amaçlandığı belli ediliyordu] 
olacak olan Kıbrıs”taki Türk nüfus, çoğunlukta olduğu bir iki bölgede 
kendi kendini yönetme hakkına sahip olabilirdi. Bunların dışındaki 
Kıbrıslı Türkler ise, Lefkoşa’da kurulacak bir merkezi Türk yönetiminin 
kontrolü altına alınabilir, Lozan Antlaşması’yla Türkiye’deki azınlıklara 
sağlanan haklara benzeyen bir sistemle hakları koruma altında tutulabilir, 
hatta bu özel statünün denetimi de Birleşmiş Milletler veya Uluslararası 
Adalet Divanı tarafından atanan bir memur ya da komisyon tarafından 
yapılabilirdi. Bu konularda da nihai karar yine Türk ve Yunan yetkililerin 
görüşmelerine göre şekillenecekti.321 

Türk ve Yunan temsilciler bu öneriler konusunda hükümetlerinin görüşlerini 
almak üzere ülkelerine döndüler. Türkiye, önerileri olumlu karşıladı. Ankara’da 
Nihat Erim’e bu öneriler temelinde görüşmelere devam ederek daha fazla taviz 
koparmaya çalışması talimatı verildi.322 Acheson’ı karamsarlığa sevk eden ise 
Nikolareizis’in aldığı talimattı. Önerilerin büyük kısmı Yunan tarafı açısından tatmin edici olmasına rağmen Yunanistan herhangi bir Kıbrıs toprağının tamamıyla Türkiye’nin egemenliğine verilmesine karşı çıkıyordu. Başkan Johnson ile görüşmesi sırasında Yunan Hükümeti’nin böyle bir planı parlamentoya kabul ettiremeyeceğini söyleyen Yunan Büyükelçisi Matsas’a Kıbrıs sorunundan bunalan Başkan’ın tepkisi sert oldu. Johnson, Yunanistan Parlamentosu’na ve anayasasına hakaret ettikten sonra Büyükelçi’ye “Başbakanınız bana demokrasi, parlamento ve anayasa nutukları atmaya devam ederse, parlamentosuyla anayasasının ömrü uzun olmaz” diyerek tehditte bulunuyordu.323 

“Kıbrıs’ta egemen Türk üssü” düşüncesine karşı çıkan Yunanistan, bunun 
yerine, Türkiye’ye çok yakın bir Yunan adası olan Meis’in üs olarak Türk 
egemenliğine bırakılabileceği, Kıbrıs’taki İngiliz üslerinin NATO üslerine çevrilerek bir Türk komutanın yönetimine verilebileceği veya bu üslerin tamamen İngiliz egemenliğinde kalmak şartıyla Türklerle paylaşılabileceği gibi ihtimalleri dile getirdi.324 Türkiye’nin Kıbrıs’ta egemen üs isteğinden vazgeçmemesi, Yunanistan’ın da bu isteğin taksim anlamına geldiğini belirterek kabul edilemez bulması nedeniyle görüşmeler çıkmaza girdi. 

Acheson, Kıbrıs’ta üs konusunun bütün çabalarını boşa çıkarabilecek kilit 
konu olduğunu anlamıştı. Fakat bütün ihtimaller tükenmeden pes etmeyi de 
düşünmüyordu. 28 Temmuz’da yapılan Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısında 
George Ball, Başkan Johnson’a Cenevre Görüşmeleri hakkındaki düşüncelerini 
söylerken gayet iyimser bir tablo çiziyordu. Ball’a göre, Acheson iki tarafı uzlaştırma konusunda büyük yol kat etmişti. Henüz bir anlaşmaya varılamamış olmasına rağmen uzun süredir Kıbrıs’ta ciddi bir çatışma yaşanmamış olması bile ABD için bir kazançtı. Basının dikkatini çekmeden BM Arabulucusu’nun şemsiyesi altında yürütülen görüşmelerin sonucu hakkında umutlu bir bekleyiş vardı. En büyük sorunun Türkiye ve Yunanistan’ın üzerinde anlaşmaya varacakları çözümü Makarios’a kabul ettirmek olduğu düşünülüyordu.325 

Fakat Ball’un bu iyimser görüşlerine ve Acheson’ın yoğun çabalarına 
öldürücü darbeyi vuran olayın gerçekleşmesi fazla uzun sürmedi. 29 Temmuz’da ABD’nin Atina Büyükelçiliği’nden gelen telgraf Yunanistan Dışişleri Bakanı Costopoulos ile Büyükelçi Labouisse’in görüşmelerine ilişkin bilgi veriyordu. Costopoulos, büyükelçiye Makarios’un Acheson Planı’ndaki önerilerden haberdar edildiğini ve bunlara kesin olarak karşı çıktığını söylemişti.326 Ertesi gün hükümet yanlısı Vima gazetesinin Acheson Planı’nın bir özetini, Yunan Hükümeti’nin bu planı reddedeceğini savunarak yayınlaması327 ABD’li yetkilileri daha da telaşlandırdı. 

Yunanistan’ın Washington Büyükelçisi Matsas ABD Dışişleri Bakanlığı’na 
çağrılarak Cenevre’deki görüşmelerin gizli kalması yönünde gösterilen hassasiyete rağmen bu sızmanın nasıl gerçekleştiği konusunda bilgi vermesi istendi. Başbakan Papandreou ile görüştükten sonra Matsas, Yunanların sadece görüşmelerin seyri konusunda Kıbrıslıları bilgilendirmek istediklerini ancak Kıbrıslıların bu konu hakkında “çenelerini tutamadıklarını” söyledi. ABD’li yetkililer sızdırma olayının asıl sorumlusunun, Cenevre’deki görüşmeleri de gönülsüz olarak kabul eden Başbakan Papandreou olduğunu düşündüler.328 Yaptıkları ortak basın açıklamasında Makarios ile tam bir görüş birliği içinde olduklarını söyleyen Papandreou, ABD’li yetkililerle yaptığı görüşmelerde ise Makarios’u “çözümün önündeki engel” ve “düşman” olarak gördüğünü söylüyordu. Bu ikiyüzlü tutum, ABD’li diplomatlara göre, bir “Bizans Oyunu” ydu.329 Ancak basına sızdırma eyleminin sorumlusu kim olursa olsun bu durum, Makarios’un “Kıbrıs sorununun çözümü egemen bir devlet olarak Kıbrıs’ın çözülmesi ile neticelenmek zorundaysa da buna dış güçlerin buldukları plana göre değil, Kıbrıslı çoğunluğun iradesine göre karar verilmesi gerektiği” yönündeki görüşünü değiştirmiyordu.330 

Cenevre’de tarafları uzlaştırma çabalarına vurulan bu ağır darbeye rağmen 
ABD, Acheson Planı olarak adlandırılan herhangi bir planı olmadığını duyurdu ve 
tarafların görüşmelere devam etmeleri için çaba gösterdi. Ancak ağustos ayı 
başlarında Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeler nedeniyle görüşmelere zorunlu olarak ara verildi. 

4. Kıbrıs’ta Ağustos 1964 Olayları ve İkinci Acheson Planı 

Uzun süredir Yunanistan’da bulunan General George Grivas haziran ayında 
Kıbrıs’a dönerek, 1964 Nisanı’nda Papandreou ile Makarios arasında yapılan gizli 
anlaşma uyarınca adaya gönderilen paramiliter güçlerin başına geçmişti. Grivas’ın Kıbrıs’a gönderilmesine ABD de rıza göstermişti. 1950’lerdeki enosis mücadelesi sürecinde önemli bir rol oynayan General Grivas’ın, çözümün önündeki en büyük engel olarak görülen Makarios’a karşı bir denge unsuru olarak kullanılabileceği düşünülüyordu.331 

Ancak ABD’nin beklentisinin tersine General Grivas, Türkiye ile Yunanistan 
arasında savaş ihtimalini yeniden gündeme getiren olayların faili oldu. 6 Ağustos’ta Grivas liderliğindeki Rum silahlı güçlerinin Kıbrıslı Türklerin denetimindeki Erenköy - Mansura bölgesine saldırıları ile Kıbrıs’taki çatışmalar tekrar başladı. Rumların iddialarına göre, bu bölge, Türkiye’nin Kıbrıslı Türklere yaptığı asker ve silah yardımının geliş noktasıydı.332 

Türkiye’nin, Kıbrıslı Türklere yönelik bu saldırıya tepkisiz kalması 
düşünülemezdi. Bu nedenle 6 Ağustos’ta ABD Büyükelçisi Raymond Hare ile 
görüşen Dışişleri Bakanı Erkin Türkiye’nin Kıbrıs’a havadan müdahalede 
bulunmaya niyetli olduğunu belirterek ABD’nin tepkisinin ne olacağını sordu. 
ABD’nin şiddete başvurulmasını hiçbir zaman arzu etmediğini söyleyen Hare 
Dışişleri Bakanlığı’yla görüşmesi gerektiğini belirterek net bir cevap vermekten 
kaçındı.333 

ABD’nin bu hava harekâtını istemediği Türk yetkililer tarafından gayet iyi 
biliniyordu. Ancak Türkiye’nin her seferinde müdahale tehdidinde bulunup 
müdahale edememesi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eyleme geçeceği konusundaki 
inanılırlığına büyük zarar veriyordu.334 Bu nedenle Türk Hükümeti, saldırıların 
yayılmasını önlemek amacıyla Türk Hava Kuvvetleri’nin Kıbrıs üzerinde gösteri 
uçuşu yapmasına karar verdi. Bu karardan Yunanistan ve Büyükelçi Hare aracılığıyla ABD de haberdar edildi. Ayrıca Hare’den ABD’nin çatışmaların felaketle sonuçlanmaması için elinden geleni yapması istendi.335 

Bu haber üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı ile ilgili ülkelerdeki büyükelçilikleri arasındaki mesaj trafiği hız kazandı. Dışişleri Bakan Yardımcısı George Ball, Atina’daki Büyükelçi Labouisse’den hemen harekete geçerek Yunan Hükümeti ile en üst düzeyde temas kurmasını istedi. Yunan yetkililere, ABD’nin bu hava harekâtını onaylamadığının Türk Hükümeti’ne bildirildiği, yine de bir harekât  olursa durumun daha da tırmanmaması için Türk uçaklarına ateş açılmaması  gerektiği, Cenevre Görüşmeleri’nde sağlanan gelişmeyi ortadan kaldırabilecek her türlü eylemden uzak durulmasının ve Kıbrıslı Rumlar üzerindeki baskının artırılarak adadaki çatışmaların sona erdirilmesinin istendiği belirtilmeliydi.336 

Türkiye’deki Büyükelçi Hare’den ise Cenevre Görüşmeleri’nde gelinen 
aşamanın önemini vurgulayarak ABD’nin Türk Hükümeti’nin aldığı bu karardan 
duyduğu memnuniyetsizliği Türk yetkililere bildirmesi isteniyordu. İlla ki bir hava harekâtı olacaksa bunun en azından Aralık 1963’te olduğu gibi uyarı uçuşu şeklinde yapılması, herhangi bir bombalama eylemine girişilmemesi çatışmaların savaşa tırmanmaması için ABD açısından önemliydi. Bir taraftan da BM Barış Gücü’nün komutanı olan General Thimayya’dan Kıbrıslı Rumlarla Türkler arasında bir an önce ateşkesi sağlaması için her türlü çabayı göstermesi isteniyordu. 337 

7 Ağustos’ta Türk uçakları ada üzerinde uyarı uçuşu yaptılar. Bu harekât 
sırasında herhangi bir bombalama eylemi gerçekleşmedi. Ancak bu uyarıya rağmen Kıbrıslı Rumların saldırılarını ertesi gün de devam ettirmesi Türkiye’nin de tutumunu sertleştirmesine neden oldu. Zaten Başbakan İnönü’ye kabine toplantısında Kıbrıslı Türklerin geleceğinden duyulan endişe nedeniyle bir an önce güçlü eylemlere girişilmesi yönünde büyük baskı uygulanıyordu. Ayrıca Cenevre’den henüz dönen Erim de Acheson ile yaptığı görüşmelerden edindiği izlenime göre, “Kıbrıs’ta papazın aklını başına getirmek için, fiili bir müdahale nin… Amerikalılar tarafından anlayışla karşılanacağını” söylemişti.338 

Bu gelişmeler sonucunda 8 Ağustos günü Türk uçakları adadaki Rum mevzileri  ni bombaladı. Türkiye’nin bu eylemine karşılık olarak Rumlar adadaki Türk mevzilerine yönelik saldırılarına devam ettiler. 
Bunun sonucu da Türkiye’nin havadan bombardımana ertesi gün de devam etmesi oldu. Bir yandan Yunanistan Başbakanı Papandreou’nun, BM Barış Gücü Komutanı General Thimayya’nın ve ABD’nin Kıbrıs Büyükelçisi Belcher’in ateşkes sağlanması yolundaki çağrılarına olumlu cevap veren Makarios, diğer yandan 
9 Ağustos günü Yunanistan, SSCB ve Mısır’dan [Birleşik Arap Cumhuriyeti’nden] askeri müdahalede bulunmaları konusunda yardım istedi.339 Fakat bu yardım talebine Yunanistan ve SSCB, Mısır ile Suriye’nin 1958’de siyasi olarak birleşme leri ile kurulan Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin 1961’de son bulmasına rağmen Mısır bu adı 1971’e dek korudu. 

Türkiye’ye nota göndererek “Kıbrıs’a karşı girişilen askeri müdahalenin bir an önce durdurulması” çağrısında bulunmakla yetindiler.340 
ABD’li yetkililer ise, Başkan Johnson da dâhil olmak üzere, Makarios’un 
SSCB’yi yardıma çağırmasını endişeyle karşılamakla birlikte SSCB’nin Kıbrıs’a 
herhangi bir askeri destekte bulunmayacağına inanıyorlardı. 
Yine de Akdeniz’deki ABD Deniz Kuvvetleri’ne alarm durumunda bulunmaları söylenmişti.341 Göründüğü kadarıyla ABD’nin Ağustos 1964’teki bu krizde asıl kaygısı SSCB’nin Kıbrıs sorununa müdahalesi değil, Türkiye ile Yunanistan arasında Cenevre Görüşmeleri sayesinde sağlanmış olan görece yakınlaşmanın bozulmamasıydı. 342 
İki ülke arasında Kıbrıs’ta meydana gelen olaylar nedeniyle herhangi bir sıcak çatışma yaşanması Cenevre’de devam ettirilmek istenen uzlaştırma çabalarını ortadan kaldırabilirdi. 
Bu nedenle Başkan Johnson 9 Ağustos’ta Makarios, İnönü ve Papandreou’ya   gerilimin azaltılması için ısrarda bulunan ve üç liderden de barışı koruma çabalarında BM’yle işbirliği yapmalarını isteyen mektuplar gönderdi.343 Bir taraftan da bu üç ülkedeki ABD Büyükelçileri yetkililere ateşkes sağlamaları konusundaki telkinlerine devam ediyorlardı.344 BM’deki Amerikalı ve İngiliz temsilcilerin yoğun çabaları sonucunda Güvenlik Konseyi 9 Ağustos’ta Kıbrıs’a ve Türkiye’ye ateşkes çağrısında bulunan bir karar aldı.345 Yunanistan’ın Birleşmiş Milletler’ deki temsilcisi Bitsios’a göre, Amerikalı temsilci Adlai Stevenson bu karar tasarısında taraflardan herhangi birini kızdırmamaya gayret göstermişti. Sadece Türk tarafını hedef alan bir karar alınması durumunda Kıbrıslı Rumların saldırılarına devam edebilecekleri de düşünülmüştü.346 

SSCB ve Yunanistan’dan beklediği desteği bulamayan Makarios için ateşkes 
kararını kabul etmekten başka yol kalmamıştı. 10 Ağustos’ta Makarios’un karara uyacağını belirtmesinden sonra Türkiye de aynı gün kararı kabul etti.347 

Krizin çözülmesiyle birlikte ABD hemen bütün ilgisini, eskisine göre daha 
düşük ihtimalli görünse de Cenevre Görüşmeleri’nin başarıyla sonuçlanması 
çabalarına yoğunlaştırdı.348 11 Ağustos’ta Türkiye ve Yunanistan’daki ABD 
Büyükelçileri Cenevre’deki görüşmelerin bir an önce başlaması için görevli oldukları ülkelerin yetkililerine ısrarda bulundular. Yunanistan Başbakanı Papandreou’yla yapılan görüşmede, Türkiye’nin Cenevre Görüşmeleri’nin başında öne sürdüğü taksim veya federasyon önerisinden ciddi anlamda taviz vermiş olduğu halde 

Yunanistan’ın bu altı hafta boyunca ciddi bir adım atmamasından duyulan hayal 
kırıklığı dile getirildi.349 ABD’nin bu baskıları ve Türkiye ile Yunanistan 
Başbakanlarının soruna kalıcı çözüm bulunması için birlikte çalışılması konusunda aynı fikirde olduklarını gösteren mektuplaşmaları 350 sayesinde Cenevre Görüşmeleri 15 Ağustos’ta tekrar başladı. 

ABD’nin uzlaştırma çabalarının ikinci turunda da esas anlaşmazlık noktasının 
Kıbrıs’ta Türkiye’ye verilmesi düşünülen üs konusu olmaya devam ettiği görüldü. 15 Ağustos’ta Türkiye’nin temsilcisi Nihat Erim ile görüşen Dean Acheson, 
Yunanistan’ın Kıbrıs’ta Türkiye’ye egemen bir üs bölgesi verilmesi yerine bu üssün 25 yıllığına kiralanması şeklindeki yeni önerisini iletti. Erim bunu kabul edilemez bulduğunu söyleyerek Türkiye’nin Birinci Acheson Planı’nda öngörülen hükümler üzerinden müzakere etmeyi sürdürmek istediğini belirtti. Yunan temsilci ise Türkiye’nin isteğinin taksimden başka bir anlama gelmediğini belirterek Kıbrıs’ta Türkiye’ye egemen bir üs bölgesi verilmesini ne Yunan ne de Kıbrıs Rum halkının kabul edebileceğini söyledi. Bu katı tutumlar nedeniyle daha ilk günden hayal kırıklığına uğrayan Acheson, Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği telgrafta tarafların uzlaşması ihtimalinin yüzde elliden bile az olduğunu belirterek, muhtemelen en mantıklı hareketin görüşmeleri sona erdirmek olacağı yönündeki düşüncelerini iletti.351 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

309 “Telegram From the Department of State to the Embassy in Greece,” Washington, July 1, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4765.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [Mektubun içeriğine ait bilgiler bu kaynaktan alınmıştır.] 
310 Idem. Başkan Johnson’ın Ulusal Güvenlik konusundaki yardımcılarından olan McGeorge Bundy tarafından yazılan, George Ball’un Yakın Doğu ve Güney Asya İşleri’nden sorumlu yardımcısı Philips Talbot tarafından düzeltmeleri yapılan, George Ball tarafından uygun görülen ve Başkan tarafından imzalanan bu mektup hakkında Bundy şöyle bir yorum yapıyordu: “İnönü’nün 5 Haziran’da 
gönderilen mektuptan hoşlanmadığı gibi Papandreou da bu mektuptan hiç hoşlanmayacak. Ancak şu an asıl konu bu değil.” Nitekim mektubu okuduktan sonra sinirlenen ve bunu bir ültimatom olarak nitelendiren Papandreou, “Türkiye’nin askeri müdahalesi” tehlikesi yüzünden Yunanistan’ın imtiyaz 
vermeye zorlandığını düşünüyordu. Bkz. “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, July 2, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4765.htm (Erişim 
Tarihi: 25.05.2009). Başbakan Papandreou’nun esasen Kıbrıs konusundaki Yunan politikasını savunduğu cevabı 6 Temmuz’da gönderildi. Bkz. Idem. 
311 “Telegram From the Mission in Geneva to the Department of State,” Geneva, July 11, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4765.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
312 supra., s. 67. 
313 “Memorandum for the Record,” Washington, July 7, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4765.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
314 “Telegram From the Mission in Geneva to the Department of State,” Geneva, July 11, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4765.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
315 “Telegram From the Mission in Geneva to the Department of State,” Geneva, July 14, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4765.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
316 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, July 31, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4765.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
317 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, June 13, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
318 Erim, op. cit., s. 351-352 
319 Nicolet, op. cit., s. 105. 
320 Ibid., s. 106. Rauf Denktaş’ın 7 Haziran 1964 tarihli bir İngiltere Dışişleri Bakanlığı arşiv belgesinden aktardığına göre “Türkiye’ye imtiyaz verilmesi karşılığında enosis”, üslerinin devamlılığı konusu düşünüldüğünde İngiltere tarafından da en uygun çözüm yolu olarak görülüyordu. Bkz. Denktaş, Hatıralar, s. 198. 
321 Erim, op. cit., s. 352-359. Acheson bu önerileri taraflara sunmadan önceki bir tarihte, 19 Haziran 1964’te yayınladığı raporda CIA, Kıbrıs sorununa çözüm olabilecek bütün ihtimallerin gözden geçirildiğini ve muhtemelen en iyi yolun “adanın Yunanistan ile birleşmesini sağlamaya çalışmak ve bu birleşme sırasında da adada Türkleri tatmin etmeye yetecek kadar büyük ama Yunanlara taksimi 
çağrıştırmayacak kadar da küçük bir alanda egemen Türk üslerinin bulunması” olduğunu bildiriyordu. Bkz. Memorandum: “Possible Solutions of the Cyprus Dispute,” 11 June 1964: Lot 70D21, Entry 5037, Records of the Executive Secreteriat - Briefing Books, 1958-76: Telegraphic Cables 
Ball/Acheson 1964, box 13, NARA, 10’dan aktaran Nicolet, op. cit., s. 103-104. 3 Temmuz 1964’te New York’ta yaptığı bir konuşma sırasında Senatör Kenneth Keating de Kıbrıs sorununun çözümü için enosisin en uygun yol savunarak Kıbrıs’taki Türklere uluslararası bir koruma sağlanabileceğini söylüyordu. Bkz. Kenneth B. Keating, “Cyprus: Union with Greece,” Vital Speechs of the Day, Vol. 30, Issue 22 (Jan. 1964), s. 695-696. Bu da gösteriyor ki ABD’li diplomatların uzun süredir esas çözüm yolu olarak değerlendirdikleri “imtiyazlı enosis”in makullüğü hakkında ABD’de yaygın bir uzlaşı vardı. 
322 Erim, op. cit., s. 360,372. 
323 Lawrence S. Witner, American Intervention in Greece, Columbia University Press, 1982, s. 303’ten aktaran Şahin, op. cit., s. 21. 
324 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, July 19, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4765.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram 
From the Mission in Geneva to the Department of State,” Geneva, July 21, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4765.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
325 “Summary Record of the 536th Meeting of the National Security Council,” Washington, July 28, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4765.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
326 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, July 29, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4765.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
327 Nicolet, op. cit., s. 107. 
328 “Telegram From the Department of State to the Embassy in Greece,” Washington, July 30, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4765.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
329 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, July 31, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4765.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
330 Nicolet, op. cit., s. 107. 
331 Uslu, op. cit., s. 134; “Telegram From the Department of State to the Embassy in the United 
Kingdom,” Washington, June 21, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm 
(Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
332 Fırat, op. cit., s. 138; Nancy Crawshaw, The Cyprus Revolt, London, George Allen & Unwin, 
1978, s. 371. 
333 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, August 7, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
334 Ehrlich, op. cit., s. 64. 
335 “Telegram From the Department of State to the Embassy in Greece,” Washington, August 7, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [Bu bilgi, telgraf metnindeki açıklayıcı notta yer almaktadır.]
336 Idem. 
337 Idem. General Kodendera S. Thimayya, 8 Temmuz 1964’te UNFICYP’ın komutasını General Gyani’den devraldı. Bkz. Oberling, op. cit., s. 95. 
338 Erim, op. cit., s. 381. Erim’in bu izlenimini olumlayan bir kanıt da Dean Acheson’ın 7 Ağustos’ta ABD Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği telgrafta “Türklere, Kıbrıs’ın savaşmaya değmeyeceğini, fakat askeri bir müdahalede bulunurlarsa ABD’nin ne bunu engellemeye çalışacağını ne de Türkleri eylemleri nedeniyle ortaya çıkabilecek olumsuz sonuçlardan kurtaracağını, bunun tamamen kendi  meseleleri olduğunu” söylemeyi planladığını belirtmesidir. Bkz. “Telegram From the Mission in Geneva to the Department of State,” Geneva, August 7, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
339 Gürel, op. cit., s. 60; “Telephone Conversation Between President Johnson and the Under Secretary of State (Ball),” August 9, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm 
(Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
340 Erim, op. cit., s. 385-392. 
341 “Telephone Conversation Between President Johnson and the Under Secretary of State (Ball),” August 9, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 
25.05.2009). 
342 Idem.; “Telegram From the Department of State to the Embassy in Turkey,” Washington, August 7, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telephone Conversation Between President Johnson and Secretary of Defense McNamara,” August 
8, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, August 8, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, August 9, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
343 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, August 9, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
344 Idem.; “Telegram From the Department of State to the Embassy in Greece,” Washington, August 
9, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, August 9, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
345 Bu kararın tasarısı ABD ve İngiltere tarafından ortaklaşa hazırlandı ve Güvenlik Konseyi’ndeki oylama sırasında diğer üyelerin tamamının olumlu oy kullanmasına karşılık SSCB ve Çekoslovakya çekimser kaldı. Kararda Türkiye’ye, yaptığı bombardımanın ve Kıbrıs’a karşı her türlü kuvvet kullanmanın derhal durdurulması, Kıbrıs Hükümeti’ne kontrolü altındaki kuvvetlere derhal ateşkes 
emretmesi, ilgili bütün taraflara da BM ile işbirliği yapılması çağrılarında bulunuluyordu. Bkz. Dışişleri Belleteni, Sayı 2, (Ekim 1964), s. 16; Keesing’s Contemporary Archives, Vol. XVI, (1963-1964), s. 20265; “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, August 10, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 
25.05.2009). 
346 Dimitri S. Bitsios, Cyprus: The Vulnerable Republic, Thessaloniki, Institute for Balkan Studies, 1975, s. 173-175.347 Uslu, op. cit., s. 139; Erim, op. cit., s. 392-393.  “Memorandum for the Record,” Washington, August 10, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
349 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, August 11, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); ”Telegram 
From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, August 11, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
350 ”Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, August 11, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
351 “Telegram From the Mission in Geneva to the Department of State,” Geneva, August 15, 1964, 4 p.m., http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4767.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); 


10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 8

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 8


 2. Washington Görüşmeleri;

ABD’nin Lefkoşa Büyükelçisi Belcher, 10 Haziran’da ABD Dışişleri
Bakanlığı’na gönderdiği telgrafta, “5 Haziran’da yaşanan gelişmelerden sonra bütün taraflar ABD’nin soruna derin bir şekilde müdahil olduğunu düşünüyorlar”295 şeklinde son derece haklı bir tespitte bulunmuştu. Belcher’in tespiti, bu dönemde tarafların ABD’den beklenti ve isteklerindeki gözle görülür artışla doğrulanıyordu.

Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunma kararından ABD’nin baskısı sonucu
vazgeçen Türkiye, sorunun çözümü için Johnson Yönetimi’nin daha aktif
davranmasını istiyordu. Türkiye’yi askeri planlarını uygulamaktan alıkoyduğu için ABD’nin sorunu başka bir yolla ve Türkiye’nin lehine şartlar içerecek şekilde
çözmesi gibi bir yükümlülüğü olduğu varsayılıyordu.296 Türk Hükümeti’nin
beklentileri, Kıbrıs’ta Türklere yönelik şiddet eylemlerinin sona erdirilmesi ve ikili görüşmelerle soruna nihai çözüm bulunması konularında ABD tarafından
Yunanistan’a baskı yapılması yönündeydi.

Yunanistan ise, Türklerin “saldırısını” önlediği için ABD’ye müteşekkir
olmakla birlikte Türkiye’den hâlâ müdahale konusunda tehdit algıladığını
belirtiyordu. Başbakan Papandreou, Başkan Johnson’a gönderdiği teşekkür
mektubunda, gelecekte de Türklerin bu yöndeki girişimlerinin önlenmesi için
ABD’nin Kıbrıs sorununda büyük duyarlılık gösterdiği noktaları kullanıyordu:
Türkiye’nin müdahalesi “bir Türk - Yunan savaşına yol açarak NATO’nun
güneydoğu kanadının çözülmesine” neden olacaktı; ayrıca “müttefiklerin
hoşgörüsüyle karşılanan bir Türk müdahalesi tehdidi bile Kıbrıslı Rumları nereden destek bulabilirlerse oraya yönelmeye sevk ederek” kaçınılmaz bir şekilde komünizmin kucağına itecekti.297

Bu sırada Kıbrıs’taki ABD imajı da Büyükelçi Belcher’e göre, pek iç açıcı
değildi. SSCB “özgürlük” ve “demokrasi” ilkelerine yaptığı vurguyla Kıbrıslı
Rumların önemli bir kesimi üzerinde etki sahibi olmayı başarmıştı. Türkiye’den, BM adada sorunu çözmeye yönelik faaliyetlerini devam ettirirken Kıbrıs’a müdahale etmeyeceğine dair taahhüt alınması, Kıbrıslı Rumların ABD’ye daha sıcak bakmasını sağlayabilirdi.298

Yunanistan ve Türkiye ziyaretlerinde iki ülkenin başbakanları ile doğrudan
görüş alışverişinde bulunan George Ball ise, mevcut durumun ABD için bir fırsat
olduğuna kanaat getiriyordu. Ball’a göre, Birleşmiş Milletler’in sorunu çözmede
başarılı olamayacağını BM Genel Sekreteri dahi biliyordu. ABD Hükümeti’nin aktif biçimde dâhil olmadığı ikili görüşmeler de ancak Türkiye ve Yunanistan’ın
tutumlarının daha da sertleşmesi ile sonuçlanabilirdi. Zaten iki taraf da artık
ABD’nin bir çözüm dayatmasını ve bunun üzerinden müzakereler yapılmasını
istiyordu. Bu şartlar altında eğer ABD zaman, enerji ve itibar kaybetmeyi göze alırsa Kıbrıs sorununu sonuca bağlamaya ilk defa bu kadar müsait olan durumdan faydalanabilirdi.299 Washington’da yapılan görüşmelere işte bu beklentiler ve tespitler yön verdi.

22 Haziran’da yapılan ilk görüşme, ABD tarafında Başkan Johnson, Dışişleri
Bakanı Yardımcısı George Ball, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Raymond Hare ve
Türkiye tarafında Başbakan İsmet İnönü, Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin,
Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Turgut Menemencioğlu arasında gerçekleşti.300 İlk söz alan Başkan Johnson, İnönü’ye Washington’a geldiği için teşekkür ettikten sonra ABD’nin sorunun çözümü için önerebileceği herhangi bir sihirli formülü olmadığını ancak çözüm bulunması yolunda Türkiye ve Yunanistan’a yardım etmeye hazır olduğunu belirtti. Johnson’a göre, örneğin Türk ve Yunan temsilciler arasında Kıbrıs sorununun barışçı çözümü için Camp David’de gizli görüşmeler yapılabilir ve bu görüşmelerde ABD Dışişleri eski Bakanı Dean Acheson’ın.301 hizmetlerinden de faydalanılabilirdi. İnönü’nün bu öneriye herhangi bir itirazı olmadı.

Bunun üzerine George Ball, Başkan Johnson’ın önerisini daha açık hâle
getirmeye çalıştı. Ball’a göre, bu görüşmelere iki taraf da kendi başbakanının
güvenine sahip, Dışişleri Bakanı düzeyinde olmasa da yüksek sorumluluk sahibi
kişileri temsilci olarak göndermeliydi. Bu temsilciler, Camp David’de kendilerine
sağlanacak imkânlardan da faydalanarak görüşmelerin gizli kalması amacına
kolaylıkla ulaşabilirlerdi. Temsilciler arasındaki görüşmelerin seyrine göre, Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanlarının da ilerleyen aşamalarda görüşmelere katılmaları düşünülebilirdi. Ball’un bu son önerisi, Erkin tarafından olumlu karşılandı. Amerikalı ve Türk yetkililer arasındaki bu toplantının sonlarına doğru Başbakan İnönü’nün [Türk ve Yunan temsilciler arasında yapılması teklif edilen] görüşmelerin ne zaman başlayabileceği yönündeki sorusuna ise Başkan Johnson, “ne kadar erken o kadar iyi” diyerek cevap verdi.

Ertesi gün Amerikalı ve Türk yetkililer daha kalabalık kadrolarla fakat bu kez
Başkan Johnson’ın yerini Dean Acheson almak üzere tekrar görüştüler.302
Bu görüşme müstakbel arabulucu Acheson’ın, Türk tarafının Kıbrıs sorununa ilişkin talepleri konusunda fikir edinmesi amacıyla düzenlenmişti. Bu nedenle Ball, ABD’nin resmi bir çözüm önerisinde bulunmayı değil, öncelikle olası bir çözümün esas bileşenlerinin tanımlanmasını istediğini belirttikten sonra sözü Acheson’a bıraktı.

Acheson’a göre, herhangi bir öneride bulunulabilmesi için en başta iki tarafın
da sorunun çözümünde olmazsa olmaz olarak gördükleri noktaların belirlenmesi
şarttı. Örneğin, Türkiye için bu noktalar şöyle görünüyordu: Türkiye’nin ulusal
haysiyeti ve itibarı; Türkiye’nin fiziki güvenliği; Kıbrıslı Türklerin refahı,
hayatlarının ve mülklerinin güvenliği. Acheson aynı şekilde Yunanistan’a da kendi ulusal çıkarı açısından hayatî gördüğü noktaları belirtmesi yönünde teklifte bulunacaktı. İki ülkenin esas kaygıları belirlendikten sonra bu temelden yola
çıkılarak barışçı çözüm için planlar üretilmesi kolaylaşacaktı.

Görüşmede hazır bulunan TBMM Dışİlişkiler Komitesi Başkanı Nihat Erim,
Acheson’ın bu yaklaşımını oldukça akılcı bulduğunu belirtti. Ancak görüşmeler
süresince Kıbrıs’ta güvenliğin nasıl sağlanacağı konusunda kaygıları vardı. George Ball için de bu konu, “Makarios’un muhtemel yıkıcı çabaları” ve “muhtemel komünist eylemler” konularıyla birlikte görüşmelerin sağlıklı yürütülebilmesi açısından tehdit oluşturuyordu. Bunun için Türkiye ve Yunanistan adada sükûneti sağlamak için ellerinden gelen çabayı göstermeliydi. Ayrıca durumun ivediliği nedeniyle görüşmelere bir an önce başlanması gerekliydi. Bu konuda da Amerikalı ve Türk yetkililer aynı görüşteydi. Görüşmelerin 4 Temmuz’dan hemen sonra Camp David’de başlaması fikrine herhangi bir itiraz olmadı. Türkiye’nin görüşmelerdeki temsilcisinin Nihat Erim olacağı belirtildi.

Washington görüşmeleri Türkiye açısından olumlu geçmişti. İki ülke
yetkililerinin görüşmelerinden sonra yayınlanan ABD - Türkiye ortak bildirisinde
1959 Zürih - Londra Antlaşmaları’na atıfla “antlaşmaların bağlayıcı etkilerinden
hareket ederek…” ibaresinin yer alması da Türkiye açısından bir başarıydı. Çünkü bu sayede, Rum - Yunan tarafının Zürih ve Londra Antlaşmaları’nın artık geçersiz olduğu yönündeki iddialarına karşı Türkiye gibi ABD’nin de bu antlaşmaların hâlâ yürürlükte olduğunu kabul ettiği vurgulanmış oluyordu.303

ABD’li yetkililerin Yunan yetkililerle yaptıkları görüşmeler ise daha çekişmeli geçti. İlk görüşme ABD tarafında Başkan Johnson, Dışişleri Bakanı Yardımcısı Geroge Ball, ABD’nin Atina Büyükelçisi Henry Labouisse ve Yunanistan tarafında Başbakan Georges Papandreou, Dışişleri Bakanı Stavros Costopoulos, Papandreou Hükümeti’nde bakanlık görevini yürüten ve aynı zamanda başbakanın oğlu olan Andreas Papandreou, Yunanistan’ın Washington Büyükelçisi Alexander Matsas olmak üzere 24 Haziran’da yapıldı.304

Görüşmenin açılış konuşmasını yine Başkan Johnson yaptı ve Türk tarafına
söylenenlerin aynısını Yunan tarafına da söyledi. Farklı olan tek konu, ABD’nin
Türkiye’nin askeri müdahalesini önleyebilmek için ne kadar yoğun çaba
gösterdiğinin vurgulanmasıydı. Başbakan Papandreou ise, zaten NATO’nun, kendi silahlarının yine bir NATO müttefikine karşı kullanılmasına müsaade edemeyeceğini savunarak aksi takdirde ittifakın bir anlamı kalmayacağını belirtti. Acheson’ın yardımlarıyla Türk ve Yunan temsilcilerin barışçı çözümü amaçlayan görüşmeler yapmaları konusunda ise çekinceleri olduğunu söyledi. Bu görüşmelerden bir sonuç alınamaması durumunda savaş çıkması kaçınılmaz olacaktı. Papandreou’nun itirazları üzerine Ball’un teklifiyle görüşmeye öğleden sonra devam edilmesi kararlaştırıldı.

Öğleden sonraki görüşmede yine iki gün önceki yöntem izlendi: ABD
Başkanı Johnson’ın yerini Dean Acheson aldı.305 Bu sefer Geroge Ball, Başbakan Papandreou’nun itiraz noktalarındaki kaygılarını gidermeye çalıştı. Başkan
Johnson’ın, Türk ve Yunan temsilcilerin Dean Acheson’ın yardımlarıyla görüşmeleri yönündeki teklifinin BM Arabulucusu’nun çalışmalarını dışlamayı amaçlamadığını belirterek tam tersine Tuomioja’nın kendini çıkmazda hissederek ABD’den yardım istemesinin de bu teklifte etkili olduğunu söyledi.306 Görüşmelerin sonuçsuz kalması hâlinde tehlikeli bir durumun ortaya çıkabileceğinin farkında olmakla birlikte zaten mevcut durumun da ciddi tehlikeler arz ettiğini, bu yüzden görüşmelerin gerekli olduğunu vurguladı.

Başbakan Papandreou’nun Türkiye ile görüşme konusu yerine Yunanistan’ın
Kıbrıs sorununa yönelik politikası ve olmazsa olmazları üzerinde ısrarla durması
nedeniyle bu kez Dean Acheson araya girerek çözüm konusunda iki tarafın da hayatî önemde gördüğü noktaları belirtti. Türkiye’nin güvenlik kaygılarının
Yunanistan’ınkilerden daha büyük olduğunu söyleyen Acheson, bu konuda
Yunanistan’ın daha anlayışlı davranması gerektiği yönündeki düşüncesini açıkladı.
Görüşmenin sonunda George Papandreou kendi görüşlerini açıkladığını,
ABD’ninkileri de öğrendiğini, Acheson’ın yardımıyla görüşme teklifine yönelik
kesin cevabını ise Washington’ı terk etmeden önce vereceğini söyledi.307

Papandreou’nun cevabını beklerken ABD’li yetkililer BM Genel Sekreteri U-
Thant ve BM Arabulucusu Tuomioja ile görüşerek fikir alışverişinde bulundular. UThant’ın ulaşım açısından daha kolay bir yer seçilmesi yönündeki önerisine uyularak Camp David yerine Cenevre’nin görüşme yeri olmasına karar verildi. Ayrıca SSCB’nin gösterebileceği tepkiler düşünülerek Dean Acheson’ın hangi sıfatla görüşmelere katılacağı konusu da tartışıldı. Sonunda Acheson’ın, BM çatısı altında ABD’li bir danışman olarak BM Arabulucusu Tuomioja’ya arabuluculuk çabalarında yardım edeceğinin duyurulması üzerinde uzlaşıldı. Yunan Başbakanı Papandreou ile görüşen BM Genel Sekreteri’nin de BM’nin görüşmelerden dışlanamayacağı yönünde teminat vermesiyle Yunan yetkililerinin esas çekinceleri ortadan kalktı.308

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

295 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, June 10, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
296 Ehrlich, Cyprus 1958-1967, s. 85. 
297 “Letter From Prime Minister Papandreou to President Johnson,” Athens, June 9, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
298 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, June 10, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
299 “Memorandum From the Under Secretary of State (Ball) to President Johnson,” Washington, June 11, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
300 “Memorandum of Conversation,” Washington, June 22, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [Görüşmenin içeriğine ait bilgiler bu kaynaktan alınmıştır.] 
301 Böyle bir görev için Dean Acheson’ın düşünülmesinin birçok nedeni vardı. Birincisi George Ball, Acheson’ın iki ülkeyi uzlaştırma konusunda uygun bir isim olduğunu düşünüyordu. Yakın gelecekte ABD’nin uzlaştırma çabalarında doğrudan girişimleri olabileceğini düşünerek 27 Şubat 1964’te arabuluculuk konusunda Acheson’ı yoklamıştı. İkincisi Dean Acheson, Truman Doktrini’ndeki rolü nedeniyle hem Ankara hem de Atina tarafından sevilen, efsanevi bir figürdü. Ayrıca Başkan Johnson’ın da Acheson’a kişisel sempatisi vardı. Bu nedenlerle Şubat 1964’te Dışişleri Bakanlığı’na Kıbrıs’taki durumun gidişatı konusunda Acheson’ın düzenli olarak bilgilendirilmesi emri verilmişti. Bkz. Ball, op. cit., s. 349-350, 355; Nicolet, op. cit., s. 104. 
302 “Memorandum of Conversation,” Washington, June 23, 1964,
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [Görüşmenin içeriğine ait bilgiler bu kaynaktan alınmıştır.]
303 Erim, op. cit., s. 329; Bilge, op. cit., s. 383-384. İnönü Hükümeti’nin Washington görüşmelerinden istediğini alarak dönmesi iktidarın devamı açısından önemliydi. Çünkü hükümet Kıbrıs sorunundaki tutumu nedeniyle Türk siyaset çevreleri ve kamuoyunun yoğun eleştirilerine maruzdu. İnönü ABD’ye gitmeden hemen önce TBMM’de yapılan güven oylamasını hükümet çok az 
bir farkla kazanabilmişti. Bkz. Uslu, op. cit., s. 119. Kıbrıs sorununda oldukça ılımlı ve sabırlı bir politika izleyen Başbakan İnönü’nün iktidarda kalması ABD açısından da önemliydi. İnönü Hükümeti’nin düşmesi hâlinde, yerine, Kıbrıs konusunda daha sert politikalar izlemek isteyebilecek bir hükümet kurulabilirdi. Bu durum da Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri müdahalesi ile sonuçlanabilirdi. 
Bkz. “Telegram From the Department of State to the Embassy in the United Kingdom,” Washington, June 21, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
304 “Memorandum of Conversation,” Washington, June 24, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [Görüşmenin içeriğine ait bilgiler bu kaynaktan alınmıştır.] 
305 “Memorandum of Conversation,” Washington, June 24, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [Görüşmenin içeriğine ait bilgiler bu kaynaktan alınmıştır.]
306 ABD’nin Kıbrıs Büyükelçisi Belcher 6 Haziran’da Washington’a gönderdiği telgrafta Tuomioja’nın ABD ve İngiltere’den arabuluculuk çabalarında liderliği üstlenmelerini istediğini belirtiyordu. Bkz. Belcher, Embtel Nicosia 1323, 6 June 1964: State Department Subject - Numeric Files (SDFNF), 1964-66, POL 23-8 CYP, box 2085, NARA, 1’den aktaran Nicolet, op. cit., s. 103. 
307 Andreas Papandreou’nun aktardığına göre Yunanistan Başbakanı George Papandreou, Washington’da kaldığı süre boyunca Başkan Johnson’ın Türk ve Yunan temsilciler arasında görüşmeler yapılması yönündeki teklifini kabul etmesi için ABD’li yetkililer tarafından birçok kez tehdit edilmişti. Örneğin ABD Dışişleri Bakanı Rusk, bu teklifi kabul etmemeleri hâlinde Türkiye’nin Kıbrıs’a ve belki Yunanistan’a da saldırabileceği, ABD’nin de bu durum karşısında herhangi bir 
girişimde bulunmayacağı konusunda Yunan yetkilileri uyarmıştı. ABD Savunma Bakanı McNamara da bu yönde imâda bulunarak bir çatışma çıkması durumunda Türkiye’nin hava kuvvetlerinin Yunanistan’ı yerle bir edecek kadar güçlü olduğunu söylemişti. Bkz. Papandreou, op. cit., s. 166-167. 
George Ball da kitabında, kendisinin, Acheson’ın ve Başkan Johnson’ın teklifi kabul etmesi için Başbakan Papandreou’ya “baskı uyguladıklarını” söylemektedir. Bkz. Ball, op. cit., s. 355. 
308 “Memorandum of Conversation,” New York, June 26, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 

9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,



***