11 Mart 2018 Pazar

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 8

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 8


 2. Washington Görüşmeleri;

ABD’nin Lefkoşa Büyükelçisi Belcher, 10 Haziran’da ABD Dışişleri
Bakanlığı’na gönderdiği telgrafta, “5 Haziran’da yaşanan gelişmelerden sonra bütün taraflar ABD’nin soruna derin bir şekilde müdahil olduğunu düşünüyorlar”295 şeklinde son derece haklı bir tespitte bulunmuştu. Belcher’in tespiti, bu dönemde tarafların ABD’den beklenti ve isteklerindeki gözle görülür artışla doğrulanıyordu.

Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunma kararından ABD’nin baskısı sonucu
vazgeçen Türkiye, sorunun çözümü için Johnson Yönetimi’nin daha aktif
davranmasını istiyordu. Türkiye’yi askeri planlarını uygulamaktan alıkoyduğu için ABD’nin sorunu başka bir yolla ve Türkiye’nin lehine şartlar içerecek şekilde
çözmesi gibi bir yükümlülüğü olduğu varsayılıyordu.296 Türk Hükümeti’nin
beklentileri, Kıbrıs’ta Türklere yönelik şiddet eylemlerinin sona erdirilmesi ve ikili görüşmelerle soruna nihai çözüm bulunması konularında ABD tarafından
Yunanistan’a baskı yapılması yönündeydi.

Yunanistan ise, Türklerin “saldırısını” önlediği için ABD’ye müteşekkir
olmakla birlikte Türkiye’den hâlâ müdahale konusunda tehdit algıladığını
belirtiyordu. Başbakan Papandreou, Başkan Johnson’a gönderdiği teşekkür
mektubunda, gelecekte de Türklerin bu yöndeki girişimlerinin önlenmesi için
ABD’nin Kıbrıs sorununda büyük duyarlılık gösterdiği noktaları kullanıyordu:
Türkiye’nin müdahalesi “bir Türk - Yunan savaşına yol açarak NATO’nun
güneydoğu kanadının çözülmesine” neden olacaktı; ayrıca “müttefiklerin
hoşgörüsüyle karşılanan bir Türk müdahalesi tehdidi bile Kıbrıslı Rumları nereden destek bulabilirlerse oraya yönelmeye sevk ederek” kaçınılmaz bir şekilde komünizmin kucağına itecekti.297

Bu sırada Kıbrıs’taki ABD imajı da Büyükelçi Belcher’e göre, pek iç açıcı
değildi. SSCB “özgürlük” ve “demokrasi” ilkelerine yaptığı vurguyla Kıbrıslı
Rumların önemli bir kesimi üzerinde etki sahibi olmayı başarmıştı. Türkiye’den, BM adada sorunu çözmeye yönelik faaliyetlerini devam ettirirken Kıbrıs’a müdahale etmeyeceğine dair taahhüt alınması, Kıbrıslı Rumların ABD’ye daha sıcak bakmasını sağlayabilirdi.298

Yunanistan ve Türkiye ziyaretlerinde iki ülkenin başbakanları ile doğrudan
görüş alışverişinde bulunan George Ball ise, mevcut durumun ABD için bir fırsat
olduğuna kanaat getiriyordu. Ball’a göre, Birleşmiş Milletler’in sorunu çözmede
başarılı olamayacağını BM Genel Sekreteri dahi biliyordu. ABD Hükümeti’nin aktif biçimde dâhil olmadığı ikili görüşmeler de ancak Türkiye ve Yunanistan’ın
tutumlarının daha da sertleşmesi ile sonuçlanabilirdi. Zaten iki taraf da artık
ABD’nin bir çözüm dayatmasını ve bunun üzerinden müzakereler yapılmasını
istiyordu. Bu şartlar altında eğer ABD zaman, enerji ve itibar kaybetmeyi göze alırsa Kıbrıs sorununu sonuca bağlamaya ilk defa bu kadar müsait olan durumdan faydalanabilirdi.299 Washington’da yapılan görüşmelere işte bu beklentiler ve tespitler yön verdi.

22 Haziran’da yapılan ilk görüşme, ABD tarafında Başkan Johnson, Dışişleri
Bakanı Yardımcısı George Ball, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Raymond Hare ve
Türkiye tarafında Başbakan İsmet İnönü, Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin,
Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Turgut Menemencioğlu arasında gerçekleşti.300 İlk söz alan Başkan Johnson, İnönü’ye Washington’a geldiği için teşekkür ettikten sonra ABD’nin sorunun çözümü için önerebileceği herhangi bir sihirli formülü olmadığını ancak çözüm bulunması yolunda Türkiye ve Yunanistan’a yardım etmeye hazır olduğunu belirtti. Johnson’a göre, örneğin Türk ve Yunan temsilciler arasında Kıbrıs sorununun barışçı çözümü için Camp David’de gizli görüşmeler yapılabilir ve bu görüşmelerde ABD Dışişleri eski Bakanı Dean Acheson’ın.301 hizmetlerinden de faydalanılabilirdi. İnönü’nün bu öneriye herhangi bir itirazı olmadı.

Bunun üzerine George Ball, Başkan Johnson’ın önerisini daha açık hâle
getirmeye çalıştı. Ball’a göre, bu görüşmelere iki taraf da kendi başbakanının
güvenine sahip, Dışişleri Bakanı düzeyinde olmasa da yüksek sorumluluk sahibi
kişileri temsilci olarak göndermeliydi. Bu temsilciler, Camp David’de kendilerine
sağlanacak imkânlardan da faydalanarak görüşmelerin gizli kalması amacına
kolaylıkla ulaşabilirlerdi. Temsilciler arasındaki görüşmelerin seyrine göre, Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanlarının da ilerleyen aşamalarda görüşmelere katılmaları düşünülebilirdi. Ball’un bu son önerisi, Erkin tarafından olumlu karşılandı. Amerikalı ve Türk yetkililer arasındaki bu toplantının sonlarına doğru Başbakan İnönü’nün [Türk ve Yunan temsilciler arasında yapılması teklif edilen] görüşmelerin ne zaman başlayabileceği yönündeki sorusuna ise Başkan Johnson, “ne kadar erken o kadar iyi” diyerek cevap verdi.

Ertesi gün Amerikalı ve Türk yetkililer daha kalabalık kadrolarla fakat bu kez
Başkan Johnson’ın yerini Dean Acheson almak üzere tekrar görüştüler.302
Bu görüşme müstakbel arabulucu Acheson’ın, Türk tarafının Kıbrıs sorununa ilişkin talepleri konusunda fikir edinmesi amacıyla düzenlenmişti. Bu nedenle Ball, ABD’nin resmi bir çözüm önerisinde bulunmayı değil, öncelikle olası bir çözümün esas bileşenlerinin tanımlanmasını istediğini belirttikten sonra sözü Acheson’a bıraktı.

Acheson’a göre, herhangi bir öneride bulunulabilmesi için en başta iki tarafın
da sorunun çözümünde olmazsa olmaz olarak gördükleri noktaların belirlenmesi
şarttı. Örneğin, Türkiye için bu noktalar şöyle görünüyordu: Türkiye’nin ulusal
haysiyeti ve itibarı; Türkiye’nin fiziki güvenliği; Kıbrıslı Türklerin refahı,
hayatlarının ve mülklerinin güvenliği. Acheson aynı şekilde Yunanistan’a da kendi ulusal çıkarı açısından hayatî gördüğü noktaları belirtmesi yönünde teklifte bulunacaktı. İki ülkenin esas kaygıları belirlendikten sonra bu temelden yola
çıkılarak barışçı çözüm için planlar üretilmesi kolaylaşacaktı.

Görüşmede hazır bulunan TBMM Dışİlişkiler Komitesi Başkanı Nihat Erim,
Acheson’ın bu yaklaşımını oldukça akılcı bulduğunu belirtti. Ancak görüşmeler
süresince Kıbrıs’ta güvenliğin nasıl sağlanacağı konusunda kaygıları vardı. George Ball için de bu konu, “Makarios’un muhtemel yıkıcı çabaları” ve “muhtemel komünist eylemler” konularıyla birlikte görüşmelerin sağlıklı yürütülebilmesi açısından tehdit oluşturuyordu. Bunun için Türkiye ve Yunanistan adada sükûneti sağlamak için ellerinden gelen çabayı göstermeliydi. Ayrıca durumun ivediliği nedeniyle görüşmelere bir an önce başlanması gerekliydi. Bu konuda da Amerikalı ve Türk yetkililer aynı görüşteydi. Görüşmelerin 4 Temmuz’dan hemen sonra Camp David’de başlaması fikrine herhangi bir itiraz olmadı. Türkiye’nin görüşmelerdeki temsilcisinin Nihat Erim olacağı belirtildi.

Washington görüşmeleri Türkiye açısından olumlu geçmişti. İki ülke
yetkililerinin görüşmelerinden sonra yayınlanan ABD - Türkiye ortak bildirisinde
1959 Zürih - Londra Antlaşmaları’na atıfla “antlaşmaların bağlayıcı etkilerinden
hareket ederek…” ibaresinin yer alması da Türkiye açısından bir başarıydı. Çünkü bu sayede, Rum - Yunan tarafının Zürih ve Londra Antlaşmaları’nın artık geçersiz olduğu yönündeki iddialarına karşı Türkiye gibi ABD’nin de bu antlaşmaların hâlâ yürürlükte olduğunu kabul ettiği vurgulanmış oluyordu.303

ABD’li yetkililerin Yunan yetkililerle yaptıkları görüşmeler ise daha çekişmeli geçti. İlk görüşme ABD tarafında Başkan Johnson, Dışişleri Bakanı Yardımcısı Geroge Ball, ABD’nin Atina Büyükelçisi Henry Labouisse ve Yunanistan tarafında Başbakan Georges Papandreou, Dışişleri Bakanı Stavros Costopoulos, Papandreou Hükümeti’nde bakanlık görevini yürüten ve aynı zamanda başbakanın oğlu olan Andreas Papandreou, Yunanistan’ın Washington Büyükelçisi Alexander Matsas olmak üzere 24 Haziran’da yapıldı.304

Görüşmenin açılış konuşmasını yine Başkan Johnson yaptı ve Türk tarafına
söylenenlerin aynısını Yunan tarafına da söyledi. Farklı olan tek konu, ABD’nin
Türkiye’nin askeri müdahalesini önleyebilmek için ne kadar yoğun çaba
gösterdiğinin vurgulanmasıydı. Başbakan Papandreou ise, zaten NATO’nun, kendi silahlarının yine bir NATO müttefikine karşı kullanılmasına müsaade edemeyeceğini savunarak aksi takdirde ittifakın bir anlamı kalmayacağını belirtti. Acheson’ın yardımlarıyla Türk ve Yunan temsilcilerin barışçı çözümü amaçlayan görüşmeler yapmaları konusunda ise çekinceleri olduğunu söyledi. Bu görüşmelerden bir sonuç alınamaması durumunda savaş çıkması kaçınılmaz olacaktı. Papandreou’nun itirazları üzerine Ball’un teklifiyle görüşmeye öğleden sonra devam edilmesi kararlaştırıldı.

Öğleden sonraki görüşmede yine iki gün önceki yöntem izlendi: ABD
Başkanı Johnson’ın yerini Dean Acheson aldı.305 Bu sefer Geroge Ball, Başbakan Papandreou’nun itiraz noktalarındaki kaygılarını gidermeye çalıştı. Başkan
Johnson’ın, Türk ve Yunan temsilcilerin Dean Acheson’ın yardımlarıyla görüşmeleri yönündeki teklifinin BM Arabulucusu’nun çalışmalarını dışlamayı amaçlamadığını belirterek tam tersine Tuomioja’nın kendini çıkmazda hissederek ABD’den yardım istemesinin de bu teklifte etkili olduğunu söyledi.306 Görüşmelerin sonuçsuz kalması hâlinde tehlikeli bir durumun ortaya çıkabileceğinin farkında olmakla birlikte zaten mevcut durumun da ciddi tehlikeler arz ettiğini, bu yüzden görüşmelerin gerekli olduğunu vurguladı.

Başbakan Papandreou’nun Türkiye ile görüşme konusu yerine Yunanistan’ın
Kıbrıs sorununa yönelik politikası ve olmazsa olmazları üzerinde ısrarla durması
nedeniyle bu kez Dean Acheson araya girerek çözüm konusunda iki tarafın da hayatî önemde gördüğü noktaları belirtti. Türkiye’nin güvenlik kaygılarının
Yunanistan’ınkilerden daha büyük olduğunu söyleyen Acheson, bu konuda
Yunanistan’ın daha anlayışlı davranması gerektiği yönündeki düşüncesini açıkladı.
Görüşmenin sonunda George Papandreou kendi görüşlerini açıkladığını,
ABD’ninkileri de öğrendiğini, Acheson’ın yardımıyla görüşme teklifine yönelik
kesin cevabını ise Washington’ı terk etmeden önce vereceğini söyledi.307

Papandreou’nun cevabını beklerken ABD’li yetkililer BM Genel Sekreteri U-
Thant ve BM Arabulucusu Tuomioja ile görüşerek fikir alışverişinde bulundular. UThant’ın ulaşım açısından daha kolay bir yer seçilmesi yönündeki önerisine uyularak Camp David yerine Cenevre’nin görüşme yeri olmasına karar verildi. Ayrıca SSCB’nin gösterebileceği tepkiler düşünülerek Dean Acheson’ın hangi sıfatla görüşmelere katılacağı konusu da tartışıldı. Sonunda Acheson’ın, BM çatısı altında ABD’li bir danışman olarak BM Arabulucusu Tuomioja’ya arabuluculuk çabalarında yardım edeceğinin duyurulması üzerinde uzlaşıldı. Yunan Başbakanı Papandreou ile görüşen BM Genel Sekreteri’nin de BM’nin görüşmelerden dışlanamayacağı yönünde teminat vermesiyle Yunan yetkililerinin esas çekinceleri ortadan kalktı.308

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

295 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, June 10, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
296 Ehrlich, Cyprus 1958-1967, s. 85. 
297 “Letter From Prime Minister Papandreou to President Johnson,” Athens, June 9, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
298 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, June 10, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
299 “Memorandum From the Under Secretary of State (Ball) to President Johnson,” Washington, June 11, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
300 “Memorandum of Conversation,” Washington, June 22, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [Görüşmenin içeriğine ait bilgiler bu kaynaktan alınmıştır.] 
301 Böyle bir görev için Dean Acheson’ın düşünülmesinin birçok nedeni vardı. Birincisi George Ball, Acheson’ın iki ülkeyi uzlaştırma konusunda uygun bir isim olduğunu düşünüyordu. Yakın gelecekte ABD’nin uzlaştırma çabalarında doğrudan girişimleri olabileceğini düşünerek 27 Şubat 1964’te arabuluculuk konusunda Acheson’ı yoklamıştı. İkincisi Dean Acheson, Truman Doktrini’ndeki rolü nedeniyle hem Ankara hem de Atina tarafından sevilen, efsanevi bir figürdü. Ayrıca Başkan Johnson’ın da Acheson’a kişisel sempatisi vardı. Bu nedenlerle Şubat 1964’te Dışişleri Bakanlığı’na Kıbrıs’taki durumun gidişatı konusunda Acheson’ın düzenli olarak bilgilendirilmesi emri verilmişti. Bkz. Ball, op. cit., s. 349-350, 355; Nicolet, op. cit., s. 104. 
302 “Memorandum of Conversation,” Washington, June 23, 1964,
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [Görüşmenin içeriğine ait bilgiler bu kaynaktan alınmıştır.]
303 Erim, op. cit., s. 329; Bilge, op. cit., s. 383-384. İnönü Hükümeti’nin Washington görüşmelerinden istediğini alarak dönmesi iktidarın devamı açısından önemliydi. Çünkü hükümet Kıbrıs sorunundaki tutumu nedeniyle Türk siyaset çevreleri ve kamuoyunun yoğun eleştirilerine maruzdu. İnönü ABD’ye gitmeden hemen önce TBMM’de yapılan güven oylamasını hükümet çok az 
bir farkla kazanabilmişti. Bkz. Uslu, op. cit., s. 119. Kıbrıs sorununda oldukça ılımlı ve sabırlı bir politika izleyen Başbakan İnönü’nün iktidarda kalması ABD açısından da önemliydi. İnönü Hükümeti’nin düşmesi hâlinde, yerine, Kıbrıs konusunda daha sert politikalar izlemek isteyebilecek bir hükümet kurulabilirdi. Bu durum da Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri müdahalesi ile sonuçlanabilirdi. 
Bkz. “Telegram From the Department of State to the Embassy in the United Kingdom,” Washington, June 21, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
304 “Memorandum of Conversation,” Washington, June 24, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [Görüşmenin içeriğine ait bilgiler bu kaynaktan alınmıştır.] 
305 “Memorandum of Conversation,” Washington, June 24, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [Görüşmenin içeriğine ait bilgiler bu kaynaktan alınmıştır.]
306 ABD’nin Kıbrıs Büyükelçisi Belcher 6 Haziran’da Washington’a gönderdiği telgrafta Tuomioja’nın ABD ve İngiltere’den arabuluculuk çabalarında liderliği üstlenmelerini istediğini belirtiyordu. Bkz. Belcher, Embtel Nicosia 1323, 6 June 1964: State Department Subject - Numeric Files (SDFNF), 1964-66, POL 23-8 CYP, box 2085, NARA, 1’den aktaran Nicolet, op. cit., s. 103. 
307 Andreas Papandreou’nun aktardığına göre Yunanistan Başbakanı George Papandreou, Washington’da kaldığı süre boyunca Başkan Johnson’ın Türk ve Yunan temsilciler arasında görüşmeler yapılması yönündeki teklifini kabul etmesi için ABD’li yetkililer tarafından birçok kez tehdit edilmişti. Örneğin ABD Dışişleri Bakanı Rusk, bu teklifi kabul etmemeleri hâlinde Türkiye’nin Kıbrıs’a ve belki Yunanistan’a da saldırabileceği, ABD’nin de bu durum karşısında herhangi bir 
girişimde bulunmayacağı konusunda Yunan yetkilileri uyarmıştı. ABD Savunma Bakanı McNamara da bu yönde imâda bulunarak bir çatışma çıkması durumunda Türkiye’nin hava kuvvetlerinin Yunanistan’ı yerle bir edecek kadar güçlü olduğunu söylemişti. Bkz. Papandreou, op. cit., s. 166-167. 
George Ball da kitabında, kendisinin, Acheson’ın ve Başkan Johnson’ın teklifi kabul etmesi için Başbakan Papandreou’ya “baskı uyguladıklarını” söylemektedir. Bkz. Ball, op. cit., s. 355. 
308 “Memorandum of Conversation,” New York, June 26, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 

9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder