1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 16
C. Krizin Hemen Sonrasında Yaşanan Gelişmeler
BM Genel Sekreteri’nin çağrısına Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’ın olumlu cevap vermeleriyle 1967 Kıbrıs krizi sona ermiş oldu. Yunanistan, Türkiye ile vardığı anlaşma doğrultusunda Kıbrıs’taki birliklerini 8 Aralık 1967’de geri çekmeye başladı. Yunan Hükümeti, birliklerin çekilmesi işleminin tamamlandığını 16 Ocak 1968’de Türk Hükümeti’ne bildirdi.604
Bununla birlikte Makarios Hükümeti, BM Genel Sekreteri’nin çağrısını kabul ederken gösterdiği isteksizliği, bu çağrıda öngörülen kararları gerçekleştirme
aşamasında da gösterdi. Kıbrıs’ın yabancı askerlerden arındırılmasına ilişkin hükmün 1959 Antlaşmalarının öngördüğü şekilde adada bulunan Türk ve Yunan askerlerini de kapsaması gerektiği savunan [ve bu yöndeki çekincelerini U-Thant’ın çağrısını kabul ederken belirten] Kıbrıslı Rum yetkililer,605 28 Ocak 1968’de yaptıkları açıklamayla, bu talepleri gerçekleşmediği sürece Ulusal Muhafız Alayı’nın da dağıtılmayacağını belirttiler.606
Kıbrıslı Türk yetkililer ise, bu süreçte uluslararası kamuoyunun Kıbrıs’taki son gelişmeler nedeniyle Makarios Hükümeti’ni ve Yunanistan’ı haksız bulan
tutumundan faydalanarak 28 Aralık 1967’de Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi’ni kurdular. Kıbrıs’taki iki topluluğun zaten 1964’ten beri fiilen devam eden ayrı
yaşama durumunun Kıbrıslı Türkler tarafından hukuki bir çerçeveye kavuşturulması çabası olan bu karar,607 Denktaş’a göre, Kıbrıslı Rumların yıllardır uygulamakta oldukları baskıların bir sonucuydu ve 1960 Anayasası’nda Kıbrıslı Türklere tanınan yetki ve görevlerin yerine getirilebilmesi amacını taşıyordu.608
1967 Kasımı boyunca iki NATO müttefiki arasında bir savaş yaşanmaması için bütün imkânlarını seferber eden ABD ise, krizin hemen sonrasında ilgisini tekrar
Türkiye ve Yunanistan ile olan ilişkileri üzerine yoğunlaştırdı. Yunanistan’da Kral ile Cunta İktidarı arasında yaşanan gerilimin yeni bir siyasi istikrarsızlık dönemine yol açmaması yönünde çaba gösterdi.609 Mevcut rejimin ülkeyi kontrol altında tutma konusunda başarılı olması ve Yunanistan’da dikkatle gözetmesi gereken çıkarları nedeniyle ABD, Cunta Yönetimi ile resmi ilişkiler kurma konusuna ağırlık verdi.610
Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi’ni resmi olarak tanımayan ABD, bu girişimin Kıbrıs’taki ortamı gerginleştirmesinden endişe duydu. Kıbrıs’taki Büyükelçisi
Belcher aracılığıyla Makarios’un bu gelişmeye gösterdiği tepkiyi yumuşatmaya çalıştı. Makarios’un Kıbrıs’ta bulunan yabancı misyon şeflerinin bu yeni Türk
yönetimi ile görüşmelerini yasaklama çabalarına karşı Büyükelçi Belcher daha önceki gelişmeler sırasında Kıbrıslı Türk yetkililerle görüşmenin sorunların
çözülmesinde ne kadar faydalı olduğunun görüldüğünü belirterek, ABD’nin KGTY’nin kurulmasını bir süredir devam etmekte olan de facto durumun
kurumsallaştırılmasından başka bir şey olarak görmediğini vurguladı.611
Kıbrıs’taki duruma hâlâ kalıcı bir çözüm bulunamamış olması nedeniyle ABD’nin Kıbrıs sorunuyla ilgilenen yetkilileri bu konu üzerine çalışmaya devam
ettiler. ABD’nin o andan sonra yürüteceği faaliyetlerde İngiltere, Kanada, Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Hükümetleri ve -çok umut vaad etmese de- BM ile birlikte hareket etmesinin gerektiği bu yetkililerin ortak fikirlerinden biriydi.612 Son Kıbrıs krizinin anlaşmayla noktalanmasının başlıca mimarı olan Cyrus Vance’e göre, ABD aktif bir rol oynamadığı sürece Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüme ulaşmak çok zordu.613 Fakat Kıbrıs sorununa başından beri mümkün olduğunca uzak kalmaya çalışan Johnson Yönetimi, önceliğini ve desteğini Türk ve Yunan yetkililer arasında yapılan gizli görüşmelerin devamı konusuna vermeyi planlıyordu.614
D. 1967 Krizi Boyunca ABD’nin İzlediği Politika: 1964 Krizi İle Karşılaştırma
ABD’nin 1967 Kıbrıs krizi boyunca izlediği politika neredeyse 1964 krizi boyunca izlediğinin aynısıydı. 1967’deki kriz süresince ABD’nin Kıbrıs sorunundaki
gelişmelere ilişkin başlıca ilgisi, daha önceki dönemlerde olduğu gibi, “kısa vadede adada barışın tesis edilmesi, uzun vadede kalıcı bir çözümün teşvik edilmesi ve bunların hepsinin üstünde Yunanistan ve Türkiye arasında muhtemel bir savaşın önlenmesine yönelikti.”615 ABD, NATO’nun güneydoğu kanadını yıkabilecek bir Türk - Yunan savaşını başlatmasına kesin gözüyle bakılması nedeniyle 1967 krizinde de Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesini önleme konusunda aynı çabayı gösterdi. Fakat Johnson Mektubu’nun ters etkilerinin açıkça bilincinde olan ABD diplomasisi bu kez daha dikkatliydi.616
Her iki kriz sırasında da ABD’li yetkililerin taşıdığı kaygılar, ulaşmaya çalıştığı amaçlar ve bu doğrultuda uyguladığı taktikler neredeyse aynıydı. 1964
yılının büyük bölümünde devam eden kriz boyunca izlenilen yöntem ve amaçlara ulaşmada kullanılan araçlar 1967 yılındaki kriz boyunca da görüldü. 15 Kasım 1967 tarihindeki saldırılarla başlayan krizin kısa sürede savaş ihtimaline tırmanması nedeniyle 1964 krizindekinden farklı olarak bu kez çok daha yoğun girişimlerde bulunuldu. On beş günlük bir süre zarfında 1964 yılı boyunca kullanılan taktiklerin ve izlenilen yöntemlerin hepsi birlikte uygulanmaya çalışıldı.617
ABD, önce Türkiye’yi müdahaleden vazgeçirebilmek sonra da müdahale ihtimaline neden olan durumu ortadan kaldırabilmek için yine NATO müttefikleriyle ve Birleşmiş Milletlerle birlikte hareket etti. İkili ilişkilerde yaşanan bozulmalara rağmen hâlâ Türkiye ve Yunanistan üzerinde en büyük etki sahibi aktör olan ABD, yine özellikle kendi büyükelçileri ve özel temsilci Cyrus Vance aracılığıyla sorunun taraflarına yaşanan olaylardan duyduğu endişeyi bildirdi. Bir an önce barışın tesis edilmesi yönünde telkinde bulundu. 1967 krizi boyunca yürüttüğü bütün faaliyetlere BM ve NATO’yu bir şekilde dâhil etmeye çalışarak sonuçta taraf ülkelerde ortaya çıkabilecek memnuniyetsizliğin tek muhatabı olma ihtimalinden kurtulmak istedi. İki kriz arasında yaşanan gelişmeler nedeniyle bu konuya daha çok özen gösterdi.618
Savaşın önlenmesi amacıyla yine başlıca araç olarak diplomasi kullanıldı. Adada çatışmalar başladıktan sonra ABD’ye ait Altıncı Filo’nun olası bir askeri
müdahaleyi önleyebilmek için Türkiye’nin güney sahilleri ile Kıbrıs arasındaki sularda seyretmeye başladığı yönünde iddialar ortaya atılmasına619 rağmen ABD’nin Ankara Büyükelçiliği tarafından bu söylentiler yalanlandı.620
1967 krizi sırasında ABD, Türkiye ve Yunanistan’a yaptığı askeri yardımlar konusunu bir baskı aracı olarak bir önceki krize göre çok az kullandı. Zaten 1964 krizi sırasında yeterince vurgulanmış olan bu konu, hâlâ taraf ülke yetkililerinin hafızalarındaydı. Ayrıca ABD’li yetkililer, 1964 krizindekinin aksine, Türk ve Yunan yetkililerle yaptıkları görüşmeler sırasında belki de Soğuk Savaş koşullarındaki -özellikle Türkiye - SSCB ilişkilerinin gelişmesine de uygun ortamı
sağlayan- Yumuşama’nın etkisiyle “Sovyet tehdidi”ni pek dile getirmediler. Bunda şüphesiz SSCB’nin 1967 Kıbrıs krizi sırasında takındığı tutumun etkisi de söz konusudur.621
Cyrus Vance’in arabuluculuk çabalarında ABD’nin 1964 krizi sırasında Kıbrıs sorununda kazandığı deneyimin ve iki kriz arası dönemde taraf ülkelerle olan
ilişkilerinde yaşanan gelişmelerden çıkardığı derslerin izleri açık biçimde görüldü. ABD’nin 1964 yılında Kıbrıs sorununa yönelik takındığı tutum hem Türkiye’nin
hem de Yunanistan’ın büyük tepkisine neden olmuştu. Ancak bu iki ülke arasında karşılaştırma yapıldığında, ABD’nin Kıbrıs politikasından duyulan
memnuniyetsizliğin Türkiye kamuoyunda ve Türk yetkililerde daha çok gözlemlendiği açıktı. Bu nedenle 1967 krizi sırasında, ABD’li yetkililer, Türkiye’yi
kızdırmama ve gücendirmeme konusunda daha hassas davrandılar.622 Vance’in arabuluculuğu sırasında siyasi deneyimsizliği, uluslararası alandaki yalnızlığı ve
ABD’ye olan bağ(ım)lılığı nedeniyle ABD baskısına daha müsait olan Yunan Cuntası taviz vermeye daha çok zorlanan taraf oldu.623 Krizin önceden planlanan,
Yunan bir generalin liderliğinde gerçekleştirilen ve BM Güvenlik Konseyi kararları ile BM Barış Gücü Komutanı’yla yapılan düzenlemeleri ihlâl eden bir Yunan
saldırısı tarafından tetiklenmesi de Yunanistan’ın daha çok taviz vermesi gereken taraf olarak görülmesinde önemli bir etkendi.624
Bununla birlikte, özellikle Yunan kamuoyu tarafından vurgulanan “Türk Hükümeti’nin taleplerinin büyük kısmının Yunan Hükümeti tarafından kabul
edilmesinin Ankara açısından tam bir diplomatik zafer anlamına geldiği” yönündeki görüşler625 ise, gerçekliği yansıtmaktan uzaktı. Krizin ilk günlerinde öne sürdüğü isteklerden bazı geri adımlar atmak zorunda kalan Türk Hükümeti aslında “yarım ekmeğe razı olmuştu.”626 Ortaya çıkan sonuç, belki de en çok, Türkiye’nin net bir diplomatik zafer elde etmesi ve bunu Yunanistan’la olan ilişkilerini daha da kötüleştirebilecek şekilde bir propaganda malzemesi hâline getirmesinden endişe duyan ABD için tatmin ediciydi. Türkiye ve Yunanistan, krizin sonunda kamuoylarına kazanım olarak sunabilecekleri öğeler içeren bir anlaşmaya imza atarak ortak bir zeminde buluşmuşlardı. Sonucun böyle olmasında şüphesiz ABD’li yetkililerin kriz boyunca yürüttükleri faaliyetler sırasında, “Türkiye ve Yunanistan açısından net bir diplomatik zafer ya da bozgunun ortaya çıkmaması” konusuna özen göstermeleri de etkiliydi.627
Son olarak ABD’nin 1967 Kıbrıs krizi boyunca izlediği politikanın başarılı olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda da birkaç tespitte
bulunulmalıdır. Bu krizde de ABD’nin başlıca amacı, Türkiye ve Yunanistan’ın Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeler nedeniyle savaşmalarını önlemek olmuştur. Söz konusu süreçte ABD’nin en çok göze batan girişimi olan Vance Misyonu’nun amacının savaşı önlemek olduğu Cyrus Vance’in kendisi tarafından belirtilmiştir. ABD’li yetkililerin yoğun girişimleri ile önce Türkiye’yi Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunmaktan vazgeçirmeleri, sonrasında da Türk, Yunan ve Kıbrıslı yetkilileri aynı kararlar etrafında birleştirmeleri sayesinde bu amaca ulaşılmıştır. 1967 krizinin savaşla sonuçlanmaması ABD’nin izlediği politika açısından açıkça bir başarıdır.
Bunun yanı sıra, savaşın önlenmesi amacıyla yapılan girişimlerin müttefik ülkelerde yarattığı etkiler konusu da ABD’nin bu krizde izlediği politikanın
değerledirilmesinde önemli bir ölçüttür. Bu konuda yazarlar arasında bir görüş birliği mevcut değildir. Örneğin Harris, Cyrus Vance’in mekik diplomasisi sırasında esasen Yunanistan’ı taviz vermeye zorlayan tavırlarının ve çabalarının sonuçlarının Türkiye’de ABD’nin Kıbrıs politikası hakkında var olan şüpheyi biraz da olsa boşa çıkarmaya yardımcı olduğunu iddia etmektedir.628 Bu görüşün tersine Campbell, 1967’de Türkiye’yi müdahaleden alıkoymadaki başarısının aynı zamanda ABD’nin Türkiye üzerindeki etkisini de nihai ölçüde sınırladığını düşünmektedir.629 Stern ise, ABD’nin 1964’ten sonra 1967’de de Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri müdahalesini engellemeye yönelik girişimlerinin Türkler tarafından “bir büyük gücün küçük düşürücü gövde gösterisi” şeklinde algılandığını belirtmektedir.630 Bu iddialı yorumların dışında, Adams’ın da belirttiği gibi, ABD’nin bu kriz sırasında her iki müttefikiyle de 1964’te olduğundan daha iyi geçindiğini631 söylemek daha mantıklı görünmektedir. Bu durumda ABD’nin bu iki müttefikiyle olan ikili ilişkilerinin seyrinin, 1967 krizindeki tutumundan çok 1964 krizindeki tutumundan etkilendiği de
söylenebilir. Fakat bütün bu değerlendirmeler ve yorumlar yapılırken ABD Dışişleri Bakanı Rusk’ın 23 Kasım’da büyükelçilerine gönderdiği ve ikili ilişkilerden çok savaşın önlenmesi konusuna yoğunlaşılmasını salık veren telgrafını 632 da akıldan çıkarmamak gerekir.
Kısacası, ABD’nin 1967 krizindeki tutumunun 1964 krizindekiyle büyük ölçüde benzerlik gösterdiğinden yola çıkarak Kıbrıs’a yönelik politikasında bir
tutarlılık ve devamlılık olduğuna işaret etmek gerekir. Bu üç yıllık dönem boyunca ABD, savaş olasılığının yüksek olduğu zamanlarda başlıca amacı olan “iki NATO müttefikinin savaşmasını önlemek” için her türlü çabayı göstermiş, Kıbrıs sorununun pasif bir şekilde devam ettiği zamanlarda ise Türkiye ve Yunanistan’ın anlaşarak sorunu -yani NATO’nun güneydoğu kanadının istikrarsızlaşmasına neden olan etkeni- ortadan kaldırmaları yönünde çalışmıştır. Her iki çizgide de ABD, bölgeyi Sovyet yayılmasına karşı korumanın, Yunanistan ve Türkiye’nin büyük müttefiki olmanın, bu ülkeler açısından zaruri olan askeri ve ekonomik yardımın sağlayıcısı konumunun, Doğu Akdeniz’de en güçlü askeri varlığa sahip süper güç olmanın prestijini kullandı. Ancak bütün bu büyüklük göstergeleri listesine rağmen, gücüne ve etkisine dayanarak da olsa, sorunların hiç birini çözemedi.633 Her ne kadar Türkiye ve Yunanistan’ı sadece NATO’nun çıkarlarını gözeterek tarafsız hareket ettiğine inandırmaya çalışmışsa da bu iki ülke ile olan ilişkilerinin Kıbrıs sorunu nedeniyle bozulmasına engel olamamıştır. Bu nedenle de dönemin sonlarına doğru daha dikkatli hareket etmiştir. Sonuç olarak Kıbrıs sorunu bu dönemde ABD diplomasisini en çok zorlayan konulardan biri olmuştur.634
BU BÖLÜM DİPNOTLARI ;
604 Bayülken, op. cit., s. 116.
605 supra., s. 181.
606 Dışişleri Belleteni, Sayı 40, (Ocak 1968), s. 28. Bazı yazarlar Vance arabuluculuk faaliyetlerini
yürütürken Makarios’un Ulusal Muhafız Alayı’nın dağıtılmasına karşı çıktığını savunmaktadırlar. Bkz. Bölükbaşı, “The Cyprus Dispute and…,” s. 419; Oberling, op. cit., s. 116; Danopoulos, op. cit., s. 262. Fakat yukarıda da belirtildiği gibi, Makarios’un bu karşı çıkışı, anlaşmanın uygulanışı sırasında Kıbrıs Hükümeti’nin çekinceleri doğrultusunda bir askerden arındırma işlemi gerçekleşmediği için ortaya çıkmıştır.
607 Fırat, op. cit., s. 226.
608 Rauf R. Denktash, The Cyprus Triangle, London, K. Rustem & Brother, 1988, s. 35.
609 “Letter From the Ambassador to Greece (Talbot) to the Country Director for Greece (Brewster),” Athens, (undated), http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4760.htm (Erişim Tarihi:
25.05.2009); “Telegram From the Embassy in Greece to the Mission to the North Atlantic Treaty Organization,” Athens, December 13, 1967, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4760.htm
(Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, December 13, 1967, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4760.htm (Erişim
Tarihi: 25.05.2009); “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, December 13, 1967, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4760.htm (Erişim Tarihi:
25.05.2009); “Transcript of Teleconference Between the Embassy in Greece and the Department of State,” December 13, 1967, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4760.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009).
610 “Telegram From the Department of State to the Embassy in Greece,” Washington, January 13,
1968, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4760.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, February 2, 1968,
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4759.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009).
611 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, December 30, 1967,
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4760.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009).
612 “Memorandum From Secretary of State Rusk to President Johnson,” Washington, January 17,
1968, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4760.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009).
613 “Memorandum for the Record,” Washington, January 24, 1968,
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4760.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009).
614 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, February 9, 1968,
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4759.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009).
615 Ehrlich, op. cit., s. 110.
616 Taşhan, “Turkish - US Relations…,” s. 169; Uslu, op. cit., s. 24.
617 Örneğin 1964 krizi sırasında bir NATO girişimi olarak ortaya çıkan Anglo - Amerikan teklifine benzer biçimde bu kez ABD, İngiltere ve Kanada’nın ortak girişimi söz konusuydu. 1964 krizinin özellikle son dönemlerinde olduğu gibi ABD bu kez de BM ile işbirliği içinde hareket etti. George Ball, General Lemnitzer, Dean Acheson gibi isimlerin 1964 krizi sırasında oynadıkları rolleri bu kez
tek bir isim, Cyrus Vance üstlendi. ABD yine taraf ülkelerdeki büyükelçilerini krizin sona erdirilmesi yönünde etkili biçimde kullandı. Başkan Johnson 1964 krizinde olduğu gibi 1967’de de taraflara sukünet çağrısında bulunan mektuplar gönderdi.
17 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder