11 Mart 2018 Pazar

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 7

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 7



İnönü, ABD’nin tutumunun kendisini çok zorda bıraktığını belirterek gerektiği 
takdirde Türkiye’nin müdahale etmeye ne kadar kararlı olduğunun ABD tarafından hâlâ anlaşılmadığını vurguladı.259 Fakat bu iki görüşmeden de ABD’li diplomatlar, tutumun daha sertleştiğini görmekle beraber “yakın gelecekte bir Türk müdahalesi olmayacağı” düşüncesiyle ayrıldılar.260 

1964 Mayısı’nın son haftalarında Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeler gerilimi ve 
Türkiye’nin müdahale yönündeki kararlılığını artırdı. Kıbrıslı Rumların, Türkleri 
rehin alması ve bazı rehineleri öldürmesi üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı, BM’deki temsilcilerine Genel Sekreter ile görüşerek Yunanistan’a sükûnetin sağlanması yolunda baskı yapılmasını sağlamaları talimatını verdi.261 Ancak üstesinden gelinmesi gereken tek konu adadaki çatışmalar değildi. Tamamen Kıbrıslı Rumlardan oluşan Kıbrıs Hükümeti, silah alımı için SSCB ile görüşmeler yapıyordu. SSCB’nin finansmanını yapacağı silahları Birleşik Arap Cumhuriyeti temin edecekti. 
Bağımsız bir devletin diğer devletlerle silah alımı için anlaşması normal 
karşılanabilecek bir gelişmeydi. Ancak bu gelişmeyi normal olmaktan çıkarıp daha çok endişe verici hâle sokan, SSCB - Kıbrıs ilişkilerinin gelişmesi kaygılarının da ötesinde, bu silahların Kıbrıslı Türklere karşı kullanılabileceği düşüncesiydi.262 

C. ABD’nin Kıbrıs Sorununa Nihai Çözüm Bulunmasına Yönelik Girişimleri 

1. “Johnson Mektubu” 

Krizin ilk günlerinden beri adaya askeri müdahalede bulunmanın çözüm 
yolundaki çabaları kolaylaştıracağını düşünen fakat ABD’nin itirazını sürekli 
ensesinde hisseden Türkiye için, sadece Rum üyelerden oluşan Kıbrıs 
parlamentosunun 1 Haziran 1964’te hükümeti bir ordu kurma konusunda 
yetkilendiren Mecburi Askerlik Yasası’nı kabul etmesi263 bardağı taşıran son damla oldu. Ertesi gün toplanan Milli Güvenlik Kurulu, Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri 
müdahalede bulunması yönünde karar aldı.264 Türkiye, adaya yapılacak olan 
müdahaleyle, siyasi ve askeri konumunu güçlendirmeye yetecek kadar bir bölgeyi ele geçirmeyi planlıyordu. Bu güç gösterisi, sonrasındaki muhtemel görüşmelerde Türkiye açısından tatminkâr bir çözüme ulaşılmasını kolaylaştıracaktı.265 

Bu sırada, Türkiye’nin karar verici çevrelerinde olağanüstü bir durumun 
yaşanmakta olduğunu sezinleyen ABD’nin Ankara Büyükelçisi Raymond Hare, 
Dışişleri Bakanı Erkin ile görüşerek bilgi almak istedi. 4 Haziran’da yapılan 
görüşmede Erkin, adadaki durumun çok kritik olduğunu ve o akşam yapılacak olan kabine toplantısında ne yapılacağına karar verileceğini belirterek müdahale kararı çıkmasının da mümkün olduğunu söyledi. Durumun ciddiyetini gören Hare, aynı gün ABD Dışişleri Bakanlığı’na “çok gizli” ve “acil” ibareli bir telgraf göndererek gelişmeleri aktardı. Aynı zamanda ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan ya da Atina’daki ABD Büyükelçiliği’nden, “Türkiye’yi müdahale kararından vazgeçire bilecek herhangi bir şey” beklediğini belirtti.266 

Hare’in bu haberi ABD Dışişleri Bakanlığı yetkililerini hemen harekete 
geçirdi. Aynı gün Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Turgut Menemencioğlu ile 
telefonda görüşen Dışişleri Bakanı Rusk, Başkan Johnson’ın, Hare - Erkin 
görüşmesinde konuşulan konularla yakından ilgilendiğini belirterek daha önce 
Türkiye’den, böyle bir adım atılmadan önce müttefiklerle tam bir danışma halinde olunacağı yönünde taahhüt aldıklarını, Johnson’ın da bu konuda ısrarcı olduğunu vurguladı.267 

Yine 4 Haziran’da ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Büyükelçi Hare’e, Başbakan İnönü ile bir an önce görüşmesi, Kıbrıs’a yapılacak bir müdahaleye ABD’nin karşı olduğunu açıklamak için gerekirse İnönü’yü kabine toplantısından dışarı çağırması ve Türkiye’yi müdahale kararından vazgeçirerek ön görüşmeler 
yapılması konusunda ikna etmesi için elinden geleni yapması talimatı verildi.268 
Hare’in isteklerine cevap olarak Atina’dan gönderilen telgrafta ise ABD’li 
diplomatlar, “Türkiye’yi kararından vazgeçirmek için önerebilece[kleri] güvenilir 
hiçbir şey” olmadığını söylüyorlardı.269 

Bakanlığın talimatı üzerine Hare, Başbakan İnönü ile üç saatlik bir görüşme 
yaptı. Bu görüşme biter bitmez Washington’a rapor veren Büyükelçi, müdahale 
kararının kesin olduğunu, Türklerin sorunu baş edilebilir boyutlara indirmek için 
sadece adanın bir kısmına girmeye niyetli olduklarını, ABD’den tek isteklerinin de “bu niyeti göz önünde bulundurarak anlayışlı davranması” olduğunu bildirdi. Hare, ABD’nin görüşlerini bildirmek için zamana ihtiyacı olduğunu söyleyerek İnönü’den zorla yirmi dört saatlik bir süre koparabilmişti.270 Başbakan’ın, bu konunun gizli kalması yönündeki talebine de olumlu yanıt veren Büyükelçi Hare, üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirerek Dışişleri Bakanlığı’ndan talimat beklemeye başladı. Hare’in mesajına yirmi dört saat geçmeden gönderilen cevapta, Başkan Johnson’ın Başbakan İnönü’ye gönderdiği mektup yer alıyordu.271 

Mektubun altında Başkan Lyndon B. Johnson’ın adı yazmasına rağmen 
yazarı kendisi değildi. “Johnson Mektubu” adıyla Türk - Amerikan ilişkilerinde bir 
dönüm noktası olarak kabul edilecek olan bu ünlü mektup, ABD Dışişleri Bakanı 
Dean Rusk, Dışişleri Bakanı Yardımcısı Harlan Cleveland ve Cleveland’ın 
yardımcısı Joseph Sisco’nun ortak çalışmalarının sonucuydu. Diğer bir Dışişleri 
Bakanı Yardımcısı George Ball da mektubun müsvedde hâlini görenler arasındaydı. 

Başkan’a sadece mektubu alelacele okuyarak imzalamak düşmüştü.272 

George Ball’un, “gördüğüm en kaba diplomatik metin” ve “atom bombasının 
diplomatik muadili”273 olarak nitelediği, Gönlübol’un içeriğini, “işgal altındaki 
düşman ülkelerine dikte ettirilen barış koşulları”na274 benzettiği bu mektup, Türk - Amerikan ilişkilerinin seyrini etkileyecek türde sert ifadeler içeriyordu. Mektubun başında “Türk Hükümeti’nin Kıbrıs’ın bir kısmını askeri kuvvetle işgal etmek üzere müdahalede bulunmaya karar vermeyi tasarla[ması]” haberinin kendisinde yarattığı endişeyi vurgulayan Başkan Johnson şöyle devam ediyordu:275 

“… En dostane ve açık şekilde belirtmek isterim ki, geniş çapta neticeler 
tevlit edebilecek [doğurabilecek] böyle bir hareketin Türkiye tarafından takip 
edilmesini, Hükümetinizin bizimle evvelden tam bir istişarede bulunmak 
hususundaki taahhüdü ile kabili telif addetmiyorum [uyuşuyor saymıyorum]… 
Binaenaleyh [bundan ötürü] böyle bir harekete tevessül etmeden [girişmeden] önce Birleşik Amerika Devletleri ile tam istişarede bulunmak mesuliyetini kabul etmenizi hassaten [özellikle] rica etmek mecburiyetindeyim. 

1960 tarihli Garanti Antlaşması… teminatçı devletler arasında istişareyi 
gerektirmektedir. Birleşik Amerika, bu durumda bilcümle [bütün] istişare 
imkânlarının hiçbir şekilde tüketilmediği ve dolayısıyla, tek taraflı harekete geçme hakkının henüz kabili istimal olmadığı kanaatindedir [kullanılamayacağı 
inancındadır]. 

… Ayrıca, Türkiye tarafından Kıbrıs’a yapılacak askeri bir müdahale 
Sovyetler Birliği’nin meseleye doğrudan doğruya karışmasına yol açabilir. NATO 
müttefiklerinizin tam rıza ve muvafakatleri [kabulleri] olmadan Türkiye’nin 
girişeceği bir hareket neticesinde ortaya çıkacak bir Sovyet müdahalesine karşı 
Türkiye’yi müdafaa etmek mükellefiyetleri [yükümlülükleri] olup olmadığını 
müzakere etmek fırsatını bulmamış olduklarını takdir buyuracağınız kanaatindeyim.

 Diğer taraftan, Bay Başbakan, bir Birleşmiş Milletler üyesi olarak Türkiye’nin vecibeleri [ödevleri] dolayısıyla da endişe duymaktayım… Hiç şüphem yok ki, Birleşmiş Milletler üyelerinin çoğunluğu, Birleşmiş Milletler gayretlerini  baltalayacak olan ve barışçı bir hal tarzı bulunmasına yardım edebilecek herhangi bir ümidi yıkacak olan Türkiye’nin tek taraflı hareketine en sert şekilde tepki gösterecektir. 

… Türkiye ile aramızda mevcut Temmuz 1947 tarihli Anlaşmanın IV. 
maddesi276 mucibince [gereğince], askeri yardımın, veriliş maksatlarından gayrı gayretlerde kullanılması için, Hükümetinizin, Birleşik Devletlerin muvafakatini alması icap etmektedir… Mevcut şartlar tahtında [altında] Türkiye’nin Kıbrıs’a yapacağı bir müdahalede Amerika tarafından temin edilmiş olan askeri malzemenin kullanılmasına Birleşik Devletlerin muvafakat edemeyeceğini size bütün samimiyetimle ifade etmek isterim.
 … en dostane şekilde size şunu bildirmek isterim ki, bizimle yeniden ve en 
geniş ölçüde istişare etmeksizin böyle bir harekete tevessül etmeyeceğinize dair 
bana teminat vermediğiniz takdirde, meselenin gizli tutulması hususunda Büyükelçi Hare’e vâki [olan] talebinizi kabul etmeyecek ve NATO Konseyi ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin acilen toplantıya çağrılmasını istemek 
mecburiyetinde kalacağım. “ 

Bu ifadelerden sonra Başkan Johnson mektupta belirtildiği yönde istişarede 
bulunmak için Başbakan İnönü’yü Washington’a davet ediyordu. 

Son derece sert bir üsluba sahip ve “tehditler” içeren böyle bir mektubun 
gönderilmesinin başlıca sebebi, müdahalenin doğurabileceği sonuçlar nedeniyle 
ABD’li yetkililerin duyduğu korkuydu. Türkiye’nin askeri müdahalesi ile başlaması kaçınılmaz görünen277 “bölgesel bir çatışma, ABD’nin hayati çıkarlarını ve güvenliğini tehlikeye düşürecek bir nükleer savaşa tırmanabilir di.”278 Bu bir “savaş ya da barış” meselesiydi ve savaş ihtimalini önlemek için de böyle sert bir karşı çıkış gerekli görülüyordu. Ball’a göre, Dışişleri Bakanı Rusk, itirazın sert olmaması durumunda Türkler üzerinde etkili olmamasından korkuyordu.279 Başkan Johnson da bu konuda ikna edilmişti.280 
Yine de sadece Başkan’ın mektubu ile yetinilmeyerek Avrupa İttifak 
Kuvvetleri Komutanı General Lyman Lemnitzer Ankara’ya gönderildi. Görevi, 
Türkiye’nin müdahale konusunda karar almadan önce mutlaka müttefiklerine 
danışması gerektiğini bir kez daha vurgulamaktı.281 Başkan Johnson’ın mektubunu getiren Büyükelçi Hare’in yanında mektubu okuyan Başbakan İnönü, belirli noktalarda Başkan’a katılmamakla birlikte, sorunun barışçı yollarla çözülmesi için istişarelerde bulunma yönündeki teklifini uygun bulduğunu belirtti. Ancak bunun karar olarak açıklanabilmesi için Kabine’nin onayının alınması gerektiğini söyledi. 

İnönü’ye göre, ABD’nin isteği üzerine müdahalenin ertelendiğinin ve sorunun 
müttefikler arasında çözülmesi için ABD’nin daha aktif bir rol üstleneceğinin 
kamuoyuna duyurulması da önemliydi. 
Büyükelçi Hare, bu konuda Washington’a danışacağını belirtip, “müdahalenin erteleneceği” haberiyle birlikte Başbakan’ın yanından ayrıldıktan kısa süre sonra bu kez General Lemnitzer, İnönü’yle görüştü.282 
Bu temasların ardından yapılan kabine toplantısı sonucu, Türkiye Hükümeti’nin 
Kıbrıs’a müdahaleyi “şimdilik” ertelediği duyuruldu.283 
Bu sırada ABD, Yunan Hükümeti nezdinde de girişimlerini sürdürdü. 
Atina’daki büyükelçiliğe 5 Haziran’da gönderilen telgraflarda, Yunan Hükümeti ’ne, “Kıbrıslı Rumlar üzerindeki baskıyı artırma” ve “Türkiye’ye yönelik jestler yapma” konularında ısrarda bulunulması; “Makarios’un, gerilimi azaltmak amacıyla Kıbrıs Türk toplumuna yönelik bazı imtiyazlarda bulunması için Papandreou’nun Başpikopos’a baskı yapmaya zorlanması” yönünde talimatlar verildi.284  8 Haziran’da Yunanistan Dışişleri Bakanı Stavros Costopoulos ile görüşen ABD’nin Atina Büyükelçisi Henry Labouisse, Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs sorununa nihai çözüm bulunması amacıyla görüşmelerin yapılması konusunda ABD’nin ısrarcı olduğunu belirtti. 
Dışişleri Bakanı ise, Papandreou’nun Makarios’a karşı tutum alması durumunda, Makarios’un destek için SSCB’ye daha çok yanaşacağını söyleyerek Türkiye ile görüşme fikrini pek desteklemediğini belli etmeye çalıştı.285 Fakat Doğu Akdeniz’de savaş tehlikesinin yüksek olduğu bu dönemde ABD’li yetkililer için Makarios - SSCB yakınlaşmasından çok, Türkiye - Yunanistan ilişkilerinin normal seyrine dönmesi konusu öncelikliydi. 

Aslında Başkan Johnson, Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’yü ve henüz resmi olarak çağrıda bulunulmamış olsa da Yunanistan Başbakanı George Papandreou’yu görüşme amacıyla Washington’a davet etme kararından dolayı pişmandı. Türkiye’nin müdahale kararının yarattığı çaresizlik ve telaş içinde âni olarak verilen bu kararla Johnson, gerçekleşmesini hiç istemediği bir işe bulaşmış, arabulucu rolüne girmişti.286 Fakat Türkiye’yi müdahale kararından vazgeçirebilmek için ABD’nin daha aktif olacağı yönünde verilen söz gereği, iki ülke başbakanının Washington’da kendisiyle görüşmeyi kabul etmeleri için George Ball’u, Yunanistan ve Türkiye’ye gönderme kararı aldı.287 

Ball, Atina ve Ankara’daki görüşmelerini sürdürürken Başkan Johnson da 
Yunanistan’ın Washington Büyükelçisi Alexander Matsas’a, ABD’nin Türkiye’yi 
müdahale etmekten alıkoyduğunu ancak bu durumu uzun süre devam 
ettiremeyeceğini vurgulayarak, sorunun iki tarafın görüşmeleri ile çözülebileceğini, görüşmeme konusunda diretmenin tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini söylüyordu. 
Büyükelçi’nin, Makarios da dâhil olmadan Yunanistan’ın görüşme yapamayacağı 
yönündeki itirazına Başkan Johnson, Makarios’u “uzlaşmaz” ve “Batı’nın 
güvenliğine önem vermeyen” biri olarak tanımladıktan sonra, önemli olanın Türk -
Yunan anlaşması olduğunu, Kıbrıs’ın belirli bir noktada görüşünün alınabileceğini 
söyleyerek karşı çıkıyordu. Johnson’a göre, Yunanistan bir an önce çözüme yönelik adımlar atmalıydı ve bunu yaparken de müttefiki Türkiye’yi küçük düşürebilecek hareketlerden kaçınmalıydı. ABD, Küba Füze Krizi’nde bile düşmanı için devamlı bir açık kapı bırakmıştı, söz konusu bir müttefik olduğu zaman bu tutum çok daha önemliydi.288 

Dışişleri Bakanı Yardımcısı George Ball ise Atina ziyareti sırasında Başbakan 
Papandreou’yu hem Washington’ı ziyaret etmesi hem de Türkiye Başbakanı 
İnönü ile Kıbrıs sorununa çözüm bulma amacıyla görüşmesi konularında ikna etmeye çalıştı. Fakat Başkan Johnson’la görüşmeyi kabul eden Papandreou, İnönü ile görüşme fikrine karşı çıktı.289 Çünkü Yunanistan Başbakanı’na göre, “İnönü ile doğrudan görüşmek, Kıbrıs sorununun bir Türk - Yunan sorunu olduğunu kabullenmek anlamına gelecekti.”290 Ayrıca Başkan Johnson ile yapacağı görüşme Kıbrıs sorununda BM tarafından yürütülen çabaların görmezden gelindiği biçiminde anlaşılmamalıydı. Bunun üzerine George Ball Washington’ı ziyaret etmesinin bu iki anlama da gelmeyeceği konusunda Papandreou’ya güvence verdi.291 
Türkiye ziyareti, Ball açısından daha olumlu geçti. 5 Haziran tarihli mektubun Türk - Amerikan ilişkilerine verebileceği zararların farkında olan Ball ilk olarak, ABD’nin Türkiye ile olan dostluğa önem verdiğini ve Kıbrıs sorununda Yunan tarafını destekleyen bir tutumu olmadığını belirterek Başbakan İnönü’yü 
temin etmeye çalıştı. Başkan Johnson’ın mektubunda sarf edilen sert sözlere, kendi saygınlığını düşünerek Türkiye de benzer bir şekilde cevap vermek zorunda kalabilirdi. Ancak bu durumun ilişkilerin genel seyrini etkilemesine izin 
verilmemeliydi. İkili ilişkiler konusundan sonra George Ball, Papandreou ile 
Makarios arasında enosis üzerine olan anlaşmazlıktan bahsederek Kıbrıs sorununa çözüm bulunması için zamanın uygun olduğu yönündeki düşüncelerini iletti.292 
ABD’nin çözüm yolunda çaba göstermesinden memnun olan İnönü açısından 
Washington’a gitmek konusunda herhangi bir sakınca yoktu. Nitekim Başkan 
Johnson’ın mektubuna cevaben 13 Haziran’da gönderilen mektupta İnönü, 
Johnson’ın davetini kabul ettiğini belirtiyordu.293 George Ball Washington’a 
döndükten sonra, Başbakan İnönü’nün 22 Haziran’da, Başbakan Papandreou’nun ise 24 Haziran’da Washington’ı ziyaret edebilecekleri yönünde resmi davetler yapıldı.294


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;


259 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, May 12, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
260 Idem. 
261 “Telegram From the Department of State to the Mission to the United Nations,” Washington, May 
21, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
262 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, May 22, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
263 Cumhuriyet, 1-5 June 1964’ten aktaran Bölükbaşı, “The Johnson Letter…,” s. 516. 
264 Uslu, op. cit., s. 95. 
265 Ball, op. cit., s. 350. 
266 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, June 4, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
267 “Memorandum of Telephone Conversation,” Washington, June 4, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
268 Idem. 
269 “Telegram From the Embassy in Greece to the Embassy in Turkey,” Athens, June 4, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
270 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, June 5, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
271 “Telegram From the Department of State to the Embassy in Turkey,” Washington, June 5, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
272 Haluk Şahin, Johnson Mektubu: Türk-ABD İlişkilerini Değiştiren Olayın Perde Arkası, 
İstanbul, Gendaş Predikat, 2002, s. 15-16. 
273 Ball, op. cit., s. 350. 
274 Mehmet Gönlübol, “Türk-Amerikan İlişkileri: Genel Bir Değerlendirme,” Foreign Policy (Dış 
Politika), Vol. 1, No. 4 (1971), s. 7-8. 
275 Dışişleri Belleteni, Sayı 16, (31 Ocak 1966), s. 100-103. 
276 “Bu anlaşma, 12 Mart 1947 tarihli Truman Doktrini çerçevesinde, Türkiye ve Yunanistan’a yapılacak yardımın gerektirdiği yetkiyi Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’na veren 22 Mayıs 1947 tarihli ‘Türkiye ve Yunanistan’a Yardım Yapılmasına Dair Kanun’[a dayanılarak] Türk ve Amerikan Hükümetleri arasında 12 Temmuz 1947’de imzalanmıştır.” Bkz. Armaoğlu, op. cit., s. 162. Mektupta 
bahsi geçen 4. madde şöyledir: “Türkiye Hükümeti, Birleşik Devletler Hükümeti’ nin muvafakati olmadan,… [yardım olarak aldığı] bu maddeler ve malumatın verildikleri gayeden başka bir gayede kullanılmasına müsaade etmeyecektir.” Bkz. Resmi Gazete, 5 Eylül 1947, Sayı 6699’dan aktaran Armaoğlu, op. cit., s. 163. ABD’nin Türkiye’ye sağladığı askeri yardımların iki ülke arasındaki 
ilişkilere olan etkilerini anlatan detaylı bir çalışma için bkz. Sezai Orkunt, Türkiye-ABD Askeri İlişkileri, İstanbul, Milliyet Yayınları, 1978. 
277 George Papandreou, 25 Şubat 1964’te Makarios’a yolladığı destek mesajında “Türkiye ile Yunanistan arasında bir savaş çıkması çılgınlık olur; ama Türkiye bu çılgınlığa kalkışırsa biz de aynı şekilde davranmakta bir an bile tereddüt etmeyeceğiz” diyordu. Bkz. Papandreou, op. cit., s. 163. 
278 Oral Sander, “Turkey: the Staunchest Ally of the United States? Forces of Continuity and Change in the Strategic Relationship,” The Turkish Yearbook of International Relations, Vol. 15 (1977), s. 21. 
279 Şahin, op. cit., s. 47; Harris, op. cit., s. 115. 
280 Şahin, op. cit., s. 48. Landau’ya göre, Başkan Johnson’ın Türkiye’nin müdahalesine karşı çıkan tutumunu ve mektubun sıra dışı üslubunu belirleyen etkenlerden biri de ABD’deki Rum lobisiydi. 
Özellikle 1964 yılının ilk yarısında Beyaz Saray, Kıbrıs sorununda Rum - Yunan tutumunu savunan ve Başkan’ın politikalarını bu yönde etkilemeye çalışan çok sayıda telefon, telgraf, mektup vb. ile karşılaşmıştı. Bkz. Landau, op. cit., s. 52. Ayrıca Kasım 1964’te ABD’de seçim yapılacaktı ve sayıları yaklaşık 400,000 olan Rum asıllı ABD vatandaşları seçimler açısından önemli görülen eyaletlerde 
sonuçları etkileyebilecek yoğunluktaydılar. Bkz. Ibid., s. 55. Johnson Yönetimi’n den yetkililer de sürekli olarak Başkan’a, ABD’nin Kıbrıs politikasının seçimlerde Rum asıllı ABD’li seçmenlerin oylarının yönünü etkileyeceğini vurgulayan muhtıralar veriyorlardı. Bkz. Ibid., s. 56. 
281 Facts on File, Vol: XXIV, 1964, s. 182’den aktaran Sönmezoğlu, op. cit., s. 15. 
282 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, June 5, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
283 Facts on File, Vol: XXIV, 1964, s. 192’den aktaran Sönmezoğlu, op. cit., s. 15. Bu temaslardan ziyade Johnson Mektubu’nda yer alan tehditler Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale kararını ertelemesinde önemli rol oynadı. Özellikle ABD Başkanı’nın NATO adına konuşarak Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesi hâlinde SSCB’nin de Türkiye’ye karşı bir saldırı başlatabileceğini, bu durumda NATO’nun Türkiye’nin yardımına koşmayabileceğini ifade etmesi, bir NATO üyesi olan Türkiye’nin siyaset yapıcılarında şok etkisi yarattı. Çünkü bu ifadeler Kuzey Atlantik Antlaşması’nın 5. maddesi ile açıkça çelişmekteydi. Söz konusu maddeye göre: “Taraflar, Kuzey Amerika'da veya Avrupa'da içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldın olursa BM Yasası'nın 51. Maddesinde tanınan bireysel ya da toplu öz savunma hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve diğerleri ile birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dâhil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf ya da Taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır. Böylesi herhangi bir saldırı ve bunun sonucu olarak alınan bütün önlemler derhal Güvenlik Konseyi'ne bildirilecektir. Güvenlik Konseyi, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve korumak için gerekli önlemleri aldığı zaman, bu önlemlere son verilecektir.” Bkz. “Kuzey Atlantik 
Antlaşması,” http://www.nato.int/docu/other/tr/treaty-tr.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). Johnson Mektubu’nun ikili ilişkilere olan etkisine daha sonra ayrıntılı olarak değinilecektir. 
284 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, June 8, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
285 Idem. 
286 “Telephone Conversation Between President Johnson and Secretary of State Rusk,” Washington, June 9, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
287 Idem. 
288 “Memorandum of Conversation,” Washington, June 11, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
289 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, June 13, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram 
From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, June 14, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
290 Papandreou, op. cit., s. 165. 
291 Idem. 
292 Ball, op. cit., s. 354. Makarios’un enosis konusundaki tutum değişikliği ve bunun Kıbrıs -Yunanistan ilişkilerine etkisi için bkz. infra., s. 142, 461 no’lu dipnot. 
293 Dışişleri Belleteni, Sayı 16, (31 Ocak 1966), s. 103-110. 

294 Ball, op. cit., s. 355. 

8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder