Devlet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Devlet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ocak 2021 Pazartesi

Salgınla Sıkılan Kemerler ve İstikrar Paketi İhtiyacı

Salgınla Sıkılan Kemerler ve İstikrar Paketi İhtiyacı


Devlet, Ekonomi, ideolojik, TASAM, ulusal eğitim, Amerika, piyasa, Hukuk, Japonya, Federal, Japon, bankacılık, para, kamu, inşaat,
Prof. Dr. Sema KALAYCIOĞLU, Salgınla Sıkılan Kemerler, İstikrar Paketi,




Prof. Dr. Sema KALAYCIOĞLU  23 Eki 2020
Salgınla Sıkılan Kemerler ve İstikrar Paketi İhtiyacı
Makale

Salgın öncesinde dünyanın durgunluk tehlikesi ile karşı karşıya bulunan ülkelerinde, bireyleri ve kurumları, harcamaya teşvik edecek gevşek para politikaları zaten başlamıştı. Miktar kolaylaştırma (Quantitative easing) denilen ve tahvil alımına dayanan aktif para politikası, Japon Merkez Bankasının icadı olarak tarihe geçti. ...

Salgın öncesinde dünyanın durgunluk tehlikesi ile karşı karşıya bulunan ülkelerinde, bireyleri ve kurumları, harcamaya teşvik edecek gevşek para politikaları zaten başlamıştı. Miktar kolaylaştırma (Quantitative easing) denilen ve tahvil alımına dayanan aktif para politikası, Japon Merkez Bankasının icadı olarak tarihe geçti. Ama bu “İlk borç veren“ (Lender of the First Resort) politikası olarak ABD Federal Rezerv’e (FED), AB (ECB) ve Kanada Merkez Bankalarının öncelikli, İngiltere ve İsveç Merkez Bankalarının selektif tercihi olarak 2019 öncesindeki yaklaşık on bir yıla damgasını vurdu. Nitekim bir örnek olarak FED’in 2008’den itibaren ilan ettiği fonlama faizlerine bakacak olursak o yıl yüzde 0,22 den başlayıp, yüzde 0,18’e kadar inen, 2009 ile 2015 arasında yüzde 0,12 oranında durağan seyreden oranlarda kaldığını görürüz.

FED, 2015 yılından sonra istihdam ve enflasyon rakamları nispeten makul düzeylere yükselme eğilimi gösterince, 2016’dan itibaren fonlama faizlerini tedricen yükseltmeye başladı. Tahvil satın alma yolu ile piyasaya sürülen bol para, borsa endekslerini yükselttikçe hisse, yenileme ve sabit yatırıma kayarak, ABD ekonomisinin durgunluk ile bağını koparmaya ve işsizliği yüzde5’in altına düşürmeye başladı. ABD ekonomisinde FED faiz tercihleri 2017 yılından itibaren yükseltme yönünde bir görüntü arz etti ve 2017 yılında yüzde 0,91’den 2018 başında yüzde 1,41’e, yıl sonunda yüzde 2,20’e, 2019 başında yüzde 2,41’e kadar yükseldi. 2019 FED’in yine yavaş yavaş faiz oranları ile piyasaya fiske fiske destek vermeye gerek duyduğu bir dönem oldu. Oranların 2019 yılı boyunca düşürülerek, yılın sonunda yine yüzde 1,58 gibi bir değere geri dönüşü, dünyanın bir numaralı ekonomisinde salgın öncesinde bile piyasa takviye edilmedikçe durgunluğa geri savrula bileceği endişesiyle, parasal genişletmenin sürdürüleceğinin ilanı oldu.



Dünya Şahtı Şahbaz Oldu

Anlaşılacağı üzere dünya salgına böyle bunalımlı bir durumda yakalandı. Şimdi 2020 sonuna hızla yaklaşılırken ABD ve AB’de faiz oranları nominal ve reel olarak artık negatif faiz alanında. Bunlar ABD de yüzde 0,7, AB de -yüzde 0,6, Kanada’da yüzde 0,6 düzeyinde. Çin’de ise yüzde 3. İşsizlik oranlarına bakacak olursak ABD’de yüzde 7,9, Kanada’da yüzde9, AB ortalaması olarak ise yüzde 8,1 düzeyinde. Geleneksel olarak işten çıkarmanın pek olmadığı Japonya’da yüzde 3, Çin’de ise yüzde 3,8. Resmî rakamlara hemen hiçbir yerde güven yok. Ama işsizlik mutlaka hemen her yerde ilan edilenden daha yükseklerde seyrediyor.

Bu arada tabii durgunluk pençesindeki ülkelere karşılık Türkiye gibi çift haneli enflasyonun patladığı ve para politikasının gevşemesine izin verilmemesi gereken ülkeler de var. Bunlar şu sıralar, hem işsizlik, hem yüksek ve yükselen enflasyon, hem takati aşan kamusal ve bireysel borçlanma, hem de devlet ve aile bütçesi açıkları ile mücadele etmek zorunda. İşte zaten dar politika koridoru bu noktada tıkanıyor. Bu tür ülkelerde yine devlet bir şekilde piyasayı nakde boğmak mükellefiyetinde olmakla birlikte, birkaç hata yapılıyor. Özellikle Merkez Bankaları para (faiz) ve kredi politikalarını siyasî araç olarak kullanmaktan vazgeçememe sığlığına düşünce, asıl görevleri olan fiyat ve makro ekonomik istikrarı gözetme hedeflerinden sapıyorlar. Hele faizin “ideolojik“ bir saplantı olarak muamele gördüğü ülkelerde, birden fazla faiz (ve birden fazla döviz kuru) ortaya çıkınca, para politikasının basitliği, anlaşılabilirliği ve en önemlisi keyfi olmaması özelliği aşınıyor. Para politikası dışındaki teşvik paketlerinin de keyfi, yandaş tercih eder ve “dostlar iş başında görsün“ mantığı ile ve “bakın işte devran dönüyor“ izlenimi veren inşaat sektörüne yönlendirilmesi ise sistem güvenini aşındırıyor. Açılan kredi musluklarına karşılık, bunların geri ödenememe riskinin doğması, bankacılık sisteminin disiplini için önemli bir tehdit.

Değer yitiren ulusal para yerine yabancı para ile değer saklama alışkanlığının geri gelmesiyle gün be gün yaşanan kur patlamaları “rekabetçi kur“ diye takdim edilse bile kimse buna kanmıyor. Çünkü genel küresel durgunluk, pandemik salgın, bölgesel savaşlar ve yaptırımlar nedeni ile kapanan piyasalar olduğu için ihracatı arttıramıyor. Pahalılaşan ithalat ise enflasyona katman katman ekleniyor. Eş anlı olarak gelen güven aşınması, ahlâkî bozulma ve bedavacılık da işin cabası. Ancak, bir yerlerde insanlar hâlâ “biz bedava ekmek istemiyoruz. Bize ekmeğimizi kazanacak iş ve onurla yaşayabileceğimiz kazanç kapısı bulun“ veya “bizim istediğimiz, iç hukuk-dış hukuk yollarını tüketmek değil. Hakkımız olan parayı istiyoruz“ diye haykırıyorsa, bu seslere kulak vermek kamu otoritesinin önemli ve tarihi bir görevi olarak düşünülmeli.

Acı Reçeteler ve Salgınla Değişen Tüketici Davranışı Dolayısı ile salgın ile gelen dalga dalga etkiye kamu politikalarının verdiği tepki en iyi ihtimal ile 2021 sonrasında Türkiye gibi birçok ülkeyi, daha kalın kemerlerle uygulanması gerekecek olan sıkı istikrar politikalarının insafına bırakıyor. Acı reçeteler, 2021-23 yılları arasında tüm ülkeler için geçerli olacak. Ama kamu politikalarını salgın öncesinden başlayarak keyfi uygulamalara, kamu harcamalarını boyunu aşan bölgesel güç olma heveslerine kurban eden ülkeler daha büyük sıkıntılar yaşayacak. Bu bağlamda eğer bir sıkıntı kaçınılmaz olarak yaşanacaksa bunun adil dağıtılması, zam yapılmayacaksa, meclis üyeleri ve muhterem zevat dâhil kimseye zam yapılmaması, kamu kurum bütçelerinde israfın önlenmesi insanlara iyi gelecek. Unutmayalım birçok ülkenin artık “yeni ekonomi politikası paketi“ine veya paketlerine değil, istikrar programı paketlerine ihtiyacı var ve 2021 sonrasında daha fazla ihtiyacı olacak.

Bütün bunlara karşı tek ve destekleyici ümit varsa, az da olsa değişen tüketici davranışlarında olabilir ki, salgın kendi başına yeni tüketim kalıpları yaratarak yaşantımıza bireysel düzeyde sıkılan yeni yeni alışkanlıklar yarattı. Giyim kuşam, ayakkabı, eğlence, taşımacılık, ulaştırma ve tatil harcamalarındaki israf boyutunu toplum, salgınla fark etti. Bu alışkanların törpülenmesi ile bu tüketim kalemleriyle ilgili sektörlerin keyfi fiyat ve etiket davranışlarını gözden geçirmeleri destek taleplerinden önce gelmeli.

Eğitim ve sağlık harcamalarında ciddi bir değerlendirme yapılması ve özellikle ikincisi ile ilgili sigorta harcamalarının durumun ne olacağı gözden geçirilmeli. Batıda bile derin kriz dönemlerinde aileler bir arada yaşamaya başlıyor. 
Gençler anne ve babaları ile oturmaya başlıyor. Bu davranış değişimi kira masrafları ile ilgili bir bireysel kemer sıkma tercihi olarak tebarüz ederken, inşaat sektörüne aşırı destek verme eğilimini de caydırması gerek. Yoksa yaptıkları binalar ellerinde kalan müteahhitler bu defa aldıkları krediyi geri ödememeye başlarsa, bu bankaları ya konut zengini ama nakit fakiri yapar veya zaten çoğu hepten iflas eder.

Öyle veya böyle salgın sonrası dünyanın birçok ülkesi, ekonomik daralmanın yaratacağı ekonomik salgınla, bir kısmı da durgunluk, işsizlik ve bu ikisi ile bir arada tırmanmaya devam edecek enflasyonla boğuşacak. 

Depresyon ve Slumpflasyon (Durgunluk ve Enflasyon) 2021- 2023 arasında gündemde olacak. 

***

22 Kasım 2020 Pazar

ULUSAL GÜVENLİK., BÖLÜM 6

ULUSAL GÜVENLİK.,  BÖLÜM 6


Dr. Ali Bilgin VARLIK,Ulusal güvenlik, Aile, vakıf, şirket, devlet,Sun Tzu,Eleştirel Kuram, Uluslararası Politik Ekonomi Yaklaşımı, Liberal Realizm, İngiliz Okulu, Kopenhag Okulu, Feminist Akım,


Ulusal Güç Unsurları,

Robert Davro 1950’de yayımlanan “Güç” adlı eserinde gücü; “olmaması halinde diğerlerinin yapmayacakları şeyleri yapmalarını sağlama yetisi” olarak 
tanımlamıştır.104 
Bir başka ifadeyle güç; başkalarının davranışlarını belirleme ve kontrol edebilme kapasitesidir.105 

Bu kapasite, başkalarının değişen davranışları ve güçleri üzerinden ölçülebilmesi ve ayrıca durum ve şartlara göre anlam kazanması nedeniyle bağıl ve değişkendir. Bu iki özellik gücün ölçülebilirliğini ve güç mukayesesini neredeyse imkânsız bir hale getirir. Bu nedenle, gücü kaynaklar temelinde düşündüğümüzde “güç tahvili” sorunuyla karşılaşırız. Örneğin 1940’ta Fransa ve İngiltere’nin Almanya’dan daha çok tanka sahip olmaları, daha iyi askeri stratejiler uygulayan Alman ordusunun Fransa’yı ele geçirmesine engel olmadığı gibi, Vietnam’da sık ormanlık bölgede, daha çok gayrinizamî harp koşullarında muharebe eden ABD ordusunun mukayese edilemez ölçüdeki tank üstünlüğü bir anlam ifade etmemiştir. Güç kavramı, kuvvet kullanımını veya kuvvet kullanma tehdidini içeren “sert güç”ten ibaret değildir. Ayrıca gücün istenilen davranış değişikliğinin cazibe yaratma ve gündemi belirleyebilme yeteneğiyle sağlanan “yumuşak güç” ve duruma bağlı olarak sert ve yumuşak gücün bir arada kullanıldığı “akıllı güç” boyutları da vardır.106 

Ulusal güç, güvenliğin sağlanması ve sürdürülmesi için bir devletin kullanabileceği maddi ve manevi kaynakların toplamıdır. 

Kaynaklar temelinde ulusal güç unsurları; 

1) Politik ve idari güç 
2) Askerî güç 
3) Ekonomik güç 
4) İnsan gücü 
5) Coğrafi güç 
6) Bilimsel ve teknolojik güç 
7) Psiko-sosyal ve kültürel güç olmak üzere sınıflandırılabilir. 

Ulusal güç unsurları sabit ve değişken nitelikler göstermektedir. Sabit veriler, yüz ölçümü, yeryüzü şekilleri, doğal kaynaklar, tarih gibi kısa ve orta erimde değişmeyeceği farz ve kabul edilenlerdir. Nüfus, silahlı kuvvetler, ekonomik durum, teknolojik seviye gibi hususlar değişken veriler arasında yer almaktadır. Ancak bu ayrım çok belirgin değildir. 
Nitekim sabit nitelikli bir unsur olan coğrafi gücün, değişmeyen unsurlarına karşın ülkenin jeopolitik değeri dönemsel özelliklere göre farklılık gösterebilir. Örneğin Soğuk Savaş döneminde Varşova Paktı’nın yönelttiği tehdide karşı NATO ittifakının güney-doğusunda bir “kanat ülkesi” olan Türkiye’nin, günümüzde, Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkasya arasındaki merkezi konumu nedeniyle jeopolitik gücünün değişime uğradığını söylemek mümkündür.107 

Ulusal güç unsurlarının sabit ve değişken nitelikleri, belirli genel konular dışında değerlendirme yapmaya imkân vermez. Çünkü bunlardan bir kısmı henüz harekete geçirilmemiş (pasif/potansiyel) unsurlardan oluşurken diğer bir kısmı ise hali hazırda hareket geçirilmiş (aktif/kinetik) durumdadır. Örneğin bir ülkenin dünyanın en büyük bor rezervine sahip olması önemli bir özelliktir ancak, bu kaynak çıkarılamıyorsa veya çıkarıp hammadde olarak ihraç edildikten sonra işlenmiş haliyle daha pahalıya ithal ediliyorsa stratejik bir üstünlük sağlamaz. 
Ulusal güç unsurlarında bir diğer belirleyici değişken, kalitedir; nitelik üstünlüğüdür. Nitekim büyük bir nüfusa sahip olmak askeri ve ekonomik güce önemli katkı sağlar. Ancak nüfusun yaşlılık, eğitim, işsizlik, sağlık, temel insani değerlere bağlılık gibi nitelik özellikleri ulusal güç unsurlarını doğrudan etkiler. Bu kapsamda HIV virüsünün Orta Afrika ülkelerinin, alkolizmin bazı Avrupa ülkelerinin, biat kültürü, iltimas ve yolsuzluğun üçüncü dünya ülkelerinin ordularını ve ekonomilerini zayıflattığı bilinmektedir. 

Ulusal güç unsurları arasında birbirini tamamlayan, iç içe geçmiş yoğun ilişkiler mevcuttur. Örneğin, nitelikli insan gücü olmayan bir ulusun, ekonomik gücünün; yeterli ekonomik gücü olmayan bir ulusun teknolojik gücünün; teknolojik gücü olmayan bir ulusun askeri gücünün yeterli olması beklenemez. Ulusal güç unsurları arasında önem ve öncelik sırası durumun özelliklerine göre değişir.Ulusal hedeflere ulaşmada güç unsurlarının eş güdümlü olarak kullanılması önem arz eder. 
Yukarıda sunulan nedenlerden ötürü ulusal güç, unsurlarının girift ilişkilerinden oluşan bir alanı ifade eder; sabit (s) ve değişken (d), potansiyel (p) ve 
kinetik (k) ulusal güç unsurlarının nitelik (n) çarpanı ile oluşturduğu bir entegral denklemidir. 
Ulusal Güç = ∫n [(s + d) (p + k)] a 

Güvenlik Yönetimi ,

Güvenlik yönetimi, güvenliğin sağlanması ve sürdürülmesine yönelik karar, tercih ve eylemlerde kullanılan ilke, yöntem ve süreçlerdir. 
Güvenlik yönetimi, sonuçları itibariyle; tehdit değerlendirmesi, kriz yönetimi, güvenlik ortamının şekillendirilmesi, harbin ve askeri harekâtın yönetimi 
gibi stratejik, operatif, taktik ve teknik uzmanlıkları kapsasa da esasen devletin sahip olduğu güvenlik anlayışına işaret eder. 
Güvenlik yönetimi; devlet ve ulus olma, kültür yaratabilme, ülkü sahibi olma ve ileri görüşlülük (vizyon) gibi tarihsel birikim ve kazanımların, devlet aygıtının ve siyasi otoritenin yapısına ve çalışmasına aktarılan kısmıdır. Devlet aygıtı (bürokrasi) ulusal güvenlik yönetiminin ehliyet boyutunu, siyasi otorite ise meşruiyet boyutunu oluşturur. 
Güvenlik yönetimi, tehdit, fırsat ve çıkarların tanımlanmasında, ulusal gücün yapılandırılması, geliştirilmesi ve  uyumlaştırılmasın da, politika ve stratejilerin belirlenmesinde başlıca etkendir. Bu nedenle ulusal güvenlik kapasitesinin bir kuvvet çarpanıdır. 

Ulusal Güvenlik Kapasitesi = (Güvenlik Yönetimi) x (Ulusal Güç)a 

Sonuç 

Ulusal güvenlik: “Devletin bekasının ve refahının sağlanması, bunlara yönelik tehdit ve risklere karşı gerekli tedbirlerin alınması, ortak kimlik ve değerlerin 
korunması suretiyle ulusal çıkarların gerçekleştirilmesi hali”dir. İlk kez 1943’de Walter Lippmann, tarafından; bir devletin savaşmak zorunda kalmaması, 
mecbur kalması durumunda savaşmaya muktedir olması ve savaş esnasında da haklarından mahrum kalmaması hali 108 olarak tanımlanan kavram pek 
çok bilimsel disiplinin ilgi alanına girmesi nedeniyle karmaşık bir yapı arz eder. Ne şekilde tanımlanırsa tanımlansın ulusal güvenlik kavramının temel belirleyenleri; kuvvet, beka, refah, kimlik, tehdit, çıkar ve değerlerdir. 
Ulusal güvenlik kavramı, toplumlara, zamana ve coğrafyaya göre değişir. Gücün bağıl ve değişken doğası, tehdit ve çıkarların algıya dayanan yapısı, ulusal 
güvenlik kavramı değişkenliğinin ve göreceliğinin diğer sebepleridir. 
Geçmişi, örgütlü ilk insan topluluklarına kadar dayanan ulusal güvenlik kavramı, zaman içerisinde yeni boyutlar kazanmakla beraber özü itibariyle aynı kalmıştır. Bu durum, kavrama ilişkin kuramsal değerlendirmelerin tarihsel gelişimle birlikte yapılmasını zorunlu kılar. Özellikle II. Dünya Savaşından sonra bugünkü anlamıyla kullanılmaya başlayan ulusal güvenlik kavramının geliştirilmesine, Sun Tzu, Tükidies, Makyavel, Hobbes, More, Clausewtiz ve Liddel Hart gibi asker ve düşünürlerin önemli katkısı olmuştur. Kavramın temel belirleyenleri siyasal gerçekçi kuramın değerler dizinine dayanır. Bununla beraber, liberalist, davranışçı, çoğulcu ve eleştirel kuramlar ile İnşacı Kuram, Uluslararası PolitikEkonomi, Liberal Realizm, Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık Kuramı, Kopenhag Okulu ve Feminizm gibi ara kuramların kavramın gelişimine önemli katkısı olmuştur. 

Günümüzün küreselleşme ortamı, tehdit ve çıkarların sayı ve niteliklerinde köklü değişiklikler yaratmıştır. Savunmadan güvenlik ortamının şekillendirilmesine yönelik ihtiyaçları karşılamaya doğru kayan ulusal güvenlik kavramı, çok boyutlu ve karmaşık bir mahiyet almıştır. Bu ortamda ulusal güvenlik kavramı geleneksel askeri boyutuna ilave olarak, ekonomi, çevre, sağlık, cinsiyet, kültür, refah, kimlik vb. yeni boyutlar kazanmış, küresel ve bölgesel kimliklerden bireye kadar inen çeşitli kademeleri içerecek şekilde derinlik kazanmıştır. Kavramın genişleyen ve derinleşen bu yapısı onun devlet, uluslararası ortam ve kimlik düzeylerinde değerlendirilmesini zorunlu kılmıştır. 
Devlet bakış açısından ulusal güvenlik kavramı, başlıca iki temel mesele etrafında şekillenmiştir. Bunlar; güvenliğin devletin en önemli ve öncelikli konusu olduğunu 
vurgulayan, “devletin yüce çıkarı” ve devletlerin kendi güvenliklerini başka devletlerin güvenlikleri aleyhine tesis ettikleri savını ortaya koyan “güvenlik çıkmazı” düşünceleridir. 
Uluslararası ortam bakımından güvenlik kavramı, bütünüyle ayrışık bir mahiyet arz etmekte olup, devletlerin devletlerle ve devletlerin uluslararası ortamın diğer aktörleriyle olan ilişkilerini kapsar. Günümüzün ulusal güvenlik yaklaşımı savaştan önce barışı kazanmaya yönelik olduğundan, devletler arasındaki ilişkiler çatışma ile sınırlı olmayıp işbirliğini de zorunlu kılmaktadır. Devletlerin uluslararası ortamdaki faaliyetleri, devletler arasındaki ilişkilere ilave olarak; devlet dışı aktörler ile etkileşim ve güvenlik sistemleri ekseninde gerçekleşmektedir. 
Kimlik düzeyinde, ulusal güvenliğin sağlanmasındaki başarı, enik, dini, feodal vb. farklı özelliklerin ulus olma seviyesine çıkarılabilmesine bağlıdır. Toplumun ulus olma becerisi, yurttaşlık ilişkisi ve devletin demokratik meşruiyeti ulusal güvenliği doğrudan etkiler. 
Ulusal güvenliğin temel belirleyenlerinden olan tehdit ve çıkarların kıymetlendirilmesi uzmanlık alanlarının, tespiti ise siyasi iradenin sorumluluğu kapsamındadır. Neyin tehdit olduğu ve ulusal çıkarın tanımlanmasında toplumun hangi kesiminin belirleyici olduğu, siyaset biliminin, uluslararası ilişkilerin ve stratejinin başlıca tartışma alanlarıdır. Son küreselleşme evresi, tehditlerin mahiyetinde köklü değişikliklere neden olmuştur. Buna bağlı olarak tehdit değerlendirmesinde; riskler, potansiyel ve mevcut tehditler ayrımına gidilmiş, bu durum benzer şekilde ulusal çıkarların değerlendirilmesinde önem ve öncelik sıralamasını zorunlu kılmıştır. 
Tehditler ve çıkarlar, ulusal hedeflerin, stratejilerin ve politikaların belirlenmesinde temel hareket noktasını ve bunların genel çerçevesini oluştururlar. Ulusal hedefler, elde edilmeleri halinde ulusal çıkarların gerçekleştirilmesini sağlayan sonuçlardır. Ulusal hedeflerin gerçekleştirilmesi maksadıyla genel hareket tarzlarını ve kaynak tahsisini ortaya koyan ulusal politikalar uzun vadeli ve geniş kapsamlı eylem planlarıdır. Ulusal politikaların gerçekleştirilmesi için yürürlüğe konan stratejiler ise, kısa-orta-uzun erimli faaliyetleri ve kaynakların nasıl kullanılacağına ilişkin hususları kapsarlar. Tehdit, çıkar ve hedeflerin tanımlanmasında ve bunlara yönelik politika ve stratejilerin belirlenmesinde, devletin güvenliğe yönelik; algı, tercih ve karaları ile mevcut imkan ve kabiliyetlerinin bileşkesi olarak ortaya çıkan güvenlik kimliği başlıca etkendir. 

Ulusal güvenliğin sağlanması ve sürdürülmesi güvenlik kapasitesinin seviyesine bağlıdır. Ulusal güvenlik kapasitesi; ulusal güç ve güvenlik yönetimi olmak üzere iki unsurdan oluşur. 
Ulusal güç; maddi ve manevi kaynak ve yeteneklerin toplamı olup, sabit, değişken, potansiyel ve kinetik unsurları kapsar. Nitelik üstünlüğü ulusal gücün kalitesini belirler. Ulusal güvenlik yönetimi ise gücün kullanılmasına ilişkin yeterlilik seviyesini ortaya koyan;stratejik, operatif, taktik ve teknik imkân ve kabiliyetlerden ve tarihsel, siyasal, toplumsal birikimin yönetime aktarılabilen unsurlardan oluşur. Devlet aygıtı (bürokrasi) ulusal güvenlik yönetiminin ehliyet boyutunu, siyasi otorite ise meşruiyet boyutunu oluşturur. 

Kaynakça 

Adler Emanuel ve Barnett Michael, Security Communities, Cambridge University Press, 1998, s. 59. 
Attali Jacques, Geleceğin Kısa Tarihi, (Çev. T. Ilgaz), Ankara, İmge, 2007, s. 57. 
Bilgin Pınar, “Güvenlik Çalışmalarında Yeni Açılımlar: Yeni Güvenlik Çalışmaları”, SAREM Stratejik Araştırmalar Dergisi, Sayı.14 (Ocak) 2010, s. 69-96. 
Brown Lester, “Redefining National Security”, Washington D.C., World Wach Paper 14 Kasım 1977. 
Buzan Barry, People, States and Fear: The National Security Problem in Internetional Relations, İngiltere, Wheatsheaf Books, 1983, s. 105-115. 
Buzan Barry, Ole Wæer ve Jaap de Wilde, Security: A New Framework For Analysis. Colarado, Lynne Rienner Publisher, 1998, s. 9-17. 
Buzan Barry ve Wæver Ole, Regionsand Powers: The Structure of International Security. Cambridge University Press, 2003, s. 11-13. 
Booth Keen, “Security and Self: Reflections of a Fallen Realist”, K. Krause. ve M.C. Williams (Ed.) Critical Security Studies: Concepts and Cases, Minneapolis, University of Minnesota Press, 1997, s. 83-119. 
Booth Keen, “Security and Emancipation”, Review of International Studies, Cilt 17, No. 4, 1991, s. 313-326. 
Cantekin Aytekin. Carl von Clausewitz: Savaş Üzerine, A.B. Varlık (Ed.), Strateji, Harp ve Askeri Harekât Üzerine Dünya Klasikleri Öz İncelemeler Dizini, Ankara, KHO Basımevi, 2012, s. 227-300. 
Chris Brown ve Ainley Kirsten, Understanding International Relations, Çin: Palgra ve Macmillan, 2005, s. 40. 
Clausewitz von Carl, On War, P. Paret (Ed.), New York, Alfed A. Knopf, 1993, s. 99. 
Davutoğlu Ahmet, Stratejik Derinlik, İstanbul, Küre Yayınları, 2002, s. 18. 
Dedeoğlu Beril, Uluslararası Güvenlik ve Strateji. İstanbul, Derin Yayınları, 2003, s. 15. 
Deibel L. Terry, Foreign Affairs Strategy: Logic for American Statecraft, New York, Cambiridge University Press, 2007, s. 144. 
Desch Michael, “Culture Clash: Assessing the Importance of Ideas in Security Studies”, International Security, Cilt 23, No. 1, 1998, s. 141-170. 
Deutsch W. Karl, Political Communityandthe North Atlantic Area, Princeton University Press, 1957, s. 58. 
Duru Cenap ve Hoşder Mehmet, Millî Güvenlik Siyasetinin Oluşturulması, İstanbul, Harp Akademileri Yayınevi, 1994, s. 34. 
Enloe Cynthia, Bananas, Beaches and Bases: Making Feminist Sense of International Politics, Berkeley, University of California Press, 1990. 
Gilpin Robert, Uluslararası İlişkilerin Ekonomi Politiği. Ankara, Kripto, 2011, s. 26-28. 
Hertz John, “Idealist Internationalism and the Security Dilemma”, World Politics, Cilt 2, No. 2, 1950, s. 171-201. 
Hobbes Thomas, Leviathan or the Matter, Forme, &Power of a Common-wealth Ecclesiasticall and Civill, Londra, Andrew Crooke, 1651, s. 77. 
Hoffmann Stanley, “In Defence of Mother Teresa: Morality in Foreign Policy”, Foreign Affairs, Cilt 75 (Mart-Nisan), 1996, s. 172-175. 
Huntington P. Samuel, “America’s Changing Strategic Interests”, Survival, 33 (Ocak/Şubat), 1991, s. 5-9. 
Morales Q. Waltraud, “The War on Drugs: A new National Securitiy Doctrine?” Third World Quarterly, Cilt 11 (Haziran 1989), s. 155. 
MultipleFeatures Project, Navigation Towards 2030, Finding and Recommendations, Norfolk, ACT, 2009. http://www.iris-france.org/docs/pdf/up_docs_bdd/20090511-112315.pdf 
(5 Ağustos 2012). 
James E. Dougherty ve Robert L. Pfaltzgraff, Contending Theories of International Relations, New York, Longman, 1997, s. 11. 
Jones Richard Wyn, Security, Strategy, and Critical Theory, Lynne Rienner Publishers,1999, 
http://library.northsouth.edu (10 Eylül 2012), s. 8. 
Jordan Amos A., Taylor Jr William J., Mazar Michael J., American National Security. Baltimore, The John Hopkins University Press, 1999, s. 6. 
Kaplan A. Morton, “Variants of Six Models of the International System”, International Politics and Foreign Policy, Rosenau N. James (Ed.), 
   New York, Free Press, 1969, s. 291-303. 
Kapstein B. Ethan, The Political Economy of National Security: A Global Perspective. New York, McGraw-Hill, 1992. 
Keohane O.Robert, & Nye Jr S. Joseph, “Interdependence in World Politics”, The Theoretical evolution of international political economy: a reader. New York, Oxford University 
Press, 1997. 
Kirshner Jonathan (Ed.), Globalization and National Security, New York, Routledge. 2006, s. 3-25. 
Krause Keith ve Williams Michael (Ed.), Critical Security Studies, Minneapolis, University of Minnesota Press. 1997. 
Kreisler Harry, Nye Jr S. Joseph, ile Mülakat konulu televizyon söyleşisi, 
http://www.youtube.com/watch?v=AMqvDEQBCAs, 2011 (12 Mart 2012). 
Lasswell D. Harold, National Security and Individual Freedom, New York, McGraw-Hill, 1950, s. 75. 
MacFarlane S. Neil ve Khong Yuen Foong, Human security and the UN: a critical history, Bloomington, Indiana University Press, 2006, s. 25. 
Mahnken G. Thomas, “Strategic Theory”, J.Baylis vd. (Ed.), Strategy in the Contemporary World: An Introduction to Strategic Studies, Oxford UniversityPress, 2010, s.67-83. 
Mangold Peter, National Security and International Relations, New York, Routledge, 1990, s.4. 
Marius R., Thomas More: A Biography, Londra, Collins, 1986, s. 407. 
McSweeney Bill, “Identity and Security: Buzan and the Copenhagen School”, Review of International Studies, Cilt 22, No. 1, 1996, s. 81-93. 
Mearsheimer John, “Anarchy and the Struggle for Power”, K.A. Mingst ve J.L. Snyder (Ed.), Essential Readings in World Politics, Londra, Norton Series, 2008, s. 60-79. 
More Thomas, Utopia, (Çev. M. Okuyucu), İstanbul, Beda Yayınları, 2009, s. 89-94. 
Morgenthau J. Hans, Uluslararası Politika. (Çev. Ünsal Oskay), Ankara, Sevinç Matbaası, 1970, s. 140-211. 
Morgenthau J. Hans, “A Realist Theory of International Politics”. K. A. Mingst ve J.L. Snyder (Ed.), Essential Readings in World Politics, New York, W.W. North & Company, 2008, s. 56-60. 
Northedge F.S., The International PoliticalSystem. Londra, Faber&Faber, 1976, s. 224. 
Nye Jr. Joseph S., Soft Power: The Meansto Success in World Politics. New York, Public Affairs, 2005, s. 4. 
Nye Jr, S. Joseph Küresel Çatışmayı ve İşbirliğini Anlamak. İstanbul, İş Bankası Yayınları, 2011, s. 47. 
Parker Geoffery, The Times Atlas of World History, Londra, Times, 1997, s. 19 
Pierson Christopher, Modern Devlet, (Çev. D.Hattatoğlu), İstanbul, Çiviyazıları, 2000, s. 24. 
Poggi Gianfranco, Devlet: Doğası, Gelişimi ve Geleceği. İstanbul, Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2007, s. 115. 
Romm J. Joseph, Defining National Security: The Nonmilitary Aspects, New York, Council on Foreign Relations Press, 1993, s. 3-5. 
Singer J. David, “The Level of Analysis Problem in International Relations”, World Politics, Cilt 14, No. 1, The International System: Theoretical Essays, (Kasım 1961), s. 77-92. 
http://sitemaker.umich.edu/jdsinger/files/the_level_of_analysis_problem_in_international_politics.pdf (10 Eylül 2012). 
Smit Reus Christian, “Realist and Resistance Utopias: Community, Security and Political Action in the New Europe”, Millennium: Journal of International Studies, Cilt 21, No. 
1, 1992, s. 1-28. 
Smith Steve, “The Concept of Security on a Globalizing World”, R.G. Patman (Ed.), Globalization and Conflict: National Security in a ‘New’ Strategic Era, Londra, 
Routledge, 2006, s. 33-55 
Sonderman A. Fred, “The Concept of the National Interest”, Orbis, Cilt 22(Bahar), 1977, s. 121-138. 
Tanrısever F. Oktay, “Güvenlik”, Atilla Eralp (Ed.), Devlet ve Ötesi: Uluslararası İlişkilerde Temel Kavramlar İstanbul, İletişim Yayınları, 2005, s. 107-124. 
Taylor Maxwell D., “The Legitimate Claims of National Security”, Foreign Affairs, Cilt 52 (Nisan), 1974, s. 592-594. 
Tilly Charles, The Formation of National States in Western Europe, Princeton University Press, 1975, s. 70). 
Trachtenberg Marc, A Constructed Peace: The Making of European Settlement, 1945-1963, Princeton University Press, 1999, s. 36. 
Ullman H. Richard, “Redefining Security”, International Security, Cilt 8(Yaz), 1983, s. 129-153. 
Uzgel İlhan, Ulusal Çıkar ve Dış Politika, Ankara, İmge, 2004, s. 11 
Varlık Ali Bilgin, “Sun Tzu: Savaş Sanatı”, A.B. Varlık (Ed.), Strateji, Harp ve Askeri Harekât Üzerine Dünya Klasikleri Öz İncelemeler Dizini, Ankara, KHO Basımevi, 2012, s. 1-72. 
Varlık Ali Bilgin, “Niccolo Machiavelli: Prens”, A.B. Varlık (Ed.), Strateji, Harp ve Askeri Harekât Üzerine Dünya Klasikleri Öz İncelemeler Dizini, Ankara, KHO Basımevi, 2012, s. 125-226. 
Varlık Ali Bilgin, Askeri ve Ekonomik Veriler Işığında NATO’nun Esnekliği”, Savunma Bilimleri Dergisi, Cilt 12, No. 20, s. 1-47. 
Waltz N. Kenneth, Man the State and War, New York, Columbia University Press, 1959. 
Weber Max, “Politics as a Vocation”, H.H. Gerth ve C.W. Mills (Ed.) From Max Weber, New York: Oxford University Press, 1972, s. 78 
Weldes J. ve Saco D., “Making State Action Possible: The United States and theDiscursive Construction of the Cuban Problem, 1960-1994”, Millennium-Journal of International Studies, Cilt 25, 1996, s. 361-395. 
Wendt Alexander, “Anarchy Is Wha tStates Make of It: The Social Construction of Power Politics”, International Organization, Cilt 46, No. 2, 1992, s. 391-425. 
Wight Martin, Power Politics, Hedley Bull ve Carsten Holbraad (Ed.), New York, Leicester University Press Royal Institute of International Affairs, 1995. 
Wolfers Arnold, “National Security as an Ambiguous Symbol”, Discord and Collaboration: Essays on International Politics, Baltimore: Johns Hopkins 
     University Press, 1962, s. 147-164. (Orijinali, Political Science Quarterly, Cilt 67, 1952). 
Yalçınkaya Haldun, “Savaşın Değişimi ve Savaş Çalışmalarında Farklı Disiplinler”, H. Yalçınkaya (Ed.), Savaş: Farklı Disiplinlerde Yeni Yaklaşımlar, Ankara: Siyasal Kitabevi, 2010, s.13-30. 
 
Öz Geçmiş: 

(E) Kur.Alb. Dr. Ali Bilgin VARLIK, 1983'de Kara Harp Okulundan mezun olmuş, otuz yıl süren askerlik hizmetinden Ocak 2013'de ayrılmıştır. 
Silahlı Kuvvetlerdeki hizmeti esnasında, 1988'de ABD İstihkâm Okulunda eğitim görmüş; 1996-1999 yılları arasında Belçika'da Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığı Karargahında (SHAPE) görev yapmış; 1995'de Irak'ın kuzeyinde Huzuru Sağlama Harekâtına (Operation Provide Comfort), 2002'de Bosna-Hersek'te İstikrar Harekâtına (SFOR) ve 2010'da Afganistan'da Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti Harekâtına (ISAF) katılmıştır. 
Lisans üstü eğitimini, Silahlı Kuvvetler Akademisinde ve Chadwich Üniversitesinde tamamlamıştır. Doktorasını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde "Küreselleşme ve Küreselleşmenin Orta Doğu'ya Etkileri" konulu tezi ile 2009 yılında tamamlamıştır. 
Muvazzaflık hizmeti esnasında, Kara Harp Okulunda ve Savunma Bilimleri Enstitüsünde; güvenlik ve strateji konularında dersler ve Harp Akademileri, 
Milli Güvenlik Akademisi, Eğitim ve Doktrin Komutanlığı, Barış İçin Eğitim Merkezi, Afganistan Komuta Kurmay Kolejinde konferanslar vermiştir. 
Halen İstanbul Esenyurt Üniversitesi, İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi Bölümü'ne Yrd.Doç.Dr. olarak kadrolandırılmıştır. 
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Karşılaştırmalı Siyaset Anabilim Dalında yarı zamanlı öğretim üyesi olarak yüksek lisans dersleri vermektedir. 
Millî Güvenlik ve Askerî Bilimler Akademik Dergisi editörü ve Merkez Strateji Enstitüsü koordinatörüdür. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

104 Harry Kreisler, Joseph S. NYE Jr, ile Mülakat konulu televizyon söyleşisi, 
       http://www.youtube.com/watch?v=AMqvDEQBCAs, 2011 (12 Mart 2012). 
105 Morgenthau, 2008, op. cit., s. 59. 
106 Nye, 2011, op. cit., s. 55-57. 
107 Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, İstanbul, Küre Yayınları, 2002, s. 18. 
108 Joseph J. Romm, Defining National Security: The Nonmilitary Aspects, New York, Council on Foreign Relations Press, 1993, s. 3-5. 

 
***

21 Kasım 2020 Cumartesi

ULUSAL GÜVENLİK., BÖLÜM 5

ULUSAL GÜVENLİK.,  BÖLÜM 5


Dr. Ali Bilgin VARLIK,Ulusal güvenlik, Aile, vakıf, şirket, devlet,Sun Tzu,Eleştirel Kuram, Uluslararası Politik Ekonomi Yaklaşımı, Liberal Realizm, 
İngiliz Okulu, Kopenhag Okulu, Feminist Akım,Güvenlik Yönetimi , Ulusal Güç Unsurları, Ulusal Güvenlik Kapasitesi, Ulusal Güç,Ulusal Çıkarlar,

_ Demokratik Meşruiyet 

Bireyin devletle olan mutabakatının iki cephesi vardır. Bunun devlete düşen yanı demokratik meşruiyettir. Devlet, hem kendi halkını bir arada tutan ortak değerleri destekleyeceğini ve halkın devletten beklentilerini karşılayacağını taahhüt eder, hem de halkından kendisini desteklemesini bekler.78 

_ Yurttaşlık 

Toplumsal mutabakatın bireye ait yönü yurttaşlıktır. Ulus olma ve demokratik meşruiyet kavramları o nüfusu oluşturan kişiler arasındaki özel bağda ifadesini bulur. 
Yurttaşlık, devlet karşısında bireylere verilen bir dizi hak ve yükümlülüklerdir. Yurttaşlık, bireylerin özel siyasal kapasiteleri, çıkarları ve tercihleri olduğu ve bunları uyguladıklarında devlet faaliyetlerini küçük ya da büyük ölçüde etkileyebilecekleri anlamına gelir.79 

Tehditler ve Ulusal Çıkarlar 

Ulusal güvenliğe yönelik tehditler ve ulusal çıkarlar, devletin bekası ve refahıyla doğrudan ilişkili unsurlar olup bu kapsamdaki karar ve tercihler, güvenlik hedeflerini, stratejilerini ve politikasını belirler. Ulusal güvenlik bakış açısından; tehditlerin korunmaya, çıkarların elde edilmeye ve sürdürülmeye yönelik olması dışında birbirinden ayırt edilebilen yönü neredeyse yok gibidir. Her ikisinin tespit ve değerlendirmesi devlet aygıtının görevidir; bürokratik ve teknik uzmanlık işidir, her ikisi de politik karar gerektirir. Bunların gerekçeleri, devletin yüce çıkarları kapsamında değerlendirilir. Her ikisinin de gerçekliğe olduğu kadar algıya dayanan bir yönü vardır. Bu iki husus hakkındaki başlıca fark; “Neyin tehdit olduğu?” 
ve “Ulusal çıkara kimin karar verdiği?” sorularının cevaplarında yoğunlaşır. 
Tehditler Ulusal güvenliğe yönelik tehditler; vatandaşların hayat kalitesini belirgin bir şekilde etkileyen bir olay veya nispeten kısa sürede cereyan eden olaylar silsilesi ya da devletin, hükümet dışı özel unsurların (insanların, grupların, şirketlerin) politik tercihlerini belirgin bir şekilde kısıtlayan hususlardır.80 
Tehdit tanımlaması, bireyden devlete kadar uzanan kimlik kavramı üzerinden yapılır. Neyin tehdit olup olmadığı hususundaki kararın belirlenmesinde, 
devlet aygıtının, öğretisinin, değerler dizininin (paradigma), siyasi otoritenin, kamu oyunun, baskı ve çıkar gruplarının değişen ölçülerdeki etkisinde kimlik 
özellikleri temel belirleyicidir. 

Bu özellikler zamla değişim gösterirler. Örneğin, "Bizim gibi olmayan herkes bize karşıdır" yaklaşımı ile bütün dünyada tek tip bir sosyalizm öngören Stalin SSCB'si için Tito Modeli Yugoslavya sosyalizmi bir tehdit olarak görülürken, "Barış içinde bir arada yaşamak" yaklaşımını benimseyen Kuruşçev SSCB'si için bu anlamda bir değer ifade etmemiştir. 

Geleneksel olarak bir tehditten söz edebilmek için tehdidi yöneltenin hem niyetinin hem de gücünün olması gerekmektedir. Devletler tehdit değerlendirmelerinde saldırgan niyetin her halükarda var olduğunu farz ve kabul ederler. Çünkü niyet, her an değişebilir ve değerlendirmede en kötü senaryoyu karşılamak esastır. 

Tehdit kavramı, algıya ve gerçekliğe dayanan yönleri nedeniyle, geniş bir yelpazede tanımlanır. Güvenlik algısının savunmadan güvenlik ortamının 
şekillendirilmesine doğru kaymasıyla, devletin bekasına ilave olarak refahını da ilgilendiren hususlar, tehdit kavramının kapsamına dâhil olmuştur. 

Ayrıca gücün ve uluslararası ortamın kontrolü üzerindeki devlet tekelinin belirli ölçüde zayıflaması, tehditlerin kaynağını, niteliğini ve çeşidini de artırmıştır. 
Bu ortamda tehdit kavramı önce genişlemiş daha sonra da derinleşmiştir. 
Tehdit kavramının genişlemesi kapsamında, özellikle 1973 petrol bunalımı ve 1980’lerdeki mali kriz, ekonominin ne kadar önemli bir ulusal güvenlik sorunu 
olduğunu ortaya koymuştur.81 

Bu yıllarda, Lestler Brown, “Ulusal Güvenliği Yeniden Tanımlamak” başlıklı eserinde, enflasyon, göç ve gıda güvenliği konularını içeren ekonomik sorunların ve enerji krizinin ulusal güvenliğe yönelik tehditler kapsamına alınması gerektiğini ifade etmiştir.82 General Maxwell Taylor, 1974 yılında, çevre sorunlarının 
ulusal güvenliğe yönelik tehdidinin, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından dikkate alınmamasını eleştirmiştir.83 1986’da Başkan Ronald Reagan, uyuşturucu sorununu ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit olarak tanımlamış ve Savunma Bakanlığını uyuşturucu ile mücadele için görevlendirmiştir.84 

Tehditlerin tanımlanmasına yönelik bu geniş yelpaze ne ABD ile ne de diğer büyük güçlerle sınırlıdır. Son küreselleşme evresi tehditlerin çeşitlerini artırmış, 
niteliklerini dönüştürmüş ve ulusal-uluslararası ayrımını büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır.85 

Ulusal güvenlikte ana konu savaştan önce barışı kazanmak olunca, barış ortamının, ulusal güvenlik ihtiyaçlarına göre şekillendirilmesi önem kazanır. 
Bu ön alıcı yaklaşım, ülke sınırlarının ileriden itibaren korunmasını, muhtemel tehlikelerin güç kazanmadan bertaraf edilmesini olanaklı kılar. Bu ise zamanca, 
mesafece ve düşünsel olarak bir derinliğin (menzilin) sağlanmasını zorunlu kılar. Tehdit kavramının derinleşmesi; tehdide dönüşebilecek risklerin, 
potansiyel ve mevcut tehditlerin kademelendirilmesi, bunlar arasındaki ilişkilerin ortaya çıkarılması anlamına gelir. 

Ayrıca tehdit değerlendirmesindeki bu kademelendirme ulusal güvenliğin maliyeti ile doğrudan ilgilidir. Çünkü neyin tehdit olup olmadığını veya ne derecede tehdit oluşturduğunu belirleyen karar, tehdidi karşılamaya yönelik olarak tahsis edilecek gayretleri ve kaynakları da şekillendirir. Bu kapsamda, NATO’nun 2030 yılına yönelik tehdit değerlendirmesini konu alan ve 45 ülkeden 500 politik, askeri, sivil ve ekonomi uzamanın, uluslararası ve hükûmet dışı kuruluşun katılımıyla yaptığı “Çoklu Gelecekler Projesi/MultipleFeatures Project-MFP”86 konulu çalışması dikkat çekicidir. 

Bu kapsamda tanımlanan toplam 40 risk koşulu, dört ayrı kapsamda87, ittifaka yönelik tehdit kaynakları ise altı ana grupta tasnif edilmiştir.88 

Neyin tehdit olduğu sorusunun en yalın cevabı, ulusal çıkarı tehlikeye düşürme derecesidir. Diğer bir değişle eğer bir husus ulusal çıkarları kısıtlamıyor veya ortadan kaldırmıyorsa tehdit değildir. Tehdit değerlendirmelerinde şu dört ölçüt esas alınır: 

1) Tehdidin ciddiyeti ve büyüklüğü 
2) Tehdidin gerçekleşme olasılığı 
3) Tehdidin gerçekleşme süresi 
4) Tehdit ile hangi vasıtalarla başa çıkılabileceği. 89 

Ulusal Çıkarlar 

Ulusal çıkar; devletin bekası ve ulusun refahını sağlamak için elde edilmesinin veya sürdürülmesinin gerekli olduğu düşünülen koşullardır. 
Ulusal çıkarların saptanmasında, toplumun hangi kesimlerinin ne şekilde belirleyici olduğu sorunu, siyaset biliminin ve uluslararası ilişkiler disiplininin başlıca tartışma konuları arasında yer alır. Kavram kaynağını, devletin temel işlevlerinden olan halkın mutluluğu ve refahı ile ortak yarar ve güven sağlama ihtiyacından alır. 
Bu nedenle devleti yöneten siyasi iradenin halkı adına çıkarları belirlediği kabul edilir. Devlet bürokrasisine ve siyasi iktidara etki etme gücü olan unsurların ulusal çıkarların belirlenmesinde öncelik alabileceği düşünülürse de devletin çoğunlukla toplumsal katmanlardaki dengeleri dikkate alan ve toplumun genel çıkarlarını gözeten çoğulcu hareket tarzlarını benimsemek durumunda olduğu kabul edilir. 
Bu nedenle ulusal çıkar; devletin ve devlet adamlarının akılcı davranışlarının ölçütü olarak tanımlanmıştır.90 

Ulusal çıkarlar, bir yönüyle maddi unsurları ve emniyeti, diğer tarafıyla manevi ve ahlaki hususları içerir.91 

Ulusal çıkar kendiliğinden oluşmaz, inşa edilir.92 

Ulusal çıkarlar kapsamları bakımından geniş olup genel ifadelerle tanımlanırlar, sınırlı sayıdadırlar, süre bakımından devamlılık arz ederler. 

Bununla beraber duruma ve uluslararası ilişkilere bağlı olarak değiştirilebilirler. Ulusal çıkarlar, ulusal hedeflerin, stratejilerin ve politikaların ortaya konmasında bir hareket noktası ve genel bir çerçeve vazifesi görürler. 

Ulusal çıkarlar, siyasal iktidarların ulusal politikasına yön verdiğinden, gerçekçi, akılcı bir yöntemle, toplumsal mutabakatla ve ulusun yararı gözetilerek çağdaş ölçülere ve ulusal güvenlik kapasitesine uygun olarak saptanır ve bunlara ilişkin esaslar çoğunlukla ülkelerin anayasalarında yer alır. 

Örneğin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Başlangıç” bölümünde yer alan: “Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, 
Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddî ve manevî mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi…. 
‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ arzu ve inancı” ifadeleri ulusal çıkara örnektir. 
Ulusal çıkarlar, kamu yararı kişisel çıkarlar ve haklar gibi benzerleri arasında birinci önceliklidir (primus interpares). Ulusal çıkarlar hedeflerin belirlenmesi, 
tatbiki muhtemel stratejiler arasında bir sıralama yapılabilmesi ve sınırlı kaynakların maliyet-etkin olarak kullanılması maksadıyla önce sınıflandırılır, 
daha sonra da önem ve önceliklerine göre sıralanırlar. 

Terry Deibel ulusal çıkarları; fiziki güvenlik, ekonomik refah, yurt içindeki değerlerin korunması, değerlerin yurt dışına yayılması olmak üzere dört kategoride tasnif etmiştir.93 

Benzer şekilde Alexander George ve Robert Keohane ise ulusal çıkarları; fiziki, ekonomik ve özgürlükle ilgili çıkarlar olmak üzere üç kategoride sınıflandırmıştır.94 

Bir diğer tasnife göre de ulusal çıkarlar; vatan savunması, bölgesel çıkarlar, ekonomik çıkarlar ve ulusal değerler olarak düzenlenmiştir.95 

Bölgesel Menfaatler: Ülkenin ilgi sahası içerisindeki bölgelere ait menfaatlerdir. Menfaatler öncelikle yakın çevre ile belirlenir. Ülkenin gücüne göre daha uzak bölgelerde de menfaatleri olabilir. Ülke bekasını tehdit etmeyen, ancak güvenliğini tehlike düşürebilecek meseleleri, bölgesel menfaat olarak tanımlanır. 

Ekonomik Menfaatler: Milletin bir bütün olarak ve fertlerin ayrı ayrı refah ve mutluluğuna yönelik devletin ekonomik menfaatlerini ifade eden milli menfaattir. 
Milli Değerler: Genelde insani, tarihi ve kültürel değerler niteliğindeki İnsani diğer ve menfaatlerdir (Abdullah Armağan, Milli Güvenlik Kavramları Milli Güvenlik Siyaseti ve Milli Güvenlik Planlama Süreci Eğitim ve Öğretim Bilgi Notu, İstanbul, Harp Akademileri Yayınevi, 2001, s. 4. 

Ulusal çıkarların önceliklendirilmesin de bir yöntem, çıkarın fayda-maliyet durumu ve vazgeçilmezliği, gerçekleştirilebilirliği, diğer çıkarlara göre öncelik derecesi, ivediliği, tehdit veya fırsat yaratma imkânları gibi ölçütlere göre değerlendirilmesi dir.96 
Diğer bir yöntem ise çıkarları; beka, hayati, çok önemli, önemli olarak tanımlanan belirli öncelik dereceleri altında gruplandırmak tır.97 

Ulusal Güvenlik Hedefleri, Politika ve Stratejileri 

Ulusal güvenliğin sağlanmasına yönelik faaliyetler kapsamında ulusal çıkarların ve tehdit değerlendirmesinden sonraki aşama; hedeflerin tespiti, bu hedefleri gerçekleştirmek için uygulanacak güvenlik politikası ve stratejilerin belirlenmesi dir. 

Hedefler 

Ulusal hedefler, elde edilmeleri halinde ulusal çıkarların gerçekleştirilmesini sağlayan sonuçlardır. 

Siyasi irade tarafından tanımlanan ulusal hedefler, ulusal çıkarların somutlaştırılmış şekli olup ulusal politikaya ve uygulanacak stratejilere ışık tutar.98 

Hedefler; politik, askeri, ekonomik, sosyal vb. nitelik taşırlar, ulusal çıkarlara oranla daha çok sayıda tespit edilirler ve kısa, orta veya uzun erimli olabilirler. 
Ulusal güvenlik kapasitesi bu hedeflere ulaşmaya yönlendirilir; ulusal güç unsurları buna göre geliştirilir veya yapılandırılır. 

Örneğin, yurtta ve dünyada barışı ulusal çıkar olarak tanımlayan bir devletin, bu koşulları sağlayabilecek yeterliliğe ulaşması için; “yurt içinde güven, huzur 
ve refah ortamı sağlamak, komşu ve civar ülkelerle barış içinde yaşamak ve küresel barışa katkı sağlayabilecek askeri, ekonomik ve politik güce sahip olmak” 
ulusal hedefler olarak tanımlanabilir. 

Ulusal Güvenlik Politikası 

Ulusal güvenlik politikası, devletin, bekasını ve refahını sağlayan ulusal çıkarların öngördüğü hedefleri ele geçirmek maksadıyla, uyguladığı genel kapsamlı 
hareket tarzıdır.99 

Ulusal güvenlik politikası, devletin benimsediği ahlaki esaslar ile uluslararası hukuka uygunluk, tarihten çıkarılan dersler, uygulanabilme imkân ve kabiliyetleri, kazanç ve kayıplar, uluslararası ortama (konjonktür) uygunluk, halkın ve dünya kamuoyunun desteği gibi ölçütlere göre belirlenir. Ulusal güvenlik politikasının gerçekleştirilmesinde uygulanacak yöntem ve kullanılacak vasıtalar, devletin güvenlik kimliğinin sonucu olarak ortaya çıkar. Bu kimlik, devletin güvenliğe yönelik; algı, tercih ve karaları ile mevcut imkan ve kabiliyetlerinin bileşkesidir. Ulusal güvenlik politikasının uygulanması neticesinde ulaşılacak nihai durum (end 
state) ile kullanılacak vasıtalar (enstrümanlar) ve uygulanacak strateji arasında uyum olması gerekmektedir. 

Ulusal güvenlik politikaları daha küçük kapsamlı ve ihtisas alanlarına yönelik; dış politika, eğitim, iktisat, enerji, tarım, iç güvenlik, enerji, sağlık, çevre, nüfus, vb. pek çok alandaki politika ve stratejiler vasıtasıyla uygulanır. Güvenlik politikasının başarısı, askeri güce ilave olarak ekonomi, medya, uluslararası kamuoyu, ittifaklar, diplomasi vb. vasıtaları kullanabilme becerisi ile orantılıdır. Tehdidi salt askerî güç kullanarak bertaraf etmeyi esas alan devletler, yeni sorunlarla başa çıkmak zorunda kalmışlardır. Örneğin Soğuk Savaş döneminde, masum sayılabilecek demokrasi taleplerini şiddet uygulayarak çözmeye çalışan SSCB'nin, bölge ülkelerinin desteği ile "Çevreleme (containment)" politikasını uygulayan 
ABD karşısında durumsal üstünlüğü ve inisiyatifi kaybettiği görülmüştür. 

Ulusal Güvenlik Stratejisi 100 

Ulusal güvenlik stratejisi; tespit edilen çıkarları sağlamak ve öngörülen hedefleri gerçekleştirmek maksadıyla, ulusal güvenlik kapasitesinin geliştirilmesi, yapılandırılması ve kullanılmasıdır. 

Genel ilke ve hedefleri belirleyen güvenlik politikası, mevcut kapasitenin hangi unsurlarının kullanılacağını belirlerken güvenlik stratejisi bu kaynak ve vasıtaların nasıl kullanılacağını ortaya koyar. Ulusal güvenlik stratejisi bir devlet sorumluluğudur. Hükûmetler tarafından oluşturulur ve yönetilir. 

Ulusal strateji birden fazla planlı eylemden oluşan bir hareket tarzının, en uygun vasıtalar kullanılarak uygulanmasını içerir. Ulusal güvenlik stratejisinin başarısı, öncelikle ulusal politikada belirtilen hedefleri tahakkuk ettirmesine, kaynakların maliyet-etkin olarak kullanılmasına, esnekliğine, inisiyatif kazanma becerisine, unsurlar arasında koordinasyon ve işbirliğine, öngörü ve en önemlisi gerçekçiliğe bağlıdır. 

Ulusal güvenlik stratejileri; diplomasi, insani, teknik, ekonomik ve askeri yardım, ilmi, kültürel ve askeri işbirliği, ekonomik yakınlaşma, caydırma, silahlanma / silahsızlanma, güç gösterisi, kuvvet kullanma, ambargo ve ticari kısıtlamalar, bilgi harbi (psikolojik harekât, propaganda, elektronik harekât, siber harekât vb.), istihbarat ve istihbarata karşı koyma, özel kuvvet harekâtı, sivil savunma gibi pek çok faaliyeti içerir. 

Ulusal güvenlik politikasında olduğu üzere güvenlik stratejileri de devletin güvenlik kimliğinin (karakteristiğinin) bir ürünüdür. Bu kapsamda, geleneksek güvenlik stratejilerinin tehdit merkezli ve kuvvet kullanmayı tercih eden bir yapıda olduğunu söylemek mümkündür. Buna karşın, refah ve mutluluğun artırılması amacını da güden yeni güvenlik arayışlarının daha barışçıl çözümlere yöneldiği görülmektedir. Türkçeye, "güvenlikleştirme" olarak çevirebileceğimiz bu kavram (securitization) Kopenhag Okulundan Ole Weaver tarafından kuramsallaştırılmış tır.101 Tehdidi değil güvenliği sağlamayı esas alan kuram, silahlı kuvvetler dışındaki vasıtaların kullanılması suretiyle tehdidin politikayla bertaraf edilmesini olanaklı kılan bir süreci ifade eder.102 

Ulusal Güvenlik Kapasitesi 

Ulusal güvenlik kapasitesi; ulusal güvenliği sağlama ve sürdürme yeterliliğidir; devletin sahip olduğu gücün ve güvenlik yönetiminin bileşkesidir. 

Ulusal güvenlik kapasitesinden, çoğu kez güç ve hatta askeri güç anlaşılırsa da kavram, bundan daha geniş bir anlam taşır. 

Örneğin, Stalin’in; “Herkes ordusunun gücünün yettiği kadar kendi sistemini yaygınlaştırır. Bundan başkası da olmaz” 103, ifadesinde yerini bulan askeri 
güç, Sovyetlerin dünyanın yarısına hükmetmesine imkân vermiş olsa da ekonomik sorunlar, ideolojik çürüme vb. nedenlerle zayıflayan ulusal güvenlik kapasitesi bu sistemi 70 yıldan fazla sürdürmeye yetmemiştir. 

Ulusal güvenlik kapasitesi her devletin kendine özgü koşul ve özelliklerine göre değişir. Bu nedenle bazı ortak özelliklere sahip devletlerin ortak davranış 
biçimlerini sergileyecekleri yolundaki yaklaşımlar devletlerin güvenlik karar ve uygulamaları hakkında belirli bir seviyeye kadar fikir verse de bu yaklaşımların doğruluğu, kontrol edilemeyen diğer pek çok değişkenin sabit kalması varsayımına dayanır ki bu durum nadiren mümkündür. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

78 Ibid. S. 38. 
79 Ibid. S. 39. 
80 Richard H. Ullman, “Redefining Security”, International Security, Cilt 8(Yaz), 1983, s. 129-153. 
81 Jordan vd., op. cit., s. 4. 
82 Lester Brown, “Redefining National Security”, Washington D.C., World Wach Paper 14 Kasım 1977. 
83 Maxwell D. Taylor, “The Legitimate Claims of National Security”, Foreign Affairs, Cilt 52 (Nisan), 1974, s. 592-594. 
84 Reagan’ın direktifi aktaran, Waltraud Q. Morales “The War on Drugs: A new National Securitiy Doctrine?” Third World Quarterly, Cilt 11 (Haziran 1989), s. 155. 
85 Kirshner Jonathan (Ed.), Globalization and National Security, New York, Routledge. 2006, s. 3-25. 
86 MultipleFeatures Project, Navigation Towards 2030, Finding and Recommendations, Norfolk, ACT, 2009. 
     http://www.iris-france.org/docs/pdf/up_docs_bdd/20090511-112315.pdf (5 Ağustos 2012). 
87 NATO’ya yönelik risk grupları: 
    1) İttifak üyelerine 
    2) İttifakın geleneksel görev alını dışındaki bölgelere 
    3) İttifakın yapısına, çalışma yöntem ve süreçlerine 
    4) İttifakın ortaklık ilişkisi içinde bulunduğu devletler ile paylaştığı değerlere, fikirlere ve faaliyetlere yönelik riskler. 
88 NATO’ya yönelik tehdit kaynakları: 
     1) Süper-güçlü bireyler 
     2) Köktenci devlet dışı aktörler 
     3) Örgütlü suçlar 
     4) Haydut devletler 
     5) Çatışan güçler 
     6) Doğa. 
89 Terry L. Deibel, Foreign Affairs Strategy: Logic for American Statecraft, New York, Cambiridge University Press, 2007, s. 144. 
90 Fred A. Sonderman, “The Concept of the National Interest”, Orbis, Cilt 22(Bahar), 1977, s. 121-138. 
91 Huntington, op. cit., s. 35 
92 Stanley Hoffmann, “In Defence of Mother Teresa: Morality in Foreign Policy”, Foreign Affairs, Cilt 75 (Mart-Nisan), 1996, s. 172-175. 
93 Deibel’in (op. cit., s. 126) tasnifi: 
    1) Fiziki güvenlik: Ülke bütünlüğünün, halkın, varlıkların, devletin dış saldırılardan ve tehditlerden korunması 
    2) Ekonomik refah: Ticaretin yönetilmesi, uluslararası para ve maliye sisteminin yürütülmesi, ihracat ve yurt dışı yatırımların korunması 
        ve bu faaliyetlerin koordine edilmesi 
    3) Yurt içindeki değerlerin korunması: İç güvenliğin ve hükûmet otoritesinin sağlanması, değerlerin ve sivil kültürün müdahalelere karşı korunması 
    4) Değerlerin yurt dışına yayılması: Devletin değer ve erdemlerinin yurt dışına yayılması (Bu ölçüt büyük devletler tarafından uygulanır.). 
94 Deibel, op. cit., s. 130. 
95 Vatan Savunması: Ülkenin bölünmezliği, milletin bağımsızlığı ve bütünlüğü ile ilgili menfaatlerdir. İç güvenliği tehdit eden ve 
     dışarıdan yöneltilen tehditler de vatan savunması ile ilgili menfaat kapsamındadır. 
96 Diebel, op. cit., s. 141. 
97 Turgut Değerli, Millî Güvenlik Siyaseti ve Strateji, İstanbul, Harp Akademileri Yayınevi, 1996, s. 51. 
98  Armağan, op. cit., s. 5. 
99  2945 Sayılı MGK ve MGK Gn. Sekreterliği Kanununda (md.2, b), milli güvenlik siyaseti; milli güvenliğin sağlanması ve milli hedeflere ulaşılması amacı 
      ile Milli Güvenlik Kurulunun belirlediği görüşler dâhilinde, Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilen iç, dış ve savunma hareket tarzlarına ait esasları 
      kapsayan siyaseti, ifade eder. 
100  Strateji, Yunancada ordu anlamına gelen “stratos “ve idare (kullanma) anlamına, gelen “agos” sözcüklerinden çıkmıştır ki, anlamı orduyu 
     idare etmek demektir. Eskiden kullanılan bir ifade şekliyle “Sevkülceyş”tir. Eski Yunancada, “Strategos”.generalin sanatı anlamına gelir. 
     Karl von Clausewitz : (1831) stratejiyi, “Harbi kazanmak için muharebeleri kullanma sanatı” olarak; Moltke (1870),"Bir çare bulmak sanatı, 
     en zor şartlar altında icraatta bulunma sanatı” olarak; Lidell Hart (1929), "Siyasi kararlarla tespit edilen sonuçları sağlamak üzere askeri kuvvetlerin 
     kullanılması sanatı" olarak; Andre Beaufre (1965), “Anlaşılmazlıklarını çözmek için kuvvete başvuran iki hasım irade diyalektiği” olarak tanımlamıştır 
     (Cenap Duru ve Mehmet Hoşder, Millî Güvenlik Siyasetinin Oluşturulması, İstanbul, Harp Akademileri Yayınevi, 1994, s. 34). 
101 Bilgin, op. cit., s. 72. 
102 Buzan vd. op. cit., s. 25. 
103 Marc Trachtenberg, A Constructed Peace: The Making of European Settlement, 1945-1963, Princeton University Press, 1999, s. 36. 


***

ULUSAL GÜVENLİK., BÖLÜM 4

ULUSAL GÜVENLİK.,  BÖLÜM 4


Dr. Ali Bilgin VARLIK,Ulusal güvenlik, Aile, vakıf, şirket, devlet,Sun Tzu,Eleştirel Kuram, Uluslararası Politik Ekonomi Yaklaşımı, Liberal Realizm, 
İngiliz Okulu, Kopenhag Okulu, Feminist Akım,

_ Devletler Arasındaki Güvenlik İlişkileri 

Devletler arasındaki ilişkiler özü itibarı ile güvelik çıkmazını takip eder. Ancak devletlerin ulusal güvenliklerini sağlamada uzlaşma yerine çatışmayı tercih etmeleri akılcı değildir. Çünkü savaşın topyekûn 67 bir hal almış olması yıkıcılığını artırmıştır. Hasım devletin saldırı kapasitesine sahip olması, savaşı kaybetme ihtimalini de ortaya koyar. Ayrıca her zaferin bir bedeli vardır. 

Gerginliği ve çatışmayı körükleyen caydırmanın etkisi sınırlıdır. Bu nedenlerden ötürü, devletler arasındaki ilişkilerde gerginlik kadar işbirliği de düşünülür. 68 
Sonuç olarak ulusal güvenlikte esas olan, savaştan önce barışı kazanmaktır. 
Bu düşünce devletler arasındaki ulusal güvenlik tabanlı faaliyetleri, salt kaba 
güç ilişkisinden çıkarır, çeşitlendirir ve bu ilişkilere aşağıda sunulan nedenlerden ötürü ayrışık bir yapı kazandırır. 

İlk olarak, uluslararası ortamda düzenleyici, merkezi bir otoritenin olmaması -anarşik yapı- devletlerin güvenliğe yönelik tercih ve eylemlerini kontrol edebilmeyi ve bağdaşık yapıyı imkânsız kılar. İki başat gücün hâkimiyetinde cereyan eden Soğuk Savaş döneminde bile diğer devletlerin kontrolü mümkün olmamıştır. 

İngiltere ve Fransa’nın 1956’daki Süveyş kanalının millileştirilmesi nedeniyle Mısır’a saldırmaları, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı girişimine karşı 1974’de Türkiye’nin müdahalesi, 1980-1988 İran-Irak Savaşı, Arjantin ve İngiltere arasında 1982’deki Falkland Savaşı, Keşmir Sorunu nedeniyle 1947, 1965, 1971 ve 1984 yıllarında Pakistan ve Hindistan arasında yaşanan savaşlar devletlerin kontrol edilemezliğinin sadece savaşa ilişkin örnekleridir. Ayrıca 1989’da Soğuk Savaşın sona ermesinden XXI. yüzyılın başına kadar dünyanın 78 ayrı yerinde 116 silahlı çatışma meydana gelmiştir. Bunlardan 7’si devletlerarası, 20’si ise yabancı müdahalenin gerçekleştiği iç savaşlardır.69 

İkinci olarak, güvenlik geniş bir alanı kapsayan özel bir politika çeşididir.70 Başta politik, askeri, ekonomik, sosyal ve kültürel, psikolojik, çevresel vb. pek çok alanı kapsar. Bu alanlar arasındaki girift ilişkiler yumağı, uluslararası ilişkileri olduğu gibi, ulusal güvenlik uygulamalarını da doğrusal olmayan çok boyutlu bir ortama taşır. 

Örneğin askeri bakımdan ABD’nin en büyük rakibi olan Çin Halk Cumhuriyeti, bu ülkenin ticari bakımdan en büyük ortağıdır. Buna karşın ABD’de 1989’da yapılan kamuoyu araştırması, insanların %73’ününaskeri gücü bulunmayan Japonya’yı, ekonomik gücü nedeniyle en büyük tehdit olarak gördüklerini ortaya koymuştur.71 

Üçüncü olarak, güvenlik küresel düşünülse de bölgesel olarak uygulanabilir. Farklı bölgelerdeki ulusal güvenlik anlayışları farklı kuramlarla ancak belirli bir seviyeye kadar açıklanabilir. Örneğin Afrika güç dengesi yaklaşımıyla, Sovyetler dönemindeki Doğu Avrupa tek kutupluluk yaklaşımıyla, Japonya, Brezilya, Hindistan, Çin ise çok kutupluluk yaklaşımıyla izah edilebilir,72 ancak bu tanımlamalar bile resmin tamamını yansıtmaz. 

Ulusal güvenliğin bölgesel niteliği üzerine, Buzan vd., güvenlik algı ve endişeleri iç içe geçmiş devletlerin oluşturduğu bir bölgede ulusal güvenlik sorunlarının birbirinden ayrı çözümlenemezliği savına dayanan Bölgesel Güvenlik Komplesi kuramını geliştirmişlerdir 73. Kuram, ülkelerin ulusal güvenlik tercih ve uygulamalarını; dâhil oldukları bölgedeki mevcut duruma (statüko), içsel ve dışsal dönüşümlere ve büyük güçlerin bölgeye müdahale olanaklarına göre analiz eder. Buna göre yeni dünya düzeni, küresel eylemlerin yerel etkiler yarattığı küresel-yerelleşmeyi (glokalizasyon) körüklemiştir. Bu durum küresel nedenlerin farklı bölgelerde farklı sonuçlar yaratmasına neden olmuştur. Örneğin küresel bir neden bir bölgede çatışma yaratırken başka bir bölgede işbirliğini artırır.74 

Kuram, bölgelerin tanımlanması, devletlerin ulusal güvenlik algı ve uygulamalarının tek-tipleştirilmesi gibi zafiyetlerine karşın, ulusal güvenliğin bölgesel niteliğini ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır. 

_ Devletlerin Devlet Dışı Aktörler ile Güvenlik İlişkileri 

Devlet dışı aktörler, yukarıda da belirtildiği üzere birbirinden çok farklı yapılanmaları kapsar. Devletlerin bu aktörlerle olan ilişkileri bütünüyle ayrışık bir yapı arz eder. Ulusal güvenlik kavramının tanımlanmasını kolaylaştırmak bakımından, devletlerin bunlarla olan ilişkilerini; güvenlik sistemleri ve diğer aktör ve olgular olmak üzere iki inceleme biriminde ele alınmasında yarar vardır. 

Güvenlik sistemleri, ulusal güvenlikle doğrudan ilgisi olan Balkan Antantı, NATO, Varşova Paktı gibi uluslararası politik ve askeri kuruluşları; uluslararası barış ve istikrara katkı sağlayan BM, İslam Konferansı Örgütü, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü gibi küresel ve bölgesel uluslararası kuruluşları; INTERPOL, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu gibi uluslararası uzmanlık kuruluşlarını; Barış İçin Ortaklık, Akdeniz Diyaloğu, UNPROFOR, 1990 Körfez Savaşı Koalisyonu gibi uluslararası program, oluşum ve barışı destekleme harekâtı görevlerini; ulusal güvenliği doğrudan etkileyen Stratejik Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri, Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması, Açık Semalar Anlaşması ve biyolojik ve kimyasal silahları, anti-personel mayınlarını yasaklayan sözleşmeler gibi anlaşma ve sözleşmeler ile güvenliğe dolaylı katkısı olan Cenevre Sözleşmeleri, Uluslararası Ceza Divanı, Eski Yugoslavya’da İnsan Hakları İhlallerini Yargılayan Ceza Mahkemesi, BM 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi gibi uluslararası kuruluş ve rejimleri kapsar. 
Ulusal güvenliğe etki eden diğer devlet dışı aktörler ile olgular arasında, ulustan daha küçük etnik, dini, feodal grupları; şirketleri, uluslararası ticari ve mali kuruluş ve düzenlemeleri; kültürel ve ekonomik uluslararası örgüt ve rejimleri; sivil toplum kuruluşları ve hükûmet dışı kuruluşlar gibi baskı ve çıkar gruplarını; kamuoyu, basın, yayın kuruluşları ve internet gibi bilgi tabanlı oluşumları; yasa dışı örgütlenmeleri ve bireyleri saymak mümkündür. 
Devletlerin kendi başlarına giriştikleri ulusal güvenlik faaliyetleri, kendini koruma (self defence) ve kendi başına hareket etme (selp-help) ile sınırlı iken güvenlik sistemleri, ortak güvenlik şemsiyesinden istifade olanakları bahşeder. Bununla beraber uluslararası güvenlik sistemleri, ulusal güvenliğin devlete ait olan tekil ve ikame edilemez özelliğini tek başına karşılayamaz. Uluslararası güvenlik sistemleri ikincil vasıtalar olup, devletlerin üzerinde bir nitelik taşımazlar. Çünkü asıl olan, ulusal çıkardır. Bu nedenle müttefiklerin ittifaka bakış açılarında farklılıklar olması yaygın ve doğaldır. Örneğin, SSCB’nin Afganistan’ı işgali ile başlayan gerginlik sürecinde (1979-1985) ABD’nin savunma harcamalarının İttifakın Avrupalı 
üyelerinin toplam savunma harcamalarına oranı %81,38 olarak ABD üstünlüğünde gerçekleşmiş olup bu oran NATO’nun tarihindeki en büyük dengesizliğe işaret etmektedir.75 

Bu dönemde, Batı Avrupa ülkeleri, Sovyetlerden gelen doğal gaz nedeniyle silahlanmaya gitmeyerek gerginliği tırmandırmamış, Varşova Paktı’nın Orta Avrupa’daki devletlerine karşılıksız mali yardımlar yaparken Türkiye’ye yüksek faiz oranlarıyla borç vermişlerdir. Sonuç olarak uluslararası güvenlik sistemleri güçlerini devletlerden almakta olup, hali hazırda olduğu üzere yakın gelecekte de gücünü ulusal güvenlik sistemlerinden almayan bir uluslararası güvenlik düzeneğinin kurulması beklenmemektedir. Ulusal güvenliğe etki eden 
diğer devlet dışı aktör ve olgular ile devletler arasında, çatışan ve uyuşan karmaşık ilişkiler mevcuttur. Bu unsurları dikkate almayan ulusal güvenlik politikalarının başarı şansı ise zayıftır. 

Kimlik Düzeyi 

Kimlik düzeyi, bireysel, ailevi, genetik, dini, sınıfsal, ideolojik, ulusal vb. doğuştan gelen veya kazanılmış özelliklere göre kendini tanımlamaya ve başkaları tarafından tanınmaya ilişkindir. 

Var oluşun farkındalığını, ben/biz ve o/onlar fikrini yaratan kimlik, devletin yapılanmasını, işleyişini, gücünü, tehdit-çıkar algılamalarını ve güvenliğin ne şekilde sağlanacağı hususundaki tercihleri belirler. 
_ Bireysel Kimlik 
Bireysel kimlik, devletin temel unsurlarından halkın tanımlanabildiği en küçük birim olması ve toplumsal yapılanmanın temelini oluşturması bakımından ulusal güvenliğin başlıca belirleyenlerindendir. Bireysel kimlik, temel, evrensel, yaşa ve cinsiyete ilişkin kişilik hak ve özgürlüklerinin yaşanabildiği ölçüde toplumsal mutabakatın oluşumuna ve sürdürülmesine hizmet eder. Ulusal güvenliğin sağlanması, bireyin farklı kimliklerini ulus olma seviyesine çıkarabildiği ölçüde mümkün olur. Bireysel kimliğin bu derecesi, ulusal gücün unsurlarından 
insan gücünün niteliğini ve kuvvet çarpanlarını belirler. "İnsan kalitesi/ niteliği/ vasfı" olarak da isimlendirilen bu özellik, toplumsal yapılanmanın özünü oluşturur. Bireysel kimliğin desteklemediği hiçbir sosyal ve siyasal yapılanma kalıcı olamaz. Bu nedenle, etnik, dini, ulusal, ticari, mesleki kimlikler bireysel kimliği baskılar ya da kendi ferdini yaratır. Zayıf bireysel kimliğin tek tipleştirildiği, devletler halk ile devlet arasındaki meşruiyet ve yurttaşlık bağının kopuk olduğu devletlerdir. Bunlar daima iç tehdide maruz, dış tehdide karşı ise hassastırlar. 

_ Ulus Olmak 

Tarihsel kökeni, doğuştan kazanılan veya diretilen biyolojik, etnik, ailevi, dini vb. özeliklerden birini veya birkaçını içermiş olsa da ulus olma nosyonu, bunların dışında ve üzerinde, ortak geçmiş, ortak kültürel miras, geleceğe yönelik ortak umut ve amaçları haiz bilinç seviyesi ile sonradan yaratılan, geliştirilen ve bireylerin birbirleriyle ve devlet ile yaptığı toplumsal sözleşmenin ürünüdür. Ulus olma talebi, azaltılamayan, hatta ısrarla daha da büyük önem taşımaya devam eden etnik ve dinsel yakınlaşmalara aykırı düşer.76 

Başarılı bir biçimde yapılandırılmış ulusal kimlik, onu paylaşan insanlar arasındaki iletişimi kolaylaştırır; karşılıklı etkileşimlerine açıklık getirir ve varsayımların paylaşılması için bir zemin oluşturur.77 

Doğuştan edinilen farklı özellikleri bir bütünün parçası haline getirir. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

67 Topyekûn savaş: Ulusal bir toplumun, insanlarının ve maddi kaynaklarının çok büyük bir kısmını seferber ettiği ve ancak kendini savaşın 
     doğasına özgü yıpranma, zarar ve yıkıma maruz bıraktığı takdirde başarı ümidi taşıyabileceği bir askerî çatışmadır (Poggi, op. cit., s. 150). 
68 Joseph S. Nye Jr, Küresel Çatışmayı ve İşbirliğini Anlamak. İstanbul, İş Bankası Yayınları, 2011, s. 47. 
69 Ibid. s., 3. 
70 Buzan vd. op. cit., s. vii 
71 Samuel P. Huntington, “America’s Changing Strategic Interests”, Survival, 33(Ocak/Şubat), 1991, s. 5-9. 
72 Jordan, vd. op. cit., s. 6. 
73 Ibid. s., 198-201. 
74 Barry Buzan, Ole Wæver, Regionsand Powers: The Structure of International Security. Cambridge University Press, 2003, s. 11-13. 
75 Ali Bilgin Varlık, Askeri ve Ekonomik Veriler Işığında NATO’nun Esnekliği”, Savunma Bilimleri Dergisi, Cilt 12, No. 20, s. 1-47. 
76 Poggi, op. cit., s. 38. 
77 Ibid. S. 37. 

5. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***